ANAYASA İKTİSAT VE ANAYASAL VERGİ REFORMU: VERGİLEME YETKİSİNİ SINIRLAYACAK ...
Tms stoklar vuk
1. » TMS 2 Stoklar Standardı Hükümlerinin Türk Vergi Usul Kanunu Hükümleri ile Kar... Sayfa 1 / 4
TMS 2 Stoklar Standardı Hükümlerinin Türk Vergi Usul Kanunu Hükümleri ile
Karşılaştırılması
.
.
1. Giriş:
Bilindiği üzere 13.01.2011 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu
(TTK) 14.02.2011 tarih ve 27846 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Kanun bazı istisnalar hariç 01.07.2012
tarihinde yürürlüğe girecektir. Öte yandan yeni TTK uyarınca 01.01.2013 tarihinden itibaren tüm işletmeler artık
finansal tablolarını Türkiye Finansal Raporlama Standartları ile Türkiye Muhasebe Standartlarına (TFRS/TMS) göre
hazırlamak zorunda olacaklardır.
Bu kapsamda hiç vakit kaybetmeden 2012 yılının başından itibaren işletmelerin TFRS/TMS’ye geçmek üzere
çalışmalarına başlaması, bu bağlamda gerek ilgili personel ve yöneticilerin TFRS/TMS hakkında kapsamlı eğitimler
almasının sağlanması, gerekse de başta muhasebe-finans alanında işletmelerin kullandığı yazılımlar olmak üzere
işletmelerin tüm teknik alt yapılarının yeni getirilen düzenlemelere uyumunun sağlanması konusunda çalışmaların
yapılması yerinde olacaktır.
Öte yandan hiç kuşkusuz işletmeler kadar konu ile ilgili başta Vergi İdaresi olmak üzere diğer ilgili birimlerin de
Kanuna geçiş sürecinin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi için gerekli çalışmaları yapması gerekmektedir. Literatürde
yapılan çalışmalar TFRS/TMS seti ile Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerimiz ve Vergi Usul Kanunu
başta olmak üzere Vergi Mevzuatımız arasında önemli farklılıklar bulunduğunu, bu farklılıkların giderilerek,
TFRS/TMS seti ile mevzuatımız arasında yakınsama çalışmalarının ivedi bir şekilde yapılması gereğini ortaya
koymaktadır.
Bilindiği üzere TMSK tarafından, Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ve Uluslararası Muhasebe
Standartları (UFRS/UMS) ile birebir uyumlu olarak yayımlanan TMS/TFRS seti, muhasebe kaygıları ile
hazırlanmakta olup, herhangi bir işletme ile ilgili olan tarafların[1] şeffaf, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir ve güvenilir
bilgi ihtiyacını giderme amacını gütmektedir.
Oysaki 213 sayılı Vergi Usul Kanunumuz (VUK) vergi matrahının tespit ve takdiri ile ilgili konuları düzenlemekte,
doğal olarak da vergi odaklı bir yaklaşımı temsil etmektedir. Her ne kadar 16.01.2005 tarih ve 25702 sayılı Resmi
Gazete’de yayınlanan “Finansal Tabloların Hazırlanma ve Sunulma Esaslarına İlişkin Kavramsal Çerçeve Hakkında
1 Sıra Nolu Tebliğ”in “Vergi Mevzuatı ile İlişki” başlığını taşıyan 6. Maddesi ile TFRS/TMS setine göre
belirlenecek ticari bilançodan VUK hükümlerine göre belirlenecek mali kar/matraha ulaşma konusunda
düzenlemeler yapılsa da, mevcut durum mevzuatımızın, tüm dünyada geniş olarak kabul gören uluslararası
muhasebe standartlarına uyumu için yeterli değildir. Başta Vergi Usul Kanunu, Muhasebe Sistemi Uygulama Genel
Tebliğleri ve Tek Düzen Hesap Planı olmak üzere tüm vergi ve muhasebe mevzuatımızda gerekli değişikliklerin bir
an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir. (Aslanertik ve Yapan, 2010: 71)
Her ne kadar literatürde TMS 2 Stoklar Standardı hükümleri ile Vergi Usul Kanunu hükümleri arasında önemli
paralellikler olduğu ifade edilse de, yukarıda ifade ettiğimiz üzere üzere başta Vergi Usul Kanunumuz olmak üzere
genel olarak Vergi Mevzuatımız verginin hesaplanmasında esas alınacak matrahın belirlenmesine odaklandığından
Standart hükümleri ile VUK hükümleri ve Tek Düzen Hesap Planı çerçevesinde yerleşik muhasebe uygulamalarımız
arasında bazı önemli farklılıklar da söz konusu olabilmektedir. Bu çalışmamızda çeşitli başlıklar altında TMS 2
Stoklar Standardı ile yerleşik vergi ve muhasebe uygulamalarımız arasındaki bazı farklılıklar irdelenecektir.
Çalışmamızda karşılaştırmalı analiz tekniği kullanılmıştır.
2. TMS 2 Stoklar Standardı Hükümleri ile VUK Hükümleri Arasındaki Bazı Farkların Değerlendirilmesi
2.1. Net Gerçekleşebilir Değer:
TMS 2’ye göre stoklar mali tablolarda, kullanılmaları veya satılmaları sonucunda elde edilmesi beklenen tutardan
daha yüksek bir bedelle izlenemez. Maliyetlerin kullanım veya satış sonucu elde edilecek tutardan yüksek olması
durumunda, stok değer düşüklüğü karşılığı ayrılır. Stok maliyetlerinin net gerçekleşebilir değere indirgenmesi,
stokların maliyet veya net gerçekleşebilir değerden düşük olanı ile değerlenmesi ilkesi ile uyumludur. Vergi Usul
Kanunu’na göre de belirli şartlara bağlanmış olmakla birlikte dönem sonu envanter işlemlerinin yapılması esnasında,
stokların piyasa değeri ile değerlenmesi söz konusu olabilmektedir.
Birçok akademisyen net gerçekleşebilir değerin Kanundaki piyasa değeri kavramını karşıladığı görüşündedir.
(Demir, 2000: 144; Karakaya, 2007: 162) Kanun, satış değeri piyasa değerinin altına düşen stokların maliyet değeri
yerine piyasa değeri ile değerlenmesini mümkün kılmaktadır ancak maliyet ve piyasa değerinden düşük olanı ile
değerleme yapılabilmesi, Kanunda emsal bedeli ölçüsünün uygulanmasına bağlanmıştır. Vergi Usul Kanunu’nun
274. maddesinde “Emtianın maliyet bedeline nazaran değerleme günündeki satış bedelleri % 10 ve daha fazla bir
düşüklük gösterdiği hallerde mükellef, maliyet bedeli yerine 267. maddenin ikinci sırasındaki usul hariç olmak üzere
emsal bedeli ölçüsünü tatbik edebilir.” denilmektedir.
Bu ölçü hem ticari mal niteliğindeki hem de mamul niteliğindeki stok kalemleri için uygulanabilecektir. Vergi Usul
Kanununun 267. Maddesine göre emsal bedel, gerçek bedeli belli olmayan veya bilinmeyen veya doğru olarak tespit
edilemeyen bir malın değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değerdir. Emsal bedeli sıra
ile aşağıdaki esaslara göre tayin olunur.
Birinci sıra: (Ortalama fiyat esası) Aynı cins ve nevideki mallardan sıra ile değerlemenin yapılacağı ayda veya bir
evvelki veya bir daha evvelki aylarda satış yapılmışsa, emsal bedeli bu satışların miktar ve tutarına göre mükellef
tarafından çıkarılacak olan “Ortalama satış fiyatı” ile hesaplanır. Bu esasın uygulanması için, aylık satış miktarının,
emsal bedeli tayin olunacak her bir malın miktarına nazaran % 25′ten az olmaması şarttır.
İkinci sıra: (Maliyet bedeli esası) Emsal bedeli belli edilecek malın, maliyet bedeli bilinir veya çıkarılması mümkün
olursa, bu takdirde mükellef bu maliyet bedeline, toptan satışlar için % 5, perakende satışlar için % 10 ilave etmek
suretiyle emsal bedelini bizzat belli eder.
http://vergivekanun.com/?p=21305 06.01.2012
2. » TMS 2 Stoklar Standardı Hükümlerinin Türk Vergi Usul Kanunu Hükümleri ile Kar... Sayfa 2 / 4
Üçüncü sıra: (Takdir esası) Yukarıda yazılı esaslara göre belli edilemeyen emsal bedelleri, ilgililerin müracaatı
üzerine takdir komisyonunca takdir yolu ile belli edilir. Takdirler, maliyet bedeli ve piyasa kıymetleri araştırılmak ve
kullanılmış eşya için ayrıca yıpranma dereceleri nazara alınmak suretiyle yapılır. Takdir edilen bedellere
mükelleflerin vergi mahkemesinde dava açma hakkı mahfuzdur. Ancak, dava açılması verginin tahakkuk ve tahsilini
durdurmaz. (VUK 267. madde)
Buna göre stoklarda emsal bedel uygulaması birinci sırada yer alan ortalama fiyat esası ile üçüncü sırada yer alan
takdir esasına göre gerçekleştirilebilecektir. Öte yandan Kanunun 278. Maddesinde: “Yangın, deprem ve su basması
gibi afetler yüzünden veyahut bozulmak, çürümek, kırılmak çatlamak, paslanmak gibi haller neticesinde iktisadi
kıymetlerinde önemli bir azalış vaki olan emtia ile maliyetlerin hesaplanması mutad olmayan hurdalar ve döküntüler,
üstüpü, deşe ve ıskartalar emsal bedeli ile değerlenir.” ifadesi yer almaktadır.
Bu hüküm de büyük ölçüde Standardın, stokların kısmen veya tamamen kullanılmaz hale gelmesi ya da satış
fiyatlarının düşmesi nedeniyle maliyetlerinin geri kazanılamaması durumunda stokların net gerçekleşebilir değere
indirgeneceğini öngören 28. Paragrafı ile uyumludur. Böylece TMS 2 Stoklar Standardındaki ilgili hükümlere
kısmen benzese de Türk Vergi Mevzuatı da belirli sınırlama ve şartlar altında stokların maliyet ve net gerçekleşebilir
değerden düşük olanı ile değerleme yaklaşımını kabul etmektedir. (Karakaya, 2007: 162-163) Buradaki temel fark,
VUK’un 274. Maddesine göre emsal bedeli ölçüsünün tatbik edilebilmesi, değerlemeye tabi tutulacak emtianın
maliyet bedeline nazarına değerleme günündeki satış bedelleri %10 ve daha fazla düşüklük gösterdiği hallerde
mümkün iken[2], TMS 2’de herhangi bir oranın belirtilmemesi ve net gerçekleşebilir değer ile maliyetten düşük
olanın değerleme ölçüsü olarak dikkate alınacağının hükmolunmasıdır. (Demir, 2000: 145) Ayrıca VUK’un ilgili
maddesinin lafzından emsal bedel ile değerlemenin mükellefler açısından bir zorunlu uygulamadan ziyade bir
seçimlik hak olduğu anlaşılmaktadır.
Aslında yapılan değerleme işlemi ile mükellefe bu dönemin ödenecek gelir veya kurumlar vergisini diğer hesap
dönemlerinde ödeme imkânı getirilmektedir. (Çakmakçı, 2006) Oysaki TMS 2’ye göre net gerçekleşebilir değer
maliyetin altına düşmüşse, stok kaleminin maliyet ile değerlenme ihtimali bulunmamakta, zorunlu olarak ilgili stok
kalemi için değer düşüklüğü ayrılarak, stokun net gerçekleşebilir değeri üzerinden bilançoda yer alması
gerekmektedir. Burada üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da Vergi Usul Kanununun 278. Maddesinde
belirtilen hallerden birinin gerçekleşmesi neticesinde kıymeti düşen stok kalemi için ayrılan stok değer düşüklüğü
karşılığının kanunen kabul edilen bir gider olabilmesi için mutlaka takdir komisyonunun değer takdiri yapmış olması
gerekir. Aksi durumlarda ayrılan karşılık kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınır ve böylece vergi
matrahına eklenir. Böyle bir durumda yine TAS 12 Gelir Vergileri Standardı uyarınca Ertelenmiş Vergi Varlığı veya
Ertelenmiş Vergi Borcu söz konusu olabilir. (Yapan, 2010)
TMS 2 Stoklar Standardında değişiklik yapılmasına ilişkin 11.04.2006 tarih ve 38 Numaralı Tebliğ ile Standardın
34. Paragrafı değiştirilmiştir. Söz konusu Paragrafa göre stokları net gerçekleşebilir değerine indirgeyen stok değer
düşüklüğü karşılık tutarları ve stoklarla ilgili kayıplar, indirgemenin ve kayıpların oluştuğu dönemde gider olarak
muhasebeleştirilecektir. Net gerçekleşebilir değerin artışından dolayı iptal edilen stok değer düşüklüğü karşılık
tutarı, iptalin gerçekleştiği dönemin tahakkuk eden satış maliyetini azaltacak şekilde muhasebeleştirilir. Tek Düzen
Hesap Planı Çerçevesinde mevcut muhasebe uygulamalarımızda net gerçekleşebilir değerin artışından dolayı iptal
edilen stok değer düşüklüğü karşılığı o dönemde karşılık gideri olarak muhasebeleştirilen tutardan mahsup edilir.
İptal edilen karşılık tutarı, hesap dönemi içinde ayrılan karşılık giderinden fazla olmamak koşuluyla, “644 Konusu
Kalmayan Karşılıklar” hesabına gelir kaydedilir. (Gürdal, 2007: 71) Birçok akademisyene göre Standarda getirilen
yeni düzenleme ile değer düşüklüğü oluştuğunda da karşılık giderlerinin artık “654 Karşılık Giderleri” hesabı yerine
Satışların Maliyeti” hesap grubu altında açılacak yeni bir hesap adı altında muhasebeleştirilmesi gerekmektedir.
Örneğin, Akdoğan ve Sevilengül (2007) bu amaçla Tek Düzen Hesap Planına “62 Satışların Maliyeti” grubu altında
“627 Stok Değer Düşüklüğü Karşılık Giderleri” hesabının açılmasını önermektedir. Benzer görüşlere literatürde
rastlanmaktadır. (Gençoğlu, 2007: 196; Gürdal, 2007: 71)
Örnek 1:
Çaykara A.Ş. stoklarında kayıtlı değeri 80.000 TL olan dijital kameralar için önceden 7.000 TL tutarında stok değer
düşüklüğü karşılığı ayırmış bulunmaktadır. Bu malların net gerçekleşebilir değerinin içinde bulunulan hesap
döneminde 75.000 TL’ye yükseldiği saptanmıştır.
Buna göre net gerçekleşebilir değerin yükselmesi nedeniyle 2.000 TL tutarındaki stok değer düşüklüğünün iptal
edilmesi gerekmektedir. Standardın hükümleri uyarınca Tek Düzen Hesap Planında yapılması önerilen değişiklikler
de dikkate alınarak iptal edilen bu tutar içinde bulunulan hesap döneminin satılan mallar maliyetini azaltacak şekilde
dikkate alınacaktır.
————————— / —————————————-
158 Stok Değer Düşüklüğü Karşılığı 2.000
627 Stok Değer Düşüklüğü Karşılık Giderleri 2.000
———————————————————————-
2.2. Tam Maliyet Yöntemi – Normal Maliyet Yöntemi
Maliyet hesaplama sistemlerini oluşturan yöntemler incelendiğinde giderlerin kapsamına göre, giderlerin
gerçekleşme durumuna göre, giderlerin dağıtımında esas alınan temele göre ve mamul maliyetinin hesaplanma
şekline göre çeşitli sınıflandırmalara gidildiği görülmektedir.
Giderlerin kapsamına göre maliyet yöntemleri öğretide genelde beşe ayrılmaktadır: Tam maliyet yöntemi
(absorption costing method), normal maliyet yöntemi (normal costing method), değişken maliyet yöntemi (variable
costing method), direkt maliyet yöntemi (direct costing method), ve son olarak süper değişken maliyet yöntemi
(throughput costing method). Bu sınıflandırmada işletme kullandığı yönteme göre bazı giderleri mamul maliyeti
olarak kabul ederken bazı giderleri de dönem gideri olarak kabul ederek, gelir tablosu hesaplarına aktarır. (Boyar ve
Güngörmüş, 2006: 84; Karakaya, 2007: 324)
Bu yöntemlerden ilki olan tam maliyet yöntemi, üretimle ilgili giderlerin tamamını mamul maliyetine dâhil eden bir
yöntemdir. Yani bu yöntemde sabit ve değişken genel üretim gideri ayrımı yapılmaksızın genel üretim giderlerinin
tamamı ve ayrıca direkt ilk madde malzeme ve direkt işçilik giderleri mamul maliyetine eklenmektedir. (Karakaya,
2007: 325)
Normal maliyet yöntemi ise tam maliyet yönteminden farklı olarak sabit genel üretim giderlerinin sadece bir kısmını
mamul maliyetine dâhil eden bir yöntemdir. Mamul maliyetine dâhil edilecek sabit nitelikteki genel üretim giderleri
http://vergivekanun.com/?p=21305 06.01.2012
3. » TMS 2 Stoklar Standardı Hükümlerinin Türk Vergi Usul Kanunu Hükümleri ile Kar... Sayfa 3 / 4
işletmenin o dönemdeki kapasite kullanım oranına göre belirlenir. Kullanılan kapasiteye isabet eden sabit üretim
giderleri mamul maliyetine dâhil edilirken kullanılmayan kapasiteye isabet eden kısım ise dönem gideri olarak
doğrudan sonuç hesaplarına aktarılır. Sonuç olarak bu yöntemde mamul birim maliyeti, direkt ilk madde malzeme
giderleri, direkt işçilik giderleri, değişken genel üretim giderleri ve kullanılan kapasiteye isabet eden sabit genel
üretim giderlerinden oluşur. (Karakaya, 2007: 325)
Değişken maliyet yöntemi sadece değişken nitelikteki giderleri mamul maliyetine dâhil eden bir yöntemdir.
Bu yöntemde sabit nitelikteki giderler doğrudan dönem gideri kabul edilerek sonuç hesaplarına aktarılır. Bu nedenle
birim mamul maliyeti, direkt ilk madde ve malzeme giderleri, direkt işçilik giderleri ve değişken genel üretim
giderlerinden oluşur.
Direkt maliyet yönteminde ise sadece direkt nitelikte olan üretim giderleri mamul maliyetine eklenir, endirekt
nitelikte olan maliyet unsurları ise dönem gideri olarak sonuç hesaplarına aktarılır. Bu nedenle bu yöntemde mamul
birim maliyeti sadece direkt ilk madde ve malzeme giderleri ile direkt işçilik giderlerinden oluşur. (Karakaya, 2007:
326)
Süper değişken maliyet yöntemi ise sadece direkt ilk madde ve malzeme giderlerini mamul maliyetine dâhil eden,
bunun dışındaki giderleri ise dönem gideri olarak gelir tablosunda muhasebeleştiren bir maliyet yöntemidir. (Boyar
ve Güngörmüş, 2006: 84; Çakmakcı, 2006)
Vergi Usul Kanunumuz ve Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğleri incelendiğinde vergi mevzuatımızın
giderlerin kapsamına göre dönüştürme maliyetlerinin hesaplanmasında tam maliyet yöntemini benimsediği
görülmektedir. Oysaki TMS 2 Stoklar Standardında giderlerin kapsamına göre yüklenmesinde normal maliyet
yöntemi esas alınmıştır.
Normal maliyet yönteminde normal kapasitenin altında yapılan üretimlerde olumsuz kapasite sapması, üzerinde
yapılan üretimlerde de olumlu kapasite sapması söz konusu olmaktadır. Standart açısından olumlu farklar sonuç
hesaplarına aktarılmazken, olumsuz kapasite farkları dönem gideri olarak sonuç hesaplarına aktarılmaktadır.
(Karakaya, 2007: 683-684) Yalnız mevcut Muhasebe Sistemi Uygulamamız ve Tek Düzen Hesap Planı açısından bu
olumsuz kapasite sapmalarının hangi sonuç hesabına aktarılacağı konusunda bir netlik söz konusu değildir.
Ülkemiz uygulamalarında, maliyetlere verilmeyen sabit giderlerin, Tek Düzen Hesap Planı çerçevesinde genellikle
Olağandışı Giderler grubunda “680 Çalışmayan Kısım Gider ve Zararları” hesabında muhasebeleştirildiği
görülmektedir. (Akdoğan, 2004: 34) Ancak 1 Sıra Nolu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği’nin “Muhasebe
Usul ve Esasları” başlığını taşıyan ekinin “Tekdüzen Hesap Çerçevesi, Hesap Planı ve Hesap Planı Açıklamaları”
başlığını taşıyan 5. Bölümünde ilgili hesabın açıklaması: “Bu hesapüretimle ilgili giderlerden çalışılmayan döneme
ve çalışmayan kısımlara ait giderleri içerir.” şeklindedir.
Hesabın açıklamasından normal maliyet yöntemini esas almadığı anlaşılmaktadır. Çünkü normal maliyet yönteminde
söz konusu olan olumsuz kapasite sapması daha önce açıklandığı üzere normal kapasitenin altında yapılan üretimle
ilgilidir.
Oysaki bu hesap üretimin yapılmadığı durumlarda veya faaliyeti durdurulan birimlere ait ortaya çıkan üretim
giderlerinin sonuç hesaplarına aktarılması için kullanılmaktadır. Normal veya beklenen kapasiteyi esas alarak bir
hesaplamaya dayanmamaktadır. (Karakaya, 2007: 684) Öte yandan TMS 1 Finansal Tabloların Sunuluşu
Standardının 85. Paragrafında: “İşletme, hiçbir gelir veya gider kalemini ne gider tablosunda ne de dipnotlarda
olağandışı kalemler olarak göstermeyecektir.” denilerek olağandışı raporlama kaldırılmıştır. Boyar ve Güngörmüş’e
(2006: 88) göre burada ortaya çıkan kapasite sapması işletmenin esas faaliyeti ile ilgilidir. Tek Düzen Hesap Planı
açısından 63 numaralı “Faaliyet Giderleri” grubu işletmenin esas faaliyeti ile ilgili bulunan ve üretim maliyetlerine
yüklenmeyen giderlerden oluştuğuna göre, ortaya çıkan kapasite sapması 63 numaralı Faaliyet Giderleri grubunda
gösterilmelidir.
Onlara göre bu grubun altında “634 Genel Üretim Giderleri Kapasite Sapmaları” adı altında yeni bir hesap açılarak
Standardın uygulamaları ile muhasebe sistemimizde uyum sağlanabilir. Kanaatimizce bu yaklaşım yerindedir. Ancak
muhasebe sistemimiz açısından sağlanacak bu uyum Vergi Mevzuatımız açısından yeterli olmayabilir. Çünkü
olumsuz bir kapasite sapması nedeniyle dönem gideri (634 Genel Üretim Giderleri Kapasite Sapmaları) olarak
muhasebeleştirilen bu tutarlar, Vergi Mevzuatımızda tam maliyet yöntemi benimsendiğinden, vergi matrahının
hesabında kanunen kabul edilmeyen gider niteliğinde değerlendirilecektir.
Eğer stok kalemi satılmışsa herhangi bir problem olmayacaktır ancak ilgili stoklar satılamamışsa söz konusu gider
düşülemeyeceğinden vergi mevzuatımız ile uyumlaştırma kaydı yapılması gerekecektir. Bu durumda TMS 12 Gelir
Vergileri Standardına göre ertelenmiş vergi borcu veya varlığı ortaya çıkabileceği gibi, kalıcı bir farklılık durumunda
ticari kardan mali kara geçişi sağlayacak şekilde bir takım hesaplamaların yapılması gerekebilecektir. (Dağdemir,
2008)
Örnek 2: [3]
Zeytindağ A.Ş., X mamulünün üretim ve satış faaliyeti ile iştigal etmektedir. 2010 yılı Aralık ayına ilişkin üretim ve
satış bilgileri aşağıdaki gibidir:
Direkt İlk Madde ve Malzeme Gideri: 70.000 TL
Direkt İşçilik Gideri : 60.000 TL
Genel Üretim Gideri : 50.000 TL
Sabit: 38.000 TL
Değişken: 12.000 TL
Üretim Miktarı : 15.000 adet
İşletmenin normal kapasitesi 19.000 adet olup, işletme normal kapasitesinin altında bir üretim
gerçekleştirmiştir.
Sabit Genel Üretim Gideri Yükleme Oranı:
http://vergivekanun.com/?p=21305 06.01.2012
4. » TMS 2 Stoklar Standardı Hükümlerinin Türk Vergi Usul Kanunu Hükümleri ile Kar... Sayfa 4 / 4
38.000 TL / 19.000 birim= 2 TL birim başına
Mamul Maliyetine Eklenecek Sabit Genel Üretim Gideri:
2 TL x 15.000 birim= 30.000 TL
Olumsuz Kapasite Sapması (Dönem Gideri Yazılacak Sabit Genel Üretim Gideri) : 2 TL x 4.000 birim= 8.000
TL
Bu bilgiler ışığında yevmiye kayıtları şu şekilde olacaktır:
————————————–/——————————–
151 Yarı Mamüller 172.000
711 Direkt İlk Madde Malzeme Giderleri Yansıtma H. 70.000
721 Direkt İşçilik Giderleri Yansıtma Hesabı 60.000
731 Genel Üretim Giderleri Yansıtma Hesabı 42.000
———————————————————————-
———————————-/————————————
http://vergivekanun.com/?p=21305 06.01.2012