1. 18YORUM 28 OCAK 2015 ÇARŞAMBA ZAMAN
28 OCAK 2015 ÇARŞAMBA SAYI: 18020
ZAMAN’IN TİRAJI BPA TARAFINDAN DENETLENMEKTEDİR.
FEZA GAZETECİLİK A.Ş.
EKREM DUMANLIGENEL YAYIN MÜDÜRÜ:
Yayın Satış ve Dağıtım
Genel Müdür Yardımcısı
FARUK KARDIÇ
Sorumlu Müdür ve Yayın
Sahibinin Temsilcisi
HARUN ÇÜMEN
Reklam Grup Başkanı
MELİH KILIÇ
Reklam Grup Başkan
Yardımcıları
İSKENDER YILMAZ
MUHAMMED YILMAZ
ÖMER KARAKAŞ
Marka Pazarlama
YAKUP ŞİMŞEK
Okur Editörü
HASAN SUTAY
okureditoru@zaman.com.tr
Müşteri İlişkileri Hattı
Tel: 444 8 555
okurhatti@zaman.com.tr
Yayın Türü: Yaygın Süreli
Genel Yayın Müdür Yardımcısı
MEHMET KAMIŞ
Genel Yayın Editörleri
ALİ AKKUŞ, VEYSEL AYHAN
Görsel Yönetmen
FEVZİ YAZICI
Haber Müdürü
FATİH UĞUR
Ankara Yayın Temsilcisi
MUSTAFA ÜNAL
Editörler:
1. Sayfa: MUSA GÜNER, MEHMET ÖZDEMİR
İç Haberler: MUSA ÇAKMAK
Ekonomi: TURHAN BOZKURT
Dış Haberler: MUSTAFA EDİB YILMAZ
Politika: FUAT SARI
Spor: TEMEL YİRMİBEŞOĞLU
Kültür Sanat-TV: ALİ ÇOLAK
Yorum: BUKET DAVULCU
Aile-Sağlık: AYŞE ALTUNKÖPRÜ
Yurt Haberleri: SELİM BUDAK
Fotoğraf: SELAHATTİN SEVİ
İnternet: İSMAİL KAVAK
Kürsü: SÜLEYMAN SARGIN
Aktüel&Magazin: DİLEK HAYIRLI
Dış Baskılar: OSMAN İRİDAĞ
Gece Sorumlusu: İBRAHİM KARAYEĞEN
BÖLGE YAYIN TEMSİLCİLERİ:
Adana: BİLALÖĞÜTÇÜ Antalya: SERHATŞEFTALİ Diyarbakır: AZİZİSTEGÜN Erzurum: ERSİNDEMİRCİ
Gaziantep: NURULLAHKAYAİzmir: VAHİTYAZGAN Konya: ŞİRİNKABAKCI
Samsun: MÜKREMİNALBAYRAKTrabzon: MEHMETSAKİN
YÖNETİM YERİ: Zaman Gazetesi, 34194 Yenibosna, İSTANBUL Tel: 0212- 454 1 454 Faks:
(0212) 454 14 67, WEB ADRESİ: www.zaman.com.tr E–posta: zaman@zaman.com.tr BASKI:
Feza Gazetecilik A.Ş. Tesisleri REKLAM REZERVASYON: Tel: (0212) 454 82 48, Faks: (0212) 454
86 33, E–posta: reklam@zaman.com.tr ZAMAN, Basın Meslek İlkeleri’ne uymaya söz vermiştir.
Zaman Gazetesi ve eklerinde yayımlanan yazı, haber, fotoğraf veya grafiklerin tüm telif hakları
Feza Gazetecilik AŞ’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi izin alınmadan kullanılamaz.
İMTİYAZ SAHİBİ:
okureditoru@zaman.com.tr
okurhattý
Yunus Emre’nin dörtlüğünü kendine
düstur edinmiş olan “Hizmet Okulları”
maalesef bugün kendi ülkesinin Cumhur-
başkanı ve Başbakanı tarafından karalama
kampanyasına ve kapatma girişimlerine
maruz kalmıştır. Makam-mevki olarak
çok iyi yerlerde olabilirsiniz. Önemli olan
tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemeyen,
gözeten, rüşvet almayan, çalmayan, yarın
Hakk’ın huzuruna çıkacağını bilen ve
hesap verme duygusuyla yaşayan bir nesil
yetiştirmektir. Bu okulların amacı evrensel
değerler dediğimiz sevgiyi, saygıyı, hoş-
görüyü vs. tüm insanlığa aşılamaktır. En
önemlisi de Hakk’ın rızasını kazanmak-
tır. Yıllarca birbirlerine düşman gözüyle
bakmış, birbirlerinden nefret etmiş hatta
birbirleriyle savaşmış Türk, Boşnak, Sırp
ve Hırvat gibi farklı din, dil ve ırkları bu
sevgi çemberi Türk okulları bir araya
getirmiştir. Bu okulların açılmasında ihlas,
gözyaşı, vefa ve çile vardır. Bu işler öyle
yaptım oldu demekle olmaz… TAHSİNŞAM
Evrenseldeğerleresahipçıkalım
Akıl mantık kavramlarından fersah fersah
uzak adını bile koymakta zorlandığım bir
kâbusun içindeymiş gibiyim bugünlerde.
Rüya gibi bir proje hem de ülkemiz adına tes-
cillenmiş en başarılı organizasyon olan Türk
okulları elle tutulur gözle görülür hiçbir sebep
sunulmadan kapatılmaya çalışılıyor. Hem de
bizzat Reisicumhur tarafından yürütülen lobi
faaliyetleriyle. Her şeyi kabul ediyor gönlüm de
onca yıl ülkemizde yapılan katıldıkları her olim-
piyatta döktükleri gözyaşlarının sahte oluşunu
kabul etmiyor. Tek bir tuğlasında dahi emeği
bulunmayan, harcı gözyaşıyla karılıp, sevgiyle
birbirine yapıştırılan bu kurumları kapatmak
bir ülkenin gelecek tarihinde hain olarak
yazılmaktan başka bir işe yaramaz. İthalatı ve
ihracatıyla küçük müteşebbislerin dahi dünyaya
açılmasına köprü olan bu kurumları kapatmak
yeni Türkiye dediğiniz vatanımızın kapıları-
nı dış dünyaya kapatmak değildir de nedir?
Vicdan terazisinde ölçülemeyecek kadar hazin
bir alışverişin pesinde koşan sizler bir kez daha
vatandaş nazarında kaybettiniz. HANİFEARICAN
Enbaşarılıorganizasyonadüşmanlık
DIDIER BILLION*
Fransa’da 7, 8 ve 9 Ocak ta-
rihlerinde gerçekleşen terör
saldırıları ve bunu izleyen
halk hareketleri özellikle
de 11 Ocak’ta 3,7 milyon
göstericinin Fransa sokakla-
rındaki eylemleri, ülkenin siyasi duru-
munu tartışmasız bir biçimde etkiledi.
Radyo, TV programları ve basında çı-
kan binlerce makale Fransız toplumu-
nun sorunlarına hasredildi. Medyada
yer alan bu tartışma fırtınası elbette
bir kafa karışıklığına sebep oldu.
Bu tartışmalarda sık sık ele alınan
konulardan biri de laiklik sorunu. La-
ikliğin gücünü ve etkinliğini yeniden
kazandırmayı denemek için tarihine
ve tanımlarına geri dönmek fayda-
lı olacaktır. Laiklik, kamusal otoriteyi
içerir, dolayısıyla devlet ve kurumları-
nı, hukuku kapsar. Bir öğreti değildir;
Cumhuriyet’in vicdan ve inanç özgür-
lüğüne engel olmaması, dolayısıyla da
özel olarak hiçbir dinsel inancı tanıma-
ması ve desteklememesi demektir. La-
iklik, yasanın, kamusal gücün ve siyasi
işlerin tüm inanç ve inançsızlıklardan
uzak durması gerektiğini belirtir. Böyle-
ce kamusal gücü bu alanlardan çıkmaya
zorlar.Dinselbaskıyakarşıdinsizolabil-
me özgürlüğünü de güvence altına alır.
Böylece inançları özgür kılmak, yani
yaşanmasını kolaylaştırmak ama aynı
zamandayurttaşlarıfarklıkiliselerinhep
dayatmaya çalıştıkları kurumsal inanç-
lardan da özgür kılma işlevine sahiptir.
LAIKLIK VE LAIKÇILIK
Son haftalardaki tartışmalar sırasında
birçok yorumcu laikliği eleştirdiler. Oysa
laiklik işlevini, sadece kişilere özgü olan
dinsel alan ile yurttaşların doğal, dolayı-
sıyla eleştirel akıllarının faaliyetleri etra-
fında genel çıkarın tanımına katıldıkları
devletalanıvecumhuriyetkurumlarının
ayrılmasıyla kendini sınırlandırmakta-
dır. Bu anlamda laiklik ile laikçilik ara-
sından net bir ayrımı ortaya koymak ge-
rekiyor. Çünkü laikçilik, fiili olarak, yeni
bir dini yerleştirmeyi denemektedir.
Laiklik ise hiçbir dine karşı değildir, her
birinin yaşamasını sağlar ama hiçbirine
de ayrıcalık tanımaz. Bu nedenle Cum-
huriyet açık bir siyasete sahip olmalı ve
bu husustaki sorunların çözümü için
düzenli olarak faaliyet göstermelidir.
Bu kısaca açıkladığımız birkaç ilke,
herkesin Fransa’daki somut laiklik uy-
gulamasının günümüzde tatmin edici
olmaktan uzak olduğunu ve devletle
yani Cumhuriyet’le Müslüman yurttaş-
ların ilişkilerinin birçok soruna işaret et-
tiğini anlamamızı sağlayacaktır. Birçok
göçmen kökenli gencin topluma en-
tegrasyonundaki başarısızlığı görmek
gerek. Bu durumun nedeni fazlasıyla
dışlayıcı olarak suçlanan cumhuriyet
değerleriyle açıklanamaz; tam aksine
Cumhuriyet’in yeterince varlığını gös-
termemesi ve ilkelerinin seçmeci bir an-
layışla uygulanmasıyla açıklanmalıdır.
Bazılarıçokkültürcülüğünbusorun-
lu duruma çare olduğu düşüncesindeler
oysa çokkültürcülük aslında cemaatçili-
ğin kendini gizleme yoludur. Bu itirazın
tam aksine Cumhuriyet için kanunla
yasaklanmış değilse özgürlük esastır.
Fransa’da laik yasaların ateşli savunu-
cusu Jules Ferry’nin öğretmenlere yol-
ladığı 1883 tarihli mektubu hatırlayalım.
Bu mektupta Ferry öğretmenlerden
derslerde söylediklerini ve açıkladıkları-
nı hep sorgulamalarını ve hiçbir zaman
ne çocuğun ne de ebeveyninin inancı-
nı yaralamamalarını istiyordu. Böylece
Cumhuriyet okulunda bir resim öğret-
meni Hazreti Muhammed’in karikatü-
rünü çizme hakkına sahip olmayacaktır.
FRANSA’DAKI MÜSLÜMANLAR
IÇIN ÇIFTE MAHKUMIYET
Laiklik hiçbir dine yönelik değildir.
Devlet laikse ve öyle kalmalıysa da top-
lum böyle bir zorunluluk içinde değil-
dir. Bu nedenle Cumhuriyet’in yeniden
yapılandırılması için açık kavramlara
ihtiyacı var. Bu bağlamda birçok tartış-
manın merkezinde olan “Müslüman
cemaat” kavramı hakkında birkaç söz
etmek gerekiyor. Herkes dini inanca
sahip olup olmamakta özgürdür, bunu
zaten tartışmaya gerek yok.
Birçok Müslüman kadın ve erkek
sayısız kez terörü kınadı. Peki neden
sesleri duyulmadı? Neden bazıları satır
aralarında ya da sinik kinayelerle Müs-
lüman cemaatin objektif sorumlulu-
ğundan söz ediyor? Bunun nedeni yine
aynı kişilerin İslam inancına sahip olan
yurttaşlara cemaatçilik atfetmelerin-
de ve sonra da Müslümanları kamusal
alana çıkıp kendilerini göstermemekle
suçlamasında aranmalıdır. Tam anla-
mıyla bir çelişki. Fransa Müslümanları
için çifte mahkûmiyet söz konusu! Bazı
laikçiler Müslümanları cemaatçi olmak-
la suçluyorlar ama Müslümanların ce-
maat olarak ortaya çıkıp terörizme karşı
tepki göstermelerini de istiyorlar. Bu
teorik olarak tutarsız, siyasi açıdan ise
mahkum edilmesi gereken bir tutum-
dur. İslam inancına sahip yurttaşlar ya
sözde entegrasyon için gerekli kapasi-
teye sahip olmamakla damgalanıyor ya
da İslamofobi’nin kurbanlarına dönüş-
türülüyor. Her iki tutum da, birbirine
karşıt görünüyor olsa da gerçekte var
olmayan kurumsallaşmış Müslüman
cemaatinin varlığına inanmaya dayan-
dırılan bir kurgunun iki farklı yüzü.
Bu tartışmaların, Cumhuriyet’in il-
kelerine saygı gösterilmesi ve Cumhuri-
yet’inzorunluyenilenmesiniolanaksağ-
laması nedeniyle Fransız toplumunun
geleceği için kesinlikle gerekli olduğu-
nun bilincindeyiz. Sorunlar büyük. Ger-
çekte var olan tek cemaatin, ulusal top-
luluğumuzun, tüm unsurlarının birlikte
yaşama iradesinin geleceği söz konusu.
*Paris Uluslararası ve Stratejik
İlişkiler Enstitüsü Müdürü
FRANSA’NIN‘LAIKLIK’IHTIYACI
LAIKLIKHIÇBIRDINEYÖNELIKDEĞILDIR.DEVLET LAIKSE VE ÖYLE KALMALIY-
SA DA TOPLUM BÖYLE BIR ZORUNLULUK IÇINDE DEĞILDIR. BU NEDEN-
LE CUMHURIYET’IN YENIDEN YAPILANDIRILMASI IÇIN AÇIK KAVRAMLA-
RA IHTIYACI VAR. BU BAĞLAMDA BIRÇOK TARTIŞMANIN MERKEZINDE
OLAN “MÜSLÜMAN CEMAAT” KAVRAMI HAKKINDA BIRKAÇ SÖZ ETMEK GEREKIYOR.
NAVEEDAHMAD*
İran devletinin Batılı iş ortakları,
yaptırımların kaldırılmasını ve ti-
caretin desteklenmesini hevesle
bekliyorlar. Amerikalı çokuluslu
şirketler de onlardan az hevesli
değil. Washington merkezli bir si-
vil toplum kuruluşu olan Demokrasileri Ko-
ruma Vakfı, ekonomik yaptırımların kaldırıl-
masıyla birlikte İran’ın altı ay içerisinde yedi
milyar dolarlık bağış elde edeceğini, serbest
bırakılan mal varlıklarından yaklaşık yirmi
milyar dolar gelir toplayarak, “petrokimyasal
ve otomobil satışları” ve bir dizi yasadışı tica-
retin zararlarının tazmin edileceğini bildirdi.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu
(UAEK), İran’la, Batı’nın heyecanla bek-
lediği nükleer anlaşmayı imzalayacak olsa
bile İran bir dağın altında, zenginleştirme
tesislerini muhafaza etmeye devam ede-
cek. Zengin ve büyük bir ülkeyle ticareti
yeniden başlatmak için yaptırımların kal-
dırılmasına yönelik heves, Nükleer Silah-
ların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nı
(NPT) imzalayan İran’ın ortaya koyduğu
böylesine büyük miktarlar karşısında,
aklı başında politikacıların bunun gizli
tehlikelerini araştırmalarına imkân ver-
meyebilir. Bazı İranlıların betimlemesiyle
Fars baharı, Tahran’ın geleneksel Ame-
rika yanlısı Bakü, Kabil ve İslamabat gibi
komşu başkentlerinde iyi karşılanmıyor.
Pakistan, İran Şahı’nın düşüşünden
bu yana, Ayetullahların Şii devrimini ih-
raç etme çabalarına karşı savaşıyor.
Pakistan, sadece askerî bir darbeyle
değil, tartışmalı ama popüler bir lider olan
Zülfikar Ali Bhutto’nun asılmasıyla ve seçim
hilelerine karşı yapılan protestolarla sonuç-
lanan çalkantılı bir dönem geçirdi. Doğu
Pakistan’ın kaybedilmesinin ardından on
yıl geçmeden ülke birdenbire samimi dostu
güneybatı komşusundan da yoksun kaldı.
İran ile Batı arasında yeni başlayan ya-
kınlaşma Pakistan’daki karar vericileri endi-
şelendirdi. İslamabat İran’ın nükleer silah-
lara sahip olmasından endişelenirken şimdi
ortaya çıkan senaryo daha rahatlatıcı değil.
Eğer İran P-5 taleplerini kabul eder ve Ulus-
lararası Atom Enerjisi Kurumu’nu Nükleer
Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması
doğrultusunda tatmin ederse, ekonomik ve
teknolojik ambargolar kaldırılacak.
Yıllardır Pakistan’ın her yerinden Şii ce-
maatler sık sık İran’a seyahat ediyor. Bu sa-
dece hac için değil. Kum’daki ilahiyat okul-
larına ve diğer şehirlerde İran hükümetinin
burs sağladığı üniversitelere de gidiyorlar.
Pakistaniçvedıştavsiyelernedeniyleİran’ı,
Washington ve Tahran’ın ortak dostları ve
düşmanlarının olduğu 2014 sonrası Afga-
nistan’ında daha kendine güvenli ve güçlü
bir rakip olarak görüyor. İran’ın Şah sonra-
sı Hindistan’la ilişkileri Pakistan’ı özellikle
kaygılandırıyor. Hindistan’ın artan petro-
kimyasal ihtiyaçları ve İran’ın bölgesel güç
olma isteği nedeniyle malî olarak zayıf ve
dinî olarak kutuplaşmış Pakistan’a bu se-
naryo pek bir şey vaat etmiyor.
İran’ın diğer komşuları gibi Azerbaycan
da ortaya çıkan bu senaryoda pek bir umut
ışığı görmüyor. İran’ı karmaşık bir komşu
olarak görüyor. İran, Azerbaycan’ın ezeli
rakibi Ermenistan’a dostça davranmakla
kalmadı, Sovyetler’in dağılmasından son-
ra bağımsızlığını kazanmasından bu yana
Azerbaycan’a Şii devrimini ithal etmek için
yoğun yatırım yaptı. Oldukça sınırlanmış
olsa bile Kum’daki ilahiyat okullarından
mezun olan Azerilerin sayısı artıyor. Bu
mezunlar Azerbaycan vatandaşı olmak-
tan çok İran temsilcileri gibi davranıyorlar.
Eğer Tahran-Washington yakınlaşması
gerçekleşirse Bakü’nün de kaybedebileceği
çok şey var. İran’ın artan hidrokarbonlarıy-
la petrol fiyatlarının düşmesi bekleniyor ki
bu da Azeri ekonomisini direkt vurur.
Bölgede mezhepçi çatışmaların yayıl-
ması sadece enerjiye aç Avrupa’yı olum-
suz etkilemekle kalmıyor, üçüncü dünya
savaşına dönüşme riski de taşıyor.
*Araştırmacı-gazeteci ve akademisyen
Farsbaharımıİranhegemonyasımı?
SAYFA TASARIM: M. FETHULLAH AKPINAR
ZAMAN
İÇİNYAZDI
ZAMAN
İÇİNYAZDI
FOTOĞRAF:REUTERS,STEPHANEMAHE
@ Tam metni www.zaman.com.tr’de