Sağlık Asistanı Dergisi, Sağlık Asistanı Platformu tarafından sağlık okuryazarlık düzeyini geliştirmek amaçlı süreli yayınlanan bir dergidir.
Dergimizin 2. sayısının konusu Kadın Sağlığı'dır.
Keyifli okumalar dileriz.
1. YIL 2021| SAYI: 2
ELİF ALEYNA ÖZDEDE
Flört Şiddeti 101
Tara ve Dinle
PEMBE EKİM
5 ADIMDA
GEBELİKTEKİ
KORKU:
İDRARKAÇIRMA
Yaygın Bir Sorun
HER AY
YAPIN
+25
İÇERİK
2. www.saglikasistani.net
EMEĞİ GEÇENLER
Melike Tuğba Türkmen
İlginay Karataş & Münevver Kutlu & A. Ahsen Çetin
Taner Onay & Melike Tuğba Türkmen
Elif Aleyna Özdede
İlginay Karataş & Selin Yeşiltaş
Merve Şenocak
Nurbanu Tuna & Zehra Turhan
@bensecmedimbeni & @alagozart
Rabia Seçgin
Dr. Deniz Özel
Araş. Gör. Taner Onay
Baş Editör
Genel Koordinatör
İçerik Editörü
Tasarım Editörleri
Ekip Danışmanı
Ekip Geliştiriciler
İletişim Koordinatörü
Seslendiriciler
Katkıda Bulunan Tasarımcılar
Medikal İllüstratör
İçerik Küratörü
Sağlık Asistanı - Türkiye'nin Sağlık Platformu
0 541 667 67 91 | saglikasistanitr@gmail.com
Bize destek olmak için iletişime geçebilirsiniz.
Sağlık Asistanı Dergisi 2 ayda 1 yayımlanmaktadır.
Yıl: 2021 Sayı: 2
www.saglikasistani.net
YAZI İŞLERİ
Her türlü yayın hakkı, Sağlık Asistanı'na aittir.
Kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz.
Kısmen dahi olsa alınamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz.
3. Dünyada sağlığın en kabul görmüş ve kapsayıcı
tanımı 'kişinin bedenen, ruhen ve sosyal ve
spritüel yönden tam bir iyilik halinde olması'
şeklinde yapılmaktadır.
Bir kişinin tam bir iyilik halinde olması mümkün
olmasa da kendini iyi hissettiği, yaşamından
mutluluk duyduğu bir iyilik halinden söz
edilebilir. Bu nedenle kişinin sağlığın tanımında
yer alan ana sağlık değişkenleri konusunda bilgi
ve farkındalık sahibi olması gerekmektedir.
Sağlık Asistanı Dergisi'nin 2. sayısında kadın
sağlığını her yönüyle ele alarak kadınların iyilik
hallerinin korunması, sürdürülmesi ve
geliştirilmesine değerli yazarlarımızın
oluşturdukları içeriklerle katkıda bulunmak
istedik.
Kadınlar, sağlıkla ilgili verdiği kararlar nedeniyle
aile içinde önem arz eden bir konumdadır.
Bununla beraber kadınlar toplum sağlığının
korunması ve geliştirilmesinde büyük bir role
sahiptir. Bilinçli bir kadın, yetiştirdiği çocuğu da
sağlıklı yetiştirerek gelecek nesillerin sağlıklı
olmasına katkı sağlayabilir. Buradaki ilk halka
kadınların sağlık konularında bilgilenerek, sağlık
farkındalığının artması olarak görülebilir.
İçeriklerimizin faydalı olması dileğiyle.
Sağlıkla Kalın.
Araş. Gör. Taner Onay
Baş Editör
EDİTÖRÜN NOTU
Kadın sağlığı toplum
sağlığının temelidir.
Sağlık Asistanı - Türkiye'nin Sağlık Platformu
www.saglikasistani.net
4. 18
24
21
MAMOGRAFİ ÇEKTİREN HER KADININ
DİKKAT ETMESİ GEREKEN 13 KONU
06
09
14
16
27
29
Aybala İmer
Adet Döneminde Menstrual Kap
Kullanmanız İçin 5 Sebep
İÇİNDEKİLER
Rabia İnal
ÜLKELERE GÖRE
İLGİNÇ REGL (ADET) GELENEKLERİ
Ceylin Kurtöz
HER KADININ BİLMESİ GEREKEN BİR AY:
PEMBE EKİM
Özlem Onay
Bengisan Divrik
Premenstrüel Sendrom (PMS)
Bağırsak Sağlığını Etkiler Mi?
Merve Şenocak
Toplumun Dışlanan Kesimi:
İnfertil (Kısır) Çiftler
Öykü Naz Turan
Gebelik Tümörü
Hakkında Bilmesi Gerekenler
Emine Esra Koç
Tüp Bebekte Başarıyı Arttıran Bir
İşlem: Preimplantasyon
Elif Aleyna Özdede
Kadınların Genital Hijyen Hakkında
Bilmesi Gereken 11 Konu
38
40
42
45
48
49
Gökan Güner
Her Yemek Sonrası Vücudumuzda
İnflamasyon Oluyor
Nur Banu Tuna
Göç Kadın Sağlığını
Nasıl Etkiler?
Emine Topal
5 Adımda
Hijyenik Ped Kullanımı
Çağdaş Mustafa Çuhadar
Farkında Olmadan Damgalama
(Stigma) Yapıyor Musunuz?
Özlem Gök & Dilara Aksaç
Ölü Bir Kişinin Ses Tellerinden Ses
Oluşturulabilir Mi?
Büşra Koyuncu
Polikistik Over Sendromu (PCOS)
Hakkında Her Şey
5. 33
92
GEBELİKTEKİ KORKU:
İDRAR KAÇIRMA
İÇİNDEKİLER
Araş. Gör. Manolya Parlas
GEBELİKTEKİ DİŞ TEDAVİLERİNDE
BİLİNMESİ GEREKENLER
Gökçe Siliseri
COVID-19 SALGININDA
KADIN OLMAK
Pervin Örge
54
56
58
64
68
76
Şeymanur Çevik
Şeyma Nur Çevik
Omuzlarımızdaki Yük:
‘KİFOZ’ Halk Dilinde KAMBURLUK’’
Gamze İnal
Tüp Bebek Tedavisi
Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Münteha Bastem
Sağlıklı Menopoz Dönemi İçin
15 Beslenme Önerisi
Hüsne Melisa Çubuk
Flört Şiddeti 101
Cansu Karaoğlu
Doğru Emzirmenin
Anne ve Bebek İçin Faydaları
80
85
92
97
99
Tuğçe Yünüs
Gebelikte Doğru Bilinen 10 Yanlış
Şenay Zuhur
Beslenme Tarzınız
Gebelik Diyabetini Tetikler Mi?
Tuğba Can
Kendi Kendine Meme Muayenesi
Hakkında Her Şey
Selin Yeşiltaş
Gereksiz Antibiyotik Kullanma,
Kendini Koru!
Rümeysa Özetçi
Gebelikte Diş Sağlığı
.
94
Adet Döneminizde Sancılarınızı
Azaltacak Egzersizler
6. Aybala İmer
Tıbbi Yazar
ÂDET KANAMASI SIRASINDA KULLANDIĞINIZ
ÜRÜNLERE DİKKAT EDİN.
Adet dönemlerinde menstrual kaplar
çoğu kadının ilk tercihi değildir. Özellikle
ülkemizde vajinal ürünlerle
kıyaslandığında, günlük ped gibi
vücudumuz içerisine yerleştirdiğimiz
ürünler daha çok tercih edilmekte.
Bunun başlıca sebebi ise bence
kültürümüz. Bilimin yolunu savunan ve
bu yolda çalışan sağlık çalışanlarından
biri olarak kadın sağlığı konseptine uygun
olarak dergimizin bu sayısında menstrual
kabın kolaylıklarından bahsetmek
istiyorum.
Menstrual kap (diğer adıyla adet kabı),
âdet kanaması sırasında kullanılan, tıbbi
silikondan yapılmış, vajinaya
yerleştirilerek kullanılması gereken ve
uzun süre kullanılabilen menstrual hijyen
ürünüdür.
ÂDET DÖNEMİNDE
MENSTRUAL KAP
KULLANMANIZ İÇİN 5 SEBEP
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 6
Dinlemek için
7. 2. Çevreye karşı duyarlıdır.
Bir kişi hayatı boyunca ortalama 11.000 adet tek
kullanımlık âdet ürünü kullanır. Tüm bu tamponlar,
pedler ve bunların ambalajları yılda 200.000 tonun
üzerinde atık üretir. Birçoğu da plastik içerir. Bu atıklar
genellikle çöplüklerden atık sulara, denizlere ve
okyanuslara karışmaktadır. Ped ve tamponların doğada
yok olma süresi ise 500 yıldır.
Menstrual kaplar tıbbi silikondan üretilir. Herhangi bir
plastik atık içermez. İç çamaşıra yapışması için ekstra
kimyasala ihtiyaç duymaz. Üretiminde en çok su ihtiyacı
olan bitkilerden pamuğa gerek duymaz. Bu sayede
doğaya karşı sorumluluğumuzu yerine getirmede
yardımcı olur.
3. Âdet döngünüz özgürlüğünüze engel olmaz.
Menstrual kaplar âdet kanını vücudunuzda biriktirir ve
siz kabı boşaltana kadar muhafaza eder. Bu da spor
yaparken, denize girerken, kamp yaparken sizin daha
özgür olmanızı sağlar. Gönül rahatlığıyla tatilinizin
tadını çıkarmak için âdet döngüsünde tek yapmanız
gereken yanınıza menstrual kabınızı almak olacaktır.
1. Günlük pedlerden ve tamponlardan daha
sağlıklıdır.
Üretildiği silikon, estetik ameliyatlarından aşina
olduğumuz tıbbi silikondur. Bu sebeple vücut
içinde herhangi bir rahatsızlık yaratmaz. Tam
tersine vajina florasını (vajina içinde yaşayıp
kişilere zarar vermeyen organizmaların tümü)
bozmayacağından pedlere göre daha sağlıklı bir
ortam oluşturur. Plastik içermez. Bu sayede pH
dengesi bozulmaz ve bazı çalışmalara göre
enfeksiyon riskinin artmadığı hatta azaldığı
gözlemlenmiştir.
Adet döneminde çoğumuzun maruz kaldığı kötü
koku, menstrual kaplarda söz konusu bile
değildir. Bu kokunun oluşma sebebi âdet kanının
havayla temas etmesi ve sonucunda oksijen
alarak kimyasal özelliğini kaybetmesidir. Kap
kullanırken kan havayla temas etmediğinden bu
kokuya maruz kalmazsınız. Böylece daha
konforlu bir âdet dönemine tanıklık edersiniz.
Bunun yanında menstrual kaplar elbette
tamamen masum değildir. Temizlik kurallarına
uyulması, menstrual kaplarda oldukça önemlidir.
Çok nadir olsa da doğru ve hijyenik kullanılmadığı
takdirde kaplar sağlık sorunlarına sebep olabilir.
Menstrual kap kullanımı biraz dikkatli bir emeğin sonucunda etkisini tam anlamıyla gösterebilir. Menstrual kap
kullanıyor veya kullanacaksanız her âdet döngüsü öncesinde Menstrual kabı su dolu bir tencerede 5-7 dakika
kaynatmanız gerekir. Bu, sterilizasyon için önemli bir adımdır. Her döngü sonunda ise yine aynı şekilde
temizlenip saklanmalıdır. Döngü sırasında içindeki kan boşaltıldıktan sonra soğuk suyla temizlenip yeniden
kullanılabilir. Sterilize edilmesi için tekrar kaynatılmasına gerek yoktur.
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 7
8. HER ŞEYDEN ÖNCE SAĞLIĞIMIZI,
SONRA DA DOĞAMIZI KORUMAK İÇİN
MENSTRUAL KAPLAR
ÖNEMLİ BİR SEÇENEKTİR.
4. On iki saate kadar
kullanılabilir.
Kabınızı kanama yoğunluğuna göre
8-12 saat aralığında boşaltmanız
size günlük hayatta oldukça kolaylık
sağlar. Sızıntı derdi olmadan,
yanınızda ekstra hijyen ürünü
taşımadan rahatça işlerinizi
halledebilirsiniz. Yapılan çalışmalara
göre sızdırma olasılığı oldukça azdır.
Sızdırmasının başlıca sebepleri ise
doğru boyut seçmeme ya da yanlış
yerleştirme olarak belirtilmektedir.
5. Tek bir menstrual kabı 10 yıla kadar kullanabilirsiniz.
Menstrual kaplar tıbbi silikondan üretildiği için size uzun yıllar
kullanım imkânı verir. Aylık 20 liradan hesaplarsak 10 yılda 2400 TL
ödeyeceğiniz pedlere / tamponlara ortalama 230 TL ile 10 yıl
boyunca veda edebilirsiniz. Organicup, Lunette, Beije ülkemizde
bulunan markalardan bazılarıdır. Daha fazla bilgi için web sitelerini
inceleyebilirsiniz.
Menstrual kabın tüm bu olumlu yanlarının yanında elbette hymen,
diğer adıyla “kızlık zarı” hakkında da aklınızda sorular oluşmuş
olabilir. Her bireyin anatomik yapısı farklıdır. Bu sebeple bu sorunuz
için kesin bir cevap vermem ne yazık ki mümkün değil. Bu cevabı
size özel olarak verebilecek biri varsa o da jinekoloğunuzdur. Lütfen
aklınızdaki soru işaretlerini jinekoloğunuzla görüşerek giderin.
"Siz de bir sonraki
âdet döngünüze
kadar bu seçeneği
bir değerlendirin."
9. Bengisan Divrik
Tıbbi Yazar
BAĞIRSAK SAĞLIĞINIZI KORUYUN.
PREMENSTRÜEL SENDROM (PMS)
BAĞIRSAK SAĞLIĞINI
ETKİLER Mİ?
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 9
Halk arasında PMS (Premenstrüel sendrom) olarak bilinen kavram
Türkçemizde ‘Adet öncesi gerginlik sendromu’ olarak yerini almıştır.
Ancak okuyacağınız bu yazıda gerek literatürdeki gerekse ilgili bilim
alanlarındaki açıklamaları daha net ve anlaşılır kılabilmek için PMS
kavramını kullanacağım.
Premenstrüel Sendrom (PMS) Nedir?
‘Adet öncesi gerginlik sendromu’ olarak tanımlanan
bu terim kadınların adet döngüsünden yaklaşık bir
hafta önce başlayan fiziksel ve duygusal rahatsızlık
olarak tanımlanabilir.
Bu durum, sağlıklı her kadının adet döngüsü
öncesinde yaşadığı normal bir süreç olmakla birlikte
psikolojik ve fiziksel etkileri de kişiden kişiye
değişebilmektedir. PMS sürecinin yumurtlama
evresinden (ovülasyondan) sonra gerçekleştiğine
inanılmaktadır. Çünkü östrojen ve progesteron
hormon seviyelerinde düşüş gerçekleşir. Eğer gebe
değilseniz hormon dengeleri tekrardan eski haline
gelmeye başladığında bir sonraki döngüye kadar
PMS sizden uzaklaşır ama fazla uzağınıza gidemez...
Dinlemek için
10. w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 10
PMS belirtileri fiziksel ve psikolojik olarak
iki kategoride karşımıza çıkıyor.
Baş dönmesi,
Mide bulantısı,
Farklı şiddetlerde kramplar,
Sırt ve eklem ağrılarıdır.
Depresyon,
Kaygı,
Odaklanma sorunu,
Ani ruh hali değişimleri,
Yemek yeme arzusu ve
Libido kavramında azalmadır.
Yüksek sodyum, yüksek kafein,
işlenmiş gıdalar v.b gibi
beslenme alışkanlıkları
Düşük mineral ve vitamin
tüketimi
Alkol tüketimi
Düzensiz bağırsak mikrobiyotası
Egzersiz eksikliğidir.
Fiziksel Belirtiler
Psikolojik Belirtiler
Aslında birçok sebebi olsa da
PMS’nin en temel sebebi hormonal
değişimlerdir. Ancak PMS sürecinin
daha kötüye gitmesini tetikleyen
faktörler de mevcuttur.
Bunlar;
11. 1 1
Eğer beslenme alışkanlığı, çevresel faktörler ve yaşama tarzındaki
değişiklikler semptomları azaltmıyorsa ek gıda takviyesi alımı yardımcı
olabilir. Takviye olarak alınabilecek gıdaların listesini sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Magnezyum
PMS sürecinde gerçekleşen kramp ve baş ağrılarının hafiflemesine
yardımcı olabilir.
D-Vitamini
Kaygı seviyesini önemli ölçüde azalttığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
GIDA TAKVİYELERİ
PMS SEMPTOMLARINI
AZALTABİLİR!
12. PROBİYOTİKLER
PMS'DE FAYDA SAĞLAR
Probiyotiklerin etkisini ve vücudumuz için neden
önemli olduğunu bir önceki sayımızda dile getirmiştim.
Probiyotikler sindirime katkılarının yanı sıra PMS
sürecinde seviyesi azalan östrojen hormonunun gerçek
seviyelerine gelmesine ve diğer hormon
metabolizmalarının düzenlenmesinde büyük rol oynar.
Bu süreçte unutulmaması gereken; sadece fermente
gıdalar (yoğurt, kefir, turşu vb.) ve prebiyotikçe zengin
gıdalarla (soğan, muz, fasulye vb.) beslenmek yeterli
değildir, aynı zamanda probiyotik desteği de
alınmalıdır.
PMS semptomları ve mikrobiyom arasındaki olumlu
ilişkiyi gelin daha detaylı inceleyelim. Adet döngüsünü
düzenleyen hormonlar bağırsaklarımızdaki bakterilerle
etkileşim halindedir. Bağırsaklarımızda yaşayan
bakterileri ise mikrobiyom adını verdiğimiz terimde
toplayabiliriz. Mikrobiyom ve mikrobiyota sıklıkla
birbirlerinin yerine kullanılan ve insan vücudunda
bulunan kommensal (ortakçı), simbiyotik ve patojenik
mikroorganizmaların topluluğuna verilen isimdir.
Bağırsak mikrobiyomumuz sindirim sistemimize
yardımcı olurken salgıladığı kimyasal moleküller ile
bağışıklık sistemi, metabolizma ve ruhsal dengeyi
düzenlemenin yanı sıra östrojen seviyesinin kontrolüne
de yardımcı olur.
Östrojen ve Mikrobiyom İlişkisi
Östrojen üretimi öncelikli olarak yumurtalık tarafında
gerçekleştirilir ve tüm vücutta dolaşmaya başlar.
Karaciğere ulaştığında aktivitesini kaybeder. Aktivitesi
kaybolmuş östrojen, bağırsaklara iletilerek dışkı yolu ile
vücuttan uzaklaştırılması gerçekleştirilir. Tüm bu süreç
sağlıklı bir östrojen metabolizmasında görülür.
Belli başlı bazı bakteriler bağırsağa yerleşip varlıklarını
sürdürmeye başladıklarında östrojen metabolizması
bu durumdan etkilenir.
İyi huylu olmayan olarak tabir edebileceğimiz bazı
bakteriler bağırsakta beta-glukuronidaz adı verilen
enzimi üretmeye başlar. Bu enzim, bağırsakta
aktivitesini yitirmiş östrojeni aktif hale getirerek onun
tekrardan vücuda salınmasına sebep olur. Böylelikle
vücutta olması gerekenden fazla östrojen hormonu
sürekli dolaşım haline geçer. Vücutta bulunan aşırı
östrojen PMS sürecinin daha ağır geçmesine sebep
olur. Bu durumun uzun vadede rahim ve meme
kanserine dönüşme potansiyeli bulunmaktadır.
13. 13
SEBZEYE HAYIR DEME!
Lifli besin tüketilmesi sağlıklı bir bağırsak
mikrobiyotası oluşumunun anahtarıdır ve beta-
glukuronidaz enziminin aktivitesini düşürür.
PMS’DE ALKOLDEN UZAK DUR
Kronik alkol tüketimi beta-glukuronidaz
enziminin aktivitesini artırarak vücutta daha
fazla östrojen dolanımına sebep olur. Ayrıca
araştırmacılar aşırı alkol tüketiminin
mikrobiyomu etkileyerek bu durumun meme
kanserine sebep olabilecek etkileri üzerinde
araştırmalarda olumlu sonuçlar almıştır.
EN YAKIN ARKADAŞIN PROBİYOTİK
Yapılan çalışmalara göre, ağız ile alınan
Lactobacillus acidophilus bakterisi, beta-
glukuronidaz enziminin aktivitesini
azaltmaktadır. Bu bakteriye günlük tüketilen
yoğurt ve probiyotik içerikli gıdalardan rahatça
ulaşabilirsiniz.
ÖSTROJEN METABOLİZMASINI
İYİLEŞTİRMENİN TEMELDE
3 BASAMAĞI BULUNMAKTADIR.
14. Merve Şenocak
Tıbbi Yazar
NEDEN İNFERTİLİTEYİ KABUL EDEMİYORUZ?
İnfertilite...
Toplumun gözünde kısırlık sorunsalı….
Peki, infertilitenin ne olduğunu ve kaynağını bilirsek bu hala bir sorun olarak kalabilir mi?
Burada dikkat çekmek istediğim konu infertil çifte karşı toplumun bakış açısı ve çiftlerin yaşadığı durumlar...
İnfertilite, üreme çağındaki çiftlerin üreme amacıyla düzenli cinsel ilişkiye girmelerine rağmen gebeliğin
oluşamaması ya da oluşan gebeliğin sürdürülememesidir. Son dönemlerde eskiye göre infertil kliniklerine
yapılan başvurularda artış gözlenmekte fakat bu istenilen seviyede değildir. Bu durum bize şu soruları sormaya
itmektedir. Neden bu kliniklere yapılan başvuru oranı düşük? Neden infertiliteyi kabul edemiyoruz?
Dinlemek için
TOPLUMUN DIŞLANAN KESİMİ:
İNFERTİL (KISIR) ÇİFTLER
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 14
15. w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 1 5
Çiftler infertiliteyle ilk karşılaştıklarında şaşkınlık,
isyan, mutsuzluk gibi birçok duyguyla baş etmektedir.
Ama bu duyguların en acısı eksik hissetmeleri ve
toplum gözünde “YARIMSIN!” şeklinde
damgalanmalarıdır. Çiftin bu duygusunun temel
sebebi ailesinin ve çevresinin durumu karşılama
yetilerinin düşük olmasıdır.
Toplumumuzda bir çocuk doğurmak, soyun
devamının geleceği şeklinde yorumlanmaktadır. Bu
durum sonucu;
“Ne zaman çocuk yapıyorsunuz?
Torunumu ne zaman kucağıma alacağım?
Komşu 2. çocuğa hamile.” gibi kıyaslayıcı,
düşünülmeyen ve önemsenmeyen söylemlerle çifte
baskı uygulanabilmektedir. Toplumun her bir
yanından şehir, ilçe, köy fark etmeksizin bu durumla
karşılaşan çiftler psikolojik bir buhrana girip hayatı
kendilerine zehredebilmektedir.
Peki, böyle bir durumda olaya nasıl yaklaşılmalı?
Ailenin ve hatta toplumun infertil çifte tepkisi ne
OLMAMALI?
Bir çift uzun süre boyunca gebe kalabilmek için çalışmalar
yapabiliyor. İlaç tedavisinin dışında daha çok yaygın olarak
kullanılan bitkisel ürünler de kullanabiliyorlar. Ama bu
ürünler sonucunda da istenilen gebelik oluşmayınca aile,
tıbbi destek yerine soluğu türbe kapılarında alıyor.
Amacım dini bakış açısını eleştirmek değil fakat çözümü
belki de mümkün olan bir durumun sonucunu ağaca
bağlanan bez parçasından beklemek çifti daha da çok
yormaz mı?
Yorulan çift; birbirini suçlama, aile arasında kendini küçük
görme gibi durumlarla karşılaşabilir.
Aile bireyleri infertil çifte bilinçli ve empati seviyesi yüksek
bir durumda yaklaşım göstermelidir. Kısırlığın toplumda
herkesin başına gelebileceği, damgalama olmaksızın
bireye yaklaşımın olumlu olması gerektiği konusunda tüm
toplum bilinçlendirilmelidir.
Kıyaslama yapmadan, çiftin kendisini eksik
hissetmesini engelleyecek etkinlikler
düzenleyerek moral ve motivasyonlarını
arttırmak hedeflenmelidir.
Ne demiş Mevlâna; ”SabırIı oIun. Zira
buIutIar ağIamasa, yeşiIIikIer nasıI
güIebiIir?”
Mevlana’nın bu sözünü ne zaman dara
düşsem kendime hatırlatırım. İnsanın iç
huzuru olduktan sonra çoğu şeyin düzelebilir
olduğuna inanıyorum.
Umarım bu yazımın sonunda, bir çiftin
infertilite ile karşılaştığı dönemde çifte karşı
ne yapabileceğimiz ve ne yapmamız
gerektiğini konusunda farkındalığınızın
artmasını sağlayabilmişimdir.
Toplumun Gözünde YARIMSIN!
16. Öykü Naz Turan
Tıbbi Yazar
16
GEBELİKTE AĞIZ HİJYENİNE
DİKKAT EDİN.
Hamilelik kardiyovasküler, solunum ve gastrointestinal sistemleri
etkileyebilecek fizyolojik, anatomik ve hormonal değişikliklere yol açar.
Bunun yanı sıra ağız ortamı içerisinde de çeşitli değişikliklere neden olur.
GEBELİK TÜMÖRÜ
HAKKINDA BİLİNMESİ
GEREKENLER
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t
Dinlemek için
Ancak anne adayları çoğu zaman
tüm bu hormonal değişikliklerin ağız
sağlığını etkileyebileceğinin farkında
olmazlar. Örneğin, sabah bulantısı
olan hastalarda diş minesi aşınması
ve hamile kadınlarda diş etlerinin
kanamaya daha yatkın olması
bilinen komplikasyonlardandır.
Bu hormonal değişikliklerin neden
olduğu daha az bilinen bir
komplikasyon ise gebelik tümörü,
diğer adıyla piyojenik granülomdur.
17. HAMİLELİĞİN
14.- 40. HAFTALARI ARASINDA
ORTALAMA 100 GEBENİN 5'İNDE
GÖRÜLÜR.
Gebelik tümörünün hamilelerde daha fazla
görülmesinin sebebinin östrojen ve progesteron
hormonlarındaki artış olduğu düşünülmektedir. Bu
lezyonlar her yaşta görülebilmekle beraber özellikle
oral hijyeni iyi olmayan kişilerde görülür ve bu kişiler
kanamaya eğimlilerdir. Genellikle 2. ve 3.
Trimestırlarda (hamileliğin 14.-40. haftaları arasında)
gebelerin ortalama %5’inde görülür. Tümör ismi
kanseri çağrıştırmasına rağmen kanserli bir doku
değildir, tümör benzeri bir lezyondur.
Gebelik Tümörü Neden Oluşur?
Plak oluşumu ve hormonların kombinasyonu,
hamile kadınların diş eti dokularının
iltihaplanmasına veya şişmesine neden olabilir.
Hormonal değişimlerin yanı sıra yetersiz fırçalama
ve yetersiz diş ipi kullanımı da bu tür şişliklere
neden olabilir. Tahriş edici maddeler, iyi oturmayan
dolgular ve diş etlerinin altında biriken sertleşmiş
diş plağı durumu olumsuz etkiler. Doğru oral hijyeni
her zaman olduğu gibi hamilelik sürecinde de çok
önemlidir.
Gebelik Tümörü Nasıl Tedavi Edilir?
Lezyon klinik olarak diğer hiperplastik (aşırı gelişim)
durumlarla karıştırılabileceğinden doğru tanı için
histolojik bulgular gereklidir.
ADA’ya (American Dentistry Association) göre,
hamilelik tümörleri genellikle hamile bir kadının
vücudundaki hormonal değişikliklerden
kaynaklandığından, bebek doğduktan sonra
çoğunlukla kaybolurlar. Ayrıca diş eti kanaması veya
ağız içinde açıklanamayan şişlikle karşılaştığınızda,
değerlendirme için diş hekiminize görünmeniz
önerilmektedir.
Tedavi sürecinde ağız hijyeni çok önemlidir.
Yumuşak kıllı diş fırçası kullanımı önerilir. Ek olarak
profesyonel şekilde plak ve diş taşı temizliği, iltihabı
azaltmaya yardımcı olacaktır.
Maternal and Child Health Journal makalesine göre
şiddetli semptomlar, şişlik, çiğneme veya konuşma
problemi varlığında ya da estetik açıdan hastaya
herhangi bir rahatsızlık verdiği durumda diş hekimi
tarafından cerrahi olarak çıkarılması gerekebilir.
Fakat hamilelik sırasında uygulanan cerrahi
müdahaleler sonucunda yetersiz eksizyon (kesip
çıkarma) veya kötü ağız hijyeni dolayısıyla bu tümör
tekrarlayabilir.
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 17
18. Rabia İnal
Tıbbi Yazar
18
Meme kanseri günümüzde kadınlarda en
sık görülen kanserdir. Kadınlarda en sık
görülen kanser olması nedeniyle meme
kanserinin erken teşhisi için birçok
yöntem geliştirilmiştir. Bunlardan biri de
mamografidir.
MAMOGRAFİ ÇEKTİREN
HER KADININ
DİKKAT ETMESİ GEREKEN
13 KONU
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t
Dinlemek için
Mamografi çekimi, meme kanserinde erken teşhis sağlayarak
ölüm oranında %40 oranlarında azalma sağlar. Bu sebepten
mamografi meme kanseri tanısında ‘’Altın Standart’’ olarak
isimlendirilir. Düşünülenin aksine çekim sırasında yüksek
radyasyon dozuna maruz kalınmaz. Hatta mamografi
çekiminde kullanılan düşük radyasyon yüzünden kanser olan
bir vakaya hiç rastlanmamıştır. Şehir efsanesi haline gelmiş
düşünceler ile mamografi yaptırmayı ihmal etmeyin. Bilime
inanıyor ve mamografi çektiriyorsanız mamografi çekiminde
bilinmeniz gereken bazı önemli detaylar bulunmaktadır.
19. eski
raporlarınızı
getirin
5. Çekilen mamografi sonucunda eğer kuşkulu bir
bulgu görülürse ek mamografik pozisyon, ultrason,
kontrastlı mamografi veya iğne biyopsisi gibi ileri
tetkikler için tekrar çağrılabilirsiniz.
6. Memenizde bir yakınma hissettiğinizde 1.
basamakta aile hekiminden randevu alabilirsiniz.
Hekiminiz gerekli durumda sizi tanısal amaçlı
mamografiye yönlendirecektir. Ayrıca direkt meme
radyoloğuna da başvurabilirsiniz.
7. Mamografi çekiminde daha iyi görüntü elde
edilmesi için 5-10 saniye bası uygulanmaktadır. Bu
da ağrıya sebep olabilmektedir.
8. En ağrısız mamografi çekimi için son adet
tarihinden 7-12. gün sonrasında çekim yapılması
önerilmektedir.
9. Çekim sırasında bedeninizi olabildiğince rahat
tutmanız hissedeceğiniz bası ağrısını azaltacaktır.
10. Çekime gelirken eski mamografi raporlarınızı yanınızda
getirip radyoloğa verebilirsiniz.
Bu önemlidir. Çünkü bazı kanserlerin tanısında önceki
incelemelerden sonra oluşan değişikliklere odaklanılması
gerekebilir.
Gelin birlikte mamografi çekiminde sizi rahatlatacak, sizi
sürece dahil edecek konulara daha yakından bakalım.
1. Mamografi çekimi iki sebeple yapılabilir.
Birincisi tarama çekimidir. Yakınması olmayan hastalarda
sadece kontrol amaçlı yapılır.
İkincisi ise tanısal çekimlerdir. Yakınması olan hastalarda
yapılır.
2. Kötü ya da iyi huylu tümörler memede çok sık görülür.
Kişinin yakınmaları, klinik muayene, kişinin geçirdiği
tedavilerle birlikte mamografi meme hastalıklarının tanısını
koymada çok güçlü bir yere sahiptir.
3. Tarama ya da tanısal olması fark etmeksizin tüm
mamografi çekimleri düşük doz radyasyonla çekilir ve
kimyasal kullanılmaz.
4. Tarama mamografisi kendi kendine muayenede veya
klinik muayenede fark edilmeyecek kadar küçük kanserleri
bulmak için çekilir.
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 19
20. düzenli
çekim
yaptırın
11. Çekim sonrasında tekrar çağrılmanız mutlaka
‘’Kötü’’ bir sonuç çıktığıyla alakalı değildir. Hekimler
genelde her şeyin temiz olduğundan gerçekten emin
olmak için ek tetkikler isterler.
12. Raporunuz temiz sonuçlansa dahi sonraki
zamanlarda ele gelen yeni bir kitle ya da yeni bir
yakınma ile tekrardan doktora başvurmalısınız.
13. Mamografide görülen tüm kuşkulu bulgular
kanser değildir.
İleri değerlendirmelerden sonra kuşku doğrulanırsa
tedaviden önce görüntüleme eşliğinde biyopsi yapılır.
Çeşitli tarama programlarında mamografi çekimi için 40 yaşından itibaren yılda bir kere tarama çekiminin
gerekli olduğu belirtilir. 50 yaştan sonra hastanın durumuna göre kontrol sıklığına hekim karar verir. Bu
kontroller en az 75 yaşa dek devam ettirilir. Fakat yakınması olan hastalarda (meme başı akıntısı, ağrı, ele gelen
kitle, ailede birden fazla meme kanseri öyküsü) yaş ayırt etmeksizin her zaman tarama ya da tanısal amaçlı
mamografi çekimi yapılmalıdır.
Vücudumuzda yapmamız gereken muayeneleri aksatmayarak, hiçbir belirtiyi hafife almayarak, kontrollerimizi
aksatmadan birçok hastalığın daha en başından fark edilmesini sağlayarak onları kolayca yenebiliriz.
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 20
21. Ceylin Kurtöz
Tıbbi Yazar
ÜLKELERE GÖRE
İLGİNÇ REGL (ADET)
GELENEKLERİ
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 21
Regl; kadınlarda 21-35 günde bir görülen, 2-6 gün sürebilen ve ortalama
20-60 mililitre kan kaybı gerçekleşen, halk arasında “adet” olarak da
bilinen bir döngüdür. Kadınların her ay yaşadığı bu olayda, özellikle de ilk
reglini olan kızlar için farklı gelenekler uygulanmakta, bu durum ülkeden
ülkeye farklı karşılanmaktadır.
Bu sayının konusuna özel sizler için ilginç bir sorunun cevabını aradım.
Bulduğum ilginç gelenekleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dinlemek için
22. w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 22
Dünyadaki
İlginç Regl (Adet) Gelenekleri Nelerdir?
Japonya
İlk kez regl olan kızların anneleri kendi kültürlerinde “sekihan” olarak adlandırılan, kırmızı
fasulye içeren özel bir pirinç pilavı pişiriyor ve bu pilav diğer aile bireylerine dağıtılıyor.
Bu pilav içerisindeki kırmızı fasulyeler ise genç kızın regl olduğunu işaret ediyor.
Avustralya
Aborjin topluluğunun geleneklerine göre regl olan kızlar için büyük çaplı kutlamalar vardır. Kabiledeki kadınlar,
genç kızlıkla ilgili önemli bilgiler verir. Ardından anne ve regl olan kızı için regl dönemi bitene kadar içinde
kalacakları bir çadır yapılır. Adet dönemi bitince kaldıkları çadır yakılır ve genç kadın nehirde yıkanır. Ve bu
süreç bittiğinde köyüne geri dönen kız, evleneceği erkekle sözlendirilir.
Malezya
Regl olan kızların daha sağlıklı ve aktif olması için çiğ yumurta-yağ karışımı içirilmektedir.
Güney Hindistan ve Tayvan
Regl olmak bazı ülkelerde sadece hamile kalınabildiğinin göstergesidir. Kızları koruma sebebiyle Güney
Hindistan ve Tayvan’da regl olan kız çocukları eve kapatılır, erkeklerle konuşulmasına da izin verilmez.
İsrail
İsrail’de regl olan kız çocuğuna, gelecek regl dönemlerini sorunsuz ve ağrısız geçirebilmesi inancı ile hemen bir
kaşık bal yedirilmektedir.
23. Tüm bu
geleneklerin
iyi tarafı
nedir bilemek
zor
fakat gelenek,
gelenektir.
Brezilya
Regl olan biri var ise kadın erkek fark etmeksizin herkese haber verilmektedir. “Bir
kız âdet olduğunda ailenin her bireyi ve ailenin yakın arkadaşları bilmek zorunda.”
görüşünü benimsemektedirler.
Sri Lanka, Yunanistan, Güney Afrika, İtalya, Brezilya ve Fas
Bu kültürlerde regl olan genç kıza “Kadın Oldun Partisi” düzenlenmekte ve hediyeler
verilmektedir.
Makedonya
Regl olmaya başlayan kızlar artık çamaşırlarını kendileri yıkamaya başlar ve bunun
kişiye şans getirdiğine inanılır.
Kanada
Regl iken ve ilk regl olunan bir yıllık süreçte kırmızı meyve yemek yasaklanır.
İtalya
Halk arasında, regl olanlara “hanım, genç kadın” anlamını taşıyan “Signorina”
şeklinde hitap edilir.
Filipinler
İlk kez regl olan kızların iç çamaşırları sadece su ile durulanıp iç çamaşırı genç kızın
yüzüne sürülür. Bunun ergenlik sivilcelerini önlediği düşünülmektedir. Ayrıca regl
sürecinin kısa sürmesi için kız 3 basamaklı merdivenden atlamak zorundadır.
İzlanda
Regl olan kızlar için temsili olarak kırmızı ve beyaz renkte bir kek yapılıp regl süreci kutlanılır.
Türkiye
İlk kez regl olan kız çocuğuna tokat atmak gibi bir geleneğimiz vardır. Anlamı “yanakları hep pembe kalsın” olarak
ifade edilir. Aslında “Artık genç kadın oldun, dikkat et!” gibi bir uyarı anlamı vardır.
En sona da en ilginç geleneklerinden birini sakladım.
Gana’da ilk kez regl olmuş kız çocuklarına haşlanmış bir yumurta veriliyor. Yumurtayı ısırmak bebeğini öldürmek
gibi kabul edildiği için de bu yumurtanın ısırılmadan yutulması bekleniyor.
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 23
24. Özlem Onay
Tıbbi Yazar
Pembe Ekim dediğimizde kimimiz bunu anladı, kimimizse ne
diye şaşırdı.
İlk duyduğumda çok dikkatimi çekmişti. Sonra öğrendim ki
bu bir sloganmış.
Aslında pembe ekim denilmesinin sebebi ekim ayının meme
kanseri farkındalık ayı olmasıdır.
Ben de, sizlere bu yazımda meme kanserinden, risk
faktörlerinden ve tarama yöntemlerinden bahsediyor
olacağım. Bir nebze de olsa farkındalık oluşturabilirsem ne
mutlu...
Meme kanseri, Dünya Sağlık Örgütü’nün 2021 yılı verilerine
en çok görülen kanserler arasında tüm yaş gruplarında 1.
sırada yer almaktadır.
2021 yılında dünya genelinde 2 milyon 261 bin kişiye meme
kanseri tanısı konulmuştur. Bu her dört kadından birine
meme kanseri tanısı konulduğunu göstermektedir.
Yanlış duymadınız, bu rakam önceki yıllarda her 8 kadından
biriydi.
Ayrıca meme kanseri erkeklerinde %1’inde görülmektedir. Bu
oran sizlere düşük geliyor olabilir. Fakat erkeklerde görülme
sıklığı artan bir kanser türüdür. Erkek bir hastamın
‘Kendimde olacağına hiç ihtimal vermedim, hep kadınlarda
oluyor sanıyordum, yanılmışım’ dediği kulağımdan çıkmıyor.
HER KADININ
BİLMESİ GEREKEN BİR AY:
PEMBE EKİM
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 24
Meme kanseri 55 yaş ve üzeri kadınlarda
daha fazla görülmektedir.
Türkiye’de 50-69 yaş arası kadınların
%44.5’inde, 25-49 yaş arası kadınların
%40.4’ünde meme kanseri görülmektedir.
Yani bu yaş aralığındaysanız meme kanseri
olma riskiniz artmış veya artıyor demektir.
Farkındalık kazandırmaya odaklı, koruyucu veyahut destekleyici…
MEME KANSERİ,
DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ’NÜN
2021 YILI VERİLERİNE GÖRE
EN ÇOK GÖRÜLEN
KANSERLER ARASINDA
TÜM YAŞ GRUPLARINDA
1. SIRADA YER ALMAKTADIR.
Dinlemek için
25. KKMM
KENDİ KENDİNE MEME MUAYENESİ
Yaş,
Cinsiyet,
Genetik,
Yaşam tarzı,
Sigara- alkol kullanımı,
Hareketsiz yaşam vb. sayılabilir.
Ele gelen kitle,
Meme başında ve cildinde çekilme,
Meme başında çukurlaşma,
Meme başında akıntı,
Meme cildinde kızarıklık, ödem ve
Memede ağrı, cilt değişiklikleri varsa zaman
kaybetmeden sağlık kuruluşuna
başvurmalısınız.
Meme kanserinde birçok risk faktörü rol
oynamaktadır.
Meme kanseri risk faktörleri;
‘Kanserde erken teşhis hayat kurtarır’ sloganını
hep duyuyoruz. Meme kanserinin erken teşhis
edilebilmesi için düzenli taramaların yapılması
gerekmektedir.
Ülkemizde tarama merkezleri olarak KETEM'ler
(Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim
Merkezleri) bulunmaktadır. Bu merkezler
ülkemizin birçok ilinde vardır. Buralarda tüm
kanser taramalarınızı yaptırabilirsiniz.
Meme kanserinin birden fazla tarama
programı vardır. Ülkemizde meme kanserinde
tarama programlarını bilmemiz gerekiyor.
1. Kendi Kendine Meme Muayenesi
Her ay belirli aralıklarla kendi kendine meme
muayenenizi yapmalısınız. Aslında bu hem çok
kolay hem de ücretsiz. Fakat birçok kadın bunu
yapmayı unutuyor veya bilmiyor.
Bir arkadaşımın annesi kendi kendine meme
muayenesi yaparak evre 1 de kitlesini fark
etmişti. Erken tanı alarak tedavi sürecini
kısaltmıştı.
Her ay belirli dönemlerde kendi kendine
meme muayenesini yapmayı ihmal
etmemeliyiz.
Kendi kendine meme muayenesi yaparken
aşağıdakilere dikkat etmelisiniz.
Bir başka yazımda kendi kendine meme
muayenizi nasıl yapacağınızı yazacağım.
26. 2. Klinik Meme Muayenesi
20 yaş ve üzerindeyseniz, iki yılda bir
uzman tarafından meme
muayenenizi yaptırmalısınız. 20-49
yaş arasındaysanız yılda bir kez
mutlaka sağlık kuruluşunda meme
muayenenizi yaptırmalısınız.
Sağlık profesyonelleri meme USG
(ultrason), MR (emar) çekilmesini
uygun görüyorsa yaptırın. İyi huylu
kitle olsa bile düzenli takip
ettirmelisiniz.
Hayatınızı ihmal
etmeyin.
Hep söylediğimiz gibi:
‘Erken Teşhis
Hayat Kurtarır’..
3. Mamografi
40-69 yaş arasında iseniz iki yılda bir
mamografi çektirmelisiniz.
Düzenli taramalar erken teşhis
konulmasını sağlar. Erken teşhiste
tedavi seçeneğiniz çok fazla ve tedavi
edilmesi daha kolaydır.
Bana bir şey olmaz, başkalarında olur
bize hiç gelmez gibi düşünüyoruz bazen.
En yakınımızda, canımızda çıktığında
anlıyoruz. Bu kanser hepimizi bulabilir.
Hayatınızı ihmal etmeyin.
27. Emine Esra Koç
Tıbbi Yazar
Bebek sahibi olmanıza sadece çevresel koşullar değil, bizzat kendi genetiğiniz de bazen engel olur. Çok fazla
bilinmese de yüksek genetik risk taşıyan çiftlerin evlenmelerine veya çocuk sahibi olmalarına bazen izin verilmez.
Bunun için evlilik öncesi bazı testler istenir. O testlerin sonucuna göre evliliğin uygunluğu ile ilgili onay sonrası
evlilik işlemleri başlar.
Yine de evlilik sonrasında genetik kusurları olan çocuğun doğumu veya hayatının sonlandırılması için bir karar
verilir. Bu kararı vermek için ise Preimplantasyon işlemi yapılır. Bu yazımda Preimplantasyon işlemi hakkında her
şeyi paylaşmaya çalışacağım.
TÜP BEBEKTE
BAŞARIYI ARTTIRAN BİR İŞLEM:
PREİMPLANTASYON
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 27
TÜP BEBEKTE BAŞARI ŞANSA BIRAKILMALIDIR.
Dinlemek için
28. Preimplantasyon Genetik Tanı Nedir?
Preimplantasyon genetik tanı (PGT), yüksek genetik
risk taşıyan çiftlerde genetik kusurları olan bir
çocuğun doğumunu önlemek için rahime transfer
edilmeye hazır olan embriyonun kapsamlı genetik
taramasının yapıldığı bir test türüdür.
Bu test tüp bebek (IVF) işlemi sırasında yapılır ve bu
yöntem sayesinde anneye transfer edilen
embriyoların sağlıklı olanları seçilmiş olur. Böylece
tüp bebek tedavisinin başarısı arttırılarak klinik
gebelik oranlarında ciddi bir artış sağlanması
amaçlanır.
Preimplantasyon Genetik Tanı Nasıl Yapılır?
Preimplantasyon genetik tanısını (PGD) uygulamak
için çiftten tüp bebek tekniklerini kullanarak
embriyo elde edilir. Embriyo döllendikten üç gün
sonra yaklaşık 6-10 hücreye ulaştığında teste
başlanır. Embriyonun gelişimini etkilemeyecek
biçimde içerisinden iki-üç hücre ayrılır. Mikroskoba
takılan bir lazer kullanılarak, embriyonun dış
tabakası incelenir ve biyopsi yapılır. Biyopsi
yapıldıktan sonra, embriyo transfer süresine kadar
(yaklaşık beş gün) kültürde korunur. Elde edilen
biyopsi daha sonra analiz edilen hastalığa bağlı
olarak FISH veya PCR yoluyla analiz için işlenir.
Preimplantasyon Genetik Tanısı Nedir ve Nasıl Yapılır?
Bu Uygulama Etik Midir ve Uygulamanın Türk
Medeni Kanunundaki Yeri Nedir?
Preimplantasyon genetik tanısı (PGD), genetik hastalık
risklerinin azalmasına büyük katkıda bulunsa da
embriyoların imha edilmesi etik ve yasal tartışmalara
yol açmaktadır.
Türk Medeni Kanununun 28. maddesinde, rahimden
canlı doğana kadarki süreçte fetüsten henüz bir insan
olarak bahsedilemeyeceği, insan yaşamına özgü ceza
hukuku koruma normlarının burada çalışamayacağı,
bu embriyonun insan vücudunun bir parçası olduğu ve
bu süre içinde sadece bir doku olduğu
düşünülmektedir.
Başka bir örnek olarak İsviçre Medeni Kanunlarına
göre fetüs üzerindeki cinsel kararlılık da cezasız bir
yasa dışı eylemdir. Evlenmemiş çiftler arasında sınırsız
izin verilen suni döllenme, gelecekte ebeveyn-çocuk
veya kardeş evlilikleri gibi kan bağı sorunlarına ve etik-
yasal sorunlara neden olacaktır. Bu sebeplerden ötürü
yetkili kişiler bu konunun hukuken düzenlenmesi
gerektiği kanısındadır.
Etik sorunları olsa da doğacak çocuğun sağlığını
öğrenmek açısından PGD gerekli bir testtir. Çünkü bu
kararların etik ve hukuk çerçevesinden
değerlendirilmesi büyük önem arz etmektedir.
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 28
29. "Yeryüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.” demiş Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk.
Peki, bu denli önem arz eden kadınlar kendi bedeni hakkında sizce ne kadar bilgi sahibidir?
Gelin bugün kadın bedeninin en özel hatta en mahrem bölgesinden bahsedelim: Genital Bölge…
Genital bölge, iç ve dış genital bölge olmak üzere iki bölümde incelenir. Rahmin dış dünya ile arasında olan
açıklık “vajina” olarak tanımlanırken, en dışta bulunan ve kıyafetlere değen kısım ise “vulva” olarak isimlendirilir.
Kadınların genital bölgesini tanıması genital hijyenlerini sağlayabilmeleri açısından çok önemlidir. Çoğu kadın
gerek internet üzerinden gerekse kulaktan dolma bilgilerle genital hijyenlerini sağlamaktadırlar.
Peki, öğrenilen bu uygulamalar ne kadar doğru?
Elif Aleyna Özdede
Tıbbi Yazar
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 29
Dinlemek için
KADINLARIN
GENİTAL HİJYEN HAKKINDA
BİLMESİ GEREKEN 11 KONU
30. 1. Vajinal Duştan Uzak Durun!
Vajina kendi kendini temizleme özelliğine sahip
olan bir organdır. Vajinal duş, sabunlu su ile
yıkama, çeşitli deterjanlarla hijyen sağlama gibi
uygulamalar vajinanın asitliğini bozmakta ve bu
nedenle o bölgeyi enfeksiyon oluşumuna çok daha
yatkın hale getirmektedir. Bu nedenle
doktorunuzun önerisi dahilinde olmadığı bu gibi
uygulamalardan kaçınmalısınız.
2. Vulva Temizliğini Önden Arkaya Olacak
Şekilde Yapın!
Vulva temizliği için duru su kullanılabilir ama bu
durumda da dikkat edilecek bir nokta var;
temizliğin yönü. Vulva temizliği önden arkaya
olacak şekilde yapılmalıdır. Bu şekilde dışkıda
bulunan bakterilerin vajina ve idrar yollarına
taşınmasına engel olmuş ve aynı zamanda
oluşabilecek enfeksiyonlardan da korunmuş
olursunuz.
3. Aşırı Sıcak Suya Dikkat!
Aşırı sıcak su genital bölgenizin tahriş olmasına
sebep olur ve tahriş olmuş bir alanın enfeksiyona
yatkınlığını artmaktadır. Sıcak su daha iyi temizler
mantığı ile düşünülmemeli, genital bölge
temizliğinde daha ılık veya soğuk su tercih
edilmelidir.
4. Genital Bölgeden İstenmeyen Tüyler
Uzaklaştırılmalıdır!
İstenmeyen tüylerin gereğinden fazla uzaması ve
bu bölgede kalması enfeksiyon için zemin hazırlar.
Bu tüylerin uzamadan kesilmesi veya bu bölgeden
uzaklaştırılması gerekmektedir. Halk arasında
çoğunlukla kullanılan ağda ve jilet yöntemi oldukça
etkili yöntemlerdendir. Fakat bu iki yöntemde de
genital bölgenin mikroskobik açıdan hasara
uğramasına, ciltte kesikler ve aşınmalar oluşmasına
ve dolayısıyla enfeksiyona yatkın bir cilt oluşmasına
neden oluyor. Bu nedenle genital bölgeleri
enfeksiyona ve tahrişe yatkın olan kişiler genital
bölge için geliştirilmiş aletlerden faydalanmak veya
makas kullanmak gibi yöntemleri deneyebilirler.
Ağda veya jilet kullanan bireyler için ise ağda
yapılan tahta çubuğun tek kullanımlık olması, jiletin
temiz olması ve jiletin tüylerin çıktığı yöne doğru
kullanılması gibi hususlara dikkat etmesi son
derece önemlidir.
Hadi, genital hijyen hakkında doğru bildiğimiz yanlışlara hep birlikte bakalım.
5. Bakteriler Nemli Ortamı Sever!
Bakterilerin üreyip çoğalabilmesi için nemli bir ortama
ihtiyacı vardır. Bakterilerin çoğalmasını önlemek için
vulvayı kuru tutmak bu nedenle büyük önem arz eder.
Örneğin; duş ve tuvalet sonrasında genital bölgenin
kurutulması, iç çamaşırın nemli kalmasının engellenmesi
veya nemlenince değiştirilmesi, çok dar ve hava
almayacak giysilerin tercih edilmeyip bunun yerine %100
pamuklu iç çamaşırların kullanılması nemli ortamın
oluşmasını engelleyecektir. Aynı zamanda havuz veya
denize girdikten sonra ıslak mayo ile beklememek de
alınabilecek farklı önlemlerden biridir. Genital bölgenin
kuru tutulması için saç kurutma makinesi gibi aletler
kullanan bireyler de vardır. Her ne kadar genital bölgenin
nemli olmaması gerektiğini savunsak da bu gibi
uygulamalarla cildin kendi nemini kaybetmesine de
sebep olunmamalıdır.
6. Uzun Süreli Tampon Kullanımı Hayati Risk
Oluşturur!
Adet kanı bakterilerin çok sevdiği bir diğer ortamlardan
biridir. Hijyenik pedler ve tamponlar bu dönemde en çok
kullanılan ürünlerdendir. Ama bu iki ürünün de kendine
özgü dikkat edilmesi gereken özellikleri vardır.
Tamponlar çok önerilmese de kadınlar arasında sık tercih
edilen ürünlerden biridir. Vajinal tampon kullanan
kadınların tamponları iki saatten daha uzun süre
kullanması önerilmemektedir. Aksi takdirde uzun süre
bekletilen tamponlar ciddi enfeksiyon kaynağı olup
bireyin şok geçirmesine ve hatta bireyde hayati tehlike
oluşturmasına neden olmaktadır. Yine çok tercih edilen
ve tampona göre daha masum olan pedler kokusuz ve
cildi tahriş etmeyecek özellikte olmalıdır. Pedler de çok
uzun süre bekletilmemeli ve sık sık değiştirilmelidir.
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 30
31. 7. Umumi Tuvaletler Büyük Risk!
Mecbur kalınmadıkça umumi tuvaletler kullanılmamalıdır. Çünkü yeterli hijyen sağlanamaması nedeniyle
enfeksiyon bulaşması açısından çok büyük risk taşımaktadır. Kullanılması gereken durumlarda ise klozet yerine
alaturka tuvaletler tercih edilmelidir. Bu durumun mümkün olmadığı hallerde ise klozet kapaklarının üzerine tek
kullanımlık kâğıt havlular serilerek ihtiyaç giderilmelidir. Umumi tuvaletlerdeki bir diğer önemli sorun tuvalet
içerisinde bulunan kirli suyun genital bölgeye sıçramasıdır. Bu durumu engellemek için de suyun üzeri tuvalet
kâğıdı ile örtülebilir ve bu şekilde risk en aza indirilebilir.
8. Gebeler Çok Daha Hassas!
Gebelik dönemi kadının vücudu için başlı başına bir değişimdir ve bu değişimden genital organlar da
etkilenmektedir. Değişim sonucu genital organlar daha hassas ve enfeksiyona daha yatkın hale gelir. Kadının
genital hijyen kurallarına aynı şekilde uyması ancak bu konu hakkında çok daha hassas davranması gerekmektedir.
Çünkü oluşabilecek bir enfeksiyon hem kendisinin hem de bebeğinin sağlığını tehdit edebilmektedir.
9. Beslenme Şekli Büyük Bir Etkiye Sahip!
Bağışıklık sistemimizin durumundan genital organlar da etkilenmektedir. Kadının vücut direnci ne kadar iyi olursa
genital organları da o kadar sağlıklı olur. Bağışıklık sistemini destekleyici besinler tüketilmeli, doğal içerikli
beslenme ile genital organların sağlığı korunmalıdır. Enfeksiyon durumunda verilen antibiyotikler vajina dokusunu
bozarak mantar oluşmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle bu tür durumlarda antibiyotikler ile yoğurt, kefir
gibi probiyotikleri tüketmek mantar oluşumunu engellemek için fayda sağlayacaktır.
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 30
32. 10. Kontroller Aksatılmamalı!
Kadınlar için problem
oluşmadıkça doktora, özellikle
de bir kadın doğum uzmanına
gitmek çok zordur. Ama bu
durum var olan ve belirti
vermeyen hastalıkları tanılamak
için geç kalınmasına sebep
olabilir. Bu nedenle bir problem
olmasını beklemeden düzenli
olarak kontroller yaptırmaları
gerekir. Aynı zamanda kadınlar
kendilerini de gözlemlemeli,
normal olmayan durumları
tespit edebilmelidir. Var olan bir
sorunu tespit etmesi halinde de
kendi başına çözümler
üretmeden mutlaka bir kadın
doğum uzmanına başvurmalıdır.
11. Akıntılara Dikkat Edilmeli
Kadınlarda var olan renksiz,
kokusuz, şeffaf ve iç çamaşırında
iz yapmayan akıntılar normal
olarak kabul edilirken; kötü
kokulu, yeşil-sarımtırak renkli,
beyaz, kıvamlı, köpüklü ve iç
çamaşırda iz bırakan akıntı
anormal akıntı olarak kabul edilir
ve bu durumda kadının bir kadın
doğum uzmanına gitmesi
gereklidir.
Genital bölge, mahremiyetin
altına sığınmış ve göz ardı
edilmiş, çoğu kişinin konuşmaya
çekindiği ve bu nedenle birçok
yanlış bilginin etrafta dolandığı
ve hatta uygulandığı bir
konudur.
Bu konu ve niceleri için doğru
bildiğimiz yanlışları düzeltmek
dileğiyle.
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 32
33. Araş. Gör. Manolya Parlas
Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi
KORKMAYIN,
KONTROL ETMEYİ
ÖĞRENİN.
İdrar kaçırma, kadınların başına gelmesinden
en korktuğu durumlardan birisidir. Bu durum
özellikle yaşlı kadınlarda ve gebelerde sık
görülmektedir. İdrar kaçırmanın kadın sağlığı
açısından önemli olduğu, bazı egzersizler ve
girişimlerle bu durumdan korunabileceğini
bildiğimden bu yazım ile farkındalık geliştirmek
istedim.
İdrar Kaçırma Nedir?
Uluslararası Kontinans Derneği (International
Continance Society, ICS); sosyal ve hijyenik
problem olarak görülen, objektif olarak
belirlenebilen istemsiz her türlü idrar kaçırma
durumunu üriner inkontinans olarak
tanımlamaktadır.
İdrar kaçırma; öksürme, gülme, hapşırma gibi
fiziksel aktivite durumlarında görülebildiği gibi,
ani işeme hissiyle tuvalete yetişememe şeklinde
de olabilir.
GEBELİKTEKİ KORKU:
İDRAR KAÇIRMA
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 33
Dinlemek için
34. Böbreklerden süzülen kan miktarının artmasına
bağlı idrar miktarında artış,
Büyüyen rahmin ve bebeğin idrar torbasına baskı
yapması sebebiyle idrar torbasının kapasitesinde
azalma,
Gebelik hormonlarının etkisine bağlı pelvik
tabanda esneme, gevşeme,
Bebeğin büyümesi ve leğen kemiği içine
yerleşmesi ile pelvik tabanda zayıflama,
Annenin gebelikte aşırı kilo artışına bağlı karın içi
basıncın artması, pelvik tabanın esnemesi ve idrar
kanalına (üretra) giden sinir ve damarlara olan
akımda bozulma görülmektedir.
Hayatı tehdit etmemesine karşın hayat kalitesini ciddi
şekilde etkileyebilen ve tüm yaş gruplarındaki
kadınlarda görülebilen yaygın bir durumdur. Bu
durum sık ve fazla miktarlarda ortaya çıktığında
kadının yaşam kalitesini düşürerek tıbbi yardım
gerektirir. Kadınların çoğu tıbbi yardım almaktan
çekinirler ve yaşamlarını buna göre ayarlayarak
sorunla baş etmeye çalışırlar. Bir kısmı da bunu
gebelikle ya da ilerleyen yaşla birlikte gelişen normal
bir durum olarak düşünürler. Oysa idrar kaçırma,
çoğunlukla başarılı bir şekilde tedavi edilebilen bir
sorundur.
İdrar kaçırmanın en önemli risk faktörlerinin başında
gebelik ve doğum gelmektedir. Yapılan çalışmalarda
gebelikte idrar kaçırma oranı %32-64 arasında
değişmektedir. İlerleyen anne yaşı ve çok doğum ile
idrar kaçırma oranında artış görülmektedir. Yine idrar
kaçırma oranı gebeliğin ilk üç ayında daha düşük
iken, son üç ayda artmaktadır. Gebelikte idrar
kaçırması olan kadınlarda doğum sonu dönemde de
idrar kaçırma sıklığının arttığı gözlemlenmiştir.
Gebelikte Üriner Sistemdeki Fiziksel Ve Hormonal
Değişimler
İdrar Kaçırmadaki Risk Faktörleri
Yaş: İleri anne yaşının gebelikte idrar kaçırma ile
ilişkili olduğu bilinmektedir. Yapılan bir çalışmada 30
yaş üstü gebelerin daha genç yaştaki gebelere göre
SÜİ açısından daha riskli olduğu görülmüştür. Artan
yaşla beraber kadının idrar kanalında her yıl %2
oranında çizgili kas lifi sayısında azalma ve idrar
kanalının fonksiyonlarında kayıp belirlenmiştir.
Gebelikteki Fiziksel ve Hormonal Değişiklikler İdrar Kaçırmanıza Neden Olabilir.
Obezite: Kilo, karın içi basıncı arttırarak pelvik taban
üzerine sürekli baskı yaratmasının yanı sıra idrar torbası
ve idrar kanalına olan kan akımı ve sinir iletimini de
bozabilmektedir. Bu şekilde pelvik tabanın zayıflaması ile
idrar kaçırma oluşmaktadır. Obezite ve yüksek beden
kitle indeksi (BKİ) gebelikte idrar kaçırma için risk
faktörüdür.
Sigara: Sigara kronik öksürüğe neden olmakta ve
dolayısıyla karın içi basıncı arttırarak pelvik tabanın
zayıflamasına katkıda bulunmaktadır. Ayrıca sigaranın
içinde bulunan nikotin de idrar torbasını çevreleyen kası
uyararak idrar torbasının basıncını arttırmakta ve idrar
kaçırmaya yol açmaktadır.
Kabızlık (Konstipasyon): Kabızlığa bağlı sürekli ve
kuvvetli ıkınmanın yarattığı karın içi basınç artışı ile
pelvik taban kaslarında zayıflama olabilmekte ve leğen
kemiği içinde yer alan sinire zarar verebilmektedir.
Gebelik öncesi idrar kaçırma: Gebelik öncesi dönemde
veya önceki gebeliklerinde idrar kaçırması olan gebelerin
pelvik taban kasları ve diğer pelvik destek dokularının
idrar kaçırma öyküsü olmayan gebelere göre daha zayıf
olduğu görülmektedir.
Gebelik öncesi idrar kaçırma: Gebelik öncesi dönemde
veya önceki gebeliklerinde idrar kaçırması olan gebelerin
pelvik taban kasları ve diğer pelvik destek dokularının
idrar kaçırma öyküsü olmayan gebelere göre daha zayıf
olduğu görülmektedir.
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 34
35. İdrar
Kaçırma
Korunma
ve Tedavi
"İdrar kaçırmadan korunma ve
tedavide en güvenilen,
en etkili yöntem pelvik taban
kas egzersizleridir."
İDRAR
KAÇIRMA
ÖNLENEBİLİR
Gebelik öncesi dönemde ve gebelikte
sigara içilmemelidir.
Mümkünse gebelik öncesi normal kiloda
olunmalı ve gebelik boyunca beden kitle
indeksine göre kilo alımı kontrol
edilmelidir.
Gebelik boyunca haftada 2-3 kez hafif
derece egzersiz yapılmalıdır.
Gebelikte ve doğum sonu dönemde
kabızlıktan kaçınılmalıdır.
Gebelikte ve doğum sonu dönemde
pelvik taban kas egzersizleri
yapılmalıdır.
Gebelik ve doğum eyleminin, perine ve
pelvik tabanının zayıflamasına veya
hasarına yol açarak idrar kaçırmaya neden
olduğu bilinmektedir. Gerek gebelikte
gerekse doğum sonu dönemde idrar
kaçırmadan korunma ve tedavide en
güvenilen, en etkili yöntem pelvik taban kas
egzersizleridir. Bunlardan biri Kegel
Egzersizidir. Ayrıca gebelikte ve doğum
sonu dönemde idrar kaçırmayla ilişkili risk
faktörlerini tanımlamak ve düzeltilebilir
olanlarına karşı önlem almak idrar
kaçırmadan korunmada önemlidir.
36. Pelvik Taban Kas Egzersizleri
(Kegel Egzersizleri)
Pelvik taban kas gücünü arttırmak
Epizyotomi gereksinimini azaltmak
Organ sarkması ihtimalini azaltmak
Hemoroid oluşumunu önlemek
Boşaltım kontrolünü arttırmak ve
Orgazmı arttırarak cinsel problemleri azaltmak
mümkündür.
Pelvik taban kas egzersizleri, zayıf ve yıpranmış olan
pelvik kasların güçlenmesini ve işlevlerini daha iyi
yerine getirmesini sağlamaktadır. İdrar kaçırma
tedavisinde kullanılan Pelvik Taban Kas Egzersizleri
ilk olarak 1951 yılında Arnold Kegel tarafından
tanımlandığından Kegel Egzersizleri olarak da bilinir.
Uluslararası dernekler, kurumlar ve literatür
(Uluslararası Kontinans Derneği, Avrupa Üroloji
Cemiyeti, Uluslararası Kronik Pelvik Ağrı Derneği,
vb.) Kegel Egzersizlerini birinci basamak tedavi
olarak önermektedir.
Gebelikte yapılan Kegel Egzersizleri ile;
Kegel Egzersizlerini Ne Zaman ve Nasıl Yapabilirsiniz?
Kegel Egzersizleri oldukça kolay ve her an yapılabilecek
egzersizlerdir. Ütü yaparken, otururken, yemek
pişirirken, yürürken veya televizyon izlerken yapılabilir.
Egzersizin doğru yapılabilmesi için kişilerin doğru kasları
kasmaları gerekmektedir.
1. Sırtüstü uzanıp ellerinizi dizinizin üzerine koyun.
Nefesinizi almaya devam edin, bacak ve kalça kaslarınızı
gevşetmeyi unutmayın.
2. Gaz çıkarmayı durdurduğunuzu hayal edin. Vajina
(doğum yolu) ve anüs (makat) etrafında
sıkılaşma/büzülmeyi hissedeceksiniz.
3. Kasların düzgün çalışıp çalışmadığını gözlemlemek ve
kontrol etmenizi sağlamak için bacaklarınızın arasına
küçük bir ayna koyun. Pelvik tabanınızı çektiğiniz zaman
vajina girişinizin ve anüsün kalktığını ve içe çekildiğini
göreceksiniz. İlk olarak “başlangıç kalıbınızı” belirleyin.
Egzersizler kadının ilk ölçümlerine ve kas gücüne göre
belirlenip, kademeli olarak artırılmalıdır.
37. Kegel
Egzersizleri
N A S I L Y A P I L I R ?
1.
Sık-Bırak-Sık-Bırak (4 sn gevşeme)
Sık -Bırak-Sık-Bırak
Döngü
2.
Sık-Tut-Tut-Tut (3 sn)
Bırak, Sık-Tut-Tut-Tut (3 sn)
Bırak, Sık-Tut-Tut-Tut (3 sn)
Bırak (6 sn gevşeme)
Döngü
Nefesinizi tutmadan kalça, üst bacak ve karın
kaslarınızı kullanmaksızın sıkıp bırakın (Hızlı
kontraksiyon)
Nefesinizi tutmadan kalça, üst bacak ve karın
kaslarınızı kullanmaksızın pelvik taban
kaslarınızı maksimum sıkın. İçinizden 1v-2v-3v
şeklinde sayın (Yavaş kontraksiyon).
Ne kadar süre maksimum kasılmada
durabiliyorsunuz belirleyin.
Pelvik taban kasınızı sıkmayı bırakın ve
kasılma süresi kadar gevşeyin.
Kasılmaları kaç defa tekrar ediyorsunuz
kaydedin.
Egzersizin etkileri 3-6 haftada hissedilse de tam bir düzelme olması için 6 ay gerekir.
Egzersiz programını tamamladıktan sonra kasların kuvvetini korumak için haftada 2 gün, günde 3 defa
düzenli tekrar etmeniz önemlidir.
Egzersizleri doğru olarak yaptığınızdan emin değilseniz doktorunuzdan, hemşirenizden veya
fizyoterapistinizden danışmanlık alabilirsiniz.
Unutmayalım!
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 3 7
38. Gökan Güner
Tıbbi Yazar
VÜCUDUNUZDAKİ
İNFLAMASYONU AZALTIN.
Glikoz (amin)
Trigliserit (Bitkisel ve hayvansal yağların ana
bileşeni)
İnsülin (Kan şekerini düşürücü etki yapar)
Tükettiğimiz her türlü gıdadan sonra (yağlar,
karbonhidratlar, proteinler, vitamin, mineral, amino
asit ve iz elementler) metabolik olarak kısa süreli bazı
değişiklikler yaşarız.
Örnek vermek gerekirse, yemek sonrası yapılan kan
ölçümlerinde dikkat çeken ilk üç şey;
Bu metabolik değişikliklerin direkt veya dolaylı bir
sonucu olarak inflamasyon gelişebilir.
HER YEMEK SONRASI
VÜCUDUMUZDA
İNFLAMASYON OLUYOR
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 38
Dinlemek için
39. Kabızlık
Mide ağrıları
Halsizlik
Anksiyete
Depresyon
Kronik Hastalıklar
Fiziksel Ağrılar
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki vücudumuz,
yediğimiz gıdalara karşı da doğal olarak bir
inflamasyon süreci başlatıyor. Her öğün sonrası
birtakım toksinlere ve serbest radikallere
maruz kalıyoruz. Bunun sonucunda
vücudumuz, hücreleri korumak adına bir alarm
sistemi devreye sokuyor. Daha doğrusu
bağışıklık sistemini bir şekilde uyarıyor. Biz bu
alarm sistemine inflamasyon diyoruz;
vücudumuzun doğal yangını, iltihabı...
Söz konusu bu süreçler yemekten yaklaşık bir
saat sonra başlıyor ve üç-dört saat boyunca
yüksek seviyede devam ediyor. Bu da şu
demek; öğünlerden sonra vücudumuzda üç-
dört saat süreli yemek sonrası inflamasyon
gelişiyor. Daha da önemlisi, bu süre zarfına
kandaki CRP seviyesinin de yüksek olduğu
tespit edilmiş.
Peki, İnflamasyon Artarsa Ne Olur?
Bu sorunun cevabını vermek zor. Fakat bilimsel
araştırmalar inflamasyonun artması sonucu
aşağıdaki durumlarla karşılaşabileceğimizi
gösteriyor.
İnflamasyon Etkilerini Azaltmak İçin Neler
Yapabiliriz?
Gluten içeren yiyecekler (buğday, bisküvi,
kraker vs.), süt ürünlerinde bulunan “kazein”
maddesi, genetiği değiştirilmiş organizmalar ve
soya gibi yapay maddeler içeren gıdalar, mısır
şurubu, yapay fruktoz, rafine (saflaştırılmış) tuz
ve rafine şeker türleri inflamasyon sürecini
hızlandırır ve şiddetini artırır. Bu tür gıdaları
günlük beslenme rutinimizden mümkün
olduğunca uzak tutmak inflamasyonla
mücadeledeki ilk adımımız olmalı.
Antioksidan değeri (ORAC skoru) yüksek
besinleri diyetimize eklemek ise ikinci adım.
Vücudumuz inflamasyon üretirken aynı
zamanda bu inflamasyonun etkilerini azaltacak
antioksidan gıdalar, bu süreci sağlıklı şekilde
tamamlamamıza yardımcı olurlar.
Yaban mersini (vahşi Alaska blueberry, antioksidan değeri
açısında diğer yaban mersinlerinden 4 kat daha güçlüdür.)
Noni meyvesi (Türkiye’de yetişmiyor, doğal öz halinde
temin etmek mümkün)
Mangosteen
Aronya
Avokado
Yeşil Çay
Zencefil
Zerdeçal
Zeytinyağı
Soğan/Sarımsak
Hindistan Cevizi Yağı
Ashwagandha
Antienflamatuar Etkisi Olan 12 Antioksidan Gıda
Özetle, çok sık bir şeyler atıştırmak vücudu sürekli
inflamasyona maruz bırakıyor. Bu bilgiye göre ne sıklıkta ve
kaç öğün yemek yememiz gerektiğine karar verebilmek
mümkün. Yıllardır bize anlatılan sık sık ve az yemek yemek
gerçekten faydalı mı, yoksa tam tersi olabilir mi?
Bilim ışığında ve mantıkla düşünmekte fayda var.
Bu arada beslenme konusunda bir uyarı yapmak istiyorum. Bu
yazım genel bilgilendirme amaçlı olup herhangi bir hastalığın
teşhisinde, tanısında ve tedavisinde kullanılmamalı. Bu bilgiler
herhangi bir hastalığı olup, o hastalığa özel diyet programı
uygulayan kişiler için geçerli değildir. Bu kişiler en doğru bilgiyi
doktorundan ve diyetisyeninden almalıdırlar.
40. Nur Banu Tuna
Tıbbi Yazar
Son yıllarda artan savaşlar, iç
karışıklıklar, siyasi ve dini baskılar,
ekonomik kriz gibi sebeplerden
ötürü göç oranı gün geçtikçe artış
göstermektedir. Güncel
tahminlere göre dünya çapındaki
uluslararası göçmenlerin sayısı
272 milyondur. Ülkemiz de coğrafi
konumu ve politikası nedeniyle
dünya çapında en çok göç alan
ülkeler arasında yerini almaktadır.
Göç eden kadınların daha çok
risk altında olduğunu biliyor
muydunuz?
Göçlerin sonuçları tüm bireyleri
etkilerken kadın göçmenler hem
kadın hem de göçmen olması
nedeniyle ayrıcalıklı gruplardan
biri olarak iki kat daha fazla risk
altındadır. Üstelik göçmen
kadınlar insan hakları ihlalleri
açısından en savunmasız gruplar
arasında yer almaktadır.
Uluslararası ülkelerde göçmen
kadınların haklarına yönelik özel
politikalar bulunmamaktadır.
GÖÇ
KADIN SAĞLIĞINI
NASIL ETKİLER?
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 40
Dinlemek için
41. Kadın sağlığı; mevcut sağlık sistemi, ekonomik
faktörler, eğitim düzeyi, psikososyal faktörler,
ülkenin kadına ve aileye yönelik sosyal politikaları,
kadının biyo-fizyolojik özellikleri gibi faktörlerden
etkilenir. Dünya Sağlık Örgütüne göre göçmen
sağlığını belirleyen en önemli faktör yoksulluk
düzeyidir. Göç edilen yerlerin gelişmişlik düzeyi ve
sağlık hizmetlerinin ulaşılabilirliği, göç eden
kadının mevcut sağlık durumunun iyileşmesi veya
kötüleşmesi üzerinde etkilidir.
Dil engeli, göç edilen ülkede yeterli sağlık kuruluşu
olmaması, yoksulluk, sağlık sigortası olmayışı, inanç,
hijyen sorunları, kamp alanları gibi toplu yaşam, göç
sırasında yaşanan travmalar ve buna bağlı ruhsal
problemler, göç edilen ülkedeki kültür çatışması, göç
eden bireylerin sağlığını olumsuz yönde etkiler.
Ülkemizde yaşayan göçmen kadınların sıkça
yaşadığı sağlık problemlerini biliyor muydunuz?
Göçten olumsuz etkilenen kadınlar; sağlıksız koşullar
altında yaşamakta, dengesiz, düzensiz ve yetersiz
beslenmektedir. Bundan dolayı birçok sağlık
problemi yaşamaktadırlar. Ülkemizde yaşayan
göçmen kadınların en sık yaşadığı başlıca sağlık
problemleri bulaşıcı hastalıklar, vajinal enfeksiyonlar,
cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar fiziksel ve cinsel
şiddet, aile planlamasından yararlanmama, evde
yapılan doğumların sayısının çokluğu, düzensiz adet
kanamaları, kendiliğinden meydana gelen düşükler
ve kısa aralıklarla gerçekleşen sık gebeliklerdir.
Göç ve
Kadın
Sağlığı
Göçmenleri sağlık sisteminden faydalanırken ne gibi
zorluklar bekler?
Çoğu ülke, göçmenlerin acil sağlık durumunu
karşılamaktadır. Sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık
profesyonellerinin göçmen hastalara uygun olmayan
davranışları tıbbi karar, bakım ve tedaviyi olumsuz yönde
etkilemektedir. Ayrıca yasal olarak çalışmayan göçmenlerin
sağlık çalışanları tarafından bildirilme korkusu sağlık
hizmetlerinden faydalanmalarına engel oluşturmaktadır.
Dünyada giderek artan ve giderek daha büyük sorunlara
yol açacağı öngörülen göçlerin sonuçları kadınlar için daha
ağır olmaktadır. Göçmen kadınların sorunları hem insan
hakları hem de toplumsal cinsiyet bakış açısı ile ele
alınmalıdır. Göçmen kadınlar, temel sağlık hizmetlerinden
göç ettiği ülkenin vatandaşları gibi eşit düzeyde
faydalanmalıdır. Aynı zamanda sağlık profesyonellerinin
göç ve sağlık konusundaki farkındalığın arttırılması ve
sağlık hizmetlerinde damgalama ve ayrımcılığın azaltılması
çok önemlidir.
42. HİJYENİK PED KULLANIMI HAKKINDA YETERLİ
BİLGİYE SAHİP OLDUĞUNUZU DÜŞÜYOR MUSUNUZ?
Bu dönemde hijyeni
sağlamak için birkaç yöntem
bulunmaktadır. Dünyada
erişim ve kullanım kolaylığı
sağlaması nedeniyle en çok
tercih edilen menstrual hijyen
ürünü, hijyenik pedlerdir.
Birçok kadın bu yöntemi
kullanmasına rağmen doğru
bilinen yanlışlar ya da merak
edilen noktalar mevcuttur.
Dilerseniz ped kullanımı
hakkındaki detayları beş
adımda mercek altına alalım.
Hijyenik ped nedir?
Hijyenik ped, kadınların adet
dönemlerinde kullandıkları
farklı boyut ve kalınlıklarda
çeşitleri bulunan kişisel bakım
ürünüdür.
5 ADIMDA
HİJYENİK PED KULLANIMI
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 42
Dinlemek için
Emine Topal
Tıbbi Yazar
Üreme çağına gelen her kadının ayın belirli günlerinde yaşadığı yaklaşık üç ile yedi gün arasında süren
döneme regl, adet ya da menstrual dönem denmektedir.
43. ''Medium beden giyiyorsanız ve kanamanız
azsa uzunluğu kısa ve emicilik düzeyi orta
olan pedleri tercih edebilirsiniz.''
Ped takma işleminden önce
ellerinizi mutlaka yıkamalısınız.
Tek kullanımlık hijyenik pedi
paketinden çıkartın.
İç çamaşırınızın iç kısmına pedin
yapışkan kısmı bakacak şekilde
yerleştirin. Bu durumda
vücudunuzla temas edecek
pamuklu yüzey üstte, pedin uzun
yapışkan yüzeyi çamaşırınıza
bakacak şekilde olacaktır.
Pedinizin iç çamaşırınıza
sabitlenmesi için kanatlarda yer
alan kâğıt bantları çıkartıp, ped
kanatlarını iç çamaşırınızı saracak
şekilde yerleştirin.
Pedinizi yerleştiriken sızıntıları
önlemek için pedin çok önde ya
da çok arkada olmamasına dikkat
edin.
Hijyenik Ped Nasıl Takılır?
Ped takma adımları şu şekildedir;
Hijyenik Ped Nasıl Seçilir ?
Ped seçiminde dikkat edilmesi gereken adımlar şu şekildedir;
Boyut: Pedlerin ince, normal, kalın ve çok kalın çeşitleri bulunmaktadır.
Adet döneminizin süresi ve kanama yoğunluğunuza göre kendinize
uygun pedi seçebilirsiniz.
Emicilik düzeyi: Vücut şeklinize ve kanama miktarınıza göre en uygun
pedi seçmek için hijyenik ped markalarının boy matrislerinden
yararlanabilirsiniz. Örneğin, Medium beden giyiyorsanız ve kanamanız
azsa uzunluğu kısa ve emicilik düzeyi orta olan pedleri tercih
edebilirsiniz.
İçerik: Yanlış ped seçimi genital sağlığı tehdit etmektedir. Bu nedenle
seçerken mutlaka pedin içeriği incelenmeli ve cilt hassasiyetine neden
olabilecek boya, paraben, klor ve naylon içerikli pedler tercih
edilmemelidir.
Hijyenik Ped Nasıl Seçerken ve Takarken Dikkat Edilmesi Gerekenler
44. Kullanım süresinin dolduğundan emin olduğunuz
pedi çıkarmadan önce el hijyeninize dikkat
etmelisiniz.
Pedin iç çamaşırınıza sabitlenmesini sağlayan
kanatları iç çamaşırınızdan ayırıp, pedi yavaşça
çıkartın.
İç çamaşırından ayrılan pedi, yeni açacağımız pedin
dış ambalajıyla veya önceki pedin ambalajına
yerleştirip rulo şeklinde sarın. Böylece kirli kalan iç
yüzeye temasınız olmaz.
En sonunda da ped ambalajını tutturmak için küçük
yapışkanı ile ucunu tutturup rulonun açılmasını
engelledikten sonra çöpe atın.
Regl döneminde kullandığımız hijyenik pedlerin farklı
boyutlarda çeşitlerinin olduğunu yazımızın başında
belirtmiştik. Normal boydaki pedlerin değiştirme
süresi, ped dolsun veya dolmasın maksimum 3-4
saattir. Bu sürenin üzerinde kullanılan pedlerin
kesinlikle değiştirilmesi gerekir.
Normal pedlere göre geniş ve uzun olan pedler,
yapıları bakımından daha emici, koruyucu oldukları
ve geceleri deliksiz uyku uyumaya imkân verdikleri
için 4-6 saate kadar kalabilmesi uygundur.
Regl döneminizin yoğunluğu ve kişisel ihtiyacınıza
göre de daha sık aralıklarla ped değişimi
yapabilirsiniz.
Hijyenik Ped Nasıl Değiştirilir?
Genital hijyeni sağlamak için kullanım süresi dolan
pedlerin uygun aralıklarla değiştirilmesi çok önemlidir.
Ped değiştirirken uyulması gerekenler aşağıdaki gibidir;
Hijyenik Ped Değiştirme Sıklığı Nedir?
İşlevini tamamlayan pedlerin cildimize hala temas ediyor
olması hijyenik açıdan çok zararlıdır. Bunu engellemek
için, uzmanların da önerdiği belli aralıklarla pedlerimizi
yenileri ile değiştirmek gerekmektedir. Peki ped
değiştirme sıklığı nedir diyenler için ise hemen
açıklayayım.
''İşlevini tamamlayan pedlerin
cildimize hala temas ediyor olması
hijyenik açıdan çok zararlıdır.''
45. Çağdaş Mustafa Çuhadar
Tıbbi Yazar
Stigma yani damgalama,
yargılamak olarak da
tanımlayabilir. Günümüz
dünyasını biraz incelersek,
bunun birçok örneği olduğunu
görürüz. Sosyal medyadan bir
tweet atıp altına gelen
yorumlara baktığımızda ‘’Çok
kilolusun. Çok zayıflamışsın. Bu
ne böyle midem kalktı.’’ gibi
sözlere sıkça rastlayabiliriz.
Karşımızdaki insanın ne
düşündüğünü ya da ne
hissettiğini bilmeden onu
yargılarız.
Ne kadar da yazık, değil mi?
Bunları yaparken bazılarımızda
zerre pişmanlık hissi veya
suçluluk dahi olmuyor. Bu da
gelinen son noktanın ne kadar
içler acısı olduğunu bize
gösteriyor. Kalpsizlikte her gün
çığır açıyoruz. Daha kötüsü
olamaz derken, hep daha da
kötüsüyle karşılaşıyoruz.
FARKINDA OLMADAN
DAMGALAMA (STİGMA)
YAPIYOR MUSUNUZ?
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 45
Dinlemek için
FARKINDA
MISINIZ?
46. İnsanların damgalama yapmasının altında elbette pek
çok sebep yatmaktadır. Bu sebepler sıklıkla toplum
kaynaklıdır. Bizim ülkemizde damgalamanın bu kadar
ilerlemesindeki asıl sebep ise kültürel sonuçlar ve
basmakalıp düşüncelerdir. Bunun örneklerini en fazla
kadınlarımızın üzerinde görmekteyiz. Basmakalıp
düşüncelerimizi yenebilmemiz için ağzımızdan çıkacak
kelimeleri önce kendi içimizde tartmamız ve öyle ifade
etmemiz gerekmektedir. Her şey bizde başlar ve yine
bizde biter.
Genel bir incelemeye bakacak olursak; anksiyete
bozukluğu olan ve özsaygısı düşük kişilere yönelik
damgalama daha fazla gözüküyor. Bu tip kişiler
kendilerini toplumdan uzak tutup bireyselleşmeye doğru
ilerledikçe hem damgalamaya hem de önyargılara maruz
kalmaya başlıyor.
Aslında hepimizin içinde yaşadığı birtakım damgalamalar
var. Hepimize küçüklükten itibaren öğretilen en büyük
algı: ‘’Güçlü güçsüzü yener’’. Bir bakıma doğru ancak biz
genelde bu sözleri farklı yollardan kişilere ve/veya
durumlara uyguluyoruz. Kişiyi ezme, aşağılama, küçük
düşürme gibi daha birçok yanlış davranışları uygularken
sandığımızın aksine güçlü değiliz ya da bir şeyleri
kazanmıyoruz. Bu sözün altındaki anlamı daha iyi
kavrayıp çözümlememiz lazım. Biz eğer ki bu durumdan
kurtulmaya çalışmazsak kendimize olan özsaygımızı da
gitgide kaybetmeye başlarız.
Her sözümüz biziz,
biz ise söylediğimiz
her sözde gizliyiz.
Kimse dört dörtlük değildir.
Kimsenin kalbini kırmaya ve yadırgamaya
ihtiyaç yoktur.
Her insan kendi kusurlarıyla güzeldir.
Kendimizi üstün gördüğümüz zamanlarda haz
duygularımız harekete geçmeye başlıyor ve
bundan mutluluk duyuyoruz.
Sizce mutluluk duyduğumuz şeyin, başkasına ne
kadar acı verdiğini görsek - görebilsek, hissetsek
- hissedebilsek gerçekten mutlu olur muyduk?
Unutmayın!
Haz duygumuza yenik düşüp zamanla empati
duygumuzu yok ediyoruz.
Kendimize her zaman hatırlatmamız gereken
bazı şeyler var. Örneğin;
Beklenmedik anda gelen davetsiz
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t
46
47. Etiketler algılarımıza, düşüncelerimize ve
davranışlarımıza eğilim gösterir.
Bir etiket veya hikâye bizi doğadan ayırabilir
veya bizi doğaya bağlayabilir. Sağlığımız ve
mutluluğumuz için etiketlerimizi ve
hikâyelerimizi etkileriyle eleştirel bir şekilde
değerlendirmeliyiz.
Michael J. Cohen
Hepimizin empatisi
olduğunu düşünüyorum.
Gösterecek cesaretimiz olmayabilir.
Maya Angelou
Damgalama Bir Kişinin Hayatını Değiştirebilir
Kusurları açığa çıkarmak yerine onu kapatmayı tercih
etmeliyiz. Tek bir sözümüz sevdiğimiz veya sevmediğimiz
herhangi bir insanın hayatına etki edebilir. Mesela lisede
bir arkadaşınıza sürekli olarak, ‘’Sen çok kilolusun, acilen
zayıflamasın!’’ dediğinizi varsayalım. Bunu söylediğiniz kişi
aklının bir kenarında sürekli bu cümleyi kendine
hatırlatacaktır: ‘’SEN ÇOK KİLOLUSUN’’. Sadece bu cümle
bile beraberinde bireye hem psikolojik hem de tıbbı
zararlar doğuracaktır. Sizin için o anda kalan bu ve benzeri
ifadeler karşıdaki insanın isteyerek veya istemeyerek
kendini şartlamasına sebep olacaktır. Peki ya, arkadaşınız
sırf bunun için ‘’Anoreksiya Nervoza’’ hastalığına (vücut
ağırlığında anormal derecede düşüklük, hissedilen yoğun
kilo alma korkusu ve çarpık kilo algısı ile karakterize edilen
bir beslenme bozukluğu) yakalanmış olsa?
Ve siz de bu sürece canlı canlı şahit olsanız…
Neler hissederdiniz?
Hiç kimse başkasının hayatına bu denli etki
etmek istemez. Bizler için ne kadar basit
görünürse görünsün, söyleyeceğimiz bir sözün
başka bir insan için yıkım oluşturabileceği
ihtimalini lütfen unutmayalım. Hiçbirimiz birinin
hayatının son noktası olmak istemeyiz.
Öyle ya da böyle hepimiz önyargılıyız.
Yine de zararlı önyargıların
davranışımızı belirlemesine izin verip
vermemeyi seçecek modern bilişsel
kapasiteye sahibiz.
Abhijit Naska
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t
48. Antik Mısır’da bulunan Waset şehrinde
rahiplik yaparak yaşayan Nesyamun, dini
ritüeller için güçlü bir sese ihtiyaç
duyuyordu. Öldüğünde sesi de tamamen
yok oldu ancak ölümünden 3 bin yıl sonra
bilimsel çalışmalar yapan bir ekip
Nesyamunun sesini tekrar hayata
döndürmeye çalıştı ve başardı.
Bilim insanları Nesyamun’un ses yolunu üç
boyutlu yazıcı ile kopyalayarak günümüze
taşıdılar. Elde edilen çalışmalar sonucunda
‘e’ sesli harfi benzeri bir ses elde etmeyi
başararak ilk kez ölü bir insanın yani
mumyanın sesini hayata döndürdüler.
Gelecekte ise hızla ilerleyen bilim sayesinde
bilgisayar programcılığı aracılığıyla Rahip’in
sesinden tüm cümlelerin elde edilmesi
umuluyor.
Şimdi ise asıl konumuza gelelim.
Bunu nasıl yaptılar?
Ses yolu; gırtlak, burun ve ağızda izleyen
yol olarak bilinir. Oluşan ses, ‘ses kutusu’
olarak da bilinen gırtlakta üretiliyor ve
ancak ses yolundan geçtiği zaman onu
duymamız mümkün oluyor. Nesyamun‘un
sesini duymamız da bu ses yoluyla
mümkün oldu. Ses yolunun birebir ölçüleri
üç boyutlu yazıcıya yansıtıldı. Önemli olan
nokta ise bu yöntemin kullanılabilmesi için
bir insanın ses yolundaki yumuşak
dokunun bozulmamış olması halinde
mümkün olabiliyor. Yumuşak dokunun
bozulmadığı ise bir bilgisayarlı tomografi
tarayıcısıyla elde edilen veriler sonucunda
belli oldu. Yumuşak dokunun bu kadar iyi
korunmuş olmasının sırrı ise Nesyamun‘un
iyi mumyalanmış olmasıydı.
İLGİNÇ KONU
ÖLÜ BİR KİŞİNİN SES
TELLERİNDEN SES
OLUŞTURULABİLİR Mİ?
Özlem Gök, Dilara Aksaç
49. Büşra Koyuncu
Tıbbi Yazar
PCOS, HER BEŞ
KADINDAN BİRİNDE
GÖRÜLMEKTEDİR.
Adetlerinin gecikmeli olması,
Erkeklik hormonunun fazla olması,
Tüylenme ve sivilcelenme görülmesi
bulgularından en az ikisine sahip olması
gerekir.
Toplumdaki her beş kadından birinde görülen
polikistik over sendromu, kadınlardaki
yumurtlama problemlerinin de başında gelir.
Hastalığın tam nedeni bilinmese de genetik
geçiş ve aile öyküsü önemlidir. PCOS kronik bir
rahatsızlıktır. Bu nedenle bu hastalığı öğrenmek
ve buna uygun bir yaşam tarzını benimsemek
gerekmektedir.
PCOS tanısının konulabilmesi için;
Temel sorun çatlayamayan yumurtaların,
yumurtalıkta birikerek oluşturduğu görüntüdür.
Bu yumurtaların çatlaması sonucu kadın âdet
görür, bu yumurtalar çatlarsa kadın gebe
kalabilir.
POLİKİSTİK OVER SENDROMU
(PCOS)
HAKKINDA HER ŞEY
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 49
Dinlemek için
50. Hormonlar PCOS'u Tetikler Mi?
PCOS her yaşta görülebilen bir rahatsızlıktır.
41
Bir kadının kadınlık hormonu olan östrojenin asıl temel maddesi
androjendir (erkeklik Hormonu) ve androjen üreten küçük
yumurtalar yumurtlama boyutuna erişebilirse yumurtlama
dönemi çok sağlıklı bir şekilde yürür. Ama belli bir boyutta
çatlayamadan biriken yumurtalardan androjen denilen erkeklik
hormonu çok daha fazla üretilmeye başlanır. Bu fazla üretilen
androjen hormonu ikinci bedende değişikliklere neden olur.
Özellikle çene bölgesi, göğüs arası, karın ve kalça bölgesi yani
vücudun orta hat denilen erkeksi bölgelerinde kıllar daha belirgin,
daha kalın ve daha koyu renkli olmaya başlar. Aynı şekilde yanak,
çene ve vücudun farklı bölgelerinde sivilcelenmeler artar.
Vücutta insülin direnci denilen kan şekerini düzenlemede
yardımcı hormona karşı yanıtsızlık oluşur dolayısıyla tüm kurgu
bu insülin direnci üzerinden yürümektedir. Hasta kilo almaya
başladıkça insülin direnci artar, insülin direnci arttıkça hasta daha
şişman bir bireye dönüşür. Kilo belirli bir düzeyi aştıktan sonra bu
androjen miktarının da artışıyla birlikte vücutta kıllanma,
sivilcelenme ve beraberinde de âdet düzensizliği sorunu oluşur.
PCOS her yaşta görülebilen bir rahatsızlıktır.
Bu sendroma sahip zayıf kadınların
%30’unda, kilolu kadınların ise %75’in de
insülin direnci vardır. Bahsettiğimiz insülin
direnci kilo ile doğrudan ilişkilidir. Kişi
zayıfken şikayetleri yaşamaz ancak kilo
almaya başladığı zaman, ki bu bünye kilo
almaya müsait bir bünyedir, birdenbire
sivilcelenmeye, kıllanmaya başlar. Çocuğu
olmadığı şikayetiyle doktora başvurur.
Çünkü yumurtlama düzeni kiloyla paralel
insülin direnciyle de direkt alakalıdır.
PCOS uzun vadede; şeker hastalığı, yüksek
tansiyon, yüksek kan yağı, damarsal kalp
hastalıkları, hatta daha az olmakla beraber
rahim, meme, yumurtalık kanserleri
görülebilir. Taşıdığı riskler ve hayat
kalitesindeki düşüklük tedavi gerekliliğini
gözler önüne sermektedir.
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 50
51. PCOS Nasıl Teşhis Edilir?
Polikistik over sendromunun teşhisi için öncelikli adım hastanın şikayetlerini dinlemektir. Daha sonra belirtiler
doğrultusunda ultrason ile gözlem yapılmalıdır. En net bulguları sağlayan ultrason olmakla beraber bunun
yanında fiziksel muayene de yapılmalıdır. İltihaplanmanın olup olmadığına dair fiziksel pelvis muayenesi
yapılması, bulguların kesinleşmesine yardımcı olacaktır.
Tüm bunların yanında kan testiyle beraber çıkan sonuçlardan tedavi sürecine geçiş yapmak mümkündür.
Kişiye PCOS teşhisi konulması laparoskopi önerisini gerektirebilir. Bu işlemlerden sonra doktorunuzla bir
sonraki basamağa karar vermeniz mümkündür.
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t
51
PCOS
OLAN
BİREY
GEBE
KALABİLİR
Kilo Kaybı
Gebelik İsteme Durumunda Yumurtlamayı Tetikleyen İlaç Ve Tedaviler
İnsülin Direncini Azaltan İlaçlar
Vücuttaki Androjen Miktarını Azaltıcı İlaçlar
Cerrahi Müdahale
PCOS Nasıl Tedavi Edilir?
PCOS bir yaratılıştır ama bir kader değildir. Bir kadın polikistik overli olarak
doğar ve polikistik overli olarak ölür. Polikistik over yaşam boyu süren bir
hastalıktır. Tedavi görmeyen hastalarda kalp hastalıkları, kan lipitlerinde
bozukluk, tip 2 diyabet riski katlanır.
Elimizde olan görüntü değiştirilemez fakat hastanın şikayetleri doğrultusunda
tedavi uygulanır. Tedavi uygulanırken daha çok PCOS sonuçlarına yönelik
hareket edilir. Nedene doğrudan bağlantılı bi tedavi henüz bulunamamıştır.
En yaygın tedavi yöntemi günümüzde doğum kontrol haplarıdır. Doğum
kontrol hapları erkeklik hormon düzeylerini kanda düşürür, yumurtalıktan
üretimini azaltır.
PCOS tedavisinin en önemli etkeni kilo kaybıdır. Sağlıklı beslenme, hastalığın
durumuna uygun diyet ve egzersiz yüksek insülin direncini azaltarak ve
androjen miktarını düşürerek bulguların azalmasına yardımcı olur. Yeterli kilo
kaybı ile kısırlık probleminde yaklaşık %75 fayda görülür.
52. İLAÇ
TEDAVİSİ
YAKLAŞIK
OLARAK
ALTI AY
KADAR
SÜRMEKTEDİR.
PCOS yumurtlamayı engellediği ya da düzensiz hale
getirdiği için gebe kalma olasılığını düşürmektedir.
Normal cinsel ilişki ile gebelikler oluşabilir. Ancak bu son
derece nadir görülen bir durumdur. Tedaviyle olan
süreçte tüp bebek tedavisi de uygulanabilir fakat önce
doğal yollarla olması yönünde hasta yönlendirilir.
Tüp bebek tedavisi gören hastaların yaklaşık %15-20’si
polikistik over sendromuna sahip hastalardan oluşuyor.
Bu sendroma sahip olan hastalarda tüp bebek için
uyarımlar oldukça dikkatli ve düşük dozda
gerçekleştirilmektedir. Kontrolsüz yapılan uyarımlar aşırı
uyarım sendromunun gelişmesine neden olabilmektedir.
PCOS %100 kısırlığa sebep olmamaktadır, ancak hamile
kalma şansını önemli ölçüde düşürmektedir.
PCOS olan hastalar genellikle aşırı kilolu hastalardır. Bu
yüzden tedaviye başlanmadan önce hastaların fazla
kilolarını vermesi gerekmektedir. Bu durum hem
yumurtlamayı düzenler hem de gebelik şansını önemli
ölçüde arttırır. Polikistik over sendromuna sahip
hastaların yumurtlamasını sağlamak için öncelikle insülin
direncinin düşürülmesi gerekiyor. Bazı kadınlarda bu
direnç haplarla düşürülerek yumurtlama elde
edilebiliyor.
53. Ancak bir kısım hasta için ilaç tedavisi de
yeterli olmamaktadır. Bu durumda iğne ile
tedavi yöntemi denenmektedir. Üç ile altı
ay arasında yapılan iğne tedavisi de etkili
olmadığı durumlarda tüp bebek tedavisine
başvurulması gerekmektedir. Tüp bebek
tedavisi, PCOS bulunan hastalarda yüz
güldürücü sonuçlar elde edilmesini
sağlamaktadır.
Sürekli aknelerle başa çıkmaya
çalışıyorsanız ve sivilceler hayatınızın bir
parçası haline geldiyse bunların sebebi
PCOS olabilir. Akne PCOS’nun en erken
belirtilerinden biridir. Sebebi de
“Testosteron” artışıdır.
Testosteron artışı yağ bezlerinde daha
fazla yağ üretilmesine neden olur. Yağ
salgısı ölü cilt hücreleri ve kir ile birleşince
akne oluşur. Çalışmalar aknesi olan
kadınların yüzde 45’inde PCOS
olabileceğini göstermiştir.
Kendinizi Yorgun Ve Bitkin Hissetmenize Sebep
Olabilir.
Daima bitkin misiniz?
Şaşırtıcı ama bazen bu durum PCOS’nun diğer bir
alışılmamış belirtisi olabilir. Düşük derecede
inflamasyon bu halsizliğe yol açar. Ayrıca âdet
öncesi sendromu, PCOS’lu olgularda sık ve daha
şiddetlidir. Sağlıklı diyet ve omega 3 desteği bu
iltihabi durumu ortadan kaldırır.
Akıl Sağlığınızı Etkileyebilir.
PCOS’nuzun âdette birkaç ay gecikme, akne ya da
çocuk sahibi olmada güçlüğe sebep olmasından
endişe edebilirsiniz.
Peki, PCOS’un akıl sağlığınızı da bozabileceğini
biliyor musunuz?
Çalışmalar PCOS’lu kadınlarda depresyon,
anksiyete ve yeme bozukluğu gibi duygu durum
bozukluklarına çok sık rastlandığını ortaya
koymaktadır.
AKNE HER ZAMAN
ERKEN BELİRTİ
OLARAK
DÜŞÜNÜLMELİDİR.
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 53
54. Şeymanur Çevik
Tıbbi Yazar
BASİT, KOLAY VE ETKİLİ EGZERSİZLER
YAPABİLİRSİNİZ.
Adet sancıları her kadında
görülmeyebilir ancak bazı
kadınlarda yoğun kramplara ve
sancılara sebep olabilir. Bu durum
hem oldukça rahatsız edicidir hem
de kişi böyle zamanlarda genelde
hiçbir şey yapmak istememektedir.
Ancak bazen bu sancılarla başa
çıkabilmenin yolu her zaman
sığındığımız ve bize uzun vadede
zarar verebilecek ağrı kesiciler
yerine egzersiz olabilir.
Birçok insana sancılar varken
egzersiz yapmak çok zor gelebilir.
Ancak bitki çayları ve sıcak su
torbalarının yanı sıra yapılan bazı
hareketler âdet ağrılarını ciddi
oranda hafifletir. Ayrıca karın ve
pelvik kaslarını esnetmek sonraki
âdet sancıları için de fayda sağlar.
Şimdi bu egzersizleri öğrenelim.
ADET DÖNEMİNİZDE
SANCILARINIZI AZALTACAK
EGZERSİZLER
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 54
Her kadının muzdarip olduğu ve her ay yaşadığı âdet sancılarını rahatlatacak birkaç önerilerimi sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Dinlemek için
55. BASİT, KOLAY VE ETKİLİ EGZERSİZLER
Öncelikle kanamanın ve ağrıların çok yoğun yaşandığı ilk günlerde koşu ve yoğun egzersizler uygun olmayabilir.
Bunun yerine hafif hafif yapılan egzersizler, nefes egzersizleri ve esneme egzersizleri iyi gelir.
Dizlerinizin üzerinde oturun ve kalçayı
topuklara değdirin.
Derin nefes alarak parmaklarla
uzanabildiğiniz kadar öne uzanın ve kalçayı
bu esnada kaldırmamaya gayret edin.
Derin nefesler alıp vererek gevşeyin ve bu
pozisyonda yaklaşık bir dk kalın.
Sırt üstü uzanın ve dizleri bükerek karnınıza çekin.
(Topuklar tavanı gösterirken diz kapakları da koltuk
altlarına yakın olsun.)
Ellerinizi bacaklarınızın arasından uzatın ve ayaklarınızı
kavrayın.
Başınızı kaldırmamaya çalışarak bu pozisyonda derin
nefesler alıp vererek vücudunuzu ileri geri ve sağa sola
doğru sallayın.
Sırt üstü uzanın ve kalçanızı hafif yana
döndürün.
Alttaki dizinizi bükün ve nefes alırken üstteki
dizinizi karşı koltuğunuzun altına çekermiş gibi
yukarı getirin ve ayağınızı yere koyun.
Nefesinizi verirken dizinizi yine yana doğru
açın ve gevşeyin.
Yüzüstü yumuşak bir zeminde uzanıp
dizlerinizi bükün ve ellerinizi arkaya uzatarak
ayak bileklerinizi kavrayın.
Derin bir nefes alırken ellerinizle beraber üst
bacağınızı yerden yavaşça kaldırarak yukarı
doğru uzayın ve ardından yavaşça nefes verip
gevşeyerek kendinizi ilk pozisyonunuza geri
döndürün.
Bu egzersizler sizlere sancılı zamanlarınızda yardımcı olacaktır. Yapamadığınız hareketler için kendinizi zorlamayın ve
yapabildiğiniz harekette bol bol esnemeye çalışın. Bu hareketlerden sonra ılık bir duşla bedeninizi iyice rahatlatabilir ve
sonrasında dinlenebilirsiniz.
56. Şeyma Nur Çevik
Tıbbi Yazar
KİFOZ DURUŞUNUZU BOZDUĞU
GİBİ SAĞLIĞINIZI DA BOZAR.
Geçen sayıda sizlere skolyozun ne olduğundan bahsetmiştim. Bu
sayıda ise sizinle halk dilinde kamburluk olarak bilinen ‘’Kifoz nedir?’’
sorusunu yanıtlamak ve kifozun bilinmeyenlerini anlatmak istiyorum.
Kifoz (Kamburluk) Nedir?
Kifoz en basit tabiriyle omurganın öne eğrilmesi durumudur.
Omurgamız karşıdan bakıldığında düz bir kolon gibi görünse de
yandan bakıldığında belli kıvrımlara sahiptir. Sırt bölgesinde biraz
daha öne eğik görünürken belde daha çukur bir görünümü vardır.
Ancak sırttaki eğimin normalden yani yaklaşık 50-60 dereceden fazla
olması ve beldeki çukurun kaybolması durumunda halk arasında
kamburluk olarak bildiğimiz ‘’kifoz’’ durumu ortaya çıkar.
OMUZLARIMIZDAKİ YÜK: KİFOZ
HALK DİLİNDE 'KAMBURLUK'
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 56
Omurganın doğal eğriliği 20 ila 45 derece arasındadır ve
kifozun derecesi kişinin fizyolojik yapısına göre farklılık
gösterebilir. Örneğin omurga eğriliği 45 derece olan her
bireye kifozu vardır denemez. Ancak kifoz (kaburluk)
derecesi 35 olması gereken birinin kifozu 50 dereceye
çıkmışsa; bu pozisyonel bir kamburluk olarak
değerlendirilir.
Dinlemek için
57. Uzun süre oturanlar
Telefon, tablet ve bilgisayarın uzun süreli
kullananlar
Masa başı çalışanlar ve
Fiziksel kondisyon yetersizliği (sırt kaslarımızı
güçsüzleştirdiğinden) olanlar günümüzde kifoz
açısından daha fazla risk altındadır.
Kimler Kifoz (Kamburluk) Açısından Risk Altındadır?
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 57
Postüral Kifoz (Kamburluk)
Bahsedilen sebeplerle oluşan kifozlar genelde
‘’postüral kamburluk’’ olarak adlandırılır.
Postüral kamburluk haricinde yapısal kamburluk ya
da Scheuermann Kifozu olarak adlandırılan daha
ciddi kifozlar da vardır.
Yapısal Kifoz (Kamburluk)
Yapısal kamburluk, kişinin ayakta normal
duruşunda dahi omurgasının 55 derece üzerinde
bir açıya sahip olması ve çoğu zaman altta yatan bir
kemik ya da yumuşak doku patolojisinin görülmesi
sonucu ortaya çıkmaktadır.
Scheuermann hastalığı ise büyümekte olan
hastalarda nedeni bilinmeyen bir etkilenmeye bağlı
omurganın olması gereken şeklini kaybedip
üçgenleşmesi ile ortaya çıkan yapısal kamburluğun
en sık nedenlerinden biridir.
Kifoz (Kamburluk) Düzeltilemez Bir Durum
Mudur?
Hayır. Çoğu kifoz (kaburluk) düzeltilebilir. Tam
olarak düzeltilemese bile omurga daha iyi hale
getirilebilir ve bunun için fizik tedavi çok önemlidir.
Fizik tedavinin yeterli gelmediği durumlarda hasta
ameliyata yönlendirilir.
Siz de kamburunuz olduğunu düşünüyorsanız size
en yakın fizik tedavi uzmanına başvurabilir ve
kifozun (kamburluk) ilerlemesinin önüne geçerek
daha sağlıklı bir omurgaya sahip olabilirsiniz.
Dik durmayı unutmayın!
58. Gamze İnal
Tıbbi Yazar
TÜP BEBEK TEDAVİSİ
HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 58
İnfertilite Yani Kısırlık
Çiftlerin bir sene boyunca (haftada üç-dört kez)
korunmasız ilişki yaşamalarına rağmen gebelik
oluşmaması durumuna ‘’infertilite’’ yani kısırlık denir.
İnfertilite dünya genelinde %30 oranında görülmektedir.
Sanıldığının aksine nadir görülen bir durum değildir. Bu
hastalık hem bireysel hem de çift olarak insanların
yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir.
Gebeliğin oluşmaması hem kadın hem de erkekle ilgili
olabilir. Bu nedenle çiftin ikisi de araştırmaya
alınmaktadır.
Erkeklere sperm testi yapılır ve sperm sayısı, sperm
hareketliliği gibi kriterler değerlendirilir.
Kadınlarda ise jinekolojik muayene, ultrasonografi,
smear testi (rahim ağzından sürüntü ile örnek alınması),
bakteriyolojik incelemeler, hormon testleri,
Histerosalfingografi (ilaçlı rahim filmi), kızamıkçık testi ve
kan sayımları yapılır. Ayrıca her iki eşe birden mutlaka
HIV ve hepatit testlerinin yapıldığını görebiliriz.
Dinlemek için
Bebek sahibi olmak istiyorsanız fakat önünüzde kısırlık engeli mevcutsa ve tüp bebek konusunda
yeterli bilginiz yoksa bu yazımda bebek sahibi olma yöntemlerinden biri olan tüp bebek tedavisini ele
alıyorum.
59. İLAÇLI VE İLAÇSIZ TEDAVİ
Evliliğinizi bir su kenarında kutlayın;
sonra da peri masallarındaki gibi
küçük bir tekneyle uzaklara açılın.
Covid-19 ve İnfertilite (Kısırlık)
Son zamanlarda yapılan araştırmalarda, Covid-19
hastalığı geçirmiş bazı erkek hastaların sperm
kalitesinde yüksek oranda düşüş görülmüştür. Bunun
sebebi olarak, yüksek ateş ve testislerde
görülebilecek iltihaplanma gibi durumlar
düşünülmektedir. Tam somut bir bilgiye sahip
olunmasa da Covid-19 hastalığının kadın genital
organlarında bir probleme yol açtığı gözlenmemiştir.
Tüp Bebek Tedavisi
İnfertilitenin insanlarda görülme sebepleri değişkenlik
göstermektedir. Bu sebepler arasında olan kalıtsal
hastalıklar için de aileler için tüp bebek, önemli bir
tedavi yöntemidir. Ayrıca kanser hastalıklarının
tedavilerinde, üreme organlarını etkileyen işlemlerde
ortaya çıkabilecek yan etkileri en aza indirmeye
yardımcı olan tedavi yöntemidir.
Tüp bebek tedavisi kadında ilaç kullanılarak ya da
kullanılmayarak başlanabilir.
İlaçsız Tedavi Başlangıcı
İlaçsız tedavilerde tam olarak olgunlaşmamış
yumurtalar toplanır ve laboratuvar ortamında
olgunlaştırma işlemi yapılır. Tedavi başlangıçlarında
çok az hormon kullanımı olabilir. Bu tedavi için en çok
kullanılan hasta grupları; tedavide uygulanan ilaçlara
karşı ‘’aşırı yumurtlama’’ reaksiyonu oluşturan
kadınlar, polikistik over sendromu veya
endometriyozis tanısı olan kadınlardır. Ayrıca hormon
tedavilerinin kullanımının yan etki oluşturabileceği
kanser hastalarında da ilaçsız tüp bebek tedavisi
uygulanabilir.
İlaçsız tedavi daha kolaydır, tedavi süresi kısadır ve
yan etkileri daha azdır. Hasta daha az klinik ziyareti
yapar ve daha az enjeksiyon uygulaması yapılır.
İlaçlı Tedavi Başlangıcı
İlaçlı tüp bebek tedavisine yumurta sayısının kontrollü
olarak çoğalmasının hedeflendiği hormon tedavisi ile
başlanır. Yeterli sayıda büyüyen yumurta hücresinin
olgunlaşması için yumurtlama aşısı uygulanır.
Yumurtalar olgunlaştıktan sonra 32. ve 36. saatler
arasında ultrasonografi eşliğinde yumurta toplama
işlemi yapılır. Toplanan yumurtalar, laboratuvar
ortamında döllenme sağlandıktan sonra insan
vücudunu taklit eden kuluçkalıklar içinde tutulur.
60. Y U M U R T A T O P L A M A İ Ş L E M İ S Ü R E C İ N D E B İ L İ N M E S İ
V E D İ K K A T E D İ L M E S İ G E R E K E N L E R
Yumurta toplama işlemi ameliyathane koşullarında ve
anestezi altında gerçekleştirilir. Operasyon süresi
toplanacak yumurta sayısına göre değişkenlik gösterse de
ortalama 30-60 dakikadır.
İşlem öncesinde aç ve susuz olmanız gerekmektedir.
Özellikle bir gece öncesinden yenilen yiyeceklerin gaz yapıcı
özellikte olmamasına dikkat edilmelidir.
Hazırlık aşamasının sorunsuz bir şekilde tamamlanması için
30-60 dakika öncesinde merkezde olunmalıdır.
Ultrasonda kolaylık sağlanması için işlem öncesi mesanenin
boşaltılmasına dikkat edilmelidir.
Yumurta toplama işlemi öncesinde normalde cinsel ilişki
yaşanmaması gerekliliği yoktur. Ancak tüp bebek tedavisi
için yapılan yumurta toplama işleminde aynı gün baba
adayından da sperm örneği alınacağı için sperm kalitesinin
etkilenmemesi açısından en az üç gün cinsel aktivite
yapılmamalıdır.
İşlem sonrasında enfeksiyon, karın ağrısı, kanama gibi yan
etkiler oluşabilir. Hekiminiz bu yan etkilerden en az
etkilenmenizi sağlayacaktır.
Gaz sancısı normal bir yan etkidir.
Bu işlem sonlandığında en az iki saat gözlem altında
tutulacaksınız. Size sulu gıdalar verilip, kanama, bulantı,
şiddetli ağrı yaşayıp yaşamadığınız kontrol edilir. Ağır yan
etkiler yaşamayıp, idrara çıkabildiğinizde ileri tarihli işlemler
hakkında bilgi verilip, ilaçlarınız anlatılıp taburcu edilirsiniz.
Taburcu edildikten sonra 24 saat araç kullanmamalısınız!
Dinlenme döneminde kahve, çay, acı, ekşi, yağlı
yiyeceklerden kaçının ve bol sıvı içeren çorba gibi ve
proteinden zengin beslenmeye özen gösterin.
Hekiminizin verdiği ilaçların kullanımını aksatmayın!
Yumurta toplama işlemi sonrası lekelenme şeklinde koyu
renkli kanama görülmesi normaldir fakat açık renkli ve çok
fazla gelen kanamalarda vakit kaybetmeden hekiminize
başvurmalısınız.
İşlem sonrasında, kasık ağrısı oluşmasını önlemek için cinsel
ilişki önerilmemektedir. Özellikle tüp bebek için yapılan
yumurta toplama işleminde bir sonraki adım embriyo
transferi olduğu için cinsel ilişkiye girilmemesine dikkat
edilmelidir. Bu konuda hekiminize danışmalısınız.
Yumurta kalitesi, sağlıklı bir embriyonun oluşması için önemli
bir kriterdir.
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 60
61. Tüp Bebek Tedavisinde Başarıyı Etkileyen Faktörler
35 yaş üstü kadınlarda
döllenen yumurtanın rahimde
tutunma oranı ve yumurta
sayısı düşer.
KADININ YAŞI
EN ÖNEMLİ
FAKTÖRLERDENDİR.
Kadının yaşı en önemli faktörlerdendir. 35 yaş üstü
kadınlarda döllenen yumurtanın rahimde tutunma oranı ve
yumurta sayısı düşer.
Kadında sigara kullanımı döllenme yeteneğine sahip yumurta
üretiminde azalmaya sebep olur. Anne - baba adayları
sigaradan uzak durmalıdır.
Daha önce gerçekleştirilmiş tedavi sayısı, toplanmış olan
yumurta sayısı, infertilite (kısırlık) nedeni, sperm kalitesi gibi
faktörler de tedavi başarısını etkilemektedir.
Çoğu şeyde olduğu gibi tüp bebek tedavisinde de başarıyı
etkileyen birtakım faktörler bulunmaktadır.
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 61
62. Türkiye’de Tıbbi Yardımla Üreme Tedavisine Erişim Ve Üreme Hakları
Kadınlarda yaş sınırlandırması kalkmıştır. Eskiden
36 yaşından gün almış kadınların yardımcı üreme
tedavilerinden yararlanması için izin alması
gerekirdi. İnsan haklarına aykırı bir davranış
olduğu gerekçesiyle yeni düzenlemede bu
durumun önüne geçilmiştir.
Yalnızca evli çiftler tedaviden yararlanabilir.
Dondurulmuş embriyoların (döllenmiş
yumurtanın bir sonraki aşamasına embriyo
denir.) saklama süresindeki sınır kaldırılmıştır.
Ayrıca çiftler dondurulmuş embriyolarını farklı
merkeze taşıma talebinde bulunabilirler.
Sağlık hakkı bireyin fiziksel, ruhsal, sosyal iyilik halini
sürdürmesi için var olan haklardır. Bireyin sağlıklı
yaşamının devamı ve sağlığının bozulması
durumunda geri kazandırılması için gerekenlerin
yapılmasını talep etme hakkını ifade eder. Sağlık
sorunları sebebiyle çocuk sahibi olamayan bireylerin,
tıbbi gelişmelerle çocuk sahibi olabilme hakkı vardır.
Tıbbi yardımla üreme ile ilgili bilmeniz gereken kritik
bilgileri aşağıda listelemeye çalıştım.
Dondurulmuş embriyo haricinde üreme
hücrelerinin dondurulması ve saklanmasına bazı
kurallara göre izin verilir.
Erkeklerde kemoterapi ve radyoterapi gibi
üreme hücrelerine zarar verebilecek
durumlarda, üreme fonksiyonunun
kaybedilmesi ihtimali olan ameliyatlarda ya
da çok az sperme sahip olan hastalarda izin
verilebilir.
Kadınlarda da kemoterapi ve radyoterapi
gibi üreme hücrelerine zarar verebilecek
durumlarda, yumurtalıkların alınmasını
kapsayan ameliyatlarda izin verilir. Ayrıca
henüz doğum yapmamış kadınlarda
yumurtanın rahme tutunma oranının düşük
olduğunun ve aile öyküsünde erken
menopoz olduğunun üç uzman hekimden
alınacak rapor ile belgelendirmesi gereklidir.
Dondurulmuş üreme hücreleri, şartların
karşılandığı durumlarda adayın DNA analizi ile
saklanabilmektedir. Ama saklanma süresinde
sınır vardır.
w w w .sagl i k a s i s t a ni . n e t 62
63. Tedavi uygulamaları yalnızca
bakanlıkça belirlenen esaslar
çerçevesinde, bakanlıkça
yetkilendirilmiş hekimler
tarafından, ruhsatlandırılmış
tedavi merkezlerinde
gerçekleştirilebilir.
Embriyo bağışlanması, satılması,
bulundurulması, ithalat ve ihracatı,
taşıyıcı annelik ve kişinin bu işlere
aracılık etmesi kesinlikle yasaktır.
Sosyal güvence kapsamında
deneme sınırı üç kezdir.
Uygulamalarda hastaların
ödeyeceği katılım payı
değişmektedir. İlk denemede %30,
ikinci denemede %25, üçüncü
denemede %20 oranında katılım
payı ödenir.
Tedaviden sosyal hizmet
kapsamında yararlanmak için
kadının 23 yaşından büyük, 40
yaşından küçük olma şartı vardır.
Ayrıca sosyal hizmet
finansmanından yararlanabilmek
için evli çiftin son üç yıl içinde tıbbi
tedavilerle çocuk sahibi
olamaması ancak yardımcı üreme
teknikleriyle çocuk sahibi olma
şanslarının olması tıbben mümkün
görülmelidir. Üç sene bekleme
şartı, kadında 40 yaşından önce
yumurta fonksiyonlarının
bozulması ve erkekte sperm
sayısının az olduğu durumlarda
geçerli değildir.
Çiftin evlatlık çocuk haricinde hiç
çocuk sahibi olmaması gereklidir.
Tek istisna, önceki evliliğinden
çocuk sahibi olup yeni evliliğinde
çocuk sahibi olamayan çiftler de
bu uygulamadan yararlanma
hakkına sahiptir.
Tüp bebek süreci biraz zorlu fakat
sonuç alındığında “değdi”
diyebileceğiniz bir süreçtir. Bu
nedenle eşinizle süreci öğrenmeye
çalışmanız, süreç içerisinde ise
birbirinize anlayış göstermeniz sizi
daha mutlu yapar. Anlayış, tüp bebek
tedavi sürecinin en önemli olgusudur.