SlideShare a Scribd company logo
1 of 3
Download to read offline
Satınalma gücü paritesi teorisi
üzerine notlar

Globalleşme kelimesi; genişleyen uluslararası ticaret, sınırları aşan finansal kaynak aktarımı
yaratan, artan dış yatırımlar, büyüyen çok uluslu işletmeler ve ortak girişimler anlamına
gelmektedir. Global iletişim endüstrisinin çok uluslu yatırımlarının, global finans pazarının
tek tip üretim ve tüketim kalıplarının etkileriyle, var olan bütün coğrafi ve siyasi engeller
zorlanarak, sosyal ve kültürel yapıların ahenkleştirilmesi ve böylece değişik insanların değişik
hayat biçimlerinin giderek daha benzer bir yapı kazanması olarak tanımlanabilir (Oman,
1994, s.27) .

Günümüzde devletler ekonomik açıdan hızla birbirine bağımlı hale gelmektedirler.
Globalleşme olarak adlandırılan bu gelişme bütününde olumlu bir durum olarak
değerlendirilmektedir. Ekonomik globalleşme kavramı yani bir kavram olmasına rağmen
iletişimin hızla gelişmesi, uluslararası taşımacılığın ucuz ve kaliteli olması ve çok uluslu
şirketlerin faaliyetlerinin yoğunlaşması sonucu
etkinlik kazanmıştır. Uluslararası ticaret konusunda
ve sermayenin dolaşımında engellerin kalkması,
uluslarası işbirliğinin dünya çapında kaynak
kullanımının artması sonucu bir yandan ülkelerin
uluslararası ticarete katılımı hızla artarken diğer
yandan sınır ötesi finans piyasalarında yatırımlar
yoğunlaşmıştır.

Bu oluşum sürecinden sonra ekonomi politikasında
en önemli ve belirleyici unsurlardan biri, fiyatlama
süresinin, piyasa koşullarına bırakılmasıdır. Fiyatlama, piyasada serbestçe oluşacak
koşullarca belirlenmeli, arz ve talebe bağlı olmalıdır. Türkiye’de enflasyonun giderek artması,
cari işlemler dengesi açığının giderek büyümesi, reel yurt içi tasarruf ve yatırımlarının giderek
düşmesi krizin değişik yönleri olarak algılanmaktadır.
Finansal krizlerin sonucu ödemeler dengesi üzerinde yarattığı etkilerden biri, cari açıkların
artması gelmektedir. Sermaye girişindeki artış cari açığın artmasına olanak vermektedir
(Kepenek/Yentürk, 2000, s.216).

Ödemeler dengesi açığı, ekonomideki faiz oranlarını, reel ücret ve döviz kurunun oluşumu ve
işleyişi oldukça önemli ölçüde etkilemektedir. Ödemeler dengesinin giderek bozulması
sonucunda makro ekonomik ve dövizlerin sürekli dalgalanması ve milli paranın gittikçe
değerinin düşmesi, finansal piyasaların bozulmasına neden olmaktadır (Özker, 2000, s.109).

İç borçlarla dış borçlar arasındaki çizginin giderek belirsizleştiği günümüz mali ilişkilerinde
dış borç birikim süreçlerini de önemli ölçüde tetiklemiştir. Zira mevcut finansal krizin
aşılması dış finansmanı zorunlu kılmış, sorun IMF’den sağlanan önemli miktardaki dış
finansal destekle aşılabilmiştir. Büyüme ile dış kaynak arasında kurulan ilişki 2002 yılı ve
sonrasında da devam etmiş ve bu durum bu iki yıldaki dış borç gereksinimini beslemiştir.
2002 yılında ihracat ve stoklarda görülen artışla ekonomi tekrar büyüme sürecine girmiş ve
GSMH büyümesi %7.9 olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde 7,1 milyar dolarlık dış kaynak
sağlanmış ve bu kaynağın 1,5 milyar doları cari işlemler açığının, 5,6 milyar doları ise rezerv
artışının finansmanında kullanılmıştır.
Türkiye 2003 sonrası gerçekleşen cari işlemler açığının “doğrudan yabancı sermaye
girişlerine dayalı olduğu ve bu yüzden de sorun teşkil etmeyeceği” savı gerçeklerle
bağdaşmamaktadır. 2003 başından 2006 sonuna kadarki olan dönemde Türkiye’nin dış
borçları 68,3 milyar dolar artış göstermiştir. Bu rakamın yarısından fazlası (26,9 milyar dolar)
ise “kısa vadeli” borç şeklindedir.

Reel döviz kurunun belirlenmesi literatürde hala önemini koruyan konulardan biridir. Uzun
dönemde ve kısa dönemde reel döviz kurunun belirlenmesi konusunda çeşitli teoriler ve
bakış açıları vardır. Döviz kurunun belirlenmesinde satın alma gücü paritesi yaklaşımı en çok
kabul gören teorilerden biridir. Satın alma gücü paritesi teorisi “dünyada benzer malların
benzer fiyatlardan satılması” ilkesini temel almaktadır. PPP’nin, döviz kurlarındaki kısa
dönemli hareketleri çok iyi açıklayamadığı ancak uzun dönemde oldukça anlamlı olduğu
birçok ampirik çalışmada kanıtlanmıştır.
Satınalma gücü paritesi teorisi, tek fiyat kanununun bir mal yerine tüm mal piyasaları üzerine
uygulanması niteliğinde, ülkeler arasınadaki fiyat düzeyi farklılaşmasını ortadan kaldıran,
para birimi dönüştürme oranıdır. Ülkelerin genel fiyat düzeylerinin birbirine oranına eşittir.
Fiyat ile döviz kuru arasındaki ilişkiyi ölçmekte ve uluslararası karşılaştırmalarda
kullanılmaktadır.

Bir ülkenin yıllara göre gelişme düzeyinin belirlenmesinde genellikle, o ülkenin ulusal para
birimine göre sabit fiyatlarla kişi başına milli gelir rakamları temel alınmaktadır. Uluslararası
gelişmişlik düzeyi karşılaştırmalarında ise, ortak bir döviz kuruna dönüştürülen kişi başına
milli gelir değerleri kullanılmaktadır. Resmi ve serbest döviz kurları arasındaki farklılıklar ve
ülkelerdeki fiyat düzeylerinin farklı oluşu, bu tür karşılaştırmalarda döviz kurunun
güvenilirliğini yitirmesine yol açmıştır.

Satınalma gücü paritesi açısından Türkiye ekonomisi, dünya ekonomisinin neresinde diye
bakıldığında; satın alma gücünün, örneğin AB ülkelerine oranla daha düşük olduğu görülür.
Türkiye, satın alma gücü paritesiyle kişi başına düşen gelirde Avrupa’nın en düşük gelirine
sahip ülke konumundadır. 25 AB ülkesindeki satın alma gücü paritesi dikkate alınarak kişi
başına gelir düzeyi 100 kabul edilerek oluşturulan bir endekse göre, Türkiye’de 2003 yılında
27 olan kişi başına gelir düzeyi, 2004 yılında AB ortalamasına 2 puan yaklaşarak dikkate
alındığında yüzde 29’a yükseliyor. Buna göre Türkiye 25 AB üyesi ortalaması dikkate
alındığında yüzde 71 daha az kişi başına gelire sahip bulunuyor. (ASLAN, Nurdan, 2007)

Ulusal ekonomilerin yarattığı enflasyon oranı ve uluslar arası piyasalarda meydana gelen
değişimlerden kaynaklanan maliyet ve fiyat artışları, döviz kurlarını belirleyen başlıca
faktörlerdir. Ulusal ve uluslararası fiyatlardaki hareketlerin döviz kurlarını değiştirmesi,
paranın uluslararası ticaretteki rekabet gücünü ve satın alma gücünü etkiler. Kriz dönemi
sonrası döviz kuru serisinin grafiği incelendiğinde, 2001 Şubat krizinden sonra döviz kuru
serisinin ani bir artış gösterdiğini, seride düzensiz dalgalanmalar olduğu görülmektedir.
Buradan, kriz sonrası ani artış gösteren döviz kurunun, uygulanan döviz kuru politikaları ile
kontrol altına alınmış olduğu ancak kriz öncesi dönemdeki istikrarlı havanın yakalanmamış
olduğu söylenebilir.

Cari denge kısaca ekonominin tasarruflarıyla yatırımları arasındaki farktır. Biraz daha açık
ifadeyle cari açık, ekonomiler için mal dengesi (mal ihracatı eksi mal ithalatı), hizmet dengesi
(hizmet ihracı eksiz hizmet ithalatı), net gelir dengesi (yurt dışındaki ülke yatırımlarından
elde edilen gelir eksi yabancı sermayenin yurt içinde elde ettiği gelir) ve transfer dengesi
(yurt dışına sosyal yardım vb. sebeplerle ödenen maddi miktar eksi yurt dışından gelen
karşılıksız maddi yardımlar) değerlerini belirli bir zaman dilimi için toplanmasıyla elde edilir.
Ülkenin ödemeler dengesini sıfır olması için cari açık kadar yurtdışı fonun ülke içine girmesi
gereklidir. Bu da yurt dışından gelen yatırımcıların ülkenizden ev, bono, hisse senedi gibi
varlıkları satın alarak sermaye getirmesiyle olur.

Son yıllarda, ödemeler dengesi kapsamına dahil edilen “Serbest bölgelerin dünyanın ger
ikalanına net ihracatı”, kapsam dışına çıkarılan Türkiye’nin serbest bölgelere net ihracatından
genellikle fazla olduğundan, bu değişiklik cari işlemler açığını bir miktar azaltmıştır. Örneğin
serbest ticaret bölgesi tanım değişikliği, cari işlemler açığını 2007 yılında 711 milyon ABD
doları düşürmüş, buna bağlı olarak cari açığın GSYH’ye oranı yüzde 5,7’den yüzde 5,6’ya
gerilemiştir. 2007 yılının ikinci yarısından itibaren dış finansman imkanlarının göreli olarak
azalmış olması rezerv artışını da sınırlamış, buna karşın finansman ihtiyacı artmaya devam
etmiş ve bu durum Merkez Bankası rezervleri temel alınarak oluşturulan göstergelerde sınırlı
bir düşüşe yol açmıştır.

Türkiye 1994 ve 2001 yıllarında iki ciddi finansal kriz yaşamış ve bu krizlerin etkisini hala
yaşamakta olan bir ülkedir. Ülkemizin geçirdiği bu ciddi krizlerde yerel makroekonomik
istikrarsızlık ve yapısal problemlerin rolü büyüktür. Diğer taraftan yaşanan iki önemli krizin
dışında dünya ekonomisinde globalleşmenin etkisiyle dünyadaki krizlerden özellkle de Asya
ve Rusya krizlerinden etkilenmiş ve kur dalgalanmaları gözlenmiştir.

Ödemeler dengesi yaklaşımıyla hem satın alma gücü paritesi hem de pariteden sapmalar
açıklanabilmektedir. Ancak bu yaklaşımda da, tam olarak doğal işsizlik oranının
açıklanmaması ve dış dengeyle tutarlı bir döviz kurunun belirlenmesinin oldukça zor olması
gibi problemler bulunmaktadır. Özellikle de kısa dönemli döviz kuru değişimlerinin bu
yaklaşımla açıklanması oldukça zor görünmektedir.

Not: Bu yazı çalışma notlarımdan derlenmiştir, herhangi bir uzman görüşü yansıtmaz. Bazı
akademisyenlerden alıntılar yapılmıştır.



Kaynak: http://blog.erakbas.com/satinalma-gucu-paritesi-teorisi-uzerine-
notlar/#ixzz0iwLaZlOp

More Related Content

What's hot

Kur savaşı sunumu
Kur savaşı sunumuKur savaşı sunumu
Kur savaşı sunumuhavvatunc1
 
Tobb Sunumu Kuresel Kriz ve Turkiye
Tobb Sunumu Kuresel Kriz ve TurkiyeTobb Sunumu Kuresel Kriz ve Turkiye
Tobb Sunumu Kuresel Kriz ve Turkiyedynergie
 
Ödemeler Dengesi ve Finans Piyasaları
Ödemeler Dengesi ve Finans PiyasalarıÖdemeler Dengesi ve Finans Piyasaları
Ödemeler Dengesi ve Finans PiyasalarıProf.Dr.Havva TUNC
 
2008 ekonomik krizi ve Avrupa Birliği
2008 ekonomik krizi ve Avrupa Birliği2008 ekonomik krizi ve Avrupa Birliği
2008 ekonomik krizi ve Avrupa BirliğiMehmet SEZER
 
Küresel Ekonomi Krizi ve Türkiye
Küresel Ekonomi Krizi ve TürkiyeKüresel Ekonomi Krizi ve Türkiye
Küresel Ekonomi Krizi ve Türkiyedynergie
 
Türkiye ekonomisine bir bakış
Türkiye ekonomisine bir bakışTürkiye ekonomisine bir bakış
Türkiye ekonomisine bir bakışProf.Dr.Havva TUNC
 
Ekonomik i̇stikrar
Ekonomik i̇stikrarEkonomik i̇stikrar
Ekonomik i̇stikrarsadettin
 
Fed ve gelişen ekonomiler(revised)
Fed ve gelişen ekonomiler(revised)Fed ve gelişen ekonomiler(revised)
Fed ve gelişen ekonomiler(revised)Prof.Dr.Havva TUNC
 
2008 ekonomik kriz yeni
2008 ekonomik kriz yeni2008 ekonomik kriz yeni
2008 ekonomik kriz yeniHarunSaid
 
Avrupada borç krizi ve küresel piyasalar 2013
Avrupada borç krizi ve küresel piyasalar 2013Avrupada borç krizi ve küresel piyasalar 2013
Avrupada borç krizi ve küresel piyasalar 2013havvatunc1
 

What's hot (15)

Tfs banka sunumu1
Tfs banka sunumu1Tfs banka sunumu1
Tfs banka sunumu1
 
Kur savaşı sunumu
Kur savaşı sunumuKur savaşı sunumu
Kur savaşı sunumu
 
Tobb Sunumu Kuresel Kriz ve Turkiye
Tobb Sunumu Kuresel Kriz ve TurkiyeTobb Sunumu Kuresel Kriz ve Turkiye
Tobb Sunumu Kuresel Kriz ve Turkiye
 
Ödemeler Dengesi ve Finans Piyasaları
Ödemeler Dengesi ve Finans PiyasalarıÖdemeler Dengesi ve Finans Piyasaları
Ödemeler Dengesi ve Finans Piyasaları
 
2008 ekonomik krizi ve Avrupa Birliği
2008 ekonomik krizi ve Avrupa Birliği2008 ekonomik krizi ve Avrupa Birliği
2008 ekonomik krizi ve Avrupa Birliği
 
2008.kuresel.krizi.ve.turkiye
2008.kuresel.krizi.ve.turkiye2008.kuresel.krizi.ve.turkiye
2008.kuresel.krizi.ve.turkiye
 
Sanal Ekonomi
Sanal EkonomiSanal Ekonomi
Sanal Ekonomi
 
Küresel Ekonomi Krizi ve Türkiye
Küresel Ekonomi Krizi ve TürkiyeKüresel Ekonomi Krizi ve Türkiye
Küresel Ekonomi Krizi ve Türkiye
 
Türkiye ekonomisine bir bakış
Türkiye ekonomisine bir bakışTürkiye ekonomisine bir bakış
Türkiye ekonomisine bir bakış
 
Ekonomik i̇stikrar
Ekonomik i̇stikrarEkonomik i̇stikrar
Ekonomik i̇stikrar
 
Fed ve gelişen ekonomiler(revised)
Fed ve gelişen ekonomiler(revised)Fed ve gelişen ekonomiler(revised)
Fed ve gelişen ekonomiler(revised)
 
Finansal krizler
Finansal krizlerFinansal krizler
Finansal krizler
 
2008 ekonomik kriz yeni
2008 ekonomik kriz yeni2008 ekonomik kriz yeni
2008 ekonomik kriz yeni
 
Avrupada borç krizi ve küresel piyasalar 2013
Avrupada borç krizi ve küresel piyasalar 2013Avrupada borç krizi ve küresel piyasalar 2013
Avrupada borç krizi ve küresel piyasalar 2013
 
Temel Ekonomi 2
Temel Ekonomi 2Temel Ekonomi 2
Temel Ekonomi 2
 

Similar to Satınalma Gücü Paritesi Teorisi üzerine Notlar

Dr Haluk F Gursel, Devaluation Fear and IMF, 2023.pdf
Dr Haluk F Gursel, Devaluation Fear and IMF, 2023.pdfDr Haluk F Gursel, Devaluation Fear and IMF, 2023.pdf
Dr Haluk F Gursel, Devaluation Fear and IMF, 2023.pdfHaluk Ferden Gursel
 
MAKROEKONOMİNİN TEMELLERİ MIKROEKONOMI .ptx
MAKROEKONOMİNİN TEMELLERİ MIKROEKONOMI .ptxMAKROEKONOMİNİN TEMELLERİ MIKROEKONOMI .ptx
MAKROEKONOMİNİN TEMELLERİ MIKROEKONOMI .ptxQueeneishaAnindyawin
 
Dunya Ekonomisi Bulteni 2013
Dunya Ekonomisi Bulteni 2013Dunya Ekonomisi Bulteni 2013
Dunya Ekonomisi Bulteni 2013Melih ÖZCANLI
 
Fed ve gelişen ekonomiler(revised)
Fed ve gelişen ekonomiler(revised)Fed ve gelişen ekonomiler(revised)
Fed ve gelişen ekonomiler(revised)Prof.Dr.Havva TUNC
 
Doların Ateşi Sönecek Mi?
Doların Ateşi Sönecek Mi?Doların Ateşi Sönecek Mi?
Doların Ateşi Sönecek Mi?heyseo
 
Uluslarası Pazarlamada Ekonomik Çevre
Uluslarası Pazarlamada Ekonomik ÇevreUluslarası Pazarlamada Ekonomik Çevre
Uluslarası Pazarlamada Ekonomik ÇevreUğurcan Yurtsever
 
COVID-19 sonrası Finansal Güç Göstergesi
COVID-19 sonrası Finansal Güç GöstergesiCOVID-19 sonrası Finansal Güç Göstergesi
COVID-19 sonrası Finansal Güç GöstergesiVedat Akman
 
The Effect of Money Supply on the Inflation the Period between 1980-2013 in T...
The Effect of Money Supply on the Inflation the Period between 1980-2013 in T...The Effect of Money Supply on the Inflation the Period between 1980-2013 in T...
The Effect of Money Supply on the Inflation the Period between 1980-2013 in T...muhammet karanfil
 
2009 Strateji Raporu
2009 Strateji Raporu2009 Strateji Raporu
2009 Strateji RaporuFikri Turkel
 
Finansal gelişme ve iktisadi büyüme
Finansal gelişme ve iktisadi büyümeFinansal gelişme ve iktisadi büyüme
Finansal gelişme ve iktisadi büyümeNeseErim
 
TBB Bankacılık Sektörü Nisan-Haziran 2011 Dönemindeki Gelişmeler - 27 Temmuz...
TBB  Bankacılık Sektörü Nisan-Haziran 2011 Dönemindeki Gelişmeler - 27 Temmuz...TBB  Bankacılık Sektörü Nisan-Haziran 2011 Dönemindeki Gelişmeler - 27 Temmuz...
TBB Bankacılık Sektörü Nisan-Haziran 2011 Dönemindeki Gelişmeler - 27 Temmuz...Suleyman Koc
 

Similar to Satınalma Gücü Paritesi Teorisi üzerine Notlar (20)

Ekonomide Denge Hali
Ekonomide Denge HaliEkonomide Denge Hali
Ekonomide Denge Hali
 
Dr Haluk F Gursel, Devaluation Fear and IMF, 2023.pdf
Dr Haluk F Gursel, Devaluation Fear and IMF, 2023.pdfDr Haluk F Gursel, Devaluation Fear and IMF, 2023.pdf
Dr Haluk F Gursel, Devaluation Fear and IMF, 2023.pdf
 
Meliha- Muhammet
Meliha- MuhammetMeliha- Muhammet
Meliha- Muhammet
 
Mustafa-Muhammet
Mustafa-MuhammetMustafa-Muhammet
Mustafa-Muhammet
 
MKaranfil
MKaranfilMKaranfil
MKaranfil
 
MAKROEKONOMİNİN TEMELLERİ MIKROEKONOMI .ptx
MAKROEKONOMİNİN TEMELLERİ MIKROEKONOMI .ptxMAKROEKONOMİNİN TEMELLERİ MIKROEKONOMI .ptx
MAKROEKONOMİNİN TEMELLERİ MIKROEKONOMI .ptx
 
İsmail-Kadir-Muhammet
İsmail-Kadir-Muhammetİsmail-Kadir-Muhammet
İsmail-Kadir-Muhammet
 
Dunya Ekonomisi Bulteni 2013
Dunya Ekonomisi Bulteni 2013Dunya Ekonomisi Bulteni 2013
Dunya Ekonomisi Bulteni 2013
 
İktisadi Büyümeyi Anlamak
İktisadi Büyümeyi Anlamakİktisadi Büyümeyi Anlamak
İktisadi Büyümeyi Anlamak
 
Fed ve gelişen ekonomiler(revised)
Fed ve gelişen ekonomiler(revised)Fed ve gelişen ekonomiler(revised)
Fed ve gelişen ekonomiler(revised)
 
Doların Ateşi Sönecek Mi?
Doların Ateşi Sönecek Mi?Doların Ateşi Sönecek Mi?
Doların Ateşi Sönecek Mi?
 
Uluslarası Pazarlamada Ekonomik Çevre
Uluslarası Pazarlamada Ekonomik ÇevreUluslarası Pazarlamada Ekonomik Çevre
Uluslarası Pazarlamada Ekonomik Çevre
 
COVID-19 sonrası Finansal Güç Göstergesi
COVID-19 sonrası Finansal Güç GöstergesiCOVID-19 sonrası Finansal Güç Göstergesi
COVID-19 sonrası Finansal Güç Göstergesi
 
2008 krizi
2008 krizi2008 krizi
2008 krizi
 
The Effect of Money Supply on the Inflation the Period between 1980-2013 in T...
The Effect of Money Supply on the Inflation the Period between 1980-2013 in T...The Effect of Money Supply on the Inflation the Period between 1980-2013 in T...
The Effect of Money Supply on the Inflation the Period between 1980-2013 in T...
 
ismail-muhammet
ismail-muhammetismail-muhammet
ismail-muhammet
 
Potansiyel Büyüme Oranı
Potansiyel Büyüme OranıPotansiyel Büyüme Oranı
Potansiyel Büyüme Oranı
 
2009 Strateji Raporu
2009 Strateji Raporu2009 Strateji Raporu
2009 Strateji Raporu
 
Finansal gelişme ve iktisadi büyüme
Finansal gelişme ve iktisadi büyümeFinansal gelişme ve iktisadi büyüme
Finansal gelişme ve iktisadi büyüme
 
TBB Bankacılık Sektörü Nisan-Haziran 2011 Dönemindeki Gelişmeler - 27 Temmuz...
TBB  Bankacılık Sektörü Nisan-Haziran 2011 Dönemindeki Gelişmeler - 27 Temmuz...TBB  Bankacılık Sektörü Nisan-Haziran 2011 Dönemindeki Gelişmeler - 27 Temmuz...
TBB Bankacılık Sektörü Nisan-Haziran 2011 Dönemindeki Gelişmeler - 27 Temmuz...
 

Satınalma Gücü Paritesi Teorisi üzerine Notlar

  • 1. Satınalma gücü paritesi teorisi üzerine notlar Globalleşme kelimesi; genişleyen uluslararası ticaret, sınırları aşan finansal kaynak aktarımı yaratan, artan dış yatırımlar, büyüyen çok uluslu işletmeler ve ortak girişimler anlamına gelmektedir. Global iletişim endüstrisinin çok uluslu yatırımlarının, global finans pazarının tek tip üretim ve tüketim kalıplarının etkileriyle, var olan bütün coğrafi ve siyasi engeller zorlanarak, sosyal ve kültürel yapıların ahenkleştirilmesi ve böylece değişik insanların değişik hayat biçimlerinin giderek daha benzer bir yapı kazanması olarak tanımlanabilir (Oman, 1994, s.27) . Günümüzde devletler ekonomik açıdan hızla birbirine bağımlı hale gelmektedirler. Globalleşme olarak adlandırılan bu gelişme bütününde olumlu bir durum olarak değerlendirilmektedir. Ekonomik globalleşme kavramı yani bir kavram olmasına rağmen iletişimin hızla gelişmesi, uluslararası taşımacılığın ucuz ve kaliteli olması ve çok uluslu şirketlerin faaliyetlerinin yoğunlaşması sonucu etkinlik kazanmıştır. Uluslararası ticaret konusunda ve sermayenin dolaşımında engellerin kalkması, uluslarası işbirliğinin dünya çapında kaynak kullanımının artması sonucu bir yandan ülkelerin uluslararası ticarete katılımı hızla artarken diğer yandan sınır ötesi finans piyasalarında yatırımlar yoğunlaşmıştır. Bu oluşum sürecinden sonra ekonomi politikasında en önemli ve belirleyici unsurlardan biri, fiyatlama süresinin, piyasa koşullarına bırakılmasıdır. Fiyatlama, piyasada serbestçe oluşacak koşullarca belirlenmeli, arz ve talebe bağlı olmalıdır. Türkiye’de enflasyonun giderek artması, cari işlemler dengesi açığının giderek büyümesi, reel yurt içi tasarruf ve yatırımlarının giderek düşmesi krizin değişik yönleri olarak algılanmaktadır. Finansal krizlerin sonucu ödemeler dengesi üzerinde yarattığı etkilerden biri, cari açıkların artması gelmektedir. Sermaye girişindeki artış cari açığın artmasına olanak vermektedir (Kepenek/Yentürk, 2000, s.216). Ödemeler dengesi açığı, ekonomideki faiz oranlarını, reel ücret ve döviz kurunun oluşumu ve işleyişi oldukça önemli ölçüde etkilemektedir. Ödemeler dengesinin giderek bozulması sonucunda makro ekonomik ve dövizlerin sürekli dalgalanması ve milli paranın gittikçe değerinin düşmesi, finansal piyasaların bozulmasına neden olmaktadır (Özker, 2000, s.109). İç borçlarla dış borçlar arasındaki çizginin giderek belirsizleştiği günümüz mali ilişkilerinde dış borç birikim süreçlerini de önemli ölçüde tetiklemiştir. Zira mevcut finansal krizin aşılması dış finansmanı zorunlu kılmış, sorun IMF’den sağlanan önemli miktardaki dış finansal destekle aşılabilmiştir. Büyüme ile dış kaynak arasında kurulan ilişki 2002 yılı ve sonrasında da devam etmiş ve bu durum bu iki yıldaki dış borç gereksinimini beslemiştir. 2002 yılında ihracat ve stoklarda görülen artışla ekonomi tekrar büyüme sürecine girmiş ve GSMH büyümesi %7.9 olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde 7,1 milyar dolarlık dış kaynak
  • 2. sağlanmış ve bu kaynağın 1,5 milyar doları cari işlemler açığının, 5,6 milyar doları ise rezerv artışının finansmanında kullanılmıştır. Türkiye 2003 sonrası gerçekleşen cari işlemler açığının “doğrudan yabancı sermaye girişlerine dayalı olduğu ve bu yüzden de sorun teşkil etmeyeceği” savı gerçeklerle bağdaşmamaktadır. 2003 başından 2006 sonuna kadarki olan dönemde Türkiye’nin dış borçları 68,3 milyar dolar artış göstermiştir. Bu rakamın yarısından fazlası (26,9 milyar dolar) ise “kısa vadeli” borç şeklindedir. Reel döviz kurunun belirlenmesi literatürde hala önemini koruyan konulardan biridir. Uzun dönemde ve kısa dönemde reel döviz kurunun belirlenmesi konusunda çeşitli teoriler ve bakış açıları vardır. Döviz kurunun belirlenmesinde satın alma gücü paritesi yaklaşımı en çok kabul gören teorilerden biridir. Satın alma gücü paritesi teorisi “dünyada benzer malların benzer fiyatlardan satılması” ilkesini temel almaktadır. PPP’nin, döviz kurlarındaki kısa dönemli hareketleri çok iyi açıklayamadığı ancak uzun dönemde oldukça anlamlı olduğu birçok ampirik çalışmada kanıtlanmıştır. Satınalma gücü paritesi teorisi, tek fiyat kanununun bir mal yerine tüm mal piyasaları üzerine uygulanması niteliğinde, ülkeler arasınadaki fiyat düzeyi farklılaşmasını ortadan kaldıran, para birimi dönüştürme oranıdır. Ülkelerin genel fiyat düzeylerinin birbirine oranına eşittir. Fiyat ile döviz kuru arasındaki ilişkiyi ölçmekte ve uluslararası karşılaştırmalarda kullanılmaktadır. Bir ülkenin yıllara göre gelişme düzeyinin belirlenmesinde genellikle, o ülkenin ulusal para birimine göre sabit fiyatlarla kişi başına milli gelir rakamları temel alınmaktadır. Uluslararası gelişmişlik düzeyi karşılaştırmalarında ise, ortak bir döviz kuruna dönüştürülen kişi başına milli gelir değerleri kullanılmaktadır. Resmi ve serbest döviz kurları arasındaki farklılıklar ve ülkelerdeki fiyat düzeylerinin farklı oluşu, bu tür karşılaştırmalarda döviz kurunun güvenilirliğini yitirmesine yol açmıştır. Satınalma gücü paritesi açısından Türkiye ekonomisi, dünya ekonomisinin neresinde diye bakıldığında; satın alma gücünün, örneğin AB ülkelerine oranla daha düşük olduğu görülür. Türkiye, satın alma gücü paritesiyle kişi başına düşen gelirde Avrupa’nın en düşük gelirine sahip ülke konumundadır. 25 AB ülkesindeki satın alma gücü paritesi dikkate alınarak kişi başına gelir düzeyi 100 kabul edilerek oluşturulan bir endekse göre, Türkiye’de 2003 yılında 27 olan kişi başına gelir düzeyi, 2004 yılında AB ortalamasına 2 puan yaklaşarak dikkate alındığında yüzde 29’a yükseliyor. Buna göre Türkiye 25 AB üyesi ortalaması dikkate alındığında yüzde 71 daha az kişi başına gelire sahip bulunuyor. (ASLAN, Nurdan, 2007) Ulusal ekonomilerin yarattığı enflasyon oranı ve uluslar arası piyasalarda meydana gelen değişimlerden kaynaklanan maliyet ve fiyat artışları, döviz kurlarını belirleyen başlıca faktörlerdir. Ulusal ve uluslararası fiyatlardaki hareketlerin döviz kurlarını değiştirmesi, paranın uluslararası ticaretteki rekabet gücünü ve satın alma gücünü etkiler. Kriz dönemi sonrası döviz kuru serisinin grafiği incelendiğinde, 2001 Şubat krizinden sonra döviz kuru serisinin ani bir artış gösterdiğini, seride düzensiz dalgalanmalar olduğu görülmektedir. Buradan, kriz sonrası ani artış gösteren döviz kurunun, uygulanan döviz kuru politikaları ile kontrol altına alınmış olduğu ancak kriz öncesi dönemdeki istikrarlı havanın yakalanmamış olduğu söylenebilir. Cari denge kısaca ekonominin tasarruflarıyla yatırımları arasındaki farktır. Biraz daha açık ifadeyle cari açık, ekonomiler için mal dengesi (mal ihracatı eksi mal ithalatı), hizmet dengesi (hizmet ihracı eksiz hizmet ithalatı), net gelir dengesi (yurt dışındaki ülke yatırımlarından
  • 3. elde edilen gelir eksi yabancı sermayenin yurt içinde elde ettiği gelir) ve transfer dengesi (yurt dışına sosyal yardım vb. sebeplerle ödenen maddi miktar eksi yurt dışından gelen karşılıksız maddi yardımlar) değerlerini belirli bir zaman dilimi için toplanmasıyla elde edilir. Ülkenin ödemeler dengesini sıfır olması için cari açık kadar yurtdışı fonun ülke içine girmesi gereklidir. Bu da yurt dışından gelen yatırımcıların ülkenizden ev, bono, hisse senedi gibi varlıkları satın alarak sermaye getirmesiyle olur. Son yıllarda, ödemeler dengesi kapsamına dahil edilen “Serbest bölgelerin dünyanın ger ikalanına net ihracatı”, kapsam dışına çıkarılan Türkiye’nin serbest bölgelere net ihracatından genellikle fazla olduğundan, bu değişiklik cari işlemler açığını bir miktar azaltmıştır. Örneğin serbest ticaret bölgesi tanım değişikliği, cari işlemler açığını 2007 yılında 711 milyon ABD doları düşürmüş, buna bağlı olarak cari açığın GSYH’ye oranı yüzde 5,7’den yüzde 5,6’ya gerilemiştir. 2007 yılının ikinci yarısından itibaren dış finansman imkanlarının göreli olarak azalmış olması rezerv artışını da sınırlamış, buna karşın finansman ihtiyacı artmaya devam etmiş ve bu durum Merkez Bankası rezervleri temel alınarak oluşturulan göstergelerde sınırlı bir düşüşe yol açmıştır. Türkiye 1994 ve 2001 yıllarında iki ciddi finansal kriz yaşamış ve bu krizlerin etkisini hala yaşamakta olan bir ülkedir. Ülkemizin geçirdiği bu ciddi krizlerde yerel makroekonomik istikrarsızlık ve yapısal problemlerin rolü büyüktür. Diğer taraftan yaşanan iki önemli krizin dışında dünya ekonomisinde globalleşmenin etkisiyle dünyadaki krizlerden özellkle de Asya ve Rusya krizlerinden etkilenmiş ve kur dalgalanmaları gözlenmiştir. Ödemeler dengesi yaklaşımıyla hem satın alma gücü paritesi hem de pariteden sapmalar açıklanabilmektedir. Ancak bu yaklaşımda da, tam olarak doğal işsizlik oranının açıklanmaması ve dış dengeyle tutarlı bir döviz kurunun belirlenmesinin oldukça zor olması gibi problemler bulunmaktadır. Özellikle de kısa dönemli döviz kuru değişimlerinin bu yaklaşımla açıklanması oldukça zor görünmektedir. Not: Bu yazı çalışma notlarımdan derlenmiştir, herhangi bir uzman görüşü yansıtmaz. Bazı akademisyenlerden alıntılar yapılmıştır. Kaynak: http://blog.erakbas.com/satinalma-gucu-paritesi-teorisi-uzerine- notlar/#ixzz0iwLaZlOp