2. Eski zamanın birinde deresinin şırıl şırıl aktığı çimenlerinin yemyeşil parladığı bahçesinde
rengarenk çiçeklerin yetiştirildiği şirin küçük bir köy varimiş.Bu köyün insanları birbirine
karşı nezaketli,kibar,birbirini kırmayan,komşuluk hakkını gözeten,yardım sever
insanlarmış.Hele çocukları o kadar akıllı zeki ve tatlı çocuklarmış ki onları sevmemek
mümkün değilmiş.
Bu küçük köye her hafta yaşlı şirin bir dede uğrarmış.Bu dede sırtında heybesiyle köy köy
dolaşır çocuklara nasihatler ve hikayeler anlatırmış.Anlatırmış anlatmasına ama bunun
karşılığında da onu dinleyen çocuklara şeker dağıtırmış.Her hikaye sonunda çocukların
daha da isteklenmesi için bazen elma şekeri bazen nohutlu şeker bazen pamuk şekeri
taşırmış yanında, ki hikaye bittiğinde çocuklara dağıtsın.
İşte,yine böyle günlerin birinde şeker dede heybesine doldurduğu pamuk şekerleriyle bu
köye gelmiş...Tabi çocuk bu,şekerci dedeyi görecekte yerinde duracak hemen şekerci
dedenin etrafını sarmışlar..
3. Şekerci dede anlatmaya koyulmuş ama önce
her zaman olduğu gibi bu hikaye sonunda
çocuklara vereceği şekerin ismini hikayeye
koymuş yani hikayenin adını “pamuk şekeri
hikayesi” olmuş.
“Bakın çocuklar” demiş “ben bu hikayeyi
sizlere anlatıyorum ama sizden önce kendi
nefsime nasihat ediyorum.Çünkü kendi nefsini
ıslah etmeyen (düzeltmek) başkasınınkini
düzeltip,kötülükten alıkoyamaz” demiş ve
başlamış anlatmayaaaa..
“İki arkadaş varmış.Bunlar bir yolculuğa
çıkmaya karar vermişler.Yolculuk dediğim öyle
sıradan bir yolculuk değil uzun mu
uzun,yorucumu yorucu bir yolculukmuş.Bu iki
arkadaştan adı Salih olanı alçak
gönüllü,mütevazi,benlik davasında
olmayan,kendi halinde iyi ahlaklı
birisiymiş.Diğeri ise,yani Sakif,kendini
beğenen,kibirli,gururlu adamın tekiymiş.
4. Salih ile Sakif çantalarını hazırlayıp yola koyulmadan önce Salih Sakif’e demiş ki;”bak
arkadaşım biz uzun bir yolculuğa çıkacağız.Bu yolculuk boyunca bir çok tehlikeler
olabilir.Bunun hırlısı var hırsızı var,yankesicisi var,mafyası var.Sen gel biz,bizi bunlardan
koruması için devletimizin başkanına gidelim ve ondan bir eman name isteyelim.Yani onun
koruması altında olduğumuza dair bir belge alalım ki yol boyunca bize zarar verebilecek kişilere
bu belgeyi gösterirsek Başkanımıza olan saygı ve korkularından dolayı bize ilişemezler.
Ama bu sözler Sakifin bir kulağından girip birisinden çıkmış. Kendini beğenmiş ya “ben” demiş;
“öyle kimsenin adıyla hareket edecek bir insan değilim.Benim ismim zaten yeter beni
korumaya.Hem ben gücü kuvveti yerinde olan bir insanım kimse bana hiçbir şey yapamaz”
demiş ve almış eline valizini yola koyulmuş.
Ama Salih öyle yapmamış, dediği gibi devletin başkanından emanname alıp öyle yola çıkmış.
Salih,Sakif’ten sonra yolculuğuna başlamasına rağmen yolculuğu Sakifin yolculuğundan daha
rahat geçmiş.
Sakif ise yol boyunca bir sürü tehlikeyle karşılaşmış.Gittiği her yerde onu
hırpalayanlar,dövenler,parasını alanlar olmuş, neler neler çekmemiş ki..Bir yandan pişmanlığın
verdiği manevi azap bir yandan da parasızlık ve açlığın ona verdiği maddi sıkıntı onu sefalete
düçar etmiş..
5. Ama Salih öyle değilmiş.Gittiği her yerde elindeki
emanname sayesinde o kadar hoş karşılanmış ki
ikramda bulunanlar mı dersin huzurunda el pençe
divan duranlar mı dersin.Herkes onu memnun etmek
için elinden gelen her şeyi yapmış.Sırf elinde ki
emanname sayesinde…
İşte demiş Şekerci Dede “evlatlarım bu dünya hayatı
öyle bir yolculuktur ki hem uzun hem tehlikeleri çok.
Ama bu tehlikelere maruz kalmamak için tek
yapacağınız şey “Bismillahirrahmanirrahim”
demektir.Ve bütün kainatın yaratıcısı ve hükümdarı
olan Allah’ın ismiyle hareket etmektir.Onun
himayesine girmekle nihayetsiz acizliğimiz ve
fakirliğimiz bizi sonsuz kuvvet ve kudret sahibi olan
Allahın rahmetine rapteder (bağlar).
Ve biliyor musunuz çocuklar, etrafınıza bir bakın bu
gördüğünüz her şey ama her şey her an “bismillah”
diyor.
Elma ağacı “bismillah” diyerek bize o lezzetli elmaları
sunuyor ve bizden hiçbir karşılık da
beklemiyor.Çünkü bunu sadece Allah için ve onun
adıyla yapıyor.Şu gördüğünüz koyunlar,keçiler,inekler
her biri ayrı ayrı “bismillah” diyor.
BİS
MİL
LAH
Bismillah
6. Ve her gün çeşmeler gibi hiç birimizden karşılık beklemeden bizlere o enfes ve
vitaminlerle donatılmış sütü sunuyorlar.Evet çocuklar,kainatta gördüğünüz her şey
“bismillah” diyerek bizim hizmetimize amade kılınmıştır ve hiç hallerinden şikayet
ettiklerini,görevlerini aksattıklarını da görmedik değimli?..
Niye peki? Çünkü bunu Allah için yapıyorlar. Kendilerine has bir şekilde Allah’a ibadet
edip O’nu tesbih ediyorlar…
Madem akılsız bu canlılar her hallerinde ve her anlarında “bismillah” diyorlar.
Allah bize bunca nimet vermesine rağmen, biz niye onun adıyla hareket
etmeyelim?.Her şeye O’nun adıyla başlamayalım..?Biz bu hayvanlardan daha mı
aşağıyız ki bize bunca nimet veren nimetin sahibine nankörlük edelim ve O’nun adıyla
hareket etmeyelim..?
Siz yavrularım o nankör insanlardan olmayın öyle kişileri de uyarmaya ve doğru yolu
göstermeye çalışın.
Peki demiş Şekerci Dede size bir sorum var. bismillah
bismillah
7. Siz pazara gittiğinizde satıcıdan bir kilo elma alacaksınız.
Satıcı size bunu bedava verir mi.?
Çocuklar “hayıııııır” diye hep bir ağızdan cevap verdiler.O
zaman demiş Şekerci Dede; biz o elmayı ağaçtan bedava
mı alıp yiyoruz ? bunu bize veren Yaratıcımız bizden para
istiyor mu? Hayır..Ama O’nun bizden istediği başka bir şey
var oda nedir biliyor musunuz..?
Çocuklar “hayıııııır” diye cevap vermişler..
Allah’ın bizden bu nimetler karşılığında istediği üç şey var.
Bunlar başta “bismillah” diyerek onu zikir etmek yani
diliyle ve kalbiyle anmak,sonda ”elhamdülillah” diyerek
O’na şükür etmek.Ve ortada bütün bu nimetleri bize
bahşettiği için O’nu düşünmektir yani fikirdir..demiş ve
hikayesi bitmiş Şekerci Dede’nin..Ondan sonra Şekerci
Dede heybesinden çıkardığı pamuk şekerlerini çocuklara
tek tek dağıtmış..Bu durumdan pek hoşnut olan çocuklar
hem manevi yönden hem de maddi yönden büyük bir haz
ve mutluluk içinde evlerinin yolunu tutmuşlar..Ve bir daha
ki haftayı sabırsızlıkla beklemeye koyulmuşlar..
bismillah
bismillah