3. Kıymetli Okuyucu,
Halk ezgileri, ezgisel buluşların ve bazen insanüstü
yaratışların harman olduğu eserlerdir. Türkülerimiz ise,
hakikati olduğu gibi görüp söylemekten asla
çekinmeyen ermiş ve cesur kimselerin söylemleridir.
Türk insanının düşünen, soran; seven, küsen; gülen,
ağlayan kalbinin içini görürüz türkülerde. Onlar bizim
romanımızdır, bizi anlatır asırlardır bizlere.
Sayfaları çevirdikçe karşınıza çıkacak olan her bir
türkü bu amaca ulaşabilme gayreti ile
gerçekleşmiştir.
Türkü sevgisi çok küçük yaşlarda başlatılmalıdır.
Türküleri seven bir çocuk, başta canlıyı sever; insanları,
toplumu sever; eşsiz bir ruh kudreti ve zenginliği kazanır.
Türküler onlara vatan sevgisi, vatanını tanıma ve tanıtma
arzusu aşılar, onların vatana hizmet duygularını geliştirir.
Hazırlayan:Aylin Furuncu
Sınıf:10-O
No:1220
4. TÜRKÜLERİMİZ
Bazı tarihi olaylar türküler ile
dillendirilmiş ve aklımızda yer edinmiştir.
Türküler duygularımız özellikle kültürel
anlamda seslendiren türlerdir.
Türk dünyasını ve Türk kültürünü
insanlara en güzel şekilde anlatır.
Türküler hayatın adeta birer aynası gibidir
ve insanların hayatlarını çok güzel bir
şekilde yansıtır.
Türküler yaşanmışlıklar üzerine söylenir
ve bu yüzden pek çoğunun bir hikayesi
vardır. Yaşanılan anın acısını, hüznünü,
kederini, heyecanını ya da sevincini dile
dökerek dinleyenlere yansıtır. Türküler,
dönemin yaşam koşullarını ve hayatını da
içerisinde barındırdığından bizlere
kültürümüzün hemen her alanından
kesitler sunar.
5.
6. 1900'lu yıllarda Adanalı Yiğenizade Sadi Bey
ile bir paşa kızı olan Ruhiye Hanım birbirlerine
aşık olurlar. Sadi Bey Kuleli Asker Lisesinde
öğretmenlik yapmaktadır. İki aşık biribirleriyle
evlenmek istediğini kimseye söyleyemez. Sadi
Bey, Ruhiye Hanım'ın babası tersane Nazırı
Muhittin Paşa'nın kızını ona vermeyeceğini
düşünmektedir. Ruhiye hanım aşklarını dile
getiren bir türkü söyler. Türkü hızla Adana'da
yayılır. Kızı hakkında çıkan gizli aşk söylentisi
nedeniyle paşa kzı Ruhiye Hanım'ı evden
dışarı çıkartmaz. Bu sırada Sadi Bey ile Ruhiye
Hanım'ın aşkı saraya kadar ulaşır. Bunun
üzerine paşa, kızı ile Sadi Bey'in evlenmesine
izin verir. Düğün Erenköy'de bir konakta
gerçekleşir.
Adana Köprü Başı Hikayesi
7. Adana köprü başı
Otur saraya karşı
Gel beraber gezelim
Dosta düşmana karşı
Vur çapayı çapayı
Vur kazmayı kazmayı
Kız başına bağlamış
Oyalı da ipek yazmayı
Pamuk içinde çiğit
Elinde altın divit
Hem sararmış hem
solmuş
Bir kız için bir yiğit
Vur çapayı çapayı
Vur kazmayı kazmayı
Kız başına bağlamış
da ipek yazmayı
Sözleri
8. Sırbistan ve Karadağ'ın Osmanlı Devleti'ne
savaş açtığı 1876 yıllarına dayanır. O dönem
Osmanlı Devleti Sırp saldırılarını durdurmak
için gösterdiği tüm çabalara rağmen büyük
devletler karşısında başarılı olamaz ve
Rusya ile bir ateşkes imzalamak zorunda
kalır. 1912 ve 1913 yıllarında ise Osmanlı
Devleti Balkan Savaşlarında binlerce
gencini kaybeder.
Balkan Savaşlarında şehit düşenlerden biri
de Hacı Bektaş'ın Barak Köyü'nden
Habip'tir. Oğullarının şehadet haberini alan
annesi ve kız kardeşi bu ağıtı yakar.
Gide Gide Bir Söğüde Dayandım
Hikayesi
9. Sözleri
Gide gide bir söğüde dayandım dayandım
O söğüdün allarına boyandım gelin boyandım
Ben o yare dağlar kadar güvendim güvendim
Güvendiğim dağlar elime geldi elime geldi
Ölem ben ölem ben Kurban olam ağzındaki
Dile ben gelin dile ben
Yüce dağlar size var mı zararım zararım
Yar yitirdim uğrun uğrun ararım gelin ararım
Ben o yari her gelenden sorarım sorarım
Güvendiğim dağlar elime geldi elime geldi
Yüce dağ başına çadır açarım
Çadırın içine güller saçarım
Ben o yari alır dağa kaçarım
Güvendiğim dallar elime geldi.
10. Bir adam şiirinde "Sana mavi güller takacağım"
demiş. Sevdiği kadın ise mavi gül istiyorum diye
ısrar etmiş.
Adamın mavi gülü yokmuş o yüzden bir çözüm
bulmuş. Çarşıya gidip mavi boya ve fırça almış.
Beyaz gülleri bir güzel maviye boyamış.
O kadar iyi boyamış ki kendi bile bu güllerin beyaz
olduğunu fark edemezmiş.
Kadınla buluşunca mavi gülü vermiş kadın da çok
sevinmiş bunun üzerine adam her buluştuklarında
ona mavi gül getireceğini söylemiş.
Biraz zaman geçmiş ve buluşacakları gün gelmiş.
Adam yine beyaz gülü maviye boyayıp buluşma
yerine gitmiş. Ama kadın gelmemiş adam da bir
daha kadını görmemiş.
Yıllar geçmiş adam iyice yaşlanmış. Mavi gülü,
boyayı ve fırçayı alıp bütün herşeyini bırakarak
ırmağın kenarında yaşamaya başlamış.
Yine yıllar geçmiş gül bozulmuş ama adam inatla
gülü maviye boyuyormuş. Eğer boyası biterse de
ziyaretine gelenlerden kasabaya gidince ona bir
teneke boya almalarını söylüyormuş.
Bir gün ziyaretine gelen köylüler adamı elinde
sımsıkı tuttuğu mavi gülle yatağında ölü bir şekilde
yatarken bulmuşlar.
Mezar taşına adamın isminin yanına mavi bir gül
yapmışlar. Köylüler gülün rengi bozulunca maviye
boyuyorlarmış.
Altın Tasta Gül Kuruttum Hikayesi
11. Sözleri
Altın tasta gül
kuruttum aman Ali'm
Yâri sinemde uyuttum
Ali'm Yâr söyledi ben
unuttum aman Ali'm
Gönül efendini buldu
Ali'm Saçı Leylâ'ya
vuruldu Evlerinin önü
nâne aman Ali'm Ben
kül oldum yâne yâne
Ali'm Ali'm sarhoş ben
divâne aman Ali'm
Gönül efendini buldu
aman Ali'm Saçı
Leylâ'ya vuruldu
12. GÖNLÜ YARALI BİR OZAN FERRAHİ. DEDİĞİ GİBİ BİR
YAR UĞRUNA YANIP YAKILMAKLA GEÇMİŞ ÖMRÜ. 1934
YILINDA CEYHAN'IN KIVRIK KÖYÜNDE DOĞMUŞ. ASIL
ADI MEHMET ALİ METİN. SAZ VURMAYA KÜÇÜK
YAŞLARDA BAŞLAMIŞ. ÇEVRENİN SEVİLEN BİR GENCİ
OLMUŞ SÖZ ERLİĞİ, YANINDA ÇALIŞTIĞI AĞANIN
KIZINA SEVDALANMASIYLA BAŞLIYOR. AĞA ÖNCELERİ
KIZIM FERRAHİ'YE VERMEYE RAZI OLUYOR AMA
SONRALARI ÇEVRENİN DEDİKODULARININ ETKİSİYLE
BUNDAN CAYIYOR.
TÜRKÜLERİNDEN DE ANLAŞILDIĞI GİBİ AĞA KIZININ
ADI EMİNE'DİR. İKİ GÖNLÜN BİR OLMASI
ENGELLENİNCE, ALIR BAŞIM ÇIKAR SILADAN. BAŞLAR
GURBET ELLERDE SAZIYLA ÇİLE DOLDURMAYA.
BUNDAN SONRA FERRAHİ'NİN ÖYKÜSÜ DAHA DA
YANIKTIR. OTUZ YAŞLARINDAYKEN BİR AŞIK İÇİN EN
ÖNEMLİ ŞEYİNİ, SESİNİ KAYBEDER. SAZIYLA KALIR BİR
BAŞINA. BİR ARA EVLENİR VE BİR KIZI OLUR. ADINI
EMİNE KOYAR. KÜÇÜK EMİNE BEŞ YAŞINDAN SONRA
BABASININ SESİ, SOLUĞU OLUR. BABA ÇALAR, KÜÇÜK
EMİNE SÖYLER. 1960 DOĞUMLU OLAN EMİNE'NİN
SÖYLEDİKLERİ YALNIZCA BABASININ TÜRKÜLERİ
DEĞİLDİR. DAHA O ZAMANDAN DAĞARINDA YÜZ ELLİ
TÜRKÜ VARDIR. BÖYLECE BABA-KIZ GEÇİM DERDİNİ
BİRLİKTE YÜKLENİR, BİRLİKTE PAYLAŞIRLAR.
YURDUMUZUN ÇEŞİTLİ YÖRELERİNDE YAPILAN
AŞIKLAR BAYRAMLARI'NA KATILIRLAR.
Ela Gözlü Nazlı Yari Hikayesi
13. Sözleri
ELA GÖZLÜ NAZLI YARİ
GÖREM DEDİM GÖREMEDİM
BOŞ KALMIŞTIR KAVİL YERİ
VARAM DEDİM VARAMADIM.
GÖNLÜMÜN GÜLÜ NEREDE
ENGELLER DURMAZ ARADA
EMİNE'YLE BEN MURADA
EREM DEDİM, EREMEDİM.
ŞEKER KAYMAK TATLI DİLİ
KINALAMIŞ NAZİK ELİ
KOYNUNDAKİ GONCA GÜLÜ
DEREM DEDİM, DEREMEDİM.
ŞAHİNİM YOK ÇIKAM AVA
NE YAPTIMSA ALDIM HAVA
KUŞLAR GİBİ BEN BİR YUVA
KURAM DEDİM KURAMADIM.
GEL DERDİNİ BANA ANLAT
BEN KİMLERE EDEM MİNNET
DEDİLER Kİ, BAĞIN CENNET
GİREM DEDİM, GİREMEDİM.
MEHMET ALİ ASIL ADIM
FERRAHİ'Yİ PİRLE KODUM
GURBET ELDEN DÖNEM DEDİM
DURAM DEDİM, DURAMADIM.
15. BUNDAN YILLAR ÖNCE BİR ANNE BABA,
OĞULLARININ EVLENME VAKTİNİN
GELDİĞİNİ DÜŞÜNMÜŞ VE ONUN İÇİN
KÖYDEN BİR KIZ BEĞENMİŞ. OĞULLARI DA
ŞEHİRDE YAŞAMIŞ VE OKUMUŞ BİRİ
OLDUĞU İÇİN, ANNE VE BABASININ
BULDUĞU KIZIN ÇİRKİN OLDUĞUNU
DÜŞÜNMÜŞ. BU NEDENLE ONU KABUL
ETMEMİŞ. KIZ BUNU DUYUNCA ÇOK
ÜZÜLMÜŞ, PEÇESİNİ ÇIKARMIŞ. SAÇLARINI
BİR GÜZEL TARAMIŞ VE SARIYA BOYATMIŞ.
KIZ DEĞİŞMİŞ VE ÇOK BAKIMLI BİR HALE
GELMİŞ. BU HALİYLE DE ONU İSTEMEYEN
DELİKANLININ ÖNÜNDEN GEÇMİŞ.
DELİKANLI KIZI GÖRÜR GÖRMEZ AŞIK
OLMUŞ VE ANNESİNE BU KIZLA EVLENMEK
İÇİN YALVARMIŞ. ANNESİ DE O KIZIN,
ÇOCUĞUN İSTEMEDİĞİ KIZ OLDUĞUNU VE
EVLENDİĞİ İÇİN ARTIK ÇOK GEÇ OLDUĞUNU
SÖYLEMİŞ. DELİKANLI DA AŞKINI BU
TÜRKÜ İLE ANLATMIŞ.
Saçlarını Taramışsın Hikayesi
16. Sözleri
SAÇLARINI TARAMIŞSIN
SARI RENGE BOYAMIŞSIN
HABERİN VAR MIYDI BENDEN
BENİ BANA KOMAMIŞSIN
KEŞKE SENİ GÖRMESEYDİM
GÖNÜL VERİP SEVMESEYDİM
LAL OLAYDI AĞZIM DİLİM
SANA ÇİRKİN DEMESEYDİM
—
AH O SAÇLAR TARANIR MI
SARI RENGE BOYANIR MI
GİDİP DE YAD ELE VARDIN
GÖNLÜM (VURAL) BUNA DAYANIR MI
KEŞKE SENİ GÖRMESEYDİM
GÖNÜL VERİP SEVMESEYDİM
LAL OLAYDI AĞZIM DİLİM
SANA ÇİRKİN DEMESEYDİM
17. ZİYA YAKIŞIKLI BİR DELİKANLIDIR. YOZGAT'IN
KARACALAR KÖYÜNDENDİR. AYNI KÖYDEN
FİKRİYE ADLI KIZI SEVER VE NİŞANLANIR.
FİKRİYE'NİN BABASI KARACALAR KÖYÜ İMAMI
ALİ HOCADIR. ALİ HOCA KIZILTEPE KÖYÜNE
İMAM OLUR. ZİYA SIK SIK NİŞANLISINI
GÖRMEYE AT SIRTINDA GİDER. İKİ TARAFTA
BİRBİRİNİ OLDUKÇA SEVMEKTEDİR. ZİYA BİR
GÜN EKİN SULARKEN ÜŞÜTMÜŞ VE KARIN
AĞRISINDAN ŞİKAYET ETMEKTEDİR. DOKTORA
GİDER AMA FAYDA BULAMAZ, BİR HAFTA
İÇİNDE ÖLÜR. BİR BAŞKA SÖYLENTİYE GÖRE,
ZİYA BEY YAKIŞIKLI, AT DÜŞKÜNÜ, ÇOK İYİ
ATA BİNEN, İYİ CİRİT OYNAYAN BİR YİĞİTTİR.
İKİ KÖY ARASINDA OYNANAN CİRİTTE ATTAN
DÜŞER ORADA ÖLÜR. FİKRİYE, NİŞANLISININ
ANİ ÖLÜMÜ KARŞISINDA DUYDUĞU ACIYI VE
KEDERİ ŞİİRE DÖKER BÖYLECE ZİYA TÜRKÜSÜ
ORTAYA ÇIKAR. YOZGAT'TA ÇOK SEVİLEN VE
SÖYLENEN BİR TÜRKÜDÜR.
Ziya nın Türküsü Hikayesi
18. ÇAMLIĞIN BAŞINDA TÜTER BİR TÜTÜN;
ACI GORMİYENİN YÜRÜĞÜ BÜTÜN
ZİYA'NIN ATINI PAZARA TUTUN
GELEN GEÇEN ZİYAM ÖLMÜŞ DESİNLER.
AT ÜSTÜNDE GUŞLAR GİBİ DÖNEN YAR,
GENDİ GİDİP EHBABLARI YANAN YAR.
BENİM YARİM YAYLALARDA OTURUR
AK ELİNİ SOĞUK SUYA BATIRIR
DEMEDİM Mİ YARİM BEN SANA
ÇOK MUHABBET TEZ AYRILIK GETİRİR.
AT ÜSTÜNDE GUŞLAR GİBİ DÖNEN YAR,
GENDİ GİDİP EHBABLARI YANAN YAR.
HAM MEYVEYİ KOPARTTILAR DALINDAN
AYIRDILAR BENİ NALI YERİMDEN
DEMEDİMMİ NAZLI YARİM BEN SANA
ÇOK MUHABBET TEZ AYRILIK GETİRİR.
AT ÜSTÜNDE GUŞLAR GİBİ DÖNEN YAR,
GENDİ GİDİP EHBABLARI YANAN YAR.
Sözleri
19. Seferberlik yıllarında askere alınanlar, ya çok
uzun yılar sonra döner, yada hiç dönmezlermiş.
Hele bu gidilen yer Yemen ise, geri dönme ihtimali
hemen hemen hiç olmazmış.Çünkü gidenlerin çok
azı sağ olarak geri dönüyormuş. Erzincan’dan bir
delikanlı, uzun yıllar sevdiği kızla nihayet
evlenir.Gelinle bir hafta bile birlikte
kalmadan,askere alınarak yemene
gönderilir. Bunun üzerine hem gelin, hem de
kendisi çok üzülür, ama; Çare yoktur, vatan
hizmetine gidilecektir.
Askere giden delikanlıdan uzun bir zaman haber
alınamaz. Bunun üzerine kendisinin öldüğüne
kanaat getirilir. Bir süre sonrada bu delikanlının
babası,oğlunun hanımını, yani gelinini kendisiyle
evlenmeye ikna eder ve geliniyle evlenir.
Aradan birkaç sene geçer. Delikanlı bin bir türlü
meşakkat!ten sonra askerliğini bitirerek
Erzincan'a döner, köyüne gider. Evine varır ki,
hanımı ev damında hamur yoğuruyor. Hanımı
kendisini görünce şaşkınlık geçirir ve ağlamaya
başlar. Delikanlı hanımına, sevineceği yerde
neden ağladığını sorar. Hanımı iki gözü iki
çeşme,durumu olduğu gibi delikanlıya anlatır.
Delikanlı bu durum karşısında, beyninden
vurulmuşa döner. Delikanlının başına gelenlere
köy halkı da çok üzülür. Bu acıklı
durumu;Delikanlının ağzından, bu türkü ile dile
getirirler.
Yandım Hudey Hikayesi
20. Sözleri
Ev damına girdim aney,yandım hudey diley diley
Elleri hamur.
Gözünden akıyor bir sulu yağmur oy
Baba nerden aldın aney yandım hudey diley diley
Sen bu gelini
Odasına girdim kahve büşürür oy
Kınalı parmaklar aney yandım hudey diley diley
Fincan düşürür
Seni gören aşık aklın şaşurur oy
Baba nerden aldın aney, yandım hudey diley diley
Sen bu gelini
Odasına girdim namaz’a durmuş oy
Kaşları gözleri aney, yandım hudey diley diley
Kendine uymuş
Seni gören aşık aklın şaşurmuş oy
Baba nerden aldın aney, yandım hudey diley diley
Sen bu gelini
Keten köynek giymiş yakası nazük oy
Koluna yapturdum aney, yandım hudey diley diley
Altun bilezük
Öpmeye kıyamam sevmeye yazuk oy
Baba nerden aldın aney, yandım hudey diley diley
Sen bu gelini
Bacasından çıkmış ayvanın dal’ı oy
Yüzüne de vurmuş aney,yandım hudey diley diley
Yazmanın alı
İşte görünüyor dünyanın halı oy
Baba nerden aldın aney, yandım hudey diley diley
Sen bu gelini
Elleri kınalı aney, Yandım hudey dily diley
Taze gelini