SlideShare a Scribd company logo
1 of 13
KÖPRÜDEN SONRA 
KISA HİKAYE 
Cassandra Clare Notu 
Bu Köprüden Sonra hikayesi , Jem ve Tessa’nın Mekanik Prenses’in sonunda Blackfriars Köprüsünde 
karşılaşmasından sonra olanları merak edenlerin hikayesi. Eğer hikaye tamamlayana kadar 
beklediyseniz işte bütün hepsini şimdi okuyabilirsiniz. 
Jem ve Tessa’yı sevmeyenler , Jessa zamanlarını atlamak isteyebilirler. ( Sonraki okuyacaklarınızı 
etkileyecek şeyler değiller.) Ama okumak isteyenler hoş zamanlara tanık olacaklar. 
Köprüden Sonrası hem Jem hemde Tessa’nın görüş açılarından yazılmıştır. 
Onokumalar Notu 
Köprüden Sonra hikayesi Clare’in Mekanik Prenses’te Jem ve Tessa’nın aralarında geçenleri ve 
sonrasını anlattığı kısa bir hikaye. Clare bu hikayesini , bedava ve online olarak kendi tumblr’den 
paylaştı. Onokumalar’da merak edenler için Türkçesini çevirdi. İyi okumalar. 
Şimdi , bolca zamanımızın ve rahatlığımızın anı, 
Uğruna uğraştığımız günler bunlar, 
Hiçbir şey bize dokunamaz , hiçbir şey bize zarar veremez, 
Ve hiçbir şey yanlış gidemez bundan sonra . 
Sonradan öğrendiğimize göre , Tessa’nın Londra’da bir dairesi vardı. Kensington’un kasabaevlerinin 
ikinci katında , beyaz bir binada yaşıyordu. İkisini de içeri buyur ederken , anahtarı tutan elleri 
titremekteydi. Jem’e Magnus’un kendine iblis-efendilerinin nasıl dairelerini yüzyıllar boyu ellerinde 
tutuklarını öğrettiğini açıklıyordu. 
’ Bir süre sonra kendime aptalca isimler uydurmaya başladım.’ Dedi , kapıyı arkalarından kapatarak. ‘ 
Sanırım şimdi bu daireyi Bedelia Coldfish adı altında tutuyorum.’ 
Jem güldü ama aklının bir köşesi onun sözlerine ayak uyduruyordu. Şaşkınlıkla güzel evin içine göz 
attı. Duvarlar parlak renklerle boyanmıştı. Oturma odası için leylak rengi duvarlar beyaz kanepelere 
uyum sağlıyordu , avakado yeşili mutfağı renklendiriyordu. Tessa onu bu daireye getirdiğinde Jem 
merak etti. Neden? Dünyayı gezmişti ve neden Londra’yı ana evi olarak tercih etmişti? 
Ona bunu sormak için döndüğünde soru boğazıda takılı kaldı , çünkü mavi renkli duvarlarla döşeli 
yatak odası gözüne çarpmıştı. Burası Tessa’nındı. Onun yattığı yer. 
Tessa gözlerini ona dikti. ‘ İyi misin?’ Elleri onun bileğini kavradı ve nabzı bu dokunuşla hızla attı. Bu 
hep böyleydi. Ta ki Sessiz Kardeşlerden biri oluncaya dek. Cennet Ateşi onu iyileştiği zaman İdris’te 
bunu merak ediyordu. İnsani duyguları eskisi gibi olabilecek miydi?
Sessiz Kardeşlerden biriyken Tessa’nın yanında olabiliyordu ama onu ölümlü bedeninin istediği kadar 
arzulamıyordu. Hala ona aşıktı , o zamanlar ama ruhen , bedeni bunu istemiyordu. Dönüştüğü zaman 
bedeninin fiziksel olarak tepki verip vermeyeceğini merak etmiş ve korkmuştu. Kendine eğer Sessiz 
Kardeşlik onun erkekliğini elinden almış olsalardı bile asla hayal kırıklığına uğramayacaktı. Kendine 
bunu beklemesini bile söylemişti. 
Endişe etmesini gerektirecek bir durum yoktu. 
Onu köprüde gördüğü an , üzerinde modern bir kot pantolonla , boynunda şalla kalabalığın içinden 
geldiğini gördüğü an , nefesi boğazında düğümlenmişti. Ve boynundan ona verdiği yeşil taşı çıkarıp , 
uzattığı an , kanı damarlarında kutsal bir nehir gibi akmaya başlamıştı. 
Ve ona Seni seviyorum. Her zaman sevdim , her zaman seveceğim dediği zaman onu öpmemek için 
bütün iradesini kullanmak zorunda kalmıştı. Ve öpmekten fazlasını yapmamak için. 
Ama Kardeşliğin ona öğrettiği bir şey varsa o da kontroldü. Bu yüzden sesi sakin çıkıyordu. ‘ Biraz 
yorgunum.’ Dedi. ‘ Birazda susadım – Bazen yemek ve içmek zorunda olduğumu unutuyorum.’ 
Küçük tahta masaya anahtarlarını bıraktı ve ona gülümsedi. ‘ Çay’ dedi avakado yeşili mutfağa 
ilerlerken. ‘ Burada fazla yiyecek yok. Genelde çok fazla kalmıyorum ama çayım var. Bir de 
bisküvilerim. Yazı odasına git , ben hemen geliyorum. ‘ 
Jem buna gülümsemek zorundaydı. Biliyordu ki kimse artık yazı odası demiyordu. Belki de o da en az 
Jem kadar gergindi. Umarım öyleydi. 
Tessa dördüncü kez şeker paketini almak için yere eğildiğinde lanet okudu. Şimdiden kettle’ı su 
olmadan çalıştırmaya çalışmış , çay torbalarını karıştırmış, sütü dökmüştü ve şimdide bu. İçinden ona 
kadar sayarak bardaklara şekeri koydu ve eriyip gitmelerini seyretti. 
Ellerinin titrediğini biliyordu. Kalbi çıkacakmış gibi atıyordu. James Carstairs onun oturma odasında 
oturmaktaydı ve çayını bekliyordu. Aklının bir köşesi çığlıklar atıp , onun sadece Jem olduğunu 
söylerken aklının diğer köşesi onun yüzyıllardır görmediği Jem olduğunu söylüyordu. 
Tam olarak yüz beş yıldır. 
Çok uzun zamandır Kardeş Zachariah’dı ki. Ve elbet aynı zamanda nazik , alçak gönüllü Jem’di kalp 
olarak. Kalbinde ona ve Will’e olan aşk hiç bitmemişti ama Sessiz Kardeşler insanlar gibi hislere sahip 
değillerdi. 
Will ölümünden yıllar ama yıllar sonra düşündüğü bir şeydi bu. Hayatında hiç kimseyi Will ve Jem’i 
sevdiği gibi sevmemişti. Ve ikisini de kaybetmişti, Jem yaşasa bile. Tessa eğer Sessiz Kardeşler için aşk 
ve evlilik yasak olmasaydı ne yaparlardı? Ama bu bundan fazlasıydı. Onlardan biri olarak Jem arzuyu 
hissetmezdi. Öyle hisseleri yoktu. Tessa için bu bir mermere dokunmak gibi olurdu. Su ve yemeğe 
ihtiyaçları olmadığı gibi Sessiz Kardeşlerin arzuya , dokunmaya da ihtiyaçları yoktu. 
Ama şimdi … 
Bazen yemek ve içmek zorunda olduğumu unutuyorum.
Çay tepsini kavradı ve elleri hala titriyorken oturma odasına girdi. Yıllar önce burayı kendisi için dizayn 
etmişti. Rahat bir koltuk ve Japon stil duvar kağıtları odayı süslüyordu. Odanın en uzak köşesindeki 
perdeler yarı açıktı ve içeriye giren ışık Jem’in koyu saçlarına vuruyordu. Tessa az kalsın elindekileri 
düşürecekti. 
Taksi Queens Gate’ine dönerken birbirlerine neredeyse hiç dokunmamışlardı sadece taksinin 
arkasında sıkıca ellerini tutuyorlardı. Jem hikayesini anlatırken defalarca parmaklarını Tessa’nın elinin 
üzerinde gezdiriyordu. Jem Tessa’ya ona İdris’i , Ölümcül Savaşta ziyaret ettiği zamandan bu yana 
olanları anlattı. Magnus ona Jace Herondale’i işaret ettiği zaman , çocuğun nasıl Will’in güzel yüzünü 
ve oğlu James’in gözlerini aldığını fark ettiği zamanı hatırladı. 
Ama saçlarını babası Stephen Herlondale’den almıştı , onun gibi sarı , kıvrımlı saçlar. Çocukla 
konuşmadan arkasını dönmüştü. 
Herondales demişti birisi ona. Gölgeavcıların olabileceği her şeydi. Her şey bir ailede : hem en iyisi 
hem en kötüsü. 
Tessa çayı sehpaya bırakırken elleri titremeye devam ediyordu. Jem ise odanın bir köşesindeki rafların 
arasında durmaktaydı. Bu raflarda Tessa’nın dünyayı gezerken satın aldığı silahlar sergilenmekteydi. 
Silahların içinde bir tanesi Jem’in ilgisini çekmişti. Elini uzatıp aldı. Bu bıçak kirliydi çünkü Tessa onu 
asla temizlememişti. Üzerinde Will’in kanının olduğu Jem’in gümüş bıçağı. Will onu Jem’in öldüğünü 
düşündükten sonra düzenlediği ritüel için kullanmıştı. 
Will öldüğü zaman ise Tessa onu Jem’e sunmuştu. Jem almayı reddetmişti. 
1937 yılındaydı. 
‘ Sende kalsın.’ Dedi Jem. ‘ Belki zamanı henüz gelmemiştir.’ 
‘ Bu bana söylediğin sözlerdi.’ Dedi Tessa ona doğru yürürken , ayakkabıları tahta zeminde yankılandı. 
‘ Sana vermeye çalıştığım zaman.’ 
Yutkundu ve ellerini bıçağın üzerinde gezdirdi. ‘ O yeni ölmüştü. ’ İkisi konuştuğu zaman O diye 
bahsettikleri sadece bir kişi olurdu. Bu yüzden Tessa kim olduğunu sormaya gerek görmedi. 
‘ Korkuştum. Diğer Sessiz Kardeşlere neler olduğunu görmüştüm. Zaman geçtikçe , sevdiklerini 
kaybettikçe nasıl taş kesildiklerine tanık olmuştum. Zamanla oldukları kişi olmaktan 
uzaklaşıyorlardı.Onları seven , onları sevdikleri öldükçe , daha az insanlaşıyorlardı. İnsanları 
önemseme yeteneğimin gitmesinden korkuyordum. Bıçağın Will’e neyi anımsattığını biliyordum ve 
Will’inde bana neyi anımsattığını. Bunu kaybetmekten korktum. ‘ 
Tessa elini onun omzuna koydu. ‘ Ama onu unutmadın.’ 
‘ Sevdiğim herkesi kaybetmedim.’ Ona baktı ve Tessa gözlerindeki altın rengi gördü. Tatlı ve değerli 
kahverenginin arasında parlıyorlardı. ‘ Sana sahiptim.’ 
Tessa patladı. Kalbi o kadar hızlı atmaya başladı ki adeta canını yakıyordu. Aşağıya baktığı zaman 
Jem’in bıçağı fazlasıyla sert tutuğunu fark etti , hafif yara açılmaya başlamıştı. ‘ Lütfen yapma.’ Dedi ‘ 
İratze yanımda yok.Seni iyileştiremem.’
‘ Benimde yok.’ Dedi Tessa’nın bıçağı olduğu yere yerleştirmesini izlerken. ‘ Artık bir Gölgeavcısı 
değilim.’ 
Ellerine baktığında kırmızı izlerin orada olduğunu gördü ama derisini delmemişti. 
Tesa yanına geldi ve eğilip avuçunu öptü , sonra elini elinin üstüne kapattı. Yukarıya baktığında Jem’in 
gözlerinin kocaman açıldığını , göz bebeklerinin büyüdüğünü gördü. Nefes alış verişinin fazlasıyla 
farkındaydı. 
‘Tessa.’dedi. ‘Yapma.’ 
‘ Neyi yapmayayım?’ dedi Tessa iç güdüsel olarak kendini çekti. Belki de dokunulmak istemiyordu , 
gerçi köprüde hiç de öyle görünmüyordu… 
‘ Kardeşlik bana kontrolde olmayı öğretti.’ Dedi sesi kalınlaşmıştı. ‘ Şimdi yüzyıllardır öğrendiklerimi , 
bütün kontrolümü seni raflara yaslayıp , nefes almayı unutuncaya kadar öpmemek için kullanıyorum.’ 
Tessa çenesini kaldırdı. ‘ Ve bunda yanlış olan ne?’ 
‘ Ben Sessiz Kardeşlerden biriyken , normal bir erkeğin hissettiklerini hissedemiyordum. ‘dedi. ‘ 
rüzgarı , güneşi yüzümde hissedemiyor , başkasının eline dokunmanın verdiği tatlı rahatlamayı 
hissedemiyordum. Ama şimdi hepsini hissedebiliyorum. Ve hissettiklerim – çok fazla. Rüzgar sanki 
fırtına , güneş çöl ateşi gibi ve senin dokunuşun bana kendi adımı unutturuyor. ‘ 
Ateş karnının alt bölgelerinde başlayıp , bütün bedenine yayıldı adeta. Tatlı ateş , neredeyse yıllardır 
hissetmediği. Teni karıncalandı. ‘ Güneş ve rüzgara alışacaksın. ‘ dedi Tessa. ‘ Ama senin dokunuşunda 
bana kendi adımı unutturuyor ve bunun için bir bahanemde yok. Sadece seni seviyorum ve hep 
sevdim , hep seveceğim. Eğer istemezsen sana dokunmam , Jem. Ama birlikte olduğumuzun 
gerçekliğinin bizi korkmayacak zamanını beklersek , daha çok bekleriz.’ 
Nefesi bir fısıltı gibi azından kaçtı. ‘ Tekrar söyle.’ 
‘ Eğer birlikte – ‘ 
‘ Onu değil ,diğerini.’ 
Jem’in yüzünü avuçları arasına aldı. ‘ Seni seviyorum.’ Dedi. ‘ Hep sevdim ve hep seveceğim.’ 
İlk önce kimin hareket ettiğini anlamak mümkün değildi ama Jem onun belini yakaladı ve dudaklarını 
yapıştırdı. Köprüdeki öpüşmelerine benzemiyordu bu. Bu tam bir dudakların iletişimiydi. Bir çok söz 
verişi içeriyordu. Sert , özlem dolu ama aynı zamanda nazikçeydi. 
Bu bir fırtınaydı. Jem onu sert , arzu dolu öpüyordu ve Tessa ağzını açıp , onun ağzının tadını alınca 
Jem daha da sert öpmeye başladı. Bir iğne gibi öpüyor , okşuyor ve bastırıyorken Jem elleriyle 
kalçalarını okşayıp , onu kendine mümkün oldukça sert bir şekilde çekiyordu. Eski günlerde Tessa onu 
öptüğü zaman Jem acı şeker tadındaydı . Şimdi ise çay ve … diş macunu? 
Diş macunu, tabii. Gölgeavcıları yüz yaşında olsalar da dişlerine bakarlardı. Tatlı bir kıkırdama 
ağzından kaçınca Jem şaşırmış görünüp , geri çekildi.
‘ Lütfen bana kötü öpüştüğüm için güldüğünü söyleme. ‘dedi gülümseyerek. Ama Tessa onun hafiften 
telaşlandığını anlayabiliyordu. ‘ Biraz alıştırma yapmam gerekebilir.’ 
‘ Sessiz Kardeşler çok fazla öpüşmezler mi?’ dedi Tessa dalgaya vurarak. 
‘ Benim davet edilmediğim gizli toplu seksleri yoksa , hayır öpüşmezler. ‘ dedi Jem’ Her zaman 
popüler olmadığımdan endişe ediyordum.’ 
Tessa ellerini onun belinde kavuşturdu. ‘ Hadi gel.’ Dedi. ‘ Otur ve biraz çay iç. Sana göstermek 
istediğim bir şey var.’ 
Jem koltukların yanına gitti ama oturmadı Tessa Tayland ve Hindistandan aldığı elbiseyi çıkardığı 
zaman gülümsemeden edemedi. Yaşlı görünmese de , o modern pantolon ve tişörtün içerisinde 
Viktorya dönemi erkeği vardı. Ve onlara özgü voltayı atmayı sürdürüyordu. 
‘ Tamam.’ Dedi ‘Bana ne göstereceksin?’ 
Japon elbise paravanının arkasına giden Tessa soyunmaya başladı. ‘ Sürpriz. Hadi benimle konuş. 
Bana Lightwoodların, Fairchild’ların ve Morgensterns’lerin hikayesini anlat. Labirenteyken mesajını 
aldım ama senin nasıl iyileştiğini bilmiyorum‘ 
‘ Şimdi mi?’ dedi Tessa onun çayı eline aldığını duyabiliyordu. 
‘ Bu paravandan çıkmamı istiyor musun?’ 
‘Kesinlikle.’ 
‘ O zaman anlatmaya başla. ‘ 
*** 
Jem konuşmaya başladı ve İdris’deki karanlık günleri anlattı. Sebestian’ın ordusunu , Jace 
Herondale’in ve Clary’in , Lightwood çocuklarının Edom’a tehlikeli yolculuğunu. 
‘Edom’u duymuştum.’dedi Tessa paravanın arkasından. ‘ Labrientte orası hakkında bahsediyorlardı. 
Bütün Gölgeavcıların yok edildiği dünya. Kayıp topraklar.’ 
‘Evet.’ Dedi Jem biraz sarsılarak. Paravandan onu göremese de bacağını ve bazı yerlerini görebiliyordu 
ve bu da onu nefessiz bırakıyordu. ‘ Yanan kayıp topraklar. Çok –ateşli.’ 
Sessiz Kardeşlerin onun arzularını aldığından korkuyordu ve bir de platonik ama unutulmuş bir aşk 
olmaktan. Tam tersi çıkmıştı. Şimdi istemekten başka bir şey düşünemiyordu. İstemek ve daha 
fazlasını arzulamak. 
Tessa’nın kıyafetlerini çıkardığı belliydi. Tessa kot pantolununu çıkarırken Jem yere bakmıştı ama o 
görüntü gözünün önünden gitmiyordu. O uzun saçlar , uzun bacaklar. Onun uzun bacaklarına 
bayılıyordu.
O bir çocukken de böyle mi hissediyordu? Kemanını yok ettiği zaman odasında geçen geceyi 
hatırlıyordu. Ve o zamanlar istemişti ve hala çok istiyordu. Geleceği düşünmeden , tereddüt etmeden 
Tessa’nın masumiyetini o gece yatakta alabilirdi. Eğer ying fen kutusunu devirmeselerdi. Eğer. Bu ona 
geri kalan anılarıda getirdi. Nasıl Tessa gittikten sonra çarşafları parçalamıştı. 
Belki o zamanlar hissettiği şimdi hissettiğinin sadece bir gölgesiydi. Belki o zamanlar hasta olduğu 
içindi , zayıf. O zamanlar ölmek üzereydi , belki bedeni bu hisleri tam olarak kavrayamıyordu. 
‘ Bir Fairchild ve Herlondale.’ Dedi Tessa.’ Bunu sevdim. Fairchild’lar her zaman mantıklılardır ve 
Herlondale’ler ise… eh biliyorsun. ‘ Sesi komik bir şey bulmuş gibiydi. ‘ Belki kız onu durgunlaştırır. 
Sakın bana durgun olmaya ihtiyacı olmadığını söyleme.’ 
Jem Jace Hrlondale’i düşündü. O da tıpkı Will gibiydi içinde alev alan bir şeyler varmış gibi hayat dolu. 
‘ Bir Herlondale tam olarak asla durgun olacağını sanmıyorum. Özellikle bu çocuk. ‘ 
‘ Kız onu seviyor mu? Şu Fairchild kızı. ‘ 
‘ Hiç kimseyi bu kadar aşık görmemiştim. Şey … hariç.’ Jem’i sesi Tessa paravanın arkasından çıktığı 
zaman kesildi. Tessa’nın giyinmesinin eden bu kadar uzun sürdüğünü şimdi anlayabiliyordu. 
Orkide rengi , Viktorya dönemine ait uzun korseli bir elbise giymişti. Bu elbise nişanlanacakları zaman 
giyebileceği türde bir elbiseydi , pamuk ve satendendi , iki parçadan oluşuyordu ve eteği kabarıktı. 
Ağzı açık kalmıştı ve kendine engel olamıyordu. 
Jm yıllar içersinde kadın kıyafetlerinin güzelliğini taktir etmişti. 50’leri ve 60’ların sert kesimli ,fabrika 
çıkışlı kıyafetlerinden 80 ve 90’ların kısa etekleri , botlarına kadar. Ama bu onun kızlarla gerçek 
anlamda , onları itici değil güzel bulduğu sıralarda tanıştığı kıyafetlerdi. Onun döneminde kızlar böyle 
giyinirdi. Bu Tessa’yı gördüğü zaman onu vuran aşktı , onu vuran arzu. Gözlerini bedeninden yüzüne , 
saçlarının yumuşak dokunuşlar gibi düştüğü yüzüne döndürdü. 
‘ Beğendin mi?’ dedi ‘ Saçlarımı kendim yapmak zorunda kaldım , Sophie olmadan. ‘ Gözleri utangaç 
bir bakışla kaplandı. Bu onun kalbinin bir özelliğiydi , gerektiğinde en cesur , gerektiğinde en utangaç 
insan. ‘ Sotheby ‘den satın aldım. Gerçek bir antika , şimdilerde çok para ediyor olmalı ama bir kızken 
senin nasıl orkidelerden hoşlandığını söylediğini hatırlamıştım, sen gitmeden bir elbise bulamamıştım. 
Ama bu Anilyle boyası , tamamen doğal renklerden oluşuyor. Düşündüm ki , düşündüm ki bu bana 
sana hatırlatır. ‘ Tereddüt etti. ‘ Bizi hatırlatır. Seninle olmak istediğimi ve seninle olacağımı .’ 
‘Tess.’ Dedi Jem kalın bir sesle. Hiç kalktığını hatırlamasa da ayaktaydı ve bir adım , ardından bir adım 
daha atarak ona yaklaştı. ‘ Kırk dokuz bin , iki yüz ,seksen beş.’ 
Tessa onun ne demek istediğini anında anladı. Jem anlayacağını biliyordu , bu kız onu kimsenin 
tanımadığı kadar iyi tanıyordu. ‘ Günleri mi sayıyorsun?’ 
‘Kırk dokuz bin , iki yüz seksen beş gün geçti seni en son öptüğümden bu yana. ‘ dedi .’ Seni bu 
günlerin her anında düşündüm. Bana sevdiğim Tessa’yı hatırlatmak zorunda değilsin. Sen benim ilk ve 
son aşkımsın. Seni asla unutmadım. Seni düşünmediğim bir gün bile olmadı ‘ Artık ona atan nabzını 
görebilecek kadar yakındı. Kıvırcık saçlarının değdiği boynunu tuttu. ‘ Asla.’
Tessa’nın gözleri yarı açıktı , boynundaki eli tuttu. Jem’in ise kanı o kadar hızlı atıyordu ki acı 
veriyordu. ‘ Bunu satın aldığım yerdeki satıcı , düğmelerin olmadığını , önden kanca ile açıldığını 
söyledi. Böylece bir kişi bile kolayca giyebilirmiş.’ 
İki elini de tuttu ve beline getirdi. ‘ Ya da soyabilirmiş.’ Tessa yavaşça ilk kancayı çıkararak soyunmaya 
başladı. 
Sonra diğerini . Jem ellerini olduğu yerde tutarken Tessa korsesine kadar üstünü çıkarmaya başladı. 
Nefesi çok hızlanmıştı , jem her hücresinde bunu hissedebiliyordu. Jem gram oynamadı çünkü 
oynasaydı hiçbir şekilde kendini kontrol edemeyeceğini biliyordu. Çok fazla istiyordu. Göğüslerinin 
avuçlarında olmasını , bacaklarının kalcasına dolanmasını , saçlarını ipek gibi sarmayı ve daha önce hiç 
deneyimlemediği , adını bile almadığı şeyleri yapmayı çok istiyordu. 
Biliyordu ki eğer oynarsa bütün bariyerler ortadan kalkacaktı. ‘ Tessa.’ Dedi. ‘ Emin misin?’ 
Gözleri yarı aralık , dudakları yarı aralık Tessa yüzünü ona döndürdü. ‘ O zaman emindim.’ Dedi. ‘ 
Şimdide eminim.’ 
Jem’in kontrolü kırıldı. Sessiz bir patlamaydı adeta. Onu kendine çekti ve sert bir şekilde öpmeye 
başladı. Tessa’nın şaşırdığını belli eden bir ses çıkarmasını duydu ama ağzını istekli bir şekilde daha da 
açtı. Kızın elleri onun kalçasına erişirken , daha da öpüşebilmek için parmaklarının ucunda kalkmıştı. 
Elleri korseyi çıkartıp atmak için uğraşırken , ayakkabılarını , çoraplarını çıkardı. Önce etek çıktı, Jem 
elbeseyi gülmekte olan Tessa’nın başından çıkarmaya uğraşırken , kancalar göğüs bölgesini 
sıkıştırıyordu. 
Gülerek. ‘ Dikkatli ol.’ Dedi Tessa. Tessa’da uslu durmuyor , Jem’in tişörtünü çekiştiriyordu. ‘ Bu 
antika.’ 
‘ Teknik olarak bende öyleyim.’ 
Tessa güldü ve açık bir şekilde ona baktı. 
Jem onunla sevişmeyi daha önce düşünmüştü. Elbette düşünmüştü .Genç bir çocukken seksi 
düşünüyordu çünkü bu genç çocukların düşündüğü tek şeydir ve Tessa’ya aşık olunca , onunla ilgili 
fanteziler geliştirmişti. Tam olarak ne düşüneceğini bilmese de hayalinde hep yumuşak , soluk ten 
ellerinin altındaydı. 
Tessa bir an ondan çekildiği zaman Jem neyi yanlış yaptığını düşünmeye başladı. Ama Tessa ayak 
ucunda kalkarak zıpladı. ‘ Beni kaldır , Jem.’ Dedi. ‘ Beni kaldır.’ 
Jem anında ısındı ,onu kolları arasına alarak kaldırdı ve elbisenin son parçasınında yere düşmesine izin 
verdi. 
Tessa gülümseyerek , yarı çıplak olan Jem’e baktı. ‘ Ah, hayır.’ Dedi. ‘ Sıra sende.’ 
***
Jem adeta donunca Tesa fazla ileriye mi gittim diye düşündü. Jem uzun zamandır bedenini bir kalkan 
gibi kullanıyordu ve belki bu onun için biraz fazla olmuştu. Ama Jem tereddüt etse de tişörtünü 
çıkarıp attı. 
Ona baktı ve dudağını ısırdı. Tessa ona doğru geldi ve elleri bedeninin üzerinde gezdirdi , başını evet 
anlamında sallayınca Jem , Tessa daha ileri gitmeye karar verdi. 
Yutkundu. Rüzgarda dalgalanan bir yaprak gibi anılar ona gelmeye başladı. Londra’nın zemininde az 
kalsın seviştikleri anı hatırladı. O zaman ölmeye yakın olan o genç çocuğun bedeni zayıf ve solgundu. 
Bu adamın ise karın kasları belirgin ve şişkindi. Göğüsleri genişlemişti ve dar kalçalarına iniyordu. 
Dokunuşuna sıcaklı yayan teninde solgun rünlerin izi vardı , teni ise beyaz değildi altın 
koyuluğundaydı. 
Dişleri kasılmıştı ve arzu üzerini yıkayıp geçiyordu. Bu gerçekten oluyor muydu? Gerçekten 
gerçekleşiyor muydu? 
‘ Jem sen çok…’ 
‘ Bozulmuş mu?’ dedi ellerini kardeşliğin bıraktığı siyah işarette koyarak. ‘ İğrenç mi?’ 
Başını salladı. ‘ Sana kaç kere çok güzel olduğunu söylemem gerekecek. ‘ Ellerini onun boynuna 
koydu ve yüzüne bakmaya zorladı. Sen çok güzelsin James Carstairs. ‘ Köprüde sen geçerken 
insanların sana nasıl baktığını görmedin mi? Benden bile çok güzelsin. ‘ 
Parmaklarını karın kaslarından geçirdi Tessa. ‘ Ve beni isteyecek kadar aptalca davranıyorsan iyi 
kaderimi sorgulamam bile. ‘ 
Başını diğer tarafa çevirince Jem , Tessa onun yutkunduğunu gördü. ‘ Bütün hayatım boyunca.’ Dedi. ‘ 
Birisi güzellikten bahsedince gözümün önene gelen tek şey senin yüzündü , Tessa. Sen benim güzel 
gördüğüm tek şeysin.’ 
Kalbi takla attı adeta. Tessa uzun boyluydu ama Jem ondanda uzundu , bu yüzden ayaklarının ucunda 
kalktı ve başını ona cevirerek uzun bir öpücük verdi. Jem’in bedeni ona yaslandığında başka açlıklar 
yüzeye çıkıyordu. Sert ve uzun. Tesa tenini tuzunu tatmaya başladığında Jem’den garip bir ses çıktı ve 
birden ikisi de kendini yerde buldu. 
‘ Ne oldu?’ diye sordu Tessa telaşla. 
‘ Daha fazla ayakta kalamadım.’ 
Göğsünü sıcaklık kapladı. Tessa için birisini dizleri tutmayacak kadar öpüp okşayalı çok olmuştu. Jem 
hafif yükseldi. ‘Tessa.’ 
‘ Hiçbir şey olmadı. ‘ dedi ‘ hiçbir şey , anladın mı?’ 
‘ Beni düşürdün mü sen?’ dedi. 
Tessa gülümsedi . ‘ Umurunda mı?’ 
‘ Değişir.’ Dedi Jem ağzını öperek. ‘ Umurumda değil. Tabii karşılığını alırsam. ‘
Tessa kahkaha attı ve Jem’in bdeninde elini gezdirdi. ‘ Bir antika için Sotheby’in yerinde iyi paraya 
gidersin. Bütün parçaların el yapımı gibi.’ 
Gözleri açıldı ve sonra iyi bir kahkaha boğazından yükseldi. Yanakları kızarmıştı. ‘ Birisinin benimle 
şakalaşmasının nasıl olduğunu unutmuşum.’ Dedi. ‘ Kimse Sessiz Kardeşlerle şakalaşmıyor.’ 
Onun dikkatinin dağılmasını fırsat bilen Tessa kot pantolondanda kurtuldu , şimdi aralarında rahatsız 
edici tek bir parça kalmıştı. ‘ Artık Kardeşlikte değilsin.’ Dedi elleri göğsünden geçirerek. ‘ Ve sessiz 
kalırsan hayal kırıklığına uğrarım.’ 
Tessa üstündekilerden tamamen kurtulduğunda derin bir nefes aldı. İlk defa Jem’in kaşısında 
çırılçıplaktı. 
*** 
Jem hissettiklerinden dolayı ellerini kontrol edemiyordu , titriyordu. Elleri , gözleri , saçları her şeyi ile 
Tessa’dan başkasını hissedemez olmuştu. Kız dalgalardan yükselen bir Venüs gibiydi , sadece onun 
yeşil kolyesi boynunda kalmıştı. 
‘ Sanırım.’ Dedi Tessa nefessiz kalmış gibi bir sesle.’ Beni öpmene ihtiyacım var.’ 
Jem onun çıplak omuzlarını tutarak kendine çekti. Yana çevirdik ki , ağırlığını vermeden dikkatlice 
onun üzerine yerleşebilsin. Tessa ağırlıktan endişe etmiyor gibiydi. Jem kıyafetlerin ne zaman çıktığını 
hatırlamıyordu ama şimdi sadece göğsüne değen yumuşak göğüsler , onu kupa gibi saran kalçalar 
vardı. 
Karanlık bir haykırış boğazından yükseldiğinde Jem ihtiyacının yükseklere çıktığını fark etti. ‘ Jem.’ 
Dedi Tessa. ‘ Lütfen , Jem.’ 
Jem onu tutkulu öpücüklere boğmaya başladığında , Tessa eski yumuşaklığını yitirmişti şimdi 
talepkardı. İstekliydi. Daha önce sadece bu kadarını yapmışlardı ve Jem’in hatırladığı da bu kadardı. 
Tesa onun boynunu öperken , elleriyle ilerlerken Jem sonra olacaklar hakkında endişelendi. Çünkü 
onu nasıl tatmin edebileceğini bilmiyordu. Sonra ne yapacağı bilmiyordu. 
Bacaklarını açtı , Tessa onun omuzlarını çizdi, Jem onu okşamaya başladı. Karnını , bacaklarını , 
göğüslerini. 
‘ Benim Jem’im.’ Dedi Tessa. ‘ James Carstairs. Ke Jian Ming.’ 
Yüzyıllardır kimse ona doğum adıyla seslenmemişti. Bu inanılmaz bir histi. 
Sonra kalan kıyafetlerin nasıl çıktığını kimse bilmiyordu. Elleri okşamaya devam ederken , uzun 
zaman önce yitip gittiğinden korktuğu duyguların , orada olduğunu fark ediyordu. Kimse ondan bunu 
almamıştı. Ve bu , bu hayal ettiğinden bin kat daha iyiydi. 
Jem bu kız tarafından sarılmıştı. Onun kokusu , tadını alabiliyor ve ona sonsuz güvenini 
hissedebiliyordu. Tessa için Jem’in deneyimsiz olması hiç fark etmiyordu. ‘ Tessa ben nasıl olacağını 
bilmiyor – ‘ 
Tessa kontrolü alıp , ona elinin nerede olması , nereye gitmesini gerektiğini fısıldadı.
Bu nazik ders hissettiği hiçbir duyguya benzemiyordu. Onun bacağını kaldırdı ve söylediği gibi , onları 
beline yerleştirdi. Azından kısa bir çığlık çıktı ve kendini onun içine gömdü. ‘ Tessa.’ 
Kendini kontrol etmek için son bir gayret göstererek , fısıldadı. ‘ Ah , Tessa . Tanrım. Tessa.’ Tessa 
kollarını ona sıkıca sararken bir çok kelime ağzından çıkıyordu. Artık İngilizce de değildi , ne dilde 
olduklarının önemi de yoktu. 
Nefessiz kalmıştı , gözlerinde parlak ışıklar yükseliyordu. Hiç böyle hayal etmemişti. Hiç böyle 
olacağını hayal bile etmemişti. 
Kendine geldiğinde , hala sıkı sıkı birbirlerine sarıldıklarını fark etti. Başı kızın omzuna düşmüştü. Tessa 
ise onun saçlarını okşarken , derin ama sık nefesler alıyordu. Onun üzerinden biraz geriledi , böylece 
birbirlerinin yüzlerini görebileceklerdi. Çoğu gün ışığı artık kaybolmuştu , birbirlerine alacakaranlıkta 
bakıyorlardı. Onun dudağını parmağı ile geçerken nabzı tekrar hızlanmaya başladı. 
‘ İyi misin?’ dedi. ‘ Bu senin için – ‘ Sesi Tessa’nın gözündeki yaşları görünce kesildi. ‘ Tessa.’ Jem 
kendi sesindeki paniği duydu. 
Tessa ona titrek bir gülümseme sundu. Hiç hayal kırıklığı göstermiyordu ama bu Tessa’ydı elbette 
göstermeyecekti. Jem deneyimsizliğine küfretti. Onun için çok kutsal bir deneyim olmuştu ama Tessa 
için kötü müydü? Neyi yanlış yapmıştı? 
Tessa oturdu ve çay tepsinine dönerek onu göremediği bir şeyler yapmaya başladı. Alacakaranlıkta 
bedeni inanılmaz güzel görünüyordu. Jem onu kalbi ağzında atarak izledi. Her an ayağa kalkıp , 
kıyafetlerini giyecek ve ona onu sevdiğini , her zaman seveceğini ama onu o şekilde düşünmediğini 
söyleyecekti. Onların arasında arzunun olmadığını , sadece dostluğun olduğunu söyleyecekti. 
Köprüye gelmeden önce buna katlanabileceğini söylemişti kendine. Eğer Tessa sadece arkadaş 
kalmalarını isteyecekse , Jem buna katlanabilirdi. Hiçbir şey olmaktansa onun yanında arkadaş , dost 
olarak kalmayı yeğlerdi. 
Ama şimdi biliyordu , ruhlarını bedenlerini kalplerini paylaşmışlardı ve Jem hayatta geri adım 
atmayacaktı. 
Onun dostu olup , ona bir daha dokunamamak , Jem’i binlerce parçaya bölerdi. Cennet ateşinin 
verdiği acıdan daha acı bir şeydi bu. 
‘Jem?’ dedi Tessa. ‘ Binlerce mil uzaklardasın bakıyorum.’ Koltuğun üzerindeki gri örtüyü kaldırıp , 
kendi üstüne örttü. Onun yanına oturdu ve gülümsemeye başladı. Göz yaşları kurumuştu. 
‘ Eğer daha demin yaptığımız şey senin ilgini çekmemişse , ne çeker bilemiyorum.’ 
Ona bakakaldı. ‘ Ama daha demin ağlıyordun.’ 
Tessa ona şaşkın bir bakış attı. ‘ Çünkü mutluydum. Çünkü bu muhteşemdi. ‘ 
Kalbine dolan rahatlıkla nefes verdi. ‘ Yani her şey – her şey yolunda mı? Ben daha iyi olabilir ,biraz 
daha deneyimle - ’ 
Ne söylediğini fark edince , hemen ağzı kapattı.
Tessa geniş bir gülümseme sundu. ‘ Ah , kesinlikle bunu tekrar deneyeceğiz. ‘ dedi. ‘ Hazır olur olmaz. 
‘ 
‘ Bu akşam için gitmem gereken başka yerim yok.’ Dedi. 
Tessa kızardı. ‘ Bedeninin hazır olması için zamana ihtiyacı var.’ 
‘ Hayır.’ Dedi Jem. ‘ Zamana gerek olduğunu sanmıyorum. ‘ 
Tessa daha da kızardı. ‘ Eh , benim beş dakikaya ihtiyacım var ama. ‘ 
Tepsiden aldığını bir kağıttı Jem’e uzattığında , Jem konuşmak ya da kağıt okumak yerine onu 
okşamak istediğini fark etti. Yine de kağıttı açtı. 
‘Sana daireyi başka adlarla tutuğumu söylediğimde şaka yapıyordum. ‘ dedi boğazını temizleyerek. 
Jem Queens Gate’in kontratına baktığında sahibinin adını küçük harflerle gördü. Tessa’nın adı 
üzerinde yazıyordu ama Tessa Gray olarak değildi. Hatta Herlondale’de değildi. Tessa Herlondale 
Carstairs yazıyordu. 
‘ Ölümcül Savaştan sonra İdris’te Marcus’la konuştuğumda bana bir rüya gördüğünü söyledi. 
Marcus’un rüyalarını biliyorsun. Rüyasında sen iyileşiyordun. Ve onun rüyaları bazen gerçekleşiyordu 
bu yüzden kendime ümit etme hakkı verdim. Belki yıllar sürecekti , ne zaman olacağını bilmiyordum 
ve daha önce nişanlanmıştık. Düşündüm ki , bu akşam bizim düğün gecemiz oldu. Yani…’ Tessa 
dudağını ısırırken , Jem onun üstündeki örtüyle oynamaya başlamıştı. ‘ Belki de soyadını 
almamalıydım. Ben kanımda bir aile olduğumuzu sanmıştım.’ 
‘ Tessa Herlondale Carstairs’ dedi Jem.’ Soyadımı ödünç almak konusunda hiç endişe etmemelisin 
çünkü o senin. ‘ 
Kağıttın eliden kayıp gitmesine izin verirken Tessa’yı sert bir şekilde kendine çekti. Bir zamanlar Will’in 
kendine hiç umudu yokken Jem onun için umut olduğunu söylemişti. Şimdi fark ediyordu ki Tessa’a 
onun Will’e yaptığını yapıyordu. O iyileşeceğini umut edemiyorken , Tessa onun için umut olmuştu. 
Asla vazgeçmemişti. 
‘Mizpah , Tessa.’ Diye fısıldadı. ‘ Gerçekte Tanrı biz ayrıyken bizi kolluyordu ve ikimiz Will’den ayrı 
kaldığımızda bizi bir araya getirmişti. O bizi koruyor ve kolluyor. ‘ 
*** 
Birbirlerine sarılarak , Tessa’nın kıyafetini kenara iterek uyuya kaldılar. İçerisi baya karanlıktı ve orada 
sırada sevişerek umutlarını kutluyorlardı. Bu sefer yavaşça ve tatlı bir şekilde. Bazen Tessa ona hızlı 
olmasını söyle de Jem ‘ Çok tatlı , acele etmeye gelmiyor.’ Diyordu. 
‘Öyle mi?’ dedi Tessa ve aşağılara inerek elleriyle bir şeyler yaptı. Jem’in bedeni buna hazırlıklı değildi 
, irkildi. Tessa ellerini beline doğru çekerken gülümsüyordu. Tessa bu kez onu izledi , yüzünün aldığı 
şekli , bedenin kıvrılmasını ve dudaklarının açılmasını. 
‘Tessa – ‘
Ve bu kez kız ses çıkarmamak için dudaklarını ısırmayı unuttu. Lanet komşular. Bir yüz yıldır sessizdi 
zaten. 
‘Belki bu benim yapmak istediğim protestodan daha iyiydi. ‘ dedi Jem , işleri bittikten sonra yan yana 
yatıyorlardı. ‘ Sonra sen hile yaptın. Kabul ediyorum benden daha deneyimlisin.’ 
‘Hoşuma gidiyor.’ Dedi Tessa. ‘ Sana bu işin hilelerini öğretirken çok zevk alacağım. Seninle rock roll 
müzik dinlemek için sabırsızlanıyorum James Carstairs. Ve senin iphone kullanmanı izlemek için. Ya da 
bilgisayar. Hiç uçağa bindin mi daha önce? Seninle uçağa binmek istiyorum.’ 
Jem hala gülüyordu. Saçları darmadağındı ama gözleri mutluluk ışıldıyordu. Uzun yıllar önceki çocuk 
gibi olmuştu bir anda ama bu başka Jemdi. Bu Tessa’nın yeni yeni tanımaya başladığı Jem’di. Sağlıklı , 
ölümlü çocuk. Ölmek üzere olan ya da Sessiz Kardeş olan çocuk değildi. 
Bu Jem onu bütün gücüyle sevebilirdi ve o da onu bütün gücüyle sevecekti. 
‘ Uçağa binelim. ‘ dedi. ‘ Belki Los Angeles’a gideriz.’ 
Kız gülümsedi çünkü neden orasını istediğini biliyordu. 
‘ Her şeyi yapmak için zamanımız var. ‘ dedi parmaklarıyla yüzünü okşayarak. ‘ Sonsuza kadar. ‘ 
Sonsuza kadar değil diye düşündü Tessa. Uzun uzun zaman . Bir yaşam boyu. Onun yaşamı. Ama onu 
da Will’i kaybettiği gibi bir gün kaybedecekti. Kalbi kırılacaktı , daha önce kırıldığı gibi. Ama yine 
kendine gelecekti çünkü Jem’in anılarıyla yaşamak , onunla olmamaktan daha iyiydi. 
Bunu bilecek kadar bilgiliydi. 
‘ Daha önce söylediğin şey.’ Dedi Tessa. ‘ Jace’in Clary’i sevdiği kadar sadece bir kişiyi böyle 
gördüğünü söylemiştin. Cümleni tamamlayamamıştın. Kimdi o ?’ 
‘ Sen , ben ve Will diyecektim. ‘ dedi. ‘ Ama bu kulağa garip geliyor değil mi?’ 
‘ Hiç de değil.’ Dedi ona yaklaşarak. ‘ Çok doğru , tam anlamıyla ve her zaman doğru.’
Köprüden Sonra Olanlar

More Related Content

More from onokumalar

Ruby Circle Ön Okuması
Ruby Circle Ön OkumasıRuby Circle Ön Okuması
Ruby Circle Ön Okumasıonokumalar
 
Titan Serisi 1 The Return
Titan Serisi 1 The ReturnTitan Serisi 1 The Return
Titan Serisi 1 The Returnonokumalar
 
Mekanik Prenses'ten Sonra |Manga
Mekanik Prenses'ten Sonra |MangaMekanik Prenses'ten Sonra |Manga
Mekanik Prenses'ten Sonra |Mangaonokumalar
 
Geek kiz ön okuma
Geek kiz ön okumaGeek kiz ön okuma
Geek kiz ön okumaonokumalar
 
Köprüden Sonra Olanlar
Köprüden Sonra OlanlarKöprüden Sonra Olanlar
Köprüden Sonra Olanlaronokumalar
 
Vampir akademisi Manga Bölüm 1
Vampir akademisi Manga Bölüm 1Vampir akademisi Manga Bölüm 1
Vampir akademisi Manga Bölüm 1onokumalar
 
Mekanik Melek Bölüm 2
Mekanik Melek Bölüm 2Mekanik Melek Bölüm 2
Mekanik Melek Bölüm 2onokumalar
 
Mekanik melek manga part 1
Mekanik melek manga part 1Mekanik melek manga part 1
Mekanik melek manga part 1onokumalar
 
Maximum Ride Bölüm 1
Maximum Ride Bölüm 1Maximum Ride Bölüm 1
Maximum Ride Bölüm 1onokumalar
 
Maximum Ride Bölüm 2
Maximum Ride Bölüm 2Maximum Ride Bölüm 2
Maximum Ride Bölüm 2onokumalar
 
Kitapçı Sayı 4
Kitapçı Sayı 4Kitapçı Sayı 4
Kitapçı Sayı 4onokumalar
 
Gece Evi Bölüm 2
Gece Evi Bölüm 2Gece Evi Bölüm 2
Gece Evi Bölüm 2onokumalar
 
Gece Evi Manga Bölüm Bir
Gece Evi Manga Bölüm BirGece Evi Manga Bölüm Bir
Gece Evi Manga Bölüm Bironokumalar
 
Dark Swan ilk Bölüm
Dark Swan ilk Bölüm Dark Swan ilk Bölüm
Dark Swan ilk Bölüm onokumalar
 
Anita Blake First Death Bölüm 1 Anita+blake+first+death+part+1
Anita Blake First Death Bölüm 1 Anita+blake+first+death+part+1Anita Blake First Death Bölüm 1 Anita+blake+first+death+part+1
Anita Blake First Death Bölüm 1 Anita+blake+first+death+part+1onokumalar
 
Yuz bin krallik_ilk_bolum
Yuz bin krallik_ilk_bolumYuz bin krallik_ilk_bolum
Yuz bin krallik_ilk_bolumonokumalar
 
The+golden+lily+bölüm+1+ve+2
The+golden+lily+bölüm+1+ve+2The+golden+lily+bölüm+1+ve+2
The+golden+lily+bölüm+1+ve+2onokumalar
 
Safkan+ +on+okuma
Safkan+ +on+okumaSafkan+ +on+okuma
Safkan+ +on+okumaonokumalar
 
Ruhsuz ilk bolum
Ruhsuz ilk bolumRuhsuz ilk bolum
Ruhsuz ilk bolumonokumalar
 

More from onokumalar (20)

Ruby Circle Ön Okuması
Ruby Circle Ön OkumasıRuby Circle Ön Okuması
Ruby Circle Ön Okuması
 
Titan Serisi 1 The Return
Titan Serisi 1 The ReturnTitan Serisi 1 The Return
Titan Serisi 1 The Return
 
Mekanik Prenses'ten Sonra |Manga
Mekanik Prenses'ten Sonra |MangaMekanik Prenses'ten Sonra |Manga
Mekanik Prenses'ten Sonra |Manga
 
Geek kiz ön okuma
Geek kiz ön okumaGeek kiz ön okuma
Geek kiz ön okuma
 
Köprüden Sonra Olanlar
Köprüden Sonra OlanlarKöprüden Sonra Olanlar
Köprüden Sonra Olanlar
 
Vampir akademisi Manga Bölüm 1
Vampir akademisi Manga Bölüm 1Vampir akademisi Manga Bölüm 1
Vampir akademisi Manga Bölüm 1
 
True Blood
True BloodTrue Blood
True Blood
 
Mekanik Melek Bölüm 2
Mekanik Melek Bölüm 2Mekanik Melek Bölüm 2
Mekanik Melek Bölüm 2
 
Mekanik melek manga part 1
Mekanik melek manga part 1Mekanik melek manga part 1
Mekanik melek manga part 1
 
Maximum Ride Bölüm 1
Maximum Ride Bölüm 1Maximum Ride Bölüm 1
Maximum Ride Bölüm 1
 
Maximum Ride Bölüm 2
Maximum Ride Bölüm 2Maximum Ride Bölüm 2
Maximum Ride Bölüm 2
 
Kitapçı Sayı 4
Kitapçı Sayı 4Kitapçı Sayı 4
Kitapçı Sayı 4
 
Gece Evi Bölüm 2
Gece Evi Bölüm 2Gece Evi Bölüm 2
Gece Evi Bölüm 2
 
Gece Evi Manga Bölüm Bir
Gece Evi Manga Bölüm BirGece Evi Manga Bölüm Bir
Gece Evi Manga Bölüm Bir
 
Dark Swan ilk Bölüm
Dark Swan ilk Bölüm Dark Swan ilk Bölüm
Dark Swan ilk Bölüm
 
Anita Blake First Death Bölüm 1 Anita+blake+first+death+part+1
Anita Blake First Death Bölüm 1 Anita+blake+first+death+part+1Anita Blake First Death Bölüm 1 Anita+blake+first+death+part+1
Anita Blake First Death Bölüm 1 Anita+blake+first+death+part+1
 
Yuz bin krallik_ilk_bolum
Yuz bin krallik_ilk_bolumYuz bin krallik_ilk_bolum
Yuz bin krallik_ilk_bolum
 
The+golden+lily+bölüm+1+ve+2
The+golden+lily+bölüm+1+ve+2The+golden+lily+bölüm+1+ve+2
The+golden+lily+bölüm+1+ve+2
 
Safkan+ +on+okuma
Safkan+ +on+okumaSafkan+ +on+okuma
Safkan+ +on+okuma
 
Ruhsuz ilk bolum
Ruhsuz ilk bolumRuhsuz ilk bolum
Ruhsuz ilk bolum
 

Köprüden Sonra Olanlar

  • 1. KÖPRÜDEN SONRA KISA HİKAYE Cassandra Clare Notu Bu Köprüden Sonra hikayesi , Jem ve Tessa’nın Mekanik Prenses’in sonunda Blackfriars Köprüsünde karşılaşmasından sonra olanları merak edenlerin hikayesi. Eğer hikaye tamamlayana kadar beklediyseniz işte bütün hepsini şimdi okuyabilirsiniz. Jem ve Tessa’yı sevmeyenler , Jessa zamanlarını atlamak isteyebilirler. ( Sonraki okuyacaklarınızı etkileyecek şeyler değiller.) Ama okumak isteyenler hoş zamanlara tanık olacaklar. Köprüden Sonrası hem Jem hemde Tessa’nın görüş açılarından yazılmıştır. Onokumalar Notu Köprüden Sonra hikayesi Clare’in Mekanik Prenses’te Jem ve Tessa’nın aralarında geçenleri ve sonrasını anlattığı kısa bir hikaye. Clare bu hikayesini , bedava ve online olarak kendi tumblr’den paylaştı. Onokumalar’da merak edenler için Türkçesini çevirdi. İyi okumalar. Şimdi , bolca zamanımızın ve rahatlığımızın anı, Uğruna uğraştığımız günler bunlar, Hiçbir şey bize dokunamaz , hiçbir şey bize zarar veremez, Ve hiçbir şey yanlış gidemez bundan sonra . Sonradan öğrendiğimize göre , Tessa’nın Londra’da bir dairesi vardı. Kensington’un kasabaevlerinin ikinci katında , beyaz bir binada yaşıyordu. İkisini de içeri buyur ederken , anahtarı tutan elleri titremekteydi. Jem’e Magnus’un kendine iblis-efendilerinin nasıl dairelerini yüzyıllar boyu ellerinde tutuklarını öğrettiğini açıklıyordu. ’ Bir süre sonra kendime aptalca isimler uydurmaya başladım.’ Dedi , kapıyı arkalarından kapatarak. ‘ Sanırım şimdi bu daireyi Bedelia Coldfish adı altında tutuyorum.’ Jem güldü ama aklının bir köşesi onun sözlerine ayak uyduruyordu. Şaşkınlıkla güzel evin içine göz attı. Duvarlar parlak renklerle boyanmıştı. Oturma odası için leylak rengi duvarlar beyaz kanepelere uyum sağlıyordu , avakado yeşili mutfağı renklendiriyordu. Tessa onu bu daireye getirdiğinde Jem merak etti. Neden? Dünyayı gezmişti ve neden Londra’yı ana evi olarak tercih etmişti? Ona bunu sormak için döndüğünde soru boğazıda takılı kaldı , çünkü mavi renkli duvarlarla döşeli yatak odası gözüne çarpmıştı. Burası Tessa’nındı. Onun yattığı yer. Tessa gözlerini ona dikti. ‘ İyi misin?’ Elleri onun bileğini kavradı ve nabzı bu dokunuşla hızla attı. Bu hep böyleydi. Ta ki Sessiz Kardeşlerden biri oluncaya dek. Cennet Ateşi onu iyileştiği zaman İdris’te bunu merak ediyordu. İnsani duyguları eskisi gibi olabilecek miydi?
  • 2. Sessiz Kardeşlerden biriyken Tessa’nın yanında olabiliyordu ama onu ölümlü bedeninin istediği kadar arzulamıyordu. Hala ona aşıktı , o zamanlar ama ruhen , bedeni bunu istemiyordu. Dönüştüğü zaman bedeninin fiziksel olarak tepki verip vermeyeceğini merak etmiş ve korkmuştu. Kendine eğer Sessiz Kardeşlik onun erkekliğini elinden almış olsalardı bile asla hayal kırıklığına uğramayacaktı. Kendine bunu beklemesini bile söylemişti. Endişe etmesini gerektirecek bir durum yoktu. Onu köprüde gördüğü an , üzerinde modern bir kot pantolonla , boynunda şalla kalabalığın içinden geldiğini gördüğü an , nefesi boğazında düğümlenmişti. Ve boynundan ona verdiği yeşil taşı çıkarıp , uzattığı an , kanı damarlarında kutsal bir nehir gibi akmaya başlamıştı. Ve ona Seni seviyorum. Her zaman sevdim , her zaman seveceğim dediği zaman onu öpmemek için bütün iradesini kullanmak zorunda kalmıştı. Ve öpmekten fazlasını yapmamak için. Ama Kardeşliğin ona öğrettiği bir şey varsa o da kontroldü. Bu yüzden sesi sakin çıkıyordu. ‘ Biraz yorgunum.’ Dedi. ‘ Birazda susadım – Bazen yemek ve içmek zorunda olduğumu unutuyorum.’ Küçük tahta masaya anahtarlarını bıraktı ve ona gülümsedi. ‘ Çay’ dedi avakado yeşili mutfağa ilerlerken. ‘ Burada fazla yiyecek yok. Genelde çok fazla kalmıyorum ama çayım var. Bir de bisküvilerim. Yazı odasına git , ben hemen geliyorum. ‘ Jem buna gülümsemek zorundaydı. Biliyordu ki kimse artık yazı odası demiyordu. Belki de o da en az Jem kadar gergindi. Umarım öyleydi. Tessa dördüncü kez şeker paketini almak için yere eğildiğinde lanet okudu. Şimdiden kettle’ı su olmadan çalıştırmaya çalışmış , çay torbalarını karıştırmış, sütü dökmüştü ve şimdide bu. İçinden ona kadar sayarak bardaklara şekeri koydu ve eriyip gitmelerini seyretti. Ellerinin titrediğini biliyordu. Kalbi çıkacakmış gibi atıyordu. James Carstairs onun oturma odasında oturmaktaydı ve çayını bekliyordu. Aklının bir köşesi çığlıklar atıp , onun sadece Jem olduğunu söylerken aklının diğer köşesi onun yüzyıllardır görmediği Jem olduğunu söylüyordu. Tam olarak yüz beş yıldır. Çok uzun zamandır Kardeş Zachariah’dı ki. Ve elbet aynı zamanda nazik , alçak gönüllü Jem’di kalp olarak. Kalbinde ona ve Will’e olan aşk hiç bitmemişti ama Sessiz Kardeşler insanlar gibi hislere sahip değillerdi. Will ölümünden yıllar ama yıllar sonra düşündüğü bir şeydi bu. Hayatında hiç kimseyi Will ve Jem’i sevdiği gibi sevmemişti. Ve ikisini de kaybetmişti, Jem yaşasa bile. Tessa eğer Sessiz Kardeşler için aşk ve evlilik yasak olmasaydı ne yaparlardı? Ama bu bundan fazlasıydı. Onlardan biri olarak Jem arzuyu hissetmezdi. Öyle hisseleri yoktu. Tessa için bu bir mermere dokunmak gibi olurdu. Su ve yemeğe ihtiyaçları olmadığı gibi Sessiz Kardeşlerin arzuya , dokunmaya da ihtiyaçları yoktu. Ama şimdi … Bazen yemek ve içmek zorunda olduğumu unutuyorum.
  • 3. Çay tepsini kavradı ve elleri hala titriyorken oturma odasına girdi. Yıllar önce burayı kendisi için dizayn etmişti. Rahat bir koltuk ve Japon stil duvar kağıtları odayı süslüyordu. Odanın en uzak köşesindeki perdeler yarı açıktı ve içeriye giren ışık Jem’in koyu saçlarına vuruyordu. Tessa az kalsın elindekileri düşürecekti. Taksi Queens Gate’ine dönerken birbirlerine neredeyse hiç dokunmamışlardı sadece taksinin arkasında sıkıca ellerini tutuyorlardı. Jem hikayesini anlatırken defalarca parmaklarını Tessa’nın elinin üzerinde gezdiriyordu. Jem Tessa’ya ona İdris’i , Ölümcül Savaşta ziyaret ettiği zamandan bu yana olanları anlattı. Magnus ona Jace Herondale’i işaret ettiği zaman , çocuğun nasıl Will’in güzel yüzünü ve oğlu James’in gözlerini aldığını fark ettiği zamanı hatırladı. Ama saçlarını babası Stephen Herlondale’den almıştı , onun gibi sarı , kıvrımlı saçlar. Çocukla konuşmadan arkasını dönmüştü. Herondales demişti birisi ona. Gölgeavcıların olabileceği her şeydi. Her şey bir ailede : hem en iyisi hem en kötüsü. Tessa çayı sehpaya bırakırken elleri titremeye devam ediyordu. Jem ise odanın bir köşesindeki rafların arasında durmaktaydı. Bu raflarda Tessa’nın dünyayı gezerken satın aldığı silahlar sergilenmekteydi. Silahların içinde bir tanesi Jem’in ilgisini çekmişti. Elini uzatıp aldı. Bu bıçak kirliydi çünkü Tessa onu asla temizlememişti. Üzerinde Will’in kanının olduğu Jem’in gümüş bıçağı. Will onu Jem’in öldüğünü düşündükten sonra düzenlediği ritüel için kullanmıştı. Will öldüğü zaman ise Tessa onu Jem’e sunmuştu. Jem almayı reddetmişti. 1937 yılındaydı. ‘ Sende kalsın.’ Dedi Jem. ‘ Belki zamanı henüz gelmemiştir.’ ‘ Bu bana söylediğin sözlerdi.’ Dedi Tessa ona doğru yürürken , ayakkabıları tahta zeminde yankılandı. ‘ Sana vermeye çalıştığım zaman.’ Yutkundu ve ellerini bıçağın üzerinde gezdirdi. ‘ O yeni ölmüştü. ’ İkisi konuştuğu zaman O diye bahsettikleri sadece bir kişi olurdu. Bu yüzden Tessa kim olduğunu sormaya gerek görmedi. ‘ Korkuştum. Diğer Sessiz Kardeşlere neler olduğunu görmüştüm. Zaman geçtikçe , sevdiklerini kaybettikçe nasıl taş kesildiklerine tanık olmuştum. Zamanla oldukları kişi olmaktan uzaklaşıyorlardı.Onları seven , onları sevdikleri öldükçe , daha az insanlaşıyorlardı. İnsanları önemseme yeteneğimin gitmesinden korkuyordum. Bıçağın Will’e neyi anımsattığını biliyordum ve Will’inde bana neyi anımsattığını. Bunu kaybetmekten korktum. ‘ Tessa elini onun omzuna koydu. ‘ Ama onu unutmadın.’ ‘ Sevdiğim herkesi kaybetmedim.’ Ona baktı ve Tessa gözlerindeki altın rengi gördü. Tatlı ve değerli kahverenginin arasında parlıyorlardı. ‘ Sana sahiptim.’ Tessa patladı. Kalbi o kadar hızlı atmaya başladı ki adeta canını yakıyordu. Aşağıya baktığı zaman Jem’in bıçağı fazlasıyla sert tutuğunu fark etti , hafif yara açılmaya başlamıştı. ‘ Lütfen yapma.’ Dedi ‘ İratze yanımda yok.Seni iyileştiremem.’
  • 4. ‘ Benimde yok.’ Dedi Tessa’nın bıçağı olduğu yere yerleştirmesini izlerken. ‘ Artık bir Gölgeavcısı değilim.’ Ellerine baktığında kırmızı izlerin orada olduğunu gördü ama derisini delmemişti. Tesa yanına geldi ve eğilip avuçunu öptü , sonra elini elinin üstüne kapattı. Yukarıya baktığında Jem’in gözlerinin kocaman açıldığını , göz bebeklerinin büyüdüğünü gördü. Nefes alış verişinin fazlasıyla farkındaydı. ‘Tessa.’dedi. ‘Yapma.’ ‘ Neyi yapmayayım?’ dedi Tessa iç güdüsel olarak kendini çekti. Belki de dokunulmak istemiyordu , gerçi köprüde hiç de öyle görünmüyordu… ‘ Kardeşlik bana kontrolde olmayı öğretti.’ Dedi sesi kalınlaşmıştı. ‘ Şimdi yüzyıllardır öğrendiklerimi , bütün kontrolümü seni raflara yaslayıp , nefes almayı unutuncaya kadar öpmemek için kullanıyorum.’ Tessa çenesini kaldırdı. ‘ Ve bunda yanlış olan ne?’ ‘ Ben Sessiz Kardeşlerden biriyken , normal bir erkeğin hissettiklerini hissedemiyordum. ‘dedi. ‘ rüzgarı , güneşi yüzümde hissedemiyor , başkasının eline dokunmanın verdiği tatlı rahatlamayı hissedemiyordum. Ama şimdi hepsini hissedebiliyorum. Ve hissettiklerim – çok fazla. Rüzgar sanki fırtına , güneş çöl ateşi gibi ve senin dokunuşun bana kendi adımı unutturuyor. ‘ Ateş karnının alt bölgelerinde başlayıp , bütün bedenine yayıldı adeta. Tatlı ateş , neredeyse yıllardır hissetmediği. Teni karıncalandı. ‘ Güneş ve rüzgara alışacaksın. ‘ dedi Tessa. ‘ Ama senin dokunuşunda bana kendi adımı unutturuyor ve bunun için bir bahanemde yok. Sadece seni seviyorum ve hep sevdim , hep seveceğim. Eğer istemezsen sana dokunmam , Jem. Ama birlikte olduğumuzun gerçekliğinin bizi korkmayacak zamanını beklersek , daha çok bekleriz.’ Nefesi bir fısıltı gibi azından kaçtı. ‘ Tekrar söyle.’ ‘ Eğer birlikte – ‘ ‘ Onu değil ,diğerini.’ Jem’in yüzünü avuçları arasına aldı. ‘ Seni seviyorum.’ Dedi. ‘ Hep sevdim ve hep seveceğim.’ İlk önce kimin hareket ettiğini anlamak mümkün değildi ama Jem onun belini yakaladı ve dudaklarını yapıştırdı. Köprüdeki öpüşmelerine benzemiyordu bu. Bu tam bir dudakların iletişimiydi. Bir çok söz verişi içeriyordu. Sert , özlem dolu ama aynı zamanda nazikçeydi. Bu bir fırtınaydı. Jem onu sert , arzu dolu öpüyordu ve Tessa ağzını açıp , onun ağzının tadını alınca Jem daha da sert öpmeye başladı. Bir iğne gibi öpüyor , okşuyor ve bastırıyorken Jem elleriyle kalçalarını okşayıp , onu kendine mümkün oldukça sert bir şekilde çekiyordu. Eski günlerde Tessa onu öptüğü zaman Jem acı şeker tadındaydı . Şimdi ise çay ve … diş macunu? Diş macunu, tabii. Gölgeavcıları yüz yaşında olsalar da dişlerine bakarlardı. Tatlı bir kıkırdama ağzından kaçınca Jem şaşırmış görünüp , geri çekildi.
  • 5. ‘ Lütfen bana kötü öpüştüğüm için güldüğünü söyleme. ‘dedi gülümseyerek. Ama Tessa onun hafiften telaşlandığını anlayabiliyordu. ‘ Biraz alıştırma yapmam gerekebilir.’ ‘ Sessiz Kardeşler çok fazla öpüşmezler mi?’ dedi Tessa dalgaya vurarak. ‘ Benim davet edilmediğim gizli toplu seksleri yoksa , hayır öpüşmezler. ‘ dedi Jem’ Her zaman popüler olmadığımdan endişe ediyordum.’ Tessa ellerini onun belinde kavuşturdu. ‘ Hadi gel.’ Dedi. ‘ Otur ve biraz çay iç. Sana göstermek istediğim bir şey var.’ Jem koltukların yanına gitti ama oturmadı Tessa Tayland ve Hindistandan aldığı elbiseyi çıkardığı zaman gülümsemeden edemedi. Yaşlı görünmese de , o modern pantolon ve tişörtün içerisinde Viktorya dönemi erkeği vardı. Ve onlara özgü voltayı atmayı sürdürüyordu. ‘ Tamam.’ Dedi ‘Bana ne göstereceksin?’ Japon elbise paravanının arkasına giden Tessa soyunmaya başladı. ‘ Sürpriz. Hadi benimle konuş. Bana Lightwoodların, Fairchild’ların ve Morgensterns’lerin hikayesini anlat. Labirenteyken mesajını aldım ama senin nasıl iyileştiğini bilmiyorum‘ ‘ Şimdi mi?’ dedi Tessa onun çayı eline aldığını duyabiliyordu. ‘ Bu paravandan çıkmamı istiyor musun?’ ‘Kesinlikle.’ ‘ O zaman anlatmaya başla. ‘ *** Jem konuşmaya başladı ve İdris’deki karanlık günleri anlattı. Sebestian’ın ordusunu , Jace Herondale’in ve Clary’in , Lightwood çocuklarının Edom’a tehlikeli yolculuğunu. ‘Edom’u duymuştum.’dedi Tessa paravanın arkasından. ‘ Labrientte orası hakkında bahsediyorlardı. Bütün Gölgeavcıların yok edildiği dünya. Kayıp topraklar.’ ‘Evet.’ Dedi Jem biraz sarsılarak. Paravandan onu göremese de bacağını ve bazı yerlerini görebiliyordu ve bu da onu nefessiz bırakıyordu. ‘ Yanan kayıp topraklar. Çok –ateşli.’ Sessiz Kardeşlerin onun arzularını aldığından korkuyordu ve bir de platonik ama unutulmuş bir aşk olmaktan. Tam tersi çıkmıştı. Şimdi istemekten başka bir şey düşünemiyordu. İstemek ve daha fazlasını arzulamak. Tessa’nın kıyafetlerini çıkardığı belliydi. Tessa kot pantolununu çıkarırken Jem yere bakmıştı ama o görüntü gözünün önünden gitmiyordu. O uzun saçlar , uzun bacaklar. Onun uzun bacaklarına bayılıyordu.
  • 6. O bir çocukken de böyle mi hissediyordu? Kemanını yok ettiği zaman odasında geçen geceyi hatırlıyordu. Ve o zamanlar istemişti ve hala çok istiyordu. Geleceği düşünmeden , tereddüt etmeden Tessa’nın masumiyetini o gece yatakta alabilirdi. Eğer ying fen kutusunu devirmeselerdi. Eğer. Bu ona geri kalan anılarıda getirdi. Nasıl Tessa gittikten sonra çarşafları parçalamıştı. Belki o zamanlar hissettiği şimdi hissettiğinin sadece bir gölgesiydi. Belki o zamanlar hasta olduğu içindi , zayıf. O zamanlar ölmek üzereydi , belki bedeni bu hisleri tam olarak kavrayamıyordu. ‘ Bir Fairchild ve Herlondale.’ Dedi Tessa.’ Bunu sevdim. Fairchild’lar her zaman mantıklılardır ve Herlondale’ler ise… eh biliyorsun. ‘ Sesi komik bir şey bulmuş gibiydi. ‘ Belki kız onu durgunlaştırır. Sakın bana durgun olmaya ihtiyacı olmadığını söyleme.’ Jem Jace Hrlondale’i düşündü. O da tıpkı Will gibiydi içinde alev alan bir şeyler varmış gibi hayat dolu. ‘ Bir Herlondale tam olarak asla durgun olacağını sanmıyorum. Özellikle bu çocuk. ‘ ‘ Kız onu seviyor mu? Şu Fairchild kızı. ‘ ‘ Hiç kimseyi bu kadar aşık görmemiştim. Şey … hariç.’ Jem’i sesi Tessa paravanın arkasından çıktığı zaman kesildi. Tessa’nın giyinmesinin eden bu kadar uzun sürdüğünü şimdi anlayabiliyordu. Orkide rengi , Viktorya dönemine ait uzun korseli bir elbise giymişti. Bu elbise nişanlanacakları zaman giyebileceği türde bir elbiseydi , pamuk ve satendendi , iki parçadan oluşuyordu ve eteği kabarıktı. Ağzı açık kalmıştı ve kendine engel olamıyordu. Jm yıllar içersinde kadın kıyafetlerinin güzelliğini taktir etmişti. 50’leri ve 60’ların sert kesimli ,fabrika çıkışlı kıyafetlerinden 80 ve 90’ların kısa etekleri , botlarına kadar. Ama bu onun kızlarla gerçek anlamda , onları itici değil güzel bulduğu sıralarda tanıştığı kıyafetlerdi. Onun döneminde kızlar böyle giyinirdi. Bu Tessa’yı gördüğü zaman onu vuran aşktı , onu vuran arzu. Gözlerini bedeninden yüzüne , saçlarının yumuşak dokunuşlar gibi düştüğü yüzüne döndürdü. ‘ Beğendin mi?’ dedi ‘ Saçlarımı kendim yapmak zorunda kaldım , Sophie olmadan. ‘ Gözleri utangaç bir bakışla kaplandı. Bu onun kalbinin bir özelliğiydi , gerektiğinde en cesur , gerektiğinde en utangaç insan. ‘ Sotheby ‘den satın aldım. Gerçek bir antika , şimdilerde çok para ediyor olmalı ama bir kızken senin nasıl orkidelerden hoşlandığını söylediğini hatırlamıştım, sen gitmeden bir elbise bulamamıştım. Ama bu Anilyle boyası , tamamen doğal renklerden oluşuyor. Düşündüm ki , düşündüm ki bu bana sana hatırlatır. ‘ Tereddüt etti. ‘ Bizi hatırlatır. Seninle olmak istediğimi ve seninle olacağımı .’ ‘Tess.’ Dedi Jem kalın bir sesle. Hiç kalktığını hatırlamasa da ayaktaydı ve bir adım , ardından bir adım daha atarak ona yaklaştı. ‘ Kırk dokuz bin , iki yüz ,seksen beş.’ Tessa onun ne demek istediğini anında anladı. Jem anlayacağını biliyordu , bu kız onu kimsenin tanımadığı kadar iyi tanıyordu. ‘ Günleri mi sayıyorsun?’ ‘Kırk dokuz bin , iki yüz seksen beş gün geçti seni en son öptüğümden bu yana. ‘ dedi .’ Seni bu günlerin her anında düşündüm. Bana sevdiğim Tessa’yı hatırlatmak zorunda değilsin. Sen benim ilk ve son aşkımsın. Seni asla unutmadım. Seni düşünmediğim bir gün bile olmadı ‘ Artık ona atan nabzını görebilecek kadar yakındı. Kıvırcık saçlarının değdiği boynunu tuttu. ‘ Asla.’
  • 7. Tessa’nın gözleri yarı açıktı , boynundaki eli tuttu. Jem’in ise kanı o kadar hızlı atıyordu ki acı veriyordu. ‘ Bunu satın aldığım yerdeki satıcı , düğmelerin olmadığını , önden kanca ile açıldığını söyledi. Böylece bir kişi bile kolayca giyebilirmiş.’ İki elini de tuttu ve beline getirdi. ‘ Ya da soyabilirmiş.’ Tessa yavaşça ilk kancayı çıkararak soyunmaya başladı. Sonra diğerini . Jem ellerini olduğu yerde tutarken Tessa korsesine kadar üstünü çıkarmaya başladı. Nefesi çok hızlanmıştı , jem her hücresinde bunu hissedebiliyordu. Jem gram oynamadı çünkü oynasaydı hiçbir şekilde kendini kontrol edemeyeceğini biliyordu. Çok fazla istiyordu. Göğüslerinin avuçlarında olmasını , bacaklarının kalcasına dolanmasını , saçlarını ipek gibi sarmayı ve daha önce hiç deneyimlemediği , adını bile almadığı şeyleri yapmayı çok istiyordu. Biliyordu ki eğer oynarsa bütün bariyerler ortadan kalkacaktı. ‘ Tessa.’ Dedi. ‘ Emin misin?’ Gözleri yarı aralık , dudakları yarı aralık Tessa yüzünü ona döndürdü. ‘ O zaman emindim.’ Dedi. ‘ Şimdide eminim.’ Jem’in kontrolü kırıldı. Sessiz bir patlamaydı adeta. Onu kendine çekti ve sert bir şekilde öpmeye başladı. Tessa’nın şaşırdığını belli eden bir ses çıkarmasını duydu ama ağzını istekli bir şekilde daha da açtı. Kızın elleri onun kalçasına erişirken , daha da öpüşebilmek için parmaklarının ucunda kalkmıştı. Elleri korseyi çıkartıp atmak için uğraşırken , ayakkabılarını , çoraplarını çıkardı. Önce etek çıktı, Jem elbeseyi gülmekte olan Tessa’nın başından çıkarmaya uğraşırken , kancalar göğüs bölgesini sıkıştırıyordu. Gülerek. ‘ Dikkatli ol.’ Dedi Tessa. Tessa’da uslu durmuyor , Jem’in tişörtünü çekiştiriyordu. ‘ Bu antika.’ ‘ Teknik olarak bende öyleyim.’ Tessa güldü ve açık bir şekilde ona baktı. Jem onunla sevişmeyi daha önce düşünmüştü. Elbette düşünmüştü .Genç bir çocukken seksi düşünüyordu çünkü bu genç çocukların düşündüğü tek şeydir ve Tessa’ya aşık olunca , onunla ilgili fanteziler geliştirmişti. Tam olarak ne düşüneceğini bilmese de hayalinde hep yumuşak , soluk ten ellerinin altındaydı. Tessa bir an ondan çekildiği zaman Jem neyi yanlış yaptığını düşünmeye başladı. Ama Tessa ayak ucunda kalkarak zıpladı. ‘ Beni kaldır , Jem.’ Dedi. ‘ Beni kaldır.’ Jem anında ısındı ,onu kolları arasına alarak kaldırdı ve elbisenin son parçasınında yere düşmesine izin verdi. Tessa gülümseyerek , yarı çıplak olan Jem’e baktı. ‘ Ah, hayır.’ Dedi. ‘ Sıra sende.’ ***
  • 8. Jem adeta donunca Tesa fazla ileriye mi gittim diye düşündü. Jem uzun zamandır bedenini bir kalkan gibi kullanıyordu ve belki bu onun için biraz fazla olmuştu. Ama Jem tereddüt etse de tişörtünü çıkarıp attı. Ona baktı ve dudağını ısırdı. Tessa ona doğru geldi ve elleri bedeninin üzerinde gezdirdi , başını evet anlamında sallayınca Jem , Tessa daha ileri gitmeye karar verdi. Yutkundu. Rüzgarda dalgalanan bir yaprak gibi anılar ona gelmeye başladı. Londra’nın zemininde az kalsın seviştikleri anı hatırladı. O zaman ölmeye yakın olan o genç çocuğun bedeni zayıf ve solgundu. Bu adamın ise karın kasları belirgin ve şişkindi. Göğüsleri genişlemişti ve dar kalçalarına iniyordu. Dokunuşuna sıcaklı yayan teninde solgun rünlerin izi vardı , teni ise beyaz değildi altın koyuluğundaydı. Dişleri kasılmıştı ve arzu üzerini yıkayıp geçiyordu. Bu gerçekten oluyor muydu? Gerçekten gerçekleşiyor muydu? ‘ Jem sen çok…’ ‘ Bozulmuş mu?’ dedi ellerini kardeşliğin bıraktığı siyah işarette koyarak. ‘ İğrenç mi?’ Başını salladı. ‘ Sana kaç kere çok güzel olduğunu söylemem gerekecek. ‘ Ellerini onun boynuna koydu ve yüzüne bakmaya zorladı. Sen çok güzelsin James Carstairs. ‘ Köprüde sen geçerken insanların sana nasıl baktığını görmedin mi? Benden bile çok güzelsin. ‘ Parmaklarını karın kaslarından geçirdi Tessa. ‘ Ve beni isteyecek kadar aptalca davranıyorsan iyi kaderimi sorgulamam bile. ‘ Başını diğer tarafa çevirince Jem , Tessa onun yutkunduğunu gördü. ‘ Bütün hayatım boyunca.’ Dedi. ‘ Birisi güzellikten bahsedince gözümün önene gelen tek şey senin yüzündü , Tessa. Sen benim güzel gördüğüm tek şeysin.’ Kalbi takla attı adeta. Tessa uzun boyluydu ama Jem ondanda uzundu , bu yüzden ayaklarının ucunda kalktı ve başını ona cevirerek uzun bir öpücük verdi. Jem’in bedeni ona yaslandığında başka açlıklar yüzeye çıkıyordu. Sert ve uzun. Tesa tenini tuzunu tatmaya başladığında Jem’den garip bir ses çıktı ve birden ikisi de kendini yerde buldu. ‘ Ne oldu?’ diye sordu Tessa telaşla. ‘ Daha fazla ayakta kalamadım.’ Göğsünü sıcaklık kapladı. Tessa için birisini dizleri tutmayacak kadar öpüp okşayalı çok olmuştu. Jem hafif yükseldi. ‘Tessa.’ ‘ Hiçbir şey olmadı. ‘ dedi ‘ hiçbir şey , anladın mı?’ ‘ Beni düşürdün mü sen?’ dedi. Tessa gülümsedi . ‘ Umurunda mı?’ ‘ Değişir.’ Dedi Jem ağzını öperek. ‘ Umurumda değil. Tabii karşılığını alırsam. ‘
  • 9. Tessa kahkaha attı ve Jem’in bdeninde elini gezdirdi. ‘ Bir antika için Sotheby’in yerinde iyi paraya gidersin. Bütün parçaların el yapımı gibi.’ Gözleri açıldı ve sonra iyi bir kahkaha boğazından yükseldi. Yanakları kızarmıştı. ‘ Birisinin benimle şakalaşmasının nasıl olduğunu unutmuşum.’ Dedi. ‘ Kimse Sessiz Kardeşlerle şakalaşmıyor.’ Onun dikkatinin dağılmasını fırsat bilen Tessa kot pantolondanda kurtuldu , şimdi aralarında rahatsız edici tek bir parça kalmıştı. ‘ Artık Kardeşlikte değilsin.’ Dedi elleri göğsünden geçirerek. ‘ Ve sessiz kalırsan hayal kırıklığına uğrarım.’ Tessa üstündekilerden tamamen kurtulduğunda derin bir nefes aldı. İlk defa Jem’in kaşısında çırılçıplaktı. *** Jem hissettiklerinden dolayı ellerini kontrol edemiyordu , titriyordu. Elleri , gözleri , saçları her şeyi ile Tessa’dan başkasını hissedemez olmuştu. Kız dalgalardan yükselen bir Venüs gibiydi , sadece onun yeşil kolyesi boynunda kalmıştı. ‘ Sanırım.’ Dedi Tessa nefessiz kalmış gibi bir sesle.’ Beni öpmene ihtiyacım var.’ Jem onun çıplak omuzlarını tutarak kendine çekti. Yana çevirdik ki , ağırlığını vermeden dikkatlice onun üzerine yerleşebilsin. Tessa ağırlıktan endişe etmiyor gibiydi. Jem kıyafetlerin ne zaman çıktığını hatırlamıyordu ama şimdi sadece göğsüne değen yumuşak göğüsler , onu kupa gibi saran kalçalar vardı. Karanlık bir haykırış boğazından yükseldiğinde Jem ihtiyacının yükseklere çıktığını fark etti. ‘ Jem.’ Dedi Tessa. ‘ Lütfen , Jem.’ Jem onu tutkulu öpücüklere boğmaya başladığında , Tessa eski yumuşaklığını yitirmişti şimdi talepkardı. İstekliydi. Daha önce sadece bu kadarını yapmışlardı ve Jem’in hatırladığı da bu kadardı. Tesa onun boynunu öperken , elleriyle ilerlerken Jem sonra olacaklar hakkında endişelendi. Çünkü onu nasıl tatmin edebileceğini bilmiyordu. Sonra ne yapacağı bilmiyordu. Bacaklarını açtı , Tessa onun omuzlarını çizdi, Jem onu okşamaya başladı. Karnını , bacaklarını , göğüslerini. ‘ Benim Jem’im.’ Dedi Tessa. ‘ James Carstairs. Ke Jian Ming.’ Yüzyıllardır kimse ona doğum adıyla seslenmemişti. Bu inanılmaz bir histi. Sonra kalan kıyafetlerin nasıl çıktığını kimse bilmiyordu. Elleri okşamaya devam ederken , uzun zaman önce yitip gittiğinden korktuğu duyguların , orada olduğunu fark ediyordu. Kimse ondan bunu almamıştı. Ve bu , bu hayal ettiğinden bin kat daha iyiydi. Jem bu kız tarafından sarılmıştı. Onun kokusu , tadını alabiliyor ve ona sonsuz güvenini hissedebiliyordu. Tessa için Jem’in deneyimsiz olması hiç fark etmiyordu. ‘ Tessa ben nasıl olacağını bilmiyor – ‘ Tessa kontrolü alıp , ona elinin nerede olması , nereye gitmesini gerektiğini fısıldadı.
  • 10. Bu nazik ders hissettiği hiçbir duyguya benzemiyordu. Onun bacağını kaldırdı ve söylediği gibi , onları beline yerleştirdi. Azından kısa bir çığlık çıktı ve kendini onun içine gömdü. ‘ Tessa.’ Kendini kontrol etmek için son bir gayret göstererek , fısıldadı. ‘ Ah , Tessa . Tanrım. Tessa.’ Tessa kollarını ona sıkıca sararken bir çok kelime ağzından çıkıyordu. Artık İngilizce de değildi , ne dilde olduklarının önemi de yoktu. Nefessiz kalmıştı , gözlerinde parlak ışıklar yükseliyordu. Hiç böyle hayal etmemişti. Hiç böyle olacağını hayal bile etmemişti. Kendine geldiğinde , hala sıkı sıkı birbirlerine sarıldıklarını fark etti. Başı kızın omzuna düşmüştü. Tessa ise onun saçlarını okşarken , derin ama sık nefesler alıyordu. Onun üzerinden biraz geriledi , böylece birbirlerinin yüzlerini görebileceklerdi. Çoğu gün ışığı artık kaybolmuştu , birbirlerine alacakaranlıkta bakıyorlardı. Onun dudağını parmağı ile geçerken nabzı tekrar hızlanmaya başladı. ‘ İyi misin?’ dedi. ‘ Bu senin için – ‘ Sesi Tessa’nın gözündeki yaşları görünce kesildi. ‘ Tessa.’ Jem kendi sesindeki paniği duydu. Tessa ona titrek bir gülümseme sundu. Hiç hayal kırıklığı göstermiyordu ama bu Tessa’ydı elbette göstermeyecekti. Jem deneyimsizliğine küfretti. Onun için çok kutsal bir deneyim olmuştu ama Tessa için kötü müydü? Neyi yanlış yapmıştı? Tessa oturdu ve çay tepsinine dönerek onu göremediği bir şeyler yapmaya başladı. Alacakaranlıkta bedeni inanılmaz güzel görünüyordu. Jem onu kalbi ağzında atarak izledi. Her an ayağa kalkıp , kıyafetlerini giyecek ve ona onu sevdiğini , her zaman seveceğini ama onu o şekilde düşünmediğini söyleyecekti. Onların arasında arzunun olmadığını , sadece dostluğun olduğunu söyleyecekti. Köprüye gelmeden önce buna katlanabileceğini söylemişti kendine. Eğer Tessa sadece arkadaş kalmalarını isteyecekse , Jem buna katlanabilirdi. Hiçbir şey olmaktansa onun yanında arkadaş , dost olarak kalmayı yeğlerdi. Ama şimdi biliyordu , ruhlarını bedenlerini kalplerini paylaşmışlardı ve Jem hayatta geri adım atmayacaktı. Onun dostu olup , ona bir daha dokunamamak , Jem’i binlerce parçaya bölerdi. Cennet ateşinin verdiği acıdan daha acı bir şeydi bu. ‘Jem?’ dedi Tessa. ‘ Binlerce mil uzaklardasın bakıyorum.’ Koltuğun üzerindeki gri örtüyü kaldırıp , kendi üstüne örttü. Onun yanına oturdu ve gülümsemeye başladı. Göz yaşları kurumuştu. ‘ Eğer daha demin yaptığımız şey senin ilgini çekmemişse , ne çeker bilemiyorum.’ Ona bakakaldı. ‘ Ama daha demin ağlıyordun.’ Tessa ona şaşkın bir bakış attı. ‘ Çünkü mutluydum. Çünkü bu muhteşemdi. ‘ Kalbine dolan rahatlıkla nefes verdi. ‘ Yani her şey – her şey yolunda mı? Ben daha iyi olabilir ,biraz daha deneyimle - ’ Ne söylediğini fark edince , hemen ağzı kapattı.
  • 11. Tessa geniş bir gülümseme sundu. ‘ Ah , kesinlikle bunu tekrar deneyeceğiz. ‘ dedi. ‘ Hazır olur olmaz. ‘ ‘ Bu akşam için gitmem gereken başka yerim yok.’ Dedi. Tessa kızardı. ‘ Bedeninin hazır olması için zamana ihtiyacı var.’ ‘ Hayır.’ Dedi Jem. ‘ Zamana gerek olduğunu sanmıyorum. ‘ Tessa daha da kızardı. ‘ Eh , benim beş dakikaya ihtiyacım var ama. ‘ Tepsiden aldığını bir kağıttı Jem’e uzattığında , Jem konuşmak ya da kağıt okumak yerine onu okşamak istediğini fark etti. Yine de kağıttı açtı. ‘Sana daireyi başka adlarla tutuğumu söylediğimde şaka yapıyordum. ‘ dedi boğazını temizleyerek. Jem Queens Gate’in kontratına baktığında sahibinin adını küçük harflerle gördü. Tessa’nın adı üzerinde yazıyordu ama Tessa Gray olarak değildi. Hatta Herlondale’de değildi. Tessa Herlondale Carstairs yazıyordu. ‘ Ölümcül Savaştan sonra İdris’te Marcus’la konuştuğumda bana bir rüya gördüğünü söyledi. Marcus’un rüyalarını biliyorsun. Rüyasında sen iyileşiyordun. Ve onun rüyaları bazen gerçekleşiyordu bu yüzden kendime ümit etme hakkı verdim. Belki yıllar sürecekti , ne zaman olacağını bilmiyordum ve daha önce nişanlanmıştık. Düşündüm ki , bu akşam bizim düğün gecemiz oldu. Yani…’ Tessa dudağını ısırırken , Jem onun üstündeki örtüyle oynamaya başlamıştı. ‘ Belki de soyadını almamalıydım. Ben kanımda bir aile olduğumuzu sanmıştım.’ ‘ Tessa Herlondale Carstairs’ dedi Jem.’ Soyadımı ödünç almak konusunda hiç endişe etmemelisin çünkü o senin. ‘ Kağıttın eliden kayıp gitmesine izin verirken Tessa’yı sert bir şekilde kendine çekti. Bir zamanlar Will’in kendine hiç umudu yokken Jem onun için umut olduğunu söylemişti. Şimdi fark ediyordu ki Tessa’a onun Will’e yaptığını yapıyordu. O iyileşeceğini umut edemiyorken , Tessa onun için umut olmuştu. Asla vazgeçmemişti. ‘Mizpah , Tessa.’ Diye fısıldadı. ‘ Gerçekte Tanrı biz ayrıyken bizi kolluyordu ve ikimiz Will’den ayrı kaldığımızda bizi bir araya getirmişti. O bizi koruyor ve kolluyor. ‘ *** Birbirlerine sarılarak , Tessa’nın kıyafetini kenara iterek uyuya kaldılar. İçerisi baya karanlıktı ve orada sırada sevişerek umutlarını kutluyorlardı. Bu sefer yavaşça ve tatlı bir şekilde. Bazen Tessa ona hızlı olmasını söyle de Jem ‘ Çok tatlı , acele etmeye gelmiyor.’ Diyordu. ‘Öyle mi?’ dedi Tessa ve aşağılara inerek elleriyle bir şeyler yaptı. Jem’in bedeni buna hazırlıklı değildi , irkildi. Tessa ellerini beline doğru çekerken gülümsüyordu. Tessa bu kez onu izledi , yüzünün aldığı şekli , bedenin kıvrılmasını ve dudaklarının açılmasını. ‘Tessa – ‘
  • 12. Ve bu kez kız ses çıkarmamak için dudaklarını ısırmayı unuttu. Lanet komşular. Bir yüz yıldır sessizdi zaten. ‘Belki bu benim yapmak istediğim protestodan daha iyiydi. ‘ dedi Jem , işleri bittikten sonra yan yana yatıyorlardı. ‘ Sonra sen hile yaptın. Kabul ediyorum benden daha deneyimlisin.’ ‘Hoşuma gidiyor.’ Dedi Tessa. ‘ Sana bu işin hilelerini öğretirken çok zevk alacağım. Seninle rock roll müzik dinlemek için sabırsızlanıyorum James Carstairs. Ve senin iphone kullanmanı izlemek için. Ya da bilgisayar. Hiç uçağa bindin mi daha önce? Seninle uçağa binmek istiyorum.’ Jem hala gülüyordu. Saçları darmadağındı ama gözleri mutluluk ışıldıyordu. Uzun yıllar önceki çocuk gibi olmuştu bir anda ama bu başka Jemdi. Bu Tessa’nın yeni yeni tanımaya başladığı Jem’di. Sağlıklı , ölümlü çocuk. Ölmek üzere olan ya da Sessiz Kardeş olan çocuk değildi. Bu Jem onu bütün gücüyle sevebilirdi ve o da onu bütün gücüyle sevecekti. ‘ Uçağa binelim. ‘ dedi. ‘ Belki Los Angeles’a gideriz.’ Kız gülümsedi çünkü neden orasını istediğini biliyordu. ‘ Her şeyi yapmak için zamanımız var. ‘ dedi parmaklarıyla yüzünü okşayarak. ‘ Sonsuza kadar. ‘ Sonsuza kadar değil diye düşündü Tessa. Uzun uzun zaman . Bir yaşam boyu. Onun yaşamı. Ama onu da Will’i kaybettiği gibi bir gün kaybedecekti. Kalbi kırılacaktı , daha önce kırıldığı gibi. Ama yine kendine gelecekti çünkü Jem’in anılarıyla yaşamak , onunla olmamaktan daha iyiydi. Bunu bilecek kadar bilgiliydi. ‘ Daha önce söylediğin şey.’ Dedi Tessa. ‘ Jace’in Clary’i sevdiği kadar sadece bir kişiyi böyle gördüğünü söylemiştin. Cümleni tamamlayamamıştın. Kimdi o ?’ ‘ Sen , ben ve Will diyecektim. ‘ dedi. ‘ Ama bu kulağa garip geliyor değil mi?’ ‘ Hiç de değil.’ Dedi ona yaklaşarak. ‘ Çok doğru , tam anlamıyla ve her zaman doğru.’