2. b) Haraci Topraklar
2. Vakıf Arazileri
3. Miri (Emiri) Arazi
Dirlik Sisteminin Amaçları
İltizam Sistemi
Daha önceleri Türk-İslâm devletlerinde olduğu gibi Osmanlı Devleti'nde de toprak üç birime
ayrılmıştı.
1. Mülk Arazi
Osmanlı devletinde halkın elinde bulunan tamamen halka ait topraklardı. Bu tür topraklar ikiye
ayrılırdı.
a) Öşür Topraklar
Fetih sırasında Müslümanlara ait olan veya ele geçirildiğinde Müslümanlara verilmiş olan
topraklardır. Bu topraklar sahiplerinin mülkü olup, istedikleri gibi tasarruf edebilirlerdi. Bu mal
sahipleri öldükleri zaman öldüklerinde toprakları varislerine kalabiliyordu. Devlet bu toprak
sahiplerinden toprak üretim vergisi olan öşür (onda bir oranında alınan vergi) alırdı.
b) Haraci Topraklar
Fetih sırasında Müslüman olmayan yerli halkın ellerinde "mülk" olarak bırakılan topraklardır. Bu
şekildeki topraklarda öşrü topraklar gibi sahipleri tarafından şahsi tasarrufa açıktı. Miras
bırakabilirdi. Yalnız bu topraklardan alınan vergi biraz farklıydı.
Haraci topraklardan iki türlü vergi alınırdı:
Harac-ı Mukaseme: Toprağın verimine göre alınan üretim vergisidir.
Harac-ı Muvazzaf: Arazinin yüzölçümüne göre alınan vergidir.
2. Vakıf Arazileri
Gelirleri cami, medrese, hastane, imarethane, han ve hamam gibi topluma hizmet veren
kuruluşların masrafları için ayrılmış arazilerdir. Vakıf arazilerinin alınıp satılması kesinlikle yasak
olup vergiden muaf tutulmuşlardır. Vakıf topraklar üzerinde çalışan halk, arazisi hangi vakfa
ayrılmışsa öşür vergisini o vakfın yöneticisine veriyordu.
3. Miri (Emiri) Arazi
Memleketteki toprakların büyük bir kısmı bu topraklardır. Bu topraklar devlete ait topraklardır.
Bunlar devletin olmakla beraber, ekip-biçmek ve boş bırakılmamak şartıyla yine eski sahipleri
3. üzerinde bırakılıyordu. Kendilerine arazi verilenler, şartlara uyarak, o toprağı ekip biçerler ve
öldükleri zaman bu yerler vergisini vermek suretiyle çocuklarına kalırdı. Ancak bu topraklar onu
işleyenlerin özel mülkü olmadığı için alınıp-satılamaz, vakıf yapılamaz ve hibe edilemezdi.
Miri arazi çok çeşitlere ayrılmış olup, bazı önemlileri kısaca şöyledir:
Havass-ı Hümayun : Bu toprakların geliri devlet hazinesine giderdi. Bu toprakların bir kısmı
doğrudan padişaha ait olup geliri ise Hazineye giderdi.
Paşmaklık : Padişahların kızlarına, annelerine ve ailelerine ayrılan topraklardır.
Malikane : Devlet adamlarına hizmetleri sebebiyle mülk olarak verilen topraklardır. Bu toprak-
ların mülkiyeti şahıslara aitti. Ancak tasarruf yetkisi devletin olup, istediği kimseye verirdi.
Yurtluk : Sınır boylarını bekleyen asker ailelerine verilirdi. Fetih sırasında bazı komutanların
hizmetlerine karşılık olmak üzere verilen topraklardı. Yurtluk herhangi bir yerin gelirinin hayatta
olduğu sürece bir kimseye verilmesidir.
Ocaklık : Bu hakka sahip olanlar, öldüklerinde miras hakkı söz konusu olan topraklar idi. Kale
muhafızlarına ve tersane giderlerine ayrılmıştır.
Mukataa : Gelirleri doğrudan hazineye ayrılan topraklardı.
Dirlik Toprakları : Belli hizmet karşılığı devlet adamlarına ve görevlilere verilen topraklardır.
Dirlik toprakları üç kısma ayrılmıştır:
a) Has : Yıllık geliri yüz bin akçeden fazla olan dirliklerdir. Haslar padişahlara, vezirlere, divan
üyelerine, şehzadelere, beylerbeylerine, sancak beylerine verilirdi. Has sahipleri dirliklerinin
gelirine göre silahlı ve her an savaşa hazır cebelu beslerdi.
b) Zeamet : Yıllık yirmi bin ile yüz bin akçe geliri olan topraklardır. Orta dereceli devlet
memurlarına, kadılara, hazine ve tımar defterdarına, alay beylerine,kethüdalara, kale
komutanlarına ve divan katiplerine verilirdi. Zeamat sahipleri ilk yirmi bin akçe hariç sonraki her
beş bin akçe için bir cebelu beslerdi.
c) Tımar : Yıllık geliri üç bin ile yirmi bin akçe arasında olan dirliklerdir. Bunlar geçimlerini
sağlamak ve hizmetlerine ait masrafları karşılamak üzere bir kısım asker ve memurlara tahsis
edilen topraklardı. Tımar sahipleri gelirlerinin üç bin akçesini geçimleri için ayırırdı. Buna kılıç
tımarı denirdi. Geri kalan her üç bin akçe için bir cebelü beslerlerdi.
Tımar toprakları üç kısma ayrılmıştır:
1. Mustahfaz tımarı : Camii imam ve Hatiplerine verilirdi.
2. Eşkinci tımarı : Savaşta yararlılık gösterenlere verilirdi.
3. Hizmet Tımarı : Saray da çalışanlara verilirdi.
4. Dirlik Sisteminin Amaçları
Topraktan daha iyi yararlanma
Devlet gelirlerini arttırma
Üretimde sürekliliği sağlama
Devlete masrafsız asker besleme
Ülkenin, Tımar bulunan bölgelerinde devlet otoritesini sağlama.
Vergilerin toplanmasını kolaylaştırma
Halkın ezilmesini önleme
Ülkeyi bayındır hale getirme
Ekonomik ve sosyal hayatı düzenleme.
Miri araziyi ekip biçen halka ve köylüye reaya denirdi. Bunlar vergileri, devlet o yeri hizmet
karşılığı kime vermişse ona ödüyorlardı. Dirlik sahiplerine de sipahi denirdi. Reaya toprağı ekip
biçmek ve bakımıyla yükümlüydü.
Tımar rejimi içinde Tımar sahiplerinin ve reayanın hakları karşılıklı olarak düzenlenmiştir. Hiçbir
zaman reayanın toprağı bırakıp gitmesine tımar sahibi izin vermezdi. Sipahi'nin çift bozan denilen
bir tür tazminat vergisi alma hakkı vardı. Bunun yanında haksızlığa uğrayan köylünün de şikayet
hakkı vardı. Eğer sipahi haksızsa hakkında işlem yapılır, dirliği elinden alınırdı.
Kuruluş ve Yükselme Dönemleri'nde tımar sistemi iyi işlemiştir. Sefer esası üzerine kurulan bu
sistem:
Savaşların uzaması.
Tımarların belli kimselerin elinde toplanması
Tımarların iltizama verilmesi
Tımarların rüşvet ve iltimasla satılması gibi nedenlerden dolayı bozulmuş II. Mahmut devrinde de
kaldırılmıştır.
İltizam Sistemi
Osmanlı Devleti'nde tımar sistemi içine yerleştirilemeyen faaliyetlerin gerektirdiği parayı
sağlayabilmek için tımar sistemi yanında bir de iltizam usulü uygulanıyordu. XVI. yüzyılda bazı
5. eyaletlerin vergilerinin açık artırma yoluyla belirli bir bedel karşılığı peşin olarak mültezim adı
verilen kişilere bırakılmasına iltizam denir.
XVI. yüzyılda sınırların genişlemesi sonucu devletin giderleri arttı, uzak bölgelerdeki toprakların
vergilerinin toplanması zorlaştı. Böylece uzak eyaletlerde tımar sistemi yerine iltizam sistemi
uygulandı. Bu sistem ilk defa Kanuni zamanında, Sadrazam Rüstem Paşa tarafından uygulandı.
Devlet, uzak bölgelerin vergi gelirlerini açık artırmayla nakit olarak satmış, eyaletlerdeki askerler
ve yöneticilerin maaşlarını ödemiştir. Mültezim, tımar sahibi gibi vergiye konu olan faaliyeti
yapan zümreleri ve bölgeyi yöneten kişiydi. Dirlik sahibinin hakları mültezime de tanınmıştı.
Merkezi idarenin zayıflamasıyla, eyaletlerde asker yetiştirilmemiş ve halktan fazla vergi alınarak
reaya zor duruma düşürülmüştür.
Tarım : Osmanlı toplumunda ekonominin en önemli kolu tarımdı. Tarım politikasını belirleyen
en önemli uygulama tımar sistemiydi. Bu sistemde toprağın mülkiyeti devlete, işleme görevi
köylüye, vergisi sipahiye aitti. Köylü, toprağı sürekli işleme ve miras bırakma hakkını devam
ettirebilmek için bazı yükümlülükleri yerine getirmek zorundaydı:
1. Sebepsiz olarak toprağını terk edemezdi.
2. Öşür ve diğer vergileri sipahiye ödemek zorundaydı.
3. Toprağını sebepsiz olarak üç yıl üst üste boş bırakamazdı. Eğer bırakırsa toprak kendisinden
alınırdı.
Bu yükümlülüklere karşı devlet de halkın güvenliğini korumak ve düzeni sağlamakla görevliydi.
Vergiyi toplamakla görevli olan sipahinin de reayaya karşı yükümlülükleri vardı:
1. Üretimin devamlılığını sağlama.
2. Reayanın vergilerini toplama.
3. Cebelu denilen asker yetiştirme.
4. Asker toplama.
5. Asayiş ve düzeni sağlama.
6. Bayındırlık faaliyetlerini yapma.
6. Geniş topraklar, çeşitli iklim özelliklerinin varlığı ve toprak yönetiminin iyi olması nedeniyle
tarımsal üretim yüksekti. Ürün fazlası Akdeniz ülkelerine satılarak önemli gelir sağlanmıştır.
Hayvancılık : Hayvancılık tarım ekonomisinin ve genel ekonominin önemli unsurlarından
biridir. Osmanlı Dönemi'nin teknolojik seviyesi içinde hayvan, ulaşım ve üretimin en önemli güç
kaynağı idi. Hayvancılık, daha çok Doğu.,Orta ve Batı Anadolu'daki göçebeler tarafından
yapılmaktaydı. Adet-i ağnam adıyla önemli bir miktar teşkil eden hayvanlar için vergi
toplanıyordu. Bursa'da ipek, Ankara'da tiftik, Selanik'te çuha, Bulgaristan'da aba üretimi
hayvancılığı önemli sanayilerin hammadde kaynağı durumuna getirmiştir. Osmanlı Devleti'nde
hayvancılığın gelişmesinde, boy ve Türkmen geleneklerinin yanı sıra ülkenin coğrafi koşullarının
da etkisi olmuştur.
7. Geniş topraklar, çeşitli iklim özelliklerinin varlığı ve toprak yönetiminin iyi olması nedeniyle
tarımsal üretim yüksekti. Ürün fazlası Akdeniz ülkelerine satılarak önemli gelir sağlanmıştır.
Hayvancılık : Hayvancılık tarım ekonomisinin ve genel ekonominin önemli unsurlarından
biridir. Osmanlı Dönemi'nin teknolojik seviyesi içinde hayvan, ulaşım ve üretimin en önemli güç
kaynağı idi. Hayvancılık, daha çok Doğu.,Orta ve Batı Anadolu'daki göçebeler tarafından
yapılmaktaydı. Adet-i ağnam adıyla önemli bir miktar teşkil eden hayvanlar için vergi
toplanıyordu. Bursa'da ipek, Ankara'da tiftik, Selanik'te çuha, Bulgaristan'da aba üretimi
hayvancılığı önemli sanayilerin hammadde kaynağı durumuna getirmiştir. Osmanlı Devleti'nde
hayvancılığın gelişmesinde, boy ve Türkmen geleneklerinin yanı sıra ülkenin coğrafi koşullarının
da etkisi olmuştur.