4. Birinci Bask›: fiubat 2007 / ‹kinci Bask›: A¤ustos 2007 / Üçüncü Bask›: Aral›k 2007 /
Dördüncü Bask›Mart 2009
ARAfiTIRMA
YAYINCILIK
Talatpafla Mah. Emirgazi Caddesi ‹brahim Elmas ‹flmerkezi
A Blok Kat 4 Okmeydan› - ‹stanbul Tel: (0 212) 222 00 88
Bask›: FSF Matbaac›l›k
Ba¤lar Mevkii, Firuzköy Cad. No: 44
Avcılar - ‹stanbul Tel: (0 212) 690 89 89
Bu kitapta kullan›lan ayetler, Ali Bulaç'›n haz›rlad›¤›
"Kur'an-› Kerim ve Türkçe Anlam›" isimli mealden al›nm›flt›r.
w w w. h a r u n y a h y a . o r g - w w w. h a r u n y a h y a . n e t
Okuyucuya
● Bu kitapta ve di¤er çal›flmalar›m›zda evrim teorisinin çöküflüne özel bir yer ayr›lmas›n›n
nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtar› felsefenin temelini oluflturmas›d›r. Yarat›l›fl› ve
dolay›s›yla Allah'›n varl›¤›n› inkar eden Darwinizm, 140 y›ld›r pek çok insan›n iman›n›
kaybetmesine ya da kuflkuya düflmesine neden olmufltur. Dolay›s›yla bu teorinin bir aldat-
maca oldu¤unu gözler önüne sermek çok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hizmetin
tüm insanlar›m›za ulaflt›r›labilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucular›m›z belki tek bir kita-
b›m›z› okuma imkan› bulabilir. Bu nedenle her kitab›m›zda bu konuya özet de olsa bir k›-
s›m ayr›lmas› uygun görülmüfltür.
● Belirtilmesi gereken bir di¤er husus, bu kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Yazar›n tüm kitapla-
r›nda imani konular, Kuran ayetleri do¤rultusunda anlat›lmakta, insanlar Allah'›n ayetleri-
ni ö¤renmeye ve yaflamaya davet edilmektedir. Allah'›n ayetleri ile ilgili tüm konular, oku-
yan›n akl›nda hiçbir flüphe veya soru iflareti b›rakmayacak flekilde aç›klanmaktad›r.
● Bu anlat›m s›ras›nda kullan›lan samimi, sade ve ak›c› üslup ise kitaplar›n yediden yetmifle
herkes taraf›ndan rahatça anlafl›lmas›n› sa¤lamaktad›r. Bu etkili ve yal›n anlat›m sayesin-
de, kitaplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine tam olarak uymaktad›r. Dini reddetme
konusunda kesin bir tav›r sergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlat›lan gerçeklerden et-
kilenmekte ve anlat›lanlar›n do¤rulu¤unu inkar edememektedirler.
● Bu kitap ve yazar›n di¤er eserleri, okuyucular taraf›ndan bizzat okunabilece¤i gibi, karfl›-
l›kl› bir sohbet ortam› fleklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek isteyen bir
grup okuyucunun kitaplar› birarada okumalar›, konuyla ilgili kendi tefekkür ve tecrübele-
rini de birbirlerine aktarmalar› aç›s›ndan yararl› olacakt›r.
● Bunun yan›nda, sadece Allah r›zas› için yaz›lm›fl olan bu kitaplar›n tan›nmas›na ve okun-
mas›na katk›da bulunmak da büyük bir hizmet olacakt›r. Çünkü yazar›n tüm kitaplar›nda
ispat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini anlatmak isteyenler için en
etkili yöntem, bu kitaplar›n di¤er insanlar taraf›ndan da okunmas›n›n teflvik edilmesidir.
● Kitaplar›n arkas›na yazar›n di¤er eserlerinin tan›t›mlar›n›n eklenmesinin ise önemli sebep-
leri vard›r. Bu sayede kitab› eline alan kifli, yukar›da söz etti¤imiz özellikleri tafl›yan ve
okumaktan hoflland›¤›n› umdu¤umuz bu kitapla ayn› vas›flara sahip daha birçok eser ol-
du¤unu görecektir. ‹mani ve siyasi konularda yararlanabilece¤i zengin bir kaynak birikimi-
nin bulundu¤una flahit olacakt›r.
5.
6. Yazar ve Eserleri
Hakkında
Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar,
1956 y›l›nda Ankara'da do¤du. ‹lk, orta ve lise ö¤renimini An-
kara'da tamamlad›. Daha sonra ‹stanbul Mimar Sinan Üniversi-
tesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ve ‹stanbul Üniversitesi Felse-
fe Bölümü'nde ö¤renim gördü. 1980'li y›llardan bu yana, ima-
ni, bilimsel ve siyasi konularda pek çok eser haz›rlad›. Bunlar›n
yan› s›ra, yazar›n evrimcilerin sahtekarl›klar›n›, iddialar›n›n ge-
çersizli¤ini ve Darwinizm'in kanl› ideolojilerle olan karanl›k
ba¤lant›lar›n› ortaya koyan çok önemli eserleri bulunmaktad›r.
Harun Yahya'n›n eserleri yaklafl›k 30.000 resmin yer ald›¤›
toplam 45.000 sayfal›k bir külliyatt›r ve bu külliyat 57 farkl› dile
çevrilmifltir.
Yazar›n müstear ismi, inkarc› düflünceye karfl› mücadele eden
iki peygamberin hat›ralar›na hürmeten, isimlerini yad etmek
için Harun ve Yahya isimlerinden oluflturulmufltur. Yazar ta-
raf›ndan kitaplar›n kapa¤›nda Resulullah'›n mührünün
kullan›lm›fl olmas›n›n sembolik anlam› ise, kitaplar›n
içeri¤i ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-› Kerim'in
Allah'›n son kitab› ve son sözü, Peygamberimiz
(sav)'in de hatem-ül enbiya olmas›n› remzetmek-
tedir. Yazar da, yay›nlad›¤› tüm çal›flmalar›nda,
Kuran'› ve Resulullah'›n sünnetini kendine rehber
edinmifltir. Bu suretle, inkarc› düflünce sistemleri-
nin tüm temel iddialar›n› tek tek çürütmeyi ve di-
ne karfl› yöneltilen itirazlar› tam olarak sustura-
cak "son söz"ü söylemeyi hedeflemektedir. Çok
büyük bir hikmet ve kemal sahibi olan Resulul-
lah'›n mührü, bu son sözü söyleme niyetinin bir
duas› olarak kullan›lm›flt›r.
7. Yazar›n tüm çal›flmalar›ndaki ortak hedef, Kuran'›n tebli¤ini dünyaya ulaflt›rmak, böylelikle
insanlar› Allah'›n varl›¤›, birli¤i ve ahiret gibi temel imani konular üzerinde düflünmeye sevk et-
mek ve inkarc› sistemlerin çürük temellerini ve sapk›n uygulamalar›n› gözler önüne sermektir.
Nitekim Harun Yahya'n›n eserleri Hindistan'dan Amerika'ya, ‹ngiltere'den Endonezya'ya,
Polonya'dan Bosna Hersek'e, ‹spanya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan ‹talya'ya, Fransa'dan Bulga-
ristan'a ve Rusya'ya kadar dünyan›n daha pek çok ülkesinde be¤eniyle okunmaktad›r. ‹ngilizce,
Frans›zca, Almanca, ‹talyanca, ‹spanyolca, Portekizce, Urduca, Arapça, Arnavutça, Rusça, Bofl-
nakça, Uygurca, Endonezyaca, Malayca, Bengoli, S›rpça, Bulgarca, Çince, Kishwahili (Tanzan-
ya'da kullan›l›yor), Hausa (Afrika'da yayg›n olarak kullan›l›yor), Dhivelhi (Mauritus'ta kullan›-
l›yor), Danimarkaca ve ‹sveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler, yurt d›fl›nda genifl bir okuyu-
cu kitlesi taraf›ndan takip edilmektedir.
Dünyan›n dört bir yan›nda ola¤anüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insan›n iman et-
mesine, pek ço¤unun da iman›nda derinleflmesine vesile olmaktad›r. Kitaplar› okuyan, inceleyen
her kifli, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlafl›l›r ve samimi üslubun, ak›lc› ve ilmi yaklafl›-
m›n fark›na varmaktad›r. Bu eserler süratli etki etme, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, çü-
rütülemezlik özellikleri tafl›maktad›r. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düflünen in-
sanlar›n, art›k materyalist felsefeyi, ateizmi ve di¤er sapk›n görüfl ve felsefelerin hiçbirini sami-
mi olarak savunabilmeleri mümkün de¤ildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal bir
inatla savunacaklard›r, çünkü fikri dayanaklar› çürütülmüfltür. Ça¤›m›zdaki tüm inkarc› ak›mlar,
Harun Yahya külliyat› karfl›s›nda fikren ma¤lup olmufllard›r.
Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'›n hikmet ve anlat›m çarp›c›l›¤›ndan kaynaklanmaktad›r. Ya-
zar›n kendisi bu eserlerden dolay› bir övünme içinde de¤ildir, yaln›zca Allah'›n hidayetine ve-
sile olmaya niyet etmifltir. Ayr›ca bu eserlerin bas›m›nda ve yay›nlanmas›nda herhangi bir mad-
di kazanç hedeflenmemektedir.
Bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, insanlar›n görmediklerini görmelerini sa¤la-
yan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmas›n› teflvik etmenin de, çok önemli bir hizmet
oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r.
Bu de¤erli eserleri tan›tmak yerine, insanlar›n zihinlerini buland›ran, fikri karmafla meyda-
na getiren, kuflku ve tereddütleri da¤›tmada, iman› kurtarmada güçlü ve keskin bir etkisi olma-
d›¤› genel tecrübe ile sabit olan kitaplar› yaymak ise, emek ve zaman kayb›na neden olacakt›r.
‹man› kurtarma amac›ndan ziyade, yazar›n›n edebi gücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu
etkinin elde edilemeyece¤i aç›kt›r. Bu konuda kuflkusu olanlar varsa, Harun Yahya'n›n eserleri-
nin tek amac›n›n dinsizli¤i çürütmek ve Kuran ahlak›n› yaymak oldu¤unu, bu hizmetteki etki,
baflar› ve samimiyetin aç›kça görüldü¤ünü okuyucular›n genel kanaatinden anlayabilirler.
Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaflalar›n, Müslümanlar›n çektikleri eziyet-
lerin temel sebebi dinsizli¤in fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulman›n yolu ise, dinsizli¤in fik-
ren ma¤lup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konmas› ve Kuran ahlak›n›n, insanlar›n kavra-
y›p yaflayabilecekleri flekilde anlat›lmas›d›r. Dünyan›n günden güne daha fazla içine çekilmek is-
tendi¤i zulüm, fesat ve kargafla ortam› dikkate al›nd›¤›nda bu hizmetin elden geldi¤ince h›zl› ve
etkili bir biçimde yap›lmas› gerekti¤i aç›kt›r. Aksi halde çok geç kal›nabilir.
Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmifl olan Harun Yahya külliyat›, Allah'›n izniyle, 21.
yüzy›lda dünya insanlar›n› Kuran'da tarif edilen huzur ve bar›fla, do¤ruluk ve adalete, güzellik
ve mutlulu¤a tafl›maya bir vesile olacakt›r.
16. 14 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
G‹R‹fi
Dünyada, neredeyse tüm okullarda ö¤rencilere okutulan biyoloji kitaplar›, asl›nda gerçek olma-
yan bir hayat öyküsü anlatmaktad›r. Evrim teorisi bafll›¤› alt›nda ö¤retilenler, tamamen sahte mekaniz-
malar, sahte deliller, sahte resim ve çizimler, sahte fosiller ve sahte bir canl› tarihinden ibarettir. Ders ki-
taplar›na konu olan, e¤itmenlerin her hafta say›s›z kez tekrar ettikleri bu masal, o kadar benimsenmifl,
o kadar gerçek gibi kabul edilmifltir ki, bu e¤itimi alan hemen hiç kimse, evrimin do¤rulu¤undan nere-
deyse flüphelenmemektedir. Her kifli okul s›ralar›nda, kendisine hayat boyu yard›mc› olacak bir e¤itim
verildi¤ini düflünmektedir. Dolay›s›yla, yaflam›n anlam›n› da içine alan böyle önemli bir konuda, tüm
dünya çap›nda bir yalan›n, son derece bilimsel bir üslupla durmaks›z›n ö¤retildi¤i haberinden dolay›
büyük bir olas›l›kla flaflk›nl›¤a düflecektir.
Ama gerçek flu ki, bu yalan insanlara ›srarla kabul ettirilmeye çal›fl›lmaktad›r. Bahsetti¤imiz bu uy-
gulama dünya çap›nda gerçeklefltirilmektedir. Neredeyse tüm okullarda, kurgulan›p tasarlanm›fl bir
"yalan" anlat›lmaktad›r. Medyan›n büyük bir bölümünde, sahte deliller ve canl› tarihine dair sahte hika-
yeler üretilmektedir. Konusunda uzman, hatta kimi zaman Nobel ödülü alm›fl bilim adamlar›, bir yala-
n› savunmakta, bir aldatmacan›n duayenli¤ini yapmaktad›r. E¤itmenlerin senelerce anlatt›klar› "canl›l›-
¤›n yaflam öyküsü" bir senaryodur. Dünya çap›nda, bir el birli¤i ve bir ittifak ile uygulanmakta olan bir
aldatmaca vard›r. Bu, evrim aldatmacas›d›r.
Darwinistlerin hayal ürünü hikayeleri medyada sözde bilimsel bir gö-
rünümle sürekli sergilenir. Hatta baz› yay›n organlar› evrim teorisinin
gönüllü savunuculu¤unu üstlenmifltir. Bu yay›nlar›n görevi, hiçbir bi-
limsel de¤er tafl›mayan evrimi desteklemek için oluflturulan sahte de-
lilleri adeta reddedilemez birer gerçek gibi halka lanse etmek ve hal-
k› evrimi kay›ts›z flarts›z kabul etmek için yönlendirmektir.
17. 15Adnan Oktar
Bu ittifak›n güçlenmesinin, okul kitaplar›na hakim olmas›n›n, medyada öncülük etmesinin tek sebe-
bi, materyalizm kaynakl› olmas›d›r. Dünyaya flu anda hakim olan materyalist zihniyet taraf›ndan besle-
nen Darwinizm, ayn› zihniyetin yard›m› ile güçlenip ön plana ç›kar›lm›flt›r. (Bkz. Darwinizm Dini, Ha-
run Yahya) Bu materyalist zihniyet, topluma sahte delil sunmaktan çekinmemifl, insanlar› aldatmakta
hiçbir sak›nca görmemifltir. Çünkü bu zihniyetin, bu kapsaml› aldatma politikas›n›n amac› bellidir: ‹n-
sanlar› Allah inanc›ndan uzaklaflt›rmak, Allah'›n varl›¤›n› inkar etmek ve maddeyi yegane mutlak var-
l›k olarak göstermek!
Fakat Darwinistlerin ihmal ettikleri nokta fludur: Canl›lar yarat›lm›fllard›r! Canl› tarihinde evrim
diye bir fley yoktur. Allah, tüm varl›klar›n yarat›c›s› ve hakimidir. Maddeyi yaratan da, bir varl›¤a can
veren de O'dur. Allah'tan baflka Yarat›c›, Allah'tan baflka bir güç yoktur. Dolay›s›yla yeryüzünde yaln›z-
ca Yarat›l›fl gerçe¤inin delilleri vard›r. Darwinistler yapt›klar› her araflt›r-
mada, bu gerçekle karfl›lafl›rlar. Evrimi delillendirmeye çal›fl›r ancak bafla-
ramazlar. Çünkü do¤ada, evrimin gerçekleflti¤ine dair bir delil bulama-
maktad›rlar. Tek bulabildikleri, ani, kompleks ve üstün bir yarat›l›flt›r.
Sahte deliller de sahte bir teoriyi desteklememekte, aksine onu daha gü-
venilmez ve dayanaks›z hale getirmektedir. Darwinistler ise, materya-
lizmi ayakta tutmak ad›na, büyük bir k›s›r döngü içinde aldatma yön-
temlerine devam ederler. Ama elbette bunun da bir son noktas› vard›r.
Harun Yahya
Teorilerini hayali çizim-
ler ve rekonstrüksiyon-
larla desteklemeye çal›-
flan Darwinistler bugü-
ne kadar bilimsel hiçbir
delil sunamam›fllard›r.
Örne¤in, canl›lar›n kü-
çük de¤iflikliklerle bir-
birlerinden türedikleri
iddias›n› kan›tlayabile-
cek bir tane bile ara fo-
sil örne¤i göstereme-
mifllerdir. Bu durum ev-
rimin bilim karfl›s›nda
çöküflünün ispat››dr.
Evrimi desteklemek için at›lan bu manfletlerin bilimsel hiçbir de¤eri yoktur. Ev-
rim, baflta paleontoloji olmak üzere bütün bilim dallar› karfl›s›nda yenilmifltir.
18. 16 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
Resimde görülen yengeç fosili, Miosen dönemine (23 - 5 mil-
yon y›l) ait bir fosildir ve günümüzdeki yengeçlerden hiçbir
fark› yoktur.
Üstte görülen 18 milyon y›ll›k karaba-
tak fosili, karabataklar›n milyonlarca
y›ld›r hiç de¤iflmediklerinin, yani evrim
geçirmediklerinin ispat›d›r.
Bu son noktaya art›k günümüzde
ulafl›lm›flt›r. Evrim, say›s›z delil ile çürü-
tülmüfltür. Bu delillerin en büyüklerinden bi-
ri ise, yeryüzündeki örneklerini her geçen gün da-
ha fazlas›yla veren "yaflayan fosillerdir". Bir canl›-
n›n 150 milyon y›l boyunca ayn› kalmas›, 300 mil-
yon y›l boyunca de¤iflmemesi, evrim senaryosunu
kesin olarak ortadan kald›rmaktad›r. Hakk›nda sa-
y›s›z senaryo üretilen milyonlarca canl›n›n evrim-
leflmedi¤ini göstermektedir. Ortada, Darwinistlere
göre evrim geçirmesi gereken bir canl› vard›r. Ama
canl›, sergiledi¤i fosil örne¤i ile asl›nda hiç evrim
geçirmedi¤ini belgelemektedir. Yaflayan fosiller,
Darwinistlerin tüm iddialar›n› yerle bir etmektedir.
Yaflayan fosiller, tüm ders kitaplar›ndaki evrim saf-
satalar›n› ortadan kald›racak, tüm evrim müzele-
rindeki sahte ara formlar› yok edecek, tüm Darwi-
nist kitap ve makalelerdeki hayali evrim senaryola-
r›n›n bir yalan oldu¤unu gösterecek kadar büyük
bir delildir. Evrimcilerin bunlar› görmezden gelme-
19. 17Adnan Oktar
Harun Yahya
leri, söz konusu aç›k delilleri ortadan kald›rmamaktad›r. Say›s› her geçen gün artan yafla-
yan fosil örnekleri, evrim iddias›n› çoktan ortadan kald›rm›flt›r.
Elinizdeki kitapta, bu önemli delile ve Darwinistlerin söz konusu delil karfl›s›nda-
ki ç›rp›n›fllar›na flahit olacaks›n›z. Teoriyi ortaya atan Charles Darwin'den beri, bu al-
datmacan›n asl›nda nas›l çökmüfl oldu¤unu göreceksiniz. Kitaptaki yaflayan fosil ör-
nekleri ise, bu büyük aldatmacan›n geçersizli¤ini gösteren say›s›z delilden sadece bir-
kaç›n› teflkil etmektedir. Hemen her fosil katman›ndan, yaflayan fosil örnekleri ç›kart›l-
maktad›r. Ama flu bir gerçektir ki, bu örneklerden sadece bir tanesi bile Darwinizm'i or-
tadan kald›rmak için yeterlidir. Allah'›n kanunu, inkarc›lar›n düzenini yerle bir etmektedir:
Yoksa hileli-bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat (as›l) 'o inkar edenler hileli-düzene düflecek olanlard›r.
Yoksa onlar›n, Allah'›n d›fl›nda baflka bir ilahlar› m› var? Allah, onlar›n flirk kofltuklar›ndan yücedir.
E¤er gökten bir parçan›n düflmekte oldu¤unu görseler bile: "Üst üste y›¤›lm›fl bir buluttur." derler.
Öyleyse sen onlar› (en dayan›lmaz azapla) çarp›lacaklar› günlerine kavufluncaya kadar b›rak.
O gün, ne hileli-düzenleri kendilerine herhangi bir fleyle yarar sa¤layacak, ne yard›m görecekler.
(Tur Suresi, 42-46)
Yaklafl›k 300 milyon y›ll›k de-
niz kestanesi fosili , bu canl›la-
r›n kompleks yap›lar›yla yüz
milyonlarca y›ld›r var oldukla-
r›n› göstermektedir. Bu zaman
zarf›nda yap›lar›nda bir de¤i-
fliklik olmam›fl, herhangi bir
ara aflamadan geçmemifllerdir.
20. 18 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
DARWIN YANILDI: TÜRLER
DE⁄‹fiMEM‹fiT‹R
Belki de (Darwin'in) u¤raflmak zorunda kald›¤› en büyük
problem, uyum sa¤lam›fl özelliklerin, bir soydan di¤erine
geçiflini sa¤layan yollard›. Çünkü Darwin'in öldü¤ü dö-
nemlerde, genetik prensipleri henüz keflfedilmemiflti. Çö-
zemedi¤i ikinci problem ise fosil kay›tlar›n›n karakteriy-
le ilgiliydi.1
Darwin, "evrim teorisi" ad›yla gelifltirdi¤i hipotezini,
Douglas Ward'›n yukar›daki sözlerde belirtti¤i iki beklentisi
üzerine kurgulam›flt›. Birincisi, türler aras› de¤iflimlerde,
'hayali bir biçimde' farkl› özellikleri meydana getiren genle-
rin, sonraki soylara aktar›lmas›; di¤eri de türler aras›ndaki
bu hayali de¤iflimin fosil kay›tlar›nda sergilenmesi idi. Dar-
win için, canl›n›n anatomik özellikleri üzerinde de¤ifliklikle-
rin meydana geldi¤ini ve bunlar›n sonraki soylara aktar›la-
rak yeni türleri meydana getirdi¤ini iddia etmek kolayd›.
Çünkü Darwin'in fikirlerini üretti¤i 1800'lü y›llar, henüz ge-
netik biliminin tan›nmad›¤›, bilimsel anlamda "ilkel" y›llar-
d›. Hücrenin kompleksli¤i keflfedilmemiflti. Bir canl›n›n tüm
özelliklerini belirleyen genlerin muhteflem yap›lar›, içerdik-
leri bilgi ve sahip olduklar› hassasiyet bilinmiyordu.
Darwin için, türler aras› bu hayali de¤iflimi gösterecek
fosil kay›tlar›n›n yeryüzünün bir yerlerinde oldu¤unu iddia
etmek de kolayd›. Çünkü onun iddias›na göre, yeryüzü kat-
manlar›nda ara geçifl fosilleri vard›, onlar sadece bulunama-
m›fllard›. O dönemde yeryüzünden toplanan örnekler ol-
dukça az say›dayd› ve ara fosil vermemiflti. Darwin'e göre,
gelecekte bir gün insanlar, bu hayali kay›p fosillerle karfl›lafl-
maya bafllayacaklard›. Gerekli olan tek fley zaman ve yeryü-
zünde gerçeklefltirilecek detayl› çal›flmalard›.
Darwin'in teorisi bu iki temel mant›k üzerine kurulmufl
oldu. Dikkat edilirse, ortada herhangi bir kan›t veya gözlem
de¤il, sadece varsay›mlar vard›. Çünkü evrim teorisi asl›n-
da, bilimsel de¤il tamamen ideolojik sebeplerle ortaya at›l-
m›fl bir teoriydi. ‹nsanlar› Allah inanc›ndan uzaklaflt›rmak,
Yarat›l›fl gerçe¤ine karfl› bir alternatif olarak sunulmak üzere
gelifltirilmiflti. Yine bu amaçla dünyaya yay›lan materyalist
Charles Darwin
21. 19Adnan Oktar
mant›¤›n, canl› tarihine uyarlanm›fl flekliydi. Ama iddian›n bu yönü, dönemin
"bilimsel ilkelli¤i" nedeniyle fark edilemedi. Teori, tümüyle bilimsellik ad›yla
ortaya ç›km›flt›. Teorinin mant›ks›zl›¤› aç›kt›, ama o dönemin flartlar› içinde,
bunun delilsizli¤ini ispat edecek kan›tlar henüz anlafl›lamam›flt›.
Aradan geçen yaklafl›k 1.5 as›rl›k dönem, teorinin delilsizli¤ini ve tümüy-
le bir aldatmacadan ibaret oldu¤unu büyük bir h›zla ve say›s›z bilimsel delil
ile göstermifltir. Türlerin küçük de¤iflimlerle birbirlerinden meydana gel-
dikleri iddias›, genetik biliminin ortaya koydu¤u gerçekler ile tümüyle or-
tadan kalkm›flt›r. Genler, son derece kompleks ve hassast›rlar. Herhangi bir
mutasyondan olumsuz etkilenir ve bozulmaya u¤rarlar. Dolay›s›yla genler
üzerinde tümüyle bilinçsiz, tesadüfi de¤iflimlerin meydana gelmesi ve bu
yap›y›, farkl› ifllevler gören baflka bir yap›ya dönüfltürmeleri mümkün de-
¤ildir. (Detayl› bilgi için bkz. Harun Yahya, Hayat›n Gerçek Kökeni, Araflt›r-
ma Yay›nc›l›k)
Fosil kay›tlar› ise, Darwin için bir di¤er büyük hüsrand›r. Darwin'in
gelecekte bulunmas›n› bekledi¤i ara fosil örnekleri bulunamam›flt›r. Fo-
sil kay›tlar›n›n yetersizli¤i iddias›n› art›k hiçbir Darwinist gündeme
getirmemektedir, çünkü kay›tlar, neredeyse tüm örneklerini vermifl-
tir. Yeryüzünün büyük bir k›sm› araflt›r›lm›flt›r ve paleontolojinin
ortaya ç›kard›¤› gerçek, "tek bir ara geçifl" örne¤inin bile olma-
d›¤› ve yüz milyonlarca y›l önce yaflam›fl olan canl›lar›n "de-
¤iflmedi¤idir". Harvard Üniversitesi'nden evrimci paleonto-
log Stephen Jay Gould, asl›nda Darwin'in de fark›nda oldu-
¤u bu gerçe¤i; "Fosil kay›tlar›, Darwin'e mutluluktan çok
hüzün getirdi," sözleriyle aç›kça ifade etmifltir.2 Amerika
Do¤a Tarihi Müzesi'nden evrimci Niles Eldredge ve Ian
Tattersall ise bu durumu flöyle aç›klam›fllard›r:
Harun Yahya
Yeryüzünün farkl› dönemleri hakk›nda bil-
gi edinmenin en önemli araçlar›ndan biri
de fosillerdir. Di¤er bir deyiflle fosiller, sa-
dece canl›l›¤›n tarihi hakk›nda de¤il, ayn›
zamanda yeryüzünün tarihi hakk›nda da
bilgi verirler. Belli fosil türleri ise yaln›zca
belli katmanlarda ve belli kaya tiplerinde
bulunur.
Üst üste gelen kaya katmanlar›n›n her bi-
rinde kendisine has, o katman›n bir tür im-
zas› olarak nitelenebilecek fosil gruplar›
oldu¤u görülmektedir.
Pre-KambriyenKambriyenGeçKarboniferErkenKarboniferDevoniyenPermiyen
22. 20 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
Ayrı türlere ait fosillerin, fosil kayıtlarında bulun-
dukları süre boyunca de¤iflim göstermedikleri, Dar-
win'in Türlerin Kökeni'ni yayınlamasından önce bile
paleontologlar tarafından bilinen bir gerçektir. Dar-
win ise gelecek nesillerin bu bofllukları dolduracak
yeni fosil bulguları elde edecekleri kehanetinde bulun-
mufltur. Aradan geçen 120 yılı aflkın süre boyunca yürü-
tülen tüm paleontolojik arafltırmalar sonucunda, fosil ka-
yıtlarının Darwin'in bu kehanetini do¤rulamayaca¤ı açık-
ça görülür hale gelmifltir.
Bu, fosil kayıtlarının yetersizli¤inden kaynaklanan bir so-
run de¤ildir. Fosil kayıtları açıkça, söz konusu kehanetin
yanlıfl oldu¤unu göstermektedir. Türlerin flaflırtıcı bir bi-
çimde sabit oldukları ve uzun zaman dilimleri boyunca
hep statik kaldıkları yönündeki gözlem, "kral çıplak" hika-
yesindeki tüm özellikleri barındırmaktadır: Herkes bunu
görmüfl, ama görmezlikten gelmeyi tercih etmifltir. Darwin'in öngördü¤ü tablo-
yu ısrarla reddeden hırçın bir fosil kaydı ile karflı karflıya kalan paleontologlar, bu gerçe¤e açıkça yüz çe-
virmifllerdir.3
‹flte, Darwin'in evrim teorisi, asl›nda bütün imkans›zl›klar›n yeteri kadar bilindi¤i ama kas›tl› olarak
görmezden gelindi¤i bir ortam içinde geliflmifltir. Türler üzerinde rastgele etkilerle faydal› genetik de¤i-
fliklikler meydana gelmesi, bunlar›n soylara aktar›lmas› ihtimali bilimsel olarak yoktur. Fosiller de, böy-
le bir de¤iflimi reddetmekte, milyonlarca y›l boyunca yaflam›fl olmas› gereken ara fosil örneklerinden tek
bir tanesini bile vermemektedir. (Detayl› bilgi için bkz. Harun Yahya, Ara Geçifl Açmaz›, Araflt›rma Yay›n-
c›l›k)
23. 21
O halde, evrim teorisini hangi bilimsel kan›t ayakta tutmaktad›r?
Evrim teorisini ayakta tutan herhangi bir bilimsel kan›t yoktur. Bu gerçek bir kez daha gösterir
ki, Darwinizm'i destekleyen sebepler bilimsel de¤il ideolojiktir. Bilimsellik, önce bir hipotezin orta-
ya at›lmas›n›, sonra bunun delillendirilerek kuram haline dönüflmesini gerektirir. Ancak evrim te-
orisi için bu geçerli de¤ildir. Teori, tek bir delil ile bile desteklenmemektedir, buna ra¤men ders ki-
taplar›ndaki yerini korumakta, medyada en aldat›c› haberlerle sunulmaktad›r. Kanunlarla korun-
makta, adeta "de¤ifltirilemez, hakk›nda aksi bir karar al›namaz" mant›¤›yla muhafaza edilmektedir.
Bunun tek sebebi, evrim teorisinin bilimsel bir tez de¤il, dogmatik bir inanç olmas›d›r.
Fosil kay›tlar›, durmaks›z›n Darwin'in iddialar›n› yalanlamakta, Yarat›l›fl gerçe¤ini göster-
mektedir. Darwinistle-
rin çabas›, baflar›s›z ol-
mufltur. Yeryüzündeki
deliller, canl›lar›n ev-
rim geçirmemifl olduk-
lar›n› belgelemifl, aç›k-
ça ilan etmifltir. Bunun
en büyük delillerinden
ikisi, ara fosillerin yok-
lu¤u ve fosil kay›tla-
r›ndaki dura¤anl›k ya-
ni "stasis" gerçe¤idir.
Harun Yahya
24. 22 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
ARA FOS‹L ‹DD‹ASI B‹R ALDATMACADIR
"Bazı insanlar fosillerin, Darwin'in hayatın tarihi hakkındaki görüfllerine kanıt oldu¤unu zanneder.
Oysa ki bu kesinlikle yanlıfl bir düflüncedir."4 (Chicago Do¤a Tarihi Müzesi, Jeoloji Bölümü Baflkanı evrimci
Dr. David Raup)
Herhangi bir do¤a tarihi müzesini gezen ziyaretçilerin karfl›laflt›klar› en önemli
fleylerden biri, yo¤un bir evrim propagandas›d›r. Karfl›lar›nda, hayali rekonstrük-
siyonlar ve hayali atalara ait sahte el yap›m› kemiklerden fazla bir fley yoktur.
Evrim için hiçbir delil oluflturmayan canl›lar›n tek bir fosilleflmifl parças›, bal›k-
tan amfibiye hayali geçiflin en önemli "ara form delili" olarak sunulur. Asl›nda
aç›kça Yarat›l›fl gerçe¤ini destekleyen ama evrimciler taraf›ndan tersine çevri-
lerek "evrime en büyük delil" olarak sunulan bir kaburga kemi¤i büyük bir
gururla sergilenir. Bunlar› inceleyen ziyaretçilerin büyük bir k›sm›, sözde fo-
silleri tan›mlayan detayl› aç›klamalara ve verilen Latince isimlere bakarak,
evrimsel bir gerçekle karfl› karfl›ya olduklar›na ikna olurlar. Ama asl›n-
da buradaki amaç, olmayan bir fleyi var gibi göstermek,
olmayan bir fley üzerine propaganda yapmakt›r. Ve
evrimciler bu yöntemle, söz konusu amaçlar›na
Yar› insan yar› maymun canl›lar hiçbir zaman yaflamam›fl-
t›r. Bilimsel delillerin gösterdi¤i gerçek, insan›n hep insan
olarak var oldu¤udur. Ancak evrimciler bu gerçe¤i özen-
le saklar, çeflitli sahtekarl›klara baflvurarak aksini iddia
ederler.
SSSAAHHTTEE
25. 23Adnan Oktar
ulaflt›klar›n› düflünürler. Çünkü müze ziyaretçile-
ri belki de, evrimi destekleyen TEK B‹R ARA FO-
S‹L B‹LE OLMADI⁄ININ ve –evrim teorisinin id-
dias›n›n aksine- milyonlarca y›ld›r de¤iflmemifl
canl›lar›n fosillerinin, serginin hemen alt›ndaki
depolarda sakland›¤›n›n fark›nda de¤ildirler.
Asl›nda evrimcilerin gösterdikleri çaba, so-
nuçsuz bir çabad›r. Yeryüzünde evrimi belgele-
yen tek bir ara geçifl fosili bulunamam›flt›r. Mil-
yonlarca y›l boyunca yaflam›fl olmas› gereken bu
hayali, garip, yar› geliflmifl canl›lar›n varl›klar›n-
dan eser yoktur. Evrim süreci sadece bir inan›flt›r,
Darwinistlerin olmas›n› çok istedikleri bir hayaldir. Ama fosil kay›tlar› bu hayali
gerçeklefltirmemifltir. Yeryüzünün neredeyse tamam›ndan say›s›z fosil ç›kar›lm›fl-
t›r. Ama Darwin'in döneminde bulunamayan ara fosiller, hala yoktur. Ve bulun-
mas› da imkans›zd›r. Çünkü evrim gerçekleflmemifltir. Darwinistler hayali evri-
me; sahte teoriler uydurarak, hayali ara geçifl formlar›n› alç› ve bakalit ile kendi-
leri oluflturarak, ara formlar›n sözde yaflamlar›n› hikayelefltirip çizerek hayat
vermeye çal›fl›rlar. Oysa bu çaban›n ulaflabilece¤i bir sonuç yoktur. fiartlar, Dar-
win döneminden farkl›d›r. Art›k bilimsel gerçekler aç›kça gün yüzüne ç›kmak-
ta, bilim, Yarat›l›fl gerçe¤inin delillerini sürekli olarak ortaya koymaktad›r. Hiç-
bir Darwinist, fosil kay›tlar›n›n yetersiz oldu¤unu iddia edebilecek durumda
de¤ildir. Bilimsel veriler ve fosil kay›tlar›, kesin gerçekleri göstermifltir. Ara fo-
sillerin yoklu¤u, art›k evrimcilerin gizleyemeyecekleri kadar aç›kt›r.
Harun Yahya
Darwinistler bulduklar› her fosili, halk›n bilimsel konulardaki bilgi eksikli¤inden faydalanarak, teorileri-
ni destekliyormufl gibi göstermeye çal›fl›r, bunun için gerçekleri çarp›t›rlar. En s›k baflvurduklar› yöntem-
lerden biri de soyu tükenmifl canl›lar›, evrim senaryosuna delilmifl gibi göstermektir. Pek çok müzede
sergilenen fosiller, evrimci yorumlarla birlikte halka sunulur. Oysa bu yorumlar›n bilimsel de¤eri yoktur.
26. 24 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
Evrimcilerin bu büyük hayal k›r›kl›¤›n›, California Üniversitesi'nden D. S. Woodroff, Science dergi-
sinde flu flekilde ifade etmifltir:
Ama fosilleflmifl türler, tarihlerinin büyük bir bölümünde de¤iflmeden kalm›fllard›r ve fosil kay›tlar› tek
bir ara geçifl örne¤i vermemektedir.5
Darwinistler, ara fosil araflt›rmas› yapt›klar› katmanlar üzerinde, sürekli olarak
milyonlarca y›ld›r de¤iflikli¤e u¤ramam›fl, hiçbir flekilde evrim geçirmemifl olan can-
l›lar›n fosillerini bulmaktad›rlar. Yarat›l›fl gerçe¤inin delilleri her geçen gün milyonlar›
aflmakta ama evrimcilerin büyük bir hevesle bekledikleri ara fosiller görünmemektedir.
‹flte bu nedenle, art›k Yarat›l›fl gerçe¤ini gösteren delilleri ara fosil olarak göstermeye bile
yeltenmifllerdir. Milyonlarca y›l öncesine ait son derece geliflmifl ve kompleks canl›lar›, çeflitli
propaganda yöntemleriyle kendi teorilerine delilmifl gibi göstermeye çal›flmaktad›rlar. Fosiller üze-
rinde yorumlar yaparak, bir kuflun son derece geliflmifl ve kompleks yap›daki kanatlar›n› geliflmekte
olan kanatlar, bir bal›¤›n yüzgeçlerini ise karaya ç›k-
maya haz›rlanan bacaklar olarak tan›tmaya kalk›flm›fl-
lard›r. Sudan karaya geçifl için Coelacanth'›, karadan
havaya geçifl için ise Archaeopteryx'i bu yöntemlerle
birer evrim delili olarak lanse etmeye çal›flm›fllard›r.
Oysa bu canl›lar›n fosilleflmifl izleri bile, canl›lar›n
son derece kompleks özelliklere sahip oldu¤unu gös-
termekte ve hiçbir ara form özelli¤i sunmamaktad›r.
Nitekim, evrimcilerin spekülasyonlar›na maruz ka-
lan bu canl›lardan Coelacanth, 1938 y›l›nda, yani fosil-
leflmifl örne¤inden yaklafl›k 400 milyon y›l sonra,
canl› örne¤inin derin sularda keflfedilmesiyle, ev-
rimcileri tam anlam›yla hayal k›r›kl›¤›na u¤ratm›fl-
t›r. Bilimsel araflt›rmalar, tüm özellikleri ile tam bir
kufl oldu¤u ortaya ç›kan Archaeopteryx için de ev-
rimcilere benzer bir hüsran› yaflatmaktad›r. Y›llarca
A r a G e ç i şA r a G e ç i ş Fosili YokturFosili Yoktur
Resimde görülen "ara canlılar" hiçbir zaman yaşamamıştır.
400 milyon y›ld›r de¤iflmeden varl›¤›n› devam
ettiren Coelacanth.
27. 25Adnan Oktar
karadan havaya hayali geçiflin
en önemli delili olarak sunulan
Archaeopteryx, sahip oldu¤u
kusursuz uçufl kaslar›, uçufla
uygun tüyleri ve mükemmel
kanat yap›s› ile ilgili detaylar›n
keflfedilmesiyle evrimciler bu
konuda sessizli¤e bürünmüfl-
tür.
Evrimcilerin ara geçifl aç-
maz›n› gözler önüne seren di-
¤er örnekler ise, insan›n sözde
evrimine delil gösterilen Pilt-
down ve Nebraska adamlar›-
d›r. Ara formlar›n yoklu¤u kar-
fl›s›nda yaflad›klar› büyük çare-
sizlik, evrimcileri, yeni ölmüfl
bir insan kafatas›na orangutan
çenesi monte etmeye, bunu
Piltdown adam› olarak adlan-
d›rmaya ve bu sahtekarl›¤› 40
y›l boyunca sergilemeye kadar
Harun Yahya
ARCHAEOPTERYXARCHAEOPTERYX
tam bir kuşturtam bir kuştur
HHAAYYAALLİİ ÇÇİİZZİİMM
28. 26 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
götürmüfltür. British Museum'da sergilenen bu
sahte fosil, söz konusu aldatmacan›n anlafl›lmas›
ile alelacele müzeden ç›kar›lm›flt›r. Nebraska ada-
m› ise, tek bir domuz diflinden yola ç›k›larak çizil-
mifl say›s›z hayali resim ve rekonstrüksiyondan ibarettir.
Tek bir difli ele alan evrimciler bunun insanlarla maymun-
lar›n ortak özelliklerini tafl›yan bir ara geçifl fosili oldu¤u-
nu iddia etmifl, ancak daha sonra bu diflin bir yaban do-
muzuna ait oldu¤u anlafl›lm›flt›r. ‹flte, bir evrim müzesin-
de ziyaretçilerin sözde "evrim delili" olarak karfl›laflt›klar›
fosiller, böylesine sahtekarca bir mant›¤›n ürünüdürler.
Amerikan Do¤a Tarihi Müzesi'nden evrimci paleonto-
log George Gaylord Simpson, evrimcilerin ara geçifl prob-
lemini, flu flekilde itiraf eder:
Bu, memelilerin 32 tak›m› için de do¤rudur… Her ta-
k›m›n bilinen en eski ve en ilkel üyesi, zaten tüm temel
özelliklere sahiptir ve hiçbir flekilde bir tak›mdan bir
baflka tak›ma sürekli bir geçifl s›ras› göstermezler. Ço-
¤u durumda, aradaki fark öylesine keskin ve aradaki
boflluk öylesine büyüktür ki, tak›mlar›n kökeni olduk-
ça spekülatif ve fazlas›yla kuflkuludur…
Ara formlar›n hiçbir flekilde olmamas›, sadece meme-
lilerle s›n›rl› de¤ildir. Bu, flimdiye kadar paleontolog-
lar›n belgelendirdi¤i kadar›yla, neredeyse evrensel bir
olgudur. Bu durum, hem omurgal›lar hem de omurga-
s›zlar olmak üzere, hayvanlar›n neredeyse tüm s›n›fla-
r› için geçerlidir… ve hem s›n›flar için, hem en büyük
hayvan filumlar›, hem de bitkilerin benzer kategorile-
ri için de ayn› flekilde do¤rudur.6
Tüm bu delilsizli¤e ra¤men evrimciler sürekli "canl›-
lar evrimleflmifltir" iddias›ndad›rlar. Bu iddiada, milyon-
larca "oluflmas› imkans›z" varl›k vard›r. Ama
bunlar›n nas›l oldu¤u aç›klanamayan
hayali bir evrim sürecinde olufltuklar›
iddia edilmektedir. Proteinin bilinç-
siz bir ortam içinde kendi kendine
meydana gelmesinin imkans›zl›¤› is-
PILTDOWN ADAMI
PILTDOWN ADAMI
sahtekarlığısahtekarlığı
43 yıl boyunca insanın evrimini kanıtlayan
çok önemli bir delilmifl gibi dünyaya sunu-
lan Piltdown Adam›, bir sahtekarlık ürünüy-
dü. Kafatası üzerinde 1953 yılında yapılan
incelemelerde Piltdown Adamı'nın insan ve
orangutan kemiklerinin birlefltirilmesiyle üre-
tilmifl sahte bir fosil oldu¤u ortaya çıktı.
Sa¤da, Piltdown Adamı skandalının do¤um
yeri olan Piltdown'da yapılan kazıyı gösteren
bir resim.
SSAAHHTTEE
29. 27Adnan Oktar
patlanm›flt›r. Ama evrime göre bir mucize olmufl, ve protein tesadüflerin ese-
ri olarak oluflmufltur. Hücrenin tüm organelleri ile birlikte tesadüfen oluflma-
s› imkans›zd›r. Ama evrime göre bir mucize olmufl ve oluflmufltur. Hücre çe-
kirde¤i, genler, DNA, enzimler ve daha say›s›z kompleks yap›, günümüzde
bilinçli laboratuvar koflullar›nda bile oluflturulamamaktad›r. Ama evrime gö-
re bir mucize olmufl ve bunlar›n hepsi kör tesadüflerin sonucunda oluflmufl-
tur. fiimdi de, evrimciler fosil kay›tlar›nda bu oluflumlar›n, bunlar›n de¤iflim-
lerinin izlerini aramaktad›rlar. Ancak yine evrimcilere göre bir mucize olmufl
ve fosil kay›tlar›ndaki bu izler silinmifltir.
Evrimde mant›k iflte budur: Evrim, milyonlarca oluflamaz›n listesinden
oluflmaktad›r. Ve evrime göre bunlar, kör ve fluursuz tesadüflerin eseri olarak
vard›rlar. Allah'› inkar eden, fevkalade olaylar›, do¤aüstü geliflimleri redde-
den Darwinizm, nedense milyonlarca oluflamaz›n "mucize eseri" var oldu¤u-
nu iddia etmekten çekinmemektedir. ‹flte bilimsel gösterilmeye çal›fl›lan ev-
rim teorisi asl›nda say›s›z mucizeden, tesadüfleri ilah edinen bir inançtan
oluflmaktad›r.
Evrim teorisi, tek bir proteinin kendi kendine oluflabilece¤ini delillendire-
memifl, canl›lar›n evrimlefltiklerini gösteren tek bir ara geçifl örne¤i vereme-
mifltir. Teori, en büyük iki dayana¤› taraf›ndan yalanlanm›flt›r ve büyük bir
açmaz içindedir. Bu gerçek, fosil kay›tlar›ndaki ara fosil yoklu¤unun örtbas
edilmesi ve her geçen gün say›s› artan yaflayan fosil örneklerinin saklanma-
s›yla ortadan kald›r›lamaz. Tersine, delilsizlik karfl›s›nda, Darwinistlerin sah-
tekarl›k yöntemleri çeflitlenmekte ve insanlar evrimin bilimsel sebeplerle de-
¤il, tümüyle ideolojik sebeplerle ayakta tutulmaya çal›fl›ld›¤›n› çok daha iyi
anlamaktad›rlar. Darwinistlerin, olmayan ara geçifl fosillerini varm›fl gibi gös-
termeye çal›flmalar›n›n ve Yarat›l›fla dair delilleri müze depolar›nda gizleme-
lerinin sebebi aç›kt›r: Onlar, say›s›z ve kesin delillerle yeryüzünde egemen
olan Allah'›n varl›¤›n›n delillerinin fark›ndad›rlar. Ve Allah'›n varl›¤›na karfl›
mücadele içinde olduklar›ndan, bu gerçe¤i gizleme çabas› içindedirler. Ama
Allah, Kendi varl›¤›n›n tecellilerini say›s›z delil ile
gözler önüne sermekte ve Darwinistlerin düzenlerini
sürekli olarak bofla ç›karmaktad›r.
Onlar görmüyorlar m› ki, gerçekten Biz arza geliyor
ve onu çevresinden eksiltiyoruz. Allah hüküm verir.
O'nun hükmünün pefline düflecek yoktur. Ve O, he-
sab› pek çabuk görendir.
Onlardan öncekiler de hileli-düzenler kurmufllard›;
fakat düzen kuruculu¤un (tedbirlerin, karfl›l›k ver-
melerin) tümü Allah'a aittir. Her bir nefsin ne ka-
zand›¤›n› O bilir. Bu yurdun sonu kimindir, inkar
edenler pek yak›nda bileceklerdir. (Rad Suresi, 41-
42)
Harun Yahya
Proteinler hem canlı hücrelerinin yapı tafllarını olufltu-
ran hem de hücre içinde çok çeflitli görevler üstlenen
kompleks moleküllerdir. Ortalama bir protein molekü-
lünün tesadüflerle ortaya çıkma ihtimali 10 üzeri
950'de 1'dir. (Bu sayı pratikte "0 ihtimal" anlamına
gelir.) Böylece matematikçiler Darwinizm'e en büyük
darbelerden birini vurmufllardır.
30. 28 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
Evrim teorisinin iddias›na göre, yeryüzünde yaflayan ve geçmiflte yaflam›fl tüm canl› türleri birbirle-
rinden türeyerek ortaya ç›km›fllard›r. Türlerin birbirlerine dönüflümü ise, evrim teorisine göre, yavafl
yavafl ve kademe kademe olmufltur. Dolay›s›yla, bu iddiaya göre iki canl› türü aras›ndaki geçifl döne-
mini yans›tan ve her iki türden baz› özellikler tafl›yan birtak›m canl›lar›n yaflam›fl olmas› zorunludur.
Örne¤in, evrimci iddiaya göre bal›klar karaya ç›k›p sürüngenlere dönüflene kadar mutlaka yar› solun-
gaçl› yar› akci¤erli, yar› yüzgeçli yar› ayakl› türden baz› canl›lar›n milyonlarca y›l boyunca yaflam›fl
olmalar› gerekir. Evrimciler, geçmiflte yaflam›fl olduklar›na inand›klar› bu hayali canl›lara "ara geçifl
formu" ad›n› verirler.
E¤er evrim teorisi do¤ru olsayd›, bu tür canl›lar›n geçmiflte yaflam›fl olmalar› ve bunlar›n say›lar›n›n
ve çeflitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca olmas› gerekirdi. Ve bu ucube canl›lar›n kal›nt›lar›na fo-
sil kay›tlar›nda rastlanmas› gerekirdi. Ancak, bugüne kadar fosil kay›tlar›nda
tek bir ara geçifl formu fosiline dahi rastlanmam›flt›r. Nitekim evrim te-
orisinin kurucusu Charles Darwin, Türlerin Kökeni kitab›n›n "Teori-
nin Zorluklar›" (Difficulties on Theory) adl› bölümünde flöyle
yazm›flt›r:
YERYERYÜZÜNDE, EVR‹MC‹YÜZÜNDE, EVR‹MC‹
‹DD‹A‹DD‹A ETT‹KLER‹ ANOETT‹KLER‹ ANO
ARAARA GEÇ‹fi FOS‹LLER‹NDEGEÇ‹fi FOS‹LLER‹NDE
Evrim teorisi, canl›lar›n mutasyonlar›n etkisiyle sözde
geliflim göstererek baflka baflka canl›lara dönüfltü¤ünü
iddia eder. Oysa bunun büyük bir aldatmaca oldu¤unu
modern bilim tüm aç›kl›¤›yla ortaya koymufltur. Günü-
müzde canl›lar›n küçük de¤iflikliklerle farkl›laflt›klar›n›
gösteren tek bir ara geçifl örne¤i dahi yoktur.
Resimde görüldü¤ü gibi yar›
sürüngen yar› bal›k canl›lar
tarihin hiçbir döneminde ya-
flamam›flt›r. Darwinistlerin bu
yöndeki iddialar›n› destekle-
yebilecekleri bir tane dahi de-
lilleri yoktur.
HH aa yy aa ll ii
ÇÇ ii zz ii mm
31. Harun Yahya
29Adnan Oktar
LER‹NLER‹N VVAR OLDU⁄UNUAR OLDU⁄UNU
RMALRMAL YYAPILARAAPILARA SAH‹PSAH‹P
N TEK B‹R TN TEK B‹R TANEANE YOKTURYOKTUR
E¤er gerçekten türler öbür türlerden yavafl geliflmelerle türemiflse, neden say›s›z ara geçifl formuna rast-
lam›yoruz? Neden bütün do¤a bir karmafla halinde de¤il de, tam olarak tan›mlanm›fl ve yerli yerinde?
Say›s›z ara geçifl formu olmal›, fakat niçin yeryüzünün say›lamayacak kadar çok katman›nda gömülü
olarak bulam›yoruz... Niçin her jeolojik yap› ve her tabaka böyle ba¤lant›larla dolu de¤il? Jeoloji iyi de-
recelendirilmifl bir süreç ortaya ç›karmamaktad›r ve belki de bu, benim teorime karfl› ileri sürülecek en
büyük itiraz olacakt›r. (Charles Darwin, The Origin of Species, ss.172-280)
Evrimci paleontologlar, Darwin'in bu sözlerine dayanarak 19. yüzy›l›n ortas›ndan bu yana dünyan›n
dört bir yan›nda fosil araflt›rmalar› yapt›lar ve bu ara ge-
çifl formlar›n› arad›lar. Tüm çabalara ra¤men söz ko-
nusu formlara hiçbir zaman rastlanamad›. Yap›-
lan kaz›larda ve araflt›rmalarda elde edilen bü-
tün bulgular, evrim teorisinin öngörülerinin
aksine, canl›lar›n yeryüzünde birdenbire,
eksiksiz ve kusursuz bir biçimde ortaya
ç›kt›klar›n› gösterdi. Ünlü ‹ngiliz pale-
ontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager,
evrim teorisini benimsemesine karfl›n
bu gerçe¤i flöyle kabul eder:
Sorunumuz fludur: Fosil kay›tlar›n›
detayl› olarak inceledi¤imizde, tür-
ler ya da s›n›flar seviyesinde olsun,
sürekli olarak ayn› gerçekle karfl›la-
fl›r›z; kademeli evrimle geliflen de-
¤il, aniden yeryüzünde oluflan
gruplar görürüz. (Derek A. Ager,
"The Nature of the Fossil Record", Pro-
ceedings of the British Geological Asso-
ciation, vol 87, 1976, s.133)
Bir baflka evrimci paleontolog Mark
Czarnecki ise flu yorumu yapar:
Teoriyi (evrimi) ispatlaman›n önündeki
büyük bir engel, her zaman için fosil kay›t-
‹ki farkl› canl› türünün
özelliklerini tafl›yan ara
formlar sadece Darwinist-
lerin "hayallerinde" yer
almaktad›r. Gerçekte ise
böyle canl›lar hiç var ol-
mam›flt›r.
HH aa yy aa ll ii
AA rr aa
FF oo rr mm ll aa rr
32. 30 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
lar› olmufltur... Bu kay›tlar hiçbir zaman için Darwin'in varsayd›¤› ara formlar›n izlerini ortaya koyma-
m›flt›r. Türler aniden oluflurlar ve yine aniden yok olurlar. Ve bu beklenmedik durum, türlerin yarat›ld›-
¤›n› savunan argümana destek sa¤lam›flt›r. (Mark Czarnecki, "The Revival of the Creationist Crusade", Mac-
Lean's, 19 January 1981, s.56)
Ünlü biyolog Francis Hitching de, The Neck of the Giraffe: Where Darwin Went Wrong (Darwin'in Yan›l-
d›¤› Yer: Zürafan›n Boynu) adl› kitab›nda flöyle demektedir:
E¤er fosiller buluyorsak ve e¤er Darwin'in teorisi do¤ruysa, o halde kayalar›n, belirli bir grup yarat›¤›n,
daha kompleks bir baflka grup yarat›¤a do¤ru küçük kademelerle evrimleflti¤ini gösteren kal›nt›lar or-
taya ç›karmas› gerekir. Bu nesilden nesile ilerleyen "küçük geliflmelerin" son derece iyi korunmufl olma-
s› gerekir. Ama durum hiç de böyle de¤ildir. Asl›nda, bunun tam tersi do¤rudur. Darwin'in "say›s›z ara
form olmal›, ama bunlar› neden yeryüzünün say›s›z katman›nda bulam›yoruz" derken yak›nm›fl oldu¤u
gibi. Darwin, fosil kay›tlar›ndaki bu "ola¤anüstü eksikli¤in" sadece daha fazla fosil kaz›s› yapmakla il-
gili oldu¤unu düflünmüfltür. Ama her ne kadar yeni fosil kaz›s› yap›l›rsa yap›ls›n, bulunan türlerin ne-
redeyse hepsinin, istisnas›z, bugün yaflamakta olan hayvanlara çok benzedi¤i ortaya ç›km›flt›r. (Francis
Hitching, The Neck of the Giraffe: Where Darwin Went Wrong, Tichnor and Fields, New Haven, 1982, s.40)
Darwin'in ve al›nt›lar›na yer verilen di¤er kiflilerin yukar›da yer alan sözleriyle ifade ettikleri gibi bu-
güne kadar tek bir ara geçifl fosili bile bulunamam›fl olmas›, evrim teorisinin geçersizli¤ini aç›kça göz-
ler önüne sermektedir. Çünkü herfleyden önce e¤er canl›lar baflka canl›lara dönüfltüyse, dönüflme ev-
resinde çok say›da ara canl› var olmal›, yeryüzünün dört bir yan› evrimleflme aflamas›ndaki canl›lar›n
fosilleriyle (ara fosillerle) dolu olmal›d›r. Oysa bugüne kadar ç›kar›lm›fl olan 100
milyona yak›n fosilin tamam› bugün de bildi¤imiz tam ve eksiksiz canl›lara
aittir.
Fosil kay›tlar›, canl› türlerinin hem bir anda ve tamamen farkl›
yap›larda ortaya ç›kt›klar›n›, hem de çok uzun jeolojik dö-
nemler boyunca de¤iflmeden sabit kald›klar›n› göstermekte-
dir. Harvard Üniversitesi paleontolog-
lar›ndan ve evrimci Stephen Jay
Gould, bu gerçe¤i flöyle kabul
eder:
Darwinistlerin iddialar› do¤ru olsayd› fosil kay›tlar›nda resimlerde görül-
dü¤ü gibi çok say›da göz çukuru bulunan, farkl› yerlerde burunlar› olan,
hem önde hem arkada çeneye sahip, kafatas› anormal flekilde geliflmifl vs
pek çok garip canl›n›n izlerine rastlanmas› gerekirdi. Ancak 150 y›ld›r
yap›lan çal›flmalar neticesinde hiç böyle bir fosile rastlanmam›flt›r. Tam
tersine elde edilen bütün fosiller, tüm canl›lar›n var olduklar› ilk andan
itibaren kusursuz ve eksiksiz olduklar›n› ve var olduklar› müddetçe de
hiç de¤iflmediklerini göstermektedir.
33. Harun Yahya
31Adnan Oktar
Fosilleflmifl türlerin ço¤unun tarihi, kademeli evrimle çeliflen iki farkl› özellik ortaya koymaktad›r:
1. Dura¤anl›k: Ço¤u tür, dünya üzerinde var oldu¤u süre boyunca hiçbir yönde de¤iflim göstermez. Fo-
sil kay›tlar›nda ilk ortaya ç›kt›klar› andaki yap›lar› ne ise, kay›tlardan yok olduklar› andaki yap›lar› da
ayn›d›r. Morfolojik (flekilsel) de¤iflim genellikle s›n›rl›d›r ve belirli bir yönü yoktur.
2. Aniden ortaya ç›k›fl: Herhangi bir lokal bölgede bir tür, atalar›ndan kademeli farkl›laflmalara u¤raya-
rak aflama aflama ortaya ç›kmaz; bir anda ve "tamamen flekillenmifl" olarak belirir. (S.J. Gould, "Evoluti-
on's Erratic Pace", Natural History, vol. 86, May 1977)
Oysa evrim gerçekleflmifl olsayd›, yeryüzü milyarlarca ara canl›ya ait fosil ile dolu olmal›yd›. Üstelik
say›s› milyonlar› bulan bu canl›lar›n mutasyonlar›n etkileri nedeniyle son derece anormal varl›klar
olmalar› gerekirdi.
Evrimcilerin iddias›na göre tüm canl›lar ve bu canl›lara ait tüm organlar tesadüfen meydana gelmifl
mutasyonlar sonucu oluflmufltur. Bu durumda ifllevlerinin geliflmesi aflamas›nda anormal yap›ya sa-
hip bir organ defalarca mutasyona maruz kalm›fl olmal›, her seferinde anormal bir halden baflka bir
anormal hale dönüflmeliydi. Bugünkü en mükemmel ve estetik görünümlü canl›lar oluflmadan önce,
bu canl›lar›n anormal organlar› ve estetik d›fl› görünümleri olmal›yd›. Örne¤in iki kulak, iki göz, bu-
run ve a¤›zdan oluflan son derece simetrik insan yüzü meydana
gelmeden önce, simetrisi bozuk olacak flekilde çok say›da
kula¤› ve gözü olan, burnu iki gözü aras›nda veya çene-
sinde yer alan, gözlerinin bir k›sm› kafas›n›n arka-
s›nda veya yanaklar›n›n üzerinde bulunan, burnu
kula¤›n›n yerinde bulunup boynuna kadar uza-
yan ve bu flekilde milyonlarca hatta milyarlarca
farkl› flekilde örneklendirebilece¤imiz anormal
yüzler oluflmal›yd›.
34. 32 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
E¤er Darwinistlerin iddialar› do¤ru olsayd›, tesadüflerin ve mutasyon-
lar›n insan vücudunda pek çok orant›s›zl›k, dengesizlik ve gariplik
oluflturmas› gerekirdi. Kusursuz ve muntazam olan insan bedeninde, kafa-
tas›n›n kalça kemi¤i üzerinde geliflmesi, omuzlardan birden fazla kol ke-
mi¤inin ç›kmas›, kaburga kemiklerinin veya kalça kemi¤inin çok say›da ol-
mas› gibi anormallikler ortaya ç›kard›. Kol veya bacak kemiklerinin flimdi
oldu¤u gibi düzgün de¤il, yamuk olmas› gerekirdi. Ancak bu flekilde tek
bir örnek bile bulunmamaktad›r. Bugüne kadar yaflam›fl ve günümüzde
yaflayan milyarlarca insan›n hepsinin bedeni ayn› simetriye, dengeye ve
düzene sahiptir. Bu durum Darwinistlerin, "tesadüfler ve mutasyonlar
neticesinde aflamal› olarak geliflim" iddias›n› yerle bir etmektedir.
36. 34 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
E¤er canl›lar on binlerce küçük de¤ifliklikten geçerek bugün-
kü yap› ve görünümlerine kavufltularsa, o zaman bu hayali ge-
liflimi gösteren say›s›z fosil örne¤i bulunmas› gerekirdi. ‹ki be-
yinli, üç omurgal›, dört gözlü, iki çeneli, üç burunlu, yedi
parmakl›, üç bacakl› normal d›fl› varl›klar›n fosillerinin görül-
mesi gerekirdi. Ancak bugüne kadar bulunan milyonlarca fo-
silin hepsi, insanlar›n hep insan olarak var oldu¤unu göster-
mektedir.
37. Harun Yahya
35Adnan Oktar
Hatta bu aflamaya gelmeden önce aya¤›n›n al-
t›nda kula¤› veya s›rt›nda gözü olan, a¤z›
karn›nda yer alan, kafatas›n›n içinde, bir
yerine 2-3 ayr› beyne sahip, diz kapakla-
r› henüz oluflmad›¤› için ayakta dura-
mayan, gövdesinin iki yan›ndan birer
tane yerine 3'er, 5'er tane farkl› uzun-
lukta kol ç›kan, ayak kemikleri den-
gede durabilece¤i flekilde öne de¤il
arkaya veya yana bakan garip var-
l›klar da yaflamal›yd›. Bu iddiaya gö-
re yeralt›nda her aflamas› ayr› anor-
malliklere sahip bu yap›lar›n fosillerin-
den milyonlarcas›n›n bulunmas› gerekirdi.
Ama tek bir tane bile yoktur. ‹ki, üç, dört, befl bafl-
l› insanlar, böcekler gibi yüzlerce göze sahip, bir çok
kolu olan ve hatta 2-3 metrelik kollar› olan ve bu tarzda
anormalliklere sahip pek çok insan fosili bulunmal›yd›. Ayn› bu flekilde her hayvan ve bitki türü
için de anormal örnekler olmas› gerekirdi. Bütün deniz hayvanlar›n›n da ara fosillerinin son de-
rece anormal varl›klara dönüflmesi gerekirdi. Ancak bunlardan da tek bir tane bile yoktur. Fosil-
leri bulunan milyonlarca örne¤in hepsi normal canl›lara aittir.
Bu gerçek, evrim teorisinin çöküflünün aç›k bir ifadesidir. 140 senedir bulunan her fosilin evrimi
yalanlamas›na ra¤men hala "bir gün bulunur" umuduyla bu teoriyi savunmak ak›l sahibi bir in-
san›n yapaca¤› fley de¤ildir. Aradan 140 se-
ne geçti, dünyada kaz›lmad›k fosil ya-
ta¤› kalmad›, milyarlarca dolar har-
cand› ama Darwin'in öngördü¤ü
ara canl›lara ait fosiller bulunma-
d›. Bulunamaz da. Çünkü Dar-
winizm'in delil olarak kullana-
bilece¤i tek bir ara fosil yoktur.
Buna karfl› "Yarat›l›fl gerçe¤i"ni
gösteren milyonlarca "yaflayan
fosil" bulunmaktad›r.
38. 36 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
- Gözler, alt› kemik uzant›s› ile kafatas›na ba¤lanan, etraflar› özel dokularla çevrelenmifl göz
yuvalar› içinde, koruyucu bir ya¤ yast›k盤› üzerine yerlefltirilmifllerdir. Burun kemeri, kafllar
ve elmac›k kemikleri taraf›ndan d›fl etkenlere karfl› korunurlar.
GÖZ KÖR TESADÜFLER‹N DE⁄‹L, ÜSTÜN
AKIL SAH‹B‹ RABB‹M‹Z'‹N ESER‹D‹R
Görüntünün olufltu¤u
retina göz yuvarla¤›n›n
en gerisinde yer al›r
Görüntü
bilgisini
beyne
tafl›yan op-
tik sinirler
Göz yuvarla¤› ›fl›-
¤›n kolayca iletil-
mesini sa¤layan
fleffaf jölemsi bir
s›v›dan oluflur
Kornea fleffaf ve
d›fla do¤ru
k›vr›ml›d›r.
‹ris
Göz merce¤i görüntüyü ilete-
cek yer bulamazd›, görüntü
oluflmazd›...
Göz yuvarla¤›ndan merce¤e aç›lan
boflluk baflka bir yerde olsayd›,
görüntü oluflmazd›...
Retina göz yuvarl›¤›n›n
üst k›sm›nda olsayd›...
Göz merce¤i
odakland›¤› nes-
neye göre incelir
veya kal›nlafl›r.
39. Harun Yahya
37Adnan Oktar
Ki O, yaratt›¤› herfleyi en güzel yapan
ve insan› yaratmaya bir çamurdan
bafllayand›r. Sonra onun soyunu bir
özden (sülale'den), basbaya¤› bir su-
dan yapm›flt›r. Sonra onu 'düzeltip
bir biçime soktu' ve ona Ruhundan
üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve
gönüller var etti. Ne az flükrediyor-
sunuz? (Secde Suresi, 7-9)
- Gözler, çok iyi korunmalar›n›n yan› s›ra vücutta, görmeyi en rahat ve en ideal biçimde sa¤layacak
bir bölgeye yerlefltirilmifllerdir. Acaba gözler yüzün baflka bir yerinde, örne¤in burnun alt›nda bulun-
salard› ne olurdu? Hem emniyet aç›s›ndan riskli bir durum oluflur hem de estetik olarak oldukça çir-
kin bir görünüm meydana gelirdi. Görüfl aç›s› da flu ankinden çok daha k›s›tl› olurdu.
- Gözlerin her yönden, olabilecek en ideal yerde, simetrik bir biçimde bulunmalar› esteti¤e de son de-
rece uygundur. ‹ki gözün aras› ortalama tek göz boyundad›r. Bu oran bozuldu¤unda, gözlerin aras›
daha aç›k veya daha yak›n olunca yüzün tüm ifadesi de¤iflir.
- Göz, sahip oldu¤u bütün özellikleri ile insan› Allah'›n yaratt›¤›n› ispatlayan bir delildir. Allah Ku-
ran'da flöyle bildirmektedir:
Allah, yeryüzünü sizin için bir karar, gökyüzünü bir bina k›ld›; sizi suretlendirdi, suretinizi de en güzel
(bir biçim ve incelikte) k›ld› ve size güzel-temiz fleylerden r›z›k verdi. ‹flte sizin Rabbiniz Allah budur.
Alemlerin Rabbi Allah ne Yücedir. (Mümin Suresi, 64)
Evrimciler ise gözün bu kusursuz yap›ya tesadüfi mutasyonlar›n etkisi ile aflama aflama sahip oldu-
¤unu iddia ederler. Bu iddiaya göre milyonlarca y›l boyunca ard arda kör ve fluursuz tesadüfler mey-
dana gelmifl ve dolay›s›yla göz bu kusursuz yap›ya ulafl›ncaya kadar milyonlarca farkl› anormalli¤e
sahip olmufltur. Örne¤in insan›n kafas›nda de¤il aya¤›nda veya s›rt›nda yer alan, simetrik flekilde yer-
lefltirilmifl iki tane yerine ar›lar›nki gibi petek fleklinde çok say›da olan, gözyafl› bezleri olmad›¤› için
k›sa sürede kuruyup körleflen, korneas› fleffaf olmad›¤› için ›fl›¤› geçirmeyen ve dolay›s›yla görme
fonksiyonu olmayan, irisi henüz oluflmad›¤› için küçük bir ›fl›k de¤ifliminde bile görme ifllevini yiti-
ren gözler meydana gelmifl olmal›d›r. Üstelik bunlar oluflabilecek anormalliklerin çok küçük bir k›s-
m›d›r, gözün tüm organelleri ve ifllevleri göz önünde bulunduruldu¤unda bu flekilde milyonlarca
anormal göz flekli düflünülebilir.
Oysa bugüne kadar bahsedilen anormal ve bozuk yap›l› gözlere sahip tek bir canl› bile bulunmam›fl-
t›r. Fosil kay›tlar›nda yer alan tüm canl›lar kendilerine has mükemmel göz sistemlerine sahiptirler. Bu
gerçek göstermektedir ki, evrim teorisinin küçük de¤iflimlerle meydana gelen canl›lar iddias› kesin
bir aldatmacad›r.
40. 38 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
FOS‹L KAYITLARI YARATILIfiI
‹SPATLIYOR:
Fosil Kay›tlar›ndaki Dura¤anl›k
(Stasis)
Y
eryüzünün binlerce as›rl›k katmanlar›nda araflt›rma ya-
pan paleontologlar, çok önemli fosillerle karfl›laflt›lar.
Milyonlarca y›ll›k fosil katmanlar› üzerindeki bu canl›-
lar, günümüz örümcekleri, sinekleri, kurba¤alar›, kap-
lumba¤alar› ve bal›klar›yd›. Evrime göre, milyonlarca
y›ll›k zaman dilimi içinde de¤iflim göstermesi gereken
bu canl›lar, canl›l›k tarihinin en eski dönemlerinde, en
kompleks halleri ile yaflam›fllar ve hiçbir de¤iflim gös-
termeden günümüze kadar gelmifllerdi. Yani bu canl›-
lar, evrimleflmemiflti. Fosil kay›tlar›nda, evrimcilere gö-
re olmamas› gereken bir dura¤anl›k vard›.
Darwin, milyonlarca y›l boyunca ayn› kalan bu
canl›lar›n, teorisi için ne kadar büyük bir problem ol-
du¤unu görüyor, bunu s›k s›k dile getiriyordu. Bu özel
fosillerin Darwin taraf›ndan isimleri de konulmufltu:
Yaflayan Fosiller.
Evrimci paleontolog Peter Douglas Ward, Dar-
win'in bu sorununu, flu flekilde vurgulam›flt›r:
Yine de, Darwin'in en temel inanc›, ço¤u organizma-
n›n zamanla de¤iflmifl oldu¤uydu. Ama acaba bunlar
ayn› seviyede mi de¤iflmifllerdi, yoksa de¤iflimin ora-
n› farkl› m›yd›? Darwin, de¤iflim oran›n›n farkl› oldu-
¤undan emindi, çünkü daha önce gördü¤ü, üstelik
baz›lar› oldukça eski katmanlardan ç›kan fosillerin çok
benzeri olan oldukça fazla say›da canl› gösterebilirdi.
Darwin, bu problemle birkaç defa karfl›laflt›. Türlerin
Kökeni'nde yapt›¤› aç›klama ile tatmin olmufl gözükse
de, sürekli olarak "yaflayan fosiller" konusunu okuyucu-
nun dikkatine sunmas›, onun bu olgu konusunda tam
anlam›yla rahat olmad›¤›n› gösteriyordu. Örne¤in, ko-
nuyla ilgili olarak flunlar› yazm›flt›: "Baz› durumlarda ...
afla¤› derecede organize olmufl formlar, günümüze kadar ko-
runmufl gibi gözükmektedir. Bunlar, daha az ciddi rekabetlere
maruz kald›klar› ve yetersiz say›lar›n›n uygun flekilde de¤i-
flim ihtimalini yavafllatt›¤›, s›n›rl› veya özel bölgelerde yafla-
41. 39Adnan Oktar
m›fllard›." Bu aç›klamaya ra¤men yine de, is-
mini Darwin'in kendisinin koydu¤u 'yafla-
yan fosiller'in varl›¤›, onun kafas›n› kar›flt›r-
maya devam etti ve onu elefltiren çok say›da
kiflinin, ona karfl› kullanabilecekleri bir koz
haline geldi.7
Darwin, söz konusu canl›lar› "afla¤› de-
recede organize olmufl canl›lar" olarak nite-
lendirmiflti. Dolay›s›yla, onlar›n hayatta kal-
malar›na sözde k›l›f bulmaya çal›flarak soru-
nu küçük göstermeye çal›fl›yordu. Ancak bu
fosiller, günümüz canl›lar›ndan farks›zlard›.
Son derece geliflmifl kompleks özelliklere sa-
hiplerdi. Ve hayatta kalmalar›, Darwin'in
kendisinin bile inanmakta zorland›¤› birkaç
bahane ile aç›klanacak gibi de¤ildi.
Darwin'in takipçileri için ise sorun, Dar-
win dönemindeki kadarla k›s›tl› kalm›yordu.
Yeryüzü katmanlar›n›n büyük bir bölümün-
den ç›kan yaflayan fosillerin say›s›, milyonlar›
afl›yordu. Ara fosil aray›fllar›, yaflayan fosil
bulgular› ile sonuçlan›yordu. Canl›lar, mil-
yonlarca y›ll›k katmanlardan, günümüzdeki
halleri ile ortaya ç›k›yorlard›. Ve bu durum
evrim teorisi için büyük bir çöküflün en
önemli delillerindendi.
Harun Yahya
95 milyon y›l önce yaflam›fl olan kedi bal›klar›n›n günümüzdeki örneklerinden hiçbir fark› olmad›¤›-
n› gösteren bu fosil karfl›s›nda Darwinistlerin, teorilerinin hayal ürünü bir hikaye oldu¤unu kabul et-
mekten baflka yapabilecekleri hiçbir fley yoktur.
Almanya'da bulunan 49 milyon y›ll›k kurba¤a fosilinin
bugün yaflayan canl› örneklerinden hiçbir fark› yok.
42. Darwin, kendi döneminde yaflayan fosillerin varl›¤›ndan yo¤un
flekilde tedirgin olsa da, bunlar›n kapsam›n›n o kadar da fark›nda
de¤ildi. Çünkü gelecek y›llar›n ne kadar daha yaflayan fosil örne¤i
verece¤inden habersizdi. Darwin ve teorisi için ne kadar büyük bir
hayal k›r›kl›¤›d›r ki, Darwin'den sonraki y›llar, onun bekledi¤i ara
geçifl formlar›n›n yerine, durmaks›z›n yaflayan fosil örnekleri
sundu.
fiu anda fosil katmanlar›ndan ç›kar›lm›fl olan yaflayan fosille-
rin say›s› milyonlar› aflm›fl durumdad›r. Bu fosillerin birkaç›
medyada ön plana ç›kar›l›rken, büyük bir k›sm› da çeflitli müze-
lerin depolar›na kald›r›lm›fl durumdad›r. Ancak yaflayan fosiller
gerçe¤i, saklamakla örtbas edilecek gibi de¤ildir. Çünkü
araflt›r›lan her fosil katman›, durmaks›z›n yeni yaflayan
fosil örnekleri vermektedir. Geliflmeleri bas›ndan izleyen-
ler, oldukça nadir olarak bulunmufl say›s› belli birkaç ya-
flayan fosil örne¤inin var oldu¤unu zannedebilirler. Ama
gerçek bu de¤ildir. Bu fosiller her yerdedir. Ve günümüz
canl›lar›n›n milyonlarca y›l önceki temsilcileridirler.
Darwin'in aç›klayamad›¤› fosil kay›tlar›ndaki bu du-
ra¤anl›k, Darwin'in takipçileri taraf›ndan da aç›klanama-
maktad›r. Evrimciler, ilk bafllarda, 350 milyon y›ll›k ör-
nekleri bulunan hamam böce¤i gibi canl›lar›n "her ortam-
da yaflayabilen ve her flekilde beslenebilen" canl›lar ol-
duklar› için de¤iflmediklerini iddia etmifl-
lerdir. 350 milyon y›l önceki bir hamam
böce¤inin, evrimcilere göre sözde ilkel bir
dönemde, nas›l tüm kompleks özellikle-
riyle ortaya ç›kt›¤› sorusuna nedense hiç
de¤inmeyen evrimciler, bu canl›n›n, orta-
ma ne kadar uyumlu olursa olsun, evrim
iddias›na göre geliflme göstermesi gerekti-
¤ini kas›tl› olarak gözard› etmifllerdir.
Sonra baflka canl›lar için baflka iddialar or-
taya ç›km›flt›r. 200 milyon y›l öncesine ait
tuatara kertenkelesinin de¤iflmemifl oldu-
¤u gerçe¤ine karfl›, canl›n›n yavafl evrim
geçirdi¤ini iddia etmifllerdir. Ama nedense
bu iddia, h›zla üreyen hamam böcekleri ve
3.5 milyar y›ll›k fosilleri bulunan ve daki-
kalar içinde üreyen arkeabakteriler için ge-
çerli de¤ildir. Evrimcilerin, yaflayan fosil-
lerin yaln›zca bir k›sm›n› ön plana ç›kar-
malar›n›n nedeni budur. Birkaç yaflayan
fosil için bilimsellikten uzak, mant›ks›z ve
tutars›z da olsa gerekçe uydurmak onlar
için son derece ola¤and›r. E¤er yaflayan fo-
sillerin tümü ön plana ç›kar›lsa, her biri
için bir bahane bulmak hem mümkün hem
de inand›r›c› olmayacakt›r.
40 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
125 milyon y›ll›k hamam bö-
ce¤i fosili, canl›lar›n sürekli
de¤iflerek gelifltiklerini iddia
eden evrime büyük darbe vur-
maktad›r. Bu canl›lar aradan
geçen milyonlarca y›l içinde
hiç de¤iflmemifllerdir.
150 y›ld›r dünyan›n dört bir ya-
n›nda yap›lan kaz› çal›flmalar›
ortaya, evrimi destekleyen bir
tek fosil dahi koyamam›flt›r. Elde
edilen tüm fosiller Yarat›l›fl ger-
çe¤ini teyit etmektedir.
43. 41Adnan Oktar
New Scientist dergisi, "evrimsel aflamalar, yaflayan fosillerin tümünün ›srarc›l›¤›n› aç›klayam›yor" flek-
lindeki yoruma, evrimcilerin sürekli geçersiz gerekçe bulma ihtiyaçlar›n› ve bunlar›n nas›l sonuçsuz kal-
d›¤›n› belirterek flöyle devam etmektedir:
Bütün bunlar, bu istisnai yaflamlar›n s›rr›n› arayanlara oldukça karmafl›k bir görüntü sunuyor. Genelleflmifl
veya özelleflmifl ol. H›zl› veya yavafl yafla. Basit kal veya kalma. Do¤ru zamanda do¤ru yerde ol. E¤er di-
¤er her fley baflar›s›z olursa, bu durumda, her fleye karfl› koyabilen bir fizyolojiyle kutsanm›fl bir "süpertür"
olmay› dene. …8
Bir baflka deyiflle Darwinistler, yaflayan fosillerin varl›¤›na, Yarat›l›fl gerçe¤i d›fl›nda her türlü aç›kla-
may› getirmeye haz›rd›rlar. Aç›klamalar›n tümü sonuçsuz kal›rsa, New Scientist dergisinin de aç›kça belirt-
ti¤i gibi, bunu bir "süper tür" olarak bile kabul etmek olas›d›r. Darwinistlere göre yap›lmamas› gereken tek
fley, bu canl›n›n "yarat›lm›fl" oldu¤unu kabul etmektir.
Darwin'in ard›na s›¤›nd›¤›, günümüz Darwinistlerinin de dile getirmekten genellikle çekindikleri bu
tutars›z iddialar, zaten dura¤anl›¤› belgeleyen fosillerin ola¤anüstü say›s› karfl›s›nda tamamen çürütül-
müfltür. Yaflayan fosiller, haklar›nda senaryolar üretilemeyecek kadar çoktur ve evrimin gerçekleflmedi¤i-
ni aç›kça göstermektedir. Evrime göre, kurt benzeri bir canl›, bir gün denize girip elli milyon y›l içinde ba-
lina gibi dev bir deniz memelisine dönüflmüfltür.9 E¤er evrim -tüm mant›ks›zl›¤›na ra¤men- bu kadar k›sa
bir sürede, kurda benzer bir kara canl›s›n› balinaya çevirebiliyorsa, nas›l olur da bir semenderi 160 milyon
y›l boyunca hiçbir de¤iflime u¤ratmam›flt›r? Bu soru, hiçbir evrimci taraf›ndan bilimsel olarak cevaplana-
mam›flt›r.
Harun Yahya
44. 42 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
Üstelik bu durum sadece semender için de¤il,
günümüzde yaflayan örnekleri bulunan –kitab›n iler-
leyen bölümlerinde örneklerini görece¤iniz- say›s›z
tür için geçerlidir. Fosil kay›tlar›ndaki dura¤anl›¤›n
say›s›z örnekle delillendirilmesi, Amerikan Do¤a Ta-
rihi Müzesi paleontologlar›ndan evrimci Niles Eld-
redge taraf›ndan da flu flekilde ifade edilmifltir:
Stasis (dura¤anl›k) art›k, türlerin evrimsel tarihinde
egemen bir paleontolojik seyir olarak oldukça fazla
say›da belgelenmifltir.10
Yeryüzünde bulunan örnekler, canl›lar›n büyük
bir k›sm›n›n milyonlarca y›l önce de ayn› anatomik
özelliklerle yaflad›klar›n› kan›tlam›flt›r. Öyle ki, 100
milyon y›l önce var olan böcek familyalar›ndan
%84'ü bugün yaflamaktad›r.11 Botanikçi Margaret
Helder, evrimci Niles Eldredge'in görüfllerini de
dile getirerek, yaflayan fosillerdeki bu müthifl çe-
flitlili¤i flöyle aç›klam›flt›r:
Bir organizman›n yaflayan fosil olarak tan›mlanmas›,
onu inceleyen kiflinin onun canl› hali ile fosil hali
aras›nda arad›¤› benzerlik derecesine ba¤l›d›r. E¤er
organizman›n genel kategorileri aç›s›ndan bir tan›m-
lama yap›lacak olursa, yani genel olarak sünger-
ler, genel olarak e¤relti otlar› hatta e¤relti ot-
lar›n›n belirli gruplar› gibi, o zaman Niles
Eldredge'in görüflüne göre, "böyle bir k›s-
tasa göre, neredeyse her fley yaflayan fo-
sildir."12 Tan›mlama bu kadar genifl tu-
tulsun veya tutulmas›n, yaflayan fosil-
lerin hiç de az olmad›klar› sonucu-
na varmak oldukça güvenli ve
sa¤lamd›r.13
Kuflkusuz bu canl›lar›n çok
fazla say›da ortaya ç›k›fllar›, ak›lc›
düflünen bir insan için flafl›rt›c› de-
¤ildir. E¤er bir insan, canl›lar›n tü-
münü Allah'›n yaratm›fl oldu¤unu,
karfl›s›ndaki aç›k örneklerden gö-
rebiliyorsa, o zaman fosil kay›tlar›-
n›n kendisine gösterdi¤i delili an-
layabilir. Canl›lar evrim geçirme-
mifl, canl›l›k tarihi boyunca ani-
den, en kompleks ve en mükem-
mel özellikleri ile ortaya ç›km›fllar-
d›r. Bu durum, canl›lar›n tümünün
yarat›lm›fl olduklar›n› göstermek-
tedir. Allah için, hayranl›k uyand›-
r›c› özelliklerle bugün var olan bir
110 milyon y›ll›k akrep ve 108 - 92 milyon y›ll›k
çekirge fosilleri bu canl›lar›n on milyonlarca y›l bo-
yunca ayn› yap› ve özelliklere sahip olduklar›n›,
hiç de¤iflmediklerini, yani evrim geçirmediklerini
göstermektedir.
45. 43Adnan Oktar
canl›y›, milyonlarca y›l önce yarat›p var etmifl olmak kuflkusuz çok kolayd›r. Bunu takdir edebilen in-
sanlar için yaflayan fosillerin varl›¤›, Allah'›n üstün yaratmas›n›n birer delilidir. Yeryüzü, Darwin'in id-
dia etti¤i evrimin delillerini vermemekte, Yarat›l›fl gerçe¤ini tasdik etmektedir. Niles Eldredge, bunu iti-
raf eden evrimcilerden yaln›zca bir tanesidir:
Basit ç›kar›mlar ifle yaram›yor. Bunu, Darwin'in bize, da¤lar›n yüzeylerinden fosillerimizi toplarken, do-
¤al seleksiyonun tam olarak böyle bir iflaret b›rakm›fl olmas› gerekti¤ini söylemesinden beri, - hepimizin
orada olmas› gerekti¤ini düflündü¤ü yavafl, sabit yönlü de¤iflim örneklerini belgelemek için bofluna u¤-
raflt›¤›m - 1960'l› y›llarda fark ettim. Darwin'in bu iddias›n›n aksine, türlerin fosil kay›tlar›nda bir kere-
de ortaya ç›kt›ktan sonra neredeyse hiçbir de¤iflim göstermediklerini gördüm. Türler ›srarla ve amans›z
bir flekilde tesadüfe karfl› koyuyorlard›.14
Tüm bunlar göstermektedir ki, evrimcilerin, "fosil kay›tlar›ndaki kan›tlar", "evrimsel süreç" ve "can-
l›lardaki aflamal› veya s›çramal› de¤iflim" fleklindeki iddialar› yaln›zca birer spekülasyondan ibarettir.
Fosil kay›tlar›ndaki gerçeklere bakan hiç kimse, söz konusu Darwinist spekülasyonlara inanmayacakt›r.
Bu spekülatif iddialar, kitab›n ilerleyen bölümlerinde daha detayl› flekilde çürütülmüfltür.
Dünyaca ünlü Frans›z zoolog ve evrimci Pierre-Paul Grassé, söz konusu evrim yan›lg›s›n› flu sözler-
le ifade etmifltir:
Julian Huxley ve di¤er biyologlar›n "evrim ifl bafl›nda" iddialar›, yaln›zca demografik gerçeklerin, bölge-
sel genotip dalgalanmalar›n›n, co¤rafi da¤›l›mlar›n bir gözleminden ibarettir. Genellikle söz konusu tür-
ler, yüzlerce as›r boyunca ayn› kalm›fllard›r! Çevresel flartlar sonucunda meydana gelen dalgalanma, ge-
nomda daha önce meydana gelen de¤iflikliklerle birlikte, evrim anlam›na gelmemektedir. Ve bizler, pek
çok pankronik türde (milyonlarca y›l boyunca de¤iflmeden kalan yaflayan fosiller) bunun elle tutulur de-
lillerine sahibiz.15
Yaflayan fosil örneklerinin ç›kt›¤› ülkelerde, hükümetlerin bunlar› ön plana ç›kar›p, bu önemli bilim-
sel delilleri dünyaya tan›tmas› büyük bir gerekliliktir. Aksi takdirde, s›rf propaganda ve aldatmaca yo-
luyla, bilimin gösterdi¤i gerçeklerin tamamen tersi olan anlay›fl, yani evrim teorisi, körü körüne destek-
lenmeye devam edecektir. Yeryüzündeki yaflam tarihini belgeleyen fosil kay›tlar›n›n gösterdi¤i gerçek,
canl›lar›n evrim geçirmedikleri, tüm kompleks özellikleri ile aniden ortaya ç›kt›klar›d›r. Yani fosil kay›t-
lar›, Yarat›l›fl gerçe¤ini belgelemifltir.
Harun Yahya
Evrim teorisi canl›l›¤›n kökeni aç›klamaktan aciz
oldu¤u gibi, türlerin çeflitlili¤i karfl›s›nda da çaresizdir.
46. 44 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
Bilimsel konularla yak›n ilgisi olmayan insanlar, bas›nda yer alan haberlere da-
yanarak, yap›lan kaz›larda nadiren fosil örneklerine rastland›¤›n› zannederler.
Yine bas›n›n yönlendirmesiyle bulunan bu fosillerin de, evrim teorisinin sözde delil-
leri oldu¤unu düflünürler. Oysa gerçek böyle de¤ildir. ‹ngiltere'de, Lübnan'da, Rus-
ya'da, Kanada'da, Madagaskar'da, Çin'de, ABD'de, Brezilya'da, Peru'da k›sacas›
dünyan›n hemen her yerinde bugüne kadar milyonlarca fosil bulunmufltur ve bulun-
maya da devam edilmektedir. Bu fosiller, dünyan›n farkl› ülkelerindeki müzelerde
veya bilim adamlar›n›n ve araflt›rmac›lar›n özel koleksiyonlar›nda muhafaza edil-
mektedir. Her ne kadar Darwinistler bu bulgular› çarp›tarak kamuoyuna yans›tsalar
ya da büyük ço¤unlu¤unu halktan gizlemeye çal›flsalar da, gerçekleri gizlemeleri ar-
t›k imkans›zlaflm›flt›r. Fosillerin gösterdi¤i gerçek fludur:
1.Canl›l›k aflamal› olarak oluflmam›fl, her canl› türü birdenbire ortaya ç›km›flt›r.
2. Canl›lar, soylar› devam etti¤i müddetçe hiç de¤iflmemifllerdir.
Di¤er bir deyiflle, Darwinistlerin canl›lar›n küçük de¤iflimler geçirerek birbirlerinden
türedikleri tezi geçersizdir. Tüm canl›lar›, Allah'›n yoktan yaratt›¤› bilimsel bir ger-
çektir.
47. 45Adnan Oktar
Harun Yahya
LÜBNAN'DAK‹ HAQEL MÜZES‹'NDE
SERG‹LENEN FOS‹L ÖRNEKLER‹
ABD DO⁄A B‹L‹MLER‹ MÜZES‹ ESK‹ BAfiKANI PROF.ROBERT CROSS'UN ÖZEL
KOLLEKS‹YONUNDAN SEÇMELER
Lübnan'dan elde edilmifl vatoz örne¤i.
Yaklafl›k 300 milyon y›ll›k üç farkl›
tür deniz lalesi.
Çin'de bulunmufl kurba¤a örne¤i. Marlin bal›¤› örne¤i.
Lübnan'da bulunmufl ›stakoz
örne¤i.
Yaklafl›k 300 milyon yafl›ndaki
deniz at› örne¤i.
Almanya'dan elde edilmifl se-
mender örne¤i. Miyosen döne-
mine (23 - 5 milyon y›l) ait.
48. 46 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
Darwinistler, canl›lar›n evrim geçirdi¤ini gösteren bir tane bile fosil ortaya ko-
yamazken, yüzlerce müzede sergilenen, pek çok müzede depolarda gizlenen,
birçok üniversitenin paleontoloji bölümünde muhafaza edilen, bilim adamlar›n›n
ve araflt›rmac›lar›n koleksiyonlar›nda tutulan milyonlarca fosil örne¤i, canl›lar›n
yarat›ld›¤›n› söylemektedir. Bu fosillerin say›s›n›n çoklu¤u karfl›s›nda evrimcilerin,
fosil bulgular›n›n evrimi desteklemedi¤ini kabul etmekten baflka çareleri yoktur.
Nitekim art›k pek çok evrimci de fosil kay›tlar›n› son derece zengin oldu¤unu, an-
cak bu zenginli¤in evrimi desteklemedi¤ini, tam tersine geçersiz k›ld›¤›n› kabul et-
mektedir. Bu isimlerden biri Glasgow Ünversitesi'nden Prof. T. Neville George'dur:
"Fosil kay›tlar›n›n (evrimsel) zay›fl›¤›n› ortadan kald›racak bir aç›klama yapmak
art›k mümkün de¤ildir. Çünkü elimizdeki fosil kay›tlar› son derece zengindir ve
yeni kefliflerle yeni türlerin bulunmas› imkans›z gözükmektedir... Her türlü keflfe
ra¤men fosil kay›tlar› hala (türler aras›) boflluklardan oluflmaya devam etmekte-
dir." (T. Neville George, "Fossils in Evolutionary Perspective", Science Progress, cilt 48,
Ocak 1960, s. 1- 3 )
50. 48 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
COELACANTH FOS‹LLER ÜZER‹NDEK‹
SPEKÜLASYONLARI SUSTURMUfiTUR
C
oelacanth, yaklaflık 150 cm. boyunda, iri yapılı, zırhı andıran ve bütün gövdesini kaplayan kalın
pullara sahip bir balıktır. Kemiklibalıklar (Osteichthyes) sınıflamasına aittir ve fosillerine ilk
olarak Devoniyen (408-360 milyon yıl arası) dönemine ait katmanlarda rastlanmaktadır.
1938 y›l›ndan önce, evrimciler için Coelacanth fosilleri, büyük bir problemin çözümü olarak öne sü-
rüldü. Fosil kay›tlar›nda milyonlarca, hatta milyarlarca olmas› gereken ara fosil örneklerinden eser yok-
tu. Evrimciler için, canl›lar›n denizden karaya hayali ç›k›fllar›n› belgeleyecek bir delile ihtiyaç vard›. ‹fl-
te bu nedenle, bu senaryo için oldukça uygun bulduklar› Coelacanth fosilini al›p, üzerinde propaganda
yapmaya bafllad›lar. Canl›n›n yüzgeçlerini "yürümek üzere olan ayaklar", vücudunda fosilleflmifl bir ya¤
kesesini ise "ilkel bir akci¤er" olarak yorumlad›lar. Bu büyük kan›t s›k›nt›s› içinde Coelacanth, evrimciler
için adeta bir kurtar›c›yd›. Canl› üzerinde yap›lan tamamen hayali iddialar sonucunda art›k evrimciler,
milyarlarca olmas› gereken kay›p halkalardan nihayet "birine" kavuflmufl olacaklard›.
51. 49Adnan Oktar
Coelacanth konusunda y›llarca araflt›rma yap-
m›fl olan Frans›z evrimci Dr. Jacques Millot, Co-
elacanth'a adeta bir kurtar›c› gibi s›¤›nd›klar›-
n› flu sözlerle anlat›yordu:
Evrimin en büyük problemlerinden biri,
bal›klarla onlar›n karadaki soylar› ara-
s›ndaki anatomik geçifli bulmakt›…
Uzun zaman boyunca evrimciler bal›k-
lar ve amfibiler aras›ndaki bu büyük
boflluk nedeniyle s›k›nt› içindeydiler.
Ama bu boflluk, eski bal›klar üzerinde-
ki çal›flmalar ile afl›ld› ve iflte burada Co-
elacanth devreye girdi.16
Ama evrimcilerin bu hevesi pek uzun
sürmedi. 1938 y›l›nda Coelacanth'›n canl› bir
örne¤inin bal›kç›lar taraf›ndan yakalanmas›,
evrimciler için büyük bir hayal k›r›kl›¤› oldu.
Rhodes Üniversitesi'nde Kimya bölümü do-
çenti, ayn› zamanda ‹ngiltere Güney sahille-
rindeki çeflitli bal›k müzelerinin fahri baflkan›
olan James Leonard Brierley Smith, yakala-
nan bu Coelacanth karfl›s›nda flaflk›nl›¤›n› flu
sözlerle dile getiriyordu:
"... bal›¤› ilk gördü¤ümde bu görüntü beni
beyaz parlak bir patlama fleklinde çarpt›. ...
Tafltan bir baston gibi kalakalm›flt›m. Evet,
hiçbir flüphe olmaks›z›n, her puluna, her ke-
mi¤ine, her yüzgecine kadar bu gerçek bir
Coelacanth idi."17
Harun Yahya
Almanya'daki Solnhofen Oluflumu'ndan
elde edilen bu Coelacanth fosili 145
milyon y›l yafl›ndad›r.
Comora Adalar›nda 1952 y›l›nda yakalanan ikinci canl› Coela-
canth'la birlikte poz veren J.L.B Smith görülmektedir.
52. 50 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
‹nsan›n sözde atalar›yla yak›ndan ba¤lant›l› oldu¤una inan›lan bu hayali ara fosilin, yani Coela-
canth'›n bir yaflayan fosil olarak bulunmas›, Darwinist çevreler için oldukça büyük bir olayd›. Çünkü ev-
rim teorisinin en büyük hayali ara geçifl delili bir anda yok olmufltu. Denizden karaya hayali ç›k›fl›n en
büyük aday›, günümüz denizlerinde yaflayan, hiçbir ara form özelli¤i göstermeyen, son derece kompleks
bir canl›yd›. Darwin'in evrim teorisi, bu canl› örnek karfl›s›nda büyük bir darbe alm›flt›. Canl›n›n bas›na
tan›t›ld›¤› 1939 y›l›n›n Mart ay›n›n ortalar›nda, haftalar boyunca, New York'dan Sri Lanka'ya kadar bü-
tün gazete ve dergilerde konuyla ilgili makaleler yay›nland›. London Illustrated News gazetesinde canl›-
n›n birebir büyüklükteki resimleri bas›ld›. Resmin yan›nda British Museum'dan Dr. E. I. White'›n bir ma-
kalesi vard›. Makalenin bafll›¤› ise fluydu: "Yirminci Yüzy›l Do¤a Tarihinin En Önemli Olaylar›ndan Bi-
ri". Makale, keflfi "heyecan uyand›r›c›" olarak tan›ml›yor ve "bu olay›n, Mezozoik ça¤›n 2.5 metrelik Dip-
lodocus dinozorunun canl› bir örne¤inin keflfedilmesi kadar flafl›rt›c›" oldu¤unu iddia ediyordu.18
J. L. B. Smith, sonraki y›llarda Coelacanth üzerinde say›s›z çal›flmalar yapm›fl, adeta tüm yaflam›n› bu
çal›flmalara adam›flt›. Coelacanth'›n deniz dibindeki canl› halinin bulunabilmesi ve canl›n›n iç organlar›-
n›n detayl› bir flekilde incelenebilmesi için dünyan›n çeflitli yerlerinde arama çal›flmalar›na öncülük etti.
(‹lk yakalanan Coelacanth, yakalanmas›ndan uzun bir süre sonra J. L. B. Smith'in dikkatine sunuldu¤u
için iç organlar›n› muhafaza etmek mümkün olmam›flt›).
Sonraki y›llarda ikinci Coelacanth ile karfl›laflmak mümkün oldu. Canl›, yaflad›¤› derin sulardan s›¤ ve
›l›k sulara ç›kar›ld›¤› için k›sa bir süre sonra ölmüfltü. Ama yine de
iç organlar›n› incelemek mümkün oldu. ‹ncelemeyi yapan Dr. Jac-
ques Millot ve meslektafllar›, beklediklerinden çok daha farkl›
olan gerçeklerle karfl›laflt›lar. Canl›n›n iç organlar›, hiç de sand›k-
lar› gibi ilkel özellikler göstermiyor, canl›, hayali ilkel bir atay›
temsil eden ara geçifl niteliklerini tafl›m›yordu. Canl›, evrimcilerin
iddia ettikleri gibi ilkel bir akci¤ere sahip de¤ildi. Evrimci arafl-
t›rmac›lar›n ilkel akci¤er oldu¤unu düflündükleri yap›, bal›¤›n
Afla¤›daki resimde J.L.B.Smith, canl› olarak yakalanm›fl Coela-
canth'›n bafl›nda çal›fl›rken görülmektedir. Yanda görülen resimde
ise, East London Müzesi'nden J.L.B.Smith'e konuyla ilgili olarak
gönderilmifl mektuplar ve J.L.B.Smith'in Coelacanth avc›lar›na gön-
dermifl oldu¤u ilan görülmektedir.