SlideShare a Scribd company logo
1 of 138
Download to read offline
OKUYUCUYA
•Bu kitapta ve diğer çalışmalarımızda evrim teorisinin çöküşüne özel bir yer ayrıl-
masının nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtarı felsefenin temelini oluşturması-
dır. Yaratılışı ve dolayısıyla Allah'ın varlığını inkar eden Darwinizm, 150 yıldır pek
çok insanın imanını kaybetmesine ya da kuşkuya düşmesine neden olmuştur. Dola-
yısıyla bu teorinin bir aldatmaca olduğunu gözler önüne sermek çok önemli bir ima-
ni görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlarımıza ulaştırılabilmesi ise zorunludur.
Kimi okuyucularımız belki tek bir kitabımızı okuma imkanı bulabilir. Bu nedenle her
kitabımızda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayrılması uygun görülmüştür.
•Belirtilmesi gereken bir diğer husus, bu kitapların içeriği ile ilgilidir. Yazarın tüm
kitaplarında imani konular Kuran ayetleri doğrultusunda anlatılmakta, insanlar Al-
lah'ın ayetlerini öğrenmeye ve yaşamaya davet edilmektedirler. Allah'ın ayetleri ile
ilgili tüm konular, okuyanın aklında hiçbir şüphe veya soru işareti bırakmayacak şe-
kilde açıklanmaktadır.
•Bu anlatım sırasında kullanılan samimi, sade ve akıcı üslup ise kitapların yediden
yetmişe herkes tarafından rahatça anlaşılmasını sağlamaktadır. Bu etkili ve yalın an-
latım sayesinde, kitaplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine tam olarak uymak-
tadır. Dini reddetme konusunda kesin bir tavır sergileyen insanlar dahi, bu kitaplar-
da anlatılan gerçeklerden etkilenmekte ve anlatılanların doğruluğunu inkar edeme-
mektedirler.
•Bu kitap ve yazarın diğer eserleri, okuyucular tarafından bizzat okunabileceği gi-
bi, karşılıklı bir sohbet ortamı şeklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek
isteyen bir grup okuyucunun kitapları birarada okumaları, konuyla ilgili kendi te-
fekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktarmaları açısından yararlı olacaktır.
•Bunun yanında, sadece Allah rızası için yazılmış olan bu kitapların tanınmasına
ve okunmasına katkıda bulunmak da büyük bir hizmet olacaktır. Çünkü yazarın
tüm kitaplarında ispat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini an-
latmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitapların diğer insanlar tarafından da
okunmasının teşvik edilmesidir.
•Kitapların arkasına yazarın diğer eserlerinin tanıtımlarının eklenmesinin ise önem-
li sebepleri vardır. Bu sayede kitabı eline alan kişi, yukarıda söz ettiğimiz özellikle-
ri taşıyan ve okumaktan hoşlandığını umduğumuz bu kitapla aynı vasıflara sahip
daha birçok eser olduğunu görecektir. İmani ve siyasi konularda yararlanabileceği
zengin bir kaynak birikiminin bulunduğuna şahit olacaktır.
•Bu eserlerde, diğer bazı eserlerde görülen, yazarın şahsi kanaatlerine, şüpheli kay-
naklara dayalı izahlara, mukaddesata karşı gereken adaba ve saygıya dikkat etme-
yen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz, şüpheci ve ye'se sürükleyen anlatımlara rast-
layamazsınız.
4
5
Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar,
1956 yılında Ankara'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Anka-
ra'da tamamladı. Daha sonra İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ve İstanbul Üniversitesi Felsefe Bö-
lümü'nde öğrenim gördü. 1980'li yıllardan bu yana, imani, bilim-
sel ve siyasi konularda pek çok eser hazırladı. Bunların yanı sı-
ra, yazarın evrimcilerin sahtekarlıklarını, iddialarının geçersizli-
ğini ve Darwinizm'in kanlı ideolojilerle olan karanlık bağlantı-
larını ortaya koyan çok önemli eserleri bulunmaktadır.
Harun Yahya'nın eserleri yaklaşık 40.000 resmin yer aldığı
toplam 55.000 sayfalık bir külliyattır ve bu külliyat 73 farklı dile
çevrilmiştir.
Yazarın müstear ismi, inkarcı düşünceye karşı mücadele eden
iki peygamberin hatıralarına hürmeten, isimlerini yad etmek için
Harun ve Yahya isimlerinden oluşturulmuştur. Yazar tarafından
kitapların kapağında Resulullah (sav)'in mührünün kullanılmış ol-
masının sembolik anlamı ise, kitapların içeriği ile ilgilidir. Bu mü-
hür, Kuran-ı Kerim'in Allah'ın son kitabı ve son sözü, Peygamberi-
miz (sav)'in de hatem-ül enbiya olmasını remzetmektedir. Yazar da,
yayınladığı tüm çalışmalarında, Kuran'ı ve Resulullah (sav)'in sün-
netini kendine rehber edinmiştir. Bu suretle, inkarcı düşünce sis-
temlerinin tüm temel iddialarını tek tek çürütmeyi ve dine karşı
yöneltilen itirazları tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi
hedeflemektedir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibi olan
Resulullah (sav)'in mührü, bu son sözü söyleme niyetinin
bir duası olarak kullanılmıştır.
Yazarın tüm çalışmalarındaki ortak hedef, Kuran'ın
tebliğini dünyaya ulaştırmak, böylelikle insanları
Yüce Allah'ın varlığı, birliği ve ahiret gibi temel ima-
ni konular üzerinde düşünmeye sevk etmek ve in-
karcı sistemlerin çürük temellerini ve sapkın uygu-
lamalarını gözler önüne sermektir.
Nitekim Harun Yahya'nın eserleri Hindis-
tan'dan Amerika'ya, İngiltere'den Endonez-
ya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, İspan-
ya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan İtal-
YAZAR ve ESERLERİ HAKKINDA
ya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadar dünyanın daha pek çok ülkesinde beğeniyle
okunmaktadır. İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, Urduca, Arap-
ça, Arnavutça, Rusça, Boşnakça, Uygurca, Endonezyaca, Malayca, Bengoli, Sırpça, Bulgarca,
Çince, Kishwahili (Tanzanya'da kullanılıyor), Hausa (Afrika'da yaygın olarak kullanılıyor), Dhi-
vehi (Maldivlerde kullanılıyor), Danimarkaca ve İsveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler, yurt-
dışında geniş bir okuyucu kitlesi tarafından takip edilmektedir.
Dünyanın dört bir yanında olağanüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insanın iman et-
mesine, pek çoğunun da imanında derinleşmesine vesile olmaktadır. Kitapları okuyan, incele-
yen her kişi, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlaşılır ve samimi üslubun, akılcı ve ilmi yak-
laşımın farkına varmaktadır. Bu eserler süratli etki etme, kesin netice verme, itiraz edilemezlik,
çürütülemezlik özellikleri taşımaktadır. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düşünen
insanların, artık materyalist felsefeyi, ateizmi ve diğer sapkın görüş ve felsefelerin hiçbirini sa-
mimi olarak savunabilmeleri mümkün değildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal
bir inatla savunacaklardır, çünkü fikri dayanakları çürütülmüştür. Çağımızdaki tüm inkarcı
akımlar, Harun Yahya Külliyatı karşısında fikren mağlup olmuşlardır.
Kuşkusuz bu özellikler, Kuran'ın hikmet ve anlatım çarpıcılığından kaynaklanmaktadır. Ya-
zarın kendisi bu eserlerden dolayı bir övünme içinde değildir, yalnızca Allah'ın hidayetine ve-
sile olmaya niyet etmiştir. Ayrıca bu eserlerin basımında ve yayınlanmasında herhangi bir mad-
di kazançhedeflenmemektedir.
Bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda, insanların görmediklerini görmelerini sağla-
yan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmasını teşvik etmenin de, çok önemli bir hizmet
olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bu değerli eserleri tanıtmak yerine, insanların zihinlerini bulandıran, fikri karmaşa meydana
getiren, kuşku ve tereddütleri dağıtmada, imanı kurtarmada güçlü ve keskin bir etkisi olmadı-
ğı genel tecrübe ile sabit olan kitapları yaymak ise, emek ve zaman kaybına neden olacaktır.
İmanı kurtarma amacından ziyade, yazarının edebi gücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu
etkinin elde edilemeyeceği açıktır. Bu konuda kuşkusu olanlar varsa, Harun Yahya'nın eserleri-
nin tek amacının dinsizliği çürütmek ve Kuran ahlakını yaymak olduğunu, bu hizmetteki etki,
başarı ve samimiyetin açıkça görüldüğünü okuyucuların genel kanaatinden anlayabilirler.
Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaşaların, Müslümanların çektikleri eziyet-
lerin temel sebebi dinsizliğin fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulmanın yolu ise, dinsizliğin
fikren mağlup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konması ve Kuran ahlakının, insanların kav-
rayıp yaşayabilecekleri şekilde anlatılmasıdır. Dünyanın günden güne daha fazla içine çekilmek
istendiği zulüm, fesat ve kargaşa ortamı dikkate alındığında bu hizmetin elden geldiğince hızlı
ve etkili bir biçimde yapılması gerektiği açıktır. Aksi halde çok geç kalınabilir. Bu önemli hiz-
mette öncü rolü üstlenmiş olan Harun Yahya Külliyatı, Allah'ın izniy-
le, 21. yüzyılda dünya insanlarını Kuran'da tarif edilen huzur ve
barışa, doğruluk ve adalete, güzellik ve mutluluğa taşımaya bir
vesile olacaktır.
Bu kitapta kullanılan ayetler, Ali Bulaç'ın hazırladığı
"Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı" isimli mealden alınmıştır.
Birinci baskı: Kasım 2000 /İkinci baskı: Nisan 2002
Üçüncü baskı: Eylül 2005 / Dördüncü baskı: Ekim 2005
Beşinci baskı: Mart 2006 / Altıncı baskı: Temmuz 2006
Yedinci baskı: Eylül 2009 / Sekizinci baskı: Ocak 2013
ARAŞTIRMA
YAYINCILIK
Kayışdağı Mah. Değirmen Sokak No: 3
Ataşehir / İstanbul Tel: (0216) 6600059
Baskı: Tor Ofset
Akçaburgaz Mahallesi 116 Sokak No:2
Esenyurt / İstanbul Tel: (0212) 886 34 74
w w w . har unya hy a . or g - w w w . ha r unya hy a . net
w w w . har unya hy a . tv - w w w . a 9 . c om. tr
İÇİNDEKİLER
YARATILIŞ GERÇEĞİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10
GİRİŞ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 33
KURAN'A GÖRE CESARET NEDİR?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 37
KURAN'A DAYALI BİR CESARETİN TOPLUMDA
BİLİNEN CESARET KAVRAMINDAN FARKI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 50
ŞEYTAN İNSANLARA ÇİRKİN BİR CESARETİ EMREDER. . . . . . . . . . . . . . . . . 60
CESARET NASIL KAZANILIR? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 75
PEYGAMBERLERDEKİ VE SAMİMİ MÜMİNLERDEKİ
CESARET ÖRNEKLERİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 80
SONUÇ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 103
EVRİM YANILGISI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 106
Hiçbir bozulma, aşınma veya yıpranma olmadan kanatla-
rını saniyede 15-80 defa çırpabilen bir kuşun, sahip oldu-
ğu bu olağanüstü sistemin kör tesadüflerin eseri olduğu-
nu düşünenler büyük bir yanılgı içindedir. Bir insan kolu-
nu saniyede bir iki defadan fazla indirip kaldıramazken,
10-12 cm büyüklüğünde, en fazla birkaç gram ağırlığında
olan bir canlının, böylesine mükemmel bir hareket kabili-
yetinin olması, hiç şüphesiz Yüce Allah'ın eseridir.
11
www.ALLAHvar.com
12
Uçuş yeteneğini, görme keskinliğini, çok yüksek hızda uçar-
ken hiç zarar görmeden alçalma ve durabilme kabiliyetini,
kartallara kazandıran nedir? Uçma kavramını bilmeyen hüc-
reler biraraya gelip birer kanat oluşturmaya mı karar vermiş-
lerdir? Kendi varlıklarının dahi bilincinde olmayan hücrele-
rin, böylesine üstün akıl ve plan gerektiren bir işi kendi baş-
larına yapmadıkları açıktır. Canlıları, yoktan var eden, onla-
ra mucizevi kabiliyetler bahşeden Rabbimiz olan Allah'tır.
www.islamadavet.org
13
Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin
olmasına hükmetti mi, ona yalnızca:
"Ol" der, o da hemen oluverir.
(Mümin Suresi, 68)
www.imanhakikatleri.com
14
İnsann tek bir DNA molekülünde tam bir milyon ansiklo-
pedi sayfasn, yani, yaklaşk 1000 kitab dolduracak miktar-
da bilgi bulunur. Bunun anlamı, her insanın, gözle görül-
meyen hücresinde, ondan çok daha küçük bir çekirdekte
bulunan bir molekülün içinde, yaklaşk 1000 ciltlik, dün-
yada başka eşi, benzeri olmayan dev bir ansiklopedi taşı-
yor olmasıdır.
15
Vücudunuzdaki 100 trilyon hücreden her biri bir milyon
sayfay ezbere biliyorken, acaba siz zeki ve şuurlu bir in-
san olarak hayatnz boyunca kaç ansiklopedi sayfas ezber-
leyebilirsiniz? Nasl ki her eserin veya her bilginin bir ya-
zar ve sahibi varsa, DNA'daki bilginin de bir sahibi ve
Yaratcs vardr. O Yaratc, üstün ve güçlü, sonsuz ilim ve akl
sahibi olan, alemlerin Rabbi Allah'tr.
16
Bu sayfadaki renkleri algılamanız ve bu renklerin sizde
duygu ve düşünceler oluşturması, birbiriyle bağımlı pek
çok farklı mekanizmanın aynı anda uyum içinde çalışma-
sıyla mümkün olur. Bu kuşun başındaki parlak mavi ren-
gi, boynundaki siyahlığı, kanatlarındaki renk uyumunu
görmeniz, yüzlerce kompleks işlemin aynı anda gerçekleş-
mesinin sonucudur. Bu mekanizmaların uyumu ve kusur-
suz yapısı, Allah'ın bir lütfudur.
17
Ar orkidesi, üremek için, dişi arlarn görünümünü taklit
eder. Erkek ar, çiçeği döllemeye çalşrken üzerine dökülen
polenleri, bir başka çiçeğe taşıyarak, orkidelerin üremesi-
ni sağlar. Beyni, gözü, aklı, muhakemesi olmayan bir bit-
kinin, dişi arıların nasıl göründüğünü bilmesi, bu görü-
nümü taklit etmesi, elbette kendisinin kazandığı bir özel-
lik değildir. Arı orkidelerini sahip oldukları özelliklerle
noksansız yaratan Allah'tır.
18
Darwinistler yeryüzündeki tüm canllarn özelliklerini, "ta-
biat ana" adn verdikleri hayali bir güç tarafndan edindik-
lerini iddia ederken, aslnda ilahlaştrdklar "tabiat ana"nn
taş, toprak, çimen, ağaç, çiçeklerden oluştuğunu ve akl ve
bilinçten yoksun olduğunu düşünmezler. Şuursuzluğun,
şuur gerektiren mekanizmalar üretemeyeceğini akletmez-
ler. Açıktır ki, canlı ve cansız tüm varlıklar, sahip olduk-
ları kusursuz düzenlerle, üstün bir Aklın ve Sanatın, yani
Yüce Allah'ın eseridir.
19
Tüm meyve ve sebzeler, kupkuru kara topraktan hangi
mineralleri almaları gerektiğini bilir. İhtiyaçları olandan
ne fazla ne de az mineral alırlar. Önünüze bir miktar top-
rak içinde bakır, demir, çinko ve benzeri mineraller ko-
nulsa, bunları nasıl ayırt edeceğinizi, hangisinden ne ka-
dar miktarda almanız gerektiğini hiçbir teknik yardım al-
madan bilebilir miydiniz? Elbette ki hayır. Yiyecekleri en
faydalı mineral ve vitaminlerle donatan, en güzel şekilde
paketlenmiş olarak insanlara lütfeden Yüce Allah'tır.
20
At nalı yengeçleri, Chelicerata (kelikeserliler) alt filumu-
na dahildirler ve örümcekler ve akrep familyalarına daha
yakındırlar. Resimde görülen 150 milyon yıl yaşındaki at
nalı yengeci fosili, Yaratılış'ın açık bir gerçek olduğunu,
evrimin hiçbir zaman yaşanmadığını bir kez daha teyit et-
mektedir.
Günümüzde yaşayan bir at nalı yengeci ve altta da 150 milyon
yıllık Almanya'da bulunmuş bir at nalı yengeci fosili.
www.canlilarinevrimi.com
21
Mürekkep balıklarının tarih boyunca hep mürekkep balı-
ğı olarak var olduklarının ispatı olan resimdeki 95 milyon
yıllık fosil, evrimcilerin iddialarına meydan okumakta-
dır. Mürekkep balıklarının evrim geçirdiğine dair en kü-
çük bir delil dahi öne süremeyen evrimciler, fosil kayıtla-
rı karşısında büyük perişanlık içindedirler.
www.darwinizminsonu.com
En üstte Lübnan’da bulunmuş 95 milyon yıllık mürekkep balı-
ğı fosili görülüyor. Hemen altında da günümüzde yaşayan bir
mürekkep balığı.
22
54 – 37 milyon yıllık bu sumak bitkisiyle, günümüzdeki
sumak bitkileri arasında hiçbir yapısal fark yoktur. Mil-
yonlarca yıl boyunca sumaklar değişime uğramamış, ev-
rim geçirmemiştir.
54 - 37 milyon yıl-
lık sumak yaprağı
fosili
Günümüz sumak
bitkisinin yaprakları
www.evrimaldatmacasi.com
23
En alttaki resimde görülen fosil, 33 milyon yıl önce yaşa-
yan gergedanlarla, günümüzdeki gergedanlar arasında
hiçbir fark olmadığının delilidir. Milyonlarca yıldır yapı-
ları değişmeyen canlılar, evrim teorisinin büyük bir aldat-
macadan ibaret olduğunu göstermektedir.
33 milyon yıllık gergedan kafası fosili
www.hayatinkokeni.com
24
Kara bitkileri fosil kaytlarnda oldukça yeterli kalntlara
sahiptir, ama bu kalntlarn hiçbiri, bir türden diğerine ara
geçiş formu özelliği göstermez. Hepsi kendi içlerinde ori-
jinal olarak yaratlmş apayr türlerdir ve birbirleri arasnda
iddia edildiği gibi herhangi bir evrimsel bağlant yoktur.
50 milyon yıllık çı-
nar yaprağı fosili
Günümüz çınar
ağacı yaprakları
www.imanhakikatleri.com
25
37 - 23 milyon yaşındaki karacaların, günümüzde yaşayan
karacalardan hiçbir farkının olmaması, bu canlıların mil-
yonlarca yıldır hiç değişmedikleri, yani evrim geçirme-
dikleri anlamına gelir.
Günümüzde
yaşayan bir
karaca
37-23 milyon yıllık
karaca kafası fosili
www.netcevap.org
26
"En eski kaplumbağalara, Almanya'daki Trias devri fosil ya-
taklarnda rastlanr. Bugün yaşayan örneklerine çok benzeyen
sert kabuklar sayesinde kolaylkla diğer türlerden ayrt edilir-
ler. Daha erken ya da daha ilkel kaplumbağalara ait hiçbir iz
tanmlanamamştr. Oysaki kaplumbağalar çok kolaylkla fosil-
leşirler ve fosillerinin çok küçük parçalar dahi bulunsa ko-
laylkla tannrlar." (Robert Carroll, Vertebrate Paleontology
and Evolution, s. 207)
37-23 milyon yıllık
kaplumbağa fosili
www.darwinistneleridusunmez.com
27
Günümüzdeki deniz yıldızları hangi özelliklere sahipse,
bundan yüz milyonlarca yıl önce yaşayan deniz yıldızları
da bu özelliklere sahiptir. 360 – 325 milyon yıldır deniz
yıldızlarının aynı olduğunu gösteren bu fosil, evrimcile-
rin iddialarını geçersiz kılmakta, canlıların sahip olduk-
ları özelliklerle yaratıldıklarını söylemektedir.
360-325 milyon yıllık deniz
yıldızı fosili ve en altta
günümüzde yaşayan canlı
örneği
www.yasayanfosiller.com
28
Vatozların çoğu deniz tabanında yaşar. Solungaçları altta, gö-
zleri üsttedir. Kuyruk yüzgeçleri ve sırt yüzgeçleri çok kü-
çüktür, hatta kimi türlerde yoktur. Bundan 100 milyon yıl ön-
ce yaşayan vatoz balıklarının sahip oldukları tüm özelliklere
günümüzdeki vatoz balıkları da sahiptir. Bunun anlamı ise,
vatozların aradan geçen 100 milyon yıla rağmen hiç değişme-
dikleri, yani evrim geçirmedikleridir.
100 milyon yıllık va-
toz fosilinin en altta
görülen günümüzde
yaşayan vatozlardan
hiçbir farkı yoktur.
www.darwinizminsonu.com
29
Kanada'daki fosil yataklarında çok fazla dişli ringa balığı fo-
siline rastlanmıştır. Bu fosil örneklerinin hepsi, dişli ringa
balıklarının milyonlarca yıldır aynı olduklarını göstermekte-
dir. Milyonlarca yıldır devam eden bu durağanlık (canlıların
yapısındaki değişmezlik), evrimcilerin iddia ettikleri gibi bir
sürecin hiçbir zaman yaşanmadığının önemli bir delilidir.
50 milyon yıllık Hiodontidae (dişli ringa) balığı
Günümüz denizle-
rinde yaşayan diş-
li ringalar, 50 mil-
yon yıllık dişli
ringalarla aynıdır.
www.evrimmasali.com
30
Fosil kayıtları tüm sinek türlerinin bir anda ortaya çıktıkla-
rını ve milyonlarca yıldır yapılarında hiçbir değişiklik olma-
dan varlıklarını devam ettirdiklerini ortaya koymuştur. Bu
da sineklerin, diğer tüm canlılar gibi evrim geçirmediğini is-
patlayan bir durumdur. Pek çok bilim adamı da bu gerçeği
ifade etmekte, evrim teorisiyle böceklerin kökenini açıklaya-
madıklarını söylemektedirler. Aşağıdaki fosilde 50 milyon
yıllık sekoya yaprağı fosili ile birlikte bir mart sineğinin fo-
sili görülmektedir.
50 milyon yıllık sekoya
yaprağı fosili
Günümüzde yaşayan
sekoya yaprağı
www.yaratilismuzesi.com
31
Ciğerli balıklar suların azaldığı dönemlerde, kendilerini ça-
mura gömerek yaşamlarını devam ettirebilmektedir. Bilinen
en eski ciğerli balık fosili Devoniyen dönemine (417 – 354
milyon yıl) aittir. Resimde görülen fosil de aynı döneme ait-
tir. Bundan 350 milyon yıl önce yaşayan ciğerli balıkların gü-
nümüzde yaşayanlardan hiçbir farkı yoktur. Yüz milyonlarca
yıldır değişime uğramayan ciğerli balıklar, canlıların evrim
geçirmediklerinin, yaratıldıklarının ispatlarından biridir.
350 milyon yıllık ciğerli balık fosili
Günümüz denizlerinde
yaşayan ciğerli balık
www.denizlerdesanat.com
GİRİŞ
H ayatı boyunca sorumluluk almaktan kaçarak yaşamaya
alışmış bir insanı düşünelim. Sadece kendi yiyeceği, içe-
ceği, geleceği, evi, arabası, sahip olduğu mallar ile ilgilenen bir
insan… Etrafında gerçekleşen olaylar, dünyanın dört bir yanın-
da süregelen zulümler, haksızlıklar, akıtılan kanlar, yaşanan acı-
lar, çekilen açlıklar onu hiç ilgilendirmez. Yeryüzünün kargaşa,
kaos, düzensizlik, bozgunculuk ve türlü haksızlıklar ile dolu ol-
ması onu hiç rahatsız etmez. Haksız yere öldürülen insanların,
yiyecek bir parça ekmek dahi bulamayan çocukların varlığına
aldırmaz. "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" şeklinde çar-
pık bir bakış açısına sahiptir; sadece kendini düşünür ve kendi
için yaşar.
Toplumda bu tarz insanlara sık sık rastlamak mümkündür.
Böyle yaşadıkları takdirde rahat edeceklerini, dertten, tasadan
uzak, huzur içinde olacaklarını düşünen bu gibi insanların sayı-
sı çoktur. Oysa başka insanlara zulmedilen, haksızlık yapılan,
acı çektirilen bir ortamda kişinin kendi başının derdine düşme-
si, hiçbir şekilde vicdana sığmayacak bir davranıştır.
Böyle bir dönemde her insanı bekleyen büyük sorumluluk-
lar vardır. Açlık çeken, haksız yere yurtlarından sürülen zavallı
insanları, yine haksız yere öldürülen, katledilen kişileri bulun-
dukları durumdan kurtaracak güçlü bir imana herkes sahip ola-
bilir. Yeryüzünü bu durumdan kurtarmaya çalışmak, akıl ve
vicdan sahibi her insanın üzerine düşen bir sorumluluktur.
Siz bu satırları okurken "peki ama ben ne yapabilirim?" di-
ye düşünüyor ya da "benim yapacaklarımla ne değişebilir ki?"
diyor olabilirsiniz. Ama herkesin böyle dediğini bir düşünün…
Bu durumda yeryüzünde kötülüklere karşı iyiliği savunan
tek bir kişi dahi kalmazdı. Oysa her dönemde iyiliği savunan
insanlar olmuştur. Bu kişiler korkusuzca öne çıkmışlar, iyiliği
yeryüzünde yerleştirmeye ve ayakta tutmaya çalışmışlardır. İş-
te bu kişilerin temel özellikleri Allah'tan korkmaları, vicdanla-
rının sesini dinlemeleri, son derece cesur ve atak davranmala-
rı, sorumluluk almaktan korkmamalarıdır.
Dünyanın dört bir yanına yayılmış olan zulüm ve haksızlık-
ların yerine iyiliği, güzelliği ve adaleti yerleştirmek için gerekli
olan en önemli şey, hak bilinen yolda 'cesur' adımlar atmaktır.
Belki de "insanlara iyiliği tavsiye etmek için cesur olmaya ne
gerek var?" diye düşünüyor olabilirsiniz. Oysa cesaret, kötülü-
ğün yeryüzünden kaldırılmasını isteyen insanların en çok ihti-
yaç duyacakları ahlak özelliklerinden biridir.
Cesaret ve kararlılığın "iyiliği emretme, kötülükten men et-
me" konusunda ne kadar önemli olduğunu anlamak için, peygam-
berlerin ve yaşamlarını Allah yolunda hizmete adamış Müslüman-
ların kötülüğe karşı verdikleri fikri mücadeleleri hatırlamak gere-
kir.
34
MÜMİNLERİN CESARETİ
Bu konuyu düşünmek, asırlardan beri iyiliği savunan her
hareketin birileri tarafından durdurulmaya çalışıldığını fark et-
mek ve olayın ciddiyetini kavramak açısından etkili olacaktır.
Kuşkusuz tarihin her döneminde dünyaya iyiliğin, güzel ah-
lakın, barışın ve huzurun hakim olması için çalışan insanların ya-
nı sıra, insanları haksız yere öldüren, yurtlarından süren, yeryü-
zünde ahlaki dejenerasyonu yaygınlaştırmaya, zayıf olanı ezme-
ye, böylece kendini yüceltmeye çalışan çok sayıda insan yaşa-
mıştır.
Nasıl ki Müslümanların hedefi güzel ahlakı insanlar arasın-
da yaygınlaştırmaksa, bu kişilerin hedefi de kötülüğü tüm dün-
yaya yaymaktır. Bu nedenle, iyilik yönündeki her faaliyeti dur-
durmak istemelerine şaşırmamak gerekir. Tarih boyunca yaşa-
nanlar da hep bunu göstermiştir. Güzel ahlakı tavsiye eden
peygamberler ve onları izleyen müminler her dönemde baskı
altına alınmaya çalışılmışlar, çirkin ve asılsız iftiralarla, çeşitli
sindirme yöntemleriyle engellenmek istenmişlerdir.
Ama bu noktada yeryüzünde iyiliğin, huzurun, güzel ahlakın
yerleşmesini istemeyenlerin hiç bilmedikleri ve hiçbir şekilde
kavrayamadıkları ilahi bir sır tecelli eder: Müslümanlar her za-
man, "... Hiç şüphesiz, Bizim ordularımız, üstün gelecek
olanlar onlardır" (Saffat Suresi, 173) ayetinin işaretiyle inan-
mayanlara galip gelirler. Bu, Allah'ın vaadidir. Allah Kendi yo-
lunda cesaret ve kararlılıkla mücadele edenleri bu dünyada in-
karcılara karşı mutlaka galip getirir, ahirette de samimi çabala-
rının karşılığında onları cennetine koyar.
Allah'a güvenen, O'nun emrettiği güzel ahlakı yaşama ve ya-
şatma konusunda kararlı davranan herkes Allah'ın sonsuz ni-
35
Harun Yahya - Adnan Oktar
metleriyle ödüllendirilmeyi umabilir. Kim peygamberlerin ve
samimi müminlerin gösterdikleri cesareti ve kararlılığı gösterir,
doğru yolda yılmadan ilerlerse, bu durumda cennet ehli olmayı
umabilir. Allah bu konuyla ilgili bir ayette şöyle buyurmaktadır:
Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yo-
lunda cehd edenler (çaba harcayanlar); işte onlar,
Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır,
esirgeyendir. (Bakara Suresi, 218)
Bu kitapta güzel ahlakın bir parçası olan "cesaret" konusu-
nu ele alacağız. Cesaretin Kuran'da tarif edilen gerçek anlamı-
nı açıklayacak, aynı zamanda da toplum içinde cesaretin yanlış
algılanış biçimlerini inceleyeceğiz. Gerçek Kurani cesaretle
halk arasında yanlış bilinen ve yaşanan cesaret kavramının kar-
şılaştırmasını yapacağız. Ardından da şeytanın insanları sevk et-
meye çalıştığı çirkin cesareti örnekleriyle göreceğiz. Son ola-
rak Kuran'da yaşamlarından haberler aktarılan peygamberler-
deki ve salih müminlerdeki cesaret örneklerini anlatacağız.
36
MÜMİNLERİN CESARETİ
KURAN'A GÖRE
CESARET NEDİR?
G erçek cesaret, Kuran'da bildirildiği üzere, Allah'ın sınır-
larını bütünüyle ve kusursuzca korumada Allah'tan baş-
ka kimseden korkmadan ve çekinmeden kararlılık göstermek,
hiçbir ortamda Kuran ahlakından taviz vermemektir. Cesaret,
yalnızca ve yalnızca Allah'tan korkan, O'na derinden bağlı olan
insanların, imanlarından kaynaklanan doğal bir tavırdır.
İnananlar Allah'a olan imanları, Allah korkuları ve ahiret öz-
lemleri nedeniyle doğal bir cesaret ortaya koyarlar. Her dav-
ranışları son derece samimi ve cesurdur. Allah rızası için,
Allah'ın emrettiği ahlakı yaşamak ve diğer insanların da bu ah-
lakı yaşamalarını sağlamak için çabalar, etraflarında işleyen kö-
tülüklere karşı sessiz kalmaz, Kuran'a uygun tavır gösterirler.
Kötülüklere karşı fikri olarak mücadele etmeyi, doğruyu, gü-
zeli, iyiyi anlatmayı görev edinirler.
Müminlerin cesaretinin kökeninde tamamen Allah sevgisi,
Allah korkusu ve Allah'ın rızasını kazanmaya yönelik samimi
bir çaba bulunmaktadır. Bu yüzden güzel ahlakı yaşama konu-
37
sundaki cesaretleri belirli şartlara bağlı değildir. Her ortamda
ve her durumda mümin Allah'a güvenmenin getirdiği cesareti-
ni korur.
İnanmayanların sergiledikleri cesaret örneklerinde ise ma-
neviyatın yerini yalnızca çıkarlar ve dünyevi hırslar almaktadır.
Bu yüzden Kuran'dan uzak insanlar cesaret kavramını yanlış
alanlarda uygulamaya geçirirler. Asıl cesaret göstermeleri ge-
reken konularda ise geride kalabilirler. Bu nedenle bu kişilerin
gösterdikleri cesaret genellikle gereksiz, anlamsız ve ahiretleri
açısından da yararsız bir cesaret olmaktadır.
Allah korkusu taşıyan insanlar vicdanen cesaret gösterme-
leri gereken bir olayda, o olayı görmezlikten gelerek kaçmayı
vicdanlarına sığdıramazlar. Örneğin, bir kişi suçsuz olduğu hal-
de suçlanıyorsa ve bir mümin de onun suçsuzluğuna şahitse,
kendi çıkarlarına ters de düşse, kendini riske de atsa bu kişi-
nin hakkını Allah'ın rızası için savunur. Bu gerçekten güzel bir
cesaret örneğidir. Müminin gösterdiği bu cesaretin kaynağı,
Allah korkusudur. Çünkü Allah Kuran'da şöyle emretmiştir:
… Şahidliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse, artık şüp-
hesiz, onun kalbi günahkardır. Allah, yaptıklarınızı
bilendir. (Bakara Suresi, 283)
Ayette bildirildiği gibi şahitliği gizlemek Allah'ın haram kıldı-
ğı bir davranıştır. Mümin Allah'ın emirleri konusunda gevşeklik
göstermek ve çekingen davranmaktan korktuğu için Allah'ın
sınırlarını gözetmede en güzel cesaret örneklerini sergiler.
Kuran ahlakından uzak bir toplumda ise, vicdanının sesini
dinleyip hakkı çiğnenen birini savunan kişi, çevresindeki insan-
38
MÜMİNLERİN CESARETİ
lar tarafından "Sen onun avukatı mısın?", "Onu savunmak sana
mı kalmış?" gibi sözlerle küçük düşürülüp vazgeçirilmeye çalı-
şılır. Oysa yaptığı, takdir edilmesi gereken bir güzel ahlak özel-
liğidir. Böyle bir durumla karşılaşan kişi de din ahlakından uzak
bir insansa, çevresinden tepki almayı, kendi çıkarlarını kaybet-
meyi göze alamaz. Ama eğer bu kişi Allah'a iman eden ve Ku-
ran'a uyan bir insansa Allah'ın emrettiği ahlakı uygulama konu-
sunda asla bir çekimserlik göstermez.
Söz konusu kişi vicdanının sesini dinleyip en sıkıntılı anında
bile hakkı savunma cesaretini gösterir. Bir kötülükle karşılaştı-
ğı zaman ayette emredildiği gibi iyilikle karşılık vermek için ça-
lışır. Bu yüzden Kuran ahlakını yaşamayan insanlar tarafından
"saflıkla" suçlanabilir, küçük görülebilir. Ama etrafındaki kişiler
onun bu davranışını yadırgasa da o güzel ahlakı seçer. Nitekim,
kınayanın kınamasından korkmamak, cesur ve kararlı olmak
Kuran'da bir güzel ahlak özelliği olarak örnek verilmiştir:
Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner
(irtidat eder)se, Allah (yerine) Kendisi'nin onları sev-
diği, onların da Kendisi'ni sevdiği mü'minlere karşı
alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu, '
Allah yolunda cehd eden (çaba harcayan) ve kınayıcı-
nın kınamasından korkmayan bir topluluk getirir.
Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah
(rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Maide Suresi,
54)
Günlük hayatımızdan birkaç örnekle konuyu daha anlaşılır
hale getirebiliriz. Kişi yolda bir yoksula, yardıma muhtaç birine
39
Harun Yahya - Adnan Oktar
rastlar. Yardım etmek ister, ama yanındaki kişiler o kişiye yar-
dım etmemesini istiyordur. "Boşver", "Yardım etmek sana mı
kaldı?" gibi sözlerle onu vazgeçirmeye, alaylarıyla onu engelle-
meye çalışırlar. Kişi burada bir tercihte bulunacaktır.
Kimisi, arkadaşlarının önünde küçük düşmekten çekinerek
ve onları kaybetmekten korkarak güzel ahlaktan derhal yüz
çevirir ve rastladığı muhtaç kişiyi orada yüzüstü bırakır. Müs-
lüman ise gördüğü kişiye hiçbir kınamadan korkmadan mutla-
ka yardımda bulunur. Çünkü yardıma muhtaç insanı Allah ya-
ratmış ve karşısına özel olarak çıkartmıştır. Bununla, belki de
onun güzel ahlaklı davranıp davranmayacağı denenmektedir.
İnce bir kavrayışa sahip olan mümin bir kimse Allah'ın bu ola-
yı özel olarak yarattığını ve kendisini imtihan ettiğini derhal an-
lar ve Allah'ın rızasına uygun olan davranışı seçer. Arkadaşları-
nın alayı ile karşılaşması onu hiçbir şekilde yıldırmaz. Doğru
bildiğini yapmakta cesur davranır.
Güzel ahlaklı davranmaya itina eden insan, zaman zaman
kendisine bu şekilde karşı çıkan, güzel ahlaktan vazgeçirmeye
çalışan insanlarla karşılaşabilir. Kuran ayetleri incelendiğinde
bu tür durumların imtihan ortamının bir özelliği olduğu daha
iyi anlaşılır. Nitekim Kuran'da, iyilerin karşısında her zaman
kötülerin bulunacağı ve bu kişilerin kötülüğü yeryüzüne yay-
mak isteyecekleri anlatılmaktadır. Bu amaç doğrultusunda ha-
reket ettikleri için iyilik yapanları da engellemeye çalışırlar.
Allah bu gerçeği birçok ayetiyle haber vermiştir:
… Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve (insanları) on-
dan alıkoyup-çevirenden daha zalim kimdir? Ayetle-
40
MÜMİNLERİN CESARETİ
rimizden alıkoyup-çevirenlere, bu 'engelleme ve çe-
virmelerinden' dolayı pek çetin bir azabla karşılık ve-
receğiz. (Enam Suresi, 157)
Dini yalanlayanı gördün mü? İşte yetimi itip-kakan;
yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur. İşte (şu)
namaz kılanların vay haline, ki onlar, namazlarında
yanılgıdadırlar, onlar gösteriş yapmaktadırlar. Ve
'ufacık bir yardımı (veya zekatı) da engellemektedir-
ler. (Maun Suresi, 1-7)
Allah inkar eden insanların, iyilikleri, hayırlı davranışları en-
gellemek için ciddi bir çaba göstereceklerine Kuran'da dikkat
çeker. Ancak bu çabanın iyi olanlarla kötülerin birbirinden ay-
rılmasına vesile olarak, yine inananların hayrına sonuçlanacağı
da ayetlerde haber verilir:
Gerçek şu ki, inkar edenler, (insanları) Allah'ın yo-
lundan engellemek için mallarını harcarlar; bundan
böyle de harcayacaklar. Sonra bu, onlara yürek acısı
olacaktır, sonra bozguna uğratılacaklardır. İnkar
edenler sonunda cehenneme sürülüp toplanacaklar-
dır. Bu, Allah'ın murdar olanı temizden ayırdetmesi;
murdarı, bir kısmını bir kısmı üzerinde kılıp tümünü
biriktirerek cehenneme atması içindir. İşte bunlar
hüsrana uğrayanlardır. (Enfal Suresi, 36-37)
Bazı insanlar ise kötülerin etkisinde kalarak kötülük işler-
ler. İyilik yapmak istediklerinde arkadaşları onları garip karşı-
lar; sözleri ve davranışlarıyla taciz etmeye kalkışırlar. Şeytanın
etkisiyle kötülüğü güzel, iyiliği çirkin gösterirler. Zayıf iradeli,
41
Harun Yahya - Adnan Oktar
ürkek ve titrek kişiliğe sahip kimseler de kısa sürede etrafla-
rındaki bu tarz kişilerin etkisinde kalarak güzel davranışlarda
bulunmaktan vazgeçerler. Kötü ahlaka yatkın kimselere kolay-
lıkla uyum sağlarlar.
Etrafa uyum sağlamak ve doğru yolda olmayanların beğeni-
sini kazanmak için doğru bildiklerinden feragat ederek kötü
ahlakı seçen insan kendine çok büyük bir zarar vermektedir.
İnsanlar tarafından kınanmamak, dışlanmamak için yanlış bir
yolu tercih etmekte, kötülere uyum sağlayarak gerçekte ken-
disine zulmetmektedir. Dost kaybetmemek için kötü ahlaka
göz yuman ve gerçek dostun yalnızca Allah olduğunu bilmeyen
bu insanlar, aslında Allah'ın huzurunda küçük düştüklerinin ve
ahirette kayba uğradıklarının farkında değillerdir.
Oysa Allah'ın sınırlarını gözetmede ve Kuran'da emredildi-
ği gibi şefkatli, merhametli, adaletli, fedakar, tevekküllü, iyiliğe
davet eden, hoşgörülü, uzlaştırıcı, hayır düşünen ve herşeyde
hayır gören, güzel huylu bir insan olmada her ne pahasına olur-
sa olsun kararlı ve cesur davrananları, küçük düşmek, dışlan-
mak şöyle dursun, Allah dünyada ve ahirette yüceltecek, onla-
rı haktan yüz çevirenlerin tümüne üstün kılacaktır.
Kuran'a uygun bir cesaret, Allah'tan başka hiçbir şeyden ve
hiç kimseden korkmamayı, Allah rızasına en uygun davranışı
yapmakta hiç tereddüt göstermemeyi ve kararsızlıkta bulun-
mamayı da gerektirir. İman edenlerin en önemli özelliklerin-
den biri, hiçbir zorluk karşısında yılmamaları, Allah'tan başka
hiç kimseden ve hiçbir şeyden korkmamalarıdır. Onlar
Allah'tan başka bir güç olmadığını bilirler. Bu da, onlara her
türlü korkuyu yenecek cesareti verir. Onlar bir tek Allah'tan
42
MÜMİNLERİN CESARETİ
korkarlar. Kuran'da müminlerin bu örnek tavrı şöyle açıklan-
maktadır:
Ki onlar, Allah'ın risaletini tebliğ edenler, O'ndan iç-
leri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç kim-
seden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah
yeter. (Ahzap Suresi, 39)
Kötülükten hoşlanan, kötü davranışlarda ısrarlı olan ve baş-
kalarının da kendileri gibi kötü olmalarını isteyen insanların
kurdukları şer ittifakını dağıtmak, yeryüzünde iyiliğin hakim ol-
masına çalışmak peygamberler ve onların yanındaki salih mü-
minler kadar cesur olmayı gerektirir. Bu cesaretin kaynağında
da samimi ve şirkten arınmış bir iman yer alır.
İyilikte bulunan, insanlara iyiliği tavsiye eden kişi, çevresin-
de bulunan gizli kötülerin dikkatini çekecek ve iyilikten uzak-
laştırılmaya çalışılacaktır. Bu durum bugüne kadar belki binler-
ce kez tecelli etmiş, tarih boyunca yaşamış her Müslüman gü-
zel ahlakı yaşamaktan ve başkalarına tavsiye etmekten men
edilmeye çalışılmıştır.
Örneğin, namaz kılmaya başlayan bir insan Kuran ahlakının
yaşanmadığı bir toplumda mutlaka birileri tarafından engellen-
meye çalışılır. "Daha gençsin, boşver, ileride kılarsın", "Güna-
hın boynuma" gibi sözlerle alıkonulmak istenir. Oysa günde 5
vakit olarak farz kılınan namaz, Allah'ın bir emridir. Engellen-
meye çalışılması yerine teşvik edilmesi gereken bir ibadettir.
Allah insanları bu güzel ibadetten uzaklaştırmaya çalışanlarla il-
gili Kuran'da şöyle buyurmuştur:
Engellemekte olanı gördün mü? Namaz kıldığı za-
43
Harun Yahya - Adnan Oktar
man bir kulu. Gördün mü? Ya o (kul) doğru yol üze-
rinde ise, ya da takvayı emrettiyse. Gördün mü? Ya
(bu engellemek isteyen) yalanlıyor ve yüz çeviriyor
ise. O, Allah'ın gördüğünü bilmiyor mu? Hayır; eğer
o, (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursa, andol-
sun, onu perçeminden tutup sürükleyeceğiz; o yalan-
cı, günahkar olan alnından. O zaman da meclisini
(yakın çevresini ve yandaşlarını) çağırsın. Biz de ze-
banileri çağıracağız. Hayır; ona boyun eğme (Rabbi-
ne) secde et ve yakınlaş. (Alak Suresi, 9-19)
Şeytan, gerçeği gören, dünya hayatının geçici yüzünü fark
eden, Kuran ahlakını yaşayan ve ahirete yönelen tek bir kişinin
dahi ortaya çıkmasını istemez. Bu nedenle Kuran'a uymaya ti-
tizlik gösteren kişinin üzerine kendi yandaşlarını musallat eder
ve onu yıldırmaya, korkutmaya ve olumsuz yönde etkilemeye
çalışır. Şeytan bu faaliyeti doğrudan telkin ve vesvese yoluyla
yürüttüğü gibi insanlar içinde etkisine aldığı ve dost edindiği
kimseler vasıtasıyla da sürdürür. Allah, şeytanın bu yönteminin
iman edenler için bir etkisi olmadığını şöyle belirtir:
İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz
onlardan korkmayın, eğer mü'minlerseniz, Benden
korkun. (Al-i İmran Suresi, 175)
Aynı ayetin öncesinde de Allah'tan korkan insanların dinle-
rindeki cesur ve kararlı tavırları ve bunun sonucunda Allah'tan
gördükleri güzel karşılık şöyle anlatılmaktadır:
Onlar, kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar top-
landılar, artık onlardan korkun" dedikleri halde
44
MÜMİNLERİN CESARETİ
imanları artanlar ve: "Allah bize yeter, O ne güzel
vekildir" diyenlerdir. Bundan dolayı, kendilerine hiç-
bir kötülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve
Allah'tan bir nimetle geri döndüler. Onlar, Allah'ın
rızasına uydular. Allah, büyük fazl (ve ihsan) sahibi-
dir. (Al-i İmran Suresi, 173-174)
Cesur davranan, vicdanının sesini dinleyen ve doğruları gö-
rüp hak yolda kimseden çekinmeden ilerleyen insan kurtuluşa
erer; Allah'ın rahmetine, rızasına, nimetine ve cennetine kavu-
şur. Şeytanın kışkırtmalarına kulak veren insan ise onun peşin-
den cehenneme kadar sürüklenir ve ebediyen orada kalır.
İman eden bir insanın görevi Allah'ın emrettiği iyi, doğru ve
güzel olanı insanlara tavsiye etmektir. Müminin ana vazifesi bu-
dur. Ancak şu da bilinmelidir ki, insan bu görevi yerine getirir-
ken çeşitli zorluklarla daha doğrusu denemelerle karşılaşabilir.
Engellenmeye çalışılıp, baskı altına alınmak istenip, türlü iftira-
lara ve eziyetlere maruz kalabilir. Çünkü bu Allah'ın Kuran'da
haber verdiği bir vaadidir:
Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gel-
meden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öy-
le bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve
öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki
mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu.
Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır.
(Bakara Suresi, 214)
Allah'ın bu ayetiyle vaat ettiği gibi cennete girmeyi uman
her mümin, geçmişte inananların yaşadığı zorluklarla denene-
cektir. Bu noktada kişi kalbini Allah'a bağlayacak, O'na güvene-
45
Harun Yahya - Adnan Oktar
cek, kararlı ve cesur olup, bütün bunların imtihan ortamının
doğal akışı olduğunu bilecektir.
Bir insanın öyle bir durumda herhangi bir mazeret öne sü-
rerek dininden, güzel ahlakından taviz vermesi ise son derece
çirkin, samimiyetsiz ve kişiliksiz bir davranış olur. Eğer kişi sa-
mimiyse, çekineceği hiçbir şey yoktur. Allah onu koruyacak, iş-
lerini kolaylaştıracaktır. Nitekim Allah ayetlerinde her zorluk-
la beraber bir kolaylığın olduğunu ve insanlara güçlerinin üs-
tünde bir şey yüklenmeyeceğini müjdelemektedir:
Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık var-
dır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. (İn-
şirah Suresi, 5-6)
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki Biz
hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz-
onlar da cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz
olarak kalacaklardır. Biz onların göğüslerinde kinden
ne varsa çekip almışız. Altlarından ırmaklar akar.
Derler ki: "Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun.
Eğer Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya er-
meyecektik. Andolsun, Rabbimiz'in elçileri hak ile
geldiler." Onlara: "İşte bu, yaptıklarınıza karşılık ola-
rak mirasçı kılındığınız cennettir" diye seslenilecek.
(Araf Suresi, 42-43)
46
47
“MÜMİNİN CESARETİ ONA OLAN SEVGİNİN
GÜÇLENMESİNE VESİLE OLUR”
Adnan Oktar`ın 30 Kasım 2009 tarihli Adıyaman Asu ve
Kral Karadeniz TV röportajından
ADNAN OKTAR: Özellikle cesaret zor bir şeydir,
korkuyu yenmek zor bir şeydir.  (Nefisle)
Mücadele zor bir şeydir. Mesela tem-
belliğe karşı iradesini kullanıyor.
Bunların hepsinin toplamında
mükemmel bir kişilik çıkmış
oluyor ve biz insanı bu
yönlerinden çok severiz.
Yoksa öbür türlü ölü
olur insan adeta. Ceset
bir şey ifade ediyor mu
bizim için? Etmez. İnsan
ceset gibi olur o zaman.
Bizim insanları sevme
nedenimiz zaten cesa-
reti oluyor, sabrı,
metaneti, değil mi, şef-
kati, cömertliği. Mesela
cömert bir insan seviliyor.
Affeden bir insan seviliyor.
Affetmemiz için zor bir şey olması
lazım ki affedeceğiz. Sabır, neye sabır
48
MÜMİNLERİN CESARETİ
göstereceğiz zorluk yoksa?
Sabrından dolayı bir insanı seviyo-
ruz. Mesela insan sevdiği ile
bağlantısını devam ettire-
bilmesi için sabra ihtiyacı
var. Cesarete ihtiyacı var
ki onu koruyabilsin,
değil mi? Mesela zamana
karşı sabreder. Farz ede-
lim sevdiği bir insan oluyor,
insan onu 1 yıl da bekliyor,
2 yıl da bekliyor, 3 yıl da bekli-
yor değil mi? Öbür türlü vefasızlık
olur. İnsanlar 1 gün-2 gün bile bek-
leyemiyor, değil yıllarca beklemek.
Halbuki Allah sabırlı olan insanları sevi-
yor. Biz de sabırlı olan insanları seviyo-
ruz. Mesela cömert insanı seviyoruz biz.
Allah’ın da bize karşı cömert olmasını istiyoruz değil
mi? “Ya Rabbi bize bol bol mal ver” diyoruz, “imkan ver.” Peki
sen Allah’ın cömert olmasını istiyorsun, sen niye cömert
olmuyorsun? Allah’ın affetmesini istiyor insanlar, sen niye
affetmiyorsun, değil mi? Allah’ın vefalı olmasını istiyor, sen niye
vefalı olmuyorsun? Allah vefalıdır. İnsanın da vefalı olması
lazım. Allah hiçbir şeyden korkmaz. Ama insanların da
korkmaması lazım, cesur olması lazım Allah için,
Allah’a tevekkül ederek. Mesela Peygamberler korksalardı
hiçbir hizmet yapamazlardı. Çünkü karşılarındaki insanlar hep
onları tehdit ediyorlardı ve öldürmeye kalkıyorlardı, yaralama-
Harun Yahya - Adnan Oktar
ya kalkıyorlardı, tuzak kuruyorlardı, iftira ediyorlar, hakaret
ediyorlardı. Mesela Mehdi (as) zuhur ettiğinde onu hapsede-
cekler, baskı yapacaklar, hakaret görecek, iftira görecek. Eğer
cesur olmazsa, sabırlı olmazsa, iradeli olmazsa nasıl Mehdilik
görevini yapsın? Onun Mehdilik görevi sonucunda da bütün
insanlar mutlu oluyorlar, herkes sevince, huzura ve neşeye
kavuşuyor. Ama bakın, bir insanın cesareti, vefası, sabrı bütün
insanların kurtuluşuna vesile oluyor. Tek bir insanın. Eğer o
vefalı olmasa, sabırlı olmasa, cesur olmasa bütün insanlık batar
Allah esirgesin. Allah onu vesile ediyor. Mesih (as) da öyle. Bir
kere sabırlı, mesela 12 kişi sadece Hz.
Mesih (as)’a o zamanlar iman etti.
Hiçbir zaman için iradesini kaybet-
medi. Onca mucize göstertmesine
rağmen, onca güzel ahlakına rağ-
men 12 kişi. Ama Allah şimdiki
geldiğinde de bütün dünyaya iman
ettiriyor. Bütün gücün Allah’ın
elinde olduğunu gösterten açık
bir delildir bu inşaAllah.
KURAN'A DAYALI CESARETİN
TOPLUMDA BİLİNEN CESARET
KAVRAMINDAN FARKI
C esaret de diğer pek çok kavram gibi din ahlakından uzak
bir toplumun içinde Kuran'daki anlamından farklı algıla-
nan ve yaşanan kavramlardandır. Kuşkusuz herkesin cesaret
konusunda söyleyeceği birçok şey olabilir. Ancak bize her ko-
nuda olduğu gibi bu konuda da en doğru tanımlama Kuran'da
yapılmaktadır.
Her insanın cesaret gösterdiği anlar olur, fakat insanların
cesur davrandıkları konular, bu şekilde ulaşmak istedikleri
amaçları ve gösterilen cesaretin sınırları Kuran'da tarif edilen-
lerden oldukça uzaktır.
Cesaretin tarifinin yapılması istense, Kuran ahlakını ve
Allah'ın insanlara nasıl bir cesaret tavsiye ettiğini bilmeyen bir
kişinin tarifiyle, bir Müslümanın tarifi elbette birbirinden farklı
olacaktır. Müslüman cesareti Kuran'a göre değerlendirirken,
50
pek çokları seyrettikleri macera filmlerinin etkisinde kalarak
kafalarında canlandırdıkları bir kahraman modelini tarif ede-
ceklerdir. Örneğin, filmlerde sık rastlanan, trafiğin hızla aktığı
bir otobanda ters istikamette gitmek şeklinde bir hareket on-
lara göre çok büyük bir cesaret örneğidir.
Lisede okuyan öğrencilerin cesaret anlayışları ise daha fark-
lıdır. Öğretmenle kavga eden öğrenci arkadaşları tarafından
çok cesur olarak nitelendirilebilir. Asi davranan, kuralları yık-
maya çalışan bir kişinin de çok cesur olduğu düşünülür. Örne-
ğin; okula lacivert pantalonla gelmesi gerekirken yeşil bir pan-
talonla gelen kişi, diğer öğrencilere göre, büyük bir cesaret
göstermiştir. Sınavda kopya çekmek de bu tip kişilerin paylaş-
tıkları cahiliyeye ait kültür yapısı içerisinde bir cesaret örneği-
dir.
Cahiliye toplumunda bir iş adamı için cesaretin tanımı ise,
ticari açıdan bazı riskleri göze alabilmektir. Örneğin borsaya
yüksek miktarda para yatırmak bu tür insanlar için bir cesaret
örneğidir. Veya hiç denenmemiş bir iş alanına yatırım yapmak,
en cesur insanların işidir.
Kısacası din ahlakından uzak toplumlarda her insan kendi
yapısına, içinde bulunduğu ortama göre cesareti farklı yorum-
layabilmektedir. Bu insanlar için ölçü Kuran değil, şahsi pren-
sip ve alışkanlıkları olduğundan, her insanın cesaretten anladı-
ğı şey farklı olur. Örneğin; "mahalle kültürü" içerisinde cesa-
ret, o yapıya has, farklı bir tanım kazanacaktır. Ve elbette bu
kültürün yaşandığı bir toplum kesiminde yapılan cesaret tarifi,
sosyal geliri daha yüksek kişilerin yaptığı tarife göre oldukça
farklı olacaktır. Bir ev kadınının cesaretten anladığıyla, bir po-
51
Harun Yahya - Adnan Oktar
litikacının anlayışı da farklıdır.
Bu tarz örnekleri toplumun muhtelif farklı kesimleri sayı-
sınca çoğaltmak mümkündür. Ama hepsinin kesiştiği ortak
nokta cesareti, alışılmışın dışında birtakım uç hareketleri yap-
makla, toplumun genel kabullerinin dışına çıkmakla aynı anlam-
da algılamalarıdır.
Kuran ahlakının hakim olmadığı böyle bir yapı içinde, bu
çarpık anlayışın bir sınırı da yoktur. Bir hırsız da kendini cesur
olarak nitelendirecek, yaptığı işin oldukça cesaret isteyen bir iş
olduğunu savunacaktır. Çünkü Kuran'ı ölçü almayan insanların
onlarca, hatta yüzlerce ölçüsü vardır; herkes olayları farklı açı-
lardan değerlendirir ve farklı bir fikir ortaya atar. Herkes ken-
di fikrini mutlak doğru biliyor olduğu için de toplumda kaçınıl-
maz bir karmaşa yaşanır. Hiç kimse bir başkasının fikrini asla
beğenmez. Kuran ahlakının yaşanmadığı bir toplumda, her ko-
nuda yalnızca kendi fikirlerini, değer yargılarını beğenmekten
kaynaklanan karışıklıklar, çatışmalar mutlaka baş gösterir.
Oysa Kuran'a göre hareket edildiğinde, Allah'ın bildirdiği
en güzel ve en doğru olan tek bir ahlak modeli yaşanır. Kuran'a
göre gerçek cesaret ise, yukarıdaki örneklerde sayılanlardan
çok farklıdır. Kuran'a göre gerçek cesaret, Allah'a güvenip da-
yanmaktan kaynaklanan, yaşamının her anında tevekkül etme-
nin sonucu olarak gelişen bir karekter sağlamlığıdır. Bu karak-
ter sağlamlığı ile ilgili en güzel örnekleri de -ilerleyen bölüm-
lerde anlatacağımız gibi- Peygamberimiz (sav)'in yaşamında ve
Allah'ın Kuran'da örnek olarak gösterdiği diğer peygamberle-
rin yaşamlarında görebiliriz. Kuran'da verilen örneklerden öğ-
rendiğimiz, cesaretin akılcı bir cesaret olması gerektiğidir.
Allah insanların akıllarını kullanmalarını buyurmuş, akletme-
52
MÜMİNLERİN CESARETİ
Harun Yahya - Adnan Oktar
yenler için de bir ayette şöyle buyurmuştur:
Allah'ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme
(imkanı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğ-
renç bir pislik kılar. (Yunus Suresi, 100)
Akılcı bir cesaret, başarıya da ulaşacaktır. Toplumun bazı
kesimlerinde bilinen cesarette ise körü körüne bir "macera
ruhu" hakimdir. Macera ruhuyla hareket eden ve delice bir ce-
saret gösteren insanlar bu kesim tarafından büyük takdir gö-
rürler. Örneğin; tamamen yanmakta olan bir eve girip içeriden
değerli eşyalarını çıkarmaya çalışan kişi oldukça cesur olarak
değerlendirilebilir. Oysa bu kişi son derece tehlikeli ve akıl dı-
şı bir iş yapmaktadır. Takdir edilmesi değil, aksine engellenme-
si, uyarılması gerekir. Nitekim insan hayatı her türlü dünyevi
metadan daha önemlidir.
Akıl, cesaretin Kuran ahlakına uygun olarak yaşanmasında-
ki en önemli unsurdur. Akıllı olmak ise Allah korkusunu yaşa-
manın bir sonucudur. Allah Kendisi'nden gereği gibi korkanla-
ra doğruyu yanlıştan ayıracak bir anlayış verir. Allah korkusuy-
la artan bu anlayış, karşımıza çıkan her durumda doğru seçe-
neği bulmamızı sağlar. Bu gerçek Kuran'da şöyle belirtilir:
Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size
doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan)
verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah bü-
yük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)
Akıl, Kuran'da çok önemli bir konu olarak vurgulanmıştır.
Müminlerin bütün davranışlarında görülen akıl, sergiledikleri
cesaret örneklerinde kendini mutlaka gösterir. Müminin orta-
53
ya koyduğu cesaret, duygusal bir hareket değildir. Belki kimi
zaman büyük risklerin altına da girer, ama bunlar hiçbir zaman
için ani bir duygusallık hissine kapılıp, düşüncesizce yapılan ey-
lemler şeklinde olmaz. Her davranışında olduğu gibi, ortaya
koyduğu bu davranışın temelinde de mutlaka akıl vardır. Körü
körüne akılsızca bir cesaret örneği sergilemez.
Allah korkusu, her konuda olduğu gibi, bu konuda da son
derece önemli bir kıstastır. Allah korkusu olmayınca kişi ra-
hatlıkla insanlara zarar verecek davranışlarda bulunabilmekte,
kendi menfaatleri için başkalarının haklarını çiğneyebilmekte-
dir. Bu kişilerin cesaret anlayışları Kuran'da bildirilen gerçek
cesaret ile taban tabana zıttır.
Bu zihniyete sahip insanlar, başkalarının hakkını yiyerek
menfaat sağlamayı ve bunu yaparken kanunlara yakalanma ris-
kini göze almayı cesaret olarak görebilirler. Karanlık işlerini
aynı anda yapabilmeyi ve hiç yakalanmadan zengin olabilmeyi
cesaret zannederler. Pervasızca bu tür ahlaksızlıklara yönel-
meyi, kendi dünyevi çıkarları uğruna diğer insanlara zulmet-
mekten çekinmemeyi, hiçbir otorite tanımamayı bir üstünlük
olarak algılayabilirler. Oysa yeryüzünde karışıklık çıkarmak, in-
sanlara zulmetmek, insanların hakkını çiğnemek ve bunlara
benzer davranışların tümü Allah'ın insanları sakındırdığı, ayet-
leriyle men ettiği ve insanlara ahirette hesabını veremeyecek-
lerini bildirdiği çirkin davranışlardır. Cesaret, ancak güzel ah-
lak ile birlikte olursa gerçek anlamını kazanır. Devletin ve ya-
saların aleyhine gösterilen bir cesaret ise çirkin bir cesaret
olup güzel ahlakla, Allah'ın Kuran'da bildirdiği Müslüman mo-
54
MÜMİNLERİN CESARETİ
55
Harun Yahya - Adnan Oktar
deliyle bağdaşmamaktadır.
Cesaret Allah'ın rızasını kazanmak için gösterilen bir tavır-
dır. Müminler Allah'ın hoşnutluğunu elde etmek maksadıyla
canlarını ve mallarını gözden çıkarırlar. Esasında bu, inanan in-
sanlar için sonradan alınan bir karar değildir. İnananlar bu ka-
rarı "iman ettik" dedikleri anda vermişlerdir:
Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığında onla-
ra mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mal-
larını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar,
öldürürler ve öldürülürler; (bu) Tevrat'ta, İncil'de ve
Kuran'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir.
Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kim-
dir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip-
müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' bu-
dur. (Tevbe Suresi, 111)
Bu kararı ilk başta vermiş oldukları için geriye sadece bu-
nun gereğini yerine getirecekleri fırsatın önlerine çıkması kal-
mıştır. Gerçekte müminlerin gösterdikleri bu cesaret yalnızca
Allah'ın kendilerine emretmiş olduğu davranıştır. Bu yüzden
müminler en büyük cesaret örneklerini gayet soğukkanlı, te-
vekküllü ve korkusuzca sergilerler. Çünkü Allah'ın hoşnutluğu-
nu kazanmak söz konusu olduğunda inanan bir kimsenin vaz-
geçemeyeceği ve göze alamayacağı hiçbir şey yoktur.
Zaten insana canını ve mallarını veren Allah'tır. Bunları
Kendi dilemesiyle insana verdiği gibi, yine istediği zamanda ve
istediği şekilde geri almak da yine Allah'ın tasarrufu altındadır.
Ayrıca unutulmamalıdır ki, hiçbir şey insanın başına tesadüfen
gelmez. Kuran ahlakını yaşama konusunda, Allah adına cesur
ve kararlı davranan bir kimse kaderinde yazılı olandan başkası-
nı yaşamaz. Bu da dünyada ve ahirette kendisi için en hayırlı
olandan başkası değildir. Yani insan bir zorluk karşısında cesa-
retli davrandığında, o zorluğu yenmeye çalıştığında ne ile kar-
şılaşırsa karşılaşsın hepsinin sonucu kendisi için hayırlıdır. Çün-
kü Allah Kuran'da inanan kullarının işlerini mutlak hayırla so-
nuçlandıracağını bildirmiştir.
Gerçek cesaretin bize en güzel şekilde tarif edildiği Ku-
ran'da, peygamberlerin ve onları izleyen müminlerin hayatla-
rından verilen örneklerde, Allah'ı razı etmek için sergilenen
cesaretin son derece üstün bir meziyet olduğu anlaşılmaktadır.
Buraya kadar da gördüğümüz gibi, Kurani bir cesareti top-
lumda yaşanan örneklerden farklı kılan en önemli unsur
"amaç"tır. Kuran incelendiğinde cesaret kavramının, halk ara-
sında bilinenlerin dışında çok farklı amaçlar içerdiği görülür.
Kurani bir cesaretin amacı ne insanların takdirini, hayranlığını
toplamaktır, ne de kişinin kendi egosunu tatmin etmesidir;
amaç sadece Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaktır.
Elbette bu, toplumun yaşadığı cesaret kavramıyla, Kurani
cesaret arasında büyük farklılıkların oluşmasına neden olur.
Nitekim toplumun birçok kesiminde oturmuş olan cesaret an-
layışında daha önce de belirttiğimiz gibi "dünyevi hedefler" var-
dır; yani kişi herhangi bir konuda cesaret gösterirken ahirete
yönelik bir amaç gözetmeden, dünyaya dair hesaplar yapmak-
tadır. Belki güzel ve faydalı bir iş yapıyordur, örneğin, aniden
yola fırlayan bir çocuğu ezilmekten kurtarıyordur; ama burada
56
MÜMİNLERİN CESARETİ
57
Harun Yahya - Adnan Oktar
amacı kendi vicdanını rahatlatmaktır. Ya da topluluk önünde
haksızlığa uğrayan birinin hakkını savunuyordur. Davranışı gü-
zeldir, ancak amacı oradakilerin takdirini kazanabilmektir. Oy-
sa bu davranışı Allah Katında geçerli kılacak olan, bu davranı-
şın Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yapılmasıdır.
Nitekim bu gerçeği asla akıllarından çıkarmayan Müslüman-
ların cesaret gösterdikleri konular dünyevi amaçlara, çıkarlara
yönelik olmaz. Asla insanlar tarafından "cesur bilineyim", "ba-
na cesur desinler", "herkesin gözüne gireyim" gibi isteklerde
de bulunmazlar. Allah için sergiledikleri cesareti Allah'ın bilme-
si onlar için yeterlidir.
“DERİN İMANDA MÜTHİŞ BİR CESARET
OLUR, DİNİ ANLATMAK İÇİN DE MÜTHİŞ BİR
HEYECAN VE ŞEVK DUYULUR”
Adnan Oktar`ın 27 Ekim 2010 tarihli TV Kayseri ve
Samsun Aks TV röportajından
ADNAN OKTAR: ... Dünyada en büyük
sorun, iman zafiyetidir. İnsanların iman zayıflı-
ğıdır. İmanı güçlü olsa bir insanın bir kere müt-
hiş bir cesaret olur üzerinde. İkincisi
58
MÜMİNLERİN CESARETİ
dini anlatmak için müthiş bir heyecan ve şevk duyar. Allah sev-
gisini sürekli anlatmak ihtiyacı duyar. Allah’ı sürekli savunur.
Allah korkusunu anlatır. İnsanların büyük bir bölümünün buna
gücünün yetmemesinin sebebi, Allah’a inançlarının insanların
zayıf olmasıdır. Bu dünya imtihan meydanıdır. En önemli şey,
iman hakikatlerinden Allah’ın varlığını, samimi olarak anlamak-
tır. Mesela Peygamberimiz (sav) Hira Mağarası’nda düşünüyor-
du, tefekkür ediyordu. Derin düşündüğü için Allah’a karşı
derin sevgisi oluşmuştu. Allah ona onu vesile ediyordu. Hz. İsa
(as) da öyle, çok derin düşündüğü için derin imanı vardı. Derin
imanda Allah çok güzel neticeler verir insanlara...
... Şimdi iman eden aklı başında bir insan olağanüstü bir
durum olduğunu görüp bütün hayatının sosyal yönlerinden
çekilip var gücüyle İslam ahlakını yaymak için böyle bir durum-
da gayret eder mi etmez mi? Gerçek imanda bunu eder. Adam
son derece sakin... öyle bir üslup ve amaç hiç görünmüyor.
Öyle bir yöntem göremiyoruz.
Onun için en önemli konu iman hakikatlerinin anlatılması.
59
Harun Yahya - Adnan Oktar
Mesela ben Mehdiyeti anlatıyorum, ama az insanda etki göste-
riyor. İman zayıflığından dolayı o konuya pek yanaşmak istemi-
yor epey bir insan. Mesela biz diyoruz ki; “Irak’ta
Müslümanları perişan ediyorlar. Afganistan’da da eziyorlar”
diyoruz. Yine iman zayıflığından dolayı insanlar ilgilenmek iste-
miyorlar. Önemli görmüyorlar onu. Ne kadar anlatırsak anla-
talım beyninde sanki ağdalı büyük bir magma varmış gibi, sanki
beynine ağır bir pençe yemiş gibi kavrayamıyor. Ama kolay bir
şey olduğunda ondan zevk alıyorlar.
Mesela “evinde, gir akşam eve
70 bin kere zikir yap”
diyorlar. Burada tebliğ
yok, araştırma yok,
inceleme yok.
Dalaletle mücadele
etmek yok ve
derin bir zihni faa-
liyet de yok. Haşa,
onu, uykuyu iyi
getiren bir şey ola-
rak görüyor. Uyku
ilacı gibi görüyor.
Halbuki biz Allah’ı
andığımız da kal-
bimiz açılır şevki-
miz artar. Allah’a
karşı heyecanımız
artar...
ŞEYTAN İNSANLARA ÇİRKİN
BİR CESARETİ EMREDER
Ş eytanın amacı insanları Allah'ın dininden uzak tutmak ve
kendi peşinden cehenneme sürüklemektir. Bu nedenle
insanlar üzerinde, onları kandırabilmek ve tuzağa düşürebil-
mek için türlü yöntemler uygular. İnsanların çoğunu bu oyun-
larıyla aldatır, onları kötü bir ahlaka sevk eder. İnsanları hak
dinden uzaklaştırmak, onlara kendi sapkın sistemini yaşatmak
istediği için kavramları birbirine karıştırmaya, güzel ahlakı çir-
kin, kötü ahlakı güzel göstermeye çalışır. Böylece güzel ahlaka
dair bütün kavramları insanların yanlış algılamalarını sağlar.
Şeytanın ve ona tabi olanların bu özelliği ayetlerde şöyle vur-
gulanır:
Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber
vereyim mi? Onlar, 'gerçeği ters yüz eden', günaha
düşkün olan her yalancıya inerler. Bunlar (şeytanla-
60
ra) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler.
(Şuara Suresi, 221-223)
Örneğin, sabretmek çok güzel bir ahlak özelliği iken, şey-
tan bu kavramı insanlara yanlış tanıtır. İnsanlar sabır kavramı-
nın güzel yönlerini hemen hemen hiç bilmez, çoğunlukla sab-
retmenin zor, sıkıntılı ve eziyetli bir his olduğunu zannederler.
Sabır deyince akıllarına gelen, bir şeye katlanma zorunluluğun-
dan kaynaklanan isteksiz bir bekleyiş, "tahammül"dür. Oysa sa-
bır, Allah'ın rızası olan bir işte kararlı ve sürekli davranmak,
vazgeçmemek, yılmamak, o işi sonuna kadar azimle götürmek-
tir. Örneğin, her olay karşısında hoşgörülü olabilmek, kızgınlık
oluşturabilecek bir ortam da olsa öfkeyi yenerek güzel söz
söyleyebilmek ve her ne pahasına olursa olsun bunda kararlı-
lık göstermek, yılmamak güzel bir sabır örneğidir.
Aynı zamanda sabır, Allah'ın vadettiği güzel bir sonucu se-
vinç ve özlemle beklemektir. Bu da şeytanın göstermeye çalış-
tığı gibi zor ve sıkıntılı bir şey değil tam aksine müminin şevk,
heyecan ve neşesini artıran bir durumdur. Örneğin, bütün mü-
minler ahirete karşı büyük bir istek ve özlem duymakta, cen-
nete kavuşmayı şiddetle arzulamakta ve bunun için sabırla bek-
lemektedirler. Herhangi bir konuda Allah'ın rızası için sabre-
den mümin, bunun karşılığını muhakkak Allah'tan bulacağını
bilmenin mutluluk ve sevincini yaşar.
Mümin kötü bir davranışla karşılaştığında da bunu sabırla
karşılar. Yani öfke ya da yılgınlığa kapılmadan, Kuran'da emre-
dilen en güzel tavır ve davranışı gösterir.
İşte, "sabır" gibi, şeytanın insanlara farklı göstermeye çalış-
tığı kavramlardan biri de konumuz olan "cesaret"tir. İnsanlar
61
Harun Yahya - Adnan Oktar
Allah'ın ayetlerine uymadıkları takdirde, şeytanın etkisi altına
girmeye başlarlar. Böylece, ahlaki kavramların manalarını Ku-
ran'dan öğreneceklerine şeytanın telkinlerinden öğrenmeye
başlarlar. Şeytan ise insanları "çirkin bir cesarete" yönlendirir.
Çirkin cesaret, kişinin gözünü kırpmadan, hiçbir vicdani sıkın-
tı yaşamadan, nereye varacağını düşünmeden, pervasızca kötü-
lükte bulunması, Allah hakkında bilgisi olmayan şeyleri söyle-
yebilmesi, tüm kainatı yaratan Rabbimiz'i ve ahiret gününü in-
kar edebilmesidir. Kuran'da çirkin bir cesaret gösteren insan-
lardan şöyle söz edilmiştir:
"Rahman çocuk edinmiştir" dediler. Andolsun, siz
oldukça çirkin bir cesarette bulunup-geldiniz. Nere-
deyse bundan dolayı, gökler paramparça olacak, yer
çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçüverecekti. Rahman
adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar ola-
caktı.) Rahman (olan Allah)a çocuk edinmek yaraş-
maz. Göklerde ve yerde olan (herkesin ve herşeyin)
tümü Rahman (olan Allah)a, yalnızca kul olarak ge-
lecektir. Andolsun, onların tümünü kuşatmış ve on-
ları sayı olarak saymış bulunmaktadır. Ve onların
hepsi, kıyamet günü O'na, 'yapayalnız, tek başlarına'
geleceklerdir. (Meryem Suresi, 88-95)
Mümin ise Allah'tan korkar ve kötü bir ahlak göstermekten,
Allah'ın sonsuz kudretini takdir edememekten şiddetle çekinir.
Allah'ın ahirette kendisini hesaba çekeceğini, eğer dünyada kö-
tü bir ahlak sergilerse veya Rabbimiz'in sonsuz kudretini gere-
ği gibi takdir edemezse bunun hesabını ahirette veremeyeceği-
ni düşünür. Allah korkusu taşımayanlar ise şeytanın etkisiyle
62
MÜMİNLERİN CESARETİ
kötü ahlak örneği olan "çirkin cesaret"i göstermekten çekin-
mezler.
Günlük hayatımızda çirkin cesaret sahibi pek çok insana
rastlayabiliriz. Allah korkusuna sahip olmayan ve Kuran ahlakı-
na uygun yaşamayan insanlar genellikle saygı, şefkat, merha-
met, insaniyet gibi duygulardan uzak bir şekilde yaşar ve hiç
çekinmeden kötü bir ahlak sergilerler. Toplumun birçok kesi-
minde bu kötü ahlakın örneklerine rastlamak mümkündür. İş
adamlarından sokak serserilerine kadar birçok farklı kültüre
mensup insanda bu ahlak görülebilir. Hepsi farklı toplumlarda
yaşıyor da olsalar, eğer Allah'tan korkmuyorlarsa, hepsi şeyta-
nın kendilerine emrettiği kötü ahlakı uyguluyorlar demektir.
Şeytana uyan bir insan ise, akla gelebilecek her türlü kötülü-
ğü yapabilecek bir karaktere sahiptir. Çünkü şeytan ona çirkin
bir cesaret vermekte, onu kandırmakta, vesveselerle aldatmakta,
kötülük yaparken oldukça sakin ve serinkanlı olmasını sağlamak-
tadır. Zaten kendisi de aynı ruh haline sahiptir. Allah ona melek-
lere secde etmesini buyurmuş, o ise kibirinden dolayı çok çirkin
bir cesaret göstererek itaat etmemiş ve sapkınlardan olmuştur.
Şeytanın bu ibret verici sapması Kuran'da şöyle anlatılır:
Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim-
şekil) verdik, sonra meleklere: "Adem'e secde edin"
dedik. Onlar da İblis'in dışında secde ettiler; o, secde
edenlerden olmadı.
(Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde et-
mekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan
hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan
yarattın".
63
Harun Yahya - Adnan Oktar
(Allah:) "Öyleyse ordan in, orada büyüklenmen senin
(hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük
düşenlerdensin".
O da: "(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni göz-
le(yip ertele)" dedi.
(Allah:) "Sen gözlenip-ertelenenlerdensin" dedi.
Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı on-
lar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğ-
ru yolunda (pusu kurup) oturacağım".
"Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağla-
rından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu
şükredici bulmayacaksın".
(Allah) Dedi: "Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak
ordan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, ce-
hennemi sizlerle dolduracağım". (Araf Suresi, 11-18)
Yaptığının büyük bir kötülük olduğunu bilmesi ve karşılığın-
da cehenneme gideceğinin farkında olarak böyle çirkin bir tav-
ra cesaret etmesi, şeytanın azgınlığının şiddetini göstermekte-
dir. Bu yüzden şeytan, etkisi altına aldığı insanlara da aynı az-
gınlığı ve çirkin cesareti aşılamaya çalışır. Allah insanları şeyta-
na uymama konusunda birçok ayetiyle uyarmıştır:
Ey iman edenler, şeytanın adımlarına uymayın. Kim
şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o
(şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder.
Eğer Allah'ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı,
sizden hiçbiri ebedi olarak temize çıkamazdı. Ancak
Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah, işitendir, bilen-
dir. (Nur Suresi, 21)
64
MÜMİNLERİN CESARETİ
Harun Yahya - Adnan Oktar
Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz
olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Ger-
çekte o, sizin için apaçık bir düşmandır. O, size yal-
nızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bil-
mediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. (Bakara Su-
resi, 168-169)
Şeytanın sapmasına neden olan en önemli etkenlerden biri
de kibirlenmesidir. Bu yüzden şeytan insanların da kendisine
benzeyip sapmalarını, dolayısıyla kibirlenmelerini sağlamaya ça-
lışır. "Çirkin cesaret" de aslında insanın kibirine yenik düşme-
sinin bir sonucudur.
Bu kibir insanlar arasında çok çeşitli şekillerde ortaya çıka-
bilir. Şeytanın yolunu izleyen kimi insanlar tıpkı onun gibi,
Allah'ın varlığını bildikleri halde din ahlakından uzak bir yaşam
sürerler. Kimileri ise Allah'ın çevrelerinde yaratmış olduğu
milyonlarca iman deliline rağmen, Allah'ın varlığını inkar edebi-
lir. Veya inkar etmese de gerçekleri görmezden gelebilir. Ör-
neğin yeryüzünde her milimetrekare Allah'ın yaratışının delil-
leri ile dolu olmasına rağmen, kimi insanlar çirkin bir cesaret
göstererek tüm bunların başıboş bir süreçle oluştuğunu iddia
edebilir. Tüm çeşitlilikleri ve güzellikleriyle canlıların, yeryüzü-
nün, gökyüzünün, Dünya'nın, Güneş Sistemi'nin, yıldızların, ga-
laksilerin kısacası tüm evrenin tesadüflerle ortaya çıktığını id-
dia edebilir. İmkansız olduğunu gördüğü ve vicdanen de aslın-
da bunu anladığı halde, Allah'ın yaratışındaki ihtişamı reddede-
bilir. İşte tüm bunlar çirkin bir cesaretin, vicdansızca inkara sü-
rüklenmenin, kibrinden dolayı Allah'a boyun eğmemenin ala-
metleridir. İnkarda direnen insanlara sayısız iman delili göste-
65
rseniz de, doğruyu ve güzeli ısrarla anlatsanız da -Allah'ın dile-
mesi dışında- bir sonuç elde etmeniz oldukça zordur.
Üstelik kibirlerine kapılarak çirkin bir cesaret gösteren in-
sanlar, dirilişten yana da şüphe içinde olurlar. Bu şüphelerini
açıkça dile getirmekten de çekinmezler. Allah Kuran'da böyle
insanların akılsızlığını ve kavrayış eksikliğini şöyle haber vermiş-
tir:
İnsan, Bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı
görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiş-
tir. Kendi yaratılışını unutarak Bize bir örnek verdi;
dedi ki: "Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim
diriltecekmiş?" De ki: "Onları, ilk defa yaratıp-inşa
eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir." Ki O, size
yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyor-
sunuz. Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini
yaratmağa kadir değil mi? Elbette (öyledir); O, yara-
tandır, bilendir. Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri
yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. Her-
şeyin melekutu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulu-
nan (Allah) ne Yücedir. Siz O'na döndürüleceksiniz.
(Yasin Suresi, 77-83)
Bu tür insanlar uyarıldıkları zaman da buna icabet etmezler.
Kendilerine ibret olarak gösterilen olayları görmezden gelebi-
lirler. Örneğin kötü bir ahlak yaşayan, dünya üzerinde karışık-
lık çıkaran, güzel ahlaklı insanlara zulmetmeye çalışan kısacası
her türlü çirkinliğe yönelen bu tür insanlar kendilerini "iyi in-
san" olarak nitelendirebilirler. Geçmişte aynı çirkinlikleri yap-
66
MÜMİNLERİN CESARETİ
tıkları için azabı hak eden toplumlardan, Allah'ın elçilerine is-
yan ettikleri için cezalandırılan kavimlerden söz edildiğinde,
bunlardan da kendileri adına ibret almazlar. Kısacası uyarılıp
korkutularak doğruya davet edilseler de bunu reddedip, son-
suz cehennem azabına razı olabilirler. Allah bu tür insanların
varlığından Kuran'da şöyle söz etmiştir:
Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha
zorlu, yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz
onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık. Hayır,
sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şa-
şırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar. Kendile-
rine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar. Bir ayet (mu-
cize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyor-
lar. "Bu, açıkca bir büyüden başkası değildir" dediler.
"Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı,
gerçekten biz mi diriltilecekmişiz? Veya önceki ata-
larımız da mı?" De ki: "Evet, üstelik boyun bükmüş
kimseler olarak (diriltileceksiniz)." (Saffat Suresi, 11-
18)
Allah yukarıdaki ayetlerin devamında, çirkin bir cesaret
göstererek şeytanın yoluna uyan bu insanların ahirette uğraya-
cağı acı sonu da haber vermiştir:
İşte o, yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir; artık kendi-
leri (diriltilmiş olarak) bakıp duruyorlar. Derler ki:
"Eyvahlar bize; bu, din günüdür." Bu, sizin yalanladı-
ğınız (mümini kafirden, haklıyı haksızdan) ayırma
günüdür. Zulmedenleri, eşlerini ve taptıklarını bira-
67
Harun Yahya - Adnan Oktar
MÜMİNLERİN CESARETİ
raya getirip toplayın. Allah'tan başka (taptıklarını);
artık onları cehennemin yoluna yöneltip götürün. Ve
onları durdurup-tutuklayın, çünkü sorguya çekile-
ceklerdir. (Onlara seslenilir:) "Ne oluyor size, birbi-
rinizle (dünyada olduğu gibi) yardımlaşmıyorsunuz?"
Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır. (Saffat Sure-
si, 19-26)
Çirkin Cesaret İnsanı Vicdandan da Uzaklaştırır
Çirkin cesaret aynı zamanda vicdana karşı sergilenen bir
harekettir. Mazlum bir insana bağırıp çağırmak, çekinmeden
suç işlemek, pervasızca insanların haklarını ihlal etmek, insan-
lara zulmetmek, senelerce çabalayıp biriktirdikleri mallarını
çalmak, ihtiyaç içinde olanları yardımsız bırakmak hep bundan
kaynaklanan hareketlerdir. Allah insanlara vicdanları vasıtasıy-
la bunların yanlış olduğunu bildirdiği halde, büyüklenme hissi-
ne yenik düşen insanlar vicdanlarına yüz çevirerek bu azgınlık-
ları sergilerler. Bu zalim davranışları yapanların genellikle sahip
oldukları sakin ve soğukkanlı tavır da, şeytanın onlara telkin et-
tiği boş güven ve çirkin cesaretten kaynaklanan bir özelliktir.
Bu kişilerin hiçbir davranışları Kuran ahlakına uygun değil-
dir. Kendilerine zarar getirecek kötü davranışları dahi bile bi-
le sergileyecek kadar akılsızca bir cesaretleri vardır. Uyuşturu-
cu kullanmak, kötülüğü yaymak üzere çete kurmak, kavga,
bozgunculuk ve karışıklık çıkartmak hep çirkin cesaret örnek-
leridir. Bu tarz insanlar, cahiliye toplumu içinde "cesur", "gözü
kara" olarak şöhret bulacakları vehmine kapılarak bu tavırları
sergilemekten çekinmezler.
68
Din ahlakından uzak yaşayan insanlar arasında bu tavırlara
bir de isim takılmıştır; "deli cesareti" olarak adlandırılan bu çir-
kin tavır örneklerine günlük hayatımızda çoğu zaman rastlarız.
Bu tür insanlar imanın getirdiği sevgi, saygı, şefkat, insaniyet,
akıl, itidal gibi vasıflardan yoksun olduklarından ortaya çok çar-
pık mantıklar ve davranış bozuklukları çıkar.
Çirkin cesaret şeytanın taraftarları tarafından her zaman
çok üstün ve güzel bir davranış olarak görülür. Aralarından bi-
ri çirkin cesaret örneği sergilediğinde diğerleri tarafından he-
men takdir edilir. Okulda öğretmenlere veya öğrencilere kö-
tü davranan, onlarla alay eden, hoşlanmayacakları şakalar ya-
pan, kısaca onlara zarar veren biri çoğunlukla kutlanır ve de-
vam etmesi için desteklenir. Onun ahlakında olanların hepsi
onun ne kadar cesur olduğunu konuşur ve onu takdir ederler.
Sosyetenin kötü bir ahlak modeli sergileyen kesiminde de
aynı mantık geçerlidir. Dine karşıt felsefi konuşmalar yapanlar,
kimsenin kullanmayacağı saygısız ve seviyesiz bir üslupla konu-
şanlar, ölçüsüz hareketlerde bulunanlar, insanlara zulmeden-
ler, alay edenler, açık açık insanlara kötülük yapanlar hakkında
"ne kadar cesurmuş" diye düşünülür. Sınır tanımaz kıyafetler
giyen "cesurluk ve cömertlikle" anılır. Oysa bunların hiçbiri ce-
saret olmadığı gibi, çirkin utanmazlığın bizzat kendisidir. Ne
var ki "gerçeği tersyüz eden" şeytan, akledemeyen yandaşları-
na, yoldan çıkmayı da "cesaret"miş gibi göstermekte ve onları
kendisiyle birlikte ebedi bir azaba sürüklemektedir.
Şeytanın tüm bu çabalarından ve sürüklediği çirkin yaşam-
dan etkilenmeyen, onun vesveselerine, aldatmacalarına kan-
mayan insanlar ise ancak iman edenlerdir. Şeytanın Allah'ın sa-
69
Harun Yahya - Adnan Oktar
mimi kulları üzerinde hiçbir etkisinin olamayacağı, her ne ya-
parsa yapsın onları doğru yoldan ayıramayacağı Kuran'ın pek
çok ayetiyle müjdelenmiştir:
Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese ve-
ya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işi-
tendir, bilendir. (Allah'tan) Sakınanlara şeytandan
bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler
(Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki
görüp bilmişlerdir. (Araf Suresi, 200-201)
Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül
edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gü-
cü yoktur. Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edi-
nenlerle, onunla O'na (Allah'a) ortak koşanlar üze-
rindedir. (Nahl Suresi, 99-100)
Şeytan İnsanları Korkaklığa Yöneltir
İnkara karşı güçlü bir fikri mücadele ortaya koymak, insan-
lara iyiliği, güzelliği emretmek, onları kötülüklerden sakındır-
mak, ahiret azabıyla uyarıp korkutmak Allah'ın inananlara em-
ridir. Bu konuda çekinik kalmak, Allah'ın emir ve tavsiyelerini,
güzel ahlakı insanlara duyurma konusunda gereği gibi cesur ve
girişken davranmamak, "nasıl olsa yapan vardır" diye bu ibade-
ti başkalarına bırakmak, olaylara seyirci kalmak Allah'ın iste-
mediği ve müminleri men ettiği kötü bir davranıştır.
Mümin, bir zorlukla karşılaştıkça, insanların kınamalarına
maruz kaldıkça şevki ve kararlılığı daha da artan insandır. Çün-
kü bu onun, doğru yolda olduğuna dair bir işarettir. Daha ön-
ce de belirttiğimiz gibi Allah, geçmişte yaşamış insanların baş-
MÜMİNLERİN CESARETİ
70
larına gelen zorlukların benzerlerinin samimi kullarının da ba-
şına geleceğini, onları bu şekilde deneyeceğini vadetmiştir. Ay-
rıca şu gerçeği de unutmamak gerekir ki, kötü ahlaklı insanlar,
kendilerinden gördükleri kişileri asla kınamaz, onlar üzerinde
baskı kurmaya çalışmazlar. Çünkü bu tip kişileri, kötü ahlak
gösterme konusunda doğal müttefikleri olarak bilirler. İnkarcı-
lar yalnızca hak yolda olan, Kuran ahlakını yaşayan, insanları
Allah'ın yoluna, rızasını kazanmaya davet eden kişileri sindir-
meye çalışırlar. İnkarcılar bir kişiye karşı böyle bir çaba içeri-
sine giriyorlarsa, bu, aslında onun hak yolda olduğunun da gös-
tergesidir.
İnsanların çoğu ön plana çıkmaktan ve kötülerin dikkatini
çekmekten çekinir. Doğru bildiği yolda mücadele etmeye ce-
saret edemez. Bu konuda vicdanlı davrananlar, Allah'tan kor-
kan, yaşamını Allah'ın rızasını kazanmaya adamış ve bunun için
sorumluluk almaktan kaçınmayan müminlerdir. Karşılığında in-
karcılar tarafından iftiralara uğrayabileceklerini ve baskılara
maruz kalabileceklerini bilmelerine rağmen Allah'ın varlığını,
birliğini ve O'nun emrettiği ahlakı insanlara duyurur, şevk ve
kararlılıkla fikri mücadelelerine devam ederler.
Tarih boyunca inkarcıların karşısında yer alan bütün mü-
minlerin en dikkat çeken özelliklerinden biri, güzel ahlakın in-
sanlar içinde yaygınlaşması konusunda üzerlerine büyük so-
rumluluk almaları ve cesaretle bu sorumluluğu yerine getirme-
leri olmuştur. Müminlerin tehdit altında olmalarına rağmen ka-
rarlılıkla güzel ahlakı tebliğe devam etmeleri inkar edenleri çok
şaşırtmaktadır. İşte gerek peygamberleri gerekse onları izle-
yen müminleri bu derece kararlı ve cesur olmaya iten şey, on-
71
Harun Yahya - Adnan Oktar
ların Allah'a ve ahirete olan imanlarıdır. Allah'ın kendilerini her
an gördüğünden, ahiretin varlığının gerçek olduğundan ve ahi-
rette dünyada yaptıklarından mutlaka hesaba çekileceklerin-
den emindirler.
Müminlerin cesur tavırlarını anlamak için önce bu tavırları-
nın kaynağı olan Kuran'ı ve Kuran ahlakını anlamak şarttır. Ki-
şinin Allah korkusuna sahip olması, Allah'ın ayetlerini kavraya-
bilmesi, Allah'ın insanları teşvik ettiği konuların önemini anla-
yabiliyor olması gerekir. Zalimlerin, kötülerin kurdukları ittifa-
ka seyirci kalmakla kişinin tebliğ görevini yerine getiremeyece-
ği açıktır. Ancak yeryüzünde birçok insanın Allah'ın emrettiği
yolda olmadığı düşünülürse, böyle bir çabanın cesaret gerek-
tirdiği de kesindir. Çünkü kötülerin işlerini bozacak en ufak bir
girişim onları rahatsız edecek, onları tedirgin edip harekete
geçmelerine neden olacaktır. Böyle bir durumda baskı kurma,
tuzak kurma, iftira atıp sindirmeye çalışma, dahası fiziksel zul-
me kalkışma olabilir. İşte Allah yolunda gerçek bir cesaret gös-
terenlerin diğerlerinden farkı bu noktada belirir.
Çoğu insan arkadaşları ve yakınları tarafından kınanmamak,
dışlanmamak ve yalnız kalmamak için kötü ahlakın yaşanması-
na göz yumar. Uyarma ve sakındırma görevini yerine getirmez.
Pek çok insan, Kuran ahlakının yaşanmadığı toplumlarda hakim
olan zalim yapıya, vicdanen doğruyu bildiği halde seyirci kala-
bilir. Şahit olduğu zulmün yaşanmamasını ve yeryüzünden silin-
mesini kalben istiyordur, ancak buna karşı fikri olarak mücade-
le verecek bir cesareti kendinde hissedemiyordur. Cesaret ol-
mazsa şevk ve kararlılık da olmaz. Şevk ve kararlılığın olmadı-
ğı yerde de insan karşılaştığı kötülükleri engelleyebilmek için
72
MÜMİNLERİN CESARETİ
Harun Yahya - Adnan Oktar
düşünmez, yollar aramaz, çözümler bulmaz. Unutulmamalıdır
ki, zulümden sadece rahatsızlık duymak, kötülüklere bakıp ha-
yıflanmak, zulmün yeryüzünden silinmesine yetmez. Bunun için
samimi bir çaba, bir istek, bir şevk gerekir. Bunları yaşayabil-
mek içinse cesaret gerekmektedir.
Eğer cesaret gösterip kimse öne çıkmazsa, yeryüzünde bü-
yük bir düzensizlik ve bozgunculuk baş gösterecek, dünya ya-
şanamaz bir hale gelecektir. Bu cesareti göstermeyen, Allah'ın
dinini anlatmada gevşeklik gösteren, Kuran ahlakını insanlara
tebliğ etmeyenler ise ayetlerde bildirildiği gibi ziyan içindedir:
Asra andolsun; gerçekten insan, ziyandadır. Ancak
iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine
hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye
edenler başka. (Asr Suresi, 1-3)
Şeytan Müminleri Korkaklığa Sürükleyemez
Daha önce de belirttiğimiz gibi şeytanın iman edenler üze-
rinde hiçbir gücü ve etkisi yoktur. Bu gerçek, bir ayette şöyle
yer almaktadır:
Şüphesiz, kışkırtılıp-saptırılmışlardan sana uyanlar
dışında, senin Benim kullarım üzerinde zorlayıcı hiç-
bir gücün yoktur. (Hicr Suresi, 42)
Şeytanın gücü ancak kışkırtıp saptırdığı kendi yandaşlarına
yeter, ancak onları korkutup kendi etkisi altına alabilir:
İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz
onlardan korkmayın, eğer mü'minlerseniz, Benden
korkun. (Al-i İmran Suresi, 175)
73
Mümin şeytanın oyunlarına ve kurduğu tuzaklara akıl ve ce-
saret ile karşılık verir. Örneğin; şeytan mutlaka inananları da
güçten düşürmek isteyecek, aralarına düşmanlık sokmaya çalı-
şacak, onları şevksizlik, yılgınlık gibi olumsuzluklarla yıpratmak
isteyecektir. "… Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele
etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunur-
lar…" (Enam Suresi, 121) ayetiyle bildirildiği gibi, kendi taraf-
tarlarını müminlerin üzerine musallat edecektir. Fakat imanla-
rı çok güçlü olan ve şeytanın oyunlarını Kuran'ın çok detaylı
anlatımıyla tanıyan müminler bu tuzakların hiçbirine düşmez-
ler. Şeytanın zayıf hilelerini hemen anlarlar.
Müminler şeytana ve onun yandaşlarına karşı son derece
cesurdurlar. Şeytan onlara ne yaptırmak istiyorsa, tam tersini
yaparak karşılık verirler. Şeytan yılgınlığa, şevksizliğe düşürmek
istiyorsa, onlar daha da büyük bir şevkle, kararlılıkla dinlerine
bağlanırlar. Bu sebeple, inkarcılar tarafından gelen baskılar on-
ları daha da güçlendirir ve şevklendirir. Müminler bitmek bil-
meyen şevkleriyle şeytanı büyük bir hüsrana uğratırlar.
74
MÜMİNLERİN CESARETİ
CESARET NASIL KAZANILIR?
C esaret, kuşkusuz toplumda oldukça beğenilen, takdir gö-
ren bir tavırdır. İnsanlar cesur olmak, çevrelerinde ce-
sur bilinmek isterler. Çünkü cesur bilinen insanlar her zaman
saygı ve takdir görürler. Ama insanların çoğu cesur görünme-
ye çok özenmelerine rağmen gerçek bir cesaret sergileyemez-
ler. Elbette istedikleri halde cesur olamamalarının ardında ya-
tan nedenler vardır.
Nasıl ki bir insanın hayatı boyunca şefkatli, merhametli, sa-
dık, yumuşak başlı, boyun eğici olması için gerçek bir imana sa-
hip olması gerekiyorsa, her an ve her ortamda cesur olması
için de iman ediyor olması şarttır. Bu, elbette iman etmeyen
birinin hiçbir şekilde cesur olamayacağı anlamına gelmez.
Onun da cesaret gösterdiği olaylar, zamanlar olacaktır. Ama
Allah'a ortaklar koşan, O'ndan başka varlıklara güç atfeden,
herşeyin Allah'ın hakimiyetinde ve kontrolünde olduğunu fark
edemeyen bir insan, bir gün korktuğu, çekindiği, cesaret gös-
teremediği bir olayla mutlaka karşılaşır. Bu da onun, Allah'ın
tek güç sahibi olduğuna iman etmenin kazandırdığı mutlak bir
75
76
MÜMİNLERİN CESARETİ
cesarete sahip olmadığının delili olur.
Mutlak cesarete sahip olabilmenin şartı iman etmektir.
İman, herşeyin Allah'ın kontrolünde olduğunu, O dilemedikçe
hiçbir şeyin gerçekleşmeyeceğini bilmek, Allah'tan razı olmak
ve yalnızca O'ndan korkmaktır.
Bu inanca sahip olan kişi Allah'a tevekkül eder ve doğal
olarak güçlü ve cesur olur. Hangi olayla karşılaşırsa karşılaşsın
her zaman cesurdur. Olayların şiddeti onun cesaretini kaybet-
mesine yol açmaz. Herşeyin Allah'ın kontrolünde olduğunu,
Allah dilediği için gerçekleştiğini ve Allah'ın kendisi için herşe-
yi hayır olarak yarattığını bilir. Ölümle dahi karşılaşsa son de-
rece tevekküllüdür. Çünkü mümin olarak Allah'a kavuşacaktır.
Herşeyin Allah'ın kontrolünde olduğunu bilmek, Allah'ın
yarattığı kadere tam bir teslimiyetle tabi olmak kişiye güçlü bir
iman ve imanla birlikte güçlü bir şahsiyet sağlayacaktır. Bunun
için Allah'a yakın olmak, herşeyde bir hayır ve hikmet görmek,
başına gelen herşeyden razı olmak, hiçbir olayda üzüntüye ya
da ümitsizliğe kapılmamak, kainattaki herşeyin yaratıcısının
Allah olduğunu, O dilemedikçe bir yaprağın bile kıpırdamaya-
cağını, bütün kalplere ve ruhlara O'nun hakim olduğunu,
O'ndan başka güç ve irade sahibi olmadığını bilmek gerekir.
Dünyada meydana gelen herşeyin Allah'ın izni ve dilemesiy-
le gerçekleştiğini bilen ve teslim olan insan da doğal olarak "ce-
sur" olur. Çünkü korkacağı, tedirginlik duyacağı, endişe edece-
ği hiçbir şey yoktur; herşeyi Allah yaratmakta ve kontrol altın-
da tutmaktadır. Allah'a yakın, O'nu dost ve veli edinmiş bir ki-
şinin çekineceği, korkacağı hiçbir şey yoktur, çünkü Allah iman
edenlerin koruyucusudur. Allah, müminlerin korkacakları hiç-
bir şey olmadığını ayetlerinde şöyle haber vermektedir:
Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak ken-
disini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi Katın-
da ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mah-
zun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 112)
Ey Ademoğulları, içinizden size ayetlerimi haber ve-
ren elçiler geldiğinde, kim sakınırsa ve (davranışları-
nı) düzeltirse işte onlar için korku yoktur, onlar
mahzun olmayacaklardır. (Araf Suresi, 35)
İşte Allah'ın bu vaadini bilen müminler karşılaştıkları bütün
baskı ve zorluklara rağmen büyük bir kararlılıkla Allah'ın em-
rettiği ahlakı insanlara tavsiye ederler ve baskılar onların şevk-
lerini hiçbir şekilde azaltmaz. Bu, doğrudan doğruya onların
sahip oldukları iman ile ilgilidir. İman etmeyen bir insanın, ifti-
ra ve baskıya uğrayacağını, kimi zaman bütün toplum önünde
haksız yere eziyetlere uğratılacağını bile bile bir şeyde kararlı-
lık göstermesi son derece zordur. Bu nedenledir ki, gerçek
imana sahip olmayan kişiler karşılaştıkları en ufak zorlukta bü-
tün kararlılıklarını yitirir, inançlarından, prensiplerinden ve de-
ğer yargılarından vazgeçerler.
Müslüman olduğunu söyleyen insanlar arasında samimiyetin
ölçüsü de zorluklar karşısında gösterilen kararlılıktır. Samimi
bir imana sahip olmayan kimse, peygamberlerin ve salih mü-
minlerin daha önce başlarına gelen zorluklara benzer zorluk-
larla karşılaşabileceklerini bildiklerinden sorumluluk almak is-
temezler. Fakat zor zamanlarda Kuran ahlakını tebliğ etme,
insanlara iyiliği emredip kötülükten men etme sorumluluğunu
77
Harun Yahya - Adnan Oktar
alan insanların bu tavırları son derece örnek ve takdire şayan-
dır. Yeryüzündeki insanların büyük bir çoğunluğu kendi işleri-
ne, dünyevi meşgalelerine dalmışken inkar edenlerle Allah yo-
lunda fikri bir mücadeleye girişmek, bunun getirdiği birtakım
zorluklara razı olmak çok değerli davranışlardır.
Ayrıca bütün bunlar gerçek bir mümin için zorluk değil, as-
lında büyük bir güzelliktir. Çünkü daha önce de belirttiğimiz gi-
bi benzer imtihanlar peygamberlerin de başına gelmiştir. Pek
çok peygamber iftiraya maruz kalmış, eziyete uğramış, yaralan-
mak ve öldürülmek istenmiş, hatta şehit edilmiştir. Sadece
Allah'ın varlığını ve birliğini anlattıkları, savundukları için, kötü
ahlaklı insanların tepkisini çekmiş, ancak sonunda da mutlaka
Allah'ın güzel vaadleri yerine gelmiş, onlar istemese de Allah'ın
emrettiği güzel ahlak insanlar arasında yaygınlaşmıştır.
Kuran'da bildirilen gerçek cesareti kazanmanın ve yaşama-
nın en önemli yollarından biri de sürekli ölümü ve hesap günü-
nü düşünmektir. Allah'tan korkan bir Müslüman dünya hayatı-
nın bir gün sona ereceğini, öldükten sonra dünyada yaptıkları-
nın hepsinin hesabını vereceğini bilir. Cehenneme gidenlerden
olmamak için Kuran'a hakkıyla uyması, gevşeklik, korkaklık,
çekingenlik göstermemesi gerektiğinin farkındadır.
Bu nedenle, Allah'ın kendisine emrettiklerini ve tavsiye et-
tiklerini yerine getirmeyi bir an bile ertelemek istemez. Çün-
kü ölümün kendisini ne zaman yakalayacağı belli değildir.
Allah'ın emrettiği ahlakta en üst dereceye ulaşmak için gayret
eder. İnananların son derece cesur olmalarının, Allah'ın emir-
lerini yerine getirmede hiçbir taviz vermemelerinin ve son de-
78
MÜMİNLERİN CESARETİ
rece kararlı olmalarının en önemli nedenlerinden biri de bu-
dur. Çekingen davrandıkları, gereği gibi kararlılık göstermedik-
leri takdirde bunun hesabını ahirette veremeyeceklerini bilir-
ler. Allah'ın emir ve yasaklarını görmezlikten gelmenin karşılı-
ğını öldükten sonra göreceklerinin farkındadırlar. Allah mü-
minleri ayetlerinde şöyle tanıtmıştır:
Onlar Allah'ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri
kesin sözü (misakı) bozmazlar. Ve onlar Allah'ın
ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerin-
den içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. Ve
onlar Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek
sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine
rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak eder-
ler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun
(dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar
içindir. (Rad Suresi, 20-22)
Allah, Kuran'da iman edenlere, her konuda olduğu gibi ce-
saret, korku ve endişenin nasıl yenileceği konusunda da yol
göstermiştir. Cesaretin bir numaralı düşmanı olan korku ve
buna bağlı olarak ortaya çıkan endişe ve sıkıntı gibi duygular,
Kuran'ın tavsiyelerine uyulduğu takdirde, kolayca yenilebilecek
hislerdir. Samimi bir imana sahip olan her insan, Kuran'a tam
olarak uyduğu zaman dünyada karşılaşacağı olaylar karşısında-
ki tepkileri de değişecektir.
79
Harun Yahya - Adnan Oktar
PEYGAMBERLERDEKİ VE
SAMİMİ MÜMİNLERDEKİ
CESARET ÖRNEKLERİ
M üminler imanları dolayısıyla, başkalarının cesur olama-
yacağı çekingenlik göstereceği noktalarda hiç tereddüt
etmeden, büyük bir şevk ve cesaretle davranırlar. Örneğin, in-
karcıların tuzak kurdukları, kimi zaman fiziksel bir baskı uygu-
ladıkları anlarda dahi, son derece kararlı, cesur, mert, müte-
vekkil ve güçlü tavırlarıyla dikkat çeken müminler, hak olanı
yaptıklarından emin oldukları için inkarcıların kendilerinden is-
tedikleri tavrı asla göstermezler, Kuran ahlakını yaşamaktan ve
imanlarından taviz vermezler.
Nitekim inkarcılar müminlerin pişman olmalarını ve bir da-
ha güzel ahlakı tebliğ edecek hiçbir çabada bulunmamalarını is-
terler. İleriki sayfalarda örnekleriyle anlatacağımız gibi, Kuran
ayetlerinde inkarcıların bu tutumlarını tarihin her döneminde
gösterdikleri haber verilmektedir.
Müminler de inkar edenlerin kendilerine sürekli olarak tu-
zaklar planladıklarından haberdardırlar; nitekim bunu onlara
80
Allah, Katından gönderdiği Kuran ile bildirmiştir. Bu tuzaklar
müminlere maddi manevi zarar vermek amaçlıdır. Fakat her-
şeye rağmen müminler -Allah'ın kendilerine emrettiği üzere-
onlara karşı zorlu ve onurlu tavırlarını sürdürür, cesaretle on-
lara karşı bir fikir mücadelesi verirler. Bu, Allah'ın kendilerine
bir emridir:
Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner
(irtidat eder)se, Allah (yerine) Kendisi'nin onları sev-
diği, onların da Kendisi'ni sevdiği mü'minlere karşı
alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,'
Allah yolunda cehd eden (çaba harcayan) ve kınayıcı-
nın kınamasından korkmayan bir topluluk getirir.
Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah
(rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Maide Suresi,
54)
Peygamberimiz (sav)'in zamanında müminler inkarcılarla
doğrudan savaşlarda bulunmuşlardır. Savaş zamanları inkarcıla-
rın müthiş moral kaybettikleri, toplumların çoğunlukla manevi
çöküntüye uğradıkları zamanlardır. Fakat müminler bu mode-
lin dışında bir tavır göstermişler, Peygamberimiz (sav) ve saha-
beler kendilerinden sonra gelen bütün Müslümanlara örnek
teşkil eden güçlü bir cesaret sergilemişlerdir. Bazı Müslüman-
lar savaşta mallarını, bazıları bir uzuvlarını, belki kolunu, baca-
ğını kaybetmiş, bazısı yakınlarını yitirmiş, ama cesaretlerinden
asla taviz vermemişlerdir. Allah Kuran'da geçmişte yaşamış
Müslümanların son derece yiğit olduklarına, kendilerine bir
musibet dahi isabet etse, "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüp-
hesiz O'na dönücüleriz" (Bakara Suresi, 156) dediklerine
81
Harun Yahya - Adnan Oktar
dikkat çekmektedir. Bu cesaretleri onların Allah'a, Peygambe-
rimiz (sav)'e ve Kuran'a ne kadar güçlü bir bağlılıkla bağlı ol-
duklarını göstermektedir. Münafıklar havanın sıcak olmasını
bahane ederek savaştan kaçarken, müminler mallarını ve can-
larını ortaya koyarak mücadele etmişlerdir.
Peygamberimiz (sav)'e içinde savaş emri geçen ayetler indi-
ğinde münafıklar hızla kendilerini belli etmeye başlamışlardır.
O ana kadar kendilerini Müslüman olarak tanıtan birçok kişi,
savaş emrini duyar duymaz kalplerindeki hastalığı ortaya çıkar-
mıştır. Allah onların bu durumlarını şu ayetle haber vermiştir:
İman edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre in-
dirilmeli değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zik-
ri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalple-
rinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çök-
müş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün…
(Muhammed Suresi, 20)
Bu ayette de görüldüğü gibi korkak olmaları münafıkların
en belirgin özelliklerinden biridir. Bir başka ayette Allah şöyle
buyurmaktadır:
Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini
kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları din-
lersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış
ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından do-
layı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. On-
lar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakı-
nın. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar.
(Münafikun Suresi, 4)
82
MÜMİNLERİN CESARETİ
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)

More Related Content

What's hot

Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Gözardı edilen kuran hükümleri. turkish (türkçe)
Gözardı edilen kuran hükümleri. turkish (türkçe)Gözardı edilen kuran hükümleri. turkish (türkçe)
Gözardı edilen kuran hükümleri. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kuran'da ihlas. turkish (türkçe)
Kuran'da ihlas. turkish (türkçe)Kuran'da ihlas. turkish (türkçe)
Kuran'da ihlas. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kıyamet alametleri. turkish (türkçe)
Kıyamet alametleri. turkish (türkçe)Kıyamet alametleri. turkish (türkçe)
Kıyamet alametleri. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Darwinistlerin beklediği cevaplar. turkish (türkçe)
Darwinistlerin beklediği cevaplar. turkish (türkçe)Darwinistlerin beklediği cevaplar. turkish (türkçe)
Darwinistlerin beklediği cevaplar. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Sinsi bir tehlike gaflet. turkish (türkçe)
Sinsi bir tehlike gaflet. turkish (türkçe)Sinsi bir tehlike gaflet. turkish (türkçe)
Sinsi bir tehlike gaflet. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kuran'da vicdanın önemi. turkish (türkçe)
Kuran'da vicdanın önemi. turkish (türkçe)Kuran'da vicdanın önemi. turkish (türkçe)
Kuran'da vicdanın önemi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Hayat boyu çalışan mucize makine, enzim. turkish (türkçe)
Hayat boyu çalışan mucize makine, enzim. turkish (türkçe)Hayat boyu çalışan mucize makine, enzim. turkish (türkçe)
Hayat boyu çalışan mucize makine, enzim. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Müminlerin merhameti. turkish (türkçe)
Müminlerin merhameti. turkish (türkçe)Müminlerin merhameti. turkish (türkçe)
Müminlerin merhameti. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Hz. mehdi (a.s) hz. ibrahim (a.s) 'ın neslindendir. turkish (türkçe)
Hz. mehdi (a.s) hz. ibrahim (a.s) 'ın neslindendir. turkish (türkçe)Hz. mehdi (a.s) hz. ibrahim (a.s) 'ın neslindendir. turkish (türkçe)
Hz. mehdi (a.s) hz. ibrahim (a.s) 'ın neslindendir. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kuran mucizeleri cilt 3. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 3. turkish (türkçe)Kuran mucizeleri cilt 3. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 3. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Yaratılış atlası cilt 1. turkish (türkçe)
Yaratılış atlası cilt 1. turkish (türkçe)Yaratılış atlası cilt 1. turkish (türkçe)
Yaratılış atlası cilt 1. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Türk islam birliğine çağrı. turkish (türkçe)
Türk islam birliğine çağrı. turkish (türkçe)Türk islam birliğine çağrı. turkish (türkçe)
Türk islam birliğine çağrı. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)
Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)
Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Darwinizm nasıl bir açmaz. turkish (türkçe)
Darwinizm nasıl bir açmaz. turkish (türkçe)Darwinizm nasıl bir açmaz. turkish (türkçe)
Darwinizm nasıl bir açmaz. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 

What's hot (20)

Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
 
Gözardı edilen kuran hükümleri. turkish (türkçe)
Gözardı edilen kuran hükümleri. turkish (türkçe)Gözardı edilen kuran hükümleri. turkish (türkçe)
Gözardı edilen kuran hükümleri. turkish (türkçe)
 
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
 
Kuran'da ihlas. turkish (türkçe)
Kuran'da ihlas. turkish (türkçe)Kuran'da ihlas. turkish (türkçe)
Kuran'da ihlas. turkish (türkçe)
 
Kıyamet alametleri. turkish (türkçe)
Kıyamet alametleri. turkish (türkçe)Kıyamet alametleri. turkish (türkçe)
Kıyamet alametleri. turkish (türkçe)
 
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
 
Darwinistlerin beklediği cevaplar. turkish (türkçe)
Darwinistlerin beklediği cevaplar. turkish (türkçe)Darwinistlerin beklediği cevaplar. turkish (türkçe)
Darwinistlerin beklediği cevaplar. turkish (türkçe)
 
Sinsi bir tehlike gaflet. turkish (türkçe)
Sinsi bir tehlike gaflet. turkish (türkçe)Sinsi bir tehlike gaflet. turkish (türkçe)
Sinsi bir tehlike gaflet. turkish (türkçe)
 
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
 
Kuran'da vicdanın önemi. turkish (türkçe)
Kuran'da vicdanın önemi. turkish (türkçe)Kuran'da vicdanın önemi. turkish (türkçe)
Kuran'da vicdanın önemi. turkish (türkçe)
 
Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)
 
Hayat boyu çalışan mucize makine, enzim. turkish (türkçe)
Hayat boyu çalışan mucize makine, enzim. turkish (türkçe)Hayat boyu çalışan mucize makine, enzim. turkish (türkçe)
Hayat boyu çalışan mucize makine, enzim. turkish (türkçe)
 
Müminlerin merhameti. turkish (türkçe)
Müminlerin merhameti. turkish (türkçe)Müminlerin merhameti. turkish (türkçe)
Müminlerin merhameti. turkish (türkçe)
 
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)
 
Hz. mehdi (a.s) hz. ibrahim (a.s) 'ın neslindendir. turkish (türkçe)
Hz. mehdi (a.s) hz. ibrahim (a.s) 'ın neslindendir. turkish (türkçe)Hz. mehdi (a.s) hz. ibrahim (a.s) 'ın neslindendir. turkish (türkçe)
Hz. mehdi (a.s) hz. ibrahim (a.s) 'ın neslindendir. turkish (türkçe)
 
Kuran mucizeleri cilt 3. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 3. turkish (türkçe)Kuran mucizeleri cilt 3. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 3. turkish (türkçe)
 
Yaratılış atlası cilt 1. turkish (türkçe)
Yaratılış atlası cilt 1. turkish (türkçe)Yaratılış atlası cilt 1. turkish (türkçe)
Yaratılış atlası cilt 1. turkish (türkçe)
 
Türk islam birliğine çağrı. turkish (türkçe)
Türk islam birliğine çağrı. turkish (türkçe)Türk islam birliğine çağrı. turkish (türkçe)
Türk islam birliğine çağrı. turkish (türkçe)
 
Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)
Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)
Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)
 
Darwinizm nasıl bir açmaz. turkish (türkçe)
Darwinizm nasıl bir açmaz. turkish (türkçe)Darwinizm nasıl bir açmaz. turkish (türkçe)
Darwinizm nasıl bir açmaz. turkish (türkçe)
 

Viewers also liked

Materyalizmin sonu. turkish (türkçe)
Materyalizmin sonu. turkish (türkçe)Materyalizmin sonu. turkish (türkçe)
Materyalizmin sonu. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Müslümanca konuşmak. turkish (türkçe)
Müslümanca konuşmak. turkish (türkçe)Müslümanca konuşmak. turkish (türkçe)
Müslümanca konuşmak. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Mehdi ve altınçağ. turkish (türkçe)
Mehdi ve altınçağ. turkish (türkçe)Mehdi ve altınçağ. turkish (türkçe)
Mehdi ve altınçağ. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kuran'ın işığı satanizmi yok etti. turkish (türkçe)
Kuran'ın işığı satanizmi yok etti. turkish (türkçe)Kuran'ın işığı satanizmi yok etti. turkish (türkçe)
Kuran'ın işığı satanizmi yok etti. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Ahir zaman sorularına bediüzzaman cevap veriyor 2 kitapçık. turkish (türkçe)
Ahir zaman sorularına bediüzzaman cevap veriyor 2 kitapçık. turkish (türkçe)Ahir zaman sorularına bediüzzaman cevap veriyor 2 kitapçık. turkish (türkçe)
Ahir zaman sorularına bediüzzaman cevap veriyor 2 kitapçık. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Insanın apaçık düşmanı, şeytan. turkish (türkçe)
Insanın apaçık düşmanı, şeytan. turkish (türkçe)Insanın apaçık düşmanı, şeytan. turkish (türkçe)
Insanın apaçık düşmanı, şeytan. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
örümcekteki mucize. turkish (türkçe)
örümcekteki mucize. turkish (türkçe)örümcekteki mucize. turkish (türkçe)
örümcekteki mucize. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)
Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)
Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)
Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)
Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Evrimcilere net cevap 2. turkish (türkçe)
Evrimcilere net cevap 2. turkish (türkçe)Evrimcilere net cevap 2. turkish (türkçe)
Evrimcilere net cevap 2. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Evrim aldatmacası. turkish (türkçe)
Evrim aldatmacası. turkish (türkçe)Evrim aldatmacası. turkish (türkçe)
Evrim aldatmacası. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 

Viewers also liked (11)

Materyalizmin sonu. turkish (türkçe)
Materyalizmin sonu. turkish (türkçe)Materyalizmin sonu. turkish (türkçe)
Materyalizmin sonu. turkish (türkçe)
 
Müslümanca konuşmak. turkish (türkçe)
Müslümanca konuşmak. turkish (türkçe)Müslümanca konuşmak. turkish (türkçe)
Müslümanca konuşmak. turkish (türkçe)
 
Mehdi ve altınçağ. turkish (türkçe)
Mehdi ve altınçağ. turkish (türkçe)Mehdi ve altınçağ. turkish (türkçe)
Mehdi ve altınçağ. turkish (türkçe)
 
Kuran'ın işığı satanizmi yok etti. turkish (türkçe)
Kuran'ın işığı satanizmi yok etti. turkish (türkçe)Kuran'ın işığı satanizmi yok etti. turkish (türkçe)
Kuran'ın işığı satanizmi yok etti. turkish (türkçe)
 
Ahir zaman sorularına bediüzzaman cevap veriyor 2 kitapçık. turkish (türkçe)
Ahir zaman sorularına bediüzzaman cevap veriyor 2 kitapçık. turkish (türkçe)Ahir zaman sorularına bediüzzaman cevap veriyor 2 kitapçık. turkish (türkçe)
Ahir zaman sorularına bediüzzaman cevap veriyor 2 kitapçık. turkish (türkçe)
 
Insanın apaçık düşmanı, şeytan. turkish (türkçe)
Insanın apaçık düşmanı, şeytan. turkish (türkçe)Insanın apaçık düşmanı, şeytan. turkish (türkçe)
Insanın apaçık düşmanı, şeytan. turkish (türkçe)
 
örümcekteki mucize. turkish (türkçe)
örümcekteki mucize. turkish (türkçe)örümcekteki mucize. turkish (türkçe)
örümcekteki mucize. turkish (türkçe)
 
Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)
Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)
Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)
 
Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)
Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)
Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)
 
Evrimcilere net cevap 2. turkish (türkçe)
Evrimcilere net cevap 2. turkish (türkçe)Evrimcilere net cevap 2. turkish (türkçe)
Evrimcilere net cevap 2. turkish (türkçe)
 
Evrim aldatmacası. turkish (türkçe)
Evrim aldatmacası. turkish (türkçe)Evrim aldatmacası. turkish (türkçe)
Evrim aldatmacası. turkish (türkçe)
 

Similar to Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)

Kuran mucizeleri cilt 2. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 2. turkish (türkçe)Kuran mucizeleri cilt 2. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 2. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Hücre zarındaki mucize. turkish (türkçe)
Hücre zarındaki mucize. turkish (türkçe)Hücre zarındaki mucize. turkish (türkçe)
Hücre zarındaki mucize. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Konuşan kuşlar mucizesi. turkish (türkçe)
Konuşan kuşlar mucizesi. turkish (türkçe)Konuşan kuşlar mucizesi. turkish (türkçe)
Konuşan kuşlar mucizesi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Hristiyanlar hz. isa'yı dinlesinler. turkish (türkçe)
Hristiyanlar hz. isa'yı dinlesinler. turkish (türkçe)Hristiyanlar hz. isa'yı dinlesinler. turkish (türkçe)
Hristiyanlar hz. isa'yı dinlesinler. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Sahte dünyanın acıları. turkish (türkçe)
Sahte dünyanın acıları. turkish (türkçe)Sahte dünyanın acıları. turkish (türkçe)
Sahte dünyanın acıları. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Tevrat'tan hikmetler ve güzel ögütler. turkish (türkçe)
Tevrat'tan hikmetler ve güzel ögütler. turkish (türkçe)Tevrat'tan hikmetler ve güzel ögütler. turkish (türkçe)
Tevrat'tan hikmetler ve güzel ögütler. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)
Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)
Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Allah sevgisi. turkish (türkçe)
Allah sevgisi. turkish (türkçe)Allah sevgisi. turkish (türkçe)
Allah sevgisi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)
Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)
Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kuran'da temel kavramlar. turkish (türkçe)
Kuran'da temel kavramlar. turkish (türkçe)Kuran'da temel kavramlar. turkish (türkçe)
Kuran'da temel kavramlar. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Münafıklıkla mücadelenin önemi. turkish (türkçe)
Münafıklıkla mücadelenin önemi. turkish (türkçe)Münafıklıkla mücadelenin önemi. turkish (türkçe)
Münafıklıkla mücadelenin önemi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Tohum mucizesi. turkish (türkçe)
Tohum mucizesi. turkish (türkçe)Tohum mucizesi. turkish (türkçe)
Tohum mucizesi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kuran ahlakı. turkish (türkçe)
Kuran ahlakı. turkish (türkçe)Kuran ahlakı. turkish (türkçe)
Kuran ahlakı. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)
Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)
Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 

Similar to Müminlerin cesareti. turkish (türkçe) (17)

Kuran mucizeleri cilt 2. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 2. turkish (türkçe)Kuran mucizeleri cilt 2. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 2. turkish (türkçe)
 
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)
 
Hücre zarındaki mucize. turkish (türkçe)
Hücre zarındaki mucize. turkish (türkçe)Hücre zarındaki mucize. turkish (türkçe)
Hücre zarındaki mucize. turkish (türkçe)
 
Konuşan kuşlar mucizesi. turkish (türkçe)
Konuşan kuşlar mucizesi. turkish (türkçe)Konuşan kuşlar mucizesi. turkish (türkçe)
Konuşan kuşlar mucizesi. turkish (türkçe)
 
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)
 
Hristiyanlar hz. isa'yı dinlesinler. turkish (türkçe)
Hristiyanlar hz. isa'yı dinlesinler. turkish (türkçe)Hristiyanlar hz. isa'yı dinlesinler. turkish (türkçe)
Hristiyanlar hz. isa'yı dinlesinler. turkish (türkçe)
 
Sahte dünyanın acıları. turkish (türkçe)
Sahte dünyanın acıları. turkish (türkçe)Sahte dünyanın acıları. turkish (türkçe)
Sahte dünyanın acıları. turkish (türkçe)
 
Tevrat'tan hikmetler ve güzel ögütler. turkish (türkçe)
Tevrat'tan hikmetler ve güzel ögütler. turkish (türkçe)Tevrat'tan hikmetler ve güzel ögütler. turkish (türkçe)
Tevrat'tan hikmetler ve güzel ögütler. turkish (türkçe)
 
Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)
Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)
Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)
 
Allah sevgisi. turkish (türkçe)
Allah sevgisi. turkish (türkçe)Allah sevgisi. turkish (türkçe)
Allah sevgisi. turkish (türkçe)
 
Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)
Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)
Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)
 
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
 
Kuran'da temel kavramlar. turkish (türkçe)
Kuran'da temel kavramlar. turkish (türkçe)Kuran'da temel kavramlar. turkish (türkçe)
Kuran'da temel kavramlar. turkish (türkçe)
 
Münafıklıkla mücadelenin önemi. turkish (türkçe)
Münafıklıkla mücadelenin önemi. turkish (türkçe)Münafıklıkla mücadelenin önemi. turkish (türkçe)
Münafıklıkla mücadelenin önemi. turkish (türkçe)
 
Tohum mucizesi. turkish (türkçe)
Tohum mucizesi. turkish (türkçe)Tohum mucizesi. turkish (türkçe)
Tohum mucizesi. turkish (türkçe)
 
Kuran ahlakı. turkish (türkçe)
Kuran ahlakı. turkish (türkçe)Kuran ahlakı. turkish (türkçe)
Kuran ahlakı. turkish (türkçe)
 
Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)
Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)
Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)
 

Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)

  • 1.
  • 2.
  • 3.
  • 4. OKUYUCUYA •Bu kitapta ve diğer çalışmalarımızda evrim teorisinin çöküşüne özel bir yer ayrıl- masının nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtarı felsefenin temelini oluşturması- dır. Yaratılışı ve dolayısıyla Allah'ın varlığını inkar eden Darwinizm, 150 yıldır pek çok insanın imanını kaybetmesine ya da kuşkuya düşmesine neden olmuştur. Dola- yısıyla bu teorinin bir aldatmaca olduğunu gözler önüne sermek çok önemli bir ima- ni görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlarımıza ulaştırılabilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucularımız belki tek bir kitabımızı okuma imkanı bulabilir. Bu nedenle her kitabımızda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayrılması uygun görülmüştür. •Belirtilmesi gereken bir diğer husus, bu kitapların içeriği ile ilgilidir. Yazarın tüm kitaplarında imani konular Kuran ayetleri doğrultusunda anlatılmakta, insanlar Al- lah'ın ayetlerini öğrenmeye ve yaşamaya davet edilmektedirler. Allah'ın ayetleri ile ilgili tüm konular, okuyanın aklında hiçbir şüphe veya soru işareti bırakmayacak şe- kilde açıklanmaktadır. •Bu anlatım sırasında kullanılan samimi, sade ve akıcı üslup ise kitapların yediden yetmişe herkes tarafından rahatça anlaşılmasını sağlamaktadır. Bu etkili ve yalın an- latım sayesinde, kitaplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine tam olarak uymak- tadır. Dini reddetme konusunda kesin bir tavır sergileyen insanlar dahi, bu kitaplar- da anlatılan gerçeklerden etkilenmekte ve anlatılanların doğruluğunu inkar edeme- mektedirler. •Bu kitap ve yazarın diğer eserleri, okuyucular tarafından bizzat okunabileceği gi- bi, karşılıklı bir sohbet ortamı şeklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek isteyen bir grup okuyucunun kitapları birarada okumaları, konuyla ilgili kendi te- fekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktarmaları açısından yararlı olacaktır. •Bunun yanında, sadece Allah rızası için yazılmış olan bu kitapların tanınmasına ve okunmasına katkıda bulunmak da büyük bir hizmet olacaktır. Çünkü yazarın tüm kitaplarında ispat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini an- latmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitapların diğer insanlar tarafından da okunmasının teşvik edilmesidir. •Kitapların arkasına yazarın diğer eserlerinin tanıtımlarının eklenmesinin ise önem- li sebepleri vardır. Bu sayede kitabı eline alan kişi, yukarıda söz ettiğimiz özellikle- ri taşıyan ve okumaktan hoşlandığını umduğumuz bu kitapla aynı vasıflara sahip daha birçok eser olduğunu görecektir. İmani ve siyasi konularda yararlanabileceği zengin bir kaynak birikiminin bulunduğuna şahit olacaktır. •Bu eserlerde, diğer bazı eserlerde görülen, yazarın şahsi kanaatlerine, şüpheli kay- naklara dayalı izahlara, mukaddesata karşı gereken adaba ve saygıya dikkat etme- yen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz, şüpheci ve ye'se sürükleyen anlatımlara rast- layamazsınız.
  • 5.
  • 6. 4
  • 7. 5
  • 8. Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956 yılında Ankara'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Anka- ra'da tamamladı. Daha sonra İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ve İstanbul Üniversitesi Felsefe Bö- lümü'nde öğrenim gördü. 1980'li yıllardan bu yana, imani, bilim- sel ve siyasi konularda pek çok eser hazırladı. Bunların yanı sı- ra, yazarın evrimcilerin sahtekarlıklarını, iddialarının geçersizli- ğini ve Darwinizm'in kanlı ideolojilerle olan karanlık bağlantı- larını ortaya koyan çok önemli eserleri bulunmaktadır. Harun Yahya'nın eserleri yaklaşık 40.000 resmin yer aldığı toplam 55.000 sayfalık bir külliyattır ve bu külliyat 73 farklı dile çevrilmiştir. Yazarın müstear ismi, inkarcı düşünceye karşı mücadele eden iki peygamberin hatıralarına hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun ve Yahya isimlerinden oluşturulmuştur. Yazar tarafından kitapların kapağında Resulullah (sav)'in mührünün kullanılmış ol- masının sembolik anlamı ise, kitapların içeriği ile ilgilidir. Bu mü- hür, Kuran-ı Kerim'in Allah'ın son kitabı ve son sözü, Peygamberi- miz (sav)'in de hatem-ül enbiya olmasını remzetmektedir. Yazar da, yayınladığı tüm çalışmalarında, Kuran'ı ve Resulullah (sav)'in sün- netini kendine rehber edinmiştir. Bu suretle, inkarcı düşünce sis- temlerinin tüm temel iddialarını tek tek çürütmeyi ve dine karşı yöneltilen itirazları tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedeflemektedir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibi olan Resulullah (sav)'in mührü, bu son sözü söyleme niyetinin bir duası olarak kullanılmıştır. Yazarın tüm çalışmalarındaki ortak hedef, Kuran'ın tebliğini dünyaya ulaştırmak, böylelikle insanları Yüce Allah'ın varlığı, birliği ve ahiret gibi temel ima- ni konular üzerinde düşünmeye sevk etmek ve in- karcı sistemlerin çürük temellerini ve sapkın uygu- lamalarını gözler önüne sermektir. Nitekim Harun Yahya'nın eserleri Hindis- tan'dan Amerika'ya, İngiltere'den Endonez- ya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, İspan- ya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan İtal- YAZAR ve ESERLERİ HAKKINDA
  • 9. ya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadar dünyanın daha pek çok ülkesinde beğeniyle okunmaktadır. İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, Urduca, Arap- ça, Arnavutça, Rusça, Boşnakça, Uygurca, Endonezyaca, Malayca, Bengoli, Sırpça, Bulgarca, Çince, Kishwahili (Tanzanya'da kullanılıyor), Hausa (Afrika'da yaygın olarak kullanılıyor), Dhi- vehi (Maldivlerde kullanılıyor), Danimarkaca ve İsveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler, yurt- dışında geniş bir okuyucu kitlesi tarafından takip edilmektedir. Dünyanın dört bir yanında olağanüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insanın iman et- mesine, pek çoğunun da imanında derinleşmesine vesile olmaktadır. Kitapları okuyan, incele- yen her kişi, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlaşılır ve samimi üslubun, akılcı ve ilmi yak- laşımın farkına varmaktadır. Bu eserler süratli etki etme, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri taşımaktadır. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düşünen insanların, artık materyalist felsefeyi, ateizmi ve diğer sapkın görüş ve felsefelerin hiçbirini sa- mimi olarak savunabilmeleri mümkün değildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal bir inatla savunacaklardır, çünkü fikri dayanakları çürütülmüştür. Çağımızdaki tüm inkarcı akımlar, Harun Yahya Külliyatı karşısında fikren mağlup olmuşlardır. Kuşkusuz bu özellikler, Kuran'ın hikmet ve anlatım çarpıcılığından kaynaklanmaktadır. Ya- zarın kendisi bu eserlerden dolayı bir övünme içinde değildir, yalnızca Allah'ın hidayetine ve- sile olmaya niyet etmiştir. Ayrıca bu eserlerin basımında ve yayınlanmasında herhangi bir mad- di kazançhedeflenmemektedir. Bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda, insanların görmediklerini görmelerini sağla- yan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmasını teşvik etmenin de, çok önemli bir hizmet olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu değerli eserleri tanıtmak yerine, insanların zihinlerini bulandıran, fikri karmaşa meydana getiren, kuşku ve tereddütleri dağıtmada, imanı kurtarmada güçlü ve keskin bir etkisi olmadı- ğı genel tecrübe ile sabit olan kitapları yaymak ise, emek ve zaman kaybına neden olacaktır. İmanı kurtarma amacından ziyade, yazarının edebi gücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyeceği açıktır. Bu konuda kuşkusu olanlar varsa, Harun Yahya'nın eserleri- nin tek amacının dinsizliği çürütmek ve Kuran ahlakını yaymak olduğunu, bu hizmetteki etki, başarı ve samimiyetin açıkça görüldüğünü okuyucuların genel kanaatinden anlayabilirler. Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaşaların, Müslümanların çektikleri eziyet- lerin temel sebebi dinsizliğin fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulmanın yolu ise, dinsizliğin fikren mağlup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konması ve Kuran ahlakının, insanların kav- rayıp yaşayabilecekleri şekilde anlatılmasıdır. Dünyanın günden güne daha fazla içine çekilmek istendiği zulüm, fesat ve kargaşa ortamı dikkate alındığında bu hizmetin elden geldiğince hızlı ve etkili bir biçimde yapılması gerektiği açıktır. Aksi halde çok geç kalınabilir. Bu önemli hiz- mette öncü rolü üstlenmiş olan Harun Yahya Külliyatı, Allah'ın izniy- le, 21. yüzyılda dünya insanlarını Kuran'da tarif edilen huzur ve barışa, doğruluk ve adalete, güzellik ve mutluluğa taşımaya bir vesile olacaktır.
  • 10. Bu kitapta kullanılan ayetler, Ali Bulaç'ın hazırladığı "Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı" isimli mealden alınmıştır. Birinci baskı: Kasım 2000 /İkinci baskı: Nisan 2002 Üçüncü baskı: Eylül 2005 / Dördüncü baskı: Ekim 2005 Beşinci baskı: Mart 2006 / Altıncı baskı: Temmuz 2006 Yedinci baskı: Eylül 2009 / Sekizinci baskı: Ocak 2013 ARAŞTIRMA YAYINCILIK Kayışdağı Mah. Değirmen Sokak No: 3 Ataşehir / İstanbul Tel: (0216) 6600059 Baskı: Tor Ofset Akçaburgaz Mahallesi 116 Sokak No:2 Esenyurt / İstanbul Tel: (0212) 886 34 74 w w w . har unya hy a . or g - w w w . ha r unya hy a . net w w w . har unya hy a . tv - w w w . a 9 . c om. tr
  • 11. İÇİNDEKİLER YARATILIŞ GERÇEĞİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10 GİRİŞ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 33 KURAN'A GÖRE CESARET NEDİR?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 37 KURAN'A DAYALI BİR CESARETİN TOPLUMDA BİLİNEN CESARET KAVRAMINDAN FARKI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 50 ŞEYTAN İNSANLARA ÇİRKİN BİR CESARETİ EMREDER. . . . . . . . . . . . . . . . . 60 CESARET NASIL KAZANILIR? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 75 PEYGAMBERLERDEKİ VE SAMİMİ MÜMİNLERDEKİ CESARET ÖRNEKLERİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 80 SONUÇ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 103 EVRİM YANILGISI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 106
  • 12.
  • 13. Hiçbir bozulma, aşınma veya yıpranma olmadan kanatla- rını saniyede 15-80 defa çırpabilen bir kuşun, sahip oldu- ğu bu olağanüstü sistemin kör tesadüflerin eseri olduğu- nu düşünenler büyük bir yanılgı içindedir. Bir insan kolu- nu saniyede bir iki defadan fazla indirip kaldıramazken, 10-12 cm büyüklüğünde, en fazla birkaç gram ağırlığında olan bir canlının, böylesine mükemmel bir hareket kabili- yetinin olması, hiç şüphesiz Yüce Allah'ın eseridir. 11 www.ALLAHvar.com
  • 14. 12 Uçuş yeteneğini, görme keskinliğini, çok yüksek hızda uçar- ken hiç zarar görmeden alçalma ve durabilme kabiliyetini, kartallara kazandıran nedir? Uçma kavramını bilmeyen hüc- reler biraraya gelip birer kanat oluşturmaya mı karar vermiş- lerdir? Kendi varlıklarının dahi bilincinde olmayan hücrele- rin, böylesine üstün akıl ve plan gerektiren bir işi kendi baş- larına yapmadıkları açıktır. Canlıları, yoktan var eden, onla- ra mucizevi kabiliyetler bahşeden Rabbimiz olan Allah'tır. www.islamadavet.org
  • 15. 13 Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mümin Suresi, 68) www.imanhakikatleri.com
  • 16. 14 İnsann tek bir DNA molekülünde tam bir milyon ansiklo- pedi sayfasn, yani, yaklaşk 1000 kitab dolduracak miktar- da bilgi bulunur. Bunun anlamı, her insanın, gözle görül- meyen hücresinde, ondan çok daha küçük bir çekirdekte bulunan bir molekülün içinde, yaklaşk 1000 ciltlik, dün- yada başka eşi, benzeri olmayan dev bir ansiklopedi taşı- yor olmasıdır.
  • 17. 15 Vücudunuzdaki 100 trilyon hücreden her biri bir milyon sayfay ezbere biliyorken, acaba siz zeki ve şuurlu bir in- san olarak hayatnz boyunca kaç ansiklopedi sayfas ezber- leyebilirsiniz? Nasl ki her eserin veya her bilginin bir ya- zar ve sahibi varsa, DNA'daki bilginin de bir sahibi ve Yaratcs vardr. O Yaratc, üstün ve güçlü, sonsuz ilim ve akl sahibi olan, alemlerin Rabbi Allah'tr.
  • 18. 16 Bu sayfadaki renkleri algılamanız ve bu renklerin sizde duygu ve düşünceler oluşturması, birbiriyle bağımlı pek çok farklı mekanizmanın aynı anda uyum içinde çalışma- sıyla mümkün olur. Bu kuşun başındaki parlak mavi ren- gi, boynundaki siyahlığı, kanatlarındaki renk uyumunu görmeniz, yüzlerce kompleks işlemin aynı anda gerçekleş- mesinin sonucudur. Bu mekanizmaların uyumu ve kusur- suz yapısı, Allah'ın bir lütfudur.
  • 19. 17 Ar orkidesi, üremek için, dişi arlarn görünümünü taklit eder. Erkek ar, çiçeği döllemeye çalşrken üzerine dökülen polenleri, bir başka çiçeğe taşıyarak, orkidelerin üremesi- ni sağlar. Beyni, gözü, aklı, muhakemesi olmayan bir bit- kinin, dişi arıların nasıl göründüğünü bilmesi, bu görü- nümü taklit etmesi, elbette kendisinin kazandığı bir özel- lik değildir. Arı orkidelerini sahip oldukları özelliklerle noksansız yaratan Allah'tır.
  • 20. 18 Darwinistler yeryüzündeki tüm canllarn özelliklerini, "ta- biat ana" adn verdikleri hayali bir güç tarafndan edindik- lerini iddia ederken, aslnda ilahlaştrdklar "tabiat ana"nn taş, toprak, çimen, ağaç, çiçeklerden oluştuğunu ve akl ve bilinçten yoksun olduğunu düşünmezler. Şuursuzluğun, şuur gerektiren mekanizmalar üretemeyeceğini akletmez- ler. Açıktır ki, canlı ve cansız tüm varlıklar, sahip olduk- ları kusursuz düzenlerle, üstün bir Aklın ve Sanatın, yani Yüce Allah'ın eseridir.
  • 21. 19 Tüm meyve ve sebzeler, kupkuru kara topraktan hangi mineralleri almaları gerektiğini bilir. İhtiyaçları olandan ne fazla ne de az mineral alırlar. Önünüze bir miktar top- rak içinde bakır, demir, çinko ve benzeri mineraller ko- nulsa, bunları nasıl ayırt edeceğinizi, hangisinden ne ka- dar miktarda almanız gerektiğini hiçbir teknik yardım al- madan bilebilir miydiniz? Elbette ki hayır. Yiyecekleri en faydalı mineral ve vitaminlerle donatan, en güzel şekilde paketlenmiş olarak insanlara lütfeden Yüce Allah'tır.
  • 22. 20 At nalı yengeçleri, Chelicerata (kelikeserliler) alt filumu- na dahildirler ve örümcekler ve akrep familyalarına daha yakındırlar. Resimde görülen 150 milyon yıl yaşındaki at nalı yengeci fosili, Yaratılış'ın açık bir gerçek olduğunu, evrimin hiçbir zaman yaşanmadığını bir kez daha teyit et- mektedir. Günümüzde yaşayan bir at nalı yengeci ve altta da 150 milyon yıllık Almanya'da bulunmuş bir at nalı yengeci fosili. www.canlilarinevrimi.com
  • 23. 21 Mürekkep balıklarının tarih boyunca hep mürekkep balı- ğı olarak var olduklarının ispatı olan resimdeki 95 milyon yıllık fosil, evrimcilerin iddialarına meydan okumakta- dır. Mürekkep balıklarının evrim geçirdiğine dair en kü- çük bir delil dahi öne süremeyen evrimciler, fosil kayıtla- rı karşısında büyük perişanlık içindedirler. www.darwinizminsonu.com En üstte Lübnan’da bulunmuş 95 milyon yıllık mürekkep balı- ğı fosili görülüyor. Hemen altında da günümüzde yaşayan bir mürekkep balığı.
  • 24. 22 54 – 37 milyon yıllık bu sumak bitkisiyle, günümüzdeki sumak bitkileri arasında hiçbir yapısal fark yoktur. Mil- yonlarca yıl boyunca sumaklar değişime uğramamış, ev- rim geçirmemiştir. 54 - 37 milyon yıl- lık sumak yaprağı fosili Günümüz sumak bitkisinin yaprakları www.evrimaldatmacasi.com
  • 25. 23 En alttaki resimde görülen fosil, 33 milyon yıl önce yaşa- yan gergedanlarla, günümüzdeki gergedanlar arasında hiçbir fark olmadığının delilidir. Milyonlarca yıldır yapı- ları değişmeyen canlılar, evrim teorisinin büyük bir aldat- macadan ibaret olduğunu göstermektedir. 33 milyon yıllık gergedan kafası fosili www.hayatinkokeni.com
  • 26. 24 Kara bitkileri fosil kaytlarnda oldukça yeterli kalntlara sahiptir, ama bu kalntlarn hiçbiri, bir türden diğerine ara geçiş formu özelliği göstermez. Hepsi kendi içlerinde ori- jinal olarak yaratlmş apayr türlerdir ve birbirleri arasnda iddia edildiği gibi herhangi bir evrimsel bağlant yoktur. 50 milyon yıllık çı- nar yaprağı fosili Günümüz çınar ağacı yaprakları www.imanhakikatleri.com
  • 27. 25 37 - 23 milyon yaşındaki karacaların, günümüzde yaşayan karacalardan hiçbir farkının olmaması, bu canlıların mil- yonlarca yıldır hiç değişmedikleri, yani evrim geçirme- dikleri anlamına gelir. Günümüzde yaşayan bir karaca 37-23 milyon yıllık karaca kafası fosili www.netcevap.org
  • 28. 26 "En eski kaplumbağalara, Almanya'daki Trias devri fosil ya- taklarnda rastlanr. Bugün yaşayan örneklerine çok benzeyen sert kabuklar sayesinde kolaylkla diğer türlerden ayrt edilir- ler. Daha erken ya da daha ilkel kaplumbağalara ait hiçbir iz tanmlanamamştr. Oysaki kaplumbağalar çok kolaylkla fosil- leşirler ve fosillerinin çok küçük parçalar dahi bulunsa ko- laylkla tannrlar." (Robert Carroll, Vertebrate Paleontology and Evolution, s. 207) 37-23 milyon yıllık kaplumbağa fosili www.darwinistneleridusunmez.com
  • 29. 27 Günümüzdeki deniz yıldızları hangi özelliklere sahipse, bundan yüz milyonlarca yıl önce yaşayan deniz yıldızları da bu özelliklere sahiptir. 360 – 325 milyon yıldır deniz yıldızlarının aynı olduğunu gösteren bu fosil, evrimcile- rin iddialarını geçersiz kılmakta, canlıların sahip olduk- ları özelliklerle yaratıldıklarını söylemektedir. 360-325 milyon yıllık deniz yıldızı fosili ve en altta günümüzde yaşayan canlı örneği www.yasayanfosiller.com
  • 30. 28 Vatozların çoğu deniz tabanında yaşar. Solungaçları altta, gö- zleri üsttedir. Kuyruk yüzgeçleri ve sırt yüzgeçleri çok kü- çüktür, hatta kimi türlerde yoktur. Bundan 100 milyon yıl ön- ce yaşayan vatoz balıklarının sahip oldukları tüm özelliklere günümüzdeki vatoz balıkları da sahiptir. Bunun anlamı ise, vatozların aradan geçen 100 milyon yıla rağmen hiç değişme- dikleri, yani evrim geçirmedikleridir. 100 milyon yıllık va- toz fosilinin en altta görülen günümüzde yaşayan vatozlardan hiçbir farkı yoktur. www.darwinizminsonu.com
  • 31. 29 Kanada'daki fosil yataklarında çok fazla dişli ringa balığı fo- siline rastlanmıştır. Bu fosil örneklerinin hepsi, dişli ringa balıklarının milyonlarca yıldır aynı olduklarını göstermekte- dir. Milyonlarca yıldır devam eden bu durağanlık (canlıların yapısındaki değişmezlik), evrimcilerin iddia ettikleri gibi bir sürecin hiçbir zaman yaşanmadığının önemli bir delilidir. 50 milyon yıllık Hiodontidae (dişli ringa) balığı Günümüz denizle- rinde yaşayan diş- li ringalar, 50 mil- yon yıllık dişli ringalarla aynıdır. www.evrimmasali.com
  • 32. 30 Fosil kayıtları tüm sinek türlerinin bir anda ortaya çıktıkla- rını ve milyonlarca yıldır yapılarında hiçbir değişiklik olma- dan varlıklarını devam ettirdiklerini ortaya koymuştur. Bu da sineklerin, diğer tüm canlılar gibi evrim geçirmediğini is- patlayan bir durumdur. Pek çok bilim adamı da bu gerçeği ifade etmekte, evrim teorisiyle böceklerin kökenini açıklaya- madıklarını söylemektedirler. Aşağıdaki fosilde 50 milyon yıllık sekoya yaprağı fosili ile birlikte bir mart sineğinin fo- sili görülmektedir. 50 milyon yıllık sekoya yaprağı fosili Günümüzde yaşayan sekoya yaprağı www.yaratilismuzesi.com
  • 33. 31 Ciğerli balıklar suların azaldığı dönemlerde, kendilerini ça- mura gömerek yaşamlarını devam ettirebilmektedir. Bilinen en eski ciğerli balık fosili Devoniyen dönemine (417 – 354 milyon yıl) aittir. Resimde görülen fosil de aynı döneme ait- tir. Bundan 350 milyon yıl önce yaşayan ciğerli balıkların gü- nümüzde yaşayanlardan hiçbir farkı yoktur. Yüz milyonlarca yıldır değişime uğramayan ciğerli balıklar, canlıların evrim geçirmediklerinin, yaratıldıklarının ispatlarından biridir. 350 milyon yıllık ciğerli balık fosili Günümüz denizlerinde yaşayan ciğerli balık www.denizlerdesanat.com
  • 34.
  • 35. GİRİŞ H ayatı boyunca sorumluluk almaktan kaçarak yaşamaya alışmış bir insanı düşünelim. Sadece kendi yiyeceği, içe- ceği, geleceği, evi, arabası, sahip olduğu mallar ile ilgilenen bir insan… Etrafında gerçekleşen olaylar, dünyanın dört bir yanın- da süregelen zulümler, haksızlıklar, akıtılan kanlar, yaşanan acı- lar, çekilen açlıklar onu hiç ilgilendirmez. Yeryüzünün kargaşa, kaos, düzensizlik, bozgunculuk ve türlü haksızlıklar ile dolu ol- ması onu hiç rahatsız etmez. Haksız yere öldürülen insanların, yiyecek bir parça ekmek dahi bulamayan çocukların varlığına aldırmaz. "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" şeklinde çar- pık bir bakış açısına sahiptir; sadece kendini düşünür ve kendi için yaşar. Toplumda bu tarz insanlara sık sık rastlamak mümkündür. Böyle yaşadıkları takdirde rahat edeceklerini, dertten, tasadan uzak, huzur içinde olacaklarını düşünen bu gibi insanların sayı- sı çoktur. Oysa başka insanlara zulmedilen, haksızlık yapılan, acı çektirilen bir ortamda kişinin kendi başının derdine düşme- si, hiçbir şekilde vicdana sığmayacak bir davranıştır.
  • 36. Böyle bir dönemde her insanı bekleyen büyük sorumluluk- lar vardır. Açlık çeken, haksız yere yurtlarından sürülen zavallı insanları, yine haksız yere öldürülen, katledilen kişileri bulun- dukları durumdan kurtaracak güçlü bir imana herkes sahip ola- bilir. Yeryüzünü bu durumdan kurtarmaya çalışmak, akıl ve vicdan sahibi her insanın üzerine düşen bir sorumluluktur. Siz bu satırları okurken "peki ama ben ne yapabilirim?" di- ye düşünüyor ya da "benim yapacaklarımla ne değişebilir ki?" diyor olabilirsiniz. Ama herkesin böyle dediğini bir düşünün… Bu durumda yeryüzünde kötülüklere karşı iyiliği savunan tek bir kişi dahi kalmazdı. Oysa her dönemde iyiliği savunan insanlar olmuştur. Bu kişiler korkusuzca öne çıkmışlar, iyiliği yeryüzünde yerleştirmeye ve ayakta tutmaya çalışmışlardır. İş- te bu kişilerin temel özellikleri Allah'tan korkmaları, vicdanla- rının sesini dinlemeleri, son derece cesur ve atak davranmala- rı, sorumluluk almaktan korkmamalarıdır. Dünyanın dört bir yanına yayılmış olan zulüm ve haksızlık- ların yerine iyiliği, güzelliği ve adaleti yerleştirmek için gerekli olan en önemli şey, hak bilinen yolda 'cesur' adımlar atmaktır. Belki de "insanlara iyiliği tavsiye etmek için cesur olmaya ne gerek var?" diye düşünüyor olabilirsiniz. Oysa cesaret, kötülü- ğün yeryüzünden kaldırılmasını isteyen insanların en çok ihti- yaç duyacakları ahlak özelliklerinden biridir. Cesaret ve kararlılığın "iyiliği emretme, kötülükten men et- me" konusunda ne kadar önemli olduğunu anlamak için, peygam- berlerin ve yaşamlarını Allah yolunda hizmete adamış Müslüman- ların kötülüğe karşı verdikleri fikri mücadeleleri hatırlamak gere- kir. 34 MÜMİNLERİN CESARETİ
  • 37. Bu konuyu düşünmek, asırlardan beri iyiliği savunan her hareketin birileri tarafından durdurulmaya çalışıldığını fark et- mek ve olayın ciddiyetini kavramak açısından etkili olacaktır. Kuşkusuz tarihin her döneminde dünyaya iyiliğin, güzel ah- lakın, barışın ve huzurun hakim olması için çalışan insanların ya- nı sıra, insanları haksız yere öldüren, yurtlarından süren, yeryü- zünde ahlaki dejenerasyonu yaygınlaştırmaya, zayıf olanı ezme- ye, böylece kendini yüceltmeye çalışan çok sayıda insan yaşa- mıştır. Nasıl ki Müslümanların hedefi güzel ahlakı insanlar arasın- da yaygınlaştırmaksa, bu kişilerin hedefi de kötülüğü tüm dün- yaya yaymaktır. Bu nedenle, iyilik yönündeki her faaliyeti dur- durmak istemelerine şaşırmamak gerekir. Tarih boyunca yaşa- nanlar da hep bunu göstermiştir. Güzel ahlakı tavsiye eden peygamberler ve onları izleyen müminler her dönemde baskı altına alınmaya çalışılmışlar, çirkin ve asılsız iftiralarla, çeşitli sindirme yöntemleriyle engellenmek istenmişlerdir. Ama bu noktada yeryüzünde iyiliğin, huzurun, güzel ahlakın yerleşmesini istemeyenlerin hiç bilmedikleri ve hiçbir şekilde kavrayamadıkları ilahi bir sır tecelli eder: Müslümanlar her za- man, "... Hiç şüphesiz, Bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır" (Saffat Suresi, 173) ayetinin işaretiyle inan- mayanlara galip gelirler. Bu, Allah'ın vaadidir. Allah Kendi yo- lunda cesaret ve kararlılıkla mücadele edenleri bu dünyada in- karcılara karşı mutlaka galip getirir, ahirette de samimi çabala- rının karşılığında onları cennetine koyar. Allah'a güvenen, O'nun emrettiği güzel ahlakı yaşama ve ya- şatma konusunda kararlı davranan herkes Allah'ın sonsuz ni- 35 Harun Yahya - Adnan Oktar
  • 38. metleriyle ödüllendirilmeyi umabilir. Kim peygamberlerin ve samimi müminlerin gösterdikleri cesareti ve kararlılığı gösterir, doğru yolda yılmadan ilerlerse, bu durumda cennet ehli olmayı umabilir. Allah bu konuyla ilgili bir ayette şöyle buyurmaktadır: Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yo- lunda cehd edenler (çaba harcayanlar); işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 218) Bu kitapta güzel ahlakın bir parçası olan "cesaret" konusu- nu ele alacağız. Cesaretin Kuran'da tarif edilen gerçek anlamı- nı açıklayacak, aynı zamanda da toplum içinde cesaretin yanlış algılanış biçimlerini inceleyeceğiz. Gerçek Kurani cesaretle halk arasında yanlış bilinen ve yaşanan cesaret kavramının kar- şılaştırmasını yapacağız. Ardından da şeytanın insanları sevk et- meye çalıştığı çirkin cesareti örnekleriyle göreceğiz. Son ola- rak Kuran'da yaşamlarından haberler aktarılan peygamberler- deki ve salih müminlerdeki cesaret örneklerini anlatacağız. 36 MÜMİNLERİN CESARETİ
  • 39. KURAN'A GÖRE CESARET NEDİR? G erçek cesaret, Kuran'da bildirildiği üzere, Allah'ın sınır- larını bütünüyle ve kusursuzca korumada Allah'tan baş- ka kimseden korkmadan ve çekinmeden kararlılık göstermek, hiçbir ortamda Kuran ahlakından taviz vermemektir. Cesaret, yalnızca ve yalnızca Allah'tan korkan, O'na derinden bağlı olan insanların, imanlarından kaynaklanan doğal bir tavırdır. İnananlar Allah'a olan imanları, Allah korkuları ve ahiret öz- lemleri nedeniyle doğal bir cesaret ortaya koyarlar. Her dav- ranışları son derece samimi ve cesurdur. Allah rızası için, Allah'ın emrettiği ahlakı yaşamak ve diğer insanların da bu ah- lakı yaşamalarını sağlamak için çabalar, etraflarında işleyen kö- tülüklere karşı sessiz kalmaz, Kuran'a uygun tavır gösterirler. Kötülüklere karşı fikri olarak mücadele etmeyi, doğruyu, gü- zeli, iyiyi anlatmayı görev edinirler. Müminlerin cesaretinin kökeninde tamamen Allah sevgisi, Allah korkusu ve Allah'ın rızasını kazanmaya yönelik samimi bir çaba bulunmaktadır. Bu yüzden güzel ahlakı yaşama konu- 37
  • 40. sundaki cesaretleri belirli şartlara bağlı değildir. Her ortamda ve her durumda mümin Allah'a güvenmenin getirdiği cesareti- ni korur. İnanmayanların sergiledikleri cesaret örneklerinde ise ma- neviyatın yerini yalnızca çıkarlar ve dünyevi hırslar almaktadır. Bu yüzden Kuran'dan uzak insanlar cesaret kavramını yanlış alanlarda uygulamaya geçirirler. Asıl cesaret göstermeleri ge- reken konularda ise geride kalabilirler. Bu nedenle bu kişilerin gösterdikleri cesaret genellikle gereksiz, anlamsız ve ahiretleri açısından da yararsız bir cesaret olmaktadır. Allah korkusu taşıyan insanlar vicdanen cesaret gösterme- leri gereken bir olayda, o olayı görmezlikten gelerek kaçmayı vicdanlarına sığdıramazlar. Örneğin, bir kişi suçsuz olduğu hal- de suçlanıyorsa ve bir mümin de onun suçsuzluğuna şahitse, kendi çıkarlarına ters de düşse, kendini riske de atsa bu kişi- nin hakkını Allah'ın rızası için savunur. Bu gerçekten güzel bir cesaret örneğidir. Müminin gösterdiği bu cesaretin kaynağı, Allah korkusudur. Çünkü Allah Kuran'da şöyle emretmiştir: … Şahidliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse, artık şüp- hesiz, onun kalbi günahkardır. Allah, yaptıklarınızı bilendir. (Bakara Suresi, 283) Ayette bildirildiği gibi şahitliği gizlemek Allah'ın haram kıldı- ğı bir davranıştır. Mümin Allah'ın emirleri konusunda gevşeklik göstermek ve çekingen davranmaktan korktuğu için Allah'ın sınırlarını gözetmede en güzel cesaret örneklerini sergiler. Kuran ahlakından uzak bir toplumda ise, vicdanının sesini dinleyip hakkı çiğnenen birini savunan kişi, çevresindeki insan- 38 MÜMİNLERİN CESARETİ
  • 41. lar tarafından "Sen onun avukatı mısın?", "Onu savunmak sana mı kalmış?" gibi sözlerle küçük düşürülüp vazgeçirilmeye çalı- şılır. Oysa yaptığı, takdir edilmesi gereken bir güzel ahlak özel- liğidir. Böyle bir durumla karşılaşan kişi de din ahlakından uzak bir insansa, çevresinden tepki almayı, kendi çıkarlarını kaybet- meyi göze alamaz. Ama eğer bu kişi Allah'a iman eden ve Ku- ran'a uyan bir insansa Allah'ın emrettiği ahlakı uygulama konu- sunda asla bir çekimserlik göstermez. Söz konusu kişi vicdanının sesini dinleyip en sıkıntılı anında bile hakkı savunma cesaretini gösterir. Bir kötülükle karşılaştı- ğı zaman ayette emredildiği gibi iyilikle karşılık vermek için ça- lışır. Bu yüzden Kuran ahlakını yaşamayan insanlar tarafından "saflıkla" suçlanabilir, küçük görülebilir. Ama etrafındaki kişiler onun bu davranışını yadırgasa da o güzel ahlakı seçer. Nitekim, kınayanın kınamasından korkmamak, cesur ve kararlı olmak Kuran'da bir güzel ahlak özelliği olarak örnek verilmiştir: Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) Kendisi'nin onları sev- diği, onların da Kendisi'ni sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu, ' Allah yolunda cehd eden (çaba harcayan) ve kınayıcı- nın kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Maide Suresi, 54) Günlük hayatımızdan birkaç örnekle konuyu daha anlaşılır hale getirebiliriz. Kişi yolda bir yoksula, yardıma muhtaç birine 39 Harun Yahya - Adnan Oktar
  • 42. rastlar. Yardım etmek ister, ama yanındaki kişiler o kişiye yar- dım etmemesini istiyordur. "Boşver", "Yardım etmek sana mı kaldı?" gibi sözlerle onu vazgeçirmeye, alaylarıyla onu engelle- meye çalışırlar. Kişi burada bir tercihte bulunacaktır. Kimisi, arkadaşlarının önünde küçük düşmekten çekinerek ve onları kaybetmekten korkarak güzel ahlaktan derhal yüz çevirir ve rastladığı muhtaç kişiyi orada yüzüstü bırakır. Müs- lüman ise gördüğü kişiye hiçbir kınamadan korkmadan mutla- ka yardımda bulunur. Çünkü yardıma muhtaç insanı Allah ya- ratmış ve karşısına özel olarak çıkartmıştır. Bununla, belki de onun güzel ahlaklı davranıp davranmayacağı denenmektedir. İnce bir kavrayışa sahip olan mümin bir kimse Allah'ın bu ola- yı özel olarak yarattığını ve kendisini imtihan ettiğini derhal an- lar ve Allah'ın rızasına uygun olan davranışı seçer. Arkadaşları- nın alayı ile karşılaşması onu hiçbir şekilde yıldırmaz. Doğru bildiğini yapmakta cesur davranır. Güzel ahlaklı davranmaya itina eden insan, zaman zaman kendisine bu şekilde karşı çıkan, güzel ahlaktan vazgeçirmeye çalışan insanlarla karşılaşabilir. Kuran ayetleri incelendiğinde bu tür durumların imtihan ortamının bir özelliği olduğu daha iyi anlaşılır. Nitekim Kuran'da, iyilerin karşısında her zaman kötülerin bulunacağı ve bu kişilerin kötülüğü yeryüzüne yay- mak isteyecekleri anlatılmaktadır. Bu amaç doğrultusunda ha- reket ettikleri için iyilik yapanları da engellemeye çalışırlar. Allah bu gerçeği birçok ayetiyle haber vermiştir: … Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve (insanları) on- dan alıkoyup-çevirenden daha zalim kimdir? Ayetle- 40 MÜMİNLERİN CESARETİ
  • 43. rimizden alıkoyup-çevirenlere, bu 'engelleme ve çe- virmelerinden' dolayı pek çetin bir azabla karşılık ve- receğiz. (Enam Suresi, 157) Dini yalanlayanı gördün mü? İşte yetimi itip-kakan; yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur. İşte (şu) namaz kılanların vay haline, ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar, onlar gösteriş yapmaktadırlar. Ve 'ufacık bir yardımı (veya zekatı) da engellemektedir- ler. (Maun Suresi, 1-7) Allah inkar eden insanların, iyilikleri, hayırlı davranışları en- gellemek için ciddi bir çaba göstereceklerine Kuran'da dikkat çeker. Ancak bu çabanın iyi olanlarla kötülerin birbirinden ay- rılmasına vesile olarak, yine inananların hayrına sonuçlanacağı da ayetlerde haber verilir: Gerçek şu ki, inkar edenler, (insanları) Allah'ın yo- lundan engellemek için mallarını harcarlar; bundan böyle de harcayacaklar. Sonra bu, onlara yürek acısı olacaktır, sonra bozguna uğratılacaklardır. İnkar edenler sonunda cehenneme sürülüp toplanacaklar- dır. Bu, Allah'ın murdar olanı temizden ayırdetmesi; murdarı, bir kısmını bir kısmı üzerinde kılıp tümünü biriktirerek cehenneme atması içindir. İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır. (Enfal Suresi, 36-37) Bazı insanlar ise kötülerin etkisinde kalarak kötülük işler- ler. İyilik yapmak istediklerinde arkadaşları onları garip karşı- lar; sözleri ve davranışlarıyla taciz etmeye kalkışırlar. Şeytanın etkisiyle kötülüğü güzel, iyiliği çirkin gösterirler. Zayıf iradeli, 41 Harun Yahya - Adnan Oktar
  • 44. ürkek ve titrek kişiliğe sahip kimseler de kısa sürede etrafla- rındaki bu tarz kişilerin etkisinde kalarak güzel davranışlarda bulunmaktan vazgeçerler. Kötü ahlaka yatkın kimselere kolay- lıkla uyum sağlarlar. Etrafa uyum sağlamak ve doğru yolda olmayanların beğeni- sini kazanmak için doğru bildiklerinden feragat ederek kötü ahlakı seçen insan kendine çok büyük bir zarar vermektedir. İnsanlar tarafından kınanmamak, dışlanmamak için yanlış bir yolu tercih etmekte, kötülere uyum sağlayarak gerçekte ken- disine zulmetmektedir. Dost kaybetmemek için kötü ahlaka göz yuman ve gerçek dostun yalnızca Allah olduğunu bilmeyen bu insanlar, aslında Allah'ın huzurunda küçük düştüklerinin ve ahirette kayba uğradıklarının farkında değillerdir. Oysa Allah'ın sınırlarını gözetmede ve Kuran'da emredildi- ği gibi şefkatli, merhametli, adaletli, fedakar, tevekküllü, iyiliğe davet eden, hoşgörülü, uzlaştırıcı, hayır düşünen ve herşeyde hayır gören, güzel huylu bir insan olmada her ne pahasına olur- sa olsun kararlı ve cesur davrananları, küçük düşmek, dışlan- mak şöyle dursun, Allah dünyada ve ahirette yüceltecek, onla- rı haktan yüz çevirenlerin tümüne üstün kılacaktır. Kuran'a uygun bir cesaret, Allah'tan başka hiçbir şeyden ve hiç kimseden korkmamayı, Allah rızasına en uygun davranışı yapmakta hiç tereddüt göstermemeyi ve kararsızlıkta bulun- mamayı da gerektirir. İman edenlerin en önemli özelliklerin- den biri, hiçbir zorluk karşısında yılmamaları, Allah'tan başka hiç kimseden ve hiçbir şeyden korkmamalarıdır. Onlar Allah'tan başka bir güç olmadığını bilirler. Bu da, onlara her türlü korkuyu yenecek cesareti verir. Onlar bir tek Allah'tan 42 MÜMİNLERİN CESARETİ
  • 45. korkarlar. Kuran'da müminlerin bu örnek tavrı şöyle açıklan- maktadır: Ki onlar, Allah'ın risaletini tebliğ edenler, O'ndan iç- leri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç kim- seden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter. (Ahzap Suresi, 39) Kötülükten hoşlanan, kötü davranışlarda ısrarlı olan ve baş- kalarının da kendileri gibi kötü olmalarını isteyen insanların kurdukları şer ittifakını dağıtmak, yeryüzünde iyiliğin hakim ol- masına çalışmak peygamberler ve onların yanındaki salih mü- minler kadar cesur olmayı gerektirir. Bu cesaretin kaynağında da samimi ve şirkten arınmış bir iman yer alır. İyilikte bulunan, insanlara iyiliği tavsiye eden kişi, çevresin- de bulunan gizli kötülerin dikkatini çekecek ve iyilikten uzak- laştırılmaya çalışılacaktır. Bu durum bugüne kadar belki binler- ce kez tecelli etmiş, tarih boyunca yaşamış her Müslüman gü- zel ahlakı yaşamaktan ve başkalarına tavsiye etmekten men edilmeye çalışılmıştır. Örneğin, namaz kılmaya başlayan bir insan Kuran ahlakının yaşanmadığı bir toplumda mutlaka birileri tarafından engellen- meye çalışılır. "Daha gençsin, boşver, ileride kılarsın", "Güna- hın boynuma" gibi sözlerle alıkonulmak istenir. Oysa günde 5 vakit olarak farz kılınan namaz, Allah'ın bir emridir. Engellen- meye çalışılması yerine teşvik edilmesi gereken bir ibadettir. Allah insanları bu güzel ibadetten uzaklaştırmaya çalışanlarla il- gili Kuran'da şöyle buyurmuştur: Engellemekte olanı gördün mü? Namaz kıldığı za- 43 Harun Yahya - Adnan Oktar
  • 46. man bir kulu. Gördün mü? Ya o (kul) doğru yol üze- rinde ise, ya da takvayı emrettiyse. Gördün mü? Ya (bu engellemek isteyen) yalanlıyor ve yüz çeviriyor ise. O, Allah'ın gördüğünü bilmiyor mu? Hayır; eğer o, (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursa, andol- sun, onu perçeminden tutup sürükleyeceğiz; o yalan- cı, günahkar olan alnından. O zaman da meclisini (yakın çevresini ve yandaşlarını) çağırsın. Biz de ze- banileri çağıracağız. Hayır; ona boyun eğme (Rabbi- ne) secde et ve yakınlaş. (Alak Suresi, 9-19) Şeytan, gerçeği gören, dünya hayatının geçici yüzünü fark eden, Kuran ahlakını yaşayan ve ahirete yönelen tek bir kişinin dahi ortaya çıkmasını istemez. Bu nedenle Kuran'a uymaya ti- tizlik gösteren kişinin üzerine kendi yandaşlarını musallat eder ve onu yıldırmaya, korkutmaya ve olumsuz yönde etkilemeye çalışır. Şeytan bu faaliyeti doğrudan telkin ve vesvese yoluyla yürüttüğü gibi insanlar içinde etkisine aldığı ve dost edindiği kimseler vasıtasıyla da sürdürür. Allah, şeytanın bu yönteminin iman edenler için bir etkisi olmadığını şöyle belirtir: İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer mü'minlerseniz, Benden korkun. (Al-i İmran Suresi, 175) Aynı ayetin öncesinde de Allah'tan korkan insanların dinle- rindeki cesur ve kararlı tavırları ve bunun sonucunda Allah'tan gördükleri güzel karşılık şöyle anlatılmaktadır: Onlar, kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar top- landılar, artık onlardan korkun" dedikleri halde 44 MÜMİNLERİN CESARETİ
  • 47. imanları artanlar ve: "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" diyenlerdir. Bundan dolayı, kendilerine hiç- bir kötülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve Allah'tan bir nimetle geri döndüler. Onlar, Allah'ın rızasına uydular. Allah, büyük fazl (ve ihsan) sahibi- dir. (Al-i İmran Suresi, 173-174) Cesur davranan, vicdanının sesini dinleyen ve doğruları gö- rüp hak yolda kimseden çekinmeden ilerleyen insan kurtuluşa erer; Allah'ın rahmetine, rızasına, nimetine ve cennetine kavu- şur. Şeytanın kışkırtmalarına kulak veren insan ise onun peşin- den cehenneme kadar sürüklenir ve ebediyen orada kalır. İman eden bir insanın görevi Allah'ın emrettiği iyi, doğru ve güzel olanı insanlara tavsiye etmektir. Müminin ana vazifesi bu- dur. Ancak şu da bilinmelidir ki, insan bu görevi yerine getirir- ken çeşitli zorluklarla daha doğrusu denemelerle karşılaşabilir. Engellenmeye çalışılıp, baskı altına alınmak istenip, türlü iftira- lara ve eziyetlere maruz kalabilir. Çünkü bu Allah'ın Kuran'da haber verdiği bir vaadidir: Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gel- meden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öy- le bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır. (Bakara Suresi, 214) Allah'ın bu ayetiyle vaat ettiği gibi cennete girmeyi uman her mümin, geçmişte inananların yaşadığı zorluklarla denene- cektir. Bu noktada kişi kalbini Allah'a bağlayacak, O'na güvene- 45 Harun Yahya - Adnan Oktar
  • 48. cek, kararlı ve cesur olup, bütün bunların imtihan ortamının doğal akışı olduğunu bilecektir. Bir insanın öyle bir durumda herhangi bir mazeret öne sü- rerek dininden, güzel ahlakından taviz vermesi ise son derece çirkin, samimiyetsiz ve kişiliksiz bir davranış olur. Eğer kişi sa- mimiyse, çekineceği hiçbir şey yoktur. Allah onu koruyacak, iş- lerini kolaylaştıracaktır. Nitekim Allah ayetlerinde her zorluk- la beraber bir kolaylığın olduğunu ve insanlara güçlerinin üs- tünde bir şey yüklenmeyeceğini müjdelemektedir: Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık var- dır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. (İn- şirah Suresi, 5-6) İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki Biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır. Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız. Altlarından ırmaklar akar. Derler ki: "Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya er- meyecektik. Andolsun, Rabbimiz'in elçileri hak ile geldiler." Onlara: "İşte bu, yaptıklarınıza karşılık ola- rak mirasçı kılındığınız cennettir" diye seslenilecek. (Araf Suresi, 42-43) 46
  • 49. 47 “MÜMİNİN CESARETİ ONA OLAN SEVGİNİN GÜÇLENMESİNE VESİLE OLUR” Adnan Oktar`ın 30 Kasım 2009 tarihli Adıyaman Asu ve Kral Karadeniz TV röportajından ADNAN OKTAR: Özellikle cesaret zor bir şeydir, korkuyu yenmek zor bir şeydir.  (Nefisle) Mücadele zor bir şeydir. Mesela tem- belliğe karşı iradesini kullanıyor. Bunların hepsinin toplamında mükemmel bir kişilik çıkmış oluyor ve biz insanı bu yönlerinden çok severiz. Yoksa öbür türlü ölü olur insan adeta. Ceset bir şey ifade ediyor mu bizim için? Etmez. İnsan ceset gibi olur o zaman. Bizim insanları sevme nedenimiz zaten cesa- reti oluyor, sabrı, metaneti, değil mi, şef- kati, cömertliği. Mesela cömert bir insan seviliyor. Affeden bir insan seviliyor. Affetmemiz için zor bir şey olması lazım ki affedeceğiz. Sabır, neye sabır
  • 50. 48 MÜMİNLERİN CESARETİ göstereceğiz zorluk yoksa? Sabrından dolayı bir insanı seviyo- ruz. Mesela insan sevdiği ile bağlantısını devam ettire- bilmesi için sabra ihtiyacı var. Cesarete ihtiyacı var ki onu koruyabilsin, değil mi? Mesela zamana karşı sabreder. Farz ede- lim sevdiği bir insan oluyor, insan onu 1 yıl da bekliyor, 2 yıl da bekliyor, 3 yıl da bekli- yor değil mi? Öbür türlü vefasızlık olur. İnsanlar 1 gün-2 gün bile bek- leyemiyor, değil yıllarca beklemek. Halbuki Allah sabırlı olan insanları sevi- yor. Biz de sabırlı olan insanları seviyo- ruz. Mesela cömert insanı seviyoruz biz. Allah’ın da bize karşı cömert olmasını istiyoruz değil mi? “Ya Rabbi bize bol bol mal ver” diyoruz, “imkan ver.” Peki sen Allah’ın cömert olmasını istiyorsun, sen niye cömert olmuyorsun? Allah’ın affetmesini istiyor insanlar, sen niye affetmiyorsun, değil mi? Allah’ın vefalı olmasını istiyor, sen niye vefalı olmuyorsun? Allah vefalıdır. İnsanın da vefalı olması lazım. Allah hiçbir şeyden korkmaz. Ama insanların da korkmaması lazım, cesur olması lazım Allah için, Allah’a tevekkül ederek. Mesela Peygamberler korksalardı hiçbir hizmet yapamazlardı. Çünkü karşılarındaki insanlar hep onları tehdit ediyorlardı ve öldürmeye kalkıyorlardı, yaralama-
  • 51. Harun Yahya - Adnan Oktar ya kalkıyorlardı, tuzak kuruyorlardı, iftira ediyorlar, hakaret ediyorlardı. Mesela Mehdi (as) zuhur ettiğinde onu hapsede- cekler, baskı yapacaklar, hakaret görecek, iftira görecek. Eğer cesur olmazsa, sabırlı olmazsa, iradeli olmazsa nasıl Mehdilik görevini yapsın? Onun Mehdilik görevi sonucunda da bütün insanlar mutlu oluyorlar, herkes sevince, huzura ve neşeye kavuşuyor. Ama bakın, bir insanın cesareti, vefası, sabrı bütün insanların kurtuluşuna vesile oluyor. Tek bir insanın. Eğer o vefalı olmasa, sabırlı olmasa, cesur olmasa bütün insanlık batar Allah esirgesin. Allah onu vesile ediyor. Mesih (as) da öyle. Bir kere sabırlı, mesela 12 kişi sadece Hz. Mesih (as)’a o zamanlar iman etti. Hiçbir zaman için iradesini kaybet- medi. Onca mucize göstertmesine rağmen, onca güzel ahlakına rağ- men 12 kişi. Ama Allah şimdiki geldiğinde de bütün dünyaya iman ettiriyor. Bütün gücün Allah’ın elinde olduğunu gösterten açık bir delildir bu inşaAllah.
  • 52. KURAN'A DAYALI CESARETİN TOPLUMDA BİLİNEN CESARET KAVRAMINDAN FARKI C esaret de diğer pek çok kavram gibi din ahlakından uzak bir toplumun içinde Kuran'daki anlamından farklı algıla- nan ve yaşanan kavramlardandır. Kuşkusuz herkesin cesaret konusunda söyleyeceği birçok şey olabilir. Ancak bize her ko- nuda olduğu gibi bu konuda da en doğru tanımlama Kuran'da yapılmaktadır. Her insanın cesaret gösterdiği anlar olur, fakat insanların cesur davrandıkları konular, bu şekilde ulaşmak istedikleri amaçları ve gösterilen cesaretin sınırları Kuran'da tarif edilen- lerden oldukça uzaktır. Cesaretin tarifinin yapılması istense, Kuran ahlakını ve Allah'ın insanlara nasıl bir cesaret tavsiye ettiğini bilmeyen bir kişinin tarifiyle, bir Müslümanın tarifi elbette birbirinden farklı olacaktır. Müslüman cesareti Kuran'a göre değerlendirirken, 50
  • 53. pek çokları seyrettikleri macera filmlerinin etkisinde kalarak kafalarında canlandırdıkları bir kahraman modelini tarif ede- ceklerdir. Örneğin, filmlerde sık rastlanan, trafiğin hızla aktığı bir otobanda ters istikamette gitmek şeklinde bir hareket on- lara göre çok büyük bir cesaret örneğidir. Lisede okuyan öğrencilerin cesaret anlayışları ise daha fark- lıdır. Öğretmenle kavga eden öğrenci arkadaşları tarafından çok cesur olarak nitelendirilebilir. Asi davranan, kuralları yık- maya çalışan bir kişinin de çok cesur olduğu düşünülür. Örne- ğin; okula lacivert pantalonla gelmesi gerekirken yeşil bir pan- talonla gelen kişi, diğer öğrencilere göre, büyük bir cesaret göstermiştir. Sınavda kopya çekmek de bu tip kişilerin paylaş- tıkları cahiliyeye ait kültür yapısı içerisinde bir cesaret örneği- dir. Cahiliye toplumunda bir iş adamı için cesaretin tanımı ise, ticari açıdan bazı riskleri göze alabilmektir. Örneğin borsaya yüksek miktarda para yatırmak bu tür insanlar için bir cesaret örneğidir. Veya hiç denenmemiş bir iş alanına yatırım yapmak, en cesur insanların işidir. Kısacası din ahlakından uzak toplumlarda her insan kendi yapısına, içinde bulunduğu ortama göre cesareti farklı yorum- layabilmektedir. Bu insanlar için ölçü Kuran değil, şahsi pren- sip ve alışkanlıkları olduğundan, her insanın cesaretten anladı- ğı şey farklı olur. Örneğin; "mahalle kültürü" içerisinde cesa- ret, o yapıya has, farklı bir tanım kazanacaktır. Ve elbette bu kültürün yaşandığı bir toplum kesiminde yapılan cesaret tarifi, sosyal geliri daha yüksek kişilerin yaptığı tarife göre oldukça farklı olacaktır. Bir ev kadınının cesaretten anladığıyla, bir po- 51 Harun Yahya - Adnan Oktar
  • 54. litikacının anlayışı da farklıdır. Bu tarz örnekleri toplumun muhtelif farklı kesimleri sayı- sınca çoğaltmak mümkündür. Ama hepsinin kesiştiği ortak nokta cesareti, alışılmışın dışında birtakım uç hareketleri yap- makla, toplumun genel kabullerinin dışına çıkmakla aynı anlam- da algılamalarıdır. Kuran ahlakının hakim olmadığı böyle bir yapı içinde, bu çarpık anlayışın bir sınırı da yoktur. Bir hırsız da kendini cesur olarak nitelendirecek, yaptığı işin oldukça cesaret isteyen bir iş olduğunu savunacaktır. Çünkü Kuran'ı ölçü almayan insanların onlarca, hatta yüzlerce ölçüsü vardır; herkes olayları farklı açı- lardan değerlendirir ve farklı bir fikir ortaya atar. Herkes ken- di fikrini mutlak doğru biliyor olduğu için de toplumda kaçınıl- maz bir karmaşa yaşanır. Hiç kimse bir başkasının fikrini asla beğenmez. Kuran ahlakının yaşanmadığı bir toplumda, her ko- nuda yalnızca kendi fikirlerini, değer yargılarını beğenmekten kaynaklanan karışıklıklar, çatışmalar mutlaka baş gösterir. Oysa Kuran'a göre hareket edildiğinde, Allah'ın bildirdiği en güzel ve en doğru olan tek bir ahlak modeli yaşanır. Kuran'a göre gerçek cesaret ise, yukarıdaki örneklerde sayılanlardan çok farklıdır. Kuran'a göre gerçek cesaret, Allah'a güvenip da- yanmaktan kaynaklanan, yaşamının her anında tevekkül etme- nin sonucu olarak gelişen bir karekter sağlamlığıdır. Bu karak- ter sağlamlığı ile ilgili en güzel örnekleri de -ilerleyen bölüm- lerde anlatacağımız gibi- Peygamberimiz (sav)'in yaşamında ve Allah'ın Kuran'da örnek olarak gösterdiği diğer peygamberle- rin yaşamlarında görebiliriz. Kuran'da verilen örneklerden öğ- rendiğimiz, cesaretin akılcı bir cesaret olması gerektiğidir. Allah insanların akıllarını kullanmalarını buyurmuş, akletme- 52 MÜMİNLERİN CESARETİ
  • 55. Harun Yahya - Adnan Oktar yenler için de bir ayette şöyle buyurmuştur: Allah'ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkanı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğ- renç bir pislik kılar. (Yunus Suresi, 100) Akılcı bir cesaret, başarıya da ulaşacaktır. Toplumun bazı kesimlerinde bilinen cesarette ise körü körüne bir "macera ruhu" hakimdir. Macera ruhuyla hareket eden ve delice bir ce- saret gösteren insanlar bu kesim tarafından büyük takdir gö- rürler. Örneğin; tamamen yanmakta olan bir eve girip içeriden değerli eşyalarını çıkarmaya çalışan kişi oldukça cesur olarak değerlendirilebilir. Oysa bu kişi son derece tehlikeli ve akıl dı- şı bir iş yapmaktadır. Takdir edilmesi değil, aksine engellenme- si, uyarılması gerekir. Nitekim insan hayatı her türlü dünyevi metadan daha önemlidir. Akıl, cesaretin Kuran ahlakına uygun olarak yaşanmasında- ki en önemli unsurdur. Akıllı olmak ise Allah korkusunu yaşa- manın bir sonucudur. Allah Kendisi'nden gereği gibi korkanla- ra doğruyu yanlıştan ayıracak bir anlayış verir. Allah korkusuy- la artan bu anlayış, karşımıza çıkan her durumda doğru seçe- neği bulmamızı sağlar. Bu gerçek Kuran'da şöyle belirtilir: Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah bü- yük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29) Akıl, Kuran'da çok önemli bir konu olarak vurgulanmıştır. Müminlerin bütün davranışlarında görülen akıl, sergiledikleri cesaret örneklerinde kendini mutlaka gösterir. Müminin orta- 53
  • 56. ya koyduğu cesaret, duygusal bir hareket değildir. Belki kimi zaman büyük risklerin altına da girer, ama bunlar hiçbir zaman için ani bir duygusallık hissine kapılıp, düşüncesizce yapılan ey- lemler şeklinde olmaz. Her davranışında olduğu gibi, ortaya koyduğu bu davranışın temelinde de mutlaka akıl vardır. Körü körüne akılsızca bir cesaret örneği sergilemez. Allah korkusu, her konuda olduğu gibi, bu konuda da son derece önemli bir kıstastır. Allah korkusu olmayınca kişi ra- hatlıkla insanlara zarar verecek davranışlarda bulunabilmekte, kendi menfaatleri için başkalarının haklarını çiğneyebilmekte- dir. Bu kişilerin cesaret anlayışları Kuran'da bildirilen gerçek cesaret ile taban tabana zıttır. Bu zihniyete sahip insanlar, başkalarının hakkını yiyerek menfaat sağlamayı ve bunu yaparken kanunlara yakalanma ris- kini göze almayı cesaret olarak görebilirler. Karanlık işlerini aynı anda yapabilmeyi ve hiç yakalanmadan zengin olabilmeyi cesaret zannederler. Pervasızca bu tür ahlaksızlıklara yönel- meyi, kendi dünyevi çıkarları uğruna diğer insanlara zulmet- mekten çekinmemeyi, hiçbir otorite tanımamayı bir üstünlük olarak algılayabilirler. Oysa yeryüzünde karışıklık çıkarmak, in- sanlara zulmetmek, insanların hakkını çiğnemek ve bunlara benzer davranışların tümü Allah'ın insanları sakındırdığı, ayet- leriyle men ettiği ve insanlara ahirette hesabını veremeyecek- lerini bildirdiği çirkin davranışlardır. Cesaret, ancak güzel ah- lak ile birlikte olursa gerçek anlamını kazanır. Devletin ve ya- saların aleyhine gösterilen bir cesaret ise çirkin bir cesaret olup güzel ahlakla, Allah'ın Kuran'da bildirdiği Müslüman mo- 54 MÜMİNLERİN CESARETİ
  • 57. 55 Harun Yahya - Adnan Oktar deliyle bağdaşmamaktadır. Cesaret Allah'ın rızasını kazanmak için gösterilen bir tavır- dır. Müminler Allah'ın hoşnutluğunu elde etmek maksadıyla canlarını ve mallarını gözden çıkarırlar. Esasında bu, inanan in- sanlar için sonradan alınan bir karar değildir. İnananlar bu ka- rarı "iman ettik" dedikleri anda vermişlerdir: Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığında onla- ra mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mal- larını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu) Tevrat'ta, İncil'de ve Kuran'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kim- dir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip- müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' bu- dur. (Tevbe Suresi, 111) Bu kararı ilk başta vermiş oldukları için geriye sadece bu- nun gereğini yerine getirecekleri fırsatın önlerine çıkması kal- mıştır. Gerçekte müminlerin gösterdikleri bu cesaret yalnızca Allah'ın kendilerine emretmiş olduğu davranıştır. Bu yüzden müminler en büyük cesaret örneklerini gayet soğukkanlı, te- vekküllü ve korkusuzca sergilerler. Çünkü Allah'ın hoşnutluğu- nu kazanmak söz konusu olduğunda inanan bir kimsenin vaz- geçemeyeceği ve göze alamayacağı hiçbir şey yoktur. Zaten insana canını ve mallarını veren Allah'tır. Bunları Kendi dilemesiyle insana verdiği gibi, yine istediği zamanda ve istediği şekilde geri almak da yine Allah'ın tasarrufu altındadır. Ayrıca unutulmamalıdır ki, hiçbir şey insanın başına tesadüfen
  • 58. gelmez. Kuran ahlakını yaşama konusunda, Allah adına cesur ve kararlı davranan bir kimse kaderinde yazılı olandan başkası- nı yaşamaz. Bu da dünyada ve ahirette kendisi için en hayırlı olandan başkası değildir. Yani insan bir zorluk karşısında cesa- retli davrandığında, o zorluğu yenmeye çalıştığında ne ile kar- şılaşırsa karşılaşsın hepsinin sonucu kendisi için hayırlıdır. Çün- kü Allah Kuran'da inanan kullarının işlerini mutlak hayırla so- nuçlandıracağını bildirmiştir. Gerçek cesaretin bize en güzel şekilde tarif edildiği Ku- ran'da, peygamberlerin ve onları izleyen müminlerin hayatla- rından verilen örneklerde, Allah'ı razı etmek için sergilenen cesaretin son derece üstün bir meziyet olduğu anlaşılmaktadır. Buraya kadar da gördüğümüz gibi, Kurani bir cesareti top- lumda yaşanan örneklerden farklı kılan en önemli unsur "amaç"tır. Kuran incelendiğinde cesaret kavramının, halk ara- sında bilinenlerin dışında çok farklı amaçlar içerdiği görülür. Kurani bir cesaretin amacı ne insanların takdirini, hayranlığını toplamaktır, ne de kişinin kendi egosunu tatmin etmesidir; amaç sadece Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaktır. Elbette bu, toplumun yaşadığı cesaret kavramıyla, Kurani cesaret arasında büyük farklılıkların oluşmasına neden olur. Nitekim toplumun birçok kesiminde oturmuş olan cesaret an- layışında daha önce de belirttiğimiz gibi "dünyevi hedefler" var- dır; yani kişi herhangi bir konuda cesaret gösterirken ahirete yönelik bir amaç gözetmeden, dünyaya dair hesaplar yapmak- tadır. Belki güzel ve faydalı bir iş yapıyordur, örneğin, aniden yola fırlayan bir çocuğu ezilmekten kurtarıyordur; ama burada 56 MÜMİNLERİN CESARETİ
  • 59. 57 Harun Yahya - Adnan Oktar amacı kendi vicdanını rahatlatmaktır. Ya da topluluk önünde haksızlığa uğrayan birinin hakkını savunuyordur. Davranışı gü- zeldir, ancak amacı oradakilerin takdirini kazanabilmektir. Oy- sa bu davranışı Allah Katında geçerli kılacak olan, bu davranı- şın Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yapılmasıdır. Nitekim bu gerçeği asla akıllarından çıkarmayan Müslüman- ların cesaret gösterdikleri konular dünyevi amaçlara, çıkarlara yönelik olmaz. Asla insanlar tarafından "cesur bilineyim", "ba- na cesur desinler", "herkesin gözüne gireyim" gibi isteklerde de bulunmazlar. Allah için sergiledikleri cesareti Allah'ın bilme- si onlar için yeterlidir. “DERİN İMANDA MÜTHİŞ BİR CESARET OLUR, DİNİ ANLATMAK İÇİN DE MÜTHİŞ BİR HEYECAN VE ŞEVK DUYULUR” Adnan Oktar`ın 27 Ekim 2010 tarihli TV Kayseri ve Samsun Aks TV röportajından ADNAN OKTAR: ... Dünyada en büyük sorun, iman zafiyetidir. İnsanların iman zayıflı- ğıdır. İmanı güçlü olsa bir insanın bir kere müt- hiş bir cesaret olur üzerinde. İkincisi
  • 60. 58 MÜMİNLERİN CESARETİ dini anlatmak için müthiş bir heyecan ve şevk duyar. Allah sev- gisini sürekli anlatmak ihtiyacı duyar. Allah’ı sürekli savunur. Allah korkusunu anlatır. İnsanların büyük bir bölümünün buna gücünün yetmemesinin sebebi, Allah’a inançlarının insanların zayıf olmasıdır. Bu dünya imtihan meydanıdır. En önemli şey, iman hakikatlerinden Allah’ın varlığını, samimi olarak anlamak- tır. Mesela Peygamberimiz (sav) Hira Mağarası’nda düşünüyor- du, tefekkür ediyordu. Derin düşündüğü için Allah’a karşı derin sevgisi oluşmuştu. Allah ona onu vesile ediyordu. Hz. İsa (as) da öyle, çok derin düşündüğü için derin imanı vardı. Derin imanda Allah çok güzel neticeler verir insanlara... ... Şimdi iman eden aklı başında bir insan olağanüstü bir durum olduğunu görüp bütün hayatının sosyal yönlerinden çekilip var gücüyle İslam ahlakını yaymak için böyle bir durum- da gayret eder mi etmez mi? Gerçek imanda bunu eder. Adam son derece sakin... öyle bir üslup ve amaç hiç görünmüyor. Öyle bir yöntem göremiyoruz. Onun için en önemli konu iman hakikatlerinin anlatılması.
  • 61. 59 Harun Yahya - Adnan Oktar Mesela ben Mehdiyeti anlatıyorum, ama az insanda etki göste- riyor. İman zayıflığından dolayı o konuya pek yanaşmak istemi- yor epey bir insan. Mesela biz diyoruz ki; “Irak’ta Müslümanları perişan ediyorlar. Afganistan’da da eziyorlar” diyoruz. Yine iman zayıflığından dolayı insanlar ilgilenmek iste- miyorlar. Önemli görmüyorlar onu. Ne kadar anlatırsak anla- talım beyninde sanki ağdalı büyük bir magma varmış gibi, sanki beynine ağır bir pençe yemiş gibi kavrayamıyor. Ama kolay bir şey olduğunda ondan zevk alıyorlar. Mesela “evinde, gir akşam eve 70 bin kere zikir yap” diyorlar. Burada tebliğ yok, araştırma yok, inceleme yok. Dalaletle mücadele etmek yok ve derin bir zihni faa- liyet de yok. Haşa, onu, uykuyu iyi getiren bir şey ola- rak görüyor. Uyku ilacı gibi görüyor. Halbuki biz Allah’ı andığımız da kal- bimiz açılır şevki- miz artar. Allah’a karşı heyecanımız artar...
  • 62. ŞEYTAN İNSANLARA ÇİRKİN BİR CESARETİ EMREDER Ş eytanın amacı insanları Allah'ın dininden uzak tutmak ve kendi peşinden cehenneme sürüklemektir. Bu nedenle insanlar üzerinde, onları kandırabilmek ve tuzağa düşürebil- mek için türlü yöntemler uygular. İnsanların çoğunu bu oyun- larıyla aldatır, onları kötü bir ahlaka sevk eder. İnsanları hak dinden uzaklaştırmak, onlara kendi sapkın sistemini yaşatmak istediği için kavramları birbirine karıştırmaya, güzel ahlakı çir- kin, kötü ahlakı güzel göstermeye çalışır. Böylece güzel ahlaka dair bütün kavramları insanların yanlış algılamalarını sağlar. Şeytanın ve ona tabi olanların bu özelliği ayetlerde şöyle vur- gulanır: Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? Onlar, 'gerçeği ters yüz eden', günaha düşkün olan her yalancıya inerler. Bunlar (şeytanla- 60
  • 63. ra) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler. (Şuara Suresi, 221-223) Örneğin, sabretmek çok güzel bir ahlak özelliği iken, şey- tan bu kavramı insanlara yanlış tanıtır. İnsanlar sabır kavramı- nın güzel yönlerini hemen hemen hiç bilmez, çoğunlukla sab- retmenin zor, sıkıntılı ve eziyetli bir his olduğunu zannederler. Sabır deyince akıllarına gelen, bir şeye katlanma zorunluluğun- dan kaynaklanan isteksiz bir bekleyiş, "tahammül"dür. Oysa sa- bır, Allah'ın rızası olan bir işte kararlı ve sürekli davranmak, vazgeçmemek, yılmamak, o işi sonuna kadar azimle götürmek- tir. Örneğin, her olay karşısında hoşgörülü olabilmek, kızgınlık oluşturabilecek bir ortam da olsa öfkeyi yenerek güzel söz söyleyebilmek ve her ne pahasına olursa olsun bunda kararlı- lık göstermek, yılmamak güzel bir sabır örneğidir. Aynı zamanda sabır, Allah'ın vadettiği güzel bir sonucu se- vinç ve özlemle beklemektir. Bu da şeytanın göstermeye çalış- tığı gibi zor ve sıkıntılı bir şey değil tam aksine müminin şevk, heyecan ve neşesini artıran bir durumdur. Örneğin, bütün mü- minler ahirete karşı büyük bir istek ve özlem duymakta, cen- nete kavuşmayı şiddetle arzulamakta ve bunun için sabırla bek- lemektedirler. Herhangi bir konuda Allah'ın rızası için sabre- den mümin, bunun karşılığını muhakkak Allah'tan bulacağını bilmenin mutluluk ve sevincini yaşar. Mümin kötü bir davranışla karşılaştığında da bunu sabırla karşılar. Yani öfke ya da yılgınlığa kapılmadan, Kuran'da emre- dilen en güzel tavır ve davranışı gösterir. İşte, "sabır" gibi, şeytanın insanlara farklı göstermeye çalış- tığı kavramlardan biri de konumuz olan "cesaret"tir. İnsanlar 61 Harun Yahya - Adnan Oktar
  • 64. Allah'ın ayetlerine uymadıkları takdirde, şeytanın etkisi altına girmeye başlarlar. Böylece, ahlaki kavramların manalarını Ku- ran'dan öğreneceklerine şeytanın telkinlerinden öğrenmeye başlarlar. Şeytan ise insanları "çirkin bir cesarete" yönlendirir. Çirkin cesaret, kişinin gözünü kırpmadan, hiçbir vicdani sıkın- tı yaşamadan, nereye varacağını düşünmeden, pervasızca kötü- lükte bulunması, Allah hakkında bilgisi olmayan şeyleri söyle- yebilmesi, tüm kainatı yaratan Rabbimiz'i ve ahiret gününü in- kar edebilmesidir. Kuran'da çirkin bir cesaret gösteren insan- lardan şöyle söz edilmiştir: "Rahman çocuk edinmiştir" dediler. Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup-geldiniz. Nere- deyse bundan dolayı, gökler paramparça olacak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçüverecekti. Rahman adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar ola- caktı.) Rahman (olan Allah)a çocuk edinmek yaraş- maz. Göklerde ve yerde olan (herkesin ve herşeyin) tümü Rahman (olan Allah)a, yalnızca kul olarak ge- lecektir. Andolsun, onların tümünü kuşatmış ve on- ları sayı olarak saymış bulunmaktadır. Ve onların hepsi, kıyamet günü O'na, 'yapayalnız, tek başlarına' geleceklerdir. (Meryem Suresi, 88-95) Mümin ise Allah'tan korkar ve kötü bir ahlak göstermekten, Allah'ın sonsuz kudretini takdir edememekten şiddetle çekinir. Allah'ın ahirette kendisini hesaba çekeceğini, eğer dünyada kö- tü bir ahlak sergilerse veya Rabbimiz'in sonsuz kudretini gere- ği gibi takdir edemezse bunun hesabını ahirette veremeyeceği- ni düşünür. Allah korkusu taşımayanlar ise şeytanın etkisiyle 62 MÜMİNLERİN CESARETİ
  • 65. kötü ahlak örneği olan "çirkin cesaret"i göstermekten çekin- mezler. Günlük hayatımızda çirkin cesaret sahibi pek çok insana rastlayabiliriz. Allah korkusuna sahip olmayan ve Kuran ahlakı- na uygun yaşamayan insanlar genellikle saygı, şefkat, merha- met, insaniyet gibi duygulardan uzak bir şekilde yaşar ve hiç çekinmeden kötü bir ahlak sergilerler. Toplumun birçok kesi- minde bu kötü ahlakın örneklerine rastlamak mümkündür. İş adamlarından sokak serserilerine kadar birçok farklı kültüre mensup insanda bu ahlak görülebilir. Hepsi farklı toplumlarda yaşıyor da olsalar, eğer Allah'tan korkmuyorlarsa, hepsi şeyta- nın kendilerine emrettiği kötü ahlakı uyguluyorlar demektir. Şeytana uyan bir insan ise, akla gelebilecek her türlü kötülü- ğü yapabilecek bir karaktere sahiptir. Çünkü şeytan ona çirkin bir cesaret vermekte, onu kandırmakta, vesveselerle aldatmakta, kötülük yaparken oldukça sakin ve serinkanlı olmasını sağlamak- tadır. Zaten kendisi de aynı ruh haline sahiptir. Allah ona melek- lere secde etmesini buyurmuş, o ise kibirinden dolayı çok çirkin bir cesaret göstererek itaat etmemiş ve sapkınlardan olmuştur. Şeytanın bu ibret verici sapması Kuran'da şöyle anlatılır: Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim- şekil) verdik, sonra meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Onlar da İblis'in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı. (Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde et- mekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın". 63 Harun Yahya - Adnan Oktar
  • 66. (Allah:) "Öyleyse ordan in, orada büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin". O da: "(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni göz- le(yip ertele)" dedi. (Allah:) "Sen gözlenip-ertelenenlerdensin" dedi. Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı on- lar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğ- ru yolunda (pusu kurup) oturacağım". "Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağla- rından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın". (Allah) Dedi: "Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak ordan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, ce- hennemi sizlerle dolduracağım". (Araf Suresi, 11-18) Yaptığının büyük bir kötülük olduğunu bilmesi ve karşılığın- da cehenneme gideceğinin farkında olarak böyle çirkin bir tav- ra cesaret etmesi, şeytanın azgınlığının şiddetini göstermekte- dir. Bu yüzden şeytan, etkisi altına aldığı insanlara da aynı az- gınlığı ve çirkin cesareti aşılamaya çalışır. Allah insanları şeyta- na uymama konusunda birçok ayetiyle uyarmıştır: Ey iman edenler, şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. Eğer Allah'ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiçbiri ebedi olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah, işitendir, bilen- dir. (Nur Suresi, 21) 64 MÜMİNLERİN CESARETİ
  • 67. Harun Yahya - Adnan Oktar Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Ger- çekte o, sizin için apaçık bir düşmandır. O, size yal- nızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bil- mediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. (Bakara Su- resi, 168-169) Şeytanın sapmasına neden olan en önemli etkenlerden biri de kibirlenmesidir. Bu yüzden şeytan insanların da kendisine benzeyip sapmalarını, dolayısıyla kibirlenmelerini sağlamaya ça- lışır. "Çirkin cesaret" de aslında insanın kibirine yenik düşme- sinin bir sonucudur. Bu kibir insanlar arasında çok çeşitli şekillerde ortaya çıka- bilir. Şeytanın yolunu izleyen kimi insanlar tıpkı onun gibi, Allah'ın varlığını bildikleri halde din ahlakından uzak bir yaşam sürerler. Kimileri ise Allah'ın çevrelerinde yaratmış olduğu milyonlarca iman deliline rağmen, Allah'ın varlığını inkar edebi- lir. Veya inkar etmese de gerçekleri görmezden gelebilir. Ör- neğin yeryüzünde her milimetrekare Allah'ın yaratışının delil- leri ile dolu olmasına rağmen, kimi insanlar çirkin bir cesaret göstererek tüm bunların başıboş bir süreçle oluştuğunu iddia edebilir. Tüm çeşitlilikleri ve güzellikleriyle canlıların, yeryüzü- nün, gökyüzünün, Dünya'nın, Güneş Sistemi'nin, yıldızların, ga- laksilerin kısacası tüm evrenin tesadüflerle ortaya çıktığını id- dia edebilir. İmkansız olduğunu gördüğü ve vicdanen de aslın- da bunu anladığı halde, Allah'ın yaratışındaki ihtişamı reddede- bilir. İşte tüm bunlar çirkin bir cesaretin, vicdansızca inkara sü- rüklenmenin, kibrinden dolayı Allah'a boyun eğmemenin ala- metleridir. İnkarda direnen insanlara sayısız iman delili göste- 65
  • 68. rseniz de, doğruyu ve güzeli ısrarla anlatsanız da -Allah'ın dile- mesi dışında- bir sonuç elde etmeniz oldukça zordur. Üstelik kibirlerine kapılarak çirkin bir cesaret gösteren in- sanlar, dirilişten yana da şüphe içinde olurlar. Bu şüphelerini açıkça dile getirmekten de çekinmezler. Allah Kuran'da böyle insanların akılsızlığını ve kavrayış eksikliğini şöyle haber vermiş- tir: İnsan, Bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiş- tir. Kendi yaratılışını unutarak Bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?" De ki: "Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir." Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyor- sunuz. Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini yaratmağa kadir değil mi? Elbette (öyledir); O, yara- tandır, bilendir. Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. Her- şeyin melekutu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulu- nan (Allah) ne Yücedir. Siz O'na döndürüleceksiniz. (Yasin Suresi, 77-83) Bu tür insanlar uyarıldıkları zaman da buna icabet etmezler. Kendilerine ibret olarak gösterilen olayları görmezden gelebi- lirler. Örneğin kötü bir ahlak yaşayan, dünya üzerinde karışık- lık çıkaran, güzel ahlaklı insanlara zulmetmeye çalışan kısacası her türlü çirkinliğe yönelen bu tür insanlar kendilerini "iyi in- san" olarak nitelendirebilirler. Geçmişte aynı çirkinlikleri yap- 66 MÜMİNLERİN CESARETİ
  • 69. tıkları için azabı hak eden toplumlardan, Allah'ın elçilerine is- yan ettikleri için cezalandırılan kavimlerden söz edildiğinde, bunlardan da kendileri adına ibret almazlar. Kısacası uyarılıp korkutularak doğruya davet edilseler de bunu reddedip, son- suz cehennem azabına razı olabilirler. Allah bu tür insanların varlığından Kuran'da şöyle söz etmiştir: Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık. Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şa- şırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar. Kendile- rine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar. Bir ayet (mu- cize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyor- lar. "Bu, açıkca bir büyüden başkası değildir" dediler. "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz? Veya önceki ata- larımız da mı?" De ki: "Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz)." (Saffat Suresi, 11- 18) Allah yukarıdaki ayetlerin devamında, çirkin bir cesaret göstererek şeytanın yoluna uyan bu insanların ahirette uğraya- cağı acı sonu da haber vermiştir: İşte o, yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir; artık kendi- leri (diriltilmiş olarak) bakıp duruyorlar. Derler ki: "Eyvahlar bize; bu, din günüdür." Bu, sizin yalanladı- ğınız (mümini kafirden, haklıyı haksızdan) ayırma günüdür. Zulmedenleri, eşlerini ve taptıklarını bira- 67 Harun Yahya - Adnan Oktar
  • 70. MÜMİNLERİN CESARETİ raya getirip toplayın. Allah'tan başka (taptıklarını); artık onları cehennemin yoluna yöneltip götürün. Ve onları durdurup-tutuklayın, çünkü sorguya çekile- ceklerdir. (Onlara seslenilir:) "Ne oluyor size, birbi- rinizle (dünyada olduğu gibi) yardımlaşmıyorsunuz?" Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır. (Saffat Sure- si, 19-26) Çirkin Cesaret İnsanı Vicdandan da Uzaklaştırır Çirkin cesaret aynı zamanda vicdana karşı sergilenen bir harekettir. Mazlum bir insana bağırıp çağırmak, çekinmeden suç işlemek, pervasızca insanların haklarını ihlal etmek, insan- lara zulmetmek, senelerce çabalayıp biriktirdikleri mallarını çalmak, ihtiyaç içinde olanları yardımsız bırakmak hep bundan kaynaklanan hareketlerdir. Allah insanlara vicdanları vasıtasıy- la bunların yanlış olduğunu bildirdiği halde, büyüklenme hissi- ne yenik düşen insanlar vicdanlarına yüz çevirerek bu azgınlık- ları sergilerler. Bu zalim davranışları yapanların genellikle sahip oldukları sakin ve soğukkanlı tavır da, şeytanın onlara telkin et- tiği boş güven ve çirkin cesaretten kaynaklanan bir özelliktir. Bu kişilerin hiçbir davranışları Kuran ahlakına uygun değil- dir. Kendilerine zarar getirecek kötü davranışları dahi bile bi- le sergileyecek kadar akılsızca bir cesaretleri vardır. Uyuşturu- cu kullanmak, kötülüğü yaymak üzere çete kurmak, kavga, bozgunculuk ve karışıklık çıkartmak hep çirkin cesaret örnek- leridir. Bu tarz insanlar, cahiliye toplumu içinde "cesur", "gözü kara" olarak şöhret bulacakları vehmine kapılarak bu tavırları sergilemekten çekinmezler. 68
  • 71. Din ahlakından uzak yaşayan insanlar arasında bu tavırlara bir de isim takılmıştır; "deli cesareti" olarak adlandırılan bu çir- kin tavır örneklerine günlük hayatımızda çoğu zaman rastlarız. Bu tür insanlar imanın getirdiği sevgi, saygı, şefkat, insaniyet, akıl, itidal gibi vasıflardan yoksun olduklarından ortaya çok çar- pık mantıklar ve davranış bozuklukları çıkar. Çirkin cesaret şeytanın taraftarları tarafından her zaman çok üstün ve güzel bir davranış olarak görülür. Aralarından bi- ri çirkin cesaret örneği sergilediğinde diğerleri tarafından he- men takdir edilir. Okulda öğretmenlere veya öğrencilere kö- tü davranan, onlarla alay eden, hoşlanmayacakları şakalar ya- pan, kısaca onlara zarar veren biri çoğunlukla kutlanır ve de- vam etmesi için desteklenir. Onun ahlakında olanların hepsi onun ne kadar cesur olduğunu konuşur ve onu takdir ederler. Sosyetenin kötü bir ahlak modeli sergileyen kesiminde de aynı mantık geçerlidir. Dine karşıt felsefi konuşmalar yapanlar, kimsenin kullanmayacağı saygısız ve seviyesiz bir üslupla konu- şanlar, ölçüsüz hareketlerde bulunanlar, insanlara zulmeden- ler, alay edenler, açık açık insanlara kötülük yapanlar hakkında "ne kadar cesurmuş" diye düşünülür. Sınır tanımaz kıyafetler giyen "cesurluk ve cömertlikle" anılır. Oysa bunların hiçbiri ce- saret olmadığı gibi, çirkin utanmazlığın bizzat kendisidir. Ne var ki "gerçeği tersyüz eden" şeytan, akledemeyen yandaşları- na, yoldan çıkmayı da "cesaret"miş gibi göstermekte ve onları kendisiyle birlikte ebedi bir azaba sürüklemektedir. Şeytanın tüm bu çabalarından ve sürüklediği çirkin yaşam- dan etkilenmeyen, onun vesveselerine, aldatmacalarına kan- mayan insanlar ise ancak iman edenlerdir. Şeytanın Allah'ın sa- 69 Harun Yahya - Adnan Oktar
  • 72. mimi kulları üzerinde hiçbir etkisinin olamayacağı, her ne ya- parsa yapsın onları doğru yoldan ayıramayacağı Kuran'ın pek çok ayetiyle müjdelenmiştir: Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese ve- ya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işi- tendir, bilendir. (Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (Araf Suresi, 200-201) Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gü- cü yoktur. Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edi- nenlerle, onunla O'na (Allah'a) ortak koşanlar üze- rindedir. (Nahl Suresi, 99-100) Şeytan İnsanları Korkaklığa Yöneltir İnkara karşı güçlü bir fikri mücadele ortaya koymak, insan- lara iyiliği, güzelliği emretmek, onları kötülüklerden sakındır- mak, ahiret azabıyla uyarıp korkutmak Allah'ın inananlara em- ridir. Bu konuda çekinik kalmak, Allah'ın emir ve tavsiyelerini, güzel ahlakı insanlara duyurma konusunda gereği gibi cesur ve girişken davranmamak, "nasıl olsa yapan vardır" diye bu ibade- ti başkalarına bırakmak, olaylara seyirci kalmak Allah'ın iste- mediği ve müminleri men ettiği kötü bir davranıştır. Mümin, bir zorlukla karşılaştıkça, insanların kınamalarına maruz kaldıkça şevki ve kararlılığı daha da artan insandır. Çün- kü bu onun, doğru yolda olduğuna dair bir işarettir. Daha ön- ce de belirttiğimiz gibi Allah, geçmişte yaşamış insanların baş- MÜMİNLERİN CESARETİ 70
  • 73. larına gelen zorlukların benzerlerinin samimi kullarının da ba- şına geleceğini, onları bu şekilde deneyeceğini vadetmiştir. Ay- rıca şu gerçeği de unutmamak gerekir ki, kötü ahlaklı insanlar, kendilerinden gördükleri kişileri asla kınamaz, onlar üzerinde baskı kurmaya çalışmazlar. Çünkü bu tip kişileri, kötü ahlak gösterme konusunda doğal müttefikleri olarak bilirler. İnkarcı- lar yalnızca hak yolda olan, Kuran ahlakını yaşayan, insanları Allah'ın yoluna, rızasını kazanmaya davet eden kişileri sindir- meye çalışırlar. İnkarcılar bir kişiye karşı böyle bir çaba içeri- sine giriyorlarsa, bu, aslında onun hak yolda olduğunun da gös- tergesidir. İnsanların çoğu ön plana çıkmaktan ve kötülerin dikkatini çekmekten çekinir. Doğru bildiği yolda mücadele etmeye ce- saret edemez. Bu konuda vicdanlı davrananlar, Allah'tan kor- kan, yaşamını Allah'ın rızasını kazanmaya adamış ve bunun için sorumluluk almaktan kaçınmayan müminlerdir. Karşılığında in- karcılar tarafından iftiralara uğrayabileceklerini ve baskılara maruz kalabileceklerini bilmelerine rağmen Allah'ın varlığını, birliğini ve O'nun emrettiği ahlakı insanlara duyurur, şevk ve kararlılıkla fikri mücadelelerine devam ederler. Tarih boyunca inkarcıların karşısında yer alan bütün mü- minlerin en dikkat çeken özelliklerinden biri, güzel ahlakın in- sanlar içinde yaygınlaşması konusunda üzerlerine büyük so- rumluluk almaları ve cesaretle bu sorumluluğu yerine getirme- leri olmuştur. Müminlerin tehdit altında olmalarına rağmen ka- rarlılıkla güzel ahlakı tebliğe devam etmeleri inkar edenleri çok şaşırtmaktadır. İşte gerek peygamberleri gerekse onları izle- yen müminleri bu derece kararlı ve cesur olmaya iten şey, on- 71 Harun Yahya - Adnan Oktar
  • 74. ların Allah'a ve ahirete olan imanlarıdır. Allah'ın kendilerini her an gördüğünden, ahiretin varlığının gerçek olduğundan ve ahi- rette dünyada yaptıklarından mutlaka hesaba çekileceklerin- den emindirler. Müminlerin cesur tavırlarını anlamak için önce bu tavırları- nın kaynağı olan Kuran'ı ve Kuran ahlakını anlamak şarttır. Ki- şinin Allah korkusuna sahip olması, Allah'ın ayetlerini kavraya- bilmesi, Allah'ın insanları teşvik ettiği konuların önemini anla- yabiliyor olması gerekir. Zalimlerin, kötülerin kurdukları ittifa- ka seyirci kalmakla kişinin tebliğ görevini yerine getiremeyece- ği açıktır. Ancak yeryüzünde birçok insanın Allah'ın emrettiği yolda olmadığı düşünülürse, böyle bir çabanın cesaret gerek- tirdiği de kesindir. Çünkü kötülerin işlerini bozacak en ufak bir girişim onları rahatsız edecek, onları tedirgin edip harekete geçmelerine neden olacaktır. Böyle bir durumda baskı kurma, tuzak kurma, iftira atıp sindirmeye çalışma, dahası fiziksel zul- me kalkışma olabilir. İşte Allah yolunda gerçek bir cesaret gös- terenlerin diğerlerinden farkı bu noktada belirir. Çoğu insan arkadaşları ve yakınları tarafından kınanmamak, dışlanmamak ve yalnız kalmamak için kötü ahlakın yaşanması- na göz yumar. Uyarma ve sakındırma görevini yerine getirmez. Pek çok insan, Kuran ahlakının yaşanmadığı toplumlarda hakim olan zalim yapıya, vicdanen doğruyu bildiği halde seyirci kala- bilir. Şahit olduğu zulmün yaşanmamasını ve yeryüzünden silin- mesini kalben istiyordur, ancak buna karşı fikri olarak mücade- le verecek bir cesareti kendinde hissedemiyordur. Cesaret ol- mazsa şevk ve kararlılık da olmaz. Şevk ve kararlılığın olmadı- ğı yerde de insan karşılaştığı kötülükleri engelleyebilmek için 72 MÜMİNLERİN CESARETİ
  • 75. Harun Yahya - Adnan Oktar düşünmez, yollar aramaz, çözümler bulmaz. Unutulmamalıdır ki, zulümden sadece rahatsızlık duymak, kötülüklere bakıp ha- yıflanmak, zulmün yeryüzünden silinmesine yetmez. Bunun için samimi bir çaba, bir istek, bir şevk gerekir. Bunları yaşayabil- mek içinse cesaret gerekmektedir. Eğer cesaret gösterip kimse öne çıkmazsa, yeryüzünde bü- yük bir düzensizlik ve bozgunculuk baş gösterecek, dünya ya- şanamaz bir hale gelecektir. Bu cesareti göstermeyen, Allah'ın dinini anlatmada gevşeklik gösteren, Kuran ahlakını insanlara tebliğ etmeyenler ise ayetlerde bildirildiği gibi ziyan içindedir: Asra andolsun; gerçekten insan, ziyandadır. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka. (Asr Suresi, 1-3) Şeytan Müminleri Korkaklığa Sürükleyemez Daha önce de belirttiğimiz gibi şeytanın iman edenler üze- rinde hiçbir gücü ve etkisi yoktur. Bu gerçek, bir ayette şöyle yer almaktadır: Şüphesiz, kışkırtılıp-saptırılmışlardan sana uyanlar dışında, senin Benim kullarım üzerinde zorlayıcı hiç- bir gücün yoktur. (Hicr Suresi, 42) Şeytanın gücü ancak kışkırtıp saptırdığı kendi yandaşlarına yeter, ancak onları korkutup kendi etkisi altına alabilir: İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer mü'minlerseniz, Benden korkun. (Al-i İmran Suresi, 175) 73
  • 76. Mümin şeytanın oyunlarına ve kurduğu tuzaklara akıl ve ce- saret ile karşılık verir. Örneğin; şeytan mutlaka inananları da güçten düşürmek isteyecek, aralarına düşmanlık sokmaya çalı- şacak, onları şevksizlik, yılgınlık gibi olumsuzluklarla yıpratmak isteyecektir. "… Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunur- lar…" (Enam Suresi, 121) ayetiyle bildirildiği gibi, kendi taraf- tarlarını müminlerin üzerine musallat edecektir. Fakat imanla- rı çok güçlü olan ve şeytanın oyunlarını Kuran'ın çok detaylı anlatımıyla tanıyan müminler bu tuzakların hiçbirine düşmez- ler. Şeytanın zayıf hilelerini hemen anlarlar. Müminler şeytana ve onun yandaşlarına karşı son derece cesurdurlar. Şeytan onlara ne yaptırmak istiyorsa, tam tersini yaparak karşılık verirler. Şeytan yılgınlığa, şevksizliğe düşürmek istiyorsa, onlar daha da büyük bir şevkle, kararlılıkla dinlerine bağlanırlar. Bu sebeple, inkarcılar tarafından gelen baskılar on- ları daha da güçlendirir ve şevklendirir. Müminler bitmek bil- meyen şevkleriyle şeytanı büyük bir hüsrana uğratırlar. 74 MÜMİNLERİN CESARETİ
  • 77. CESARET NASIL KAZANILIR? C esaret, kuşkusuz toplumda oldukça beğenilen, takdir gö- ren bir tavırdır. İnsanlar cesur olmak, çevrelerinde ce- sur bilinmek isterler. Çünkü cesur bilinen insanlar her zaman saygı ve takdir görürler. Ama insanların çoğu cesur görünme- ye çok özenmelerine rağmen gerçek bir cesaret sergileyemez- ler. Elbette istedikleri halde cesur olamamalarının ardında ya- tan nedenler vardır. Nasıl ki bir insanın hayatı boyunca şefkatli, merhametli, sa- dık, yumuşak başlı, boyun eğici olması için gerçek bir imana sa- hip olması gerekiyorsa, her an ve her ortamda cesur olması için de iman ediyor olması şarttır. Bu, elbette iman etmeyen birinin hiçbir şekilde cesur olamayacağı anlamına gelmez. Onun da cesaret gösterdiği olaylar, zamanlar olacaktır. Ama Allah'a ortaklar koşan, O'ndan başka varlıklara güç atfeden, herşeyin Allah'ın hakimiyetinde ve kontrolünde olduğunu fark edemeyen bir insan, bir gün korktuğu, çekindiği, cesaret gös- teremediği bir olayla mutlaka karşılaşır. Bu da onun, Allah'ın tek güç sahibi olduğuna iman etmenin kazandırdığı mutlak bir 75
  • 78. 76 MÜMİNLERİN CESARETİ cesarete sahip olmadığının delili olur. Mutlak cesarete sahip olabilmenin şartı iman etmektir. İman, herşeyin Allah'ın kontrolünde olduğunu, O dilemedikçe hiçbir şeyin gerçekleşmeyeceğini bilmek, Allah'tan razı olmak ve yalnızca O'ndan korkmaktır. Bu inanca sahip olan kişi Allah'a tevekkül eder ve doğal olarak güçlü ve cesur olur. Hangi olayla karşılaşırsa karşılaşsın her zaman cesurdur. Olayların şiddeti onun cesaretini kaybet- mesine yol açmaz. Herşeyin Allah'ın kontrolünde olduğunu, Allah dilediği için gerçekleştiğini ve Allah'ın kendisi için herşe- yi hayır olarak yarattığını bilir. Ölümle dahi karşılaşsa son de- rece tevekküllüdür. Çünkü mümin olarak Allah'a kavuşacaktır. Herşeyin Allah'ın kontrolünde olduğunu bilmek, Allah'ın yarattığı kadere tam bir teslimiyetle tabi olmak kişiye güçlü bir iman ve imanla birlikte güçlü bir şahsiyet sağlayacaktır. Bunun için Allah'a yakın olmak, herşeyde bir hayır ve hikmet görmek, başına gelen herşeyden razı olmak, hiçbir olayda üzüntüye ya da ümitsizliğe kapılmamak, kainattaki herşeyin yaratıcısının Allah olduğunu, O dilemedikçe bir yaprağın bile kıpırdamaya- cağını, bütün kalplere ve ruhlara O'nun hakim olduğunu, O'ndan başka güç ve irade sahibi olmadığını bilmek gerekir. Dünyada meydana gelen herşeyin Allah'ın izni ve dilemesiy- le gerçekleştiğini bilen ve teslim olan insan da doğal olarak "ce- sur" olur. Çünkü korkacağı, tedirginlik duyacağı, endişe edece- ği hiçbir şey yoktur; herşeyi Allah yaratmakta ve kontrol altın- da tutmaktadır. Allah'a yakın, O'nu dost ve veli edinmiş bir ki- şinin çekineceği, korkacağı hiçbir şey yoktur, çünkü Allah iman edenlerin koruyucusudur. Allah, müminlerin korkacakları hiç-
  • 79. bir şey olmadığını ayetlerinde şöyle haber vermektedir: Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak ken- disini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi Katın- da ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mah- zun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 112) Ey Ademoğulları, içinizden size ayetlerimi haber ve- ren elçiler geldiğinde, kim sakınırsa ve (davranışları- nı) düzeltirse işte onlar için korku yoktur, onlar mahzun olmayacaklardır. (Araf Suresi, 35) İşte Allah'ın bu vaadini bilen müminler karşılaştıkları bütün baskı ve zorluklara rağmen büyük bir kararlılıkla Allah'ın em- rettiği ahlakı insanlara tavsiye ederler ve baskılar onların şevk- lerini hiçbir şekilde azaltmaz. Bu, doğrudan doğruya onların sahip oldukları iman ile ilgilidir. İman etmeyen bir insanın, ifti- ra ve baskıya uğrayacağını, kimi zaman bütün toplum önünde haksız yere eziyetlere uğratılacağını bile bile bir şeyde kararlı- lık göstermesi son derece zordur. Bu nedenledir ki, gerçek imana sahip olmayan kişiler karşılaştıkları en ufak zorlukta bü- tün kararlılıklarını yitirir, inançlarından, prensiplerinden ve de- ğer yargılarından vazgeçerler. Müslüman olduğunu söyleyen insanlar arasında samimiyetin ölçüsü de zorluklar karşısında gösterilen kararlılıktır. Samimi bir imana sahip olmayan kimse, peygamberlerin ve salih mü- minlerin daha önce başlarına gelen zorluklara benzer zorluk- larla karşılaşabileceklerini bildiklerinden sorumluluk almak is- temezler. Fakat zor zamanlarda Kuran ahlakını tebliğ etme, insanlara iyiliği emredip kötülükten men etme sorumluluğunu 77 Harun Yahya - Adnan Oktar
  • 80. alan insanların bu tavırları son derece örnek ve takdire şayan- dır. Yeryüzündeki insanların büyük bir çoğunluğu kendi işleri- ne, dünyevi meşgalelerine dalmışken inkar edenlerle Allah yo- lunda fikri bir mücadeleye girişmek, bunun getirdiği birtakım zorluklara razı olmak çok değerli davranışlardır. Ayrıca bütün bunlar gerçek bir mümin için zorluk değil, as- lında büyük bir güzelliktir. Çünkü daha önce de belirttiğimiz gi- bi benzer imtihanlar peygamberlerin de başına gelmiştir. Pek çok peygamber iftiraya maruz kalmış, eziyete uğramış, yaralan- mak ve öldürülmek istenmiş, hatta şehit edilmiştir. Sadece Allah'ın varlığını ve birliğini anlattıkları, savundukları için, kötü ahlaklı insanların tepkisini çekmiş, ancak sonunda da mutlaka Allah'ın güzel vaadleri yerine gelmiş, onlar istemese de Allah'ın emrettiği güzel ahlak insanlar arasında yaygınlaşmıştır. Kuran'da bildirilen gerçek cesareti kazanmanın ve yaşama- nın en önemli yollarından biri de sürekli ölümü ve hesap günü- nü düşünmektir. Allah'tan korkan bir Müslüman dünya hayatı- nın bir gün sona ereceğini, öldükten sonra dünyada yaptıkları- nın hepsinin hesabını vereceğini bilir. Cehenneme gidenlerden olmamak için Kuran'a hakkıyla uyması, gevşeklik, korkaklık, çekingenlik göstermemesi gerektiğinin farkındadır. Bu nedenle, Allah'ın kendisine emrettiklerini ve tavsiye et- tiklerini yerine getirmeyi bir an bile ertelemek istemez. Çün- kü ölümün kendisini ne zaman yakalayacağı belli değildir. Allah'ın emrettiği ahlakta en üst dereceye ulaşmak için gayret eder. İnananların son derece cesur olmalarının, Allah'ın emir- lerini yerine getirmede hiçbir taviz vermemelerinin ve son de- 78 MÜMİNLERİN CESARETİ
  • 81. rece kararlı olmalarının en önemli nedenlerinden biri de bu- dur. Çekingen davrandıkları, gereği gibi kararlılık göstermedik- leri takdirde bunun hesabını ahirette veremeyeceklerini bilir- ler. Allah'ın emir ve yasaklarını görmezlikten gelmenin karşılı- ğını öldükten sonra göreceklerinin farkındadırlar. Allah mü- minleri ayetlerinde şöyle tanıtmıştır: Onlar Allah'ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar. Ve onlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerin- den içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. Ve onlar Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak eder- ler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Rad Suresi, 20-22) Allah, Kuran'da iman edenlere, her konuda olduğu gibi ce- saret, korku ve endişenin nasıl yenileceği konusunda da yol göstermiştir. Cesaretin bir numaralı düşmanı olan korku ve buna bağlı olarak ortaya çıkan endişe ve sıkıntı gibi duygular, Kuran'ın tavsiyelerine uyulduğu takdirde, kolayca yenilebilecek hislerdir. Samimi bir imana sahip olan her insan, Kuran'a tam olarak uyduğu zaman dünyada karşılaşacağı olaylar karşısında- ki tepkileri de değişecektir. 79 Harun Yahya - Adnan Oktar
  • 82. PEYGAMBERLERDEKİ VE SAMİMİ MÜMİNLERDEKİ CESARET ÖRNEKLERİ M üminler imanları dolayısıyla, başkalarının cesur olama- yacağı çekingenlik göstereceği noktalarda hiç tereddüt etmeden, büyük bir şevk ve cesaretle davranırlar. Örneğin, in- karcıların tuzak kurdukları, kimi zaman fiziksel bir baskı uygu- ladıkları anlarda dahi, son derece kararlı, cesur, mert, müte- vekkil ve güçlü tavırlarıyla dikkat çeken müminler, hak olanı yaptıklarından emin oldukları için inkarcıların kendilerinden is- tedikleri tavrı asla göstermezler, Kuran ahlakını yaşamaktan ve imanlarından taviz vermezler. Nitekim inkarcılar müminlerin pişman olmalarını ve bir da- ha güzel ahlakı tebliğ edecek hiçbir çabada bulunmamalarını is- terler. İleriki sayfalarda örnekleriyle anlatacağımız gibi, Kuran ayetlerinde inkarcıların bu tutumlarını tarihin her döneminde gösterdikleri haber verilmektedir. Müminler de inkar edenlerin kendilerine sürekli olarak tu- zaklar planladıklarından haberdardırlar; nitekim bunu onlara 80
  • 83. Allah, Katından gönderdiği Kuran ile bildirmiştir. Bu tuzaklar müminlere maddi manevi zarar vermek amaçlıdır. Fakat her- şeye rağmen müminler -Allah'ın kendilerine emrettiği üzere- onlara karşı zorlu ve onurlu tavırlarını sürdürür, cesaretle on- lara karşı bir fikir mücadelesi verirler. Bu, Allah'ın kendilerine bir emridir: Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) Kendisi'nin onları sev- diği, onların da Kendisi'ni sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,' Allah yolunda cehd eden (çaba harcayan) ve kınayıcı- nın kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Maide Suresi, 54) Peygamberimiz (sav)'in zamanında müminler inkarcılarla doğrudan savaşlarda bulunmuşlardır. Savaş zamanları inkarcıla- rın müthiş moral kaybettikleri, toplumların çoğunlukla manevi çöküntüye uğradıkları zamanlardır. Fakat müminler bu mode- lin dışında bir tavır göstermişler, Peygamberimiz (sav) ve saha- beler kendilerinden sonra gelen bütün Müslümanlara örnek teşkil eden güçlü bir cesaret sergilemişlerdir. Bazı Müslüman- lar savaşta mallarını, bazıları bir uzuvlarını, belki kolunu, baca- ğını kaybetmiş, bazısı yakınlarını yitirmiş, ama cesaretlerinden asla taviz vermemişlerdir. Allah Kuran'da geçmişte yaşamış Müslümanların son derece yiğit olduklarına, kendilerine bir musibet dahi isabet etse, "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüp- hesiz O'na dönücüleriz" (Bakara Suresi, 156) dediklerine 81 Harun Yahya - Adnan Oktar
  • 84. dikkat çekmektedir. Bu cesaretleri onların Allah'a, Peygambe- rimiz (sav)'e ve Kuran'a ne kadar güçlü bir bağlılıkla bağlı ol- duklarını göstermektedir. Münafıklar havanın sıcak olmasını bahane ederek savaştan kaçarken, müminler mallarını ve can- larını ortaya koyarak mücadele etmişlerdir. Peygamberimiz (sav)'e içinde savaş emri geçen ayetler indi- ğinde münafıklar hızla kendilerini belli etmeye başlamışlardır. O ana kadar kendilerini Müslüman olarak tanıtan birçok kişi, savaş emrini duyar duymaz kalplerindeki hastalığı ortaya çıkar- mıştır. Allah onların bu durumlarını şu ayetle haber vermiştir: İman edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre in- dirilmeli değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zik- ri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalple- rinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çök- müş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün… (Muhammed Suresi, 20) Bu ayette de görüldüğü gibi korkak olmaları münafıkların en belirgin özelliklerinden biridir. Bir başka ayette Allah şöyle buyurmaktadır: Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları din- lersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından do- layı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. On- lar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakı- nın. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar. (Münafikun Suresi, 4) 82 MÜMİNLERİN CESARETİ