Türkiye çok kritik bir süreçten geçiyor. Terörist başının çizgisini teorik bir açıklamaya, felsefik bir temele, politik bir anlayışa oturtma çabası her zamanki gibi devam ediyor. TBMM çatısı altında faaliyetlerine devam eden BDP ise İmralı’nın sözcüsü konumunda. Demokratik Cumhuriyet, Demokratik Uygarlık, Demokratik Ekolojik Toplum Paradigması, Demokratik Komünalizm Demokratik Özerklik... Bu kavramların hiçbiri tatmin edici bulunmadı ve Kürt Sorunu için daha kapsayıcı daha evrensel bir ideolojik tanım aranmaya başlandı. Son zamanlarda terörist başının bulduğu bir kavram “Demokratik Konfederalizm”.
İbrahim Tipi
TÜRK CEZA KANUNU 301. MADDESİNİN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE MEDYA BAĞLAMINDA DEĞERLEN...Galatasaray Üniversitesi
Bir düşüncenin susturulmasındaki asıl kötülük, onun insana soyuna, yaşayan nesle olduğu kadar gelecek nesillere karşı bir haydutluk olması, o düşünceye taraftar olanlardan daha da fazla o düşünceye katılmayanlara karşı bir soygunculuk olmasıdır. Eğer düşünce doğruysa insanlar yanlış olanı doğru olanla değiştirmek olanağından yoksun bırakılırlar; eğer yanlışsa onlar hemen hemen aynı derecede büyük bir yararı yani gerçeğin haksızlıkla çarpışması sonucunda onun daha açık olarak anlaşılmasını ve daha canlı bir etki yaratmasını elden kaçırmış olurlar. (Özgürlük Üstüne, John, Stuart Mill, Belge Yayınları,s.30)
Kişilerin düşünmesi düşündüklerini özgür bir şekilde ifade etmesi demokratik toplumların en önemli gerekliliği olduğu gibi, o toplumun gelişmesinde de çok büyük etkendir. İfade özgürlüğü bir toplumun oluşması sürecinde ona hizmet eden her türlü sürecin içinde olması gereken bir kavram olduğu gibi, yine o toplumun kendi seçtiği yönetenlerce korunması gereken de bir anlayış içerisinde olmalıdır.
Devlet toplumun değerlerini korumak ve kendi yönetme gücünü sürdürmek için kanunlar inşa eder. Yasalar burada toplumsal değerlerin arkasında olan ama politikayla da dengeyi sağlayan ara bir halkadır. Özellikle ceza kanunları, toplumda özgürlüklerin korunması ve güvenliğin sağlanması açısından önem arz etmekte ve zaman içerisinde gelişmektedir. Dolayısıyla ceza kanunları yasa koyuculara ve uygulayıcılara büyük bir sorumluluk yüklemektedir.
Bu makalede Türk Ceza Kanunu’nun tartışmalı 301. Maddesinin ‘’düşünce özgürlüğüne sınırlandırma getirdiği’’nden hareketle yapılan eleştirilerin nasıl değerlendirildiğini, yargının tutumunu, yargı sürecinde medyanın tutumunu ve bu bağlamda medya-yargı ilişkisi incelenmektedir.
Gelişen ticari faaliyetler ve öne çıkan menfaatler; ne yazık ki toplumu ve insanı oluşturan temel değerlerin geri plana atılmasına neden olmakta; basın da bu sürece varlığını sürdürme ve tiraj kaygısıyla hizmet etmektedir. Demokratik toplumda devletin yasama, yürütme, yargıdan oluşan kurumlarının yanında artık dördüncü kuvvet olarak da hizmet eden medya, toplumun bağımsız ve tarafsız bilgi alma özgürlüğüne hizmet etme göreviyle yükümlüyken dezenfermasyon, manipülasyon girişimlerine alet olabilmekte, ötekileştirmekte ve itibarsızlaştırma süreçlerinde bilerek ya da bilmeyerek rol almaktadır.
Anahtar Sözcükler: TCK 301, medya, yargı, İfade özgürlüğü…
Türkiye çok kritik bir süreçten geçiyor. Terörist başının çizgisini teorik bir açıklamaya, felsefik bir temele, politik bir anlayışa oturtma çabası her zamanki gibi devam ediyor. TBMM çatısı altında faaliyetlerine devam eden BDP ise İmralı’nın sözcüsü konumunda. Demokratik Cumhuriyet, Demokratik Uygarlık, Demokratik Ekolojik Toplum Paradigması, Demokratik Komünalizm Demokratik Özerklik... Bu kavramların hiçbiri tatmin edici bulunmadı ve Kürt Sorunu için daha kapsayıcı daha evrensel bir ideolojik tanım aranmaya başlandı. Son zamanlarda terörist başının bulduğu bir kavram “Demokratik Konfederalizm”.
İbrahim Tipi
TÜRK CEZA KANUNU 301. MADDESİNİN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE MEDYA BAĞLAMINDA DEĞERLEN...Galatasaray Üniversitesi
Bir düşüncenin susturulmasındaki asıl kötülük, onun insana soyuna, yaşayan nesle olduğu kadar gelecek nesillere karşı bir haydutluk olması, o düşünceye taraftar olanlardan daha da fazla o düşünceye katılmayanlara karşı bir soygunculuk olmasıdır. Eğer düşünce doğruysa insanlar yanlış olanı doğru olanla değiştirmek olanağından yoksun bırakılırlar; eğer yanlışsa onlar hemen hemen aynı derecede büyük bir yararı yani gerçeğin haksızlıkla çarpışması sonucunda onun daha açık olarak anlaşılmasını ve daha canlı bir etki yaratmasını elden kaçırmış olurlar. (Özgürlük Üstüne, John, Stuart Mill, Belge Yayınları,s.30)
Kişilerin düşünmesi düşündüklerini özgür bir şekilde ifade etmesi demokratik toplumların en önemli gerekliliği olduğu gibi, o toplumun gelişmesinde de çok büyük etkendir. İfade özgürlüğü bir toplumun oluşması sürecinde ona hizmet eden her türlü sürecin içinde olması gereken bir kavram olduğu gibi, yine o toplumun kendi seçtiği yönetenlerce korunması gereken de bir anlayış içerisinde olmalıdır.
Devlet toplumun değerlerini korumak ve kendi yönetme gücünü sürdürmek için kanunlar inşa eder. Yasalar burada toplumsal değerlerin arkasında olan ama politikayla da dengeyi sağlayan ara bir halkadır. Özellikle ceza kanunları, toplumda özgürlüklerin korunması ve güvenliğin sağlanması açısından önem arz etmekte ve zaman içerisinde gelişmektedir. Dolayısıyla ceza kanunları yasa koyuculara ve uygulayıcılara büyük bir sorumluluk yüklemektedir.
Bu makalede Türk Ceza Kanunu’nun tartışmalı 301. Maddesinin ‘’düşünce özgürlüğüne sınırlandırma getirdiği’’nden hareketle yapılan eleştirilerin nasıl değerlendirildiğini, yargının tutumunu, yargı sürecinde medyanın tutumunu ve bu bağlamda medya-yargı ilişkisi incelenmektedir.
Gelişen ticari faaliyetler ve öne çıkan menfaatler; ne yazık ki toplumu ve insanı oluşturan temel değerlerin geri plana atılmasına neden olmakta; basın da bu sürece varlığını sürdürme ve tiraj kaygısıyla hizmet etmektedir. Demokratik toplumda devletin yasama, yürütme, yargıdan oluşan kurumlarının yanında artık dördüncü kuvvet olarak da hizmet eden medya, toplumun bağımsız ve tarafsız bilgi alma özgürlüğüne hizmet etme göreviyle yükümlüyken dezenfermasyon, manipülasyon girişimlerine alet olabilmekte, ötekileştirmekte ve itibarsızlaştırma süreçlerinde bilerek ya da bilmeyerek rol almaktadır.
Anahtar Sözcükler: TCK 301, medya, yargı, İfade özgürlüğü…
2. DEMOKRASĠ NEDĠR?
Demokrasi, tüm üye
veya vatandaĢların,
organizasyon
veya devlet politikasını
Ģekillendirmede eĢit
hakka sahip olduğu
bir yönetim biçimidir.
2
3. DEMOKRASĠNĠN TEMEL ĠLKELERĠ
Milli Egemenlik
Seçme Seçilme Hakkı
Katılım
Özgürlük
EĢitlik
Çoğulculuk
Çoğunluk
HoĢgörü
Hukuk Devleti
Kuvvetler Ayrılığı
3
4. DEMOKRASĠ
Demokratik uygulamalarla alınan kararlar halk
tarafından daha kolay benimsenir.
Ġnsanlar kendileri koydukları kuralları
genellikle çiğnemezler.
4
5. DEMOKRASĠNĠN ĠNSANA VE ĠNSAN ĠRADESĠNE
VERDĠĞĠ ÖNEM
Demokrasilerde insana
değer verilir, insana
değer kazandıran
özellik ise onurdur.
Onur, hem insanın
kendisine duyduğu
özsaygıyı hem de
insana baĢkalarının
gösterdiği
değeri, saygıyı ifade
eder. 5
6. DEMOKRASĠNĠN ĠNSANA VE ĠNSAN
ĠRADESĠNE VERDĠĞĠ ÖNEM
Ġnsan diğer canlılardan farklı olarak düĢünme,
konuĢma gibi akılsal; utanma kınama gibi ahlaksal
yetkilere sahiptir. Bu yetileri insanı değerli kılar.
Bu değer insan onurunu da nedenidir. Ġnsanın
onuru, onun özerkliğinin temelini oluĢturur. Ġnsanın
insan olmasının anlamı ve amacı insan onuruyla
açıklanır.
6
7. CUMHURĠYET VE DEMOKRASĠ
Demokrasi ilkelerinin en
iyi uygulanabildiği
yönetim biçimi
cumhuriyettir.
Cumhuriyet rejimi insan
onuruna verdiği değer,
insan hak ve
özgürlüklerine gösterdiği
saygı, bu hak ve
özgürlükleri anayasal
güvence altına alması
ölçüsünde diğer yönetim
biçimlerinden ayrılır.
7
8. ATATÜRK’ÜN MĠLLĠ EGEMENLĠGE VERDĠĞĠ ÖNEM
Atatürk: ‘‘Toplumda
en yüksek
özgürlüğün, en yüksek
eĢitlik ve adaletin
devamlı Ģekilde
sağlanması ve
korunması ancak tam
anlamıyla milli
egemenliğin kurulmuĢ
olmasına bağlıdır. Bu
nedenle Özgürlüğün de
eĢitliğin de adaletinde
dayanak noktası milli 8
egemenliktir. ’’
9. YAġAM BĠÇĠMĠ OLARAK DEMOKRASĠ
Demokrasi insan doğasına
en uygun yönetim biçimi
olarak görülmektedir.
Bunun nedeni, insanın
doğuĢtan sahip olduğu
özgürlük, eĢitlik vb.
haklarının en iyi
gerçekleĢtirdiği ortamın
demokrasi ile
sağlanabilmesidir.
Ġnsanlar ancak
demokratik düzen de
doğuĢtan sahip oldukları
olanakları
değerlendirebilir ve
geliĢtirebilirler.
9
10. YAġAM BĠÇĠMĠ OLARAK DEMOKRASĠ
Demokrasi bütün
kurum ve kurallarıyla
uygulanıyor olmalı.
Yani ülkede seçimle
belirlenmiĢ
meclis, sivil toplum
kuruluĢları, siyası
partiler, basın
özgürlüğü, hukukun
üstünlüğü, kuvvetler
ayrılığı, seçme-seçilme
hakkı vb. olmalı. 10
11. YAġAM BĠÇĠMĠ OLARAK DEMOKRASĠ
Demokrasiyi bir
yaĢam biçimine
dönüĢtürecek hak ve
özgürlüklerini
kullanabilecek bireyler
ancak eğitim yoluyla
yetiĢebilir.
Demokratik bir eğitim
de demokratik bir
ortamda
gerçekleĢebilir.
11