SlideShare a Scribd company logo
1 of 46
UNUTTURULMAK İSTENEN DEVRİMCİ  ATATÜRK (2) Hazırlayan: Olgaç DEMİRKOL
Büyük Devrimci Atatürk’ün  ‘ ’Türk Aleminin en büyük düşmanı komünistliktir.Her görüldüğü yerde başı ezilmelidir .’’   DİYE BİR SÖZÜ YOKTUR! Bu uydurma sözü ilk kez Münir HAYRİ ortaya atmış ve kullanmıştır.Daha sonra 1964 yılında Adalet Partili Senatör Fethi TEVETOĞLU ‘’Toprak Dergisi’’nde bu yazıyı kullanmıştır.Söz konusu dönemde gazeteci ve yazar olan Çetin ALTAN “Bu el yazısı Atatürk’e ait değil” diyerek, İsveç’te kaligrafi konusunda uzman ve uluslararası düzeyde bilirkişi niteliği taşıyan bir kuruluşa yaptırdığı inceleme sonucunda,  Bu yazı ile ilgili olarak “yazının Atatürk’e ait olduğunu söylemenin mümkün olmadığı, uydurma olduğu”  gerçeği ortaya çıkarılmıştır.Ayrıca Çetin ALTAN, bu nedenle yazıyı yazan kişiyi de mahkemeye  vermiştir .İsveç’e gönderilen söz konusu yazının “Atatürk’e ait olmadığına karar verilmiş” ve Mahkeme Çetin ALTAN’ı haklı bulmuştur .Yazıyı yazan Münir HAYRİ, olayı Yurt Dışı mahkemelere  taşımıştır. Uluslararası Mahkemede;“O yazının sonradan ekleme olduğuna ve Atatürk’e ait olmadığına” karar verilmiştir.   Daha sonra Münir Hayri o yazıyı “Cam üzerinden kopya ettiğini itiraf etmiştir”. Zaten böyle bir sözü ancak bir  faşist  uydurabilir ve söyleyebilir.Böyle bir sözün varlığına da ancak Atatürk hakkında hiçbir bilgisi olmayan cahiller inanabilir!Atatürk ün ağzından söz uydurup Onu yanlış tanıtmaya çalışanlar ise en büyük Atatürk düşmanlarıdır!Büyük Devrimci Atatürk, her düşünceye saygı gösteren bir  DEMOKRAT ,cephede savaştığı düşman askerine ve bayrağına saygı gösteren  HÜMANİST bir LİDERDİ! "Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir.  Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz’’ M.K.ATATÜRK,1925 KAYNAKLAR: ’’Kemalizm,Sosyalizm ve Din’’-Alpaslan IŞIKLI ,  ‘’Atatürk ve Komünizm’’-Rasih Nuri İLERİ, Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şubesi
‘’ Komünistleri cezalandırmak bugünkü siyasetimizle çelişir. Çünkü,Sovyetler’le dostça ilişkiler içindeyiz.Bu ilişkiler sürecektir. Komünizim,dostluğunu istediğimiz bir hükümetin dayandığı ilkeleridir. Bu ilkeleri aşağılamayız.’’ M.K.ATATÜRK (TBMM Gizli Celse Zabıtları c.1 s.326-455)
‘’ Komünizm bir sosyal sorundur. Komünizmin ne olduğunu anlatmakta sakınca yoktur. Bu yüzden hükümetin bilgisi altında bir Komünist Parti kurduk.’’  M.K.ATATÜRK (TBMM gizli celse zabıtları c.1 s.326-455)
Mustafa Kemal’in Anadolu halkına hitaben yayınladığı bir beyanname: "Müslüman kardeşlerim, komünist yoldaşlar...! Büyük devletler yeni bir Müslüman kurbanını boğazlıyorlar. Onu yok etmek azmindedirler. Fakat biz, elde silahımız, anavatan topraklarını savunarak ve haklarımızı haykırarak ölmesini bilenlerdeniz. Köylülerimiz topraklarını, yurtlarını ve köylerini istilacıya karşı müdafaa ederken, şehit düşerken emin olabilirler ki, yakın bir zamanda bütün İslamiyet, komünizmle birlik olarak  onların intikamını alacaktır."  M.K.ATATÜRK (Mustafa Kemal’in sağ yanında Sovyet Elçisi Aralof) Kaynak:07.11.2003 CAN DÜNDAR, Hangi Atatürk?
‘’ Komünist parti de olmalıdır.Biz bundan korkmayız. Yeter ki bu hareket ulusal çıkarların fevkinde  bir başka emperyalizmin maşası olmasın…’’ M.K.ATATÜRK (Dış İşleri Bakanlığı arşivi,42 a 1 kutu:47)
‘’ Bilinçli bir toplumun yargı değerleri zamanla değişebilir.Böylesi bir toplum artık geriye dönmez,değişkenliği daha da ileri gitmenin seçenekleridir.Biz bundan  korkmayız .Komünist Fırka’da(Komünist Parti) Serbest Fırka’da(Liberal Parti) vatanı için çalışan insanlarla doludur ve her birini iyi tanırım.Bütün kalbimle onlara inanırım.Yeter ki,her iki,yani sol yada kapitalist emperyalizm bizim vatanımızı el altından idare etmeye kalkmasınlar. İşte  ben bundan korkarım ve şiddetle karşı  dururum .Din adına devlet kurmaya,ümmet adına hükümranlık taslayanlara ise tek bir lafım olacaktır.ONLAR VATAN HAİNLERİDİRLER!Ve hatta hangi dinden olursa olsun böylesi insanlar ve yönetenleri  İNSANLIK SUÇU İŞLERLER.’’ M.K.ATATÜRK (Dış İşleri Bakanlığı Arşivi 42 a.1 kutu:47)
"Efendiler, iki türlü önlem alınabilir. Birisi doğrudan doğruya komünizm diyenin kafasını kırmak; diğeri Rusya'dan gelen her adamı derhal denizden gelmiş ise vapurdan çıkarmamak, karadan gelmiş ise, sınırın dışına atmak gibi zorlayıcı, şiddetli, kırıcı önlem kullanmak... Bu önlemleri almak, iki noktadan yararsız görülmüştür. Birincisi, iyi ilişkilerde bulunmayı gerekli saydığımız Rusya Cumhuriyeti tümüyle komünisttir. Eğer böyle zorlayıcı önlem uygularsak,  o halde kayıtsız koşulsuz Ruslar'la ilişkide bulunmamak gerekir. Oysa biz, birçok siyasal düşünce ile birçok neden ve etkenden dolayı Ruslar'la temas ve ilişkide bulunmak ve görüşmek istedik ve istiyoruz ve isteyeceğiz. O halde uygulayacağımız önlemlerde dostluğunu istediğimiz bir ulusun, bir hükümetin ilkelerini aşağılamamak zorundayız. İşte bunun içindir ki zorlayıcı önlem kullanmak istemedik. İkinci bir noktadan da zorlayıcı önlem kullanmayı yararlı görmedik: bildiğiniz gibi bu düşünce akımlarına karşı, düşünceye dayanmayan kuvvetle karşılık vermek, o akımı yok etmedikten başka, herhangi bir kişiyle, herhangi bir insanla konuşulduğu zaman onun herhangi bir kişiyle, herhangi bir düşüncesini kuvvet zoru ile reddederseniz, o ısrar eder. Israr ettikçe kendi kendini aldatmakta daha çok ileri gidebilir. Bunda dolayı, düşünce akımları cebir ve şiddet ve kuvvetle reddedilmez. tersine takviye edilir. Buna karşı en etkili çare,  düşünce akımına karşı düşünceyi oluşturmak, düşünceye düşünce ile karşılık vermektir.” M.K.ATATÜRK (TBMM Gizli Celse Zabıtları,cilt 1,s.334,İş Bankası Kültür Yayınları)
(Bu olay belli siyasi çevreler tarafından hep Atatürk’ün üzerine yıkılır!) MUSTAFA SUPHİ OLAYI Prof. Dr. Adil Dağıstan  ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 34, Cilt: XII, Mart 1996 Mustafa Suphi ve arkadaşlarının öldürülmeleri olayında günümüze kadar gelen farklı yorumlar vardır. Şevket Süreyya Aydemir, Küçük Talat’ın bir mektubuna dayanarak olayın düzenleyicilerinin Karabekir, Erzurum Valisi Hamit Bey ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleri olduğunu belirtmektedir. G. Harris ise, Yahya’nın koyu Enver Paşa taraftan olduğunu bu sebeple Mustafa Suphi’yi öldürdüğünü, daha sonra da bu suçtan yargılandığını yazmaktadır. Mete Tuncay olaydan Kâzım Karabekir - Vali Hamit Bey’i sorumlu tutmaktadır. Karabekir, kendisinin öldürttüğü yolundaki şayialar üzerine, hayatımla ve namusumla oynadılar demektedir.Yusuf Hikmet Bayur ise, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Trabzon’daki İttihatçıların emri ile öldürüldüğünü iddia etmektedir. Goloğlu’na göre ise, Mustafa Suphi’yi öldürme emrini Ankara vermiştir. Yine Metin Toker de, Sovyet tepkisinin göze alınması bakımından cüretli bir teşebbüs olarak değerlendirerek, Ankara’nın bilgisi dahilinde gelişebileceğini ima etmektedir. Ergün Aybars ise, olayın Ankara’nın bilgisi dışında cereyan ettiğini belirterek, Mustafa Kemal Paşa’nın daima meşruluk ilkesine bağlı kaldığını, ayrıca Sovyet yardımının gerekli olduğu bir dönemde Sovyetleri gücendiremezdi demektedir.  Dr. Samih Çoruhlu imzasıyla yazan Akdes Nimet Kurat ise, daha farklı bir yorumla, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının para için öldürüldüğünü yazmaktadır.Yanlarında 8.000 altın bulunduğunu, Yahya Kâhya’nın ve adamlarının bunu bildiğini ve bu amaçla öldürdüklerini iddia etmektedir.  Yine ilginç bir iddia ise, Mustafa Suphi’nin Galiyev çizgisinde olduğundan dolayı Lenin ve Stalin tarafından öldürtüldüğüdür.
Mustafa Suphi ve arkadaşlarının öldürülmesinden Ankara Hükümeti’ni sorumlu tutan görüşler: Özellikle Çerkez Ethem isyanı ile birlikte Komünistlere karşı başlatılan sertlik ve Mustafa Suphi’nin Anadolu’ya gelişi ile birlikte başlatılan aleyhte gösteriler gerekçe gösterilmektedir. Kanaatimizce Ankara Hükümeti’nin amacı Mustafa Suphi’yi, Bolşevik Rusya’nın tepkisini de çekmeden sınır dışına çıkartmaktır. Bunun için de, Erzurum’dan Trabzon’a kadar malum tezahüratların yapılması sağlanmış, böylece sınır dışı edilmelerine gerekçe hazırlanmıştır.  Şayet Ankara Hükümeti’nin gayesi öldürtmek olsaydı, bu kadar ayrıntıya ve plâna gerek duymadan, daha Trabzon’a ulaşmadan ortadan kaldırtması gerekirdi. Ayrıca bu işi bolşeviklerin en çok olduğu ve Rus konsolosunun bulunduğu Trabzon’da yapmaması gerekirdi. Ayrıca Mustafa Suphi ve Heyeti Kars’a geldikleri zaman, aralarında dört kişinin Osmanlı Ordusu’nda subay olarak bulunmuş kişiler oldukları anlaşılmıştır. Bunun üzerine Kâzım Karabekir bunları sınır dışı edebilmek için hakiki bir dayanak aramıştır. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne asker olup da, siyasetle uğraşanların, temel barış yapılıncaya kadar sınır dışına çıkartılmaları hakkında bir kanun maddesine ihtiyaç duyulduğunu yazmıştır. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reis Vekili Fevzi Paşa, hemen durumu bir tezkere ile Müdafaa-i Mülkiye Vekâleti’ne ileterek, böyle bir kanun maddesi olup olmadığını sormuş ve eğer yoksa süratle meclise teklif edilmesini arz etmiştir.  Görüldüğü gibi, Ankara Hükümeti faaliyetlerinde hukuki bir dayanağa ihtiyaç duymaktadır. Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Kâzım Karabekir Paşa ve Hamit Bey tarafından öldürtülmüş olabileceği görüşü de oldukça zayıftır.  Herşeyden önce Kâzım Karabekir ve Hamit Bey’in Ankara’nın bilgisi dışında, Türk-Sovyet ilişkilerini de ilgilendirecek böyle bir emri vermiş olmaları mümkün değildir. Mustafa Suphi’yi öldürttüğü bilinen Yahya Kâhya’nın bizzat Kâzım Karabekir Paşa tarafından tutuklattırılarak, Sivas Askeri Mahkemesi’nde yargılattırılması da Kâzım Karabekir Paşa’nın bu işle ilgisi olmadığını gösterir.
Mustafa Suphi’nin ölümü ile ilgili olarak ileri sürülen görüşlerden biri de İttihatçıların bu işi yaptırtmış olabilecekleridir. KANAATİMİZCE AKLA EN UYGUNU DA BUDUR.  Zira, Mustafa Suphi’nin fanatik bir İttihatçı düşmanı olduğunu, önceki bölümlerde belirtmiştik. Ne var ki Mondros mütarekesi sonrası gelişen olaylar, Mustafa Suphi ve İttihatçıları aynı platformda karşı karşıya getirmiştir.  Özellikle Suphi-Enver Paşa çatışması ciddi boyutlardadır. 27 Mayıs 1920’de Bakü’ye gelen Suphi, ilk iş olarak buradaki ittihatçıları tasfiye etmiş ve ilk gizli mücadeleyi başlatmıştır. Yine daha önce belirttiğimiz gibi, Üçüncü Enternasyonal’ın liderleri, hem Türkiye’de ve hem de doğunun diğer Müslüman ve Türk memleketlerinde önemli itibarı olan Enver Paşa’yı yanlarına alarak, Doğu halklarının Birinci Kongresi’ne iştirak ettirmişlerdir. Bu olay karşısında Mustafa Suphi Baku Kongresi esnasında Enver Paşa’ya karşı düşmanca tavır sergilemiştir.Mustafa Suphi’nin burada Enver Paşa aleyhine tezahüratlar yaptırtması ve ona karşı takındığı menfi tavırlar, İttihatçıların Suphi’ye karşı olan düşmanlığını hat safhaya çıkarmıştır. Bunun Trabzon’a kadar yansıması çok doğaldır. Nitekim, Enver Paşa tarafından Anadolu’ya gönderilen Küçük Talat ve Nail Beylerin Enver Paşa’yı Anadolu’ya getirmek üzere Trabzon’da ortamı hazırlamak faaliyeti içindedirler.Bu grubun, ittihatçı olan Yahya Kâhyayı etkilemiş olmaları doğaldır. Diğer taraftan, Mustafa Suphi’nin Rusya’ya dönmesi, burada ittihatçıların Türkiye ile ilgili plânını etkileyebilirdi.  Çünkü ittihatçılar gerek Türkiye’deki  gerekse Rusya’daki faaliyetlerinde Suphi’yi bir engel olarak görmektedirler. Ayrıca, ittihatçıların yaptırttığına dair şüpheyi artıran bir başka konu da, 16 Mayıs 1921 tarihli, Küçük Talat’ın Halil Paşa’ya yazdığı mektuptur. Burada, Suphi’nin ölümünden Kâzım Karabekir Paşa ve Hamit Bey’i sorumlu tutarken;Aynı Küçük Talat, daha birkaç ay önce Türkiye’ye gelişinde, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının, Türkiye’de iktidarı ele geçirmek için Rusya tarafından Anadolu’ya gönderilmek üzere oldukları konusunda uyarılarda bulunuyorlardı. Şimdi ise Mustafa Suphi’yi korur gözükmesi, Rusya’ya gidiş öncesi komünistlere yaranmak olabilir. Çünkü bu mektubu yolladığı sıralarda TBMM Hükümeti ittihatçılara karşı tedbirler almaya başlamış, Trabzon’a kadar gelen Halil Paşa TBMM Hükümeti’nin emri ile Anadolu’ya sokulmayarak geri gönderilmiştir. Aynı şekilde Küçük Talat’ın kendisi ile birlikte Trabzon’da bulunan diğer ittihatçılar da sınır dışı edilmiştir. Bu değerlendirmeler sonucunda kesin belgeler bulunmamakla birlikte, diğer ihtimallere göre, ittihatçıların Mustafa Suphi ve arkadaşlarını öldürtmüş olma ihtimalleri daha yüksektir.  Böylelikle Enver Paşa’yı Türkiye’ye getirtip iktidarı ele almayı düşündükleri bir dönemde, Rusya’da bu amaçla girişecekleri faaliyetlerde kendilerine engel teşkil edebilecek bir unsuru ortadan kaldırmış oluyorlardı.
Mustafa Suphi ile ilgili olarak yerli ve yabancı olmak üzere çok sayıda çalışma olmasına rağmen, bu olay halâ kim veya kimler tarafından öldürtüldüğü konusunda karanlığını muhafaza etmektedir. Başından itibaren ilginç gelişmelere sahne olan Mustafa Suphi olayının, bir başka ilginç olan yönü de, ne Sovyet Rusya Hükümeti, ne de Komünist Enternasyonal, başında olaya ciddi bir tepki bile göstermemişken, Türkiye’nin batıya yönelişi ile birlikte Mustafa Suphi olayını  gündeme getirmeye başlamasıdır. Prof. Dr. Adil Dağıstan  ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 34, Cilt: XII, Mart 1996
‘’… Bu ulusun,bu milletvekillerinden oluşan meclisin amacı,siyasetin kesin olanı budur.Hiçbir zaman merkezi dışarıda bulunan bir örgüt ile ilişki kuramayız,onlarla işbirliği yapmayız.Bu memlekette çalışmak isteyenler,gerçek olarak  çalışmak isteyenler memleket içinde bulunurlar ve memleketin gerçek kaynağına, kitlere dayanırlar. Onun için Mustafa Suphi’ye ceza yapamazsınız efendiler. ’’ M.K.ATATÜRK (Mustafa Suphi’nin Anadolu’ya gelmesini istemeyenler için söylemiştir) Kaynak:Uyan Gazi Kemal,s.350,Uğur Mumcu
  Taksim... (Yılmaz ÖZDİL,01.05.2008,Hürriyet) Kliment Vefremoviç Voroşilov... Var mı tanıyan? Mihail Vesilyeviç Frunze? Hadi bi soru daha... Erkek ceketlerinin düğmeleri sağda mı olur, solda mı? Voroşilov, adı üstünde, Rus.Frunze de. Bolşevik devriminin generalleri.Atatürk için 'özel' adamlardı. Çünkü, Kurtuluş Savaşı’nda dünya bize silah doğrultmuşken, bize destek veren Sovyetler’in 'apoletli elçileri'ydi onlar... Frunze, 1921’de TBMM kürsüsüne çıkmış, Rus halkı adına, Sakarya Zaferimizi kutlamıştı. Voroşilov ise, 'silahsa silah, paraysa para, isteyin verelim' demek için, savaşın en zorlu günlerinde Ankara’daydı.Atatürk, onları unutmadı hiç. Diyeceksiniz ki, e-ee?E’si şu... Taksim Meydanı’yla ilgili ne zaman bir tartışma olsa, aklıma geliverir Voroşilov ile Frunze... Çünkü, Taksim Cumhuriyet Anıtı’nda heykelleri var onların... Bizzat, Atatürk’ün emriyle dahil edildiler, Anıt’taki figürler arasına... 1928’den beri orada, Taksim’in göbeğinde,  Atatürk’ün hemen yanıbaşında duruyorlar. Taksim Cumhuriyet Anıtı’nda 'ne var, niye var' gibi soruları merak etmeyen, orada 'kim'lerin olduğundan haberi bile olmayan bir toplumun, 'Taksim’e çıkarım, çıkartmam' diye kavga etmesinin manası var mıdır? 'Gomünistler Moskova’ya' diyen dangalakların, Taksim Anıtı’nda Bolşevik generallerin önünde saygı duruşunda bulunması veya onları sendikalardan koruması, komik değil midir? Habire önünden gelip geçtiğimiz Taksim Cumhuriyet Anıtı yıllardır orada dururken, Atatürk, Rus generalleri yanına yerleştirmişken; nasıl oldu da, 1950’den itibaren, Kurtuluş Savaşı’nda bize kurşun sıkanlarla kanka olup, bize destek verenlere düşman olduk? Atatürk o heykeli, kafasına kuş pislesin, siz de seyredin diye mi dikti? *Amaaaan, bana ne be... Sıkıldık tarihten. Magazine geçelim... Erkek ceketlerinin düğmeleri sağda olurken, Taksim Cumhuriyet Anıtı’ndaki Atatürk’ün ceket düğmeleri neden solda?
"...  EN BÜYÜK DÜŞMAN,DÜŞMANLARIN DÜŞMANI;ne filan ne de falan milletler; bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış bir saltanat halinde,bütün dünyaya hakim olan  KAPİTALİZM afeti ve onun çocuğu EMPERYALİZMDİR!" ...Artık,bütün dünyanın anlamış olduğu bu hakikat,bizde de idrak ediliyor.Bu günlerde başımıza musallat edilen Yunan,bütün düşman aleminin parçasından başka bir şey değildir;daha doğrusu,kapitalizm saltanatının mazlum milletlere göndereceği son kuvvet,son ordudur.Nitekim bundan önce,üzerimize ordular saldırmış olan düşmanlar,yine böyle kapitalizm saltanatının ordularından başka bir şey değildi:moskof orduları,italyan orduları,bulgar ve yunan orduları;kısacası bütün düşmanlarımız, kapitalizm tarafından ayaklandırılırlardı. .. Sermaye,bu güne kadar dünyada yapılmış bütün fenalıkların yegane etkeni,yegane mes'ulü idi;bu günde odur;eğer dünyayı süratle istila eden,kapitalizm alehtarlığı olmasaydı,bu zulüm yarında devam edecekti.Çok şükür zulüm devrinin son  günlerindeyiz .Kapitalizm sadece falan veya filan milletin düşmanı değildir.Bilakis bütün dünyanın,bütün milletlerin müşterek düşmanıdır:milletleri birbirine düşüren, kuvvet o;kardeş kanı döktüren fesatlar ondan;dünyayı kaplayan sefaletin müsebbibi;bütün insaniyeti ulmün yegane zalimi odur ... Bu zalimin başarılı olmak için,arada sırada başvurduğu savaşlar,yegane kuvvetleri;yegane silahları değildir.Bankalar onların en kuvvetli silahlarıdır ve milletleri bilhassa bu silahlarla malup eder.Memleketimize bakınız:reji'ler,duyun-u umumiye'ler,kapitülasyonlar,limanlar , şimendiferler,gemiler bütün mühesseler Avrupa kapitalizmin bizi mahvetmek için senelerden beri kullandığı,şeytani makinanın parçalarıdır. ...Sadece bizim memleketimizde değil,yeryüzünde bu makina devam ettikçe,sadece biz değil bütün dünya,zulüm altında ezilecek,sefalet arşa çıkacak,insan felaketten felakete sürüklenecek. Bize bugün,hudut itibariyle dünyanın en güzel,en hayale sığmaz barış şartlarını verseler; kapitalizm dolabı memlekette,bugünkü şekilde kaldığı takdirde,yok olmamız muhakkaktır.’’ HAKİMİYET-İ MİLLİYE 2O Temmuz 1336/1920   (TBMM yayın organı )   Kaynaklar:Gazi Paşa, Atilla İlhan ,s.12  Kurtuluş Savaşı'nın İdeolojisi / Hakimiyet-i Milliye Yazıları, Kaynak Yayınları, s.82-84
TBMM yayın organı olan ‘’Hakimiyeti Milliye’’ gazetesinde  dönemin Basın Yayın Genel Müdürü olan Hüseyin RAGIP’ın 05.03.1921 Tarihli yazısı;   ‘‘SAĞDAN SOLA DOĞRU’’ ‘’Sağ mı,sol mu?Nereye gideceğiz? Heralde sağa değil ,çünkü insanlar fikirleriyle,siyasetleriyle,bilimleriyle mütemadiyen aksi istikameti takip ediyorlar…Ve  sola doğru,bazı ülkelerde hızlı ve hamleli ,bazı ülkelerde de yavaş ve temkinli bir yürüyüş başladı.Bütün milletlerin,bu birlikte yürüyüşe ayak uydurup ilerledikleri bir  zamanda, biz gerici düşüncelerle yerimizde sayacak olursak  Avrupa,Asya ve Amerika milletlerini  bir gün ancak tarihten önceki zamanlardan seyreden insanlar haline geleceğiz… Şüphe yok insanlığın düşünüş tarzı,çok derin ve esaslı bir devrim dönemindedir.Bir yandan kırallar,imparatorlar,sağ kanatta merkez partileri ve mutlakiyet parlamentoları  zaafa uğruyor,öte yandan sosyalistler,hak taraftarları,halkçılar kuvvet kazanıyor. Bu değişim karşısında Türkiye ne tarafa dönecek?’’ 07.03.1921 Hakimiyeti Milliye‘’SAĞDAN SOLA DOĞRU’’yazısı, Hüsetin RAGIP  ‘’ … Sosyalizmin pek çok esaslarını,milli idaremizi bozmadan   alır,uygularız .Mesela şirketleri yavaş yavaş millileştiririz,hükümet inhisarını halk lehine çoğaltırız ve ayrıntıları burada uzun sürecek daha birçok reformlar yaparız. Özel   deyimiyle devlet bir nevi sosyalist olur… ’’   (Hüseyin Ragıp Atatürk ün emriyle Hakimiyeti Milliyenin başına getirilmiştir ve  bu yazıları Atatürk ün tasvibinden geçmiştir.) (Kaynak:’’Atatürk ve Sosyal Demokrasi’’- Muammer AKSOY)
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün,Harp Okulu’nda kullandığı not defteri “ Evvela sosyalist olmalı, maddeyi anlamalı .”  M.K.ATATÜRK,5 Ocak 1904 (Harp Okulu not defterinden) Kaynak:‘’Atatürk’ün Bütün Eserleri’’ ,c. I, s.15)
‘ ’ Bizim görüşlerimiz,ki ‘’HALKÇILIK’’ tır , kuvvetin,kudretin,hakimiyetin doğrudan doğruya halka verilmesidir. Halkın elinde bulundurulmasıdır.Ve şüphe yok ki  bu dünyanın en kuvvetli bir   esası,prensibidir …Şekli hükümetimiz tam bir demokrat hükümettir. Ve   lisanımızda   bu hükümet ,halk hükümetidir diye yad edilir… Yeni Türkiye Devleti bir Halk devletidir’’   M.K.ATATÜRK (Söylev ve Demeçler c.2 s.32)
M.Kemal’le görüşmek için bir Sovyet Albayı 1919 Mayıs’ında  Samsun’a gelir.Havza’da M.Kemal’le görüşen  Sovyet Albayı’nın ‘ ’ne yapmak istiyorsunuz? ’’ sorusuna, M.Kemal, ‘ ’Bizim hedefimiz Devlet Sosyalizmi ’’yanıtını verir. Samsun,1919 (Kaynak:Hüsamettin ERTÜRK-’’İki Devletin Perde Arkası’’s.339)
‘’ Kemalizm diyorsunuz.Ne demek Kemalizm? Kemalizm ‘’Socialisme d’Etat’’(Devlet Sosyalizmi)demektir .’’  M.K.ATATÜRK,1932  (Kaynak:Prof.Reşat KAYNAR- ‘’Atatürkçülük ve Din Adamı’’s.144)
‘ ’ Büyük hayaller peşinden koşan,   yapamayacağımız şeyleri yapar gibi görünen   SAHTEKAR İNSANLARDAN DEĞİLİZ.   Büyük ve HAYALİ ŞEYLERİ yapmadan  yapmış gibi görünmek yüzünden   bütün dünyanın düşmanlığını,  kötü niyetini, kinini bu memleketin ve milletin üzerine çektik.  Biz Panislâmizm yapmadık ;  belki "Yapıyoruz, yapacağız!" dedik. Düşmanlar da "Yaptırmamak için bir an evvel öldürelim!" dediler.  Panturanizm yapmadık ,  "Yaparız, yapıyoruz!" dedik, "Yapacağız!" dedik ve yine "Öldürelim!" dediler. Bütün dava bundan ibarettir. Bütün dünyaya korku ve telâş veren kavram bundan ibarettir.  Biz böyle, yapmadığımız ve yapamadığımız kavramlar üzerinde koşarak düşmanlarımızın sayısını ve üzerimize olan baskılarını artırmaktan ise doğal duruma,  geçerli duruma dönelim;HADDİMİZİ BİLELİM.  Biz yaşamak ve bağımsızlık isteyen milletiz.  VE YALNIZ VE ANCAK BUNUN İÇİN  YAŞAMIMIZI ESİRGEMEDEN  VERİRİZ! ’’ M.K.ATATÜRK,1921  (Söylev ve Demeçler  c.1, s.195 -196)
‘’ Aziz Milletvekilleri!  Dünyaca bilinmektedir ki,  bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve siyasette bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri,  gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan  doğruya hayattan almış bulunuyoruz.   Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir acıklı olay  ve sıkıntı ile dolu yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır.’’ M.K.ATATÜRK 01.11.1937 (TBMM ’nin 5.Dönem 3.Toplanma Yılını Açarken)
‘’ Baylar,tüm insanların,deneyim, bilgi ve düşüncedeki ilerlemesi  ve gelişimi sonucunda; Hristiyanlıktan,Müslümanlıktan, Budizimden vazgeçerek basitleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak hale konulmuş, evrensel,saf ve lekesiz bir dinin  kurulması ve insanların şimdiye kadar kavgalar,pislikler,kaba arzu ve iştahlar arasında bir sefalethanede yaşamakta olduklarını kabul ederek bütün vücutları ve zekaları zehirleyen kötülük tohumlarını yenmeye  karar vermesi gibi koşulların gerçekleşmesini gerektiren bir  ‘’Birleşik Dünya Devleti’ ’hayal etmenin tatlı olduğunu yadsıyamam.’’ M.K.ATATÜRK (Nutuk,c.2,s.521)
VAHDETTİN-MUSTAFA KEMAL GÖRÜŞMESİ “ Paşa, Paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir. Bunları unutun, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, Paşa, devleti kurtarabilirsin!” Vahdettin’in böyle konuştuğunu bizzat Atatürk söyler.  Ama Atatürk’ün sözlerinin devamı vardır. Der ki: “Bu son sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle samimi mi konuşuyor?...  Çok iyi anladığım, veliahtlığında, padişahlığında bütün his ve fikirlerini, eğilimlerini, sahtekârlıklarını tanıdığım adamdan nasıl yüksek ve asil bir hareket bekleyebilirdim?  Memleketi kurtarmak lazımdır; istersem bunu yapabilirmişim. Nasıl? Hemen hüküm verdim:  Vahdettin demek istiyor ki, hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek dayanağımız İstanbul’a hâkim olanların siyasetine uymaktır. Benim memuriyetim, onların şikâyet ettikleri meseleleri halletmektir. Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri yola getirirsem,  Vahdettin’in arzularını yerine getirmiş olacaktım.”  (Atatürk’ün Bütün Eserleri C.3 s.99)  Nitekim Atatürk’ü Samsun’a ayak bastıktan üç hafta sonra geri çağıran da,  idam kararını onaylayan da, İngilizlere ülkeyi peşkeş çeken de aynı kişi,  yani Vahdettin’dir.
‘’ Kamuoyunu gerçek durumla karşı karşıya bırakmayı tercih ederim. O zaman,  Saltanat'ı atadan oğula geçirmek gibi yanlış bir usulün sonucu olarak, büyük bir makam, tantanalı bir ünvan kazanabilmiş bir alçağın, gururu çok yüksek asil bir milleti nasıl utanılacak bir duruma düşürebileceği  kendiliğinden anlaşılır. Gerçekten de, her ne sebeple ve ne şekilde olursa olsun,  Vahdettin gibi hürriyetini ve hayatını milleti içinde tehlikede görebilecek kadar aşağılık bir yaratığın, bir dakika bile olsa, bir milletin başında olduğunu düşünmek ne hazindir!  Şükre değer bir durumdur ki,  bu alçak, mirasına konduğu Saltanat makamından millet tarafından atıldıktan sonra, alçaklığını sonuna kadar getirmiş oluyor . Türk milletinin bu işte önce davranması elbette takdire değer. Âciz,aşağılık, duygu ve anlayıştan yoksun bir yaratık, kendisini kabul eden herhangi bir yabancının koruyuculuğuna sığınabilir;  ancak, böyle bir yaratığın bütün Müslümanların Halifesi sıfatını taşıdığını ifade etmek elbette doğru değildir. Böyle bir düşünce tarzının doğru olabilmesi, öncelikle,  bütün Müslüman milletlerin esir olmaları şartına bağlıdır. Halbuki, dünyada gerçek böyle midir? Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle sembol olmuş bir milletiz!  Değersiz hayatlarını iki buçuk gün daha fazla ve alçakça sürükleyebilmek için,  her türlü düşkünlüğe katlanmakta bir sakınca görmeyen halifeler oyununu da  sahneden kaldırabildiğimizi gösterdik. Böylece, devletlerin, milletlerin birbirleriyle olan ilişkilerinde, şahısların, özellikle bağlı bulundukları devlet ve milletin zararına da olsa şahsî durumlarından ve kendi hayatlarından başka birşey düşünemeyecek aşağılık kişilerin herhangi bir önemi olamayacağı şeklindeki bilinen gerçeği bir defa daha  ortaya koymuş olduk. Milletler arasındaki ilişkilerde korkuluklardan(mankenlerden) yararlanma yöntemine rağbet etme  devrine son vermek, medenî dünyanın samimî bir dileği olmalıdır!’’ M.K.ATATÜRK  (Vahdettin hakkındaki sözleri) Nutuk c.2,s.507-508
Mustafa Kemal’den Sovyetler’e Antiemperyalizm Dersi!  Sovyetler Dış İşleri Komiseri Çiçerin,Van ve Bitlis’in Ermenilere verilmesini istemiş, Mustafa Kemal Çiçerin’e, Moskova’da bulunan  Dış İşleri Bakanı  Bekir Sami(Kunduk)bey aracılığıyla şu yanıtı göndermiştir; ‘ ’Belli bir arazinin bir azınlığa terki emperyalist bir düşünceden başka bir şey değildir.’’ Kaynak:Moskova Hatıraları, Ali Fuat Cebesoy,s.90
HÜMANİST ATATÜRK! ‘’Birçok zaferler kazandım. Fakat, bunların en büyüğünden sonra bile  her akşam,  savaş alanlarında ölen bütün askerleri düşünerek içimde  derin bir keder duyuyorum.’’ M.K.ATATÜRK (Kaynak:George Benneb, Yabancı Gözüyle Cumhuriyet Türkiyesi, s. 33)
‘’ Ben, savaşlarda dahi düşmanın üzerinde bir kin duymam;   yalnız askerlik kurallarının uygulanmasını düşünürüm. ‘’ M.K.ATATÜRK (Kaynak:İzzettin Çalışlar, Tan gazetesi 31. 8. 1937)
‘’ Dünya vatandaşları  kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmeli, insanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerini almalıydı ." M.K.ATATÜRK (Kaynak:KOCATÜRK, a.g.e., s.455)
"Dünyanın filân yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne?" dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa, tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz. Olay ne kadar uzak olursa olsun bu esastan şaşmamak gerekir.  İşte bu düşünüş, insanları, milletleri ve hükümetleri bencillikten kurtarır.   Bencillik kişisel olsun, millî olsun daima fena sayılmalıdır.  O halde konuştuklarımızdan şu sonucu çıkaracağım: Doğal olarak kendimiz için bütün gereken şeyleri düşüneceğiz ve gereğini yapacağız. Fakat bundan sonra bütün dünya ile ilgileneceğiz. Kısa bir örnek: Ben askerim. Genel Savaş'ta bir ordunun başında idim. Türkiye'de diğer ordular ve onların komutanları vardı. Ben yalnız kendi ordumla değil, öteki ordularla da meşgul oluyordum. Bir gün Erzurum cephesindeki hareketlere ait bir sorun üzerinde durduğum sırada yaverim dedi ki: "Niçin size ait olmayan sorunlarla da uğraşıyorsunuz?" Cevap verdim: "Ben bütün orduların durumunu iyice bilmezsem, kendi ordumu nasıl yöneteceğimi belirleyemem." Bir devlet ve milleti  yönetme durumunda bulunanların daima göz önünde tutmaları gereken sorun budur. ‘’ M.K.ATATÜRK,1937  (Ulus Gazetesi, 20.03.1937)
Bir alay karargâhının temel atma töreninde bir koyunun temel için açılan çukura doğru, yere yatırılıp boğazından kesilmek üzere olduğunu gördüğü zaman, yanında bulunan İran Şahı Rıza Pehlevi ile aralarında geçen konuşma: Atatürk – ‘’Ben kana bakamam! Bir tavuğun dahi boğazlandığını görmeye tahammülüm yoktur.’’ Şehinşah – ‘’Ya bu kadar çok bulunduğunuz büyük ve kanlı savaş meydanları?’’  Atatürk – ‘’Ha, o başka sorundur; öyle yerlerde cesetlerin üzerinden atlayarak yürürüm. O bambaşka bir iştir.’’ (Kaynak:Hasan Rıza Soyak, Fotoğraflarla Atatürk ve Atatürk'ün Hususiyetleri, 1965, s.43)
(Mustafa Kemal ve Dersim'in Mebusu Diyap Ağa,22 Mart 1921) Mustafa Kemal, Anadolu'ya geçtikten sonra Amasya'dan Kâzım (Karabekir) Paşa'ya çektiği telgrafta şöyle diyordu:  "Ben Kürtleri ve hatta bir özkardeş olarak tekmil milleti bir nokta etrafında birleştirmek ve bunu cihana göstermek karar ve azmindeyim."  Bu kararla, Amasya protokolünde 'Türklerin ve Kürtlerin oturdukları yerler' diye adlandırılan ülke için milli mücadele başladı ve BMM kuruldu. Meclis'teki ilk tartışmalardan biri Kastamonu Mebusu Yusuf Kemal Bey'in, "Türklerin sağlığı korunmalıdır" demesiyle patlamış, Sivas Mebusu Emir Paşa, bu vatanda sadece Türklerin yaşamadığını hatırlatmıştı.  O aşamada, Mustafa Kemal Paşa devreye girmiş ve 'Meclis'in sadece Türklerden değil, Çerkezlerden, Kürtlerden, Lazlardan oluştuğunu ve bunların çıkarlarının ortak olduğunu' vurgulamıştı. Kaynak:‘’Hangi Atatürk?’’ ,07.11.2003,Can DÜNDAR
Kaynak:‘’O bir efsane Fidel Castro’’yazı dizisi,Bilge Eser,21.02.2008,Sabah
Havana’daki Atatürk büstünün altında yazılanlar….
‘’ Che Guevara Bolivya'da yakalanıp öldürüldüğünde  sırt çantasından  Gran Discurso- Revalucionario Kemal Atatürk, (Atatürk'ün Büyük Nutku), Türk şairi Nazım Hikmet'in 'Kuvayı Milliye Destanı  've  Amo en ti lo imposible' adlı  1961 Havana basımı  Şiir Antolojisi kitabı çıktı!’’ Kaynaklar: Salih KARADAYI,  ‘’Dünya liderleri ve Atatürk’’, Cumhuriyet   Dursun Özden, ’’Atatürk&Fidel’’  Cumhuriyet
1935 de ki ‘’Uzun Yürüyüş’’ öncesinde  Şangay meydanında toplanan  binlerce Çinliye Mao‘nun  ilk sözleri şöyledir,  “Ben Çin’in Atatürküyüm! "   Kaynak: Salih KARADAYI,  ‘’Dünya liderleri ve Atatürk’’, Cumhuriyet
1948 den bu güne dek  Çin Halk Cumhuriyetindeki,  8 ve 9’uncu sınıflarda,  Yakın Çağ Tarihi derslerinde  Atatürk ve Cumhuriyet devrimleri okutuluyor.   Kaynak: Salih KARADAYI,  ‘’Dünya liderleri ve Atatürk’’, Cumhuriyet
ATATÜRK DÜŞMANI NECİP FAZIL! Yargıtay 9. Dairesi’nin 17.02.1982 gün ve 1982/13 esas ve 1982/786 sayılı kararında Necip Fazıl Kısakürek’in, son Osmanlı padişahı Vahdettin’i övmek amacıyla yazdığı kitabında, milli kurtuluş düşüncesinin Vahdettin tarafından ortaya atıldığını ve Atatürk’e çok ağır hakaret edildiğini yazarak suç işlediği belirtilmektedir.İstanbul Toplu Basın Mahkemesi,08.07.1981 gün ve 1977/48 esas ve 1981/137 sayılı kararı ile Kısakürek’i 5816 sayılı Atatürk yasasına muhalefet suçundan mahkum etmiş, bu karar Yargıtay onayından geçerek kesinleşmiştir. Kaynak:’’Uyan Gazi Kemal’’,s.262,Uğur Mumcu Ayrıca,29.12.1965 tarihindeki ’’Ayasofya’’isimli konferansında da Abdülhamit’i övmüş,Ayasofya’yı müze haline getiren Atatürk’e gene çok ağır hakaretler etmiştir.Kendi ses kaydından videoları internette mevcuttur.
NAZIM HİKMET’İN ATATÜRK’E MEKTUBU "Cumhurreisi Atatürk'ün Yüksek Katına,   Türk Ordusunu 'isyana teşvik' ettiğim iddiasıyla 'on beş yıl ağır hapis' cezası giydim. Şimdi de Türk Donanmasını 'isyana teşvik etmekle' suçlanıyorum.   Türk inkılabına ve senin adına and içerim ki suçsuzum.  Askeri isyana teşvik etmedim.  Kör değilim ve senin yaptığın her ileri dev hamleyi anlayabilen bir kafam, yurdumu seven bir yüreğim var.   Askeri isyana teşvik etmedim.   Yurdumun ve inkılapçı senin karşında alnım açıktır.   Yüksek askeri makamlar, devlet ve adalet, küçük bürokrat ve gizli rejim düşmanlarınca aldatılıyorlar.  Askeri isyana teşvik etmedim. Deli, serseri, mürteci, satılmış; inkılap ve yurt haini değilim ki, bunu bir an olsun düşünebileyim.  Askeri isyana teşvik etmedim.  Senin eserine ve sana, aziz olan Türk dilinin inanmış bir şairiyim. Sırtıma yüklenen ve yükletilecek hapis yıllarını taşıyabilecek kadar sabırlı olabilirdim. Büyük işlerinin arasında seni bir Türk şairinin felaketi ile alakalandırmak istemezdim.   Bağışla beni. Seni bir an kendimle meşgul ettimse, alnıma vurulmak istenen bu 'inkılap askerini isyana teşvik' damgasının ancak senin ellerinle silinebileceğine inandığımdandır.  Başvurabileceğim en inkılapçı baş sensin.   Kemalizm ve senden adalet istiyorum.  Türk inkılabına ve senin başına and içerim ki, suçsuzum."  Bu mektup Atatürk'e ulaşamadı.  Atatürk ağır hastaydı.  Nazım Hikmet'in akrabası Ali Fuat Cebesoy'un çabaları da yetmedi. Cebesoy okul yıllarından beri arkadaşı olan Atatürk'e olayı ancak hasta yatağında iletebildi, Atatürk, "görüyorsun ne durumdayım, Mareşal'i darıltmadan siz bir çözüm bulun" dedi. Kaynaklar:Soner YALÇIN,Hürriyet - Uğur MUMCU,’’Uyan Gazi Kemal’’
"Cesaretim olsa,  tıpkı İnce Mehmed'in  destanını yazdığım gibi,  Mustafa Kemal'in de destanını yazmak isterdim.“ Yaşar KEMAL Kaynak:A.Taner KIŞLALI Cumhuriyet, 8 Mart 1992  (Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği)
Atam, hala yaşıyorsak:  edepsizlik sayesinde! Altı oku soruyorsan,  politika dehlizinde! Hele partin senden sonra,  devrimlerin tavizinde! Vasfedeyim halimizi,  kalemime ver izin de! Yobazlarla gericiler,  onlar bizden daha zinde! 'Atam, Atam...' derler ama,  bir adınız var sizin de…  Halkçılıkla devletçilik:  anlatamam, çok hazin de... Çoktan beri sahteciler,  ağır çeker her vezinde! Tek umut var, o da yalnız,  Amerikan dövizinde! Sorma Ata'm, halimizi,  hal mi kaldı anlatacak... İşte geldik dizindeyiz!  Yata yata çok yorulduk,  tatil yaptık, izindeyiz! ,[object Object],[object Object]
Hani "Türk, öğün, çalış, güven" demiştin ya... Biz ilkinde takılıp kaldık. O yüzden çalışmaya vakit kalmadı.  Kimselere de (kendimiz dahil) güvenmiyoruz. Seninle övünüyoruz. Adına barajlar, yollar, köprüler yapıyoruz. Balolar, heykeller, haftalar yapıyoruz. Klipler, zamlar, işkenceler, darbeler... Öyle bir kargaşa yarattık ki, senin adına darbe yapanlar, senin adına yönetimde olanları devirip, senin fikirlerinle açıklıyorlar bunu.... Ve de devrilenler yine senin fikirlerinle savunuyorlar kendilerini...  Herkes seni bir dönemki görüşlerinle tanımlayıp başka başka anlatıyor bize... Asker, demokrat, dindar, ateist, laik, çapkın, milliyetçi... Liste uzayıp gidiyor, biz tartışıp gidiyoruz. Hala "izindeyiz" ve bu izin hiç bitmeyecek gibi görünüyor. "İzinde" olduğumuzdan kabrine çok ziyaret yaptık, ama sana layık bir film yapamadık. 66 yılda... Belki kimseleri sana benzetemediğimizden, belki parayı denkleştiremediğimizden... Adına yaptığımız köprülere akın akın koşuyor yurttaşların... İntihar etmek için...  Zorlu savaşlarla kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinde bugün çetelerin gölgesi var.  Dev posterlerini yaptık ama doğru dürüst bir belgeselini yapamadık Ata'm...! Arkandan ağlamaktan gözlerimiz şiştiği için yazılarını, konuşmalarını doğru dürüst bir kitapta toplayamadık.  Adına kurduğumuz kültür merkezini yangından koruyamadık.  Senin adına iktidara el koyanlar mirasını çiğnedi, ses çıkartmadık. Kurduğun partiyi kapatıp, arşivini yaktılar... Alkışladık... Çünkü biz izindeyiz Ata'm... Her sabah güne "Türküm, doğruyum, çalışkanım" diye bağıran, geri ve tembel nesiller yetiştirdik.  Sesimiz gür çıkıyor ama eğitimde başarı oranlarımız yerde sürünüyor.  Köşklerin bakımsızlıktan dökülüyor... Kocaman resimlerinin asıldığı kamu binaları içinde memurun aç… "Beni emanet ediniz" dediğin doktorların biliyorsun seni "geç teşhisten" erken yolcu ettiler. Merak etme "izindeyiz“ Ata'm... O dönemde söylediğin bazı sözler bugün 7 kilit altında. Din üzerine, düşünce özgürlüğü üzerine yazdıklarını yazmaya, söylemeye kalkanlar mahkemelerde sürünüyorlar. O gün yazdıklarını, bugün ağza alamayacak haldeyiz. Seni aşmaktan vazgeçtik, sana ulaşamıyoruz Ata'm... Heykellerin o kadar büyük, posterlerin öyle kocaman ki, ardında bir dolu adam kendi pisliğini gizleyebiliyor. Pislik büyüdükçe heykelleri de büyütüyorlar.  Şu "izindekiler" in listesini bir görsen inanamazsın Ata'm... Kendini tanıyamazsın. Özlü sözlerini paylaşamıyorlar. Yılgınlığa düşmememiz için söylediğin "küçük kıvılcımlar, büyük yangınlar doğurabilir" sözünü itfaiye kapısına asmışlar. Bağışla bizi... İzindeyiz Ata'm...!”  Aziz NESİN
‘’ Atatürkçülük  BAĞIMSIZLIK demektir , Atatürkçülük  ULUSAL ONUR   demektir , Atatürkçülük  DEVRİMCİLİK demektir . Kurtuluş Savaşımızın ve Ulusal Devrimlerimizin önderi Mustafa Kemal, bugünkü emperyalist ilişkileri  o günden görmekteydi… UNUTTURULAN, UNUTTURULMAK İSTENEN ATATÜRK VE ATATÜRKÇÜLÜK BUDUR!!! ’’ Uğur MUMCU 06.01.1981,Cumhuriyet
YÜRÜYÜŞ SONRASI DEVRİMCİ GENÇLER TARAFINDAN  OKUNAN VE DAĞITILAN BİLDİRİ:  ‘’Büyük Türk Milleti! Atatürk için toplanalım! Mustafa Kemal'in Milli Kurtuluş idealini yaşatmak için,  Mustafa Kemal Devrimine saldıran karanlık güçlere dur demek için,  Milletçe yabancı uşaklığına düşmekten kurtulmak için,  Gazi Mustafa Kemal'in Milli Kurtuluşçu saflarında toplanalım..! Yaşasın Türkiye! Yaşasın yarının Bağımsız Türkiye’si için mücadele!’’ ,[object Object],[object Object],[object Object]
UNUTTURMAYACAĞIZ!
[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object],[object Object]

More Related Content

Viewers also liked

TheAssociationOfAtheismOnLegalPersonalityInTurkey
TheAssociationOfAtheismOnLegalPersonalityInTurkeyTheAssociationOfAtheismOnLegalPersonalityInTurkey
TheAssociationOfAtheismOnLegalPersonalityInTurkeyMorgan Elizabeth Romano
 
Nltk - Boston Text Analytics
Nltk - Boston Text AnalyticsNltk - Boston Text Analytics
Nltk - Boston Text Analyticsshanbady
 
Python an-intro - odp
Python an-intro - odpPython an-intro - odp
Python an-intro - odpArulalan T
 
Natural Language Toolkit (NLTK), Basics
Natural Language Toolkit (NLTK), Basics Natural Language Toolkit (NLTK), Basics
Natural Language Toolkit (NLTK), Basics Prakash Pimpale
 
Intro to Python Programming Language
Intro to Python Programming LanguageIntro to Python Programming Language
Intro to Python Programming LanguageDipankar Achinta
 
SHAW & USAH Core Values
SHAW & USAH Core ValuesSHAW & USAH Core Values
SHAW & USAH Core Valueslostshield
 
A Technology Assisted Training Course
A Technology Assisted Training CourseA Technology Assisted Training Course
A Technology Assisted Training Coursedestapunk
 
Compositional rules
Compositional rulesCompositional rules
Compositional rulesbravozach
 
Kunst&cultuur subsidies
Kunst&cultuur subsidiesKunst&cultuur subsidies
Kunst&cultuur subsidiesLejla Alic
 
BS's PORTFOLIO_VIETNAMESE
BS's PORTFOLIO_VIETNAMESEBS's PORTFOLIO_VIETNAMESE
BS's PORTFOLIO_VIETNAMESEMinh Hoàng
 
Mr. Click / Кубики (Дом.ru)
Mr. Click / Кубики (Дом.ru)Mr. Click / Кубики (Дом.ru)
Mr. Click / Кубики (Дом.ru)prasu1995
 
การจัดการเรียนรู้เชิงสร้างสรรค์จากพิพิธภัณฑ์ Ss
การจัดการเรียนรู้เชิงสร้างสรรค์จากพิพิธภัณฑ์ Ssการจัดการเรียนรู้เชิงสร้างสรรค์จากพิพิธภัณฑ์ Ss
การจัดการเรียนรู้เชิงสร้างสรรค์จากพิพิธภัณฑ์ SsSomprasong friend Ka Nuamboonlue
 
Compositional rules
Compositional rulesCompositional rules
Compositional rulesbravozach
 
J.Bulgakova household vs climate change
J.Bulgakova household vs climate changeJ.Bulgakova household vs climate change
J.Bulgakova household vs climate changeconsumerenergy
 

Viewers also liked (20)

O ogullar O Kızlar
O ogullar O KızlarO ogullar O Kızlar
O ogullar O Kızlar
 
Kim bu türkler
Kim bu türklerKim bu türkler
Kim bu türkler
 
TheAssociationOfAtheismOnLegalPersonalityInTurkey
TheAssociationOfAtheismOnLegalPersonalityInTurkeyTheAssociationOfAtheismOnLegalPersonalityInTurkey
TheAssociationOfAtheismOnLegalPersonalityInTurkey
 
Nltk - Boston Text Analytics
Nltk - Boston Text AnalyticsNltk - Boston Text Analytics
Nltk - Boston Text Analytics
 
Python an-intro - odp
Python an-intro - odpPython an-intro - odp
Python an-intro - odp
 
Natural Language Toolkit (NLTK), Basics
Natural Language Toolkit (NLTK), Basics Natural Language Toolkit (NLTK), Basics
Natural Language Toolkit (NLTK), Basics
 
Intro to Python Programming Language
Intro to Python Programming LanguageIntro to Python Programming Language
Intro to Python Programming Language
 
SHAW & USAH Core Values
SHAW & USAH Core ValuesSHAW & USAH Core Values
SHAW & USAH Core Values
 
A Technology Assisted Training Course
A Technology Assisted Training CourseA Technology Assisted Training Course
A Technology Assisted Training Course
 
Compositional rules
Compositional rulesCompositional rules
Compositional rules
 
Kunst&cultuur subsidies
Kunst&cultuur subsidiesKunst&cultuur subsidies
Kunst&cultuur subsidies
 
BS's PORTFOLIO_VIETNAMESE
BS's PORTFOLIO_VIETNAMESEBS's PORTFOLIO_VIETNAMESE
BS's PORTFOLIO_VIETNAMESE
 
Articulo objeto y valor
Articulo objeto y valorArticulo objeto y valor
Articulo objeto y valor
 
Mr. Click / Кубики (Дом.ru)
Mr. Click / Кубики (Дом.ru)Mr. Click / Кубики (Дом.ru)
Mr. Click / Кубики (Дом.ru)
 
Dcb 949
Dcb 949Dcb 949
Dcb 949
 
Fcp
FcpFcp
Fcp
 
การจัดการเรียนรู้เชิงสร้างสรรค์จากพิพิธภัณฑ์ Ss
การจัดการเรียนรู้เชิงสร้างสรรค์จากพิพิธภัณฑ์ Ssการจัดการเรียนรู้เชิงสร้างสรรค์จากพิพิธภัณฑ์ Ss
การจัดการเรียนรู้เชิงสร้างสรรค์จากพิพิธภัณฑ์ Ss
 
Compositional rules
Compositional rulesCompositional rules
Compositional rules
 
J.Bulgakova household vs climate change
J.Bulgakova household vs climate changeJ.Bulgakova household vs climate change
J.Bulgakova household vs climate change
 
Rhythm
RhythmRhythm
Rhythm
 

Similar to Unutturulmak istenen Devrimci Atatürk! (2)

Ab dnin100
Ab dnin100Ab dnin100
Ab dnin100Mim Baha
 
Cumhuriyet Dusmanini Cumhurbaskani Secmek
Cumhuriyet Dusmanini Cumhurbaskani SecmekCumhuriyet Dusmanini Cumhurbaskani Secmek
Cumhuriyet Dusmanini Cumhurbaskani Secmeksimone.schaefer
 
Cumhurbaşkanı Seçmek
Cumhurbaşkanı SeçmekCumhurbaşkanı Seçmek
Cumhurbaşkanı Seçmekmillitrk
 
Cumhuriyet Düşmanı
Cumhuriyet DüşmanıCumhuriyet Düşmanı
Cumhuriyet DüşmanıUfuk Eskici
 
Cumhuriyetdusmanini cumhurbaskanisecmek
Cumhuriyetdusmanini cumhurbaskanisecmekCumhuriyetdusmanini cumhurbaskanisecmek
Cumhuriyetdusmanini cumhurbaskanisecmekOnder Deneme
 
109 yücel hacaloğlu doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız
109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız
109 yücel hacaloğlu doğumunun 100. yılında h. nihâl atsızFdgalgjadg Fhaldfad
 
imamin ordusu - dokunan yanar
imamin ordusu - dokunan yanarimamin ordusu - dokunan yanar
imamin ordusu - dokunan yanarimaminordusu
 
tAYYIP GULEN ELELE-Imamin Ordusu
tAYYIP GULEN ELELE-Imamin OrdusutAYYIP GULEN ELELE-Imamin Ordusu
tAYYIP GULEN ELELE-Imamin Ordusudonektayyip
 
Türkiye de irticanın portresi
Türkiye de irticanın portresiTürkiye de irticanın portresi
Türkiye de irticanın portresimillitrk
 
Referandum günlükleri
Referandum günlükleriReferandum günlükleri
Referandum günlükleriAhmet Türkan
 
Kostebek-YUCE MILLETIMIZE MUSALLAT OLAN DIN TACIRLERI
Kostebek-YUCE MILLETIMIZE MUSALLAT OLAN DIN TACIRLERIKostebek-YUCE MILLETIMIZE MUSALLAT OLAN DIN TACIRLERI
Kostebek-YUCE MILLETIMIZE MUSALLAT OLAN DIN TACIRLERIdonektayyip
 
10. ataturk konu anlatimi
10. ataturk konu anlatimi10. ataturk konu anlatimi
10. ataturk konu anlatimiYiğitcan BALCI
 
Atatür ve Türk Doktor ları
Atatür ve Türk Doktor larıAtatür ve Türk Doktor ları
Atatür ve Türk Doktor larıhekimbirligi
 
Türklüğün tarihteki derinliği üzerine
Türklüğün tarihteki derinliği üzerineTürklüğün tarihteki derinliği üzerine
Türklüğün tarihteki derinliği üzerineibrahimokur
 
MKA MEDENI BILGILER
MKA MEDENI BILGILERMKA MEDENI BILGILER
MKA MEDENI BILGILERKutlu MERİH
 
Redhack12eylul
Redhack12eylulRedhack12eylul
Redhack12eylulRemrem
 

Similar to Unutturulmak istenen Devrimci Atatürk! (2) (20)

Mumcu bornova
Mumcu bornovaMumcu bornova
Mumcu bornova
 
Ab dnin100
Ab dnin100Ab dnin100
Ab dnin100
 
Cumhuriyet Dusmanini Cumhurbaskani Secmek
Cumhuriyet Dusmanini Cumhurbaskani SecmekCumhuriyet Dusmanini Cumhurbaskani Secmek
Cumhuriyet Dusmanini Cumhurbaskani Secmek
 
Cumhurbaşkanı Seçmek
Cumhurbaşkanı SeçmekCumhurbaşkanı Seçmek
Cumhurbaşkanı Seçmek
 
Cumhuriyet Düşmanı
Cumhuriyet DüşmanıCumhuriyet Düşmanı
Cumhuriyet Düşmanı
 
Cumhuriyetdusmanini cumhurbaskanisecmek
Cumhuriyetdusmanini cumhurbaskanisecmekCumhuriyetdusmanini cumhurbaskanisecmek
Cumhuriyetdusmanini cumhurbaskanisecmek
 
109 yücel hacaloğlu doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız
109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız
109 yücel hacaloğlu doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız
 
Bianet rapor
Bianet raporBianet rapor
Bianet rapor
 
imamin ordusu - dokunan yanar
imamin ordusu - dokunan yanarimamin ordusu - dokunan yanar
imamin ordusu - dokunan yanar
 
tAYYIP GULEN ELELE-Imamin Ordusu
tAYYIP GULEN ELELE-Imamin OrdusutAYYIP GULEN ELELE-Imamin Ordusu
tAYYIP GULEN ELELE-Imamin Ordusu
 
IMAMIN ORDUSU
IMAMIN ORDUSUIMAMIN ORDUSU
IMAMIN ORDUSU
 
Imaminordusu
ImaminordusuImaminordusu
Imaminordusu
 
Türkiye de irticanın portresi
Türkiye de irticanın portresiTürkiye de irticanın portresi
Türkiye de irticanın portresi
 
Referandum günlükleri
Referandum günlükleriReferandum günlükleri
Referandum günlükleri
 
Kostebek-YUCE MILLETIMIZE MUSALLAT OLAN DIN TACIRLERI
Kostebek-YUCE MILLETIMIZE MUSALLAT OLAN DIN TACIRLERIKostebek-YUCE MILLETIMIZE MUSALLAT OLAN DIN TACIRLERI
Kostebek-YUCE MILLETIMIZE MUSALLAT OLAN DIN TACIRLERI
 
10. ataturk konu anlatimi
10. ataturk konu anlatimi10. ataturk konu anlatimi
10. ataturk konu anlatimi
 
Atatür ve Türk Doktor ları
Atatür ve Türk Doktor larıAtatür ve Türk Doktor ları
Atatür ve Türk Doktor ları
 
Türklüğün tarihteki derinliği üzerine
Türklüğün tarihteki derinliği üzerineTürklüğün tarihteki derinliği üzerine
Türklüğün tarihteki derinliği üzerine
 
MKA MEDENI BILGILER
MKA MEDENI BILGILERMKA MEDENI BILGILER
MKA MEDENI BILGILER
 
Redhack12eylul
Redhack12eylulRedhack12eylul
Redhack12eylul
 

Unutturulmak istenen Devrimci Atatürk! (2)

  • 1. UNUTTURULMAK İSTENEN DEVRİMCİ ATATÜRK (2) Hazırlayan: Olgaç DEMİRKOL
  • 2. Büyük Devrimci Atatürk’ün ‘ ’Türk Aleminin en büyük düşmanı komünistliktir.Her görüldüğü yerde başı ezilmelidir .’’ DİYE BİR SÖZÜ YOKTUR! Bu uydurma sözü ilk kez Münir HAYRİ ortaya atmış ve kullanmıştır.Daha sonra 1964 yılında Adalet Partili Senatör Fethi TEVETOĞLU ‘’Toprak Dergisi’’nde bu yazıyı kullanmıştır.Söz konusu dönemde gazeteci ve yazar olan Çetin ALTAN “Bu el yazısı Atatürk’e ait değil” diyerek, İsveç’te kaligrafi konusunda uzman ve uluslararası düzeyde bilirkişi niteliği taşıyan bir kuruluşa yaptırdığı inceleme sonucunda, Bu yazı ile ilgili olarak “yazının Atatürk’e ait olduğunu söylemenin mümkün olmadığı, uydurma olduğu” gerçeği ortaya çıkarılmıştır.Ayrıca Çetin ALTAN, bu nedenle yazıyı yazan kişiyi de mahkemeye vermiştir .İsveç’e gönderilen söz konusu yazının “Atatürk’e ait olmadığına karar verilmiş” ve Mahkeme Çetin ALTAN’ı haklı bulmuştur .Yazıyı yazan Münir HAYRİ, olayı Yurt Dışı mahkemelere taşımıştır. Uluslararası Mahkemede;“O yazının sonradan ekleme olduğuna ve Atatürk’e ait olmadığına” karar verilmiştir. Daha sonra Münir Hayri o yazıyı “Cam üzerinden kopya ettiğini itiraf etmiştir”. Zaten böyle bir sözü ancak bir faşist uydurabilir ve söyleyebilir.Böyle bir sözün varlığına da ancak Atatürk hakkında hiçbir bilgisi olmayan cahiller inanabilir!Atatürk ün ağzından söz uydurup Onu yanlış tanıtmaya çalışanlar ise en büyük Atatürk düşmanlarıdır!Büyük Devrimci Atatürk, her düşünceye saygı gösteren bir DEMOKRAT ,cephede savaştığı düşman askerine ve bayrağına saygı gösteren HÜMANİST bir LİDERDİ! "Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz’’ M.K.ATATÜRK,1925 KAYNAKLAR: ’’Kemalizm,Sosyalizm ve Din’’-Alpaslan IŞIKLI , ‘’Atatürk ve Komünizm’’-Rasih Nuri İLERİ, Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şubesi
  • 3. ‘’ Komünistleri cezalandırmak bugünkü siyasetimizle çelişir. Çünkü,Sovyetler’le dostça ilişkiler içindeyiz.Bu ilişkiler sürecektir. Komünizim,dostluğunu istediğimiz bir hükümetin dayandığı ilkeleridir. Bu ilkeleri aşağılamayız.’’ M.K.ATATÜRK (TBMM Gizli Celse Zabıtları c.1 s.326-455)
  • 4. ‘’ Komünizm bir sosyal sorundur. Komünizmin ne olduğunu anlatmakta sakınca yoktur. Bu yüzden hükümetin bilgisi altında bir Komünist Parti kurduk.’’ M.K.ATATÜRK (TBMM gizli celse zabıtları c.1 s.326-455)
  • 5. Mustafa Kemal’in Anadolu halkına hitaben yayınladığı bir beyanname: "Müslüman kardeşlerim, komünist yoldaşlar...! Büyük devletler yeni bir Müslüman kurbanını boğazlıyorlar. Onu yok etmek azmindedirler. Fakat biz, elde silahımız, anavatan topraklarını savunarak ve haklarımızı haykırarak ölmesini bilenlerdeniz. Köylülerimiz topraklarını, yurtlarını ve köylerini istilacıya karşı müdafaa ederken, şehit düşerken emin olabilirler ki, yakın bir zamanda bütün İslamiyet, komünizmle birlik olarak onların intikamını alacaktır." M.K.ATATÜRK (Mustafa Kemal’in sağ yanında Sovyet Elçisi Aralof) Kaynak:07.11.2003 CAN DÜNDAR, Hangi Atatürk?
  • 6. ‘’ Komünist parti de olmalıdır.Biz bundan korkmayız. Yeter ki bu hareket ulusal çıkarların fevkinde bir başka emperyalizmin maşası olmasın…’’ M.K.ATATÜRK (Dış İşleri Bakanlığı arşivi,42 a 1 kutu:47)
  • 7. ‘’ Bilinçli bir toplumun yargı değerleri zamanla değişebilir.Böylesi bir toplum artık geriye dönmez,değişkenliği daha da ileri gitmenin seçenekleridir.Biz bundan korkmayız .Komünist Fırka’da(Komünist Parti) Serbest Fırka’da(Liberal Parti) vatanı için çalışan insanlarla doludur ve her birini iyi tanırım.Bütün kalbimle onlara inanırım.Yeter ki,her iki,yani sol yada kapitalist emperyalizm bizim vatanımızı el altından idare etmeye kalkmasınlar. İşte ben bundan korkarım ve şiddetle karşı dururum .Din adına devlet kurmaya,ümmet adına hükümranlık taslayanlara ise tek bir lafım olacaktır.ONLAR VATAN HAİNLERİDİRLER!Ve hatta hangi dinden olursa olsun böylesi insanlar ve yönetenleri İNSANLIK SUÇU İŞLERLER.’’ M.K.ATATÜRK (Dış İşleri Bakanlığı Arşivi 42 a.1 kutu:47)
  • 8. "Efendiler, iki türlü önlem alınabilir. Birisi doğrudan doğruya komünizm diyenin kafasını kırmak; diğeri Rusya'dan gelen her adamı derhal denizden gelmiş ise vapurdan çıkarmamak, karadan gelmiş ise, sınırın dışına atmak gibi zorlayıcı, şiddetli, kırıcı önlem kullanmak... Bu önlemleri almak, iki noktadan yararsız görülmüştür. Birincisi, iyi ilişkilerde bulunmayı gerekli saydığımız Rusya Cumhuriyeti tümüyle komünisttir. Eğer böyle zorlayıcı önlem uygularsak, o halde kayıtsız koşulsuz Ruslar'la ilişkide bulunmamak gerekir. Oysa biz, birçok siyasal düşünce ile birçok neden ve etkenden dolayı Ruslar'la temas ve ilişkide bulunmak ve görüşmek istedik ve istiyoruz ve isteyeceğiz. O halde uygulayacağımız önlemlerde dostluğunu istediğimiz bir ulusun, bir hükümetin ilkelerini aşağılamamak zorundayız. İşte bunun içindir ki zorlayıcı önlem kullanmak istemedik. İkinci bir noktadan da zorlayıcı önlem kullanmayı yararlı görmedik: bildiğiniz gibi bu düşünce akımlarına karşı, düşünceye dayanmayan kuvvetle karşılık vermek, o akımı yok etmedikten başka, herhangi bir kişiyle, herhangi bir insanla konuşulduğu zaman onun herhangi bir kişiyle, herhangi bir düşüncesini kuvvet zoru ile reddederseniz, o ısrar eder. Israr ettikçe kendi kendini aldatmakta daha çok ileri gidebilir. Bunda dolayı, düşünce akımları cebir ve şiddet ve kuvvetle reddedilmez. tersine takviye edilir. Buna karşı en etkili çare, düşünce akımına karşı düşünceyi oluşturmak, düşünceye düşünce ile karşılık vermektir.” M.K.ATATÜRK (TBMM Gizli Celse Zabıtları,cilt 1,s.334,İş Bankası Kültür Yayınları)
  • 9. (Bu olay belli siyasi çevreler tarafından hep Atatürk’ün üzerine yıkılır!) MUSTAFA SUPHİ OLAYI Prof. Dr. Adil Dağıstan  ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 34, Cilt: XII, Mart 1996 Mustafa Suphi ve arkadaşlarının öldürülmeleri olayında günümüze kadar gelen farklı yorumlar vardır. Şevket Süreyya Aydemir, Küçük Talat’ın bir mektubuna dayanarak olayın düzenleyicilerinin Karabekir, Erzurum Valisi Hamit Bey ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleri olduğunu belirtmektedir. G. Harris ise, Yahya’nın koyu Enver Paşa taraftan olduğunu bu sebeple Mustafa Suphi’yi öldürdüğünü, daha sonra da bu suçtan yargılandığını yazmaktadır. Mete Tuncay olaydan Kâzım Karabekir - Vali Hamit Bey’i sorumlu tutmaktadır. Karabekir, kendisinin öldürttüğü yolundaki şayialar üzerine, hayatımla ve namusumla oynadılar demektedir.Yusuf Hikmet Bayur ise, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Trabzon’daki İttihatçıların emri ile öldürüldüğünü iddia etmektedir. Goloğlu’na göre ise, Mustafa Suphi’yi öldürme emrini Ankara vermiştir. Yine Metin Toker de, Sovyet tepkisinin göze alınması bakımından cüretli bir teşebbüs olarak değerlendirerek, Ankara’nın bilgisi dahilinde gelişebileceğini ima etmektedir. Ergün Aybars ise, olayın Ankara’nın bilgisi dışında cereyan ettiğini belirterek, Mustafa Kemal Paşa’nın daima meşruluk ilkesine bağlı kaldığını, ayrıca Sovyet yardımının gerekli olduğu bir dönemde Sovyetleri gücendiremezdi demektedir. Dr. Samih Çoruhlu imzasıyla yazan Akdes Nimet Kurat ise, daha farklı bir yorumla, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının para için öldürüldüğünü yazmaktadır.Yanlarında 8.000 altın bulunduğunu, Yahya Kâhya’nın ve adamlarının bunu bildiğini ve bu amaçla öldürdüklerini iddia etmektedir. Yine ilginç bir iddia ise, Mustafa Suphi’nin Galiyev çizgisinde olduğundan dolayı Lenin ve Stalin tarafından öldürtüldüğüdür.
  • 10. Mustafa Suphi ve arkadaşlarının öldürülmesinden Ankara Hükümeti’ni sorumlu tutan görüşler: Özellikle Çerkez Ethem isyanı ile birlikte Komünistlere karşı başlatılan sertlik ve Mustafa Suphi’nin Anadolu’ya gelişi ile birlikte başlatılan aleyhte gösteriler gerekçe gösterilmektedir. Kanaatimizce Ankara Hükümeti’nin amacı Mustafa Suphi’yi, Bolşevik Rusya’nın tepkisini de çekmeden sınır dışına çıkartmaktır. Bunun için de, Erzurum’dan Trabzon’a kadar malum tezahüratların yapılması sağlanmış, böylece sınır dışı edilmelerine gerekçe hazırlanmıştır. Şayet Ankara Hükümeti’nin gayesi öldürtmek olsaydı, bu kadar ayrıntıya ve plâna gerek duymadan, daha Trabzon’a ulaşmadan ortadan kaldırtması gerekirdi. Ayrıca bu işi bolşeviklerin en çok olduğu ve Rus konsolosunun bulunduğu Trabzon’da yapmaması gerekirdi. Ayrıca Mustafa Suphi ve Heyeti Kars’a geldikleri zaman, aralarında dört kişinin Osmanlı Ordusu’nda subay olarak bulunmuş kişiler oldukları anlaşılmıştır. Bunun üzerine Kâzım Karabekir bunları sınır dışı edebilmek için hakiki bir dayanak aramıştır. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne asker olup da, siyasetle uğraşanların, temel barış yapılıncaya kadar sınır dışına çıkartılmaları hakkında bir kanun maddesine ihtiyaç duyulduğunu yazmıştır. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reis Vekili Fevzi Paşa, hemen durumu bir tezkere ile Müdafaa-i Mülkiye Vekâleti’ne ileterek, böyle bir kanun maddesi olup olmadığını sormuş ve eğer yoksa süratle meclise teklif edilmesini arz etmiştir. Görüldüğü gibi, Ankara Hükümeti faaliyetlerinde hukuki bir dayanağa ihtiyaç duymaktadır. Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Kâzım Karabekir Paşa ve Hamit Bey tarafından öldürtülmüş olabileceği görüşü de oldukça zayıftır. Herşeyden önce Kâzım Karabekir ve Hamit Bey’in Ankara’nın bilgisi dışında, Türk-Sovyet ilişkilerini de ilgilendirecek böyle bir emri vermiş olmaları mümkün değildir. Mustafa Suphi’yi öldürttüğü bilinen Yahya Kâhya’nın bizzat Kâzım Karabekir Paşa tarafından tutuklattırılarak, Sivas Askeri Mahkemesi’nde yargılattırılması da Kâzım Karabekir Paşa’nın bu işle ilgisi olmadığını gösterir.
  • 11. Mustafa Suphi’nin ölümü ile ilgili olarak ileri sürülen görüşlerden biri de İttihatçıların bu işi yaptırtmış olabilecekleridir. KANAATİMİZCE AKLA EN UYGUNU DA BUDUR. Zira, Mustafa Suphi’nin fanatik bir İttihatçı düşmanı olduğunu, önceki bölümlerde belirtmiştik. Ne var ki Mondros mütarekesi sonrası gelişen olaylar, Mustafa Suphi ve İttihatçıları aynı platformda karşı karşıya getirmiştir. Özellikle Suphi-Enver Paşa çatışması ciddi boyutlardadır. 27 Mayıs 1920’de Bakü’ye gelen Suphi, ilk iş olarak buradaki ittihatçıları tasfiye etmiş ve ilk gizli mücadeleyi başlatmıştır. Yine daha önce belirttiğimiz gibi, Üçüncü Enternasyonal’ın liderleri, hem Türkiye’de ve hem de doğunun diğer Müslüman ve Türk memleketlerinde önemli itibarı olan Enver Paşa’yı yanlarına alarak, Doğu halklarının Birinci Kongresi’ne iştirak ettirmişlerdir. Bu olay karşısında Mustafa Suphi Baku Kongresi esnasında Enver Paşa’ya karşı düşmanca tavır sergilemiştir.Mustafa Suphi’nin burada Enver Paşa aleyhine tezahüratlar yaptırtması ve ona karşı takındığı menfi tavırlar, İttihatçıların Suphi’ye karşı olan düşmanlığını hat safhaya çıkarmıştır. Bunun Trabzon’a kadar yansıması çok doğaldır. Nitekim, Enver Paşa tarafından Anadolu’ya gönderilen Küçük Talat ve Nail Beylerin Enver Paşa’yı Anadolu’ya getirmek üzere Trabzon’da ortamı hazırlamak faaliyeti içindedirler.Bu grubun, ittihatçı olan Yahya Kâhyayı etkilemiş olmaları doğaldır. Diğer taraftan, Mustafa Suphi’nin Rusya’ya dönmesi, burada ittihatçıların Türkiye ile ilgili plânını etkileyebilirdi. Çünkü ittihatçılar gerek Türkiye’deki gerekse Rusya’daki faaliyetlerinde Suphi’yi bir engel olarak görmektedirler. Ayrıca, ittihatçıların yaptırttığına dair şüpheyi artıran bir başka konu da, 16 Mayıs 1921 tarihli, Küçük Talat’ın Halil Paşa’ya yazdığı mektuptur. Burada, Suphi’nin ölümünden Kâzım Karabekir Paşa ve Hamit Bey’i sorumlu tutarken;Aynı Küçük Talat, daha birkaç ay önce Türkiye’ye gelişinde, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının, Türkiye’de iktidarı ele geçirmek için Rusya tarafından Anadolu’ya gönderilmek üzere oldukları konusunda uyarılarda bulunuyorlardı. Şimdi ise Mustafa Suphi’yi korur gözükmesi, Rusya’ya gidiş öncesi komünistlere yaranmak olabilir. Çünkü bu mektubu yolladığı sıralarda TBMM Hükümeti ittihatçılara karşı tedbirler almaya başlamış, Trabzon’a kadar gelen Halil Paşa TBMM Hükümeti’nin emri ile Anadolu’ya sokulmayarak geri gönderilmiştir. Aynı şekilde Küçük Talat’ın kendisi ile birlikte Trabzon’da bulunan diğer ittihatçılar da sınır dışı edilmiştir. Bu değerlendirmeler sonucunda kesin belgeler bulunmamakla birlikte, diğer ihtimallere göre, ittihatçıların Mustafa Suphi ve arkadaşlarını öldürtmüş olma ihtimalleri daha yüksektir. Böylelikle Enver Paşa’yı Türkiye’ye getirtip iktidarı ele almayı düşündükleri bir dönemde, Rusya’da bu amaçla girişecekleri faaliyetlerde kendilerine engel teşkil edebilecek bir unsuru ortadan kaldırmış oluyorlardı.
  • 12. Mustafa Suphi ile ilgili olarak yerli ve yabancı olmak üzere çok sayıda çalışma olmasına rağmen, bu olay halâ kim veya kimler tarafından öldürtüldüğü konusunda karanlığını muhafaza etmektedir. Başından itibaren ilginç gelişmelere sahne olan Mustafa Suphi olayının, bir başka ilginç olan yönü de, ne Sovyet Rusya Hükümeti, ne de Komünist Enternasyonal, başında olaya ciddi bir tepki bile göstermemişken, Türkiye’nin batıya yönelişi ile birlikte Mustafa Suphi olayını gündeme getirmeye başlamasıdır. Prof. Dr. Adil Dağıstan  ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 34, Cilt: XII, Mart 1996
  • 13. ‘’… Bu ulusun,bu milletvekillerinden oluşan meclisin amacı,siyasetin kesin olanı budur.Hiçbir zaman merkezi dışarıda bulunan bir örgüt ile ilişki kuramayız,onlarla işbirliği yapmayız.Bu memlekette çalışmak isteyenler,gerçek olarak çalışmak isteyenler memleket içinde bulunurlar ve memleketin gerçek kaynağına, kitlere dayanırlar. Onun için Mustafa Suphi’ye ceza yapamazsınız efendiler. ’’ M.K.ATATÜRK (Mustafa Suphi’nin Anadolu’ya gelmesini istemeyenler için söylemiştir) Kaynak:Uyan Gazi Kemal,s.350,Uğur Mumcu
  • 14.   Taksim... (Yılmaz ÖZDİL,01.05.2008,Hürriyet) Kliment Vefremoviç Voroşilov... Var mı tanıyan? Mihail Vesilyeviç Frunze? Hadi bi soru daha... Erkek ceketlerinin düğmeleri sağda mı olur, solda mı? Voroşilov, adı üstünde, Rus.Frunze de. Bolşevik devriminin generalleri.Atatürk için 'özel' adamlardı. Çünkü, Kurtuluş Savaşı’nda dünya bize silah doğrultmuşken, bize destek veren Sovyetler’in 'apoletli elçileri'ydi onlar... Frunze, 1921’de TBMM kürsüsüne çıkmış, Rus halkı adına, Sakarya Zaferimizi kutlamıştı. Voroşilov ise, 'silahsa silah, paraysa para, isteyin verelim' demek için, savaşın en zorlu günlerinde Ankara’daydı.Atatürk, onları unutmadı hiç. Diyeceksiniz ki, e-ee?E’si şu... Taksim Meydanı’yla ilgili ne zaman bir tartışma olsa, aklıma geliverir Voroşilov ile Frunze... Çünkü, Taksim Cumhuriyet Anıtı’nda heykelleri var onların... Bizzat, Atatürk’ün emriyle dahil edildiler, Anıt’taki figürler arasına... 1928’den beri orada, Taksim’in göbeğinde, Atatürk’ün hemen yanıbaşında duruyorlar. Taksim Cumhuriyet Anıtı’nda 'ne var, niye var' gibi soruları merak etmeyen, orada 'kim'lerin olduğundan haberi bile olmayan bir toplumun, 'Taksim’e çıkarım, çıkartmam' diye kavga etmesinin manası var mıdır? 'Gomünistler Moskova’ya' diyen dangalakların, Taksim Anıtı’nda Bolşevik generallerin önünde saygı duruşunda bulunması veya onları sendikalardan koruması, komik değil midir? Habire önünden gelip geçtiğimiz Taksim Cumhuriyet Anıtı yıllardır orada dururken, Atatürk, Rus generalleri yanına yerleştirmişken; nasıl oldu da, 1950’den itibaren, Kurtuluş Savaşı’nda bize kurşun sıkanlarla kanka olup, bize destek verenlere düşman olduk? Atatürk o heykeli, kafasına kuş pislesin, siz de seyredin diye mi dikti? *Amaaaan, bana ne be... Sıkıldık tarihten. Magazine geçelim... Erkek ceketlerinin düğmeleri sağda olurken, Taksim Cumhuriyet Anıtı’ndaki Atatürk’ün ceket düğmeleri neden solda?
  • 15. "... EN BÜYÜK DÜŞMAN,DÜŞMANLARIN DÜŞMANI;ne filan ne de falan milletler; bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış bir saltanat halinde,bütün dünyaya hakim olan KAPİTALİZM afeti ve onun çocuğu EMPERYALİZMDİR!" ...Artık,bütün dünyanın anlamış olduğu bu hakikat,bizde de idrak ediliyor.Bu günlerde başımıza musallat edilen Yunan,bütün düşman aleminin parçasından başka bir şey değildir;daha doğrusu,kapitalizm saltanatının mazlum milletlere göndereceği son kuvvet,son ordudur.Nitekim bundan önce,üzerimize ordular saldırmış olan düşmanlar,yine böyle kapitalizm saltanatının ordularından başka bir şey değildi:moskof orduları,italyan orduları,bulgar ve yunan orduları;kısacası bütün düşmanlarımız, kapitalizm tarafından ayaklandırılırlardı. .. Sermaye,bu güne kadar dünyada yapılmış bütün fenalıkların yegane etkeni,yegane mes'ulü idi;bu günde odur;eğer dünyayı süratle istila eden,kapitalizm alehtarlığı olmasaydı,bu zulüm yarında devam edecekti.Çok şükür zulüm devrinin son günlerindeyiz .Kapitalizm sadece falan veya filan milletin düşmanı değildir.Bilakis bütün dünyanın,bütün milletlerin müşterek düşmanıdır:milletleri birbirine düşüren, kuvvet o;kardeş kanı döktüren fesatlar ondan;dünyayı kaplayan sefaletin müsebbibi;bütün insaniyeti ulmün yegane zalimi odur ... Bu zalimin başarılı olmak için,arada sırada başvurduğu savaşlar,yegane kuvvetleri;yegane silahları değildir.Bankalar onların en kuvvetli silahlarıdır ve milletleri bilhassa bu silahlarla malup eder.Memleketimize bakınız:reji'ler,duyun-u umumiye'ler,kapitülasyonlar,limanlar , şimendiferler,gemiler bütün mühesseler Avrupa kapitalizmin bizi mahvetmek için senelerden beri kullandığı,şeytani makinanın parçalarıdır. ...Sadece bizim memleketimizde değil,yeryüzünde bu makina devam ettikçe,sadece biz değil bütün dünya,zulüm altında ezilecek,sefalet arşa çıkacak,insan felaketten felakete sürüklenecek. Bize bugün,hudut itibariyle dünyanın en güzel,en hayale sığmaz barış şartlarını verseler; kapitalizm dolabı memlekette,bugünkü şekilde kaldığı takdirde,yok olmamız muhakkaktır.’’ HAKİMİYET-İ MİLLİYE 2O Temmuz 1336/1920 (TBMM yayın organı ) Kaynaklar:Gazi Paşa, Atilla İlhan ,s.12 Kurtuluş Savaşı'nın İdeolojisi / Hakimiyet-i Milliye Yazıları, Kaynak Yayınları, s.82-84
  • 16. TBMM yayın organı olan ‘’Hakimiyeti Milliye’’ gazetesinde dönemin Basın Yayın Genel Müdürü olan Hüseyin RAGIP’ın 05.03.1921 Tarihli yazısı; ‘‘SAĞDAN SOLA DOĞRU’’ ‘’Sağ mı,sol mu?Nereye gideceğiz? Heralde sağa değil ,çünkü insanlar fikirleriyle,siyasetleriyle,bilimleriyle mütemadiyen aksi istikameti takip ediyorlar…Ve sola doğru,bazı ülkelerde hızlı ve hamleli ,bazı ülkelerde de yavaş ve temkinli bir yürüyüş başladı.Bütün milletlerin,bu birlikte yürüyüşe ayak uydurup ilerledikleri bir zamanda, biz gerici düşüncelerle yerimizde sayacak olursak Avrupa,Asya ve Amerika milletlerini bir gün ancak tarihten önceki zamanlardan seyreden insanlar haline geleceğiz… Şüphe yok insanlığın düşünüş tarzı,çok derin ve esaslı bir devrim dönemindedir.Bir yandan kırallar,imparatorlar,sağ kanatta merkez partileri ve mutlakiyet parlamentoları zaafa uğruyor,öte yandan sosyalistler,hak taraftarları,halkçılar kuvvet kazanıyor. Bu değişim karşısında Türkiye ne tarafa dönecek?’’ 07.03.1921 Hakimiyeti Milliye‘’SAĞDAN SOLA DOĞRU’’yazısı, Hüsetin RAGIP ‘’ … Sosyalizmin pek çok esaslarını,milli idaremizi bozmadan alır,uygularız .Mesela şirketleri yavaş yavaş millileştiririz,hükümet inhisarını halk lehine çoğaltırız ve ayrıntıları burada uzun sürecek daha birçok reformlar yaparız. Özel deyimiyle devlet bir nevi sosyalist olur… ’’ (Hüseyin Ragıp Atatürk ün emriyle Hakimiyeti Milliyenin başına getirilmiştir ve bu yazıları Atatürk ün tasvibinden geçmiştir.) (Kaynak:’’Atatürk ve Sosyal Demokrasi’’- Muammer AKSOY)
  • 17. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün,Harp Okulu’nda kullandığı not defteri “ Evvela sosyalist olmalı, maddeyi anlamalı .” M.K.ATATÜRK,5 Ocak 1904 (Harp Okulu not defterinden) Kaynak:‘’Atatürk’ün Bütün Eserleri’’ ,c. I, s.15)
  • 18. ‘ ’ Bizim görüşlerimiz,ki ‘’HALKÇILIK’’ tır , kuvvetin,kudretin,hakimiyetin doğrudan doğruya halka verilmesidir. Halkın elinde bulundurulmasıdır.Ve şüphe yok ki bu dünyanın en kuvvetli bir esası,prensibidir …Şekli hükümetimiz tam bir demokrat hükümettir. Ve lisanımızda bu hükümet ,halk hükümetidir diye yad edilir… Yeni Türkiye Devleti bir Halk devletidir’’ M.K.ATATÜRK (Söylev ve Demeçler c.2 s.32)
  • 19. M.Kemal’le görüşmek için bir Sovyet Albayı 1919 Mayıs’ında Samsun’a gelir.Havza’da M.Kemal’le görüşen Sovyet Albayı’nın ‘ ’ne yapmak istiyorsunuz? ’’ sorusuna, M.Kemal, ‘ ’Bizim hedefimiz Devlet Sosyalizmi ’’yanıtını verir. Samsun,1919 (Kaynak:Hüsamettin ERTÜRK-’’İki Devletin Perde Arkası’’s.339)
  • 20. ‘’ Kemalizm diyorsunuz.Ne demek Kemalizm? Kemalizm ‘’Socialisme d’Etat’’(Devlet Sosyalizmi)demektir .’’ M.K.ATATÜRK,1932 (Kaynak:Prof.Reşat KAYNAR- ‘’Atatürkçülük ve Din Adamı’’s.144)
  • 21. ‘ ’ Büyük hayaller peşinden koşan, yapamayacağımız şeyleri yapar gibi görünen SAHTEKAR İNSANLARDAN DEĞİLİZ. Büyük ve HAYALİ ŞEYLERİ yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın düşmanlığını, kötü niyetini, kinini bu memleketin ve milletin üzerine çektik. Biz Panislâmizm yapmadık ; belki "Yapıyoruz, yapacağız!" dedik. Düşmanlar da "Yaptırmamak için bir an evvel öldürelim!" dediler. Panturanizm yapmadık , "Yaparız, yapıyoruz!" dedik, "Yapacağız!" dedik ve yine "Öldürelim!" dediler. Bütün dava bundan ibarettir. Bütün dünyaya korku ve telâş veren kavram bundan ibarettir. Biz böyle, yapmadığımız ve yapamadığımız kavramlar üzerinde koşarak düşmanlarımızın sayısını ve üzerimize olan baskılarını artırmaktan ise doğal duruma, geçerli duruma dönelim;HADDİMİZİ BİLELİM. Biz yaşamak ve bağımsızlık isteyen milletiz. VE YALNIZ VE ANCAK BUNUN İÇİN YAŞAMIMIZI ESİRGEMEDEN VERİRİZ! ’’ M.K.ATATÜRK,1921 (Söylev ve Demeçler c.1, s.195 -196)
  • 22. ‘’ Aziz Milletvekilleri! Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve siyasette bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir acıklı olay ve sıkıntı ile dolu yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır.’’ M.K.ATATÜRK 01.11.1937 (TBMM ’nin 5.Dönem 3.Toplanma Yılını Açarken)
  • 23. ‘’ Baylar,tüm insanların,deneyim, bilgi ve düşüncedeki ilerlemesi ve gelişimi sonucunda; Hristiyanlıktan,Müslümanlıktan, Budizimden vazgeçerek basitleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak hale konulmuş, evrensel,saf ve lekesiz bir dinin kurulması ve insanların şimdiye kadar kavgalar,pislikler,kaba arzu ve iştahlar arasında bir sefalethanede yaşamakta olduklarını kabul ederek bütün vücutları ve zekaları zehirleyen kötülük tohumlarını yenmeye karar vermesi gibi koşulların gerçekleşmesini gerektiren bir ‘’Birleşik Dünya Devleti’ ’hayal etmenin tatlı olduğunu yadsıyamam.’’ M.K.ATATÜRK (Nutuk,c.2,s.521)
  • 24. VAHDETTİN-MUSTAFA KEMAL GÖRÜŞMESİ “ Paşa, Paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir. Bunları unutun, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, Paşa, devleti kurtarabilirsin!” Vahdettin’in böyle konuştuğunu bizzat Atatürk söyler. Ama Atatürk’ün sözlerinin devamı vardır. Der ki: “Bu son sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle samimi mi konuşuyor?... Çok iyi anladığım, veliahtlığında, padişahlığında bütün his ve fikirlerini, eğilimlerini, sahtekârlıklarını tanıdığım adamdan nasıl yüksek ve asil bir hareket bekleyebilirdim? Memleketi kurtarmak lazımdır; istersem bunu yapabilirmişim. Nasıl? Hemen hüküm verdim: Vahdettin demek istiyor ki, hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek dayanağımız İstanbul’a hâkim olanların siyasetine uymaktır. Benim memuriyetim, onların şikâyet ettikleri meseleleri halletmektir. Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri yola getirirsem, Vahdettin’in arzularını yerine getirmiş olacaktım.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri C.3 s.99) Nitekim Atatürk’ü Samsun’a ayak bastıktan üç hafta sonra geri çağıran da, idam kararını onaylayan da, İngilizlere ülkeyi peşkeş çeken de aynı kişi, yani Vahdettin’dir.
  • 25. ‘’ Kamuoyunu gerçek durumla karşı karşıya bırakmayı tercih ederim. O zaman, Saltanat'ı atadan oğula geçirmek gibi yanlış bir usulün sonucu olarak, büyük bir makam, tantanalı bir ünvan kazanabilmiş bir alçağın, gururu çok yüksek asil bir milleti nasıl utanılacak bir duruma düşürebileceği kendiliğinden anlaşılır. Gerçekten de, her ne sebeple ve ne şekilde olursa olsun, Vahdettin gibi hürriyetini ve hayatını milleti içinde tehlikede görebilecek kadar aşağılık bir yaratığın, bir dakika bile olsa, bir milletin başında olduğunu düşünmek ne hazindir! Şükre değer bir durumdur ki, bu alçak, mirasına konduğu Saltanat makamından millet tarafından atıldıktan sonra, alçaklığını sonuna kadar getirmiş oluyor . Türk milletinin bu işte önce davranması elbette takdire değer. Âciz,aşağılık, duygu ve anlayıştan yoksun bir yaratık, kendisini kabul eden herhangi bir yabancının koruyuculuğuna sığınabilir; ancak, böyle bir yaratığın bütün Müslümanların Halifesi sıfatını taşıdığını ifade etmek elbette doğru değildir. Böyle bir düşünce tarzının doğru olabilmesi, öncelikle, bütün Müslüman milletlerin esir olmaları şartına bağlıdır. Halbuki, dünyada gerçek böyle midir? Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle sembol olmuş bir milletiz! Değersiz hayatlarını iki buçuk gün daha fazla ve alçakça sürükleyebilmek için, her türlü düşkünlüğe katlanmakta bir sakınca görmeyen halifeler oyununu da sahneden kaldırabildiğimizi gösterdik. Böylece, devletlerin, milletlerin birbirleriyle olan ilişkilerinde, şahısların, özellikle bağlı bulundukları devlet ve milletin zararına da olsa şahsî durumlarından ve kendi hayatlarından başka birşey düşünemeyecek aşağılık kişilerin herhangi bir önemi olamayacağı şeklindeki bilinen gerçeği bir defa daha ortaya koymuş olduk. Milletler arasındaki ilişkilerde korkuluklardan(mankenlerden) yararlanma yöntemine rağbet etme devrine son vermek, medenî dünyanın samimî bir dileği olmalıdır!’’ M.K.ATATÜRK (Vahdettin hakkındaki sözleri) Nutuk c.2,s.507-508
  • 26. Mustafa Kemal’den Sovyetler’e Antiemperyalizm Dersi! Sovyetler Dış İşleri Komiseri Çiçerin,Van ve Bitlis’in Ermenilere verilmesini istemiş, Mustafa Kemal Çiçerin’e, Moskova’da bulunan Dış İşleri Bakanı Bekir Sami(Kunduk)bey aracılığıyla şu yanıtı göndermiştir; ‘ ’Belli bir arazinin bir azınlığa terki emperyalist bir düşünceden başka bir şey değildir.’’ Kaynak:Moskova Hatıraları, Ali Fuat Cebesoy,s.90
  • 27. HÜMANİST ATATÜRK! ‘’Birçok zaferler kazandım. Fakat, bunların en büyüğünden sonra bile her akşam, savaş alanlarında ölen bütün askerleri düşünerek içimde derin bir keder duyuyorum.’’ M.K.ATATÜRK (Kaynak:George Benneb, Yabancı Gözüyle Cumhuriyet Türkiyesi, s. 33)
  • 28. ‘’ Ben, savaşlarda dahi düşmanın üzerinde bir kin duymam; yalnız askerlik kurallarının uygulanmasını düşünürüm. ‘’ M.K.ATATÜRK (Kaynak:İzzettin Çalışlar, Tan gazetesi 31. 8. 1937)
  • 29. ‘’ Dünya vatandaşları kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmeli, insanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerini almalıydı ." M.K.ATATÜRK (Kaynak:KOCATÜRK, a.g.e., s.455)
  • 30. "Dünyanın filân yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne?" dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa, tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz. Olay ne kadar uzak olursa olsun bu esastan şaşmamak gerekir. İşte bu düşünüş, insanları, milletleri ve hükümetleri bencillikten kurtarır. Bencillik kişisel olsun, millî olsun daima fena sayılmalıdır. O halde konuştuklarımızdan şu sonucu çıkaracağım: Doğal olarak kendimiz için bütün gereken şeyleri düşüneceğiz ve gereğini yapacağız. Fakat bundan sonra bütün dünya ile ilgileneceğiz. Kısa bir örnek: Ben askerim. Genel Savaş'ta bir ordunun başında idim. Türkiye'de diğer ordular ve onların komutanları vardı. Ben yalnız kendi ordumla değil, öteki ordularla da meşgul oluyordum. Bir gün Erzurum cephesindeki hareketlere ait bir sorun üzerinde durduğum sırada yaverim dedi ki: "Niçin size ait olmayan sorunlarla da uğraşıyorsunuz?" Cevap verdim: "Ben bütün orduların durumunu iyice bilmezsem, kendi ordumu nasıl yöneteceğimi belirleyemem." Bir devlet ve milleti yönetme durumunda bulunanların daima göz önünde tutmaları gereken sorun budur. ‘’ M.K.ATATÜRK,1937 (Ulus Gazetesi, 20.03.1937)
  • 31. Bir alay karargâhının temel atma töreninde bir koyunun temel için açılan çukura doğru, yere yatırılıp boğazından kesilmek üzere olduğunu gördüğü zaman, yanında bulunan İran Şahı Rıza Pehlevi ile aralarında geçen konuşma: Atatürk – ‘’Ben kana bakamam! Bir tavuğun dahi boğazlandığını görmeye tahammülüm yoktur.’’ Şehinşah – ‘’Ya bu kadar çok bulunduğunuz büyük ve kanlı savaş meydanları?’’ Atatürk – ‘’Ha, o başka sorundur; öyle yerlerde cesetlerin üzerinden atlayarak yürürüm. O bambaşka bir iştir.’’ (Kaynak:Hasan Rıza Soyak, Fotoğraflarla Atatürk ve Atatürk'ün Hususiyetleri, 1965, s.43)
  • 32. (Mustafa Kemal ve Dersim'in Mebusu Diyap Ağa,22 Mart 1921) Mustafa Kemal, Anadolu'ya geçtikten sonra Amasya'dan Kâzım (Karabekir) Paşa'ya çektiği telgrafta şöyle diyordu: "Ben Kürtleri ve hatta bir özkardeş olarak tekmil milleti bir nokta etrafında birleştirmek ve bunu cihana göstermek karar ve azmindeyim." Bu kararla, Amasya protokolünde 'Türklerin ve Kürtlerin oturdukları yerler' diye adlandırılan ülke için milli mücadele başladı ve BMM kuruldu. Meclis'teki ilk tartışmalardan biri Kastamonu Mebusu Yusuf Kemal Bey'in, "Türklerin sağlığı korunmalıdır" demesiyle patlamış, Sivas Mebusu Emir Paşa, bu vatanda sadece Türklerin yaşamadığını hatırlatmıştı. O aşamada, Mustafa Kemal Paşa devreye girmiş ve 'Meclis'in sadece Türklerden değil, Çerkezlerden, Kürtlerden, Lazlardan oluştuğunu ve bunların çıkarlarının ortak olduğunu' vurgulamıştı. Kaynak:‘’Hangi Atatürk?’’ ,07.11.2003,Can DÜNDAR
  • 33. Kaynak:‘’O bir efsane Fidel Castro’’yazı dizisi,Bilge Eser,21.02.2008,Sabah
  • 34. Havana’daki Atatürk büstünün altında yazılanlar….
  • 35. ‘’ Che Guevara Bolivya'da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından Gran Discurso- Revalucionario Kemal Atatürk, (Atatürk'ün Büyük Nutku), Türk şairi Nazım Hikmet'in 'Kuvayı Milliye Destanı 've Amo en ti lo imposible' adlı 1961 Havana basımı Şiir Antolojisi kitabı çıktı!’’ Kaynaklar: Salih KARADAYI, ‘’Dünya liderleri ve Atatürk’’, Cumhuriyet Dursun Özden, ’’Atatürk&Fidel’’ Cumhuriyet
  • 36. 1935 de ki ‘’Uzun Yürüyüş’’ öncesinde Şangay meydanında toplanan binlerce Çinliye Mao‘nun ilk sözleri şöyledir, “Ben Çin’in Atatürküyüm! " Kaynak: Salih KARADAYI, ‘’Dünya liderleri ve Atatürk’’, Cumhuriyet
  • 37. 1948 den bu güne dek Çin Halk Cumhuriyetindeki, 8 ve 9’uncu sınıflarda, Yakın Çağ Tarihi derslerinde Atatürk ve Cumhuriyet devrimleri okutuluyor. Kaynak: Salih KARADAYI, ‘’Dünya liderleri ve Atatürk’’, Cumhuriyet
  • 38. ATATÜRK DÜŞMANI NECİP FAZIL! Yargıtay 9. Dairesi’nin 17.02.1982 gün ve 1982/13 esas ve 1982/786 sayılı kararında Necip Fazıl Kısakürek’in, son Osmanlı padişahı Vahdettin’i övmek amacıyla yazdığı kitabında, milli kurtuluş düşüncesinin Vahdettin tarafından ortaya atıldığını ve Atatürk’e çok ağır hakaret edildiğini yazarak suç işlediği belirtilmektedir.İstanbul Toplu Basın Mahkemesi,08.07.1981 gün ve 1977/48 esas ve 1981/137 sayılı kararı ile Kısakürek’i 5816 sayılı Atatürk yasasına muhalefet suçundan mahkum etmiş, bu karar Yargıtay onayından geçerek kesinleşmiştir. Kaynak:’’Uyan Gazi Kemal’’,s.262,Uğur Mumcu Ayrıca,29.12.1965 tarihindeki ’’Ayasofya’’isimli konferansında da Abdülhamit’i övmüş,Ayasofya’yı müze haline getiren Atatürk’e gene çok ağır hakaretler etmiştir.Kendi ses kaydından videoları internette mevcuttur.
  • 39. NAZIM HİKMET’İN ATATÜRK’E MEKTUBU "Cumhurreisi Atatürk'ün Yüksek Katına,   Türk Ordusunu 'isyana teşvik' ettiğim iddiasıyla 'on beş yıl ağır hapis' cezası giydim. Şimdi de Türk Donanmasını 'isyana teşvik etmekle' suçlanıyorum.  Türk inkılabına ve senin adına and içerim ki suçsuzum.  Askeri isyana teşvik etmedim.  Kör değilim ve senin yaptığın her ileri dev hamleyi anlayabilen bir kafam, yurdumu seven bir yüreğim var.  Askeri isyana teşvik etmedim.   Yurdumun ve inkılapçı senin karşında alnım açıktır.   Yüksek askeri makamlar, devlet ve adalet, küçük bürokrat ve gizli rejim düşmanlarınca aldatılıyorlar.  Askeri isyana teşvik etmedim. Deli, serseri, mürteci, satılmış; inkılap ve yurt haini değilim ki, bunu bir an olsun düşünebileyim.  Askeri isyana teşvik etmedim.  Senin eserine ve sana, aziz olan Türk dilinin inanmış bir şairiyim. Sırtıma yüklenen ve yükletilecek hapis yıllarını taşıyabilecek kadar sabırlı olabilirdim. Büyük işlerinin arasında seni bir Türk şairinin felaketi ile alakalandırmak istemezdim.  Bağışla beni. Seni bir an kendimle meşgul ettimse, alnıma vurulmak istenen bu 'inkılap askerini isyana teşvik' damgasının ancak senin ellerinle silinebileceğine inandığımdandır. Başvurabileceğim en inkılapçı baş sensin.  Kemalizm ve senden adalet istiyorum. Türk inkılabına ve senin başına and içerim ki, suçsuzum."  Bu mektup Atatürk'e ulaşamadı.  Atatürk ağır hastaydı.  Nazım Hikmet'in akrabası Ali Fuat Cebesoy'un çabaları da yetmedi. Cebesoy okul yıllarından beri arkadaşı olan Atatürk'e olayı ancak hasta yatağında iletebildi, Atatürk, "görüyorsun ne durumdayım, Mareşal'i darıltmadan siz bir çözüm bulun" dedi. Kaynaklar:Soner YALÇIN,Hürriyet - Uğur MUMCU,’’Uyan Gazi Kemal’’
  • 40. "Cesaretim olsa, tıpkı İnce Mehmed'in destanını yazdığım gibi, Mustafa Kemal'in de destanını yazmak isterdim.“ Yaşar KEMAL Kaynak:A.Taner KIŞLALI Cumhuriyet, 8 Mart 1992 (Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği)
  • 41.
  • 42. Hani "Türk, öğün, çalış, güven" demiştin ya... Biz ilkinde takılıp kaldık. O yüzden çalışmaya vakit kalmadı. Kimselere de (kendimiz dahil) güvenmiyoruz. Seninle övünüyoruz. Adına barajlar, yollar, köprüler yapıyoruz. Balolar, heykeller, haftalar yapıyoruz. Klipler, zamlar, işkenceler, darbeler... Öyle bir kargaşa yarattık ki, senin adına darbe yapanlar, senin adına yönetimde olanları devirip, senin fikirlerinle açıklıyorlar bunu.... Ve de devrilenler yine senin fikirlerinle savunuyorlar kendilerini... Herkes seni bir dönemki görüşlerinle tanımlayıp başka başka anlatıyor bize... Asker, demokrat, dindar, ateist, laik, çapkın, milliyetçi... Liste uzayıp gidiyor, biz tartışıp gidiyoruz. Hala "izindeyiz" ve bu izin hiç bitmeyecek gibi görünüyor. "İzinde" olduğumuzdan kabrine çok ziyaret yaptık, ama sana layık bir film yapamadık. 66 yılda... Belki kimseleri sana benzetemediğimizden, belki parayı denkleştiremediğimizden... Adına yaptığımız köprülere akın akın koşuyor yurttaşların... İntihar etmek için... Zorlu savaşlarla kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinde bugün çetelerin gölgesi var. Dev posterlerini yaptık ama doğru dürüst bir belgeselini yapamadık Ata'm...! Arkandan ağlamaktan gözlerimiz şiştiği için yazılarını, konuşmalarını doğru dürüst bir kitapta toplayamadık. Adına kurduğumuz kültür merkezini yangından koruyamadık. Senin adına iktidara el koyanlar mirasını çiğnedi, ses çıkartmadık. Kurduğun partiyi kapatıp, arşivini yaktılar... Alkışladık... Çünkü biz izindeyiz Ata'm... Her sabah güne "Türküm, doğruyum, çalışkanım" diye bağıran, geri ve tembel nesiller yetiştirdik. Sesimiz gür çıkıyor ama eğitimde başarı oranlarımız yerde sürünüyor. Köşklerin bakımsızlıktan dökülüyor... Kocaman resimlerinin asıldığı kamu binaları içinde memurun aç… "Beni emanet ediniz" dediğin doktorların biliyorsun seni "geç teşhisten" erken yolcu ettiler. Merak etme "izindeyiz“ Ata'm... O dönemde söylediğin bazı sözler bugün 7 kilit altında. Din üzerine, düşünce özgürlüğü üzerine yazdıklarını yazmaya, söylemeye kalkanlar mahkemelerde sürünüyorlar. O gün yazdıklarını, bugün ağza alamayacak haldeyiz. Seni aşmaktan vazgeçtik, sana ulaşamıyoruz Ata'm... Heykellerin o kadar büyük, posterlerin öyle kocaman ki, ardında bir dolu adam kendi pisliğini gizleyebiliyor. Pislik büyüdükçe heykelleri de büyütüyorlar. Şu "izindekiler" in listesini bir görsen inanamazsın Ata'm... Kendini tanıyamazsın. Özlü sözlerini paylaşamıyorlar. Yılgınlığa düşmememiz için söylediğin "küçük kıvılcımlar, büyük yangınlar doğurabilir" sözünü itfaiye kapısına asmışlar. Bağışla bizi... İzindeyiz Ata'm...!” Aziz NESİN
  • 43. ‘’ Atatürkçülük BAĞIMSIZLIK demektir , Atatürkçülük ULUSAL ONUR demektir , Atatürkçülük DEVRİMCİLİK demektir . Kurtuluş Savaşımızın ve Ulusal Devrimlerimizin önderi Mustafa Kemal, bugünkü emperyalist ilişkileri o günden görmekteydi… UNUTTURULAN, UNUTTURULMAK İSTENEN ATATÜRK VE ATATÜRKÇÜLÜK BUDUR!!! ’’ Uğur MUMCU 06.01.1981,Cumhuriyet
  • 44.
  • 46.