SlideShare a Scribd company logo
1 of 32
Download to read offline
1
haber fabrikası


                                                                                                                        Haber Fabrikası, doğayı bir tahakküm alanı olarak gören ve bu anlayış çerçevesinde doğaya karşı suç
                                                                                                                    işleyen endüstriyel tüketim kültürü yerine, insanı doğanın bir parçası ve tüm canlıların bir içsel değeri
                                                                                                                    olduğunu savunan insan merkezli değil, ekoloji eksenli politikalardan yana taraf olduğunu deklare eder.

                                                                                                                       Haber Fabrikası, toplumsal eşitlik ilkelerini gözetir. Kültürel kodların ötekileştirdiği insanların yanında
                                                                                                                    toplumun fiziksel farklılıkları nedeniyle içine almadığı ya da toplumsal hiyerarşi gereği sokakta ve mimaride
                                                                                                                    yer bulamayan bedensel veya zihinsel engel yaşayan yurttaşların haklarını gözetir ve “acıma” kültürüne
                                                                                                                    karşı eşit yurttaşlık ilkesini savunur.

                                                                                                                       Haber Fabrikası, toplumun neredeyse tüm kesimlerince ötekileştirilen LGBTT’lerin yaşam ve eşitlik
                                                                                                                    mücadelelerini destekler. Yayımlanan içeriklerde ötekileştirici unsurların kullanılmamasına dikkat
                                                                                                                    edilmesinin yanı sıra LGBTT’lerin örgütlenme ve haberleşme haklarının iyileştirilmesi için etkin bir biçimde
   Haber Fabrikası “gayri memnunların” birbirini haberdar ettiği bir mecradır. Muhalif ve devrimci bir              çaba sarf eder.
dille gerçekleştirilmiş, haber-yorum, düşünce yazısı, deneme gibi başlıklarda okurlarıyla buluşur. Etkileşim
halinde bir okur kitlesi oluşturarak, haber alma hakkını, haberi yorumlama, yeniden üretme ve yayma                    Haber Fabrikası, endüstriyelleşmiş, birer “gösteri” etkinliği halini alan ve kitlelerin müşterileştirilmesini
hakkıyla birleştirir.                                                                                               hedefleyen spora karşı, kitlelerinin spor yapma hakkını destekler. Sporun tekçi ve dayatmacı biçimlerine
                                                                                                                    karşı alternatif arayışlara yer verir; fanatizm, holiganlık, şiddet gibi erkek-egemen sistemin spor kültürüne
   Sitede yapılan farklı kaynaklı ve çok sesli haberlerin yanında, katılımcıların kaleme aldığı fikir yazılarıyla   ‘armağan’ ettiği aşırıkları dıştalar, sporu insanın gelişiminin ve kardeşleşmesinin bir aracı olarak görür.
bir ortak duruş oluşturmak amaçlanmaktadır. Bu fikir yazılarıyla Haber Fabrikası, haberin-düşüncenin
yansıtıldığı bir yer olmaktan çıkarak, düşüncenin özgür üretimini de destekler.                                        Fabrikamız kollektif emeğin, birlikte öğrenmenin, yanlışlar yaparak doğruyu yaşamanın, ortak bir
                                                                                                                    gerçeği ve düşü paylaşmanın bacasının tüttüğü bir imecedir.
   Haber Fabrikası, sınıfsal, cinsel, etnik-politik ya da dini kimlikleri yüzünden egemen sistem tarafından
ötekileştirilen bireylerin seslerini duyurma amacını taşımaktadır. Bu meseleler ekseninde düşünce üreten,               Günümüz şartlarında medya tekellerinin elde ettiği basım-yayım-dağıtım alanları göz önüne alındığında
politika yapan, haber yapan ve yayan her türden çalışmayla kardeşleşir ve ortak çalışmalar yapma arayışına          egemen sınıf ve kimliklerin medyasıyla mücadele imkânsız olarak görülebilir. Haber Fabrikası, internet
girer.                                                                                                              alanında ortaya çıkarak sonsuz fırsat eşitsizliğine bir tepki koyar ve gönüllülük esasına dayalı destekçileri
                                                                                                                    ve yazar çevresi ile radikal özgürleşmeci içerikler üretir. 21. yüzyılda toplumsal özgürlük mücadelelerinin
    Haber Fabrikası’nda üretilen tüm haber ve fikir yazıları belli başlı ortak amaçlar içerir; devasa medya ve      bilişimle de şekilleneceğinin bilincinde olan üye ve yazarlarıyla Haber Fabrikası, hem sosyal medya
iletişim olanaklarıyla verili sistemi mutlaklaştıran ideolojik aygıtların ördüğü sette oyuklar açmak birincil       olanaklarından tamamıyla faydalanmakta, hem de gelişen multimedya olanakları ile yazılarını okunaklı ve
hedefidir. Sistemle, onun mağduru olan kitleler arasındaki açı farkını arttırmak, adaletsizliklerin teşhirini       etkileşimci bir biçime kavuşturmayı amaçlamaktadır.
sağlamak bilinciyle aydınlatma faaliyeti yürütmek hedefleri arasındadır.
                                                                                                                       Sözünü ettiğimiz ilkeler ve yönelimlerin takipçisi olacağımızı, emek, özgürlük ve barış eksenli bir
   Haber Fabrikası içerikleri gönüllülük esasıyla üretilmektedir. Gönüllü birlik ilkesiyle sorumlulukları           hattı kurmakta dostlarımızın yanı başında olacağımızı taahhüt ederiz.
paylaşır ve her eylemini okurunun, kitlesinin denetimine açar. Üretilen fikir yazıları ve yorumlarda temel
ilkeler dışında herhangi bir sansür uygulanmaz. Temel ilkeler Haber Fabrikası projesini var eden kurucu
düşüncedir.

  Haber Fabrikası, halkın çeşitli kesimlerinden farklı mücadeleci öznelerin birikimi olmaya uğraşan bir
mecradır. Katılımcılarının gönüllü özverileriyle ayakta kalır ve işlevini sürdürür. Barıştan ve demokrasiden
yana, halk odaklı bir medyacılığın gelişmesini destekler ve kendini bu alanda tanımlar.

   Haber Fabrikası, Türkiye’de var olan alternatif medya geleneklerinin yanına bir yenisini eklemeyi ve
oluşturduğu özgür ve etik perspektifle sansürcü medya anlayışlarına karşı radikal medya eleştirisi getirmeyi
amaçlamaktadır. Oto-sansür’ü sansür kadar tehlikeli bulur, üretim süreçlerinde bireyi teslim alan “korku”lara
taviz vermez.

   Haber Fabrikası, emeğin sermaye ile çelişkisinde emekten yana bir tavır sergiler. Erkek-egemen dilin
yerine barış eksenli, cinsiyetçi olmayan bir dili inşa etme uğraşındadır. İnanç ve inanmama hürriyetini
destekler, hiç kimsenin ya da topluluğun kimliği, kültürü, fiziksel özellikleri, cinsel tercihi vb. dolayısıyla
ayrımcılığa tabi tutulmasını kabul etmez, bu türden anlayışlara karşı mücadele eder.

   Haber Fabrikası, kadının ikincilliğine dayanan erkek-egemen sistemin kurguladığı cinsiyet tasarımına
karşı çıkar. Kadınlara yönelik her türden ayrımcı, baskıcı ifadeye, fiile, bilince karşı mücadele eder. Haber-
yorum ve fikir yazılarında kadına yönelik özgürleştirici olanı destekler. Politikada, sanatta, sporda, günlük
yaşamda vb. alanlarda kadının şiddete, tacize, tecavüze, ayrımcılığa uğramadığı bir iklimin yaratılması için
mücadele veren kadınlara destek olur.

   Haber Fabrikası, özgür sanatı destekler, emekten, barıştan yana tutum alan sanat üreticilerine açık bir
platform niteliği taşır. Kitle manipülâsyonuna dayanan, metalaşmış sanata karşı, özgür yaratımın yanında
saf tutar.

    2                                                                                                                                                                                                                          3
haber fabrikası                                                                       haber fabrikası




                                                                                                        Bir Mendil Niye Kanar
                        Egemen İdeoloji,
                          Dil ve Söylem
                                                                                                  46    BÜLENT YILDIZ

                     İNAN GÜNDOĞDU           6
                                                  Resmi İdeolojinin Heykeller
                                                         ve Anıtlarla İmtihanı                          Bir Mahkeme Salonunda
                       Güler Zere ve                       CEYHAN ÇILĞIN         26               48    CAN IRMAK ÖZİNANIR
              Tüm Haksızlığa Uğramış
                         Olanlar için
              SÜREYYA KARACABEY              9
                                                                                                        Nükleer Değil Güneş-
                                                  19 Aralık’ın Onuncu Yılında
                                                          BELİZ GÜÇBİLMEZ        29               49
                                                                                                        Rüzgar Hepimize Yeter
                                                                                                        CANER BİNGÖL
                           Dağın Mırıltısı
                           E. ALİ AYDIN      11
                                                  Halkını Satanların Korkusu
                                                       EREN BUĞRALILAR           31                     Linç Kültürü: İyi Faşist
                                                                                                        Yoktur Az Votka Vardır
              Şafak Yargılanamaz Baba
               EVREN BARIŞ YAVUZ             12                                                   52    ENDER ALDANMAZ

                                                     Ne Menem Bir Şeydir Bu
                  “Mapushanelere Güneş
                      Doğmuyor” yahut
                                                           “Bologna Süreci”
                                                            SERRA TORUN          33
                                                                                                        Polis, Kadın,
                       Kafka Sabahları
                    ZEYNEP ARIKANLI          14                                                   54
                                                                                                        Çalınan Yaşamlar
                                                                                                        NİDAL KAR

                                                      Kürtler Kıskaca Alınıyor
                                                                     Ya Sonra
                           Tam Zamanı,                     TAYLAN DOĞAN          36
                      Üzgünüm Kardeşim                                                                  Sevgisiz Bir Çağın
                       MAHİR BOZTEPE         17                                                         Sevgi’li Yazarı:

                                                             Hasan’la Birlikte                    56    Bilge Karasu
                                                                                                        SALİH CANOVA
                                                       Kayıplarımızı Arıyoruz
                  Nemfomanik Erkeklikle                  BURCU DEMİRBAŞ          40
                           Hesaplaşma
                        FERAY MACİT          19                                                         İbrahim’in Yan Şapkası
                                                                                                        İbrahim’in Puşisi
                                                                  Hacı Oruç
                                                       Bir Ramazan Hikayesi
                                                                                                  58    ENGİN YILDIZ
                  12-28-19 ya da Egemenin
                   Haklı ama Her Nedense
                                                      UTKU DENİZ SİRKECİ         43                                                        Haber Fabrikası’nın yayın organıdır.
                                                                                                                                               Ağustos 2011 Yıl: 1/ Sayı: 0

                  Buruk Sevincinin Şifresi
                        BARIŞ YILDIRIM       21                                                   60    Panzehir
                                                                                                        YILMAZ ANGAY
                                                                                                                                                       Moderatör:
                                                                                                                                                    Evren Barış Yavuz
                                                     Mezopotamya’dan Doğan
                                                                     Güneş                                                                              Yayın Kurulu:
                                                       FIRAT CAN KALYON          44                                                    E. Ali Aydın - İnan Gündoğdu - Mahir Boztepe
                                                                                                                                               Serra Torun - Zeynep Arıkanlı
                  Bir Ölüm Nefes Alırken                                                                Ölüm ile
                         EYLEM AKBAŞ         24                                                   61
                                                                                                        Oyun Arasında
                                                                                                        HÜSEYİN KETE
                                                                                                                                                 Tasarım: Burcu Demirbaş
                                                                                                                                               Logo Tasarımı: Mahir Boztepe
                                                                                                                                   Yayına Hazırlayanlar: Burcu Demirbaş - İnan Gündoğdu


    4                                                                                                                                                                                 5
haber fabrikası                                                                                                                               haber fabrikası


                                                                                                                                              süreci şu düzeni izler: Toplumsal ilişkiler üretilir (kökü          getirebilir ve aynı dilsel cemaat içinde kesişebilir. Bu da
                                                                                                                                              altyapıdadır); bu ilişkide dilsel iletişim ve etkileşim üretilir;   gösterge ‘sınıf mücadelesinin bir arenası’ haline gelir,
                                                                                                                                              etkileşim içinde söz edimi biçimleri üretilir; son olarak,          demektir.(…) Voloşinov’un çalışmaları böylece bizlere
                                                                                                                                              üretim süreci dil biçimlerinin değişiminde yansımasını              yeni bir ideoloji tanımı kazandırmış olur: Karşıt toplumsal
                                           Egemen İdeoloji, Dil ve Söylem                                                                     bulur.”                                                             çıkarların gösterge düzeyindeki mücadelesi.”
                                                                                                              İnan GÜNDOĞDU                      Dil kuramında anlam, birincil derecede                              Voloşinov’un dil ve gösterge üzerinden
                                                                                                                                              önemlidir. Sözcüğün tek başına yansız olduğunu,                     tanımladığı    ideoloji  kavramının    yanlış
                                                                                                                                              ona yüklenen anlam ile varlık kazandığını söyleyen                  anlaşılmaması için birkaç telkinde bulunmak
                                                                                                                                              Voloşinov, sözcüğün anlamının da içinde yer aldığı                  gerekebilir:
                                                                                                                                              bağlama bağlı olduğunu ve bu bağlamın arkasında
                                                                                                                                              da toplumsal sınıfların parçalanmışlığının olduğunu                    1- Dil ile ideoloji arasındaki ezen-ezilen çatışması;
                                                                                                                                              dile getirir.                                                       insanlığın başındaki belaların bütününü “dilsizliğe”
                                                                                                                                                                                                                  ve/veya “egemen dil”in ezilenlerin kullandıkları
                                                                                                                                                 “İnsan davranışındaki ideolojik iletişim konusunda               dilin içinde yer ettiği alana hapsederek bütün
                                                                                                                                              her dönemin ve her toplumsal grubun kendine özgü bir                kötülüklerin baş müsebbibi olduğu anlamına
                                                                                                                                              söylem biçimleri repertuarı dün vardı bugün de var.”                gelmediği;

                                                                                                                                                Voloşinov’un kuramında dilin alanı, sınıf                            2- Dilin içinde söylemle beraber anlamlanan
                                                                                                                                              mücadelesinin de sürdüğü bir alan haline gelmiştir.                 göstergelerin    ‘egemen     dil   ve     söylem’den
                                                                                                                                                                                                                  arındırılmasının, elekten geçirilmesinin dilin
                                                                                                                                                 İdeoloji, Marx, Engels, Lukacs, Gramsci, Althusser               topyekün ortadan kaldırılıp yerine bir başka “üst-dil”
                                                                                                                                              gibi birçok düşünürün üzerinde kafa yorduğu ve her                  mevhumunun yerleştirilmesi anlamına gelmediği.
                                                                                                                                              birinin elinde farklı anlamlar kazanmış bir kavramdır.
                                                                                                                                              Sovyet düşünür Voloşinov’un elindeyse ideoloji,                        Kelimeler, “egemen ideoloji”nin içinde yerleştiği
                                                                                                                                              göstergelerden bağımsız düşünülemeyecek bir                         söylem evrenini açık eder. Yaşamı görme ve
                                                                                                                                              kavram halini almıştır. Çünkü, ona göre “bilincin                   gösterme gibi ikili bir işleve sahip olan kelimelerin,
                                                                                                                                              mantığı, ideolojik iletişimin, bir toplumsal grubun                 kullanım alanlarında işaret ettiği söylemlere göre
                                                                                                                                              göstergesel etkileşiminin mantığıdır. Bilinci, göstergesel,         düzenlenmesi, ayrıştırılması gerekir. Egemen
                                                                                                                                              ideolojik içeriğinden yoksun bıraktığımızda geriye                  ideolojinin ve dilinin her alana sirayet
    “İdeoloji, belli insan özneleri arasında, dilin belirli     kurulumunda yer alan dilin ve ideolojinin
                                                                                                                                              kesinlikle hiçbir şey kalmaz”.                                      edebileceğini, ettiğini kabul ediyorsak, steril ve
etkiler yaratmak amacıyla fiilen nasıl kullanıldığıyla ilgili   öneminden bahseder.
                                                                                                                                                                                                                  korunaklı bir alanda yaşamayan ezilenlerin ve
bir şeydir. Bir önermenin ideolojik olup olmadığına, söz                                                                                         Terry Eagleton, İdeoloji adlı çalışmasında
                                                                   “Sözcükler her zaman davranış ya da ideolojiden                                                                                                onların dilinin de egemen paradigmadan nasibini
konusu önermeyi söylemsel bağlamından kopartılmış                                                                                             Voloşinov’un kuramından bahsederken şunları dile
                                                                türeyen içerik ve anlamla doludur.”                                                                                                               alabileceğini, aldığını kabul etmek gerekir. Bu
bir halde inceleyerek karar veremezsiniz; tıpkı herhangi                                                                                      getirir:                                                            anlamda, ezilenlerin kullandığı dilin erkek-
bir yazının edebî eser olup olmadığına aynı yöntemle                Voloşinov, dil ve ideoloji arasındaki ilişkiyi
                                                                                                                                                  “İdeoloji göstergeden kopartılmadığı gibi gösterge              egemen ideolojiden ve dilden ayrıştırılması
karar veremeyeceğiniz gibi. İdeoloji, bir ifadenin içerdiği     anlamak için “etkileşim” kavramını devreye
                                                                                                                                              de somut, toplumsal ilişki biçimlerinden tecrit edilemez.           gerekir.
dilsel özelliklerden çok, kimin kime hangi amaçlarla ne         sokar.       Sadece “etkileşim”in olduğu yerde
söylediğiyle ilgili bir meseledir.” Terry Eagleton                                                                                            Gösterge yalnız ca bunlar içinde ‘yaşar’; buna karşılık                Egemen dil, hâkim bir formül üretmek için
                                                                göstergenin olabileceğini dillendirir. Gösterge,
                                                                                                                                              bu ilişki biçimlerinin de toplumsal yaşamın maddi temeli            kategorileştirme işlemini gerçekleştirir ve cinsiyet,
   Egemen’in Gizli Çekiciliği1 başlıklı yazıda “başka           anlamdan ve bu anlamın oluştuğu bağlamdan
                                                                                                                                              ile ilişkilendirilmesi gerekir. Gösterge ve onun toplumsal          sınıf, ırk gibi parametreler üzerinden tahakküm
bir dünya yaratmak isteyenlerin” kullandıkları dilin            ayrılması mümkün olmayan bir dolaşım ağının
                                                                                                                                              konumu ayrılamaz derecede birbirine karışıp kaynaşır                kurarken dil ile bunu destekler. Örneğin, cinsiyet
“egemen dil” ile girdiği ilişkiyi genel hatlarıyla              içinde yer alır Voloşinov’a göre. Bireyler arasındaki
                                                                                                                                              ve bu konum, bir konuşmanın yapısının ve biçimini                   kategorizasyonu bunlardan biridir. Egemen
özetlemeye çalışmıştım. Bu yazıda da dilin, “ideoloji,          iletişimin maddileşmesi göstergenin varlığına işaret
                                                                                                                                              içeriden belirler. Demek ki burada, ideolojiyi sadece               ideoloji, dilde cinsiyet kategorizasyonunu “aktif”
dil ve söylem” bağlamında “egemen ideoloji”nin                  eder: “Dil tam burada, somut dilsel iletişimde hayat
                                                                                                                                              ekonomik ‘altyapı’nın ‘yansımasına’ indirgemeyen, söz               ve “pasif” olarak bölmeyle gerçekleştirir. Egemen
ataerkil dil evreninde yer alan cinsiyetçi/ayrımcı              kazanır ve tarihsel olarak evrimleşir.”
                                                                                                                                              konusu sözcüğün maddiliğine ve yakalandığı söylemsel                ideolojinin kurduğu cinsiyet modelleri günlük
kullanımlarını ve cinsiyetçiliğini açmaya çalışacağım.             Kuramını diyalektik-materyalist felsefenin                                 bağlamlara gerçek hakkını veren materyalist bir ideoloji            hayatta; örneğin erkekleri rasyonellik, güçlülük,
                                                                üzerine kuran Voloşinov’a göre ekonomi ne kadar                               kuramının genel hatlarıyla karşı karşıyayız.(…) Dil                 sertlik, başarı, netlik vb. özelliklerle tanımlarken,
   Voloşinov, Marksizm ve Dil Felsefesi adlı
                                                                gerçekse ideoloji de o kadar gerçektir. İdeolojinin                           ve ideoloji Voloşinov’a göre bir anlamda özdeş olsa bile            kadınları duygusallık, zayıflık, yumuşaklık,
çalışmasında, Marksist bir çözümlemeyle bireyin
                                                                maddileştiği bir alan olan “dilin gerçek üretim                               bir diğer anlamda özdeş olamaz; çünkü çatışan ideolojik             muğlaklık, kararsızlık, diğerkâmlık vb. özellikleri
toplumsal olduğunu ve bu yüzden bilincinin
                                                                                                                                              konumlar kendilerini aynı ulusal dil içerisinde dile                ile tanımlar ve kategorileştirir.
de toplumsal olduğunu dile getirerek bireyin
                                                                1 Egemenin Gizli Çekiciliği; http://www.haberfabrikasi.org/s/archives/13322

                                                                                                     Egemen İdeoloji, Dil ve Söylem           Egemen İdeoloji, Dil ve Söylem
     6                                                                                                                                                                                                                                                                  7
haber fabrikası                                                                                                               haber fabrikası


   Çük Kardeşliği‘2nde “hegemonik erkeklik”                       maddileşmesi sonucunda oluşan gösterge, toplumsal
kurulumunun farklı şekillerde tezahür edişinden                   ilişki biçimlerinden tecrit edilemediği gibi ideoloji de
bahsetmiştim. Erkeklik hallerinin sınıfsal, kültürel,             göstergeden bağımsız düşünülemez.
ekonomik, siyasal olarak değişkenlik gösterdiğini;
örneğin alt sınıflara kaba kuvvet üzerinden                          İdeolojinin maddileştiği bir alan olan dilin,
                                                                  söylemden kopartılarak incelenmesi mümkün
şekillenen bir erkeklik, “delikanlılık”, “harbilik”
anlatısı sunduğunu söyleyebiliriz. Hatta alt sınıfa               olmadığı için iç içe girdiği “egemen ideoloji”nin                                                        Güler Zere ve
                                                                  cinsiyetçi/ayrımcı dilinden ayrıştırılması gerekir.
ait erkekler, üst sınıfa ait olan erkekleri yumuşak,
feminen, kadınsı, muhallebi çocuğu vb. bularak                    Aksi halde ezilenlerin mücadelesi, egemene                                         Tüm Haksızlığa Uğramış Olanlar İçin
kendi erkekliklerinden ayırırlar. Üst sınıfların                  karşı yürütülen bir mücadele olmak ile “egemen                                                                                                  Süreyya KARACABEY
erkeklikleri ise, kaba kuvvet dışında, başarı, para,              ideoloji”ye eklemlenme arasında gidip gelen
kariyer, iş, güç vb. özellikler üzerinden kurulur.                sakıncalı bir sarkaç olmaya mahkûm olacaktır.

   Erkeklik     ritüelleri    “hegemonik      erkeklik”
tarafından belirlenmiştir ve bir grubun, topluluğun
içinde bulunduğu -siyasal, kültürel, ekonomik
ve sınıfsal parametrelerden bağımsız olmamak
koşuluyla- ruha uygun şekilde hareket etmesi
beklenir. Bu ruha aykırı olanlar kadınsılıkla -özellikle
kadınsılaştırarak-      “kılıbıklık”,  “yumuşaklık”,
“ibnelik”      vb.      tanımlamalarla      suçlanarak
cinsiyetçiliğe ve ayrımcılığa maruz kalırlar. Örneğin,
erkek-egemen söylem içinde “sıfat” önemli
göstergelerden biridir. Sıfat, varlığı nitelemeye ve
belirtmeye yaradığı için söylemin gideceği yolu
belirler. Kullandığınız sıfat, nitelenen kavramın
özelliğini değiştirir, bu yüzden dili kullananın
neden birini değil de diğerini seçtiği onun
ideolojisini açık eder.

   Dilin içindeki “egemen ideoloji”nin cinsiyetçi
kullanımı, sadece dilbilgisi kurallarında değil, aynı
                                                                                                                                 Onunla benim aramda ne vardı, bilmiyorum? Ben           Ölüm oruçları sonunda gerçekleştirilen “hayata
zamanda kelimelerde, deyimlerde, atasözlerinde
                                                                                                                              güvenli bir hayat sürerken, o hayatını adadığı bir      dönüş“ operasyonları sonrasında, onları           ölü
farklı biçimlerde ortaya çıkmıştır. Dildeki cinsiyetçi
                                                                                                                              dava yüzünden hapse düşmüştü, hayatını bir davaya       sevicilikle suçlayan Alatlı’yı bu yüzden hiç
ideoloji üzerine yapılmış olan araştırmalarda aynı
                                                                                                                              adayanlara, aynı düşüncede olmasam da hep saygı         bağışlamadım. Ölmenin dışında hiçbir yol
dil ailesine mensup dillerin tıpkı diğer açılardan
                                                                                                                              duydum, haklarında konuşurken dikkatli olmaya           bırakılmamış insanlara, sadece bir örgütün
olduğu gibi cinsiyetçilik açısından da benzerlikler
                                                                                                                              çalıştım çünkü bizim konuştuğumuz yerden hep çok        piyonu olarak bakılmasında, korkunç bir
taşıdığı saptanmıştır. Hint-Avrupa dil ailesine
                                                                                                                              uzaktaydılar, kendini başkaları için feda etmenin       aşmışlık ve değmezlik duygusu dışında hiçbir
mensup olan bütün diller (birkaç örnek dışında,
                                                                                                                              gücüne sahiptiler, kendinden vazgeçmenin gücüne.        şey görmedim. Kendi hayatında en ufak risk
İngilizce gibi) dilbilgisel açıdan, Ural-Altay dil ailesi
                                                                                                                                                                                      almamış olanların, onlar hakkında konuşma hakkı
ise, kelimeler, deyimler ve atasözleri açısından                                                                                 Yakıcı bir sınırda hayatlarını sınayanlar            olmadığını düşünüyorum. Bizim adımıza cesaret
cinsiyetçilik içermektedir.                                                                                                   karşısında ahkam kesemeyeceğimi bilecek kadar           gösterenlerin, kendilerini ateşe atanların karşısında
                                                                                                                              anlardım onları, genç ömürlerini verdikleri şeye        utançla boğazımız düğümleneceği yerde, serinkanlı
   Voloşinov, sözcüklerin tek başına yansız                                                                                   kimi zaman öfkelensem de onlara öfkelenmek              bir biçimde “değmez” eleştirisi yapılmasını aklın
olduklarını, ona yüklenen anlam ile varlık                                                                                    aklıma bile gelmezdi hiçbir zaman. Korkak bir           olmasa da vicdanın sustuğu yer olarak okuyorum.
kazandığını ve bu anlamın da içinde yer aldığı                                                                                ikiyüzlülükle bezenmiş hayatların ortasından çıkıp,     Buna karar verecek olan biz değiliz, hiç risk almamış
bağlama bağlı olduğunu ve bu bağlamın arkasında                                                                               bizi utandırarak, canımızı yakarak, kollektif bir iyi   olanlar, şiddete doğrudan maruz kalmayanlar,
da toplumsal sınıfların parçalanmışlığının olduğunu                                                                           için savaşarak ve ölerek yaşayanlara söz söylemenin     kalpsiz bir gerçekçiliğin ortasında yaşayıp hiç
söylemişti. Bireyler arasında “etkileşim” ile iletişimin                                                                      en azından güvenli bir hayatı her şeyin üzerine         bilmedikleri hayatları yargılayanlar, buna karar
                                                                                                                              koyanların hiç hakkı olmadığını düşündüm.               veremezler.
2 Çük Kardeşliği; http://www.haberfabrikasi.org/s/archives/9662

                                                                                             Egemen İdeoloji, Dil ve Söylem   Güler Zere ve Tüm Haksızlığa Uğrayanlar İçin
      8                                                                                                                                                                                                                               9
haber fabrikası                                                                                                    haber fabrikası


   Güler Zere ile benim aramda ne vardı bilmiyorum,        Her şeyi aşmış, uzlaşmış halimize politik bir eda
onun ölümü karşısında sadece insanlığımdan              vererek üstelik, ölümler hakkında konuşuyoruz. Ve
utanıyorum. Sanıyorum ki onu göre göre ölüme            onları tıpkı astıktan sonra kurşunlayanlar ya da
götüren koşulların ben de bir parçasıyım, onu           işkence edenler gibi bir kez daha öldürüyoruz.
ve başka tutukluları ölüm halinde içeride tutan                                                                                                                                             Dağın Mırıltısı
düzene yeterince güçlü bir ses çıkarmadığım için,          Güler Zere, ondan korkanlar tarafından öldürüldü;
                                                        Zere onları korkutacak güce sahipti, iyileşmesine bile                                                                                                 E. Ali AYDIN
elimden bir şey gelmediğine kendimi inandırdığım
için, sadece ölümüne yandığım için.                     izin vermediklerine göre, vaktinde en temel insani
                                                        hakkını kullanmasına izin vermediklerine göre,
   Onunla benim aramda ne vardı bilmiyorum,             ölesiye korkuyorlardı ondan. Demek ki hepimizden
otuz yedi yaşındaydı, benden gençti ama kısa            daha kuvvetliydi.
ömrünü benim gibi geçirmedi. İçerideydi, hastaydı
ve yaşamasına izin verilmedi. Onun hayatından               Ne vardı, onunla benim aramda bilmiyorum.
korkanlar bizim hayatımızdan korkmuyorlar,              Sadece bütün ölümleri aniden anlamsızlaştırdığını
demek ki onun yaşaması bizimkinden daha                 biliyorum ve en zayıf göründüğü noktada bile onun
önemliydi.                                              hepimizden çok güçlü olduğunu biliyorum.

   Gençken, daha gençken özgürlük duygusunu her
şeyin üstüne koyduğumu hatırlıyorum, şimdi öyle
düşünmüyorum, adalet duygusunun olmadığı yerde
özgürlüğün hiçbir anlamı olmadığını biliyorum. Bu
ülkede, hatta dünyada adalet duygumuz sürekli
incitiliyor ve bununla aldığımız nefes sürekli
zehirli. İnsanları içeri attıkları yetmiyor, en temel
insani haklarına el koyuyorlar; aralıksız, aralıksız                                                                  Binlerce insanın ahı düştü soğuk zemine.            zaman. Susulan, hakkında iki laf edilmeyen olaylar,
öldürüyorlar ve insanlara, astıktan sonra bir de                                                                   Dünyanın seyri içinde ve bir ülke serüveninde          söz konusu edilmesi halinde derin bir iç çekişle
                                                                                                                   kısa bir dönem olsa da, zulüm mecrasında               geçiştirilen durumlar; düğümü çözüldüğünde
işkence eden ortaçağ papazlarına benziyorlar.
                                                                                                                   maharetini kanıtladı devlet sarkacımız…                ezber edilenin göçeceği memleket meseleleridir.
   Güler Zere’yi astıktan sonra bir de işkenceyle
                                                                                                                                                                          Öyle ya, savunmasız insanların öldürüldüğü bir
                                                                                                                      Metin Göktepe adına aşinalığım, zulmü               ülkede, bunun hesabı da sorulmuyorsa üstelik;
ölümünü ikizlediler. Bunu nasıl sindireceğiz,                                                                      zihnimde bir yere yerleştirmeye çalıştığım             daha büyük memleket meselesi yoktur. Memleket
kendimize nasıl insan diyeceğiz, bilmiyorum.                                                                       dönemden.        Metin’in       öldürülen      diğer   meselesi dediğinin vasfı da rakı masasında meze
Onun sayesinde hasta tutuklulardan haberimiz                                                                       gazetecilerden farkını da, çok sonra keşfettim         olmak olunca…
olmuştu, hapisanelerde süren zulümler bileşkesine                                                                  (konumuz o değil). Adının geçtiği ortamlarda,
bir iki gazete bizi tanık etmişti. Ve biz hala bu                                                                  devlet adıyla kafiyeli nice küfürlerin savrulduğuna       Yıllardır tekrar edilen, binlerce insanın hep bir
                                                                                                                   da; birkaç insanın başkaları adına utanacak kadar      ağızdan susuşu aslında. Bunları yaşamış olmaktan,
bilgiyle yaşayabiliyoruz, hiçbir şey yapmadan,
                                                                                                                   sevdiği ülkesine sustuğuna da tanıklık ettim.          tüm bunların bir yerinden kendine değmiş
sadece üzülerek, birkaç sözle duruma ortak olarak,                                                                 İnsanların zulme bu kadar teşne olmasına hayret        olmasından öfke duyan insanların mırıltısı…
vicdanımızı susturarak.                                                                                            etmeyi bıraktım. Sonra sonra, alışmaya başladığım
                                                                                                                   suskunluklar oldu, çokça. Elleriyle insanın içini        Sus Göçü
   Onunla benim aramda ne vardı, gerçekten                                                                         yoklayan ölülerin hatıralarıyla halvet oldum.
bilmiyorum ama tanık olduklarımız yüzümüze                                                                                                                                   Şimdilerde tutulan günlükler okundukça,
                                                                                                                   Tutanağa geçirilen adının yanında birçok bahane
yapıştı diye aynadan korkuyorum. Biz rahat uykulara                                                                                                                       zulmün kendisiyle bile temizlenemeyen lekesi
                                                                                                                   sıralanan genç cesetlerimiz oldu. Komünist, Kürt,
                                                                                                                                                                          gizlenir olmaktan çıktıkça; insanlar sadece
soyunurken üstelik bizim adımıza acı çekenleri                                                                     Türk ya da sadece aşık, birçok insanın ölümüyle
                                                                                                                                                                          yaşadıklarıyla değil, tanık olduklarıyla da kurmaya
düşünüyorum ve bu kadar zulme susmanın                                                                             doldurduğu günler sıradanlaştı.
                                                                                                                                                                          başladıkça hayatın saatini, sesleri de o derece
zalimle işbirliği olduğunu düşünüyorum. Her                                                                                                                               duyulur oluyor. En son Hrant Dink’i kaptırdığımız
                                                                                                                      Metin’in öldüğü tarihi de, ömrümün takvimiyle
şeyi aştık, kendini feda etmeyi edebiyatın konusu                                                                  tuttum dimağımda. Öldüğü sıralar, ilk kez güzel        zulmün sesini bastırmaya yetecek kadar olmasa
yaptık, kendini ateşe atanları siyaseten yargıladık                                                                bir kızın elini tuttum; kötü şiirler yazdım. O         da, henüz… İnsanlar konuşmaya ve dinlemeye
ama ölen Güler Zere’ler, biz değiliz. Onun                                                                         öldükten yaklaşık 5 sene sonra dedem öldü. O 5         başladı. Öyle, susuşlarımız biraz da ondandı.
yaşadıkları bizim sokaklarımızdan bile geçmiyor,                                                                   senede, Kürt ellerinde belki de Metin’in binlerce      Hayır, dinleyen olmayınca da konuşmanın bir
oturduğumuz kafelere uğramıyor onların hayatı,                                                                     çağdaşının öldüğünü de, sonradan öğrendim.             yararı vardır elbette. Sürekli tekrarladığımız için,
                                                                                                                                                                          hatırlamakta zorlanmayacağız kim bilir?!
biz sadece konuşuyoruz bize radikal başka hayatlar
                                                                                                                      Dağın Mırıltısı
hakkında.
                                                                                                                      İnsanları tanımlayan söyledikleri değildir çoğu
                                                                    Güler Zere ve Tüm Haksızlığa Uğrayanlar İçin   Dağın Mırıltısı
   10                                                                                                                                                                                                                    11
haber fabrikası                                                                                                       haber fabrikası


                                                                                                                      buldun. Haritan vardı, bozdun. Korku kokuyor,
                                                                                                                      umursamadın. Uyandın sabahlar yaptın, Ekmekleri
                                                                                                                      küfle yedin, suları bulanık içtin, taşlara uzandın…
                                                                                                                      İrade diye anacağız bunu. İrade! Kendinden
                                                    Şafak Yargılanamaz Baba                                           başlayarak dağıttığın köle pazarlarını aklında tut.

                                                                                                                         İrade göstermek; Milyonlarca ses boğarken
                                                                                                                      özgürlüğün çıtırtısını, ezbersizce bağırmaktır.
                                                                                           Evren Barış YAVUZ          Silahları, holdingleri, haramileri, gölgesiyle dahi
                                                                                                                      ürküye sevk eden bir rehberin gözetici harfleriyle
                                                                                                                      gitmek çekip… Çekip kendini zincirden gitmek!
                                                                                                                      Gitmek kendinin de uzağına gitmek. Taşların,
                                                                                                                      suların ve duaların hükmünde iman etmek kederle
                                                                                                                      anlattığın bir tarihe…

                                                                                                                         İşte babamın teni öyle inceciktir ben bunları
                                                                                                                      yazarken. Mayıs’ın kan günlerinden birinde onu
                                                                                                                      toprağa verdik. Saçların taradık, binlerce kardeşi
                                                                                                                      gibi sessizlik içinde gömdük onu etimize.

                                                                                                                         Sızılar dururum kaç yıl oldu. İniler dururum
                                                                                                                      bin yıl oldu. Kaç ölüm gördüm, kaç dirimle midem
                                                                                                                      bulandı.

                                                                                                                         Babamdır. ‘bir sarışın kelime’ olup dağılmış bir
                                                                                                                      orduyu toplamak için heves etmiştir.

                                                                                                                         Onu bize ölmeye bıraktılar.

                                                                                                                         Biz ölümle erken tanıştık ben el kadardım. El
                                                                                                                      kadarım,     hala babamın elleri kadar… Alnımı
                                                                                                                      sıvazlayan elleri kadarım. ‘Haydi, yüzünü yıka’
   Nabzını sıkı tut. O senin zamanı ölçtüğün şeydir.          Oysa her şey kötü gitmiştir. Ekmek küflenmiştir.        derken omzumdan tutan elleri kadarım. ‘Bu defa iyi
                                                           Sökülmüştür en sevdiği gömleği. Rüzgârı üzerine            gidecek’ derken göğsümde kalmış kırıntıyı toplayan
   Tenini sıkı tut. O senin ülkendir.                      alınmıştır. Pencereden bir kumru ona uzun bakmıştır.       elleri kadarım.
                                                           Öyle uzun bakmıştır ki hıçkıra hıçkıra ağlamıştır.
   Çorba kokularını sıkı tut. O senin kentlerden                                                                         Sıkı tutuyorum her bir harfi bu hayat denen
aldığın yaşama bilgisidir.                                    Yani kötü gitmiştir her şey. Mektupların üzeri          öğretmenin bize bıraktığı. Sıkıca tutuyorum,
                                                           çizilmiştir, telefonları açmamıştır soluk soluğa           ölmüyorum,      ölmesine     izin    vermiyorum
   “Ölenlerimizin öcünü alacağız” kırk yıl önceden
                                                           aradıklarımız, rehine bir eşya bırakmışsındır.             kardeşlerimin. Ölünce birimiz deliriyorum koşup
bir Bolşevik baskı afişte yazıyor. Kırk yıllık acı,
                                                           Sahafta kitaplarını satmışsındır üç paraya, üzerine        mezarlara bakıyorum, inanmamak için! ‘Yok hayır
ceketlerin ceplerinde öldürülmüş çocuk fotoğrafları.
                                                           tarih attığın kitapları… Kitapların kokusu burnunu         ölmedi’ demek için!
   On yedi yaşımız olsun. Olsun bir teşhir                 yakmaktadır. Daha söyletme işte! İyi gitmemiştir.
                                                           Kalbin ağırdır, kanın bulanık, etin ağrılıdır.                Sıkıca tutuyorum hayatın saçlarından.
masasında okunaksız el yazıları, kötü matbaa işi
dergiler, patikler, kuş resimleri, daktilolar, kitaplar…                                                                 Şafak yargılanamaz! Sen bağırıyorsun bize 28
                                                              İşkenceden yeni gelmiştir birimiz. Alnını
Teşhir masasının arkasında esmer çocukları halkın…                                                                    yıldır…
                                                           öperiz, alın yazısına dudak izleri bırakırız. Birimiz
Esmer, dağınık saç, kırık lisan, ceplerinde azıcık para.
                                                           çay getirir, birimiz mendil çıkartır, birimiz ant içer!
Halkın uzun ayazından esmerleşmiş çocukların                                                                             Şafak     yargılanamaz…        Kuşlar,     kadınlar,
                                                           Yürürken gözlerimiz büyür. Kumruların gözleri
dağıttığı masanın teşhirinden kalkan yumruklar.                                                                       devrimciler, çocuklar, çiçekler, sessiz harfler, somun
                                                           büyür!
Telsizler telaşlı, polisMuh(a)biri medyası telaşlı,                                                                   ekmekler, kitaplar, bir dostuna sıkıca sarılanlar, aşık
camlar telaşlı, çay bardakları ise sakin. Masa dağıldı.       Bir ömrüm var. Bir ömrüm boyunca kırdığım               olanlar, sürgüne gidenler, bardakta karanfiller…
Yüzde eşkâl dağıldı. Saçlar dağıldı.                       erik dalları, ömrüm boyunca öptüğüm dağ perileri,          Yargılanmaz!
                                                           ömrümden uzun yollar, valizler, ajandalar… Bir
   İrade. Elleri cebinde sokaklarda yürüyen,                                                                             Hayat bize bir yanıt verecektir!
                                                           ömrüm var bir yerlerde çınlayıp duran sesler
dostlarının kapılarını tek tek çalan, ayazda kazaklar
                                                           arasında, kalabalık bir isyanın içinde dinlenir.
ören, yazda soğuk sulardan söz eden, zindandaki
sevgilisinin fotoğrafını kalbine sıkıca bastıran…             Oysa     kötü    gitmişti.    Kalbini     yokladın,
İrade.
                                                                                            Şafak Yargılanamaz Baba   Şafak Yargılanamaz Baba
   12                                                                                                                                                                           13
haber fabrikası                                                                                                                        haber fabrikası


                                                                                                                                       sanırım eylem olmuş. Benim boynumda puşi vardı.            yanan çocuk benim arkadaşımın çocuğuydu. Ben bu
                                                                                                                                       Ben otobüs durağına giderken önümde bir araba              şahıslarla yüzyüze geldim. Bu yüzden tanıyorum.”
                                                                                                                                       durdu. Arabada 1 veya 2 kişi vardı. Dur dediler. Polis
                                                                                                                                       olduklarını söylediklerini hatırlamıyorum. Kanalın             Gereği düşünülür: “Sanık Cihan Kırmızıgül’ün
                           “Mapushanelere Güneş Doğmuyor”                                                                              içine yatırdılar. […] Ben kesinlikle kaçmadım. Beni
                                                                                                                                       kovalayıp yakalamadılar. Ben onların söylediklerini
                                                                                                                                                                                                  üzerine atılı suçun yaptırımı olan sevk maddelerinin
                                                                                                                                                                                                  alt ve üst sınırlarına, suç ve tutuklama tarihine nazaran
                                     yahut Kafka Sabahları                                                                             yerine getirdim. Elinde silah vardı. Beni yere yatırdı
                                                                                                                                       ve ellerimi kelepçelediler. Kafama silah dipçiğiyle
                                                                                                                                                                                                  kaçma şüphesi devam ettiğinden atılı suçun CMK.
                                                                                                                                                                                                  100/3 maddesinde yazılı suçlardan olması, kuvvetli
                                                                                                     Zeynep ARIKANLI                   vurdular.”                                                 suç şüphesini gösteren olgu kriterinin mevcut
                                                                                                                                                                                                  dosyada devam etmesi, delilleri karartma ihtimalinin
                                                                                                                                          Anlaşılmıştır!                                          bulunması bu nedenle korunma tedbirlerinin de
                                                                                                                                                                                                  uygulanması yeterli olmayacağından tutuklama
                                                                                                                                           “Gizli tanığın” ifadelerinin ve “hukukî delillerin”    sebepleri         kalkmadığından         TUTUKLULUK
   Joseph K.,1 bilmediği bir suçun zanlısı olarak        sonradan Aslen Adıyaman Merkez nüfusuna kayırlı,
                                                                                                                                       de harmanlamasıyla “hüküm” verilir: “Şüpheli               HALİNİN DEVAMINA…”
yargılandığı davada kendisini “ben masumum               Abulvahap-Asiye oğlu, Adıyaman 1988 doğumlu
                                                                                                                                       Cihan Kırmızıgül’ün […] PKK terör örgütü adına
hâkim bey” sözleriyle savunduğunda hâkim sorar:          […] Cihan Kırmızıgül’ün yakalandığı;                                                                                                         Suçun önce tanımlandığı, sonra isnat edildiği,
                                                                                                                                       eylem yapmak amacıyla Molotof kokteyli saldırıda
“Peki, hangi suçtan masumsunuz?”                                                                                                                                                                  suçlanacak kişinin bulunduğu bu 2010/2011 model
                                                             Şüphelinin polis tarafından takibi sırasında dur                          bulunduğu, yüzünü puşi ile kapattığı, örgüt üyesi
    Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği       ihtarına ve uyarı amaçlı havaya ateş açılmasına                               olarak tanınmamaya çalıştığı, molotof kokteyli             Dava’nın son duruşması ise 27 Mayıs 2011 tarihinde
öğrencisi Cihan Kırmızıgül de, baştan aşağı bir          uymayıp kaçtığı, su hendeğine düşmesi üzerine                                 atılması sonucu markette yangın çıkarıp zarar              yapılır. Suçlamaların, tutarsızlıkların cirit attığı,
Ceza Sömürgesi’ne, koca bir Duruşma2 salonuna            polisin atılarak yakaladığı, bu esnada dinenip polisin                        oluştuğu, şüphelilerin PKK terör örgütü adına eylem        hukukun demeyeyim de adaletin tamamen dışlandığı
dönüşmüş olan memlekette, çoktan verilmiş bir            silahını almaya çalıştığı, üst aramasında bir adet […]                        yaparak, şiddet içeren faaliyetlerini benimseyip terör     duruşmanın kendisi de tutanağı da aceleyle, şıpın
hükmün mahkûmu, Hüseyin Edemir’lerden,                   cep telefonu ve içerisinde vodafone hatlı sim kart, bir                       örgütünün organik yapısı içinde yer aldığı;                işi kotarılır. “11 Ağır Ceza Mahkemesineden
İnan Süver’lerden, TMK mağduru çocuklardan               adet üzerinde DİESEL ibareleri olan kordonlu kol                                                                                         istenilen dosyanın gelmesinin beklenmesi mütalaa
                                                                                                                                          […]                                                     olunur” diyen iddia makamı, ağzından çıkan
geçilmeyen ülkemizin yeni Joseph K.’sı. Hangi suçtan     saati, bir adet cüzdan, bir adet puşi ele geçirildiği;
masum olduğunu anlatmaya çalışan Cihan’ın yaşamı,                                                                                                                                                 hukuksuzluğun bir de yazım hatalarıyla kusturacak
                                                                                                                                          Şüphelinin eyleminin değerlendirilmesinde […]
bir buçuk yıldır Tekirdağ 2 No’lu F tipi cezaevinde         Şüphelinin üst aramasından elde edilen puşi                                                                                           kıvama getirildiğinden habersiz, Cihan’ın tutukluluk
                                                                                                                                       soruşturmamıza konu olan olayda şüphelinin şiddet
itinayla karartılıyor devletimiz tarafından. 20 Şubat    tabir edilen bez parçasının yapılan incelemesinde;                                                                                       durumuna ilişkin soruya da şu yanıtı verir: “Suç
                                                                                                                                       içeren eylemleri nedeniyle PKK terör örgütüne üye
2010’da göz altına alınıp tutuklanan Kırmızıgül’ün,      PKK-KONGRA-GEL terör örgütüne müzahir kitle                                                                                              vasfı ve delil durumuna nazaran tutukluluk halinin
                                                                                                                                       olduğu anlaşılmakla…”
son duruşmada delili olmayan suçlardan dolayı            tarafından gerçekleştirilen Molotof kokteylli korsan                                                                                     devamı talep olunur.”
dört ay daha hapiste kalmasına karar verildi. Zira       gösteri, araç kundaklama vb. eylemlerde şüphelilerin                             Anlaşılmıştır!     24     Şubat     2010 tarihli bu
                                                         tanınmamak için yüzlerini kapatmakta kullandıkları                                                                                          Gereği düşünülür: Bir önceki duruşma tutanağının
memlekette, masum olduğu kanıtlanana kadar                                                                                             iddianamenin ardından, Cihan Kırmızıgül önce
                                                         puşi olduğu […] anlaşılmıştır.”                                                                                                          son satırları, TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMI
herkes suçludur. Af buyurun, herkes değil tabii:                                                                                       Bayrampaşa Cezaevi’ne, sonra da kimsenin
                                                                                                                                                                                                  diye büyük harflerle bağırmaktan da imtina
zalimin hukukunun geçtiği yerde, mezalim suç                                                                                           haberi olmadan apar topar Tekirdağ 2 No’lu F tipi
                                                             Anlaşılmıştır!                                                                                                                       edilmeden, kopyalanıp yapıştırılır. Değişen sadece
değil; mezalimin mağdurları “suçlu.” Şimdi bir                                                                                         Cezaevi’ne gönderilir. Mahkeme için devletimiz
                                                                                                                                                                                                  tarihtir: 14 Eylül 2011.
buçuk yıl öncesine, Kırmızıgül’ün yaşam hikâyesinin         Kırmızıgül’e isnat edilen suçların tek kanıtı, “puşi                       aceleci davranmaz, ilk duruşma 29 Temmuz
zaliminkiyle kesiştiği noktaya gidelim.                  tabir edilen bezin incelenmesi” sonucu elde edilen                            2010 tarihinde yapılır. Savcının Cihan Kırmızıgül             Başka bir deyişle, “Cihan’ın yokluğuna giderek
                                                         bulgular. Bu bulgulara ve iddianamenin diline                                 beraatini talep ettiği dava hâkim tarafından               alışılan, durumunun adeta kanıksandığı” on beş aya,
   “Puşi, Ayağa Kalk!”3                                                                                                                24 Kasım’a ertelenir.       Cihan’ı hendeğe yatırıp        bir dört ay daha eklenir. Hapishane dj’lerinin hem
                                                         bakarak, puşinin suçunu itiraf etmiş olduğunu
                                                         düşünebilir insan. Öyle de olmalı, zira bir buçuk                             döven polisin ifadesini tekrarladığı bu duruşma,           Cihan, hem de ziyaretçileri için “Mahpushanelere
   “Şüpheli Cihan Kırmızıgül’ün PKK terör örgütü
                                                         yıldır içerde tutulan Cihan Kırmızıgül’ün “suçunun”                           Cihan’ın kendisini tartaklayan polis karşısında            Güneş Doğmuyor” türküsünü uygun görüp alay
adına eylem yapmak amacıyla 20.02.2010 günü
                                                         yegâne kanıtı söz konusu puşi.                                                donakalmasının sessizliğinde geçer. Bu sessizliğin         edebilecekleri bir dört ay daha…
saat 21:45 sıralarında Kağıthane ilçesi Etibank
                                                                                                                                       muhakemesi “ikrardan gelen sükut” olacak ki,
Caddesi üzerinde toplanan grup içerisinde yer                                                                                                                                                        Memleket sabahları, Gregor Samsa’nın, “tedirgin
                                                             Anlaşılmıştır!                                                            tutukluluk halinin devamına karar verilir. Dava,
aldığı, toplananların yüzlerini puşi ile kapattıkları,                                                                                                                                            düşlerinden uyandığında kendisini devcileyin bir
                                                                                                                                       savcının talep ettiği üzere “gizli tanığın” dinlenmesi
ellerinde Molotof kokteylleri olduğu halde kürtçe           Cihan Kırmızıgül ise, olay günü, Kağıthane’de                                                                                         böcek,” Joseph K’nın ise sebebini bilmediği bir suçtan
                                                                                                                                       için 4 Mart 2011’e ertelenir. Bu arada, davada görevli
slogan attıkları, Etibank Cad. No: 52’de bulunan         oturan İlhan Çetin adlı arkadaşının evine gitmiştir.                                                                                     tutuklu bulduğu sabahlara benziyor. Memleket
                                                                                                                                       savcı ve hâkim değiştirilir. 24 Şubat 2010 tarihinde
Bim Marketin camlarına doğru 2-3 molotof kokteyli        Her ne hikmetse, görülen dört duruşmada Çetin’in                                                                                         koskoca bir mahpushane. “Yargının suçtan önce
                                                                                                                                       savcılıkta verdiği ifadede, eylemleri yönlendiren
attıkları, daha sonra kaldırım üzerine ve yola Molotof   tanıklığına başvurulmaz. Poliste “susma hakkı”nı                                                                                         geldiği, insanın erişilemez bir hükmün içinde zaten
                                                                                                                                       ve molotof kokteylerini (ifade tutanağında
kokteylinin atıldığı ve gösteri yapanların üçerlî ve     kullanan Kırmızıgül savcılıkta şöyle ifade verir:                                                                                        çoktan hapis olduğu bir dünyanın; (…) cezasını
                                                                                                                                       “meşale” sözcüğü geçmektedir) atan iki kişiyi
dörderli gruplar halinde Beyoğlu ve Kağıthane’ye         “Cumartesi gecesi arkadaşımın evinden çıkıp kendi                                                                                        arayan suçun değil, suçunu arayan cezanın; kafesini
                                                                                                                                       görse tanıyacağını, “ben devletimi seviyorum, bu
doğru kaçmaya başladıkları, Bim Market ve Etibank        evime gidiyordum. Saati tam olarak hatırlamıyorum.                                                                                       arayan kuşun değil, kuşun arayan kafesin”4 dünyası.
                                                                                                                                       şahısları yakalayın” sözleriyle süsleyen gizli tanık, 4
caddesine Molotof kokteyli atan 170 cm boylarında,       8-8:30 gibi arkadaşımın evinden çıkmıştım. Orada                              Mart 2011’deki duruşmada, gördüğü kişinin Cihan            Böylesi bir dünyaya, böylesi bir mahpushaneye
yüzü puşi ile kapalı, kahverengi kapüşonlu kazak,
                                                         1 Franz Kafka, Dava.                                                          Kırmızıgül olmadığını söyler: “Benim ifademde              doğacak güneş de yok.
yanlardan cepli siyah kanvas pantolon olan ve            2 Dava adlı kitabın Türkçe’leştirilmiş diğer adı.                             belirttiğim kişi bana gösterilen kişi değildir. Ben olay
kahve renkli botlu canlı takip neticesi isminin          3 Yazının bundan sonraki kısmında yer verilen iddianame ve dava tutanakları
                                                         olduğu gibi yazıya geçirilmiş olup, yazım hataları aynen korunmuştur.         yerine çok yakındım. Hatta orada [Bim market] saçı         4 Nurdan Gürbilek, Benden Önce Bir Başkası

                                                             “Mapushanelere Güneş Doğmuyor” yahut Kafka Sabahları                      “Mapushanelere Güneş Doğmuyor” yahut Kafka Sabahları
   14                                                                                                                                                                                                                                                 15
haber fabrikası                                                          haber fabrikası




                                                                                                         Tam Zamanı Üzgünüm Kardeşim
                                                                                                                                                               Mahir BOZTEPE




                                                                           Yanlış zamanda doğdun. Yanlış zamanda üstelik,          20 yıldır yaşadığı kenti sevemeyen baban dedi
                                                                         her Türk gibi asker doğdun…                            ki: “Ah be, şu cadde üstündeki dükkanı alaydık
                                                                                                                                zamanında, şimdi yolumuzu bulmuştuk”
                                                                           Taşradan gelen baban dedi: “Ulan o arsayı alaydık
                                                                         zamanında, şimdi kraldık. Bizle birlikte gelenlerin       20 yıldır, babana rağmen mahallesini seven
                                                                         hanları apartmanları var…”                             annen, “Zamanında anamı dinleyeydim bu adama
                                                                                                                                varmazdım” dedi.
                                                                            Haklıydı.
                                                                                                                                  Mahalle mekteplerinin tümünde talebelik ettin…
                                                                           Yapımında inisiyatif kullanamayan annen,             Az gittin uz gittin, düz liseden düz çıktın.
                                                                         “Zamanında biraz       akıllı olaydım, seni
                                                                         doğurmazdım” dedi.                                       Üniversite sınavları gelip çattığında, sistem
                                                                                                                                değişti… Zamanı mıydı? Devletin sistemi hiç
                                                                            Haklıydı.                                           değişmezken, sınav sistemi niye bu kadar sık
                                                                                                                                değişiyordu?
                                                                             Mahalle takımının en aykırı topçusuydun.
                                                                         Galatasaray’dan istediler, seçmelere gittin. Kendini     Varıp “üniversite kapısı“na, niyaz edemeden
                                                                         gösterecektin, önündeki 20 yıl, bütün çocukların       yapısına, sessizce döndün sokağına.
                                                                         sırtında adın yazacaktı. Pişik olmanın da zamanı
                                                                         mıydı? Koşamadın, seçil(e)medin, “camia” buna            Önce biraz tornacılık ettin kir pas içinde, sonra
                                                                         takılmadı ama bütün mahalle seni ayıpladı.             marangozda cila yuttun bir süre… Top oynarken,
                                                                                                                                cama dizilen kızların hiçbiri yoktu artık.
                                                                            Haklıydılar.

                  “Mapushanelere Güneş Doğmuyor” yahut Kafka Sabahları   Tam Zamanı Üzgünüm Kardeşim
   16                                                                                                                                                                         17
haber fabrikası                                                                                               haber fabrikası


   Baban dedi:“Zamanında serserilik etmeyeydin,         düğüne gidecek. Hatta en yakın arkadaşın, ucuz bir
şimdiye en azından kiradan kurtarmıştık.“               limonataya satacak seni, çeyrek altın takacak senin
                                                        giyemediğin damatlığa.
   Annen tünediği sofradan kaldırmadan başını,
“Şimdi zamanı mı bey“ dedi.                               Sonra…                                                                      Nemfomanik Erkeklikle Hesaplaşma
   Biraz işsiz dolandın etrafta. Bir süre “cigara“ya      Spiker diyecek: “Türkiye şehidine ağladı“                                                                                                        Feray MACİT
takıldın, 94 model “tesko şahin“le turladın
mahallenin birbirine benzeyen sokaklarını.                Annen diyecek: “Fidan boylu evladıma kıydılar“

   Bitirimliğe doğru yol aldığını gören eş dostun         Baban diyecek: “Vatan Sağolsun!”
zorlamasıyla, semtin atölyeden bozma fabrikasında
                                                           Arkadaşların diyecek: “En büyük asker bizim
şoförlük işi bulundu. Hem temiz işti, hem altında
                                                        asker!”
araba olacaktı. Daha ne! “İş görüşmesi“ne gittiğinde,
askerliğini sordular. Tecilli desen de “olmaz öyle        Herkes ”haklı” olacak, sen ölü!
koçum“ dediler. “Zamanında askerliğini yapsan,
şimdi mis gibi işin vardı aslanım“ dediler. Çıktın         Eğer sen, bir kere bile olsa “tam zamanı“ demez
gittin.                                                 de, bu düzeni reddetmezsen.

  Vatani görev diye sırtını sıvazlayanlara inandın.       Üzgünüm kardeşim, bütün bunlar olacak!
Gönülsüzce şubeye yürürken, askerliğin binbeşyüz
aya çıkarıldığını falan öğrendin. (Zaman yine
oyununu oynamıştı işte!)

   Şimdi…

   Birliğine teslim olduğunda, sırayı bozduğun
için küfür işiteceksin. Kötü yemekler yiyecek,
kötü kokular içinde kıvranacaksın.“Yemin töreni“
geldiğinde uygun adım yürüyemediğin için dayak
yiyeceksin. (Bak bunun zamanla ilgisi yok)

   Tribünde, ilk kez seninle gurur duyan baban:
“Zamanında askeri okula vereydik şu oğlanı,
tertemiz maaşı vardı“ diyecek.                                                                                    Toplum olarak erkeklerin; kadınların doğaları,      altına almaya çalıştıklarını görüyoruz. Bunlardan
                                                                                                              giydikleri ya da giymedikleri, cinselliği yaşayış       en yakın tarihlisi yeni bir tasarı olan hadım yasası:
  Annen, gözleri yaşlı, “Zamanında bitirse de                                                                 biçimi, mekansal ayrışmaları ile mekanına göre          Cinsel saldırı suçu ile çocuklara ve reşit olmayana
dönse“ diyecek.                                                                                               giyinme adabı, ahlakı, iktidardaki düzensizlikleriyle   tecavüzden yargılananların “hadım edilmesi”ni
                                                                                                              ilgili gerçekleştirdiği bir dizi düzenlemeler ve        öngören bir tasarı. Bu tasarıyı TBMM’ye sunan ise,
   Dilini anlamadığın kuşlara kin tutmadığın                                                                  müdahaleler, sadece geleneksel bir cinsel ötekiliği     erkeklik söylemiyle kadın dilinin harmanlanmış hali
halde dilini konuşmasına “müsade“ edilmeyen                                                                   ifşa etmiyor; aynı zamanda kadın bedenine dair          olarak Alev Dedegil’in cümlesiyse geldi: “Bu bir
kardeşinden neden bu kadar nefret ettiğini                                                                    sürekli yenilenen tamamlanma süreçlerine de işaret      hadım veya ceza değildir, tedavidir” .
sorgulamayacaksın bile. Teçhizatı kuşanıp, bereni                                                             ediyor.
taktığında, “zamanı geldi, öldür“ diyecek komutan.                                                                                                                       Bu tasarı cinsel saldırı suçlularını ve
                                                                                                                 Bu, toplumsal hayatın içinde erkekliğin, erkek       tecavüzcüleri bir hasta olarak görüp cinsel
   Ama senin için yine yanlış zaman olacak. Tetiğe                                                            olma halinin sürekli yeniden düzenlenen ve              suçunu        görmezden        gelme      durumudur.
basamadan, yığılacaksın olduğun yere.                                                                         genişleyen kişisel hayat alanlarıyla ve kimlikleriyle   “İyileştirme programı” olarak bireyi bir anlamda
                                                                                                              ve hatta cinsiyetleriyle de hesaplaşamadıklarını        hormonel dengesizliklerin kurbanı olarak gösterip
  İşte bütün kötülükler, senin zamanında olacak.
                                                                                                              gösteriyor.                                             rehabilite etmedir bu, açıkça işlenen cinsel suçu
Hepsi sana denk gelecek…
                                                                                                                                                                      meşrulaştırmadır. Bunun “tedavi yöntemi” mi yoksa
                                                                                                                 Erkeklik ve kadınlık pratiklerine her gün yenileri   tacizleri ve tecavüzleri cinsel suçlu olarak görmeyip
   Yanlış zamanda doğdun, doğru zamanda
                                                                                                              eklenirken özellikle kadın bedeni; üzerinde hala        “hasta” olarak pişirip önümüze sunma gerçeği mi
öleceksin! “Onlar“ ölmeni istediği zamanda…
                                                                                                              konuşulması, düzenlenmesi ve denetlenmesi               olduğunu başka bir taciz davasının suçlusu olan
   Hiçbir kadının rüyasına giremeyeceksin annenden                                                            gereken bir şeymiş gibi hala karşımızda. Bunun          Hüseyin Üzmez’i ve sağlık raporlarıyla aklanma
başka. Sevgilin, unutacak seni, bir daha adını bile                                                           varlığını devam ettirebilmesi, erkeklik söylemlerinin   çabalarından da biliyoruz.
anmayacak, evlenecek, çocukları olacak.                                                                       kendini daha çok var edebilmesi için destek olarak
                                                                                                              bir dolu yapay gerçekliklerle beraber ama en çok           Bu teklifin hadım etmek şeklinde ortaya çıkmasına
   Mahalle, onu bir süre ayıplayacak. Ama herkes                                                              da yine kadın dilini kullanarak bedenleri zapturapt     karşı gelinse de bu tasarı bir hadım etme ya da

                                                                               Tam Zamanı Üzgünüm Kardeşim    Nemfomanik Erkeklikle Hesaplaşma
   18                                                                                                                                                                                                                 19
haber fabrikası                                                                                                  haber fabrikası


cezai bir yaptırımın da ötesinde hatta tedavinin de        cinsiyetin merkezine oturttuğu erkekleri ne
ötesinde; tacizciye, tecavüzcüye ve sonra yeniden –        kadar aşağıladığının da farkında olmamasıdır ve
hala işleyen yasada olduğu gibi- tecavüze ve tacize        daha da vahimi bu meseleye erkeklerin de sessiz
uğrayan insanların beden haklarını da ihlaldir.            kalmasıdır… Bu sadece kadınların bir mücadelesi

    İnsanların, insan haklarını gasp ederek, bedensel
                                                           değildir. Eğer öyleyse erkeğin cinsellik arzusu
                                                           sürekli katlanarak artan ve hiçbir zaman tükenmeyen
                                                                                                                                       12-28-19 ya da Egemenin Haklı ama
bütünlüklerini kesintiye uğratarak, cinsel şiddet
uygulayarak; yeni bir “cinsel suç” işlenmekte ki bu
                                                           arzularının ışığında doğuştan tedavi mi edilmeli
                                                           yani? Erkeklerin cinsiyetlerinden ötürü bu kadar
                                                                                                                                      Her Nedense Buruk Sevincinin Şifresi
sefer suçluya aynı dil üzerinden ancak bu kez de           aşağılandığı bir meselede hala sessiz kalmaları                                                                                                   Barış YILDIRIM
devlet yasasıyla taciz ve tecavüz edilmektedir. Ki         oldukça şaşırtıcı mı değil mi gerçekten?
bu da cinsel bir terapi yöntemi değil insan hakları
ihlalidir. Bireyin “bedensel bütünlüğünü bozmak”              Ve yazının en başına tekrar dönersek yoksa bu
-hangi merciler yaparsa yapsın -kişi hangi suçu            durum, erkeklerin hala “erkeklik”le ve “toplumsal
işlemiş olursa olsun- insan hakları ihlalidir ve suçtur.   cinsiyet”le hesaplaşamadıklarından mıdır?

   İşte tam da burada cinselliğin -toplumsal
cinsiyetin, cinsel kimlik aidiyetinin ya da
aidiyetsizliğin, her türlü cinsel suçların, özünü
cinsellik olarak gördüğümüz her şeyin- aslında
sadece yargılanmadığı aynı zamanda yönetilip
denetlendiğini de bir kez daha gördük.

    Bu tasarıdan sonra herkeste bir kusma hali
belirirken büyük büyük lokmalarla önümüze
getirilen yeni yemeklerden midem bulandı ki
onlardan biri de Selçuk Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Prof.
Orhan Çeker’in “Tecavüz sorunun odağında kim
var? Kadın var. Kardeşim sen dekolte giyinirsen bu tür
çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmayacaktır. Tahrik
ettikten sonra sonucundan şikayet etmen makul değildir”
sözleri oldu. “Dekolteli erkeklik”in yani erkeklik
yapılanmasında bir erk mercisi olmadan toplumsal
cinsiyetiyle varolabilen bir alternatif erkekliğin
mümkün olduğuna inanırken, dekolteli kadınları
tahrik edici bulup hatta tacizciler ve tecavüzcülerle                                                                12 Eylül 1980 generallerinin rüyalarında görseler     villalarında huzurla ölümü bekleyebilirler. 28
suç ortağı olarak değerlendiren, suçları bölüştürüp                                                              inanmayacakları şeyi, 28 Şubat 1997 başardı.              Şubat ve 19 Aralık’ın topluma saldığı dehşet ve
pay eden, kadın bedenini bir cinsel nesne olarak                                                                 Toplumun aydın kesimlerini ve –onların kanaat             yanılsama, onların yapamadığını yaptı ve ordu ve
gören Orhan Çeker’i neredeyse unutmak üzereyiz?                                                                  önderlikleri aracılığıyla da– genelini görünüşte ve       hükümetlerin bölünmez bütünlüğünden oluşan
                                                                                                                 kısa vadede karşıt, özünde ve uzun vadede paralel         devletin muhaliflerini ordu ve hükümet taraftarları
   Orhan Çeker; tahrik etmemek ve tacize, tecavüze
uğramamak için kadınların mekanına göre giyinme                                                                  iki safta topladı: Ulusalcılık ve liberalizm.             kabına dökmeyi başardı.
ahlakından bahsederken aslında erkekleri de bir
                                                                                                                    “Kansız darbe” 28 Şubat’ın kanı 19 Aralık                 Ters köşeye yatan “solcu”lar
beden karşısında tahrik olmanın aslında bir erkek
olmanın ön koşulu olduğunu hatta bunun doğal                                                                     2000’de döküldü. Daha doğru bir ifadeyle, zaten
                                                                                                                 on yıllardır devrimcileri ve halkı boğmakta olan o            Bu süreç elbette baştan sona sola dairdir. Egemen
bir şey olduğunu da çaktırmadan söyler. Oysa
                                                                                                                 “kan denizi,” meşum MGK toplantısından sonra,             kendisi için asıl tehlikenin nereden geldiğini iyi
burada erkekleri “nemfomanik” olarak görür ki o
da hiç bitmeyen bir çiftleşme arzudur. Sırf buradan                                                              doruğunu 19 Aralık’ta bulacak bir fırtınaya tutuldu.      bilir ve önlemini ona karşı alır. Hep sola vurur, sağı
bakıldığında bile hadım yasasının hemen akabinde                                                                 Egemen birkaç kurşununu sözde asıl hedefi olan            gösterirken bile. Bu arada da solda duranların en
neden böylesi açıklamalar yaptığı oldukça bilinen                                                                                                                          zayıflarını sağa yatırmayı başarır.
                                                                                                                 İslamcılara gönderdiyse de şöyle bir gazete taraması
bir yüzüdür: Çünkü erkekliği nemfomanik bir
                                                                                                                 bile ölen, işkencelerden geçirilen ve dünyanın en             Son on yılda, bu ‘ters köşeye yatırma’ yahut
semptom gibi düşünürsek cinsel suç işlemiş olan
erkekler hemen tedavi edilmeli hatta böylesi bir                                                                 büyük hapishane direnişiyle yüzer yüzer ölüme ve          ‘transformasyon’1 işleminde tuhaf bir şey oldu. Sol,
suça teşvik edenler; ki bunlar dekolteli kadınlardır:                                                            sakatlığa koşanların sosyalist devrimciler olduğunu       devrimci bir tutum olarak giderek sahanın dışına
hemen cezalandırılmalı!                                                                                          gösterecektir.                                            itilmeye çalışıla dursun, onun yerini almak için
   Aslında vahim olan, Orhan Çeker’in toplumsal                                                                     Bugün    artık   12   Eylül   katilleri,   sahildeki   ısınma hareketlerine başlayan yedeklerin formasında

                                                                              Nemfomanik Erkeklikle Hesaplaşma   Egemenin Haklı ama Her Nedense Buruk Sevincinin
   20                                                                                                                                                                                                                       21
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1
Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1

More Related Content

Viewers also liked

Business Process Re-engineering
Business Process Re-engineeringBusiness Process Re-engineering
Business Process Re-engineeringrinkimusaddi
 
Business process reengineering
Business process reengineeringBusiness process reengineering
Business process reengineeringSiddhesh Trivedi
 
Tarea de ingles
Tarea de inglesTarea de ingles
Tarea de inglesronka62
 
妳永遠的好朋友!
妳永遠的好朋友!妳永遠的好朋友!
妳永遠的好朋友!avon680219
 
Angela uso de novas tecnologias da informação no ensino
Angela uso de novas tecnologias da informação no ensinoAngela uso de novas tecnologias da informação no ensino
Angela uso de novas tecnologias da informação no ensinoAngela Patrícia Alves
 
[11 0730] gpg 2.1.11 게임에 내장되는 프로파일링 모듈(공개)
[11 0730] gpg 2.1.11 게임에 내장되는 프로파일링 모듈(공개)[11 0730] gpg 2.1.11 게임에 내장되는 프로파일링 모듈(공개)
[11 0730] gpg 2.1.11 게임에 내장되는 프로파일링 모듈(공개)SeungMin Yang
 
Usulan curricullum d3_te_komp_telkom_01
Usulan curricullum d3_te_komp_telkom_01Usulan curricullum d3_te_komp_telkom_01
Usulan curricullum d3_te_komp_telkom_01S N M P Simamora
 
麵包少吃為妙 !尤其是懷孕及哺乳的奶娘
麵包少吃為妙 !尤其是懷孕及哺乳的奶娘麵包少吃為妙 !尤其是懷孕及哺乳的奶娘
麵包少吃為妙 !尤其是懷孕及哺乳的奶娘deby989437
 
ใบงาน
ใบงานใบงาน
ใบงานduangduand
 
ร้อยละของนักเรียนที่ตอบถูกในแต่ะลข้อ ม.3 ปี 52
ร้อยละของนักเรียนที่ตอบถูกในแต่ะลข้อ ม.3 ปี 52ร้อยละของนักเรียนที่ตอบถูกในแต่ะลข้อ ม.3 ปี 52
ร้อยละของนักเรียนที่ตอบถูกในแต่ะลข้อ ม.3 ปี 52เสาวลักษณ์ อาษานอก
 
El abrazo en el Tango con sistema Tangobica.Uso y efectos en la Salud y Biene...
El abrazo en el Tango con sistema Tangobica.Uso y efectos en la Salud y Biene...El abrazo en el Tango con sistema Tangobica.Uso y efectos en la Salud y Biene...
El abrazo en el Tango con sistema Tangobica.Uso y efectos en la Salud y Biene...Fundacion Vivir Saludablemente
 
Andrews wakala
Andrews   wakalaAndrews   wakala
Andrews wakalapr3so
 

Viewers also liked (20)

Business Process Re-engineering
Business Process Re-engineeringBusiness Process Re-engineering
Business Process Re-engineering
 
Business process reengineering
Business process reengineeringBusiness process reengineering
Business process reengineering
 
Physics I PH2111jan2009
Physics I PH2111jan2009Physics I PH2111jan2009
Physics I PH2111jan2009
 
Tarea de ingles
Tarea de inglesTarea de ingles
Tarea de ingles
 
Power guidance
Power guidancePower guidance
Power guidance
 
妳永遠的好朋友!
妳永遠的好朋友!妳永遠的好朋友!
妳永遠的好朋友!
 
Angela uso de novas tecnologias da informação no ensino
Angela uso de novas tecnologias da informação no ensinoAngela uso de novas tecnologias da informação no ensino
Angela uso de novas tecnologias da informação no ensino
 
[11 0730] gpg 2.1.11 게임에 내장되는 프로파일링 모듈(공개)
[11 0730] gpg 2.1.11 게임에 내장되는 프로파일링 모듈(공개)[11 0730] gpg 2.1.11 게임에 내장되는 프로파일링 모듈(공개)
[11 0730] gpg 2.1.11 게임에 내장되는 프로파일링 모듈(공개)
 
Usulan curricullum d3_te_komp_telkom_01
Usulan curricullum d3_te_komp_telkom_01Usulan curricullum d3_te_komp_telkom_01
Usulan curricullum d3_te_komp_telkom_01
 
Proof mi álbum
Proof mi álbumProof mi álbum
Proof mi álbum
 
麵包少吃為妙 !尤其是懷孕及哺乳的奶娘
麵包少吃為妙 !尤其是懷孕及哺乳的奶娘麵包少吃為妙 !尤其是懷孕及哺乳的奶娘
麵包少吃為妙 !尤其是懷孕及哺乳的奶娘
 
ใบงาน
ใบงานใบงาน
ใบงาน
 
Pooint hotel
Pooint hotelPooint hotel
Pooint hotel
 
ร้อยละของนักเรียนที่ตอบถูกในแต่ะลข้อ ม.3 ปี 52
ร้อยละของนักเรียนที่ตอบถูกในแต่ะลข้อ ม.3 ปี 52ร้อยละของนักเรียนที่ตอบถูกในแต่ะลข้อ ม.3 ปี 52
ร้อยละของนักเรียนที่ตอบถูกในแต่ะลข้อ ม.3 ปี 52
 
Quantry
QuantryQuantry
Quantry
 
Mari
MariMari
Mari
 
El abrazo en el Tango con sistema Tangobica.Uso y efectos en la Salud y Biene...
El abrazo en el Tango con sistema Tangobica.Uso y efectos en la Salud y Biene...El abrazo en el Tango con sistema Tangobica.Uso y efectos en la Salud y Biene...
El abrazo en el Tango con sistema Tangobica.Uso y efectos en la Salud y Biene...
 
Andrews wakala
Andrews   wakalaAndrews   wakala
Andrews wakala
 
DENGUE
DENGUEDENGUE
DENGUE
 
วงแตรวง และวงโยธวาทิต
วงแตรวง และวงโยธวาทิตวงแตรวง และวงโยธวาทิต
วงแตรวง และวงโยธวาทิต
 

Similar to Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1

Kitle i̇letişim araçlarının tüketim kültürü üzerindeki etkileri hazırlayan: A...
Kitle i̇letişim araçlarının tüketim kültürü üzerindeki etkileri hazırlayan: A...Kitle i̇letişim araçlarının tüketim kültürü üzerindeki etkileri hazırlayan: A...
Kitle i̇letişim araçlarının tüketim kültürü üzerindeki etkileri hazırlayan: A...Aysegul Liman Kaban
 
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesiToplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesiÜMİT ÜNKER
 
Hukukçular için yeni medya
Hukukçular için yeni medyaHukukçular için yeni medya
Hukukçular için yeni medyaIsmail Hakki Polat
 
Kültür Endüstrisi
Kültür EndüstrisiKültür Endüstrisi
Kültür EndüstrisiOZDEN OZLÜ
 
Soru Erdem etii retmenleri olan Konfys ve Aristotelesin.pdf
Soru Erdem etii retmenleri olan Konfys ve Aristotelesin.pdfSoru Erdem etii retmenleri olan Konfys ve Aristotelesin.pdf
Soru Erdem etii retmenleri olan Konfys ve Aristotelesin.pdfaarthitimesgd
 

Similar to Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1 (8)

Kitle i̇letişim araçlarının tüketim kültürü üzerindeki etkileri hazırlayan: A...
Kitle i̇letişim araçlarının tüketim kültürü üzerindeki etkileri hazırlayan: A...Kitle i̇letişim araçlarının tüketim kültürü üzerindeki etkileri hazırlayan: A...
Kitle i̇letişim araçlarının tüketim kültürü üzerindeki etkileri hazırlayan: A...
 
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesiToplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
 
Hukukçular için yeni medya
Hukukçular için yeni medyaHukukçular için yeni medya
Hukukçular için yeni medya
 
4.haftsa
4.haftsa4.haftsa
4.haftsa
 
Kültür Endüstrisi
Kültür EndüstrisiKültür Endüstrisi
Kültür Endüstrisi
 
Soru Erdem etii retmenleri olan Konfys ve Aristotelesin.pdf
Soru Erdem etii retmenleri olan Konfys ve Aristotelesin.pdfSoru Erdem etii retmenleri olan Konfys ve Aristotelesin.pdf
Soru Erdem etii retmenleri olan Konfys ve Aristotelesin.pdf
 
Sartrea cevap
Sartrea cevapSartrea cevap
Sartrea cevap
 
Uzaktan öğreti̇m
Uzaktan öğreti̇mUzaktan öğreti̇m
Uzaktan öğreti̇m
 

Haber fabrikası Dergisi/ sayı: 1

  • 1. 1
  • 2. haber fabrikası Haber Fabrikası, doğayı bir tahakküm alanı olarak gören ve bu anlayış çerçevesinde doğaya karşı suç işleyen endüstriyel tüketim kültürü yerine, insanı doğanın bir parçası ve tüm canlıların bir içsel değeri olduğunu savunan insan merkezli değil, ekoloji eksenli politikalardan yana taraf olduğunu deklare eder. Haber Fabrikası, toplumsal eşitlik ilkelerini gözetir. Kültürel kodların ötekileştirdiği insanların yanında toplumun fiziksel farklılıkları nedeniyle içine almadığı ya da toplumsal hiyerarşi gereği sokakta ve mimaride yer bulamayan bedensel veya zihinsel engel yaşayan yurttaşların haklarını gözetir ve “acıma” kültürüne karşı eşit yurttaşlık ilkesini savunur. Haber Fabrikası, toplumun neredeyse tüm kesimlerince ötekileştirilen LGBTT’lerin yaşam ve eşitlik mücadelelerini destekler. Yayımlanan içeriklerde ötekileştirici unsurların kullanılmamasına dikkat edilmesinin yanı sıra LGBTT’lerin örgütlenme ve haberleşme haklarının iyileştirilmesi için etkin bir biçimde Haber Fabrikası “gayri memnunların” birbirini haberdar ettiği bir mecradır. Muhalif ve devrimci bir çaba sarf eder. dille gerçekleştirilmiş, haber-yorum, düşünce yazısı, deneme gibi başlıklarda okurlarıyla buluşur. Etkileşim halinde bir okur kitlesi oluşturarak, haber alma hakkını, haberi yorumlama, yeniden üretme ve yayma Haber Fabrikası, endüstriyelleşmiş, birer “gösteri” etkinliği halini alan ve kitlelerin müşterileştirilmesini hakkıyla birleştirir. hedefleyen spora karşı, kitlelerinin spor yapma hakkını destekler. Sporun tekçi ve dayatmacı biçimlerine karşı alternatif arayışlara yer verir; fanatizm, holiganlık, şiddet gibi erkek-egemen sistemin spor kültürüne Sitede yapılan farklı kaynaklı ve çok sesli haberlerin yanında, katılımcıların kaleme aldığı fikir yazılarıyla ‘armağan’ ettiği aşırıkları dıştalar, sporu insanın gelişiminin ve kardeşleşmesinin bir aracı olarak görür. bir ortak duruş oluşturmak amaçlanmaktadır. Bu fikir yazılarıyla Haber Fabrikası, haberin-düşüncenin yansıtıldığı bir yer olmaktan çıkarak, düşüncenin özgür üretimini de destekler. Fabrikamız kollektif emeğin, birlikte öğrenmenin, yanlışlar yaparak doğruyu yaşamanın, ortak bir gerçeği ve düşü paylaşmanın bacasının tüttüğü bir imecedir. Haber Fabrikası, sınıfsal, cinsel, etnik-politik ya da dini kimlikleri yüzünden egemen sistem tarafından ötekileştirilen bireylerin seslerini duyurma amacını taşımaktadır. Bu meseleler ekseninde düşünce üreten, Günümüz şartlarında medya tekellerinin elde ettiği basım-yayım-dağıtım alanları göz önüne alındığında politika yapan, haber yapan ve yayan her türden çalışmayla kardeşleşir ve ortak çalışmalar yapma arayışına egemen sınıf ve kimliklerin medyasıyla mücadele imkânsız olarak görülebilir. Haber Fabrikası, internet girer. alanında ortaya çıkarak sonsuz fırsat eşitsizliğine bir tepki koyar ve gönüllülük esasına dayalı destekçileri ve yazar çevresi ile radikal özgürleşmeci içerikler üretir. 21. yüzyılda toplumsal özgürlük mücadelelerinin Haber Fabrikası’nda üretilen tüm haber ve fikir yazıları belli başlı ortak amaçlar içerir; devasa medya ve bilişimle de şekilleneceğinin bilincinde olan üye ve yazarlarıyla Haber Fabrikası, hem sosyal medya iletişim olanaklarıyla verili sistemi mutlaklaştıran ideolojik aygıtların ördüğü sette oyuklar açmak birincil olanaklarından tamamıyla faydalanmakta, hem de gelişen multimedya olanakları ile yazılarını okunaklı ve hedefidir. Sistemle, onun mağduru olan kitleler arasındaki açı farkını arttırmak, adaletsizliklerin teşhirini etkileşimci bir biçime kavuşturmayı amaçlamaktadır. sağlamak bilinciyle aydınlatma faaliyeti yürütmek hedefleri arasındadır. Sözünü ettiğimiz ilkeler ve yönelimlerin takipçisi olacağımızı, emek, özgürlük ve barış eksenli bir Haber Fabrikası içerikleri gönüllülük esasıyla üretilmektedir. Gönüllü birlik ilkesiyle sorumlulukları hattı kurmakta dostlarımızın yanı başında olacağımızı taahhüt ederiz. paylaşır ve her eylemini okurunun, kitlesinin denetimine açar. Üretilen fikir yazıları ve yorumlarda temel ilkeler dışında herhangi bir sansür uygulanmaz. Temel ilkeler Haber Fabrikası projesini var eden kurucu düşüncedir. Haber Fabrikası, halkın çeşitli kesimlerinden farklı mücadeleci öznelerin birikimi olmaya uğraşan bir mecradır. Katılımcılarının gönüllü özverileriyle ayakta kalır ve işlevini sürdürür. Barıştan ve demokrasiden yana, halk odaklı bir medyacılığın gelişmesini destekler ve kendini bu alanda tanımlar. Haber Fabrikası, Türkiye’de var olan alternatif medya geleneklerinin yanına bir yenisini eklemeyi ve oluşturduğu özgür ve etik perspektifle sansürcü medya anlayışlarına karşı radikal medya eleştirisi getirmeyi amaçlamaktadır. Oto-sansür’ü sansür kadar tehlikeli bulur, üretim süreçlerinde bireyi teslim alan “korku”lara taviz vermez. Haber Fabrikası, emeğin sermaye ile çelişkisinde emekten yana bir tavır sergiler. Erkek-egemen dilin yerine barış eksenli, cinsiyetçi olmayan bir dili inşa etme uğraşındadır. İnanç ve inanmama hürriyetini destekler, hiç kimsenin ya da topluluğun kimliği, kültürü, fiziksel özellikleri, cinsel tercihi vb. dolayısıyla ayrımcılığa tabi tutulmasını kabul etmez, bu türden anlayışlara karşı mücadele eder. Haber Fabrikası, kadının ikincilliğine dayanan erkek-egemen sistemin kurguladığı cinsiyet tasarımına karşı çıkar. Kadınlara yönelik her türden ayrımcı, baskıcı ifadeye, fiile, bilince karşı mücadele eder. Haber- yorum ve fikir yazılarında kadına yönelik özgürleştirici olanı destekler. Politikada, sanatta, sporda, günlük yaşamda vb. alanlarda kadının şiddete, tacize, tecavüze, ayrımcılığa uğramadığı bir iklimin yaratılması için mücadele veren kadınlara destek olur. Haber Fabrikası, özgür sanatı destekler, emekten, barıştan yana tutum alan sanat üreticilerine açık bir platform niteliği taşır. Kitle manipülâsyonuna dayanan, metalaşmış sanata karşı, özgür yaratımın yanında saf tutar. 2 3
  • 3. haber fabrikası haber fabrikası Bir Mendil Niye Kanar Egemen İdeoloji, Dil ve Söylem 46 BÜLENT YILDIZ İNAN GÜNDOĞDU 6 Resmi İdeolojinin Heykeller ve Anıtlarla İmtihanı Bir Mahkeme Salonunda Güler Zere ve CEYHAN ÇILĞIN 26 48 CAN IRMAK ÖZİNANIR Tüm Haksızlığa Uğramış Olanlar için SÜREYYA KARACABEY 9 Nükleer Değil Güneş- 19 Aralık’ın Onuncu Yılında BELİZ GÜÇBİLMEZ 29 49 Rüzgar Hepimize Yeter CANER BİNGÖL Dağın Mırıltısı E. ALİ AYDIN 11 Halkını Satanların Korkusu EREN BUĞRALILAR 31 Linç Kültürü: İyi Faşist Yoktur Az Votka Vardır Şafak Yargılanamaz Baba EVREN BARIŞ YAVUZ 12 52 ENDER ALDANMAZ Ne Menem Bir Şeydir Bu “Mapushanelere Güneş Doğmuyor” yahut “Bologna Süreci” SERRA TORUN 33 Polis, Kadın, Kafka Sabahları ZEYNEP ARIKANLI 14 54 Çalınan Yaşamlar NİDAL KAR Kürtler Kıskaca Alınıyor Ya Sonra Tam Zamanı, TAYLAN DOĞAN 36 Üzgünüm Kardeşim Sevgisiz Bir Çağın MAHİR BOZTEPE 17 Sevgi’li Yazarı: Hasan’la Birlikte 56 Bilge Karasu SALİH CANOVA Kayıplarımızı Arıyoruz Nemfomanik Erkeklikle BURCU DEMİRBAŞ 40 Hesaplaşma FERAY MACİT 19 İbrahim’in Yan Şapkası İbrahim’in Puşisi Hacı Oruç Bir Ramazan Hikayesi 58 ENGİN YILDIZ 12-28-19 ya da Egemenin Haklı ama Her Nedense UTKU DENİZ SİRKECİ 43 Haber Fabrikası’nın yayın organıdır. Ağustos 2011 Yıl: 1/ Sayı: 0 Buruk Sevincinin Şifresi BARIŞ YILDIRIM 21 60 Panzehir YILMAZ ANGAY Moderatör: Evren Barış Yavuz Mezopotamya’dan Doğan Güneş Yayın Kurulu: FIRAT CAN KALYON 44 E. Ali Aydın - İnan Gündoğdu - Mahir Boztepe Serra Torun - Zeynep Arıkanlı Bir Ölüm Nefes Alırken Ölüm ile EYLEM AKBAŞ 24 61 Oyun Arasında HÜSEYİN KETE Tasarım: Burcu Demirbaş Logo Tasarımı: Mahir Boztepe Yayına Hazırlayanlar: Burcu Demirbaş - İnan Gündoğdu 4 5
  • 4. haber fabrikası haber fabrikası süreci şu düzeni izler: Toplumsal ilişkiler üretilir (kökü getirebilir ve aynı dilsel cemaat içinde kesişebilir. Bu da altyapıdadır); bu ilişkide dilsel iletişim ve etkileşim üretilir; gösterge ‘sınıf mücadelesinin bir arenası’ haline gelir, etkileşim içinde söz edimi biçimleri üretilir; son olarak, demektir.(…) Voloşinov’un çalışmaları böylece bizlere üretim süreci dil biçimlerinin değişiminde yansımasını yeni bir ideoloji tanımı kazandırmış olur: Karşıt toplumsal Egemen İdeoloji, Dil ve Söylem bulur.” çıkarların gösterge düzeyindeki mücadelesi.” İnan GÜNDOĞDU Dil kuramında anlam, birincil derecede Voloşinov’un dil ve gösterge üzerinden önemlidir. Sözcüğün tek başına yansız olduğunu, tanımladığı ideoloji kavramının yanlış ona yüklenen anlam ile varlık kazandığını söyleyen anlaşılmaması için birkaç telkinde bulunmak Voloşinov, sözcüğün anlamının da içinde yer aldığı gerekebilir: bağlama bağlı olduğunu ve bu bağlamın arkasında da toplumsal sınıfların parçalanmışlığının olduğunu 1- Dil ile ideoloji arasındaki ezen-ezilen çatışması; dile getirir. insanlığın başındaki belaların bütününü “dilsizliğe” ve/veya “egemen dil”in ezilenlerin kullandıkları “İnsan davranışındaki ideolojik iletişim konusunda dilin içinde yer ettiği alana hapsederek bütün her dönemin ve her toplumsal grubun kendine özgü bir kötülüklerin baş müsebbibi olduğu anlamına söylem biçimleri repertuarı dün vardı bugün de var.” gelmediği; Voloşinov’un kuramında dilin alanı, sınıf 2- Dilin içinde söylemle beraber anlamlanan mücadelesinin de sürdüğü bir alan haline gelmiştir. göstergelerin ‘egemen dil ve söylem’den arındırılmasının, elekten geçirilmesinin dilin İdeoloji, Marx, Engels, Lukacs, Gramsci, Althusser topyekün ortadan kaldırılıp yerine bir başka “üst-dil” gibi birçok düşünürün üzerinde kafa yorduğu ve her mevhumunun yerleştirilmesi anlamına gelmediği. birinin elinde farklı anlamlar kazanmış bir kavramdır. Sovyet düşünür Voloşinov’un elindeyse ideoloji, Kelimeler, “egemen ideoloji”nin içinde yerleştiği göstergelerden bağımsız düşünülemeyecek bir söylem evrenini açık eder. Yaşamı görme ve kavram halini almıştır. Çünkü, ona göre “bilincin gösterme gibi ikili bir işleve sahip olan kelimelerin, mantığı, ideolojik iletişimin, bir toplumsal grubun kullanım alanlarında işaret ettiği söylemlere göre göstergesel etkileşiminin mantığıdır. Bilinci, göstergesel, düzenlenmesi, ayrıştırılması gerekir. Egemen ideolojik içeriğinden yoksun bıraktığımızda geriye ideolojinin ve dilinin her alana sirayet “İdeoloji, belli insan özneleri arasında, dilin belirli kurulumunda yer alan dilin ve ideolojinin kesinlikle hiçbir şey kalmaz”. edebileceğini, ettiğini kabul ediyorsak, steril ve etkiler yaratmak amacıyla fiilen nasıl kullanıldığıyla ilgili öneminden bahseder. korunaklı bir alanda yaşamayan ezilenlerin ve bir şeydir. Bir önermenin ideolojik olup olmadığına, söz Terry Eagleton, İdeoloji adlı çalışmasında “Sözcükler her zaman davranış ya da ideolojiden onların dilinin de egemen paradigmadan nasibini konusu önermeyi söylemsel bağlamından kopartılmış Voloşinov’un kuramından bahsederken şunları dile türeyen içerik ve anlamla doludur.” alabileceğini, aldığını kabul etmek gerekir. Bu bir halde inceleyerek karar veremezsiniz; tıpkı herhangi getirir: anlamda, ezilenlerin kullandığı dilin erkek- bir yazının edebî eser olup olmadığına aynı yöntemle Voloşinov, dil ve ideoloji arasındaki ilişkiyi “İdeoloji göstergeden kopartılmadığı gibi gösterge egemen ideolojiden ve dilden ayrıştırılması karar veremeyeceğiniz gibi. İdeoloji, bir ifadenin içerdiği anlamak için “etkileşim” kavramını devreye de somut, toplumsal ilişki biçimlerinden tecrit edilemez. gerekir. dilsel özelliklerden çok, kimin kime hangi amaçlarla ne sokar. Sadece “etkileşim”in olduğu yerde söylediğiyle ilgili bir meseledir.” Terry Eagleton Gösterge yalnız ca bunlar içinde ‘yaşar’; buna karşılık Egemen dil, hâkim bir formül üretmek için göstergenin olabileceğini dillendirir. Gösterge, bu ilişki biçimlerinin de toplumsal yaşamın maddi temeli kategorileştirme işlemini gerçekleştirir ve cinsiyet, Egemen’in Gizli Çekiciliği1 başlıklı yazıda “başka anlamdan ve bu anlamın oluştuğu bağlamdan ile ilişkilendirilmesi gerekir. Gösterge ve onun toplumsal sınıf, ırk gibi parametreler üzerinden tahakküm bir dünya yaratmak isteyenlerin” kullandıkları dilin ayrılması mümkün olmayan bir dolaşım ağının konumu ayrılamaz derecede birbirine karışıp kaynaşır kurarken dil ile bunu destekler. Örneğin, cinsiyet “egemen dil” ile girdiği ilişkiyi genel hatlarıyla içinde yer alır Voloşinov’a göre. Bireyler arasındaki ve bu konum, bir konuşmanın yapısının ve biçimini kategorizasyonu bunlardan biridir. Egemen özetlemeye çalışmıştım. Bu yazıda da dilin, “ideoloji, iletişimin maddileşmesi göstergenin varlığına işaret içeriden belirler. Demek ki burada, ideolojiyi sadece ideoloji, dilde cinsiyet kategorizasyonunu “aktif” dil ve söylem” bağlamında “egemen ideoloji”nin eder: “Dil tam burada, somut dilsel iletişimde hayat ekonomik ‘altyapı’nın ‘yansımasına’ indirgemeyen, söz ve “pasif” olarak bölmeyle gerçekleştirir. Egemen ataerkil dil evreninde yer alan cinsiyetçi/ayrımcı kazanır ve tarihsel olarak evrimleşir.” konusu sözcüğün maddiliğine ve yakalandığı söylemsel ideolojinin kurduğu cinsiyet modelleri günlük kullanımlarını ve cinsiyetçiliğini açmaya çalışacağım. Kuramını diyalektik-materyalist felsefenin bağlamlara gerçek hakkını veren materyalist bir ideoloji hayatta; örneğin erkekleri rasyonellik, güçlülük, üzerine kuran Voloşinov’a göre ekonomi ne kadar kuramının genel hatlarıyla karşı karşıyayız.(…) Dil sertlik, başarı, netlik vb. özelliklerle tanımlarken, Voloşinov, Marksizm ve Dil Felsefesi adlı gerçekse ideoloji de o kadar gerçektir. İdeolojinin ve ideoloji Voloşinov’a göre bir anlamda özdeş olsa bile kadınları duygusallık, zayıflık, yumuşaklık, çalışmasında, Marksist bir çözümlemeyle bireyin maddileştiği bir alan olan “dilin gerçek üretim bir diğer anlamda özdeş olamaz; çünkü çatışan ideolojik muğlaklık, kararsızlık, diğerkâmlık vb. özellikleri toplumsal olduğunu ve bu yüzden bilincinin konumlar kendilerini aynı ulusal dil içerisinde dile ile tanımlar ve kategorileştirir. de toplumsal olduğunu dile getirerek bireyin 1 Egemenin Gizli Çekiciliği; http://www.haberfabrikasi.org/s/archives/13322 Egemen İdeoloji, Dil ve Söylem Egemen İdeoloji, Dil ve Söylem 6 7
  • 5. haber fabrikası haber fabrikası Çük Kardeşliği‘2nde “hegemonik erkeklik” maddileşmesi sonucunda oluşan gösterge, toplumsal kurulumunun farklı şekillerde tezahür edişinden ilişki biçimlerinden tecrit edilemediği gibi ideoloji de bahsetmiştim. Erkeklik hallerinin sınıfsal, kültürel, göstergeden bağımsız düşünülemez. ekonomik, siyasal olarak değişkenlik gösterdiğini; örneğin alt sınıflara kaba kuvvet üzerinden İdeolojinin maddileştiği bir alan olan dilin, söylemden kopartılarak incelenmesi mümkün şekillenen bir erkeklik, “delikanlılık”, “harbilik” anlatısı sunduğunu söyleyebiliriz. Hatta alt sınıfa olmadığı için iç içe girdiği “egemen ideoloji”nin Güler Zere ve cinsiyetçi/ayrımcı dilinden ayrıştırılması gerekir. ait erkekler, üst sınıfa ait olan erkekleri yumuşak, feminen, kadınsı, muhallebi çocuğu vb. bularak Aksi halde ezilenlerin mücadelesi, egemene Tüm Haksızlığa Uğramış Olanlar İçin kendi erkekliklerinden ayırırlar. Üst sınıfların karşı yürütülen bir mücadele olmak ile “egemen Süreyya KARACABEY erkeklikleri ise, kaba kuvvet dışında, başarı, para, ideoloji”ye eklemlenme arasında gidip gelen kariyer, iş, güç vb. özellikler üzerinden kurulur. sakıncalı bir sarkaç olmaya mahkûm olacaktır. Erkeklik ritüelleri “hegemonik erkeklik” tarafından belirlenmiştir ve bir grubun, topluluğun içinde bulunduğu -siyasal, kültürel, ekonomik ve sınıfsal parametrelerden bağımsız olmamak koşuluyla- ruha uygun şekilde hareket etmesi beklenir. Bu ruha aykırı olanlar kadınsılıkla -özellikle kadınsılaştırarak- “kılıbıklık”, “yumuşaklık”, “ibnelik” vb. tanımlamalarla suçlanarak cinsiyetçiliğe ve ayrımcılığa maruz kalırlar. Örneğin, erkek-egemen söylem içinde “sıfat” önemli göstergelerden biridir. Sıfat, varlığı nitelemeye ve belirtmeye yaradığı için söylemin gideceği yolu belirler. Kullandığınız sıfat, nitelenen kavramın özelliğini değiştirir, bu yüzden dili kullananın neden birini değil de diğerini seçtiği onun ideolojisini açık eder. Dilin içindeki “egemen ideoloji”nin cinsiyetçi kullanımı, sadece dilbilgisi kurallarında değil, aynı Onunla benim aramda ne vardı, bilmiyorum? Ben Ölüm oruçları sonunda gerçekleştirilen “hayata zamanda kelimelerde, deyimlerde, atasözlerinde güvenli bir hayat sürerken, o hayatını adadığı bir dönüş“ operasyonları sonrasında, onları ölü farklı biçimlerde ortaya çıkmıştır. Dildeki cinsiyetçi dava yüzünden hapse düşmüştü, hayatını bir davaya sevicilikle suçlayan Alatlı’yı bu yüzden hiç ideoloji üzerine yapılmış olan araştırmalarda aynı adayanlara, aynı düşüncede olmasam da hep saygı bağışlamadım. Ölmenin dışında hiçbir yol dil ailesine mensup dillerin tıpkı diğer açılardan duydum, haklarında konuşurken dikkatli olmaya bırakılmamış insanlara, sadece bir örgütün olduğu gibi cinsiyetçilik açısından da benzerlikler çalıştım çünkü bizim konuştuğumuz yerden hep çok piyonu olarak bakılmasında, korkunç bir taşıdığı saptanmıştır. Hint-Avrupa dil ailesine uzaktaydılar, kendini başkaları için feda etmenin aşmışlık ve değmezlik duygusu dışında hiçbir mensup olan bütün diller (birkaç örnek dışında, gücüne sahiptiler, kendinden vazgeçmenin gücüne. şey görmedim. Kendi hayatında en ufak risk İngilizce gibi) dilbilgisel açıdan, Ural-Altay dil ailesi almamış olanların, onlar hakkında konuşma hakkı ise, kelimeler, deyimler ve atasözleri açısından Yakıcı bir sınırda hayatlarını sınayanlar olmadığını düşünüyorum. Bizim adımıza cesaret cinsiyetçilik içermektedir. karşısında ahkam kesemeyeceğimi bilecek kadar gösterenlerin, kendilerini ateşe atanların karşısında anlardım onları, genç ömürlerini verdikleri şeye utançla boğazımız düğümleneceği yerde, serinkanlı Voloşinov, sözcüklerin tek başına yansız kimi zaman öfkelensem de onlara öfkelenmek bir biçimde “değmez” eleştirisi yapılmasını aklın olduklarını, ona yüklenen anlam ile varlık aklıma bile gelmezdi hiçbir zaman. Korkak bir olmasa da vicdanın sustuğu yer olarak okuyorum. kazandığını ve bu anlamın da içinde yer aldığı ikiyüzlülükle bezenmiş hayatların ortasından çıkıp, Buna karar verecek olan biz değiliz, hiç risk almamış bağlama bağlı olduğunu ve bu bağlamın arkasında bizi utandırarak, canımızı yakarak, kollektif bir iyi olanlar, şiddete doğrudan maruz kalmayanlar, da toplumsal sınıfların parçalanmışlığının olduğunu için savaşarak ve ölerek yaşayanlara söz söylemenin kalpsiz bir gerçekçiliğin ortasında yaşayıp hiç söylemişti. Bireyler arasında “etkileşim” ile iletişimin en azından güvenli bir hayatı her şeyin üzerine bilmedikleri hayatları yargılayanlar, buna karar koyanların hiç hakkı olmadığını düşündüm. veremezler. 2 Çük Kardeşliği; http://www.haberfabrikasi.org/s/archives/9662 Egemen İdeoloji, Dil ve Söylem Güler Zere ve Tüm Haksızlığa Uğrayanlar İçin 8 9
  • 6. haber fabrikası haber fabrikası Güler Zere ile benim aramda ne vardı bilmiyorum, Her şeyi aşmış, uzlaşmış halimize politik bir eda onun ölümü karşısında sadece insanlığımdan vererek üstelik, ölümler hakkında konuşuyoruz. Ve utanıyorum. Sanıyorum ki onu göre göre ölüme onları tıpkı astıktan sonra kurşunlayanlar ya da götüren koşulların ben de bir parçasıyım, onu işkence edenler gibi bir kez daha öldürüyoruz. ve başka tutukluları ölüm halinde içeride tutan Dağın Mırıltısı düzene yeterince güçlü bir ses çıkarmadığım için, Güler Zere, ondan korkanlar tarafından öldürüldü; Zere onları korkutacak güce sahipti, iyileşmesine bile E. Ali AYDIN elimden bir şey gelmediğine kendimi inandırdığım için, sadece ölümüne yandığım için. izin vermediklerine göre, vaktinde en temel insani hakkını kullanmasına izin vermediklerine göre, Onunla benim aramda ne vardı bilmiyorum, ölesiye korkuyorlardı ondan. Demek ki hepimizden otuz yedi yaşındaydı, benden gençti ama kısa daha kuvvetliydi. ömrünü benim gibi geçirmedi. İçerideydi, hastaydı ve yaşamasına izin verilmedi. Onun hayatından Ne vardı, onunla benim aramda bilmiyorum. korkanlar bizim hayatımızdan korkmuyorlar, Sadece bütün ölümleri aniden anlamsızlaştırdığını demek ki onun yaşaması bizimkinden daha biliyorum ve en zayıf göründüğü noktada bile onun önemliydi. hepimizden çok güçlü olduğunu biliyorum. Gençken, daha gençken özgürlük duygusunu her şeyin üstüne koyduğumu hatırlıyorum, şimdi öyle düşünmüyorum, adalet duygusunun olmadığı yerde özgürlüğün hiçbir anlamı olmadığını biliyorum. Bu ülkede, hatta dünyada adalet duygumuz sürekli incitiliyor ve bununla aldığımız nefes sürekli zehirli. İnsanları içeri attıkları yetmiyor, en temel insani haklarına el koyuyorlar; aralıksız, aralıksız Binlerce insanın ahı düştü soğuk zemine. zaman. Susulan, hakkında iki laf edilmeyen olaylar, öldürüyorlar ve insanlara, astıktan sonra bir de Dünyanın seyri içinde ve bir ülke serüveninde söz konusu edilmesi halinde derin bir iç çekişle kısa bir dönem olsa da, zulüm mecrasında geçiştirilen durumlar; düğümü çözüldüğünde işkence eden ortaçağ papazlarına benziyorlar. maharetini kanıtladı devlet sarkacımız… ezber edilenin göçeceği memleket meseleleridir. Güler Zere’yi astıktan sonra bir de işkenceyle Öyle ya, savunmasız insanların öldürüldüğü bir Metin Göktepe adına aşinalığım, zulmü ülkede, bunun hesabı da sorulmuyorsa üstelik; ölümünü ikizlediler. Bunu nasıl sindireceğiz, zihnimde bir yere yerleştirmeye çalıştığım daha büyük memleket meselesi yoktur. Memleket kendimize nasıl insan diyeceğiz, bilmiyorum. dönemden. Metin’in öldürülen diğer meselesi dediğinin vasfı da rakı masasında meze Onun sayesinde hasta tutuklulardan haberimiz gazetecilerden farkını da, çok sonra keşfettim olmak olunca… olmuştu, hapisanelerde süren zulümler bileşkesine (konumuz o değil). Adının geçtiği ortamlarda, bir iki gazete bizi tanık etmişti. Ve biz hala bu devlet adıyla kafiyeli nice küfürlerin savrulduğuna Yıllardır tekrar edilen, binlerce insanın hep bir da; birkaç insanın başkaları adına utanacak kadar ağızdan susuşu aslında. Bunları yaşamış olmaktan, bilgiyle yaşayabiliyoruz, hiçbir şey yapmadan, sevdiği ülkesine sustuğuna da tanıklık ettim. tüm bunların bir yerinden kendine değmiş sadece üzülerek, birkaç sözle duruma ortak olarak, İnsanların zulme bu kadar teşne olmasına hayret olmasından öfke duyan insanların mırıltısı… vicdanımızı susturarak. etmeyi bıraktım. Sonra sonra, alışmaya başladığım suskunluklar oldu, çokça. Elleriyle insanın içini Sus Göçü Onunla benim aramda ne vardı, gerçekten yoklayan ölülerin hatıralarıyla halvet oldum. bilmiyorum ama tanık olduklarımız yüzümüze Şimdilerde tutulan günlükler okundukça, Tutanağa geçirilen adının yanında birçok bahane yapıştı diye aynadan korkuyorum. Biz rahat uykulara zulmün kendisiyle bile temizlenemeyen lekesi sıralanan genç cesetlerimiz oldu. Komünist, Kürt, gizlenir olmaktan çıktıkça; insanlar sadece soyunurken üstelik bizim adımıza acı çekenleri Türk ya da sadece aşık, birçok insanın ölümüyle yaşadıklarıyla değil, tanık olduklarıyla da kurmaya düşünüyorum ve bu kadar zulme susmanın doldurduğu günler sıradanlaştı. başladıkça hayatın saatini, sesleri de o derece zalimle işbirliği olduğunu düşünüyorum. Her duyulur oluyor. En son Hrant Dink’i kaptırdığımız Metin’in öldüğü tarihi de, ömrümün takvimiyle şeyi aştık, kendini feda etmeyi edebiyatın konusu tuttum dimağımda. Öldüğü sıralar, ilk kez güzel zulmün sesini bastırmaya yetecek kadar olmasa yaptık, kendini ateşe atanları siyaseten yargıladık bir kızın elini tuttum; kötü şiirler yazdım. O da, henüz… İnsanlar konuşmaya ve dinlemeye ama ölen Güler Zere’ler, biz değiliz. Onun öldükten yaklaşık 5 sene sonra dedem öldü. O 5 başladı. Öyle, susuşlarımız biraz da ondandı. yaşadıkları bizim sokaklarımızdan bile geçmiyor, senede, Kürt ellerinde belki de Metin’in binlerce Hayır, dinleyen olmayınca da konuşmanın bir oturduğumuz kafelere uğramıyor onların hayatı, çağdaşının öldüğünü de, sonradan öğrendim. yararı vardır elbette. Sürekli tekrarladığımız için, hatırlamakta zorlanmayacağız kim bilir?! biz sadece konuşuyoruz bize radikal başka hayatlar Dağın Mırıltısı hakkında. İnsanları tanımlayan söyledikleri değildir çoğu Güler Zere ve Tüm Haksızlığa Uğrayanlar İçin Dağın Mırıltısı 10 11
  • 7. haber fabrikası haber fabrikası buldun. Haritan vardı, bozdun. Korku kokuyor, umursamadın. Uyandın sabahlar yaptın, Ekmekleri küfle yedin, suları bulanık içtin, taşlara uzandın… İrade diye anacağız bunu. İrade! Kendinden Şafak Yargılanamaz Baba başlayarak dağıttığın köle pazarlarını aklında tut. İrade göstermek; Milyonlarca ses boğarken özgürlüğün çıtırtısını, ezbersizce bağırmaktır. Evren Barış YAVUZ Silahları, holdingleri, haramileri, gölgesiyle dahi ürküye sevk eden bir rehberin gözetici harfleriyle gitmek çekip… Çekip kendini zincirden gitmek! Gitmek kendinin de uzağına gitmek. Taşların, suların ve duaların hükmünde iman etmek kederle anlattığın bir tarihe… İşte babamın teni öyle inceciktir ben bunları yazarken. Mayıs’ın kan günlerinden birinde onu toprağa verdik. Saçların taradık, binlerce kardeşi gibi sessizlik içinde gömdük onu etimize. Sızılar dururum kaç yıl oldu. İniler dururum bin yıl oldu. Kaç ölüm gördüm, kaç dirimle midem bulandı. Babamdır. ‘bir sarışın kelime’ olup dağılmış bir orduyu toplamak için heves etmiştir. Onu bize ölmeye bıraktılar. Biz ölümle erken tanıştık ben el kadardım. El kadarım, hala babamın elleri kadar… Alnımı sıvazlayan elleri kadarım. ‘Haydi, yüzünü yıka’ Nabzını sıkı tut. O senin zamanı ölçtüğün şeydir. Oysa her şey kötü gitmiştir. Ekmek küflenmiştir. derken omzumdan tutan elleri kadarım. ‘Bu defa iyi Sökülmüştür en sevdiği gömleği. Rüzgârı üzerine gidecek’ derken göğsümde kalmış kırıntıyı toplayan Tenini sıkı tut. O senin ülkendir. alınmıştır. Pencereden bir kumru ona uzun bakmıştır. elleri kadarım. Öyle uzun bakmıştır ki hıçkıra hıçkıra ağlamıştır. Çorba kokularını sıkı tut. O senin kentlerden Sıkı tutuyorum her bir harfi bu hayat denen aldığın yaşama bilgisidir. Yani kötü gitmiştir her şey. Mektupların üzeri öğretmenin bize bıraktığı. Sıkıca tutuyorum, çizilmiştir, telefonları açmamıştır soluk soluğa ölmüyorum, ölmesine izin vermiyorum “Ölenlerimizin öcünü alacağız” kırk yıl önceden aradıklarımız, rehine bir eşya bırakmışsındır. kardeşlerimin. Ölünce birimiz deliriyorum koşup bir Bolşevik baskı afişte yazıyor. Kırk yıllık acı, Sahafta kitaplarını satmışsındır üç paraya, üzerine mezarlara bakıyorum, inanmamak için! ‘Yok hayır ceketlerin ceplerinde öldürülmüş çocuk fotoğrafları. tarih attığın kitapları… Kitapların kokusu burnunu ölmedi’ demek için! On yedi yaşımız olsun. Olsun bir teşhir yakmaktadır. Daha söyletme işte! İyi gitmemiştir. Kalbin ağırdır, kanın bulanık, etin ağrılıdır. Sıkıca tutuyorum hayatın saçlarından. masasında okunaksız el yazıları, kötü matbaa işi dergiler, patikler, kuş resimleri, daktilolar, kitaplar… Şafak yargılanamaz! Sen bağırıyorsun bize 28 İşkenceden yeni gelmiştir birimiz. Alnını Teşhir masasının arkasında esmer çocukları halkın… yıldır… öperiz, alın yazısına dudak izleri bırakırız. Birimiz Esmer, dağınık saç, kırık lisan, ceplerinde azıcık para. çay getirir, birimiz mendil çıkartır, birimiz ant içer! Halkın uzun ayazından esmerleşmiş çocukların Şafak yargılanamaz… Kuşlar, kadınlar, Yürürken gözlerimiz büyür. Kumruların gözleri dağıttığı masanın teşhirinden kalkan yumruklar. devrimciler, çocuklar, çiçekler, sessiz harfler, somun büyür! Telsizler telaşlı, polisMuh(a)biri medyası telaşlı, ekmekler, kitaplar, bir dostuna sıkıca sarılanlar, aşık camlar telaşlı, çay bardakları ise sakin. Masa dağıldı. Bir ömrüm var. Bir ömrüm boyunca kırdığım olanlar, sürgüne gidenler, bardakta karanfiller… Yüzde eşkâl dağıldı. Saçlar dağıldı. erik dalları, ömrüm boyunca öptüğüm dağ perileri, Yargılanmaz! ömrümden uzun yollar, valizler, ajandalar… Bir İrade. Elleri cebinde sokaklarda yürüyen, Hayat bize bir yanıt verecektir! ömrüm var bir yerlerde çınlayıp duran sesler dostlarının kapılarını tek tek çalan, ayazda kazaklar arasında, kalabalık bir isyanın içinde dinlenir. ören, yazda soğuk sulardan söz eden, zindandaki sevgilisinin fotoğrafını kalbine sıkıca bastıran… Oysa kötü gitmişti. Kalbini yokladın, İrade. Şafak Yargılanamaz Baba Şafak Yargılanamaz Baba 12 13
  • 8. haber fabrikası haber fabrikası sanırım eylem olmuş. Benim boynumda puşi vardı. yanan çocuk benim arkadaşımın çocuğuydu. Ben bu Ben otobüs durağına giderken önümde bir araba şahıslarla yüzyüze geldim. Bu yüzden tanıyorum.” durdu. Arabada 1 veya 2 kişi vardı. Dur dediler. Polis olduklarını söylediklerini hatırlamıyorum. Kanalın Gereği düşünülür: “Sanık Cihan Kırmızıgül’ün “Mapushanelere Güneş Doğmuyor” içine yatırdılar. […] Ben kesinlikle kaçmadım. Beni kovalayıp yakalamadılar. Ben onların söylediklerini üzerine atılı suçun yaptırımı olan sevk maddelerinin alt ve üst sınırlarına, suç ve tutuklama tarihine nazaran yahut Kafka Sabahları yerine getirdim. Elinde silah vardı. Beni yere yatırdı ve ellerimi kelepçelediler. Kafama silah dipçiğiyle kaçma şüphesi devam ettiğinden atılı suçun CMK. 100/3 maddesinde yazılı suçlardan olması, kuvvetli Zeynep ARIKANLI vurdular.” suç şüphesini gösteren olgu kriterinin mevcut dosyada devam etmesi, delilleri karartma ihtimalinin Anlaşılmıştır! bulunması bu nedenle korunma tedbirlerinin de uygulanması yeterli olmayacağından tutuklama “Gizli tanığın” ifadelerinin ve “hukukî delillerin” sebepleri kalkmadığından TUTUKLULUK Joseph K.,1 bilmediği bir suçun zanlısı olarak sonradan Aslen Adıyaman Merkez nüfusuna kayırlı, de harmanlamasıyla “hüküm” verilir: “Şüpheli HALİNİN DEVAMINA…” yargılandığı davada kendisini “ben masumum Abulvahap-Asiye oğlu, Adıyaman 1988 doğumlu Cihan Kırmızıgül’ün […] PKK terör örgütü adına hâkim bey” sözleriyle savunduğunda hâkim sorar: […] Cihan Kırmızıgül’ün yakalandığı; Suçun önce tanımlandığı, sonra isnat edildiği, eylem yapmak amacıyla Molotof kokteyli saldırıda “Peki, hangi suçtan masumsunuz?” suçlanacak kişinin bulunduğu bu 2010/2011 model Şüphelinin polis tarafından takibi sırasında dur bulunduğu, yüzünü puşi ile kapattığı, örgüt üyesi Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği ihtarına ve uyarı amaçlı havaya ateş açılmasına olarak tanınmamaya çalıştığı, molotof kokteyli Dava’nın son duruşması ise 27 Mayıs 2011 tarihinde öğrencisi Cihan Kırmızıgül de, baştan aşağı bir uymayıp kaçtığı, su hendeğine düşmesi üzerine atılması sonucu markette yangın çıkarıp zarar yapılır. Suçlamaların, tutarsızlıkların cirit attığı, Ceza Sömürgesi’ne, koca bir Duruşma2 salonuna polisin atılarak yakaladığı, bu esnada dinenip polisin oluştuğu, şüphelilerin PKK terör örgütü adına eylem hukukun demeyeyim de adaletin tamamen dışlandığı dönüşmüş olan memlekette, çoktan verilmiş bir silahını almaya çalıştığı, üst aramasında bir adet […] yaparak, şiddet içeren faaliyetlerini benimseyip terör duruşmanın kendisi de tutanağı da aceleyle, şıpın hükmün mahkûmu, Hüseyin Edemir’lerden, cep telefonu ve içerisinde vodafone hatlı sim kart, bir örgütünün organik yapısı içinde yer aldığı; işi kotarılır. “11 Ağır Ceza Mahkemesineden İnan Süver’lerden, TMK mağduru çocuklardan adet üzerinde DİESEL ibareleri olan kordonlu kol istenilen dosyanın gelmesinin beklenmesi mütalaa […] olunur” diyen iddia makamı, ağzından çıkan geçilmeyen ülkemizin yeni Joseph K.’sı. Hangi suçtan saati, bir adet cüzdan, bir adet puşi ele geçirildiği; masum olduğunu anlatmaya çalışan Cihan’ın yaşamı, hukuksuzluğun bir de yazım hatalarıyla kusturacak Şüphelinin eyleminin değerlendirilmesinde […] bir buçuk yıldır Tekirdağ 2 No’lu F tipi cezaevinde Şüphelinin üst aramasından elde edilen puşi kıvama getirildiğinden habersiz, Cihan’ın tutukluluk soruşturmamıza konu olan olayda şüphelinin şiddet itinayla karartılıyor devletimiz tarafından. 20 Şubat tabir edilen bez parçasının yapılan incelemesinde; durumuna ilişkin soruya da şu yanıtı verir: “Suç içeren eylemleri nedeniyle PKK terör örgütüne üye 2010’da göz altına alınıp tutuklanan Kırmızıgül’ün, PKK-KONGRA-GEL terör örgütüne müzahir kitle vasfı ve delil durumuna nazaran tutukluluk halinin olduğu anlaşılmakla…” son duruşmada delili olmayan suçlardan dolayı tarafından gerçekleştirilen Molotof kokteylli korsan devamı talep olunur.” dört ay daha hapiste kalmasına karar verildi. Zira gösteri, araç kundaklama vb. eylemlerde şüphelilerin Anlaşılmıştır! 24 Şubat 2010 tarihli bu tanınmamak için yüzlerini kapatmakta kullandıkları Gereği düşünülür: Bir önceki duruşma tutanağının memlekette, masum olduğu kanıtlanana kadar iddianamenin ardından, Cihan Kırmızıgül önce puşi olduğu […] anlaşılmıştır.” son satırları, TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMI herkes suçludur. Af buyurun, herkes değil tabii: Bayrampaşa Cezaevi’ne, sonra da kimsenin diye büyük harflerle bağırmaktan da imtina zalimin hukukunun geçtiği yerde, mezalim suç haberi olmadan apar topar Tekirdağ 2 No’lu F tipi Anlaşılmıştır! edilmeden, kopyalanıp yapıştırılır. Değişen sadece değil; mezalimin mağdurları “suçlu.” Şimdi bir Cezaevi’ne gönderilir. Mahkeme için devletimiz tarihtir: 14 Eylül 2011. buçuk yıl öncesine, Kırmızıgül’ün yaşam hikâyesinin Kırmızıgül’e isnat edilen suçların tek kanıtı, “puşi aceleci davranmaz, ilk duruşma 29 Temmuz zaliminkiyle kesiştiği noktaya gidelim. tabir edilen bezin incelenmesi” sonucu elde edilen 2010 tarihinde yapılır. Savcının Cihan Kırmızıgül Başka bir deyişle, “Cihan’ın yokluğuna giderek bulgular. Bu bulgulara ve iddianamenin diline beraatini talep ettiği dava hâkim tarafından alışılan, durumunun adeta kanıksandığı” on beş aya, “Puşi, Ayağa Kalk!”3 24 Kasım’a ertelenir. Cihan’ı hendeğe yatırıp bir dört ay daha eklenir. Hapishane dj’lerinin hem bakarak, puşinin suçunu itiraf etmiş olduğunu düşünebilir insan. Öyle de olmalı, zira bir buçuk döven polisin ifadesini tekrarladığı bu duruşma, Cihan, hem de ziyaretçileri için “Mahpushanelere “Şüpheli Cihan Kırmızıgül’ün PKK terör örgütü yıldır içerde tutulan Cihan Kırmızıgül’ün “suçunun” Cihan’ın kendisini tartaklayan polis karşısında Güneş Doğmuyor” türküsünü uygun görüp alay adına eylem yapmak amacıyla 20.02.2010 günü yegâne kanıtı söz konusu puşi. donakalmasının sessizliğinde geçer. Bu sessizliğin edebilecekleri bir dört ay daha… saat 21:45 sıralarında Kağıthane ilçesi Etibank muhakemesi “ikrardan gelen sükut” olacak ki, Caddesi üzerinde toplanan grup içerisinde yer Memleket sabahları, Gregor Samsa’nın, “tedirgin Anlaşılmıştır! tutukluluk halinin devamına karar verilir. Dava, aldığı, toplananların yüzlerini puşi ile kapattıkları, düşlerinden uyandığında kendisini devcileyin bir savcının talep ettiği üzere “gizli tanığın” dinlenmesi ellerinde Molotof kokteylleri olduğu halde kürtçe Cihan Kırmızıgül ise, olay günü, Kağıthane’de böcek,” Joseph K’nın ise sebebini bilmediği bir suçtan için 4 Mart 2011’e ertelenir. Bu arada, davada görevli slogan attıkları, Etibank Cad. No: 52’de bulunan oturan İlhan Çetin adlı arkadaşının evine gitmiştir. tutuklu bulduğu sabahlara benziyor. Memleket savcı ve hâkim değiştirilir. 24 Şubat 2010 tarihinde Bim Marketin camlarına doğru 2-3 molotof kokteyli Her ne hikmetse, görülen dört duruşmada Çetin’in koskoca bir mahpushane. “Yargının suçtan önce savcılıkta verdiği ifadede, eylemleri yönlendiren attıkları, daha sonra kaldırım üzerine ve yola Molotof tanıklığına başvurulmaz. Poliste “susma hakkı”nı geldiği, insanın erişilemez bir hükmün içinde zaten ve molotof kokteylerini (ifade tutanağında kokteylinin atıldığı ve gösteri yapanların üçerlî ve kullanan Kırmızıgül savcılıkta şöyle ifade verir: çoktan hapis olduğu bir dünyanın; (…) cezasını “meşale” sözcüğü geçmektedir) atan iki kişiyi dörderli gruplar halinde Beyoğlu ve Kağıthane’ye “Cumartesi gecesi arkadaşımın evinden çıkıp kendi arayan suçun değil, suçunu arayan cezanın; kafesini görse tanıyacağını, “ben devletimi seviyorum, bu doğru kaçmaya başladıkları, Bim Market ve Etibank evime gidiyordum. Saati tam olarak hatırlamıyorum. arayan kuşun değil, kuşun arayan kafesin”4 dünyası. şahısları yakalayın” sözleriyle süsleyen gizli tanık, 4 caddesine Molotof kokteyli atan 170 cm boylarında, 8-8:30 gibi arkadaşımın evinden çıkmıştım. Orada Mart 2011’deki duruşmada, gördüğü kişinin Cihan Böylesi bir dünyaya, böylesi bir mahpushaneye yüzü puşi ile kapalı, kahverengi kapüşonlu kazak, 1 Franz Kafka, Dava. Kırmızıgül olmadığını söyler: “Benim ifademde doğacak güneş de yok. yanlardan cepli siyah kanvas pantolon olan ve 2 Dava adlı kitabın Türkçe’leştirilmiş diğer adı. belirttiğim kişi bana gösterilen kişi değildir. Ben olay kahve renkli botlu canlı takip neticesi isminin 3 Yazının bundan sonraki kısmında yer verilen iddianame ve dava tutanakları olduğu gibi yazıya geçirilmiş olup, yazım hataları aynen korunmuştur. yerine çok yakındım. Hatta orada [Bim market] saçı 4 Nurdan Gürbilek, Benden Önce Bir Başkası “Mapushanelere Güneş Doğmuyor” yahut Kafka Sabahları “Mapushanelere Güneş Doğmuyor” yahut Kafka Sabahları 14 15
  • 9. haber fabrikası haber fabrikası Tam Zamanı Üzgünüm Kardeşim Mahir BOZTEPE Yanlış zamanda doğdun. Yanlış zamanda üstelik, 20 yıldır yaşadığı kenti sevemeyen baban dedi her Türk gibi asker doğdun… ki: “Ah be, şu cadde üstündeki dükkanı alaydık zamanında, şimdi yolumuzu bulmuştuk” Taşradan gelen baban dedi: “Ulan o arsayı alaydık zamanında, şimdi kraldık. Bizle birlikte gelenlerin 20 yıldır, babana rağmen mahallesini seven hanları apartmanları var…” annen, “Zamanında anamı dinleyeydim bu adama varmazdım” dedi. Haklıydı. Mahalle mekteplerinin tümünde talebelik ettin… Yapımında inisiyatif kullanamayan annen, Az gittin uz gittin, düz liseden düz çıktın. “Zamanında biraz akıllı olaydım, seni doğurmazdım” dedi. Üniversite sınavları gelip çattığında, sistem değişti… Zamanı mıydı? Devletin sistemi hiç Haklıydı. değişmezken, sınav sistemi niye bu kadar sık değişiyordu? Mahalle takımının en aykırı topçusuydun. Galatasaray’dan istediler, seçmelere gittin. Kendini Varıp “üniversite kapısı“na, niyaz edemeden gösterecektin, önündeki 20 yıl, bütün çocukların yapısına, sessizce döndün sokağına. sırtında adın yazacaktı. Pişik olmanın da zamanı mıydı? Koşamadın, seçil(e)medin, “camia” buna Önce biraz tornacılık ettin kir pas içinde, sonra takılmadı ama bütün mahalle seni ayıpladı. marangozda cila yuttun bir süre… Top oynarken, cama dizilen kızların hiçbiri yoktu artık. Haklıydılar. “Mapushanelere Güneş Doğmuyor” yahut Kafka Sabahları Tam Zamanı Üzgünüm Kardeşim 16 17
  • 10. haber fabrikası haber fabrikası Baban dedi:“Zamanında serserilik etmeyeydin, düğüne gidecek. Hatta en yakın arkadaşın, ucuz bir şimdiye en azından kiradan kurtarmıştık.“ limonataya satacak seni, çeyrek altın takacak senin giyemediğin damatlığa. Annen tünediği sofradan kaldırmadan başını, “Şimdi zamanı mı bey“ dedi. Sonra… Nemfomanik Erkeklikle Hesaplaşma Biraz işsiz dolandın etrafta. Bir süre “cigara“ya Spiker diyecek: “Türkiye şehidine ağladı“ Feray MACİT takıldın, 94 model “tesko şahin“le turladın mahallenin birbirine benzeyen sokaklarını. Annen diyecek: “Fidan boylu evladıma kıydılar“ Bitirimliğe doğru yol aldığını gören eş dostun Baban diyecek: “Vatan Sağolsun!” zorlamasıyla, semtin atölyeden bozma fabrikasında Arkadaşların diyecek: “En büyük asker bizim şoförlük işi bulundu. Hem temiz işti, hem altında asker!” araba olacaktı. Daha ne! “İş görüşmesi“ne gittiğinde, askerliğini sordular. Tecilli desen de “olmaz öyle Herkes ”haklı” olacak, sen ölü! koçum“ dediler. “Zamanında askerliğini yapsan, şimdi mis gibi işin vardı aslanım“ dediler. Çıktın Eğer sen, bir kere bile olsa “tam zamanı“ demez gittin. de, bu düzeni reddetmezsen. Vatani görev diye sırtını sıvazlayanlara inandın. Üzgünüm kardeşim, bütün bunlar olacak! Gönülsüzce şubeye yürürken, askerliğin binbeşyüz aya çıkarıldığını falan öğrendin. (Zaman yine oyununu oynamıştı işte!) Şimdi… Birliğine teslim olduğunda, sırayı bozduğun için küfür işiteceksin. Kötü yemekler yiyecek, kötü kokular içinde kıvranacaksın.“Yemin töreni“ geldiğinde uygun adım yürüyemediğin için dayak yiyeceksin. (Bak bunun zamanla ilgisi yok) Tribünde, ilk kez seninle gurur duyan baban: “Zamanında askeri okula vereydik şu oğlanı, tertemiz maaşı vardı“ diyecek. Toplum olarak erkeklerin; kadınların doğaları, altına almaya çalıştıklarını görüyoruz. Bunlardan giydikleri ya da giymedikleri, cinselliği yaşayış en yakın tarihlisi yeni bir tasarı olan hadım yasası: Annen, gözleri yaşlı, “Zamanında bitirse de biçimi, mekansal ayrışmaları ile mekanına göre Cinsel saldırı suçu ile çocuklara ve reşit olmayana dönse“ diyecek. giyinme adabı, ahlakı, iktidardaki düzensizlikleriyle tecavüzden yargılananların “hadım edilmesi”ni ilgili gerçekleştirdiği bir dizi düzenlemeler ve öngören bir tasarı. Bu tasarıyı TBMM’ye sunan ise, Dilini anlamadığın kuşlara kin tutmadığın müdahaleler, sadece geleneksel bir cinsel ötekiliği erkeklik söylemiyle kadın dilinin harmanlanmış hali halde dilini konuşmasına “müsade“ edilmeyen ifşa etmiyor; aynı zamanda kadın bedenine dair olarak Alev Dedegil’in cümlesiyse geldi: “Bu bir kardeşinden neden bu kadar nefret ettiğini sürekli yenilenen tamamlanma süreçlerine de işaret hadım veya ceza değildir, tedavidir” . sorgulamayacaksın bile. Teçhizatı kuşanıp, bereni ediyor. taktığında, “zamanı geldi, öldür“ diyecek komutan. Bu tasarı cinsel saldırı suçlularını ve Bu, toplumsal hayatın içinde erkekliğin, erkek tecavüzcüleri bir hasta olarak görüp cinsel Ama senin için yine yanlış zaman olacak. Tetiğe olma halinin sürekli yeniden düzenlenen ve suçunu görmezden gelme durumudur. basamadan, yığılacaksın olduğun yere. genişleyen kişisel hayat alanlarıyla ve kimlikleriyle “İyileştirme programı” olarak bireyi bir anlamda ve hatta cinsiyetleriyle de hesaplaşamadıklarını hormonel dengesizliklerin kurbanı olarak gösterip İşte bütün kötülükler, senin zamanında olacak. gösteriyor. rehabilite etmedir bu, açıkça işlenen cinsel suçu Hepsi sana denk gelecek… meşrulaştırmadır. Bunun “tedavi yöntemi” mi yoksa Erkeklik ve kadınlık pratiklerine her gün yenileri tacizleri ve tecavüzleri cinsel suçlu olarak görmeyip Yanlış zamanda doğdun, doğru zamanda eklenirken özellikle kadın bedeni; üzerinde hala “hasta” olarak pişirip önümüze sunma gerçeği mi öleceksin! “Onlar“ ölmeni istediği zamanda… konuşulması, düzenlenmesi ve denetlenmesi olduğunu başka bir taciz davasının suçlusu olan Hiçbir kadının rüyasına giremeyeceksin annenden gereken bir şeymiş gibi hala karşımızda. Bunun Hüseyin Üzmez’i ve sağlık raporlarıyla aklanma başka. Sevgilin, unutacak seni, bir daha adını bile varlığını devam ettirebilmesi, erkeklik söylemlerinin çabalarından da biliyoruz. anmayacak, evlenecek, çocukları olacak. kendini daha çok var edebilmesi için destek olarak bir dolu yapay gerçekliklerle beraber ama en çok Bu teklifin hadım etmek şeklinde ortaya çıkmasına Mahalle, onu bir süre ayıplayacak. Ama herkes da yine kadın dilini kullanarak bedenleri zapturapt karşı gelinse de bu tasarı bir hadım etme ya da Tam Zamanı Üzgünüm Kardeşim Nemfomanik Erkeklikle Hesaplaşma 18 19
  • 11. haber fabrikası haber fabrikası cezai bir yaptırımın da ötesinde hatta tedavinin de cinsiyetin merkezine oturttuğu erkekleri ne ötesinde; tacizciye, tecavüzcüye ve sonra yeniden – kadar aşağıladığının da farkında olmamasıdır ve hala işleyen yasada olduğu gibi- tecavüze ve tacize daha da vahimi bu meseleye erkeklerin de sessiz uğrayan insanların beden haklarını da ihlaldir. kalmasıdır… Bu sadece kadınların bir mücadelesi İnsanların, insan haklarını gasp ederek, bedensel değildir. Eğer öyleyse erkeğin cinsellik arzusu sürekli katlanarak artan ve hiçbir zaman tükenmeyen 12-28-19 ya da Egemenin Haklı ama bütünlüklerini kesintiye uğratarak, cinsel şiddet uygulayarak; yeni bir “cinsel suç” işlenmekte ki bu arzularının ışığında doğuştan tedavi mi edilmeli yani? Erkeklerin cinsiyetlerinden ötürü bu kadar Her Nedense Buruk Sevincinin Şifresi sefer suçluya aynı dil üzerinden ancak bu kez de aşağılandığı bir meselede hala sessiz kalmaları Barış YILDIRIM devlet yasasıyla taciz ve tecavüz edilmektedir. Ki oldukça şaşırtıcı mı değil mi gerçekten? bu da cinsel bir terapi yöntemi değil insan hakları ihlalidir. Bireyin “bedensel bütünlüğünü bozmak” Ve yazının en başına tekrar dönersek yoksa bu -hangi merciler yaparsa yapsın -kişi hangi suçu durum, erkeklerin hala “erkeklik”le ve “toplumsal işlemiş olursa olsun- insan hakları ihlalidir ve suçtur. cinsiyet”le hesaplaşamadıklarından mıdır? İşte tam da burada cinselliğin -toplumsal cinsiyetin, cinsel kimlik aidiyetinin ya da aidiyetsizliğin, her türlü cinsel suçların, özünü cinsellik olarak gördüğümüz her şeyin- aslında sadece yargılanmadığı aynı zamanda yönetilip denetlendiğini de bir kez daha gördük. Bu tasarıdan sonra herkeste bir kusma hali belirirken büyük büyük lokmalarla önümüze getirilen yeni yemeklerden midem bulandı ki onlardan biri de Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Prof. Orhan Çeker’in “Tecavüz sorunun odağında kim var? Kadın var. Kardeşim sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmayacaktır. Tahrik ettikten sonra sonucundan şikayet etmen makul değildir” sözleri oldu. “Dekolteli erkeklik”in yani erkeklik yapılanmasında bir erk mercisi olmadan toplumsal cinsiyetiyle varolabilen bir alternatif erkekliğin mümkün olduğuna inanırken, dekolteli kadınları tahrik edici bulup hatta tacizciler ve tecavüzcülerle 12 Eylül 1980 generallerinin rüyalarında görseler villalarında huzurla ölümü bekleyebilirler. 28 suç ortağı olarak değerlendiren, suçları bölüştürüp inanmayacakları şeyi, 28 Şubat 1997 başardı. Şubat ve 19 Aralık’ın topluma saldığı dehşet ve pay eden, kadın bedenini bir cinsel nesne olarak Toplumun aydın kesimlerini ve –onların kanaat yanılsama, onların yapamadığını yaptı ve ordu ve gören Orhan Çeker’i neredeyse unutmak üzereyiz? önderlikleri aracılığıyla da– genelini görünüşte ve hükümetlerin bölünmez bütünlüğünden oluşan kısa vadede karşıt, özünde ve uzun vadede paralel devletin muhaliflerini ordu ve hükümet taraftarları Orhan Çeker; tahrik etmemek ve tacize, tecavüze uğramamak için kadınların mekanına göre giyinme iki safta topladı: Ulusalcılık ve liberalizm. kabına dökmeyi başardı. ahlakından bahsederken aslında erkekleri de bir “Kansız darbe” 28 Şubat’ın kanı 19 Aralık Ters köşeye yatan “solcu”lar beden karşısında tahrik olmanın aslında bir erkek olmanın ön koşulu olduğunu hatta bunun doğal 2000’de döküldü. Daha doğru bir ifadeyle, zaten on yıllardır devrimcileri ve halkı boğmakta olan o Bu süreç elbette baştan sona sola dairdir. Egemen bir şey olduğunu da çaktırmadan söyler. Oysa “kan denizi,” meşum MGK toplantısından sonra, kendisi için asıl tehlikenin nereden geldiğini iyi burada erkekleri “nemfomanik” olarak görür ki o da hiç bitmeyen bir çiftleşme arzudur. Sırf buradan doruğunu 19 Aralık’ta bulacak bir fırtınaya tutuldu. bilir ve önlemini ona karşı alır. Hep sola vurur, sağı bakıldığında bile hadım yasasının hemen akabinde Egemen birkaç kurşununu sözde asıl hedefi olan gösterirken bile. Bu arada da solda duranların en neden böylesi açıklamalar yaptığı oldukça bilinen zayıflarını sağa yatırmayı başarır. İslamcılara gönderdiyse de şöyle bir gazete taraması bir yüzüdür: Çünkü erkekliği nemfomanik bir bile ölen, işkencelerden geçirilen ve dünyanın en Son on yılda, bu ‘ters köşeye yatırma’ yahut semptom gibi düşünürsek cinsel suç işlemiş olan erkekler hemen tedavi edilmeli hatta böylesi bir büyük hapishane direnişiyle yüzer yüzer ölüme ve ‘transformasyon’1 işleminde tuhaf bir şey oldu. Sol, suça teşvik edenler; ki bunlar dekolteli kadınlardır: sakatlığa koşanların sosyalist devrimciler olduğunu devrimci bir tutum olarak giderek sahanın dışına hemen cezalandırılmalı! gösterecektir. itilmeye çalışıla dursun, onun yerini almak için Aslında vahim olan, Orhan Çeker’in toplumsal Bugün artık 12 Eylül katilleri, sahildeki ısınma hareketlerine başlayan yedeklerin formasında Nemfomanik Erkeklikle Hesaplaşma Egemenin Haklı ama Her Nedense Buruk Sevincinin 20 21