SlideShare a Scribd company logo
1 of 23
Presenta:
Un taller de traducción
 El texto fue seleccionado por el propio
  Pamuk para la presentación de la
  traducción española en el Instituto
  Cervantes.
 Por tanto:
 Se trata de un texto al azar (no preparado
  para un ejercicio).
 Son traducciones comerciales y no tienen
  explicaciones ni notas.
 Trama   policíaca
 Amor
 Oriente y occidente
 La pintura
 Ilustración   de libros    Retratorenacentista
 Anónima                    De autor
 Tradicional                Moderna
 Ausencia de                Perspectiva (punto de
 perspectiva                  fuga)
 Gideon  Toury: Norma inicial:
 Texto adecuado (próximo al original)
 Texto aceptable (por la cultura terminal)


 Normas   preliminares:
 Política de traducción (¿Qué se traduce?)
 Directez de la traducción (¿Lenguas
  intermedias?)
 La  novela cuenta una historia
  “orientalizante” y “antigua”
 Ilustración de libros: Necesidad de
  documentación (Referencia: El nombre de
  la rosa)
 NO se habla de “miniaturas” sino de
  derivados de “nakş”
 Falsa oposición “ilustrar”/”iluminar”
  (nakış/tezhip; nakkaş/müzehhip)
 Los  ilustradores Mariposa, Cigüeña y
  Aceituna deben responder a tres preguntas
  sobre:
 El estilo (y la firma): Mariposa
 El tiempo (de la pintura y de Dios): Cigüeña
 La ceguera (y la memoria): Aceituna
 Cada uno responde con tres parábolas
  numeradas “elif” , “be”, “cim”
 El cuento es el segundo de Cigüeña sobre la
  pintura y el tiempo
Be

Her şeyin her şey tekrar ettiği ve bu yüzden yaşlanıp ölmek olmasa insanın zaman
diye bir şeyin varolduğunu hiç farkedemediği ve âlemin de zaman hiç yokmuş gibi
hep aynı hikâyeler ve resimlerle resmedildiği hem eski hem yeni bir zamanda, Fahir
Şah’ın küçük ordusu, Selahattin Han’ın askerlerini, Semerkantlı Salim’in kısa
tarihinde de anlattığı gibi, “perişan” etti. Muzaffer Fahir Şah, esir aldığı Selahattin
Han’ı işkenceyle öldürttükten sonra, gelenek olduğu üzere, ilk iş olarak kendi
mührünü vurmak için rahmetlinin kütüphanesini ve haremini ziyaret etti. Kütüphanede
tecrübeli ciltçisi, ölü şahın kitaplarını parçalayıp, sayfalarını karıştırıp, yeni ciltler
yapmaya, hattatları ketebelerdeki “her zaman galip” Selahattin Han’ın adını
“Muzaffer” Fahir Şah’ın adıyla değiştirmeye ve nakkaşları kitapların en güzel
resimlerine ustaca işlenmiş rahmetli Selahattin Han’ın şimdiden unutulmaya yüz
tutmuş yüzünü silip, yerine, Fahir Şah’ın daha genç yüzünü resmetmeye giriştiler.
Hareme girince Fahir Şah, en güzel kadını hemen bulmakta hiç zorlanmadı, ama ona
zorla sahip olmak yerine, kitaptan ve nakıştan anlayan ince biri olduğu için, gönlünü
kazanmaya karar verdi ve konuştu onunla. Böylece, rahmetli Selahattin Han’ın
güzeller güzeli ve gözü yaşlı karısı Neriman Sultan, yeni kocası olacak Fahir Şah’tan
tek şey istedi. Leyla ile Mecnun’un aşkını anlatır bir kitapta, Leyla olarak çizilmiş
Neriman Sultan’ın karşısına, Mecnun olarak yüzü çizilmiş rahmetli kocası Selahattin
Han’ın yüzünün kazınıp silinmemesiydi isteği. Kocasının yıllardır yaptırdığı kitaplar
aracılığıyla elde etmeye çalıştığı ölümsüzlük hakkı, hiç olmazsa bir sayfada,
rahmetliden esirgenmemeliydi. Muzaffer Fahir Şah bu basit isteği cömertçe kabul etti
ve bir tek o resme nakkaşlar dokunmadı. Böylece, Neriman ile Fahir hemen seviştiler
ve kısa sürede birbirlerini sevip geçmişin korkunçluğunu unuttular. Ama Fahir Şah,
Leyla ile Mecnun cildindeki o resmi unutamadı. Ona huzursuzluk veren karısının eski
kocasıyla resmedilmesi ya da kıskançlık değildi, hayır. O harika kitapta, eski
efsanelerin içinde resmedilmediği için, karısıyla birlikte sonsuz zamana, ölümsüzlerin
arasına karışamamaktı içini kemiren. Bu şüphe kurdu beş yıl içini kemirdikten sonra,
Fahir Şah, Neriman ile uzun uzun seviştiği mutlu bir gecenin sonunda, elinde şamdanı,
kendi kütüphanesine gizlice hırsız gibi girdi, Leyla ile Mecnun cildini açtı ve
Neriman’ın rahmetli kocasının yüzü yerine, Mecnun olarak kendi yüzünü işlemeğe
girişti. Ama nakşı seven pek çok han gibi, acemi bir nakkaştı ve kendi yüzünü iyi
çizemedi. Böylece, bir şüphe üzerine sabah kitabı açan kitapdârı, Neriman yüzlü
Leyla’nın karşısında rahmetli Selahattin Han’ın yüzü yerine, yeni bir yüz belirdiğini,
ama bu yüzün Fahir Şah’ın değil, baş düşmanı genç ve yakışıklı Abdullah Şah’ın
resmi olduğunu ilan etti. Bu dedikodu Fahir Şah’ın askerlerinin maneviyatını bozduğu
gibi, komşu memleketin genç ve saldırgan yeni hükümdarı Abdullah Şah’a da cesaret
verdi. O da, ilk savaşta Fahir Şah’ı bozguna uğrattı, esir alıp öldürttü, haremine ve
kütüphanesine kendi mührünü vurdu ve her zaman güzel Neriman Sultan’ın yeni
kocası oldu.
 Lineal: imita a un cuento tradicional
 “Tekerleme” literario (no es un inicio
  tradicional)
 Cuerpo del cuento:
 Eje central: “Ama” (Fahir Şah, Leyla ile
  Mecnun cildindeki o resmi unutamadı)
 Marcas: “Böylece”
 Calcos  léxicos: jan, sha
 Adaptaciones:
  kitapdâr/bibliotecario/librarian/
  bibliothécaire
 Compensaciones (cambios en el orden de
  la frase) o transposiciones (cambios en la
  categoría gramatical) debido a la diferente
  estructura gramatical del turco
 La  mayor parte de las ampliaciones en las
  traducciones tienden al “embellecimiento”
  del texto:
 kitaptan ve nakıştan anlayan ince biri
  olduğu için / pour un homme
  raffiné, amateur de peinture et de beaux
  manuscrits
 her zaman güzel Neriman Sultan /
  l’éternellement jeune et belle Narimân
   Her şeyin her şey tekrar ettiği      Once upon a time, not so very
    ve bu yüzden yaşlanıp ölmek           long ago yet not so recently,
    olmasa insanın zaman diye bir         everything imitated everything
    şeyin varolduğunu hiç                 else, and thus, if not for aging
    farkedemediği ve âlemin de            and death, man would’ve never
    zaman hiç yokmuş gibi hep             been the wiser about the
    aynı hikâyeler ve resimlerle          passage of time. Yes, when the
    resmedildiği hem eski hem yeni        worldly realm was repeatedly
    bir zamanda, // Fahir Şah’ın          presented through the same
    küçük ordusu, Selahattin              stories and pictures, as if time
    Han’ın askerlerini, Semerkantlı       did not flow, // Fahir Shah’s
    Salim’in kısa tarihinde de            small army routed Selahattin
    anlattığı gibi, “perişan” etti.       Khan’s soldiers –as Salim of
                                          Samarkand’s concise History
                                          attests.
   Her şeyin her şey tekrar ettiği      En un tiempo no demasiado
    ve bu yüzden yaşlanıp ölmek           lejano pero no demasiado
    olmasa insanın zaman diye bir         cercano, cuando todo se
    şeyin varolduğunu hiç                 repetía de tal manera que de
    farkedemediği ve âlemin de            no ser por el envejecimiento y
    zaman hiç yokmuş gibi hep             la muerte los hombres no
    aynı hikâyeler ve resimlerle          habrían percibido que había
    resmedildiği hem eski hem yeni        algo llamado tiempo y cuando
    bir zamanda, // Fahir Şah’ın          el mundo era ilustrado con las
    küçük ordusu, Selahattin              mismas historias y pinturas
    Han’ın askerlerini, Semerkantlı       como si el tiempo no
    Salim’in kısa tarihinde de            existiera, //el pequeño ejército
    anlattığı gibi, “perişan” etti.       del sha Fahir “pulverizó” a las
                                          tropas del jan Selahattin, según
                                          se cuenta en la breve Historia
                                          de Salim de Samarcanda.
   Her şeyin her şey tekrar ettiği      Jadis, naguère, tout n’était que
    ve bu yüzden yaşlanıp ölmek           répétition du même, á l’infini.
    olmasa insanın zaman diye bir         En ce temps-là, s’il n’y avait eu
    şeyin varolduğunu hiç                 la décrépitude de l’âge et la
    farkedemediği ve âlemin de            mort au bout, les hommes
    zaman hiç yokmuş gibi hep             n’auraient pas eu la conscience
    aynı hikâyeler ve resimlerle          du temps, ne voyant pas le
    resmedildiği hem eski hem yeni        monde passer comme il
    bir zamanda, // Fahir Şah’ın          va, mais suivant la
    küçük ordusu, Selahattin              série, immuable, des histoires
    Han’ın askerlerini, Semerkantlı       et des images, répétées à
    Salim’in kısa tarihinde de            l’infini. // Jusqu’au jour
    anlattığı gibi, “perişan” etti.       où, selon la Brève Chronique
                                          de Salim de Samarcande, la
                                          petite armée de Fâkhir Shah
                                          «fit mordre la poussière» aux
                                          soldats du Khan Salâhuddîn.
Be

Her şeyin her şey tekrar ettiği ve bu yüzden yaşlanıp ölmek olmasa insanın zaman
diye bir şeyin varolduğunu hiç farkedemediği ve âlemin de zaman hiç yokmuş gibi
hep aynı hikâyeler ve resimlerle resmedildiği hem eski hem yeni bir zamanda, Fahir
Şah’ın küçük ordusu, Selahattin Han’ın askerlerini, Semerkantlı Salim’in kısa
tarihinde de anlattığı gibi, “perişan” etti. Muzaffer Fahir Şah, esir aldığı Selahattin
Han’ı işkenceyle öldürttükten sonra, gelenek olduğu üzere, ilk iş olarak kendi
mührünü vurmak için rahmetlinin kütüphanesini ve haremini ziyaret etti. Kütüphanede
tecrübeli ciltçisi, ölü şahın kitaplarını parçalayıp, sayfalarını karıştırıp, yeni ciltler
yapmaya, hattatları ketebelerdeki “her zaman galip” Selahattin Han’ın adını
“Muzaffer” Fahir Şah’ın adıyla değiştirmeye ve nakkaşları kitapların en güzel
resimlerine ustaca işlenmiş rahmetli Selahattin Han’ın şimdiden unutulmaya yüz
tutmuş yüzünü silip, yerine, Fahir Şah’ın daha genç yüzünü resmetmeye giriştiler.
Hareme girince Fahir Şah, en güzel kadını hemen bulmakta hiç zorlanmadı, ama ona
zorla sahip olmak yerine, kitaptan ve nakıştan anlayan ince biri olduğu için, gönlünü
kazanmaya karar verdi ve konuştu onunla. Böylece, rahmetli Selahattin Han’ın
güzeller güzeli ve gözü yaşlı karısı Neriman Sultan, yeni kocası olacak Fahir Şah’tan
tek şey istedi. Leyla ile Mecnun’un aşkını anlatır bir kitapta, Leyla olarak çizilmiş
Neriman Sultan’ın karşısına, Mecnun olarak yüzü çizilmiş rahmetli kocası Selahattin
Han’ın yüzünün kazınıp silinmemesiydi isteği. Kocasının yıllardır yaptırdığı kitaplar
aracılığıyla elde etmeye çalıştığı ölümsüzlük hakkı, hiç olmazsa bir sayfada,
rahmetliden esirgenmemeliydi. Muzaffer Fahir Şah bu basit isteği cömertçe kabul etti
ve bir tek o resme nakkaşlar dokunmadı. Böylece, Neriman ile Fahir hemen seviştiler
ve kısa sürede birbirlerini sevip geçmişin korkunçluğunu unuttular. Ama Fahir Şah,
Leyla ile Mecnun cildindeki o resmi unutamadı. Ona huzursuzluk veren karısının eski
kocasıyla resmedilmesi ya da kıskançlık değildi, hayır. O harika kitapta, eski
efsanelerin içinde resmedilmediği için, karısıyla birlikte sonsuz zamana, ölümsüzlerin
arasına karışamamaktı içini kemiren. Bu şüphe kurdu beş yıl içini kemirdikten sonra,
Fahir Şah, Neriman ile uzun uzun seviştiği mutlu bir gecenin sonunda, elinde şamdanı,
kendi kütüphanesine gizlice hırsız gibi girdi, Leyla ile Mecnun cildini açtı ve
Neriman’ın rahmetli kocasının yüzü yerine, Mecnun olarak kendi yüzünü işlemeğe
girişti. Ama nakşı seven pek çok han gibi, acemi bir nakkaştı ve kendi yüzünü iyi
çizemedi. Böylece, bir şüphe üzerine sabah kitabı açan kitapdârı, Neriman yüzlü
Leyla’nın karşısında rahmetli Selahattin Han’ın yüzü yerine, yeni bir yüz belirdiğini,
ama bu yüzün Fahir Şah’ın değil, baş düşmanı genç ve yakışıklı Abdullah Şah’ın
resmi olduğunu ilan etti. Bu dedikodu Fahir Şah’ın askerlerinin maneviyatını bozduğu
gibi, komşu memleketin genç ve saldırgan yeni hükümdarı Abdullah Şah’a da cesaret
verdi. O da, ilk savaşta Fahir Şah’ı bozguna uğrattı, esir alıp öldürttü, haremine ve
kütüphanesine kendi mührünü vurdu ve her zaman güzel Neriman Sultan’ın yeni
kocası oldu.
 La  estructura gramatical del turco provoca
  necesariamente cambios en las
  traducciones
 Pero eso también da mucha libertad a los
  traductores
 El cuento es voluntariamente
  “orientalizante”
 Pero las traducciones tienden a
  “embellecerlo” todavía más
SINCRETISMO



           MISMO                                      OTRO

    Identificación                            Alteración (Othering)

    Adaptación/Invisibilidad                  Xenismo
D
O
M
                                                                                 E
E
                                                                                 X
S
                                                                                 O
T
                                                                                 T
I
                                                                                 I
C
                                                                                 S
A
                                                                                 M
C
                                                                                 O
I
Ó
N          NO OTRO                                     NO MISMO

    Familiarización                            Extrañamiento

    Alteración semiótica                       Visibilidad/Estereotipos/ Color
                                               Local/Etnicidad



                                HIBRIDACIÓN
 Elhombre que desembarcó en Buenos
 Aires en 1871 se llamaba Johannes
 Dahlmann y era pastor de la Iglesia
 evangélica; en 1939, uno de sus nietos,
 Juan Dahlmann, era secretario de una
 biblioteca municipal en la calle Córdoba y
 se sentía hondamente argentino.
INGLÉS                             TURCO

   The man that stepped off          1871'de Buenos Aires'e
    the boat in Buenos Aires in        ayak basan adam Johannes
    1871 was a minister of the         Dahlmann adını taşıyordu
    Evangelical Church; his            ve bir Protestan rahibiydi.
    name was Johannes                  1939'da, Córdoba
    Dahlmann. By 1939, one of          Sokağı'ndaki bir belediye
    his grandsons, Juan                kütüphanesinde sekreter
    Dahlmann, was secretary of         olan torunlarından biri ise
    a municipal library on Calle       Juan Dahlmann adını
    Córdoba and considered             taşıyordu ve kendisini
    himself profoundly                 bütünüyle Arjantinli
    Argentine.                         sayıyordu.

More Related Content

Viewers also liked

Post flood impact on pakistan economy new
Post flood impact on pakistan economy newPost flood impact on pakistan economy new
Post flood impact on pakistan economy newAzhar Hussain
 
Dreamforce 2010 Wealth Management Presentation 101130 Final
Dreamforce 2010 Wealth Management Presentation 101130 FinalDreamforce 2010 Wealth Management Presentation 101130 Final
Dreamforce 2010 Wealth Management Presentation 101130 Finalipievp
 
Wimba voice presentation
Wimba voice presentationWimba voice presentation
Wimba voice presentationSaultws3
 
Post flood impact on Pakistan economy
Post flood impact on Pakistan economyPost flood impact on Pakistan economy
Post flood impact on Pakistan economyAzhar Hussain
 
To Be Or Not To Be
To Be Or Not To BeTo Be Or Not To Be
To Be Or Not To Bepaoloan
 
Essentiality of mathematics
Essentiality of mathematicsEssentiality of mathematics
Essentiality of mathematicsAzhar Hussain
 
Immutable laws of marketing
Immutable laws of marketingImmutable laws of marketing
Immutable laws of marketingAzhar Hussain
 
La Tavola Periodica degli Elementi
La Tavola Periodica degli ElementiLa Tavola Periodica degli Elementi
La Tavola Periodica degli ElementiClassi di V.Patti
 

Viewers also liked (12)

Post flood impact on pakistan economy new
Post flood impact on pakistan economy newPost flood impact on pakistan economy new
Post flood impact on pakistan economy new
 
Dreamforce 2010 Wealth Management Presentation 101130 Final
Dreamforce 2010 Wealth Management Presentation 101130 FinalDreamforce 2010 Wealth Management Presentation 101130 Final
Dreamforce 2010 Wealth Management Presentation 101130 Final
 
Wimba voice presentation
Wimba voice presentationWimba voice presentation
Wimba voice presentation
 
Post flood impact on Pakistan economy
Post flood impact on Pakistan economyPost flood impact on Pakistan economy
Post flood impact on Pakistan economy
 
To Be Or Not To Be
To Be Or Not To BeTo Be Or Not To Be
To Be Or Not To Be
 
Essentiality of mathematics
Essentiality of mathematicsEssentiality of mathematics
Essentiality of mathematics
 
Immutable laws of marketing
Immutable laws of marketingImmutable laws of marketing
Immutable laws of marketing
 
La Tavola Periodica degli Elementi
La Tavola Periodica degli ElementiLa Tavola Periodica degli Elementi
La Tavola Periodica degli Elementi
 
Teoria dell'evoluzione
Teoria dell'evoluzioneTeoria dell'evoluzione
Teoria dell'evoluzione
 
Yarn formation
Yarn formationYarn formation
Yarn formation
 
Car financing
Car financingCar financing
Car financing
 
Giove, il pianeta gigante
Giove, il pianeta giganteGiove, il pianeta gigante
Giove, il pianeta gigante
 

Taller traducción Neriman Universidad Estambul

  • 2.  El texto fue seleccionado por el propio Pamuk para la presentación de la traducción española en el Instituto Cervantes.  Por tanto:  Se trata de un texto al azar (no preparado para un ejercicio).  Son traducciones comerciales y no tienen explicaciones ni notas.
  • 3.
  • 4.  Trama policíaca  Amor  Oriente y occidente  La pintura
  • 5.  Ilustración de libros  Retratorenacentista  Anónima  De autor  Tradicional  Moderna  Ausencia de  Perspectiva (punto de perspectiva fuga)
  • 6.
  • 7.
  • 8.  Gideon Toury: Norma inicial:  Texto adecuado (próximo al original)  Texto aceptable (por la cultura terminal)  Normas preliminares:  Política de traducción (¿Qué se traduce?)  Directez de la traducción (¿Lenguas intermedias?)
  • 9.  La novela cuenta una historia “orientalizante” y “antigua”  Ilustración de libros: Necesidad de documentación (Referencia: El nombre de la rosa)  NO se habla de “miniaturas” sino de derivados de “nakş”  Falsa oposición “ilustrar”/”iluminar” (nakış/tezhip; nakkaş/müzehhip)
  • 10.  Los ilustradores Mariposa, Cigüeña y Aceituna deben responder a tres preguntas sobre:  El estilo (y la firma): Mariposa  El tiempo (de la pintura y de Dios): Cigüeña  La ceguera (y la memoria): Aceituna  Cada uno responde con tres parábolas numeradas “elif” , “be”, “cim”  El cuento es el segundo de Cigüeña sobre la pintura y el tiempo
  • 11. Be Her şeyin her şey tekrar ettiği ve bu yüzden yaşlanıp ölmek olmasa insanın zaman diye bir şeyin varolduğunu hiç farkedemediği ve âlemin de zaman hiç yokmuş gibi hep aynı hikâyeler ve resimlerle resmedildiği hem eski hem yeni bir zamanda, Fahir Şah’ın küçük ordusu, Selahattin Han’ın askerlerini, Semerkantlı Salim’in kısa tarihinde de anlattığı gibi, “perişan” etti. Muzaffer Fahir Şah, esir aldığı Selahattin Han’ı işkenceyle öldürttükten sonra, gelenek olduğu üzere, ilk iş olarak kendi mührünü vurmak için rahmetlinin kütüphanesini ve haremini ziyaret etti. Kütüphanede tecrübeli ciltçisi, ölü şahın kitaplarını parçalayıp, sayfalarını karıştırıp, yeni ciltler yapmaya, hattatları ketebelerdeki “her zaman galip” Selahattin Han’ın adını “Muzaffer” Fahir Şah’ın adıyla değiştirmeye ve nakkaşları kitapların en güzel resimlerine ustaca işlenmiş rahmetli Selahattin Han’ın şimdiden unutulmaya yüz tutmuş yüzünü silip, yerine, Fahir Şah’ın daha genç yüzünü resmetmeye giriştiler. Hareme girince Fahir Şah, en güzel kadını hemen bulmakta hiç zorlanmadı, ama ona zorla sahip olmak yerine, kitaptan ve nakıştan anlayan ince biri olduğu için, gönlünü kazanmaya karar verdi ve konuştu onunla. Böylece, rahmetli Selahattin Han’ın güzeller güzeli ve gözü yaşlı karısı Neriman Sultan, yeni kocası olacak Fahir Şah’tan tek şey istedi. Leyla ile Mecnun’un aşkını anlatır bir kitapta, Leyla olarak çizilmiş Neriman Sultan’ın karşısına, Mecnun olarak yüzü çizilmiş rahmetli kocası Selahattin Han’ın yüzünün kazınıp silinmemesiydi isteği. Kocasının yıllardır yaptırdığı kitaplar aracılığıyla elde etmeye çalıştığı ölümsüzlük hakkı, hiç olmazsa bir sayfada, rahmetliden esirgenmemeliydi. Muzaffer Fahir Şah bu basit isteği cömertçe kabul etti ve bir tek o resme nakkaşlar dokunmadı. Böylece, Neriman ile Fahir hemen seviştiler ve kısa sürede birbirlerini sevip geçmişin korkunçluğunu unuttular. Ama Fahir Şah, Leyla ile Mecnun cildindeki o resmi unutamadı. Ona huzursuzluk veren karısının eski kocasıyla resmedilmesi ya da kıskançlık değildi, hayır. O harika kitapta, eski efsanelerin içinde resmedilmediği için, karısıyla birlikte sonsuz zamana, ölümsüzlerin arasına karışamamaktı içini kemiren. Bu şüphe kurdu beş yıl içini kemirdikten sonra, Fahir Şah, Neriman ile uzun uzun seviştiği mutlu bir gecenin sonunda, elinde şamdanı, kendi kütüphanesine gizlice hırsız gibi girdi, Leyla ile Mecnun cildini açtı ve Neriman’ın rahmetli kocasının yüzü yerine, Mecnun olarak kendi yüzünü işlemeğe girişti. Ama nakşı seven pek çok han gibi, acemi bir nakkaştı ve kendi yüzünü iyi çizemedi. Böylece, bir şüphe üzerine sabah kitabı açan kitapdârı, Neriman yüzlü Leyla’nın karşısında rahmetli Selahattin Han’ın yüzü yerine, yeni bir yüz belirdiğini, ama bu yüzün Fahir Şah’ın değil, baş düşmanı genç ve yakışıklı Abdullah Şah’ın resmi olduğunu ilan etti. Bu dedikodu Fahir Şah’ın askerlerinin maneviyatını bozduğu gibi, komşu memleketin genç ve saldırgan yeni hükümdarı Abdullah Şah’a da cesaret verdi. O da, ilk savaşta Fahir Şah’ı bozguna uğrattı, esir alıp öldürttü, haremine ve kütüphanesine kendi mührünü vurdu ve her zaman güzel Neriman Sultan’ın yeni kocası oldu.
  • 12.  Lineal: imita a un cuento tradicional  “Tekerleme” literario (no es un inicio tradicional)  Cuerpo del cuento:  Eje central: “Ama” (Fahir Şah, Leyla ile Mecnun cildindeki o resmi unutamadı)  Marcas: “Böylece”
  • 13.  Calcos léxicos: jan, sha  Adaptaciones: kitapdâr/bibliotecario/librarian/ bibliothécaire  Compensaciones (cambios en el orden de la frase) o transposiciones (cambios en la categoría gramatical) debido a la diferente estructura gramatical del turco
  • 14.  La mayor parte de las ampliaciones en las traducciones tienden al “embellecimiento” del texto:  kitaptan ve nakıştan anlayan ince biri olduğu için / pour un homme raffiné, amateur de peinture et de beaux manuscrits  her zaman güzel Neriman Sultan / l’éternellement jeune et belle Narimân
  • 15. Her şeyin her şey tekrar ettiği  Once upon a time, not so very ve bu yüzden yaşlanıp ölmek long ago yet not so recently, olmasa insanın zaman diye bir everything imitated everything şeyin varolduğunu hiç else, and thus, if not for aging farkedemediği ve âlemin de and death, man would’ve never zaman hiç yokmuş gibi hep been the wiser about the aynı hikâyeler ve resimlerle passage of time. Yes, when the resmedildiği hem eski hem yeni worldly realm was repeatedly bir zamanda, // Fahir Şah’ın presented through the same küçük ordusu, Selahattin stories and pictures, as if time Han’ın askerlerini, Semerkantlı did not flow, // Fahir Shah’s Salim’in kısa tarihinde de small army routed Selahattin anlattığı gibi, “perişan” etti. Khan’s soldiers –as Salim of Samarkand’s concise History attests.
  • 16. Her şeyin her şey tekrar ettiği  En un tiempo no demasiado ve bu yüzden yaşlanıp ölmek lejano pero no demasiado olmasa insanın zaman diye bir cercano, cuando todo se şeyin varolduğunu hiç repetía de tal manera que de farkedemediği ve âlemin de no ser por el envejecimiento y zaman hiç yokmuş gibi hep la muerte los hombres no aynı hikâyeler ve resimlerle habrían percibido que había resmedildiği hem eski hem yeni algo llamado tiempo y cuando bir zamanda, // Fahir Şah’ın el mundo era ilustrado con las küçük ordusu, Selahattin mismas historias y pinturas Han’ın askerlerini, Semerkantlı como si el tiempo no Salim’in kısa tarihinde de existiera, //el pequeño ejército anlattığı gibi, “perişan” etti. del sha Fahir “pulverizó” a las tropas del jan Selahattin, según se cuenta en la breve Historia de Salim de Samarcanda.
  • 17. Her şeyin her şey tekrar ettiği  Jadis, naguère, tout n’était que ve bu yüzden yaşlanıp ölmek répétition du même, á l’infini. olmasa insanın zaman diye bir En ce temps-là, s’il n’y avait eu şeyin varolduğunu hiç la décrépitude de l’âge et la farkedemediği ve âlemin de mort au bout, les hommes zaman hiç yokmuş gibi hep n’auraient pas eu la conscience aynı hikâyeler ve resimlerle du temps, ne voyant pas le resmedildiği hem eski hem yeni monde passer comme il bir zamanda, // Fahir Şah’ın va, mais suivant la küçük ordusu, Selahattin série, immuable, des histoires Han’ın askerlerini, Semerkantlı et des images, répétées à Salim’in kısa tarihinde de l’infini. // Jusqu’au jour anlattığı gibi, “perişan” etti. où, selon la Brève Chronique de Salim de Samarcande, la petite armée de Fâkhir Shah «fit mordre la poussière» aux soldats du Khan Salâhuddîn.
  • 18. Be Her şeyin her şey tekrar ettiği ve bu yüzden yaşlanıp ölmek olmasa insanın zaman diye bir şeyin varolduğunu hiç farkedemediği ve âlemin de zaman hiç yokmuş gibi hep aynı hikâyeler ve resimlerle resmedildiği hem eski hem yeni bir zamanda, Fahir Şah’ın küçük ordusu, Selahattin Han’ın askerlerini, Semerkantlı Salim’in kısa tarihinde de anlattığı gibi, “perişan” etti. Muzaffer Fahir Şah, esir aldığı Selahattin Han’ı işkenceyle öldürttükten sonra, gelenek olduğu üzere, ilk iş olarak kendi mührünü vurmak için rahmetlinin kütüphanesini ve haremini ziyaret etti. Kütüphanede tecrübeli ciltçisi, ölü şahın kitaplarını parçalayıp, sayfalarını karıştırıp, yeni ciltler yapmaya, hattatları ketebelerdeki “her zaman galip” Selahattin Han’ın adını “Muzaffer” Fahir Şah’ın adıyla değiştirmeye ve nakkaşları kitapların en güzel resimlerine ustaca işlenmiş rahmetli Selahattin Han’ın şimdiden unutulmaya yüz tutmuş yüzünü silip, yerine, Fahir Şah’ın daha genç yüzünü resmetmeye giriştiler. Hareme girince Fahir Şah, en güzel kadını hemen bulmakta hiç zorlanmadı, ama ona zorla sahip olmak yerine, kitaptan ve nakıştan anlayan ince biri olduğu için, gönlünü kazanmaya karar verdi ve konuştu onunla. Böylece, rahmetli Selahattin Han’ın güzeller güzeli ve gözü yaşlı karısı Neriman Sultan, yeni kocası olacak Fahir Şah’tan tek şey istedi. Leyla ile Mecnun’un aşkını anlatır bir kitapta, Leyla olarak çizilmiş Neriman Sultan’ın karşısına, Mecnun olarak yüzü çizilmiş rahmetli kocası Selahattin Han’ın yüzünün kazınıp silinmemesiydi isteği. Kocasının yıllardır yaptırdığı kitaplar aracılığıyla elde etmeye çalıştığı ölümsüzlük hakkı, hiç olmazsa bir sayfada, rahmetliden esirgenmemeliydi. Muzaffer Fahir Şah bu basit isteği cömertçe kabul etti ve bir tek o resme nakkaşlar dokunmadı. Böylece, Neriman ile Fahir hemen seviştiler ve kısa sürede birbirlerini sevip geçmişin korkunçluğunu unuttular. Ama Fahir Şah, Leyla ile Mecnun cildindeki o resmi unutamadı. Ona huzursuzluk veren karısının eski kocasıyla resmedilmesi ya da kıskançlık değildi, hayır. O harika kitapta, eski efsanelerin içinde resmedilmediği için, karısıyla birlikte sonsuz zamana, ölümsüzlerin arasına karışamamaktı içini kemiren. Bu şüphe kurdu beş yıl içini kemirdikten sonra, Fahir Şah, Neriman ile uzun uzun seviştiği mutlu bir gecenin sonunda, elinde şamdanı, kendi kütüphanesine gizlice hırsız gibi girdi, Leyla ile Mecnun cildini açtı ve Neriman’ın rahmetli kocasının yüzü yerine, Mecnun olarak kendi yüzünü işlemeğe girişti. Ama nakşı seven pek çok han gibi, acemi bir nakkaştı ve kendi yüzünü iyi çizemedi. Böylece, bir şüphe üzerine sabah kitabı açan kitapdârı, Neriman yüzlü Leyla’nın karşısında rahmetli Selahattin Han’ın yüzü yerine, yeni bir yüz belirdiğini, ama bu yüzün Fahir Şah’ın değil, baş düşmanı genç ve yakışıklı Abdullah Şah’ın resmi olduğunu ilan etti. Bu dedikodu Fahir Şah’ın askerlerinin maneviyatını bozduğu gibi, komşu memleketin genç ve saldırgan yeni hükümdarı Abdullah Şah’a da cesaret verdi. O da, ilk savaşta Fahir Şah’ı bozguna uğrattı, esir alıp öldürttü, haremine ve kütüphanesine kendi mührünü vurdu ve her zaman güzel Neriman Sultan’ın yeni kocası oldu.
  • 19.  La estructura gramatical del turco provoca necesariamente cambios en las traducciones  Pero eso también da mucha libertad a los traductores  El cuento es voluntariamente “orientalizante”  Pero las traducciones tienden a “embellecerlo” todavía más
  • 20. SINCRETISMO MISMO OTRO Identificación Alteración (Othering) Adaptación/Invisibilidad Xenismo D O M E E X S O T T I I C S A M C O I Ó N NO OTRO NO MISMO Familiarización Extrañamiento Alteración semiótica Visibilidad/Estereotipos/ Color Local/Etnicidad HIBRIDACIÓN
  • 21.
  • 22.  Elhombre que desembarcó en Buenos Aires en 1871 se llamaba Johannes Dahlmann y era pastor de la Iglesia evangélica; en 1939, uno de sus nietos, Juan Dahlmann, era secretario de una biblioteca municipal en la calle Córdoba y se sentía hondamente argentino.
  • 23. INGLÉS TURCO  The man that stepped off  1871'de Buenos Aires'e the boat in Buenos Aires in ayak basan adam Johannes 1871 was a minister of the Dahlmann adını taşıyordu Evangelical Church; his ve bir Protestan rahibiydi. name was Johannes 1939'da, Córdoba Dahlmann. By 1939, one of Sokağı'ndaki bir belediye his grandsons, Juan kütüphanesinde sekreter Dahlmann, was secretary of olan torunlarından biri ise a municipal library on Calle Juan Dahlmann adını Córdoba and considered taşıyordu ve kendisini himself profoundly bütünüyle Arjantinli Argentine. sayıyordu.