Bu sunum Fethiye Merkezde yer alan ve halk arasında Yılmaz sineması olarak bilinen Aya Nikola kilisesinin ilgi çekici hikayesini, değişim ve dönüşüm süreçlerini gözler önüne sermektedir.
BİR YAPININ İZİNİ SÜRMEK: SİNEMADAN FETHİYE (MEGRİ) AYA NİKOLAS KİLİSESİNE...
1. BİR YAPININ
İZİNİ SÜRMEK
SİNEMADAN FETHİYE
(MEGRİ) AYA NİKOLAS
KİLİSESİNE...
Y. Mimar Meral OĞUZ
Doç. Dr. Zühre Sözeri YILDIRIM
Mimar Fulya POLAT
03.11.2017
2. Bu bildiri ile amacımız:
• Bu çalışma uygulama alanında karşılaşılan bir
yapı örneği üzerinden koruma kuramı ve bu
kuramın temel ilkelerinden biri olan koruma-
kullanma dengesi (?) kavramını ‘bir yapıya
müdahale boyutlarının nasıl belirlenmesi
gerektiği’ sorusu üzerinden tartışmaktadır.
3. İçerik…
• Yapının ve durumunun tanımlanması
• Arşiv kayıtları ve Fethiye Müzesi’ndeki yazılı
belgeler üzerinden yapının tarihlendirilmesi
• Tapu bilgileri ve plan şeması üzerinden yapı
adasındaki kadastral değişiklikler
• Depremlerin tarihsel verileri ve yapıya olası
etkileri (?)
• Mevcut mülkiyet durumu karmaşıklığına rağmen
kilisenin, kültür varlığı olarak izlerinin geleceğe
güvenle aktarılmasına yönelik yapılması gereken
minimum müdahaleler.
24. Koruma Kuruluna sunularak onaylanan
müdahale kararlarından bazıları….
• Kuzey cephedeki cephe duvarı ve mermer çerçeveli kapının açığa
çıkarılması
• Zemin döşemesinin açığa çıkarılması, özgün döşeme çıkmaması halinde
projede önerilen malzeme ile kaplanması
• Güvenlik önlemleri sonrası uzman ekiplerce ve Proje müellifi, Sanat Tarihçi
ve müze denetimi ile iç duvarların tüm yüzeylerinde itinalı boya raspası
yapılması, duvar resimleri araştırılması
• Doğu yönündeki konsollu bölümde sinemadan kalan platformun
kaldırılması, sahne platformu ön yüzeyindeki ikonastasisin üst
bölümündeki yerine yerleştirilen özgün 6 adet mimari parçanın müzeye
teslimi
• Kuzey duvarında yer alan kapatılmış pencerenin açığa çıkarılması
• Güney duvarında restitüsyon kararı olan pencere boşluğu, yüzeyde boya ve
sıva raspası sonrası, restitüsyon tezi doğrulanırsa, mülkiyet hakkını ihlal
• sınırlarının ötesine geçmeyecek şekilde pencere kartuşlarının uygulanması
ile pencerenin hissettirilmesi bir koruma ilkesi olarak önerilmiştir.
25. Statik ön inceleme raporundan…
• Yapılan mevcut statik incelemesinde şu an stabil görünen yapıda ara
kat döşemesinin kaldırılması uygun görülmemiş, bu nedenle yapı,
statik raporda belirtilen p=200kg/m2 yi geçmeyen hafif hareketli yük
tanımına uygun amaçlarla işlevlendirilerek kullanıma devam edilebilir.
Yapının kiralanması bu doğrultuda değerlendirme sonrası yapılabilir.
• Bitki ve ağaçların temele zarar verebileceği, ağaçların orman mühendisi
görüşü ile budanması, gerekirse kesilmesi ve kurutulması, mülkiyet
karmaşıklığı nedeniyle bahçede temizlik çalışmalarının belediyesince
yapılması
• Kilise özgün taş duvar yüzeyleri, doğal patinesine zarar vermeden
atıklardan temizlenmesi, hidrolik kireç esaslı derz malzemesi ile
derzlendikten sonra taş yüzeyleri yüzeyde tabaka oluşturmayan
nitelikte su itici özelliği olan sürme malzeme ile korunması
• Pencere söve ve lentolarını oluşturan özgün doğal taş malzemelerinin
bozulmuş kısımlarına özgün doğal taş malzeme ile mülaj yapılması.
• Mevcut haliyle mülkiyet hakları sebebi ile kamulaştırma olmadan üst
örtüde değişiklik yapılamayacağından, çatının mevcut üst örtü
malzemesi ve iç konstrüksiyon malzemelerinde deformasyonlar tespit
edilirse onarım yapılması.
26. Statik ön inceleme raporundan...
Sistemin yeni uygulamalara uygun hale getirilebilmesi için:
Uzman bir kuruluşça detaylı zemin etüdü yapılması. Açılacak sondajlar yapı içine
girebilir makinelerle ve en az 3 adet olmalıdır.
Kilisenin temel seviyesinde en az 4 ayrı noktada temel altına kadar kazı ile temel
sistemi ve dolgu niteliği tespit edilmeli. Beden duvarlarında köşe birleşimleri soyularak
gözlemlenmeli, özgün taşıyıcı taş/tuğla/harç/derz numunelerinin analizi yapılmalı
İlave yapı statik+betonarme projesi bulunamadığından taşıyıcı sistem rölövesi
yapılmalı,
Beton numuneleri alınarak mukavemet analizi yapılmalı, uygun saptama yöntemleri ile
donatı çap ve miktarı rölöveye işlenmeli ,
Yapılacak projede kilise ile ilave yapının dilatasyonla ayrıştırılılarak analizi
gerekmektedir.
Aksi halde kilise beden duvarlarının çeşitli yöntemlerle perdeleştirilerek ya da ilave
perde ve kolonlarla özgün haline görsel ve yapısal zararlar vermek söz konusudur. Bu
statik hesap çok da kesin olmayan yaklaşık yöntemlerle yapılabileceğinden, belki de bu
işin uzmanı bir diğer mühendis için doğruluk taşımayan ve tartışılabilir bir proje
konumunda olabilecektir.
27. Statik ön inceleme raporudan….
Ya da günümüze sadece beden duvarları kalan
ve kilise formunu çok yıllar önce yitirmiş ve geri
dönüşü mümkün olmayan ayrıca özel mülkiyet
olarak tapuda tescilli ve karma yapının bir
bölümü olan kalıntı; yukarıdaki belirtilen
işlemlerden sonra korunabilir.
Yapı her yıl periyodik olarak oluşturulacak bir
teknik heyetçe incelenmeli, durum raporlanmalı,
yapısal eleman bazında onarım/güçlendirmeye
gidilmelidir.
28. Bitirirken…
Vurgulamak istediğimiz temel nokta; benzer
duruma düşmüş anıtsal yapılara yapılacak yeni
müdahalede
• ‘Koruma kullanma dengesi’,
• ‘Yeniden işlevlendirme’ ve
• ‘Taşıyıcı sistem rölövesi/restorasyonu’
kavramlarının yeniden tartışılması ihtiyacı,
• Mimarlık, sanat tarihi, inşaat mühendisliği ve
hukuk alanındaki disiplinlerin birlikteliğinin
önemidir.
29. Kaynaklar
• Arar, O. (2014). Statik Rapor.
• Atar, Z. (2013). Fotoğraflarla 1899 Aydın-Denizli Depremi. Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, 13(27), 5-32.
• Bakanlık Arşivi 1, 227Za/1310 (Hicri), Dosya No: 12, Gömlek No: 1310, Fon kodu: İ.HUS.(Miladi 1895).
• Bakanlık Arşivi 2, 19/Za/1316 (Hicri), Dosya No: 9, Gömlek No: 66, Fon kodu: Y.EE.KP.(Miladi 1901).
• Bakanlık Arşivi 3, 05/B/1337(Hicri), Dosya No: 98, Gömlek No: 66, Fon kodu: DH.ŞFR.(Miladi 1922).
• Bozyiğit R. and Tapur T. (2010). Güneybatı Anadolu'da Terkedilen Bir Yerleşim Merkezi: Kayaköy (Fethiye). Marmara Coğrafya
Dergisi, 22: 363-387.
• Cin, T. (2007) Türkiye İle Yunanistan’daki Azinlik Vakiflarinin Hukuki Düzenlemelerinin Karşılaştırılması, Dokuz Eylül
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (9), Özel Sayı, 1111-1143
• Demir E. (2015). Parsel Restitüsyonu İçin Hazırlanan Teknik Rapor. 2015
• Gültekin, H. (2007). Osmanlıca Tapu Terimleri Sözlüğü, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tapu Arşiv Dairesi Başkanlığı,
• Karaca B., EKLENECEK
• Öcal, H. (1958) 25 Nisan 1957 Fethiye Zelzelesi, Ankara Maarif Vekaleti İstanbul Kandilli Rasathanesi Sismoloji Yay. (3), 1-4.
• Özcan H. Ö. (2016). Fethiye'de Kaybolmakta Olan Bir Rum Kilisesi: Aziz Nikolaos. Basileus 50. Yılında Kaunos / kbid, 237-256.
• Özcan H. Ö. (2016). Muğla İli Fethiye İlçesi'nde Bulunan Aya Nikolas Kilisesi Restitüsyon Raporu, T.C. Kültür ve Turizm
Bakanlığı Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü 48.03.445 nolu dosya kapsamında, Muğla.
• Yanatma S. (2001) - Fethiye Depremi (1957). Toplumsal Tarih Dergisi (86), Tarih vakfı Yayınları, 52-60.
https://www.academia.edu/14186696/Fethiye_Depremi_1957_
• Yazıcı M. (2012). 1852 Meğri Depremi. Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi(28).
• İnternet Kaynakları
• www.koeri.boun.edu.tr/sismo/depremler/thistoric.htm
• http://www.fethiyetimes.com/just-visting/13187-exploring-fethiyes-recent-past.html
• http://www.fethiyedepremtesti.com/depremvefethiye.html
• https://tr.boell.org/tr/2015/06/23/turkiyenin-toprakla-imtahani-bir-mulksuzlestirme-tarihi
• http://hukuk.deu.edu.tr/dosyalar/dergiler/dergimiz9ozel/tcin.pdf
30. Teşekkür
Çalışmanın gerçekleştirilmesinde katkılarından dolayı,
• T.C. Fethiye Kaymakamlığı Müze Müdürlüğü’ne
• T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu Müdürlüğü’ne
• T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Fethiye Tapu Müdürlüğü’ne ve Muğla
Kadastro Müdürlüğü Fethiye Kadastro Birimi’ne
• T.C. Fethiye Belediyesi’ne
• Rumca kaynaklardan yaptığı çeviriler için İstanbul Rum Patrikliği’nden
Alaşehir (Philadelphia) Metropoliti Meliton’a
• Kiliseyi içeren eski Fethiye fotoğrafları konusunda destek sağlayan Yrd.
Doç. Dr. İlker Mete Mimiroğlu’na
• Yapıyı çözümlememiz ve tanımlamamızda katkılar sunan Sanat Tarihçisi
Yrd. Doç. Dr. Hatice Özyurt Özcan’a ve İnşaat Mühendisi Orhan Arar’a
teşekkürlerimizi sunarız.
Editor's Notes
1987’deki kurul kararı ile Kentsel Sit ilan edilen alan içindeki Aya Nikola kilisesi, bulunduğu parsele 60 lı yılların sonunda inşa edilen bir otel-işhanı yapısının tadilatı söz konusu olduğunda, farkedilmiş ve 2006 yılında kültür varlığı olarak tescillenmiştir.
Bu çalışma kapsamında Aya Nikola Kilisesine ilişkin yapılan veri taraması zamansal açıdan iki aşamalı gerçekleştirilmiştir. İlk aşama profesyonel anlamda, konunun otel-iş hanı yapısından kaynaklı bir iş olarak ofisimize gelmesi ve Anıtlar Kuruluna yapıya ait rölöve-restitüsyon-restorasyon projelerinin hazırlığı aşamasında yapılan incelemeler, ikinci aşama ise bu çalışmaların akademik bir yayın haline dönüşmesi amacıyla geliştirilerek yeni kaynakları araştırmaya dahil etme sürecindeki incelemelerdir. İki aşamada da elde edilen verilere ek olarak, bu süreçteki araştırma deneyimi ile korumaya ilişkin resmi ya da özel kişi ve kurumlarla yapılan görüşme ve incelemeler önemli soru ve sorunları ortaya koyarken, beraberlerinde farklı çözümlere de ışık tutmaktadır.
Bu soru işaretinin anlamı şudur? Kilisenin çan kulesi yapının özel mülkiyete geçişi olan 1953 yılından hemen sonra sinema işlevi verilirken mi yok olduğu yoksa 1957 depremi sonrasında mı yok olduğunu tespit edemememizdendir. Satıştan önce ve mübadeleden sonraki bir zaman aralığında yok olmuş olabileceğini de düşünmekteyiz.
Soldaki Aya Nikola kilisesinin bugünkü yerinde ne çan kulesi ne kilisenin çapraz tonozlu üst örtüsü ne de apsisi bulunmuyor. Yalnızca etrafını yatayda ve düşeyde saran yapı kütlesinin altında kısmen beden duvarları mevcut.
Yunanistan'daki bir dernek vasıtasıyla Dr. İlker Mimiroğlu’nca elde edilen sağdaki ve alttaki fotoğraflarda kilise çan kulesiz olarak görülmektedir.
Soldaki çan kuleli fotoğrafta kimi toprak damlı yapıların sağdakinde kiremit çatılı hale geldiğini, solda yamaçlarda daha az yapı olduğunu ve mevcut yapıların da belki de mübadele sonrası dönemin aynı Fethiye / Kayaköy örneğinde olduğu gibi davranışsal etkileriyle (ahşap elemanların sökülüp yakacak olarak kullanıldığı?) metruk hale geldiğini görmekteyken, sağda ise bu metruk hale gelen yapıların belki de mübadele ile gelenlerce onarılıp kullanılmaya başladığını, yamaçlara yeni yapılar eklendiğini ve çan kulesinin de yok olduğunu görmekteyiz. Renk ve dokusundan anladığımız kadarıyla sağdaki foto ile aynı tarihte çekilmiş ve tonoz üst örtünün sağlam olduğu fakat çan kulesinin yok olduğu döneme ait alttaki fotoğrafta, -soldaki fotoğraftaki çan kulesinin yeri ile karşılaştırıldığında- çan kulesi, alttaki fotoğrafta sağdan 1. gözün arkasında yer almalıydı. Bu kulenin yok oluşunun 1957 depremi ile bir ilgisi olup olmadığını buraya kadar çözemedik.
OSMANLI TOPLUMUNDA GAYRİMÜSLİMLER VE İNŞA FAALİYETLERİNE İLİŞKİN KISA BİR BİLGİ VERMEK GEREKİRSE;
18. yüzyılın ikinci yarısındaki siyasal gelişmeler, Osmanlı toplumuna dış etkenlerin müdahalesini gündeme getirmiştir. Rusya ile yapılan Küçük Kaynarca (1774) ve Aynalıkavak Antlaşmaları (1779) ile Osmanlı Devletinde yaşayan Ortodoks cemaati üzerinde Rusya’nın himayesi kabul edilmiş, ardından da Hıristiyanların saray izni ile yeni kiliseler yapabilmeleri ve eski kiliselerini onarmalarına ilişkin mutabakat sağlanmıştır.
Tanzimat ve Islahat fermanlarının işlerliğe kavuştuğu 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar olan dönemde yönetimin getirdiği kurallar ve sınırlamalar sonucu Ortodoks Kiliselerinde Bazilikal plan tipi yaygın olarak kullanılmıştır. 1. Mahmut Dönemi’nden itibaren ise (1808-1839) Hıristiyanların kilise inşa etmelerine ilişkin yasak kaldırılmıştır, kilise inşaatı veya onarımlar padişah fermanı ile serbest bırakılmıştır. Bu imtiyaz ile birlikte, Osmanlı imparatorluğu topraklarında inşa edilen Rum Ortodoks kiliselerinin genel planı Bazilikal planlı kilisedir. Kiliseler, cemaatin yoğunluğuna göre tek nefli veya üç nefli olabilmektedir. Çan kulesi ve büyük kubbe inşasına bazı örnekler dışında izin verilmemiştir.
Karaca 1994, s. 35; S. Pekak, “18-19. yüzyıllarda Anadolu’da yaşayan Gayrimüslim İmar Faaliyetleri ve Foça’daki Post-Bizans Kiliseleri”,1996, s.75.
Batı ve güneybatı Anadolu’daki ve Ege Adalarındaki çağdaşı örnekler göz önüne alındığında Fethiye Aya Nikola Kilisesi ve Kayaköy'deki benzerlerinin, plan özellikleri, inşa tekniği, kapı pencere tasarımları, litürjik öğeleri ile aynı özellikleri gösterdiği izlenir.
Yapı, elimizdeki oldukça kıymetli verilerle restitüsyon projesini hazırlayabildiğimiz şu haliyle bile döneminin dini, mimari, kültürel ve sosyal yaşamını yansıtan önemli bir kültür varlığımızdır. Beden duvarları itibariyle mevcuttur ve kısmen bazı kayıpları olsa da orijinal varlığı hissedilebilmekte, plan şeması okunabilmektedir.
Rölöve planına göre kilisenin kuzey ve güney yönündeki sınırı (en ölçüsü) belliyken doğu ve batı yönündeki duvarlarının sınırları (boy ölçüsü) belli değildi. Apsisinin doğu yönünde olması gerektiğini biliyorduk. Restitüsyon planını oluştururken, hemen yakındaki örneklerden Kayaköy kiliselerinin plan şemaları ile karşılaştırma yaparken, Yunanistan’daki bir dernekten elde edilen fotoğraflar elimize ulaştı. Bu fotoğraflar bize Aya Nikola kilisesinin Kayaköy’deki kiliselerle aynı plan şeması ve çapraz tonozlu benzer strüktür özelliğine sahip olduğunu göstermiştir. Aya Nikola kilisesinin Kayaköy kiliselerinden farkı Narteks bölümünün üst örtüsünün de çapraz tonozlu Naos kısmındaki gibi kemerli tepe pencere gözleri ile sonlandırılmasıdır. (Bir önceki slaytta Taksiyarhis kilisesinin Panaiya Prigiotissa kilisesinden 1 aks (çapraz tonozlu göz) daha fazla olduğunu görmüştük.
Solda yukarda kilisenin yığma kagir taş söveli pencerelerinden biri, sağda narteksin arka bahçeye açılan kemerli boşluğunun izi, solda altta ana cadde yönünden giriş kapısının mermer söveleri, sağda arka cephede tonoz alt seviyesinde bulunan kat silmesinin mevcut izi.
Mavi çizgi parselin tarihsel değişimi
Gri çizgi yapının tarihsel değişimi
İnceleme alanının bulunduğu Fethiye ve çevresi, ülkemizin en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alması nedeniyle tarih boyunca -özellikle 1851 ile 1896 yılları arasında- 6 büyük depremlere maruz kalmıştır. Bu depremlerden 1856 depreminin Fethiye ve çevresindeki yerleşmelerde dahi önemli yıkımlar oluşturması, şiddeti hakkında da fikir vermektedirFethiye’nin sarsıntıları bugüne dek farklı büyüklük ve etkilerde sürekli devam etse de, çalışma alanını etkilediğini düşündüğümüz diğer önemli depremler kuşağı 1957 depremi ve öncülleri, özellikle de 1957 depremi ile aynı gün içinde artçısı olmasına karşın daha da şiddetli vuran ikinci depremdir. Yanatma (2001) çalışmasında teknik olarak bu derece hasar oluşmasının nedenleri tartışılırken, yapı yapım teknikleri değerlendirilmekte ve yayınlanmamış olan ve Fethiye Belediyesi’nden alınan deprem sonrasında hazırlanan ve değerlendirmeler içeren bir rapora üzerinden, ‘Kireç harçla yapılmış taş duvarlar beton kadar dayanıklı olmayıp kısa ömürlü olurdu. Zelzelede yıkılan binaların çoğu tabii taş ve zayıf bir harçla inşa edilmiştir. Birçok binada duvar üstlerinde ve döşeme seviyelerinde yatay hatılları mevcut değildi. Hasarın çoğu duvarların eğilme noksanlığı yüzünden meydana gelmiştir.’ demektedir. Yine aynı kaynakta, ‘ilçedeki hastane, cezaevi, postane, ortaokul, sağlık okulu ve Belediye binasının tamamen yıkılmış olduğu, Yeni Cami ve diğer camilerin minarelerinin kısmen hasar gördüğü’ ifade edilmektedir. İçedeki halkın karmaşasını azaltmak için kamplar kurularak asayişin sağlanmaya çalışıldığını belirtirken, bunlar arasında Kilisenin de bulunduğu Debboy kampından da bahsetmektedir. Ayrıca başka kaynaklarda da sözü geçen İngiliz donanmasına ait Akdeniz Filosunun destek verdiği, hatta bu gemiden bir subay tarafından kentin içinde bulunduğu durumun fotoğraflandığı bilinmektedir.
Sonuç olarak, ilkçağlardan itibaren önemli depremlere maruz kalan Fethiye ve çevresinde meydana gelen depremlerde önemli bir can kaybı olmasa da etkilerinin daha çok binalar üzerinde görüldüğü anlaşılmaktadır. Hatta camiler ve eski kiliseler gibi anıtsal ölçekteki yapıların da kısmen zarar gördüğü anlaşılmaktadır.
İngiliz Subay David Parker tarafından Fethiye'de yaşanan depremle ilgili burada bahsi geçen fotoğrafların 18 adet olduğu ve yakın tarihte Fethiye Belediyesi’nce sergilendiği anlaşılmaktadır. Ancak bu çalışma kapsamında üzerinde inceleme yapma fırsatı olmamıştır.
Bir rivayete göre kiliseye sandalla da ulaşım varmış, o halde önündeki alan da dolgu alanı olabilir Fethiye genelinde sahilin doldurulması geleneği var zaten.
Tapu kayıtlarında «kilise» ibaresine ilk kez bu belgede rastlıyoruz. Onun dışında şu an yaşayan halktan yaşlılar bile bu yapıyı kilise olarak değil Yılmaz sineması adıyla biliyorlar.
Tahtani maa müştemilat bir bab Kilise (müştemilatı ile birlikte bir kilise) / T.C. Hazineyi Maliyenin malı iken bilmüzaide en çok arttıran Niyazi YILMAZ’a 15.001 Liraya ihale olunduğu, mal müdürlüğünün kaymakamlıktan muhavvel 23.2.1953 gün ve 90 sayılı yazıları ile bildirilmiş ve mal müdürü İbrahim Koçoğlu’nun bedeli alındığı ve takriri vermekle tescil olundu.
Arşiv çalışmalarına göre 1862 yılında inşa edilen ve 1900’lü yıllarda onarım geçiren ve Aziz Nikolaos’a atfedilen Kilise, özgün işlevinin ardından günümüze kadar sinema, mobilya mağazası, depo gibi farklı işlevleri barındırmış, ciddi boyutta fiziksel değişimler geçirmiştir.
Fiziksel değişimler sonucunda görünen manzara bunlardır.
Tapu kayıtlarına göre 1958 yılında kilisenin sinema olarak kullanıldığını biliyoruz. 60’lı yılların sonunda da siyah beyaz fotoğrafta görülen ve Kilisenin ön bahçesine yapılan yapının alt katlarının dükkan üst katlarının otel olarak kullanıldığını günümüz sözlü kaynakları vasıtasıyla biliyoruz.
Neden hukukçuların da devrede olması gerekir? Bir dini yapı söz konusu olduğunda hem maddi ve hem de manevi olarak mülkiyet hakkından söz edilebilir. Bu türden yoğun fiziksel değişim geçirmiş ve kamuya mal olmuş olması bakımından bir anıtsal yapının «mevcut izlerini» geleceğe aktarmak noktasında öncelikle hangi kriterlerle değerlendirme yapılmalıdır sorusuna sağlıklı bir cevap üretebilmek noktasında hukukçulara da ihtiyaç vardır. Elbette ki kabul olarak koruma kanunları her şeyin üstündedir. Burada mülkiyet hakkı kavramından bahsederken önce şunu sormak gerekir: Kimin ya da kimlerin mülkiyet hakkı? Kilise ve avlusu içindeki diğer yapıların bir ihale ile satılmasından sonra kamusal kullanımlı bir yapının özel mülkiyete geçmesi yani mülkiyet değiştirmesi sorununun yanı sıra, zaman içinde yapının mevcut izlerinin büyük ölçüde hissedilmesini engelleyecek kadar değişim göstermesi, yapılan yeni ilavelerle birlikte yapıyı yatayda ve düşeyde saran şekilde oluşan yeni mülkiyet haklarının oluşması sorunu vardır. Yani bugün yapıya restitüsyona dönülmesi yönünde bir müdahale yapılmak istense mülkiyet haklarının yeniden kamusal boyuta taşınması kimin önceliği olacaktır???