2. Sayfa1
İçindekiler
PAUL FEYERABEND’İN MEVCUT BİLİM ANLAYIŞI ........... 2
BAŞKA YÖNTEMLERLE ELDE EDİLEN SONUÇLAR SAF
DIŞI BIRAKILMAMALIDIR .................................................... 2
EĞİP BÜKMEDEN EĞİTİM MÜMKÜN MÜ? ........................ 3
BOZULMALAR İLERLEME İÇİN ZORUNLUDUR .............. 4
ZITTINI UYGULA..................................................................... 4
MANTIK AYAK BAĞI MI?...................................................... 5
GALILEO GALILEI................................................................... 5
ZITTINA ENDÜKSİYON.......................................................... 6
TUTARLILIK KOŞULU NEDEN MANTIKLI DEĞİLDİR?... 7
BİR KURAM ANCAK OLGULARLA UYUŞMADIĞINDA
DEĞİŞTİRİLMELİ..................................................................... 7
FARKLI DÜŞÜNCELER OLMALI .......................................... 7
GEÇMİŞTEN GELEN ELEŞTİRİ ............................................. 8
YÖNTEMBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR....................................... 8
ORTAK ÖLÇÜLEMEZLİK – KIYASLANAMAZLIK ................ 9
AKLİLİK ve BİLİM ..................................................................... 11
YARALANILAN KAYNAKLAR ............................................... 12
3. Sayfa2
PAUL FEYERABEND’İN MEVCUT BİLİM ANLAYIŞI
Paul K. Feyerabend, mevcut bilim anlayışını “bildiğimiz şekliyle”
bilim olarak nitelemiş ve bilimin üstünlüğüne, kural, ölçüt ve
yöntemlerin tekliğine karşı çıkmıştır. Bu sıra dışı bakış açısı onu
bilgi kuramsal anarşist olarak bilinen bir bilim felsefecisi yapmıştır.
Feyerabend, geleneksel uygulamalarıyla bilimin diğer tüm kural ve
yöntemleri görmezden gelerek esasında bilime hizmet etmediğini,
aksine onu baltaladığını düşünür. Bilimin ancak ve ancak kuralların,
yöntemlerin veya ölçütlerin ihlal edilmesiyle ilerleyeceğini düşünür,
bilimsel ilerlemenin söz konusu bilim anlayışının yıkılmasıyla
gerçekleşeceğini savunur.
BAŞKA YÖNTEMLERLE ELDE EDİLEN SONUÇLAR SAF DIŞI
BIRAKILMAMALIDIR
“Başka yöntemlerle elde edilen sonuçları saf dışı, yasa dışı mı
bırakacağız?”
Bu soruya Feyerabend’in yanıtı kesinlikle “Hayır!” olur.
Bu Hayır yanıtının iki sebebi vardır:
1. Feyerabend, araştırmak istediğimiz dünyanın büyük bir
bölümüyle bilinmeyen bir nesne olduğunu, bundan dolayı insanların
önceden kendini sınırlandırmaması gerektiğini ve değişik görüşlere
açık olması gerektiğini düşünmüştür.
2. Feyerabend okullarda öğretilmeye çalışılan bilimin, insana
yakışır bir tutumla bağdaşır olmadığını düşünür. O’na göre bu
öğretim şekli, insanoğlunun zihin dünyasına, tıpkı Çinli kadınların
ayaklarına zorla giydirilen ayakkabılar gibi zarar verir.
4. Sayfa3
EĞİP BÜKMEDEN EĞİTİM MÜMKÜN MÜ?
Eğitim, insan beynini eninde sonunda insan zihnini biçimlendirip
kalıplara sokuyor. Ancak burada şöyle bir gerçekte var ki eğitmek
aynı zamanda aktarmaktır. Aktarırken de eğitim sistemi ister
istemez biçimlendir ve kalıplara sokar. Buradaki tartışma mutlak bir
biçim olup olmaması sorunudur. İnsanın kendini yapılandırması ve
daha sonra kendini geliştirebilmesi için donanımlı eğitimin
verilmesi ilk biçimlendirmedir. Doğası gereği belli tarz anlayışlı
aktarır. Eğip bükmeden kişinin kendi ile ilgili olanakları açığa
çıkarmasını sağlayacak bir eğitim verilmelidir. Hiç eğitim
olmasaydı, insan tek başına bırakılsaydı, bilgi sahibi olmak için,
yoğun bir hayat tecrübesine sahip olmayı beklemek gerekiyordu.
Dolayısıyla, eğitime belli bir şekil biçmektense idealler konarak,
çerçeve çizilerek serbest bırakılırsa, eğip bükmeden de eğitmek
mümkün olabilir.
Çatışmanın, karşıtlığın olduğu yerlerde gelişme gözlenir.
Tek bir yöntem üzerinden bilim yapılmamalıdır. Neden?
Tek bir yöntem üzerinden bilim tanımlandığı ve açıklandığı zaman,
bu anlayışın dışında kalan pek çok tavır var (bilim içerisine
girebilecek), bu tavırları o zaman görmezlikten gelirsin, yok
sayarsın.
Anything goes: her şey uyar, ne olsa gider,
Tek bir yöntem olsaydı bilim tarihindeki gelişmeler de büyük
olasılıkla gerçekleşmeyecekti.
5. Sayfa4
Bilim yapabilmenin tek bir tavrı, tek bir biçimi veya tek bir yöntemi
yok hatta hocasının yolundan gidenler hocalarının bulunduğu
noktaya kadar giderler.
Başka yolla yapılabilir mi? Başka türlü bakılabilir mi?
BOZULMALAR İLERLEME İÇİN ZORUNLUDUR
Feyerabend, değişmeyen ve mutlak olarak bağlayıcı yöntem
düşüncesine karşıdır. Bu düşünce sisteminin tarihsel süreçte
güçlüklerle karşılaştığını örnek göstererek, ne denli inandırıcı ve ne
denli sağlam bir bilgi kuramında temellendirilmiş olursa olsun
bozulmamış tek bir kural olmadığını göstermiştir. Bu bozulmalar
ona göre bilimin ilerleyebilmesi için şarttır.
ZITTINI UYGULA
Feyerabend anarşist görüşlerini, bilim tarihinden verdiği örneklerle
güçlü bir şekilde desteklemiştir. Bilimde kalıplara neden
uyulmaması ile ilgili verdiği en çarpıcı örnekler, Kopernik devrimi,
modern atomculuğun doğuşu ve ışığın dalga kuramı gibi
gelişmelerin ortaya çıkışıdır ve bu gelişmeleri, bazı düşünürlerin ya
çok “açık” yöntemsel kurallara bağlanmama kararı almalarına ya da
istemeden bu kuralları çiğnemelerine bağlamaktadır.
6. Sayfa5
MANTIK AYAK BAĞI MI?
Feyerabend’e göre, öyle durumlar vardır ki, mantıksal tartışma ile
ileriye gidilmez, hatta bazen mantık, ilerlemeye ayak bağı bile
olabilir. Eğer mantıksal tartışmalar nedensellikte zayıf ise, bilimsel
ilerleme için, daha ussal olmayan araçlara başvurulmalıdır.
Bir akılcı, kendi kafasındaki usta imgesine boyun eğerse, ustasının
ölçülerine bağlı kalacaktır ve “aklın sesi” dediği şeyin, aslında aldığı
eğitim kadar olduğunun farkına varmayacaktır.
GALILEO GALILEI
Feyerabend’in akılcılığın ihlaline verdiği örneklerden biri de
Galileo’dur.
Galileo’nun “yüksekten düşen ağır cisimlerin yeryüzüne kadar düz
ve dikey bir çizgide hareket ettikleri” gözlmeini Dünya’nın
hareketsizliği lehine çürütülemez bir kanıt olarak görmesini
inceliyor.
Feyerabend’e göre, düşünce tarihinde doğal yorumlar, ya bilimin
apriori önvarsayımları ya da herhangi bir ciddi incelemeye
BİLİM İÇİN NE DENLİ “GEREKLİ”
YA DA “TEMEL” OLURSA OLSUN,
HERHANGİ BİR KURAL
VERİLDİĞİNDE ÖYLE DURUMLAR
VARDIR Kİ, ORADA KURALI GÖZ
ÖNÜNE ALMAMAK BİR YANA,
ZITTINI BİLE UYGULAMAK
UYGUN OLABİLİR.
FEYERABEND
İnsanları
yerinden
kıpırdayamaz bir
duruma
sokuyorsa,
mantıksal
tartışmanın ne
yararı var?
7. Sayfa6
başlamadan önce giderilmesi gereken önyargılar olarak tanımlanır.
Galileo’nun propagandacı entrikalar yaparak metafizik bileşenleri
olan bir deneyim icat ettiğini; Dünya’nın sabit olduğu bir
kozmolojiden Kepler ve Kopernik’in görüşlerine geçişin bu
deneyim aracılığı ile gerçekleştiğini belirtmiştir.
Feyerabend, doğal yorumlardan ayrı olarak gözlem öğelerinin
duyusal çekirdeğinden de bahsetmiştir. Teleskopun “daha üstün ve
daha iyi duyu” deneyimi sağladığını belirtmektedir.
Teleskopun yeryüzünde, gökyüzü kullanımına nazaran daha iyi
sonuçlar verdiğini; Galileo’nun teleskopa güvenmesinin arkasında
matematiğin değil, sayısız deneme yanılma çalışmasının olduğu
belirtmektedir.
Teleskopla görme sorununda, duyular yer cisimlerinin yakın
görünümlerine aşinadırlar, o nedenle teleskopik görüntü bozulmuş
ya da saçaklanma nedeniyle biçimsizleşmiş bile olsa, onları açık ve
net bir şekilde algılayabilir. Yıldızlar yakından bilinmedikleri için,
onları gözlemlerken, teleskopun katkılarını yıldızın kendisinden
gelenlerden ayırmak için hafızamızı kullanamayız.
ZITTINA ENDÜKSİYON
Sıkı sıkıya pekiştirilmiş kuramlarla veya iyice yerleşmiş deneysel
sonuçlarla çelişen hipotezler geliştirip, bilimin işleyişini zıttına
endüksiyonla ileri götürebiliriz. Bu, alışılagelen bazı kurallara karşı
çıkan “karşı kurallar” ile mümkündür. Bu kuramın en önemli bazı
formal özellikleri, çözümleme ile değil, zıtlıkları ortaya koymakla
bulunmuştur. Feyerabend’e göre, dikkatli biçimde ortaya konmuş,
8. Sayfa7
gözlemsel sonuçlarla çatışan ya da onları askıya alan, en inandırıcı
kuramsal ilkeleri yıkan yeni kavramsal sistemler icart edilmelidir.
TUTARLILIK KOŞULU NEDEN MANTIKLI DEĞİLDİR?
Tutarlılık koşulu, yeni hipotezlerin kabul edilmiş kuramlarla
uyuşmasını şart koşar bu nedenle de daha iyi olan bir kuramı değil
de eski kuramı korur. Daha az hoşgörülüdür. Kuram ya da hipotezler
olgularla uyuşmadıkları zaman yasa dışı sayılmalıdır ancak tutarlılık
yeni kuram ve hipotezleri diğer bir kuramla uyuşmadığı için yasa
dışı sayar. O zaman burada şöyle bir mantıksızlık olur: eğer yeni
geliştirilen kuram, hali hazırda kabul edilmiş kuramdan daha önce
bir zamanda üretilseydi, o zaman tutarlılık yeni kuramın lehine
işleyecekti.
BİR KURAM ANCAK OLGULARLA UYUŞMADIĞINDA
DEĞİŞTİRİLMELİ
Zorlayıcı sebepler olmadıkça, ki bir kuramın değişmesi için
Feyerabend’e göre tek zorlayıcı sebep kuramın olgularla
uyuşmamasıdır, kuramlar değiştirilmemelidir.
FARKLI DÜŞÜNCELER OLMALI
Feyerabend’e göre, “düşünce birliği”, kiliseye, kokmuş aç gözlü
efsane kurbanlarına ya da zalim yöneticinin zayıf ve istekli
izleyicilerine uygundur. Düşünce farklılığı, nesnel bilgi için
kaçınılmazdır ve insancı bir görüşle bağdaşan tek yöntemdir. Ne
denli saçma ya da eski olursa olsun, bilgimizi geliştiremeyecek bir
düşünce yoktur.
Ne denli saçma
ya da eski olursa
olsun, bilgimizi
geliştiremeyecek
bir düşünce
yoktur.
9. Sayfa8
GEÇMİŞTEN GELEN ELEŞTİRİ
Feyerabend’e göre, ilerleme çoğu kez geçmişten gelen eleştiriyle
başarılıyor. Aristoteles ve Batlamyus’tan sonra, dünyanın döndüğü
düşüncesi tarihin çöplüğüne atıldı ancak Kopernik tarafından
karşıtlarını yenebilmek için bir silah olarak kullanılmak amacıyla
canlandırıldı.
En gelişmiş, görünüşte en güvenilir kuramların bile sarsılabilir
olduğu Feyerabend görüşü yardımıyla görülür.
YÖNTEMBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR
Feyerabend ünlü Konvansiyonist-uzlaşmacılardan biridir.
Uzlaşmacı pozitivistler doğrulamacılığı savunuyor belli yöntemleri
var ama konvansiyonelistler bilimde tek bir yöntemin olmadığını
söylüyorlar. Bilimin belirgin bir yöntemi yoktur. Hatta bilimin ne
olduğuna dair tartışmaya geri gidilebilir. Bilim şudur diyemeyiz ya
da belli şeyler yapıldığında bilim olur diyemeyiz. Bilim, ucu açık
bir yapıdır. Bilimsel faaliyet içerisinde herhangi bir faaliyet
girebilir. Yeter ki kuram, savunduğu olgu ile ters düşmesin.
Feyerabend, Viyana Çevresi’nin, bilimin olguları toplayıp
bunlardan kuramlar ortaya koyduğu düşüncesine karşı çıkar. Ona
göre kuramlar hiçbir zaman olgulardan yola çıkmaz. Olgular da
kuramı desteklemez. Popper’ın aksine kuramların bir sorunla
başladığı düşüncesine karşıdır.
Feyerabend, Newton’un ad hoc bir hipotezle kuramını korumasına
işaret etmektedir. Newton’un renkler kuramı niteliksel özürlü kuram
10. Sayfa9
örneğidir. Işık kırılabilirlikleri farklı, ayrılabilen, yeniden
birleştirilebilen ama içyapısı asla değişmeyen ve uzayda çok küçük
bir yanal uzamı olan ışınlardan oluşur. Aynada kendimizi görüyor
olmamız ışın kuramı ile bağdaşmaz; eğer ışık ışınlardan oluşuyorsa,
ayna bize duvar gibi gözükmelidir. Newton “ışığın yansımasında,
yansıtan cismin tek bir noktası değil, cismin yüzeyine eşit şekilde
dağılmış bir kuvvet etkendir” diyerek ad hoc bir hipotez yardımıyla
kuramını korumuştur.
Başka olaylarda bu bile kullanılmaz; kuram korunur ve kusurları
unutulmaya çalışılır.
Bilim adamının o anda elinin altında bulunan malzeme, yasalar,
deneysel sonuçlar, matematiksel teknikler, önyargılar, kabul ettiği
kuramların anlamsız sonuçlarına karşı tavrı, bir çok yönden
belirsizdir ve asla tarihsel arka plandan tamamen kopuk değildir.
ORTAK ÖLÇÜLEMEZLİK – KIYASLANAMAZLIK
Feyerabend bilgi ile ilgili sorunlara zamansız bakıldığı, başka başka
tarihsel dönemlere ait olabilecekleri göz önüne alınmadan
birbirleriyle karşılaştırmalarına karşı çıkmaktadır.
Feyerabend, Arkaik evren anlayışı (A anlayışı) ile yeni evren
anlayışının (B anlayışı) kıyaslanamaz olduklarından ortak
ölçülemez olduklarından bahsetmiştir.
11. Sayfa10
Arkaik evrende, şiirlerin /’i değişik evrelerde tekrarlanan satırlardan
oluşur.
Toplam 28,000 satırda yaklaşık 25,000 tekrarlanan cümle vardır.
Feyerabend’e göre
A anlayışı sınırlıydı; bazı şeyleri keşfetti, bazılarını da elden
kaçırdı.
Evreni önemli nesnelerden yoksundu; algısı önemli
yapılardan yoksundu.
Elden kaçırılan öğreleri, A evrenine, eksik terimleri A diline, eksik
yapıları A algı dünyasına eklediğimizde; B evrenini, B dilini, B
algısını buluruz görüşü Feyerabend’e göre doğru değildir.
Feyerabend’e göre A olguları ile B olguları hafıza da bile yan yana
konamazlar. A dilini B diline çevirmek mümkün değildir ama bu,
iki görüşü tartışamayacağımız anlamına gelmez. A’nın ve B’nin
öğeleri arasındaki ilişki herhangi bir mantıksal ilişkinin diliyle
yapılamaz.
Feyerabend,
o klasik mekanik ile kuantum mekaniği ya da
o Newton mekaniği ile genel görelilik kuramı arasındaki
ilişkinin
A evreni ile B evreni arasındaki ilişkiye benzediğini düşünmektedir.
12. Sayfa11
AKLİLİK ve BİLİM
Feyerabend’e göre “ilkel” düşünürlerin bilginin doğası üstüne
“sezgileri” Aydınlanmış felsefe karşıtlarından çok daha fazladır.
Efsane
Din
Büyü
Gözbağcılığı
Akılcıların yeryüzünden silinmiş görmekten hoşlandıkları bütün bu
düşüncelere karşı tavrımızı yeniden gözden geçirmeliyiz.
NE BİLİMİN NE DE AKILCILIĞIN,
İLKEL DÜŞÜNCELERİN ARDINDA
YATAN EVRENBİLİMLERİ
DIŞLAYABİLECEK YETKİSİ
VARDIR.
BİLİM, BİLGİ EDİNMENİN TEK
BİÇİMİ DEĞİLDİR. AKIL DIŞI
DÜŞÜNCE BİLİMİN
BAŞARAMADIĞINI DA
BAŞARABİLİR.
HER YÖNTEMBİLİMİN SINIRLARI
VARDIR; SINIRI OLMAYAN TEK
KURAL
“ANYTHING GOES”DUR.
Feyerabend
“Bilim de tüm
diğer arayışlar
gibi üstünkörü ve
temelde
irrasyoneldir; ne
dayandığı
varsayım veya
ilkeler, ne de
ulaştığı sonuçlar
bakımından ona
üstünlük ya da
ayrıcalık
sağlayan bir
özelliği
yoktur”.(Saygılı,
2008: 86).
13. Sayfa12
YARALANILAN KAYNAKLAR
[1] Paul FEYERABEND, Yönteme Hayır, çev. Ahmet İnan.
[2] SAYGIN, Arda Umut. (2016). “Paul Karl Feyerabend’in bilim
anlayışı”, Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi(AKAR), Cilt 1, Sayı
1, 16-24.
[3] ANLI, Ömer Faik (2013). “Bir Karşıt-Bilim Tezi Olarak Dilsel
Görelilik: Wittgenstein, Kuhn, Rorty, Feyeraben”, FLSF (Felsefe ve
Sosyal Bilimler Dergisi), 2013 Bahar, sayı: 15, s. 145-169.
[4] YEĞEN, Ceren (2014). “Feyerabend’in “Bilgi Üzerine Üç
Söyleşi” İle “Özgür Bir Toplumda Bilim” Yapıtları Işığında Bilgi
Sosyolojisi ve Bilim Üzerine Bir İnceleme”, Muş Alparslan
Ünı̇versı̇tesı̇ Sosyal Bı̇lı̇mler Dergisi, Cilt:2, Sayı:2, ISSN: 2147-
7655.
[5] ANLI, Ömer Faik (2010). “Üst-Anlatılara ‘İnanmazlık’ Çağında
Bilimin Olanağı”, Ankyra: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 2010, 2(1).
[6] Bilim Felsefesi Feyerabend Grubunun Ders Sunumları.