SlideShare a Scribd company logo
1 of 6
Mobilyada ‘Lâle Devri’ bitmiştir
Mobilyada artık tasarım ve Ar-Ge konuşuyor. KDV indirimi, nakliye ve fuar destekleriyle sektörün
sıçrama yapacağını söyleyen MASKO Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Karcı, “Perakende
mobilyada Türkiye’nin ihracat üssüyüz.” diyor.
483 bin metrekarelik kapalı alanıyla “dünyanın en büyük mobilya kenti” diye lanse edilirken
acaba üzerinden gerçekleşen iç ve dış ticarete dair veriler de bu denli görkemli miydi?
Sektörün Türkiye‟deki büyüklüğü içinde ne kadarlık paya sahipti? İstihdam temini ve „metal,
plastik, nakliye, enerji gibi yan iş kollarıyla ilişkiler‟ açısından durum nasıldı? Olayın tasarım
ve sanat boyutuna odaklanıldığında hangi gerçeklerle yüz yüzeydik? Daha birçok soruyu
yönelttiğimiz Hasan Karcı, yönetim kurulu başkanlığını yaptığı MASKO (İstanbul Mobilya
ve Ahşap Eşya İmalatçıları Site İşletme Kooperatifi) için, “Türkiye‟nin perakende mobilya
ihracat üssü.” diyor. Dile kolay, 550 firmanın 778 satış mağazası faaliyet gösteriyor burada.
Yaklaşık 160‟ı imalatçılara ait. 2023 yılında 7 milyar dolarlık ihracata imza atması hedeflenen
sektörde 270 bin kişi çalışıyor. „Patron, yönetici ve ofis personeli dâhil‟ bunun 4 bini,
„kurulduğu 1984‟ten bu yana ortak sayısı 13‟ten 620‟ye yükselen‟ MASKO‟da. Geçen sene
dışarıya, -yüzde 10‟u Karcı‟nın yönettiği merkezin eliyle- 1 milyar 206 milyon dolarlık ürün
satılmış. En güçlü ve ehemmiyetli ihracat lokomotifleri sıralamasında otomotiv ve tekstilin
hemen ardından mobilya geliyor. Yüzde 70‟i el sanatları hüviyetinde, geriye kalanı ise
fabrikasyon. 7,5 milyar doları aşkın iç pazar hacminden söz ediliyor. Karcı, bu ekonominin
yüzde 15‟ine yön verdiklerini söylüyor. Bir ev ya da ofisin tüm donanım ihtiyaçlarını eksiksiz
karşılayabildiklerini de belirtiyor öte yandan. Kentteki firmaların çoğu ihracatçıymış. İthalat
sembolik düzeydeymiş.
-E-ticaret ağırlıkta mı MASKO‟da?
O işin üzerine çok çalışıyoruz. Buradaki çoğu firmamızda söylediğiniz ticaret türü
gerçekleşmektedir. Asıl, coğrafi konumumuz çok iyi. Atatürk Havaalanı‟na 8 kilometre
uzaklıktayız. Beynelmilel karayolumuza iki kilometre cephemiz var. Limanlarımız ve
gümrüklerimiz çok yakın. Tam da lojistiğin merkezindeyiz. Tek parçada gönderebiliyoruz
dünyanın her noktasına, TIR ile. Uçak kargosu da yapabiliyoruz. „Perakende mobilya ihracat
üssü‟ diye yeni bir sloganla yol alıyoruz Türkiye‟de.
-Metrekare hesabıyla dünyanın en büyük mobilya kentisiniz. Ülkedeki iş hacminin yüzde 15‟i
buradan. Yurtdışındaki benzer yerlerle kıyasladığınızda üretilen ekonomi açısından ilk 10‟da
mısınız?
İçindedir. Şöyle düşüneceğiz. Esasında ülkemizin mobilya ihracatı çok düşük. Almanya,
İtalya ve Çin‟in bir hayli gerisindeyiz. Yeni yeni ataklar yapıyoruz. Polonya‟nın 7 milyar
dolarlık ihracatı var. Türkiye‟nin 1 milyar 206 milyon dolar. Yeterli değil. Aşılması gereken
büyük problemler söz konusu.
-Türkiye‟de kullanılan mobilyanın ne kadarı yerli, ithal?
İçe ya da dışa sattığımız mobilyaların sadece yüzde 25,5‟ine yakını yurtdışından ithal ediliyor.
Ama nasıl, malzeme olarak, mekanizma türü hammadde girdisi yani. Geriye kalanı tamamen
yerli. Üretim unsurlarının büyük bölümü ülkemizden temin ediliyor. Mamul bazındaki
ithalatımız 600 milyon dolar. Bir ara 738 milyondu. Önemli kısmı Çin‟den. Gerisi Avrupa,
Malezya, Endonezya‟dan.
-Dünya çapındaki mobilya tüccarlarının Türkiye‟deki şubeleri, giderek yerli firmaların işini
zora sokabilir mi?
En büyük sıkıntı, herkese gel dememiz. Bir şekilde gel! Para dışarıdan ülkemize sıfır vergi ve
faizle geliyor. Firmalar da bu rahatlıkla geliyor. Türk mobilya üretiminin bir şekilde önü
açılmalıydı. Açılamadı. Ama yabancılar devletin sunduğu imkânlarla son derece rahatlar; en
güzel, nokta yerlere sahip olabiliyorlar. Yüzde 95‟ini ithal ediyorlar sattıkları malın.
-Peki, biz bu firmaların getirdiği mobilyalara muhtaç mıyız? Benzerleri ülkemizde imal
edilmiyor mu? Cevap hayır ise, üretilemez mi? Global satışta fiyatı mı aşağı çekiyorlar?
Gözümüzde büyüttüğümüz ölçüde mobilya oranlarında yer tutmuyorlar aslında. Onlar da
olacaktır piyasada. Olmalı da. Belki mamullerinden yönlenmeyiz de, fiziki çalışmalarından
dolayı bize bir şey katabilir.
-Sektörün ihracattaki en mühim sıkıntıları nelerdir? Mutlaka aşılması gereken üç problemi
sorsak?
Bir gömlek alırsınız, çantanıza kor götürürsünüz, KDV‟si yüzde 8‟dir. Bir kanepe sattığımda
buyurun götürün diyemem. Bir kamyonet ve iki de adam vermek gerekir. Bu bir maliyettir.
Artı buna yüzde 18 KDV öderim. Hem tüketici hem de satıcı öder. İç piyasada yüzde 18
yüksek. Tekstildeki gibi yüzde 8‟e inmeli.
-Bunun için kamuoyu oluşturamıyor musunuz?
İhracatçılar Birliği‟nde de gündeme getiriyoruz. Tekstilin ihracat rakamları büyük, göz
doldurduğu için ciddiye alınıyorlar. Bizim rakamlar o seviyede değil. “Olsa da olur, olmasa
da olur” mantığı…
-Teşvik edildiğinizde tekstil gibi ciddiye aldıracak potansiyele sahip olduğunuzu iddia
edebiliyor musunuz?
Tabii ki iddiamız var. KDV düştüğünde biz daha fazla KDV üreteceğimize ve potansiyelli iş
yapacağımıza inanıyoruz. Neden? Bu kadar konut inşa edildi Türkiye‟de. İster istemez
yabancı ya da yerli bunları alanlar, içine geçtiklerinde mobilyasını yenileyecektir. Bu
insanlara satış kolaylığı getirilmeli. Gömlek için yüzde 8 öderken, evine ayda yılda bir alacağı
koltuk vs. için niçin yüzde 18 ödesin? Burada bir haksızlık var. Mobilya sektörü olarak
karşıyız. Elimizden geldiğince çözmeye çalışıyoruz. Bizleri anlayarak çözülmesini istiyoruz.
-Üç ana problemden ilki KDV, diğerleri…
İkincisi navlun, yani nakliye desteği. Hem ihracat hem de iç piyasa için şart bu destek.
Tedarikçi de, satıcı da bu destekten mahrum. Mal Ankara‟dan veya İstanbul‟un bir semtinden
öbürüne taşınacak. Nakliye bedeli var. Çünkü normal bir araçla olamıyor bu. Bunu veriyoruz.
Otomatikman ürünün fiyatına yansıyor. Yurtdışına ihraç edeceksiniz. Örneğin bir TIR
Özbekistan‟a 10, Azerbaycan‟a 8-10 bin dolara gidiyor. İhracatçıya bu destek olunmalı.
-Tekstilde var mı bu tür destek?
Yok, ama krize girdiklerinde geldi bazı destekler. En azından KDV yüzde 8‟e indi. Döşemelik
kumaş konusu da ilginç. Yüzde 8‟den giriş, yüzde 18‟den çıkış. Ben o parayı kazanıyor
muyum? Hayır. Neden cebimden çıkıyor bu? Yanlış. Satıcı ve üretici sıkıntı içindeyiz.
Üçüncüsü de fuar destekleri… Bugün İhracatçılar Birliği 15–25 ya da 40 metrekare yere
destek veriyor. 40 metrekarede bir mobilyacı ne teşhir edebilir? Bir kuyumcu 10 metrekarede
de teşhir edebilir ama biz? Bir koltuk takımı ve yatak odası 30 metrekare yeri kaplar.
Bayilik ağını ülke içi ve dışında tamamlamış bir firmamız var diyelim. 11 bin metrekare
kapalı alanda 56 kişi çalıştırıyor. Cirosu 16 milyon lira. Buranın kirası ve 56 kişinin ücreti
nedir? Son derece resmî, harfi harfine fatura kesen bir firmamızdır. Bunun içinden sektör nasıl
çıkacak?
-Bütün bu dedikleriniz gerçekleştiğinde ihracatınız hangi noktaya varacak?
Biz de 2023 projesinin içindeyiz. Bu zaman geldiğinde mobilya ihracatının 7,5 milyar dolar
olacağına inanıyoruz.
-Bunlara rağmen mi, gerçekleştiğinde mi?
Bunlar da yapılacak tabii ki. Artık hızlı trenlere ihtiyaç oluyor. Otobüs uçak var ama. O
zaman bizim de bazı ihtiyaçlarımız giderilmeli. 6 aylık mobilya ihracat artışımız yüzde 17
arttı. Yıl sonu beklentimiz yüzde 25. Türkiye‟nin 5 yıl böyle gittiğini düşünün.
-Mobilyada fiyatlandırma hangi esaslara göre yapılıyor? Ana girdiler nedir? Pazarlık payı var
mı?
Yanlışlık mobilyanın ilk aşamasında, ormanda başlıyor. Devlet odun ve keresteden yüzde 18
KDV ve artı stopaj alıyor orman çıkışında. Sünger, polyester kumaş petrole endeksli. Pamuk
fiyatları tavan yaptı dünyada. Geriye kaldı işçilik. Nakliye zaten pahalı. Mazot 4 bin lira.
Aklım erdi ereli, 1974‟ten beri sektörün içindeyim. İkinci kuşağım. Babam bu işe 1937‟de
başlamış. Tozunu toprağını, nereden nereye geldiğimizi biliyorum. Eskiden para
kazanılıyordu bu sektörde. Çünkü insanlar yerde oturuyordu. Somya, çekyat ve masaya geçti.
Modernleşti. Eskiden buzdolabı taksiti iki senede ödenirdi. Dört, beş maaştı. Şimdi yarım
maaş. Teknoloji gelişince üretim çoğaldı. Makinelerin girdiği yerde rekabet vardır. Şu anda
mobilya sektöründe makineleşme hızlandı. Fiyatlarda kâr marjı düştü. Çünkü rakip çok.
Rekabet var. Dünya var. İnternetten İtalya‟da bir firmanın sitesine giriyor müşteri.
Söylediklerinizin bir anlamı yok. Çin‟de aksesuar araştırıyor. Mobilya‟da lâle devri bitmiştir.
-Ne zaman bitti?
2001 Şubat krizinde…
-Şu anda ne devrindesiniz?
Güzel ve kaliteli üretme, bir adım öne çıkma, çok çalışma dönemi. Yatma dönemi değil. Bir
modelden 5 tane satma şansınız yok. Şu anda tasarım ve Ar-Ge‟niz konuşuyor. Güzel ve
kaliteli ürünleri düzgün fiyatlar belirlerseniz satarsınız.
-Markalaşmak da önemli değil mi?
Markalaşmaktan daha ziyade tasarım. Gömleğim bana yakışıyorsa markası hiç önemli değil.
Kalitesi ayrı.
-Mobilya tasarımında neredeyiz? Mesela İtalyan mobilyası deniyor. Onlar çok becerikli
olduklarından ya da çok çağdaş düşündüklerinden mi tasarımda başarılılar?
Gerçekten İtalyanlar tasarımda bu işi aşmışlar. Mobilya sektörü adına İtalya‟daki
mobilyacılara saygı duyuyorum. Çok güzel ürünler yapıyorlar. Herkes bu cesareti gösteremez.
İşin gerçeğine döndüğümüzde, lâle devrinden önce ekibimiz yoktu bizim. Yetişmiş insanımız
yoktu. Üniversitelerimizden mükemmel şekilde iç mimar diplomaları alınıyor. İyi tasarımcı
ve iç mimar bir araya geldiğinde kaliteli ürünler çıkıyor. En azından çizimler düzgün oluyor.
Çoğalmaya başladılar. İngilizce ve İtalyanca biliyorlar. Bunlardan dolayı zenginledi
sektörümüz. Ulaşım kolaylaştı, iletişim kolaylaştı. Daha önce İtalya‟daki fuarlara 100 kişi
giderdi. Şimdi yüzlerce uçak fuarlara kalkıyor. İnsan ufkunu gelişletiyor. Tasarımlara bakıp,
gelip daha güzelini yapmaya çalışıyor.
-Türk mobilyacılığında tasarım hangi noktaya ilerleyebildi size göre?
Kurumsal çalışan ve gelişen firmalarımız tasarımın ciddiyetini anladı ve mükemmel işler
yapıyorlar. Herkes olayın farkında. Hem dünyada hem de bizde büyük bir gelişim var.
Tasarım diyoruz, göze hoş gelecek diyoruz. Mutlu edecek bizi diyoruz. Ürüne o şekilde
bakıyoruz. Tasarım, renkler, kumaşlar ön planda.
-Tasarım mükemmeldir ama ürün kötü, kalitesiz olamaz mı?
Tasarımı güzel olan bir mobilya kesinlikle kötü olmaz. Taklit olabilir o ayrı. Taklidin önüne
kimse geçemez. Bir ürünün lake olup olmadığını bilirsiniz. Şimdi hazır malzemeleri var. Daha
önce formika vardı. Laminent vardı. Lake görüntüsü veren malzemeler var. Lake mi boya mı
dokunduğunuzda hissedersiniz. O kendini gösterir. Bir mobilyacı da lake diye satmaz. Çünkü
ondan taksit alacak, onunla yüz yüze gelecek. Mobilyacıyla tüketicinin dostluğu uzun
süreliğinedir. Sattım yok; satacaksınız, evine götürüp yerleştireceksiniz, taksit alacaksınız.
Bitmiyor olay. Mesleğimiz bu yüzden çok farklı.
-Her sunta aynı kalitede değil ki…
Türleri vardır ama sektörümüzde sıradan ürün kullanılmaz. Türkiye‟de kötü üreten fabrika
yok. Mdf, sunta fabrikaları Türkiye‟nin gözbebeği. Avrupa‟ya ihracatları tavan yapmış
durumda. Ful time çalışıyorlar.
-Kaliteye işçinin özellikleri tesir ediyordur sanırım…
Atölyelerde vasıflı işçide sıkıntı var. Sanat okullarının buna daha ağırlık vermesi, bizle
işbirliği yapması lazım. İstanbul Ticaret Odası da bu konuda aktif davranıyor.
-Çağdaşlık akımı ve moderni yakalama isteği klasik mobilyayı nasıl etkiliyor? Yavaş yavaş
öldürüyor mu yoksa?
Klasik mobilya dünyanın hiçbir yerinde bitmez. Oranı azdır. Zanaat ürünüdür, ustaların işidir.
Saraylarda mobilyayı görürsünüz. Barok sanatı, hem cephede hem de koltuk oymalarında.
Beş yüz, bin yıllık saraylarda. Barok, rokoko diye koltuk vardır. Sanat da vardır. Rokoko
bizdeki adıyla oymacılık sanatıdır. Türkiye‟de üretiyoruz bunları. Ama üretenler azalıyor,
nesilleri tükeniyor gittikçe. Çok bahsettik, kamuoyuna mal etmeye çalıştık bu konuyu. Yenisi
de yetişmiyor kolay kolay. Klasik mobilya tamamen sanata dayalı. Avrupa‟da klasik mobilya
çok pahalı alınıyor şimdi. Bir takıma 30 bin avro gibi. Ülkemizde kıymeti bilinmiyor. Yer
sofrasından kanepeye, kanepeden yatağa, yaylı yatağa geldik. Özelliklerini, ortopediğini
araştırıyoruz vs. Anadolu medeniyetlerin beşiği ama Avrupalı bu işleri çoktan aşmış. Çok yol
almış. Zaman içinde farkında değiliz, babamın evinde de vardı diye klasik mobilyaları ciddiye
almıyoruz. İsteriz ki modern mobilya olsun. Klasik mobilyayı görmezden geliyoruz, hakkını
vermiyoruz. Talep azaldıkça usta da azalıyor.
-Kaç zanaatkâr hâlâ faal ya da hayatta, buna ilişkin bir veri var mı?
İstanbul‟da bir elin parmakları kadar diyebilirim. MASKO zanaatkârların yeridir. Doğmasının
sebebi onlardır. Dükkân sahipleri hepsi zanaatkârlardır. 13 zanaatkâr arkadaşımız kurmuştur.
Sonra üye almışlardır. Esasında Türkiye‟de şu anda en fazla zanaatkâr ürünü MASKO‟da
satılmaktadır. Bütün Türkiye‟deki zanaat ürünlerinin birleşip satıldığı, klasik mobilyanın
yaşadığı ve yaşatıldığı yerdir burası. Buranın böyle büyük bir özelliği vardır. MASKO‟da
sanat eseri bulabilirsin. Zaten Avrupalı, Rus, Ortadoğulu klasik mobilya olduğu için geliyor.
Klasik mobilyanın olmadığı yere hiçbir şekilde yurtdışı müşterisi gitmez.
-İhracatta klasik mobilyanın bir ağırlığı var o zaman?
Tabii ki. MASKO Mobilya Kenti dünyadaki çoğu otellerin tefrişinde, dekorasyonunda yer
almaktadır. Büyük müzelerin de... Türk Cumhuriyetleri‟nde de çok güzel işler yapmışlardır
firmalarımız. Zanaatkâr desteklenmeli. Sağ olsun, KOSGEP kredileri iyileşti, önceden
düşüktü. Fuar destekleri vermeye başladı. İtalya‟da dört klasik salon var. Buraları ustaların
gezmeleri lazım. Klasikte neler değişmiş? Hangi ağaç kullanılıyor. Türkiye Cumhuriyeti
hiçbir zaman sömürü ülkesi olmadı, ama Avrupa Afrika‟yı sömürdü. Dünyanın en güzel
ağaçları Afrika‟da. Avrupa‟ya gidiyor. Bunları takip etmek lazım. Afrika ile bir bağlantımız
olmadığı için. Biz burada gürgen ağacıyla uğraşırken adam orada başka bir ağaçla işini daha
kolay ve güzel yapıyor. Hem zanaatkâr, hem tüccar, hem tedarikçi hem de tasarımcı iletişim
çağında…
Yeniliği yakalayan öne çıkıyor
-Mobilya girdisinin yüzde 25‟i ithal dediniz. Bu nelerden oluşuyor?
Kereste de var ama daha ziyade aksesuar alıyoruz. Hırdavat deriz. Raylar, menteşeler,
kulplar… Çok hızlı değişiyorlar. Standart ray ve menteşeyle üretiminize devam
edemiyorsunuz. Bir model çıkıyor ona göre ray ve menteşe kullanmak zorundasınız. Sonuçta
bizi bağlıyor bunlar, bir parçamız oluyor hırdavat. Çoğu ithal bunların. Yerlisi de var ama
piyasaya girişi zaman alıyor. Tamamen kalıp, üretim, adet meselesi. En yenisini kullanan hep
bir adım önde olur. Mobilya sektöründe onun dışında cila, boya ve sünger var. Hepsi kimyevi.
Çoğu da ithal girdili.
Türkiye‟de kanserojen boya kullanılmıyor
- Ürünler sağlık açısından garantili mi, kanserojen risk içeriyor mu?
Ülkemizdeki imalatta kanserojen madde kullanmıyoruz. Cila da boya da. Ama Çin ve
Uzakdoğu ürünlerinde böyle bir risk var. Sıradan malzeme kullanıyorlar. Cila ve boya
markaları bellidir. Hiçbir şekilde risk almazlar. Fiyatı iki üç katına çıktı, hâlâ en kaliteli
verniği kullanmaktayız. Üreticisinden satıcısına kadar insanın sağlığıyla oynamayız. 100
liralık cila çeksem zaten paramı alıyorum. Boya ve cilacılarımızın sağlığı var. Düzgün
malzeme kullanacak ki önce kendine zarar gelmeyecek. Denemesi üreticide yapılıyor zaten
cilanın. Yanlış malzemeyi eline alamaz. Garanti veriyoruz ama içinde yüzde 1-2 çıkabilir, o
başka. Yüzde 90‟ı düzgündür Türkiye‟deki üreticiler, onlara tenezzül etmez.

More Related Content

Featured

How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024Albert Qian
 
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie InsightsSocial Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie InsightsKurio // The Social Media Age(ncy)
 
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024Search Engine Journal
 
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summarySpeakerHub
 
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd Clark Boyd
 
Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next Tessa Mero
 
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search IntentGoogle's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search IntentLily Ray
 
Time Management & Productivity - Best Practices
Time Management & Productivity -  Best PracticesTime Management & Productivity -  Best Practices
Time Management & Productivity - Best PracticesVit Horky
 
The six step guide to practical project management
The six step guide to practical project managementThe six step guide to practical project management
The six step guide to practical project managementMindGenius
 
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...RachelPearson36
 
Unlocking the Power of ChatGPT and AI in Testing - A Real-World Look, present...
Unlocking the Power of ChatGPT and AI in Testing - A Real-World Look, present...Unlocking the Power of ChatGPT and AI in Testing - A Real-World Look, present...
Unlocking the Power of ChatGPT and AI in Testing - A Real-World Look, present...Applitools
 
12 Ways to Increase Your Influence at Work
12 Ways to Increase Your Influence at Work12 Ways to Increase Your Influence at Work
12 Ways to Increase Your Influence at WorkGetSmarter
 
Ride the Storm: Navigating Through Unstable Periods / Katerina Rudko (Belka G...
Ride the Storm: Navigating Through Unstable Periods / Katerina Rudko (Belka G...Ride the Storm: Navigating Through Unstable Periods / Katerina Rudko (Belka G...
Ride the Storm: Navigating Through Unstable Periods / Katerina Rudko (Belka G...DevGAMM Conference
 
Barbie - Brand Strategy Presentation
Barbie - Brand Strategy PresentationBarbie - Brand Strategy Presentation
Barbie - Brand Strategy PresentationErica Santiago
 
Good Stuff Happens in 1:1 Meetings: Why you need them and how to do them well
Good Stuff Happens in 1:1 Meetings: Why you need them and how to do them wellGood Stuff Happens in 1:1 Meetings: Why you need them and how to do them well
Good Stuff Happens in 1:1 Meetings: Why you need them and how to do them wellSaba Software
 
Introduction to C Programming Language
Introduction to C Programming LanguageIntroduction to C Programming Language
Introduction to C Programming LanguageSimplilearn
 

Featured (20)

How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
 
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie InsightsSocial Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
 
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
 
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
 
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
 
Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next
 
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search IntentGoogle's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
 
How to have difficult conversations
How to have difficult conversations How to have difficult conversations
How to have difficult conversations
 
Introduction to Data Science
Introduction to Data ScienceIntroduction to Data Science
Introduction to Data Science
 
Time Management & Productivity - Best Practices
Time Management & Productivity -  Best PracticesTime Management & Productivity -  Best Practices
Time Management & Productivity - Best Practices
 
The six step guide to practical project management
The six step guide to practical project managementThe six step guide to practical project management
The six step guide to practical project management
 
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
 
Unlocking the Power of ChatGPT and AI in Testing - A Real-World Look, present...
Unlocking the Power of ChatGPT and AI in Testing - A Real-World Look, present...Unlocking the Power of ChatGPT and AI in Testing - A Real-World Look, present...
Unlocking the Power of ChatGPT and AI in Testing - A Real-World Look, present...
 
12 Ways to Increase Your Influence at Work
12 Ways to Increase Your Influence at Work12 Ways to Increase Your Influence at Work
12 Ways to Increase Your Influence at Work
 
ChatGPT webinar slides
ChatGPT webinar slidesChatGPT webinar slides
ChatGPT webinar slides
 
More than Just Lines on a Map: Best Practices for U.S Bike Routes
More than Just Lines on a Map: Best Practices for U.S Bike RoutesMore than Just Lines on a Map: Best Practices for U.S Bike Routes
More than Just Lines on a Map: Best Practices for U.S Bike Routes
 
Ride the Storm: Navigating Through Unstable Periods / Katerina Rudko (Belka G...
Ride the Storm: Navigating Through Unstable Periods / Katerina Rudko (Belka G...Ride the Storm: Navigating Through Unstable Periods / Katerina Rudko (Belka G...
Ride the Storm: Navigating Through Unstable Periods / Katerina Rudko (Belka G...
 
Barbie - Brand Strategy Presentation
Barbie - Brand Strategy PresentationBarbie - Brand Strategy Presentation
Barbie - Brand Strategy Presentation
 
Good Stuff Happens in 1:1 Meetings: Why you need them and how to do them well
Good Stuff Happens in 1:1 Meetings: Why you need them and how to do them wellGood Stuff Happens in 1:1 Meetings: Why you need them and how to do them well
Good Stuff Happens in 1:1 Meetings: Why you need them and how to do them well
 
Introduction to C Programming Language
Introduction to C Programming LanguageIntroduction to C Programming Language
Introduction to C Programming Language
 

Mobilyada 'lâle devri' bitmiştir

  • 1. Mobilyada ‘Lâle Devri’ bitmiştir Mobilyada artık tasarım ve Ar-Ge konuşuyor. KDV indirimi, nakliye ve fuar destekleriyle sektörün sıçrama yapacağını söyleyen MASKO Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Karcı, “Perakende mobilyada Türkiye’nin ihracat üssüyüz.” diyor. 483 bin metrekarelik kapalı alanıyla “dünyanın en büyük mobilya kenti” diye lanse edilirken acaba üzerinden gerçekleşen iç ve dış ticarete dair veriler de bu denli görkemli miydi? Sektörün Türkiye‟deki büyüklüğü içinde ne kadarlık paya sahipti? İstihdam temini ve „metal, plastik, nakliye, enerji gibi yan iş kollarıyla ilişkiler‟ açısından durum nasıldı? Olayın tasarım ve sanat boyutuna odaklanıldığında hangi gerçeklerle yüz yüzeydik? Daha birçok soruyu yönelttiğimiz Hasan Karcı, yönetim kurulu başkanlığını yaptığı MASKO (İstanbul Mobilya ve Ahşap Eşya İmalatçıları Site İşletme Kooperatifi) için, “Türkiye‟nin perakende mobilya ihracat üssü.” diyor. Dile kolay, 550 firmanın 778 satış mağazası faaliyet gösteriyor burada. Yaklaşık 160‟ı imalatçılara ait. 2023 yılında 7 milyar dolarlık ihracata imza atması hedeflenen sektörde 270 bin kişi çalışıyor. „Patron, yönetici ve ofis personeli dâhil‟ bunun 4 bini, „kurulduğu 1984‟ten bu yana ortak sayısı 13‟ten 620‟ye yükselen‟ MASKO‟da. Geçen sene dışarıya, -yüzde 10‟u Karcı‟nın yönettiği merkezin eliyle- 1 milyar 206 milyon dolarlık ürün satılmış. En güçlü ve ehemmiyetli ihracat lokomotifleri sıralamasında otomotiv ve tekstilin hemen ardından mobilya geliyor. Yüzde 70‟i el sanatları hüviyetinde, geriye kalanı ise fabrikasyon. 7,5 milyar doları aşkın iç pazar hacminden söz ediliyor. Karcı, bu ekonominin yüzde 15‟ine yön verdiklerini söylüyor. Bir ev ya da ofisin tüm donanım ihtiyaçlarını eksiksiz karşılayabildiklerini de belirtiyor öte yandan. Kentteki firmaların çoğu ihracatçıymış. İthalat sembolik düzeydeymiş. -E-ticaret ağırlıkta mı MASKO‟da? O işin üzerine çok çalışıyoruz. Buradaki çoğu firmamızda söylediğiniz ticaret türü gerçekleşmektedir. Asıl, coğrafi konumumuz çok iyi. Atatürk Havaalanı‟na 8 kilometre uzaklıktayız. Beynelmilel karayolumuza iki kilometre cephemiz var. Limanlarımız ve gümrüklerimiz çok yakın. Tam da lojistiğin merkezindeyiz. Tek parçada gönderebiliyoruz dünyanın her noktasına, TIR ile. Uçak kargosu da yapabiliyoruz. „Perakende mobilya ihracat üssü‟ diye yeni bir sloganla yol alıyoruz Türkiye‟de. -Metrekare hesabıyla dünyanın en büyük mobilya kentisiniz. Ülkedeki iş hacminin yüzde 15‟i buradan. Yurtdışındaki benzer yerlerle kıyasladığınızda üretilen ekonomi açısından ilk 10‟da mısınız? İçindedir. Şöyle düşüneceğiz. Esasında ülkemizin mobilya ihracatı çok düşük. Almanya, İtalya ve Çin‟in bir hayli gerisindeyiz. Yeni yeni ataklar yapıyoruz. Polonya‟nın 7 milyar dolarlık ihracatı var. Türkiye‟nin 1 milyar 206 milyon dolar. Yeterli değil. Aşılması gereken büyük problemler söz konusu. -Türkiye‟de kullanılan mobilyanın ne kadarı yerli, ithal?
  • 2. İçe ya da dışa sattığımız mobilyaların sadece yüzde 25,5‟ine yakını yurtdışından ithal ediliyor. Ama nasıl, malzeme olarak, mekanizma türü hammadde girdisi yani. Geriye kalanı tamamen yerli. Üretim unsurlarının büyük bölümü ülkemizden temin ediliyor. Mamul bazındaki ithalatımız 600 milyon dolar. Bir ara 738 milyondu. Önemli kısmı Çin‟den. Gerisi Avrupa, Malezya, Endonezya‟dan. -Dünya çapındaki mobilya tüccarlarının Türkiye‟deki şubeleri, giderek yerli firmaların işini zora sokabilir mi? En büyük sıkıntı, herkese gel dememiz. Bir şekilde gel! Para dışarıdan ülkemize sıfır vergi ve faizle geliyor. Firmalar da bu rahatlıkla geliyor. Türk mobilya üretiminin bir şekilde önü açılmalıydı. Açılamadı. Ama yabancılar devletin sunduğu imkânlarla son derece rahatlar; en güzel, nokta yerlere sahip olabiliyorlar. Yüzde 95‟ini ithal ediyorlar sattıkları malın. -Peki, biz bu firmaların getirdiği mobilyalara muhtaç mıyız? Benzerleri ülkemizde imal edilmiyor mu? Cevap hayır ise, üretilemez mi? Global satışta fiyatı mı aşağı çekiyorlar? Gözümüzde büyüttüğümüz ölçüde mobilya oranlarında yer tutmuyorlar aslında. Onlar da olacaktır piyasada. Olmalı da. Belki mamullerinden yönlenmeyiz de, fiziki çalışmalarından dolayı bize bir şey katabilir. -Sektörün ihracattaki en mühim sıkıntıları nelerdir? Mutlaka aşılması gereken üç problemi sorsak? Bir gömlek alırsınız, çantanıza kor götürürsünüz, KDV‟si yüzde 8‟dir. Bir kanepe sattığımda buyurun götürün diyemem. Bir kamyonet ve iki de adam vermek gerekir. Bu bir maliyettir. Artı buna yüzde 18 KDV öderim. Hem tüketici hem de satıcı öder. İç piyasada yüzde 18 yüksek. Tekstildeki gibi yüzde 8‟e inmeli. -Bunun için kamuoyu oluşturamıyor musunuz? İhracatçılar Birliği‟nde de gündeme getiriyoruz. Tekstilin ihracat rakamları büyük, göz doldurduğu için ciddiye alınıyorlar. Bizim rakamlar o seviyede değil. “Olsa da olur, olmasa da olur” mantığı… -Teşvik edildiğinizde tekstil gibi ciddiye aldıracak potansiyele sahip olduğunuzu iddia edebiliyor musunuz? Tabii ki iddiamız var. KDV düştüğünde biz daha fazla KDV üreteceğimize ve potansiyelli iş yapacağımıza inanıyoruz. Neden? Bu kadar konut inşa edildi Türkiye‟de. İster istemez yabancı ya da yerli bunları alanlar, içine geçtiklerinde mobilyasını yenileyecektir. Bu insanlara satış kolaylığı getirilmeli. Gömlek için yüzde 8 öderken, evine ayda yılda bir alacağı koltuk vs. için niçin yüzde 18 ödesin? Burada bir haksızlık var. Mobilya sektörü olarak karşıyız. Elimizden geldiğince çözmeye çalışıyoruz. Bizleri anlayarak çözülmesini istiyoruz.
  • 3. -Üç ana problemden ilki KDV, diğerleri… İkincisi navlun, yani nakliye desteği. Hem ihracat hem de iç piyasa için şart bu destek. Tedarikçi de, satıcı da bu destekten mahrum. Mal Ankara‟dan veya İstanbul‟un bir semtinden öbürüne taşınacak. Nakliye bedeli var. Çünkü normal bir araçla olamıyor bu. Bunu veriyoruz. Otomatikman ürünün fiyatına yansıyor. Yurtdışına ihraç edeceksiniz. Örneğin bir TIR Özbekistan‟a 10, Azerbaycan‟a 8-10 bin dolara gidiyor. İhracatçıya bu destek olunmalı. -Tekstilde var mı bu tür destek? Yok, ama krize girdiklerinde geldi bazı destekler. En azından KDV yüzde 8‟e indi. Döşemelik kumaş konusu da ilginç. Yüzde 8‟den giriş, yüzde 18‟den çıkış. Ben o parayı kazanıyor muyum? Hayır. Neden cebimden çıkıyor bu? Yanlış. Satıcı ve üretici sıkıntı içindeyiz. Üçüncüsü de fuar destekleri… Bugün İhracatçılar Birliği 15–25 ya da 40 metrekare yere destek veriyor. 40 metrekarede bir mobilyacı ne teşhir edebilir? Bir kuyumcu 10 metrekarede de teşhir edebilir ama biz? Bir koltuk takımı ve yatak odası 30 metrekare yeri kaplar. Bayilik ağını ülke içi ve dışında tamamlamış bir firmamız var diyelim. 11 bin metrekare kapalı alanda 56 kişi çalıştırıyor. Cirosu 16 milyon lira. Buranın kirası ve 56 kişinin ücreti nedir? Son derece resmî, harfi harfine fatura kesen bir firmamızdır. Bunun içinden sektör nasıl çıkacak? -Bütün bu dedikleriniz gerçekleştiğinde ihracatınız hangi noktaya varacak? Biz de 2023 projesinin içindeyiz. Bu zaman geldiğinde mobilya ihracatının 7,5 milyar dolar olacağına inanıyoruz. -Bunlara rağmen mi, gerçekleştiğinde mi? Bunlar da yapılacak tabii ki. Artık hızlı trenlere ihtiyaç oluyor. Otobüs uçak var ama. O zaman bizim de bazı ihtiyaçlarımız giderilmeli. 6 aylık mobilya ihracat artışımız yüzde 17 arttı. Yıl sonu beklentimiz yüzde 25. Türkiye‟nin 5 yıl böyle gittiğini düşünün. -Mobilyada fiyatlandırma hangi esaslara göre yapılıyor? Ana girdiler nedir? Pazarlık payı var mı? Yanlışlık mobilyanın ilk aşamasında, ormanda başlıyor. Devlet odun ve keresteden yüzde 18 KDV ve artı stopaj alıyor orman çıkışında. Sünger, polyester kumaş petrole endeksli. Pamuk fiyatları tavan yaptı dünyada. Geriye kaldı işçilik. Nakliye zaten pahalı. Mazot 4 bin lira. Aklım erdi ereli, 1974‟ten beri sektörün içindeyim. İkinci kuşağım. Babam bu işe 1937‟de başlamış. Tozunu toprağını, nereden nereye geldiğimizi biliyorum. Eskiden para kazanılıyordu bu sektörde. Çünkü insanlar yerde oturuyordu. Somya, çekyat ve masaya geçti. Modernleşti. Eskiden buzdolabı taksiti iki senede ödenirdi. Dört, beş maaştı. Şimdi yarım maaş. Teknoloji gelişince üretim çoğaldı. Makinelerin girdiği yerde rekabet vardır. Şu anda
  • 4. mobilya sektöründe makineleşme hızlandı. Fiyatlarda kâr marjı düştü. Çünkü rakip çok. Rekabet var. Dünya var. İnternetten İtalya‟da bir firmanın sitesine giriyor müşteri. Söylediklerinizin bir anlamı yok. Çin‟de aksesuar araştırıyor. Mobilya‟da lâle devri bitmiştir. -Ne zaman bitti? 2001 Şubat krizinde… -Şu anda ne devrindesiniz? Güzel ve kaliteli üretme, bir adım öne çıkma, çok çalışma dönemi. Yatma dönemi değil. Bir modelden 5 tane satma şansınız yok. Şu anda tasarım ve Ar-Ge‟niz konuşuyor. Güzel ve kaliteli ürünleri düzgün fiyatlar belirlerseniz satarsınız. -Markalaşmak da önemli değil mi? Markalaşmaktan daha ziyade tasarım. Gömleğim bana yakışıyorsa markası hiç önemli değil. Kalitesi ayrı. -Mobilya tasarımında neredeyiz? Mesela İtalyan mobilyası deniyor. Onlar çok becerikli olduklarından ya da çok çağdaş düşündüklerinden mi tasarımda başarılılar? Gerçekten İtalyanlar tasarımda bu işi aşmışlar. Mobilya sektörü adına İtalya‟daki mobilyacılara saygı duyuyorum. Çok güzel ürünler yapıyorlar. Herkes bu cesareti gösteremez. İşin gerçeğine döndüğümüzde, lâle devrinden önce ekibimiz yoktu bizim. Yetişmiş insanımız yoktu. Üniversitelerimizden mükemmel şekilde iç mimar diplomaları alınıyor. İyi tasarımcı ve iç mimar bir araya geldiğinde kaliteli ürünler çıkıyor. En azından çizimler düzgün oluyor. Çoğalmaya başladılar. İngilizce ve İtalyanca biliyorlar. Bunlardan dolayı zenginledi sektörümüz. Ulaşım kolaylaştı, iletişim kolaylaştı. Daha önce İtalya‟daki fuarlara 100 kişi giderdi. Şimdi yüzlerce uçak fuarlara kalkıyor. İnsan ufkunu gelişletiyor. Tasarımlara bakıp, gelip daha güzelini yapmaya çalışıyor. -Türk mobilyacılığında tasarım hangi noktaya ilerleyebildi size göre? Kurumsal çalışan ve gelişen firmalarımız tasarımın ciddiyetini anladı ve mükemmel işler yapıyorlar. Herkes olayın farkında. Hem dünyada hem de bizde büyük bir gelişim var. Tasarım diyoruz, göze hoş gelecek diyoruz. Mutlu edecek bizi diyoruz. Ürüne o şekilde bakıyoruz. Tasarım, renkler, kumaşlar ön planda. -Tasarım mükemmeldir ama ürün kötü, kalitesiz olamaz mı? Tasarımı güzel olan bir mobilya kesinlikle kötü olmaz. Taklit olabilir o ayrı. Taklidin önüne kimse geçemez. Bir ürünün lake olup olmadığını bilirsiniz. Şimdi hazır malzemeleri var. Daha önce formika vardı. Laminent vardı. Lake görüntüsü veren malzemeler var. Lake mi boya mı
  • 5. dokunduğunuzda hissedersiniz. O kendini gösterir. Bir mobilyacı da lake diye satmaz. Çünkü ondan taksit alacak, onunla yüz yüze gelecek. Mobilyacıyla tüketicinin dostluğu uzun süreliğinedir. Sattım yok; satacaksınız, evine götürüp yerleştireceksiniz, taksit alacaksınız. Bitmiyor olay. Mesleğimiz bu yüzden çok farklı. -Her sunta aynı kalitede değil ki… Türleri vardır ama sektörümüzde sıradan ürün kullanılmaz. Türkiye‟de kötü üreten fabrika yok. Mdf, sunta fabrikaları Türkiye‟nin gözbebeği. Avrupa‟ya ihracatları tavan yapmış durumda. Ful time çalışıyorlar. -Kaliteye işçinin özellikleri tesir ediyordur sanırım… Atölyelerde vasıflı işçide sıkıntı var. Sanat okullarının buna daha ağırlık vermesi, bizle işbirliği yapması lazım. İstanbul Ticaret Odası da bu konuda aktif davranıyor. -Çağdaşlık akımı ve moderni yakalama isteği klasik mobilyayı nasıl etkiliyor? Yavaş yavaş öldürüyor mu yoksa? Klasik mobilya dünyanın hiçbir yerinde bitmez. Oranı azdır. Zanaat ürünüdür, ustaların işidir. Saraylarda mobilyayı görürsünüz. Barok sanatı, hem cephede hem de koltuk oymalarında. Beş yüz, bin yıllık saraylarda. Barok, rokoko diye koltuk vardır. Sanat da vardır. Rokoko bizdeki adıyla oymacılık sanatıdır. Türkiye‟de üretiyoruz bunları. Ama üretenler azalıyor, nesilleri tükeniyor gittikçe. Çok bahsettik, kamuoyuna mal etmeye çalıştık bu konuyu. Yenisi de yetişmiyor kolay kolay. Klasik mobilya tamamen sanata dayalı. Avrupa‟da klasik mobilya çok pahalı alınıyor şimdi. Bir takıma 30 bin avro gibi. Ülkemizde kıymeti bilinmiyor. Yer sofrasından kanepeye, kanepeden yatağa, yaylı yatağa geldik. Özelliklerini, ortopediğini araştırıyoruz vs. Anadolu medeniyetlerin beşiği ama Avrupalı bu işleri çoktan aşmış. Çok yol almış. Zaman içinde farkında değiliz, babamın evinde de vardı diye klasik mobilyaları ciddiye almıyoruz. İsteriz ki modern mobilya olsun. Klasik mobilyayı görmezden geliyoruz, hakkını vermiyoruz. Talep azaldıkça usta da azalıyor. -Kaç zanaatkâr hâlâ faal ya da hayatta, buna ilişkin bir veri var mı? İstanbul‟da bir elin parmakları kadar diyebilirim. MASKO zanaatkârların yeridir. Doğmasının sebebi onlardır. Dükkân sahipleri hepsi zanaatkârlardır. 13 zanaatkâr arkadaşımız kurmuştur. Sonra üye almışlardır. Esasında Türkiye‟de şu anda en fazla zanaatkâr ürünü MASKO‟da satılmaktadır. Bütün Türkiye‟deki zanaat ürünlerinin birleşip satıldığı, klasik mobilyanın yaşadığı ve yaşatıldığı yerdir burası. Buranın böyle büyük bir özelliği vardır. MASKO‟da sanat eseri bulabilirsin. Zaten Avrupalı, Rus, Ortadoğulu klasik mobilya olduğu için geliyor. Klasik mobilyanın olmadığı yere hiçbir şekilde yurtdışı müşterisi gitmez. -İhracatta klasik mobilyanın bir ağırlığı var o zaman?
  • 6. Tabii ki. MASKO Mobilya Kenti dünyadaki çoğu otellerin tefrişinde, dekorasyonunda yer almaktadır. Büyük müzelerin de... Türk Cumhuriyetleri‟nde de çok güzel işler yapmışlardır firmalarımız. Zanaatkâr desteklenmeli. Sağ olsun, KOSGEP kredileri iyileşti, önceden düşüktü. Fuar destekleri vermeye başladı. İtalya‟da dört klasik salon var. Buraları ustaların gezmeleri lazım. Klasikte neler değişmiş? Hangi ağaç kullanılıyor. Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman sömürü ülkesi olmadı, ama Avrupa Afrika‟yı sömürdü. Dünyanın en güzel ağaçları Afrika‟da. Avrupa‟ya gidiyor. Bunları takip etmek lazım. Afrika ile bir bağlantımız olmadığı için. Biz burada gürgen ağacıyla uğraşırken adam orada başka bir ağaçla işini daha kolay ve güzel yapıyor. Hem zanaatkâr, hem tüccar, hem tedarikçi hem de tasarımcı iletişim çağında… Yeniliği yakalayan öne çıkıyor -Mobilya girdisinin yüzde 25‟i ithal dediniz. Bu nelerden oluşuyor? Kereste de var ama daha ziyade aksesuar alıyoruz. Hırdavat deriz. Raylar, menteşeler, kulplar… Çok hızlı değişiyorlar. Standart ray ve menteşeyle üretiminize devam edemiyorsunuz. Bir model çıkıyor ona göre ray ve menteşe kullanmak zorundasınız. Sonuçta bizi bağlıyor bunlar, bir parçamız oluyor hırdavat. Çoğu ithal bunların. Yerlisi de var ama piyasaya girişi zaman alıyor. Tamamen kalıp, üretim, adet meselesi. En yenisini kullanan hep bir adım önde olur. Mobilya sektöründe onun dışında cila, boya ve sünger var. Hepsi kimyevi. Çoğu da ithal girdili. Türkiye‟de kanserojen boya kullanılmıyor - Ürünler sağlık açısından garantili mi, kanserojen risk içeriyor mu? Ülkemizdeki imalatta kanserojen madde kullanmıyoruz. Cila da boya da. Ama Çin ve Uzakdoğu ürünlerinde böyle bir risk var. Sıradan malzeme kullanıyorlar. Cila ve boya markaları bellidir. Hiçbir şekilde risk almazlar. Fiyatı iki üç katına çıktı, hâlâ en kaliteli verniği kullanmaktayız. Üreticisinden satıcısına kadar insanın sağlığıyla oynamayız. 100 liralık cila çeksem zaten paramı alıyorum. Boya ve cilacılarımızın sağlığı var. Düzgün malzeme kullanacak ki önce kendine zarar gelmeyecek. Denemesi üreticide yapılıyor zaten cilanın. Yanlış malzemeyi eline alamaz. Garanti veriyoruz ama içinde yüzde 1-2 çıkabilir, o başka. Yüzde 90‟ı düzgündür Türkiye‟deki üreticiler, onlara tenezzül etmez.