SlideShare a Scribd company logo
1 of 10
Simya ile Kimya Arasındaki Farklar
Kimya deneysel ve bilimsel dayanaklı teorik bilgileri dengeli bir
biçimde kullanır. Deneyler kadar bilimsel temellere dayanan
bilgilerde ön plandadır. Simyadaki gibi bir rastgelelik temelinde
değildir.
Kimya Tamamen kanıta bağlıdır. Hipotezlerini kanıtlarıyla beraber
sürdürürler. Amaçları, kanıtlanabilirlik kalitesi olan bilgileri
kanıtlamak ve üzerinden buluşlar yapmaktır
Simya ile uğraşanlar maddeleri incelerken her maddenin diğer
maddelere etkileşimini ayrı ele almışlardır.Kimya bilimi ile
uğraşanlar ise maddelerin yapısı ve özellikleri arasında ilişki kurup
bu ilişkiler çevresinde araştırma yapmışlardır.
Simyacılar çalışmalarını deneme yanılma yoluyla
yapmışlardır.Kimya ile uğraşanlar belirli yöntemler kullanıp
sistematik ve bilimsel çalışmalar yapmışlardır.(Çalışmalar
deneyseldir.)
Simya Nedir? (Vikipedia)
Simya veya Alşimi; (Arapça'daki "alkheemee" kelimesinden gelir, İngilizce'ye "alchemy"
olarak geçmiştir). Hem doğanın ilkel yollarla araştırılmasına hem de erken dönem bir
ruhani felsefe disiplinine işaret eden bir terimdir. Simya; kimya, metalurji, fizik, tıp,
astroloji, semiotik, mistisizm, spiritüalizm ve sanat'ı bünyesinde barındırır.
Simya ile en az 2500 yıldır uğraşıldığı bilinmektedir. Simya ile ilk olarak Mezopotamya,
Eski Mısır, İran, Hindistan ve Çin'de uğraşılmıştır. Klasik Yunan döneminde
Yunanistan'da, Roma İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü coğrafyada, önemli İslam
başkentlerinde ve daha sonra 19. yüzyıla kadar Avrupa'da simyaya ilgi duyulmuştur.
Batı simyası her zaman, kökleri ünlü simyacı Hermes Trismegistus'a uzanan ve bir
felsefi-spiritüel sistem olan Hermetizm'le yakından bağlantılı olmuştur. Bu iki disiplin
(simya ve Hermetizm) 17. yüzyılın önemli bir ezoterik ekolü olan Gül-haçlılar 'ın
doğuşunda etkili olmuştur. Erken modern dönemde, simya kimyaya dönüşmeye
başlarken simyanın mistik ve hermetik dalları modern spiritüel simyanın odak noktası
olmaya başlamıştır.
Günümüzde simya, mistik, ezoterik ve sanatsal yönleri nedeniyle bilim tarihçileri ile
filozofların ilgi alanına girmektedir. Simya, modern bilimin temelini atan disiplinlerden
biridir ve günümüz kimya ve metalürji endüstrilerinde kullanılan birçok madde ve işlem
eski dönem simyacılarının keşfidir.
Simyanın birçok yönü bulunmasına karşın günümüz popüler kültüründe (sinema ve
edebiyattaki simya/simyacı imgelemlerinin de etkisiyle) simya denince akla madenleri
altına çevirmeyi deneme işlemi gelmektedir.
Simya Nedir? (Türkçe Bilgi)
Simya Kimyanın Temelleri Atılmadan binlerce yıl önce başlamış olup 17. yüzyıla kadar
devam edip maddeleri birbirleriyle karıştırılmaya çalıştıkları çalışmalara simya denir.
Simya, hem doğanın ilkel yollarla araştırılmasına hem de erken dönem bir ruhani felsefe
disiplinine işaret eden bir terimdir. Topraktan gümüş ve altın yapmayı gâye edinen bir
bilim. İbrânice’de "sim ye" şeklinde ve Allah'ın ismi mânâsında olan bu kelime, Arapça'ya
simyâ olarak geçmiş olup, sihir ve büyücülükle uğraşanların ilmine denir. Sihir
yapanların, yani büyücülerin kullandığı terkipleri, maddeleri, yağları ve sıvıları bildiren bir
ilim dalıdır. Simya ilmiyle uğraşanların sihri, bugünkü hipnotizma gibidir.
Simyacı Nedir?
* Değersiz maddeleri altına çevirme, bütün hastalıkları iyileştirme ve hayatı sonsuz
biçimde uzatacak ölümsüzlük iksir bulma uğraşlarına Simya, bu işle uğraşanlara Simyacı
denir.
* Simyacı; ilk defa 1988 yılında yayımlanmış, dünya üzerinde birçok dile çevrilmiş, kendi
hayat felsefesini, yolculuklar sayesinde bulmaya çalışan bir çobanın ağzından anlatılmış,
peri masalı, dini bir menkıbe veya felsefik bir karşılaştırmanın dillendirilmiş halidir. Bir
kitaptır.
* Dostlar tiyatrosunda, genco erkal'ın başrolünde oynadığı güzel bir oyundur.
Ünlü Simyacılar
Robert Boyle, Paracelsus, Isaac Newton, Nicholas Flamel, Edgar Cayce, Arnaldus de
Villa Nova, Cabir bin Hayyan (Abu Abdullah Cabir ibn Hayyan), El-Razi, Thomas Norton,
Denis Zachaire, John Dee, Albert de Bollstaedt, Paulo Coelho, Henrig Brand
Simya Ve Ünlü Simyacılar
Simya (alşimi), hem doğanın ilkel yollarla araştırılmasına hem de erken dönem bir
ruhani felsefe disiplinine işaret eden bir terimdir. Simya; kimya, metalurji, fizik, tıp,
astroloji, semiotik, mistisizm, spiritüalizm ve sanatı bünyesinde barındırırdı.
Simya ile en az 2500 yıldır uğraşıldığı bilinmektedir. Simya ile ilk olarak Mezopotamya,
Eski Mısır, İran, Hindistan ve Çin'de uğraşılmıştır. Klasik Yunan döneminde Yunanistan'da,
Roma İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü coğrafyada, önemli İslam başkentlerinde ve
daha sonra 19. yüzyıla kadar Avrupa'da simyaya ilgi duyulmuştur.
Batı simyası her zaman, kökleri ünlü simyacı Hermes Trismegistus'a uzanan ve bir felsefi-
spiritüel sistem olan Hermetizm'le yakından bağlantılı olmuştur. Bu iki disiplin (simya ve
Hermetizm) 17. yüzyılın önemli bir ezoterik ekolü olan Gül-haçlılar 'ın doğuşunda etkili
olmuştur. Erken modern dönemde, simya kimyaya dönüşmeye başlarken simyanın mistik
ve Hermetik dalları modern spiritüel simyanın odak noktası olmaya başlamıştır.
Günümüzde, simya mistik, ezoterik ve sanatsal yönleri nedeniyle bilim tarihçileri ile
filozofların ilgi alanına girmektedir. Simya, modern bilimin temelini atan disiplinlerden
biridir ve günümüz kimya ve metalürji endüstrilerinde kullanılan birçok madde ve işlem
eski dönem simyacılarının keşfidir.
Simyanın birçok yönü bulunmasına karşın günümüz popüler kültüründe (sinema ve
edebiyattaki simya/simyacı imgelemlerinin de etkisiyle) simya denince akla madenleri
altına çevirmeyi deneme işlemi gelmektedir.
Doğanın araştırılması ve simya
Simyacılar hakkındaki genel görüş onların sözde bilimadamı (pseudo-scientist), hatta
kaçık ya da şarlatan oldukları yönündedir. Bunun nedeni simyacıların kurşunu altına
çevirmeye çalışmaları, evrenin dört elementten (toprak, hava, su ve ateş) oluştuğuna
inanmaları ve zamanlarının büyük çoğunluğunu mucize ilaçlar, zehirler ve sihirli iksirler
harzılamaya harcamalarıdır.
Bazı simyagerler gerçekten kaçık veya şarlatan olsa da, çoğu entelektüel akademisyenler
ve önemli bilim adamlarıdır. Mesela, Isaac Newton ve Robert Boyle'un simyacı olduğu
bilinmektedir. Bu gibi yenilikçi kişiler kimyasal maddelerin doğasını ve işleyişini
araştırmayı denemişlerdir. Bu gibi simyagerler fiziki evrenin sırlarını açıklama girişimleri
sırasında deney yapmaya, geleneksel bilgi ve bilgi kalıplarına, Thumb Yasaları'na ve
şüpheci yaklaşıma dayanmak zorundaydılar.
Aynı zamanda, simyagerler kimyasal süreçlerde, fiziki durum ve görünüşün büyük ölçüde
değiştiği durumlarda dahi, "bir şeyin" mufaza edildiğini kabul ederler. Bu "bir şey" ya da
"öz" maddelerin bazı temel prensiplere sahip olduğu, prensiplerin birçok dış görünüş
altında gizli halde bulunabileceği ve bu prensiplerin uygun işlemler sonucu ortaya
çıkartılabileceği görüşü ile ilintilidir.
Simyacılar tarihlerinde bir düzen ve mantık arayışı içinde olmuşlardır.
Simyanın hedefleri
Metallerin altın ve gümüşe dönüştürülmesi
Ölümsüzlük iksiri yaratılması
İnsan hayatının dönüştürülmesi
Tüm hastalıklara çare bulunması
Felsefi ve ruhani bir disiplin olarak simya
Simyagerlerin en çok bilinen iki hedefi madenlerin altına dönüştürülmesi ve bütün
hastalıkları iyileştirecek ve hayatı sonsuz biçimde uzatacak "pancea" (ölümsüzlük iksiri)
yaratılmasıdır. Ortaçağ'dan itibaren Avrupalı simyagerler hem madenleri altına çevirecek
hem de ölümsüzlük iksiri yaratılmasında kullanılacak efsanevi bir madde olan "felsefe
taşı"nın (philosopher's stone) bulunması için büyük çaba sarfettiler. Simyagerler, yüzyıllar
boyunca büyük saygınlık gördüler ve destek aldılar. Bu saygınlık ve desteğin nedeni ne
hedefleri (altın ve pancea) ne de yazınlarına hakim olan mistik ve felsefi görüşlerdi.
Saygınlık ve desteğin nedeni zamanlarının kimya endüstrisine yaptıkları katkılardı. Bu
katkılar arasında barutun keşfi, madenlerin test ve rafine edilmesi, metaller üzerindeki
çalışmalar, mürekkep, kozmetik, boya üretimi, deri boyanması, seramik ve cam üretimi,
likör ve esans üretimi vb. sayılabilir. (Avrupalı simyagerler arasında "aqua vitae" (hayat
suyu,ab-ı hayat) üretiminin de popüler bir deney olduğu düşünülmektedir.)
[Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilir.ForumTR üyesi olmak için tıklayınız]
Diğer taraftan, simyacılar hiçbir zaman sanatlarının fiziksel (kimyasal) boyutlarını
metafizik yorumlamalardan ayırma eğilimi göstermediler. Hatta, antikiteden Modern Çağa
uzanan dönemde "metafizikten yoksun fizik", "fiziksel tezahürden yoksun metafizik" gibi
tatmin edici kabul edilmeyecektir. Kimyevi konseptler ve süreçler için ortak terminoloji
eksikliği ve de gizliliğe duyulan ihtiyaç simyacıları hıristiyan ve pagan mitolojisi, astroloji,
kabala ile diğer mistik ve izoterik alanlarda kullanılan terim ve sembolleri kullanmaya
itmiştir. Bu nedenle en basit kimyasal tarif bile çapraşık büyülü sözler gibi gözükmüştür.
Ayrıca, simyacılar düzensiz deneysel verileri bu mistik ve ezoterik alanları kullanarak
teorik bir çerçeveye oturtmaya çalışmışlardır.
Ortaçağ'dan itibaren bazı simyacılar, giderek, bu metafizik boyutları simyanın gerçek
temelleri olarak ve kimyasal maddeler, fiziki haller ve materyal süreçleri ise sipiritüel
varlık, durum ve tranformasyonların tek metaforu olarak kabul etmeye başladılar. Ayrıca,
hem adi metallerin altına çevrilmesi hem de pancea mükemmel olmayan, hastalıklı,
ahlaksız ve kısa ömürlülükten mükemmel, sağlıklı, ahlaklı ve ölümüzlüğe doğru bir evrimi
sembolize eder ve bu noktada felsefe taşı ise bu evrimi mümkün kılan mistik bir
anahtardır. Simyacının kendisine uygulandığında bu çifte amaç, onun cehaletten
aydınlanmaya doğru evriminini sembolize eder; simyager açısından bu noktada felsefe
taşı, bu evrimin gerçekleşmesini sağlayacak bazı gizli sipiritüel gerçekleri ve güçleri
ortaya çıkarmak için bir araçtır. Bu görüşe uygun olarak yazılan metinlerde, kriptolu
simya sembolleri, şemaları ve metne ait imgeler çok anlamlı, alegorilerle dolu ve kriptolu
başka çalışmalara göndermeler yapacak biçimde kullanılmıştır ve bunların gerçek
anlamlarının anlaşılması amacıyla "deşifre" edilmeleri gerekmektedir.
Bazı insancıl (hümanist) bilginler, ruhani ve tabiat üstü alegorileri(metafizik yorumların
şekillerle ifadesi)simyanın en doğru ve değerli açısı (ifadesi, görünüşü) olarak görürler ve
kimyanın simya'nın bir uzantısı olarak gelişmesi, orjinal Hermetic geleneğinin bir
bozulmuşu (yozlaşmışı)olduğunu iddia etmektedir. Bu spiritüel simya'nın çağdaş
uygulayıcıları tarafından kabul görmüş bir görüştür. Çoğu bilimadamı, diğer bir yandan,
tend to take quite the opposite view: to them, the path from the material side of alchemy
to modern chemistry was the "straight road" in the evolution of the discipline, while the
metaphysically oriented brand of alchemy was a "wrong turn" that led to nowhere. In
either view, however, the naïve interpretations of some practitioners or the fraudulent
hopes fostered by others should not diminish the contribution of the more sincere
alchemists.
İç (Ezoterik) simya
Okültizm'in dallarından biri ya da kapsadığı alanlardan biri olarak görülen simya kimi
kaynaklarda iç (ezoterik) simya ve dış (egzoterik) simya olarak ikiye ayrılmaktadır. Dış
simyadaki bütün kavramlar Hermes-Thot inisiyasyonundaki ezoterik bilgilerin
anlaşılamamış sembollerinden ibarettir. Örneğin, dış simyada madenlerin birbirine
dönüşümünü sağlamak anlamına gelen “büyük eser” (magnus opum), iç simyada,
inisiyatik bir eğitimin sonunda elde edilen spiritüel “aydınlanma”yı ifade eder. İç simyada
inisiyasyonlardaki küçük misterlere ve büyük misterlere vakıf olma “küçük eser” ve
“büyük eser” diye adlandırılmıştır. “Büyük eser”i gerçekleştiren kişinin “büyük sanat”ın
sonunda “felsefe taşı”nı elde etmiş, “ölümsüzlük içkisi”ni içmiş olması, inisiyatik süreç
sonunda aydınlanmış olmasını simgelerdi. “İlk madde”yi (materia prima) elde etmek ise,
tüm madenlerin türediği madde cevherini elde etmek değil, ruhsal varlığın ilk halini, yani
maddi dünyada doğmadan önceki saf hali, saf şuur halini elde etmek anlamına geliyordu.
Metalin altına dönüşmesi sembolizminde simgelenen bir anlam da „aura‟nın arınması, altın
parlaklığını gösterecek bir saflığa ulaşmasıdır. Hermes-Thot‟a dayanan ezoterik
sembollerin, o sembolleri anlayabilecek inisiyatik eğitimden geçmemiş olanların eline
geçmesi dış simyayı doğurmuştur. Bu bakımdan kimi yazarlar dış simyayı okültizm
kapsamında, iç simyayı ezoterizm kapsamında ele alırlar.
Paulo Coelho
Paulo Coelho (d. 24 Ağustos 1947, Rio de Janerio-Brezilya). Yazar.
Paulo Coelho gençliğinde bir hippiydi. Yazarlığa başlamadan önce ülkesinde tanınan bir
şarkı sözü yazarıydı. Bir süre gazetecilik de yapan Paulo Coelho, 1986 yılında
Hıristiyanların Batı Avrupa'dan başlayıp İspanya'da Santiago de Compostela kentinde
sona eren geleneksel hac yolculuğunu yaptı. Bu deneyimini Hac (özgün adı: "The
Pilgrimage") adlı kitabında anlattı. 1988 yılında yayınlanan romanı Simyacı, Coelho'yu en
çok okunan çağdaş yazarlardan biri yaptı. 42 ülkede yayınlanan, 26 dile çevrilen Simyacı,
benzersiz bir başarıya ulaştı ve bu kitap sayesinde Gabriel Garcia Marquez'den sonra en
çok okunan Latin Amerikalı yazar oldu. Paulo Coelho'nun kurduğu Paulo Coelho Enstitüsü,
ülkesindeki yoksul çocuk ve yaşlılara yardım etmektedir. Coelho, UNESCO'nun
Kültürlerarası Diyaloglar programında danışman olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda
İsviçre'nin Davos kentindeki Dünya Ekonomik Forumu'nu düzenleyen Schwab Vakfı'nın
yönetim kurulundadır. Paulo Coelho pek çok saygın ödülün sahibi oldu; bunlar arasında
Dünya Ekonomik Forumu'nun verdiği Crystal Award ve Fransız Légion d'Honneur nişanı
da vardır. Yazar 2002 yılında Brezilya Edebiyat Akademisi'ne kabul edildi. Coelho, ayrıca
pek çok saygın basın kuruluşu için haftalık köşe yazıları yazmaktadır. Paulo Coelho Rio de
Janerio'da yaşamaktadır.
Türkçeye çevrilmiş eserleri
Beşinci Dağ, ISBN 975-510-829-7
Işığın Savaşçısının Elkitabı, ISBN 975-07-0262-X
On Bir Dakika, ISBN 975-07-0370-7
Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum ve Ağladım, ISBN 975-510-097-0
Simyacı, ISBN 975-510-682-0
Şeytan ve Genç Kadın, ISBN 975-07-0108-9
Veronika Ölmek İstiyor, ISBN 975-510-990-0
Zahir, ISBN 975-07-0579-3
Hac, ISBN 975-07-0650-1
Portobello Cadısı,ISBN 975-510-682-0
Simyacının Karısı (oyun)
Yazar Mehmet Murat İldan‟ın bir tiyatro oyunudur.
1625 yılında, Londra'da bir kilisede, Henry Cornelius isimli bir rahip, Emily Hesketh
adındaki bir kadın tarafından günah çıkartma odasında baştan çıkarılmaya çalışılır. Rahip,
kadını çekici bulmakla birlikte kafası karışmıştır.
Kadın gittikten sonra Cavendish isimli bir simyacı günah çıkartma odasına girer ve
kadının kocası olduğunu söyler. Simyacı, karısının şehvet düşkünü bir kadın olduğunu ve
bir rahibi kandırmaya çalışarak Tanrı'ya kafa tutmak, Tanrı'yı alt etmek istediğini söylese
de rahip Cornelius bunlara inanmaz...
Simyacı Cavendish, William Shakespeare'in bir oyununa gitmesi için rahibe tavsiyede
bulunur, bu oyunun onu ikna edeceğini söyler. Rahip, Shakespeare tarafından yazılmış
ancak daha önce hiç bilinmeyen bu yeni keşfedilmiş oyunu seyretmeye gider. Oyunun
ismi Bir Yaz Gecesi Kabusu'dur; 1595 yılında, Bir Yaz Gecesi Rüyası'ndan sonra
yazılmıştır. Shakespeare'in bu 40. oyunu Emily Hesketh'in kaderini belirleyecektir...
Isaac Newton
Isaac Newton, (d. 25 Aralık 1642 – ö. 31 Mart 1727). İngiliz fizikçi, matematikçi,
astronom, mucit, filozof ve simyacıdır. En büyük matematikçi ve bilim adamlarından biri
olduğu düşünülür. Bilim devrimine ve heliyosentirizm'in gelişmesinde büyük katkıları
olmuştur.
Sir Isaac Newton (1642-1727)
Bir Çiftci olan babası o doğmadan üç ay önce ölmüştü. Oniki yaşında Grantham'da king's
School'a yazılan Newton bu okulu 1661'de bitirdi. Aynı yıl Cambridge Universite'sindeki
Trinity Kolleje girdi. Nisan 1665 'te bu okuldan lisans derecesini aldı. Lisansüstü
çalışmalarına başlıyacağı sırada ortalığı saran veba salgını yüzünden üniversite kapatıldı.
Salgından korunma amacıyla annesinin çiftliğine sığınan Newton burada geçirdiği iki yıl
boyunca en önemli buluşlarını gerçekleştirdi. 1667'de Trinity Kolleje öğretim üyesi olarak
döndüğünde diferansiyel ve integral hesabın temellerini atmış,beyaz ışığın renkli
bileşenlerine ayrıştırılabileceğini saptamış ve cisimlerin birbirlerini, uzaklıklarının karesi ile
ters orantılı olarak çektikleri sonucuna ulaşmıştı.Çekingenliği yüzünden Newton her biri
bilimde devrim yaratacak nitelikteki bu buluşların çoğunu uzun yıllar sonra (örneğin
diferansiyel ve integral hesabı 38 yıl sonra) yayımlamıştır.Lisansüstü çalışmasını ertesi yıl
tamamlayan Newton 1669'da henüz 27 yaşındayken Cambridge Universite'sinde
matematik profesörlüğüne getirildi.1671'de ilk aynalı teleskopu gerçekleştirdi, ve ertesi
yıl Royal Society üyeliğine seçildi. Royal Society'ye sunduğu renk olgusuna ilişkin
bidirisinin eleştirilere hedef olması , özellikle Robert Hooke tarafından şiddetle
eleştirilmesi üzerine Newton tümüyle içine kapanarak, bilim dünyasıyle ilişkisini kesti.
1675'de sunduğu gene optik konusundaki iki bildirisi yeni tartışmalara yol açtı. Hooke
makalelerdeki bazı sonuçların kendi buluşu olduğunu ,Newton'un bunlara sahip çıktığını
öne sürdü.Bütün bu tartışma ve eleştiriler sonucunda 1678'de ruhsal bunalıma giren
Newton ancak yakın dostu ünlü astronom matematikçi Edmond Halley'in çabalarıyla altı
yıl sonra bilimsel çalışmalarına geri döndü.
Cambridge Universite'sinde katolikliği yaygınlaştırma ve egemen kılma çabalarına karşı
başlatılan direniş hareketine öncülük eden Newton, kral düşürüldükten sonra 1689'da
üniversitenin parlamento daki temsilciliğine seçildi. 1693'de yeniden bir ruhsal bunalıma
girdi ve yakın dostlarıyla, bu arada Samuel pepys ve John locke ile arası bozuldu.Iki yıl
süren bir inziva döneminden sonra sağlığına yeniden kavuştuysada bundan sonraki
yaşamında bilimsel çalışmaya eskisi gibi ilgi duymadı.Daha sonra 1699'da Fransız Bilimler
Akademi'sinin yabancı üyeliğine 1703'de Royal Society'nin başkanlığına seçildi.
Gelmiş geçmiş bilim adamlarının en büyüklerinden biri olarak kabul edilen Newton
matematik ve fizikte çok önemli buluşlar gerçekleştirdi. Matematikte (a+b)ª ifadesinin
üstel seriye açınımını veren genel ikiterimli teoremini buldu. Newton'un bilime en büyük
katkısı mekanik alanındadır. Merkezkaç kuvvet yasası ile Kepler yasalarını birlikte ele
alarak kütleçekim yasasını ortaya koydu. Newton hareket yasaları olarak bilinen
eylemsizlik ilkesi, kuvvetin kütleyle ivmenin çarpımına eşit olduğunu ifade eden yasa ve
etki ile tepkinin eşitliği fiziğin en önemli yasalarındandır.
Yayımladığı kitaplardan bazıları Philosophiae naturalis principia mathematica,
principia,opticks sayılabilir.
Başlıca eserleri
Method
De Motu Corporum in Gyrum (1684)
Philosophiae Naturalis Principia Mathematica (1687)
Opticks (1704)
Arithmetica Universalis (1707)
An Historical Account of Two Notable Corruptions of Scripture(1754)
Edgar Cayce
Edgar Cayce, (18 Mart 1877 – 3 Ocak 1945) Amerikalı ünlü medyum.
1877'de Kentucky'de doğan, 1945'de Virginia Beach'de hayata gözlerini yuman Edgar
Cayce hipnoz ile uyutularak trans halindeyken yaptığı ve kayda alınan "okumalar"la
tanınmıştır. Transta iken yaptığı teşhislerde, kimi değişik vakaların tedavisi için gerekli
ilaçların nerede bulunabileceğini tarif etmiş, ayrıca astroloji, reankarnasyon ve Atlantis ile
ilgili kehanetlerde bulunmuştur.
Cayce hipnoz uykusundan uyanınca hiçbir şey hatırlamıyordu. Uykudayken bu işi nasıl
başardığı sorulduğunda, yaşayan herhangi bir insan beyni ile ilişki kurabildiğini, bu beyin
veya beyinlerdeki bilgilerden, kendisine gelen hastaları teşhis edebildiğini, ilaçlar
verebildiğini söylüyordu. Belki de bu anlarda Cayce'de bambaşka bir akıl canlanıyor ve
insanlıkta dolaşan bütün bilgilerden, tıpkı bir kitaplıktan olduğu gibi yararlanıyordu. Bu
işlem ışık hızıyla oluyordu. Fakat Edgar Cayce'nin durumunu bugün için açıklama imkanı
yoktur.
Medyumluk yeteneği ve psişik güçleri çok küçük yaşlarda ortaya çıktı. Edgar Cayce
küçükken hastalanmış komaya girmişti. Köyündeki doktor tüm çabalarına rağmen onu
komadan çıkaramamış, bu haldeyken Cayce konuşmaya başlamış: "Enseme bir beyzbol
topu çarptı. Özel bir yakı yapın ve enseme kuvvetlice basın. Acele edin, yoksa beyin
zarının zarar görme ihtimali var" demişti. Sonra yapılacak yakının formülünü vermişti.
Ailesi başka çare olmadığı için denilenleri uygular ve akşama doğru ateşi düşen Edgar,
ertesi gün ayağa kalkar. Fakat komadayken söylediklerini hatırlamıyordu ve formül için
isimlerini verdiği bitkilerin çoğunu tanımıyordu.
Amcasının çiftliğinde çalışmaya başlamış daha sonra Hopkinsville kitaplığında hademelik
yapmıştı. Sahip olduğu yeteneği kullanmak istemeyen Cayce küçük bir fotoğrafçı dükkanı
açmıştı. Çocukluk arkadaşı Al Layne felçliydi ve ayağını sürüyerek yürüyordu. Çocukluk
arkadaşının yalvarmasına dayanamayan Cayce hipnoz uykusuna yatmaya razı oldu. Bu
uyku sırasında arkadaşının hastalığının nedenlerini yazdırdı. Uyanınca arkadaşına
yazdırdıklarının ne olduğunu dahi anlamadığını, bunun büyücülük olduğunu, ilaçları alıp
kullanmamasını tavsiye eder. Ama sekiz gün sonra Al layne'in iyileştiği bütün kasabada
konuşulmaya başlanınca insanlar kendisine başvurmaya başlamıştır. Önceleri "uyurken
konuşuyorum diye insanları tedaviye kalkamam" diyerek direnen Cayce, sonunda bazı
şartlar ile bu seanslara razı olur. Hastaları görmeyecek, para almayacak ve uyku
seanslarında bir doktor hazır bulunacaktı.
Hipnoz uykusu sırasında hastalara koyduğu teşhisler o kadar isabetliydi ki buna hayret
eden doktorlar aslında kendisininde doktor olduğunu fakat bu yola saptığını söylüyorlardı.
James Andrews adında bir demiryolu şirketi sahibi Cayce'a gelmişti. Seans sırasında
birkaç ilaç ve bir tür adaçayı suyu kullanılması söylenmişti, formülü bulmak imkansızdı.
Gazetelere verilen ilanlardan bir sonuç çıkmayınca tekrar edilen seansların birinde Cayce,
ilacın çok karmaşık formülünü yazdırdı. Bu arada şirket sahibi Andrews'e Paris'li genç bir
doktordan mektup geldi. Mektubunda ilanda söz edilen adaçayı suyunu yine doktor olan
babasının bulduğunu fakat elli yıldan beri yapmadığını yazıyordu. Formülü Cayce'ın
yazdırdığı formül ile aynıydı.
Hekimler sendikası mahalli sekreteri John Blackburn bir komite ile bütün seansları izler ve
sonunda Edgar Cayce'a resmi konsultasyon yapma izni verilir.
Cayce'ın sekiz yaşındaki oğlu oynarken bir magnezyum patlamasına sebep olur ve
doktorlar bir gözünü kurtarmak için diğerini çıkarmayı önerirler. Bunu kabul etmeyen
Cayce, hipnoz sırasında gözlere 15 gün süreyle tannik asit pansumanı uygulanmasını
söyler. Doktorlar bunun çılgınlık olduğunu söylemesine rağmen 15 gün sonra çocuğun
gözleri iyileşir.
Bir uyku seansında 4 reçete yazdırmıştı ve bunların kime uygulanacağı bilinmiyordu.
Sonradan kendisine başvuracak dört hastanın reçetesini 48 saat önce yazdırmıştı.
Bir seans sırasında da "Codiron" adında bir ilaç yazdırmıştı ve ilacı yapan firmanın
adresini vermişti. Telefon edildiğinde ilaç firması şaşırmıştı, "nereden duydunuz? formülü
yeni bitirdik ve ismini yeni koyduk" diyorlardı.
Cayce öleceği günü ve saatini önceden haber vermişti. Çaresiz bir hastalığa tutulduğunu
anlamıştı. "Akşam 5'te tamamen kurtulacağım" diyordu. Hastalığı "başka bir şey olmak"tı.
Cayce öldüğü zaman ardında, 43 yıl içinde yazılan 14.000 adet ayrıntılı "steno kaydı"nı
bırakmıştı. Bunların içinde onun, geleceğe yönelik bazı kehanetleri de yer almaktadır.
Günümüzde Edgar Cayce takipçisi bir çok organizasyon ve kuruluş vardır.
Nicholas Flamel
Arnaldus de Villa Nova
Arnaldus de Villa Nova ya da Arnaldus de Villanueva, Arnaldus
Villanovanus, Arnaud de Ville-Neuve,Arnau de Vilanova, (~ 1235 Valencia–1313),
Katalonyalı bir aileden geldiği düşünülen simyacı, gök bilimci ve fizikçidir. Bu bilim
dallarının yanında kimya, tıp ve Arap felsefesi de okumuştur. Bir süre Aragon'da
yaşadıktan sonra Paris'e gitti ve orada yaşamaya başladı. Savunduğu tezler nedeniyle
kilisenin şiddetli baskısına maruz kaldı ve bulunduğu yerden kaçmak zorunda kaldı,
Sicilya'ya sığındı. 1313 yılında Papa V. Clement'in durumunu duyması üzerine, Papa
tarafından Avignon'a davet edildi. Ancak gidiş yolunda hastalanarak yaşamını yitirdi.
Thesaurus Thesaurorum ya da Rosarius Philosophorum, Novum Lumen ve Flos
Florum gibi simya ile ilgili kitapların onun yazdığı düşünülmektedir. Ancak bu konuda
kesin bir kanıt yoktur. Bilim dünyasına en bilinen katkısı ise korbonmonoksit ve saf alkolü
bulmasıdır. Şarap üretimi, korunması ve bozulmaya başlayan şarapları kurtarmaya
yönelik yardımcı bilgiler verdiği kitabı üzerine Liber de Vinis o dönemde büyük ilgi
görmüştür.
"http://tr.wikipedia.org/wiki/Arnaldus_de_Villa_Nova"'dan alındı
Cabir bin Hayyan
Cabir bin Hayyan (Arapça: ‫ر‬ ‫جاب‬ ‫ه‬ ‫ب‬ ‫يان‬ ‫ح‬ Jābir ibn Hayyān; ‫و‬ ‫اب‬ ‫سی‬ ‫مو‬ ‫ه‬ ‫رب‬ ‫جاب‬ ‫يان‬ ‫ح‬ Abū Mūsā
Jābir ibn Hayyān, Latince: Geber ya da Geberus; d. 721 ya da 722 Horasan - ö. 808 ya
da 815 Kufa), Abbasi döneminde yaşamış ve İslam bilimi'nin temelini atan efsanevî
âlimdir. Orta Çağ Avrupası'nın Simya alanına büyük ölçüde etki etmiş ve Kimya'nın da
esasını oluşturmuştur.
Kimyager ve Eczacı olan babasının oğlu olarak Horasan'da doğmuş ve Yemen'de
okuduktan sonra Kufa'ya giderek Abbasi halifesi Harun Reşid'e saray âlimi olarak hizmet
etmiştir.
Kimya dışında Eczacılık, Metalürji, Astroloji, Felsefe, Fizik ve Müzik gibi geniş alanda 400
ü aşan eser bıraktığı söylenirse de ancak 20 civarında eseri bugüne kalmıştır. Bazı
eserlerinin aslında öğrencileri tarafından yazıldığı anlaşılmıştır.
Nitrik asit, Hidrojen klorür ve Sülfürik asit'in rafine ve kristalize yöntemlerini bulduğu Kral
suyu'nu icat ettiği ve Sitrik asit, Asetik asit, Tartarik asid'i keşfetiği düşünülmektedir.
İnbik ( ‫يق‬ ‫ب‬ ‫األو‬ al-inbiq) geliştirmiş ve kendisinin ortaya attığı Baz kavramıyla Kimya'nın
gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Kendisi o yüzyıldan atomun parçalayacağını görmüş büyük bir bilim adamıdır.Ayrıca daha
sonra zehirlilerin zehirlisi olan arsenik tozunu elde eden ilk kişidir.
Agathodaemon, Hermes-Thot, Pisagor ve Sokrates'i saydığı ve Eski Yunan, Eski Mısır ve
Şia Sufizminden etkilendiği düşünülmektedir.
Eserlerinden 12. yüzyılında Latince'ye çevirilmiş olan Kitab al-Kimya adlı eseri, Simya ve
Kimya kelimelerinin kökeni olmuştur.
El-Razi
El-Razi (tam adı: Ebu Bekir Muhammed ibn Zekeriye el-Razi, Arapça: ‫و‬ ‫أب‬ ‫كر‬ ‫ب‬ ‫محمد‬ ‫ه‬ ‫ب‬
‫ا‬ ‫ري‬ ‫زك‬ ‫رازي‬ ‫ال‬ Abū Bakr Muhammad ibn Zakarīya al-Rāzi; Farsça: ‫ای‬ ‫ري‬ ‫زك‬ ‫رازی‬ Zakarīya-ye
Rāzi; Latince: Rhazesa ya da Rasis; d. 865 Rey - ö. 925), Fars simyacı, kimyager,
hekim, filozoftur.
Başlıca yapıtları
el-Hâvi (20 cilt), 907, (Latince başta olmak üzere 11 dile çevrilmiştir. Döneminin
tıp alanındaki en ayrıntılı ve bilgi içeren ders kitabıdır.)
Kitabul-Mansur, 920,
Thomas Norton
Thomas Norton (d.1433 -ö.1513) İngiliz şair ve simyacıdır.300 mısradan oluşan
Simya'nın Ordinali (Ordinall of Alchemy) (1477) isimli simya esinli şiir kitabı ile
tanınır.Jonathan Hughes'un Arthuryen Mitler ve Simya isimli kitabına göre Norton, Colne-
Wiltshire'da dünyaya gelmiş, 1450'lerde bir simyacı olmuş ve IV.Edward İngiltere'sinde
yaşayan bir saray mensubu idi.
"Ordinall", Michael Maier'in kitabı latinceye (Tripus Aureus olarak) çevirmesi ile büyük bir
şöhret sahibi olmuştur.

More Related Content

Similar to Simya (9)

simya.ppt
simya.pptsimya.ppt
simya.ppt
 
simya.ppt
simya.pptsimya.ppt
simya.ppt
 
MATERYALİZM Felsefe proje ödevi̇ GÖKHAN ÖZDEMİR
MATERYALİZM Felsefe proje ödevi̇ GÖKHAN ÖZDEMİR MATERYALİZM Felsefe proje ödevi̇ GÖKHAN ÖZDEMİR
MATERYALİZM Felsefe proje ödevi̇ GÖKHAN ÖZDEMİR
 
Research methodology and rules for puplication
Research methodology and rules for puplicationResearch methodology and rules for puplication
Research methodology and rules for puplication
 
EVRİM FELSEFESİ
EVRİM FELSEFESİEVRİM FELSEFESİ
EVRİM FELSEFESİ
 
12 İyon kenti, 12 Düşünür
12 İyon kenti, 12 Düşünür12 İyon kenti, 12 Düşünür
12 İyon kenti, 12 Düşünür
 
Vi̇yana çevresi̇nde doğrulamacilik
Vi̇yana çevresi̇nde doğrulamacilikVi̇yana çevresi̇nde doğrulamacilik
Vi̇yana çevresi̇nde doğrulamacilik
 
Eğitimden Kültüre, Üretimden Gelişmişliğe Kimyanın Yeri
Eğitimden Kültüre, Üretimden Gelişmişliğe Kimyanın YeriEğitimden Kültüre, Üretimden Gelişmişliğe Kimyanın Yeri
Eğitimden Kültüre, Üretimden Gelişmişliğe Kimyanın Yeri
 
CHARLES DARWİN VE EVRİM TEORİSİ
CHARLES DARWİN VE EVRİM TEORİSİCHARLES DARWİN VE EVRİM TEORİSİ
CHARLES DARWİN VE EVRİM TEORİSİ
 

Simya

  • 1. Simya ile Kimya Arasındaki Farklar Kimya deneysel ve bilimsel dayanaklı teorik bilgileri dengeli bir biçimde kullanır. Deneyler kadar bilimsel temellere dayanan bilgilerde ön plandadır. Simyadaki gibi bir rastgelelik temelinde değildir. Kimya Tamamen kanıta bağlıdır. Hipotezlerini kanıtlarıyla beraber sürdürürler. Amaçları, kanıtlanabilirlik kalitesi olan bilgileri kanıtlamak ve üzerinden buluşlar yapmaktır Simya ile uğraşanlar maddeleri incelerken her maddenin diğer maddelere etkileşimini ayrı ele almışlardır.Kimya bilimi ile uğraşanlar ise maddelerin yapısı ve özellikleri arasında ilişki kurup bu ilişkiler çevresinde araştırma yapmışlardır. Simyacılar çalışmalarını deneme yanılma yoluyla yapmışlardır.Kimya ile uğraşanlar belirli yöntemler kullanıp sistematik ve bilimsel çalışmalar yapmışlardır.(Çalışmalar deneyseldir.) Simya Nedir? (Vikipedia) Simya veya Alşimi; (Arapça'daki "alkheemee" kelimesinden gelir, İngilizce'ye "alchemy" olarak geçmiştir). Hem doğanın ilkel yollarla araştırılmasına hem de erken dönem bir ruhani felsefe disiplinine işaret eden bir terimdir. Simya; kimya, metalurji, fizik, tıp, astroloji, semiotik, mistisizm, spiritüalizm ve sanat'ı bünyesinde barındırır.
  • 2. Simya ile en az 2500 yıldır uğraşıldığı bilinmektedir. Simya ile ilk olarak Mezopotamya, Eski Mısır, İran, Hindistan ve Çin'de uğraşılmıştır. Klasik Yunan döneminde Yunanistan'da, Roma İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü coğrafyada, önemli İslam başkentlerinde ve daha sonra 19. yüzyıla kadar Avrupa'da simyaya ilgi duyulmuştur. Batı simyası her zaman, kökleri ünlü simyacı Hermes Trismegistus'a uzanan ve bir felsefi-spiritüel sistem olan Hermetizm'le yakından bağlantılı olmuştur. Bu iki disiplin (simya ve Hermetizm) 17. yüzyılın önemli bir ezoterik ekolü olan Gül-haçlılar 'ın doğuşunda etkili olmuştur. Erken modern dönemde, simya kimyaya dönüşmeye başlarken simyanın mistik ve hermetik dalları modern spiritüel simyanın odak noktası olmaya başlamıştır. Günümüzde simya, mistik, ezoterik ve sanatsal yönleri nedeniyle bilim tarihçileri ile filozofların ilgi alanına girmektedir. Simya, modern bilimin temelini atan disiplinlerden biridir ve günümüz kimya ve metalürji endüstrilerinde kullanılan birçok madde ve işlem eski dönem simyacılarının keşfidir. Simyanın birçok yönü bulunmasına karşın günümüz popüler kültüründe (sinema ve edebiyattaki simya/simyacı imgelemlerinin de etkisiyle) simya denince akla madenleri altına çevirmeyi deneme işlemi gelmektedir. Simya Nedir? (Türkçe Bilgi) Simya Kimyanın Temelleri Atılmadan binlerce yıl önce başlamış olup 17. yüzyıla kadar devam edip maddeleri birbirleriyle karıştırılmaya çalıştıkları çalışmalara simya denir. Simya, hem doğanın ilkel yollarla araştırılmasına hem de erken dönem bir ruhani felsefe disiplinine işaret eden bir terimdir. Topraktan gümüş ve altın yapmayı gâye edinen bir bilim. İbrânice’de "sim ye" şeklinde ve Allah'ın ismi mânâsında olan bu kelime, Arapça'ya simyâ olarak geçmiş olup, sihir ve büyücülükle uğraşanların ilmine denir. Sihir yapanların, yani büyücülerin kullandığı terkipleri, maddeleri, yağları ve sıvıları bildiren bir ilim dalıdır. Simya ilmiyle uğraşanların sihri, bugünkü hipnotizma gibidir. Simyacı Nedir? * Değersiz maddeleri altına çevirme, bütün hastalıkları iyileştirme ve hayatı sonsuz biçimde uzatacak ölümsüzlük iksir bulma uğraşlarına Simya, bu işle uğraşanlara Simyacı denir. * Simyacı; ilk defa 1988 yılında yayımlanmış, dünya üzerinde birçok dile çevrilmiş, kendi hayat felsefesini, yolculuklar sayesinde bulmaya çalışan bir çobanın ağzından anlatılmış, peri masalı, dini bir menkıbe veya felsefik bir karşılaştırmanın dillendirilmiş halidir. Bir kitaptır. * Dostlar tiyatrosunda, genco erkal'ın başrolünde oynadığı güzel bir oyundur.
  • 3. Ünlü Simyacılar Robert Boyle, Paracelsus, Isaac Newton, Nicholas Flamel, Edgar Cayce, Arnaldus de Villa Nova, Cabir bin Hayyan (Abu Abdullah Cabir ibn Hayyan), El-Razi, Thomas Norton, Denis Zachaire, John Dee, Albert de Bollstaedt, Paulo Coelho, Henrig Brand Simya Ve Ünlü Simyacılar Simya (alşimi), hem doğanın ilkel yollarla araştırılmasına hem de erken dönem bir ruhani felsefe disiplinine işaret eden bir terimdir. Simya; kimya, metalurji, fizik, tıp, astroloji, semiotik, mistisizm, spiritüalizm ve sanatı bünyesinde barındırırdı. Simya ile en az 2500 yıldır uğraşıldığı bilinmektedir. Simya ile ilk olarak Mezopotamya, Eski Mısır, İran, Hindistan ve Çin'de uğraşılmıştır. Klasik Yunan döneminde Yunanistan'da, Roma İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü coğrafyada, önemli İslam başkentlerinde ve daha sonra 19. yüzyıla kadar Avrupa'da simyaya ilgi duyulmuştur. Batı simyası her zaman, kökleri ünlü simyacı Hermes Trismegistus'a uzanan ve bir felsefi- spiritüel sistem olan Hermetizm'le yakından bağlantılı olmuştur. Bu iki disiplin (simya ve Hermetizm) 17. yüzyılın önemli bir ezoterik ekolü olan Gül-haçlılar 'ın doğuşunda etkili olmuştur. Erken modern dönemde, simya kimyaya dönüşmeye başlarken simyanın mistik ve Hermetik dalları modern spiritüel simyanın odak noktası olmaya başlamıştır. Günümüzde, simya mistik, ezoterik ve sanatsal yönleri nedeniyle bilim tarihçileri ile filozofların ilgi alanına girmektedir. Simya, modern bilimin temelini atan disiplinlerden biridir ve günümüz kimya ve metalürji endüstrilerinde kullanılan birçok madde ve işlem eski dönem simyacılarının keşfidir. Simyanın birçok yönü bulunmasına karşın günümüz popüler kültüründe (sinema ve edebiyattaki simya/simyacı imgelemlerinin de etkisiyle) simya denince akla madenleri altına çevirmeyi deneme işlemi gelmektedir. Doğanın araştırılması ve simya Simyacılar hakkındaki genel görüş onların sözde bilimadamı (pseudo-scientist), hatta kaçık ya da şarlatan oldukları yönündedir. Bunun nedeni simyacıların kurşunu altına çevirmeye çalışmaları, evrenin dört elementten (toprak, hava, su ve ateş) oluştuğuna inanmaları ve zamanlarının büyük çoğunluğunu mucize ilaçlar, zehirler ve sihirli iksirler harzılamaya harcamalarıdır. Bazı simyagerler gerçekten kaçık veya şarlatan olsa da, çoğu entelektüel akademisyenler ve önemli bilim adamlarıdır. Mesela, Isaac Newton ve Robert Boyle'un simyacı olduğu bilinmektedir. Bu gibi yenilikçi kişiler kimyasal maddelerin doğasını ve işleyişini araştırmayı denemişlerdir. Bu gibi simyagerler fiziki evrenin sırlarını açıklama girişimleri sırasında deney yapmaya, geleneksel bilgi ve bilgi kalıplarına, Thumb Yasaları'na ve şüpheci yaklaşıma dayanmak zorundaydılar. Aynı zamanda, simyagerler kimyasal süreçlerde, fiziki durum ve görünüşün büyük ölçüde değiştiği durumlarda dahi, "bir şeyin" mufaza edildiğini kabul ederler. Bu "bir şey" ya da "öz" maddelerin bazı temel prensiplere sahip olduğu, prensiplerin birçok dış görünüş altında gizli halde bulunabileceği ve bu prensiplerin uygun işlemler sonucu ortaya çıkartılabileceği görüşü ile ilintilidir.
  • 4. Simyacılar tarihlerinde bir düzen ve mantık arayışı içinde olmuşlardır. Simyanın hedefleri Metallerin altın ve gümüşe dönüştürülmesi Ölümsüzlük iksiri yaratılması İnsan hayatının dönüştürülmesi Tüm hastalıklara çare bulunması Felsefi ve ruhani bir disiplin olarak simya Simyagerlerin en çok bilinen iki hedefi madenlerin altına dönüştürülmesi ve bütün hastalıkları iyileştirecek ve hayatı sonsuz biçimde uzatacak "pancea" (ölümsüzlük iksiri) yaratılmasıdır. Ortaçağ'dan itibaren Avrupalı simyagerler hem madenleri altına çevirecek hem de ölümsüzlük iksiri yaratılmasında kullanılacak efsanevi bir madde olan "felsefe taşı"nın (philosopher's stone) bulunması için büyük çaba sarfettiler. Simyagerler, yüzyıllar boyunca büyük saygınlık gördüler ve destek aldılar. Bu saygınlık ve desteğin nedeni ne hedefleri (altın ve pancea) ne de yazınlarına hakim olan mistik ve felsefi görüşlerdi. Saygınlık ve desteğin nedeni zamanlarının kimya endüstrisine yaptıkları katkılardı. Bu katkılar arasında barutun keşfi, madenlerin test ve rafine edilmesi, metaller üzerindeki çalışmalar, mürekkep, kozmetik, boya üretimi, deri boyanması, seramik ve cam üretimi, likör ve esans üretimi vb. sayılabilir. (Avrupalı simyagerler arasında "aqua vitae" (hayat suyu,ab-ı hayat) üretiminin de popüler bir deney olduğu düşünülmektedir.) [Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilir.ForumTR üyesi olmak için tıklayınız] Diğer taraftan, simyacılar hiçbir zaman sanatlarının fiziksel (kimyasal) boyutlarını metafizik yorumlamalardan ayırma eğilimi göstermediler. Hatta, antikiteden Modern Çağa uzanan dönemde "metafizikten yoksun fizik", "fiziksel tezahürden yoksun metafizik" gibi tatmin edici kabul edilmeyecektir. Kimyevi konseptler ve süreçler için ortak terminoloji eksikliği ve de gizliliğe duyulan ihtiyaç simyacıları hıristiyan ve pagan mitolojisi, astroloji, kabala ile diğer mistik ve izoterik alanlarda kullanılan terim ve sembolleri kullanmaya itmiştir. Bu nedenle en basit kimyasal tarif bile çapraşık büyülü sözler gibi gözükmüştür. Ayrıca, simyacılar düzensiz deneysel verileri bu mistik ve ezoterik alanları kullanarak teorik bir çerçeveye oturtmaya çalışmışlardır. Ortaçağ'dan itibaren bazı simyacılar, giderek, bu metafizik boyutları simyanın gerçek temelleri olarak ve kimyasal maddeler, fiziki haller ve materyal süreçleri ise sipiritüel varlık, durum ve tranformasyonların tek metaforu olarak kabul etmeye başladılar. Ayrıca, hem adi metallerin altına çevrilmesi hem de pancea mükemmel olmayan, hastalıklı, ahlaksız ve kısa ömürlülükten mükemmel, sağlıklı, ahlaklı ve ölümüzlüğe doğru bir evrimi sembolize eder ve bu noktada felsefe taşı ise bu evrimi mümkün kılan mistik bir anahtardır. Simyacının kendisine uygulandığında bu çifte amaç, onun cehaletten aydınlanmaya doğru evriminini sembolize eder; simyager açısından bu noktada felsefe taşı, bu evrimin gerçekleşmesini sağlayacak bazı gizli sipiritüel gerçekleri ve güçleri ortaya çıkarmak için bir araçtır. Bu görüşe uygun olarak yazılan metinlerde, kriptolu simya sembolleri, şemaları ve metne ait imgeler çok anlamlı, alegorilerle dolu ve kriptolu başka çalışmalara göndermeler yapacak biçimde kullanılmıştır ve bunların gerçek anlamlarının anlaşılması amacıyla "deşifre" edilmeleri gerekmektedir.
  • 5. Bazı insancıl (hümanist) bilginler, ruhani ve tabiat üstü alegorileri(metafizik yorumların şekillerle ifadesi)simyanın en doğru ve değerli açısı (ifadesi, görünüşü) olarak görürler ve kimyanın simya'nın bir uzantısı olarak gelişmesi, orjinal Hermetic geleneğinin bir bozulmuşu (yozlaşmışı)olduğunu iddia etmektedir. Bu spiritüel simya'nın çağdaş uygulayıcıları tarafından kabul görmüş bir görüştür. Çoğu bilimadamı, diğer bir yandan, tend to take quite the opposite view: to them, the path from the material side of alchemy to modern chemistry was the "straight road" in the evolution of the discipline, while the metaphysically oriented brand of alchemy was a "wrong turn" that led to nowhere. In either view, however, the naïve interpretations of some practitioners or the fraudulent hopes fostered by others should not diminish the contribution of the more sincere alchemists. İç (Ezoterik) simya Okültizm'in dallarından biri ya da kapsadığı alanlardan biri olarak görülen simya kimi kaynaklarda iç (ezoterik) simya ve dış (egzoterik) simya olarak ikiye ayrılmaktadır. Dış simyadaki bütün kavramlar Hermes-Thot inisiyasyonundaki ezoterik bilgilerin anlaşılamamış sembollerinden ibarettir. Örneğin, dış simyada madenlerin birbirine dönüşümünü sağlamak anlamına gelen “büyük eser” (magnus opum), iç simyada, inisiyatik bir eğitimin sonunda elde edilen spiritüel “aydınlanma”yı ifade eder. İç simyada inisiyasyonlardaki küçük misterlere ve büyük misterlere vakıf olma “küçük eser” ve “büyük eser” diye adlandırılmıştır. “Büyük eser”i gerçekleştiren kişinin “büyük sanat”ın sonunda “felsefe taşı”nı elde etmiş, “ölümsüzlük içkisi”ni içmiş olması, inisiyatik süreç sonunda aydınlanmış olmasını simgelerdi. “İlk madde”yi (materia prima) elde etmek ise, tüm madenlerin türediği madde cevherini elde etmek değil, ruhsal varlığın ilk halini, yani maddi dünyada doğmadan önceki saf hali, saf şuur halini elde etmek anlamına geliyordu. Metalin altına dönüşmesi sembolizminde simgelenen bir anlam da „aura‟nın arınması, altın parlaklığını gösterecek bir saflığa ulaşmasıdır. Hermes-Thot‟a dayanan ezoterik sembollerin, o sembolleri anlayabilecek inisiyatik eğitimden geçmemiş olanların eline geçmesi dış simyayı doğurmuştur. Bu bakımdan kimi yazarlar dış simyayı okültizm kapsamında, iç simyayı ezoterizm kapsamında ele alırlar. Paulo Coelho Paulo Coelho (d. 24 Ağustos 1947, Rio de Janerio-Brezilya). Yazar. Paulo Coelho gençliğinde bir hippiydi. Yazarlığa başlamadan önce ülkesinde tanınan bir şarkı sözü yazarıydı. Bir süre gazetecilik de yapan Paulo Coelho, 1986 yılında Hıristiyanların Batı Avrupa'dan başlayıp İspanya'da Santiago de Compostela kentinde sona eren geleneksel hac yolculuğunu yaptı. Bu deneyimini Hac (özgün adı: "The Pilgrimage") adlı kitabında anlattı. 1988 yılında yayınlanan romanı Simyacı, Coelho'yu en çok okunan çağdaş yazarlardan biri yaptı. 42 ülkede yayınlanan, 26 dile çevrilen Simyacı, benzersiz bir başarıya ulaştı ve bu kitap sayesinde Gabriel Garcia Marquez'den sonra en çok okunan Latin Amerikalı yazar oldu. Paulo Coelho'nun kurduğu Paulo Coelho Enstitüsü, ülkesindeki yoksul çocuk ve yaşlılara yardım etmektedir. Coelho, UNESCO'nun Kültürlerarası Diyaloglar programında danışman olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda İsviçre'nin Davos kentindeki Dünya Ekonomik Forumu'nu düzenleyen Schwab Vakfı'nın yönetim kurulundadır. Paulo Coelho pek çok saygın ödülün sahibi oldu; bunlar arasında Dünya Ekonomik Forumu'nun verdiği Crystal Award ve Fransız Légion d'Honneur nişanı da vardır. Yazar 2002 yılında Brezilya Edebiyat Akademisi'ne kabul edildi. Coelho, ayrıca pek çok saygın basın kuruluşu için haftalık köşe yazıları yazmaktadır. Paulo Coelho Rio de
  • 6. Janerio'da yaşamaktadır. Türkçeye çevrilmiş eserleri Beşinci Dağ, ISBN 975-510-829-7 Işığın Savaşçısının Elkitabı, ISBN 975-07-0262-X On Bir Dakika, ISBN 975-07-0370-7 Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum ve Ağladım, ISBN 975-510-097-0 Simyacı, ISBN 975-510-682-0 Şeytan ve Genç Kadın, ISBN 975-07-0108-9 Veronika Ölmek İstiyor, ISBN 975-510-990-0 Zahir, ISBN 975-07-0579-3 Hac, ISBN 975-07-0650-1 Portobello Cadısı,ISBN 975-510-682-0 Simyacının Karısı (oyun) Yazar Mehmet Murat İldan‟ın bir tiyatro oyunudur. 1625 yılında, Londra'da bir kilisede, Henry Cornelius isimli bir rahip, Emily Hesketh adındaki bir kadın tarafından günah çıkartma odasında baştan çıkarılmaya çalışılır. Rahip, kadını çekici bulmakla birlikte kafası karışmıştır. Kadın gittikten sonra Cavendish isimli bir simyacı günah çıkartma odasına girer ve kadının kocası olduğunu söyler. Simyacı, karısının şehvet düşkünü bir kadın olduğunu ve bir rahibi kandırmaya çalışarak Tanrı'ya kafa tutmak, Tanrı'yı alt etmek istediğini söylese de rahip Cornelius bunlara inanmaz... Simyacı Cavendish, William Shakespeare'in bir oyununa gitmesi için rahibe tavsiyede bulunur, bu oyunun onu ikna edeceğini söyler. Rahip, Shakespeare tarafından yazılmış ancak daha önce hiç bilinmeyen bu yeni keşfedilmiş oyunu seyretmeye gider. Oyunun ismi Bir Yaz Gecesi Kabusu'dur; 1595 yılında, Bir Yaz Gecesi Rüyası'ndan sonra yazılmıştır. Shakespeare'in bu 40. oyunu Emily Hesketh'in kaderini belirleyecektir... Isaac Newton Isaac Newton, (d. 25 Aralık 1642 – ö. 31 Mart 1727). İngiliz fizikçi, matematikçi, astronom, mucit, filozof ve simyacıdır. En büyük matematikçi ve bilim adamlarından biri olduğu düşünülür. Bilim devrimine ve heliyosentirizm'in gelişmesinde büyük katkıları olmuştur. Sir Isaac Newton (1642-1727) Bir Çiftci olan babası o doğmadan üç ay önce ölmüştü. Oniki yaşında Grantham'da king's School'a yazılan Newton bu okulu 1661'de bitirdi. Aynı yıl Cambridge Universite'sindeki Trinity Kolleje girdi. Nisan 1665 'te bu okuldan lisans derecesini aldı. Lisansüstü çalışmalarına başlıyacağı sırada ortalığı saran veba salgını yüzünden üniversite kapatıldı. Salgından korunma amacıyla annesinin çiftliğine sığınan Newton burada geçirdiği iki yıl boyunca en önemli buluşlarını gerçekleştirdi. 1667'de Trinity Kolleje öğretim üyesi olarak döndüğünde diferansiyel ve integral hesabın temellerini atmış,beyaz ışığın renkli bileşenlerine ayrıştırılabileceğini saptamış ve cisimlerin birbirlerini, uzaklıklarının karesi ile ters orantılı olarak çektikleri sonucuna ulaşmıştı.Çekingenliği yüzünden Newton her biri bilimde devrim yaratacak nitelikteki bu buluşların çoğunu uzun yıllar sonra (örneğin
  • 7. diferansiyel ve integral hesabı 38 yıl sonra) yayımlamıştır.Lisansüstü çalışmasını ertesi yıl tamamlayan Newton 1669'da henüz 27 yaşındayken Cambridge Universite'sinde matematik profesörlüğüne getirildi.1671'de ilk aynalı teleskopu gerçekleştirdi, ve ertesi yıl Royal Society üyeliğine seçildi. Royal Society'ye sunduğu renk olgusuna ilişkin bidirisinin eleştirilere hedef olması , özellikle Robert Hooke tarafından şiddetle eleştirilmesi üzerine Newton tümüyle içine kapanarak, bilim dünyasıyle ilişkisini kesti. 1675'de sunduğu gene optik konusundaki iki bildirisi yeni tartışmalara yol açtı. Hooke makalelerdeki bazı sonuçların kendi buluşu olduğunu ,Newton'un bunlara sahip çıktığını öne sürdü.Bütün bu tartışma ve eleştiriler sonucunda 1678'de ruhsal bunalıma giren Newton ancak yakın dostu ünlü astronom matematikçi Edmond Halley'in çabalarıyla altı yıl sonra bilimsel çalışmalarına geri döndü. Cambridge Universite'sinde katolikliği yaygınlaştırma ve egemen kılma çabalarına karşı başlatılan direniş hareketine öncülük eden Newton, kral düşürüldükten sonra 1689'da üniversitenin parlamento daki temsilciliğine seçildi. 1693'de yeniden bir ruhsal bunalıma girdi ve yakın dostlarıyla, bu arada Samuel pepys ve John locke ile arası bozuldu.Iki yıl süren bir inziva döneminden sonra sağlığına yeniden kavuştuysada bundan sonraki yaşamında bilimsel çalışmaya eskisi gibi ilgi duymadı.Daha sonra 1699'da Fransız Bilimler Akademi'sinin yabancı üyeliğine 1703'de Royal Society'nin başkanlığına seçildi. Gelmiş geçmiş bilim adamlarının en büyüklerinden biri olarak kabul edilen Newton matematik ve fizikte çok önemli buluşlar gerçekleştirdi. Matematikte (a+b)ª ifadesinin üstel seriye açınımını veren genel ikiterimli teoremini buldu. Newton'un bilime en büyük katkısı mekanik alanındadır. Merkezkaç kuvvet yasası ile Kepler yasalarını birlikte ele alarak kütleçekim yasasını ortaya koydu. Newton hareket yasaları olarak bilinen eylemsizlik ilkesi, kuvvetin kütleyle ivmenin çarpımına eşit olduğunu ifade eden yasa ve etki ile tepkinin eşitliği fiziğin en önemli yasalarındandır. Yayımladığı kitaplardan bazıları Philosophiae naturalis principia mathematica, principia,opticks sayılabilir. Başlıca eserleri Method De Motu Corporum in Gyrum (1684) Philosophiae Naturalis Principia Mathematica (1687) Opticks (1704) Arithmetica Universalis (1707) An Historical Account of Two Notable Corruptions of Scripture(1754) Edgar Cayce Edgar Cayce, (18 Mart 1877 – 3 Ocak 1945) Amerikalı ünlü medyum. 1877'de Kentucky'de doğan, 1945'de Virginia Beach'de hayata gözlerini yuman Edgar Cayce hipnoz ile uyutularak trans halindeyken yaptığı ve kayda alınan "okumalar"la tanınmıştır. Transta iken yaptığı teşhislerde, kimi değişik vakaların tedavisi için gerekli ilaçların nerede bulunabileceğini tarif etmiş, ayrıca astroloji, reankarnasyon ve Atlantis ile ilgili kehanetlerde bulunmuştur. Cayce hipnoz uykusundan uyanınca hiçbir şey hatırlamıyordu. Uykudayken bu işi nasıl başardığı sorulduğunda, yaşayan herhangi bir insan beyni ile ilişki kurabildiğini, bu beyin veya beyinlerdeki bilgilerden, kendisine gelen hastaları teşhis edebildiğini, ilaçlar verebildiğini söylüyordu. Belki de bu anlarda Cayce'de bambaşka bir akıl canlanıyor ve insanlıkta dolaşan bütün bilgilerden, tıpkı bir kitaplıktan olduğu gibi yararlanıyordu. Bu işlem ışık hızıyla oluyordu. Fakat Edgar Cayce'nin durumunu bugün için açıklama imkanı yoktur.
  • 8. Medyumluk yeteneği ve psişik güçleri çok küçük yaşlarda ortaya çıktı. Edgar Cayce küçükken hastalanmış komaya girmişti. Köyündeki doktor tüm çabalarına rağmen onu komadan çıkaramamış, bu haldeyken Cayce konuşmaya başlamış: "Enseme bir beyzbol topu çarptı. Özel bir yakı yapın ve enseme kuvvetlice basın. Acele edin, yoksa beyin zarının zarar görme ihtimali var" demişti. Sonra yapılacak yakının formülünü vermişti. Ailesi başka çare olmadığı için denilenleri uygular ve akşama doğru ateşi düşen Edgar, ertesi gün ayağa kalkar. Fakat komadayken söylediklerini hatırlamıyordu ve formül için isimlerini verdiği bitkilerin çoğunu tanımıyordu. Amcasının çiftliğinde çalışmaya başlamış daha sonra Hopkinsville kitaplığında hademelik yapmıştı. Sahip olduğu yeteneği kullanmak istemeyen Cayce küçük bir fotoğrafçı dükkanı açmıştı. Çocukluk arkadaşı Al Layne felçliydi ve ayağını sürüyerek yürüyordu. Çocukluk arkadaşının yalvarmasına dayanamayan Cayce hipnoz uykusuna yatmaya razı oldu. Bu uyku sırasında arkadaşının hastalığının nedenlerini yazdırdı. Uyanınca arkadaşına yazdırdıklarının ne olduğunu dahi anlamadığını, bunun büyücülük olduğunu, ilaçları alıp kullanmamasını tavsiye eder. Ama sekiz gün sonra Al layne'in iyileştiği bütün kasabada konuşulmaya başlanınca insanlar kendisine başvurmaya başlamıştır. Önceleri "uyurken konuşuyorum diye insanları tedaviye kalkamam" diyerek direnen Cayce, sonunda bazı şartlar ile bu seanslara razı olur. Hastaları görmeyecek, para almayacak ve uyku seanslarında bir doktor hazır bulunacaktı. Hipnoz uykusu sırasında hastalara koyduğu teşhisler o kadar isabetliydi ki buna hayret eden doktorlar aslında kendisininde doktor olduğunu fakat bu yola saptığını söylüyorlardı. James Andrews adında bir demiryolu şirketi sahibi Cayce'a gelmişti. Seans sırasında birkaç ilaç ve bir tür adaçayı suyu kullanılması söylenmişti, formülü bulmak imkansızdı. Gazetelere verilen ilanlardan bir sonuç çıkmayınca tekrar edilen seansların birinde Cayce, ilacın çok karmaşık formülünü yazdırdı. Bu arada şirket sahibi Andrews'e Paris'li genç bir doktordan mektup geldi. Mektubunda ilanda söz edilen adaçayı suyunu yine doktor olan babasının bulduğunu fakat elli yıldan beri yapmadığını yazıyordu. Formülü Cayce'ın yazdırdığı formül ile aynıydı. Hekimler sendikası mahalli sekreteri John Blackburn bir komite ile bütün seansları izler ve sonunda Edgar Cayce'a resmi konsultasyon yapma izni verilir. Cayce'ın sekiz yaşındaki oğlu oynarken bir magnezyum patlamasına sebep olur ve doktorlar bir gözünü kurtarmak için diğerini çıkarmayı önerirler. Bunu kabul etmeyen Cayce, hipnoz sırasında gözlere 15 gün süreyle tannik asit pansumanı uygulanmasını söyler. Doktorlar bunun çılgınlık olduğunu söylemesine rağmen 15 gün sonra çocuğun gözleri iyileşir. Bir uyku seansında 4 reçete yazdırmıştı ve bunların kime uygulanacağı bilinmiyordu. Sonradan kendisine başvuracak dört hastanın reçetesini 48 saat önce yazdırmıştı. Bir seans sırasında da "Codiron" adında bir ilaç yazdırmıştı ve ilacı yapan firmanın adresini vermişti. Telefon edildiğinde ilaç firması şaşırmıştı, "nereden duydunuz? formülü yeni bitirdik ve ismini yeni koyduk" diyorlardı. Cayce öleceği günü ve saatini önceden haber vermişti. Çaresiz bir hastalığa tutulduğunu anlamıştı. "Akşam 5'te tamamen kurtulacağım" diyordu. Hastalığı "başka bir şey olmak"tı. Cayce öldüğü zaman ardında, 43 yıl içinde yazılan 14.000 adet ayrıntılı "steno kaydı"nı bırakmıştı. Bunların içinde onun, geleceğe yönelik bazı kehanetleri de yer almaktadır. Günümüzde Edgar Cayce takipçisi bir çok organizasyon ve kuruluş vardır. Nicholas Flamel Arnaldus de Villa Nova Arnaldus de Villa Nova ya da Arnaldus de Villanueva, Arnaldus Villanovanus, Arnaud de Ville-Neuve,Arnau de Vilanova, (~ 1235 Valencia–1313), Katalonyalı bir aileden geldiği düşünülen simyacı, gök bilimci ve fizikçidir. Bu bilim dallarının yanında kimya, tıp ve Arap felsefesi de okumuştur. Bir süre Aragon'da
  • 9. yaşadıktan sonra Paris'e gitti ve orada yaşamaya başladı. Savunduğu tezler nedeniyle kilisenin şiddetli baskısına maruz kaldı ve bulunduğu yerden kaçmak zorunda kaldı, Sicilya'ya sığındı. 1313 yılında Papa V. Clement'in durumunu duyması üzerine, Papa tarafından Avignon'a davet edildi. Ancak gidiş yolunda hastalanarak yaşamını yitirdi. Thesaurus Thesaurorum ya da Rosarius Philosophorum, Novum Lumen ve Flos Florum gibi simya ile ilgili kitapların onun yazdığı düşünülmektedir. Ancak bu konuda kesin bir kanıt yoktur. Bilim dünyasına en bilinen katkısı ise korbonmonoksit ve saf alkolü bulmasıdır. Şarap üretimi, korunması ve bozulmaya başlayan şarapları kurtarmaya yönelik yardımcı bilgiler verdiği kitabı üzerine Liber de Vinis o dönemde büyük ilgi görmüştür. "http://tr.wikipedia.org/wiki/Arnaldus_de_Villa_Nova"'dan alındı Cabir bin Hayyan Cabir bin Hayyan (Arapça: ‫ر‬ ‫جاب‬ ‫ه‬ ‫ب‬ ‫يان‬ ‫ح‬ Jābir ibn Hayyān; ‫و‬ ‫اب‬ ‫سی‬ ‫مو‬ ‫ه‬ ‫رب‬ ‫جاب‬ ‫يان‬ ‫ح‬ Abū Mūsā Jābir ibn Hayyān, Latince: Geber ya da Geberus; d. 721 ya da 722 Horasan - ö. 808 ya da 815 Kufa), Abbasi döneminde yaşamış ve İslam bilimi'nin temelini atan efsanevî âlimdir. Orta Çağ Avrupası'nın Simya alanına büyük ölçüde etki etmiş ve Kimya'nın da esasını oluşturmuştur. Kimyager ve Eczacı olan babasının oğlu olarak Horasan'da doğmuş ve Yemen'de okuduktan sonra Kufa'ya giderek Abbasi halifesi Harun Reşid'e saray âlimi olarak hizmet etmiştir. Kimya dışında Eczacılık, Metalürji, Astroloji, Felsefe, Fizik ve Müzik gibi geniş alanda 400 ü aşan eser bıraktığı söylenirse de ancak 20 civarında eseri bugüne kalmıştır. Bazı eserlerinin aslında öğrencileri tarafından yazıldığı anlaşılmıştır. Nitrik asit, Hidrojen klorür ve Sülfürik asit'in rafine ve kristalize yöntemlerini bulduğu Kral suyu'nu icat ettiği ve Sitrik asit, Asetik asit, Tartarik asid'i keşfetiği düşünülmektedir. İnbik ( ‫يق‬ ‫ب‬ ‫األو‬ al-inbiq) geliştirmiş ve kendisinin ortaya attığı Baz kavramıyla Kimya'nın gelişmesine katkıda bulunmuştur. Kendisi o yüzyıldan atomun parçalayacağını görmüş büyük bir bilim adamıdır.Ayrıca daha sonra zehirlilerin zehirlisi olan arsenik tozunu elde eden ilk kişidir. Agathodaemon, Hermes-Thot, Pisagor ve Sokrates'i saydığı ve Eski Yunan, Eski Mısır ve Şia Sufizminden etkilendiği düşünülmektedir. Eserlerinden 12. yüzyılında Latince'ye çevirilmiş olan Kitab al-Kimya adlı eseri, Simya ve Kimya kelimelerinin kökeni olmuştur. El-Razi El-Razi (tam adı: Ebu Bekir Muhammed ibn Zekeriye el-Razi, Arapça: ‫و‬ ‫أب‬ ‫كر‬ ‫ب‬ ‫محمد‬ ‫ه‬ ‫ب‬ ‫ا‬ ‫ري‬ ‫زك‬ ‫رازي‬ ‫ال‬ Abū Bakr Muhammad ibn Zakarīya al-Rāzi; Farsça: ‫ای‬ ‫ري‬ ‫زك‬ ‫رازی‬ Zakarīya-ye Rāzi; Latince: Rhazesa ya da Rasis; d. 865 Rey - ö. 925), Fars simyacı, kimyager, hekim, filozoftur. Başlıca yapıtları
  • 10. el-Hâvi (20 cilt), 907, (Latince başta olmak üzere 11 dile çevrilmiştir. Döneminin tıp alanındaki en ayrıntılı ve bilgi içeren ders kitabıdır.) Kitabul-Mansur, 920, Thomas Norton Thomas Norton (d.1433 -ö.1513) İngiliz şair ve simyacıdır.300 mısradan oluşan Simya'nın Ordinali (Ordinall of Alchemy) (1477) isimli simya esinli şiir kitabı ile tanınır.Jonathan Hughes'un Arthuryen Mitler ve Simya isimli kitabına göre Norton, Colne- Wiltshire'da dünyaya gelmiş, 1450'lerde bir simyacı olmuş ve IV.Edward İngiltere'sinde yaşayan bir saray mensubu idi. "Ordinall", Michael Maier'in kitabı latinceye (Tripus Aureus olarak) çevirmesi ile büyük bir şöhret sahibi olmuştur.