1. Her yıl Kasım ayının
üçüncü Perşembe günü,
DÜNYA FELSEFE
GÜNÜ
olarak kutlanmaktadır.
2002 yılında, Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu’nda
görüşülüp kabul edilmiştir.
Ülkemizde 20 Kasım
Dünya Felsefe Günü olarak
kabul edilmiştir.
Auguste Rodin. Düşünen Adam heykeli
DÜNYA FELSEFE GÜNÜ
2. “Günümüzde
felsefeye hala
gereksiz bir olay
gibi yaklaşıyorlar
ama
yanıldıklarının
farkında değiller.“
MONTAIGNE
Michel Eyquem de Montaigne
(1533-1592)
Ünlü Fransız deneme yazarı.
4. “FELSEFE” terimi M.Ö. 6 YY’da
yaşamış olan Pitagoras’a atfedilir.
PHILO-SOPHOS
Bir gün büyük matematikçi
Pitagoras öğretisini anlatırken
büyülenen öğrencisi ona “Sophos”
(hakim) adını verdiğinde Pitagoras “
ben bir hakim değil, sadece bir
filozofum..Bilgeliği severim fakat
ona sahip değilim. Ben hakim adını
sadece Doğa’ya veriyorum.”
Pisagor (M.Ö.580-500 )
İyonyalı filozof, matematikçi ve
Pisagorculuk olarak bilinen
akımın kurucusu.
BİLGELİK AŞKI
5. "Felsefe yolda
olmak
demektir."
Karl JASPERS Karl Theodor Jaspers (1883-1969)
Felsefede varoluşcu akımın
teorisyenlerinden Alman filozof ve
psikiyatrist. Modern psikiyatri, din
felsefesi, tarih felsefesi ve siyaset
felsefesinde önemli etkileri olmuştur.
8. "İlkeler ya da
ilk nedenler
bilimidir
felsefe."
ARİSTOTELES
Aristoteles (MÖ.384-322)
Antik Yunanlı filozof. Platon ile Batı
düşüncesinin en önemli iki filozofundan
biri sayılır. Fizik, astronomi, ilk felsefe,
zooloji, mantık, politika ve biyoloji gibi
konularda pek çok eser vermiştir.
9. "Mutlu bir
yaşam
sağlamak için,
tutarlı
eylemsel bir
sistemdir."
EPİKUROS
Epikuros (ya da Epikür) (341-270)
Helenistik felsefenin en önemli
düşünürlerinden birisidir.Epikuros
pratik felsefeye yani ahlak felsefesine
yönelmiş ve bu alanda etkinlik
göstermiştir.
11. "İnanılanı
anlamaya
çalışmaktır."
ANSELMUS
Anselmus. 1033-1109
Tanrı’nın varlığına ilişkin ontolojik kanıtıyla tanınan
Hıristiyan filozof. "İnanmak için, anlamaya
çalışıyorum" değil de "Anlamak için inanıyorum"
tavrının başlatıcısı olan ve inanç-akıl ilişkisi söz
konusu olduğunda, akıl karşısında inanç ya da
imana, bilgi karşısında da otoriteye öncelik veren
Hıristiyan düşünür.
13. "Tanrıdır
konusu, tanrının
ispatlanmasıdır.
“
A. THOMAS
A. THOMAS
1225-1274 yılları arasında yaşamış ünlü
Hıristiyan filozof Thomas Aquinas’ın felsefesi
önemli ölçüde Aristoteles’in Metafizik’ine
dayanır. Ortaçağ Hıristiyan felsefesinin doruk
noktasını oluşturan Aquinas, metafizikle teoloji,
akılla inanç arasında ayrım yapar. Ona göre
inancın ve aklın işlevleri farklıdır; buna rağmen
akıl inanca bağlıdır.
19. "Gerçekte doğru
olanı algılamaktır.
Felsefe göklerden
yere inerek, beş
duyuyla kavranan
konularla
ilgilenmelidir."
LEİBNİZ
Leibniz, Gottfried Wilhelm (1646-1716);
Ünlü bir Alman filozofu, bilim dünyasının
en önemli sistemci düşünürlerinden
biridir. Matematik, metafizik ve mantık
alanlarında ileri sürdüğü yeni düşünce ve
görüşleriyle tanınır.
21. "Felsefe
duyumların
bilgisidir."
CONDİLLAC
Etienne Bonno de Condillac (1715-1780)
Fransız düşünür.
Emprizmden etkilenerek duyumcu bir bilgi kuramı geliştirmiştir. Duyu
algılarından kaynaklanan gözlemlerin bilginin kaynağı olduğu ilkesine dayalı
bir duyumculuğu benimseyen Condillac, tüm bilgilerin şekil değiştirmiş birer
duyum olduğunu savunmuştur. O, bilginin de ötesinde, insanda manevi olan
her şeyi, insanın tüm zihinsel faaliyetlerini dış dünyaya ilişkin duyuma
indirgemiş ve bu tezini kanıtlamanın yollarını aramıştır.
23. Felsefe,
aklımızın dille
büyülenmesine
karşı verilen bir
savaştır.
Ludwig Josef Johann
Wittgenstein
Ludwig Josef Johann Wittgenstein (1889-1951)
Avusturya doğumlu filozof, matematikçi.
Mantık ve dil felsefesi konularında yaptığı
çalışmalarla modern felsefeye önemli katkılarda
bulunmuştur. 20 yy’ın en önemli filozoflarından
sayılır.
24. Felsefe yüksek bir dağ yoludur...
ıssız bir yoldur ve yukarı çıktıkca
daha da ıssızlaşır. Bu yolu her kim
izlerse hiç korkmamalı, her şeyi
geride bırakmalı ve kış karında
güvenle ilerlemelidir... Kısa süre
içinde altındaki dünyayı görür;
kumsalları ve bataklıkları gözünün
önünden kaybolur, düzgün olmayan
noktaları düzelir, yırtıcı sesleri artık
kulağına ulaşmaz. Ve yuvarlaklığını
da görür. Kendisi her zaman saf ve
serin dağ havasındadır ve güneşi
görür, oysa aşağıdakı herkes
gecenin karanlığıyla
kuşatılmıştır.
Arthur Schopenhauer
Arthur Schopenhauer (1788-1860 )
Alman filozofu . İrrasyonalist ve
karamsar olarak bilinir. En ünlü yapıtı
henüz 30 yaşına varmadan yayınladığı
İstenç ve Tasarım Olarak Dünya 'dır.
25. “Bütün bilginin
en son amacı en
yüce pratik
akılda kendi
kendini
tanımaktır .”
KANT
Immanuel Kant 1724-1804
Alman filozofu.
Alman felsefesinin kurucu isimlerinden biri
olmuş ve felsefe tarihinin kendisinden
sonraki dönemini belirleyici olarak
etkilemiştir.
26. Tanrı ölmüştür ve insanlar Dünya'da
yapayalnız kalmışlardır. Bu yüzden
insanlar Tanrı'dan bekledikleri umut
ve istekleri bir kenara bırakıp
kendilerini Dünya'ya adamalılar.
Böylelikle düşünce ile yaşam
arasında bağ kurulması daha kolay
olur.
Friedrich Wilhelm Nietzsche
Friedrich Wilhelm Nietzsche1844-
1900
"Güç İstenci", "Üstinsan",
"Bengidönüş" gibi özgün fikirlerle
tanınan varoluşçu alman filozof.
27. Nice alimler
vardır ki, hakiki
bilgiden, hakiki
irfandan nasipleri
yoktur.
Bunlar, bilgi
hafızıdır; bilgi
sevgilisi değil.
Mevlâna
Mevlânâ Celâleddin-i Belhi
"Rumi“
(1207-1273)
30. Kendi içini kaz.
Senin içindedir
iyilik kaynağı, o
kaynak ki
süreklice
kazarsan,
süreklice
fışkırabilir.
M. Aurelius
Marcus Aurelius Antoninus
Augustus
121-180
Roma’nın imparatoru ve aynı
zamanda en önemli Stoacı
filozoflardan biri olarak kabul edilir.
33. Bilerek doğanlar en
iyisidirler; öğrenerek
bilenler onları izler.
Yalnızca açmaza
düştüklerinde
öğrenmeye çalışanlar
onların ardından
gelir. Açmaza
düştüklerinde dahi
öğrenmeye
çabalamayanlar
insanların en düşükleri
sayılır.
Konfüçyus
Konfüçyüs
(MÖ.551-479)
34. İlk ilkeleri ve
son amaçları
sevdiği ölçüde
her insanın
filozof olduğuna
inanıyorum.
Jorge Angel
Livraga
JORGE ANGEL LIVRAGA
RIZZI (1930 – 1991)
Arjantinli filozof
35. Tanrı tektir; İnsanlık tektir; Mistik
tektir; Gerçek tektir; Ezoterizm tektir;
Felsefe tektir. Geri kalan her şey
sadece ayrıntıdır, dünya arenasında
yansıma ve seraptır.
JORGE ANGEL LIVRAGA
37. Felsefe tanımadır; yeniden
tanıma, ruha ait olanı,
oynarken kaybedileni
yeniden bulmaktır. Bu
labirentin gizeminin
çözülmesidir; gerçek
varlıkların dünyasına,
imgeleri ile onca zamandır
yürüdüğümüz ilk
örneklerin dünyasına
doğru galip olarak çıkıştır.
DELIA STEINBERG
GUZMAN
DELIA STEINBERG GUZMAN (1943-
Arjantin doğumlu filozof
39. FELSEFE TARİHİ
Felsefenin Batı’da 5yy’da
başladığı söylenir.
MÖ.12 yy ve 8.yy arasında
Dor istilası Miken
Uygarlığı’nın koruduğu
İlkel dini inançların
parçalanmasına neden
oldu.
40. Yunan Karanlık Çağları
Yunan Karanlık Çağları
(yaklaşık MÖ 1100-750)
Yunan tarihinde, Dor istilaları
sonucu giderek gücünü
yitirerek MÖ11.yy’da
yıkıldığı varsayılan Miken
Uygarlığı ile M.Ö. 9 ve 8.
yüzyıllarda ilk Yunan şehir
devletlerinin görülmeye
başlandığı ve Homeros
tarafından Yunan dilinde ilk
yazılı eserlerin verildiği çağ
arasında geçen dönemdir.
Homeros MÖ. 8 yy
41. Dor istilası ile birlikte , radikal bir kopuş , gerçek
bir kökten silinme (Tabula Rasa) oldu.
Bilge yöneticiler(Kral-rahip) yok oldu.
Antropomorfizm(insan biçimcilik) ve
antroposantrizm(insanmerkezcilik)
gelişmesini doğurdu.
• *Antropomorfizm(insan biçimcilik) yunanca anthropos, morphe kelimelerinden turemis ve tanrilari insan seklinde tasvir eden veya
onlara insanlarinkine benzer ihtiraslar yakistiran felsefe sistemi
42. • Sokrates sonrası literatür ve özellikle Platon-Aristotelesçi ekol , Bilimin veya daha
doğrusu Bilginin Bilimi’nin genel anlamını felsefeye yüklemişlerdir.
• Felsefenin gelişmesine paralel olarak da yunan sitesi “Polis” doğdu. “Polis”
sisteminin içerdiği anlam, her şeyden önce sözün diğer tüm güç araçlarından
üstün olmasıdır.
• Söz artık alışıldık bir konuşma , doğru ifade değil de çelişik tartışma ve kanıtlama
haline gelmiştir.
• Polis’in ayırt edici bir başka yönü de sözü desteklemek ve somutlaştırmak amacıyla
yazıya verdiği önemle ilgilidir. Şimdiye kadar özel olarak yaşanmış olan kutsal
ayinler, oyuna dönüşmekte ve yavaş yavaş sahne , aktörlerle seyircilerin arasında
bir kopukluğa neden olmaktaydı. Toplum katılımcılığını kaybetmişti: Yığına
dönüşmüştü.
• İnsan kozmik köklerinden kopmuştur. Yunan geleneğinde Sokrates’e atfedilen
“Kendini Tanı” sözü kalmıştır.
“İnsan her şeyin ölçüsüdür.” Biricik referans noktası haline gelmiştir.
• İlkçağ klasik felsefesinin tercih ettiği insan görüşü, sadece entelekti tarafından
yönlendirlen “akıllı hayvan” görüşüdür.
43. İLKÇAĞ FELSEFESİ
Miletos, İonia'nın Ege denizine açılan, Yakın
Doğu'nun eski, köklü ve uygar ülkeleri ile
yapılan ticaretin merkezi, hareketli bir liman
kentidir. Miletos'luların kadim Mısır ve Bâbil
öğretilerine nüfûz edebilme imkânları
felsefenin bu kentte var olmuş olmasını izâh
edebilmektedir. Miletos Okulu olarak da
isimlendirilen, Thales, Anaksimandros ve
Anaksimenes, varoluşun sistematiği ile
değişim üzerinde düşünerek, çeşitli, ama
benzer teoriler geliştirmişlerdir. Prensip
itibariyle, Doğa'da mevcut her şeyin bir tek öz
maddeden oluştuğu görüşündedirler. Bu
inanca dayanarak, önce "doğa"nın (Physis)
varlık bulduğunu öne sürmüşlerdir.
46. Küçük Sokratik Okullar
Sokrates’in etkisiyle kurulmuş olan diğer felsefe okulları MÖ.4 yy’da kurulan ,
Küçük Sokratik Okullar olarak bilinir. Bu okullar dört tanedir :
• Elis-Eretriya Okulu :Elis’li Phaidon, Menedemos
• Megara Okulu :Eukleides, Eubilides
• Kyrene Okulu :Aristippos
• Kinikler Okulu:Antisthenes, Diogenes
48. HELLENİSTİK FELSEFENİN DÖRT
BÜYÜK OKULU
• SEPTİKLER (M.Ö.3.yy-M.S.3.yy): Pyrrhon, Karneades, Arkesilaos, Empirikus
• EPİKUROSÇULAR (M.Ö.306):Epiküros,Lucretius
• STOACILAR (M.Ö.300) :Zenon, Chrysippos,Cleanthes,Panaetius,Posidonius
LUCİUS ANNAEUS SENECA
EPIKTETOS
MARCUS AURELIUS ANTONIUS
• YENİ PLATONCULUK (M.S. 2.yy) Ammonius Saccas, Plotinos, Porphyrios,
Iamblikos,İmparator Julianus,Proklos
49. ORTAÇAĞ FELSEFESİ
Roma İmparatorluğu’nun M.S. 5. yy’da yıkılmasıyla
15. yy’da Rönesans’ın doğuşu arasındaki 1000 yıllık
dönemde Batı Avrupa’da Hıristiyan Kilisesi
düşüncesi etkili oldu.
Ortaçağ felsefesinin ilk parolası: “Anlamak için
İnanıyorum” . Bu önce vahyedilene inanmak, sonra
da bunları akılla kavramak anlamına gelir.
50. ORTAÇAĞ FELSEFESİ
13.yüzyıl başlarında kurulan iki tarikat, bilimsel çalışmanın üniversiteler
yanında ikinci ağırlık merkezi olmuştur. Amaçlarının sapkın akımlarla
savaşmak ve Hıristiyan erdemini diriltmek olduğunu savunan bu iki tarikat,
İspanyol Dominicus’un kurduğu Dominiken ve İtalyan Franciscus’un
kurduğu Fransisken tarikatlarıdır. Ortaçağ Hıristiyan Felsefesinin bu
tarihten sonraki başlıca temsilcileri bu iki tarikattan yetişecektir. İkisi de
Aristotelesçi ve Augustinusçu teolojileri uzlaştırmak ister fakat Dominiken
tarikatı Aristoteles teolojisi etrafında, Fransisken tarikatı ise Augustinus
teolojisi etrafında gerçekleştirmeye çalışırlar. Albertus Magnus ve
Aquinalı Thomas Dominiken tarikatına mensuptu ve onların ekolü
günümüze kadar Katolik Kilisesinin resmi felsefesi olarak kabul
görmüştür.
51. ORTAÇAĞ FELSEFESİ
• AUGUSTİNUS (354 - 430)
• ANSELMUS (1033 - 1109)
• PETRUS ABELARDUS (1079 - 1142)
• ALBERTUS MAGNUS (1193 - 1280)
• AQUINALI THOMAS (1225 - 1274)
• OCKHAMLI WILLIAM (1285-1347)
• ROGER BACON (1210-1294)
52. RÖNESANS FELSEFESİ
Fransızca bir sözcük olan Rönesans, “yeniden doğuş”
demektir.
Bu dönem, Avrupa kültüründe baştan aşağıya gerçek
bir yeniden doğuştur.
Antikçağ incelemelerinin yeniden doğması ve
yenilenmesi
53. RÖNESANS FELSEFESİ
• MEISTER ECKHART (1260-1327)
• FRANCESCO PETRARCA (1304-1374)
• MARCILIO FICINO (1433 – 1499)
• NICCOLO MACCHIAVELLI (1469-1527)
• THOMAS MOORE (1478-1535)
• GIORDANO BRUNO(1548-1600)
54. Bu dönemde sadece felsefi alanda değil, aynı
zamanda bilimsel ve coğrafi alanda da pek çok
keşifler ortaya çıkmıştır. Özellikle bilim alanında
Kopernikus ile başlayan ve Giordano Bruno,
Kepler ve Galileo’nun, tek bir düşünüre mal
edilemeyecek, ortak ürünleri olan
yeni doğa görüşünden bahsedilebilir.
BİLİMSEL VE COĞRAFİ KEŞİFLER
55. Giordano Bruno’nun özel bir yeri
vardır. Yeni öğretiden doğa bilgisi
ve felsefe açısından çok önemli
sonuçlar çıkarmış ve yeni evren
görüşünün kesin olarak
yerleşmesine yol açmıştır.
“Evrenin sonsuz olduğu ve sayısız
dünya ve galaksi barındırdığı” ile
“evrenin birliği olan bir bütün”
olduğu düşüncesi aynı zamanda
ona metafizik bir temel de
kazandırmıştır.
Giordano Bruno (1548-1600)
İtalyan filozof, gökbilimci, okültist.
56. AKILCILIK (RASYONALİZM)
Kilisenin düşünce üzerindeki yetkesi nihayet gevşediğinde,
pek çok insan sadece aklın kullanılmasıyla dünyanın bilgisine
ulaşabileceğine inanmaya başladı.
Felsefede bu gelişme ‘Akılcılık’ ( Rasyonalizm) olarak bilinir.
Akılcılık, Descartes’la başlamıştır. Diğer önemli akılcılar
Spinoza ve Leibniz’dir.
57. AKILCILIK (RASYONALİZM)
• RENE DESCARTES (1596-1650)
• BENEDICTUS SPINOZA (1632 – 1677)
• GOTTFRIED WILHELM LEIBNIZ (1646-1716)
58. DENEYCİLİK (EMPİRİZM)
Akılcılığa karşı deneycilik olarak bilinen asıl
tepki İngiltere’de ortaya çıktı.
Dış dünyaya dair bilginin yalnız duyular
aracılığıyla bize ulaşabileceğini ileri sürdüler.
60. ALMAN FİLOZOFLAR
1780’lerle 1880’ler arasında Almanca konuşulan dünyada
felsefede eski Yunanlıların zamanından beri görülmemiş bir
canlanma yaşandı. İlk adım Kant’la başladı. Schoppenhauer,
Kant’ın çalışmalarını genişletti, zenginleştirdi. Fichte ve
Schelling de Kant’ı çıkış noktası olarak aldılar. Hegel, bir
mutlak idealist felsefe ortaya koydu. Marx, Hegel’in
felsefesinin çerçevesini ve sözcük dağarcığını devraldı ama
idealist değerlerin yerine materyalist değerleri koydu.
Nietzsche mevcut ahlaka yüklendi. Günümüzün en yeni
gelişmelerinden bazıları temellerini bu filozofların ortaya
koyduğu düşüncelerden almaktadır.
61. ALMAN FİLOZOFLAR
• IMMANUEL KANT (1724-1804)
• ARTHUR SCHOPPENHAUER (1788-1860)
• JOHANN GOTTLIEB FICHTE (1762-1814)
• FRIEDRICH SCHELLING (1775-1854)
• G. W. FRIEDRICH HEGEL (1770-1831)
• KARL MARX (1818-1863)
• FRIEDRICH NIETZSCHE (1844-1900)
62. POZİTİVİZM
Pozitivizm akımının kurucusu Comte’dur. Buna
göre felsefe duyularımızın bize sağladığı
bilgilerden yola çıkmalıdır.Pozitivizmin en
önemli özelliği doğanın mutlak bir amacı
olduğu fikrini reddetmesidir. Pozitivizm ikinci
olarak varlıkların özünü içsel nedenlerini
bulmak çabasından vazgeçer. Bu sayede
sadece olguları araştırmak varlıklar arasındaki
sabit ilişkileri gözlemlemek gerekir. Bu da
ancak gözlem ve deney yoluyla olur.
63. POZİTİVİZM
• AUGUST COMTE (1798-1857)
• BERTRAND RUSSELL (1872-1970)
• LUDWIG WITTGENSTEIN (1889-1951)
64. VAROLUŞÇULUK
Varoluşçuluk, II. Dünya Savaşı’nın hemen
ertesindeki dönemde Avrupa’nın en moda
felsefesi oldu. Varoluşçu düşünceler, gerçekte
köklerini, Avrupa’nın henüz kurtulduğu Nazi
baskısına ve işgaline karşı bir tepki sürecinden
almıştır.
66. ÇAĞDAŞ FİLOZOFLAR
• HENRI BERGSON (1859-1941)
• JEAN-PAUL SARTRE (1905-1980)
• ERNST CASSIRER (1874-1945)
• EDMUND HUSSERL (1859-1938)
• THEODOR WIESENGRUND ADORNO (1903-
1969)
67. FELSEFENİN AŞKINLIĞINI
KAYBETMESİ
• Batı Felsefesi Kant felsefesi tarafından
sarsılmıştır. Kant diyor ki akılla metafizik
kavranmaz.
• O zaman bu bilginin edinilmesi imkansız kanısı
oluşuyor.
• Böylece: Tek-Hikmet(BİLGELİK)'in yerini
bilimler almış ve metafizik felsefe eleştirel
yeteneğe indirgenmiştir. Felsefe hayattan
çıkmış ve Üniversitelere yerleşmiştir.
68. FELSEFENİN AŞKINLIĞINI
KAYBETMESİ
• Bugünün insanlığı 25 asırdır rasyonel , bölünmüş, atomize bir topluma
dönüşmüştür. Felsefi çıkmazla sonuçlanmıştır.
• Gerçekten kopmuş akademikleşmiş ve soyutlanmış bir felsefi söylem
vardır.
• Batı felsefesi, bilginin yönlerini sadece fenomenlere ve entellektin yegane
kapasitesine indirgedikten* sonra , ancak görüntülerin bilgisini elde
etmiştir.
*İndirgemecilik (reductionism), genel olarak, psikolojik olguları, kimyasal, biyolojik ve benzeri olgular gibi gören anlayıştır.
• Bilgelikle olan bağ kesin bir şekilde koparılmış gibi gözükmektedir.
• Yeni bir kelime ortaya çıkmıştır:ENTELLEKTÜEL. Filozof entellektüel hale
gelmiştir. Ruhundan ayrılmış salt entellekt, insanın ölümü anlamına gelir.
69. GELENEĞE GÖRE İNSAN
Geleneğe göre insan, Gök ile Yer arasında bir aracıdır
ve esas görevi Demiurgos*’un yerini almak değil, onun
gerçekleştirdiği yaratılışın bakımını sağlamaktır.
*Demiurgos ya da Demiurge, eski Yunan geleneğinde Dünay’yı oluşturan ilahtır. Bu ad, “insanlar” anlamındaki “demos” sözcüğü
ile “iş” anlamındaki “ergon” sözcüğünden türetilmiş olup, “insanlar için imal eden, şekil veren, ‘mimar’ anlamına gelmektedir.
70. DOĞU FELSEFESİ
Kusursuz bir “kanal” olmak ve aracı
rolünü daha iyi üstlenebilmek için
insan, arınmak, dönüşüm geçirip
İlahi’nin en mükemmel sureti olmak
zorundaydı.
Doğu düşüncesi, özellikle de Hinduizm
ve Budizm çerçevesindeki Hint
düşüncesi, insanı kendi kozmik
düzlemiyle uyumlu kılan binlerce yıllık
bu Geleneksel Bilgeliğe ve insana ait
bu kavramın en sadık ifadesidir.
71. FARKLI GELENEKLERDE YARATILIŞ
MİTLERİ
• Farklı geleneklerin evrenin ve
insanın yaratılışına ilişkin
kozmogonik Mitleri, bilimsel
olarak incelendiğinde
tarihöncesinden bu yana
bütün insanlığın ortak bir Mit
görüşünü paylaştığı ortaya
çıkar.
• Bu mitlerde insan, uyum
içinde yaşaması gerektiği
kozmozla bütünleşen
minyatür bir evren modeli
olarak kabul edilir.
72. SONUÇ:
Bugünün insanı BİLGELİĞİ yeniden
yakalaması veya en azından bir zamanlar
Sokrates’in yaptığı gibi “Tek bildiğim şey
hiçbirşey bilmediğimdir. Ancak isteğim
araştırmaya devam etmektir.”,
çevresindeki nesnelerin çokluğu
karşısında cehaletin alçakgönüllülükle
farkına varması için Gelenek ile çağdaş
bilimi birleştirmeye çalışmalıdır.