The document discusses developing a game for a Natural History Museum that teaches players about ecosystems. The game would have the goal of balancing an ecosystem by manipulating abiotic factors and seeing how the biotic elements react. Players, aged 8 and up, would work individually but also make group decisions that influence the game. The game could be played both synchronously and asynchronously, with staff providing content and maintenance support. Playtesting would be needed to finalize the game.
Celia Cruz was a Cuban-born salsa singer known as the "Queen of Salsa". Over her career she earned over 100 recognitions worldwide including multiple platinum and gold records, three GRAMMY awards, and recognition from the National Endowment for the Arts. She helped popularize Hispanic culture and was renowned internationally for her warmth and humanitarianism.
The document discusses developing a game for a Natural History Museum that teaches players about ecosystems. The game would have the goal of balancing an ecosystem by manipulating abiotic factors and seeing how the biotic elements react. Players, aged 8 and up, would work individually but also make group decisions that influence the game. The game could be played both synchronously and asynchronously, with staff providing content and maintenance support. Playtesting would be needed to finalize the game.
Celia Cruz was a Cuban-born salsa singer known as the "Queen of Salsa". Over her career she earned over 100 recognitions worldwide including multiple platinum and gold records, three GRAMMY awards, and recognition from the National Endowment for the Arts. She helped popularize Hispanic culture and was renowned internationally for her warmth and humanitarianism.
Gençler Entelektüel Obeziteyle Malül! - Ebubekir Sifil [WhitePaper]Ebubekir Sifil
Bismillah.
Kıymetli Kardeşlerimiz,
Ebubekir Sifil hocanın Genç Dergi Temmuz 2010 için verdiği Mülâkatını sizler için WhitePaper'a dönüştürerek, istifadenize sunuyoruz.
İlginiz için teşekkür ederiz.
Saygılarımızla.
Kitaplar ve Okumak ++
Sunumdan:
Yüzlerce belki de binlerce yıl önce yazılanları görüp şaşırabiliyoruz. Fark edilip/anlaşılmış olup aktarılmasına hayret ediyoruz.
Kendimizde taşıdığımız bazı temel şeyler olduğu söylenir/yazılır. Aslında en basit şey bile olsa deneyimlediğimizde/gördüğümüzde/okuduğumuzda 'o şeyleri' fark edebiliyoruz. Belki farkındalığın böyle bir anlamı da var.
Fark etmek için bir karşılaşma gerekiyor. Elbette sınırsız zamanımız/enerjimiz olsa düşünerek veya deneyimleyerek bizler de birçok şeyi, insana/hayata dair birçok şeyi kavrar/anlar ve ilişkileri görebiliriz. Bunun için de ‘okumak’ en iyi yollardan biri.
Her şeyi anladık, öğrendik peki bu ne işimize yarayacak diye sorabiliriz. Elbette karnımız doymayacak, diğer pek çok ihtiyacımız da karşılanmayacak.
Hepimiz kitap okumak zorunda da değiliz. Farklı yollar, farklı kabüller, farklı dönemler/zamanlar var.
Yine de hepimiz mutlu olmayı isteriz. Mutlu olmanın yolu konusunda, özellikle düşünsel düzeyde bu duyguyu hissetmenin yolu konusunda Farabî hepimize, bakış açımıza göre çeşitli ilhamlar verebilir. Mutlu olmanın yolu insanı/hayatı derinliği ve genişliği ile bilmekten geçer. Bu süreç ile herkes aynı’laşmaz; kendine has olanla birlikte büyük bir zenginliğe temas ettiğinden farklı’laşır. Bu zengin bir farklı’laşmadır.
Benzer şeyler farklı durum ve alanlar için olsa da hep söyleniyor;
her cepheden yaklaşmak … bütünle temas etmek … sonra aşmak …
“Yaratıcılığın yasası, aynı alanda daha önce ortaya konmuş olanlarla hesaplaşmayı, onları özünleyip değerlendirmeyi ve aşmayı gerektiriyor.”
“Alexander, ‘tekil olgulara tahammül edemiyor, herhangi bir şeyi anlayabilmek için ona her cepheden yaklaşmak gerektiği’ne inanıyordu. Humboldt’a göre bunun ödülü ‘kendinizi dünyanın bütünüyle temas halinde’ hissedebilmekti. (…) Bir başka alışılmadık düşüncesi de, düşünce zenginliği olmadan hakikati keşfetmenin olanaksızlığıydı.”
Gençler Entelektüel Obeziteyle Malül! - Ebubekir Sifil [WhitePaper]Ebubekir Sifil
Bismillah.
Kıymetli Kardeşlerimiz,
Ebubekir Sifil hocanın Genç Dergi Temmuz 2010 için verdiği Mülâkatını sizler için WhitePaper'a dönüştürerek, istifadenize sunuyoruz.
İlginiz için teşekkür ederiz.
Saygılarımızla.
Kitaplar ve Okumak ++
Sunumdan:
Yüzlerce belki de binlerce yıl önce yazılanları görüp şaşırabiliyoruz. Fark edilip/anlaşılmış olup aktarılmasına hayret ediyoruz.
Kendimizde taşıdığımız bazı temel şeyler olduğu söylenir/yazılır. Aslında en basit şey bile olsa deneyimlediğimizde/gördüğümüzde/okuduğumuzda 'o şeyleri' fark edebiliyoruz. Belki farkındalığın böyle bir anlamı da var.
Fark etmek için bir karşılaşma gerekiyor. Elbette sınırsız zamanımız/enerjimiz olsa düşünerek veya deneyimleyerek bizler de birçok şeyi, insana/hayata dair birçok şeyi kavrar/anlar ve ilişkileri görebiliriz. Bunun için de ‘okumak’ en iyi yollardan biri.
Her şeyi anladık, öğrendik peki bu ne işimize yarayacak diye sorabiliriz. Elbette karnımız doymayacak, diğer pek çok ihtiyacımız da karşılanmayacak.
Hepimiz kitap okumak zorunda da değiliz. Farklı yollar, farklı kabüller, farklı dönemler/zamanlar var.
Yine de hepimiz mutlu olmayı isteriz. Mutlu olmanın yolu konusunda, özellikle düşünsel düzeyde bu duyguyu hissetmenin yolu konusunda Farabî hepimize, bakış açımıza göre çeşitli ilhamlar verebilir. Mutlu olmanın yolu insanı/hayatı derinliği ve genişliği ile bilmekten geçer. Bu süreç ile herkes aynı’laşmaz; kendine has olanla birlikte büyük bir zenginliğe temas ettiğinden farklı’laşır. Bu zengin bir farklı’laşmadır.
Benzer şeyler farklı durum ve alanlar için olsa da hep söyleniyor;
her cepheden yaklaşmak … bütünle temas etmek … sonra aşmak …
“Yaratıcılığın yasası, aynı alanda daha önce ortaya konmuş olanlarla hesaplaşmayı, onları özünleyip değerlendirmeyi ve aşmayı gerektiriyor.”
“Alexander, ‘tekil olgulara tahammül edemiyor, herhangi bir şeyi anlayabilmek için ona her cepheden yaklaşmak gerektiği’ne inanıyordu. Humboldt’a göre bunun ödülü ‘kendinizi dünyanın bütünüyle temas halinde’ hissedebilmekti. (…) Bir başka alışılmadık düşüncesi de, düşünce zenginliği olmadan hakikati keşfetmenin olanaksızlığıydı.”
6. “ Y olunu K aybetmiş K oyunlar" ifadesi ile kim kastediliyor du ? Bunlar bizim yemek için ya da kurban olarak kestiğimiz keçiler değildi tabi ki.. .
20. Bütün arkadaşlarım İslam'ın kötü bir din olduğu sonucuna vardılar. Bu noktada onlara bu yargılarının doğru olmadığını söyledim…
21. Bunun üzerine Baş Papaza, söylediklerinin İsl â m’ın Kötü olduğunu ispat eden birer delil olamayacağını söyledim.
22. İslamı kaynağından araştırmak için bir tasarı sundum. Ancak, İslam ’ ın zayıf yönlerini bulmam şartıyla izin verildi …
23. Kuranı okuduğum zaman, özellikle Allah’ın bir ve tek olduğunu vurguladığını gördüm. Allah’ın B irliği yönündeki bu inanç benim kilisede öğrendiğim teslis inancı ile çelişiyordu.
24. G ece , K ur ’ an ’ dan Allah’ı bir olduğunu söyleyen ihlas S uresini okudum .
25. E rtesi sabah derste papaz ; “Allah birdir, fakat üç şahısta ” dedi. B u Hıristiyanlığın Tiriniti: T eslis (Üçleme) inancı y dı .
26. G ece leyin içimde benim araştırmamı isteyen bir güç vardı. İçimden bir ses ‘ Allah birdir, doğru olan budur ’ diyordu.
27. Ertesi sabah papazla bir konuşmam oldu, on a teslisi (üçlemeyi) hala anlayamadığımı söyledim.
28. Çok şaşırdı . Böyle bir konuma gelmiş bir rahibe , nasıl olurda hala teslisi anlayamaz dı!
29. Öne çıktı ve bir üçgen çizdi, “Ü çgenin üç köşesi olduğu gibi , Allah da tektir fakat üç kişidir ” dedi. 19.Yüzyıla ait ortaçağda Üçlemeyi gösteren bir sembol. Pater (‘Baba'), Filius (‘Oğul'), Spiritus (‘Kutsal Ruh Cebrail’) ve Deus (‘Allah'). Dairelerle bağlantı kuran çizgilerde non est (‘değildir'), ama ortadaki daireye bağlanan hatlarda ise est (‘Odur‘) yazmaktadır.
30. Ona , “D ünya hızla değişiyor . Allah üç kişiyle bu dünyayı idare edemeyebilir …
31. Y eni bir kişiye ihtiyaç duyabilir . B u mümkün mü? ” d edim .
41. - “ Neden soruyorsun ” dedi? - “ Bunlar masadır . B ir yıl önce de yapılsa , yüzyıl önce de yapılmış olsa bunlar hala masadır ve marangoza dönüşmeleri mümkün değildir. ”
42. “ Bir tek masa bile kendini marangoza çeviremez.”
44. “ Allah, E vrendeki canlı ya da cansız insan da dahil her şeyin yaratıcısıdır. ”
45. “ Bir insan bir yıl önce de doğmuş olsa yüz yıl önce de doğmuş olsa insandır ve E vrenin sonuna kadar insan, insan olarak kalacaktır. ”
46. Nasıl ki tek bir insan bile kendini ilaha dönüştüremezse, Allah da insana eşit sayılamaz. ”
47. Bir örnek daha verdim : “B ütün onbaşılar bir araya gelse ve aralarından birini general olarak seçseler, %99 u seçmiş olsa bile görev geçersiz olur .”
49. “ Allah dünyadaki tüm canlıları yarattı, insanoğlu da dahil . T üm insanlar birleşse ve aralarından birini ilah olarak seçseler , bu bir şey ifade etmez. ”
50. Daha sonra tekrar araştırmaya devam ettim ve teoloji dersinde, hocama araştırmalarıma göre …
51. … Hazreti İsa ’ nın ilk defa MS. 325 yılında İznik Konsilinde ‘Allah’ olarak kabul edildiğini söyledim.