SlideShare a Scribd company logo
1 of 60
Download to read offline
Oyuncu. 1974'de Kaliforniya'da dünyaya geldi. Televizyonun
evlere ilk girdiği yıllarda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'yi
de ekranlara kilitleyen 'Bizim Ev' dizisindeki rolü onu üne
kavuşturdu. Sarı saçları ve mavi gözleriyle 80'lerin seks
sembollerinden biri haline geldi. Pek çok 'gençkızodası'nın
duvarlarını süslediği o yıllarda Blue Jean dergisinin çıkardığı
“Chad Allen dosyası” hala bir efsanedir. Ancak Allen, pek çok
çocuk oyuncunun kaderini yaşadı ve bir daha aynı şöhreti
yakalayamadı. 'Webster' (1986), 'My Two Dads' (2001) gibi TV
dizilerinde oynayan Allen sinema kariyerini daha çok TV
filmleriyle sürdürdü. Allen, 2000 senesinde basına sızan
fotoğraflarıyla yeniden gündeme geldi. Havuzda bir erkekle
öpüşürken çekilmiş fotoğrafları karşısında menajerleri
devreye girdi ve olayı reddetmesini istediler. Ancak Allen,
"Ben yalan söylemek istemiyorum" diyerek cinsel kimliğini
savundu. Beş sene önce Gaywired.com adlı sitede yer alan bir
söyleşide genç yıldız olmakla ilgili "Ben dergi kapaklarına
çıktığım o dönemden nefret ediyorum. Çünkü o zamanlar
insanlar benim kim olduğumu bildiklerini sanıyorlardı.
Bundan da mutlulardı. Oysa ben değildim. Kafam karışık,
kayıp ve korkmuştum" dedi. Bu sefer de "Cinsel yöneliminin
Hollywood'daki kariyerini engellediğini düşünüyor musun?"
herkesin sevdiği soru oldu. Halbuki, onun yaşadığı bilinen bir
şöhret-çocuk trajedisinin ötesinde değildi. 2005 senesinde
Richard Stevenson'un popüler kitabı 'Third Man Out'un
uyarlamasında gey dedektif Donald Strachey'i canlandıran
Allen, son olarak, 2006 senesinde "Happy New Year, Charlie
Brown!" adlı çizgi-dizide Charlie Brown'u seslendirdi.
CHAD ALLEN
Şair, Yazar. 1955'te Istanbul'da dünyaya geldi. Çocukluğu ve ilk
gençlik yılları, memleketi olan Mardin'de geçti. Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nü
bitirdi. İlkin çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları ve şiirleriyle
görünen yazarın ilk kitabı 1980'de yayımlanan 'Mahmud ile
Yezida'dır. Daha çok şiirleri, hikâyeleri ve oyunlarıyla tanınan
Murathan Mungan aynı zamanda radyo oyunu, film senaryosu
ve şarkı sözü yazdı. Çeşitli alanlara dağılmış yirmi yıllık
çalışmalarından yaptığı özel bir seçmeyi 'Murathan '95'te
topladı. Şiirlerinden yapılan bir seçme Kürtçe'ye çevrildi: 'Li
Rojhilatê Dilê Min' (Kalbimin Doğusunda). Dünya edebiyatından
öyküleri bir araya getirdiği seçkileri (Ressamın İkinci
Sözleşmesi, Çocuklar ve Büyükleri, Kadınlığın 21 Hikâyesi)
yayımlandı. Çeşitli yazı ve denemelerini 'Meskalin 60 draje' ile
'Soğuk Büfe'de topladı. 2000 öncesinde çıkardığı tüm şiir
kitaplarını bir araya getiren '13+1' toplamından sonra 2001'de
'Erkekler için Divan', 2002 yılında da ilk romanı 'Yüksek
Topuklar' yayımlandı. 2003'te yayımlanan seçkisi 'Yazıhane'de,
dünya yazarlarının "Niçin yazıyorum?" sorusu etrafındaki
denemelerini bir araya getirdi. 2004'ün son günlerinde
yayımlanan 'Eteğimdeki Taşlar' geniş bir zaman diliminden
şiirlerini bir araya getiriyordu. 2005 yılı için hazırlanmış özel bir
basım olan 'Elli Parça', Mungan'ın henüz kitaplaşmamış çalışma
dosyalarından farklı türlerde parçaları barındırıyordu. 2006'da
Ajda Pekkan'dan Gülden Karaböcek'e pek çok şarkıcının
söylediği Murathan Mungan sözlü şarkılar 'Söz Vermiş Şarkılar'
adlı albümde toplandı. Yazar bugünlerde Elli Parça'nın
parçalarını tamamlayıp okurlarıyla buluşturmaya hazırlanıyor.
MURATHAN MUNGAN
İrlandalı yazar ve şair. 1854'te Dublin'de dünyaya geldi.
Wilde'ın öğrenim dönemi çeşitli burslar kazanmasını sağlayan
başarılarla geçti. 1874'te Oxford Magdalen College'den mezun
olduktan sonra sanat eleştirmeni olarak çalışmaya başladı.
1881'de 'Şiirler' adlı ilk kitabı basıldı. 1884'te Constance
Lloyd'la evlendi. İki yıl içinde bu evlilikten iki erkek çocuk
sahibi oldu. 1890'lar boyunca Oscar Wilde İngiliz edebiyatının
en üretken, en parlak yazarlarından biri olarak kabul gördü ve
“Doksanlar” olarak bilinen kuşağın sözcüsü oldu. Tek romanı
'Dorian Gray'in Portresi' 1891'de basıldı ve içerdiği homoerotik
öğeler tepkilere yol açtı. Aynı kitap daha sonra Wilde'ın
kaderini belirleyecek davalarda kanıtmışçasına kullanıldı.
Bununla birlikte aynı dönemde yazılan oyunları büyük beğeni
topladı ve onu zamanının en önemli oyun yazarlarından biri
haline getirdi. 1891'de tanıştığı Lord Alfred Douglas'la dört
sene boyunca süren aşkları hem arkadaşlarının hem de Londra
basınının öfkesini topladı. 1895'te Wilde, oğlunun kendisiyle
ilişkisini tasvip etmeyen ve kendisine kamu önünde hakaret
eden Queensberry Markisi'ni iftira suçlamasıyla dava ettiyse
de bir süre sonra davayı geri aldı. Ancak Marki'nin Wilde
aleyhine açtığı dava, yazarın "gayrıtabii davranışlar"dan iki yıl
kürek cezasına çarptırılmasıyla sonuçlandı. Tutuklanmasıyla
birlikte evinde bulunan her şey 25 şilinlik bir bedelle satıldı.
1897'de serbest bırakıldı. Hayatının kalan kısmında Sebastian
Melmoth adını alarak Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde amaçsızca
dolaştı; bu arada mahkumiyetinin geçtiği yerin adını taşıyan
acıklı 'Reading Zindanı Baladı' adlı şiiri yayınlandı. Oscar
Wilde 1900'de menenjit oldu ve 30 Kasım'da Paris'te kaldığı
otel odasında ölü bulunduğunda yoksul ve yalnızdı.
OSCAR WILDE
Oyuncu. 1959'da New Jersey'de dünyaya geldi. Kız
kardeşinin ağaç evini yakınca, ailesinin isteği üzerine
Northridge Asker Akademisi'ne yazılan Spacey, buradaki sıkı
disipline daha fazla tahammül edemedi ve akademiden
atıldı. İlk kez New York Shakespeare Festivali'nde 'Henry VI'
adlı oyunda haberci rolüyle sahneye çıktı. İlk filmi 1988
yılında 'Working Girl' oldu. 'Henry and June' (1990),
'Glengarry Glenn Ross' (1992) gibi filmlerde ikinci rollerde
göründü. Bir yandan ilk göz ağrısı tiyatroya devam etti ve
1991 yılında rol aldığı Neil Simon'ın 'Lost in Yonkers' adlı
oyunuyla Tony ödülünün sahibi oldu. Sinemada yaralı,
hastalıklı rollerin kusursuz yüzü olan Spacey 'Olağan
Şüpheliler'deki Verbal karakteriyle “En İyi Yardımcı Erkek
Oyuncu” dalında Oscar ödülünü aldı. Perdedeki en eşsiz
performanslarından birini David Fincher klasiği 'Se7en'da
verdi. 1997 yılında polis teşkilatındaki ahlaki çöküntüyü ve
politik entrikaları konu alan 'Los Angeles Sırları'nda kendi
çıkarından başka bir şeyi düşünmeyen bencil bir polisi
canlandıran aktör, aynı yıl yönetmenliğini Clint Eastwood'un
yaptığı 'Midnight in the Garden of Good and Evil' adlı filmde
sevgilisini öldürmekle suçlanan bir eşcinseli canlandırdı.
1999 yılında kendisine “En İyi Erkek Oyuncu Oscar”ını da
getiren 'Amerikan Güzeli'nde rol aldı. Eşcinsel olduğu
iddialarını hiçbir zaman yalanlamayan Spacey, en son Bryan
Singer'ın 'Superman Dönüyor'unda Lex Luthor olarak çıktı
karşımıza. Empire tarafından “90'ların en iyi aktörü” seçilen
Spacey, Total Films tarafından yapılan “tüm zamanların en
iyi 10 canisi” sıralamasına 2 karakteri (Se7en ve Olağan
Şüpheliler) ile girdi.
kEVIN SPACEY
Çocuktum. Evde gizli gizli aşk romanları okuyup sokakta küfrederim. Dilimi ne kadar
pis, iğrenç yaparsam o kadar 'onlar'dan biri olacağıma inanırdım. El şakaları, açık
saçık sohbetler, çıplak kadın resimleri… Öyle kötü bir oyuncuydum ki aralarında beni
fark etmeleri çok uzun sürmedi. Sapanla kuş avına çıktıklarında onlarla gitmediğim,
dahası, kanaldan topladıkları ölü balıkları ellerinden alıp gömdüğüm için benden
uzaklaşmaya başladılar. Bu, benim erkeklikten de ilk sürülüşüm oldu. Ama eşcinsel
olduğum için değildi sürgünüm. Erkekleri sevmem (yaman çelişki anne) onlardan
daha 'ince' yapmıyordu beni. Yalnızca sır tutmayı bilmiyordum. Her erkeğin
çocukluktan kalma gizi vardır, başkalarına açmaya korktukları. Biliyordum: Öldürmek
istedikleri için değildi kuş cinayetleri, çünkü erkeklerin bunu yapması gerekiyordu.
Arzuyu bildikleri için değildi, istemeleri öğretildiği için bakıyorlardı kadın resimlerine.
Bedenleri titrediği için değil, kanıtlamak için gidiyorlardı geneleve. Gizler başkalarının
önünde asla açılmıyordu. Ne gerekiyorsa o yapılıyordu işte! Sır korunmak zorundaydı.
Yoksa 'erkekleri sevmedikleri halde 'ibne' denilebilirdi onlara.
'Yeterince erkek' olmadığım söylendi bana yıllarca. Sokak oyunlarında, ilkokulda aşı
olurken, ortaokulda beden eğitimi derslerinde, lisede fen yerine edebiyatı seçtiğimde,
üniversitede saçlarımı kırmızıya boyadığımda 'erkek' değildim. Oysa erkek olmak
hayatta kalmak için gerekli olandı, başarılmak zorundaydı ve ben her sınavda 0 alıp
oturuyordum. Eşcinsel kimliğimi kabul etmem, 'onlar yanlış biliyormuş' demem de
yetmedi bu 'yetersizlik'ten kurtulmama. Feminizmle tanışmam gerekiyordu 'eksik' ya
da 'yanlış' olmadığımı görebilmem için. O güne dek bana yaşatılanları açıkladı
feminizm. 'Erkeklik' denilen şeyin nasıl kurulduğunu ve benimle birlikte kadın-erkek,
herkesi nasıl hapsettiğini gösterdi.
Bugün kendimi sevebiliyorsam, sesim inceldiğinde, elim kırıldığında, pembe kazağımı
giydiğimde artık utanmıyorsam, sevgilimle var olan ilişkilerin dışında bir dille
konuşabiliyor ve ona başka bir elle dokunabiliyorsam, filmlerden kitaplara,
gazetelerden televizyona pek çok ürünü alırken aslında ne söylediklerini çırılçıplak
görebiliyorsam 'erkekliğin şifresini' çözmüş olmamdandır. (Haleluya!) Matrix'te
Neo'nun önünde nasıl açıldıysa 'gerçek dünya' erkekliğin kodlarını da öyle gördüm.
Daha çocukken evin içinde dağıtılan roller, oynadığım oyuncaklar, istiklal marşı
okunurken okul bahçesinde girdiğimiz sıralarda döktüğüm terler, pazar günleri evlerin
çamaşırdan nem kokan odaları, bütün bir gün futbol izleyen pijamalı babalar… Pek çok
rahatsız anı teker teker çözülüp dökülmüştü. Her şey aydınlanmıştı.
Söyledim ya, bana bu cehennemi açıklamaya yetmedi eşcinsel olmam. Bugün aşık
olurken, arkadaşlarını seçerken geylerin 'daha erkeksi', kırıtmayan, 'ayol' demeyen
erkekleri özlemelerini, istemelerini de açıklamıyor. 'Aktif', 'pasif', 'efemine', 'maskülen'
terimlerini de… Lezbiyenlerin ilişkilerinde kurdukları erkek-kadın ilişkisini de… Travesti
ve transeksüellerin yeni beden ve elbiselerle kadınlık rollerini giymelerini de…
Eşcinsel olduğumuzu kabul etmek, bunu yaşamak 'erkeklik'ten kurtulmamızı
sağlamıyor ne yazık ki. Pek çok eşcinsel, hadi tek tek sayayım, gey, lezbiyen,
biseksüel, travesti ve transeksüel, gerek özel gerekse kamusal alanda erkekliği
yeniden ve yeniden üretiyor. Daha acıklısı bunu eşcinsel var oluşu üzerinden yapıyor.
Bu dosya erkekliğin sorgulanmasında bir adım olsun iyi niyetiyle yaratıldı. Kaos GL
“Eşcinsellerin kurtuluşu heteroseksüelleri de özgürleştirecektir” dedi yıllarca ama
şunu da çok iyi biliyordu ki, erkeklik yok olmadığı sürece ne eşcinseller kurtulacak ne
de heteroseksüeller özgür olacaktı.
***
Bir yıldır özene bezene hazırladığımız Homofobi Karşıtı Buluşma'nın ikincisine
hazırlanıyoruz. 1720 Mayıs 2007 tarihleri arasında homofobinin sona erdirilmesi için
yeni yollar, çareler arayacağız. Medyanın içindekileri nasıl temizleyebiliriz, ona
bakacağız. Medya konulu gelecek sayımızda buluşmak dileğiyle…
a
K os GL’den
uğur yüksel
erkekliğim benim, cinnetim
2840274012749235686
Kaos GL Gündem
6
Güner'e özgürlük dergiye hapis!
Kaos GL dergisi beraat etti. Mahkeme, “derginin dağıtılmadığı için
suç oluşturmadığı” gerekçesiyle Ankara Cumhuriyet Basın Savcısı
Nadi Türkaslan tarafından açılan davayı düşürdü ve Sorumlu Yazı
İşleri Müdürü Umut Güner'in beraatine karar verdi. Derginin
satılabilmesi için getirilen koşul ise, derginin poşete girmesi ve
“18 yaşından küçüklere satılamaz” ibaresiyle satılması.
Derginin eski sorumlu yazı işleri müdürü Umut Güner,
konuyla ilgili “Biz derginin pornografik bir yayın
olmadığını düşünüyoruz; bu yüzden Yargıtay'a
başvurarak kararın yeniden düzenlenmesini
istiyoruz” açıklamasında bulundu.
Meraklısına: Kaos GL'nin Yaz 2006 tarihli 28.
sayısına, Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesi'nin
21.07.2006 tarihli kararıyla matbaadan
geldiği gün el konulmuş ve pornografinin
sorgulandığı, alanında uzman kalemlerin
katkıda bulunduğu dergi "pornografik"
bulunarak toplatılmıştı. Derginin el
konulan söz konusu sayısına dava
açılmış ve derginin Sorumlu Yazı İşleri
Müdürü Umut Güner hakkında 3 yıla
kadar hapis cezası isteniyordu.
Biz bu haberlerde neredeyiz?
Kaos GL, British Council'in “Toplumsal Katılımın
Sağlanmasında Medyanın Rolü” adlı projesi
kapsamında 17-18 Mart 2007 tarihleri arasında medya
eğitimi düzenledi. Sivil toplum örgütlerinin medyayla
ilişkisini güçlendirmeye yönelik eğitime eşcinsel
örgütlerinin yanı sıra çocuk hakları ve kadın
örgütlerinden temsilciler de katıldı.
Eğitimde, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi
öğretim üyelerinden Doç. Dr. Mine Gencel Bek
geçtiğimiz yıl yaptığı ve çarpıcı sonuçlar içeren “Medya
ve Toplumsal Katılım” konulu araştırmasını anlatırken
Halkla İlişkiler Uzmanı Claire Doole ile BBC
gazetecilerinden Tony Howson medya deneyimlerini
paylaştılar.
Gökkuşağının altında…
Kaos GL, “Türkiye HIV/AIDS
Önleme ve Destek Programı”
kapsamında yürüttüğü 'Gökkuşağı
Projesi' kapsamında düzenlenen
eğitimlerine devam ediyor. Cinsel
sağlık alanında çalışan sivil
toplum örgütlerine yönelik
eşcinsellerin cinsel sağlık alanında
yaşadıkları sorunlar hakkında
bilgilendirmeyi amaçlayan bu
eğitimlerin sonuncusu 23 Mart'ta
İstanbul Bilgi Üniversitesi Kuştepe
kampüsünde yapıldı. Melek
Göregenli, Ali Erol, Mahmut Şefik
Nil'in ve Özlem Altıparmak'ın
eğitimci olarak katıldığı eğitimde
homofobiden hukuksal ayrımcılığa
eşcinsellerin yaşadıkları sorunlar
konuşuldu.
Şiddete ve ayrımcılığa karşı broşür
Kaos GL, Mamacash Vakfı'nın desteğiyle eşcinsellere
yönelik ayrımcılık broşürü hazırlıyor. Lezbiyen, gey,
biseksüel, travesti ve transeksüellerin uğradıkları
ayrımcılık ve şiddet konusunda bilgilenmelerini
hedefleyen broşür, 2. Uluslararası Homofobi Karşıtı
Buluşma'da ücretsiz dağıtılacak.
Eşcinsel
kadınların da
broşürü var
Kaos GL, lezbiyenlere ve
biseksüel kadınlara
yönelik bir broşür
hazırlıyor. Eşcinsel
kadınların görünürlüğü
artırmak ve sorunlarını
tespit etmeyi amaçlayan
broşür için tasarımından
içeriğine önerilerinizi
bekliyoruz. Çalışma
grubuna katılmak ve
ayrıntılı bilgi almak için
Burcu Ersoy'la iletişime
geçebilirsiniz:
oyaburcu@kaosgl.org
“Hep Birlikte” yüzleşiyoruz
Kaos GL, gençler tarafından yürütülecek
bir projeye imza atıyor. Dünya
Bankası'nın "Gençlik Gruplarının
Güçlendirilmesi için Vatandaş Katılımı"nı
amaçlayan hibe programı kapsamında
desteklediği “Hep Birlikte” adlı proje
Haziran'da start alacak. Gençlerin
eşcinselliğe yönelik önyargılarıyla
yüzleşmelerini ve homofobilerinden
arınmalarını amaçlayan proje, gençler
tarafından yürütülecek. Proje
kapsamında, gençlerin eşcinselliğe
yönelik önyargılarını tespit etmeye
yönelik bir anket çalışması düzenlenecek.
Anket, Ankara'da okuyan 500 üniversiteli
gençle yüz yüze yapılacak.
Meraklısına: Anket verilerine göre
üniversiteli gençlere ve gençlik alanında
çalışan sivil toplum kuruluşlarına yönelik
bir dizi insan hakları eğitimi düzenlenmesi
planlanıyor.
“Canım Ailem” öyküleri
kitap oldu
Kaos GL, Dünya Bankası'nın desteğiyle
yürüttüğü anket çalışmasını tamamladı.
Eşcinsellerin aileleriyle ilgili yaşadıkları sorunları
tespit etmek amacıyla yapılan anket sonucunda
toplanan deneyim ve öyküler bir kitapçığa
dönüştürülecek ve anneler gününde dağıtılacak.
“Canım Ailem Öyküleri” adını taşıyacak bu kitapçık
annenize vereceğiniz en güzel hediye olabilir.
Kaos GL'nin düzenlediği Yerel Gey-Lezbiyen Muhabir Ağı Projesi'nin
eğitimi 14-15 Nisan 2007 tarihleri arasında Ankara'da gerçekleşti.
Adana, Ankara, Antalya, Denizli, Eskişehir, İstanbul, İzmir ve Van'dan
katılan muhabir adayları iki gün boyunca, haber yazma teknikleri ve
hak temelli haberciliğe yönelik eğitim gördüler.
Radikal İki ve Milliyet Sanat dergisinin Genel Yayın Yönetmeni
Tuğrul Eryılmaz'ın medya sohbeti muhabirlerden büyük ilgi gördü.
Eryılmaz, “Haberin nasıl yazılacağı her yerde öğretiliyor; asıl mesele
sizin haberleri nasıl yazacağınız” dedi. Gazeteciliğin üç günahını da
(Irkçı olmayacaksın, seksist olmayacaksın ve her türlü ayrımcılık
konusunda duyarlı olacaksın) hatırlatan Eryılmaz, yaygın medyaya
haber gönderirken yumuşak dil kullanılmasını, eşcinsel medyada ise
militan bir dil yaratılması gerektiğini söyledi.
İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) Genel Koordinatörü Feray
Salman, haber yaparken hak temelli yaklaşımın ve insan haklarının
nasıl gözetileceğini anlattığı sunumunda “Kendinize özgü haklar
yaratmaya çalışmayın. İnsan hakları içerisinde kendi özgün
durumunuzun yerini saptamaya çalışın” dedi.
Ankara Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi
(KASAUM) Uzmanı Aksu Bora, medyada kadın görünürlüğünün son
yıllarda arttığını ama ayrımcılığın dolaylı ya da doğrudan sürmekte
olduğunu söyledi. Medyanın kamusallığın en önemli alanlarından biri
olduğunu söyleyen Bora, moda, yemek ve magazin sayfalarında
sıkça görünen kadının spor ve ekonomi sayfalarında yer almadığının
altını çizdi. Bora, medyanın yarattığı ayrımcılığı görmenin haberi
doğru okumaya da yardımcı olduğunu belirtti.
Uçan Süpürge editörü Selen Doğan, iki gün boyunca verdiği
eğitimlerde muhabirlerin haber yazarken nelere dikkat etmeleri
gerektiğini anlattı. “Benim için bu haber ağının en önemli özelliği;
dili, kurgusu, yaklaşımı ve habere biçtiği değerle meşhur o büyük
Türkiye medyasına, eşcinsel perspektifinden bir alternatif geliştirecek
olması” diyen Doğan, gey-lezbiyen haber ağının, medyanın yüz
vermediği, haber olarak görmediği, görse bile kendini kaçırdığı
haberleri görünür kılacağını belirtti.
Kom Ut'un yazarlarından Jonas Hansson ve proje koordinatörü
Mathilda Piehl yayıncılık deneyimlerini aktarırken İsveç'te LGBT
haklarının hangi süreçlerle elde edildiğini ve RFSL'nin bu zaferdeki
rolünü anlattılar.
Kaos GL'den Ali Erol, eşcinsellikle ilgili terimlerin dünden bugüne
nasıl kullanıldığının tarihçesini anlatarak muhabirlerin haber yazarken
kullanacakları dilin çok önemli olduğunu söyledi.
Kaos GL editörü Uğur Yüksel, Kaos GL dergisinde ve web
sayfasında hak haberciliği yaptıklarını ve 'eşcinsellerin insan hakları'
tabirinin dile yerleşmesi için çalıştıklarını anlattı. “Taraflı haber
yapıyoruz; eşcinsellerden yana tarafız” diyen Yüksel, “Türkiye ve
dünyada eşcinsellerin gündeminde olan her konuyu taşımaya
çalışıyoruz” dedi. Muhabir adaylarını “Haber size gelmeyecektir” diye
uyaran Yüksel, “Bunun için örgütlenmeniz çok önemli.
Örgütlendiğinizde haber sizi bulacaktır. Eşcinsel bireyler ve örgütleri
sizin en önemli haber kaynağınız olacaktır” diye konuştu.
Şimdi sıra muhabir adaylarından gelecek haberlerde.
Muhabirlerimizin haberlerini Kaos GL'nin her gün güncellenen web
sayfasından okuyabilirsiniz.
2840274012749235686
Kaos GL Gündem
kendi haberlerimizi yapmak istiyoruz!
aks a
u bor
ğ n
selen do a
ild
math a piehl
jonas ha sso
n n
muhabirler atölye çalışmasında
kaos gl istanbul muhabiri
bawer çakır
7
Neden 17 Mayıs? HOMOFOBİYE KARŞI ALTERNATİF
Dünya Sağlık Örgütü'nün eşcinselliği, MEDYA
hastalıklar listesinden çıkardığı tarihe işaret Türkiye'de yaygın medyaya 'alternatif' duran
eden 17 Mayıs, tüm dünyada 'Homofobi medya yayınları söz konusu 'eşcinsellik'
Karşıtlığı Günü' olarak anılmakta ve cinsiyet olduğunda ne kadar alternatifler? Bu forum
seçimi veya cinsel yönelimlerle ilgili tüm bunu tartışıyor.
fiziksel, ahlaki ve sembolik şiddete karşı
eylem ve karşı durma günü olarak HOMOFOBİYE KARŞI VİDEO ART
kutlanmaktadır. Çağımızın bağımsız ve politik dili video
sanatı eşcinseller için nasıl kuruluyor?
Neden “Homofobi Karşıtı Buluşma”? Türkiye ve dünyadan sanatçılar videolarıyla
Hayatın her alanında homofobik tutum ve bu forumda.
davranışlarla karşı karşıya kalmamız bu
Buluşma'yı başlatmamızda hareket noktamız HOMOFOBİYE KARŞI SİNEMA
oldu. Homofobi probleminin sadece gey ve Peki ya sinema? Eşcinsellerin öyküleri nasıl
lezbiyenlerin değil aynı zamanda kurgulanıyor ve oynanıyor? Filmler eşliğinde
heteroseksüel kadın ve erkeklerin de sinemada homofobiyi konuşuyoruz.
meselesi olduğunu düşünüyor ve bunun
bilince çıkarılmasını hedefliyoruz. Çünkü HOMOFOBİYE KARŞI FEMİNİZM
eşcinsellerin ve heteroseksüellerin birlikte Feminist hareket ve yayınlar homofobiyle de
özgürleşeceği bir dünya istiyoruz. mücadele ediyor mu?
Neden uluslararası? HOMOFOBİYE KARŞI LEZBİYENLER ve
Homofobinin küresel bir mesele olduğunu BİSEKSÜEL KADINLAR
biliyoruz. Bu gerçekten hareketle Lezbiyenler ve biseksüel kadınlar
Ortadoğu'dan Balkanlar'a, Avrupa'dan homofobinin hangi yüzüyle karşılaşıyor.
Amerika'ya dünyanın her bölgesindeki Eşcinsel kadınlar toplanıyor.
geylerin ve lezbiyenlerin homofobiye karşı
mücadele deneyimlerini öğrenmek ve TRANSFOBİ
paylaşmak istiyoruz. Travesti ve transeksüellere yönelik önyargı
ve nefreti anlatan transfobi, kahramanlarının
Bu sene neredeyiz? ağzından anlatılıyor.
Bu sene ana mekanımız geçen yıl olduğu
gibi Ekin Kültür Merkezi. Ayrıca, 14-18 Mayıs HOMOFOBİYE KARŞI GÖKKUŞAĞI
2007 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi Eşcinsel örgütleri ve oluşumları eşcinsel
Cebeci, Hacettepe Üniversitesi Beytepe ve varoluşu, pratikleri ve homofobiye karşı
ODTÜ kampüslerinde üniversite gençliğiyle mücadelelerini konuşuyor.
buluşacağız.
HOMOFOBİYE KARŞI KAMPÜS
14-18 Mayıs 2007 tarihleri arasında Ankara
Üniversitesi Cebeci, Hacettepe Üniversitesi
Beytepe ve ODTÜ kampüslerinde üniversite
gençliği homofobiyle yüyüze geliyor.
HOMOFOBİYE KARŞI ÖĞRENCİLER
Öğrenciler homofobiye karşı bir araya
geliyorlar! Buluşma boyunca çalışmalarını
sunuyorlar ve örgütledikleri “Homofobi
Karşıtı Kampüs Forumları”nı
HOMOFOBİYE KARŞI MEDYA
değerlendiriyorlar.
Türkiye'den ve dünyadan gazeteci ve
akademisyenler, medyanın homofobik dilini,
gey-lezbiyenlerin temsilini ve taktiklerini HOMOFOBİ KISKACINDAKİ BEDEN:
&
tartışıyorlar. ERKEKLİK KADINLIK
Heteroseksüel erkeler de dahil herkesi
kıskacına alan 'erkeklik' masaya yatırılıyor
HOMOFOBİYE KARŞI ULUSLARARASI
ve değişen/dönüşen erkeklik ve kadınlık
LGBT MEDYA
süreçlerinde beden politikaları tartışılıyor.
Çeşitli ülkelerden LGBT yayıncılığı yapan
kurum ve örgütlerin katılacağı bu forumda
deneyimler konuşulacak.
HOMOFOBİYE KARŞI TÜRKİYE'DE LGBT
Ayrıntılı bilgi ve Buluşma
MEDYA
programı için:
Fanzin, dergi, blog ve İnternet sitelerinde
gey-lezbiyen kültürün matbuu ve sanal
medya serüvenini takip edeceğiz ve
"Homofobiye Karşı LGBT Medya Ağı"
oluşturmanın olanaklarını arayacağız.
BULUŞMA'NIN FORUMLARI:
www.kaosgl.org
AÇILIŞ KONFERANSI
İnsan hakları, çoğulculuk ve eşitlik
kavramları eşcinsellerin haklarını savunmada
nasıl kuruluyor ve eşcinsellerin insan hakları
için yeni olanaklar yaratabilir miyiz?
Türkiye'den ve dünyadan aktivistler bu
sorulara yanıtlar arayacak.
LGBT Gündem
LGBT Gündem
8
Herkesin kazandigi bir oyun mumkun!
2. ULUSLARARASI HOMOFOBİ KARŞITI BULUŞMA
Kaos GL'nin
düzenlediği
Uluslararası
Homofobi
Karşıtı
Buluşma
bu sene
17-20 Mayıs
2007
tarihleri
arasında
düzenleniyor.
Bu sene
ikincisi
gerçekleşece
k olan
Buluşma'nın
teması
“Medya ve
Homofobi”
olarak
LGBT Gündem
Oyuncu Angelina Jolie, gazeteci Kathleen Tracy'nin
kaleme aldığı 'Angelina Jolie' adlı kitapta kadın aşkları
hakkında konuştu. Kitapta Jolie, “Gerçeği söylemek
gerekirse, erkeksi kadınlardan, kadınsı erkeklerden
hoşlanıyorum. Kendimi hem kadın hem de erkek
hissediyorum. Bir erkeğin mizacını taşıyorum” dedi.
Kısa bir süre önce Jenny Shimizu'nun “lezbiyenim”
açıklamalarında da adı geçen Jolie, “Tam 10 yıl
boyunca Shimizu'yu
sevdim. İlk kez film
çekimlerinin ikinci
haftasında öpüştük.
Onu öpmek muhteşem
bir duyguydu.
Shimuzu'nun dudakları
tıpkı iki su yastığı gibi,
inanılmaz sıcak ve
yumuşaktı. Jenny ile
evlenmek istiyordum.
Ben sevgiye inanan bir
kadınım. Hangi
cinsiyetten olursa olsun
bir kez seversem tam
severim” itirafında
bulundu.
Amerikalı transeksüel, gey ve lezbiyen emeklileri hedef
alan ilk ucuz fiyatlı toplu konutu Hollywood kasabasında
açılıyor. Toplu konutlar, 104 daire, engelliler merkezi,
yüzme havuzu ve kültür merkezinden oluşuyor. Bu
evlerin üçte biri HIV taşıyan düşük gelirli yaşlı eşcinseller
için ayrılmış durumda.
'Yaşlı Gey ve Lezbiyenler için Konut' isimli grup tarafından
yapılan açıklamaya göre, Los Angeles kentinde gey,
lezbiyen, biseksüel ve transeksüeller hayatlarının son
günlerinde yalnız kalma ve izole olma tehlikesi ile burun
buruna yaşıyorlar. Yaşlı eşcinseller huzur evlerinde
partnerleri ile birlikte aynı odada kalamıyorlar.
Hayatlarının son günlerinde önyargılarla daha fazla
boğuşuyorlar ve heteroseksüel akranları gibi aile
desteğine de sahip değiller. Yıllarca açık olarak yaşayan
eşcinseller, bakım evlerinde kalmaya başladıktan sonra
yeniden cinsel yönelimlerini gizlemeye başlıyorlar.
Karayip Adaları'ndan Tobago'da Nisan ayında
düzenlenecek caz festivalinde konser vermesi
planlanan Elton John'un programı, eşcinselliği
teşvik edebilir gerekçesiyle iptal edildi.
Eşcinselliğin yasalarla 'yasaklandığı'
Tobago'nun başrahibi Philip Isaac,
“Konserinden etkilenen insanlar onun
yaşam tarzını taklit etmek isteyebilir.
John eğer günah çıkartmak isterse
dinleyebilirim” dedi.
Meraklısına: Elton John, 25 Mart'ta 60
yaşına girdi. Kutsal Aziz John
Katedrali'nde düzenlenen doğumgününe
Pierce Brosnan, Donna Karan, Donatella
Versace, Bette Midler, Richard Gere, Yoko
Ono gibi pek çok ünlü katıldı.
ABD Kongresi'nde, Silahlı Kuvvetler'de görev yapan Mart'ta Times Meydanı'ndaki Asker Toplama Merkezi
eşcinsellere getirilen yasağın kaldırılması yolunda önünde gösteri düzenledi. Eşcinseller, 'Pace'i kovun',
adımlar atılırken, Genelkurmay Başkanı General Peter "Pace Ahlaksızdır, Eşcinseller Muhteşemdir' yazılı
Pace, Chicago Tribune gazetesine yaptığı açıklamada, pankartlar taşıdılar.
eşcinsel personelin açıkça görev yapmasının
hoşgörülmemesi gerektiğini kaydetti ve eşcinselliği Meraklısına: ABD Silahlı Kuvvetleri'nde halen "sorma
zinaya benzeterek her ikisinin de "ahlaka aykırı" söyleme" diye adlandırılan politika uygulanıyor. Buna
olduğunu belirtti. Peter Pace, göre, askeri personele cinsel
"Ahlaksızlığa olur demenin yöneliminin ne olduğu sorulmuyor ve
ABD'ye hizmet edeceğine kimse de cinsel kimliğini dışa
inanmıyorum" dedi ve bu vurmuyor. Ancak, eşcinsel olduğu
görüşlerine yetişme biçimi ile açığa çıkanlar ordudan atılıyor. İki yıl
sahip olduğunu ifade etti. Pace, önce yapılan bir çalışma 10 bin askeri
açıklaması için özür dilemezken, personelin eşcinsel olduğu için
öfkeli eşcinsel örgütleri 12 ordudan atıldığını gösteriyor.
LGBT Gündem
LGBT Gündem
10
Türkiyeli eşcinsel öğrencilerin üniversitelerde
buluşturan, bir araya getiren Legato geçmişi var.
Kulübünüz bu geçmişten nasıl faydalandı?
Bu kulüp neyin ihtiyacı olarak doğdu? Bilgi
Üniversitesi'nde eşcinseller ne istiyordu da
Gökkuşağı Kulübü'nü kurdular?
Aramızda Legato, Lambdaistanbul gibi eşcinsel
örgütlerinde geçmişte çeşitli kanallardan katkı
sunmuş ve halen sunmakta olan kişiler
bulunmakta. Elbette ki bu tecrübeler, nerede ne
yapılması gerektiğine dair yaklaşım geliştirirken
bize ışık tutmakta. Konu eşcinsellik olduğunda
örgütlenmenin zorluklarını, insanların yaşadıkları
çekinceleri biliyor ve anlayabiliyoruz. Benzer
süreçlere kulübün kuruluşu aşamasından önce
tecrübe etmiş olmak, insanların bizlere
yaklaşımlarında yaşadıkları çekinceleri veya var
olan homofobiyi anlamamızda ve uzun vadede
sürecin neler getirebileceğini kestirebilmemiz
anlamında bizlere yardımcı oluyor.
Günümüzde, LGBT bireyler gerek kamusal gerekse
özel alanlarda cinsel kimlik ve yönelimlerini
istedikleri biçimde ifade etme araç ve
kanallarından çoğunlukla yoksunlar. Kampüse
baktığımızda da eşcinsel var oluşuna dair herhangi
bir sinyal bulunmamakta. Bu da “Eşcinseller var
biliyoruz ama neredeler?” sorusunu aklımıza
getiriyor. Kulübü kurarken amacımız, bu alttan alta
üstümüzde baskı kuran yapıyı deşifre etmek,
insanlara yaklaşımlarında sorunlu bulduğumuz
noktaları tercih ettiğimiz fanzin, film gösterimi,
broşür gibi araçlarla anlatmak, kısacası eşcinsellik
hakkında konuşulup tartışılabilmesini sağlamaktı.
Girdiğimiz derslerde ilişkiler hakkında verilen
örneklere bakıldığında fiks bir kadın-erkek
mutlaklığı söz konusu. Arkadaşlar arası
sohbetlerde “nonoş, top, ibne” gibi yakıştırmaların
olduğu espriler sıklıkla kullanılmakta. Bu yaklaşım
da insanların aklında eşcinselliğin nasıl
şekillendiğinin bir göstergesi. Sonuçta bu tarz
sıfatları ya da eşcinselliğe dair olumsuz
yaklaşımları duyan ve gören gizli bir eşcinsel,
elbette ki bunlarla özdeşleşmek istemediği için
açık bir biçimde kimliğini yaşamaktan çekince
duyacaktır. Bu bağlamda, insanların okul içinde
cinsel kimlik ve yönelimlerini özgürce
yaşayabilmeleri için gerekli olan ortamı
yaratabilmek adına bu kulübü kurduk. Bunun
yanında beraber sosyalleşebileceğimiz alanları
yaratmak, kişilerin açılma süreçlerine ışık tutmak,
kendini yeni yeni tanıyan arkadaşlarımıza destek
olabilmeyi istedik.
“Artık yaptığımız işlerle anılmak istiyoruz”
Kulübün kurulması medyada da geniş yer buldu. Hem
üniversite yönetimi hem de öğrencilerden nasıl tepkiler
aldınız?
Bu kulüp kampüste neleri değiştirecek?
Evet, bu kulüp medyanın ilgisini çok çekti. Bildiğiniz gibi
eşcinsellik, hakkında haber yapmaya elverişli olan bir
konu. Ama ne yazık ki bu haberler genelde
magazinleştirme veya komikleştirme gibi unsurlar
üzerinden yapılmakta. Bu bağlamda seçici olmaya ve
temkinli yaklaşmaya dikkat ettik. Beklediğimiz gibi olumlu
ve olumsuz tepkiler aldık. Bizleri kutlayan birçok insan
oldu. Bazı velilerin okul yönetimini arayıp “nasıl izin
verirsiniz böyle bir şeye, çocuklarımızın istikbaliyle
oynuyorsunuz” gibi yaklaşımlarının olduğunu da duyduk.
Hiç kimseden doğrudan olumsuz bir tepki almadık.
Sonuçta tartışmak ya da çatışmak isteyenler için bizi
hangi gün, nerede, saat kaçta bulabileceklerini duyuran
afişlerimiz de vardı. Ama kimse, eğer varsa, olumsuz
fikirlerini bizlerle tartışmak için toplantılarımıza gelmedi.
Ara sıra basında fotoğraflarıyla yer alan arkadaşlarımızı
görenler “aa bu o çocuk” biçiminde tepkiler veriyorlar.
Bazı çet kanallarında da olumsuz yorumlarda bulunan
insanlar oluyor. Verilen bu tepkilerin görünürlüğümüz
arttıkça azalacağını düşünüyoruz. Okul idaresi, kurulum
için başvurumuzu yaptığımız andan itibaren bize destek
oldu. Sadece, atmosferin biraz sakinleşebilmesi için bir
süre ağırdan gitmemiz önerisinde bulundular ve
medyayla olan bağlantımıza biraz ara vermemizin daha
iyi olabileceği önerisini getirdiler. Tam olarak bu
gerekçeden kaynaklı olmasa da, hızlı başlayan süreç
bizleri de oldukça yormuştu ve bu nedenle bir ay kadar
vitesi küçültmeye, birbirimizi daha iyi tanıyıp ihtiyaç
duyduğumuz sohbetleri derinlemesine yapmaya karar
verdik.
Aslında bu soruyu gelecek zamanda değil bugün
cevaplamak daha doğru olur. Çünkü eşcinsellik gözle
görülür anlamda gerek öğrencilerin gerekse
akademisyenlerin gündemine girdi. Mesela, bizi
destekleyen bir akademisyen arkadaşımız artık
öğrencilere eşcinsel temalı ödevler verdiğini ve sınıfta
sürekli eşcinselliğe dair konular açtığını söyledi. Sonuçta,
kurulum sürecinden bugüne, konuya merak duyan birçok
insanla sohbet ettik. Hocalarımızı var olan gelişmelerden
sürekli haberdar ediyoruz. Artık insanların kullandıkları dil
konusunda daha dikkati olmaya başladıklarını
düşünüyoruz. Salı günleri yaptığımız toplantılara zaman
içinde katılımın artacağını düşünüyoruz. Bir şeylerin
yavaş yavaş değişeceğini biliyoruz. İnsanların konuya ilgi
duyup, merak edip tartışmak, konuşmak istemeleri bizler
için çok sevindirici bir adım. Süreç içinde insanların
kafalarındaki “öcü” eşcinsel imajının silinip
normalleşeceğini düşünüyoruz. Bunun en güzel
göstergesi de, insanların sanal alanlarda ya da okul
idaresine tepki vermeyi bırakıp, toplantılarımıza katılıp
“sizi burada istemiyoruz”ı yüzümüze söylemeleri olacaktır.
Bunun hiç konuşulmaması ya da bilgisizlikten kaynaklı
olumsuz konuşulması yerini normalleşmeye ve olumsuz
düşünmemeye bırakacaktır.
Bilgi Gökkuşağı LGBT Kulübü, salı günleri Kuştepe kantininde saat 18:00'de bir araya geliyor. İletişim için: bilgi.lgbt@gmail.com
Şubat ayında Bilgi Üniversitesi'nde
kurulan Gökkuşağı Kulübü'nü
duymuşsunuzdur. Türkiye'nin ilk resmi
eşcinsel kulübü olan Gökkuşağı gerek
medyada gerekse kampüste büyük ilgi
gördü. Kulüpten İzlem'le bu süreçte neler
yaşadıklarını konuştuk.
Bilgi Üniversitesi Gökkuşağı Kulübü:
“'Öcü' eşcinsel imajı silinip normalleşecek”
LGBT Gündem
11
Eurovision şarkı yarışmasında Ukrayna'yı temsil
etmek üzere travesti Verka Serdyuchka'nın aday
seçilmesi ülkede tepkilere ve "Yarışmadan çekilelim"
çağrılarına yol açtı. Ülkenin en popüler
komedyenlerinden biri olan Serdyuchka'yı kaba ve
bayağı bulan muhalifler Serdyuchka'nın kuklasını
yakarak seçimin iptalini istediler.
Meraklısına: Verka Serdyuchka karakteri aslında
bir televizyon şovu için yaratılmıştı. Sovyet
döneminde doğan, orta yaşlı kadınlarla dalga
geçiyordu.
Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma
Derneği'nin geleneksel olarak düzenlediği
Eşcinsel Onur Haftası bu sene 27 Haziran
1 Temmuz 2007 tarihleri arasında
İstanbul'da gerçekleşecek. Bu sene 10.su
yapılacak olan Onur Haftası'na dünyanın
dört bir yanından lezbiyen, gey, biseksüel,
travesti ve transeksüel katılacak. Film
gösterimleri, forumlar, partiler, konser ve
atölyelerin düzenleneceği Hafta'nın en
beklenen anı hiç kuşkusuz eşcinsel onur
yürüyüşü ve sonrasında düzenlenecek
Hormonlu Domates Ödülleri töreni olacak.
Bu senenin en homofobikleri kimler
seçilecek merakla bekliyoruz.
Meraklısına: 2005'ten beri dağıtılan
Hormonlu Domates Ödülleri, Türkiye'de
homofobik söylemler üreten kişi ve
kuruluşlara veriliyor.
2 Nisan'da CNN Türk'te yayınlanan ve "Eşcinsellik"
konusunu işleyen Cosmopolis programının 9
Nisan'da gösterilecek ikinci bölümü gerekçe
gösterilmeden yayınlanmadı. CNN Türk yetkilileri,
"ara verdik" dışında açıklama yapmazken, eşcinsel
örgütleri ve bireyler gönderdikleri şikayet e-
postlarına da yanıt alamadılar.
Meraklısına: Sevim Gözay'ın sunduğu programın ilk
bölümünde kadın eşcinselliği konuşulmuştu.
Eşcinsel yayıncılığına yeni
bir kardeş geldi: Lubunya.
Pembe Hayat LGBTT
Dayanışma Derneği'nin
çıkardığı, travesti ve
transeksüellere yönelik
hazırlanan bültende
tanıklıklar ve haberlerin
yanı sıra cinsel sağlık
hakkında bilgiler de
bulunuyor.
Geçen sene Ankara'nın Eryaman semtinde travesti
ve transseksüellere yönelik düzenlenen şiddet
olaylarının sanıklarından Şammas Taşdemir'in
yargılanmasına Sincan 1. Asliye Ceza
Mahkemesi'nde başlandı. 26 Nisan 2007 tarihinde
görülen duruşmaya Pembe Hayat ve Kaos GL
derneklerinin yanı sıra Küresel Eylem Grubu
(KEG) da katıldı. Davacı Dilek İnce ve Arzu San'ın
araçlarını gasp edip ölümle tehdit ettiği iddia
edilen sanık Taşdemir, suçlamaları reddetti.
Meraklısına: Mahkeme giriş ve çıkışında
travestileri ölümle tehdit eden sanığın
yargılanması 14 Haziran'a ertelendi.
9 Mart'ta İzmir'in Buca ilçesinde Şirinyer'deki evinde,
boğazı kesilerek öldürülen işadamı Saim
Kayhanmete'nin zanlısı 25 yaşındaki inşaat işçisi F.O.
ifadesinde “Bana ilişki teklif etti. Ben de çok
sinirlendim. Boğazını kestim ve kalbinden bıçakladım"
dedi.
Cinayet üzerine araştırma başlatan polis,
Kayhanmete'nin işyerindeki bilgisayarını incelemeye
almıştı. Kayhanmete'nin öldürülmeden bir gün önce
bir arkadaşlık sitesinde, "Zilli Sultan" ve "Kleopatra"
rumuzlarını kullanarak bir kişi ile konuştuğunu
belirleyen polis, zanlının bilgisayarının IP numarasının
peşine düşmüştü. F.O. ile birlikte ona yardım eden bir
kişi daha gözaltına alındı.
13
Son zamanlarda erkekler ve erkekler hakkında bir şey zaman noktasında durmakla birlikte, adı inceden inceye
yazmak istiyordum. Çünkü Marguerite Yourcenar'ın telaffuz edilmiş fakat kadın-erkek ilişkisine uydurularak
Alexis'i ile Alan Hollinghurst'ün son romanı The Spell'i sınırları katı biçimde belirlenmiş ilişkilerinde bir strateji
(Büyü) bir arada okuyorum. Yourcenar'ı tarife gerek yok; tedirginliği taşıyorlar: "Acaba bana ne zaman
Hollinghurst ise Türkçe'de henüz yayınlanmadı ama dokunacak? Ben ona ne zaman dokunmalıyım, ne
özellikle ikinci romanı The Folding Star ile İngiliz zaman okşamama izin verecek?" Tekrar birbirini
edebiyatının gerçekten 'Avrupalı' birkaç yazarından biri... seven erkeklerin fotoğraflarına döndüm. Bu
Fakat iki kitap da işime yaramadı. Yourcenar'ın ilk fotoğraflardaki erkekler, yaşadıkları yüzyıl ya da yıllar,
romanına, genç bir erkeğin ayrıldığı karısına yazdığı itiraf birbirlerine besledikleri sevginin niteliği ne olursa olsun
mektubu olan Alexis'e Türkçe'de elbette bir kere daha kaybetmekten ya da acı çekmekten -en azından içinde
hayran oldum. Hollinghurst'ün İngiliz dilinin bulundukları anda- korkuyor gibi görünmüyorlar.
bakımlı bahçesinde gezinen, birbirleriyle Onları Alexis'e, Justin, Robin, Alex ve
girift romantik bağlar içindeki Justin, Danny'ye tercih etmemek mümkün
Robin, Alex ve Danny'sini de takdir değil. Önemli olanın erkekler ve haz,
ettim. Ama sonuçta iki kitaptaki 'hayat erkekler ve erkekler, erkekler ve kadınlar
bilgisinden de bunaldığımı fark ettim. değil, erkekler ve şefkat olduğunu
İnsan bu kadar hayat bilgisi düşündüm.
biriktirmişse, bütün cevapları biliyorsa,
hiçbir şey onu şaşırtamıyorsa roman Genellemeyse genelleme; erkeklerin
yazmaya, hatta yaşamaya ne gerek var belki biraz parlak bir alev gibi yanıp
'gibi oldum'. (Son zamanlarda sönüveren, bütün duyguları, heyecanları
Türkçemize giren güzel bir tabir.) gibi sömürülmeye, kullanılmaya -bkz.
Yourcenar ile Hollinghurst'ü kristal futbol maçları- daha yatkın şefkatleri
kusursuzluklarıyla başbaşa bırakıp gene de iyi bir şeydir. Bazen insanlığın
yazıdan vazgeçmeye karar vermiştim... daha 'akılcı yarısı' olduğuna inanasım
ki, pek de sahip olmadığım bilgisinden gelen kadınların şefkatlerinden farklı,
çok tesadüfleriyle beni sevindiren hayat, çocuksu, besleyici bir şey. Ayrıca
karşıma çok daha alçakgönüllü bir kitap büyütmeyin, haz da o kadar ciddi bir
çıkardı; Affectionate Men adında bir fotoğraf sorun değil. Ne de ıstırap. Ruhtur kirlenir, Omo ile
albümü. (Sevecen Erkekler ya da Müşfik Erkekler deyince temizlenir. Birbirlerini hangi biçimde olursa olsun çok
Türkçe'de kitabın iması çıkmıyor, bu sıfat bu dilde her seven bütün erkekler; birbirinize, -geyik dışında,- en son
şeye rağmen/ hâlâ/ henüz erkeklerden o kadar da ne zaman kuvvetle, şefkatle sarıldınız?
uzaklaşmış değil anlaşılan.) Bu başlığı, kitabın imasına da (Bu yazı Ömer, Yıldırım, Selim için)
uygun düşecek biçimde, 'Birbirini Seven Erkekler' diye
30 Mayıs 1999, Radikal İki
çevirmek isterdim. Çünkü kitapta fotoğrafın icadından bu
yana çekilmiş sayısız fotoğraf içinden seçilmiş yüz yirmi
kadar kol kola, elele, omuz omuza, kucak kucağa, baş
başa -bunların hepsi aynı şeyler değil- erkek arkadaş
fotoğrafı var. Albümdeki erkeklerin birbirleriyle
ilişkilerinin niteliği bazen cinsel, bazen değil, bu
fotoğraflar bazen 'askerlik hatırası' gibi bazen
gizlenmemiş bir tutkuyla dolu, bazen tatlı biçimde
mahçup bazen komik biçimde yırtık, bazen aslında
masum bir kucaklaşma bazen çok erotik bir resmiyet
kılığında... Bu fotoğraflarda belli ve önemli olan tek şey,
bu her sınıftan ve yaştan bir sürü erkeğin birbirlerine
değişen ölçülerde 'muhabbet besledikleri'ni görmek. Ne
var ki ciddiyeti önemserim. Yeniden Yourcenar'ın şiddetle
analitik kahramanı Alexis'e döndüm. Alexis, öncelikle
kendine ait bir 'durum' saydığı erkekleri sevmeye karar
verişini bir 'vahiy' gibi anlatıyordu: "... O sabah
güzellikle karşılaştıysam bu benim kabahatim
değildi". Ya da, daha ileride: "Daha o zamandan
seziyordum ki, haz ciddi bir konudur: insana ıstırap
verebilecek olan şeyi ciddi bir biçimde ele almak
gerekir." Yourcenar'la tartışmak ne haddime. Ama alçak
sesle söyleyebilirim ki hayat bilgisi bir fetiş, bir dikiz
aynası nazarlığı haline gelebilir, ya da bir ruh prezervatifi
haline. Nitekim Hollinghurst'ün Robin, Justin, Alex ve
Danny'si de Alexis'in durduğu noktanın çok ilerisinde bir
Erkeklerin şefkati
Fatih Özgüven
Erkeklerin belki biraz
parlak bir alev gibi
yanıp sönüveren,
bütün duyguları,
heyecanları gibi
sömürülmeye,
kullanılmaya
-bkz. futbol maçları-
daha yatkın şefkatleri
gene de iyi bir
şeydir.
Amerika 1940'lar; sokak ortası.
Erkeklik
LGBT Gündem
14
Erkeklik
Bir zamanlar pek çok kadını ekrana kilitleyen bir dizi
vardı: Aliye. Kocası tarafından aldatılan, kaynanasından
şiddet gören, çocukları elinden alınan bir kadındı Aliye.
Başının üstünde bir mağduriyet halesiyle dolaşan bu
kadına seyirci acıdı, onu bağrına bastı. Aliye'de temsil
edilen kadınlık, çoğu izleyici için güçlü bir kadın
olmanın erdemleri üzerine kurulmuştu. Başına gelen
onca felakete rağmen ayakta kalabilmesi gücünün bir
ifadesi miydi, yoksa katlanmak zorunda olduğu bir
durum muydu? Kendisine tecavüze yeltenen kocayı bile
“çocukların hatırına” affedebilme becerisi nasıl bir
kadınlık bilgisi gerektiriyordu? Fedakar anne şapkasının
altında daha ne kadar ezilebilirdi bir kadın? Dizideki
koca Sinan'ın iki çocuğunu kalkan gibi kullanıp Aliye'yi
elinde tutmaya çalışması, başaramayınca da “ahlaksız”
kadın vurgusunu devreye sokarak ortalama seyircinin
de kafasını karıştırması neydi peki? O iki çocuk nasıl
oldu da travmaların ardından hala sağlıklı-mutlu
çocuklar olarak gülümseyebildi hayata? Aliye nasıl
kanser olmadan, kalp krizi filan geçirmeden yaşamaya
devam edebildi? Güvendiğin dağlara yüzlerce kez kar
yağsın, içine olmadık acılar düşsün, sen kalk, yine de
yürümeye devam et! En azından şiddetli kocana müşfik
gözlerle hâlâ bakabiliyor ol! Onu affetmeyi dene ki
örnek alsın seni kadınlar! Kocaları ne yaparsa yapsın
“çocukları için” dayansınlar. O çocuklar da görsün ve
öğrensin erkekliğin ve kadınlığın o kadim bilgilerini, o
çerçevenin içindeki berbat resmi!
Televizyon dizilerinin seyirciye sunduğu hayal dünyası,
elbette ki arkası boş bir dekordan ibaret değil. Bize
izletilen tüm o öykülere yanı başımızda ya da bizzat
içimizde rastlamak mümkün. En 'melek' haliyle,
'canavar' kaynanasını ya da kaba kuvvetten medet
ummakta bir sakınca görmeyen kocasını
affedebileceğini düşünen yalnızca Aliye mi?.. O
dokunulmaz 'töre'nin, o demir leblebinin dilinde
bıraktığı pasla ne yapacağını bilemeyen Sıla'dan ne
kadar uzağa koyabiliriz kendimizi? Bedeninin sınırları
törenin bayrağıyla çizilen kadınlara yalnızca 'dizi
kahramanı' deyip geçebilir miyiz? Adını bile akılda
tutmadığımız gelmiş geçmiş pek çok dizide, dövülen,
sövülen, tecavüz edilen, öldürülen ya da süründürülen
kadınlar da içimizden birileri değil miydi? Asmalı
Konak'ta 'ağa' kocasının yüzünü gözünü morarttığı
Bahar'ın gözyaşlarını her gün kaç kadın kendi
yanağından siliyor, bilen var mı? Yıllar önce Flash
TV'nin 'kült' yapımı Gerçek Kesit'te 'oyun'laştırılan
gerçek yaşam öyküleri üçüncü sayfa haberlerinde her
gün karşımıza çıkmıyor mu? Binbir Gece adlı dizide,
patronunun birlikte geçirilecek bir gece karşılığında 150
bin, ikinci bir tur içinse 300 bin dolar teklif ettiği
Şehrazat'ın öyküsü nikah masasında nihayete ererse
kaç kişi ayaklanır? En fazla kaç kişi vicdanın o ılık
rehavetiyle “Oh be, sonunda evlendiler” demeyi
kendine yedirebilir? Bütün bu öykülerdeki o korkunç
erkek rolleri acıklı öyküler, sevdalı diyaloglar, iç sızlatan
yalvarışlar, af dileyen bakışlar ya da hıçkırıklarla
süslendiğinde nasıl da kabul edilebilir, anlaşılabilir,
hoşgörülebilir oluyor, değil mi?
Erkeklik bir
Selen Doğan
Aliye'de temsil edilen kadınlık, çoğu
izleyici için güçlü bir kadın olmanın
erdemleri üzerine kurulmuştu.
Bedeninin sınırları törenin bayrağıyla çizilen
kadınlara yalnızca 'dizi kahramanı' deyip
geçebilir miyiz?
Asmalı Konak'ta 'ağa' kocasının yüzünü
gözünü morarttığı Bahar'ın gözyaşlarını her gün
kaç kadın kendi yanağından siliyor, bilen var mı?
B
TA UDUR
Tehlikeli bir oyun “erkeklik” olduğuna inanacak. Aliye'nin, kocasının
üniversiteli bir kızı hamile bıraktığını, kızın da intihar
ettiğini öğrenmesiyle bir anda parçalanan mutlu aile
Öğrenilmiş erkekliğin dünyadaki bütün kötülüklerin
tablosunu, tam da kendinden beklendiği gibi onarmak
sebebi olduğuna inanın ya da inanmayın, erkekliğin
yerine, çocuklarını da alıp başka bir hayatı seçmesine
sonradan edinilen 'bir şey' olarak, varoluşun o kaygan
anlam veremeyeceği gibi, bin bir özre “rağmen”
zemininde yalpalarken tokat gibi kadınların yüzünde
Aliye'nin kocasına niçin dönmediğini de
defalarca patladığını gözden kaçırmanız imkansız.
anlayamayacak. Şehrazat'a “bir gece” için yüzlerce
Kadınlığın o incelikli bilgisini hepten yok etmeye
banknot öneren patronun, bir zaman sonra, bu yaralı
yetecek kadar büyüyüp güçlensin diye bizimki gibi
kadına masal okuyarak aşkını itiraf edip evlenmek
toplumların cilalayıp durduğu o erkeklik nasıl böyle
istediğini söylerkenki o makul, haysiyetli, aşık ve çocuk
kural tanımaz, sınır bilmez bir halde parlayıp duruyor
halini görüp televizyon karşısında sinirden tırnaklarını
diye sormayalım kendimize. Yanıtı bilsek de bilmesek
yemeyecek. Çünkü aklının bir köşesinde o bozulmaz
de biz o erkekliği çeşitli biçimlerde üretmeye devam
ezber, kaidesi sağlam bir heykel gibi duruyor ve sık sık
edeceğiz nasılsa! Erkek çocuklarımızın henüz el kadar
çınlıyor olacak: “Erkektir, yapar!” Ve
bebekken çırılçıplak fotoğraflarını
biz kadınlar, evde, sokakta, işte,
çekip gururla eşe dosta
okulda karşılaştığımız, toprağı,
göstereceğiz; olmadı, “Kendin
havayı ve suyu paylaştığımız
göster” diyeceğiz. Kızlarımızı
erkeklerle tehlikeli bir oyun
o d a l a r a ç e k i p “ o r a s ı n ı ”
oynadığımızı bal gibi biliyor
kimselerin görmesine izin
olacağız. Erimez bir katılıkta
vermemesini tembihleyeceğiz;
sürüp giden roller ayrılığının belli
regl olduğunda bunun ne
noktalarda güç bela uzlaşması
olduğunu ona fısıldayarak bu
bile, bu oyundaki ezberimizi
durumu evdeki erkekler dahil
bozmaya yetmeyecek. Zira, biz
herkesten saklaması gerektiğini
değilsek annemiz, o da değilse
anlatacak, ona kadınlığı kapalı
büyükannelerimiz kadınlara da
kapılar ardında öğreteceğiz. Bir
erkeklere de önce “erkekliğin” ne
oğul doğurduğumuzda onun
demek olduğunu öğrettiler, hem
bütün öyküsünü “Aslanlar gibi bir
de yüzlerce örnekle.
evlat olacak, askere gidip vatana
borcunu ödeyecek, evini
Sonra kendimiz yaşayıp gördük:
geçindirecek parayı kazanacağı
Erkeklik bu tabudur. Sanıldığının
iyi bir iş bulup göğsümüzü
aksine, kadınlıktan daha fazla
kabartacak, 'temiz' bir kız bulup
kapanmıştır kendi üzerine. Yasak
evlenecek…” diye yazmaya
bölgeleri daha çoktur erkekliğin,
b a ş l a y a c a ğ ı z . K ı z ı m ı z
ve yasaklar delindiğinde,
doğduğunda ise tek derdimiz
egolardan kurulu o kat kat
ona çeyiz hazırlamak ve bir
auradan sızan güç, erkekliğin
kocanın soyadını alacağı güne
kan kaybı olur. Mesela, “erkek
kadar “namusunu” korumak
dediğin” pembe gömlek giymez,
olacak. Biz kızımıza hayırlı bir
sevdiğini belli etmez, süt içmez,
kısmet ararken, oğlumuzu,
ağlamaz ve gülmez, dedikodu
evleneceği kadının karşısına
yapmaz, bakımlı olamaz, yemek
daha “deneyimli” çıksın diye
yapmaz, temizlik hiç yapmaz!..
“provaya” göndereceğiz. Kız
Bunları yaparsa da erkek olmaz!
çocuklarımızı hanım hanımcık, erkek
çocuklarımızı hercai yetiştireceğiz. Biri bütün gün
Felsefeci Myriam Miedzian, “Boys Will Be Boys” (Anchor
sokakta gezip tozacak, diğeri bakkala bile giderken
Boks, 1991) adlı kitabında, bir araştırmacının
azarlarımızı yanında taşıyacak. Biri dövmeyi, sövmeyi
görüştüğü bir annenin, kendisi gibi erkek çocuk sahibi
öğrenecek; diğeri boyun eğmeyi, “kader” demeyi.
birçok anneyle ortak kaygılarından söz ettiğini aktarır.
Birini okullara göndereceğiz, diğerine evde kadın
Bu genç anne, bir yandan oğlunun oyuncak silahlarla
rollerini ezberleteceğiz. Kızlarımıza diyeceğiz ki
oynamasından hoşlanmazken, diğer yandan, eğer
“Erkektir, yapar”. Oğullarımıza diyeceğiz ki “Erkeksin,
silahlara ilgi duymuyorsa oğlunun belki de “ileride
yaparsın”.
eşcinsel olacağından” endişe ettiğini söylemektedir.
Miedzian bu görüş üzerine psikanalist Charles W.
Sonra büyüyecek bu çocuklar, kadınlığın ve erkekliğin
Socarides'in “eşcinsellik eğilimi gösteren çocukların
nasıl da ayrı, nasıl da kesişimsiz iki dünya olduğu
babalarından yeteri kadar sevgi görmemiş çocuklar
bilgisiyle. Tüm güçlerin kendinde toplandığını
olduğu” savına yer verir ama kitabına aldığı bu görüşün
zanneden (nasıl zannetmesin, biz verdik ya bütün o
hiçbir şekilde eşcinselliğe dair bir yargılama olmadığını
güçleri eline) erkekler listesine adını ekleyecek
bir dipnot olarak açıklamayı da ihmal etmez.
oğullarımız. Bizzat görüp öğrendiği ne varsa hepsinin
Socarides'in savı, erkekliğe dair ezberin yüzyıllardır
sağlamasını bir bir yapacak. Sevgili olduğu kadına kısa
korunagelmiş halidir aslında: Babalar erkek
etek “giydirmemesi” gerektiğine inanacak mesela;
çocuklarına erkekliği öğreten figürlerdir!!!
onun “namusunu” koruması gerektiğine inanacak.
Kadının “dövülebilir” olduğuna inanacak. Evlendiği
Erkeklerle değil, erkeklikle derdi olan bir feminist
kadını aldatacak, ama karısı başka bir adamın elini
olarak şimdi sormam lazım kendime: İyi de, “erkeklik”
tutarsa onu sokağa atacak... En fecisi de bunları erkek
aslında nedir?
olmaktan aldığı güçle yapacak. Bütün bunların
'Binbir Gece'de,
patronunun birlikte
geçirilecek bir gece
karşılığında 150 bin, ikinci
bir tur içinse 300 bin dolar
teklif ettiği Şehrazat'ın
öyküsü nikah masasında
nihayete ererse kaç kişi
ayaklanır? En fazla kaç kişi
vicdanın o ılık rehavetiyle
“Oh be, sonunda evlendiler”
demeyi kendine
yedirebilir?”
15
Futbol dünyasının nasıl erkek bir dünya olduğunu uzun kopamayan, dünya ve başkaları ile kendisi arasındaki
uzun tasvir etmeye hâcet var mı? Oyunun kendisinden ayrımları kuramayan, omnipotenz (her şeye kâdirlik)
çok, oyun etrafında kurulan dünyadan söz ediyorum. fantezilerini aşamayan, böylesi bir iç içelik, akışkanlık
Futbol maçı izleyen erkeklerin gümbürtülü beraberliği, içinde ilişkilerini ve kendini konumlandırmakta güçlük
erkekçe bir otarşi idilidir. Başka herkese ve bütün çeken erkek, bilinçdışı bir tepkiyle sertlik imgelerine
dünyaya karşı, iyi ihtimalle koyu bir kayıtsızlığın, o sarılarak ve yumuşak görünen her şeye, yumuşaklık
kadar iyi olmayan bir ihtimalle saldırgan bir meydan imgesine savaş açarak bu zaafını örtmeye çalışır. Futbol
okumanın dumanı tüter o idilin üstünde. Futbol üzerine da, sert oyun olarak, olgunlaşamayan erkeklerin
tatlı tatlı veya asabiyetle atışan erkekler, erkek yaralarına merhem çalar.
gürültücülüğünün temel birimlerindendirler.
Mütehakkim jestler, çalımlar, kabarmalar, iri iddialarla, Oğlanlar ve ergenlerin futbol oynarken ölümcül bir
horozluk talimi yapılır buralarda. Tribünler, zaten bu endişeleri, “beşlik yemek”tir: topun bacak aralarından
narsistik ve homososyal cezbenin doruğa ulaştığı geçmesi! Futbol folklorunda 'delinmeyi', 'namusun
ortamlardır. Yakın zamana kadar, oğlan çocuğunun gitmesini' simgeler bu; 'folloş oldu' derler. Sanki
abi/amca/dayı tarafından 'ilk maçına' götürülmesi, erkekliğini kaybetmenin, karı ya da ibne durumuna
neredeyse ilk genelev ziyaretine denk bir 'erkekliğe düşmenin simgesidir. Bazı fırlamalar rakip oyunculara
geçiş' ritüeli olarak yaşanırdı zayıflasa da süren bir bacak arası yapmaya konsantre olarak oynar, çokları
gelenek. Sözün özü: Futbol dünyasına katılmak, erkek çalım veya gol yememek kadar bacak aralarının hârim-i
dünyasına girmenin, erkek olmanın ana yollarından ismetini kollamaya bakarlar. Bu provokasyonun içe
biri. Futbol muhabbeti içinde nasıl yeniden üretildiğine, işlediği ortamlarda beşlik, habis bir eril zafer sevinciyle
nasıl biçimlendirildiğine bakarak, erkeklik hallerinin bir kutlanır. Üst düzey maçlarda bile, bir bacak arasının,
çözümlemesini yapabiliriz. tribünlerde neredeyse gole denk bir sevinç dalgası
kopardığına rastlayabilirsiniz. (Memleketimiz -ve galiba
Futbolun “erkek oyunu” olarak takdis edildiği, malûm. tüm Akdeniz havalisi- için konuşuyorum.) Erkekliğini
Oğlanlar bunu daha ufacıkken, okulda, mahallede top kaybetmenin 'an meselesi' olduğu bir dünyada, cinsî
oynarken işitmeye başlarlar. -Oyun kuralları itibarıyla kimliğinin şerefini tehditlerden korumak için her an
nizamî ya da gayrınizamî- darbelere maruz tetik durmak gerektiği 'şuuruyla' yaşayan müteyakkız
kaldıklarında, yere yıkıldıklarında, suratlarına, erkekliğin tipik bir simgesi gibi gelir bana bu 'beşlik
böğürlerine, pipilerine okkalı bir top yediklerinde, yeme' kaygısı!
özellikle kendilerinden büyük çocuklar, Danyal
Topatanvârî naralanırlar: “Erkek oyunu oğlum bu!” Tribünlere geçe-
Futbol oyunu, gerçekten sert bir oyundur. Sporun, lim… Zira erkek-
özellikle futbolun medenîleşme ve şiddetin egemenlik oyunun
ehlîleştirilmesi sürecindeki rolü üzerine düşünen kendisinden çok
sosyolog Norbert Elias, bu oyunun kontrollü güç orada soluk alıp
kullanma ve şiddeti 'ayarlama' mahâretini geliştiren veriyor. Tribün
etkisini önemser. Erkek çocuklar futbol oynarken, bir şarkılarının, slo-
bakıma, insanlığın bu medenîleşme ve şiddeti ganların, tezahü-
ehlîleştirme sürecini bireysel deneyimlerinde yeniden ratların maçist
yaşarlar! Gerçekten de yapıcı bir deneyimdir öyle cinsiyetçi içeriği,
olabilir. Aynı zamanda herkesin malûmu.
kendini sertlikle, sertliğe Taraftarlar, hasım
dayanıklılıkla kanıtlama saydıkları herkesi
deneyimi olarak, onların (rakip takımlar,
erkek kimliğini tesis eden onların taraftarları,
ve 'sınayan' bir deneyim yöneticileri, hakem-
o l a r a k y a ş a n ı r b u . ler, spor bürokrasisi yetkilileri, bazen de kızdıkları kendi
Buradaki 'ölçü' de önemli. oyuncu ve yöneticileri), her şeyden önce ona bir cinsî
K l a u s T h e w e l e i t , 'zaaf' atfederek aşağılarlar: orospu veya ibne diye
n a s y o n a l - s o s y a l i s t küfrederler. Kendi üstünlüklerinin mecazı da erkek
hareketin psiko-sosyal olmaktır. Tersi de geçerli: Erkek olmanın mecazı da,
dinamiğini incelediği üstün olmak, yenmek, ezmek. Gol atmanın ve galip
Erkek Fantezileri adlı gelmenin eşanlamlıları 'sokma', 'koyma', 'girme'dir.
etkileyici eserinde, sertlik Cinselliği bir ezen-ezilen ilişkisi, altta kalma-üste çıkma
takıntısının, benliğin mücadelesi olarak; erkek cinselliğini sevişme değil de
s a ğ l ı k l ı b i ç i m d e bir tahakküm pratiği olarak tahayyül etmenin dili,
oluşamamasıyla ilgili tribün tezahüratlarında, sloganlarında kendi
olduğunu anlatır. Anneden şehvetini çoğaltır.
16
Erkeklik
Erkeklik ve futbol
Tanıl Bora
Yakın zamana kadar,
oğlan çocuğunun
abi/amca/dayı
tarafından 'ilk
maçına' götürülmesi,
neredeyse ilk
genelev ziyaretine
denk bir 'erkekliğe
geçiş' ritüeli olarak
yaşanırdı zayıflasa
da süren bir gelenek.
1970'ler ve 80'lerde kimi fanatik taraftar gruplarının futbol ortamına 'yanaşmasını' beraberinde getirdi.
itibar ettiği bir ritüel vardı: Tuttukları takımın Özellikle Avrupa'da tribünlerin daha konforlu ve
peşinden gittikleri deplasman seferlerine kerhane güvenli hale getirilerek ailece maç seyrinin bir hafta
ziyaretini de dahil ederlerdi. Mola yerlerinde bira sonu eğlencesi seçeneği olarak pazarlanması, onun
parası ödemeyerek, etrafı terörize ederek, yollarına yanında futbol magazininin medyayı işgal ederek bir
çıkanlarla dalaşarak sergilenen vandalizmin bir pop tüketim nesnesine dönüşmesi, kadınları ve
parçasıydı bu; aynı zamanda hasmını fethetmeyi ve bilhassa genç kızları stadlarda ve televizyonda maç
aşağılamayı 'taçlandırıyordu'. Son Dünya Kupası'nda seyri âyinlerine katılmaya teşvik etti. Türkiye'de de
üzerine epey tartışıldı: Bütün dünyada futbol bu eğilimi gözlüyoruz. Gerçi taraftar- kadınların
turizminin yan dallarından biri fuhuş turizmidir. Hafif önemli bir kısmı, “ağza alınmayacak küfürlere” iştirak
azarak 'sınırları aşma' şevki veren erkek dayanışması etmekte hiç de çekingen davranmıyorlar ve kadınlar
içinde kendini muktedir hissediyorlar ve güç için kamusal alana çıkmanın en emin yolunu bir doz
fantezilerini 'taçlandırmaya' ayartılıyorlar. erilleşmek olarak gören bir geleneği sürdürüyorlar.
Ama tribünde kadın halleriyle bulunan kadınlar da var
İllâ böyle uç biçimler alması gerekmez ama istisnâî ve toplamda kadınların ortama 'sızması', usul usul da
denemeyecek bir sıklıkla aldığını da görüyoruz. Futbol olsa terbiyevî bir etki yaratıyor. Erkeklerin
ortamı, erkeklere geniş bir kendini koyverme, azma kendilerinden ibaret bir dünyada yaşadıkları zannını
sahası açıyor. Hiçbir şeyi takmadan içinden geldiği biraz törpüleyebiliyor, oyuna ve etrafa daha değişik
gibi davranma hissini okşuyor. 'Neşelenmenin', dikkatlerle, biraz da mizahla bakmalarına katkıda
'kendini iyi hissetmenin' narsist-maçist tarzını teşvik bulunabiliyor. (Eşcinsel bireylerin futbol ortamında
ve tahrik ederek yapıyor bunu: iddiacı, agresif bir kendi kimlikleriyle eğleşebilmesi ise, Türkiye'de hâlâ
tarz. Meydan okuma ve pervasızlığını gösterme çok müşkül.) Bütün dünyada maço söylem,
makamında eğlenceyi 'tırmandırırken', abartmaya gerçekten “erkekliğin son kalesi” olarak gördüğü
yatkın. Sadece neşede değil, kederde de aynı dinamik futbol ortamının homososyal arılığının bozulmasını,
işliyor: Takımı yenilince bir yandan hemen suçlular ciddi bir tehdit olarak algılıyor.
tespit ederken bir yandan da somurtup sokurdanarak
çevresindeki insanları kahreden taraftar; karşılaştığı Futbol oyunun kendisinin, oyun dinamiğinin, -ki
sorunla baş edemeyen ve derdinin sorumluluğunu gerçekten güzel oyun!-, burada bahsettiğim ebedî
anne babasına ya da en yakınlarına ya ergenlik fantezilerini, mütehakkim
da karşısına ilk çıkana yıkarak bütün erkek kimliğini ve sair habaseti dikte
âleme kin kusan ergen gibidir. ettiğini söyleyemeyiz. Futbol
Kısacası, futbolun sosyal ortamı, ortamından söz ediyoruz esasen,
ergenlik aşırılıklarına, 'ileri yaşlarda' futbol endüstrisinin, medyasının ve
da sapılabilmesine cevaz veriyor. futbol alt-kültürünün biçimlendirdiği
Böylece, (gûyâ) olgun erkeklerin, yapılardan. O ortamın başka türlü
“içindeki çocuğu serbest bırakma” kurulmasının da imkânları var,
romantizmiyle (buna 1 Nisan tarihli nitekim futbol alt-kültüründe başka
Radikal İki'de Yıldırım Türker de politik, sosyal, kültürel değerlerin
değindi), ergenliğin empatiye kapalı yeşerdiğine de tanığız. Sözgelimi FC
kudret fantezilerini meşrulaş- St. Pauli Hamburg, skordan bağımsız
tırmasına zemin hazırlıyor. Bir tür, olarak maçı bir ortak eğlence olarak
ebedî ergenlik simülatörü işlevi yaşayan ve başka kimseyi değil
görüyor. sadece her nevi mütehakkimi hor
gören taraftar geleneğiyle, 'alternatif'
Futbol ortamı, erkek homo- futbolseverlerin dünya çapındaki kült
sosyalliğinin en güçlü kalelerinden kulübüdür. Başkanı, 2003'ten beri,
biri. Erkek erkeğe 'takılmanın' saklı değil deklare- gey bir
kurtarılmış bölgesi. Erkek otarşisinin tiyatrocudur. Bu arada, meraklısı,
vaad edilmiş ülkesi. Cips, hamburger, Uluslararası Gey ve Lezbiyen Futbol
pizza, çerez, kola, biranın harman Federasyonu'nun (IGLFA) İspanyolca,
olduğu sehpaların arkasında İngilizce, Almanca yayın yapan
divanlara yayılmış 'geyik yaparak' internet sitesine de bakabilir
maç izleyen adamların manzarası, ( ) , m e s e l a
modern şehirli orta sınıf erkekliğinin önümüzdeki Eylül'de Buenos Aires'te
natürmortudur. Tribünde, özellikle düzenlenecek olan Birinci IGLFA
ana kapıların üzerindeki, “demirin Dünya Kupası hakkında bilgi alabilir.
üstü” tabir edilen kesimde, bir halay
helezonu halinde omuz omuza, göğüs Tribünlerde yaşanan 'özgürleşme'
göğüse, zıplaya zıplaya (bazen “zıpla, duygusunun karnavalesk bir neşeyi
zıpla, zıplamayan ibne” diye tempo tetiklediği, egemenlere karşı bir
tutarak) tezahürat yapan delikan- 'sınırları aşma' alanı açtığı örnekler
lılarınki, daha ateşli bir 'erkek-erkeğe' çoktur. Daha 'rahat' bir erkeklik hali,
halidir belki homoerotik heyecanlar tribünde de pekâlâ mümkündür
da tespit edenler çıkacaktır orada. hatta tribün sayesinde bile olabilir!
Son on beş-yirmi yılda futbolun
eğlence endüstrisinin iri kıyım bir
parçası haline gelmesi, kadınların
w w w . i g l f a . c o m
17
Oğlanlar ve ergenlerin
futbol oynarken ölümcül
bir endişeleri, “beşlik
yemek”tir: topun bacak
aralarından geçmesi!
Futbol folklorunda
'delinmeyi', 'namusun
gitmesini' simgeler bu;
'folloş oldu' derler.
Sanki erkekliğini
kaybetmenin, karı ya da
ibne durumuna
düşmenin simgesidir.
getirmeye, düzenlemeye çalışırız. Stereotipler yardımıyla,
dünyadan alınan karmaşık ve yeni bilgi akışı düzenlenmekte,
Bu çalışma, Richard Dyer'in oluşturduğu hüzünlü genç adam insanların yeniden sunum ve sınıflandırmaları
erkek eşcinsel stereotipinin düşündürdükleri üzerine sağlanmaktadır. Her zaman kesin ve doğru yargılara
kurulmuştur. Dyer, yeniyetmelik dönemindeki genç erkeğin varmamızı sağlamasa da stereotipler, pek çok noktada
genel bir bocalama yaşadığını ve onu ne yapacağı konusunda toplumsal izdüşümler içermektedir.
şaşırtan unsurlardan birinin de yetişkin erkeklerin Hayatın pek çok alanında olduğu üzere eşcinsellikte de kimi
dünyasının ağır sorumlulukları olduğunu ileri sürer. Kuşku stereotiplerden söz etmek olanaklıdır. Richard Dyer erkek
yok ki, ataerkil sistem öncelikle kadını bağımlı ve güçsüz eşcinselliğine dair üç stereotipin varlığından söz eder:
kılmaktadır. Ne var ki Dyer'ın vurgusu bizi, erkeklerin bir ödül Kraliçe (queen), maço (macho) ve hüzünlü genç adam (sad
gibi algıladıkları gücün peşinden koşarken neleri young man). İlk ikisinden farklı olarak hüzünlü genç adam
kaybettiklerini sorgulamaya yönlendirmektedir. Çalışmada, henüz seçimini tam olarak yapmamıştır. Genç bir erkek
bu noktadan yola çıkarak, erkek egemenliğinin her zaman ve olmakla birlikte fiziksel ve ruhsal olarak gerçek bir erkek
yalnızca kadınları mı kurban konumuna soktuğu değildir. Bu aradakalmışlığı ve yolunu çizememişliği onun
irdelenmeye çalışılmakta ve bu doğrultuda katı erkeklik hüznünün, melankolisinin birincil nedenidir. Sürekli acı
ölçütlerine değinilmektedir. çeken bir figür olarak hüzünlü genç adamın, alacakaranlığı
çağrıştıran aradakalmışlığını pekiştiren kimi nedenler
bulunmaktadır. Dyer, yeniyetmelik dönemindeki genç
erkeğin, pek çok nedenin yanı sıra, yetişkinlerin dünyasında
Toplumsal cinsiyet en temel anlamıyla, kadınla erkeği, karşılaştığı katı erkeklik kalıpları karşısında bocaladığını ve
sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik değerlerle birbirinden bir arayışa yöneldiğini ileri sürer. Dyer, ortaya attığı bu
ayrıştıran bir sistemdir. Her kadın ve her erkek için aynı stereotipin yalnız Batı toplumları için değil neredeyse tüm
kurallarla işlemese de, toplumsal cinsiyet sistemi, yine de toplumlar için geçerli olduğunu vurgular. Katı erkeklik
kadınlığa ve erkekliğe dair kimi kalıpları ve fikirleri içinde ölçütleri, hayatın her aşamasında erkekten güçlü olmasının
barındırmakta ve bazen dayatmaktadır. Özellikle, beklenmesi, yeniyetmelik dönemindeki erkeği ürkütür. Tıpkı
geleneksel, ataerkil yapısını hala korumakta olan gece ve gündüzün keskin hatlarından uzak alacakaranlık gibi
toplumlarda kalıp ve fikirlere daha sadık kalındığı yeniyetme erkek de toplumsal cinsiyetin oluşturduğu kadın
söylenebilir. Bu tür toplumlarda toplumsal cinsiyete dair ve erkek dikotomisi arasında bir yolculuğa çıkar. Bunun itici
keskin hatlı stereotipler kadınlığın ve erkekliğin gücü de zorlu erkeklik kurallarıdır. Ne var ki, bu bocalama bir
oluşturulmasına kılavuzluk etmektedir. Burada karşımıza başkaldırı içermez. Hüzünlü genç adamın cinsel arzu ve
mutlak ve kaçınılmaz olarak bir güç ilişkisi çıkmaktadır. kimliğindeki değişkenlik ve kurallara uyum sağlayamayışı
Pronger, toplumsal cinsiyet tarafından belirginleştirilen bir toplumsal düzene karşı koymak istemesinden değil,
kültürde, toplumsal cinsiyetin sınıfsal yapılarla benzeştiğini tamamen herşeyin belirsiz, ürkütücü olduğu gençlik
ileri sürer. Ona göre erkeklere verilen güç kadınlardan döneminin o kendine özgü yapısından kaynaklanmaktadır.
esirgenir ve kişi, bu bağlamda, hayatının her aşamasında [2]
toplumsal cinsiyetinden etkilenir.[8] Erkeklere tanınan bu Dyer'ın bu stereotip üzerine yaptığı açıklamalar akla,
güç ve erkek hegemonyasına dayanan yapılarda erkekliği erkeklerin yarattığı, erkeklerin kendileri dışında herkesi
var eden stereotiplerin, değerlerin kadınlar gibi erkekleri de bağımlı kıldığı mutlak iktidar içeren sistemin; ataerkil
olumsuz etkileyebileceği fikri bu çalışmanın iskeletini sistemin tüm erkeklere aynı 'olanak' ve gücü sağlayıp
oluşturmaktadır. Bağlı olarak, Gauntlett, erkeklerin ve sağlamadığı sorusunu getirmektedir. Başka deyişle,
kadınların kendilerini diğer cinsle daha eşit 'hissettiği' erkeklere ait bu dünyanın kurbanları kadınlar kadar erkekler
Modern dünyada erkeklerin de kadınlar gibi daha iyi yaşam de mi olmaktadır? Bu sorulara yanıt aramadan önce ataerkil
koşullarını arzu ettiğini ve krize girmiş erkekliğin daha çok sistemde yapılandırılan toplumsal cinsiyetin niteliğine kısa
gündeme geldiğini vurgular [3]. Bu bakış açısı da çalışmanın bir değinmede bulunmak yerinde olacaktır.
yapılmasında güdüleyici olmuştur. Hayatın her alanına yayılmış, gerçek bir denetim
Öte yandan, toplumsal cinsiyet kavramı, daha çok kadınlara mekanizması olma görevini yerine getiren toplumsal cinsiyet
gönderme yapılarak ele alınmakla birlikte doğrudan erkeklik kavramı kadın ve erkeği birbirinden ayıran derin bir
olgusunu da içermektedir. Bağlı olarak, toplumsal cinsiyet dikotomiye dayanmaktadır. Biyolojik anlamda 'dişi ve erkek'
üzerine yapılan çalışmalarda, kadınlar kadar erkeklere de olarak dünyaya gelen insana toplumsal olarak belirlenmiş
değinmek kaçınılmazdır. Konuya Leslie Pierce farklı bir boyut roller, kalıpyargılar öğretilmekte, dayatılmakta ve 'dişi ve
katar. Ona göre, toplumsal cinsiyet çalışmalarında sürekli erkek' belli değerler yüklenerek 'kadın ve erkeğe'
"kadın" kavramının kullanılması, kadınların yalnızca dönüştürülmektedir. Ne var ki, bu dikotomi iki eşit parçadan
kurbanlar olarak görülmesine, yalnızca ataerkillik üzerinde oluşmamaktadır. Levi-Strauss'un akrabalık üstüne çalışması
durulmasına ve kadının öznel direnişlerinin gözden bu dikotominin eşitsizliğini açıklamamıza yardımcı olacaktır.
kaçırılmasına yol açacaktır.[11] Bu bakış açısına inanmakla Evrensel bir yasak olarak ensest ilişki insanların
birlikte, yine de çalışmada daha çok ataerkil sisteme akrabalarıyla evlenmelerini önlemekte ve kadını bir
değinilecek ve kadınların kurban konumuna sokulduğu mübadele nesnesi haline getirmektedir. Kadın, bedeli
durumlardan söz edilecektir. ödenen ve karşılığında emeği, üretkenliği ve bedeni 'satın
alınan' bir nesneye dönüştürülmektedir [5]. Günümüzde
hala pek çok toplumda farklı bağlamlarda geçerliğini
korumakta olan bu bakış açısı kadını erkeğe ve erkeğin
Stereotipler yaşadığımız evreni, içinde bulunduğumuz sahibi olduğu sisteme bağımlı kılmaktadır. Tersinden yola
toplumu oluşturan insanları anlamak adına geliştirdiğimiz, çıkarsak, bağımlı kadının karşısına mutlak erke sahip bir
bir çeşit kestirme yollardır. Yarattığımız bu stereotipler erkek profili çıkartıldığını görebiliriz. Bu noktada daha önce
yardımıyla dünyayı daha kolay algılanabilir bir hale sorduğumuz soruları başka bir formülasyonla tekrar soralım:
Toplumsal cinsiyette katı erkeklik ölçütleri ya da
alacakaranlığa davetiye
Bir erkek eşcinsel stereotipi olarak hüzünlü genç
adam
N. Aysun Yüksel
Erkeklik
18
19
Erkeğin elinde tuttuğu bu güç nedir? Tüm erkekleri mutlu istenmektedir. Bağımsız ve yalnızca kendine güvenme
edecek ve tüm erkeklerin yararlanabileceği bir erk savaşı üçüncü ölçüt olarak karşımıza çıkmaktadır. Erkeğin
mıdır bu? Hepsinden önemlisi, elde edilecek gücün karşısında başkalarıyla bağlılık ilişkisi geliştirmesi, olumlu olumsuz
nelerin feda edilmesi gerekmektedir? duygularını belli etmesi ataerkil sistemin arzu edilen erkeklik
ölçütlerine ters düşmektedir. Herkesten güçlü olma ölçütü ise
bir erkeğin yaşamının her alanına yayabileceği mutlak bir
Geleneksel anlamda ataerkillik, akrabalık ilişkisi içinde erke vurgu yapmaktadır. Maddi, manevi ve fiziksel güç sahibi
babanın üstünlüğü ve devletin otoriter, daha da çok olma hali erkeği adeta yenilmez tanrısal bir konuma
klasikleşmiş pederşahi biçimiyle yaygınlaştırılan 'yaşlıların yerleştirmektedir [6]. Bir erkek olmak kişinin yaşamında
kuralı', 'egemen yaşlı erkekler' anlamına gelmektedir [9]. sürekli bir mücadele vermesi demektir, der Norman Mailer.
Tanımdaki 'yaşlı/yetişkin erkek' vurgusu bizi kaçınılmaz "Kral Arthur'un şovalyeleri gibi kendisiyle, kadınlarla, onurla
olarak erkekliğin ilk aşamalarına, çocukluk dönemine sürekli savaşan, gerçek erkekliğin çağdaş koruyucuları hâlâ
yönlendirmektedir. kişinin bir erkek gibi yaşaması için sertlik, mücadele ve zafer
Erkek çocuğun sevgi nesnesi olarak anneyle ilişkisi, kız gerektiğine inanır. Yine Mailer'e göre erkek, 'hemen hiçbir
çocukların yine sevgi nesnesi olarak anneyle ilişkisiyle zaman nihayet erkek haline geldiğini varsayamadığı' için
karşılaştırıldığında asimetrik bir tablo ortaya çıkmaktadır. sürekli savaş halindedir [10]. Ataerkil iktidarın sürekliliğini
Başlangıçta her iki cins için de anne ilk sevgi nesnesidir ve koruması sertlik ve hükmetmeye ilişkin aşırı erkeksi bir
özdeşleşilen kişidir. Kız çocuk annesi aracılığıyla, doğru ya da idealin kurulmasına bağlıdır [1]. Bu uğurda pek çok erkek
yanlış, önünde var olan kadın modeline bağlı kalır, anneyle çocuğu duygularına, hassasiyetlerine sırtını dönmek zorunda
özdeşleşir. Ancak, erkek çocuğun ilk ve belki en güçlü sevgi bırakılmaktadırlar. Navaro'nun deyişiyle, toplumca yüceltilen
nesnesinden ve onun ifade ettiği ev ortamından uzaklaşması, erkeklik uğruna "sürekli seferberlik halinde, insanca yaşama
'sürgün edilmesi' gerekmektedir. Böylece erkek çocuk dürtülerine yabancılaşmış, yakınlık ve duygu ihtiyaçlarını
hayatının en büyük çelişkisini yaşar. Cinsel kimliğini 'erkeklik' adına ertelemiş, yaşam engellenmişi insan(lar)"
oluşturabilmek için anneden, eş deyişle, kadın figüründen ne yaratılmaktadır [1].
kadar uzaklaşacağını, ne kadar farklılaşacağını saptamak
ister. Dolayısıyla, kendini 'kadınsı' hissettiren duygu ve
davranışlardan olabildiğince arınma yoluna gider [6] Sözü Hiç kuşku yok ki ataerkil sistemin asıl kurbanları erkeğe
edilen tam bir bocalama sürecidir. Zira kız-erkek ayrımı bağımlı kılınan, emeği, üremesi, üretkenliği erkek tarafından
olmaksızın çocuğun bakımının kadına yüklendiği ataerkil denetlenen kadınlardır. Kadınların toplumsal sistemlerin her
yapılarda, baba (ve babanın ifade ettiği erkeklik), çoğu aşamasında alt kültürel (subcultural) ya da yan kültürel (co-
zaman model alınmasına izin vermeyecek kadar uzak bir cultural) sınıflar olarak algılanmalarının nedeni ataerkil
figürdür. "Bu yüzden erkeklerin kendi cinsel kimliklerinden bir yapıdır. Ne var ki ataerkil sistemin katı yapısı yalnızca
türlü emin olamadıkları, bu güvensizlik yüzünden de kadınları değil, kimi zaman erkekleri de madur durumuna
erkeklikle ilgili kalıp yargılara (stereotiplere) daha çok düşürmektedir. Başka deyişle, erkek güç ve bağımsızlığa
bağlandıkları, her zaman erkekliklerini öne sürme karşı pek çok insani duygudan, yakınlıktan mahrum
gereksinimi duydukları ileri sürülmüştür" [7]. Erkek kalmakta, sürekli ve kaçınılmaz bir mücadelenin ortasına
çocukların yaşadıkları bu karmaşa sırasında dört elle atılmaktadır. Öte yandan erkeksi şiddetin kurumsallaşması
sarıldıkları erkeklik ölçütleri ise oldukça katıdır. Gaylin, biçiminde yaratılan devlet gücünün "en sürekli ve en genel
normlara uygun olma konusunda, erkeklerin kadınlardan kullanımları, erkekler tarafından erkeklere karşı olmaktadır.
daha çok zorlukla karşılaştığını ileri sürer. [4]. Gilmore'a Devlet hem hegemonik erkekliği kurumsallaştırır hem de onu
göre, erkeklik doğal bir süreç değildir ve içinde birçok garipliği denetlemek için çok büyük çaba sarf eder. Baskı nesneleri
barındırmaktadır. Kendini sürekli yineleyen bu erkeklik tam da baskının failleri olan polis veya askerlerinkine
nosyonu oldukça sorunludur. Bu nosyonu kazanmak için fazlasıyla benzeyen bir toplumsal profille şiddet pratiğine
erkek çocuğu, sosyo-kültürel gelişmenin bütün aşamalarını bulaşan, genellikle genç erkeklerdir" [1]. Erkek hem
içeren bir testten geçmek zorundadır [4]. Başka deyişle, erkekliğin erken dönemlerinde anneden ve bağlı olarak özel
erkeklik, öğrenilecek ve kazanılacak bir şeydir. Oysa Gaylin'e alandan uzaklaşmakta hem erkek olmak adına zorlu bir
göre, bir kızın kadın olmasına güçlü genetik emirler mücadele gerektiren bir rekabeti yaşamakta hem de içinde
kılavuzluk eder. Erkek çocuğun erkekliğe geçişi ise üç var olduğu kamusal alanı yine kendisi için bir baskı alanına
basamakta gerçekleşir. Gennep'e göre bunlar; anneden ve dönüştürmektedir. Bu tür açmazlarla dolu ataerkil sistemin
kadın dünyasından kopmayı (1), bir ritüel yardımıyla yeniyetme erkekler üzerinde Dyer'ın sözünü ettiği ürküntüye
erkekliğe geçişi (2) ve erkek toplumu içine yol açması olağan gözükmektedir. Kadınları ve aslında
uyumlanmayı/kabul edilmeyi gerektirir [4]. Bir ritüel erkekleri dar kalıplar içine sokan geleneksel katı ölçütlerin
yardımıyla erkekliğe geçiş erkek çocuğun erkek dünyasına dönüştürülmesi zaruri gözükmektedir. Bu dönüşümün ise
geçişi anlamında sembolik bir anlam taşır. Müslüman kadının olduğu kadar erkeğin de çabasını gerektireceği
toplumlarda sünnet, Yahudi toplumlarda 13 yaşındaki erkek üzerinde düşünülebilecek bir seçenek gibi gözükmektedir
çocuklar için yapılan dini törenler bu ritüellere örnek olarak
verilebilir. Ancak, sünnet gibi gerçek bir kastrasyon
Kaynakça
etkinliğinin erkeliğe geçiş sürecindeki çocuğu
[1] Connell, R.W. Toplumsal Cinsiyet ve İktidar-Toplum, Kişi ve Cinsel
yüreklendirmedeki etkisi tartışılabilir. Bu ritüelleri yerine
Politika, Çev. Cem Soydemir, Ayrıntı Yayınları, İstanbul:1998.
getiren çocuk yine de erkek dünyasına kabul edilmez. Bunun
[2] Dyer, R., Matter of The Images, London-New York: Routledge,1993.
için, hız ve özgürlük sağlayan ve biyolojik açıdan erkeksi [3] Gauntlett, D., Media, Gender and Identity, Routledge, London:2002.
hissettiren bir araca sahip olmak; ilk içki; ilk sigara; ilk cinsel [4]Gaylin, W., The Male Ego, USA: Penguin Books, 1993.
[5] Kılıç, S. "Türkçe 'kız' Sözcüğü", Varlık, sayı 1146, sayfa 5960, Mart
deneyim ve kadınlarla birlikte olma sayısı; bıyık ya da sakalın
2003.
çıkması; ilk tıraş; evden uzak ilk seyahat; diploma, meslek ve
[6]Navaro, L., Tapınağın Öbür Yüzü-Kadınlar ve Erkekler Üzerine, Varlık
unvan sahibi olmak erkek dünyasına kabul edilmenin
Yayınları, İstanbul:1996.
aşamaları olarak belirmektedir [4] [7] Onaran, O., Büker, S., Bir, A.A., Eskişehir'de Erkek Rol ve Tutumlarına
Benzer ölçütleri David ve Brannon da ileri sürmektedir. İlişkin Alan Araştırması, Anadolu Üniversitesi Yayınları,
[8] Pronger, B., The Arena of Masculinity, Summerhill Press,
Araştırmacıların erkekliğe ulaşma yolunda ortaya attıkları ilk
Toronto:1990.
ölçüt erkeğin kadına benzememesidir. Bu ölçütle fiziksel
[9] Remy, J., "Patriarcy and Fratriarchy as Forms of Androcracy", Men,
imaların da ötesinde kadına yüklenen duygulu, duyarlı, yakın
Masculinities and Social Theory, Ed. Jeff Hearn-David Morgan, Unwin
ilişki kurulabilen, sıcak, hassas, işbirlikçi, destekleyici gibi Hyman, London: 1990.
değerleri yadsımak da vurgulanmaktadır. Bunu güçlü ve [10] Segal, L., Ağır Çekim-Değişen Erkeklikler Değişen Erkekler,
Çev.Volkan Ersoy, Ayrıntı Yayınları, İstanbul:1992.
önemli kişi olma durumunu içeren ikinci ölçüt pekiştirir. Zira
[11]Türköne, M., Eski Türk Toplumunun Cinsiyet Kültürü, Ark Yayınları,
güçlü olmakla lider (ve çoğu zaman yalnız), her zaman önde,
Ankara:1995.
herkesin takdir ettiği, hayran olduğu kişi olmak anlatılmak
Erkeklik idealinin oluşturulması
Sonuç
20
Peki, ataerkilliğin bir sistem olarak varlığını da unutmadan,
daha mikro ve daha yakından bir bakış sağlayan 'erkeklik'i
sorgulamak, incelemek ve araştırmak bize ne fayda
sağlayacak? Baskın erkekliğin değişmesinin önündeki
engeller neler? Ayrıca erkeklik üzerine yapılan çalışmaların
feminizme bir katkısı olacak mı? Erkeklik çalışmaları
feminizmden ayrı tutulabilir mi? Bu soruları merak etsem
de kendi başıma cevaplamam mümkün olmadığından,
cevapları daha önce akademide feminizm veya erkeklik
üzerine çalışma yapan on üç erkek ile 2006 yılı Mart ve
Nisan aylarında yapmış olduğum görüşmelerden bulmaya
2
Erkek üzerine yazmak zordur, diyerek başlamıştı Yıldırım çalışacağım. Ataerkil bir yapıdan muaf olmayan
Türker, “Toplum ve Bilim”in Erkeklik sayısına yazdığı üniversitelerde erkek olarak feminizm, toplumsal cinsiyet
yazısında. Bir kadın olarak erkeklik üzerine yazmak ise ve erkeklik alanında çalışmalar yapmak bir takım erkek
biraz daha zor mu olacak merak ediyorum. Feminist egemen önyargı ve zorluklara 'göğüs gerebilme'yi
kadınların son yıllarda yükselmeye başlayan erkeklik gerektiriyor. Bu sebeple, akademi içersinde bu alanlarda
çalışmalarına kadın oldukları için mesafeli durmaları, çalışan erkeklerin görüşlerini öğrenmek oldukça kıymetli.
akademi içinde de feminist çalışmaların yalnız kadınlar Öncelikle görüşme yaptığım kişilerin bu alanlara ilgilerinin
tarafından yapılabileceği yanılgısını hatırlatıyor. Erkeklik nasıl başladıklarını öğrenmeye çalıştım. Aldığım
üzerine daha eleştirel düşünürken bu sürece kadınların cevaplardan ise erkeklerin feminizm, toplumsal cinsiyet ve
dahil olmaması veya edilmemesi ayrıca erkekliğin erkeklik çalışmalarına yönelik ilgilerinin kabaca üç şekilde
kurulmasında 'öteki' olarak ihtiyaç duyduğu kadının tekrar ortaya çıktığını fark ettim. Bunlardan ilki, feminizme yakın
sessizleştirilmesi tehlikesini taşımakta. Bu sebeple, olan erkekler, yani feminist kadınlarla iletişime girmiş ya da
erkeklik çalışmalarının ister teorik isterse pratik olsun kadın hareketine tanıklık etmiş erkekler. Bu alanlarda
feminizmden olabildiğince faydalanarak ilerlemesinin daha çalışmaya başlayan erkeklerin diğer bir kısmı ise birebir
sağlıklı olacağını düşünüyorum. kadın hareketi veya feminist kadınlarla karşılaşmasa bile
Erkeklik derken, artık tek bir erkeklik veya erkeklik kendi yaşamlarından, çeşitli medya yayınlarından ve öykü,
deneyiminden bahsedemeyeceğimizi, farklı sınıf, din, ırk roman gibi edebiyat alanlarından cinsiyetler arası eşitsizlik
ve kültürlere bakarak da kabaca gözlemleyebiliyoruz. üzerine farkındalık geliştirerek araştırma-okuma yapan
Tanınmış feministlerden Sandra Harding “evrensel bir kişiler. Görüşme yaptığım son grup erkekler ise bu alanla
erkek olmadığını, fakat kültürel olarak farklı erkek ve ders veya teori kitaplarından tanışan ve bu tanışıklığı
kadınlar olduğunu fark etmemizin hemen ardından, zamanla geliştiren erkekler. Örneğin feminist çalışma
'erkek'in sonsuz yoldaşı 'kadın'ın da ortadan kalktığını yapan görüşmecilerden biri bu alanla tanışmasını şu
1
görürüz” diyerek aslında kadın deneyimlerinin de şekilde ifade ediyor:
birbirinden hayli farklı olduğuna dikkat çekmişti. Bu
anlamda feminist külliyat, 'iktidar'ın cinsiyetinin erkek
olduğu teşhisini yapan ve her ne kadar farklı deneyimlere
sahip olsalar da cinsiyetler arası ilişkide erkeğin gerisinde
tutulan kadınların verdiği karşı mücadele olarak
adlandırılabilir. Buradan hareketle feminizm, geliştirmiş
olduğu eleştirel düşünce sayesinde sadece kadınları değil, Başka bir görüşmeci ise feminizmin kendi erkeklik
erkekleri de kendi deneyimleri üzerine sorgulamaya itti. deneyimlerini sorgulamayı nasıl teşvik ettiğini şöyle
Ataerkil sistemin ve erkek iktidarın sadece kadınları anlatıyor:
ezmediği, aynı zamanda erkeklerin de yaşamlarını sürekli
ispatlanması gereken bir erkeklikle derinden etkilediğini
kabul etmemiz, feminizm sonrası gelişen toplumsal
cinsiyet ve erkeklik çalışmalarına dayanıyor. Bu noktada
hem dünyada hem de Türkiye'de ilk defa eşcinsel hareket
tarafından heteroseksüel erkekliğin sorgulanması,
erkeklik üzerine eleştirel bakışın yine erkekler tarafından
geliştirilmesi açısından önemli dönüşümlerden birini
oluşturmakta.
“Feminizm benim için aradığım şeyi bulmak gibi bir
şeydi. Dillendiremediğimi dillendirmemi sağladı,
hani rahatsızlık hissedip o rahatsızlığın ne olduğunu
bilemezsin ya, bi yerin ağrıyor gibidir de, ama neresi
bilemezsin, feminizm belki bana neremin ağrıdığını
gösterdi, bana kavramlar verdi.”
“Bütün o etkileşimde feministler ne söylüyorlarsa,
ne anlatıyorlarsa orada erkek özne açısından
kendime baktım ve yetersiz buldum, ihmal edilen o
özneleştirilen erkeğin ya da erkekliğin de aslında
özne olmadığıydı. Ne söylendiyse kendi
deneyimlerim üzerinden, feminizm bana hitap etti
fakat bu hitap tarzı, yani erkek cinsiyetinin içinden
konuşma noktasında eksikti. İşte o eksikliği
giderme yolunda kafa yorma imkanı açtı. Onu
Yasemin Akis
Erkeklik
“Hem dünyada hem de Türkiye'de ilk defa
eşcinsel hareket tarafından heteroseksüel
erkekliğin sorgulanması, erkeklik üzerine
eleştirel bakışın yine erkekler tarafından
geliştirilmesi açısından önemli
dönüşümlerden birini oluşturmakta.”
21
kışkırttı, onu teşvik etti... (Erkek iktidarı,) psikolojik olarak daha rahatlayacağını düşünse de
erkeklerin sürekli kendi aralarında kendi ataerkilliğin ona kazandırdığı, getirdiği somut şeyler
erkekliklerini müzakere etme, kendi erkekliklerini var. Onları kaybetmek istemesi çok kolay değil,
sınavdan geçirme zorunluluğu getiriyor. Bu baskıyla zannetmiyorum. Soyut olarak eleştirmeyi birazcık
da erkeğin hayatının hiç de iyi gittiğini mürekkep yalamış her erkek yapabilir ama somut
düşünmüyorum. Yani bunun kabul edilebilir bir kazanımlardan vazgeçmek hakikaten zor. Ona
insanlık hali olduğunu düşünmüyorum. O yüzden gelince erkekler problem çıkarıyorlar.”
bence (bu eleştirinin yolunu açtığı için) erkeklerin
daha çok feminizmi düşünmeleri, feminizme
yaklaşmaları ve feminist olmaları gerekiyor.”
“Toplumsal eşitsizlikler kendinize yöneldiği zaman,
iyice kaçarsınız zaten. Şimdi bu toplumda erkeklerin
egemenliklerini kırmak, benim de egemenliğimi
kırmak anlamına gelmeyebilir. Ben kendi kafamda
kendi eşitsizliğimi kırsam bile kendi gündelik
hayatımda, yaşamımda kırmam daha zor. Kaldı ki
“Yani sana da sinmiş olan bir sistemin varlığını bana verilen avantajları reddetmem daha da zor.
görünce bir kere şeyden rahatsız oluyorsun, bugüne Ben de dahil erkeklerin bunu kaybettiğini
kadar düşündüğün sen aslında sen değilmişsin. zannetmiyorum. Toplumsal ayrıcalıklarımı cebime
Aslında senden daha üstün olan bir sistemmiş ve bu koyuyorum, yine bu tip yorumlar yapıyorum. Bu
senin çok önemli bir yapıtaşınmış. Bu beni bireysel büyük bir çelişki. Yani burada samimi olarak
olarak rahatsız eden kısmı.” söyleyeyim: Kadın-erkek konusunda ne kadar
sofistike olsan da toplumda var olan ataerkilliğin,
yani toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sana sağladığı
avantajları ciddi olarak yok edici bir hayat tarzı ve
eylemin içine girmiyorsun.”
“Bunları incelemenin sonucunda erkekliği ele alıp
tartışabileceği, eşcinselliğin, daha doğrusu cinsellik
hallerinin (heteroseksüellik, homoseksüellik,
transseksüellik, biseksüellik vb.) aralarındaki
farklar üzerinden de yol alınabilecek.”
“Eğer ataerkilliği öğrenen erkekler, ataerkilliği
ortadan kaldırmak için bir katkıda bulunmuyorsa
bize kötü haber vermiş oluyorlar.”
“Genç bir erkek, işte kızkardeşiyle eşit şartlarda
değil yani. Bulaşığı kızkardeşi yıkıyorken o,
İnternette istediği gibi takılabiliyor. Bunun
ataerkillikle beraber değişebileceğini düşünürse
kolay kolay istemez yani (gülerek). Her ne kadar
Bir başka görüşmeciye göre ise toplumsal cinsiyet bilgisine
ve bilincine sahip olmak erkeklerin konuşurken daha
dikkatli konuşmasına ama pratikte değişmeden kalmasına
Feminizmle birlikte toplumsal cinsiyet ve erkeklik sebep olabilir:
çalışmaları erkeklerin de kendi deneyimlerini görebilmesi
açısından gerekli. Görüşmecilerin bir kısmı bu yüzleşme
sonucunda söyledikleri ve yaptıkları bir takım düşünce ve
pratiklerin kendilerine ait olmaması bir yana, sistemin
ürünü olduğunu fark etmelerinden dolayı büyük rahatsızlık
duyduklarını söylediler:
Kültürel, sınıfsal, dinsel ve benzeri kodlarla aslında nasıl
yoğrulduğumuzu en parlak biçimde anladığımız ve
algıladığımız zamanlar, yukarıdaki anlatıya benzer biçimde
kendi içselleştirdiğimiz yapıyla yüzleşmemiz sonucunda
oluyor. Bu anlamda erkeklerin kendi erkeklikleri Erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini politik olarak
zannettikleri şeyle yüzleşmeleri de benzer biçimde kabul etmeleri, çevrelerindeki diğer kadınlar ve erkeklerle
cinsiyete bağlı davranış ve beklentilerinin üzerine eleştirel kurdukları ilişkileri değiştirmeleri için yeterli olmayabilir.
düşünmeleri açısından çok önemli bir potansiyel Bu da erkekleri, hem ataerkilliği bilmeleri hem de onu
oluşturmakta. Bu yüzleşmenin gerçekleşebilmesi için değiştirmek için istekli veya samimi bir çaba sarf
erkeklik çalışmaları, bireysel veya sosyal gruplar etmemeleri durumunda toplumda ikincilleştirilen
üzerinden öz-eleştiri taşıyan çalışmalar yapabilir. Çünkü cinsiyetlere karşı daha tehlikeli kılacaktır. Çünkü kibar,
kendini sürekli yenileyen kapitalizm ve ataerkil sistem eşitsizliklere başını sallayan ve inceltilmiş bir erkeklik,
karşısında erkekliğin cinsiyetlere verdiği zararları farklı ataerkilliğin hafiflemediğini fakat biçim değiştirdiğini
düzlemlerde, kadın ve erkek deneyimleri üzerinden gösterir bize. Bu noktada yazının başında söylediğim
duymaya ihtiyacımız var. düşünceyi tekrar vurgulamak gerekiyor: Erkeklik
Öte yandan, erkekler tarafından yapılacak çalışmalar çalışmalarının başta tahayyül edilmeyen bir şeye
kadınların giremedikleri ve neredeyse tümüyle dönüşmemesi için mümkün olduğunca feminizmi bilerek,
erkeklerden oluşan meclisler, spor alanları ve özellikle ondan faydalanarak ve feminizmden öğrenerek devam
askeri kurumlar gibi kurumsal eleştirileri de oluşturma etmesi lazım. Bu da şu anlama geliyor; erkekler tarafından
olanağına sahip. Askerliğin ne kadar eril, uç noktada ya p ı l a n a ra ş t ı r m a l a r ı n t e o r i k ç a l ı ş m a l a r l a
disiplinli ve de sorgulanamaz bir kurum olduğu bize her sınırlandırılmadan, feminist teorinin çıkışında olduğu gibi,
defasında, 'vicdani red'de verilen tepkide olduğu gibi gündelik pratiğe dönmesi ve pratikten beslenmesi oldukça
tekrar hatırlatılıyor. Bu şekilde kurumsal olarak erkekliği önemli. Diğer bir deyişle, pratiğe yönelen erkeklerin
incelemek ve araştırmak yalnız kadınlar tarafından sadece benzer düşünenlere değil, kendileri gibi
yapılamayacak araştırmaları da gerçekleştireceği için düşünmeyen ama profili oluşturan erkeklere de ulaşmaları
feminist teoriye, dolayısıyla da feminist harekete politik gerekiyor. Ayrıca araştırma salt erkekleri merkeze
katkıda bulunacaktır. Bunlara ek olarak, erkekliği koymadan erkeklerin diğer erkekler, kadınlar ve çocuklarla
incelemek görüşmeciler tarafından ayrıca şu açıdan önemli vb. kurdukları ilişkileri göz ardı etmeden, kendi ilişkilerinde
görülmekte: öz-eleştiri yapmayı unutmadan ilerlemeli. Bu sayede yalnız
erkeklere odaklanıp iktidarın daha görünür olduğu
cinsiyetler arası eşitsiz ilişkileri kaçırmamış oluruz. Ve son
olarak, yine feminist teoriden hareketle, erkekliğin ataerkil
ve kapitalist sistemler tarafından da yeniden üretildiği,
biçim değiştirdiği görülerek, kurumsal ve yapısal boyutları
Şimdiye kadar anlatılanlardan erkekliği sorgulamanın unutulmadan ele alınması oldukça kritik. Bunları göz ardı
birçok fayda sağlayacağı çıkarılsa da bir de erkekler adına ederek yapılan toplumsal cinsiyet ve erkeklik
bunlara ulaşmanın önünde duran engellerden bahsetmek çalışmalarının bir yönüyle eksik kalacağını düşünüyorum.
gerekiyor. Görüştüğüm kişilerin neredeyse tamamına Çünkü bir görüşmecinin söylediği gibi:
yakın bir çoğunluğu erkeklerin kendi ataerkil örüntüleri ve
erkeklikleriyle yüzleşmenin çok önemli olduğunu düşünse
bile bu farkındalığın kendi pratiklerini değiştirmek için
yeterli olacağına inanmadıklarını söylüyor. Bunun en
önemli sebeplerinden biri ise her ne kadar rahatsız olunsa
da ataerkil sistemin erkeklere kurumsal, yapısal veya
ideolojik birçok çıkar ve ayrıcalıklar sağlaması:
1
Harding, Sandra “Feminist Yöntem diye Bir Şey Var mı?” içinde Çakır,
S. Ve Akgökçe, N. (ed) Farklı Feminizmler Açısından Kadın
Araştırmalarında Yöntem, İstanbul: Sel Yayıncılık, syf 40
2
Bu görüşmeler “Profeminist Erkekler: Akademide Feminizmin Gizli
Müttefikleri mi?” başlıklı yüksek lisans tezi bağlamında
gerçekleştirilmiştir.
22
Erkeklik
Korku ruhu
yer bitirir
Koruma, istikrar,
güven sunan
toplumsal
cinsiyetlerimizin
aynı anda
“toplumsal
cinsiyetten
düşme”, “cinsiyet
uçurumunun
ucunda asılı
kalma”, “toplumsal
cinsiyet duvarına
çarpma” gibi keder
ve ıstırap dolu
deneyimler
yaşattığını kim
inkar edebilir?
Ankara'yı bilirsiniz. Tumturaklı deyişler, kocaman bayraklar ve
Atatürk resimleriyle bezeli devlet binalarını da. Ölüm
korkusuyla değil de, ölümsüz bir Şey'in ürettiği korkuyla baş
etme biçimini hatırlattıkları için olsa gerek, bugünlerde
Türkiye'de erkeklik üzerine düşünürken aklıma düşen ilk
imgeler bunlar. Bir türlü öldürülemeyen, yok edilemeyen,
ortadan kaldırılmayan ve insana ömrü boyunca musallat olan
bir Şey'in ürettiği korkuyla baş etme çabasının, güç, iktidar,
bağımsızlık, özdeşlik ve sınırlar dili olarak erkeklikle, bu dilin
yerleşik, sabit ve kapalı mekanıyla değil, erkekliğin
kayganlığıyla bir ilişkisi olmalı. Erkekliğin arızaları ve
kazalarıyla; mesela ataerkil söylemin tesis ettiği ikili
karşıtlıkların işlemediği, tökezlediği, erkekliğin elinden sürekli
kaçan, kontrol edemediği fazlalıklarla ...
Erkekliğin peşini bir türlü bırakmayan bu korku ve bu korkuyla
baş etme biçimi, erkekliğin toplumsal anlam alanını kapatan ya
da sınırlayan, böylelikle de kontrol ve bütünlükle özdeş
varsaydığımız iktidarının çizilmişliğini, engellenmişliğini, yani
hadım edilmişliğini gösterebilir mi? Bu korkuyu sürekli kılan
psişik mekanizmalar, cinsel fark'ın heteroseksüel normun bizi
içine yerleştirdiği “eril” ve “dişil”, “erkek” ve kadın” kategorileri
arasındaki fark değil, bir türlü çizilemeyen, sürekli aşılan ve
dağıtılan bir sınır olduğunu ima etmez mi? Ya da toplumsal
cinsiyetin, içine asla bütünüyle dahil olamadığımız bir maskeli
balo olduğunu? Bir yandan koruma, istikrar, güven sunan
toplumsal cinsiyetlerimizin aynı anda “toplumsal cinsiyetten
düşme”, “cinsiyet uçurumunun ucunda asılı kalma”, “toplumsal
cinsiyet duvarına çarpma” gibi keder ve ıstırap dolu deneyimler
yaşattığını kim inkar edebilir?
Umut Tümay Arslan
Annem Hakkında Her Şey
Pedro Alma ovar (1999)
d
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)
Kaos GL (Dosya: Erkeklik)

More Related Content

What's hot

Bati etki̇si̇nde geli̇şen türk edebi̇yati öss ed-bte-s16-001
Bati etki̇si̇nde geli̇şen türk edebi̇yati öss ed-bte-s16-001Bati etki̇si̇nde geli̇şen türk edebi̇yati öss ed-bte-s16-001
Bati etki̇si̇nde geli̇şen türk edebi̇yati öss ed-bte-s16-001Umut Açıkgöz
 
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet RanNazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet RanUmutcan
 
Nazım hikmet2
Nazım hikmet2Nazım hikmet2
Nazım hikmet2duygu135
 
Orhan veli̇ kanik ve sabahatti̇n ali̇
Orhan veli̇ kanik ve sabahatti̇n ali̇Orhan veli̇ kanik ve sabahatti̇n ali̇
Orhan veli̇ kanik ve sabahatti̇n ali̇ozgeok
 
İvo andriç drina köprüsü
İvo andriç  drina köprüsüİvo andriç  drina köprüsü
İvo andriç drina köprüsüSezai Akçin
 
9.sınıf türk edebiyatı 5
9.sınıf türk edebiyatı 59.sınıf türk edebiyatı 5
9.sınıf türk edebiyatı 5hasan2222
 
Gerçek Sinema - 01 | Redakte.Net
Gerçek Sinema - 01 | Redakte.NetGerçek Sinema - 01 | Redakte.Net
Gerçek Sinema - 01 | Redakte.NetRedakte.Net
 
Yazarlarimiz Ve Eserleri
Yazarlarimiz Ve EserleriYazarlarimiz Ve Eserleri
Yazarlarimiz Ve Eserlerisharekolik .
 
Beyaz gul-genc-kiz
Beyaz gul-genc-kizBeyaz gul-genc-kiz
Beyaz gul-genc-kizKdr Hms
 
2012 - 2013 YENİ YAYIN DÖNEM TELEVİZYON PROGRAMLARI
2012 - 2013 YENİ YAYIN DÖNEM TELEVİZYON PROGRAMLARI2012 - 2013 YENİ YAYIN DÖNEM TELEVİZYON PROGRAMLARI
2012 - 2013 YENİ YAYIN DÖNEM TELEVİZYON PROGRAMLARIMaxus Turkey
 
Garip şiiri
Garip şiiriGarip şiiri
Garip şiirieda14
 
Orhan Veli̇ Kanik ve Sabahatti̇n Ali̇
Orhan Veli̇ Kanik ve Sabahatti̇n Ali̇Orhan Veli̇ Kanik ve Sabahatti̇n Ali̇
Orhan Veli̇ Kanik ve Sabahatti̇n Ali̇dilaybulut
 
Nazim hi̇kmet ran
Nazim hi̇kmet ranNazim hi̇kmet ran
Nazim hi̇kmet ranmervecatkin
 

What's hot (20)

Film45 bs
Film45 bsFilm45 bs
Film45 bs
 
Nazım+hik._1.pdf
Nazım+hik._1.pdfNazım+hik._1.pdf
Nazım+hik._1.pdf
 
Frida Kahlo'nun Hayatı
Frida Kahlo'nun HayatıFrida Kahlo'nun Hayatı
Frida Kahlo'nun Hayatı
 
Bati etki̇si̇nde geli̇şen türk edebi̇yati öss ed-bte-s16-001
Bati etki̇si̇nde geli̇şen türk edebi̇yati öss ed-bte-s16-001Bati etki̇si̇nde geli̇şen türk edebi̇yati öss ed-bte-s16-001
Bati etki̇si̇nde geli̇şen türk edebi̇yati öss ed-bte-s16-001
 
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet RanNazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
 
Nazım hikmet2
Nazım hikmet2Nazım hikmet2
Nazım hikmet2
 
Nazım+hik..
Nazım+hik..Nazım+hik..
Nazım+hik..
 
çAlişma kağidi
çAlişma kağidiçAlişma kağidi
çAlişma kağidi
 
Orhan veli̇ kanik ve sabahatti̇n ali̇
Orhan veli̇ kanik ve sabahatti̇n ali̇Orhan veli̇ kanik ve sabahatti̇n ali̇
Orhan veli̇ kanik ve sabahatti̇n ali̇
 
İvo andriç drina köprüsü
İvo andriç  drina köprüsüİvo andriç  drina köprüsü
İvo andriç drina köprüsü
 
9.sınıf türk edebiyatı 5
9.sınıf türk edebiyatı 59.sınıf türk edebiyatı 5
9.sınıf türk edebiyatı 5
 
Gerçek Sinema - 01 | Redakte.Net
Gerçek Sinema - 01 | Redakte.NetGerçek Sinema - 01 | Redakte.Net
Gerçek Sinema - 01 | Redakte.Net
 
Yazarlarimiz Ve Eserleri
Yazarlarimiz Ve EserleriYazarlarimiz Ve Eserleri
Yazarlarimiz Ve Eserleri
 
Beyaz gul-genc-kiz
Beyaz gul-genc-kizBeyaz gul-genc-kiz
Beyaz gul-genc-kiz
 
ROSA PARKS
ROSA PARKSROSA PARKS
ROSA PARKS
 
2012 - 2013 YENİ YAYIN DÖNEM TELEVİZYON PROGRAMLARI
2012 - 2013 YENİ YAYIN DÖNEM TELEVİZYON PROGRAMLARI2012 - 2013 YENİ YAYIN DÖNEM TELEVİZYON PROGRAMLARI
2012 - 2013 YENİ YAYIN DÖNEM TELEVİZYON PROGRAMLARI
 
Garip şiiri
Garip şiiriGarip şiiri
Garip şiiri
 
Mehmet Emi̇n Yurdakul
Mehmet Emi̇n YurdakulMehmet Emi̇n Yurdakul
Mehmet Emi̇n Yurdakul
 
Orhan Veli̇ Kanik ve Sabahatti̇n Ali̇
Orhan Veli̇ Kanik ve Sabahatti̇n Ali̇Orhan Veli̇ Kanik ve Sabahatti̇n Ali̇
Orhan Veli̇ Kanik ve Sabahatti̇n Ali̇
 
Nazim hi̇kmet ran
Nazim hi̇kmet ranNazim hi̇kmet ran
Nazim hi̇kmet ran
 

Viewers also liked

Viewers also liked (10)

Xocali soyqirimi!!!
Xocali soyqirimi!!!Xocali soyqirimi!!!
Xocali soyqirimi!!!
 
Xocali soyqirimi!!!
Xocali soyqirimi!!!Xocali soyqirimi!!!
Xocali soyqirimi!!!
 
Gülçin 8a
Gülçin 8aGülçin 8a
Gülçin 8a
 
Azerbaycan ve Dağlık Karabağ sorunu
Azerbaycan ve Dağlık Karabağ sorunuAzerbaycan ve Dağlık Karabağ sorunu
Azerbaycan ve Dağlık Karabağ sorunu
 
Xocalı soyqırımı
Xocalı soyqırımıXocalı soyqırımı
Xocalı soyqırımı
 
Xocali
XocaliXocali
Xocali
 
Xocali faciesi
Xocali  faciesiXocali  faciesi
Xocali faciesi
 
Layihe plani
Layihe planiLayihe plani
Layihe plani
 
Layihe seki
Layihe sekiLayihe seki
Layihe seki
 
Nagorno Karabakh conflict
Nagorno Karabakh conflictNagorno Karabakh conflict
Nagorno Karabakh conflict
 

Similar to Kaos GL (Dosya: Erkeklik)

Kurk mantolu madonna sabahattin ali
Kurk mantolu madonna   sabahattin aliKurk mantolu madonna   sabahattin ali
Kurk mantolu madonna sabahattin aliozankagan
 
cegniz ozalci neasıl da yendi
cegniz ozalci neasıl da yendicegniz ozalci neasıl da yendi
cegniz ozalci neasıl da yendiitu
 
Kırık Hayatlar
Kırık HayatlarKırık Hayatlar
Kırık Hayatlarkaosakatki
 
Ahmet altan i̇çimizde bir yer
Ahmet altan   i̇çimizde bir yerAhmet altan   i̇çimizde bir yer
Ahmet altan i̇çimizde bir yerSavaş Erdoğan
 
Memduh Şevket Esendal
Memduh Şevket EsendalMemduh Şevket Esendal
Memduh Şevket Esendalesraakoksall
 

Similar to Kaos GL (Dosya: Erkeklik) (6)

Kurk mantolu madonna sabahattin ali
Kurk mantolu madonna   sabahattin aliKurk mantolu madonna   sabahattin ali
Kurk mantolu madonna sabahattin ali
 
cegniz ozalci neasıl da yendi
cegniz ozalci neasıl da yendicegniz ozalci neasıl da yendi
cegniz ozalci neasıl da yendi
 
Kırık Hayatlar
Kırık HayatlarKırık Hayatlar
Kırık Hayatlar
 
Ahmet altan i̇çimizde bir yer
Ahmet altan   i̇çimizde bir yerAhmet altan   i̇çimizde bir yer
Ahmet altan i̇çimizde bir yer
 
Memduh Şevket Esendal
Memduh Şevket EsendalMemduh Şevket Esendal
Memduh Şevket Esendal
 
edebiyat.pptx
edebiyat.pptxedebiyat.pptx
edebiyat.pptx
 

Kaos GL (Dosya: Erkeklik)

  • 1.
  • 2.
  • 3.
  • 4. Oyuncu. 1974'de Kaliforniya'da dünyaya geldi. Televizyonun evlere ilk girdiği yıllarda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'yi de ekranlara kilitleyen 'Bizim Ev' dizisindeki rolü onu üne kavuşturdu. Sarı saçları ve mavi gözleriyle 80'lerin seks sembollerinden biri haline geldi. Pek çok 'gençkızodası'nın duvarlarını süslediği o yıllarda Blue Jean dergisinin çıkardığı “Chad Allen dosyası” hala bir efsanedir. Ancak Allen, pek çok çocuk oyuncunun kaderini yaşadı ve bir daha aynı şöhreti yakalayamadı. 'Webster' (1986), 'My Two Dads' (2001) gibi TV dizilerinde oynayan Allen sinema kariyerini daha çok TV filmleriyle sürdürdü. Allen, 2000 senesinde basına sızan fotoğraflarıyla yeniden gündeme geldi. Havuzda bir erkekle öpüşürken çekilmiş fotoğrafları karşısında menajerleri devreye girdi ve olayı reddetmesini istediler. Ancak Allen, "Ben yalan söylemek istemiyorum" diyerek cinsel kimliğini savundu. Beş sene önce Gaywired.com adlı sitede yer alan bir söyleşide genç yıldız olmakla ilgili "Ben dergi kapaklarına çıktığım o dönemden nefret ediyorum. Çünkü o zamanlar insanlar benim kim olduğumu bildiklerini sanıyorlardı. Bundan da mutlulardı. Oysa ben değildim. Kafam karışık, kayıp ve korkmuştum" dedi. Bu sefer de "Cinsel yöneliminin Hollywood'daki kariyerini engellediğini düşünüyor musun?" herkesin sevdiği soru oldu. Halbuki, onun yaşadığı bilinen bir şöhret-çocuk trajedisinin ötesinde değildi. 2005 senesinde Richard Stevenson'un popüler kitabı 'Third Man Out'un uyarlamasında gey dedektif Donald Strachey'i canlandıran Allen, son olarak, 2006 senesinde "Happy New Year, Charlie Brown!" adlı çizgi-dizide Charlie Brown'u seslendirdi. CHAD ALLEN Şair, Yazar. 1955'te Istanbul'da dünyaya geldi. Çocukluğu ve ilk gençlik yılları, memleketi olan Mardin'de geçti. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nü bitirdi. İlkin çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları ve şiirleriyle görünen yazarın ilk kitabı 1980'de yayımlanan 'Mahmud ile Yezida'dır. Daha çok şiirleri, hikâyeleri ve oyunlarıyla tanınan Murathan Mungan aynı zamanda radyo oyunu, film senaryosu ve şarkı sözü yazdı. Çeşitli alanlara dağılmış yirmi yıllık çalışmalarından yaptığı özel bir seçmeyi 'Murathan '95'te topladı. Şiirlerinden yapılan bir seçme Kürtçe'ye çevrildi: 'Li Rojhilatê Dilê Min' (Kalbimin Doğusunda). Dünya edebiyatından öyküleri bir araya getirdiği seçkileri (Ressamın İkinci Sözleşmesi, Çocuklar ve Büyükleri, Kadınlığın 21 Hikâyesi) yayımlandı. Çeşitli yazı ve denemelerini 'Meskalin 60 draje' ile 'Soğuk Büfe'de topladı. 2000 öncesinde çıkardığı tüm şiir kitaplarını bir araya getiren '13+1' toplamından sonra 2001'de 'Erkekler için Divan', 2002 yılında da ilk romanı 'Yüksek Topuklar' yayımlandı. 2003'te yayımlanan seçkisi 'Yazıhane'de, dünya yazarlarının "Niçin yazıyorum?" sorusu etrafındaki denemelerini bir araya getirdi. 2004'ün son günlerinde yayımlanan 'Eteğimdeki Taşlar' geniş bir zaman diliminden şiirlerini bir araya getiriyordu. 2005 yılı için hazırlanmış özel bir basım olan 'Elli Parça', Mungan'ın henüz kitaplaşmamış çalışma dosyalarından farklı türlerde parçaları barındırıyordu. 2006'da Ajda Pekkan'dan Gülden Karaböcek'e pek çok şarkıcının söylediği Murathan Mungan sözlü şarkılar 'Söz Vermiş Şarkılar' adlı albümde toplandı. Yazar bugünlerde Elli Parça'nın parçalarını tamamlayıp okurlarıyla buluşturmaya hazırlanıyor. MURATHAN MUNGAN İrlandalı yazar ve şair. 1854'te Dublin'de dünyaya geldi. Wilde'ın öğrenim dönemi çeşitli burslar kazanmasını sağlayan başarılarla geçti. 1874'te Oxford Magdalen College'den mezun olduktan sonra sanat eleştirmeni olarak çalışmaya başladı. 1881'de 'Şiirler' adlı ilk kitabı basıldı. 1884'te Constance Lloyd'la evlendi. İki yıl içinde bu evlilikten iki erkek çocuk sahibi oldu. 1890'lar boyunca Oscar Wilde İngiliz edebiyatının en üretken, en parlak yazarlarından biri olarak kabul gördü ve “Doksanlar” olarak bilinen kuşağın sözcüsü oldu. Tek romanı 'Dorian Gray'in Portresi' 1891'de basıldı ve içerdiği homoerotik öğeler tepkilere yol açtı. Aynı kitap daha sonra Wilde'ın kaderini belirleyecek davalarda kanıtmışçasına kullanıldı. Bununla birlikte aynı dönemde yazılan oyunları büyük beğeni topladı ve onu zamanının en önemli oyun yazarlarından biri haline getirdi. 1891'de tanıştığı Lord Alfred Douglas'la dört sene boyunca süren aşkları hem arkadaşlarının hem de Londra basınının öfkesini topladı. 1895'te Wilde, oğlunun kendisiyle ilişkisini tasvip etmeyen ve kendisine kamu önünde hakaret eden Queensberry Markisi'ni iftira suçlamasıyla dava ettiyse de bir süre sonra davayı geri aldı. Ancak Marki'nin Wilde aleyhine açtığı dava, yazarın "gayrıtabii davranışlar"dan iki yıl kürek cezasına çarptırılmasıyla sonuçlandı. Tutuklanmasıyla birlikte evinde bulunan her şey 25 şilinlik bir bedelle satıldı. 1897'de serbest bırakıldı. Hayatının kalan kısmında Sebastian Melmoth adını alarak Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde amaçsızca dolaştı; bu arada mahkumiyetinin geçtiği yerin adını taşıyan acıklı 'Reading Zindanı Baladı' adlı şiiri yayınlandı. Oscar Wilde 1900'de menenjit oldu ve 30 Kasım'da Paris'te kaldığı otel odasında ölü bulunduğunda yoksul ve yalnızdı. OSCAR WILDE Oyuncu. 1959'da New Jersey'de dünyaya geldi. Kız kardeşinin ağaç evini yakınca, ailesinin isteği üzerine Northridge Asker Akademisi'ne yazılan Spacey, buradaki sıkı disipline daha fazla tahammül edemedi ve akademiden atıldı. İlk kez New York Shakespeare Festivali'nde 'Henry VI' adlı oyunda haberci rolüyle sahneye çıktı. İlk filmi 1988 yılında 'Working Girl' oldu. 'Henry and June' (1990), 'Glengarry Glenn Ross' (1992) gibi filmlerde ikinci rollerde göründü. Bir yandan ilk göz ağrısı tiyatroya devam etti ve 1991 yılında rol aldığı Neil Simon'ın 'Lost in Yonkers' adlı oyunuyla Tony ödülünün sahibi oldu. Sinemada yaralı, hastalıklı rollerin kusursuz yüzü olan Spacey 'Olağan Şüpheliler'deki Verbal karakteriyle “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” dalında Oscar ödülünü aldı. Perdedeki en eşsiz performanslarından birini David Fincher klasiği 'Se7en'da verdi. 1997 yılında polis teşkilatındaki ahlaki çöküntüyü ve politik entrikaları konu alan 'Los Angeles Sırları'nda kendi çıkarından başka bir şeyi düşünmeyen bencil bir polisi canlandıran aktör, aynı yıl yönetmenliğini Clint Eastwood'un yaptığı 'Midnight in the Garden of Good and Evil' adlı filmde sevgilisini öldürmekle suçlanan bir eşcinseli canlandırdı. 1999 yılında kendisine “En İyi Erkek Oyuncu Oscar”ını da getiren 'Amerikan Güzeli'nde rol aldı. Eşcinsel olduğu iddialarını hiçbir zaman yalanlamayan Spacey, en son Bryan Singer'ın 'Superman Dönüyor'unda Lex Luthor olarak çıktı karşımıza. Empire tarafından “90'ların en iyi aktörü” seçilen Spacey, Total Films tarafından yapılan “tüm zamanların en iyi 10 canisi” sıralamasına 2 karakteri (Se7en ve Olağan Şüpheliler) ile girdi. kEVIN SPACEY
  • 5.
  • 6.
  • 7. Çocuktum. Evde gizli gizli aşk romanları okuyup sokakta küfrederim. Dilimi ne kadar pis, iğrenç yaparsam o kadar 'onlar'dan biri olacağıma inanırdım. El şakaları, açık saçık sohbetler, çıplak kadın resimleri… Öyle kötü bir oyuncuydum ki aralarında beni fark etmeleri çok uzun sürmedi. Sapanla kuş avına çıktıklarında onlarla gitmediğim, dahası, kanaldan topladıkları ölü balıkları ellerinden alıp gömdüğüm için benden uzaklaşmaya başladılar. Bu, benim erkeklikten de ilk sürülüşüm oldu. Ama eşcinsel olduğum için değildi sürgünüm. Erkekleri sevmem (yaman çelişki anne) onlardan daha 'ince' yapmıyordu beni. Yalnızca sır tutmayı bilmiyordum. Her erkeğin çocukluktan kalma gizi vardır, başkalarına açmaya korktukları. Biliyordum: Öldürmek istedikleri için değildi kuş cinayetleri, çünkü erkeklerin bunu yapması gerekiyordu. Arzuyu bildikleri için değildi, istemeleri öğretildiği için bakıyorlardı kadın resimlerine. Bedenleri titrediği için değil, kanıtlamak için gidiyorlardı geneleve. Gizler başkalarının önünde asla açılmıyordu. Ne gerekiyorsa o yapılıyordu işte! Sır korunmak zorundaydı. Yoksa 'erkekleri sevmedikleri halde 'ibne' denilebilirdi onlara. 'Yeterince erkek' olmadığım söylendi bana yıllarca. Sokak oyunlarında, ilkokulda aşı olurken, ortaokulda beden eğitimi derslerinde, lisede fen yerine edebiyatı seçtiğimde, üniversitede saçlarımı kırmızıya boyadığımda 'erkek' değildim. Oysa erkek olmak hayatta kalmak için gerekli olandı, başarılmak zorundaydı ve ben her sınavda 0 alıp oturuyordum. Eşcinsel kimliğimi kabul etmem, 'onlar yanlış biliyormuş' demem de yetmedi bu 'yetersizlik'ten kurtulmama. Feminizmle tanışmam gerekiyordu 'eksik' ya da 'yanlış' olmadığımı görebilmem için. O güne dek bana yaşatılanları açıkladı feminizm. 'Erkeklik' denilen şeyin nasıl kurulduğunu ve benimle birlikte kadın-erkek, herkesi nasıl hapsettiğini gösterdi. Bugün kendimi sevebiliyorsam, sesim inceldiğinde, elim kırıldığında, pembe kazağımı giydiğimde artık utanmıyorsam, sevgilimle var olan ilişkilerin dışında bir dille konuşabiliyor ve ona başka bir elle dokunabiliyorsam, filmlerden kitaplara, gazetelerden televizyona pek çok ürünü alırken aslında ne söylediklerini çırılçıplak görebiliyorsam 'erkekliğin şifresini' çözmüş olmamdandır. (Haleluya!) Matrix'te Neo'nun önünde nasıl açıldıysa 'gerçek dünya' erkekliğin kodlarını da öyle gördüm. Daha çocukken evin içinde dağıtılan roller, oynadığım oyuncaklar, istiklal marşı okunurken okul bahçesinde girdiğimiz sıralarda döktüğüm terler, pazar günleri evlerin çamaşırdan nem kokan odaları, bütün bir gün futbol izleyen pijamalı babalar… Pek çok rahatsız anı teker teker çözülüp dökülmüştü. Her şey aydınlanmıştı. Söyledim ya, bana bu cehennemi açıklamaya yetmedi eşcinsel olmam. Bugün aşık olurken, arkadaşlarını seçerken geylerin 'daha erkeksi', kırıtmayan, 'ayol' demeyen erkekleri özlemelerini, istemelerini de açıklamıyor. 'Aktif', 'pasif', 'efemine', 'maskülen' terimlerini de… Lezbiyenlerin ilişkilerinde kurdukları erkek-kadın ilişkisini de… Travesti ve transeksüellerin yeni beden ve elbiselerle kadınlık rollerini giymelerini de… Eşcinsel olduğumuzu kabul etmek, bunu yaşamak 'erkeklik'ten kurtulmamızı sağlamıyor ne yazık ki. Pek çok eşcinsel, hadi tek tek sayayım, gey, lezbiyen, biseksüel, travesti ve transeksüel, gerek özel gerekse kamusal alanda erkekliği yeniden ve yeniden üretiyor. Daha acıklısı bunu eşcinsel var oluşu üzerinden yapıyor. Bu dosya erkekliğin sorgulanmasında bir adım olsun iyi niyetiyle yaratıldı. Kaos GL “Eşcinsellerin kurtuluşu heteroseksüelleri de özgürleştirecektir” dedi yıllarca ama şunu da çok iyi biliyordu ki, erkeklik yok olmadığı sürece ne eşcinseller kurtulacak ne de heteroseksüeller özgür olacaktı. *** Bir yıldır özene bezene hazırladığımız Homofobi Karşıtı Buluşma'nın ikincisine hazırlanıyoruz. 1720 Mayıs 2007 tarihleri arasında homofobinin sona erdirilmesi için yeni yollar, çareler arayacağız. Medyanın içindekileri nasıl temizleyebiliriz, ona bakacağız. Medya konulu gelecek sayımızda buluşmak dileğiyle… a K os GL’den uğur yüksel erkekliğim benim, cinnetim
  • 8. 2840274012749235686 Kaos GL Gündem 6 Güner'e özgürlük dergiye hapis! Kaos GL dergisi beraat etti. Mahkeme, “derginin dağıtılmadığı için suç oluşturmadığı” gerekçesiyle Ankara Cumhuriyet Basın Savcısı Nadi Türkaslan tarafından açılan davayı düşürdü ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Umut Güner'in beraatine karar verdi. Derginin satılabilmesi için getirilen koşul ise, derginin poşete girmesi ve “18 yaşından küçüklere satılamaz” ibaresiyle satılması. Derginin eski sorumlu yazı işleri müdürü Umut Güner, konuyla ilgili “Biz derginin pornografik bir yayın olmadığını düşünüyoruz; bu yüzden Yargıtay'a başvurarak kararın yeniden düzenlenmesini istiyoruz” açıklamasında bulundu. Meraklısına: Kaos GL'nin Yaz 2006 tarihli 28. sayısına, Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 21.07.2006 tarihli kararıyla matbaadan geldiği gün el konulmuş ve pornografinin sorgulandığı, alanında uzman kalemlerin katkıda bulunduğu dergi "pornografik" bulunarak toplatılmıştı. Derginin el konulan söz konusu sayısına dava açılmış ve derginin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Umut Güner hakkında 3 yıla kadar hapis cezası isteniyordu. Biz bu haberlerde neredeyiz? Kaos GL, British Council'in “Toplumsal Katılımın Sağlanmasında Medyanın Rolü” adlı projesi kapsamında 17-18 Mart 2007 tarihleri arasında medya eğitimi düzenledi. Sivil toplum örgütlerinin medyayla ilişkisini güçlendirmeye yönelik eğitime eşcinsel örgütlerinin yanı sıra çocuk hakları ve kadın örgütlerinden temsilciler de katıldı. Eğitimde, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Mine Gencel Bek geçtiğimiz yıl yaptığı ve çarpıcı sonuçlar içeren “Medya ve Toplumsal Katılım” konulu araştırmasını anlatırken Halkla İlişkiler Uzmanı Claire Doole ile BBC gazetecilerinden Tony Howson medya deneyimlerini paylaştılar. Gökkuşağının altında… Kaos GL, “Türkiye HIV/AIDS Önleme ve Destek Programı” kapsamında yürüttüğü 'Gökkuşağı Projesi' kapsamında düzenlenen eğitimlerine devam ediyor. Cinsel sağlık alanında çalışan sivil toplum örgütlerine yönelik eşcinsellerin cinsel sağlık alanında yaşadıkları sorunlar hakkında bilgilendirmeyi amaçlayan bu eğitimlerin sonuncusu 23 Mart'ta İstanbul Bilgi Üniversitesi Kuştepe kampüsünde yapıldı. Melek Göregenli, Ali Erol, Mahmut Şefik Nil'in ve Özlem Altıparmak'ın eğitimci olarak katıldığı eğitimde homofobiden hukuksal ayrımcılığa eşcinsellerin yaşadıkları sorunlar konuşuldu. Şiddete ve ayrımcılığa karşı broşür Kaos GL, Mamacash Vakfı'nın desteğiyle eşcinsellere yönelik ayrımcılık broşürü hazırlıyor. Lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüellerin uğradıkları ayrımcılık ve şiddet konusunda bilgilenmelerini hedefleyen broşür, 2. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma'da ücretsiz dağıtılacak. Eşcinsel kadınların da broşürü var Kaos GL, lezbiyenlere ve biseksüel kadınlara yönelik bir broşür hazırlıyor. Eşcinsel kadınların görünürlüğü artırmak ve sorunlarını tespit etmeyi amaçlayan broşür için tasarımından içeriğine önerilerinizi bekliyoruz. Çalışma grubuna katılmak ve ayrıntılı bilgi almak için Burcu Ersoy'la iletişime geçebilirsiniz: oyaburcu@kaosgl.org “Hep Birlikte” yüzleşiyoruz Kaos GL, gençler tarafından yürütülecek bir projeye imza atıyor. Dünya Bankası'nın "Gençlik Gruplarının Güçlendirilmesi için Vatandaş Katılımı"nı amaçlayan hibe programı kapsamında desteklediği “Hep Birlikte” adlı proje Haziran'da start alacak. Gençlerin eşcinselliğe yönelik önyargılarıyla yüzleşmelerini ve homofobilerinden arınmalarını amaçlayan proje, gençler tarafından yürütülecek. Proje kapsamında, gençlerin eşcinselliğe yönelik önyargılarını tespit etmeye yönelik bir anket çalışması düzenlenecek. Anket, Ankara'da okuyan 500 üniversiteli gençle yüz yüze yapılacak. Meraklısına: Anket verilerine göre üniversiteli gençlere ve gençlik alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarına yönelik bir dizi insan hakları eğitimi düzenlenmesi planlanıyor. “Canım Ailem” öyküleri kitap oldu Kaos GL, Dünya Bankası'nın desteğiyle yürüttüğü anket çalışmasını tamamladı. Eşcinsellerin aileleriyle ilgili yaşadıkları sorunları tespit etmek amacıyla yapılan anket sonucunda toplanan deneyim ve öyküler bir kitapçığa dönüştürülecek ve anneler gününde dağıtılacak. “Canım Ailem Öyküleri” adını taşıyacak bu kitapçık annenize vereceğiniz en güzel hediye olabilir.
  • 9. Kaos GL'nin düzenlediği Yerel Gey-Lezbiyen Muhabir Ağı Projesi'nin eğitimi 14-15 Nisan 2007 tarihleri arasında Ankara'da gerçekleşti. Adana, Ankara, Antalya, Denizli, Eskişehir, İstanbul, İzmir ve Van'dan katılan muhabir adayları iki gün boyunca, haber yazma teknikleri ve hak temelli haberciliğe yönelik eğitim gördüler. Radikal İki ve Milliyet Sanat dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Tuğrul Eryılmaz'ın medya sohbeti muhabirlerden büyük ilgi gördü. Eryılmaz, “Haberin nasıl yazılacağı her yerde öğretiliyor; asıl mesele sizin haberleri nasıl yazacağınız” dedi. Gazeteciliğin üç günahını da (Irkçı olmayacaksın, seksist olmayacaksın ve her türlü ayrımcılık konusunda duyarlı olacaksın) hatırlatan Eryılmaz, yaygın medyaya haber gönderirken yumuşak dil kullanılmasını, eşcinsel medyada ise militan bir dil yaratılması gerektiğini söyledi. İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) Genel Koordinatörü Feray Salman, haber yaparken hak temelli yaklaşımın ve insan haklarının nasıl gözetileceğini anlattığı sunumunda “Kendinize özgü haklar yaratmaya çalışmayın. İnsan hakları içerisinde kendi özgün durumunuzun yerini saptamaya çalışın” dedi. Ankara Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KASAUM) Uzmanı Aksu Bora, medyada kadın görünürlüğünün son yıllarda arttığını ama ayrımcılığın dolaylı ya da doğrudan sürmekte olduğunu söyledi. Medyanın kamusallığın en önemli alanlarından biri olduğunu söyleyen Bora, moda, yemek ve magazin sayfalarında sıkça görünen kadının spor ve ekonomi sayfalarında yer almadığının altını çizdi. Bora, medyanın yarattığı ayrımcılığı görmenin haberi doğru okumaya da yardımcı olduğunu belirtti. Uçan Süpürge editörü Selen Doğan, iki gün boyunca verdiği eğitimlerde muhabirlerin haber yazarken nelere dikkat etmeleri gerektiğini anlattı. “Benim için bu haber ağının en önemli özelliği; dili, kurgusu, yaklaşımı ve habere biçtiği değerle meşhur o büyük Türkiye medyasına, eşcinsel perspektifinden bir alternatif geliştirecek olması” diyen Doğan, gey-lezbiyen haber ağının, medyanın yüz vermediği, haber olarak görmediği, görse bile kendini kaçırdığı haberleri görünür kılacağını belirtti. Kom Ut'un yazarlarından Jonas Hansson ve proje koordinatörü Mathilda Piehl yayıncılık deneyimlerini aktarırken İsveç'te LGBT haklarının hangi süreçlerle elde edildiğini ve RFSL'nin bu zaferdeki rolünü anlattılar. Kaos GL'den Ali Erol, eşcinsellikle ilgili terimlerin dünden bugüne nasıl kullanıldığının tarihçesini anlatarak muhabirlerin haber yazarken kullanacakları dilin çok önemli olduğunu söyledi. Kaos GL editörü Uğur Yüksel, Kaos GL dergisinde ve web sayfasında hak haberciliği yaptıklarını ve 'eşcinsellerin insan hakları' tabirinin dile yerleşmesi için çalıştıklarını anlattı. “Taraflı haber yapıyoruz; eşcinsellerden yana tarafız” diyen Yüksel, “Türkiye ve dünyada eşcinsellerin gündeminde olan her konuyu taşımaya çalışıyoruz” dedi. Muhabir adaylarını “Haber size gelmeyecektir” diye uyaran Yüksel, “Bunun için örgütlenmeniz çok önemli. Örgütlendiğinizde haber sizi bulacaktır. Eşcinsel bireyler ve örgütleri sizin en önemli haber kaynağınız olacaktır” diye konuştu. Şimdi sıra muhabir adaylarından gelecek haberlerde. Muhabirlerimizin haberlerini Kaos GL'nin her gün güncellenen web sayfasından okuyabilirsiniz. 2840274012749235686 Kaos GL Gündem kendi haberlerimizi yapmak istiyoruz! aks a u bor ğ n selen do a ild math a piehl jonas ha sso n n muhabirler atölye çalışmasında kaos gl istanbul muhabiri bawer çakır 7
  • 10. Neden 17 Mayıs? HOMOFOBİYE KARŞI ALTERNATİF Dünya Sağlık Örgütü'nün eşcinselliği, MEDYA hastalıklar listesinden çıkardığı tarihe işaret Türkiye'de yaygın medyaya 'alternatif' duran eden 17 Mayıs, tüm dünyada 'Homofobi medya yayınları söz konusu 'eşcinsellik' Karşıtlığı Günü' olarak anılmakta ve cinsiyet olduğunda ne kadar alternatifler? Bu forum seçimi veya cinsel yönelimlerle ilgili tüm bunu tartışıyor. fiziksel, ahlaki ve sembolik şiddete karşı eylem ve karşı durma günü olarak HOMOFOBİYE KARŞI VİDEO ART kutlanmaktadır. Çağımızın bağımsız ve politik dili video sanatı eşcinseller için nasıl kuruluyor? Neden “Homofobi Karşıtı Buluşma”? Türkiye ve dünyadan sanatçılar videolarıyla Hayatın her alanında homofobik tutum ve bu forumda. davranışlarla karşı karşıya kalmamız bu Buluşma'yı başlatmamızda hareket noktamız HOMOFOBİYE KARŞI SİNEMA oldu. Homofobi probleminin sadece gey ve Peki ya sinema? Eşcinsellerin öyküleri nasıl lezbiyenlerin değil aynı zamanda kurgulanıyor ve oynanıyor? Filmler eşliğinde heteroseksüel kadın ve erkeklerin de sinemada homofobiyi konuşuyoruz. meselesi olduğunu düşünüyor ve bunun bilince çıkarılmasını hedefliyoruz. Çünkü HOMOFOBİYE KARŞI FEMİNİZM eşcinsellerin ve heteroseksüellerin birlikte Feminist hareket ve yayınlar homofobiyle de özgürleşeceği bir dünya istiyoruz. mücadele ediyor mu? Neden uluslararası? HOMOFOBİYE KARŞI LEZBİYENLER ve Homofobinin küresel bir mesele olduğunu BİSEKSÜEL KADINLAR biliyoruz. Bu gerçekten hareketle Lezbiyenler ve biseksüel kadınlar Ortadoğu'dan Balkanlar'a, Avrupa'dan homofobinin hangi yüzüyle karşılaşıyor. Amerika'ya dünyanın her bölgesindeki Eşcinsel kadınlar toplanıyor. geylerin ve lezbiyenlerin homofobiye karşı mücadele deneyimlerini öğrenmek ve TRANSFOBİ paylaşmak istiyoruz. Travesti ve transeksüellere yönelik önyargı ve nefreti anlatan transfobi, kahramanlarının Bu sene neredeyiz? ağzından anlatılıyor. Bu sene ana mekanımız geçen yıl olduğu gibi Ekin Kültür Merkezi. Ayrıca, 14-18 Mayıs HOMOFOBİYE KARŞI GÖKKUŞAĞI 2007 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi Eşcinsel örgütleri ve oluşumları eşcinsel Cebeci, Hacettepe Üniversitesi Beytepe ve varoluşu, pratikleri ve homofobiye karşı ODTÜ kampüslerinde üniversite gençliğiyle mücadelelerini konuşuyor. buluşacağız. HOMOFOBİYE KARŞI KAMPÜS 14-18 Mayıs 2007 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi Cebeci, Hacettepe Üniversitesi Beytepe ve ODTÜ kampüslerinde üniversite gençliği homofobiyle yüyüze geliyor. HOMOFOBİYE KARŞI ÖĞRENCİLER Öğrenciler homofobiye karşı bir araya geliyorlar! Buluşma boyunca çalışmalarını sunuyorlar ve örgütledikleri “Homofobi Karşıtı Kampüs Forumları”nı HOMOFOBİYE KARŞI MEDYA değerlendiriyorlar. Türkiye'den ve dünyadan gazeteci ve akademisyenler, medyanın homofobik dilini, gey-lezbiyenlerin temsilini ve taktiklerini HOMOFOBİ KISKACINDAKİ BEDEN: & tartışıyorlar. ERKEKLİK KADINLIK Heteroseksüel erkeler de dahil herkesi kıskacına alan 'erkeklik' masaya yatırılıyor HOMOFOBİYE KARŞI ULUSLARARASI ve değişen/dönüşen erkeklik ve kadınlık LGBT MEDYA süreçlerinde beden politikaları tartışılıyor. Çeşitli ülkelerden LGBT yayıncılığı yapan kurum ve örgütlerin katılacağı bu forumda deneyimler konuşulacak. HOMOFOBİYE KARŞI TÜRKİYE'DE LGBT Ayrıntılı bilgi ve Buluşma MEDYA programı için: Fanzin, dergi, blog ve İnternet sitelerinde gey-lezbiyen kültürün matbuu ve sanal medya serüvenini takip edeceğiz ve "Homofobiye Karşı LGBT Medya Ağı" oluşturmanın olanaklarını arayacağız. BULUŞMA'NIN FORUMLARI: www.kaosgl.org AÇILIŞ KONFERANSI İnsan hakları, çoğulculuk ve eşitlik kavramları eşcinsellerin haklarını savunmada nasıl kuruluyor ve eşcinsellerin insan hakları için yeni olanaklar yaratabilir miyiz? Türkiye'den ve dünyadan aktivistler bu sorulara yanıtlar arayacak. LGBT Gündem LGBT Gündem 8 Herkesin kazandigi bir oyun mumkun! 2. ULUSLARARASI HOMOFOBİ KARŞITI BULUŞMA Kaos GL'nin düzenlediği Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma bu sene 17-20 Mayıs 2007 tarihleri arasında düzenleniyor. Bu sene ikincisi gerçekleşece k olan Buluşma'nın teması “Medya ve Homofobi” olarak
  • 11. LGBT Gündem Oyuncu Angelina Jolie, gazeteci Kathleen Tracy'nin kaleme aldığı 'Angelina Jolie' adlı kitapta kadın aşkları hakkında konuştu. Kitapta Jolie, “Gerçeği söylemek gerekirse, erkeksi kadınlardan, kadınsı erkeklerden hoşlanıyorum. Kendimi hem kadın hem de erkek hissediyorum. Bir erkeğin mizacını taşıyorum” dedi. Kısa bir süre önce Jenny Shimizu'nun “lezbiyenim” açıklamalarında da adı geçen Jolie, “Tam 10 yıl boyunca Shimizu'yu sevdim. İlk kez film çekimlerinin ikinci haftasında öpüştük. Onu öpmek muhteşem bir duyguydu. Shimuzu'nun dudakları tıpkı iki su yastığı gibi, inanılmaz sıcak ve yumuşaktı. Jenny ile evlenmek istiyordum. Ben sevgiye inanan bir kadınım. Hangi cinsiyetten olursa olsun bir kez seversem tam severim” itirafında bulundu. Amerikalı transeksüel, gey ve lezbiyen emeklileri hedef alan ilk ucuz fiyatlı toplu konutu Hollywood kasabasında açılıyor. Toplu konutlar, 104 daire, engelliler merkezi, yüzme havuzu ve kültür merkezinden oluşuyor. Bu evlerin üçte biri HIV taşıyan düşük gelirli yaşlı eşcinseller için ayrılmış durumda. 'Yaşlı Gey ve Lezbiyenler için Konut' isimli grup tarafından yapılan açıklamaya göre, Los Angeles kentinde gey, lezbiyen, biseksüel ve transeksüeller hayatlarının son günlerinde yalnız kalma ve izole olma tehlikesi ile burun buruna yaşıyorlar. Yaşlı eşcinseller huzur evlerinde partnerleri ile birlikte aynı odada kalamıyorlar. Hayatlarının son günlerinde önyargılarla daha fazla boğuşuyorlar ve heteroseksüel akranları gibi aile desteğine de sahip değiller. Yıllarca açık olarak yaşayan eşcinseller, bakım evlerinde kalmaya başladıktan sonra yeniden cinsel yönelimlerini gizlemeye başlıyorlar. Karayip Adaları'ndan Tobago'da Nisan ayında düzenlenecek caz festivalinde konser vermesi planlanan Elton John'un programı, eşcinselliği teşvik edebilir gerekçesiyle iptal edildi. Eşcinselliğin yasalarla 'yasaklandığı' Tobago'nun başrahibi Philip Isaac, “Konserinden etkilenen insanlar onun yaşam tarzını taklit etmek isteyebilir. John eğer günah çıkartmak isterse dinleyebilirim” dedi. Meraklısına: Elton John, 25 Mart'ta 60 yaşına girdi. Kutsal Aziz John Katedrali'nde düzenlenen doğumgününe Pierce Brosnan, Donna Karan, Donatella Versace, Bette Midler, Richard Gere, Yoko Ono gibi pek çok ünlü katıldı. ABD Kongresi'nde, Silahlı Kuvvetler'de görev yapan Mart'ta Times Meydanı'ndaki Asker Toplama Merkezi eşcinsellere getirilen yasağın kaldırılması yolunda önünde gösteri düzenledi. Eşcinseller, 'Pace'i kovun', adımlar atılırken, Genelkurmay Başkanı General Peter "Pace Ahlaksızdır, Eşcinseller Muhteşemdir' yazılı Pace, Chicago Tribune gazetesine yaptığı açıklamada, pankartlar taşıdılar. eşcinsel personelin açıkça görev yapmasının hoşgörülmemesi gerektiğini kaydetti ve eşcinselliği Meraklısına: ABD Silahlı Kuvvetleri'nde halen "sorma zinaya benzeterek her ikisinin de "ahlaka aykırı" söyleme" diye adlandırılan politika uygulanıyor. Buna olduğunu belirtti. Peter Pace, göre, askeri personele cinsel "Ahlaksızlığa olur demenin yöneliminin ne olduğu sorulmuyor ve ABD'ye hizmet edeceğine kimse de cinsel kimliğini dışa inanmıyorum" dedi ve bu vurmuyor. Ancak, eşcinsel olduğu görüşlerine yetişme biçimi ile açığa çıkanlar ordudan atılıyor. İki yıl sahip olduğunu ifade etti. Pace, önce yapılan bir çalışma 10 bin askeri açıklaması için özür dilemezken, personelin eşcinsel olduğu için öfkeli eşcinsel örgütleri 12 ordudan atıldığını gösteriyor.
  • 12. LGBT Gündem LGBT Gündem 10 Türkiyeli eşcinsel öğrencilerin üniversitelerde buluşturan, bir araya getiren Legato geçmişi var. Kulübünüz bu geçmişten nasıl faydalandı? Bu kulüp neyin ihtiyacı olarak doğdu? Bilgi Üniversitesi'nde eşcinseller ne istiyordu da Gökkuşağı Kulübü'nü kurdular? Aramızda Legato, Lambdaistanbul gibi eşcinsel örgütlerinde geçmişte çeşitli kanallardan katkı sunmuş ve halen sunmakta olan kişiler bulunmakta. Elbette ki bu tecrübeler, nerede ne yapılması gerektiğine dair yaklaşım geliştirirken bize ışık tutmakta. Konu eşcinsellik olduğunda örgütlenmenin zorluklarını, insanların yaşadıkları çekinceleri biliyor ve anlayabiliyoruz. Benzer süreçlere kulübün kuruluşu aşamasından önce tecrübe etmiş olmak, insanların bizlere yaklaşımlarında yaşadıkları çekinceleri veya var olan homofobiyi anlamamızda ve uzun vadede sürecin neler getirebileceğini kestirebilmemiz anlamında bizlere yardımcı oluyor. Günümüzde, LGBT bireyler gerek kamusal gerekse özel alanlarda cinsel kimlik ve yönelimlerini istedikleri biçimde ifade etme araç ve kanallarından çoğunlukla yoksunlar. Kampüse baktığımızda da eşcinsel var oluşuna dair herhangi bir sinyal bulunmamakta. Bu da “Eşcinseller var biliyoruz ama neredeler?” sorusunu aklımıza getiriyor. Kulübü kurarken amacımız, bu alttan alta üstümüzde baskı kuran yapıyı deşifre etmek, insanlara yaklaşımlarında sorunlu bulduğumuz noktaları tercih ettiğimiz fanzin, film gösterimi, broşür gibi araçlarla anlatmak, kısacası eşcinsellik hakkında konuşulup tartışılabilmesini sağlamaktı. Girdiğimiz derslerde ilişkiler hakkında verilen örneklere bakıldığında fiks bir kadın-erkek mutlaklığı söz konusu. Arkadaşlar arası sohbetlerde “nonoş, top, ibne” gibi yakıştırmaların olduğu espriler sıklıkla kullanılmakta. Bu yaklaşım da insanların aklında eşcinselliğin nasıl şekillendiğinin bir göstergesi. Sonuçta bu tarz sıfatları ya da eşcinselliğe dair olumsuz yaklaşımları duyan ve gören gizli bir eşcinsel, elbette ki bunlarla özdeşleşmek istemediği için açık bir biçimde kimliğini yaşamaktan çekince duyacaktır. Bu bağlamda, insanların okul içinde cinsel kimlik ve yönelimlerini özgürce yaşayabilmeleri için gerekli olan ortamı yaratabilmek adına bu kulübü kurduk. Bunun yanında beraber sosyalleşebileceğimiz alanları yaratmak, kişilerin açılma süreçlerine ışık tutmak, kendini yeni yeni tanıyan arkadaşlarımıza destek olabilmeyi istedik. “Artık yaptığımız işlerle anılmak istiyoruz” Kulübün kurulması medyada da geniş yer buldu. Hem üniversite yönetimi hem de öğrencilerden nasıl tepkiler aldınız? Bu kulüp kampüste neleri değiştirecek? Evet, bu kulüp medyanın ilgisini çok çekti. Bildiğiniz gibi eşcinsellik, hakkında haber yapmaya elverişli olan bir konu. Ama ne yazık ki bu haberler genelde magazinleştirme veya komikleştirme gibi unsurlar üzerinden yapılmakta. Bu bağlamda seçici olmaya ve temkinli yaklaşmaya dikkat ettik. Beklediğimiz gibi olumlu ve olumsuz tepkiler aldık. Bizleri kutlayan birçok insan oldu. Bazı velilerin okul yönetimini arayıp “nasıl izin verirsiniz böyle bir şeye, çocuklarımızın istikbaliyle oynuyorsunuz” gibi yaklaşımlarının olduğunu da duyduk. Hiç kimseden doğrudan olumsuz bir tepki almadık. Sonuçta tartışmak ya da çatışmak isteyenler için bizi hangi gün, nerede, saat kaçta bulabileceklerini duyuran afişlerimiz de vardı. Ama kimse, eğer varsa, olumsuz fikirlerini bizlerle tartışmak için toplantılarımıza gelmedi. Ara sıra basında fotoğraflarıyla yer alan arkadaşlarımızı görenler “aa bu o çocuk” biçiminde tepkiler veriyorlar. Bazı çet kanallarında da olumsuz yorumlarda bulunan insanlar oluyor. Verilen bu tepkilerin görünürlüğümüz arttıkça azalacağını düşünüyoruz. Okul idaresi, kurulum için başvurumuzu yaptığımız andan itibaren bize destek oldu. Sadece, atmosferin biraz sakinleşebilmesi için bir süre ağırdan gitmemiz önerisinde bulundular ve medyayla olan bağlantımıza biraz ara vermemizin daha iyi olabileceği önerisini getirdiler. Tam olarak bu gerekçeden kaynaklı olmasa da, hızlı başlayan süreç bizleri de oldukça yormuştu ve bu nedenle bir ay kadar vitesi küçültmeye, birbirimizi daha iyi tanıyıp ihtiyaç duyduğumuz sohbetleri derinlemesine yapmaya karar verdik. Aslında bu soruyu gelecek zamanda değil bugün cevaplamak daha doğru olur. Çünkü eşcinsellik gözle görülür anlamda gerek öğrencilerin gerekse akademisyenlerin gündemine girdi. Mesela, bizi destekleyen bir akademisyen arkadaşımız artık öğrencilere eşcinsel temalı ödevler verdiğini ve sınıfta sürekli eşcinselliğe dair konular açtığını söyledi. Sonuçta, kurulum sürecinden bugüne, konuya merak duyan birçok insanla sohbet ettik. Hocalarımızı var olan gelişmelerden sürekli haberdar ediyoruz. Artık insanların kullandıkları dil konusunda daha dikkati olmaya başladıklarını düşünüyoruz. Salı günleri yaptığımız toplantılara zaman içinde katılımın artacağını düşünüyoruz. Bir şeylerin yavaş yavaş değişeceğini biliyoruz. İnsanların konuya ilgi duyup, merak edip tartışmak, konuşmak istemeleri bizler için çok sevindirici bir adım. Süreç içinde insanların kafalarındaki “öcü” eşcinsel imajının silinip normalleşeceğini düşünüyoruz. Bunun en güzel göstergesi de, insanların sanal alanlarda ya da okul idaresine tepki vermeyi bırakıp, toplantılarımıza katılıp “sizi burada istemiyoruz”ı yüzümüze söylemeleri olacaktır. Bunun hiç konuşulmaması ya da bilgisizlikten kaynaklı olumsuz konuşulması yerini normalleşmeye ve olumsuz düşünmemeye bırakacaktır. Bilgi Gökkuşağı LGBT Kulübü, salı günleri Kuştepe kantininde saat 18:00'de bir araya geliyor. İletişim için: bilgi.lgbt@gmail.com Şubat ayında Bilgi Üniversitesi'nde kurulan Gökkuşağı Kulübü'nü duymuşsunuzdur. Türkiye'nin ilk resmi eşcinsel kulübü olan Gökkuşağı gerek medyada gerekse kampüste büyük ilgi gördü. Kulüpten İzlem'le bu süreçte neler yaşadıklarını konuştuk. Bilgi Üniversitesi Gökkuşağı Kulübü: “'Öcü' eşcinsel imajı silinip normalleşecek”
  • 13. LGBT Gündem 11 Eurovision şarkı yarışmasında Ukrayna'yı temsil etmek üzere travesti Verka Serdyuchka'nın aday seçilmesi ülkede tepkilere ve "Yarışmadan çekilelim" çağrılarına yol açtı. Ülkenin en popüler komedyenlerinden biri olan Serdyuchka'yı kaba ve bayağı bulan muhalifler Serdyuchka'nın kuklasını yakarak seçimin iptalini istediler. Meraklısına: Verka Serdyuchka karakteri aslında bir televizyon şovu için yaratılmıştı. Sovyet döneminde doğan, orta yaşlı kadınlarla dalga geçiyordu. Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği'nin geleneksel olarak düzenlediği Eşcinsel Onur Haftası bu sene 27 Haziran 1 Temmuz 2007 tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleşecek. Bu sene 10.su yapılacak olan Onur Haftası'na dünyanın dört bir yanından lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel katılacak. Film gösterimleri, forumlar, partiler, konser ve atölyelerin düzenleneceği Hafta'nın en beklenen anı hiç kuşkusuz eşcinsel onur yürüyüşü ve sonrasında düzenlenecek Hormonlu Domates Ödülleri töreni olacak. Bu senenin en homofobikleri kimler seçilecek merakla bekliyoruz. Meraklısına: 2005'ten beri dağıtılan Hormonlu Domates Ödülleri, Türkiye'de homofobik söylemler üreten kişi ve kuruluşlara veriliyor. 2 Nisan'da CNN Türk'te yayınlanan ve "Eşcinsellik" konusunu işleyen Cosmopolis programının 9 Nisan'da gösterilecek ikinci bölümü gerekçe gösterilmeden yayınlanmadı. CNN Türk yetkilileri, "ara verdik" dışında açıklama yapmazken, eşcinsel örgütleri ve bireyler gönderdikleri şikayet e- postlarına da yanıt alamadılar. Meraklısına: Sevim Gözay'ın sunduğu programın ilk bölümünde kadın eşcinselliği konuşulmuştu. Eşcinsel yayıncılığına yeni bir kardeş geldi: Lubunya. Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği'nin çıkardığı, travesti ve transeksüellere yönelik hazırlanan bültende tanıklıklar ve haberlerin yanı sıra cinsel sağlık hakkında bilgiler de bulunuyor. Geçen sene Ankara'nın Eryaman semtinde travesti ve transseksüellere yönelik düzenlenen şiddet olaylarının sanıklarından Şammas Taşdemir'in yargılanmasına Sincan 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde başlandı. 26 Nisan 2007 tarihinde görülen duruşmaya Pembe Hayat ve Kaos GL derneklerinin yanı sıra Küresel Eylem Grubu (KEG) da katıldı. Davacı Dilek İnce ve Arzu San'ın araçlarını gasp edip ölümle tehdit ettiği iddia edilen sanık Taşdemir, suçlamaları reddetti. Meraklısına: Mahkeme giriş ve çıkışında travestileri ölümle tehdit eden sanığın yargılanması 14 Haziran'a ertelendi. 9 Mart'ta İzmir'in Buca ilçesinde Şirinyer'deki evinde, boğazı kesilerek öldürülen işadamı Saim Kayhanmete'nin zanlısı 25 yaşındaki inşaat işçisi F.O. ifadesinde “Bana ilişki teklif etti. Ben de çok sinirlendim. Boğazını kestim ve kalbinden bıçakladım" dedi. Cinayet üzerine araştırma başlatan polis, Kayhanmete'nin işyerindeki bilgisayarını incelemeye almıştı. Kayhanmete'nin öldürülmeden bir gün önce bir arkadaşlık sitesinde, "Zilli Sultan" ve "Kleopatra" rumuzlarını kullanarak bir kişi ile konuştuğunu belirleyen polis, zanlının bilgisayarının IP numarasının peşine düşmüştü. F.O. ile birlikte ona yardım eden bir kişi daha gözaltına alındı.
  • 14.
  • 15. 13 Son zamanlarda erkekler ve erkekler hakkında bir şey zaman noktasında durmakla birlikte, adı inceden inceye yazmak istiyordum. Çünkü Marguerite Yourcenar'ın telaffuz edilmiş fakat kadın-erkek ilişkisine uydurularak Alexis'i ile Alan Hollinghurst'ün son romanı The Spell'i sınırları katı biçimde belirlenmiş ilişkilerinde bir strateji (Büyü) bir arada okuyorum. Yourcenar'ı tarife gerek yok; tedirginliği taşıyorlar: "Acaba bana ne zaman Hollinghurst ise Türkçe'de henüz yayınlanmadı ama dokunacak? Ben ona ne zaman dokunmalıyım, ne özellikle ikinci romanı The Folding Star ile İngiliz zaman okşamama izin verecek?" Tekrar birbirini edebiyatının gerçekten 'Avrupalı' birkaç yazarından biri... seven erkeklerin fotoğraflarına döndüm. Bu Fakat iki kitap da işime yaramadı. Yourcenar'ın ilk fotoğraflardaki erkekler, yaşadıkları yüzyıl ya da yıllar, romanına, genç bir erkeğin ayrıldığı karısına yazdığı itiraf birbirlerine besledikleri sevginin niteliği ne olursa olsun mektubu olan Alexis'e Türkçe'de elbette bir kere daha kaybetmekten ya da acı çekmekten -en azından içinde hayran oldum. Hollinghurst'ün İngiliz dilinin bulundukları anda- korkuyor gibi görünmüyorlar. bakımlı bahçesinde gezinen, birbirleriyle Onları Alexis'e, Justin, Robin, Alex ve girift romantik bağlar içindeki Justin, Danny'ye tercih etmemek mümkün Robin, Alex ve Danny'sini de takdir değil. Önemli olanın erkekler ve haz, ettim. Ama sonuçta iki kitaptaki 'hayat erkekler ve erkekler, erkekler ve kadınlar bilgisinden de bunaldığımı fark ettim. değil, erkekler ve şefkat olduğunu İnsan bu kadar hayat bilgisi düşündüm. biriktirmişse, bütün cevapları biliyorsa, hiçbir şey onu şaşırtamıyorsa roman Genellemeyse genelleme; erkeklerin yazmaya, hatta yaşamaya ne gerek var belki biraz parlak bir alev gibi yanıp 'gibi oldum'. (Son zamanlarda sönüveren, bütün duyguları, heyecanları Türkçemize giren güzel bir tabir.) gibi sömürülmeye, kullanılmaya -bkz. Yourcenar ile Hollinghurst'ü kristal futbol maçları- daha yatkın şefkatleri kusursuzluklarıyla başbaşa bırakıp gene de iyi bir şeydir. Bazen insanlığın yazıdan vazgeçmeye karar vermiştim... daha 'akılcı yarısı' olduğuna inanasım ki, pek de sahip olmadığım bilgisinden gelen kadınların şefkatlerinden farklı, çok tesadüfleriyle beni sevindiren hayat, çocuksu, besleyici bir şey. Ayrıca karşıma çok daha alçakgönüllü bir kitap büyütmeyin, haz da o kadar ciddi bir çıkardı; Affectionate Men adında bir fotoğraf sorun değil. Ne de ıstırap. Ruhtur kirlenir, Omo ile albümü. (Sevecen Erkekler ya da Müşfik Erkekler deyince temizlenir. Birbirlerini hangi biçimde olursa olsun çok Türkçe'de kitabın iması çıkmıyor, bu sıfat bu dilde her seven bütün erkekler; birbirinize, -geyik dışında,- en son şeye rağmen/ hâlâ/ henüz erkeklerden o kadar da ne zaman kuvvetle, şefkatle sarıldınız? uzaklaşmış değil anlaşılan.) Bu başlığı, kitabın imasına da (Bu yazı Ömer, Yıldırım, Selim için) uygun düşecek biçimde, 'Birbirini Seven Erkekler' diye 30 Mayıs 1999, Radikal İki çevirmek isterdim. Çünkü kitapta fotoğrafın icadından bu yana çekilmiş sayısız fotoğraf içinden seçilmiş yüz yirmi kadar kol kola, elele, omuz omuza, kucak kucağa, baş başa -bunların hepsi aynı şeyler değil- erkek arkadaş fotoğrafı var. Albümdeki erkeklerin birbirleriyle ilişkilerinin niteliği bazen cinsel, bazen değil, bu fotoğraflar bazen 'askerlik hatırası' gibi bazen gizlenmemiş bir tutkuyla dolu, bazen tatlı biçimde mahçup bazen komik biçimde yırtık, bazen aslında masum bir kucaklaşma bazen çok erotik bir resmiyet kılığında... Bu fotoğraflarda belli ve önemli olan tek şey, bu her sınıftan ve yaştan bir sürü erkeğin birbirlerine değişen ölçülerde 'muhabbet besledikleri'ni görmek. Ne var ki ciddiyeti önemserim. Yeniden Yourcenar'ın şiddetle analitik kahramanı Alexis'e döndüm. Alexis, öncelikle kendine ait bir 'durum' saydığı erkekleri sevmeye karar verişini bir 'vahiy' gibi anlatıyordu: "... O sabah güzellikle karşılaştıysam bu benim kabahatim değildi". Ya da, daha ileride: "Daha o zamandan seziyordum ki, haz ciddi bir konudur: insana ıstırap verebilecek olan şeyi ciddi bir biçimde ele almak gerekir." Yourcenar'la tartışmak ne haddime. Ama alçak sesle söyleyebilirim ki hayat bilgisi bir fetiş, bir dikiz aynası nazarlığı haline gelebilir, ya da bir ruh prezervatifi haline. Nitekim Hollinghurst'ün Robin, Justin, Alex ve Danny'si de Alexis'in durduğu noktanın çok ilerisinde bir Erkeklerin şefkati Fatih Özgüven Erkeklerin belki biraz parlak bir alev gibi yanıp sönüveren, bütün duyguları, heyecanları gibi sömürülmeye, kullanılmaya -bkz. futbol maçları- daha yatkın şefkatleri gene de iyi bir şeydir. Amerika 1940'lar; sokak ortası. Erkeklik
  • 16. LGBT Gündem 14 Erkeklik Bir zamanlar pek çok kadını ekrana kilitleyen bir dizi vardı: Aliye. Kocası tarafından aldatılan, kaynanasından şiddet gören, çocukları elinden alınan bir kadındı Aliye. Başının üstünde bir mağduriyet halesiyle dolaşan bu kadına seyirci acıdı, onu bağrına bastı. Aliye'de temsil edilen kadınlık, çoğu izleyici için güçlü bir kadın olmanın erdemleri üzerine kurulmuştu. Başına gelen onca felakete rağmen ayakta kalabilmesi gücünün bir ifadesi miydi, yoksa katlanmak zorunda olduğu bir durum muydu? Kendisine tecavüze yeltenen kocayı bile “çocukların hatırına” affedebilme becerisi nasıl bir kadınlık bilgisi gerektiriyordu? Fedakar anne şapkasının altında daha ne kadar ezilebilirdi bir kadın? Dizideki koca Sinan'ın iki çocuğunu kalkan gibi kullanıp Aliye'yi elinde tutmaya çalışması, başaramayınca da “ahlaksız” kadın vurgusunu devreye sokarak ortalama seyircinin de kafasını karıştırması neydi peki? O iki çocuk nasıl oldu da travmaların ardından hala sağlıklı-mutlu çocuklar olarak gülümseyebildi hayata? Aliye nasıl kanser olmadan, kalp krizi filan geçirmeden yaşamaya devam edebildi? Güvendiğin dağlara yüzlerce kez kar yağsın, içine olmadık acılar düşsün, sen kalk, yine de yürümeye devam et! En azından şiddetli kocana müşfik gözlerle hâlâ bakabiliyor ol! Onu affetmeyi dene ki örnek alsın seni kadınlar! Kocaları ne yaparsa yapsın “çocukları için” dayansınlar. O çocuklar da görsün ve öğrensin erkekliğin ve kadınlığın o kadim bilgilerini, o çerçevenin içindeki berbat resmi! Televizyon dizilerinin seyirciye sunduğu hayal dünyası, elbette ki arkası boş bir dekordan ibaret değil. Bize izletilen tüm o öykülere yanı başımızda ya da bizzat içimizde rastlamak mümkün. En 'melek' haliyle, 'canavar' kaynanasını ya da kaba kuvvetten medet ummakta bir sakınca görmeyen kocasını affedebileceğini düşünen yalnızca Aliye mi?.. O dokunulmaz 'töre'nin, o demir leblebinin dilinde bıraktığı pasla ne yapacağını bilemeyen Sıla'dan ne kadar uzağa koyabiliriz kendimizi? Bedeninin sınırları törenin bayrağıyla çizilen kadınlara yalnızca 'dizi kahramanı' deyip geçebilir miyiz? Adını bile akılda tutmadığımız gelmiş geçmiş pek çok dizide, dövülen, sövülen, tecavüz edilen, öldürülen ya da süründürülen kadınlar da içimizden birileri değil miydi? Asmalı Konak'ta 'ağa' kocasının yüzünü gözünü morarttığı Bahar'ın gözyaşlarını her gün kaç kadın kendi yanağından siliyor, bilen var mı? Yıllar önce Flash TV'nin 'kült' yapımı Gerçek Kesit'te 'oyun'laştırılan gerçek yaşam öyküleri üçüncü sayfa haberlerinde her gün karşımıza çıkmıyor mu? Binbir Gece adlı dizide, patronunun birlikte geçirilecek bir gece karşılığında 150 bin, ikinci bir tur içinse 300 bin dolar teklif ettiği Şehrazat'ın öyküsü nikah masasında nihayete ererse kaç kişi ayaklanır? En fazla kaç kişi vicdanın o ılık rehavetiyle “Oh be, sonunda evlendiler” demeyi kendine yedirebilir? Bütün bu öykülerdeki o korkunç erkek rolleri acıklı öyküler, sevdalı diyaloglar, iç sızlatan yalvarışlar, af dileyen bakışlar ya da hıçkırıklarla süslendiğinde nasıl da kabul edilebilir, anlaşılabilir, hoşgörülebilir oluyor, değil mi? Erkeklik bir Selen Doğan Aliye'de temsil edilen kadınlık, çoğu izleyici için güçlü bir kadın olmanın erdemleri üzerine kurulmuştu. Bedeninin sınırları törenin bayrağıyla çizilen kadınlara yalnızca 'dizi kahramanı' deyip geçebilir miyiz? Asmalı Konak'ta 'ağa' kocasının yüzünü gözünü morarttığı Bahar'ın gözyaşlarını her gün kaç kadın kendi yanağından siliyor, bilen var mı? B TA UDUR
  • 17. Tehlikeli bir oyun “erkeklik” olduğuna inanacak. Aliye'nin, kocasının üniversiteli bir kızı hamile bıraktığını, kızın da intihar ettiğini öğrenmesiyle bir anda parçalanan mutlu aile Öğrenilmiş erkekliğin dünyadaki bütün kötülüklerin tablosunu, tam da kendinden beklendiği gibi onarmak sebebi olduğuna inanın ya da inanmayın, erkekliğin yerine, çocuklarını da alıp başka bir hayatı seçmesine sonradan edinilen 'bir şey' olarak, varoluşun o kaygan anlam veremeyeceği gibi, bin bir özre “rağmen” zemininde yalpalarken tokat gibi kadınların yüzünde Aliye'nin kocasına niçin dönmediğini de defalarca patladığını gözden kaçırmanız imkansız. anlayamayacak. Şehrazat'a “bir gece” için yüzlerce Kadınlığın o incelikli bilgisini hepten yok etmeye banknot öneren patronun, bir zaman sonra, bu yaralı yetecek kadar büyüyüp güçlensin diye bizimki gibi kadına masal okuyarak aşkını itiraf edip evlenmek toplumların cilalayıp durduğu o erkeklik nasıl böyle istediğini söylerkenki o makul, haysiyetli, aşık ve çocuk kural tanımaz, sınır bilmez bir halde parlayıp duruyor halini görüp televizyon karşısında sinirden tırnaklarını diye sormayalım kendimize. Yanıtı bilsek de bilmesek yemeyecek. Çünkü aklının bir köşesinde o bozulmaz de biz o erkekliği çeşitli biçimlerde üretmeye devam ezber, kaidesi sağlam bir heykel gibi duruyor ve sık sık edeceğiz nasılsa! Erkek çocuklarımızın henüz el kadar çınlıyor olacak: “Erkektir, yapar!” Ve bebekken çırılçıplak fotoğraflarını biz kadınlar, evde, sokakta, işte, çekip gururla eşe dosta okulda karşılaştığımız, toprağı, göstereceğiz; olmadı, “Kendin havayı ve suyu paylaştığımız göster” diyeceğiz. Kızlarımızı erkeklerle tehlikeli bir oyun o d a l a r a ç e k i p “ o r a s ı n ı ” oynadığımızı bal gibi biliyor kimselerin görmesine izin olacağız. Erimez bir katılıkta vermemesini tembihleyeceğiz; sürüp giden roller ayrılığının belli regl olduğunda bunun ne noktalarda güç bela uzlaşması olduğunu ona fısıldayarak bu bile, bu oyundaki ezberimizi durumu evdeki erkekler dahil bozmaya yetmeyecek. Zira, biz herkesten saklaması gerektiğini değilsek annemiz, o da değilse anlatacak, ona kadınlığı kapalı büyükannelerimiz kadınlara da kapılar ardında öğreteceğiz. Bir erkeklere de önce “erkekliğin” ne oğul doğurduğumuzda onun demek olduğunu öğrettiler, hem bütün öyküsünü “Aslanlar gibi bir de yüzlerce örnekle. evlat olacak, askere gidip vatana borcunu ödeyecek, evini Sonra kendimiz yaşayıp gördük: geçindirecek parayı kazanacağı Erkeklik bu tabudur. Sanıldığının iyi bir iş bulup göğsümüzü aksine, kadınlıktan daha fazla kabartacak, 'temiz' bir kız bulup kapanmıştır kendi üzerine. Yasak evlenecek…” diye yazmaya bölgeleri daha çoktur erkekliğin, b a ş l a y a c a ğ ı z . K ı z ı m ı z ve yasaklar delindiğinde, doğduğunda ise tek derdimiz egolardan kurulu o kat kat ona çeyiz hazırlamak ve bir auradan sızan güç, erkekliğin kocanın soyadını alacağı güne kan kaybı olur. Mesela, “erkek kadar “namusunu” korumak dediğin” pembe gömlek giymez, olacak. Biz kızımıza hayırlı bir sevdiğini belli etmez, süt içmez, kısmet ararken, oğlumuzu, ağlamaz ve gülmez, dedikodu evleneceği kadının karşısına yapmaz, bakımlı olamaz, yemek daha “deneyimli” çıksın diye yapmaz, temizlik hiç yapmaz!.. “provaya” göndereceğiz. Kız Bunları yaparsa da erkek olmaz! çocuklarımızı hanım hanımcık, erkek çocuklarımızı hercai yetiştireceğiz. Biri bütün gün Felsefeci Myriam Miedzian, “Boys Will Be Boys” (Anchor sokakta gezip tozacak, diğeri bakkala bile giderken Boks, 1991) adlı kitabında, bir araştırmacının azarlarımızı yanında taşıyacak. Biri dövmeyi, sövmeyi görüştüğü bir annenin, kendisi gibi erkek çocuk sahibi öğrenecek; diğeri boyun eğmeyi, “kader” demeyi. birçok anneyle ortak kaygılarından söz ettiğini aktarır. Birini okullara göndereceğiz, diğerine evde kadın Bu genç anne, bir yandan oğlunun oyuncak silahlarla rollerini ezberleteceğiz. Kızlarımıza diyeceğiz ki oynamasından hoşlanmazken, diğer yandan, eğer “Erkektir, yapar”. Oğullarımıza diyeceğiz ki “Erkeksin, silahlara ilgi duymuyorsa oğlunun belki de “ileride yaparsın”. eşcinsel olacağından” endişe ettiğini söylemektedir. Miedzian bu görüş üzerine psikanalist Charles W. Sonra büyüyecek bu çocuklar, kadınlığın ve erkekliğin Socarides'in “eşcinsellik eğilimi gösteren çocukların nasıl da ayrı, nasıl da kesişimsiz iki dünya olduğu babalarından yeteri kadar sevgi görmemiş çocuklar bilgisiyle. Tüm güçlerin kendinde toplandığını olduğu” savına yer verir ama kitabına aldığı bu görüşün zanneden (nasıl zannetmesin, biz verdik ya bütün o hiçbir şekilde eşcinselliğe dair bir yargılama olmadığını güçleri eline) erkekler listesine adını ekleyecek bir dipnot olarak açıklamayı da ihmal etmez. oğullarımız. Bizzat görüp öğrendiği ne varsa hepsinin Socarides'in savı, erkekliğe dair ezberin yüzyıllardır sağlamasını bir bir yapacak. Sevgili olduğu kadına kısa korunagelmiş halidir aslında: Babalar erkek etek “giydirmemesi” gerektiğine inanacak mesela; çocuklarına erkekliği öğreten figürlerdir!!! onun “namusunu” koruması gerektiğine inanacak. Kadının “dövülebilir” olduğuna inanacak. Evlendiği Erkeklerle değil, erkeklikle derdi olan bir feminist kadını aldatacak, ama karısı başka bir adamın elini olarak şimdi sormam lazım kendime: İyi de, “erkeklik” tutarsa onu sokağa atacak... En fecisi de bunları erkek aslında nedir? olmaktan aldığı güçle yapacak. Bütün bunların 'Binbir Gece'de, patronunun birlikte geçirilecek bir gece karşılığında 150 bin, ikinci bir tur içinse 300 bin dolar teklif ettiği Şehrazat'ın öyküsü nikah masasında nihayete ererse kaç kişi ayaklanır? En fazla kaç kişi vicdanın o ılık rehavetiyle “Oh be, sonunda evlendiler” demeyi kendine yedirebilir?” 15
  • 18. Futbol dünyasının nasıl erkek bir dünya olduğunu uzun kopamayan, dünya ve başkaları ile kendisi arasındaki uzun tasvir etmeye hâcet var mı? Oyunun kendisinden ayrımları kuramayan, omnipotenz (her şeye kâdirlik) çok, oyun etrafında kurulan dünyadan söz ediyorum. fantezilerini aşamayan, böylesi bir iç içelik, akışkanlık Futbol maçı izleyen erkeklerin gümbürtülü beraberliği, içinde ilişkilerini ve kendini konumlandırmakta güçlük erkekçe bir otarşi idilidir. Başka herkese ve bütün çeken erkek, bilinçdışı bir tepkiyle sertlik imgelerine dünyaya karşı, iyi ihtimalle koyu bir kayıtsızlığın, o sarılarak ve yumuşak görünen her şeye, yumuşaklık kadar iyi olmayan bir ihtimalle saldırgan bir meydan imgesine savaş açarak bu zaafını örtmeye çalışır. Futbol okumanın dumanı tüter o idilin üstünde. Futbol üzerine da, sert oyun olarak, olgunlaşamayan erkeklerin tatlı tatlı veya asabiyetle atışan erkekler, erkek yaralarına merhem çalar. gürültücülüğünün temel birimlerindendirler. Mütehakkim jestler, çalımlar, kabarmalar, iri iddialarla, Oğlanlar ve ergenlerin futbol oynarken ölümcül bir horozluk talimi yapılır buralarda. Tribünler, zaten bu endişeleri, “beşlik yemek”tir: topun bacak aralarından narsistik ve homososyal cezbenin doruğa ulaştığı geçmesi! Futbol folklorunda 'delinmeyi', 'namusun ortamlardır. Yakın zamana kadar, oğlan çocuğunun gitmesini' simgeler bu; 'folloş oldu' derler. Sanki abi/amca/dayı tarafından 'ilk maçına' götürülmesi, erkekliğini kaybetmenin, karı ya da ibne durumuna neredeyse ilk genelev ziyaretine denk bir 'erkekliğe düşmenin simgesidir. Bazı fırlamalar rakip oyunculara geçiş' ritüeli olarak yaşanırdı zayıflasa da süren bir bacak arası yapmaya konsantre olarak oynar, çokları gelenek. Sözün özü: Futbol dünyasına katılmak, erkek çalım veya gol yememek kadar bacak aralarının hârim-i dünyasına girmenin, erkek olmanın ana yollarından ismetini kollamaya bakarlar. Bu provokasyonun içe biri. Futbol muhabbeti içinde nasıl yeniden üretildiğine, işlediği ortamlarda beşlik, habis bir eril zafer sevinciyle nasıl biçimlendirildiğine bakarak, erkeklik hallerinin bir kutlanır. Üst düzey maçlarda bile, bir bacak arasının, çözümlemesini yapabiliriz. tribünlerde neredeyse gole denk bir sevinç dalgası kopardığına rastlayabilirsiniz. (Memleketimiz -ve galiba Futbolun “erkek oyunu” olarak takdis edildiği, malûm. tüm Akdeniz havalisi- için konuşuyorum.) Erkekliğini Oğlanlar bunu daha ufacıkken, okulda, mahallede top kaybetmenin 'an meselesi' olduğu bir dünyada, cinsî oynarken işitmeye başlarlar. -Oyun kuralları itibarıyla kimliğinin şerefini tehditlerden korumak için her an nizamî ya da gayrınizamî- darbelere maruz tetik durmak gerektiği 'şuuruyla' yaşayan müteyakkız kaldıklarında, yere yıkıldıklarında, suratlarına, erkekliğin tipik bir simgesi gibi gelir bana bu 'beşlik böğürlerine, pipilerine okkalı bir top yediklerinde, yeme' kaygısı! özellikle kendilerinden büyük çocuklar, Danyal Topatanvârî naralanırlar: “Erkek oyunu oğlum bu!” Tribünlere geçe- Futbol oyunu, gerçekten sert bir oyundur. Sporun, lim… Zira erkek- özellikle futbolun medenîleşme ve şiddetin egemenlik oyunun ehlîleştirilmesi sürecindeki rolü üzerine düşünen kendisinden çok sosyolog Norbert Elias, bu oyunun kontrollü güç orada soluk alıp kullanma ve şiddeti 'ayarlama' mahâretini geliştiren veriyor. Tribün etkisini önemser. Erkek çocuklar futbol oynarken, bir şarkılarının, slo- bakıma, insanlığın bu medenîleşme ve şiddeti ganların, tezahü- ehlîleştirme sürecini bireysel deneyimlerinde yeniden ratların maçist yaşarlar! Gerçekten de yapıcı bir deneyimdir öyle cinsiyetçi içeriği, olabilir. Aynı zamanda herkesin malûmu. kendini sertlikle, sertliğe Taraftarlar, hasım dayanıklılıkla kanıtlama saydıkları herkesi deneyimi olarak, onların (rakip takımlar, erkek kimliğini tesis eden onların taraftarları, ve 'sınayan' bir deneyim yöneticileri, hakem- o l a r a k y a ş a n ı r b u . ler, spor bürokrasisi yetkilileri, bazen de kızdıkları kendi Buradaki 'ölçü' de önemli. oyuncu ve yöneticileri), her şeyden önce ona bir cinsî K l a u s T h e w e l e i t , 'zaaf' atfederek aşağılarlar: orospu veya ibne diye n a s y o n a l - s o s y a l i s t küfrederler. Kendi üstünlüklerinin mecazı da erkek hareketin psiko-sosyal olmaktır. Tersi de geçerli: Erkek olmanın mecazı da, dinamiğini incelediği üstün olmak, yenmek, ezmek. Gol atmanın ve galip Erkek Fantezileri adlı gelmenin eşanlamlıları 'sokma', 'koyma', 'girme'dir. etkileyici eserinde, sertlik Cinselliği bir ezen-ezilen ilişkisi, altta kalma-üste çıkma takıntısının, benliğin mücadelesi olarak; erkek cinselliğini sevişme değil de s a ğ l ı k l ı b i ç i m d e bir tahakküm pratiği olarak tahayyül etmenin dili, oluşamamasıyla ilgili tribün tezahüratlarında, sloganlarında kendi olduğunu anlatır. Anneden şehvetini çoğaltır. 16 Erkeklik Erkeklik ve futbol Tanıl Bora Yakın zamana kadar, oğlan çocuğunun abi/amca/dayı tarafından 'ilk maçına' götürülmesi, neredeyse ilk genelev ziyaretine denk bir 'erkekliğe geçiş' ritüeli olarak yaşanırdı zayıflasa da süren bir gelenek.
  • 19. 1970'ler ve 80'lerde kimi fanatik taraftar gruplarının futbol ortamına 'yanaşmasını' beraberinde getirdi. itibar ettiği bir ritüel vardı: Tuttukları takımın Özellikle Avrupa'da tribünlerin daha konforlu ve peşinden gittikleri deplasman seferlerine kerhane güvenli hale getirilerek ailece maç seyrinin bir hafta ziyaretini de dahil ederlerdi. Mola yerlerinde bira sonu eğlencesi seçeneği olarak pazarlanması, onun parası ödemeyerek, etrafı terörize ederek, yollarına yanında futbol magazininin medyayı işgal ederek bir çıkanlarla dalaşarak sergilenen vandalizmin bir pop tüketim nesnesine dönüşmesi, kadınları ve parçasıydı bu; aynı zamanda hasmını fethetmeyi ve bilhassa genç kızları stadlarda ve televizyonda maç aşağılamayı 'taçlandırıyordu'. Son Dünya Kupası'nda seyri âyinlerine katılmaya teşvik etti. Türkiye'de de üzerine epey tartışıldı: Bütün dünyada futbol bu eğilimi gözlüyoruz. Gerçi taraftar- kadınların turizminin yan dallarından biri fuhuş turizmidir. Hafif önemli bir kısmı, “ağza alınmayacak küfürlere” iştirak azarak 'sınırları aşma' şevki veren erkek dayanışması etmekte hiç de çekingen davranmıyorlar ve kadınlar içinde kendini muktedir hissediyorlar ve güç için kamusal alana çıkmanın en emin yolunu bir doz fantezilerini 'taçlandırmaya' ayartılıyorlar. erilleşmek olarak gören bir geleneği sürdürüyorlar. Ama tribünde kadın halleriyle bulunan kadınlar da var İllâ böyle uç biçimler alması gerekmez ama istisnâî ve toplamda kadınların ortama 'sızması', usul usul da denemeyecek bir sıklıkla aldığını da görüyoruz. Futbol olsa terbiyevî bir etki yaratıyor. Erkeklerin ortamı, erkeklere geniş bir kendini koyverme, azma kendilerinden ibaret bir dünyada yaşadıkları zannını sahası açıyor. Hiçbir şeyi takmadan içinden geldiği biraz törpüleyebiliyor, oyuna ve etrafa daha değişik gibi davranma hissini okşuyor. 'Neşelenmenin', dikkatlerle, biraz da mizahla bakmalarına katkıda 'kendini iyi hissetmenin' narsist-maçist tarzını teşvik bulunabiliyor. (Eşcinsel bireylerin futbol ortamında ve tahrik ederek yapıyor bunu: iddiacı, agresif bir kendi kimlikleriyle eğleşebilmesi ise, Türkiye'de hâlâ tarz. Meydan okuma ve pervasızlığını gösterme çok müşkül.) Bütün dünyada maço söylem, makamında eğlenceyi 'tırmandırırken', abartmaya gerçekten “erkekliğin son kalesi” olarak gördüğü yatkın. Sadece neşede değil, kederde de aynı dinamik futbol ortamının homososyal arılığının bozulmasını, işliyor: Takımı yenilince bir yandan hemen suçlular ciddi bir tehdit olarak algılıyor. tespit ederken bir yandan da somurtup sokurdanarak çevresindeki insanları kahreden taraftar; karşılaştığı Futbol oyunun kendisinin, oyun dinamiğinin, -ki sorunla baş edemeyen ve derdinin sorumluluğunu gerçekten güzel oyun!-, burada bahsettiğim ebedî anne babasına ya da en yakınlarına ya ergenlik fantezilerini, mütehakkim da karşısına ilk çıkana yıkarak bütün erkek kimliğini ve sair habaseti dikte âleme kin kusan ergen gibidir. ettiğini söyleyemeyiz. Futbol Kısacası, futbolun sosyal ortamı, ortamından söz ediyoruz esasen, ergenlik aşırılıklarına, 'ileri yaşlarda' futbol endüstrisinin, medyasının ve da sapılabilmesine cevaz veriyor. futbol alt-kültürünün biçimlendirdiği Böylece, (gûyâ) olgun erkeklerin, yapılardan. O ortamın başka türlü “içindeki çocuğu serbest bırakma” kurulmasının da imkânları var, romantizmiyle (buna 1 Nisan tarihli nitekim futbol alt-kültüründe başka Radikal İki'de Yıldırım Türker de politik, sosyal, kültürel değerlerin değindi), ergenliğin empatiye kapalı yeşerdiğine de tanığız. Sözgelimi FC kudret fantezilerini meşrulaş- St. Pauli Hamburg, skordan bağımsız tırmasına zemin hazırlıyor. Bir tür, olarak maçı bir ortak eğlence olarak ebedî ergenlik simülatörü işlevi yaşayan ve başka kimseyi değil görüyor. sadece her nevi mütehakkimi hor gören taraftar geleneğiyle, 'alternatif' Futbol ortamı, erkek homo- futbolseverlerin dünya çapındaki kült sosyalliğinin en güçlü kalelerinden kulübüdür. Başkanı, 2003'ten beri, biri. Erkek erkeğe 'takılmanın' saklı değil deklare- gey bir kurtarılmış bölgesi. Erkek otarşisinin tiyatrocudur. Bu arada, meraklısı, vaad edilmiş ülkesi. Cips, hamburger, Uluslararası Gey ve Lezbiyen Futbol pizza, çerez, kola, biranın harman Federasyonu'nun (IGLFA) İspanyolca, olduğu sehpaların arkasında İngilizce, Almanca yayın yapan divanlara yayılmış 'geyik yaparak' internet sitesine de bakabilir maç izleyen adamların manzarası, ( ) , m e s e l a modern şehirli orta sınıf erkekliğinin önümüzdeki Eylül'de Buenos Aires'te natürmortudur. Tribünde, özellikle düzenlenecek olan Birinci IGLFA ana kapıların üzerindeki, “demirin Dünya Kupası hakkında bilgi alabilir. üstü” tabir edilen kesimde, bir halay helezonu halinde omuz omuza, göğüs Tribünlerde yaşanan 'özgürleşme' göğüse, zıplaya zıplaya (bazen “zıpla, duygusunun karnavalesk bir neşeyi zıpla, zıplamayan ibne” diye tempo tetiklediği, egemenlere karşı bir tutarak) tezahürat yapan delikan- 'sınırları aşma' alanı açtığı örnekler lılarınki, daha ateşli bir 'erkek-erkeğe' çoktur. Daha 'rahat' bir erkeklik hali, halidir belki homoerotik heyecanlar tribünde de pekâlâ mümkündür da tespit edenler çıkacaktır orada. hatta tribün sayesinde bile olabilir! Son on beş-yirmi yılda futbolun eğlence endüstrisinin iri kıyım bir parçası haline gelmesi, kadınların w w w . i g l f a . c o m 17 Oğlanlar ve ergenlerin futbol oynarken ölümcül bir endişeleri, “beşlik yemek”tir: topun bacak aralarından geçmesi! Futbol folklorunda 'delinmeyi', 'namusun gitmesini' simgeler bu; 'folloş oldu' derler. Sanki erkekliğini kaybetmenin, karı ya da ibne durumuna düşmenin simgesidir.
  • 20. getirmeye, düzenlemeye çalışırız. Stereotipler yardımıyla, dünyadan alınan karmaşık ve yeni bilgi akışı düzenlenmekte, Bu çalışma, Richard Dyer'in oluşturduğu hüzünlü genç adam insanların yeniden sunum ve sınıflandırmaları erkek eşcinsel stereotipinin düşündürdükleri üzerine sağlanmaktadır. Her zaman kesin ve doğru yargılara kurulmuştur. Dyer, yeniyetmelik dönemindeki genç erkeğin varmamızı sağlamasa da stereotipler, pek çok noktada genel bir bocalama yaşadığını ve onu ne yapacağı konusunda toplumsal izdüşümler içermektedir. şaşırtan unsurlardan birinin de yetişkin erkeklerin Hayatın pek çok alanında olduğu üzere eşcinsellikte de kimi dünyasının ağır sorumlulukları olduğunu ileri sürer. Kuşku stereotiplerden söz etmek olanaklıdır. Richard Dyer erkek yok ki, ataerkil sistem öncelikle kadını bağımlı ve güçsüz eşcinselliğine dair üç stereotipin varlığından söz eder: kılmaktadır. Ne var ki Dyer'ın vurgusu bizi, erkeklerin bir ödül Kraliçe (queen), maço (macho) ve hüzünlü genç adam (sad gibi algıladıkları gücün peşinden koşarken neleri young man). İlk ikisinden farklı olarak hüzünlü genç adam kaybettiklerini sorgulamaya yönlendirmektedir. Çalışmada, henüz seçimini tam olarak yapmamıştır. Genç bir erkek bu noktadan yola çıkarak, erkek egemenliğinin her zaman ve olmakla birlikte fiziksel ve ruhsal olarak gerçek bir erkek yalnızca kadınları mı kurban konumuna soktuğu değildir. Bu aradakalmışlığı ve yolunu çizememişliği onun irdelenmeye çalışılmakta ve bu doğrultuda katı erkeklik hüznünün, melankolisinin birincil nedenidir. Sürekli acı ölçütlerine değinilmektedir. çeken bir figür olarak hüzünlü genç adamın, alacakaranlığı çağrıştıran aradakalmışlığını pekiştiren kimi nedenler bulunmaktadır. Dyer, yeniyetmelik dönemindeki genç erkeğin, pek çok nedenin yanı sıra, yetişkinlerin dünyasında Toplumsal cinsiyet en temel anlamıyla, kadınla erkeği, karşılaştığı katı erkeklik kalıpları karşısında bocaladığını ve sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik değerlerle birbirinden bir arayışa yöneldiğini ileri sürer. Dyer, ortaya attığı bu ayrıştıran bir sistemdir. Her kadın ve her erkek için aynı stereotipin yalnız Batı toplumları için değil neredeyse tüm kurallarla işlemese de, toplumsal cinsiyet sistemi, yine de toplumlar için geçerli olduğunu vurgular. Katı erkeklik kadınlığa ve erkekliğe dair kimi kalıpları ve fikirleri içinde ölçütleri, hayatın her aşamasında erkekten güçlü olmasının barındırmakta ve bazen dayatmaktadır. Özellikle, beklenmesi, yeniyetmelik dönemindeki erkeği ürkütür. Tıpkı geleneksel, ataerkil yapısını hala korumakta olan gece ve gündüzün keskin hatlarından uzak alacakaranlık gibi toplumlarda kalıp ve fikirlere daha sadık kalındığı yeniyetme erkek de toplumsal cinsiyetin oluşturduğu kadın söylenebilir. Bu tür toplumlarda toplumsal cinsiyete dair ve erkek dikotomisi arasında bir yolculuğa çıkar. Bunun itici keskin hatlı stereotipler kadınlığın ve erkekliğin gücü de zorlu erkeklik kurallarıdır. Ne var ki, bu bocalama bir oluşturulmasına kılavuzluk etmektedir. Burada karşımıza başkaldırı içermez. Hüzünlü genç adamın cinsel arzu ve mutlak ve kaçınılmaz olarak bir güç ilişkisi çıkmaktadır. kimliğindeki değişkenlik ve kurallara uyum sağlayamayışı Pronger, toplumsal cinsiyet tarafından belirginleştirilen bir toplumsal düzene karşı koymak istemesinden değil, kültürde, toplumsal cinsiyetin sınıfsal yapılarla benzeştiğini tamamen herşeyin belirsiz, ürkütücü olduğu gençlik ileri sürer. Ona göre erkeklere verilen güç kadınlardan döneminin o kendine özgü yapısından kaynaklanmaktadır. esirgenir ve kişi, bu bağlamda, hayatının her aşamasında [2] toplumsal cinsiyetinden etkilenir.[8] Erkeklere tanınan bu Dyer'ın bu stereotip üzerine yaptığı açıklamalar akla, güç ve erkek hegemonyasına dayanan yapılarda erkekliği erkeklerin yarattığı, erkeklerin kendileri dışında herkesi var eden stereotiplerin, değerlerin kadınlar gibi erkekleri de bağımlı kıldığı mutlak iktidar içeren sistemin; ataerkil olumsuz etkileyebileceği fikri bu çalışmanın iskeletini sistemin tüm erkeklere aynı 'olanak' ve gücü sağlayıp oluşturmaktadır. Bağlı olarak, Gauntlett, erkeklerin ve sağlamadığı sorusunu getirmektedir. Başka deyişle, kadınların kendilerini diğer cinsle daha eşit 'hissettiği' erkeklere ait bu dünyanın kurbanları kadınlar kadar erkekler Modern dünyada erkeklerin de kadınlar gibi daha iyi yaşam de mi olmaktadır? Bu sorulara yanıt aramadan önce ataerkil koşullarını arzu ettiğini ve krize girmiş erkekliğin daha çok sistemde yapılandırılan toplumsal cinsiyetin niteliğine kısa gündeme geldiğini vurgular [3]. Bu bakış açısı da çalışmanın bir değinmede bulunmak yerinde olacaktır. yapılmasında güdüleyici olmuştur. Hayatın her alanına yayılmış, gerçek bir denetim Öte yandan, toplumsal cinsiyet kavramı, daha çok kadınlara mekanizması olma görevini yerine getiren toplumsal cinsiyet gönderme yapılarak ele alınmakla birlikte doğrudan erkeklik kavramı kadın ve erkeği birbirinden ayıran derin bir olgusunu da içermektedir. Bağlı olarak, toplumsal cinsiyet dikotomiye dayanmaktadır. Biyolojik anlamda 'dişi ve erkek' üzerine yapılan çalışmalarda, kadınlar kadar erkeklere de olarak dünyaya gelen insana toplumsal olarak belirlenmiş değinmek kaçınılmazdır. Konuya Leslie Pierce farklı bir boyut roller, kalıpyargılar öğretilmekte, dayatılmakta ve 'dişi ve katar. Ona göre, toplumsal cinsiyet çalışmalarında sürekli erkek' belli değerler yüklenerek 'kadın ve erkeğe' "kadın" kavramının kullanılması, kadınların yalnızca dönüştürülmektedir. Ne var ki, bu dikotomi iki eşit parçadan kurbanlar olarak görülmesine, yalnızca ataerkillik üzerinde oluşmamaktadır. Levi-Strauss'un akrabalık üstüne çalışması durulmasına ve kadının öznel direnişlerinin gözden bu dikotominin eşitsizliğini açıklamamıza yardımcı olacaktır. kaçırılmasına yol açacaktır.[11] Bu bakış açısına inanmakla Evrensel bir yasak olarak ensest ilişki insanların birlikte, yine de çalışmada daha çok ataerkil sisteme akrabalarıyla evlenmelerini önlemekte ve kadını bir değinilecek ve kadınların kurban konumuna sokulduğu mübadele nesnesi haline getirmektedir. Kadın, bedeli durumlardan söz edilecektir. ödenen ve karşılığında emeği, üretkenliği ve bedeni 'satın alınan' bir nesneye dönüştürülmektedir [5]. Günümüzde hala pek çok toplumda farklı bağlamlarda geçerliğini korumakta olan bu bakış açısı kadını erkeğe ve erkeğin Stereotipler yaşadığımız evreni, içinde bulunduğumuz sahibi olduğu sisteme bağımlı kılmaktadır. Tersinden yola toplumu oluşturan insanları anlamak adına geliştirdiğimiz, çıkarsak, bağımlı kadının karşısına mutlak erke sahip bir bir çeşit kestirme yollardır. Yarattığımız bu stereotipler erkek profili çıkartıldığını görebiliriz. Bu noktada daha önce yardımıyla dünyayı daha kolay algılanabilir bir hale sorduğumuz soruları başka bir formülasyonla tekrar soralım: Toplumsal cinsiyette katı erkeklik ölçütleri ya da alacakaranlığa davetiye Bir erkek eşcinsel stereotipi olarak hüzünlü genç adam N. Aysun Yüksel Erkeklik 18
  • 21. 19 Erkeğin elinde tuttuğu bu güç nedir? Tüm erkekleri mutlu istenmektedir. Bağımsız ve yalnızca kendine güvenme edecek ve tüm erkeklerin yararlanabileceği bir erk savaşı üçüncü ölçüt olarak karşımıza çıkmaktadır. Erkeğin mıdır bu? Hepsinden önemlisi, elde edilecek gücün karşısında başkalarıyla bağlılık ilişkisi geliştirmesi, olumlu olumsuz nelerin feda edilmesi gerekmektedir? duygularını belli etmesi ataerkil sistemin arzu edilen erkeklik ölçütlerine ters düşmektedir. Herkesten güçlü olma ölçütü ise bir erkeğin yaşamının her alanına yayabileceği mutlak bir Geleneksel anlamda ataerkillik, akrabalık ilişkisi içinde erke vurgu yapmaktadır. Maddi, manevi ve fiziksel güç sahibi babanın üstünlüğü ve devletin otoriter, daha da çok olma hali erkeği adeta yenilmez tanrısal bir konuma klasikleşmiş pederşahi biçimiyle yaygınlaştırılan 'yaşlıların yerleştirmektedir [6]. Bir erkek olmak kişinin yaşamında kuralı', 'egemen yaşlı erkekler' anlamına gelmektedir [9]. sürekli bir mücadele vermesi demektir, der Norman Mailer. Tanımdaki 'yaşlı/yetişkin erkek' vurgusu bizi kaçınılmaz "Kral Arthur'un şovalyeleri gibi kendisiyle, kadınlarla, onurla olarak erkekliğin ilk aşamalarına, çocukluk dönemine sürekli savaşan, gerçek erkekliğin çağdaş koruyucuları hâlâ yönlendirmektedir. kişinin bir erkek gibi yaşaması için sertlik, mücadele ve zafer Erkek çocuğun sevgi nesnesi olarak anneyle ilişkisi, kız gerektiğine inanır. Yine Mailer'e göre erkek, 'hemen hiçbir çocukların yine sevgi nesnesi olarak anneyle ilişkisiyle zaman nihayet erkek haline geldiğini varsayamadığı' için karşılaştırıldığında asimetrik bir tablo ortaya çıkmaktadır. sürekli savaş halindedir [10]. Ataerkil iktidarın sürekliliğini Başlangıçta her iki cins için de anne ilk sevgi nesnesidir ve koruması sertlik ve hükmetmeye ilişkin aşırı erkeksi bir özdeşleşilen kişidir. Kız çocuk annesi aracılığıyla, doğru ya da idealin kurulmasına bağlıdır [1]. Bu uğurda pek çok erkek yanlış, önünde var olan kadın modeline bağlı kalır, anneyle çocuğu duygularına, hassasiyetlerine sırtını dönmek zorunda özdeşleşir. Ancak, erkek çocuğun ilk ve belki en güçlü sevgi bırakılmaktadırlar. Navaro'nun deyişiyle, toplumca yüceltilen nesnesinden ve onun ifade ettiği ev ortamından uzaklaşması, erkeklik uğruna "sürekli seferberlik halinde, insanca yaşama 'sürgün edilmesi' gerekmektedir. Böylece erkek çocuk dürtülerine yabancılaşmış, yakınlık ve duygu ihtiyaçlarını hayatının en büyük çelişkisini yaşar. Cinsel kimliğini 'erkeklik' adına ertelemiş, yaşam engellenmişi insan(lar)" oluşturabilmek için anneden, eş deyişle, kadın figüründen ne yaratılmaktadır [1]. kadar uzaklaşacağını, ne kadar farklılaşacağını saptamak ister. Dolayısıyla, kendini 'kadınsı' hissettiren duygu ve davranışlardan olabildiğince arınma yoluna gider [6] Sözü Hiç kuşku yok ki ataerkil sistemin asıl kurbanları erkeğe edilen tam bir bocalama sürecidir. Zira kız-erkek ayrımı bağımlı kılınan, emeği, üremesi, üretkenliği erkek tarafından olmaksızın çocuğun bakımının kadına yüklendiği ataerkil denetlenen kadınlardır. Kadınların toplumsal sistemlerin her yapılarda, baba (ve babanın ifade ettiği erkeklik), çoğu aşamasında alt kültürel (subcultural) ya da yan kültürel (co- zaman model alınmasına izin vermeyecek kadar uzak bir cultural) sınıflar olarak algılanmalarının nedeni ataerkil figürdür. "Bu yüzden erkeklerin kendi cinsel kimliklerinden bir yapıdır. Ne var ki ataerkil sistemin katı yapısı yalnızca türlü emin olamadıkları, bu güvensizlik yüzünden de kadınları değil, kimi zaman erkekleri de madur durumuna erkeklikle ilgili kalıp yargılara (stereotiplere) daha çok düşürmektedir. Başka deyişle, erkek güç ve bağımsızlığa bağlandıkları, her zaman erkekliklerini öne sürme karşı pek çok insani duygudan, yakınlıktan mahrum gereksinimi duydukları ileri sürülmüştür" [7]. Erkek kalmakta, sürekli ve kaçınılmaz bir mücadelenin ortasına çocukların yaşadıkları bu karmaşa sırasında dört elle atılmaktadır. Öte yandan erkeksi şiddetin kurumsallaşması sarıldıkları erkeklik ölçütleri ise oldukça katıdır. Gaylin, biçiminde yaratılan devlet gücünün "en sürekli ve en genel normlara uygun olma konusunda, erkeklerin kadınlardan kullanımları, erkekler tarafından erkeklere karşı olmaktadır. daha çok zorlukla karşılaştığını ileri sürer. [4]. Gilmore'a Devlet hem hegemonik erkekliği kurumsallaştırır hem de onu göre, erkeklik doğal bir süreç değildir ve içinde birçok garipliği denetlemek için çok büyük çaba sarf eder. Baskı nesneleri barındırmaktadır. Kendini sürekli yineleyen bu erkeklik tam da baskının failleri olan polis veya askerlerinkine nosyonu oldukça sorunludur. Bu nosyonu kazanmak için fazlasıyla benzeyen bir toplumsal profille şiddet pratiğine erkek çocuğu, sosyo-kültürel gelişmenin bütün aşamalarını bulaşan, genellikle genç erkeklerdir" [1]. Erkek hem içeren bir testten geçmek zorundadır [4]. Başka deyişle, erkekliğin erken dönemlerinde anneden ve bağlı olarak özel erkeklik, öğrenilecek ve kazanılacak bir şeydir. Oysa Gaylin'e alandan uzaklaşmakta hem erkek olmak adına zorlu bir göre, bir kızın kadın olmasına güçlü genetik emirler mücadele gerektiren bir rekabeti yaşamakta hem de içinde kılavuzluk eder. Erkek çocuğun erkekliğe geçişi ise üç var olduğu kamusal alanı yine kendisi için bir baskı alanına basamakta gerçekleşir. Gennep'e göre bunlar; anneden ve dönüştürmektedir. Bu tür açmazlarla dolu ataerkil sistemin kadın dünyasından kopmayı (1), bir ritüel yardımıyla yeniyetme erkekler üzerinde Dyer'ın sözünü ettiği ürküntüye erkekliğe geçişi (2) ve erkek toplumu içine yol açması olağan gözükmektedir. Kadınları ve aslında uyumlanmayı/kabul edilmeyi gerektirir [4]. Bir ritüel erkekleri dar kalıplar içine sokan geleneksel katı ölçütlerin yardımıyla erkekliğe geçiş erkek çocuğun erkek dünyasına dönüştürülmesi zaruri gözükmektedir. Bu dönüşümün ise geçişi anlamında sembolik bir anlam taşır. Müslüman kadının olduğu kadar erkeğin de çabasını gerektireceği toplumlarda sünnet, Yahudi toplumlarda 13 yaşındaki erkek üzerinde düşünülebilecek bir seçenek gibi gözükmektedir çocuklar için yapılan dini törenler bu ritüellere örnek olarak verilebilir. Ancak, sünnet gibi gerçek bir kastrasyon Kaynakça etkinliğinin erkeliğe geçiş sürecindeki çocuğu [1] Connell, R.W. Toplumsal Cinsiyet ve İktidar-Toplum, Kişi ve Cinsel yüreklendirmedeki etkisi tartışılabilir. Bu ritüelleri yerine Politika, Çev. Cem Soydemir, Ayrıntı Yayınları, İstanbul:1998. getiren çocuk yine de erkek dünyasına kabul edilmez. Bunun [2] Dyer, R., Matter of The Images, London-New York: Routledge,1993. için, hız ve özgürlük sağlayan ve biyolojik açıdan erkeksi [3] Gauntlett, D., Media, Gender and Identity, Routledge, London:2002. hissettiren bir araca sahip olmak; ilk içki; ilk sigara; ilk cinsel [4]Gaylin, W., The Male Ego, USA: Penguin Books, 1993. [5] Kılıç, S. "Türkçe 'kız' Sözcüğü", Varlık, sayı 1146, sayfa 5960, Mart deneyim ve kadınlarla birlikte olma sayısı; bıyık ya da sakalın 2003. çıkması; ilk tıraş; evden uzak ilk seyahat; diploma, meslek ve [6]Navaro, L., Tapınağın Öbür Yüzü-Kadınlar ve Erkekler Üzerine, Varlık unvan sahibi olmak erkek dünyasına kabul edilmenin Yayınları, İstanbul:1996. aşamaları olarak belirmektedir [4] [7] Onaran, O., Büker, S., Bir, A.A., Eskişehir'de Erkek Rol ve Tutumlarına Benzer ölçütleri David ve Brannon da ileri sürmektedir. İlişkin Alan Araştırması, Anadolu Üniversitesi Yayınları, [8] Pronger, B., The Arena of Masculinity, Summerhill Press, Araştırmacıların erkekliğe ulaşma yolunda ortaya attıkları ilk Toronto:1990. ölçüt erkeğin kadına benzememesidir. Bu ölçütle fiziksel [9] Remy, J., "Patriarcy and Fratriarchy as Forms of Androcracy", Men, imaların da ötesinde kadına yüklenen duygulu, duyarlı, yakın Masculinities and Social Theory, Ed. Jeff Hearn-David Morgan, Unwin ilişki kurulabilen, sıcak, hassas, işbirlikçi, destekleyici gibi Hyman, London: 1990. değerleri yadsımak da vurgulanmaktadır. Bunu güçlü ve [10] Segal, L., Ağır Çekim-Değişen Erkeklikler Değişen Erkekler, Çev.Volkan Ersoy, Ayrıntı Yayınları, İstanbul:1992. önemli kişi olma durumunu içeren ikinci ölçüt pekiştirir. Zira [11]Türköne, M., Eski Türk Toplumunun Cinsiyet Kültürü, Ark Yayınları, güçlü olmakla lider (ve çoğu zaman yalnız), her zaman önde, Ankara:1995. herkesin takdir ettiği, hayran olduğu kişi olmak anlatılmak Erkeklik idealinin oluşturulması Sonuç
  • 22. 20 Peki, ataerkilliğin bir sistem olarak varlığını da unutmadan, daha mikro ve daha yakından bir bakış sağlayan 'erkeklik'i sorgulamak, incelemek ve araştırmak bize ne fayda sağlayacak? Baskın erkekliğin değişmesinin önündeki engeller neler? Ayrıca erkeklik üzerine yapılan çalışmaların feminizme bir katkısı olacak mı? Erkeklik çalışmaları feminizmden ayrı tutulabilir mi? Bu soruları merak etsem de kendi başıma cevaplamam mümkün olmadığından, cevapları daha önce akademide feminizm veya erkeklik üzerine çalışma yapan on üç erkek ile 2006 yılı Mart ve Nisan aylarında yapmış olduğum görüşmelerden bulmaya 2 Erkek üzerine yazmak zordur, diyerek başlamıştı Yıldırım çalışacağım. Ataerkil bir yapıdan muaf olmayan Türker, “Toplum ve Bilim”in Erkeklik sayısına yazdığı üniversitelerde erkek olarak feminizm, toplumsal cinsiyet yazısında. Bir kadın olarak erkeklik üzerine yazmak ise ve erkeklik alanında çalışmalar yapmak bir takım erkek biraz daha zor mu olacak merak ediyorum. Feminist egemen önyargı ve zorluklara 'göğüs gerebilme'yi kadınların son yıllarda yükselmeye başlayan erkeklik gerektiriyor. Bu sebeple, akademi içersinde bu alanlarda çalışmalarına kadın oldukları için mesafeli durmaları, çalışan erkeklerin görüşlerini öğrenmek oldukça kıymetli. akademi içinde de feminist çalışmaların yalnız kadınlar Öncelikle görüşme yaptığım kişilerin bu alanlara ilgilerinin tarafından yapılabileceği yanılgısını hatırlatıyor. Erkeklik nasıl başladıklarını öğrenmeye çalıştım. Aldığım üzerine daha eleştirel düşünürken bu sürece kadınların cevaplardan ise erkeklerin feminizm, toplumsal cinsiyet ve dahil olmaması veya edilmemesi ayrıca erkekliğin erkeklik çalışmalarına yönelik ilgilerinin kabaca üç şekilde kurulmasında 'öteki' olarak ihtiyaç duyduğu kadının tekrar ortaya çıktığını fark ettim. Bunlardan ilki, feminizme yakın sessizleştirilmesi tehlikesini taşımakta. Bu sebeple, olan erkekler, yani feminist kadınlarla iletişime girmiş ya da erkeklik çalışmalarının ister teorik isterse pratik olsun kadın hareketine tanıklık etmiş erkekler. Bu alanlarda feminizmden olabildiğince faydalanarak ilerlemesinin daha çalışmaya başlayan erkeklerin diğer bir kısmı ise birebir sağlıklı olacağını düşünüyorum. kadın hareketi veya feminist kadınlarla karşılaşmasa bile Erkeklik derken, artık tek bir erkeklik veya erkeklik kendi yaşamlarından, çeşitli medya yayınlarından ve öykü, deneyiminden bahsedemeyeceğimizi, farklı sınıf, din, ırk roman gibi edebiyat alanlarından cinsiyetler arası eşitsizlik ve kültürlere bakarak da kabaca gözlemleyebiliyoruz. üzerine farkındalık geliştirerek araştırma-okuma yapan Tanınmış feministlerden Sandra Harding “evrensel bir kişiler. Görüşme yaptığım son grup erkekler ise bu alanla erkek olmadığını, fakat kültürel olarak farklı erkek ve ders veya teori kitaplarından tanışan ve bu tanışıklığı kadınlar olduğunu fark etmemizin hemen ardından, zamanla geliştiren erkekler. Örneğin feminist çalışma 'erkek'in sonsuz yoldaşı 'kadın'ın da ortadan kalktığını yapan görüşmecilerden biri bu alanla tanışmasını şu 1 görürüz” diyerek aslında kadın deneyimlerinin de şekilde ifade ediyor: birbirinden hayli farklı olduğuna dikkat çekmişti. Bu anlamda feminist külliyat, 'iktidar'ın cinsiyetinin erkek olduğu teşhisini yapan ve her ne kadar farklı deneyimlere sahip olsalar da cinsiyetler arası ilişkide erkeğin gerisinde tutulan kadınların verdiği karşı mücadele olarak adlandırılabilir. Buradan hareketle feminizm, geliştirmiş olduğu eleştirel düşünce sayesinde sadece kadınları değil, Başka bir görüşmeci ise feminizmin kendi erkeklik erkekleri de kendi deneyimleri üzerine sorgulamaya itti. deneyimlerini sorgulamayı nasıl teşvik ettiğini şöyle Ataerkil sistemin ve erkek iktidarın sadece kadınları anlatıyor: ezmediği, aynı zamanda erkeklerin de yaşamlarını sürekli ispatlanması gereken bir erkeklikle derinden etkilediğini kabul etmemiz, feminizm sonrası gelişen toplumsal cinsiyet ve erkeklik çalışmalarına dayanıyor. Bu noktada hem dünyada hem de Türkiye'de ilk defa eşcinsel hareket tarafından heteroseksüel erkekliğin sorgulanması, erkeklik üzerine eleştirel bakışın yine erkekler tarafından geliştirilmesi açısından önemli dönüşümlerden birini oluşturmakta. “Feminizm benim için aradığım şeyi bulmak gibi bir şeydi. Dillendiremediğimi dillendirmemi sağladı, hani rahatsızlık hissedip o rahatsızlığın ne olduğunu bilemezsin ya, bi yerin ağrıyor gibidir de, ama neresi bilemezsin, feminizm belki bana neremin ağrıdığını gösterdi, bana kavramlar verdi.” “Bütün o etkileşimde feministler ne söylüyorlarsa, ne anlatıyorlarsa orada erkek özne açısından kendime baktım ve yetersiz buldum, ihmal edilen o özneleştirilen erkeğin ya da erkekliğin de aslında özne olmadığıydı. Ne söylendiyse kendi deneyimlerim üzerinden, feminizm bana hitap etti fakat bu hitap tarzı, yani erkek cinsiyetinin içinden konuşma noktasında eksikti. İşte o eksikliği giderme yolunda kafa yorma imkanı açtı. Onu Yasemin Akis Erkeklik “Hem dünyada hem de Türkiye'de ilk defa eşcinsel hareket tarafından heteroseksüel erkekliğin sorgulanması, erkeklik üzerine eleştirel bakışın yine erkekler tarafından geliştirilmesi açısından önemli dönüşümlerden birini oluşturmakta.”
  • 23. 21 kışkırttı, onu teşvik etti... (Erkek iktidarı,) psikolojik olarak daha rahatlayacağını düşünse de erkeklerin sürekli kendi aralarında kendi ataerkilliğin ona kazandırdığı, getirdiği somut şeyler erkekliklerini müzakere etme, kendi erkekliklerini var. Onları kaybetmek istemesi çok kolay değil, sınavdan geçirme zorunluluğu getiriyor. Bu baskıyla zannetmiyorum. Soyut olarak eleştirmeyi birazcık da erkeğin hayatının hiç de iyi gittiğini mürekkep yalamış her erkek yapabilir ama somut düşünmüyorum. Yani bunun kabul edilebilir bir kazanımlardan vazgeçmek hakikaten zor. Ona insanlık hali olduğunu düşünmüyorum. O yüzden gelince erkekler problem çıkarıyorlar.” bence (bu eleştirinin yolunu açtığı için) erkeklerin daha çok feminizmi düşünmeleri, feminizme yaklaşmaları ve feminist olmaları gerekiyor.” “Toplumsal eşitsizlikler kendinize yöneldiği zaman, iyice kaçarsınız zaten. Şimdi bu toplumda erkeklerin egemenliklerini kırmak, benim de egemenliğimi kırmak anlamına gelmeyebilir. Ben kendi kafamda kendi eşitsizliğimi kırsam bile kendi gündelik hayatımda, yaşamımda kırmam daha zor. Kaldı ki “Yani sana da sinmiş olan bir sistemin varlığını bana verilen avantajları reddetmem daha da zor. görünce bir kere şeyden rahatsız oluyorsun, bugüne Ben de dahil erkeklerin bunu kaybettiğini kadar düşündüğün sen aslında sen değilmişsin. zannetmiyorum. Toplumsal ayrıcalıklarımı cebime Aslında senden daha üstün olan bir sistemmiş ve bu koyuyorum, yine bu tip yorumlar yapıyorum. Bu senin çok önemli bir yapıtaşınmış. Bu beni bireysel büyük bir çelişki. Yani burada samimi olarak olarak rahatsız eden kısmı.” söyleyeyim: Kadın-erkek konusunda ne kadar sofistike olsan da toplumda var olan ataerkilliğin, yani toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sana sağladığı avantajları ciddi olarak yok edici bir hayat tarzı ve eylemin içine girmiyorsun.” “Bunları incelemenin sonucunda erkekliği ele alıp tartışabileceği, eşcinselliğin, daha doğrusu cinsellik hallerinin (heteroseksüellik, homoseksüellik, transseksüellik, biseksüellik vb.) aralarındaki farklar üzerinden de yol alınabilecek.” “Eğer ataerkilliği öğrenen erkekler, ataerkilliği ortadan kaldırmak için bir katkıda bulunmuyorsa bize kötü haber vermiş oluyorlar.” “Genç bir erkek, işte kızkardeşiyle eşit şartlarda değil yani. Bulaşığı kızkardeşi yıkıyorken o, İnternette istediği gibi takılabiliyor. Bunun ataerkillikle beraber değişebileceğini düşünürse kolay kolay istemez yani (gülerek). Her ne kadar Bir başka görüşmeciye göre ise toplumsal cinsiyet bilgisine ve bilincine sahip olmak erkeklerin konuşurken daha dikkatli konuşmasına ama pratikte değişmeden kalmasına Feminizmle birlikte toplumsal cinsiyet ve erkeklik sebep olabilir: çalışmaları erkeklerin de kendi deneyimlerini görebilmesi açısından gerekli. Görüşmecilerin bir kısmı bu yüzleşme sonucunda söyledikleri ve yaptıkları bir takım düşünce ve pratiklerin kendilerine ait olmaması bir yana, sistemin ürünü olduğunu fark etmelerinden dolayı büyük rahatsızlık duyduklarını söylediler: Kültürel, sınıfsal, dinsel ve benzeri kodlarla aslında nasıl yoğrulduğumuzu en parlak biçimde anladığımız ve algıladığımız zamanlar, yukarıdaki anlatıya benzer biçimde kendi içselleştirdiğimiz yapıyla yüzleşmemiz sonucunda oluyor. Bu anlamda erkeklerin kendi erkeklikleri Erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini politik olarak zannettikleri şeyle yüzleşmeleri de benzer biçimde kabul etmeleri, çevrelerindeki diğer kadınlar ve erkeklerle cinsiyete bağlı davranış ve beklentilerinin üzerine eleştirel kurdukları ilişkileri değiştirmeleri için yeterli olmayabilir. düşünmeleri açısından çok önemli bir potansiyel Bu da erkekleri, hem ataerkilliği bilmeleri hem de onu oluşturmakta. Bu yüzleşmenin gerçekleşebilmesi için değiştirmek için istekli veya samimi bir çaba sarf erkeklik çalışmaları, bireysel veya sosyal gruplar etmemeleri durumunda toplumda ikincilleştirilen üzerinden öz-eleştiri taşıyan çalışmalar yapabilir. Çünkü cinsiyetlere karşı daha tehlikeli kılacaktır. Çünkü kibar, kendini sürekli yenileyen kapitalizm ve ataerkil sistem eşitsizliklere başını sallayan ve inceltilmiş bir erkeklik, karşısında erkekliğin cinsiyetlere verdiği zararları farklı ataerkilliğin hafiflemediğini fakat biçim değiştirdiğini düzlemlerde, kadın ve erkek deneyimleri üzerinden gösterir bize. Bu noktada yazının başında söylediğim duymaya ihtiyacımız var. düşünceyi tekrar vurgulamak gerekiyor: Erkeklik Öte yandan, erkekler tarafından yapılacak çalışmalar çalışmalarının başta tahayyül edilmeyen bir şeye kadınların giremedikleri ve neredeyse tümüyle dönüşmemesi için mümkün olduğunca feminizmi bilerek, erkeklerden oluşan meclisler, spor alanları ve özellikle ondan faydalanarak ve feminizmden öğrenerek devam askeri kurumlar gibi kurumsal eleştirileri de oluşturma etmesi lazım. Bu da şu anlama geliyor; erkekler tarafından olanağına sahip. Askerliğin ne kadar eril, uç noktada ya p ı l a n a ra ş t ı r m a l a r ı n t e o r i k ç a l ı ş m a l a r l a disiplinli ve de sorgulanamaz bir kurum olduğu bize her sınırlandırılmadan, feminist teorinin çıkışında olduğu gibi, defasında, 'vicdani red'de verilen tepkide olduğu gibi gündelik pratiğe dönmesi ve pratikten beslenmesi oldukça tekrar hatırlatılıyor. Bu şekilde kurumsal olarak erkekliği önemli. Diğer bir deyişle, pratiğe yönelen erkeklerin incelemek ve araştırmak yalnız kadınlar tarafından sadece benzer düşünenlere değil, kendileri gibi yapılamayacak araştırmaları da gerçekleştireceği için düşünmeyen ama profili oluşturan erkeklere de ulaşmaları feminist teoriye, dolayısıyla da feminist harekete politik gerekiyor. Ayrıca araştırma salt erkekleri merkeze katkıda bulunacaktır. Bunlara ek olarak, erkekliği koymadan erkeklerin diğer erkekler, kadınlar ve çocuklarla incelemek görüşmeciler tarafından ayrıca şu açıdan önemli vb. kurdukları ilişkileri göz ardı etmeden, kendi ilişkilerinde görülmekte: öz-eleştiri yapmayı unutmadan ilerlemeli. Bu sayede yalnız erkeklere odaklanıp iktidarın daha görünür olduğu cinsiyetler arası eşitsiz ilişkileri kaçırmamış oluruz. Ve son olarak, yine feminist teoriden hareketle, erkekliğin ataerkil ve kapitalist sistemler tarafından da yeniden üretildiği, biçim değiştirdiği görülerek, kurumsal ve yapısal boyutları Şimdiye kadar anlatılanlardan erkekliği sorgulamanın unutulmadan ele alınması oldukça kritik. Bunları göz ardı birçok fayda sağlayacağı çıkarılsa da bir de erkekler adına ederek yapılan toplumsal cinsiyet ve erkeklik bunlara ulaşmanın önünde duran engellerden bahsetmek çalışmalarının bir yönüyle eksik kalacağını düşünüyorum. gerekiyor. Görüştüğüm kişilerin neredeyse tamamına Çünkü bir görüşmecinin söylediği gibi: yakın bir çoğunluğu erkeklerin kendi ataerkil örüntüleri ve erkeklikleriyle yüzleşmenin çok önemli olduğunu düşünse bile bu farkındalığın kendi pratiklerini değiştirmek için yeterli olacağına inanmadıklarını söylüyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri ise her ne kadar rahatsız olunsa da ataerkil sistemin erkeklere kurumsal, yapısal veya ideolojik birçok çıkar ve ayrıcalıklar sağlaması: 1 Harding, Sandra “Feminist Yöntem diye Bir Şey Var mı?” içinde Çakır, S. Ve Akgökçe, N. (ed) Farklı Feminizmler Açısından Kadın Araştırmalarında Yöntem, İstanbul: Sel Yayıncılık, syf 40 2 Bu görüşmeler “Profeminist Erkekler: Akademide Feminizmin Gizli Müttefikleri mi?” başlıklı yüksek lisans tezi bağlamında gerçekleştirilmiştir.
  • 24. 22 Erkeklik Korku ruhu yer bitirir Koruma, istikrar, güven sunan toplumsal cinsiyetlerimizin aynı anda “toplumsal cinsiyetten düşme”, “cinsiyet uçurumunun ucunda asılı kalma”, “toplumsal cinsiyet duvarına çarpma” gibi keder ve ıstırap dolu deneyimler yaşattığını kim inkar edebilir? Ankara'yı bilirsiniz. Tumturaklı deyişler, kocaman bayraklar ve Atatürk resimleriyle bezeli devlet binalarını da. Ölüm korkusuyla değil de, ölümsüz bir Şey'in ürettiği korkuyla baş etme biçimini hatırlattıkları için olsa gerek, bugünlerde Türkiye'de erkeklik üzerine düşünürken aklıma düşen ilk imgeler bunlar. Bir türlü öldürülemeyen, yok edilemeyen, ortadan kaldırılmayan ve insana ömrü boyunca musallat olan bir Şey'in ürettiği korkuyla baş etme çabasının, güç, iktidar, bağımsızlık, özdeşlik ve sınırlar dili olarak erkeklikle, bu dilin yerleşik, sabit ve kapalı mekanıyla değil, erkekliğin kayganlığıyla bir ilişkisi olmalı. Erkekliğin arızaları ve kazalarıyla; mesela ataerkil söylemin tesis ettiği ikili karşıtlıkların işlemediği, tökezlediği, erkekliğin elinden sürekli kaçan, kontrol edemediği fazlalıklarla ... Erkekliğin peşini bir türlü bırakmayan bu korku ve bu korkuyla baş etme biçimi, erkekliğin toplumsal anlam alanını kapatan ya da sınırlayan, böylelikle de kontrol ve bütünlükle özdeş varsaydığımız iktidarının çizilmişliğini, engellenmişliğini, yani hadım edilmişliğini gösterebilir mi? Bu korkuyu sürekli kılan psişik mekanizmalar, cinsel fark'ın heteroseksüel normun bizi içine yerleştirdiği “eril” ve “dişil”, “erkek” ve kadın” kategorileri arasındaki fark değil, bir türlü çizilemeyen, sürekli aşılan ve dağıtılan bir sınır olduğunu ima etmez mi? Ya da toplumsal cinsiyetin, içine asla bütünüyle dahil olamadığımız bir maskeli balo olduğunu? Bir yandan koruma, istikrar, güven sunan toplumsal cinsiyetlerimizin aynı anda “toplumsal cinsiyetten düşme”, “cinsiyet uçurumunun ucunda asılı kalma”, “toplumsal cinsiyet duvarına çarpma” gibi keder ve ıstırap dolu deneyimler yaşattığını kim inkar edebilir? Umut Tümay Arslan Annem Hakkında Her Şey Pedro Alma ovar (1999) d