SlideShare a Scribd company logo
1 of 162
Download to read offline
SAMİMİ BİR DİNDAR
HARUN YAHYA - ADNAN OKTAR
ATATÜRK
YAZAR ve ESERLERİ HAKKINDA
Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956
yılında Ankara'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara'da ta-
mamladı. Daha sonra İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sa-
natlar Fakültesi'nde ve İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde öğ-
renim gördü. 1980'li yıllardan bu yana, imani, bilimsel ve siyasi ko-
nularda pek çok eser hazırladı. Bunların yanı sıra, yazarın evrimcile-
rin sahtekarlıklarını, iddialarının geçersizliğini ve Darwinizm'in
kanlı ideolojilerle olan karanlık bağlantılarını ortaya koyan çok
önemli eserleri bulunmaktadır.
Harun Yahya'nın eserleri yaklaşık 30.000 resmin yer aldığı toplam
45.000 sayfalık bir külliyattır ve bu külliyat 60 farklı dile çevrilmiştir.
Yazarın müstear ismi, inkarcı düşünceye karşı mücadele eden iki
peygamberin hatıralarına hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun
ve Yahya isimlerinden oluşturulmuştur. Yazar tarafından kitapların
kapağında Resulullah'ın mührünün kullanılmış olmasının sembolik
anlamı ise, kitapların içeriği ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-ı Ke-
rim'in Allah'ın son kitabı ve son sözü, Peygamberimiz (sav)'in de
hatem-ül enbiya olmasını remzetmektedir. Yazar da, yayınladığı
tüm çalışmalarında, Kuran'ı ve Resulullah'ın sünnetini kendine
rehber edinmiştir. Bu suretle, inkarcı düşünce sistemlerinin tüm
temel iddialarını tek tek çürütmeyi ve dine karşı yöneltilen iti-
razları tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedefle-
mektedir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibi olan Resu-
lullah'ın mührü, bu son sözü söyleme niyetinin bir duası
olarak kullanılmıştır.
Yazarın tüm çalışmalarındaki ortak hedef, Ku-
ran'ın tebliğini dünyaya ulaştırmak, böylelik-
le insanları Allah'ın varlığı, birliği ve ahi-
ret gibi temel imani konular üzerinde
düşünmeye sevk etmek ve inkarcı
sistemlerin çürük temellerini ve
sapkın uygulamalarını gözler
önüne sermektir.
Nitekim Harun Yah-
ya'nın eserleri Hindistan'dan Amerika'ya, İngiltere'den Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e,
İspanya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan İtalya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadar dünyanın
daha pek çok ülkesinde beğeniyle okunmaktadır. İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca,
Portekizce, Urduca, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boşnakça, Uygurca, Endonezyaca, Malayca, Bengoli,
Sırpça, Bulgarca, Çince, Kishwahili (Tanzanya'da kullanılıyor), Hausa (Afrika'da yaygın olarak kulla-
nılıyor), Dhivelhi (Mauritus'ta kullanılıyor), Danimarkaca ve İsveçce gibi pek çok dile çevrilen eser-
ler, yurt dışında geniş bir okuyucu kitlesi tarafından takip edilmektedir.
Dünyanın dört bir yanında olağanüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insanın iman etmesine,
pek çoğunun da imanında derinleşmesine vesile olmaktadır. Kitapları okuyan, inceleyen her kişi, bu
eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlaşılır ve samimi üslubun, akılcı ve ilmi yaklaşımın farkına var-
maktadır. Bu eserler süratli etki etme, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellik-
leri taşımaktadır. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düşünen insanların, artık materyalist
felsefeyi, ateizmi ve diğer sapkın görüş ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak savunabilmeleri müm-
kün değildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal bir inatla savunacaklardır, çünkü fikri da-
yanakları çürütülmüştür. Çağımızdaki tüm inkarcı akımlar, Harun Yahya Külliyatı karşısında fikren
mağlup olmuşlardır.
Kuşkusuz bu özellikler, Kuran'ın hikmet ve anlatım çarpıcılığından kaynaklanmaktadır. Yazarın
kendisi bu eserlerden dolayı bir övünme içinde değildir, yalnızca Allah'ın hidayetine vesile olmaya
niyet etmiştir. Ayrıca bu eserlerin basımında ve yayınlanmasında herhangi bir maddi kazanç hedef-
lenmemektedir.
Bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda, insanların görmediklerini görmelerini sağlayan, hi-
dayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmasını teşvik etmenin de, çok önemli bir hizmet olduğu or-
taya çıkmaktadır.
Bu değerli eserleri tanıtmak yerine, insanların zihinlerini bulandıran, fikri karmaşa meydana geti-
ren, kuşku ve tereddütleri dağıtmada, imanı kurtarmada güçlü ve keskin bir etkisi olmadığı genel tec-
rübe ile sabit olan kitapları yaymak ise, emek ve zaman kaybına neden olacaktır. İmanı kurtarma ama-
cından ziyade, yazarının edebi gücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyeceği
açıktır. Bu konuda kuşkusu olanlar varsa, Harun Yahya'nın eserlerinin tek amacının dinsizliği çürüt-
mek ve Kuran ahlakını yaymak olduğunu, bu hizmetteki etki, başarı ve samimiyetin açıkça görüldü-
ğünü okuyucuların genel kanaatinden anlayabilirler.
Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaşaların, Müslümanların çektikleri eziyetlerin te-
mel sebebi dinsizliğin fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulmanın yolu ise, dinsizliğin fikren mağlup
edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konması ve Kuran ahlakının, insanların kavrayıp yaşayabilecek-
leri şekilde anlatılmasıdır. Dünyanın günden güne daha fazla içine çekilmek istendiği zulüm, fesat ve
kargaşa ortamı dikkate alındığında bu hizmetin elden geldiğince hızlı ve etkili bir biçimde yapılma-
sı gerektiği açıktır. Aksi halde çok geç kalınabilir.
Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmiş olan Harun Yahya Külliyatı, Allah'ın izniyle, 21. yüzyılda
dünya insanlarını Kuran'da tarif edilen huzur ve barışa, doğruluk ve adalete, güzellik ve mutluluğa
taşımaya bir vesile olacaktır.
4
5
Birinci Baskı: Mayıs 2002
İkinci Baskı: Mart 2006
Üçüncü Baskı: Kasım 2009
ARAŞTIRMA YAYINCILIK
Talatpaşa Mah. Emirgazi Caddesi İbrahim Elmas İşmerkezi
A Blok Kat 4 Okmeydanı - İstanbul Tel: (0 212) 222 00 88
Baskı: Seçil Ofset / 100. Yıl Mahallesi MAS-SİT Matbaacılar Sitesi
4. Cadde No: 77 Bağcılar-İstanbul Tel: (0 212) 629 06 15
w w w . h a r u n y a h y a . o r g - w w w . h a r u n y a h y a . n e t
Giriş ...............................................................................8
I. Atatürk’ün İslamiyet'e Bakışı...................................12
Sayın Adnan Oktar’ın Röportajlarından Atatürk -1 ............20
II. Atatürk’ün Dindar Kişiliği .......................................22
Sayın Adnan Oktar’ın Röportajlarından Atatürk -2 ............28
Sayın Adnan Oktar’ın Röportajlarından Atatürk -3 ............60
III. Nasıl Bir Millet İstemiştir?.......................................90
IV. Yakınlarının Dilinden...............................................98
V. Laiklik İlkesi ve İslam..............................................108
VI. Atatürk ve Türk Kadını'nın Hakları...........................116
Sonuç ..............................................................................122
Evrim Teorisi ...................................................................126
Notlar ..........................................................................160
İÇİNDEKİLER
Samimi Bir Dindar Atatürk
Y arım yüzyılı aşkın bir süredir bazı ide-
olojik çevreler tarafından Türk halkına
son derece çarpık bir mantık aşılanma-
ya çalışıldı. Buna göre, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu
Atatürk, dine karşı, materyalist düşünceyi savunan bir kişiy-
di. Dahası, dindar olmakla Atatürkçü olmak adeta zıt kav-
ramlardı.
Ancak bu çarpık telkin günümüzde etkisini kaybet-
miştir. Artık herkes bilmektedir ki bu, kendileri din karşıtı
olup, bunu haksız yere Atatürk'e malederek, çarpık fikir ve
düşüncelerini meşrulaştırmaya çalışan kişi ve çevrelerin
başvurduğu klasik bir yöntemdir. Oysa, Atatürk'ün hayatı ve
düşünceleri araştırılıp incelendiğinde, materyalist kesimle-
rin öne sürdükleri bu tür iddiaların bütünüyle gerçek dışı ol-
duğu ortaya çıkar.
10
Gerek Atatürk'ü yakından tanıyan kişilerin aktardıkları
bilgiler, gerekse Atatürk'ün hayatını anlatan güvenilir kaynak-
lar incelendiğinde, Atatürk'ün materyalist, din karşıtı olmak bir
yana, aksine sarsılmaz bir Allah inancına sahip, Kuran-ı Ke-
rim'i kendisine rehber edinmiş samimi bir Müslüman olduğu
görülecektir.
Atatürk'ün sağlam bir İslam inancına sahip olduğu, çeşit-
li vesilelerle yaptığı konuşmalarda da açıkça kendini göster-
mektedir. Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önderimiz'in yaptı-
ğı uygulamaları incelediğimizde de, bunların dinimizin özüne
ve Kuran-ı Kerim'de tarif edilenlere uygun olduklarını görürüz.
Pek çok kereler hayatını tehlikelere atarak sürdürdüğü
mücadelesi sonucunda milyonlarca Müslümanı düşmanın zu-
lüm ve esaretinden kurtarması, Kuran-ı Kerim’in tefsirini yap-
tırması, en muteber hadis kitaplarından Sahih-i Buhari’yi tercü-
me ettirmesi, yanında sürekli Kuran-ı Kerim taşıması, camile-
rin kiliseye dönüştürülme girişimlerine engel olması, düşman
ordularına karşı Müslümanların tek cephesini kurması, onlara
sahip çıkması, Atatürk'ün dinine, milletine ve tarihine gönülden
bağlı bir insan olduğunun en açık göstergelerindendir.
Atatürk'ü dinden uzak ve materyalist bir kişi olarak gös-
termek isteyenler şunu iyi bilmelidirler ki, Atatürk hayatı bo-
yunca, temelini materyalizmden alan komünizme karşı büyük
bir mücadele vermiştir. Bu konuyla ilgili olarak da, 'Şurası unu-
tulmamalıdır ki; Türk aleminin en büyük düşmanı komünistlik-
tir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir.'1 talimatını vermiştir. Ay-
rıca Atatürk, Türk Ulusu'nun güçlü milli ve dini duygularının,
kültürel ve sosyal yapısının, komünizmin ülkemizde yerleşme-
sine izin vermeyeceğini bildirmiştir.
Bizlere yani Türk Ulusu'na düşen vazife ise Atamızı,
onun ilkelerini, fikir ve düşüncelerini en doğru bilgilerle tanı-
mak, halkımıza tanıtmak ve gelecek nesillere aktarmaktır.
11
Harun Yahya (Adnan Oktar)
A tatürk'e göre, Osmanlı İmparatorlu-
ğu'nun çöküşünü hazırlayan önemli
sebeplerden birisi İslamiyet'ten
uzaklaşmaktı:
'Türkler' diyor Atatürk, 'İslam oldukları halde, bozulma-
ya, yoksulluğa, gerilemeye maruz kaldılar; geçmişin batıl
alışkanlık ve inançlarıyla İslamiyet'i karıştırdıkları ve bu
suretle gerçek İslamiyet'ten uzaklaştıkları için, kendileri-
ni düşmanlarının esiri yaptılar. Gerçek İslam'ın çok yüce,
çok kıymetli gerçeklerini olduğu gibi almamakta inatçı
bulundular. İşte gerilememizin belli başlı sebeplerini bu
nokta teşkil ediyor... 1
Atatürk, Kuran'a olan bağlılığını onu 'Kitab-ı Ekmel'
yani (En Mükemmel Kitap)8 diye tanımlayarak dile getiri-
yordu. Dolmabahçe Sarayı ve Çankaya Köşkü'ne hafızları
çağırtarak sık sık Kuran okutmuş, ayetler üzerinde incele-
''Millleetiimizz dinn giibii kuvvvettlii birr faaziileetee
saahipptir.. Buu faaziileetii hiççbirr kuvvvet,,
millleetiimiizinn kalpp vee viccdaanınndann
çeekipp alaamaamışştırr vee alaamaz''
melerde bulunmuş ve hafızlarla meal ve tefsir konularında
fikir alış verişinde bulunmuştu.
Atatürk özel sohbetlerinde pek çok kez dindar olma-
nın gerekliliğinden, Peygamber Efendimiz (sav)'in hayatın-
dan, Asr-ı Saadet ve Hülefayı Raşidin (dört halife) dönemle-
rinden, dinimizin yüceliğinden, Allah'ın kudretinden söz et-
miştir. İslam Dininin son ve mükemmel din, Peygamberimi-
z (sav)'in de son peygamber olduğunu her fırsatta vurgula-
yan Atatürk, ulusuna da dindar olmayı, dinini öğrenmeyi
öğütlemiştir.
Din eğitiminin öneminin de farkında olan Atatürk, bu
eğitimin okullarda verilmesi gerektiğini şu sözleriyle ifade et-
miştir:
Her fert din ve diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere
muhtaçtır. Orası mekteptir. Fakat nasıl ki her hususta yüksek
mektep ve ihtisas sahipleri yetiştirmek lazımsa, dinimizin ha-
kikatini tetkik, tetebbu ilmi ve fenni kudretine sahip olacak
güzide ve hakiki ulema yetiştirecek yüksek müesseselere sa-
hip olmalıyız. 2
Atatürk, dinimizin akıl ve mantığa uygun olduğunu da
aşağıdaki sözleriyle belirtmiştir:
Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır.
Bu ölçü ile hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını ko-
layca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa hal-
14
Samimi Bir Dindar Atatürk
‘‘Milletimizz dinn gibii kuvvetlii birr fazilete
sahiptir.. Buu faziletii hiçbirr kuvvet,,
milletimizinn kalpp vee vicdanındann
çekipp alamamıştırr vee alamaz’’
M. .Kemal Atatürk
15
kın menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygun-
dur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine, İslam'ın
menfaatine uygunsa kimseye sormayın. O şey dinidir. Eğer bi-
zim dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı mükem-
mel olmazdı, son din olmazdı. 3
İslam Dini hakkında bu kadar güzel fikirlere sahip olan
ve her ortamda bu düşüncelerini dile getiren Atatürk, açıktır ki
Allah'tan korkan, Allah'ın emirlerini elinden geldiği kadar yeri-
ne getirmeye çalışan bir Müslümandı.
Atatürk; Peygamber Efendimiz (sav)’i çok iyi tanımış,
onun üstün özelliklerini çeşitli vesilelerle anlatmıştır:
O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün
milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir; fakat so-
nuca kadar O, ölümsüzdür. 4
Tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat değil, belirten bir
ilim olmalıdır. Bu küçük harbte bile askerî dehâsı kadar
siyasî görüşüyle de yükselen bir insanı, cezbeli bir derviş
gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih çalışma-
mıza katılamazlar. Hz. Muhammed (sav) bu harb sonun-
da çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin
yaralı olmasına bakmayarak, galip düşmanı takibe kal-
kışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde Müslümanlık diye
bir varlık görülemezdi. 5
'O'nun hak peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya
baksınlar ve Bedir destanını okusunlar.
Hz. Muhammed (sav)'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer
16
Samimi Bir Dindar Atatürk
17
İslam Dininin son ve mükemmel din, Peygamberimiz
(sav)'in de son peygamber olduğunu her fırsatta vurgula-
yan Atatürk, ulusuna da dindar olmayı, dinini öğrenmeyi
öğütlemiştir.
gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı
Bedir'de kazandığı zafer, fani insanların karı değildir; O'nun
peygamber olduğunun en kuvvetli işareti işte bu savaştır. 6
Atatürk'ün Hz. Muhammed (sav)'e duyulacak sevgiyi
tarif ettiği sözleri ise şöyledir:
Büyük bir inkılap yapan Hazreti Muhammed (sav)'e karşı
beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasla-
rı korumakla tecelli edebilir.7
18
Samimi Bir Dindar Atatürk
19
Harun Yahya (Adnan Oktar)
20
Samimi Bir Dindar Atatürk
SAYIN ADNAN OKTAR'IN
EKİN TV'DEKİ RÖPORTAJI,
29 ARALIK 2008
EKİN TV: Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili yazdığınız kitaplar var.
Bu konuda bazılarını açar mısınız? Siz Atatürk’ü nasıl anlattınız veya siz
Atatürk’ün yüreğini nasıl anlattınız?
ADNAN OKTAR: Atatür-
kümüz aslanların aslanıdır. Çok
yakışıklı, çok akıllı, medarı ifti-
harımız olan yiğit bir Osmanlı
paşasıdır ve yiğit bir Türk
paşasıdır ve başkomutandır.
Atatürk’ün dindarlığı yani
birçok insanın elde edeme-
yeceği dindarlık derecesin-
dedir. Mesela Kuran tefsi-
ri yaptırmıştır, Elmalılı
tefsirini ki çok önemlidir.
Sahihi Buhari’yi yani
sahih hadis kitapları-
nın en önemlisi
olan Buhari’yi
tefsir ettirmiş
ve onu bas-
tırmış,
hazırlattırmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurdurmuştur, devletin
en büyük teşkilatı Diyanet İşleri Başkanlığı. Ve dini samimi ve dürüst
olarak yaşamamız için bir sistem kurmuştur. Münafıklığı ortadan
kaldırmıştır. Münafıklık yolunu kapatacak laiklik sistemini oluştur-
muştur. Ve samimi Müslümanlığı yaşamamız için yolu sonuna kadar
açmıştır. Zaten işgali nasıl kaldırdığı, düşman işgalini nasıl kırdığı
daha hala insanların anlayamadığı bir mucizedir, yani harikadır.
Allah’ın ona bir lütfudur. Atatürkümüze bir lütfudur. Yani çünkü
tamamen parçalanmış yok olmuş bir devleti, milleti yeniden inşa
etti. Allah O’nu vesile etti maşaAllah. Allah ondan razı olsun. Ve bir
Kuran aşığıdır o Hazreti Gazi. Her akşam muntazam Kuran tilavet
ettirip onu dinleyen ve ondan çok zevk alan bir insandır. Kuran’ın
hem manasını araştırıp inceleyen bir insan hem de Kuran tilavetin-
den çok zevk alan bir insan. Özel hafızları vardı mesela, bu pek bilin-
miyor. Özel hafızları vardı Hazreti Atatürk’ün ve insanlara, çevre-
sindekilere de Kuran dinletip, kendisi de dinleyip bundan zevk ve
feyz alan bir insandı. Onun için Atatürk’ü insanlar tanıdıkça daha da
severler, daha da onun değerini bilirler. Ama bu gerçek yönleri ile
anlatmak lazım. Antikomünistti. “Beyler” diyor “Türk milletinin en
büyük düşmanı komünistliktir. Behemehal her görüldüğü yerde
ezilmelidir.” Ağzından nur akıyor nur, maşaAllah. İşte onun için
diyorum aslanların aslanı diye, birçok yönü vardır. Mesela mason
locasını kapatmak, kim cesaret edebilirdi? Osmanlı’da Abdülhamit
dahil hiç bir kimse cesaret edememiştir. Aslan gibi hemen kapata-
caksınız demiştir o akşam anında kapatılmıştır mason locaları. Yani
dünyanın hiç bir yerinde insanlar buna cesaret edemez; mason loca-
sını kapatmaya. Böyle bir yiğitlik de göstermiştir, anlat anlat bitmez
Atatürk’ün yiğitlikleri.
21
Harun Yahya (Adnan Oktar)
V efatından bu yana Atatürk hakkında
pek çok yazı ve eser kaleme alınmış,
konferanslar ve toplantılar düzenlen-
miş, çeşitli yorum ve değerlendirmeler yapılmıştır. Şüphe-
siz Atatürk; tarihin şahit olduğu en büyük komutan ve dev-
let adamlarından biridir. Bunu tüm dünya kabul etmektedir.
Atatürk'ün saydığımız bu özellikleri, aslında onu ta-
nımak için yeterli unsurlardır. Ancak Atatürk'ün, bütün bu
üstün özelliklerinin yanı sıra hayatında ve davranışlarında
önemli yer tutan, onun sosyal yönünü ve karakterini belirle-
yen İslam ahlakından kaynaklanan pek çok özelliği bulun-
maktadır. Tevazusu, hoşgörüsü, barışçı ve uzlaşmacı kişili-
ği, duygusallıktan uzak, akılcı yapısı, ahlak anlayışı, dinine
karşı olan hassasiyeti, kararlılığı, giyim ve kuşamına, te-
mizlik ve bakımına, sanat ve estetiğe verdiği önemi bunlar
arasında sayabiliriz.
Sadece TBMM'nin açılışı için hazırlattığı bildiri ya
da Balıkesir'de verdiği hutbe bile, tek başına Atatürk'ün dindar
kişiliğini gözler önüne sermek için yeterlidir.
TTBMM'ninn Açıılışş Billdiiriisi
Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920 Cuma günü açıl-
mıştır. Bu açılışın 21 Nisan 1920'de tüm Türkiye'ye gönderilen
bildirgesi, bildirgeyi kaleme alan Atatürk'ün samimi dindarlığı-
nı açıkça gözler önüne seren tarihi bir belge niteliğindedir:
1. Allah'ın yardımıyla 23 Nisan Cuma günü, Cuma na-
mazından sonra Ankara'da Büyük Millet Meclisi açıla-
caktır.
2.Vatanın bağımsızlığı, yüksek halifelik ve saltanat ma-
kamının kurtarılması gibi çok önemli vazifeleri olan
Meclisin açılış gününü, Cumaya tesadüf ettirmekten
maksat, o günün kutsallığından faydalanmak ve
açılmadan önce sayın milletvekilleriyle Hacı Bay-
ram Camii'nde Cuma namazı kılmak, Kuran ve
namazın nurlarından faydalanmaktır. Namaz-
dan sonra Peygamberimiz (sav)'in sakalı ve
sancağı el üstünde olduğu halde Meclis bina-
sına gidilecektir. Camiden buraya kadar
olan merasim için Kolordu Komutanlığı'nca
özel olarak askeri tertibat alınacaktır.
24
Samimi Bir Dindar Atatürk
25
''.... Hallbuukii
Ellhammdüülilllah,,
heepiimizz
Müsslüümaanız,,
heepiimizz dinndaarız....''
(16 Mart 1923, Adana Türk Ocağı, es-
naf ve sanatkarlarla toplantı)
26
3. O günün kutsallığını güçlendirmek için bugünden başlaya-
rak valiliklerde, vali beyefendinin düzenlemesiyle hatim indiri-
lecek, muhayiri şerif okunacaktır. Hatmin son kısımları Cuma
namazından sonra Meclis binası önünde tamamlanacaktır.
4.Kutsal ve yaralı vatanımızın her köşesinde aynı biçimde bu-
günden başlanarak muhari ve hatm-i şerif okutularak Cuma
günü ezandan önce selavat verilecek ve hutbede halife padişa-
hımızın adı söylenirken, padişahımızın ve topraklarımızın bir
an önce kurtuluşu ve mutluluğa erişmesi için dua edilecektir.
Cuma namazı kılındıktan sonra hatim duası yapılarak yüce ha-
lifelik ve saltanat makamının ve bütün yurdun kurtulması uğ-
rundaki milli çalışmaların kutsallığı ve milletin her bireyinin
kendi temsilcilerinden oluşan Büyük Millet Meclisi'nin verece-
I. Türkiye Büyük Millet Meclisi binası
ği vatan görevlerini yerine getirmesine ilişkin vaazlar verile-
cektir. Sonunda halife ve padişahımızın, din ve devletimizin, va-
tan ve milletimizin kurtuluşu, mutluluğu ve bağımsızlığı için
dua edilecektir.
Bu dini ve vatani törenin arkasından camilerden çıkıldıktan
sonra bütün yurtta hükümet konaklarına gelinerek Meclisin
açılmasından dolayı kutlama yapılacaktır. Her tarafta Cuma
namazından önce Mevlid-i Şerif okunacaktır.
5. Yüce Allah'tan tam başarı dileriz."
Beş maddeden oluşan bu bildirgenin her maddesi Ata-
türk'ün samimi, dindar kişiliğinin açık birer ifadesidir.
27
Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi balkonunda
milletvekilleriyle birlikte. (11 Ocak 1921)
28
Samimi Bir Dindar Atatürk
SAYIN ADNAN OKTAR'IN KANAL MALATYA
TV'DEKİ RÖPORTAJI, 7 OCAK 2009
KANAL MALATYA: Atatürk dindar mıydı?
ADNAN OKTAR: Atatürk hem ne dindardı, hem ne mükemmel
insandı. Anlatsak sabahlara kadar bitmez. Bir insan düşünün ki Müslümanla-
rın temel ihtiyacı olan bilgiyi, yani Kuran’ı tefsir ettiriyor. Ve en mükemmel
âlime tefsir ettiriyor. Elmalılı Hamdi Yazır Efendi’ye. Ve bu tefsiri Türk Hal-
kı’na sunuyor. Ve en muteber hadis kitabını açıklattırıyor. Şerh ettiriyor.
Sahih-i Buhari’yi halkına sunuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurduruyor,
halkına sunuyor. Ve diyor ki Türk Milleti’nin en büyük düşmanı komünist-
liktir. Ve her görüldüğü yerde ezilmelidir. Tam bir aslan üslubu maşaAllah.
Türk Birliği’ni savunuyor, İslam Birliği’ni savunuyor, Türk İslam Birliği’ni
savunuyor. Ve Kuran aşığı, her akşam Kuran okutturuyor ve dinliyor. Pey-
gamberimiz (sav)’in güzel ahlakını, onun güzel hayatını çok iyi bilen bir insan-
dı. Tam bir peygamber hayranıdır. Yani o kadar çok Atatürk’ün Peygambe-
rimiz (sav)’le ilgili güzel sözü vardır ki,
söylediğim gibi ben sabaha kadar
anlatsam bitmez.... Mese-
la Atatürk diyor
ki “Ey millet Allah birdir. Şanı büyüktür.” Ağzından nur akıyor bak maşa-
Allah. “Allah’ın selameti, atıfeti, hayrı üzerinize olsun.Koyduğu esas kanun-
lar” - dikkat edin- “Kuran’ı azimüşandaki ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhunu
vermiş olan dinimiz son dindir. Ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa,
hakikate uymamış olsaydı, bununla diğer İlahi ve tabii kanunlar arasında
aykırılıklar olması gerekirdi. Bütün İlahi kanunları yapan Cenab-ı Hak’tır.”
Tam Müslüman evladı bak maşaAllah. “Bütün dünyanın Müslümanları
Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed’in gösterttiği yolu takip etmeli. Ve
verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli.”
SAYIN ADNAN OKTAR'IN EKİN TV'DEKİ
RÖPORTAJI, 2 SUBAT 2009
ADNAN OKTAR: Atatürk dindarlığını bütün açıklığıyla ortaya
koyan bir insandır. Bakın Atatürk’ün günlüğünden biraz anlatayım. Oradan
daha iyi anlarlar. 9 Mart 1922, Perşembe, Sivrihisar, kendi el yazısıyla. “Saat
sekize doğru, akşam İsmet Paşa geldi. Evvela yemek, yemekten sonra 10
Mart için program kararlaştırıldı. Siyasi durum hakkında bilgi verdim.”
Bakın dikkat edin. “Ondan sonra hafıza Kuran okuttuk.” Buyurun. 10 Mart
1922 Cuma, Aziziye. Günlüğü bu kendi el yazısıyla yazdığı. “Selahattin Paşa
da gelmişlerdi. Beraber yemek yedik. Bazı telgraflar gelmişti. Gördüm,”
Sonra bakın ne diyor, “Hafıza Kuran okuttum.” 17 Mart Cuma, Akşehir,
karargaha dönüş. “Saat sekize kadar yalnız kaldım. Mustafa Abdülhalik Bey
geldi, hafıza Kuran okuttuk” ve devam ediyor. 20 Mart Pazartesi, Akşehir.
“Fahrettin Altan Paşa ve kurmayını yemeğe davet etmiştim. Hafıza Kuran
okuttuk.” 24 Mart Cuma, Akşehir. “Mütareke teklifini Celal Bey bildirdi.
Cuma namazında hafız Ulucami'de mevlit okudu. Gece yarısından sonra
sekiz saat beşte sabaha kadar Ankara'da Bakanlar Kurulu ile görüşme yap-
tım.” Gece gündüz Kuran okutan, hafızın okuduğu Kuran’ı zevkle dinleyen
bir insan.
29
Harun Yahya (Adnan Oktar)
30
Samimi Bir Dindar Atatürk
BBaalııkeesirr Huttbeesi
Atatürk'ün din konusundaki samimiyetini ve dinine olan
bağlılığını ortaya koyan diğer bir tarihi delil de onun çıktığı bir
yurt gezisi sırasında Balıkesir'de vermiş olduğu hutbedir. Ata-
türk, bu hutbeyi, 7 Şubat 1923 tarihinde Zağanos Paşa Ca-
mii'nde vermiştir:
Ey Millet! Allah birdir. Şanı büyüktür. Allah'ın
selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz
Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara
dini hakikatleri tebliğe, memur ve Resul olmuştur. Koy-
duğu esas kanunlar cümlemizce malumdur ki, Kuran-ı
Azimüşşan'daki ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhunu vermiş
olan dinimiz son dindir. Ekmel dindir. Çünkü dinimiz ak-
la, mantığa, hakikate uymamış olsaydı, bununla diğer
İlahi ve tabii kanunlar arasında aykırılıklar olması gere-
kirdi. Çünkü bütün İlahi kanunları yapan Cenab-ı
Hak'tır.
Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber mesaisinde iki da-
ra yani iki haneye malik bulunuyordu. Biri kendi hanesi,
diğeri Allah'ın evi idi. Millet işlerini Allah'ın evinde ya-
pardı.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
31
Efendiler... camiler; ibadet ve itaatle beraber din ve
dünya için neler yapmak gerektiğini düşünmek, yani meşveret
için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihni, başlı başına
faaliyette bulunmak elzemdir.
İşte bizim burada din ve dünya için, istikbal ve istik-
lalimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım. Ben yal-
nız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Milli emelleri, mil-
li iradeyi yalnız bir şahsın düşüncesinden değil, bütün millet
fertlerinin arzularının, emellerinin bilinmesi neticesinden çı-
karmak gerekir. Binaenaleyh benden ne öğrenmek, ne sormak
istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.
... Efendiler! Hutbe demek halka hitap etmek, yani
söz söylemek demektir. Hutbenin manası budur. Hutbe denil-
diği zaman bundan birtakım manalar ve mefhumlar çıkarıl-
mamalıdır. Hutbeyi irad eden hatiptir. Yani söz söyleyen de-
mektir. Biliyoruz ki, Hazreti Peygamber zaman-ı saadetlerin-
de hutbeyi kendileri verirlerdi.
Gerek Peygamber Efendimiz gerekse Hulefayı Raşi-
din'in hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki, gerek
Peygamberin gerekse Hulefayı Raşidin'in söylediği şeyler, o
günün meseleleridir. O günün askeri, idari, mali, siyasi ve iç-
timai konularıdır.
32
İslam ümmeti çoğalıp, İslam memleketleri genişleme-
ye başlayınca, Cenab-ı Peygamber ve Hulefayı Raşidin'in hut-
beyi her yerde bizzat kendilerinin irad etmelerine imkan olma-
dığından halka söylemek istedikleri şeyleri bildirmeye birtakım
zevatı memur etmişlerdir. Bunlar herhalde ileri gelenlerin en
büyüğü idi.
Onlar cami-i şerifte ve meydanlarda ortaya çıkar, hal-
kı aydınlatmak ve doğru yolu göstermek için ne söylemek gere-
kiyorsa söylerlerdi. Bu tarzın devam edebilmesi için bir şart la-
zımdı. O da milletin reisi olan zatın halka doğruları söylemesi
ve halkı aydınlatması; halkı, umumi ahvalden haberdar etmek
son derece ehemmiyetlidir. Çünkü herşey açık söylendiği za-
man halkın dimağı faaliyet halinde bulunacak, iyi şeyleri yapa-
cak ve milletin zararına olan şeyleri reddederek, şunun veya
bunun arkasından gitmeyecektir...
Hutbeden maksat, halkın aydınlatılması ve doğru yo-
lun gösterilmesidir. Başka şey değildir. Yüz, iki yüz, hatta bin
sene evvelki hutbeleri okumak, insanları cehl ve gaflet içinde
bırakmak demektir. Hutbeyi okuyanın her halde halkın kullan-
dığı dili kullanması lazımdır. Geçen sene BMM'de irad ettiğim
bir nutukta demiştim ki: 'Minberler halkın dimağları, vicdanla-
rı için bir feyz menbaı, bir nur menbaı olmuştur.' Böyle olabil-
mesi için minberlerde aksedecek sözlerin bilinmesi ve anlaşıl-
ması, fenni ve ilmi hakikatlere uygun olması lazımdır. Hatiple-
rin siyasi, içtimai ve medeni ahvali her gün takip etmeleri za-
ruridir. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış telkinler veril-
miş olur. Binaenaleyh hutbeler tamamen Türkçe ve zamanın
icaplarına uygun olacaktır.8
Samimi Bir Dindar Atatürk
Atatürk'ün dindarlığının önemli bir göstergesi de; elbet-
te ki vatanın müdaafası için verdiği mücadelesidir.
Atatürk bütün yaşamını cephelerde mücadele etmekle
geçirmiş, Kurtuluş Savaşı'na tek başına yön vermiş, Türk Ordu-
sunun başına geçmiş ve büyük bir zafere imza atmış büyük bir
komutandır.
İslam yurdu olan güzel vatanımızın
düşmanın eline geçmemesi için herşeyi göze
almış ve yıllarca mücadele etmiştir. Ata-
türk'ün önderliğinde yürütülen Kurtuluş Sava-
şı'nı büyük bir inançla gerçekleştiren Türk
Milleti'nin tavrı, aşağıdaki Kuran ayetiyle
büyük bir uyum içindedir:
Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda sava-
şın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı
gidenleri sevmez.
(Bakara Suresi, 190)
Atatürk bütün yaşamını
cephelerde mücadele etmekle
geçirmiş, Kurtuluş Savaşı'na tek
başına yön vermiş, Türk
Ordusunun başına geçmiş ve bü-
yük bir zafere imza atmış büyük
bir komutandır.
33
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Kurtuluş Savaşı'nda Cephane Taşıyan Kadınlar, Halil Dikmen (Ankara Resim ve Heykel Müzesi, 1933)
Atatürk'ün önderliğinde yürütülen ve büyük bir zaferle neticelenen Kurtu-
luş Savaşı'nın kazanılmasında, Türk Milleti'nin inançlı tavrının çok büyük
bir rolü olmuştur. Genç-yaşlı demeden büyük fedakarlıklar gösteren Türk
insanı, vatanın müdafasına önemli bir katkıda bulunmuştur. Üstteki resim-
de Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara'da askeri bir fabrikada mermi yapan,
ninesi ve torunlarıyla fedakar Türk kadınları görülüyor.
34
Samimi Bir Dindar Atatürk
Köyün Geriye Alınması, Sami Yetik (İstanbul Askeri Müze, 1934)
Vatana, millete hizmet edenleri daima takdir eden Atatürk,
Milli Mücadele'yi destekleyen Amasya Müftüsü Kamil Efendi ile
görüşürken, 22 Kasım 1930
35
Harun Yahya (Adnan Oktar)
36
AAtaatürk'ünn Günnlüüğünndenn Baazıı Nottlar
Mücadelesinde destek ve yardımı her zaman Allah'tan is-
teyen Atatürk, her fırsatta Kuran okutup dua etmeye önem ver-
miştir. Üstelik bu konuyla ilgili deliller Atatürk'ün kendi el ya-
zısıyladır. Gençliğinden itibaren günlük tutma alışkanlığı olan
ve bu alışkanlığını Büyük Taarruz döneminde de sürdüren Ata-
türk'ün notları, bize onun samimi inancını gösteren önemli de-
lillerdendir. Aşağıda Atatürk'ün günlüğünden konumuzla ilgili
bazı bölümleri aktarıyoruz :
Sivas Kongresi sırasında milli teşkilatlanmaya destek olan
Sivas Kadısı Hasbi ve Erzincanlı Şeyh Fevzi Efendilerle
Samimi Bir Dindar Atatürk
37
9 Mart 1922, Perşembe - Sivrihisar
Saat 8'e doğru (akşam) İsmet Paşa geldi. Evvela yemek.
Yemekten sonra 10 Mart için program kararlaştırıldı. Si-
yasi durum hakkında... bilgi verdim. Ondan sonra hafı-
za Kur'an okuttuk.
10 Mart 1922, Cuma - Aziziye
Saat 5 (akşam) Aziziye, yorgunluk hissettim... Bir saat
kadar uyudum. Sonra vücudumu süngerle sildim. Yeterli
istirahat etmiştim. İsmet, Yakup Şevki ve Selahattin Pa-
şalar gelmişlerdi. Beraber yemek yedik. Bazı telgraflar
gelmişti, gördüm. Hafıza Kur'an okuttum. Saat 10'da
gittiler. Benim notları yazıyorum. Biraz kitap okuduktan
sonra yatacağım. Yarınki planımız üç tümenin teftişidir.
17 Mart Cuma - Akşehir
Tayyare bölüğünü teftiş. Fazıl Bey ve diğer bir pilot uçtu.
Fransızlardan alınan 14 tayyare Adana'ya gelmişti... İki
tayyare uçurmak istedik. Motorları işletmek güç oldu. Bi-
ri uçabildi.
Karargaha dönüş. Saat 8'e kadar yalnız kaldım. Musta-
fa Abdülhalik Bey geldi. Hafıza Kur'an okuttuk. İsmet
Paşa da geldi. Yemekten sonra gittiler.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
38
20 Mart Pazartesi-Akşehir
Müdafaa-i Hukuk heyeti, İhsan, Fahrettin Paşalar geldi.
İhsan Paşa (Ali İhsan Sabis) şikayet etti. Haksızdır. Açık ko-
nuştum. Otomobille gezdim. İsmet Paşa'ya gittim. Beraber
bize geldik. Fahrettin (Altay) Paşa ve kurmayını yemeğe da-
vet etmiştim. Hafıza Kur'an okuttuk.
24 Mart Cuma - Akşehir
Mütareke teklifini Celal Bey bildirdi. Cuma namazında hafız
Ulucami'de mevlüt okudu... Gece yarısından sonra saat 5'e
Samimi Bir Dindar Atatürk
Mücadelesinde destek ve yardımı her zaman Allah'tan isteyen
Atatürk, her fırsatta Kuran okutup dua etmeye önem vermiştir.
Resimde ordularımızın muzafferiyeti için TBMM önünde Abdullah
Azmi Efendi tarafından okunan dua görülüyor. (28 Mayıs 1922)
Ankara Vilayet Konağı kapısının önünde Nevşehirli Hasan Fehmi Efendi
tarafından yapılan duayı dinlerken (27 Aralık 1919)
TBMM önünde Ramazan Bayramı münasebetiyle ordularımızın başarısı
için yapılan dua ve bayram merasimi (6 Mayıs 1920)
39
Harun Yahya (Adnan Oktar)
40
(sabah) kadar Ankara'da Bakanlar Kurulu ile görüşme yap-
tım..."9
AAtaatürkk Çaanakkkaalee Saavaaşı'nınn baaşaarııya
ulaşşmaasıınınn needeenii olaarakk Alllah'aa ve
diinee olann bağğlıılıığıı gössterrmekkteedir
Çanakkale muharebelerinde Atatürk'ün emrinde çarpı-
şan, daha sonra Atatürk Anafartalar Grup Komutanı olunca
onun yerine 19. Tümen Komutanı olan Albay Şefik Aker, tari-
hi bir anısını şöyle anlatır:
8/9 Ağustos (1915) gecesi bana 19. Fırka Komutanlığı'nı tes-
lim edip Anafartalar Grubu Komutanlığı'na idareye giderken,
Atatürk benim sol yanımda idi. Ağzından çıkan bir fısıltı dik-
katimi çekti. O'nun selamet ve başarı için Allah'a fısıltı ile ni-
yazda bulunduğunu görmüş ve anlamıştım. 10
Atatürk'ün bu güzel tavrı, 'Eğer Allah size yardım
ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'ya-
payalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, ondan sonra size
yardım edecek kimdir? Öyleyse müminler yalnızca Allah'a
tevekkül etsinler.' (Al-i İmran Suresi, 160) ayetinde tarif edi-
len mümin karakterinin güzel bir örneğidir.
Çanakkale Savaşı sırasında kahraman ordumuzun da ma-
nevi gücüyle ayakta kaldığını gören Atatürk, askerlerimizin ka-
rarlılıklarını şöyle belirtmiştir:
Samimi Bir Dindar Atatürk
Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir
fütur (yılgınlık) bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okumak bi-
lenler ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyor.
Bilmeyenler, kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk
askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren, şaşılacak ve övülecek
bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesi'ni
kazandıran bu yüksek ruhtur. 11
Bu iman vesilesiyledir ki, Türk Ordusu Çanakkale'de
250 bin şehit vermesine rağmen en ufak bir gerileme ve sarsıl-
41
Anafartalar Grubu Komutanı Atatürk muharebe arkadaşlarıyla.
ma göstermeden kahramanca mücadele etmiştir. Çanakkale'de
şehit ve gazi olan askerlerimizin bu üstün ahlakı, aşağıdaki Ku-
ran ayetinin de bir tecellisidir:
Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman, da-
yanıklık gösterin ve Allah'ı çokca zikredin. Ki kurtuluş (felah) bu-
lasınız. (Enfal Suresi, 45)
Atatürk de, şehadeti ve gaziliği en büyük onur ve en yüce
makam bilen kahraman Türk Ordusuna şu sözlerle hitap etmiştir:
Türk Ordusu! Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden
daha temiz, daha sağlam askere rast gelinmemiştir. Her zafe-
rin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Ka-
42
Samimi Bir Dindar Atatürk
Allah'tan başkasından korkmayan ve şehit olmayı en yüksek mertebe kabul
eden Atamız, aynı duyguları ordumuza da aşılamıştır. Üstte Büyük Taarruz'a
hazırlanan askeri birliklerin TBMM önündeki geçit töreni görülüyor.
naatinle, imanınla, itaatinle hiçbir korkunun yıldırmadığı de-
mir gibi temiz kalbinle düşmanı sonunda alt eden büyük gay-
retin için gönül borcumu ve teşekkürümü söylemeyi kendime
aziz bir borç bilirim. 12
Allah'tan başkasından korkmayan ve şehit olmayı en
yüksek mertebe kabul eden Atamız, aynı duyguları ordumuza
da aşılamıştır. Bir Kuran ayetinde iman edenlerin bu güzel
özelliklerine şöyle dikkat çekilir:
'Onlar, kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar topla(n)dılar, ar-
tık onlardan korkun"dedikleri halde imanları artanlar ve: "Allah
bize yeter, O ne güzel vekildir"diyenlerdir.' (Al-i İmran Suresi, 173)
AAtaatürk'ünn İsslam'daa Viccdann
Özzgürrlüüğüü Koonuusunndaakii Yooruumu
İslamiyet insanları din ahlakına uymaya çağırır. Kabul
edenin mükafatı veya kabul etmeyenin cezası Allah Katındadır.
Müslümanlara bu konuda düşen görev, sadece insanları Allah
43
Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiği-
niz zaman, dayanıklık gösterin ve Allah'ı çokça zikre-
din. Ki kurtuluş (felah) bulasınız. (Enfal Suresi, 45)
44
Samimi Bir Dindar Atatürk
İllimm vee fenn neereede
isee oraadann alaacaa-
ğızz vee herr milllet
ferrdiininn kaafaasıı-
naa kooyaacaağız.
İllimm vee fenn için
kaayıtt vee şartt yokktur.
M.. Kemall Atatürk
yoluna çağırmaktır. Uyup uymamak kişinin kendi seçimidir.
Atatürk'ün bu konuyla ilgili olan şu sözleri, Kuran ahlakına ta-
mamen uymaktadır:
Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymak-
ta serbesttir. Biz, dine saygı gösteririz. Düşünce ve tefekküre
muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini millet ve devlet işleriy-
le karıştırmamaya çalışıyor, kasde ve fiile dayanan taassupkar
hareketlerden sakınıyoruz. 13
Atatürk'ün söz konusu laiklik tarifi İslam'ın ruhuna ve
amacına tamamen uygundur. Kuran-ı Kerim'de, bir kimsenin
dini kabul etmesinin kendi kararı olacağı, dini kabul etmezse
bunun için kendisine zorlama yapılamayacağı şöyle bildirilir:
Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapık-
lıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a ina-
nırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur.
Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 256)
BBiiliimee Verrdiiğii Önem
Atatürk'ün önem verdiği ve savunduğu kavramların dini-
mizle olan uyumunu hemen her alanda görmek mümkündür.
Atatürk'ün bilim konusundaki yaklaşımı bunun bir başka örne-
ğidir. Atatürk, "İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her
millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart
yoktur"derken14, aslında Peygamberimiz (sav)'in asırlar önce-
45
Harun Yahya (Adnan Oktar)
46
sinde söylediği "ilim Çin'de bile olsa alınız" buyruğuyla tama-
men paralel bir prensip ortaya koymuştur.
İslam'da bilime verilen önem Kuran'da açıkça belirtil-
mektedir. Kuran ayetlerinde Allah; insanları düşünmeye, ince-
lemeye ve araştırmaya çağırır. Bir ayette şöyle buyrulur:
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art
arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde,
Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilt-
tiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirme-
sinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirme-
sinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara
Suresi, 164)
Gerek gökyüzü, gerek yeryüzü, gerekse bu ikisi arasında
yaşayan canlılara baktığımızda her birinin kendilerini var eden
Allah’ın varlığını tasdik ettiğini görürüz. Evreni ve içindeki
Atatürk, dünya çapında yabancı bilim adamlarının katıldığı milletlerara-
sı toplantılara katılırdı. Yukarıda bu şahsiyetlerle bir sohbet sırasında
görülüyor. Karşısındaki hanım, manevi kızlarından Prof. Dr. Afet İnan,
yanındaki de onun hocası İsviçreli Tarih Profesörü Eugene Piccard'dır.
tüm varlıkları incelemenin ve Allah'ın yaratmasındaki sanatı
keşfedip insanlığa açıklamanın yolu "bilim"dir. Dolayısıyla İs-
lam Dini, bilimi Allah'ın yaratışındaki detaylara ulaşmada bir
yol olarak benimser ve bu nedenle bi-
limi teşvik eder. Atatürk'ün bilime
verdiği önem, bu manada anla-
şılmalıdır.
AAtaatürk'ünn
Kuurann Ahhlaakıınaa
Uyygunn Kiişiiliiği
Atatürk'ü, askeri deha-
sının ve devlet adamı vasfı-
nın yanısıra insan olarak da
ön plana çıkartan birçok
önemli özelliği
vardır. Bu
özellikler ince-
lendiğinde ise;
Atatürk'ün ahlakı-
nın Kuran ahlakına pek çok yö-
nüyle mutabık olduğunu rahat-
lıkla görebiliriz. Atatürk'ün ya-
kın arkadaşı, TBMM'nin Gazi-
47
Harun Yahya (Adnan Oktar)
antep vekili Kılıç Ali Paşa, Atatürk'ün müşfik, anlayışlı ve ki-
bar kişiliğini şöyle özetlemiştir:
Atatürk, çok müşfik, çok ince, çok vefakar bir şahıstı. Vefasızlara,
vefasızlıklara karşı son derece gücenir ve üzüntü duyardı. Yakın-
larının, sevdiklerinin hususi, hatta ailevi dertlerini dinler, adeta
bir baba şefkatiyle onlara çareler arar, onları teselli ederdi. İnsan
onun huzuruna çıkarak dertlerini döktükten sonra rahatlar, kalbi
huzur dolarak büyük bir ferahlık içinde yanından çıkardı. 15
Atatürk; çok sabırlı bir şahıstı. Bazen sofrasında, kendisiyle davet-
lileri arasında, mebuslarla, arkadaşlarıyla mücadele şekline dökü-
len öyle münakaşalar olurdu ki, onun müsade ve müsamahasından
cüret alınarak gösterilen taşkınlıklara sabır ve tahammül göstere-
İnsanları sabırla dinleyip, sorunlarının çözümüne yardımcı
olması ve karşılık beklemeden iyilikte bulunması Atatürk'ün
Kuran ahlakına uygun kişiliğinin birer yansımasıdır. Resimde
Atatürk, bir seyahati esnasında yaşlı bir hanımın derdini
dinlerken görülüyor.
48
Samimi Bir Dindar Atatürk
49
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Samimi Bir Dindar Atatürk
50
bilmek için, ancak ve ancak Mustafa Kemal olmak lazımdı. Bu sa-
bır ve tahammül ona mahsus, ona yakışan bir meziyetti. 16
Atatürk'ün hassasiyetle üzerinde durduğu sabır, Allah'ın
uygulamamızı istediği önemli mümin özelliklerindendir. Sab-
retmenin önemi pek çok Kuran ayetiyle bize bildirilmektedir.
Atatürk'ün diğer bazı ahlaki özellikleri ise konuyla ilgili bir
eserde şöyle anlatılır:
Atatürk iki yüzlü, riyakar, dalkavuk insanlardan hoşlanmazdı.
Hiç kimsenin gammazlık etmesine, yahut birbiri aleyhinde de-
dikodu yapmasına ve bu kabil bayağılıklara müsamaha etmez-
di. Böyle bir hal vukua geldiği takdirde, ilk fırsatta o iki insa-
nı yüzleştirirdi. 17
Kuran ayetlerini incelediğimizde müminlerin şefkat,
merhamet, ince düşünce, vefa, sabır, dürüstlük, hoşgörülü olma
ve arkadan konuşmama gibi birçok güzel özelliğe sahip olduk-
larını görürüz. Bu konularla ilgili ayetlerden bazılarında şöyle
buyrulmaktadır:
Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan da-
ha hayırlıdır. Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak dav-
ranandır. (Bakara Suresi, 263)
İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak
yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni
sevmez. (Lokman Suresi, 18)
Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik). O, çok
takva sahibi biriydi. (Meryem Suresi, 13)
Harun Yahya (Adnan Oktar)
51
52
... Öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile
(vaz)geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever. (Al-i İmran Suresi,
134)
Yine Atatürk'ün hayatını anlatan kaynaklarda aktarıldı-
ğı üzere, "Atatürk, sofrasında dedikodu mevzularının konuşul-
masına da asla müsaade etmezdi."18 Atatürk'ün bu tavrı da,
Allah'ın insanlardan istediği Kuran ahlakına uygun bir davra-
nış tarzıdır. Ayetlerde şöyle buyrulur:
Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.)
Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan
tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri ka-
bul edendir, çok esirgeyendir. (Hucurat Suresi, 11-12)
Atatürk gerek ailesinden gerekse yetiştiği okullardan Os-
manlı kültürünü öğrenmiş ve bu kültürün örnek özelliklerini
üzerinde taşımış bir kişiydi. Kendini yetiştirmeye çok önem ve-
ren, sürekli okuyan, yeni fikirlere açık, nezih bir kişiliğe sahip
olan Atatürk, giyimine dikkat eden, kuvvetli ve zinde bir insan-
dı. Bulunduğu mekanların düzen ve tertibi konusunda da titiz-
lik gösterirdi. Sofra, Atatürk'ün karar ve düşüncelerinin bir ne-
vi mihrak noktası, müdavimlerinin ise adeta feyz kaynağı idi.
Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen, Atatürk'ün sofrasını
şöyle anlatır:
Şu bilinmelidir ki, Gazi Paşa'nın sofrası asla bir işret alemi ye-
ri, bir vakit geçirme, bir zaman öldürme yeri değildi. O, bu sof-
rayı adeta bir okul haline sokmuştu. Dünya sorunlarının, yurt
sorunlarının, ilmin, felsefenin, sanatın, insanlık idealinin ve uy-
Samimi Bir Dindar Atatürk
gar Türk Ulusu'nun geleceğinin sabahlara kadar tartışıldığı bir
okuldu bu sofra... Aydınlıklarla, iyi niyetlerle dolu bir sofra. 19
Boş konuşmalardan hiç hoşlanmayan Atatürk, diğer in-
sanların da bu konuya titizlik göstermelerine dikkat ederdi. Bu
özelliğin de Kuran'da belirtilen bir mümin vasfı olması dik-
kat çekicidir. Boş konuşmalar -hiçbir amaca yönelik olmayan,
insanları düşünceden, akıldan uzaklaştıran sözler- karşısında
müminlerin gösterdikleri asil tavır, Kuran'da şöyle tarif edilir:
... Boş ve yararsız sözle karşılaştıkları zaman onurlu olarak geçen-
lerdir. (Furkan Suresi, 72)
53
Sofra, Atatürk'ün karar ve düşüncelerinin bir nevi mihrak noktası,
müdavimlerinin ise adeta feyz kaynağı idi. Bu nedenle Atatürk'ün sofra-
sında daima konuklar bulunur, devlet ve kültür sorunları tartışılırdı.
Nezih bir kişiliğe sahip olan Atatürk, giyimine dik-
kat eden, kuvvetli ve zinde bir insandı.
54
Atatürk , kendini yetiştirmeye çok
önem veren, sürekli okuyan ve yeni fikirlere
daima açık bir kişiliğe sahipti.
55
56
İsstiişaareeyee verrdiiğii önem
Atatürk'ün istişare, yani farklı insanların görüşlerini alma
konusuna verdiği önem bir kaynakta şöyle anlatılır:
O, harikulade zekasına, büyük görüş kuvvetine, hadiseleri tahlil
derinliğine dayanmakla beraber, başkalarının fikir ve mütalaala-
rına da kıymet verirdi. Onun en kuvvetli tarafı, en büyük kudreti,
belki istişare etmesini bilmesi ve istişareler sonunda kendi eşsiz
mantığını hadiselere hakim kılmasıydı. 20
Atatürk de kendisinin bu özelliğini şu cümlelerle özetlemiştir:
Ben diktatör değilim... Çünkü, ben zoraki ve insafsız davranmayı bil-
mem. Ben kalpleri kırarak değil, kazanarak hükmetmek isterim. 21
Atatürk'ün söz konusu, istişare yapma ve diğer insanlara yu-
muşak davranma gibi özellikleri de yine Kuran'da bildirilmiş mü-
min vasıflarıdır. Allah Kuran'da Müslümanları tarif ederken "On-
ların iş ve yönetimleri aralarında şura iledir"(Şura Suresi, 38)
buyurmaktadır. Bir diğer ayette ise, insanlara yumuşak söz söyle-
mek şöyle emredilir:
Eğer Rabbinden ummakta olduğun bir rahmeti beklerken (darlıkta ol-
duğundan) onlara sırt çevirecek olursan, bu durumda onlara yumuşak
söz söyle. (İsra Suresi, 28)
Peygamberimiz (sav) de her zaman için etrafındaki insanlara
çok yumuşak ve ılımlı davranmış, onlarla istişare edip görüşlerine
başvurmuştur. Bir ayette Peygamberimiz (sav)'in bu vasıfları şöyle
anlatılır:
Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın.
Samimi Bir Dindar Atatürk
Dolmabahçe Sarayı'nda İsmet İnönü ve Tevfik Rüştü Aras'la toplantıda (1935)
Atatürk, farklı insanların görüşlerini
alma konusuna çok önem vermiştir.
57
58
Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır gi-
derlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile
ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık
Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.
(Al-i İmran Suresi, 159)
Samimi Bir Dindar Atatürk
KKaararrlıılık
En önemli mümin özelliklerinden biri de kararlılıktır. Bir
ayette zalim inkarcılara boyun eğmeyen Kehf Ehlinin kararlılığı
şöyle bildirilir:
Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik; Kıyam ettik-
lerinde demişlerdi ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbi'dir;
ilah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söy-
leyecek olursak, andolsun, gerçeğin dışına çıkarız."(Kehf Suresi, 14)
Kararlılık Atatürk'ün de çok belirgin bir vasfıydı. O, Müslü-
man toprağı Türkiye'yi işgal eden güçlere karşı korumak için haya-
tı boyunca çok kararlı bir mücadele yürüttü. Tüm zorluklara rağ-
men, Samsun'a ayak bastığı andan Milli Mücadele'nin sonuna ka-
dar mücadeleden asla vazgeçmedi ve en ufak bir gevşeklik göster-
medi. Bunun en güzel örnekleri Samsun'a ayak basmasından, Er-
zurum Kongresi'ne kadar olan dönemde görülür. Halkın ve idareci-
lerin büyük bir umutsuzluğa kapıldıkları anda, onun kararlılığı ve
davasına olan inancı başarıya giden yolda tek ışık olmuştu. Musta-
fa Kemal Paşa bu zorlu dönemde bir yandan kumandanlarla temas
kuruyor, yapılacak savunma konusunda onlarla bir fikir birliği sağ-
lamaya çalışıyor, bir yandan da yorgun ve perişan durumda olan
halkın moralini ve kendine olan güvenini kuvvetlendirmeye çalışı-
yordu. Çalışmaları bu konuda sağlam temeller atmasını sağladı ve
çevresine, çalışma arkadaşlarına ve halka moral aşılamayı başardı.
Atatürk'ün kararlılığının gerçek ifadesini, "Gençliğe Hita-
be"sinin her satırında okumak mümkündür:
59
Harun Yahya (Adnan Oktar)
60
Samimi Bir Dindar Atatürk
SAYIN ADNAN OKTAR'IN
KRAL KARADENİZ TV’DEKİ
RÖPORTAJI, 31 MART 2009
ADNAN OKTAR: ‘’Alpaslan’’ dedin mi bambaşka bir şey aklı-
mıza geliyor. Kanuniler, Yavuz Sultan Selimler, Fatih Sultan Mehmet
deyince bambaşka şeyler aklımıza geliyor. Mesela Atatürkümüz de
öyle geldi. Bütün milletin, dünyanın nefesi kesildi. Muazzam bir hizmet
verdi, muazzam faydalar, muazzam güzellikler sundu. Allah
ona belirli bir ömür verdi. Ömrü içerisinde
mükemmel hizmetler yaptı. O da halis
Türk’tü, halis Müslüman evladıydı.
Türklükle Müslümanlığı içiçeydi
onun ve mükemmel bir akılcı
faaliyet içerisinde oldu.
61
Harun Yahya (Adnan Oktar)
SAYIN ADNAN OKTAR'IN
MAVİ KARADENİZ TV’DEKİ RÖPORTAJI,
24 MART 2009)
ADNAN OKTAR: Mesela Atatürk’ün anti komünist olması,
anti mason olması, mason localarını kapatması, komünist örgütlen-
meye karşı kesin tavır alması, Allah’a, Peygamber (sav)’e adeta aşık
olması, müthiş bir sevgi duyması, mesela İmam Hatiplerin açılmasın-
da, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulmasında, Elmalılı Tefsirinin oluş-
turulmasında, Buhari’nin tercümesinde, Peygamber Efendimiz (sav)’in
hayatının hazırlanmasında, yani çok çok alanda, çok büyük faydaları
oldu ve emeği geçti Atatürk’ün.
SAYIN ADNAN OKTAR'IN
HİLAL TV’DEKİ RÖPORTAJI,
23 OCAK 2009
ADNAN OKTAR: Atatürk’ün özelliği yiğit ruhlu olması ve
hiç kimseden korkmamasıydı, yani ne İngiltere’den korkuyordu, ne
Amerika’dan korkuyordu, ne İtalyanlardan, ne Fransızlardan korku-
yordu, yiğitliğini açıkça göstertti, değil ki bir avuç masondan çekinsin.
Hiçbirini kaale almadı, yani Allah ona özel bir güç verdi...
62
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk Cumhu-
riyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli bu-
dur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstik-
balde dahi seni bu hazineden mahrum etmek iste-
yecek dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir
gün, istiklal ve Cumhuriyetini müdafaa mecburi-
yetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bu-
lunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünme-
yeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir
mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriye-
tine kast edecek düşmanlar, bütün dünyada emsa-
li görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zap-
tedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün or-
duları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil
işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha va-
him olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara
sahip olanlar, gaflet ve dalalet, hatta hıyanet için-
de bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi
menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tev-
hid edebilirler. Millet fakr-ü zaruret içinde harap
ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen;
Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır... 22
62
63
63
64
Atatürk'ün kararlılığının bir başka örneği de Sakarya
Meydan Savaşı'ndan önce yaşanan gelişmelerde görülür.
Sakarya Meydan Savaşı'ndan önce, Türk kuvvetlerine
göre daha kalabalık olan, daha modern silahlara, daha çok erza-
ğa sahip olan Yunan kuvvetleri çok büyük bir taarruz başlat-
mışlardır. Bu durum karşısında Türk Ordusu gerilemeye başlar.
Hatta Yunan toplarının sesleri Ankara'dan duyulacak noktaya
gelmiştir. TBMM'de bir kargaşa yaşanmaya başlamış, cepheye
milletvekillerinden oluşan bir heyet gönderilmiştir. Halkta ve
Meclis'te oluşan havayı fark eden Atatürk, bir genelge yayınla-
yarak tüm halkın moralini düzeltmiş, zafere olan inancın tekrar
tesisini sağlamıştır. Atatürk'ün aşıladığı bu inanç ve güven duy-
gusu kısa bir süre sonra büyük bir zafere vesile olmuştur. Söz
konusu genelgede şunlar yazılıdır:
Düşmanın ilerlemesi ihtimaline karşı halkın, kesinlikle tered-
düt ve kuşku duymasına yer yoktur. Düşmanın Anadolu ve iç-
lerine doğru uzanmak isteyen kolları mezarlarına yaklaşıyor;
bu yeni sefer, düşmanın ölüm yolculuğudur. Allah'ın yardımı,
yakın olaylar bu sonucu gösterecektir. 23
Samimi Bir Dindar Atatürk
65
Osmanlı Devleti'nin başarılı olmasındaki en önemli et-
kenlerden biri olarak, padişahların orduya şahsen komuta etme-
leri gösterilir. Padişahın ordunun bizzat başında olması, asker-
lere büyük moral vermiştir. Fakat duraklama ve gerileme dö-
nemlerinde padişahlar, orduyu vekillerine emanet etmeye baş-
lamışlar, bu da askerin moralini olumsuz yönde etkilemiştir.
Milli Mücadele döneminde ise tekrar ordu milletin lideri tara-
fından bizzat sevk ve idare edilmeye başlanmıştır.
Kurtuluş Savaşı esnasında sayı ve mühimmat açısından
çok kısıtlı imkanlara sahip olan ordumuz, Atatürk ve silah ar-
kadaşlarının cesaret ve kararlılığından aldığı moralle, tarihte eşi
görülmemiş bir zafere imza atmıştır. Sadece Kurtuluş Savaşı
dönemi değil, onun öncesindeki I. Dünya Savaşı muharebele-
rinde de Atatürk'ün cesareti kayda değerdir. Ulu Önderimiz Ça-
nakkale'de yaralanmış, Sakarya Savaşı sırasında da kaburga ke-
miği kırılmıştır. Buna rağmen yaralı olarak sedye üzerinde or-
duyu idare etmiştir. Atatürk'ün bu cesareti ve kararlılığı, inan-
dığı mukaddes değerlerden kaynaklanmaktadır.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Ordumuz, Atatürk ve silah arkadaşlarının
cesaret ve kararlılığından aldığı moralle, tarihte
eşi görülmemiş bir zafere imza atmıştır.
66
Halkın ve idarecilerin büyük bir umutsuzluğa kapıldıkları bir
dönemde Atatürk'ün kararlılığı ve davasına olan inancı başarıya
giden yolda tek ışık olmuştur. Atatürk bu tavrıyla çevresine,
çalışma arkadaşlarına ve halka moral aşılamıştır.
Atatürk'ün yıllar sonra Hafız Sadettin Kaynak'a Türk Ordu-
su için hazırlattığı hitabe; onun şehitliğe, vatan yolunda mücade-
leye verdiği önemi açıkça ortaya koymaktadır.
Atatürk, ordu müfettişleri için hazırlattığı bu hitabede aşa-
ğıdaki Kuran ayetlerine yer verdirmiştir:
Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar,
Rableri Katında diridirler, rızıklanmaktadırlar. (Al-i İmran Suresi, 169)
Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman, daya-
nıklık gösterin ve Allah'ı çokça zikredin. Ki kurtuluş (felah) bulasınız.
(Enfal Suresi, 45)
Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın.
Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında
sizin bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırası-
nız. Allah yolunda her ne infak ederseniz, size 'eksiksiz olarak ödenir'
ve siz haksızlığa uğratılmazsınız. (Enfal Suresi, 60)
Ey peygamber, mü'minleri savaşa karşı hazırlayıp-teşvik et. Eğer içi-
nizde sabreden yirmi (kişi) bulunursa, iki yüz (kişiyi) mağlub edebilir-
ler. Ve eğer içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa, kâfirlerden binini ye-
ner. Çünkü onlar (gerçeği) kavramayan bir topluluktur. Şimdi, Allah
sizden (yükünüzü) hafifletti ve sizde bir za'f olduğunu bildi. Sizden yüz
sabırlı (kişi) bulunursa, (onların) iki yüzünü bozguna uğratır; eğer siz-
den bin (kişi) olursa, Allah'ın izniyle (onların) iki binini yener. Allah,
sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 65-66)
Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina
gibi saf bağlayarak çarpışanları sever. (Saf Suresi, 4)
67
Harun Yahya (Adnan Oktar)
68
Ey iman edenler, sizi acı bir azabdan kurtaracak bir ticareti haber
vereyim mi?. Allah'a ve O'nun Resulü'ne iman edersiniz, malla-
rınızla ve canlarınızla Allah yolunda cehd
edersiniz (çaba harcarsınız). Bu, sizin
için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz. O da
sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altların-
dan ırmaklar akan cennetlere ve Adn
cennetlerindeki güzel konaklara yerleş-
tirir. İşte 'büyük mutluluk ve kurtuluş'
budur. (Saf Suresi, 10-12) 24
Bir önceki sayfadaki ayetlerin
içinde yer aldığı bir hitabenin, Türk
Ordusunun müfettişlerine verilmesi-
69
Milli Mücadele
döneminde
ordu milletin lideri
tarafından bizzat sevk ve ida-
re edilmiştir. Sol sayfada üst-
teki resimde Atatürk, Sakarya
Muharebesi'nde orduyu
idare ederken, alttaki resimde
ise Büyük Taarruz'u Kocate-
pe'den bizzat yönetirken
görülüyor.
AAlllahh yoolunndaa ölldüürüülennleerii saakınn 'ölüüler'' sayymayın.
Haayır,, onnlar,, Rabbleerii Kaatınndaa diiriidirrler,,
rıızıkklannmakktaadırrlar.. (Al-ii İmmrann Suureesi,, 169)
ni isteyen Atatürk'ün maneviyata ne derece önem verdiği açık-
ça ortadadır.
Atatürk, dindar kişiliğinin bir göstergesi olarak din
adamlarına karşı da her zaman samimi bir şekilde hürmetkar ol-
muştur. Cumhuriyetin ilk Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi,
bu konuyu şöyle anlatır:
Ata'nın huzuruna girdiğimde beni ayakta karşılardı. Utanır,
ezilir, büzülür, "Paşam beni mahçup ediyorsunuz"dediğim za-
man, "Din adamlarına saygı göstermek Müslümanlığın icapla-
rındandır"buyururlardı. Atatürk, şahsi çıkarları için kutsal di-
nimizi siyasete alet eden cahil din adamlarını sevmezdi. 25
Samimi Bir Dindar Atatürk
70
Türk Ordusu büyük zaferi kazanmış, İzmir'e giriyor. (9 Eylül 1922)
DDüşşmaanınn ilerrleemeesii
ihhtiimaaliinee karrşıı
hallkın,, keesinnlikklee
teeredddütt vee kuşşku
duyymaasıınaa yerr
yokktur.. Düşşmaanınn
Anaadooluu vee
iççleeriinee doğğruu
uzannmakk issteeyenn
kolllaarıı meezarrlaarıı-
naa yakklaaşııyor;; bu
yeenii seefer,, düşşmaanın
ölümm yollcuuluuğuudur..
Alllah'ınn yarrdıımı,,
yaakınn olayylarr buu
soonuucuu
gössteereecekk-
tir..
71
72
AAtaatürk'teekii Birr Diiğerr Müüminn
Özellliiği:: Teevaazu
Atatürk'ün en büyük özelliklerinden biri de, yaşadığı ça-
ğın çok ötesinde bir dehaya ve başarılarla dolu bir yaşama sa-
hip olmasına rağmen, son derece mütevazi ve alçak gönüllü ol-
masıydı.
Tevazu sahibi ve alçak gönüllü olmak da bize Kuran
ayetlerinde tavsiye edilen önemli Müslüman özelliklerindendir.
Bu konuyla ilgili ayetlerden bazıları şöyledir:
O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü
olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman
"Selam"derler. (Furkan Suresi, 63)
… İşte sizin İlahınız bir tek İlahtır, artık yalnızca O'na teslim olun.
Sen alçakgönüllü olanlara müjde ver. (Hac Suresi, 34)
Atatürk'ün tevazusunu ortaya koyan belgelerde şahsının
bir başka özelliği de ön plana çıkmaktadır. Bu özellik, söyle-
mek istediği sözü en çarpıcı kelimelerle, en güzel manayı oluş-
turacak şekilde anlatmadaki ustalığıdır. Atatürk, karşısındaki
insanı hep en güzel şekilde onore etmiş ve bunu yaparken söz
söyleme sanatındaki ustalığını kullanmıştır.
Alçak gönüllüğü, hitabetteki ustalığı ve bu ustalığı insan-
ları en olumlu etkileyecek şekilde kullanması, dünya tarihinde
çok az büyük insanda görülen gerçek bir mümin özelliğidir. Bir
ayette şöyle buyrulur:
Samimi Bir Dindar Atatürk
Florya'da halk ve çocuklar arasında (1935)
73
74
İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak
yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni
sevmez. (Lokman Suresi, 18)
ÇÇaalışşkannlıığı
Atatürk çalışkan olmanın önemini ısrarla vurgulamış,
dahası bunun İslam Dininin bir gereği olduğu üzerinde dur-
muştur. Aşağıdaki sözleri bu konudaki düşüncelerini ortaya
koymaktadır:
Atatürk'ün en büyük özelliklerinden biri son derece mütevazi ve
alçak gönüllü olmasıydı. Tevazu sahibi ve alçak gönüllü olmak bize
Kuran ayetlerinde tavsiye edilen önemli Müslüman özelliklerindendir.
"Geçen zamana nispetle daha çok çalışacağız, daha az zaman-
da büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza
şüphem yoktur. Çünkü, Türk Milleti'nin karakteri yüksek-
tir."(Onuncu Yıl Nutku)
Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla ilgisi olmadığını söy-
ler. Bazı kimseler, medeni olmayı kafir olmak sanıyorlar. Asıl
kafirlik onların bu inanışıdır. 26
75
Atatürk'ün bir başka önemli özelliği ise söylemek istediği sözü en çarpıcı
kelimelerle, en güzel manayı oluşturacak şekilde anlatmadaki ustalığıdır.
Hitabetteki bu ustalığını insanları en olumlu etkileyecek şekilde kullanması,
dünya tarihinde çok az büyük insanda görülen gerçek bir mümin özelliğidir.
Atatürk çalışkan olmanın önemini ısrarla vurgulamış,
dahası bunun İslam Dininin bir gereği olduğu
üzerinde durmuştur.
76
Bizim dinimiz, milletimize değersiz, miskin ve aşağı olmayı
tavsiye etmez. 27
Belirttiğimiz gibi, Atatürk'ün bu öğütleri Kuran ahlakı-
na uygundur. Kuran'da Allah insana çalışkan olmayı şöyle
emretmektedir:
Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın yorulmaya-devam et.
(İnşirah Suresi, 7)
““Geeçenn zaamaanaa nisspettlee daahaa çokk çaalıışaacaağız,,
daahaa azz zaamanndaa büüyükk işşlerr baaşaaraacaağız..
Bunndaa daa muuvafffakk olaacaağıımıızaa şüpphemm yokktur..
Çünnkü,, Türkk Millleeti’ninn kaarakkteerii yükksekktir.””
(Onunncuu Yıll Nuttku)
77
Samimi Bir Dindar Atatürk
78
AAtaatürk'ünn Saanaataa Verrdiiğii Önemm
vee Kuuran'daakii Saanatt Annlaayıışıı
Atatürk, güzel sanatlara ve estetiğe büyük önem ver-
miştir. Aşağıdaki sözleri bu konudaki düşüncelerini özetler
niteliktedir:
Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir
millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki
o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.28
Güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne türlü ilerle-
tilmesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak bun-
da en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musiki-
sidir. Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişik-
liği alabilmesi, kavrayabilmesidir. 29
Güzel sanatlara da alakanızı yeniden canlandırmak isterim.
Ankara'da bir konservatuar ve temsil akademisi kurulmak-
ta olmasını zikretmek, benim için bir hazdır. 30
Atatürk'ün sanata verdiği bu önem, Kuran'da tarif edi-
len sanat anlayışına son derece uygundur. Allah Kuran'da
sanatın önemini vurgulayan, Müslümanların sanat zevkine
işaret eden çok önemli bilgiler vermektedir. Cennet hakkın-
da yapılan tasvirler, orada kusursuz bir sanat zenginliği oldu-
ğunu göstermektedir.
Allah Hz. Süleyman'ın sanat anlayışını da Müslüman-
lara örnek olması için Kuran'da detaylarıyla aktarmıştır.
78
79
Atatürk, güzel sanatlara ve estetiğe büyük önem vermiştir.
Adana Kız Enstitüsü'nde el sanatları çalışmalarını incelerken
görülüyor.
79
Ayetlerde Hz. Süleyman'ın çok görkemli bir saray yaptırdı-
ğı, burada "kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde ça-
naklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar"(Sebe Suresi,
13) bulunduğu bildirilmektedir. Hz. Süleyman'ın sarayının
zemininin camdan yapıldığı ve bunu gören Sebe Melike-
si'nin bunu bir su sandığı anlatılmakta, Sebe Melikesi'nin bu
saraya olan hayranlığına dikkat çekilmektir. (Neml Suresi,
44) Bu ayetler Müslümanların, özellikle de Müslüman yöne-
ticilerin sanata vermeleri gereken öneme bir işarettir ki, Ata-
türk'ün konuşmalarında ifade ettiği idealleri ve çeşitli uygu-
lamaları da Kuran ahlakı ile büyük bir uyum göstermektedir.
Ataatürk'ünn Güüzell Koonuşşmaa
Hakkkınndaakii Öğüttleeri
Kuran'da geçen önemli mümin özelliklerinden biri de,
insanlara güzel söz söylemektir. Yani insanlarla yapıcı, sa-
mimi, etkileyici ve akılcı şekilde konuşmak, onlara karşı en
kibar ve nezih üslubu kullanmaktır. Kuran ayetlerinde bu ko-
nunun önemi şöyle açıklanır:
Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir
söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise gökte-
dir. Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insan-
lar için örnekler verir; umulur ki onlar öğüt alır-düşünürler.
(İbrahim Suresi, 24-25)
Samimi Bir Dindar Atatürk
80
80
Harun Yahya (Adnan Oktar)
81
81
Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şey-
tan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir
düşmanıdır. (İsra Suresi, 53)
Atatürk de Kuran ahlakının bir parçası olan "güzel söz
söyleme"konusuna büyük önem vermiştir. Kendisinin sohbetle-
ri, söylev ve demeçleri incelendiğinde bu açıkça görülür. Daha-
sı, bu konuda topluma da önemli öğütler vermiştir. Aşağıdaki
sözleri Türk gençliğine bu konuda gösterdiği yolun ifadesidir:
Türk çocuğu konuşurken, onun beyan ve anlatış tarzı, Türk
çocuğu yazarken, onun ifade üslubu, kendisini dinleyenle-
ri, onun yürüdüğü yola götürebilecek; bu kabiliyeti saye-
sinde Türk çocuğu kendisini dinleyen veya yazısını oku-
yanları, peşine takarak yüksek Türk ülküsüne ilete-
bilecek, ulaştırabilecektir. 31
KKuuran'ınn Okunnmaasıınaa vee
Annlaaşıllmaasıınaa Verrdiiğii Önem
Allah Kuran'ı insanlara bir rehber ve rahmet
olarak indirmiştir. Allah, Kuran'la insanları ka-
ranlıklardan aydınlığa çıkarır, onlara kurtuluş
yollarını gösterir. Kuran'ın bu özelliğini bize
bildiren ayetlerden biri şöyledir:
(Bu Kur'an,) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler
ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana in-
Samimi Bir Dindar Atatürk
82
83
dirdiğimiz mübarek bir kitaptır. (Sad Suresi, 29)
Atatürk de Kuran'ı rehber edinmiş bir Müslümandır. Ya-
şamının her döneminde Kuran okutulmasına son derece önem
vermiştir. Hafız Zeki Çağlarman Atatürk'ün bu yönünü şöyle
anlatmıştır:
Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Hanım'la uzun yıllar komşuluk
yaptık. Her yıl Ramazan ayı yaklaşınca Atatürk kız kardeşine;
"Makbule, Ramazan geliyor, annemize hatim okutmayı ih-
mal etme"der ve hatim okuyacak hafıza hediye edilmek üzere
bir zarf içerisinde para verirdi. 32
Atatürk Kuran'ın manasının halk tarafın-
dan anlaşılması için de çok büyük bir çaba gös-
termiştir. Bu amaçla o dönemde var olmayan
bir Türkçe meal ve tefsir yazılması emrini
vermiştir. Hadimli Efendi'nin Hulasatü'l Be-
yan fi Tefsiri'l Kuran ve Elmalılı Hamdi Ya-
zır'ın Hak Dini Kuran Dili: Yeni Mealli Türk-
çe Tefsir'i başta olmak üzere, Cumhuriyetin
ilk on beş yılında -yani Atatürk'ün hayatı sü-
resince- Kuran'la ilgili 10 kadar eser yazılıp
neşredilmiştir. Bu eserlerin pek çoğu da, baş-
ta 1936'da Hamdi Yazır'a yaptırdığı eser ol-
mak üzere, halkımıza ücretsiz olarak dağıtıl-
mıştır. Türkçe’ye çevrilen hadisler de, hal-
Harun Yahya (Adnan Oktar)
kımıza gerçek İslam'ı öğretme çerçevesinde yine ücretsiz ola-
rak dağıtılmıştır.40 Yeni aynı dönemde camilerin din görevlisi
ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla İmam-Hatip okulları açılmış-
tır.
Atatürk, dinin ihyası doğrultusunda gerçekleştirdiği bu
faaliyetleri şöyle anlatmaktadır:
İlk olarak Kuran'ın dilimize çevrilmesini istedim. Bu da ilk de-
fa olarak Türkçeye çevriliyor. Hz. Muhammed (sav)'in hayatı-
na ait bir kitabın çevrilmesini emrettim. 34
84
((Buu Kur'an,)) Ayettleeriini,, iyiidenn iyiiyee düüşünnsünn-
lerr vee teemizz akıll saahippleerii öğütt allsınnlarr
diiyee saanaa inndirrdiiğiimizz müübaarekk birr kiitapptır..
(Sadd Suureesi,, 29)
Camilerde okunan hutbelerin gerçek amacına ulaşması,
yani insanlara faydalı ve yol gösterici olmaları için aldığı ted-
birleri de şöyle açıklamaktadır:
Hutbeden maksat; halkın aydınlanması ve halka yol göstermek-
tir. Hutbe okuyan kimselerin siyasi durumu, toplum durumunu,
uygarlık durumunu, uygarlık dünyasının sorunlarını her gün iz-
lemeleri şarttır. Bunun için hutbeler tamamen Türkçe ve günü-
müze uygun olmalıdır ve olacaktır. (Balıkesir Hutbesi) 35
Kuran'ın halka öğretilmesi ve açıklanması çalışmaları da
Atatürk'ün dine olan inancının ve dine hizmet anlayışının açık
bir göstergesidir. O döneme kadar Türkçeye çevrilmeyen Ku-
ran, ilk olarak Atatürk zamanında Türkçe tercüme ve tefsir
edilmiş, bununla toplumun Kuran'ı anlaması ve ondan öğüt al-
ması hedeflenmiştir. Nitekim bu, Kuran'ın indiriliş amacıdır.
Ayetlerde Kuran'ın insanlar tarafından anlaşılmasının ve kendi
dillerinde okunup kavranmasının önemine şöyle işaret edilir:
Belki onlar öğüt alıp-düşünürler diye, Biz onu (Kur'an'ı), senin di-
linle kolaylaştırdık. (Duhan Suresi, 58)
Eğer Biz onu A'cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan bir Kur'an
kılsaydık, herhalde derlerdi ki: "Onun ayetleri açıklanmalı değil
miydi? Arap olana, A'cemi (Arapça olmayan bir dil)mi?"De ki: "O,
iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır. İman etmeyenlerin ise
kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur'an), onlara karşı bir kör-
lüktür. İşte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir. (Fussilet Sure-
si, 44)
Harun Yahya (Adnan Oktar)
85
86
AAtaatürk,, Diiniimizzdee Emmreedilldiiğii Giibi,,
Baarışş Yannlıısıı Birr İnnsanndır
Kuran Allah'ın insanlara yol gösterici olarak indirdiği bir
kitaptır ve Allah Kuran'da insanlara en güzel ahlakı yaşamayı
emretmektedir. Bu ahlakın temelinde ise, sevgi, şefkat, hoşgö-
rü, adalet ve merhamet gibi kavramlar yer alır. İslam bireyler
arasında olduğu gibi toplumlar ve ülkeler arasında da bu vasıf-
ların hakim olmasını öngörür. İslam kelimesi, Arapçada "ba-
rış"kelimesiyle aynı anlama gelir. Kuran ayetlerinde insanlar,
yeryüzünde merhametin, şefkatin, hoşgörünün ve barışın yaşa-
nabileceği model olarak İslam ahlakına çağırılmaktadırlar. Ba-
kara Suresi'nin 208. ayetinde şöyle buyrulmaktadır:
Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İs-
lam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık
bir düşmandır. (Bakara Suresi, 208)
Kuran'a göre savaş, sadece zorunlu olduğunda başvuru-
lacak ve mutlaka belirli insani ve ahlaki sınırlar içinde yürütü-
lecek bir "istenmeyen zorunluluk"tur. Bir ayette, yeryüzünde
savaşları çıkaranların inkarcılar olduğu, Allah'ın ise savaşa rıza
göstermediği şöyle açıklanır:
... Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah
onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise
bozguncuları sevmez. (Maide Suresi, 64)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in hayatına baktı-
Samimi Bir Dindar Atatürk
ğımızda da, savaşın ancak zorunlu hallerde ve savunma amaçlı
olarak başvurulan bir yöntem olduğunu görebiliriz.
Atatürk de İslam ahlakının bu barışçı özelliğini kendisi-
ne rehber edinmiştir. Atatürk'ün siyasi doktrini, aynen Kuran'da
emredildiği gibi, gerektiğinde savunma amaçlı olarak savaş-
mak, ancak asıl olarak barış yanlısı olmaktır. Onun ünlü "Yurt-
ta sulh cihanda sulh"sözü, bu konuda tarihe geçmiş bir slogan-
dır. Bir konuşmasında ise şöyle demiştir:
"Cumhuriyetin dış siyasada özenle güttüğü amaç, uluslar ara-
sı barışı korumak ve güven içinde yaşamaktır. Komşularımız-
la dostluk ve iyi geçinme yolunda her gün biraz daha ilerle-
mekteyiz."36
87
Kuran ahlakının temelini oluşturan sevgi, şefkat, hoşgörü, adalet ve
merhamet gibi özelliklerin tümünü Atatürk'te görmek mümkündür.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Ey iman edenler, hepiniz topluca
barış ve güvenliğe (Silm’e, İslam’a) girin
ve şeytanın adımlarını izlemeyin.
Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.
(Bakara Suresi, 208)
88
““Yurtttaa sulh,, ciihanndaa sulh”
89
A tatürk'ün dindarlığının kanıtlarını
hem kişisel yaşamında hem de ko-
nuşma ve söylevlerinde bulmak
mümkündür. Sık sık Kuran okutması, Kuran okunduğun-
da kimi defalar duygulanarak gözlerinin yaşarması, din ve
mukaddesatın önemi konusunda samimi yorumlarda bu-
lunması, kişisel yaşamından edindiğimiz ve kendisinin
inancını ortaya koyan bulgulardır. Atatürk'ün Türk Mille-
ti'ne kazandırmaya çalıştığı ahlak ve dünya görüşüne bak-
tığımızda da, hurafe ve yanlış geleneklerden arındırılmış,
saf ve samimi bir din anlayışı dikkat çeker. Pek çok ko-
nuşmasında dinimizi övmüş ve dinin toplum tarafından
anlaşılarak yaşanması gerektiğine dikkat çekmiştir. Bu
konudaki bazı sözleri şöyledir:
Harun Yahya (Adnan Oktar)
92
Samimi Bir Dindar Atatürk
… Bizim yüce dinimiz, her Müslüman erkek ve kadına araştır-
mayı farz kılıyor ve her Müslüman, bu dine bağlananları ay-
dınlatmakla vazifelidir. 37
Din insanların gıdasıdır. Dinsiz adam boş bir eve benzer. İn-
sana hüzün verir... Bu dinlerin en sonuncusu elbette en mü-
kemmelidir. İslam Dini hepsinden üstün-
dür. 38
Türkler dinlerinin ne olduğunu bilmiyor-
lar. Bunun için Kuran Türkçe olma-
lıdır. 39
Türk Millet'i daha dindar ol-
malıdır. Yani bütün sadeliği
ile dindar olmalıdır, demek
istiyorum. Dinime; bizzat ger-
çeğe nasıl inanıyorsam, buna
da öyle inanıyorum. Şuura aykı-
rı, ilerlemeye engel bir şey ihtiva
etmiyor. Halbuki Türkiye'ye ege-
menliğini veren bu Asya milletinin
içinde; daha karışık, yapmacık,
batıl inançlardan ibaret bir din da-
ha vardır. Fakat bu cahiller, bu
acizler sırası gelince aydınlana-
caklardır. Onlar bu aydınlığı gö-
remezlerse kendilerini mahva
mahkum etmişlerdir demektir.
Onları kurtaracağız. 40
Atatürk'ün söylev ve öğütleri incelendiğinde, Türk Mil-
leti'nden istediği şeylerin Kuran ahlakına uygun meziyetler ol-
duğu görülür: Bilime ve sanata önem vermek, hurafelerden ko-
runmak, akılcı ve çalışkan olmak, temizlik, estetik ve kaliteye
önem vermek, yurdunu ve milletini sevmek gibi… Atatürk'ün
bu konudaki bakış açısını şu sözleri özetlemektedir:
Hangi şey ki; akla, mantığa, toplum yararına uygundur, bili-
niz ki dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, halkın ya-
rarına uygunsa kimseye sormayın. O şey dine
uygundur. 41
Atatürk dini suistimal etmek isteyen
kötü niyetli kimselere karşı halkı her zaman
uyarmıştır. Buna meydan vermemek için pek
çok konuşmasında halkımızı dinimizi öğren-
meye çağırmıştır:
Bizi yanlış yola sevk eden soysuzlar bilir-
siniz ki, çok kere din perdesine bürün-
müşler, sâf ve temiz halkımızı hep din
kuralları sözleriyle aldatagelmişlerdir.
Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Gö-
rürsünüz ki milleti mahveden, esir
eden, harabeden fenalıklar hep din ör-
tüsü altındaki küfür ve kötülükten gel-
miştir. 42
93
Harun Yahya (Adnan Oktar)
94
AAtaatürkk Diinii Eğiitiimee Büüyükk Önem
Verrmişştir
Atatürk bir konuşmasında şunları söylemiştir:
Bizde ruhbanlık sistemi yoktur. Hepimiz eşitiz ve dinimizin
buyruklarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz. Her fert; dini-
ni, diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Ora-
sı da okuldur... Nasıl ki, her hususta yüksek meslek ve ihtisas
sahiplerini yetiştirmek lazım ise, dinimizin gerçek felsefesini
tetkik ve bilimsel ve fenni telkin kudretine sahip olacak güzide
ve gerçek büyük alimler dahi yetiştirecek yüksek kurumlara
malik olmalıyız. 43
Dinimizin çok üzerinde durduğu konulardan olan bilim
ve eğitim Atatürk'ün de en çok önem verdiği kavramlardandır.
Peygamberimiz (sav) de bilimle ilgili görüşlerini aşağıdaki ha-
dislerinde açıkça belirtmiştir:
"İlim Çin'de de olsa alınız."
"Bilim Müslümanın yitiğidir, nerede bulursa oradan alır."
"Hikmeti al, herhangi bir kaptan çıkmış olmasının sana zara-
rı olmaz."
Bu hadislerin de gösterdiği gibi, bilim ve medeniyet,
Allah'ın insanla bahşettiği bir nimettir ve Müslümanlar her-
hangi bir tutuculuk göstermeden bu nimetleri en etkili şekilde
öğrenmeli ve kullanmalıdırlar. Bu açık fikirli yaklaşımı be-
nimseyen Atatürk de, bilim Çin'de bile olsa onu almayı, diğer
Samimi Bir Dindar Atatürk
bir deyişle Türkiye'yi muasır medeniyetler arasına sokmayı
en önemli hedef olarak kabul etmiştir:
Evlatlarımızı o suretle talim ve terbiye etmeliyiz, onlara o su-
retle ilim ve irfan vermeliyiz ki, ticaret, ziraat ve sanat alemin-
de ve bütün bunların faaliyet sahalarında faydalı olsunlar,
ameli bir uzuv olsunlar. Binaenaleyh maarif programımız, ge-
rek ilk tahsilde, gerek orta tahsilde verilecek bütün şeyler bu
görüşe göre olmalıdır. 44
Atatürk, okulların toplum hayatındaki önemiyle ilgili
olarak da şunları dile getirmiştir:
Mektep namını hep beraber hürmetle, tazimle zikredelim.
Mektep genç dimağlara, insanlığa saygıyı, millet ve memleke-
te sevgiyi, istiklalin şerefini öğretir. İstiklal tehlikeye düştüğü
95
Sivas'ta, eğitim görmek isteyen bir gencin dilekçesini alıp derdini dinlerken
Harun Yahya (Adnan Oktar)
96
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde derste (15 Aralık 1930)
Sivas Lisesi'nde geometri dersinde (13 Kasım 1937)
zaman onu kurtarmak için takibi uygun olan en salim yolu belle-
tir. Memleket ve milleti kurtarmaya çalışanların aynı zamanda
mesleklerinde namuskar mütehassıs ve birer alim olmaları lazım-
dır. Bunu temin eden mekteptir. 45
'Hutbeden maksat, halkın aydınlatılması ve halka yol gös-
termektir'46 diyen Atatürk aydın, hem çağdaş medeniyeti özümse-
miş, hem de dinine samimiyetle bağlı bir millet istemiştir. Onun
gerçek amacı ve bizlere bıraktığı miras budur.
97
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Adana Kız Enstitüsü'nde tarih dersinde (19 Kasım 1937)
Samimi Bir Dindar Atatürk
Y akınlarının, Cumhuriyetimizin kurucusu
Ulu Önder Atatürk hakkında anlattıkları
onun dine olan samimi bağlılığını bizlere
gösteren en güzel örneklerdendir.
Rönesans dergisinin Şubat 1991 sayısında, Ata'nın ya-
kınlarıyla yapılan ropörtajlara yer verilmiştir. Yakınları Ata-
türk'ün dindar kişiliğini şöyle anlatmışlardır:
Üllküü Adatepee (Maaneevii Kıızı)
Annemi Zübeyde Hanım büyütmüştür. Onun anneme
anlattığı bir anıyı aktarayım; Atatürk, 25 Ağustos'ta Kocate-
pe'ye çıktığı zaman orada şöyle dua ediyor: "Allah'ım, senin
bana verdiğin fikir ve zekayla ben bütün planlarımı gerçek-
leştirdim. Bundan sonrası artık senin mukadderatın…"
O, Allah'ına inanan bir insandı. Paşa, Ramazan'da Dol-
mabahçe'de veya Çankaya'da olduğunda anneme, 'Vasfiye,
Harun Yahya (Adnan Oktar)
oruç tutuyor musun?' diye sorar, annem "tutuyorum"dediğin-
de de çok memnun kalırmış. Bana hastalandığımda dua ettirirdi,
kendisi de ederdi. Çok iyi hatırlıyorum; paratifo geçiriyordum,
çok üzülmüş ve beni kurtarması için Allah'a dua etmiş.
Annesi Zübeyde Hanım da çok dindarmış. Anneme daha
100
Atatürk manevi kızlarından Ülkü'yü çok seviyor ve
onunla gezmekten büyük zevk alıyordu.
yedi yaşındayken Kuran dersleri aldırmaya başlamış. Kız karde-
şi Makbule Hanım'ın da namazını devamlı kıldığını biliyorum.
Saafiiyee Ayylaa
Annesi Zübeyde Hanım da, ablası Makbule Hanım da
çok dindar insanlardı, namaz kılarlardı. Atatürk, tam dindar,
Müslüman bir aile ortamında yetişti.
Atatürk de dindar bir insandı. Çok beğendiği Hafız Yaşar
101
Mustafa Kemal Atatürk ve annesi Zübeyde Hanm
102
vardır. O Kuran okurken gözlerinden yaşlar boşanırdı. Hatta bütün
hocaları toplayıp, ayetleri okuyup izah ederek incelemeler yapardı.
Bana 'Allah'ın sana verdiği bu lütfu unutma ve bununla şımar-
ma, mütevazı ol, daima Allah'a şükret.' derdi. Kendisine "Paşam
sen şunu yaptın, sen bunu yaptın' diyenlere de 'Bana Allah yardım
etti.' derdi.
VVassfii Rıızaa Zoobuu
Peygamber (sav)'e çok hürmet ederdi. Peygamber
(sav)'in çok sağlıklı bir muhakemeye vakıf olduğuna kaniydi. Bir
gece Hz. Peygamber (sav)'in askeri dehasından bahsediyordu...
Onun dine, fikre karşı saygılı bir kişiliği vardı. Kuran'a çok
hürmeti vardı. Yanında üç hafız vardı; Hafız Yaşar, Hafız Hüseyin
ve Hafız Mehmet. Ben o hafızları onun yanında, Çankaya'da
tanıdım. Saygıyla dinlerdi. Onun karşı olduğu, yobazlardı.
Ceemall Kuutayy
Dünyada Atatürk kadar İslam Dinini mana ve mefhumuyla
kavramış ve onu aslına iade etmek için büyük kavga yapmış baş-
ka bir insan yoktur.
Mustafa Kemal, 1300 sene sonra Hz. Muhammed (sav)'in
ruhunu şadedecek esasları getirmiştir. Mustafa Kemal'e 'dinsiz' di-
yenler Allah'tan utansınlar. Bugün secdeyi Rahman'a alın koyabi-
Samimi Bir Dindar Atatürk
liyorlarsa bu, onun sayesindedir. Bugün en geçerli olan meal-
lerden ikisi Ömer Rıza Doğrul ve Ahmet Hamdi Akseki meal-
leridir. İkisini de Mustafa Kemal yaptırmıştır. O'nun ismini
kullananları affetmezdi; 'O büyük adama layık olamazsa ne
olacak?' derdi.
Cemal Kutay şöyle bir olayı da aktarıyor;
Bir gün Ertuğrul Yatı'nda ressam İbrahim Çallı Ata'nın
yanındadır. 'Şu renkleri tuale almak mümkün müdür?' der. Çal-
103
Cemal Kutay
lı; 'Tabii, Gazi Hazretleri' diye cevap verir. 'Demek ki siz bu
renkleri alabiliyorsunuz' diye tekrarlar Gazi. Çallı; 'Deneyelim
ve görelim' der. Ayrılacağı zaman Atatürk, Cevat Abbas'a şun-
ları söyler: 'Söyleyin bu adama bir daha gelmesin. Ne zaman
ki haddini bilir, Allah'la boy ölçüşmeye kalkışmaz. Sıraya
girer kul olarak, bunu da ispat eden bir eserle gelir, ben o
zaman onun affedilmesine şahitlik ederim.'
FFüüreyyyaa Koorall (Kıılıçç Ali'ninn İllkk Eşi)
Laikti. Laiklik, dinsizlik değildir. O inançlıydı. Namazı-
nı bilmiyorum, ama ilk meclis zamanı kıldığını duymuştum.
Kuran'ın Türkçeye çevrilmesi, dinin anlaşılmasına vesile
olan büyük bir hizmettir. O, dinin politika aracı olarak kulla-
nılmasına ve istismarına karşıydı. Ve buna hiçbir zaman izin
vermedi.
Saabiihaa Gökkçenn (Maaneevii Kıızı))
Bir sabah, Ata'nın elini öpmek üzere yanına girdim. İşle-
ri ile meşguldu. Bir süre ayakta bekledim, birden derin bir iç
geçirdi ve 'Allah' dedi. (O bunu sık sık tekrarlardı.)
Atatürk hakkında evvelce çok şeyler duymuştum, bu te-
sirle olacak, bir hayli şaşırdım. O'nun ağzından Allah kelimesi-
ni duymak beni şaşırtmış ve heyecanlandırmıştı.
104
Samimi Bir Dindar Atatürk
Ata'nın yüzüne şaşkın bir
şekilde bakmış olacağım ki; 'Sen
dindar mısın?' diye sordu. Ben
de ailemden aldığım din terbi-
yesiyle 'Evet, dindarım' de-
dim ve bu cevabımı na-
sıl karşılayacağını an-
lamak için ürkek ür-
kek yüzüne baktım.
Cevabım hoşuna
gitmişti. 'Çok iyi…
Allah büyük bir
kuvvettir. O'na
daima inanmak
lazımdır.' dedi ve
bu konuda uzun
uzun izahat verdi.
Ben de o zaman an-
ladım ki, Atatürk hak-
kında söylenenlerin aslı
yoktur ve Ata bütün
söylenenlerin hilafına
dindar bir insandır. 47
105
Harun Yahya (Adnan Oktar)
106
Samimi Bir Dindar Atatürk
Manevi kızları Ülkü ve Sabiha Gökçen'le
107
Harun Yahya (Adnan Oktar)
AAtaatürk'ünn Laaikklikk İllkeesi
T ürkiye Cumhuriyeti, Anayasamız'da
belirtildiği üzere "laik"bir devlettir.
Laiklik tarihte ve günümüzde zaman
zaman yanlış anlaşılmış ve yanlış uygulanmış bir ilkedir. Bu
nedenle bu ilkeyi ve sonuçlarını detaylı olarak incelemekte
yarar vardır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, laiklik ilkesinin temel
amacı, toplumda inanç ve ibadet özgürlüğünü tesis etmek-
tir. Laiklik, devletimizin vatandaşlarını bir dini benimseme,
bu dinin gereklerini yerine getirme ya da getirmeme konusun-
da kendi vicdanları ile başbaşa bırakmak ve onlara özgür bir
seçim yapma şansı vermektedir. Böylece Türkiye Cumhuriye-
ti'nin her vatandaşı, sahip olduğu inanca göre özgürce yaşama
ve ibadet etme imkan ve güvencesini bulacaktır.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
1938 yılında Cumhuriyet Halk Parti-
si'nin Onbeşinci Yılı kitabında da, Ata-
türk'ün sağlığında benimsenen 'Laiklik
Prensibi', şu şekilde izah edilmiştir:
Milli ve içtimai hayata ferdin dinsiz, şu veya bu
itikat sistemine mensup oluşu, milli ve
içtimai vazifesi bakımından ne bir
kusur, ne de bir fazilet sayılamaz.
Türkiye'de dinin dünya işlerin-
den ayrı tutulduğu, Laikliğin ilan
olduğu andan itibaren, hiç kim-
se, hiçbir ibadete icbar edile-
mez. Hiç kimse vicdanının ilha-
mı ile kabul ettiği ibadetten men
olunamaz. 48
Dikkat edilirse aslın-
da Türkiye Cumhuriyeti
Devleti'nin sahip olduğu bu la-
iklik modeli, İslam Dininin
özüne de son derece uygun-
dur. Çünkü İslam, inanç için
özgür iradeyi ve vicdani bir
kabulü şart koşar. Bir insa-
nın İslam'ı din olarak benimse-
mesi tamamen kendi özgür ira-
desi ile olmalıdır. İslam'ı kabul
110
Samimi Bir Dindar Atatürk
ettikten sonra da, Kuran'da emredilen
ibadetleri uygulaması ya da men edilen
yasaklardan (hırsızlık, cinayet gibi toplum-
sal bir suç oluşturmuyorsa) sakınması ta-
mamen şahsın kendi vicdanıyla ol-
malıdır. Elbette Müslümanlar bir-
birlerini Kuran'da anlatılan ah-
laki vasıfların uygulanması
için uyarabilir, teşvik edebi-
lirler. Ama asla bu konuda bir
zorlama yapılamaz, kişi baskı yoluy-
la dini uygulamaya yönlendirilemez.
Kısacası laiklik, bütün yurt-
taşların vicdan, ibadet ve din hürri-
yetini güvence altına almaktır.
Atatürk'ün laiklik fikrini açıkla-
yan Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil
de konuyla ilgili olarak şunları
söylemiştir:
En canlı cephesi ve en kısa
ifadesiyle laiklik, din hürri-
yetini ve bundan doğan va-
tandaşlık haklarını düş-
manlarına karşı korumak-
tır. Devlet hayatında laikliğin gayesi budur. Laik
111
Harun Yahya (Adnan Oktar)
devlet, din hürriyetini ve dindarı her çeşit
saldırıya karşı koruyan devlettir.
Prof. Dr. Hamza Eroğlu da laikliği,
'din hürriyetinin ve bundan doğan hakla-
rın korunması ve teminatı' için zorun-
lu bir şart olarak göstermektedir.49
Bunun aksi bir devlet modeli
varsayalım. Örneğin insanların zo-
runlu olarak Müslüman ya da Hıris-
tiyan yapıldığı bir ülkeyi düşünelim.
Dahası bu dinlere inanan kişilerin,
dinlerin kurallarına göre yaşamaları
için de zorlandıklarını farz edelim.
Diyelim ki söz konusu devlet modeli,
toplumdaki insanları namaz kılmaları
ya da kiliseye gitmeleri için devletin
kolluk kuvvetleriyle zorlasın. Ya da bi-
raz daha 'ılımlı' bir yöntem benimseyip,
namaz kılanlara ya da kiliseye gidenlere
ödül versin. Böyle bir devlet laikliğe ta-
mamen aykırı bir devlet olacaktır. Daha-
sı, bir o kadar da İslam'a ve Kuran
ahlakına aykırı olacaktır.
Bunun nedeni, zorla ya da
Samimi Bir Dindar Atatürk
112
menfaat karşılığı elde edilen bir dini inancın ya da ibadetin, İs-
lam'a göre hiçbir değerinin olmayışıdır. Çünkü inanç ve iba-
det, Allah'a yönelik ve Allah rızası için olduğunda bir değer
taşır. Eğer devlet, insanları inanca ve ibadete zorlayacak olur-
sa, bu durumda insanlar devletten korktukları için dindar olur-
lar. Bu ise Allah katında makbul olmayan bir dindarlıktır. Din
açısından makbul olan, vicdanların tamamen serbest bırakıldı-
ğı bir ortamda dinin yaşanmasıdır.
Bu nedenledir ki, devletimizin sahip olduğu laiklik ilke-
si, hem vicdan özgürlüğü gibi temel bir insani değere hizmet et-
tiği, hem de bu değere büyük önem veren İslam Diniyle uyum
içinde olduğu için, her Türk vatandaşının benimsemesi ve sa-
vunması gereken bir ilkedir.
Atatürk, laiklik ilkesini şöyle açıklamıştır:
Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymak-
ta serbesttir. Biz de dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşün-
ceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, devlet ve millet işle-
ri ile karıştırmamaya çalışıyoruz. Kaste ve eyleme dayanan tu-
tucu hareketlerden sakınıyoruz. 50
Türkiye Cumhuriyeti'nde her ergin kişi dinini seçmekte hür ol-
113
LLaaikklikk illkeesiininn teemell amaacı,, topplummdaa
inançç vee ibaadett özzgürrlüüğüünüü teesiss ettmekktir.
114
114
duğu gibi, bir dinin töreni de serbesttir. Yani, ayin (ibadet)
hürriyetine dokunulamaz. Tabiatıyla ayinler (ibadetler),
asayiş ve genel ahlak kurallarına karşıt olamaz; politik nü-
mayiş şeklinde yapılamaz. Türkiye Cumhuriyeti'nde herkes
Allah'a istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dini fikirlerin-
den dolayı bir şey yapılamaz. Türkiye Cumhuriyeti'nin res-
mi dini yoktur.51
Atatürk'ün de bu açıklamalarından da anlaşıldığı gibi
laiklik; kelime manasıyla, dinsizlik veya din düşmanlığı de-
ğildir. Laikliği dinsizlik veya dine sırt çevirme olarak algıla-
yan art niyetli kişilere en güzel cevabı yine Atatürk vermiştir:
Laik hükümet kavramından dinsizlik manası çıkarmaya ça-
lışan fesatçılara fırsat vermeyiniz. 52
Bir Fransız gazeteciyle yaptığı ropörtajda, kendisine
sorulan, 'inkilapların dine karşı nasıl bir tutum içerisinde ol-
duğu' sorusuna da şu cevabı vermiştir:
Siyasetimizi, dine aykırı olmak şöyle dursun, din bakımın-
dan eksik bile hissediyoruz. 53
115
Devletimizin sahip olduğu laiklik ilkesi, hem
vicdan özgürlüğü gibi temel bir insani değere hizmet ettiği,
hem de bu değere büyük önem veren İslam diniyle uyum içinde
olduğu için, her Türk vatandaşının benimsemesi ve
savunması gereken bir ilkedir.
115
K adın haklar ve kadınların erkeklerle
eşitliği konusunda Batı ülkelerinde ve
toplumlarında yoğun mücadeleler ve-
rilmiştir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'de
bu mücadelelerin en şiddetlileri yaşanmştır.
Ülkemizde ise bu hak, Türk kadınlarına birçok Batı ül-
kesinden daha önce Atatürk tarafından verilmiş ve hatta ade-
ta sunulmuştur. Türk kadınına III. TBMM tarafından 3 Nisan
1930'da kabul edilen bir yasa ile Belediye seçimlerine katlma
hakkı tanınmştır. 1931 yılında da Türk kadın ilk kez tıp dün-
yasında varlığını göstermiş ve ilk kadın cerrahımız çalşmaya
başlamıştır. 4 Mayıs 1931'de ilk toplantısını yapan IV.
TBMM tarafından 26 Ekim 1932'de kabul edilen bir yasa ile
Türk kadınına muhtar, köy ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme
ve seçme hakkı tanınmıştır. Bir sonraki yıl da, 8 Ekim
1934'de kabul edilen ve 5 Aralık 1934'de yürürlüğe giren bir
başka yasa ile kadın-erkek eşitliği alanında bütün haklar, "Ka-
dınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı"nın tanınmasıyla
verilmiştir.
AAtaatürk'ünn Kaadınn Hakklaarr Koonuusunndaa-
kii Göörüşşleerii vee Gerrçekkleşştirrdikkleeri
Bugün, dünya aydınlarının ve Birleşmiş Milletler Teşki-
lat'nın yaymaya çalıştığı kadın hakları ile ilgili görüşler, Ata-
türk tarafından çok önceleri dile getirilmiş ve çoğunlukla da uy-
gulama alanına sokulmuştur. Atatürk, Cumhuriyet'in ilanından
dokuz ay önce, Şubat 1923'de şöyle demiştir:
Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığnın sebebi, kadınlar-
ımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşa-
mak demek, faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplu-
mun bir organ faaliyette bulunurken diğer bir organ işlemez-
se, o sosyal toplum felçlidir.54
Bu sözleriyle Atatürk, çağdaş bir düşünce ile
kadının toplumdaki yerini belirlemiştir. Atatürk, Türk
kadınına duyduğu sevgi ve saygıyı,
1923 yılında Konya'da yaptığı bir
konuşmasında şöyle dile getirmiştir:
Dünyada hiçbir milletin kadın, ben
Anadolu kadınından fazla çalıştım, milleti-
118
Samimi Bir Dindar Atatürk
mi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek
verdim, diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat
kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlay eken,
kağnısı ve kucağndaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış deme-
yip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fe-
dakar Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu bü-
yük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımzı şükranla ve minnetle
sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim.55
Atatürk, 30 Mart 1923'de Vakit gazetesinde yayınlanan
bir beyanatında da şunları söylemiştir:
İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan olu-
şur. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, öteki-
ni ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün
müdür ki, bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarı-
sı göklere yükselebilsin?
Türkler tarih boyunca, babaerkil denilen aile yapısını
gönüllerine yerleştirememişler ve benimseyememişlerdir. İşte
Atatürk, milletin geçmişindeki ve özünde var olan fakat özlem
haline getirilmiş bir hakkı, bir duyguyu devlet varlığı-
na geçirmiştir. "Ey kahraman Türk kadını! Sen
yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere
yükselmeye layksın" diyerek, yap-
tıklarının gerekçesini az, öz ve en
güzel biçimde ifade etmiştir..
Atatürk, 18 Nisan 1935'de
kendisinin himayesinde İstanbul'da
119
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)

More Related Content

What's hot

Koku ve tat mucizesi. turkish (türkçe)
Koku ve tat mucizesi. turkish (türkçe)Koku ve tat mucizesi. turkish (türkçe)
Koku ve tat mucizesi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kıyamet alametleri. turkish (türkçe)
Kıyamet alametleri. turkish (türkçe)Kıyamet alametleri. turkish (türkçe)
Kıyamet alametleri. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Darwinizm ile ilmi mücadelenin önemi. turkish (türkçe)
Darwinizm ile ilmi mücadelenin önemi. turkish (türkçe)Darwinizm ile ilmi mücadelenin önemi. turkish (türkçe)
Darwinizm ile ilmi mücadelenin önemi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Karınca mucizesi. turkish (türkçe)
Karınca mucizesi. turkish (türkçe)Karınca mucizesi. turkish (türkçe)
Karınca mucizesi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Sakın unutmayın. turkish (türkçe)
Sakın unutmayın. turkish (türkçe)Sakın unutmayın. turkish (türkçe)
Sakın unutmayın. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Evrim aldatmacası. turkish (türkçe)
Evrim aldatmacası. turkish (türkçe)Evrim aldatmacası. turkish (türkçe)
Evrim aldatmacası. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Hücre zarındaki mucize. turkish (türkçe)
Hücre zarındaki mucize. turkish (türkçe)Hücre zarındaki mucize. turkish (türkçe)
Hücre zarındaki mucize. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)
Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)
Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Pişman olmadan önce. turkish (türkçe)
Pişman olmadan önce. turkish (türkçe)Pişman olmadan önce. turkish (türkçe)
Pişman olmadan önce. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Tevrat'tan hikmetler ve güzel ögütler. turkish (türkçe)
Tevrat'tan hikmetler ve güzel ögütler. turkish (türkçe)Tevrat'tan hikmetler ve güzel ögütler. turkish (türkçe)
Tevrat'tan hikmetler ve güzel ögütler. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Sohbetler cilt 1. turkish (türkçe)
Sohbetler cilt 1. turkish (türkçe)Sohbetler cilt 1. turkish (türkçe)
Sohbetler cilt 1. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Biyomimetik teknoloji dogayi taklit ediyor. turkish (türkçe)
Biyomimetik teknoloji dogayi taklit ediyor. turkish (türkçe)Biyomimetik teknoloji dogayi taklit ediyor. turkish (türkçe)
Biyomimetik teknoloji dogayi taklit ediyor. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Darwinist propaganda yöntemleri. turkish (türkçe)
Darwinist propaganda yöntemleri. turkish (türkçe)Darwinist propaganda yöntemleri. turkish (türkçe)
Darwinist propaganda yöntemleri. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 

What's hot (20)

Koku ve tat mucizesi. turkish (türkçe)
Koku ve tat mucizesi. turkish (türkçe)Koku ve tat mucizesi. turkish (türkçe)
Koku ve tat mucizesi. turkish (türkçe)
 
Kıyamet alametleri. turkish (türkçe)
Kıyamet alametleri. turkish (türkçe)Kıyamet alametleri. turkish (türkçe)
Kıyamet alametleri. turkish (türkçe)
 
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)
Deniz altındaki muhteşem dünya. turkish (türkçe)
 
Darwinizm ile ilmi mücadelenin önemi. turkish (türkçe)
Darwinizm ile ilmi mücadelenin önemi. turkish (türkçe)Darwinizm ile ilmi mücadelenin önemi. turkish (türkçe)
Darwinizm ile ilmi mücadelenin önemi. turkish (türkçe)
 
Karınca mucizesi. turkish (türkçe)
Karınca mucizesi. turkish (türkçe)Karınca mucizesi. turkish (türkçe)
Karınca mucizesi. turkish (türkçe)
 
Sakın unutmayın. turkish (türkçe)
Sakın unutmayın. turkish (türkçe)Sakın unutmayın. turkish (türkçe)
Sakın unutmayın. turkish (türkçe)
 
Evrim aldatmacası. turkish (türkçe)
Evrim aldatmacası. turkish (türkçe)Evrim aldatmacası. turkish (türkçe)
Evrim aldatmacası. turkish (türkçe)
 
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)
 
Hücre zarındaki mucize. turkish (türkçe)
Hücre zarındaki mucize. turkish (türkçe)Hücre zarındaki mucize. turkish (türkçe)
Hücre zarındaki mucize. turkish (türkçe)
 
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
 
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)
 
Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)
Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)
Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)
 
Pişman olmadan önce. turkish (türkçe)
Pişman olmadan önce. turkish (türkçe)Pişman olmadan önce. turkish (türkçe)
Pişman olmadan önce. turkish (türkçe)
 
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
 
Tevrat'tan hikmetler ve güzel ögütler. turkish (türkçe)
Tevrat'tan hikmetler ve güzel ögütler. turkish (türkçe)Tevrat'tan hikmetler ve güzel ögütler. turkish (türkçe)
Tevrat'tan hikmetler ve güzel ögütler. turkish (türkçe)
 
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
 
Sohbetler cilt 1. turkish (türkçe)
Sohbetler cilt 1. turkish (türkçe)Sohbetler cilt 1. turkish (türkçe)
Sohbetler cilt 1. turkish (türkçe)
 
Biyomimetik teknoloji dogayi taklit ediyor. turkish (türkçe)
Biyomimetik teknoloji dogayi taklit ediyor. turkish (türkçe)Biyomimetik teknoloji dogayi taklit ediyor. turkish (türkçe)
Biyomimetik teknoloji dogayi taklit ediyor. turkish (türkçe)
 
Darwinist propaganda yöntemleri. turkish (türkçe)
Darwinist propaganda yöntemleri. turkish (türkçe)Darwinist propaganda yöntemleri. turkish (türkçe)
Darwinist propaganda yöntemleri. turkish (türkçe)
 
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
 

Viewers also liked

Ahir zaman sorularına bediüzzaman cevap veriyor 1 kitapçık. turkish (türkçe)
Ahir zaman sorularına bediüzzaman cevap veriyor 1 kitapçık. turkish (türkçe)Ahir zaman sorularına bediüzzaman cevap veriyor 1 kitapçık. turkish (türkçe)
Ahir zaman sorularına bediüzzaman cevap veriyor 1 kitapçık. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Evrimcilere net cevap 3. turkish (türkçe)
Evrimcilere net cevap 3. turkish (türkçe)Evrimcilere net cevap 3. turkish (türkçe)
Evrimcilere net cevap 3. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Türlerin evrimi yanılgısı. turkish (türkçe)
Türlerin evrimi yanılgısı. turkish (türkçe)Türlerin evrimi yanılgısı. turkish (türkçe)
Türlerin evrimi yanılgısı. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Türkiye için milli strateji. turkish (türkçe)
Türkiye için milli strateji. turkish (türkçe)Türkiye için milli strateji. turkish (türkçe)
Türkiye için milli strateji. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
şeytanın bir silahı. romantizm. turkish (türkçe)
şeytanın bir silahı. romantizm. turkish (türkçe)şeytanın bir silahı. romantizm. turkish (türkçe)
şeytanın bir silahı. romantizm. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Türk'ün dünya nizamı. turkish (türkçe)
Türk'ün dünya nizamı. turkish (türkçe)Türk'ün dünya nizamı. turkish (türkçe)
Türk'ün dünya nizamı. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 3. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 3. turkish (türkçe)Allah'ın güzelliklerinden bir demet 3. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 3. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Allah sevgisi. turkish (türkçe)
Allah sevgisi. turkish (türkçe)Allah sevgisi. turkish (türkçe)
Allah sevgisi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Savunma sistemi mucizesi. turkish (türkçe)
Savunma sistemi mucizesi. turkish (türkçe)Savunma sistemi mucizesi. turkish (türkçe)
Savunma sistemi mucizesi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Makaleler 2. turkish (türkçe)
Makaleler 2. turkish (türkçe)Makaleler 2. turkish (türkçe)
Makaleler 2. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Müminin 24 saati. turkish (türkçe)
Müminin 24 saati. turkish (türkçe)Müminin 24 saati. turkish (türkçe)
Müminin 24 saati. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Filistin. turkish (türkçe)
Filistin. turkish (türkçe)Filistin. turkish (türkçe)
Filistin. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Gerçekler 2. turkish (türkçe)
Gerçekler 2. turkish (türkçe)Gerçekler 2. turkish (türkçe)
Gerçekler 2. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Nurculuk. turkish (türkçe)
Nurculuk. turkish (türkçe)Nurculuk. turkish (türkçe)
Nurculuk. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Evrimcilere net cevap 1. turkish (türkçe)
Evrimcilere net cevap 1. turkish (türkçe)Evrimcilere net cevap 1. turkish (türkçe)
Evrimcilere net cevap 1. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Darwin'in anlayamadığı kambriyen. turkish (türkçe)
Darwin'in anlayamadığı kambriyen. turkish (türkçe)Darwin'in anlayamadığı kambriyen. turkish (türkçe)
Darwin'in anlayamadığı kambriyen. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 

Viewers also liked (16)

Ahir zaman sorularına bediüzzaman cevap veriyor 1 kitapçık. turkish (türkçe)
Ahir zaman sorularına bediüzzaman cevap veriyor 1 kitapçık. turkish (türkçe)Ahir zaman sorularına bediüzzaman cevap veriyor 1 kitapçık. turkish (türkçe)
Ahir zaman sorularına bediüzzaman cevap veriyor 1 kitapçık. turkish (türkçe)
 
Evrimcilere net cevap 3. turkish (türkçe)
Evrimcilere net cevap 3. turkish (türkçe)Evrimcilere net cevap 3. turkish (türkçe)
Evrimcilere net cevap 3. turkish (türkçe)
 
Türlerin evrimi yanılgısı. turkish (türkçe)
Türlerin evrimi yanılgısı. turkish (türkçe)Türlerin evrimi yanılgısı. turkish (türkçe)
Türlerin evrimi yanılgısı. turkish (türkçe)
 
Türkiye için milli strateji. turkish (türkçe)
Türkiye için milli strateji. turkish (türkçe)Türkiye için milli strateji. turkish (türkçe)
Türkiye için milli strateji. turkish (türkçe)
 
şeytanın bir silahı. romantizm. turkish (türkçe)
şeytanın bir silahı. romantizm. turkish (türkçe)şeytanın bir silahı. romantizm. turkish (türkçe)
şeytanın bir silahı. romantizm. turkish (türkçe)
 
Türk'ün dünya nizamı. turkish (türkçe)
Türk'ün dünya nizamı. turkish (türkçe)Türk'ün dünya nizamı. turkish (türkçe)
Türk'ün dünya nizamı. turkish (türkçe)
 
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 3. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 3. turkish (türkçe)Allah'ın güzelliklerinden bir demet 3. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 3. turkish (türkçe)
 
Allah sevgisi. turkish (türkçe)
Allah sevgisi. turkish (türkçe)Allah sevgisi. turkish (türkçe)
Allah sevgisi. turkish (türkçe)
 
Savunma sistemi mucizesi. turkish (türkçe)
Savunma sistemi mucizesi. turkish (türkçe)Savunma sistemi mucizesi. turkish (türkçe)
Savunma sistemi mucizesi. turkish (türkçe)
 
Makaleler 2. turkish (türkçe)
Makaleler 2. turkish (türkçe)Makaleler 2. turkish (türkçe)
Makaleler 2. turkish (türkçe)
 
Müminin 24 saati. turkish (türkçe)
Müminin 24 saati. turkish (türkçe)Müminin 24 saati. turkish (türkçe)
Müminin 24 saati. turkish (türkçe)
 
Filistin. turkish (türkçe)
Filistin. turkish (türkçe)Filistin. turkish (türkçe)
Filistin. turkish (türkçe)
 
Gerçekler 2. turkish (türkçe)
Gerçekler 2. turkish (türkçe)Gerçekler 2. turkish (türkçe)
Gerçekler 2. turkish (türkçe)
 
Nurculuk. turkish (türkçe)
Nurculuk. turkish (türkçe)Nurculuk. turkish (türkçe)
Nurculuk. turkish (türkçe)
 
Evrimcilere net cevap 1. turkish (türkçe)
Evrimcilere net cevap 1. turkish (türkçe)Evrimcilere net cevap 1. turkish (türkçe)
Evrimcilere net cevap 1. turkish (türkçe)
 
Darwin'in anlayamadığı kambriyen. turkish (türkçe)
Darwin'in anlayamadığı kambriyen. turkish (türkçe)Darwin'in anlayamadığı kambriyen. turkish (türkçe)
Darwin'in anlayamadığı kambriyen. turkish (türkçe)
 

Similar to Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)

Kuran mucizeleri cilt 2. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 2. turkish (türkçe)Kuran mucizeleri cilt 2. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 2. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Karanlık. tehlike bağnazlık. turkish (türkçe)
Karanlık. tehlike bağnazlık. turkish (türkçe)Karanlık. tehlike bağnazlık. turkish (türkçe)
Karanlık. tehlike bağnazlık. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Atatürk’ü iyi anlamak. turkish (türkçe)
Atatürk’ü iyi anlamak. turkish (türkçe)Atatürk’ü iyi anlamak. turkish (türkçe)
Atatürk’ü iyi anlamak. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kara klan. turkish (türkçe)
Kara klan. turkish (türkçe)Kara klan. turkish (türkçe)
Kara klan. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)
Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)
Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kuran ahlakı. turkish (türkçe)
Kuran ahlakı. turkish (türkçe)Kuran ahlakı. turkish (türkçe)
Kuran ahlakı. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)
Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)
Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Darwin'in türk düşmanlığı. turkish (türkçe)
Darwin'in türk düşmanlığı. turkish (türkçe)Darwin'in türk düşmanlığı. turkish (türkçe)
Darwin'in türk düşmanlığı. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Evrenin yaratılışı. turkish (türkçe)
Evrenin yaratılışı. turkish (türkçe)Evrenin yaratılışı. turkish (türkçe)
Evrenin yaratılışı. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Tohum mucizesi. turkish (türkçe)
Tohum mucizesi. turkish (türkçe)Tohum mucizesi. turkish (türkçe)
Tohum mucizesi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Molekül mucizesi. turkish (türkçe)
Molekül mucizesi. turkish (türkçe)Molekül mucizesi. turkish (türkçe)
Molekül mucizesi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Harika canlılar. turkish (türkçe)
Harika canlılar. turkish (türkçe)Harika canlılar. turkish (türkçe)
Harika canlılar. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)
Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)
Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)
Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)
Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Hayvanlar alemi. turkish (türkçe)
Hayvanlar alemi. turkish (türkçe)Hayvanlar alemi. turkish (türkçe)
Hayvanlar alemi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Hz. isa (a.s) ve hz. mehdi (a.s) bu yüzyılda gelecek. turkish (türkçe)
Hz. isa (a.s) ve hz. mehdi (a.s) bu yüzyılda gelecek. turkish (türkçe)Hz. isa (a.s) ve hz. mehdi (a.s) bu yüzyılda gelecek. turkish (türkçe)
Hz. isa (a.s) ve hz. mehdi (a.s) bu yüzyılda gelecek. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Atatürk ve gençlik. turkish (türkçe)
Atatürk ve gençlik. turkish (türkçe)Atatürk ve gençlik. turkish (türkçe)
Atatürk ve gençlik. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 

Similar to Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe) (18)

Kuran mucizeleri cilt 2. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 2. turkish (türkçe)Kuran mucizeleri cilt 2. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 2. turkish (türkçe)
 
Karanlık. tehlike bağnazlık. turkish (türkçe)
Karanlık. tehlike bağnazlık. turkish (türkçe)Karanlık. tehlike bağnazlık. turkish (türkçe)
Karanlık. tehlike bağnazlık. turkish (türkçe)
 
Atatürk’ü iyi anlamak. turkish (türkçe)
Atatürk’ü iyi anlamak. turkish (türkçe)Atatürk’ü iyi anlamak. turkish (türkçe)
Atatürk’ü iyi anlamak. turkish (türkçe)
 
Kara klan. turkish (türkçe)
Kara klan. turkish (türkçe)Kara klan. turkish (türkçe)
Kara klan. turkish (türkçe)
 
Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)
Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)
Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)
 
Kuran ahlakı. turkish (türkçe)
Kuran ahlakı. turkish (türkçe)Kuran ahlakı. turkish (türkçe)
Kuran ahlakı. turkish (türkçe)
 
Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)
 
Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)
Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)
Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)
 
Darwin'in türk düşmanlığı. turkish (türkçe)
Darwin'in türk düşmanlığı. turkish (türkçe)Darwin'in türk düşmanlığı. turkish (türkçe)
Darwin'in türk düşmanlığı. turkish (türkçe)
 
Evrenin yaratılışı. turkish (türkçe)
Evrenin yaratılışı. turkish (türkçe)Evrenin yaratılışı. turkish (türkçe)
Evrenin yaratılışı. turkish (türkçe)
 
Tohum mucizesi. turkish (türkçe)
Tohum mucizesi. turkish (türkçe)Tohum mucizesi. turkish (türkçe)
Tohum mucizesi. turkish (türkçe)
 
Molekül mucizesi. turkish (türkçe)
Molekül mucizesi. turkish (türkçe)Molekül mucizesi. turkish (türkçe)
Molekül mucizesi. turkish (türkçe)
 
Harika canlılar. turkish (türkçe)
Harika canlılar. turkish (türkçe)Harika canlılar. turkish (türkçe)
Harika canlılar. turkish (türkçe)
 
Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)
Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)
Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)
 
Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)
Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)
Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)
 
Hayvanlar alemi. turkish (türkçe)
Hayvanlar alemi. turkish (türkçe)Hayvanlar alemi. turkish (türkçe)
Hayvanlar alemi. turkish (türkçe)
 
Hz. isa (a.s) ve hz. mehdi (a.s) bu yüzyılda gelecek. turkish (türkçe)
Hz. isa (a.s) ve hz. mehdi (a.s) bu yüzyılda gelecek. turkish (türkçe)Hz. isa (a.s) ve hz. mehdi (a.s) bu yüzyılda gelecek. turkish (türkçe)
Hz. isa (a.s) ve hz. mehdi (a.s) bu yüzyılda gelecek. turkish (türkçe)
 
Atatürk ve gençlik. turkish (türkçe)
Atatürk ve gençlik. turkish (türkçe)Atatürk ve gençlik. turkish (türkçe)
Atatürk ve gençlik. turkish (türkçe)
 

Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)

  • 1.
  • 2.
  • 3. SAMİMİ BİR DİNDAR HARUN YAHYA - ADNAN OKTAR ATATÜRK
  • 4. YAZAR ve ESERLERİ HAKKINDA Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956 yılında Ankara'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara'da ta- mamladı. Daha sonra İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sa- natlar Fakültesi'nde ve İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde öğ- renim gördü. 1980'li yıllardan bu yana, imani, bilimsel ve siyasi ko- nularda pek çok eser hazırladı. Bunların yanı sıra, yazarın evrimcile- rin sahtekarlıklarını, iddialarının geçersizliğini ve Darwinizm'in kanlı ideolojilerle olan karanlık bağlantılarını ortaya koyan çok önemli eserleri bulunmaktadır. Harun Yahya'nın eserleri yaklaşık 30.000 resmin yer aldığı toplam 45.000 sayfalık bir külliyattır ve bu külliyat 60 farklı dile çevrilmiştir. Yazarın müstear ismi, inkarcı düşünceye karşı mücadele eden iki peygamberin hatıralarına hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun ve Yahya isimlerinden oluşturulmuştur. Yazar tarafından kitapların kapağında Resulullah'ın mührünün kullanılmış olmasının sembolik anlamı ise, kitapların içeriği ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-ı Ke- rim'in Allah'ın son kitabı ve son sözü, Peygamberimiz (sav)'in de hatem-ül enbiya olmasını remzetmektedir. Yazar da, yayınladığı tüm çalışmalarında, Kuran'ı ve Resulullah'ın sünnetini kendine rehber edinmiştir. Bu suretle, inkarcı düşünce sistemlerinin tüm temel iddialarını tek tek çürütmeyi ve dine karşı yöneltilen iti- razları tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedefle- mektedir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibi olan Resu- lullah'ın mührü, bu son sözü söyleme niyetinin bir duası olarak kullanılmıştır. Yazarın tüm çalışmalarındaki ortak hedef, Ku- ran'ın tebliğini dünyaya ulaştırmak, böylelik- le insanları Allah'ın varlığı, birliği ve ahi- ret gibi temel imani konular üzerinde düşünmeye sevk etmek ve inkarcı sistemlerin çürük temellerini ve sapkın uygulamalarını gözler önüne sermektir. Nitekim Harun Yah-
  • 5. ya'nın eserleri Hindistan'dan Amerika'ya, İngiltere'den Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, İspanya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan İtalya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadar dünyanın daha pek çok ülkesinde beğeniyle okunmaktadır. İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, Urduca, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boşnakça, Uygurca, Endonezyaca, Malayca, Bengoli, Sırpça, Bulgarca, Çince, Kishwahili (Tanzanya'da kullanılıyor), Hausa (Afrika'da yaygın olarak kulla- nılıyor), Dhivelhi (Mauritus'ta kullanılıyor), Danimarkaca ve İsveçce gibi pek çok dile çevrilen eser- ler, yurt dışında geniş bir okuyucu kitlesi tarafından takip edilmektedir. Dünyanın dört bir yanında olağanüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insanın iman etmesine, pek çoğunun da imanında derinleşmesine vesile olmaktadır. Kitapları okuyan, inceleyen her kişi, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlaşılır ve samimi üslubun, akılcı ve ilmi yaklaşımın farkına var- maktadır. Bu eserler süratli etki etme, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellik- leri taşımaktadır. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düşünen insanların, artık materyalist felsefeyi, ateizmi ve diğer sapkın görüş ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak savunabilmeleri müm- kün değildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal bir inatla savunacaklardır, çünkü fikri da- yanakları çürütülmüştür. Çağımızdaki tüm inkarcı akımlar, Harun Yahya Külliyatı karşısında fikren mağlup olmuşlardır. Kuşkusuz bu özellikler, Kuran'ın hikmet ve anlatım çarpıcılığından kaynaklanmaktadır. Yazarın kendisi bu eserlerden dolayı bir övünme içinde değildir, yalnızca Allah'ın hidayetine vesile olmaya niyet etmiştir. Ayrıca bu eserlerin basımında ve yayınlanmasında herhangi bir maddi kazanç hedef- lenmemektedir. Bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda, insanların görmediklerini görmelerini sağlayan, hi- dayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmasını teşvik etmenin de, çok önemli bir hizmet olduğu or- taya çıkmaktadır. Bu değerli eserleri tanıtmak yerine, insanların zihinlerini bulandıran, fikri karmaşa meydana geti- ren, kuşku ve tereddütleri dağıtmada, imanı kurtarmada güçlü ve keskin bir etkisi olmadığı genel tec- rübe ile sabit olan kitapları yaymak ise, emek ve zaman kaybına neden olacaktır. İmanı kurtarma ama- cından ziyade, yazarının edebi gücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyeceği açıktır. Bu konuda kuşkusu olanlar varsa, Harun Yahya'nın eserlerinin tek amacının dinsizliği çürüt- mek ve Kuran ahlakını yaymak olduğunu, bu hizmetteki etki, başarı ve samimiyetin açıkça görüldü- ğünü okuyucuların genel kanaatinden anlayabilirler. Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaşaların, Müslümanların çektikleri eziyetlerin te- mel sebebi dinsizliğin fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulmanın yolu ise, dinsizliğin fikren mağlup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konması ve Kuran ahlakının, insanların kavrayıp yaşayabilecek- leri şekilde anlatılmasıdır. Dünyanın günden güne daha fazla içine çekilmek istendiği zulüm, fesat ve kargaşa ortamı dikkate alındığında bu hizmetin elden geldiğince hızlı ve etkili bir biçimde yapılma- sı gerektiği açıktır. Aksi halde çok geç kalınabilir. Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmiş olan Harun Yahya Külliyatı, Allah'ın izniyle, 21. yüzyılda dünya insanlarını Kuran'da tarif edilen huzur ve barışa, doğruluk ve adalete, güzellik ve mutluluğa taşımaya bir vesile olacaktır.
  • 6. 4
  • 7. 5
  • 8. Birinci Baskı: Mayıs 2002 İkinci Baskı: Mart 2006 Üçüncü Baskı: Kasım 2009 ARAŞTIRMA YAYINCILIK Talatpaşa Mah. Emirgazi Caddesi İbrahim Elmas İşmerkezi A Blok Kat 4 Okmeydanı - İstanbul Tel: (0 212) 222 00 88 Baskı: Seçil Ofset / 100. Yıl Mahallesi MAS-SİT Matbaacılar Sitesi 4. Cadde No: 77 Bağcılar-İstanbul Tel: (0 212) 629 06 15 w w w . h a r u n y a h y a . o r g - w w w . h a r u n y a h y a . n e t
  • 9. Giriş ...............................................................................8 I. Atatürk’ün İslamiyet'e Bakışı...................................12 Sayın Adnan Oktar’ın Röportajlarından Atatürk -1 ............20 II. Atatürk’ün Dindar Kişiliği .......................................22 Sayın Adnan Oktar’ın Röportajlarından Atatürk -2 ............28 Sayın Adnan Oktar’ın Röportajlarından Atatürk -3 ............60 III. Nasıl Bir Millet İstemiştir?.......................................90 IV. Yakınlarının Dilinden...............................................98 V. Laiklik İlkesi ve İslam..............................................108 VI. Atatürk ve Türk Kadını'nın Hakları...........................116 Sonuç ..............................................................................122 Evrim Teorisi ...................................................................126 Notlar ..........................................................................160 İÇİNDEKİLER
  • 10. Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 11. Y arım yüzyılı aşkın bir süredir bazı ide- olojik çevreler tarafından Türk halkına son derece çarpık bir mantık aşılanma- ya çalışıldı. Buna göre, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk, dine karşı, materyalist düşünceyi savunan bir kişiy- di. Dahası, dindar olmakla Atatürkçü olmak adeta zıt kav- ramlardı. Ancak bu çarpık telkin günümüzde etkisini kaybet- miştir. Artık herkes bilmektedir ki bu, kendileri din karşıtı olup, bunu haksız yere Atatürk'e malederek, çarpık fikir ve düşüncelerini meşrulaştırmaya çalışan kişi ve çevrelerin başvurduğu klasik bir yöntemdir. Oysa, Atatürk'ün hayatı ve düşünceleri araştırılıp incelendiğinde, materyalist kesimle- rin öne sürdükleri bu tür iddiaların bütünüyle gerçek dışı ol- duğu ortaya çıkar.
  • 12. 10 Gerek Atatürk'ü yakından tanıyan kişilerin aktardıkları bilgiler, gerekse Atatürk'ün hayatını anlatan güvenilir kaynak- lar incelendiğinde, Atatürk'ün materyalist, din karşıtı olmak bir yana, aksine sarsılmaz bir Allah inancına sahip, Kuran-ı Ke- rim'i kendisine rehber edinmiş samimi bir Müslüman olduğu görülecektir. Atatürk'ün sağlam bir İslam inancına sahip olduğu, çeşit- li vesilelerle yaptığı konuşmalarda da açıkça kendini göster-
  • 13. mektedir. Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önderimiz'in yaptı- ğı uygulamaları incelediğimizde de, bunların dinimizin özüne ve Kuran-ı Kerim'de tarif edilenlere uygun olduklarını görürüz. Pek çok kereler hayatını tehlikelere atarak sürdürdüğü mücadelesi sonucunda milyonlarca Müslümanı düşmanın zu- lüm ve esaretinden kurtarması, Kuran-ı Kerim’in tefsirini yap- tırması, en muteber hadis kitaplarından Sahih-i Buhari’yi tercü- me ettirmesi, yanında sürekli Kuran-ı Kerim taşıması, camile- rin kiliseye dönüştürülme girişimlerine engel olması, düşman ordularına karşı Müslümanların tek cephesini kurması, onlara sahip çıkması, Atatürk'ün dinine, milletine ve tarihine gönülden bağlı bir insan olduğunun en açık göstergelerindendir. Atatürk'ü dinden uzak ve materyalist bir kişi olarak gös- termek isteyenler şunu iyi bilmelidirler ki, Atatürk hayatı bo- yunca, temelini materyalizmden alan komünizme karşı büyük bir mücadele vermiştir. Bu konuyla ilgili olarak da, 'Şurası unu- tulmamalıdır ki; Türk aleminin en büyük düşmanı komünistlik- tir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir.'1 talimatını vermiştir. Ay- rıca Atatürk, Türk Ulusu'nun güçlü milli ve dini duygularının, kültürel ve sosyal yapısının, komünizmin ülkemizde yerleşme- sine izin vermeyeceğini bildirmiştir. Bizlere yani Türk Ulusu'na düşen vazife ise Atamızı, onun ilkelerini, fikir ve düşüncelerini en doğru bilgilerle tanı- mak, halkımıza tanıtmak ve gelecek nesillere aktarmaktır. 11 Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 14.
  • 15. A tatürk'e göre, Osmanlı İmparatorlu- ğu'nun çöküşünü hazırlayan önemli sebeplerden birisi İslamiyet'ten uzaklaşmaktı: 'Türkler' diyor Atatürk, 'İslam oldukları halde, bozulma- ya, yoksulluğa, gerilemeye maruz kaldılar; geçmişin batıl alışkanlık ve inançlarıyla İslamiyet'i karıştırdıkları ve bu suretle gerçek İslamiyet'ten uzaklaştıkları için, kendileri- ni düşmanlarının esiri yaptılar. Gerçek İslam'ın çok yüce, çok kıymetli gerçeklerini olduğu gibi almamakta inatçı bulundular. İşte gerilememizin belli başlı sebeplerini bu nokta teşkil ediyor... 1 Atatürk, Kuran'a olan bağlılığını onu 'Kitab-ı Ekmel' yani (En Mükemmel Kitap)8 diye tanımlayarak dile getiri- yordu. Dolmabahçe Sarayı ve Çankaya Köşkü'ne hafızları çağırtarak sık sık Kuran okutmuş, ayetler üzerinde incele- ''Millleetiimizz dinn giibii kuvvvettlii birr faaziileetee saahipptir.. Buu faaziileetii hiççbirr kuvvvet,, millleetiimiizinn kalpp vee viccdaanınndann çeekipp alaamaamışştırr vee alaamaz''
  • 16. melerde bulunmuş ve hafızlarla meal ve tefsir konularında fikir alış verişinde bulunmuştu. Atatürk özel sohbetlerinde pek çok kez dindar olma- nın gerekliliğinden, Peygamber Efendimiz (sav)'in hayatın- dan, Asr-ı Saadet ve Hülefayı Raşidin (dört halife) dönemle- rinden, dinimizin yüceliğinden, Allah'ın kudretinden söz et- miştir. İslam Dininin son ve mükemmel din, Peygamberimi- z (sav)'in de son peygamber olduğunu her fırsatta vurgula- yan Atatürk, ulusuna da dindar olmayı, dinini öğrenmeyi öğütlemiştir. Din eğitiminin öneminin de farkında olan Atatürk, bu eğitimin okullarda verilmesi gerektiğini şu sözleriyle ifade et- miştir: Her fert din ve diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası mekteptir. Fakat nasıl ki her hususta yüksek mektep ve ihtisas sahipleri yetiştirmek lazımsa, dinimizin ha- kikatini tetkik, tetebbu ilmi ve fenni kudretine sahip olacak güzide ve hakiki ulema yetiştirecek yüksek müesseselere sa- hip olmalıyız. 2 Atatürk, dinimizin akıl ve mantığa uygun olduğunu da aşağıdaki sözleriyle belirtmiştir: Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını ko- layca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa hal- 14 Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 17. ‘‘Milletimizz dinn gibii kuvvetlii birr fazilete sahiptir.. Buu faziletii hiçbirr kuvvet,, milletimizinn kalpp vee vicdanındann çekipp alamamıştırr vee alamaz’’ M. .Kemal Atatürk 15
  • 18. kın menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygun- dur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine, İslam'ın menfaatine uygunsa kimseye sormayın. O şey dinidir. Eğer bi- zim dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı mükem- mel olmazdı, son din olmazdı. 3 İslam Dini hakkında bu kadar güzel fikirlere sahip olan ve her ortamda bu düşüncelerini dile getiren Atatürk, açıktır ki Allah'tan korkan, Allah'ın emirlerini elinden geldiği kadar yeri- ne getirmeye çalışan bir Müslümandı. Atatürk; Peygamber Efendimiz (sav)’i çok iyi tanımış, onun üstün özelliklerini çeşitli vesilelerle anlatmıştır: O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir; fakat so- nuca kadar O, ölümsüzdür. 4 Tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat değil, belirten bir ilim olmalıdır. Bu küçük harbte bile askerî dehâsı kadar siyasî görüşüyle de yükselen bir insanı, cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih çalışma- mıza katılamazlar. Hz. Muhammed (sav) bu harb sonun- da çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına bakmayarak, galip düşmanı takibe kal- kışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde Müslümanlık diye bir varlık görülemezdi. 5 'O'nun hak peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar. Hz. Muhammed (sav)'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer 16 Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 19. 17 İslam Dininin son ve mükemmel din, Peygamberimiz (sav)'in de son peygamber olduğunu her fırsatta vurgula- yan Atatürk, ulusuna da dindar olmayı, dinini öğrenmeyi öğütlemiştir.
  • 20. gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir'de kazandığı zafer, fani insanların karı değildir; O'nun peygamber olduğunun en kuvvetli işareti işte bu savaştır. 6 Atatürk'ün Hz. Muhammed (sav)'e duyulacak sevgiyi tarif ettiği sözleri ise şöyledir: Büyük bir inkılap yapan Hazreti Muhammed (sav)'e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasla- rı korumakla tecelli edebilir.7 18 Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 22. 20 Samimi Bir Dindar Atatürk SAYIN ADNAN OKTAR'IN EKİN TV'DEKİ RÖPORTAJI, 29 ARALIK 2008 EKİN TV: Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili yazdığınız kitaplar var. Bu konuda bazılarını açar mısınız? Siz Atatürk’ü nasıl anlattınız veya siz Atatürk’ün yüreğini nasıl anlattınız? ADNAN OKTAR: Atatür- kümüz aslanların aslanıdır. Çok yakışıklı, çok akıllı, medarı ifti- harımız olan yiğit bir Osmanlı paşasıdır ve yiğit bir Türk paşasıdır ve başkomutandır. Atatürk’ün dindarlığı yani birçok insanın elde edeme- yeceği dindarlık derecesin- dedir. Mesela Kuran tefsi- ri yaptırmıştır, Elmalılı tefsirini ki çok önemlidir. Sahihi Buhari’yi yani sahih hadis kitapları- nın en önemlisi olan Buhari’yi tefsir ettirmiş ve onu bas- tırmış,
  • 23. hazırlattırmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurdurmuştur, devletin en büyük teşkilatı Diyanet İşleri Başkanlığı. Ve dini samimi ve dürüst olarak yaşamamız için bir sistem kurmuştur. Münafıklığı ortadan kaldırmıştır. Münafıklık yolunu kapatacak laiklik sistemini oluştur- muştur. Ve samimi Müslümanlığı yaşamamız için yolu sonuna kadar açmıştır. Zaten işgali nasıl kaldırdığı, düşman işgalini nasıl kırdığı daha hala insanların anlayamadığı bir mucizedir, yani harikadır. Allah’ın ona bir lütfudur. Atatürkümüze bir lütfudur. Yani çünkü tamamen parçalanmış yok olmuş bir devleti, milleti yeniden inşa etti. Allah O’nu vesile etti maşaAllah. Allah ondan razı olsun. Ve bir Kuran aşığıdır o Hazreti Gazi. Her akşam muntazam Kuran tilavet ettirip onu dinleyen ve ondan çok zevk alan bir insandır. Kuran’ın hem manasını araştırıp inceleyen bir insan hem de Kuran tilavetin- den çok zevk alan bir insan. Özel hafızları vardı mesela, bu pek bilin- miyor. Özel hafızları vardı Hazreti Atatürk’ün ve insanlara, çevre- sindekilere de Kuran dinletip, kendisi de dinleyip bundan zevk ve feyz alan bir insandı. Onun için Atatürk’ü insanlar tanıdıkça daha da severler, daha da onun değerini bilirler. Ama bu gerçek yönleri ile anlatmak lazım. Antikomünistti. “Beyler” diyor “Türk milletinin en büyük düşmanı komünistliktir. Behemehal her görüldüğü yerde ezilmelidir.” Ağzından nur akıyor nur, maşaAllah. İşte onun için diyorum aslanların aslanı diye, birçok yönü vardır. Mesela mason locasını kapatmak, kim cesaret edebilirdi? Osmanlı’da Abdülhamit dahil hiç bir kimse cesaret edememiştir. Aslan gibi hemen kapata- caksınız demiştir o akşam anında kapatılmıştır mason locaları. Yani dünyanın hiç bir yerinde insanlar buna cesaret edemez; mason loca- sını kapatmaya. Böyle bir yiğitlik de göstermiştir, anlat anlat bitmez Atatürk’ün yiğitlikleri. 21 Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 24.
  • 25. V efatından bu yana Atatürk hakkında pek çok yazı ve eser kaleme alınmış, konferanslar ve toplantılar düzenlen- miş, çeşitli yorum ve değerlendirmeler yapılmıştır. Şüphe- siz Atatürk; tarihin şahit olduğu en büyük komutan ve dev- let adamlarından biridir. Bunu tüm dünya kabul etmektedir. Atatürk'ün saydığımız bu özellikleri, aslında onu ta- nımak için yeterli unsurlardır. Ancak Atatürk'ün, bütün bu üstün özelliklerinin yanı sıra hayatında ve davranışlarında önemli yer tutan, onun sosyal yönünü ve karakterini belirle- yen İslam ahlakından kaynaklanan pek çok özelliği bulun- maktadır. Tevazusu, hoşgörüsü, barışçı ve uzlaşmacı kişili- ği, duygusallıktan uzak, akılcı yapısı, ahlak anlayışı, dinine karşı olan hassasiyeti, kararlılığı, giyim ve kuşamına, te- mizlik ve bakımına, sanat ve estetiğe verdiği önemi bunlar arasında sayabiliriz. Sadece TBMM'nin açılışı için hazırlattığı bildiri ya
  • 26. da Balıkesir'de verdiği hutbe bile, tek başına Atatürk'ün dindar kişiliğini gözler önüne sermek için yeterlidir. TTBMM'ninn Açıılışş Billdiiriisi Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920 Cuma günü açıl- mıştır. Bu açılışın 21 Nisan 1920'de tüm Türkiye'ye gönderilen bildirgesi, bildirgeyi kaleme alan Atatürk'ün samimi dindarlığı- nı açıkça gözler önüne seren tarihi bir belge niteliğindedir: 1. Allah'ın yardımıyla 23 Nisan Cuma günü, Cuma na- mazından sonra Ankara'da Büyük Millet Meclisi açıla- caktır. 2.Vatanın bağımsızlığı, yüksek halifelik ve saltanat ma- kamının kurtarılması gibi çok önemli vazifeleri olan Meclisin açılış gününü, Cumaya tesadüf ettirmekten maksat, o günün kutsallığından faydalanmak ve açılmadan önce sayın milletvekilleriyle Hacı Bay- ram Camii'nde Cuma namazı kılmak, Kuran ve namazın nurlarından faydalanmaktır. Namaz- dan sonra Peygamberimiz (sav)'in sakalı ve sancağı el üstünde olduğu halde Meclis bina- sına gidilecektir. Camiden buraya kadar olan merasim için Kolordu Komutanlığı'nca özel olarak askeri tertibat alınacaktır. 24 Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 27. 25 ''.... Hallbuukii Ellhammdüülilllah,, heepiimizz Müsslüümaanız,, heepiimizz dinndaarız....'' (16 Mart 1923, Adana Türk Ocağı, es- naf ve sanatkarlarla toplantı)
  • 28. 26 3. O günün kutsallığını güçlendirmek için bugünden başlaya- rak valiliklerde, vali beyefendinin düzenlemesiyle hatim indiri- lecek, muhayiri şerif okunacaktır. Hatmin son kısımları Cuma namazından sonra Meclis binası önünde tamamlanacaktır. 4.Kutsal ve yaralı vatanımızın her köşesinde aynı biçimde bu- günden başlanarak muhari ve hatm-i şerif okutularak Cuma günü ezandan önce selavat verilecek ve hutbede halife padişa- hımızın adı söylenirken, padişahımızın ve topraklarımızın bir an önce kurtuluşu ve mutluluğa erişmesi için dua edilecektir. Cuma namazı kılındıktan sonra hatim duası yapılarak yüce ha- lifelik ve saltanat makamının ve bütün yurdun kurtulması uğ- rundaki milli çalışmaların kutsallığı ve milletin her bireyinin kendi temsilcilerinden oluşan Büyük Millet Meclisi'nin verece- I. Türkiye Büyük Millet Meclisi binası
  • 29. ği vatan görevlerini yerine getirmesine ilişkin vaazlar verile- cektir. Sonunda halife ve padişahımızın, din ve devletimizin, va- tan ve milletimizin kurtuluşu, mutluluğu ve bağımsızlığı için dua edilecektir. Bu dini ve vatani törenin arkasından camilerden çıkıldıktan sonra bütün yurtta hükümet konaklarına gelinerek Meclisin açılmasından dolayı kutlama yapılacaktır. Her tarafta Cuma namazından önce Mevlid-i Şerif okunacaktır. 5. Yüce Allah'tan tam başarı dileriz." Beş maddeden oluşan bu bildirgenin her maddesi Ata- türk'ün samimi, dindar kişiliğinin açık birer ifadesidir. 27 Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi balkonunda milletvekilleriyle birlikte. (11 Ocak 1921)
  • 30. 28 Samimi Bir Dindar Atatürk SAYIN ADNAN OKTAR'IN KANAL MALATYA TV'DEKİ RÖPORTAJI, 7 OCAK 2009 KANAL MALATYA: Atatürk dindar mıydı? ADNAN OKTAR: Atatürk hem ne dindardı, hem ne mükemmel insandı. Anlatsak sabahlara kadar bitmez. Bir insan düşünün ki Müslümanla- rın temel ihtiyacı olan bilgiyi, yani Kuran’ı tefsir ettiriyor. Ve en mükemmel âlime tefsir ettiriyor. Elmalılı Hamdi Yazır Efendi’ye. Ve bu tefsiri Türk Hal- kı’na sunuyor. Ve en muteber hadis kitabını açıklattırıyor. Şerh ettiriyor. Sahih-i Buhari’yi halkına sunuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurduruyor, halkına sunuyor. Ve diyor ki Türk Milleti’nin en büyük düşmanı komünist- liktir. Ve her görüldüğü yerde ezilmelidir. Tam bir aslan üslubu maşaAllah. Türk Birliği’ni savunuyor, İslam Birliği’ni savunuyor, Türk İslam Birliği’ni savunuyor. Ve Kuran aşığı, her akşam Kuran okutturuyor ve dinliyor. Pey- gamberimiz (sav)’in güzel ahlakını, onun güzel hayatını çok iyi bilen bir insan- dı. Tam bir peygamber hayranıdır. Yani o kadar çok Atatürk’ün Peygambe- rimiz (sav)’le ilgili güzel sözü vardır ki, söylediğim gibi ben sabaha kadar anlatsam bitmez.... Mese- la Atatürk diyor
  • 31. ki “Ey millet Allah birdir. Şanı büyüktür.” Ağzından nur akıyor bak maşa- Allah. “Allah’ın selameti, atıfeti, hayrı üzerinize olsun.Koyduğu esas kanun- lar” - dikkat edin- “Kuran’ı azimüşandaki ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhunu vermiş olan dinimiz son dindir. Ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, hakikate uymamış olsaydı, bununla diğer İlahi ve tabii kanunlar arasında aykırılıklar olması gerekirdi. Bütün İlahi kanunları yapan Cenab-ı Hak’tır.” Tam Müslüman evladı bak maşaAllah. “Bütün dünyanın Müslümanları Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed’in gösterttiği yolu takip etmeli. Ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli.” SAYIN ADNAN OKTAR'IN EKİN TV'DEKİ RÖPORTAJI, 2 SUBAT 2009 ADNAN OKTAR: Atatürk dindarlığını bütün açıklığıyla ortaya koyan bir insandır. Bakın Atatürk’ün günlüğünden biraz anlatayım. Oradan daha iyi anlarlar. 9 Mart 1922, Perşembe, Sivrihisar, kendi el yazısıyla. “Saat sekize doğru, akşam İsmet Paşa geldi. Evvela yemek, yemekten sonra 10 Mart için program kararlaştırıldı. Siyasi durum hakkında bilgi verdim.” Bakın dikkat edin. “Ondan sonra hafıza Kuran okuttuk.” Buyurun. 10 Mart 1922 Cuma, Aziziye. Günlüğü bu kendi el yazısıyla yazdığı. “Selahattin Paşa da gelmişlerdi. Beraber yemek yedik. Bazı telgraflar gelmişti. Gördüm,” Sonra bakın ne diyor, “Hafıza Kuran okuttum.” 17 Mart Cuma, Akşehir, karargaha dönüş. “Saat sekize kadar yalnız kaldım. Mustafa Abdülhalik Bey geldi, hafıza Kuran okuttuk” ve devam ediyor. 20 Mart Pazartesi, Akşehir. “Fahrettin Altan Paşa ve kurmayını yemeğe davet etmiştim. Hafıza Kuran okuttuk.” 24 Mart Cuma, Akşehir. “Mütareke teklifini Celal Bey bildirdi. Cuma namazında hafız Ulucami'de mevlit okudu. Gece yarısından sonra sekiz saat beşte sabaha kadar Ankara'da Bakanlar Kurulu ile görüşme yap- tım.” Gece gündüz Kuran okutan, hafızın okuduğu Kuran’ı zevkle dinleyen bir insan. 29 Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 32. 30 Samimi Bir Dindar Atatürk BBaalııkeesirr Huttbeesi Atatürk'ün din konusundaki samimiyetini ve dinine olan bağlılığını ortaya koyan diğer bir tarihi delil de onun çıktığı bir yurt gezisi sırasında Balıkesir'de vermiş olduğu hutbedir. Ata- türk, bu hutbeyi, 7 Şubat 1923 tarihinde Zağanos Paşa Ca- mii'nde vermiştir: Ey Millet! Allah birdir. Şanı büyüktür. Allah'ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara dini hakikatleri tebliğe, memur ve Resul olmuştur. Koy- duğu esas kanunlar cümlemizce malumdur ki, Kuran-ı Azimüşşan'daki ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhunu vermiş olan dinimiz son dindir. Ekmel dindir. Çünkü dinimiz ak- la, mantığa, hakikate uymamış olsaydı, bununla diğer İlahi ve tabii kanunlar arasında aykırılıklar olması gere- kirdi. Çünkü bütün İlahi kanunları yapan Cenab-ı Hak'tır. Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber mesaisinde iki da- ra yani iki haneye malik bulunuyordu. Biri kendi hanesi, diğeri Allah'ın evi idi. Millet işlerini Allah'ın evinde ya- pardı.
  • 33. Harun Yahya (Adnan Oktar) 31 Efendiler... camiler; ibadet ve itaatle beraber din ve dünya için neler yapmak gerektiğini düşünmek, yani meşveret için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihni, başlı başına faaliyette bulunmak elzemdir. İşte bizim burada din ve dünya için, istikbal ve istik- lalimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım. Ben yal- nız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Milli emelleri, mil- li iradeyi yalnız bir şahsın düşüncesinden değil, bütün millet fertlerinin arzularının, emellerinin bilinmesi neticesinden çı- karmak gerekir. Binaenaleyh benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim. ... Efendiler! Hutbe demek halka hitap etmek, yani söz söylemek demektir. Hutbenin manası budur. Hutbe denil- diği zaman bundan birtakım manalar ve mefhumlar çıkarıl- mamalıdır. Hutbeyi irad eden hatiptir. Yani söz söyleyen de- mektir. Biliyoruz ki, Hazreti Peygamber zaman-ı saadetlerin- de hutbeyi kendileri verirlerdi. Gerek Peygamber Efendimiz gerekse Hulefayı Raşi- din'in hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki, gerek Peygamberin gerekse Hulefayı Raşidin'in söylediği şeyler, o günün meseleleridir. O günün askeri, idari, mali, siyasi ve iç- timai konularıdır.
  • 34. 32 İslam ümmeti çoğalıp, İslam memleketleri genişleme- ye başlayınca, Cenab-ı Peygamber ve Hulefayı Raşidin'in hut- beyi her yerde bizzat kendilerinin irad etmelerine imkan olma- dığından halka söylemek istedikleri şeyleri bildirmeye birtakım zevatı memur etmişlerdir. Bunlar herhalde ileri gelenlerin en büyüğü idi. Onlar cami-i şerifte ve meydanlarda ortaya çıkar, hal- kı aydınlatmak ve doğru yolu göstermek için ne söylemek gere- kiyorsa söylerlerdi. Bu tarzın devam edebilmesi için bir şart la- zımdı. O da milletin reisi olan zatın halka doğruları söylemesi ve halkı aydınlatması; halkı, umumi ahvalden haberdar etmek son derece ehemmiyetlidir. Çünkü herşey açık söylendiği za- man halkın dimağı faaliyet halinde bulunacak, iyi şeyleri yapa- cak ve milletin zararına olan şeyleri reddederek, şunun veya bunun arkasından gitmeyecektir... Hutbeden maksat, halkın aydınlatılması ve doğru yo- lun gösterilmesidir. Başka şey değildir. Yüz, iki yüz, hatta bin sene evvelki hutbeleri okumak, insanları cehl ve gaflet içinde bırakmak demektir. Hutbeyi okuyanın her halde halkın kullan- dığı dili kullanması lazımdır. Geçen sene BMM'de irad ettiğim bir nutukta demiştim ki: 'Minberler halkın dimağları, vicdanla- rı için bir feyz menbaı, bir nur menbaı olmuştur.' Böyle olabil- mesi için minberlerde aksedecek sözlerin bilinmesi ve anlaşıl- ması, fenni ve ilmi hakikatlere uygun olması lazımdır. Hatiple- rin siyasi, içtimai ve medeni ahvali her gün takip etmeleri za- ruridir. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış telkinler veril- miş olur. Binaenaleyh hutbeler tamamen Türkçe ve zamanın icaplarına uygun olacaktır.8 Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 35. Atatürk'ün dindarlığının önemli bir göstergesi de; elbet- te ki vatanın müdaafası için verdiği mücadelesidir. Atatürk bütün yaşamını cephelerde mücadele etmekle geçirmiş, Kurtuluş Savaşı'na tek başına yön vermiş, Türk Ordu- sunun başına geçmiş ve büyük bir zafere imza atmış büyük bir komutandır. İslam yurdu olan güzel vatanımızın düşmanın eline geçmemesi için herşeyi göze almış ve yıllarca mücadele etmiştir. Ata- türk'ün önderliğinde yürütülen Kurtuluş Sava- şı'nı büyük bir inançla gerçekleştiren Türk Milleti'nin tavrı, aşağıdaki Kuran ayetiyle büyük bir uyum içindedir: Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda sava- şın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. (Bakara Suresi, 190) Atatürk bütün yaşamını cephelerde mücadele etmekle geçirmiş, Kurtuluş Savaşı'na tek başına yön vermiş, Türk Ordusunun başına geçmiş ve bü- yük bir zafere imza atmış büyük bir komutandır. 33 Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 36. Kurtuluş Savaşı'nda Cephane Taşıyan Kadınlar, Halil Dikmen (Ankara Resim ve Heykel Müzesi, 1933) Atatürk'ün önderliğinde yürütülen ve büyük bir zaferle neticelenen Kurtu- luş Savaşı'nın kazanılmasında, Türk Milleti'nin inançlı tavrının çok büyük bir rolü olmuştur. Genç-yaşlı demeden büyük fedakarlıklar gösteren Türk insanı, vatanın müdafasına önemli bir katkıda bulunmuştur. Üstteki resim- de Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara'da askeri bir fabrikada mermi yapan, ninesi ve torunlarıyla fedakar Türk kadınları görülüyor. 34 Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 37. Köyün Geriye Alınması, Sami Yetik (İstanbul Askeri Müze, 1934) Vatana, millete hizmet edenleri daima takdir eden Atatürk, Milli Mücadele'yi destekleyen Amasya Müftüsü Kamil Efendi ile görüşürken, 22 Kasım 1930 35 Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 38. 36 AAtaatürk'ünn Günnlüüğünndenn Baazıı Nottlar Mücadelesinde destek ve yardımı her zaman Allah'tan is- teyen Atatürk, her fırsatta Kuran okutup dua etmeye önem ver- miştir. Üstelik bu konuyla ilgili deliller Atatürk'ün kendi el ya- zısıyladır. Gençliğinden itibaren günlük tutma alışkanlığı olan ve bu alışkanlığını Büyük Taarruz döneminde de sürdüren Ata- türk'ün notları, bize onun samimi inancını gösteren önemli de- lillerdendir. Aşağıda Atatürk'ün günlüğünden konumuzla ilgili bazı bölümleri aktarıyoruz : Sivas Kongresi sırasında milli teşkilatlanmaya destek olan Sivas Kadısı Hasbi ve Erzincanlı Şeyh Fevzi Efendilerle Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 39. 37 9 Mart 1922, Perşembe - Sivrihisar Saat 8'e doğru (akşam) İsmet Paşa geldi. Evvela yemek. Yemekten sonra 10 Mart için program kararlaştırıldı. Si- yasi durum hakkında... bilgi verdim. Ondan sonra hafı- za Kur'an okuttuk. 10 Mart 1922, Cuma - Aziziye Saat 5 (akşam) Aziziye, yorgunluk hissettim... Bir saat kadar uyudum. Sonra vücudumu süngerle sildim. Yeterli istirahat etmiştim. İsmet, Yakup Şevki ve Selahattin Pa- şalar gelmişlerdi. Beraber yemek yedik. Bazı telgraflar gelmişti, gördüm. Hafıza Kur'an okuttum. Saat 10'da gittiler. Benim notları yazıyorum. Biraz kitap okuduktan sonra yatacağım. Yarınki planımız üç tümenin teftişidir. 17 Mart Cuma - Akşehir Tayyare bölüğünü teftiş. Fazıl Bey ve diğer bir pilot uçtu. Fransızlardan alınan 14 tayyare Adana'ya gelmişti... İki tayyare uçurmak istedik. Motorları işletmek güç oldu. Bi- ri uçabildi. Karargaha dönüş. Saat 8'e kadar yalnız kaldım. Musta- fa Abdülhalik Bey geldi. Hafıza Kur'an okuttuk. İsmet Paşa da geldi. Yemekten sonra gittiler. Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 40. 38 20 Mart Pazartesi-Akşehir Müdafaa-i Hukuk heyeti, İhsan, Fahrettin Paşalar geldi. İhsan Paşa (Ali İhsan Sabis) şikayet etti. Haksızdır. Açık ko- nuştum. Otomobille gezdim. İsmet Paşa'ya gittim. Beraber bize geldik. Fahrettin (Altay) Paşa ve kurmayını yemeğe da- vet etmiştim. Hafıza Kur'an okuttuk. 24 Mart Cuma - Akşehir Mütareke teklifini Celal Bey bildirdi. Cuma namazında hafız Ulucami'de mevlüt okudu... Gece yarısından sonra saat 5'e Samimi Bir Dindar Atatürk Mücadelesinde destek ve yardımı her zaman Allah'tan isteyen Atatürk, her fırsatta Kuran okutup dua etmeye önem vermiştir. Resimde ordularımızın muzafferiyeti için TBMM önünde Abdullah Azmi Efendi tarafından okunan dua görülüyor. (28 Mayıs 1922)
  • 41. Ankara Vilayet Konağı kapısının önünde Nevşehirli Hasan Fehmi Efendi tarafından yapılan duayı dinlerken (27 Aralık 1919) TBMM önünde Ramazan Bayramı münasebetiyle ordularımızın başarısı için yapılan dua ve bayram merasimi (6 Mayıs 1920) 39 Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 42. 40 (sabah) kadar Ankara'da Bakanlar Kurulu ile görüşme yap- tım..."9 AAtaatürkk Çaanakkkaalee Saavaaşı'nınn baaşaarııya ulaşşmaasıınınn needeenii olaarakk Alllah'aa ve diinee olann bağğlıılıığıı gössterrmekkteedir Çanakkale muharebelerinde Atatürk'ün emrinde çarpı- şan, daha sonra Atatürk Anafartalar Grup Komutanı olunca onun yerine 19. Tümen Komutanı olan Albay Şefik Aker, tari- hi bir anısını şöyle anlatır: 8/9 Ağustos (1915) gecesi bana 19. Fırka Komutanlığı'nı tes- lim edip Anafartalar Grubu Komutanlığı'na idareye giderken, Atatürk benim sol yanımda idi. Ağzından çıkan bir fısıltı dik- katimi çekti. O'nun selamet ve başarı için Allah'a fısıltı ile ni- yazda bulunduğunu görmüş ve anlamıştım. 10 Atatürk'ün bu güzel tavrı, 'Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'ya- payalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, ondan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse müminler yalnızca Allah'a tevekkül etsinler.' (Al-i İmran Suresi, 160) ayetinde tarif edi- len mümin karakterinin güzel bir örneğidir. Çanakkale Savaşı sırasında kahraman ordumuzun da ma- nevi gücüyle ayakta kaldığını gören Atatürk, askerlerimizin ka- rarlılıklarını şöyle belirtmiştir: Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 43. Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir fütur (yılgınlık) bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okumak bi- lenler ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler, kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren, şaşılacak ve övülecek bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesi'ni kazandıran bu yüksek ruhtur. 11 Bu iman vesilesiyledir ki, Türk Ordusu Çanakkale'de 250 bin şehit vermesine rağmen en ufak bir gerileme ve sarsıl- 41 Anafartalar Grubu Komutanı Atatürk muharebe arkadaşlarıyla.
  • 44. ma göstermeden kahramanca mücadele etmiştir. Çanakkale'de şehit ve gazi olan askerlerimizin bu üstün ahlakı, aşağıdaki Ku- ran ayetinin de bir tecellisidir: Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman, da- yanıklık gösterin ve Allah'ı çokca zikredin. Ki kurtuluş (felah) bu- lasınız. (Enfal Suresi, 45) Atatürk de, şehadeti ve gaziliği en büyük onur ve en yüce makam bilen kahraman Türk Ordusuna şu sözlerle hitap etmiştir: Türk Ordusu! Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam askere rast gelinmemiştir. Her zafe- rin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Ka- 42 Samimi Bir Dindar Atatürk Allah'tan başkasından korkmayan ve şehit olmayı en yüksek mertebe kabul eden Atamız, aynı duyguları ordumuza da aşılamıştır. Üstte Büyük Taarruz'a hazırlanan askeri birliklerin TBMM önündeki geçit töreni görülüyor.
  • 45. naatinle, imanınla, itaatinle hiçbir korkunun yıldırmadığı de- mir gibi temiz kalbinle düşmanı sonunda alt eden büyük gay- retin için gönül borcumu ve teşekkürümü söylemeyi kendime aziz bir borç bilirim. 12 Allah'tan başkasından korkmayan ve şehit olmayı en yüksek mertebe kabul eden Atamız, aynı duyguları ordumuza da aşılamıştır. Bir Kuran ayetinde iman edenlerin bu güzel özelliklerine şöyle dikkat çekilir: 'Onlar, kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar topla(n)dılar, ar- tık onlardan korkun"dedikleri halde imanları artanlar ve: "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir"diyenlerdir.' (Al-i İmran Suresi, 173) AAtaatürk'ünn İsslam'daa Viccdann Özzgürrlüüğüü Koonuusunndaakii Yooruumu İslamiyet insanları din ahlakına uymaya çağırır. Kabul edenin mükafatı veya kabul etmeyenin cezası Allah Katındadır. Müslümanlara bu konuda düşen görev, sadece insanları Allah 43 Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiği- niz zaman, dayanıklık gösterin ve Allah'ı çokça zikre- din. Ki kurtuluş (felah) bulasınız. (Enfal Suresi, 45)
  • 46. 44 Samimi Bir Dindar Atatürk İllimm vee fenn neereede isee oraadann alaacaa- ğızz vee herr milllet ferrdiininn kaafaasıı- naa kooyaacaağız. İllimm vee fenn için kaayıtt vee şartt yokktur. M.. Kemall Atatürk
  • 47. yoluna çağırmaktır. Uyup uymamak kişinin kendi seçimidir. Atatürk'ün bu konuyla ilgili olan şu sözleri, Kuran ahlakına ta- mamen uymaktadır: Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymak- ta serbesttir. Biz, dine saygı gösteririz. Düşünce ve tefekküre muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini millet ve devlet işleriy- le karıştırmamaya çalışıyor, kasde ve fiile dayanan taassupkar hareketlerden sakınıyoruz. 13 Atatürk'ün söz konusu laiklik tarifi İslam'ın ruhuna ve amacına tamamen uygundur. Kuran-ı Kerim'de, bir kimsenin dini kabul etmesinin kendi kararı olacağı, dini kabul etmezse bunun için kendisine zorlama yapılamayacağı şöyle bildirilir: Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapık- lıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a ina- nırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 256) BBiiliimee Verrdiiğii Önem Atatürk'ün önem verdiği ve savunduğu kavramların dini- mizle olan uyumunu hemen her alanda görmek mümkündür. Atatürk'ün bilim konusundaki yaklaşımı bunun bir başka örne- ğidir. Atatürk, "İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur"derken14, aslında Peygamberimiz (sav)'in asırlar önce- 45 Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 48. 46 sinde söylediği "ilim Çin'de bile olsa alınız" buyruğuyla tama- men paralel bir prensip ortaya koymuştur. İslam'da bilime verilen önem Kuran'da açıkça belirtil- mektedir. Kuran ayetlerinde Allah; insanları düşünmeye, ince- lemeye ve araştırmaya çağırır. Bir ayette şöyle buyrulur: Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilt- tiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirme- sinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirme- sinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164) Gerek gökyüzü, gerek yeryüzü, gerekse bu ikisi arasında yaşayan canlılara baktığımızda her birinin kendilerini var eden Allah’ın varlığını tasdik ettiğini görürüz. Evreni ve içindeki Atatürk, dünya çapında yabancı bilim adamlarının katıldığı milletlerara- sı toplantılara katılırdı. Yukarıda bu şahsiyetlerle bir sohbet sırasında görülüyor. Karşısındaki hanım, manevi kızlarından Prof. Dr. Afet İnan, yanındaki de onun hocası İsviçreli Tarih Profesörü Eugene Piccard'dır.
  • 49. tüm varlıkları incelemenin ve Allah'ın yaratmasındaki sanatı keşfedip insanlığa açıklamanın yolu "bilim"dir. Dolayısıyla İs- lam Dini, bilimi Allah'ın yaratışındaki detaylara ulaşmada bir yol olarak benimser ve bu nedenle bi- limi teşvik eder. Atatürk'ün bilime verdiği önem, bu manada anla- şılmalıdır. AAtaatürk'ünn Kuurann Ahhlaakıınaa Uyygunn Kiişiiliiği Atatürk'ü, askeri deha- sının ve devlet adamı vasfı- nın yanısıra insan olarak da ön plana çıkartan birçok önemli özelliği vardır. Bu özellikler ince- lendiğinde ise; Atatürk'ün ahlakı- nın Kuran ahlakına pek çok yö- nüyle mutabık olduğunu rahat- lıkla görebiliriz. Atatürk'ün ya- kın arkadaşı, TBMM'nin Gazi- 47 Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 50. antep vekili Kılıç Ali Paşa, Atatürk'ün müşfik, anlayışlı ve ki- bar kişiliğini şöyle özetlemiştir: Atatürk, çok müşfik, çok ince, çok vefakar bir şahıstı. Vefasızlara, vefasızlıklara karşı son derece gücenir ve üzüntü duyardı. Yakın- larının, sevdiklerinin hususi, hatta ailevi dertlerini dinler, adeta bir baba şefkatiyle onlara çareler arar, onları teselli ederdi. İnsan onun huzuruna çıkarak dertlerini döktükten sonra rahatlar, kalbi huzur dolarak büyük bir ferahlık içinde yanından çıkardı. 15 Atatürk; çok sabırlı bir şahıstı. Bazen sofrasında, kendisiyle davet- lileri arasında, mebuslarla, arkadaşlarıyla mücadele şekline dökü- len öyle münakaşalar olurdu ki, onun müsade ve müsamahasından cüret alınarak gösterilen taşkınlıklara sabır ve tahammül göstere- İnsanları sabırla dinleyip, sorunlarının çözümüne yardımcı olması ve karşılık beklemeden iyilikte bulunması Atatürk'ün Kuran ahlakına uygun kişiliğinin birer yansımasıdır. Resimde Atatürk, bir seyahati esnasında yaşlı bir hanımın derdini dinlerken görülüyor. 48 Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 52. Samimi Bir Dindar Atatürk 50
  • 53. bilmek için, ancak ve ancak Mustafa Kemal olmak lazımdı. Bu sa- bır ve tahammül ona mahsus, ona yakışan bir meziyetti. 16 Atatürk'ün hassasiyetle üzerinde durduğu sabır, Allah'ın uygulamamızı istediği önemli mümin özelliklerindendir. Sab- retmenin önemi pek çok Kuran ayetiyle bize bildirilmektedir. Atatürk'ün diğer bazı ahlaki özellikleri ise konuyla ilgili bir eserde şöyle anlatılır: Atatürk iki yüzlü, riyakar, dalkavuk insanlardan hoşlanmazdı. Hiç kimsenin gammazlık etmesine, yahut birbiri aleyhinde de- dikodu yapmasına ve bu kabil bayağılıklara müsamaha etmez- di. Böyle bir hal vukua geldiği takdirde, ilk fırsatta o iki insa- nı yüzleştirirdi. 17 Kuran ayetlerini incelediğimizde müminlerin şefkat, merhamet, ince düşünce, vefa, sabır, dürüstlük, hoşgörülü olma ve arkadan konuşmama gibi birçok güzel özelliğe sahip olduk- larını görürüz. Bu konularla ilgili ayetlerden bazılarında şöyle buyrulmaktadır: Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan da- ha hayırlıdır. Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak dav- ranandır. (Bakara Suresi, 263) İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Lokman Suresi, 18) Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik). O, çok takva sahibi biriydi. (Meryem Suresi, 13) Harun Yahya (Adnan Oktar) 51
  • 54. 52 ... Öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever. (Al-i İmran Suresi, 134) Yine Atatürk'ün hayatını anlatan kaynaklarda aktarıldı- ğı üzere, "Atatürk, sofrasında dedikodu mevzularının konuşul- masına da asla müsaade etmezdi."18 Atatürk'ün bu tavrı da, Allah'ın insanlardan istediği Kuran ahlakına uygun bir davra- nış tarzıdır. Ayetlerde şöyle buyrulur: Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri ka- bul edendir, çok esirgeyendir. (Hucurat Suresi, 11-12) Atatürk gerek ailesinden gerekse yetiştiği okullardan Os- manlı kültürünü öğrenmiş ve bu kültürün örnek özelliklerini üzerinde taşımış bir kişiydi. Kendini yetiştirmeye çok önem ve- ren, sürekli okuyan, yeni fikirlere açık, nezih bir kişiliğe sahip olan Atatürk, giyimine dikkat eden, kuvvetli ve zinde bir insan- dı. Bulunduğu mekanların düzen ve tertibi konusunda da titiz- lik gösterirdi. Sofra, Atatürk'ün karar ve düşüncelerinin bir ne- vi mihrak noktası, müdavimlerinin ise adeta feyz kaynağı idi. Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen, Atatürk'ün sofrasını şöyle anlatır: Şu bilinmelidir ki, Gazi Paşa'nın sofrası asla bir işret alemi ye- ri, bir vakit geçirme, bir zaman öldürme yeri değildi. O, bu sof- rayı adeta bir okul haline sokmuştu. Dünya sorunlarının, yurt sorunlarının, ilmin, felsefenin, sanatın, insanlık idealinin ve uy- Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 55. gar Türk Ulusu'nun geleceğinin sabahlara kadar tartışıldığı bir okuldu bu sofra... Aydınlıklarla, iyi niyetlerle dolu bir sofra. 19 Boş konuşmalardan hiç hoşlanmayan Atatürk, diğer in- sanların da bu konuya titizlik göstermelerine dikkat ederdi. Bu özelliğin de Kuran'da belirtilen bir mümin vasfı olması dik- kat çekicidir. Boş konuşmalar -hiçbir amaca yönelik olmayan, insanları düşünceden, akıldan uzaklaştıran sözler- karşısında müminlerin gösterdikleri asil tavır, Kuran'da şöyle tarif edilir: ... Boş ve yararsız sözle karşılaştıkları zaman onurlu olarak geçen- lerdir. (Furkan Suresi, 72) 53 Sofra, Atatürk'ün karar ve düşüncelerinin bir nevi mihrak noktası, müdavimlerinin ise adeta feyz kaynağı idi. Bu nedenle Atatürk'ün sofra- sında daima konuklar bulunur, devlet ve kültür sorunları tartışılırdı.
  • 56. Nezih bir kişiliğe sahip olan Atatürk, giyimine dik- kat eden, kuvvetli ve zinde bir insandı. 54
  • 57. Atatürk , kendini yetiştirmeye çok önem veren, sürekli okuyan ve yeni fikirlere daima açık bir kişiliğe sahipti. 55
  • 58. 56 İsstiişaareeyee verrdiiğii önem Atatürk'ün istişare, yani farklı insanların görüşlerini alma konusuna verdiği önem bir kaynakta şöyle anlatılır: O, harikulade zekasına, büyük görüş kuvvetine, hadiseleri tahlil derinliğine dayanmakla beraber, başkalarının fikir ve mütalaala- rına da kıymet verirdi. Onun en kuvvetli tarafı, en büyük kudreti, belki istişare etmesini bilmesi ve istişareler sonunda kendi eşsiz mantığını hadiselere hakim kılmasıydı. 20 Atatürk de kendisinin bu özelliğini şu cümlelerle özetlemiştir: Ben diktatör değilim... Çünkü, ben zoraki ve insafsız davranmayı bil- mem. Ben kalpleri kırarak değil, kazanarak hükmetmek isterim. 21 Atatürk'ün söz konusu, istişare yapma ve diğer insanlara yu- muşak davranma gibi özellikleri de yine Kuran'da bildirilmiş mü- min vasıflarıdır. Allah Kuran'da Müslümanları tarif ederken "On- ların iş ve yönetimleri aralarında şura iledir"(Şura Suresi, 38) buyurmaktadır. Bir diğer ayette ise, insanlara yumuşak söz söyle- mek şöyle emredilir: Eğer Rabbinden ummakta olduğun bir rahmeti beklerken (darlıkta ol- duğundan) onlara sırt çevirecek olursan, bu durumda onlara yumuşak söz söyle. (İsra Suresi, 28) Peygamberimiz (sav) de her zaman için etrafındaki insanlara çok yumuşak ve ılımlı davranmış, onlarla istişare edip görüşlerine başvurmuştur. Bir ayette Peygamberimiz (sav)'in bu vasıfları şöyle anlatılır: Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 59. Dolmabahçe Sarayı'nda İsmet İnönü ve Tevfik Rüştü Aras'la toplantıda (1935) Atatürk, farklı insanların görüşlerini alma konusuna çok önem vermiştir. 57
  • 60. 58 Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır gi- derlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. (Al-i İmran Suresi, 159) Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 61. KKaararrlıılık En önemli mümin özelliklerinden biri de kararlılıktır. Bir ayette zalim inkarcılara boyun eğmeyen Kehf Ehlinin kararlılığı şöyle bildirilir: Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik; Kıyam ettik- lerinde demişlerdi ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbi'dir; ilah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söy- leyecek olursak, andolsun, gerçeğin dışına çıkarız."(Kehf Suresi, 14) Kararlılık Atatürk'ün de çok belirgin bir vasfıydı. O, Müslü- man toprağı Türkiye'yi işgal eden güçlere karşı korumak için haya- tı boyunca çok kararlı bir mücadele yürüttü. Tüm zorluklara rağ- men, Samsun'a ayak bastığı andan Milli Mücadele'nin sonuna ka- dar mücadeleden asla vazgeçmedi ve en ufak bir gevşeklik göster- medi. Bunun en güzel örnekleri Samsun'a ayak basmasından, Er- zurum Kongresi'ne kadar olan dönemde görülür. Halkın ve idareci- lerin büyük bir umutsuzluğa kapıldıkları anda, onun kararlılığı ve davasına olan inancı başarıya giden yolda tek ışık olmuştu. Musta- fa Kemal Paşa bu zorlu dönemde bir yandan kumandanlarla temas kuruyor, yapılacak savunma konusunda onlarla bir fikir birliği sağ- lamaya çalışıyor, bir yandan da yorgun ve perişan durumda olan halkın moralini ve kendine olan güvenini kuvvetlendirmeye çalışı- yordu. Çalışmaları bu konuda sağlam temeller atmasını sağladı ve çevresine, çalışma arkadaşlarına ve halka moral aşılamayı başardı. Atatürk'ün kararlılığının gerçek ifadesini, "Gençliğe Hita- be"sinin her satırında okumak mümkündür: 59 Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 62. 60 Samimi Bir Dindar Atatürk SAYIN ADNAN OKTAR'IN KRAL KARADENİZ TV’DEKİ RÖPORTAJI, 31 MART 2009 ADNAN OKTAR: ‘’Alpaslan’’ dedin mi bambaşka bir şey aklı- mıza geliyor. Kanuniler, Yavuz Sultan Selimler, Fatih Sultan Mehmet deyince bambaşka şeyler aklımıza geliyor. Mesela Atatürkümüz de öyle geldi. Bütün milletin, dünyanın nefesi kesildi. Muazzam bir hizmet verdi, muazzam faydalar, muazzam güzellikler sundu. Allah ona belirli bir ömür verdi. Ömrü içerisinde mükemmel hizmetler yaptı. O da halis Türk’tü, halis Müslüman evladıydı. Türklükle Müslümanlığı içiçeydi onun ve mükemmel bir akılcı faaliyet içerisinde oldu.
  • 63. 61 Harun Yahya (Adnan Oktar) SAYIN ADNAN OKTAR'IN MAVİ KARADENİZ TV’DEKİ RÖPORTAJI, 24 MART 2009) ADNAN OKTAR: Mesela Atatürk’ün anti komünist olması, anti mason olması, mason localarını kapatması, komünist örgütlen- meye karşı kesin tavır alması, Allah’a, Peygamber (sav)’e adeta aşık olması, müthiş bir sevgi duyması, mesela İmam Hatiplerin açılmasın- da, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulmasında, Elmalılı Tefsirinin oluş- turulmasında, Buhari’nin tercümesinde, Peygamber Efendimiz (sav)’in hayatının hazırlanmasında, yani çok çok alanda, çok büyük faydaları oldu ve emeği geçti Atatürk’ün. SAYIN ADNAN OKTAR'IN HİLAL TV’DEKİ RÖPORTAJI, 23 OCAK 2009 ADNAN OKTAR: Atatürk’ün özelliği yiğit ruhlu olması ve hiç kimseden korkmamasıydı, yani ne İngiltere’den korkuyordu, ne Amerika’dan korkuyordu, ne İtalyanlardan, ne Fransızlardan korku- yordu, yiğitliğini açıkça göstertti, değil ki bir avuç masondan çekinsin. Hiçbirini kaale almadı, yani Allah ona özel bir güç verdi...
  • 64. 62 Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk Cumhu- riyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli bu- dur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstik- balde dahi seni bu hazineden mahrum etmek iste- yecek dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve Cumhuriyetini müdafaa mecburi- yetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bu- lunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünme- yeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriye- tine kast edecek düşmanlar, bütün dünyada emsa- li görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zap- tedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün or- duları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha va- him olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet, hatta hıyanet için- de bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tev- hid edebilirler. Millet fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen; Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır... 22 62
  • 65. 63 63
  • 66. 64 Atatürk'ün kararlılığının bir başka örneği de Sakarya Meydan Savaşı'ndan önce yaşanan gelişmelerde görülür. Sakarya Meydan Savaşı'ndan önce, Türk kuvvetlerine göre daha kalabalık olan, daha modern silahlara, daha çok erza- ğa sahip olan Yunan kuvvetleri çok büyük bir taarruz başlat- mışlardır. Bu durum karşısında Türk Ordusu gerilemeye başlar. Hatta Yunan toplarının sesleri Ankara'dan duyulacak noktaya gelmiştir. TBMM'de bir kargaşa yaşanmaya başlamış, cepheye milletvekillerinden oluşan bir heyet gönderilmiştir. Halkta ve Meclis'te oluşan havayı fark eden Atatürk, bir genelge yayınla- yarak tüm halkın moralini düzeltmiş, zafere olan inancın tekrar tesisini sağlamıştır. Atatürk'ün aşıladığı bu inanç ve güven duy- gusu kısa bir süre sonra büyük bir zafere vesile olmuştur. Söz konusu genelgede şunlar yazılıdır: Düşmanın ilerlemesi ihtimaline karşı halkın, kesinlikle tered- düt ve kuşku duymasına yer yoktur. Düşmanın Anadolu ve iç- lerine doğru uzanmak isteyen kolları mezarlarına yaklaşıyor; bu yeni sefer, düşmanın ölüm yolculuğudur. Allah'ın yardımı, yakın olaylar bu sonucu gösterecektir. 23 Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 67. 65 Osmanlı Devleti'nin başarılı olmasındaki en önemli et- kenlerden biri olarak, padişahların orduya şahsen komuta etme- leri gösterilir. Padişahın ordunun bizzat başında olması, asker- lere büyük moral vermiştir. Fakat duraklama ve gerileme dö- nemlerinde padişahlar, orduyu vekillerine emanet etmeye baş- lamışlar, bu da askerin moralini olumsuz yönde etkilemiştir. Milli Mücadele döneminde ise tekrar ordu milletin lideri tara- fından bizzat sevk ve idare edilmeye başlanmıştır. Kurtuluş Savaşı esnasında sayı ve mühimmat açısından çok kısıtlı imkanlara sahip olan ordumuz, Atatürk ve silah ar- kadaşlarının cesaret ve kararlılığından aldığı moralle, tarihte eşi görülmemiş bir zafere imza atmıştır. Sadece Kurtuluş Savaşı dönemi değil, onun öncesindeki I. Dünya Savaşı muharebele- rinde de Atatürk'ün cesareti kayda değerdir. Ulu Önderimiz Ça- nakkale'de yaralanmış, Sakarya Savaşı sırasında da kaburga ke- miği kırılmıştır. Buna rağmen yaralı olarak sedye üzerinde or- duyu idare etmiştir. Atatürk'ün bu cesareti ve kararlılığı, inan- dığı mukaddes değerlerden kaynaklanmaktadır. Harun Yahya (Adnan Oktar) Ordumuz, Atatürk ve silah arkadaşlarının cesaret ve kararlılığından aldığı moralle, tarihte eşi görülmemiş bir zafere imza atmıştır.
  • 68. 66 Halkın ve idarecilerin büyük bir umutsuzluğa kapıldıkları bir dönemde Atatürk'ün kararlılığı ve davasına olan inancı başarıya giden yolda tek ışık olmuştur. Atatürk bu tavrıyla çevresine, çalışma arkadaşlarına ve halka moral aşılamıştır.
  • 69. Atatürk'ün yıllar sonra Hafız Sadettin Kaynak'a Türk Ordu- su için hazırlattığı hitabe; onun şehitliğe, vatan yolunda mücade- leye verdiği önemi açıkça ortaya koymaktadır. Atatürk, ordu müfettişleri için hazırlattığı bu hitabede aşa- ğıdaki Kuran ayetlerine yer verdirmiştir: Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri Katında diridirler, rızıklanmaktadırlar. (Al-i İmran Suresi, 169) Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman, daya- nıklık gösterin ve Allah'ı çokça zikredin. Ki kurtuluş (felah) bulasınız. (Enfal Suresi, 45) Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırası- nız. Allah yolunda her ne infak ederseniz, size 'eksiksiz olarak ödenir' ve siz haksızlığa uğratılmazsınız. (Enfal Suresi, 60) Ey peygamber, mü'minleri savaşa karşı hazırlayıp-teşvik et. Eğer içi- nizde sabreden yirmi (kişi) bulunursa, iki yüz (kişiyi) mağlub edebilir- ler. Ve eğer içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa, kâfirlerden binini ye- ner. Çünkü onlar (gerçeği) kavramayan bir topluluktur. Şimdi, Allah sizden (yükünüzü) hafifletti ve sizde bir za'f olduğunu bildi. Sizden yüz sabırlı (kişi) bulunursa, (onların) iki yüzünü bozguna uğratır; eğer siz- den bin (kişi) olursa, Allah'ın izniyle (onların) iki binini yener. Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 65-66) Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever. (Saf Suresi, 4) 67 Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 70. 68
  • 71. Ey iman edenler, sizi acı bir azabdan kurtaracak bir ticareti haber vereyim mi?. Allah'a ve O'nun Resulü'ne iman edersiniz, malla- rınızla ve canlarınızla Allah yolunda cehd edersiniz (çaba harcarsınız). Bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz. O da sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altların- dan ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel konaklara yerleş- tirir. İşte 'büyük mutluluk ve kurtuluş' budur. (Saf Suresi, 10-12) 24 Bir önceki sayfadaki ayetlerin içinde yer aldığı bir hitabenin, Türk Ordusunun müfettişlerine verilmesi- 69 Milli Mücadele döneminde ordu milletin lideri tarafından bizzat sevk ve ida- re edilmiştir. Sol sayfada üst- teki resimde Atatürk, Sakarya Muharebesi'nde orduyu idare ederken, alttaki resimde ise Büyük Taarruz'u Kocate- pe'den bizzat yönetirken görülüyor. AAlllahh yoolunndaa ölldüürüülennleerii saakınn 'ölüüler'' sayymayın. Haayır,, onnlar,, Rabbleerii Kaatınndaa diiriidirrler,, rıızıkklannmakktaadırrlar.. (Al-ii İmmrann Suureesi,, 169)
  • 72. ni isteyen Atatürk'ün maneviyata ne derece önem verdiği açık- ça ortadadır. Atatürk, dindar kişiliğinin bir göstergesi olarak din adamlarına karşı da her zaman samimi bir şekilde hürmetkar ol- muştur. Cumhuriyetin ilk Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi, bu konuyu şöyle anlatır: Ata'nın huzuruna girdiğimde beni ayakta karşılardı. Utanır, ezilir, büzülür, "Paşam beni mahçup ediyorsunuz"dediğim za- man, "Din adamlarına saygı göstermek Müslümanlığın icapla- rındandır"buyururlardı. Atatürk, şahsi çıkarları için kutsal di- nimizi siyasete alet eden cahil din adamlarını sevmezdi. 25 Samimi Bir Dindar Atatürk 70 Türk Ordusu büyük zaferi kazanmış, İzmir'e giriyor. (9 Eylül 1922)
  • 73. DDüşşmaanınn ilerrleemeesii ihhtiimaaliinee karrşıı hallkın,, keesinnlikklee teeredddütt vee kuşşku duyymaasıınaa yerr yokktur.. Düşşmaanınn Anaadooluu vee iççleeriinee doğğruu uzannmakk issteeyenn kolllaarıı meezarrlaarıı- naa yakklaaşııyor;; bu yeenii seefer,, düşşmaanın ölümm yollcuuluuğuudur.. Alllah'ınn yarrdıımı,, yaakınn olayylarr buu soonuucuu gössteereecekk- tir.. 71
  • 74. 72 AAtaatürk'teekii Birr Diiğerr Müüminn Özellliiği:: Teevaazu Atatürk'ün en büyük özelliklerinden biri de, yaşadığı ça- ğın çok ötesinde bir dehaya ve başarılarla dolu bir yaşama sa- hip olmasına rağmen, son derece mütevazi ve alçak gönüllü ol- masıydı. Tevazu sahibi ve alçak gönüllü olmak da bize Kuran ayetlerinde tavsiye edilen önemli Müslüman özelliklerindendir. Bu konuyla ilgili ayetlerden bazıları şöyledir: O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman "Selam"derler. (Furkan Suresi, 63) … İşte sizin İlahınız bir tek İlahtır, artık yalnızca O'na teslim olun. Sen alçakgönüllü olanlara müjde ver. (Hac Suresi, 34) Atatürk'ün tevazusunu ortaya koyan belgelerde şahsının bir başka özelliği de ön plana çıkmaktadır. Bu özellik, söyle- mek istediği sözü en çarpıcı kelimelerle, en güzel manayı oluş- turacak şekilde anlatmadaki ustalığıdır. Atatürk, karşısındaki insanı hep en güzel şekilde onore etmiş ve bunu yaparken söz söyleme sanatındaki ustalığını kullanmıştır. Alçak gönüllüğü, hitabetteki ustalığı ve bu ustalığı insan- ları en olumlu etkileyecek şekilde kullanması, dünya tarihinde çok az büyük insanda görülen gerçek bir mümin özelliğidir. Bir ayette şöyle buyrulur: Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 75. Florya'da halk ve çocuklar arasında (1935) 73
  • 76. 74 İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Lokman Suresi, 18) ÇÇaalışşkannlıığı Atatürk çalışkan olmanın önemini ısrarla vurgulamış, dahası bunun İslam Dininin bir gereği olduğu üzerinde dur- muştur. Aşağıdaki sözleri bu konudaki düşüncelerini ortaya koymaktadır: Atatürk'ün en büyük özelliklerinden biri son derece mütevazi ve alçak gönüllü olmasıydı. Tevazu sahibi ve alçak gönüllü olmak bize Kuran ayetlerinde tavsiye edilen önemli Müslüman özelliklerindendir.
  • 77. "Geçen zamana nispetle daha çok çalışacağız, daha az zaman- da büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk Milleti'nin karakteri yüksek- tir."(Onuncu Yıl Nutku) Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla ilgisi olmadığını söy- ler. Bazı kimseler, medeni olmayı kafir olmak sanıyorlar. Asıl kafirlik onların bu inanışıdır. 26 75 Atatürk'ün bir başka önemli özelliği ise söylemek istediği sözü en çarpıcı kelimelerle, en güzel manayı oluşturacak şekilde anlatmadaki ustalığıdır. Hitabetteki bu ustalığını insanları en olumlu etkileyecek şekilde kullanması, dünya tarihinde çok az büyük insanda görülen gerçek bir mümin özelliğidir.
  • 78. Atatürk çalışkan olmanın önemini ısrarla vurgulamış, dahası bunun İslam Dininin bir gereği olduğu üzerinde durmuştur. 76 Bizim dinimiz, milletimize değersiz, miskin ve aşağı olmayı tavsiye etmez. 27 Belirttiğimiz gibi, Atatürk'ün bu öğütleri Kuran ahlakı- na uygundur. Kuran'da Allah insana çalışkan olmayı şöyle emretmektedir: Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın yorulmaya-devam et. (İnşirah Suresi, 7)
  • 79. ““Geeçenn zaamaanaa nisspettlee daahaa çokk çaalıışaacaağız,, daahaa azz zaamanndaa büüyükk işşlerr baaşaaraacaağız.. Bunndaa daa muuvafffakk olaacaağıımıızaa şüpphemm yokktur.. Çünnkü,, Türkk Millleeti’ninn kaarakkteerii yükksekktir.”” (Onunncuu Yıll Nuttku) 77
  • 80. Samimi Bir Dindar Atatürk 78 AAtaatürk'ünn Saanaataa Verrdiiğii Önemm vee Kuuran'daakii Saanatt Annlaayıışıı Atatürk, güzel sanatlara ve estetiğe büyük önem ver- miştir. Aşağıdaki sözleri bu konudaki düşüncelerini özetler niteliktedir: Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.28 Güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne türlü ilerle- tilmesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak bun- da en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musiki- sidir. Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişik- liği alabilmesi, kavrayabilmesidir. 29 Güzel sanatlara da alakanızı yeniden canlandırmak isterim. Ankara'da bir konservatuar ve temsil akademisi kurulmak- ta olmasını zikretmek, benim için bir hazdır. 30 Atatürk'ün sanata verdiği bu önem, Kuran'da tarif edi- len sanat anlayışına son derece uygundur. Allah Kuran'da sanatın önemini vurgulayan, Müslümanların sanat zevkine işaret eden çok önemli bilgiler vermektedir. Cennet hakkın- da yapılan tasvirler, orada kusursuz bir sanat zenginliği oldu- ğunu göstermektedir. Allah Hz. Süleyman'ın sanat anlayışını da Müslüman- lara örnek olması için Kuran'da detaylarıyla aktarmıştır. 78
  • 81. 79 Atatürk, güzel sanatlara ve estetiğe büyük önem vermiştir. Adana Kız Enstitüsü'nde el sanatları çalışmalarını incelerken görülüyor. 79
  • 82. Ayetlerde Hz. Süleyman'ın çok görkemli bir saray yaptırdı- ğı, burada "kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde ça- naklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar"(Sebe Suresi, 13) bulunduğu bildirilmektedir. Hz. Süleyman'ın sarayının zemininin camdan yapıldığı ve bunu gören Sebe Melike- si'nin bunu bir su sandığı anlatılmakta, Sebe Melikesi'nin bu saraya olan hayranlığına dikkat çekilmektir. (Neml Suresi, 44) Bu ayetler Müslümanların, özellikle de Müslüman yöne- ticilerin sanata vermeleri gereken öneme bir işarettir ki, Ata- türk'ün konuşmalarında ifade ettiği idealleri ve çeşitli uygu- lamaları da Kuran ahlakı ile büyük bir uyum göstermektedir. Ataatürk'ünn Güüzell Koonuşşmaa Hakkkınndaakii Öğüttleeri Kuran'da geçen önemli mümin özelliklerinden biri de, insanlara güzel söz söylemektir. Yani insanlarla yapıcı, sa- mimi, etkileyici ve akılcı şekilde konuşmak, onlara karşı en kibar ve nezih üslubu kullanmaktır. Kuran ayetlerinde bu ko- nunun önemi şöyle açıklanır: Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise gökte- dir. Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insan- lar için örnekler verir; umulur ki onlar öğüt alır-düşünürler. (İbrahim Suresi, 24-25) Samimi Bir Dindar Atatürk 80 80
  • 83. Harun Yahya (Adnan Oktar) 81 81
  • 84. Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şey- tan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır. (İsra Suresi, 53) Atatürk de Kuran ahlakının bir parçası olan "güzel söz söyleme"konusuna büyük önem vermiştir. Kendisinin sohbetle- ri, söylev ve demeçleri incelendiğinde bu açıkça görülür. Daha- sı, bu konuda topluma da önemli öğütler vermiştir. Aşağıdaki sözleri Türk gençliğine bu konuda gösterdiği yolun ifadesidir: Türk çocuğu konuşurken, onun beyan ve anlatış tarzı, Türk çocuğu yazarken, onun ifade üslubu, kendisini dinleyenle- ri, onun yürüdüğü yola götürebilecek; bu kabiliyeti saye- sinde Türk çocuğu kendisini dinleyen veya yazısını oku- yanları, peşine takarak yüksek Türk ülküsüne ilete- bilecek, ulaştırabilecektir. 31 KKuuran'ınn Okunnmaasıınaa vee Annlaaşıllmaasıınaa Verrdiiğii Önem Allah Kuran'ı insanlara bir rehber ve rahmet olarak indirmiştir. Allah, Kuran'la insanları ka- ranlıklardan aydınlığa çıkarır, onlara kurtuluş yollarını gösterir. Kuran'ın bu özelliğini bize bildiren ayetlerden biri şöyledir: (Bu Kur'an,) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana in- Samimi Bir Dindar Atatürk 82
  • 85. 83 dirdiğimiz mübarek bir kitaptır. (Sad Suresi, 29) Atatürk de Kuran'ı rehber edinmiş bir Müslümandır. Ya- şamının her döneminde Kuran okutulmasına son derece önem vermiştir. Hafız Zeki Çağlarman Atatürk'ün bu yönünü şöyle anlatmıştır: Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Hanım'la uzun yıllar komşuluk yaptık. Her yıl Ramazan ayı yaklaşınca Atatürk kız kardeşine; "Makbule, Ramazan geliyor, annemize hatim okutmayı ih- mal etme"der ve hatim okuyacak hafıza hediye edilmek üzere bir zarf içerisinde para verirdi. 32 Atatürk Kuran'ın manasının halk tarafın- dan anlaşılması için de çok büyük bir çaba gös- termiştir. Bu amaçla o dönemde var olmayan bir Türkçe meal ve tefsir yazılması emrini vermiştir. Hadimli Efendi'nin Hulasatü'l Be- yan fi Tefsiri'l Kuran ve Elmalılı Hamdi Ya- zır'ın Hak Dini Kuran Dili: Yeni Mealli Türk- çe Tefsir'i başta olmak üzere, Cumhuriyetin ilk on beş yılında -yani Atatürk'ün hayatı sü- resince- Kuran'la ilgili 10 kadar eser yazılıp neşredilmiştir. Bu eserlerin pek çoğu da, baş- ta 1936'da Hamdi Yazır'a yaptırdığı eser ol- mak üzere, halkımıza ücretsiz olarak dağıtıl- mıştır. Türkçe’ye çevrilen hadisler de, hal- Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 86. kımıza gerçek İslam'ı öğretme çerçevesinde yine ücretsiz ola- rak dağıtılmıştır.40 Yeni aynı dönemde camilerin din görevlisi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla İmam-Hatip okulları açılmış- tır. Atatürk, dinin ihyası doğrultusunda gerçekleştirdiği bu faaliyetleri şöyle anlatmaktadır: İlk olarak Kuran'ın dilimize çevrilmesini istedim. Bu da ilk de- fa olarak Türkçeye çevriliyor. Hz. Muhammed (sav)'in hayatı- na ait bir kitabın çevrilmesini emrettim. 34 84 ((Buu Kur'an,)) Ayettleeriini,, iyiidenn iyiiyee düüşünnsünn- lerr vee teemizz akıll saahippleerii öğütt allsınnlarr diiyee saanaa inndirrdiiğiimizz müübaarekk birr kiitapptır.. (Sadd Suureesi,, 29)
  • 87. Camilerde okunan hutbelerin gerçek amacına ulaşması, yani insanlara faydalı ve yol gösterici olmaları için aldığı ted- birleri de şöyle açıklamaktadır: Hutbeden maksat; halkın aydınlanması ve halka yol göstermek- tir. Hutbe okuyan kimselerin siyasi durumu, toplum durumunu, uygarlık durumunu, uygarlık dünyasının sorunlarını her gün iz- lemeleri şarttır. Bunun için hutbeler tamamen Türkçe ve günü- müze uygun olmalıdır ve olacaktır. (Balıkesir Hutbesi) 35 Kuran'ın halka öğretilmesi ve açıklanması çalışmaları da Atatürk'ün dine olan inancının ve dine hizmet anlayışının açık bir göstergesidir. O döneme kadar Türkçeye çevrilmeyen Ku- ran, ilk olarak Atatürk zamanında Türkçe tercüme ve tefsir edilmiş, bununla toplumun Kuran'ı anlaması ve ondan öğüt al- ması hedeflenmiştir. Nitekim bu, Kuran'ın indiriliş amacıdır. Ayetlerde Kuran'ın insanlar tarafından anlaşılmasının ve kendi dillerinde okunup kavranmasının önemine şöyle işaret edilir: Belki onlar öğüt alıp-düşünürler diye, Biz onu (Kur'an'ı), senin di- linle kolaylaştırdık. (Duhan Suresi, 58) Eğer Biz onu A'cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan bir Kur'an kılsaydık, herhalde derlerdi ki: "Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap olana, A'cemi (Arapça olmayan bir dil)mi?"De ki: "O, iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur'an), onlara karşı bir kör- lüktür. İşte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir. (Fussilet Sure- si, 44) Harun Yahya (Adnan Oktar) 85
  • 88. 86 AAtaatürk,, Diiniimizzdee Emmreedilldiiğii Giibi,, Baarışş Yannlıısıı Birr İnnsanndır Kuran Allah'ın insanlara yol gösterici olarak indirdiği bir kitaptır ve Allah Kuran'da insanlara en güzel ahlakı yaşamayı emretmektedir. Bu ahlakın temelinde ise, sevgi, şefkat, hoşgö- rü, adalet ve merhamet gibi kavramlar yer alır. İslam bireyler arasında olduğu gibi toplumlar ve ülkeler arasında da bu vasıf- ların hakim olmasını öngörür. İslam kelimesi, Arapçada "ba- rış"kelimesiyle aynı anlama gelir. Kuran ayetlerinde insanlar, yeryüzünde merhametin, şefkatin, hoşgörünün ve barışın yaşa- nabileceği model olarak İslam ahlakına çağırılmaktadırlar. Ba- kara Suresi'nin 208. ayetinde şöyle buyrulmaktadır: Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İs- lam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. (Bakara Suresi, 208) Kuran'a göre savaş, sadece zorunlu olduğunda başvuru- lacak ve mutlaka belirli insani ve ahlaki sınırlar içinde yürütü- lecek bir "istenmeyen zorunluluk"tur. Bir ayette, yeryüzünde savaşları çıkaranların inkarcılar olduğu, Allah'ın ise savaşa rıza göstermediği şöyle açıklanır: ... Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez. (Maide Suresi, 64) Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in hayatına baktı- Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 89. ğımızda da, savaşın ancak zorunlu hallerde ve savunma amaçlı olarak başvurulan bir yöntem olduğunu görebiliriz. Atatürk de İslam ahlakının bu barışçı özelliğini kendisi- ne rehber edinmiştir. Atatürk'ün siyasi doktrini, aynen Kuran'da emredildiği gibi, gerektiğinde savunma amaçlı olarak savaş- mak, ancak asıl olarak barış yanlısı olmaktır. Onun ünlü "Yurt- ta sulh cihanda sulh"sözü, bu konuda tarihe geçmiş bir slogan- dır. Bir konuşmasında ise şöyle demiştir: "Cumhuriyetin dış siyasada özenle güttüğü amaç, uluslar ara- sı barışı korumak ve güven içinde yaşamaktır. Komşularımız- la dostluk ve iyi geçinme yolunda her gün biraz daha ilerle- mekteyiz."36 87 Kuran ahlakının temelini oluşturan sevgi, şefkat, hoşgörü, adalet ve merhamet gibi özelliklerin tümünü Atatürk'te görmek mümkündür. Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 90. Ey iman edenler, hepiniz topluca barış ve güvenliğe (Silm’e, İslam’a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. (Bakara Suresi, 208) 88
  • 92.
  • 93. A tatürk'ün dindarlığının kanıtlarını hem kişisel yaşamında hem de ko- nuşma ve söylevlerinde bulmak mümkündür. Sık sık Kuran okutması, Kuran okunduğun- da kimi defalar duygulanarak gözlerinin yaşarması, din ve mukaddesatın önemi konusunda samimi yorumlarda bu- lunması, kişisel yaşamından edindiğimiz ve kendisinin inancını ortaya koyan bulgulardır. Atatürk'ün Türk Mille- ti'ne kazandırmaya çalıştığı ahlak ve dünya görüşüne bak- tığımızda da, hurafe ve yanlış geleneklerden arındırılmış, saf ve samimi bir din anlayışı dikkat çeker. Pek çok ko- nuşmasında dinimizi övmüş ve dinin toplum tarafından anlaşılarak yaşanması gerektiğine dikkat çekmiştir. Bu konudaki bazı sözleri şöyledir: Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 94. 92 Samimi Bir Dindar Atatürk … Bizim yüce dinimiz, her Müslüman erkek ve kadına araştır- mayı farz kılıyor ve her Müslüman, bu dine bağlananları ay- dınlatmakla vazifelidir. 37 Din insanların gıdasıdır. Dinsiz adam boş bir eve benzer. İn- sana hüzün verir... Bu dinlerin en sonuncusu elbette en mü- kemmelidir. İslam Dini hepsinden üstün- dür. 38 Türkler dinlerinin ne olduğunu bilmiyor- lar. Bunun için Kuran Türkçe olma- lıdır. 39 Türk Millet'i daha dindar ol- malıdır. Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır, demek istiyorum. Dinime; bizzat ger- çeğe nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Şuura aykı- rı, ilerlemeye engel bir şey ihtiva etmiyor. Halbuki Türkiye'ye ege- menliğini veren bu Asya milletinin içinde; daha karışık, yapmacık, batıl inançlardan ibaret bir din da- ha vardır. Fakat bu cahiller, bu acizler sırası gelince aydınlana- caklardır. Onlar bu aydınlığı gö- remezlerse kendilerini mahva mahkum etmişlerdir demektir. Onları kurtaracağız. 40
  • 95. Atatürk'ün söylev ve öğütleri incelendiğinde, Türk Mil- leti'nden istediği şeylerin Kuran ahlakına uygun meziyetler ol- duğu görülür: Bilime ve sanata önem vermek, hurafelerden ko- runmak, akılcı ve çalışkan olmak, temizlik, estetik ve kaliteye önem vermek, yurdunu ve milletini sevmek gibi… Atatürk'ün bu konudaki bakış açısını şu sözleri özetlemektedir: Hangi şey ki; akla, mantığa, toplum yararına uygundur, bili- niz ki dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, halkın ya- rarına uygunsa kimseye sormayın. O şey dine uygundur. 41 Atatürk dini suistimal etmek isteyen kötü niyetli kimselere karşı halkı her zaman uyarmıştır. Buna meydan vermemek için pek çok konuşmasında halkımızı dinimizi öğren- meye çağırmıştır: Bizi yanlış yola sevk eden soysuzlar bilir- siniz ki, çok kere din perdesine bürün- müşler, sâf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Gö- rürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harabeden fenalıklar hep din ör- tüsü altındaki küfür ve kötülükten gel- miştir. 42 93 Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 96. 94 AAtaatürkk Diinii Eğiitiimee Büüyükk Önem Verrmişştir Atatürk bir konuşmasında şunları söylemiştir: Bizde ruhbanlık sistemi yoktur. Hepimiz eşitiz ve dinimizin buyruklarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz. Her fert; dini- ni, diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Ora- sı da okuldur... Nasıl ki, her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahiplerini yetiştirmek lazım ise, dinimizin gerçek felsefesini tetkik ve bilimsel ve fenni telkin kudretine sahip olacak güzide ve gerçek büyük alimler dahi yetiştirecek yüksek kurumlara malik olmalıyız. 43 Dinimizin çok üzerinde durduğu konulardan olan bilim ve eğitim Atatürk'ün de en çok önem verdiği kavramlardandır. Peygamberimiz (sav) de bilimle ilgili görüşlerini aşağıdaki ha- dislerinde açıkça belirtmiştir: "İlim Çin'de de olsa alınız." "Bilim Müslümanın yitiğidir, nerede bulursa oradan alır." "Hikmeti al, herhangi bir kaptan çıkmış olmasının sana zara- rı olmaz." Bu hadislerin de gösterdiği gibi, bilim ve medeniyet, Allah'ın insanla bahşettiği bir nimettir ve Müslümanlar her- hangi bir tutuculuk göstermeden bu nimetleri en etkili şekilde öğrenmeli ve kullanmalıdırlar. Bu açık fikirli yaklaşımı be- nimseyen Atatürk de, bilim Çin'de bile olsa onu almayı, diğer Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 97. bir deyişle Türkiye'yi muasır medeniyetler arasına sokmayı en önemli hedef olarak kabul etmiştir: Evlatlarımızı o suretle talim ve terbiye etmeliyiz, onlara o su- retle ilim ve irfan vermeliyiz ki, ticaret, ziraat ve sanat alemin- de ve bütün bunların faaliyet sahalarında faydalı olsunlar, ameli bir uzuv olsunlar. Binaenaleyh maarif programımız, ge- rek ilk tahsilde, gerek orta tahsilde verilecek bütün şeyler bu görüşe göre olmalıdır. 44 Atatürk, okulların toplum hayatındaki önemiyle ilgili olarak da şunları dile getirmiştir: Mektep namını hep beraber hürmetle, tazimle zikredelim. Mektep genç dimağlara, insanlığa saygıyı, millet ve memleke- te sevgiyi, istiklalin şerefini öğretir. İstiklal tehlikeye düştüğü 95 Sivas'ta, eğitim görmek isteyen bir gencin dilekçesini alıp derdini dinlerken Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 98. 96 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde derste (15 Aralık 1930) Sivas Lisesi'nde geometri dersinde (13 Kasım 1937)
  • 99. zaman onu kurtarmak için takibi uygun olan en salim yolu belle- tir. Memleket ve milleti kurtarmaya çalışanların aynı zamanda mesleklerinde namuskar mütehassıs ve birer alim olmaları lazım- dır. Bunu temin eden mekteptir. 45 'Hutbeden maksat, halkın aydınlatılması ve halka yol gös- termektir'46 diyen Atatürk aydın, hem çağdaş medeniyeti özümse- miş, hem de dinine samimiyetle bağlı bir millet istemiştir. Onun gerçek amacı ve bizlere bıraktığı miras budur. 97 Harun Yahya (Adnan Oktar) Adana Kız Enstitüsü'nde tarih dersinde (19 Kasım 1937)
  • 100. Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 101. Y akınlarının, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk hakkında anlattıkları onun dine olan samimi bağlılığını bizlere gösteren en güzel örneklerdendir. Rönesans dergisinin Şubat 1991 sayısında, Ata'nın ya- kınlarıyla yapılan ropörtajlara yer verilmiştir. Yakınları Ata- türk'ün dindar kişiliğini şöyle anlatmışlardır: Üllküü Adatepee (Maaneevii Kıızı) Annemi Zübeyde Hanım büyütmüştür. Onun anneme anlattığı bir anıyı aktarayım; Atatürk, 25 Ağustos'ta Kocate- pe'ye çıktığı zaman orada şöyle dua ediyor: "Allah'ım, senin bana verdiğin fikir ve zekayla ben bütün planlarımı gerçek- leştirdim. Bundan sonrası artık senin mukadderatın…" O, Allah'ına inanan bir insandı. Paşa, Ramazan'da Dol- mabahçe'de veya Çankaya'da olduğunda anneme, 'Vasfiye, Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 102. oruç tutuyor musun?' diye sorar, annem "tutuyorum"dediğin- de de çok memnun kalırmış. Bana hastalandığımda dua ettirirdi, kendisi de ederdi. Çok iyi hatırlıyorum; paratifo geçiriyordum, çok üzülmüş ve beni kurtarması için Allah'a dua etmiş. Annesi Zübeyde Hanım da çok dindarmış. Anneme daha 100 Atatürk manevi kızlarından Ülkü'yü çok seviyor ve onunla gezmekten büyük zevk alıyordu.
  • 103. yedi yaşındayken Kuran dersleri aldırmaya başlamış. Kız karde- şi Makbule Hanım'ın da namazını devamlı kıldığını biliyorum. Saafiiyee Ayylaa Annesi Zübeyde Hanım da, ablası Makbule Hanım da çok dindar insanlardı, namaz kılarlardı. Atatürk, tam dindar, Müslüman bir aile ortamında yetişti. Atatürk de dindar bir insandı. Çok beğendiği Hafız Yaşar 101 Mustafa Kemal Atatürk ve annesi Zübeyde Hanm
  • 104. 102 vardır. O Kuran okurken gözlerinden yaşlar boşanırdı. Hatta bütün hocaları toplayıp, ayetleri okuyup izah ederek incelemeler yapardı. Bana 'Allah'ın sana verdiği bu lütfu unutma ve bununla şımar- ma, mütevazı ol, daima Allah'a şükret.' derdi. Kendisine "Paşam sen şunu yaptın, sen bunu yaptın' diyenlere de 'Bana Allah yardım etti.' derdi. VVassfii Rıızaa Zoobuu Peygamber (sav)'e çok hürmet ederdi. Peygamber (sav)'in çok sağlıklı bir muhakemeye vakıf olduğuna kaniydi. Bir gece Hz. Peygamber (sav)'in askeri dehasından bahsediyordu... Onun dine, fikre karşı saygılı bir kişiliği vardı. Kuran'a çok hürmeti vardı. Yanında üç hafız vardı; Hafız Yaşar, Hafız Hüseyin ve Hafız Mehmet. Ben o hafızları onun yanında, Çankaya'da tanıdım. Saygıyla dinlerdi. Onun karşı olduğu, yobazlardı. Ceemall Kuutayy Dünyada Atatürk kadar İslam Dinini mana ve mefhumuyla kavramış ve onu aslına iade etmek için büyük kavga yapmış baş- ka bir insan yoktur. Mustafa Kemal, 1300 sene sonra Hz. Muhammed (sav)'in ruhunu şadedecek esasları getirmiştir. Mustafa Kemal'e 'dinsiz' di- yenler Allah'tan utansınlar. Bugün secdeyi Rahman'a alın koyabi- Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 105. liyorlarsa bu, onun sayesindedir. Bugün en geçerli olan meal- lerden ikisi Ömer Rıza Doğrul ve Ahmet Hamdi Akseki meal- leridir. İkisini de Mustafa Kemal yaptırmıştır. O'nun ismini kullananları affetmezdi; 'O büyük adama layık olamazsa ne olacak?' derdi. Cemal Kutay şöyle bir olayı da aktarıyor; Bir gün Ertuğrul Yatı'nda ressam İbrahim Çallı Ata'nın yanındadır. 'Şu renkleri tuale almak mümkün müdür?' der. Çal- 103 Cemal Kutay
  • 106. lı; 'Tabii, Gazi Hazretleri' diye cevap verir. 'Demek ki siz bu renkleri alabiliyorsunuz' diye tekrarlar Gazi. Çallı; 'Deneyelim ve görelim' der. Ayrılacağı zaman Atatürk, Cevat Abbas'a şun- ları söyler: 'Söyleyin bu adama bir daha gelmesin. Ne zaman ki haddini bilir, Allah'la boy ölçüşmeye kalkışmaz. Sıraya girer kul olarak, bunu da ispat eden bir eserle gelir, ben o zaman onun affedilmesine şahitlik ederim.' FFüüreyyyaa Koorall (Kıılıçç Ali'ninn İllkk Eşi) Laikti. Laiklik, dinsizlik değildir. O inançlıydı. Namazı- nı bilmiyorum, ama ilk meclis zamanı kıldığını duymuştum. Kuran'ın Türkçeye çevrilmesi, dinin anlaşılmasına vesile olan büyük bir hizmettir. O, dinin politika aracı olarak kulla- nılmasına ve istismarına karşıydı. Ve buna hiçbir zaman izin vermedi. Saabiihaa Gökkçenn (Maaneevii Kıızı)) Bir sabah, Ata'nın elini öpmek üzere yanına girdim. İşle- ri ile meşguldu. Bir süre ayakta bekledim, birden derin bir iç geçirdi ve 'Allah' dedi. (O bunu sık sık tekrarlardı.) Atatürk hakkında evvelce çok şeyler duymuştum, bu te- sirle olacak, bir hayli şaşırdım. O'nun ağzından Allah kelimesi- ni duymak beni şaşırtmış ve heyecanlandırmıştı. 104 Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 107. Ata'nın yüzüne şaşkın bir şekilde bakmış olacağım ki; 'Sen dindar mısın?' diye sordu. Ben de ailemden aldığım din terbi- yesiyle 'Evet, dindarım' de- dim ve bu cevabımı na- sıl karşılayacağını an- lamak için ürkek ür- kek yüzüne baktım. Cevabım hoşuna gitmişti. 'Çok iyi… Allah büyük bir kuvvettir. O'na daima inanmak lazımdır.' dedi ve bu konuda uzun uzun izahat verdi. Ben de o zaman an- ladım ki, Atatürk hak- kında söylenenlerin aslı yoktur ve Ata bütün söylenenlerin hilafına dindar bir insandır. 47 105 Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 109. Manevi kızları Ülkü ve Sabiha Gökçen'le 107 Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 110.
  • 111. AAtaatürk'ünn Laaikklikk İllkeesi T ürkiye Cumhuriyeti, Anayasamız'da belirtildiği üzere "laik"bir devlettir. Laiklik tarihte ve günümüzde zaman zaman yanlış anlaşılmış ve yanlış uygulanmış bir ilkedir. Bu nedenle bu ilkeyi ve sonuçlarını detaylı olarak incelemekte yarar vardır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, laiklik ilkesinin temel amacı, toplumda inanç ve ibadet özgürlüğünü tesis etmek- tir. Laiklik, devletimizin vatandaşlarını bir dini benimseme, bu dinin gereklerini yerine getirme ya da getirmeme konusun- da kendi vicdanları ile başbaşa bırakmak ve onlara özgür bir seçim yapma şansı vermektedir. Böylece Türkiye Cumhuriye- ti'nin her vatandaşı, sahip olduğu inanca göre özgürce yaşama ve ibadet etme imkan ve güvencesini bulacaktır. Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 112. 1938 yılında Cumhuriyet Halk Parti- si'nin Onbeşinci Yılı kitabında da, Ata- türk'ün sağlığında benimsenen 'Laiklik Prensibi', şu şekilde izah edilmiştir: Milli ve içtimai hayata ferdin dinsiz, şu veya bu itikat sistemine mensup oluşu, milli ve içtimai vazifesi bakımından ne bir kusur, ne de bir fazilet sayılamaz. Türkiye'de dinin dünya işlerin- den ayrı tutulduğu, Laikliğin ilan olduğu andan itibaren, hiç kim- se, hiçbir ibadete icbar edile- mez. Hiç kimse vicdanının ilha- mı ile kabul ettiği ibadetten men olunamaz. 48 Dikkat edilirse aslın- da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sahip olduğu bu la- iklik modeli, İslam Dininin özüne de son derece uygun- dur. Çünkü İslam, inanç için özgür iradeyi ve vicdani bir kabulü şart koşar. Bir insa- nın İslam'ı din olarak benimse- mesi tamamen kendi özgür ira- desi ile olmalıdır. İslam'ı kabul 110 Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 113. ettikten sonra da, Kuran'da emredilen ibadetleri uygulaması ya da men edilen yasaklardan (hırsızlık, cinayet gibi toplum- sal bir suç oluşturmuyorsa) sakınması ta- mamen şahsın kendi vicdanıyla ol- malıdır. Elbette Müslümanlar bir- birlerini Kuran'da anlatılan ah- laki vasıfların uygulanması için uyarabilir, teşvik edebi- lirler. Ama asla bu konuda bir zorlama yapılamaz, kişi baskı yoluy- la dini uygulamaya yönlendirilemez. Kısacası laiklik, bütün yurt- taşların vicdan, ibadet ve din hürri- yetini güvence altına almaktır. Atatürk'ün laiklik fikrini açıkla- yan Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil de konuyla ilgili olarak şunları söylemiştir: En canlı cephesi ve en kısa ifadesiyle laiklik, din hürri- yetini ve bundan doğan va- tandaşlık haklarını düş- manlarına karşı korumak- tır. Devlet hayatında laikliğin gayesi budur. Laik 111 Harun Yahya (Adnan Oktar)
  • 114. devlet, din hürriyetini ve dindarı her çeşit saldırıya karşı koruyan devlettir. Prof. Dr. Hamza Eroğlu da laikliği, 'din hürriyetinin ve bundan doğan hakla- rın korunması ve teminatı' için zorun- lu bir şart olarak göstermektedir.49 Bunun aksi bir devlet modeli varsayalım. Örneğin insanların zo- runlu olarak Müslüman ya da Hıris- tiyan yapıldığı bir ülkeyi düşünelim. Dahası bu dinlere inanan kişilerin, dinlerin kurallarına göre yaşamaları için de zorlandıklarını farz edelim. Diyelim ki söz konusu devlet modeli, toplumdaki insanları namaz kılmaları ya da kiliseye gitmeleri için devletin kolluk kuvvetleriyle zorlasın. Ya da bi- raz daha 'ılımlı' bir yöntem benimseyip, namaz kılanlara ya da kiliseye gidenlere ödül versin. Böyle bir devlet laikliğe ta- mamen aykırı bir devlet olacaktır. Daha- sı, bir o kadar da İslam'a ve Kuran ahlakına aykırı olacaktır. Bunun nedeni, zorla ya da Samimi Bir Dindar Atatürk 112
  • 115. menfaat karşılığı elde edilen bir dini inancın ya da ibadetin, İs- lam'a göre hiçbir değerinin olmayışıdır. Çünkü inanç ve iba- det, Allah'a yönelik ve Allah rızası için olduğunda bir değer taşır. Eğer devlet, insanları inanca ve ibadete zorlayacak olur- sa, bu durumda insanlar devletten korktukları için dindar olur- lar. Bu ise Allah katında makbul olmayan bir dindarlıktır. Din açısından makbul olan, vicdanların tamamen serbest bırakıldı- ğı bir ortamda dinin yaşanmasıdır. Bu nedenledir ki, devletimizin sahip olduğu laiklik ilke- si, hem vicdan özgürlüğü gibi temel bir insani değere hizmet et- tiği, hem de bu değere büyük önem veren İslam Diniyle uyum içinde olduğu için, her Türk vatandaşının benimsemesi ve sa- vunması gereken bir ilkedir. Atatürk, laiklik ilkesini şöyle açıklamıştır: Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymak- ta serbesttir. Biz de dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşün- ceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, devlet ve millet işle- ri ile karıştırmamaya çalışıyoruz. Kaste ve eyleme dayanan tu- tucu hareketlerden sakınıyoruz. 50 Türkiye Cumhuriyeti'nde her ergin kişi dinini seçmekte hür ol- 113 LLaaikklikk illkeesiininn teemell amaacı,, topplummdaa inançç vee ibaadett özzgürrlüüğüünüü teesiss ettmekktir.
  • 117. duğu gibi, bir dinin töreni de serbesttir. Yani, ayin (ibadet) hürriyetine dokunulamaz. Tabiatıyla ayinler (ibadetler), asayiş ve genel ahlak kurallarına karşıt olamaz; politik nü- mayiş şeklinde yapılamaz. Türkiye Cumhuriyeti'nde herkes Allah'a istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dini fikirlerin- den dolayı bir şey yapılamaz. Türkiye Cumhuriyeti'nin res- mi dini yoktur.51 Atatürk'ün de bu açıklamalarından da anlaşıldığı gibi laiklik; kelime manasıyla, dinsizlik veya din düşmanlığı de- ğildir. Laikliği dinsizlik veya dine sırt çevirme olarak algıla- yan art niyetli kişilere en güzel cevabı yine Atatürk vermiştir: Laik hükümet kavramından dinsizlik manası çıkarmaya ça- lışan fesatçılara fırsat vermeyiniz. 52 Bir Fransız gazeteciyle yaptığı ropörtajda, kendisine sorulan, 'inkilapların dine karşı nasıl bir tutum içerisinde ol- duğu' sorusuna da şu cevabı vermiştir: Siyasetimizi, dine aykırı olmak şöyle dursun, din bakımın- dan eksik bile hissediyoruz. 53 115 Devletimizin sahip olduğu laiklik ilkesi, hem vicdan özgürlüğü gibi temel bir insani değere hizmet ettiği, hem de bu değere büyük önem veren İslam diniyle uyum içinde olduğu için, her Türk vatandaşının benimsemesi ve savunması gereken bir ilkedir. 115
  • 118.
  • 119. K adın haklar ve kadınların erkeklerle eşitliği konusunda Batı ülkelerinde ve toplumlarında yoğun mücadeleler ve- rilmiştir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'de bu mücadelelerin en şiddetlileri yaşanmştır. Ülkemizde ise bu hak, Türk kadınlarına birçok Batı ül- kesinden daha önce Atatürk tarafından verilmiş ve hatta ade- ta sunulmuştur. Türk kadınına III. TBMM tarafından 3 Nisan 1930'da kabul edilen bir yasa ile Belediye seçimlerine katlma hakkı tanınmştır. 1931 yılında da Türk kadın ilk kez tıp dün- yasında varlığını göstermiş ve ilk kadın cerrahımız çalşmaya başlamıştır. 4 Mayıs 1931'de ilk toplantısını yapan IV. TBMM tarafından 26 Ekim 1932'de kabul edilen bir yasa ile Türk kadınına muhtar, köy ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı tanınmıştır. Bir sonraki yıl da, 8 Ekim
  • 120. 1934'de kabul edilen ve 5 Aralık 1934'de yürürlüğe giren bir başka yasa ile kadın-erkek eşitliği alanında bütün haklar, "Ka- dınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı"nın tanınmasıyla verilmiştir. AAtaatürk'ünn Kaadınn Hakklaarr Koonuusunndaa- kii Göörüşşleerii vee Gerrçekkleşştirrdikkleeri Bugün, dünya aydınlarının ve Birleşmiş Milletler Teşki- lat'nın yaymaya çalıştığı kadın hakları ile ilgili görüşler, Ata- türk tarafından çok önceleri dile getirilmiş ve çoğunlukla da uy- gulama alanına sokulmuştur. Atatürk, Cumhuriyet'in ilanından dokuz ay önce, Şubat 1923'de şöyle demiştir: Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığnın sebebi, kadınlar- ımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşa- mak demek, faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplu- mun bir organ faaliyette bulunurken diğer bir organ işlemez- se, o sosyal toplum felçlidir.54 Bu sözleriyle Atatürk, çağdaş bir düşünce ile kadının toplumdaki yerini belirlemiştir. Atatürk, Türk kadınına duyduğu sevgi ve saygıyı, 1923 yılında Konya'da yaptığı bir konuşmasında şöyle dile getirmiştir: Dünyada hiçbir milletin kadın, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milleti- 118 Samimi Bir Dindar Atatürk
  • 121. mi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlay eken, kağnısı ve kucağndaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış deme- yip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fe- dakar Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu bü- yük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımzı şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim.55 Atatürk, 30 Mart 1923'de Vakit gazetesinde yayınlanan bir beyanatında da şunları söylemiştir: İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan olu- şur. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, öteki- ni ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarı- sı göklere yükselebilsin? Türkler tarih boyunca, babaerkil denilen aile yapısını gönüllerine yerleştirememişler ve benimseyememişlerdir. İşte Atatürk, milletin geçmişindeki ve özünde var olan fakat özlem haline getirilmiş bir hakkı, bir duyguyu devlet varlığı- na geçirmiştir. "Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layksın" diyerek, yap- tıklarının gerekçesini az, öz ve en güzel biçimde ifade etmiştir.. Atatürk, 18 Nisan 1935'de kendisinin himayesinde İstanbul'da 119 Harun Yahya (Adnan Oktar)