SlideShare a Scribd company logo
1 of 8
Download to read offline
İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM
OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR
www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com
1
SUMER ÇAĞINDA MATEMATİK
Y. Müh. İbrahim OKUR
www.ibrahimokur.com
bilgi@ibrahimokur.com
Evren her zaman gözlerimizin önünde. Fakat
onun dilini öğrenmeden ve bu dilin yazıldığı harfleri
yorumlama bilgisi olmadan, bu evreni anlamamız
olanaksızdır. Evrenin dili, matematiğin diliyle
yazılmıştır ve bu dilin harfleri, üçgenlerden,
çemberlerden ve öteki geometrik şekillerden oluşur.
Bunlar olmadan, insanlar evrenin tek bir sözcüğünü
anlamaz ve bunların yokluğunda, kendimizi karanlık
bir labirentten çıkmaya çalışırken buluruz.
Galileo, 16231
GİRİŞ: MATEMATİĞİN BİLİM ÜZERİNDEKİ KONUMU HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ
Matematik bilim değildir ama bilimin anahtarıdır. Matematiğin bilim karşısındaki konumunu en
güzel ifade edenlerden biri modern bilimin yolunu açanlardan biri olan ünlü bilgin Galile’dir. Bu
yüzden onun veciz açıklamasını başköşeye yerleştirerek söze başlamayı uygun bulduk.
Matematiği doğru yerine konumlandırabilmek için mantık karşısında duruşuna da değinmek
isteriz. Eski çağlarda matematik ve mantık iki ayrı disiplindi. Ama günümüze doğru yol alırken mantık
matematikselleşti, matematik de “daha çok mantıksal” hale geldi ve sonuçta, ikisi arasındaki boşluk
ortadan kalktı, ikisi bir oldu. Bertrand Russell, konuyu açıklamaya çalışırken, “mantık matematiğin
gençliği ve matematik mantığın yetişkin halidir”, demiştir2
. Eğer matematik ve mantık birlikte
harmanlanmasaydı, daha kapsamlı bir deyişle, her iki disiplinin sınırları birbirlerini içine alacak şekilde
genişlemeseydi ve genişleyen alan müşterek bir sinir sistemiyle donanmasaydı bilgisayar çağı
mümkün olmazdı. Ne Ay’a gidilebilirdi, ne de internete bağlanabilirdik. Bütün bunları mümkün kılan,
matematikle mantığın evliliği ve bu evliliğin ürünlerinin bilimin yolunu açmasıdır. Matematik
geliştikçe, anlamak, kavramak, özümsemek, sezmek, tahmin etmek, yorumlamak ve işe koşulacak
bilgi üretmek kolaylaşmış, araştırma eylemi derinlik kazanmıştır.
Eski çağlarda matematik, daha ziyade felsefeyle ve ilahiyatla iç içeydi. Bilginler evrenin sırlarını
matematiği bir şifre sistemi olarak kabul ederek açıklamaya çalışırlardı. Hatta matematiği doğrudan
doğruya din olarak kabul eden matematikçiler bile vardı. Bunlar evrenin sırlarını tam sayılarla
açıklanabileceğine inanırlar ve matematik bilgilerini bu yönde kullanırlardı. Mesela bunların
düşüncesinde asal sayıların (3, 5, 7, … 17, 19 vs), mükemmel sayıların (6 ve 28 gibi) özel bir önemi
vardı. Bu gibi konuları Matematik ve İlahiyat/Vahiy İçinde Matematik ve Matematik İçinde Vahiy
Arayanlar adlı kitabımızda enine boyuna inceledik.
Eski matematikçiler, bugünkü matematikçilere taş çıkartacak kadar sıkı matematikçiydi. Fakat
karşılaştıkları sonuçları yorumlarken günümüz matematikçilerinden farklı düşünüyorlardı. Ne var ki
zamanla söz konusu yorumların bir faydasının olmadığı anlaşıldı. Matematikçilerin dünyasında bu tür
söylem ve inanışlar terk edildi. Ama terk edilen bu alan daha sonra aslında matematikçi olmayan bazı
kimseler tarafından dolduruldu. Günümüzde, eski ustaların yüzyıllar önce terk ettikleri görüş ve
düşünceleri sürdürenler bunlardır. Şifreciler, Hurufiler ve astrolog esnafı terk edilen söz konusu zemin
üzerinde ısrar edenlerdir. Medya, izlenme oranlarını artırabilmek ve onlarca rakibi geçebilmek
kaygısıyla, bu gibi iddialar öne süren kimseleri ısrarla gündemde tutuyor.
İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM
OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR
www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com
2
SAYMANLIK EN AZ 20 BİN YIL ÖNCE DE VARDI
Matematik tarihindeki bu aşamaları anlayabilmek için, insanlık tarihinin bilinen ilk
matematikçileri olan Sumerli matematikçilerden ve onların sanatlarından yola çıkmak gerekir.
Matematik tarihini bilmek veya tarihin akışı içerisinde bu alandaki gelişmeleri izlemek, bilim
tarihini anlamanın da anahtarıdır. Matematik tarihi hakkında söze başlamak için ise Sumer Çağı’na,
yani günümüzden 5-6 bin yıl öncesine gitmek gerekir.
“Tarih Sumer’de başlar”, sözü yaygın olarak bilinen bir deyiştir. Ama bunun yanında, tarihin ilk
rakamlarının da, ilk hesap yöntemlerinin de Sumer tabletlerinde görüldüğü bilinmelidir. Hatta
matematik içeren tabletler, edebiyat içeren tabletlerden çok daha önceye tarihlenir. Bu nokta
konumuz açısından altı çizilmesi gereken çok önemli bir husustur.
Eldeki arkeolojik bulgular, matematiğin insanlık tarihi kadar eski köklere sahip olduğuna işaret
etmektedir. Hatta bazı canlıların da matematikçi olduğu, sayarak veya hesap yaparak iş gördükleri
gözlemlenmiştir. Mesela arı ve örümcek tipik örneklerdir. Arı peteğini yaparken, örümcek ise ağını
örerken geometri bilgisini bütün ihtişamıyla sergiler. Okuyucumuz, makalemizin ekinde adresinin
verdiğimiz, örümceğin ağını nasıl ördüğünü açıklayan bilgisayar animasyonu linkini inceleyebilirler3
.
Arının matematik bilgisi ise yukarıda sözünü ettiğimiz kitabımızda yer almaktadır.
Dünyanın çeşitli bölgelerinde mağaralarda yapılan kazılarda, MÖ 20 binlere ait kemikler
üzerinde saymanlık amaçlı çentiklere rastlanmıştır. Kemik üzerine çentik atmak şeklinde kayıt tutma
döneminden sonraki aşama tarihin ilk rakamlarıdır. İşte bu noktada karşımıza hemen hemen her
alanda olduğu gibi yine Sumerliler çıkmıştır.
On binlerce yıl önce sayma ve kayıt tutma amacıyla kullanılan kemikler ve üzerlerindeki çentikler,
matematiğin insanlık tarihindeki başlangıcı sorunsalını iyice belirsizliğe sürükler.
Söz konusu çentikler, Romalılar döneminde bile kullanılmaktaydı. Yani Sumerlilerden 3 bin yıl
sonra Romalılar 20 bin yıl önceki mağara devrinin rakamlarını kullanıyordu. Günümüzde Roma rakamı
olarak anılan I, V, X şeklindeki rakamlar o çağların çentiklerinden başka bir şey değildir. Okullarımızda
Roma rakamlarının öğretilmesine rağmen, tarihin en eski rakamlarının mucidi olan Sumerlilerden söz
edilmemesi, dışarıdan dayatılmış bir eğitim sisteminin açık kanıtlarındandır. Biz bu makalemizde söz
konusu dayatmanın daha ileri örneklerini de sergileyeceğiz.
Yukarıdaki resimde sol üstteki kemiğin çentiklerine dikkat edilirse, biri hariç olmak üzere (9)
hepsinin asal sayılar olduğu görülür. Bu buluntu, konuyu çok ilginç bir hale sokmaktadır. Ayrıca,
dünyanın çeşitli yerlerinde mağaralarda yapılan kazılarda 40 bin yıl öncesine ait kemikler üzerinde de
hesap izlerine rastlanmıştır. Arıların ve örümceklerin matematik bilgisi hakkında eldeki kanıtları da
dikkate aldığımızda, matematik tarihine bir başlangıç koymaya pek imkân olmadığı sonucuna
varıyoruz. Buna rağmen, tarihin en eski rakamlarının bulunduğu yer olan Sumer ülkesini, matematiğin
ortaya çıktığı yer olarak niteleyeceğiz. Çünkü her konuda yapıldığı gibi, uygarlık tarihinin dönüm
noktalarına bir başlangıç koymak gerekirse bu payeye ancak ve ancak Sumerliler uygun düşmektedir.
Nitekim aynı coğrafya, matematiğin ileri konularını sergileyen tabletlerin de karşımıza çıktığı yerdir.
İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM
OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR
www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com
3
TARİHİN BİLİNEN EN ESKİ RAKAMLARI SUMERLİLERE AİTTİR
Tarihin ilk rakamları 6 tanedir. Bunlar 1, 10, 60, 600, 3600 ve 36000’dir. Sumerliler 60 ve 60’ın
katlarıyla iş görürlerdi. Bu bilgi, ister istemez, neden 100 değil de 60 sorusunu akla getirmektedir.
Cevap basittir aslında. Sumerliler 60 sayısını seçmiştir; çünkü bu sayının 12 tam böleni vardır: 1, 2, 3,
4, 5, 6, 10, 12, 15, 20, 30 ve 60. Buna karşılık 100 sayısının sadece 9 tam böleni vardır: 1, 2, 4, 5, 10,
20, 25, 50 ve 100. Dikkat edilirse, ilk altı sayı 60 sayısının tam bölenidir. Görüldüğü gibi, ilk rakamlar
ve Sumer sayı dizgesi, üleşme problemlerine cevap bulmak amacıyla kolaylaştırıcı niteliği dolayısıyla
seçilmiştir. Bir başka deyişle, 60 sayısı tercih edilmiştir; çünkü hayatın dayattığı sorular dolayısıyla
daha kullanışlıdır.
Sumerlilerin yaptığı matematiksel işlemleri gösteren bir tablet
Bu seçimin ilginç başka yönleri de vardır. 60 tabanlı sayı dizgesiyle saymak, iki elimizin
parmaklarıyla saymak için de çok uygundur. Bunun nasıl yapıldığını Sumer Matematiği ve Sayıların
Gizemi adlı kitabımızda resimli olarak anlatmıştık.
60 sayısıyla ilgili bir başka ilginç konu, sadece pergel kullanarak bir çemberin çevresini 6 eşit
parçaya bölme problemidir. Lise düzeyinde geometri bilgisiyle kolayca hatırlanabileceği gibi,
pergelimizin ayağını çemberin yarıçapı kadar açtıktan sonra, çember üzerinde birbiri ardına yay
parçaları işaretlersek, sonunda çemberi tam olarak 6’ya bölmüş oluruz. Bu işlem sonunda ortaya
çıkan yay parçalarının çemberin merkeziyle belirledikleri açıya Sumerler 60 demişlerdir. Çemberin
çevresinin 360 derece olmasının nedeni budur. Sumerliler, söz konusu 60 derecelik yay parçasını
kutsamışlardır ve onu “Yukarının Tanrısına”, yani GÖK(AN)’e atfetmişlerdir.
Bir çemberin sadece pergel kullanarak 6 eş parçaya bölünmesi yöntemi
Sumer okullarında öğrenciler ilk olarak 60 tabanlı dizgede çarpım cetvelini ezberlemekteydi.
Böyle bazı tabletler bulunmuştur. Bunun, 10’lu dizgedeki ezberden daha zor olduğuna dikkat edilmelidir.
Şunun da altını kalın çizgilerle çizmeliyiz ki, Sumerli matematikçiler, günümüzde orta öğrenim düzeyinde
matematik bilgisine sahiptiler. Bilgileri asla daha geri değildi. Üçüncü dereceden denklemlerin çözüm
yollarını bile biliyorlardı. Bunu kanıtlayan MÖ 17. yüzyıla ait tablet bulunmuştur. Ayrıca geliştirdikleri
sayı sistemiyle çok büyük sayılarla işlemler yapabilmekteydiler. Bunu kanıtlayan ve 60 tabanlı dizgede
20’nin 20. kuvvetini gösteren bir tablet bulunmuştur. Bu gibi yüksek sayılar, astronomiyle ilgili
hesaplamalar için olsa gerekir. Yani matematik bir yandan gökbiliminin yolunu açarken, diğer yandan
gökbilimcilerin ihtiyaçlarına cevap verebilmek için gelişme ihtiyacını daima duymuştur.
İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM
OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR
www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com
4
SUMERLİLER MATEMATİĞİ KUTSAL BİR İŞ OLARAK GÖRÜRLERDİ
Sumerlilerin inanışında, matematikle kutsallık arasında birebir ilişki vardır. Günümüzde, teoloji
alanında görülen Hurufi eğilimlerin kökeni nerdeyse 5 bin yıl öncesine ve Sumerlilere kadar uzanır.
Makalemizin çerçevesi bu konuyu enine boyuna incelemeye imkan vermiyor. Ama konuyu 12
sayısıyla ilgili birçok gerçeği sıralayarak burada biraz olsun açabiliriz. İşin daha kapsamlı incelemesini
matematik tarihi ve matematik felsefesi bağlamında yayınladığımız Matematik ve İlahiyat adlı
kitabımızda yer almaktadır.
Sumerlilerde 12 sayısı 60 sayısı yanında ikinci derecede önemlidir. Ama zamanla 60 sayısının
önüne geçtiği görülmüştür. Sumerli gökbilimcilerin gözlemleri 12 sayısının Sumer inanışında özel bir
yer edinmesini sağlamıştır.
Milattan önceki 4. binyılın sonlarına doğru, Sumerli rahipler, gözlem kulelerine tırmanarak
yıldızların hareketini gözlerdi. Ünlü Zigguratlar, bu amaçla geliştirilmiş gözlem kuleleriydi. Sumerli
gökbilimciler gözlem yaparlar, bunları tabletlere kaydederler ve daha sonra da bunları arşivlerlerdi.
Söz konusu arşivlerden bazıları, içindeki belgelerle birlikte bulunmuştur.
Sumerlilerin astronomi alanında kuramları da vardı. Bunlar mitolojikti ama “kendi içinde
tutarlı” idiler. Tarihin ilk gözlemcilerinin en çok serseri yıldızlarla ilgilendikleri anlaşılıyor. Şimdi biz
bunlara GEZEGEN diyoruz. Sumer çağında 5 serseri yıldız bilinirdi. Bunlar Merkür, Venüs, Mars,
Jüpiter ve Satürn’dür. Sumerliler bunlara aynı sırayla Nabu, İştar, Nergal, Marduk ve Ninurta derlerdi.
Ur kenti ören yerinde bulunan ziggurat
Eğer dünyayı merkez kabul edecek olursak, yani yerinde durduğunu ve diğer gök cisimlerinin
onun çevresinde döndüğünü kabul edecek olursak, yukarıda adını saydığımız serseri yıldızlar, sağa
sola giden gelen, yerlerinde duramayan cisimler olarak algılanırlar. Oysa diğer yıldızlar, yani serseri
sayılmayanlar, kutup yıldızı etrafında düzenli olarak çember biçimli bir yörünge üzerinde döner
dururlar. Sumerliler, yerinde duramayan ışık topları olarak gördükleri serseri yıldızların, Gök Tanrı’nın
düşüncelerini insanlara aktaran aracılar, başka bir deyişle, tercüman olarak değerlendirmekteydiler.
Bilginlerin görevi, dünyaya ulaşan şifreleri çözmek ve özellikle, gelecekle ilgili haberlere ulaşabilmekti.
Serseri yıldızların birbirlerine olan yakınlıklarına yahut uzaklıklarına, parlak olmalarına ya da
soluk olmalarına ve gökte görülemedikleri dönemlere özel önem verilir ve aktardığı bilgilerin
şifrelerinin çözülmesi için rahipler durmadan çalışırlardı. Her gezegenin bir anlamı olduğu gibi, her
hareketlerinin de özel bir anlamı olduğuna inanılırdı. Günümüzde astrologlar işte bu malzemeyi
kullanarak gelecekten haber verdiklerini öne sürüyorlar. Ama Sumerli gözlemcilerin çalışmaları
bilimseldi; çünkü öncelikle gözleme dayanıyordu. Onları taklit eden günümüz astrologlarının iddiaları
ise bilim dışıdır; çünkü bilim dünyasının ortaya çıkardığı kanıtlanmış en son bilimsel bilgileri
görmezden gelerek mesleklerini icra ediyorlar.
İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM
OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR
www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com
5
GÖZLEMLER ve 12 SAYISI
Sumerlilerin inanışında 12 sayısını öne çıkaran gökbilimcilerin söz konusu gözlemleridir.
Bu gözlemleri kısaca özetleyelim:
1. Ay’ın Dünya çevresinde yılda 12 kez döndüğünü gözlemlediler.
2. Bir yılın, her biri 30 gün süren 12 aydan meydana geldiğini gözlemlediler. (Bir yılın 12 ay ve 360
gün olduğunu ifade eden tablet bulunmuştur. Bunlardan, her yıl ortaya çıkan 5-6 günlük farkı nasıl
açıkladıklarını burada yer vermiyoruz. Ama bu konuda kafalarının epey karışık olduğunu
söyleyebiliriz.)
3. Ay, günde 12 derecelik bir açısal mesafeyi tarıyordu.
4. Dünya (12 x 2) 24 derece eğimli olarak dönüyordu.
5. Burçlar Kuşağı denilen kuşak, kuzeyle 12 ve güneyle 12 derecelik açı yapan bir bant içinde yer alan
yıldızlardan oluşmaktaydı.
6. Kutsal 60 sayısının 12 tane tam böleni vardır.
7. Kutsal 60; 10 ve 12 sayılarının en küçük ortak katıdır.
8. Jüpiter gezegeni güneş etrafındaki turunu 12 yılda tamamlıyordu. (Bugünün imkânlarıyla yapılan
ölçümlere göre 11,9 yıl sürer.)
9. Astronomi dışından da bir bilgi ekleyelim: İnsanların kaburga kemikleri 12’si sağda 12’si solda
olmak üzere 12 çifttir.
SUMERLİLER MATEMATİĞİN GÖKTEN İNDİRİLDİĞİNE İNANIRLARDI
Sıraladığımız bu 9 özellik, Sumerli matematikçilerin 12 sayısını kutsamalarına neden olmuştur
ve özellikle bu sayıyı “Tanrının bahşettiğine” inanırlar, “Gök’ten indirilen bilgi olan matematiğin”
anahtar sayılarından biri olarak nitelerlerdi. Mesela Sumer panteonunda 12 tanrı yer alır.
Bir Sumer tabletinde, EN.ME.DUR.ANNA adlı bir ulu kişinin göğe çıktığından, Tanrılardan,
sayılarla nasıl hesap yapılacağını öğrendikten sonra geri gelerek insanlara öğretmeye başladığından
söz edilmektedir.
Sumerliler, bir yılı, bir günü ve Burçlar Kuşağı’nı 12’ye bölmüşlerdir. Bugün de bu bölümlen-
dirmeyi kullanıyoruz ama bizim 2 saatimiz onların 1 saatine karşılık gelir. 12 sayısına verdikleri önemi
gösteren bir başka bulgu, gerek uzunluk ölçüsü, gerek hacım ölçüsü ve gerekse de alan ölçüsünde 12
tabanlı bir sistem kullanmalarıdır. Diğer yandan, Sumerlilerin meslekler hiyerarşisi her biri 12
meslekten oluşan 3 kademeli bir yapıdır. Bu bölümlendirmelerin, inanışlarından kaynaklandığı kadar,
matematiksel kolaylıkları dolayısıyla inanış çerçevesine alındığını da düşünmek gerekir.
SUMERLİLER ve GEOMETRİ
Sumerliler, ileri derecede geometri bilgisine de sahiptiler. Bunu kanıtlayan birçok tablet
bulunmuştur. Öklid geometrisinin belli başlı konularını kapsayan birçok analitik geometri problemi, 3
bin yıl önce Sumer okullarında öğrencilerin önüne konuyordu. Mesela öğrenci tabletlerinden birinde,
alanı ve köşegen uzunluğu verilen bir dikdörtgenin eni ve boyu sorulmaktadır. Söz konusu problem iki
bilinmeyenli ve iki denklemlidir. Ayrıca denklemler ikinci derecedendir.
Kanıt niteliğindeki diğer bir tablet, MÖ 17. yüzyıla aittir ve bir çember üzerine çizilen kirişlerin
ayırdığı çember yaylarıyla ilgili çeşitli problemleri ve çözüm yollarını içermektedir.
MÖ 19. yüzyıla ait bir başka tablet üzerinde, yamuklar ve üçgenlerle ilgili 4 problem yer
almaktadır. MÖ 17. yüzyıla ait olduğu belirtilen diğer bir önemli tablet de 2’nin karekökünün nasıl
bulunacağını gösteren bir geometri problemini içermektedir. Yine bir başka tablette, eşmerkezli iki
benzer üçgenin arasında kalan alanın hesaplanması istenmektedir. Yine aynı döneme ait bir başka
tabletten Sumerli öğrencilerin bir dik üçgen üzerinde birbirini izleyerek çıkarılan diklerin uzunluklarını
gayet güzel hesaplayabildiklerini göstermektedir.
İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM
OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR
www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com
6
Sözünü ettiğimiz bütün bu örnek problemler, orta öğrenim kurumlarında matematik
derslerinde Sumer kökenleri de dile getirilerek öğrencilere gösterilmelidir. Ayrıca özellikle Avrupa
Birliği’ne bağlı ülkelerde ders müfredatına girmesi de talep edilmelidir.
Adı geçen bütün tabletlerin kuşe kâğıt üzerindeki renkli resimleri Sumer Matematiği ve
Sayıların Gizemi adlı kitabımızda incelenebilir.
Eşmerkezli iki benzer üçgenin arasında kalan alanın hesaplanmasını gösteren Sumer tableti
TALES, PİSAGOR ve ÖKLİD KİMLERİN ÖĞRENCİLERİYDİ?
Bu satırların yazarı, Sumer matematiğinin gücünü ve Sumerlilerin uygarlık üzerindeki derin
etkilerini ilk kez 1979 yılında, Irak’ta inşaat şantiyelerinde çalıştığı dönemde fark etti. Eğer bir hafta
sonu tatilinde Babil müzesine gitmeseydi, aldığı olanca matematik eğitimine rağmen belki de
Sumerlilerin matematiğe yaptığı katkıyı hiçbir zaman öğrenemeyecekti. Öğrenemeyecekti; çünkü
eğitim sistemimiz, insanlığın bütün başarılarını Helen-Hıristiyan uygarlığına bağlayan bir söylemi
sürdürüyordu. Söz konusu müzede sergilenen tabletler üzerindeki şekilleri incelediğimizde Sumer
matematiğinin gücünü kavramak güç olmadı. Herkesin bildiği gibi, matematiğin dili evrenseldir,
matematiği anlamak için Sumerce bilmek gerekmeyebilir.
O zamandan beri, yani 30 yıldır bu konu üzerinde durmaktayız. Sumer Çağı’nda bilim ve
matematik konusunda ne zaman bir yayın yapılsa, eğer farkındaysak, onu bulur ve üzerinde çalışırız.
Bu bağlamda üzerinde çalıştığımız konulardan biri de Grekçe yazmış olan ve Grek oldukları öne
sürülen matematikçilerdir. Bunlardan üçü diğerlerine göre daha önde dururlar. Bunlar Tales, Pisagor
ve Öklid’dir. Bizim okullarımızda da bunlar öğretilir ve örtük biçimde matematik Greklere bağlanır.
Oysa matematiğe gerçekten de çok önemli katkılarda bulunmuş olan bu üç şahsiyetin hayat hikâyesi,
uygarlığı Greklere bağlama ideolojisinin gerçeklerden ne kadar uzak olduğunu göstermeye yeterlidir.
Daha doğrusu, meğerse onların dile getirilmeyen, gizli kalmış hayat hikâyeleri, zaten Sumerlileri işaret
etmekteymiş. İdeolog sözde bilim tarihçileri, bu gerçekleri ustalıkla gözden uzak tutarak işlerini
yürütmekteymiş.
İşin en çarpıcı yanı, her üç matematikçinin de Doğu’da öğrenim görmüş olmasıdır.
Önce Tales’den başlayalım:
Tales yüceltilen 7 Grek bilgesinden birincisidir ve Grek felsefesinin “bilinen ilk düşünürü”4
olarak anılır. Ona “felsefenin babası” payesi verilmiştir. Herodot’a göre, o, Greklerin ilk “gök bilginidir.
MÖ 624-547 yılları arasında yaşamış olan Tales, Anadolu’da, Milet’te (Söke-Milas yolu üzerinde Balat
köyü) yaşayan bir tüccardı. Babil’de ve Mısır’da bulunmuştur. Ne var ki Grekler adına olanca övgü
almasına rağmen, aslen Grek değildir. Kendi çağına ait bir eserde, babasının tek kelime Grekçe
İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM
OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR
www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com
7
bilmediği bilgisi yer almaktadır. Çünkü ailesi Fenikeliydi. Milet’e göçmen olarak gelmişlerdi. MÖ 4.
yüzyılda Matematik Tarihi adlı bir eser bırakan Rodoslu Eudemos, Tales hakkında şöyle demektedir5
:
“Nasıl Fenikelilerle ticaret ve mübadeleden ötürü sayıların tam olarak bilinişi başlamışsa, Mısırlılarda
da geometria bulunuyor. Tales, Mısır’a gelerek ilk kez bu bilimi Hellas’a götürüyor.” Nitekim başka
eserlerde de Tales’in geometriyle Mısır gezisi sırasında tanıştığı bilgisi yer almaktadır.
Üzerinde duracağımız, diğer önemli matematikçi Pisagor’dur.
MÖ 582’de dünyaya gelene Pisagor, Tales’in çağdaşıdır. Üstelik Tales’in komşu köylüsü sayılır.
Tales’in Miletli olmasına karşılık Pisagor Sisamlıdır. Babası çok zengin bir mücevherciymiş. Oğlunun iyi
bir matematik eğitimi alması için çağının bilinen en iyi hocalarını tutmuş. Pisagor, kısa zamanda
hocalarını aşmış ve gönlünü tam anlamıyla matematiğe kaptırmış ve yaşadığı toprakları terk ederek
matematiğin doğduğu yere, Babil’e gitmiş. Yıllarca kalmış. Daha sonra İran’a, oradan da Hindistan’a
gitmiş. Sonra geri dönerek Mısır’da yıllarca dirsek sürtmüş. Orada Memfis rahiplerinin öğrencisi
olmuş. Matematiğin peşi sıra giderken ülkesine ancak 18 yıl sonra dönebilmiş. Hayatının bundan
sonrasını, Doğu’da öğrendiklerini Batı’da uygulamakla geçirmiş. Pek çok öğrenci yetiştirmiş. Hatta
tanrısı geometrici olan Tek Tanrılı bir din bile kurmuş.
Üçüncü olarak Öklid’den söz edeceğiz.
MÖ 330-275 yılları arasında yaşamış olan Öklid, zaten İskenderiyelidir. Hayatı hakkında başka
da bir şey bilinmemektedir. Tek bilinen, matematik alanında bıraktığı eserlerdir. Stoikheia (Elemanlar)
adını verdiği 13 kitap ona ait kabul edilir. Bu eserleri, kendisinden önceki matematikçilerin eserlerini
derlemek için yazmıştır. Batılı bilim tarihçilerine göre, onun çalışmaları, geometriyi aksiyomatik6
bir
başlangıçtan hareketle “ispat” amaçlı sistematik bir yapıya kavuşturmayı hedeflemiştir. Yüzyıllardan
beri deneysel ve gözlemsel (ampirik) olarak doğruluğu bilinen bilgileri “mantıksal ispat” katına
çıkarmayı onun başardığı söylenir. Onun muazzam katkısını göz ardı etmeyi doğru bulmayız. Ne var ki
başarıyı sadece ona mal ederek matematik üzerinde Sumerlilerin ve Mısırlıların katkısının görmezden
gelinmesini de doğru bulmuyoruz. Nitekim Öklid’den önce de çeşitli derlemeler yapılmıştır ve ispat
fikri önce de vardı. Hatta ispat fikri Tales’te de görülür. Mesela, ikizkenar üçgenin taban açılarının eşit
olduğunu ispatlamıştır.
Özellikle 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl boyunca Sumer tabletleri üzerinde yapılan incelemeler,
matematiğin kökenlerinin Sumerlilere dayandırmak gerektiğini kanıtlamaktadır. Kesin kanıtlardan biri
Pisagor sayıları olarak anılan sayıları içeren tablettir. Hatırlanacağı üzere Pisagor’un adıyla anılan bir
teorem 7
, bir dik üçgenin dik kenarlarının uzunluğunun karelerinin toplamının, hipotenüsün
uzunluğunun karesine eşit olduğunu söylemektedir. Sözgelimi, dik kenar uzunlukları 3 ve 4 olan bir
üçgenin hipotenüsünün uzunluğu 5’dir. Çünkü 3’ün karesiyle 4’ün karesinin toplamı 25 eder ve bunun
da karekökü 5 eder. Yani hipotenüs 5 birim uzunluktadır. İşte söz konusu üçgeni tanımlayan 3, 4 ve 5
sayı gurubuna Pisagor sayıları denir. (8, 15, 17) ve (7, 24, 25) ve (9, 40, 41) sayıları da Pisagor sayısıdır.
Bu sayılar sonsuza kadar çoğaltılabilir. Ne var ki bu sayıların sadece Pisagor’a dayandırılması doğru
değildir. Çünkü söz konusu 3’lü sayılar, MÖ 17. yüzyıldan kalan ve Tel Harmal’da gün yüzüne çıkartılan
bir tablet üzerinde yer almaktadır.
Babil Müzesi soyulmazdan önce (soygun işgal kuvvetlerinin planlı bir eylemine benziyor),
hemen kapı girişinde teşhir edilen ve dik üçgenlerde dik kenardan hipotenüse çıkarılan dikin
uzunluğunun nasıl hesaplandığını gösteren tablet, geometrinin Sumer kökenleri konusuna başlı
başına bir kanıttır. Çalınma olayı bu kanıtı şimdilik ortadan kaldırdı. Ama fotoğraflar ortadadır. Bu
satırların yazarı da bu tabletin göz şahididir.
Pisagor’la ilgili bir örnek daha vereceğiz. Pisagor’un ve onu izleyenlerin önemli uğraşlarından
biri 2’nin karekökünün nasıl hesaplanacağı konusudur. Oysa bu problemi içeren tablet MÖ 17. yüzyıla
aittir ve Sumer ören yerlerinde bulunmuştur.
İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM
OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR
www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com
8
Sumerlilerin 2’nin karekökünü nasıl hesapladıklarını açıklayan tablet
Araştırmalarımızdan sonra vardığımız hükümlerin kanıtlarını SUMER MATEMATİĞİ ve SAYILARIN
GİZEMİ adını verdiğimiz kitabımızda renkli olarak tek tek yayınladık. Kitap, devlet kütüphanelerinde
incelenebilir. Ayrıca internet üzerinden satış yapan merkezlerden de temin etmek mümkündür.
İbrahim OKUR Kimdir?
İTÜ Makina Fakültesi’nden 1974 yılında mezun olmuştur. Bugüne kadar 14 kitabı
yayınlanmıştır. Bunlar www.ibrahimokur.com adresinde incelenebilir. Bu kitaplardan ikisi matematik
tarihiyle ilgilidir. Biri, MATEMATİK VE İLAHİYAT/ MATEMATİK İÇİNDE VAHİY VE VAHİY İÇİNDE
MATEMATİK ARAYANLAR adlı kitaptır. Diğeri ise makalenin içinde sözü edilen SUMER
MATEMATİĞİ VE SAYILARIN GİZEMİ adlı araştırmasıdır.
Yazarın matematik tarihi ve felsefesi üzerine yazılmış iki kitabı vardır.
Bunlar www.ibrahimokur.com adresinde incelenebilir.
1
Richard Mankıewicz, Matematiğin Tarihi, Güncel Yayıncılık, 2002, Sayfa 145
2
Bekir S. Gür, Matematik Felsefesi, Kadim Felsefe Yayınları, 2004, Sayfa 91
3
http://www.espace-sciences.org/science/images/images-maj/Perso/spiderweb/index_spider.html
4
Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Ansiklopedisi, Düşünürler Bölümü 2. cilt, sayfa 316
5
Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Ansiklopedisi, Düşünürler Bölümü 2. cilt, sayfa 317
6
Aksiyomatik: Sezgilerimiz yardımıyla ispatsız olarak doğruluğunu kabul ettiğimiz bazı temel kavram ve
önermelerden yola çıkarak kurulan bilimsel düşünme yöntemi. Örnek: “Herhangi iki nokta arasındaki en kısa
yol doğru parçasıdır.”, “Bir doğruya dışındaki bir noktadan yalnızca bir tek paralel çizilebilir.”
7
Teorem: Matematik ve mantıkla kanıtlanması istenen önerme

More Related Content

Viewers also liked

ORTAÇAĞ İSLAM DÜNYASINDA MATEMATİK
ORTAÇAĞ İSLAM DÜNYASINDA MATEMATİKORTAÇAĞ İSLAM DÜNYASINDA MATEMATİK
ORTAÇAĞ İSLAM DÜNYASINDA MATEMATİKmatematikcanavari
 
ASAL SAYILAR VE ÇARPANLARA AYIRMA
ASAL SAYILAR VE ÇARPANLARA AYIRMAASAL SAYILAR VE ÇARPANLARA AYIRMA
ASAL SAYILAR VE ÇARPANLARA AYIRMAmatematikcanavari
 
TOPLUMDA ARAŞTIRMA-SORGULAMA İŞTAHININ UYANDIRILMASININ ÖNEMİ ÜZERİNE
TOPLUMDA ARAŞTIRMA-SORGULAMA İŞTAHININ UYANDIRILMASININ ÖNEMİ ÜZERİNETOPLUMDA ARAŞTIRMA-SORGULAMA İŞTAHININ UYANDIRILMASININ ÖNEMİ ÜZERİNE
TOPLUMDA ARAŞTIRMA-SORGULAMA İŞTAHININ UYANDIRILMASININ ÖNEMİ ÜZERİNEibrahimokur
 
TARİHİN KÖTÜYE KULLANILMASINA ÖRNEK HİNT AVRUPACILIK
TARİHİN KÖTÜYE KULLANILMASINA ÖRNEK HİNT AVRUPACILIKTARİHİN KÖTÜYE KULLANILMASINA ÖRNEK HİNT AVRUPACILIK
TARİHİN KÖTÜYE KULLANILMASINA ÖRNEK HİNT AVRUPACILIKibrahimokur
 
BEŞİ BİR YERDE: FAŞİZM, LİBERALİZM, SOSYALİZM, İLERİCİLİK ve YENİ DÜNYA DÜZENİ
BEŞİ BİR YERDE: FAŞİZM, LİBERALİZM, SOSYALİZM, İLERİCİLİK ve YENİ DÜNYA DÜZENİBEŞİ BİR YERDE: FAŞİZM, LİBERALİZM, SOSYALİZM, İLERİCİLİK ve YENİ DÜNYA DÜZENİ
BEŞİ BİR YERDE: FAŞİZM, LİBERALİZM, SOSYALİZM, İLERİCİLİK ve YENİ DÜNYA DÜZENİibrahimokur
 
The Origin of Numbers
The Origin of NumbersThe Origin of Numbers
The Origin of NumbersAzizi Ahmad
 
History of Number Theory
History of Number TheoryHistory of Number Theory
History of Number TheoryVolkan Nazife
 

Viewers also liked (15)

ORTAÇAĞ İSLAM DÜNYASINDA MATEMATİK
ORTAÇAĞ İSLAM DÜNYASINDA MATEMATİKORTAÇAĞ İSLAM DÜNYASINDA MATEMATİK
ORTAÇAĞ İSLAM DÜNYASINDA MATEMATİK
 
ASAL SAYILAR VE ÇARPANLARA AYIRMA
ASAL SAYILAR VE ÇARPANLARA AYIRMAASAL SAYILAR VE ÇARPANLARA AYIRMA
ASAL SAYILAR VE ÇARPANLARA AYIRMA
 
TOPLUMDA ARAŞTIRMA-SORGULAMA İŞTAHININ UYANDIRILMASININ ÖNEMİ ÜZERİNE
TOPLUMDA ARAŞTIRMA-SORGULAMA İŞTAHININ UYANDIRILMASININ ÖNEMİ ÜZERİNETOPLUMDA ARAŞTIRMA-SORGULAMA İŞTAHININ UYANDIRILMASININ ÖNEMİ ÜZERİNE
TOPLUMDA ARAŞTIRMA-SORGULAMA İŞTAHININ UYANDIRILMASININ ÖNEMİ ÜZERİNE
 
TARİHİN KÖTÜYE KULLANILMASINA ÖRNEK HİNT AVRUPACILIK
TARİHİN KÖTÜYE KULLANILMASINA ÖRNEK HİNT AVRUPACILIKTARİHİN KÖTÜYE KULLANILMASINA ÖRNEK HİNT AVRUPACILIK
TARİHİN KÖTÜYE KULLANILMASINA ÖRNEK HİNT AVRUPACILIK
 
BEŞİ BİR YERDE: FAŞİZM, LİBERALİZM, SOSYALİZM, İLERİCİLİK ve YENİ DÜNYA DÜZENİ
BEŞİ BİR YERDE: FAŞİZM, LİBERALİZM, SOSYALİZM, İLERİCİLİK ve YENİ DÜNYA DÜZENİBEŞİ BİR YERDE: FAŞİZM, LİBERALİZM, SOSYALİZM, İLERİCİLİK ve YENİ DÜNYA DÜZENİ
BEŞİ BİR YERDE: FAŞİZM, LİBERALİZM, SOSYALİZM, İLERİCİLİK ve YENİ DÜNYA DÜZENİ
 
129 363-1-pb
129 363-1-pb129 363-1-pb
129 363-1-pb
 
History numbers
History numbersHistory numbers
History numbers
 
History of numerals opp
History of numerals oppHistory of numerals opp
History of numerals opp
 
The Origin of Numbers
The Origin of NumbersThe Origin of Numbers
The Origin of Numbers
 
The Numbers
The NumbersThe Numbers
The Numbers
 
History numbers
History numbersHistory numbers
History numbers
 
Number History
Number HistoryNumber History
Number History
 
May day 3 4
May day 3 4May day 3 4
May day 3 4
 
History of Number Theory
History of Number TheoryHistory of Number Theory
History of Number Theory
 
Math day 2
Math day 2Math day 2
Math day 2
 

Sumer çağında matematik

  • 1. İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com 1 SUMER ÇAĞINDA MATEMATİK Y. Müh. İbrahim OKUR www.ibrahimokur.com bilgi@ibrahimokur.com Evren her zaman gözlerimizin önünde. Fakat onun dilini öğrenmeden ve bu dilin yazıldığı harfleri yorumlama bilgisi olmadan, bu evreni anlamamız olanaksızdır. Evrenin dili, matematiğin diliyle yazılmıştır ve bu dilin harfleri, üçgenlerden, çemberlerden ve öteki geometrik şekillerden oluşur. Bunlar olmadan, insanlar evrenin tek bir sözcüğünü anlamaz ve bunların yokluğunda, kendimizi karanlık bir labirentten çıkmaya çalışırken buluruz. Galileo, 16231 GİRİŞ: MATEMATİĞİN BİLİM ÜZERİNDEKİ KONUMU HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ Matematik bilim değildir ama bilimin anahtarıdır. Matematiğin bilim karşısındaki konumunu en güzel ifade edenlerden biri modern bilimin yolunu açanlardan biri olan ünlü bilgin Galile’dir. Bu yüzden onun veciz açıklamasını başköşeye yerleştirerek söze başlamayı uygun bulduk. Matematiği doğru yerine konumlandırabilmek için mantık karşısında duruşuna da değinmek isteriz. Eski çağlarda matematik ve mantık iki ayrı disiplindi. Ama günümüze doğru yol alırken mantık matematikselleşti, matematik de “daha çok mantıksal” hale geldi ve sonuçta, ikisi arasındaki boşluk ortadan kalktı, ikisi bir oldu. Bertrand Russell, konuyu açıklamaya çalışırken, “mantık matematiğin gençliği ve matematik mantığın yetişkin halidir”, demiştir2 . Eğer matematik ve mantık birlikte harmanlanmasaydı, daha kapsamlı bir deyişle, her iki disiplinin sınırları birbirlerini içine alacak şekilde genişlemeseydi ve genişleyen alan müşterek bir sinir sistemiyle donanmasaydı bilgisayar çağı mümkün olmazdı. Ne Ay’a gidilebilirdi, ne de internete bağlanabilirdik. Bütün bunları mümkün kılan, matematikle mantığın evliliği ve bu evliliğin ürünlerinin bilimin yolunu açmasıdır. Matematik geliştikçe, anlamak, kavramak, özümsemek, sezmek, tahmin etmek, yorumlamak ve işe koşulacak bilgi üretmek kolaylaşmış, araştırma eylemi derinlik kazanmıştır. Eski çağlarda matematik, daha ziyade felsefeyle ve ilahiyatla iç içeydi. Bilginler evrenin sırlarını matematiği bir şifre sistemi olarak kabul ederek açıklamaya çalışırlardı. Hatta matematiği doğrudan doğruya din olarak kabul eden matematikçiler bile vardı. Bunlar evrenin sırlarını tam sayılarla açıklanabileceğine inanırlar ve matematik bilgilerini bu yönde kullanırlardı. Mesela bunların düşüncesinde asal sayıların (3, 5, 7, … 17, 19 vs), mükemmel sayıların (6 ve 28 gibi) özel bir önemi vardı. Bu gibi konuları Matematik ve İlahiyat/Vahiy İçinde Matematik ve Matematik İçinde Vahiy Arayanlar adlı kitabımızda enine boyuna inceledik. Eski matematikçiler, bugünkü matematikçilere taş çıkartacak kadar sıkı matematikçiydi. Fakat karşılaştıkları sonuçları yorumlarken günümüz matematikçilerinden farklı düşünüyorlardı. Ne var ki zamanla söz konusu yorumların bir faydasının olmadığı anlaşıldı. Matematikçilerin dünyasında bu tür söylem ve inanışlar terk edildi. Ama terk edilen bu alan daha sonra aslında matematikçi olmayan bazı kimseler tarafından dolduruldu. Günümüzde, eski ustaların yüzyıllar önce terk ettikleri görüş ve düşünceleri sürdürenler bunlardır. Şifreciler, Hurufiler ve astrolog esnafı terk edilen söz konusu zemin üzerinde ısrar edenlerdir. Medya, izlenme oranlarını artırabilmek ve onlarca rakibi geçebilmek kaygısıyla, bu gibi iddialar öne süren kimseleri ısrarla gündemde tutuyor.
  • 2. İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com 2 SAYMANLIK EN AZ 20 BİN YIL ÖNCE DE VARDI Matematik tarihindeki bu aşamaları anlayabilmek için, insanlık tarihinin bilinen ilk matematikçileri olan Sumerli matematikçilerden ve onların sanatlarından yola çıkmak gerekir. Matematik tarihini bilmek veya tarihin akışı içerisinde bu alandaki gelişmeleri izlemek, bilim tarihini anlamanın da anahtarıdır. Matematik tarihi hakkında söze başlamak için ise Sumer Çağı’na, yani günümüzden 5-6 bin yıl öncesine gitmek gerekir. “Tarih Sumer’de başlar”, sözü yaygın olarak bilinen bir deyiştir. Ama bunun yanında, tarihin ilk rakamlarının da, ilk hesap yöntemlerinin de Sumer tabletlerinde görüldüğü bilinmelidir. Hatta matematik içeren tabletler, edebiyat içeren tabletlerden çok daha önceye tarihlenir. Bu nokta konumuz açısından altı çizilmesi gereken çok önemli bir husustur. Eldeki arkeolojik bulgular, matematiğin insanlık tarihi kadar eski köklere sahip olduğuna işaret etmektedir. Hatta bazı canlıların da matematikçi olduğu, sayarak veya hesap yaparak iş gördükleri gözlemlenmiştir. Mesela arı ve örümcek tipik örneklerdir. Arı peteğini yaparken, örümcek ise ağını örerken geometri bilgisini bütün ihtişamıyla sergiler. Okuyucumuz, makalemizin ekinde adresinin verdiğimiz, örümceğin ağını nasıl ördüğünü açıklayan bilgisayar animasyonu linkini inceleyebilirler3 . Arının matematik bilgisi ise yukarıda sözünü ettiğimiz kitabımızda yer almaktadır. Dünyanın çeşitli bölgelerinde mağaralarda yapılan kazılarda, MÖ 20 binlere ait kemikler üzerinde saymanlık amaçlı çentiklere rastlanmıştır. Kemik üzerine çentik atmak şeklinde kayıt tutma döneminden sonraki aşama tarihin ilk rakamlarıdır. İşte bu noktada karşımıza hemen hemen her alanda olduğu gibi yine Sumerliler çıkmıştır. On binlerce yıl önce sayma ve kayıt tutma amacıyla kullanılan kemikler ve üzerlerindeki çentikler, matematiğin insanlık tarihindeki başlangıcı sorunsalını iyice belirsizliğe sürükler. Söz konusu çentikler, Romalılar döneminde bile kullanılmaktaydı. Yani Sumerlilerden 3 bin yıl sonra Romalılar 20 bin yıl önceki mağara devrinin rakamlarını kullanıyordu. Günümüzde Roma rakamı olarak anılan I, V, X şeklindeki rakamlar o çağların çentiklerinden başka bir şey değildir. Okullarımızda Roma rakamlarının öğretilmesine rağmen, tarihin en eski rakamlarının mucidi olan Sumerlilerden söz edilmemesi, dışarıdan dayatılmış bir eğitim sisteminin açık kanıtlarındandır. Biz bu makalemizde söz konusu dayatmanın daha ileri örneklerini de sergileyeceğiz. Yukarıdaki resimde sol üstteki kemiğin çentiklerine dikkat edilirse, biri hariç olmak üzere (9) hepsinin asal sayılar olduğu görülür. Bu buluntu, konuyu çok ilginç bir hale sokmaktadır. Ayrıca, dünyanın çeşitli yerlerinde mağaralarda yapılan kazılarda 40 bin yıl öncesine ait kemikler üzerinde de hesap izlerine rastlanmıştır. Arıların ve örümceklerin matematik bilgisi hakkında eldeki kanıtları da dikkate aldığımızda, matematik tarihine bir başlangıç koymaya pek imkân olmadığı sonucuna varıyoruz. Buna rağmen, tarihin en eski rakamlarının bulunduğu yer olan Sumer ülkesini, matematiğin ortaya çıktığı yer olarak niteleyeceğiz. Çünkü her konuda yapıldığı gibi, uygarlık tarihinin dönüm noktalarına bir başlangıç koymak gerekirse bu payeye ancak ve ancak Sumerliler uygun düşmektedir. Nitekim aynı coğrafya, matematiğin ileri konularını sergileyen tabletlerin de karşımıza çıktığı yerdir.
  • 3. İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com 3 TARİHİN BİLİNEN EN ESKİ RAKAMLARI SUMERLİLERE AİTTİR Tarihin ilk rakamları 6 tanedir. Bunlar 1, 10, 60, 600, 3600 ve 36000’dir. Sumerliler 60 ve 60’ın katlarıyla iş görürlerdi. Bu bilgi, ister istemez, neden 100 değil de 60 sorusunu akla getirmektedir. Cevap basittir aslında. Sumerliler 60 sayısını seçmiştir; çünkü bu sayının 12 tam böleni vardır: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 10, 12, 15, 20, 30 ve 60. Buna karşılık 100 sayısının sadece 9 tam böleni vardır: 1, 2, 4, 5, 10, 20, 25, 50 ve 100. Dikkat edilirse, ilk altı sayı 60 sayısının tam bölenidir. Görüldüğü gibi, ilk rakamlar ve Sumer sayı dizgesi, üleşme problemlerine cevap bulmak amacıyla kolaylaştırıcı niteliği dolayısıyla seçilmiştir. Bir başka deyişle, 60 sayısı tercih edilmiştir; çünkü hayatın dayattığı sorular dolayısıyla daha kullanışlıdır. Sumerlilerin yaptığı matematiksel işlemleri gösteren bir tablet Bu seçimin ilginç başka yönleri de vardır. 60 tabanlı sayı dizgesiyle saymak, iki elimizin parmaklarıyla saymak için de çok uygundur. Bunun nasıl yapıldığını Sumer Matematiği ve Sayıların Gizemi adlı kitabımızda resimli olarak anlatmıştık. 60 sayısıyla ilgili bir başka ilginç konu, sadece pergel kullanarak bir çemberin çevresini 6 eşit parçaya bölme problemidir. Lise düzeyinde geometri bilgisiyle kolayca hatırlanabileceği gibi, pergelimizin ayağını çemberin yarıçapı kadar açtıktan sonra, çember üzerinde birbiri ardına yay parçaları işaretlersek, sonunda çemberi tam olarak 6’ya bölmüş oluruz. Bu işlem sonunda ortaya çıkan yay parçalarının çemberin merkeziyle belirledikleri açıya Sumerler 60 demişlerdir. Çemberin çevresinin 360 derece olmasının nedeni budur. Sumerliler, söz konusu 60 derecelik yay parçasını kutsamışlardır ve onu “Yukarının Tanrısına”, yani GÖK(AN)’e atfetmişlerdir. Bir çemberin sadece pergel kullanarak 6 eş parçaya bölünmesi yöntemi Sumer okullarında öğrenciler ilk olarak 60 tabanlı dizgede çarpım cetvelini ezberlemekteydi. Böyle bazı tabletler bulunmuştur. Bunun, 10’lu dizgedeki ezberden daha zor olduğuna dikkat edilmelidir. Şunun da altını kalın çizgilerle çizmeliyiz ki, Sumerli matematikçiler, günümüzde orta öğrenim düzeyinde matematik bilgisine sahiptiler. Bilgileri asla daha geri değildi. Üçüncü dereceden denklemlerin çözüm yollarını bile biliyorlardı. Bunu kanıtlayan MÖ 17. yüzyıla ait tablet bulunmuştur. Ayrıca geliştirdikleri sayı sistemiyle çok büyük sayılarla işlemler yapabilmekteydiler. Bunu kanıtlayan ve 60 tabanlı dizgede 20’nin 20. kuvvetini gösteren bir tablet bulunmuştur. Bu gibi yüksek sayılar, astronomiyle ilgili hesaplamalar için olsa gerekir. Yani matematik bir yandan gökbiliminin yolunu açarken, diğer yandan gökbilimcilerin ihtiyaçlarına cevap verebilmek için gelişme ihtiyacını daima duymuştur.
  • 4. İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com 4 SUMERLİLER MATEMATİĞİ KUTSAL BİR İŞ OLARAK GÖRÜRLERDİ Sumerlilerin inanışında, matematikle kutsallık arasında birebir ilişki vardır. Günümüzde, teoloji alanında görülen Hurufi eğilimlerin kökeni nerdeyse 5 bin yıl öncesine ve Sumerlilere kadar uzanır. Makalemizin çerçevesi bu konuyu enine boyuna incelemeye imkan vermiyor. Ama konuyu 12 sayısıyla ilgili birçok gerçeği sıralayarak burada biraz olsun açabiliriz. İşin daha kapsamlı incelemesini matematik tarihi ve matematik felsefesi bağlamında yayınladığımız Matematik ve İlahiyat adlı kitabımızda yer almaktadır. Sumerlilerde 12 sayısı 60 sayısı yanında ikinci derecede önemlidir. Ama zamanla 60 sayısının önüne geçtiği görülmüştür. Sumerli gökbilimcilerin gözlemleri 12 sayısının Sumer inanışında özel bir yer edinmesini sağlamıştır. Milattan önceki 4. binyılın sonlarına doğru, Sumerli rahipler, gözlem kulelerine tırmanarak yıldızların hareketini gözlerdi. Ünlü Zigguratlar, bu amaçla geliştirilmiş gözlem kuleleriydi. Sumerli gökbilimciler gözlem yaparlar, bunları tabletlere kaydederler ve daha sonra da bunları arşivlerlerdi. Söz konusu arşivlerden bazıları, içindeki belgelerle birlikte bulunmuştur. Sumerlilerin astronomi alanında kuramları da vardı. Bunlar mitolojikti ama “kendi içinde tutarlı” idiler. Tarihin ilk gözlemcilerinin en çok serseri yıldızlarla ilgilendikleri anlaşılıyor. Şimdi biz bunlara GEZEGEN diyoruz. Sumer çağında 5 serseri yıldız bilinirdi. Bunlar Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn’dür. Sumerliler bunlara aynı sırayla Nabu, İştar, Nergal, Marduk ve Ninurta derlerdi. Ur kenti ören yerinde bulunan ziggurat Eğer dünyayı merkez kabul edecek olursak, yani yerinde durduğunu ve diğer gök cisimlerinin onun çevresinde döndüğünü kabul edecek olursak, yukarıda adını saydığımız serseri yıldızlar, sağa sola giden gelen, yerlerinde duramayan cisimler olarak algılanırlar. Oysa diğer yıldızlar, yani serseri sayılmayanlar, kutup yıldızı etrafında düzenli olarak çember biçimli bir yörünge üzerinde döner dururlar. Sumerliler, yerinde duramayan ışık topları olarak gördükleri serseri yıldızların, Gök Tanrı’nın düşüncelerini insanlara aktaran aracılar, başka bir deyişle, tercüman olarak değerlendirmekteydiler. Bilginlerin görevi, dünyaya ulaşan şifreleri çözmek ve özellikle, gelecekle ilgili haberlere ulaşabilmekti. Serseri yıldızların birbirlerine olan yakınlıklarına yahut uzaklıklarına, parlak olmalarına ya da soluk olmalarına ve gökte görülemedikleri dönemlere özel önem verilir ve aktardığı bilgilerin şifrelerinin çözülmesi için rahipler durmadan çalışırlardı. Her gezegenin bir anlamı olduğu gibi, her hareketlerinin de özel bir anlamı olduğuna inanılırdı. Günümüzde astrologlar işte bu malzemeyi kullanarak gelecekten haber verdiklerini öne sürüyorlar. Ama Sumerli gözlemcilerin çalışmaları bilimseldi; çünkü öncelikle gözleme dayanıyordu. Onları taklit eden günümüz astrologlarının iddiaları ise bilim dışıdır; çünkü bilim dünyasının ortaya çıkardığı kanıtlanmış en son bilimsel bilgileri görmezden gelerek mesleklerini icra ediyorlar.
  • 5. İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com 5 GÖZLEMLER ve 12 SAYISI Sumerlilerin inanışında 12 sayısını öne çıkaran gökbilimcilerin söz konusu gözlemleridir. Bu gözlemleri kısaca özetleyelim: 1. Ay’ın Dünya çevresinde yılda 12 kez döndüğünü gözlemlediler. 2. Bir yılın, her biri 30 gün süren 12 aydan meydana geldiğini gözlemlediler. (Bir yılın 12 ay ve 360 gün olduğunu ifade eden tablet bulunmuştur. Bunlardan, her yıl ortaya çıkan 5-6 günlük farkı nasıl açıkladıklarını burada yer vermiyoruz. Ama bu konuda kafalarının epey karışık olduğunu söyleyebiliriz.) 3. Ay, günde 12 derecelik bir açısal mesafeyi tarıyordu. 4. Dünya (12 x 2) 24 derece eğimli olarak dönüyordu. 5. Burçlar Kuşağı denilen kuşak, kuzeyle 12 ve güneyle 12 derecelik açı yapan bir bant içinde yer alan yıldızlardan oluşmaktaydı. 6. Kutsal 60 sayısının 12 tane tam böleni vardır. 7. Kutsal 60; 10 ve 12 sayılarının en küçük ortak katıdır. 8. Jüpiter gezegeni güneş etrafındaki turunu 12 yılda tamamlıyordu. (Bugünün imkânlarıyla yapılan ölçümlere göre 11,9 yıl sürer.) 9. Astronomi dışından da bir bilgi ekleyelim: İnsanların kaburga kemikleri 12’si sağda 12’si solda olmak üzere 12 çifttir. SUMERLİLER MATEMATİĞİN GÖKTEN İNDİRİLDİĞİNE İNANIRLARDI Sıraladığımız bu 9 özellik, Sumerli matematikçilerin 12 sayısını kutsamalarına neden olmuştur ve özellikle bu sayıyı “Tanrının bahşettiğine” inanırlar, “Gök’ten indirilen bilgi olan matematiğin” anahtar sayılarından biri olarak nitelerlerdi. Mesela Sumer panteonunda 12 tanrı yer alır. Bir Sumer tabletinde, EN.ME.DUR.ANNA adlı bir ulu kişinin göğe çıktığından, Tanrılardan, sayılarla nasıl hesap yapılacağını öğrendikten sonra geri gelerek insanlara öğretmeye başladığından söz edilmektedir. Sumerliler, bir yılı, bir günü ve Burçlar Kuşağı’nı 12’ye bölmüşlerdir. Bugün de bu bölümlen- dirmeyi kullanıyoruz ama bizim 2 saatimiz onların 1 saatine karşılık gelir. 12 sayısına verdikleri önemi gösteren bir başka bulgu, gerek uzunluk ölçüsü, gerek hacım ölçüsü ve gerekse de alan ölçüsünde 12 tabanlı bir sistem kullanmalarıdır. Diğer yandan, Sumerlilerin meslekler hiyerarşisi her biri 12 meslekten oluşan 3 kademeli bir yapıdır. Bu bölümlendirmelerin, inanışlarından kaynaklandığı kadar, matematiksel kolaylıkları dolayısıyla inanış çerçevesine alındığını da düşünmek gerekir. SUMERLİLER ve GEOMETRİ Sumerliler, ileri derecede geometri bilgisine de sahiptiler. Bunu kanıtlayan birçok tablet bulunmuştur. Öklid geometrisinin belli başlı konularını kapsayan birçok analitik geometri problemi, 3 bin yıl önce Sumer okullarında öğrencilerin önüne konuyordu. Mesela öğrenci tabletlerinden birinde, alanı ve köşegen uzunluğu verilen bir dikdörtgenin eni ve boyu sorulmaktadır. Söz konusu problem iki bilinmeyenli ve iki denklemlidir. Ayrıca denklemler ikinci derecedendir. Kanıt niteliğindeki diğer bir tablet, MÖ 17. yüzyıla aittir ve bir çember üzerine çizilen kirişlerin ayırdığı çember yaylarıyla ilgili çeşitli problemleri ve çözüm yollarını içermektedir. MÖ 19. yüzyıla ait bir başka tablet üzerinde, yamuklar ve üçgenlerle ilgili 4 problem yer almaktadır. MÖ 17. yüzyıla ait olduğu belirtilen diğer bir önemli tablet de 2’nin karekökünün nasıl bulunacağını gösteren bir geometri problemini içermektedir. Yine bir başka tablette, eşmerkezli iki benzer üçgenin arasında kalan alanın hesaplanması istenmektedir. Yine aynı döneme ait bir başka tabletten Sumerli öğrencilerin bir dik üçgen üzerinde birbirini izleyerek çıkarılan diklerin uzunluklarını gayet güzel hesaplayabildiklerini göstermektedir.
  • 6. İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com 6 Sözünü ettiğimiz bütün bu örnek problemler, orta öğrenim kurumlarında matematik derslerinde Sumer kökenleri de dile getirilerek öğrencilere gösterilmelidir. Ayrıca özellikle Avrupa Birliği’ne bağlı ülkelerde ders müfredatına girmesi de talep edilmelidir. Adı geçen bütün tabletlerin kuşe kâğıt üzerindeki renkli resimleri Sumer Matematiği ve Sayıların Gizemi adlı kitabımızda incelenebilir. Eşmerkezli iki benzer üçgenin arasında kalan alanın hesaplanmasını gösteren Sumer tableti TALES, PİSAGOR ve ÖKLİD KİMLERİN ÖĞRENCİLERİYDİ? Bu satırların yazarı, Sumer matematiğinin gücünü ve Sumerlilerin uygarlık üzerindeki derin etkilerini ilk kez 1979 yılında, Irak’ta inşaat şantiyelerinde çalıştığı dönemde fark etti. Eğer bir hafta sonu tatilinde Babil müzesine gitmeseydi, aldığı olanca matematik eğitimine rağmen belki de Sumerlilerin matematiğe yaptığı katkıyı hiçbir zaman öğrenemeyecekti. Öğrenemeyecekti; çünkü eğitim sistemimiz, insanlığın bütün başarılarını Helen-Hıristiyan uygarlığına bağlayan bir söylemi sürdürüyordu. Söz konusu müzede sergilenen tabletler üzerindeki şekilleri incelediğimizde Sumer matematiğinin gücünü kavramak güç olmadı. Herkesin bildiği gibi, matematiğin dili evrenseldir, matematiği anlamak için Sumerce bilmek gerekmeyebilir. O zamandan beri, yani 30 yıldır bu konu üzerinde durmaktayız. Sumer Çağı’nda bilim ve matematik konusunda ne zaman bir yayın yapılsa, eğer farkındaysak, onu bulur ve üzerinde çalışırız. Bu bağlamda üzerinde çalıştığımız konulardan biri de Grekçe yazmış olan ve Grek oldukları öne sürülen matematikçilerdir. Bunlardan üçü diğerlerine göre daha önde dururlar. Bunlar Tales, Pisagor ve Öklid’dir. Bizim okullarımızda da bunlar öğretilir ve örtük biçimde matematik Greklere bağlanır. Oysa matematiğe gerçekten de çok önemli katkılarda bulunmuş olan bu üç şahsiyetin hayat hikâyesi, uygarlığı Greklere bağlama ideolojisinin gerçeklerden ne kadar uzak olduğunu göstermeye yeterlidir. Daha doğrusu, meğerse onların dile getirilmeyen, gizli kalmış hayat hikâyeleri, zaten Sumerlileri işaret etmekteymiş. İdeolog sözde bilim tarihçileri, bu gerçekleri ustalıkla gözden uzak tutarak işlerini yürütmekteymiş. İşin en çarpıcı yanı, her üç matematikçinin de Doğu’da öğrenim görmüş olmasıdır. Önce Tales’den başlayalım: Tales yüceltilen 7 Grek bilgesinden birincisidir ve Grek felsefesinin “bilinen ilk düşünürü”4 olarak anılır. Ona “felsefenin babası” payesi verilmiştir. Herodot’a göre, o, Greklerin ilk “gök bilginidir. MÖ 624-547 yılları arasında yaşamış olan Tales, Anadolu’da, Milet’te (Söke-Milas yolu üzerinde Balat köyü) yaşayan bir tüccardı. Babil’de ve Mısır’da bulunmuştur. Ne var ki Grekler adına olanca övgü almasına rağmen, aslen Grek değildir. Kendi çağına ait bir eserde, babasının tek kelime Grekçe
  • 7. İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com 7 bilmediği bilgisi yer almaktadır. Çünkü ailesi Fenikeliydi. Milet’e göçmen olarak gelmişlerdi. MÖ 4. yüzyılda Matematik Tarihi adlı bir eser bırakan Rodoslu Eudemos, Tales hakkında şöyle demektedir5 : “Nasıl Fenikelilerle ticaret ve mübadeleden ötürü sayıların tam olarak bilinişi başlamışsa, Mısırlılarda da geometria bulunuyor. Tales, Mısır’a gelerek ilk kez bu bilimi Hellas’a götürüyor.” Nitekim başka eserlerde de Tales’in geometriyle Mısır gezisi sırasında tanıştığı bilgisi yer almaktadır. Üzerinde duracağımız, diğer önemli matematikçi Pisagor’dur. MÖ 582’de dünyaya gelene Pisagor, Tales’in çağdaşıdır. Üstelik Tales’in komşu köylüsü sayılır. Tales’in Miletli olmasına karşılık Pisagor Sisamlıdır. Babası çok zengin bir mücevherciymiş. Oğlunun iyi bir matematik eğitimi alması için çağının bilinen en iyi hocalarını tutmuş. Pisagor, kısa zamanda hocalarını aşmış ve gönlünü tam anlamıyla matematiğe kaptırmış ve yaşadığı toprakları terk ederek matematiğin doğduğu yere, Babil’e gitmiş. Yıllarca kalmış. Daha sonra İran’a, oradan da Hindistan’a gitmiş. Sonra geri dönerek Mısır’da yıllarca dirsek sürtmüş. Orada Memfis rahiplerinin öğrencisi olmuş. Matematiğin peşi sıra giderken ülkesine ancak 18 yıl sonra dönebilmiş. Hayatının bundan sonrasını, Doğu’da öğrendiklerini Batı’da uygulamakla geçirmiş. Pek çok öğrenci yetiştirmiş. Hatta tanrısı geometrici olan Tek Tanrılı bir din bile kurmuş. Üçüncü olarak Öklid’den söz edeceğiz. MÖ 330-275 yılları arasında yaşamış olan Öklid, zaten İskenderiyelidir. Hayatı hakkında başka da bir şey bilinmemektedir. Tek bilinen, matematik alanında bıraktığı eserlerdir. Stoikheia (Elemanlar) adını verdiği 13 kitap ona ait kabul edilir. Bu eserleri, kendisinden önceki matematikçilerin eserlerini derlemek için yazmıştır. Batılı bilim tarihçilerine göre, onun çalışmaları, geometriyi aksiyomatik6 bir başlangıçtan hareketle “ispat” amaçlı sistematik bir yapıya kavuşturmayı hedeflemiştir. Yüzyıllardan beri deneysel ve gözlemsel (ampirik) olarak doğruluğu bilinen bilgileri “mantıksal ispat” katına çıkarmayı onun başardığı söylenir. Onun muazzam katkısını göz ardı etmeyi doğru bulmayız. Ne var ki başarıyı sadece ona mal ederek matematik üzerinde Sumerlilerin ve Mısırlıların katkısının görmezden gelinmesini de doğru bulmuyoruz. Nitekim Öklid’den önce de çeşitli derlemeler yapılmıştır ve ispat fikri önce de vardı. Hatta ispat fikri Tales’te de görülür. Mesela, ikizkenar üçgenin taban açılarının eşit olduğunu ispatlamıştır. Özellikle 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl boyunca Sumer tabletleri üzerinde yapılan incelemeler, matematiğin kökenlerinin Sumerlilere dayandırmak gerektiğini kanıtlamaktadır. Kesin kanıtlardan biri Pisagor sayıları olarak anılan sayıları içeren tablettir. Hatırlanacağı üzere Pisagor’un adıyla anılan bir teorem 7 , bir dik üçgenin dik kenarlarının uzunluğunun karelerinin toplamının, hipotenüsün uzunluğunun karesine eşit olduğunu söylemektedir. Sözgelimi, dik kenar uzunlukları 3 ve 4 olan bir üçgenin hipotenüsünün uzunluğu 5’dir. Çünkü 3’ün karesiyle 4’ün karesinin toplamı 25 eder ve bunun da karekökü 5 eder. Yani hipotenüs 5 birim uzunluktadır. İşte söz konusu üçgeni tanımlayan 3, 4 ve 5 sayı gurubuna Pisagor sayıları denir. (8, 15, 17) ve (7, 24, 25) ve (9, 40, 41) sayıları da Pisagor sayısıdır. Bu sayılar sonsuza kadar çoğaltılabilir. Ne var ki bu sayıların sadece Pisagor’a dayandırılması doğru değildir. Çünkü söz konusu 3’lü sayılar, MÖ 17. yüzyıldan kalan ve Tel Harmal’da gün yüzüne çıkartılan bir tablet üzerinde yer almaktadır. Babil Müzesi soyulmazdan önce (soygun işgal kuvvetlerinin planlı bir eylemine benziyor), hemen kapı girişinde teşhir edilen ve dik üçgenlerde dik kenardan hipotenüse çıkarılan dikin uzunluğunun nasıl hesaplandığını gösteren tablet, geometrinin Sumer kökenleri konusuna başlı başına bir kanıttır. Çalınma olayı bu kanıtı şimdilik ortadan kaldırdı. Ama fotoğraflar ortadadır. Bu satırların yazarı da bu tabletin göz şahididir. Pisagor’la ilgili bir örnek daha vereceğiz. Pisagor’un ve onu izleyenlerin önemli uğraşlarından biri 2’nin karekökünün nasıl hesaplanacağı konusudur. Oysa bu problemi içeren tablet MÖ 17. yüzyıla aittir ve Sumer ören yerlerinde bulunmuştur.
  • 8. İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR İBRAHİM OKUR www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com www.ibrahimokur.com 8 Sumerlilerin 2’nin karekökünü nasıl hesapladıklarını açıklayan tablet Araştırmalarımızdan sonra vardığımız hükümlerin kanıtlarını SUMER MATEMATİĞİ ve SAYILARIN GİZEMİ adını verdiğimiz kitabımızda renkli olarak tek tek yayınladık. Kitap, devlet kütüphanelerinde incelenebilir. Ayrıca internet üzerinden satış yapan merkezlerden de temin etmek mümkündür. İbrahim OKUR Kimdir? İTÜ Makina Fakültesi’nden 1974 yılında mezun olmuştur. Bugüne kadar 14 kitabı yayınlanmıştır. Bunlar www.ibrahimokur.com adresinde incelenebilir. Bu kitaplardan ikisi matematik tarihiyle ilgilidir. Biri, MATEMATİK VE İLAHİYAT/ MATEMATİK İÇİNDE VAHİY VE VAHİY İÇİNDE MATEMATİK ARAYANLAR adlı kitaptır. Diğeri ise makalenin içinde sözü edilen SUMER MATEMATİĞİ VE SAYILARIN GİZEMİ adlı araştırmasıdır. Yazarın matematik tarihi ve felsefesi üzerine yazılmış iki kitabı vardır. Bunlar www.ibrahimokur.com adresinde incelenebilir. 1 Richard Mankıewicz, Matematiğin Tarihi, Güncel Yayıncılık, 2002, Sayfa 145 2 Bekir S. Gür, Matematik Felsefesi, Kadim Felsefe Yayınları, 2004, Sayfa 91 3 http://www.espace-sciences.org/science/images/images-maj/Perso/spiderweb/index_spider.html 4 Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Ansiklopedisi, Düşünürler Bölümü 2. cilt, sayfa 316 5 Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Ansiklopedisi, Düşünürler Bölümü 2. cilt, sayfa 317 6 Aksiyomatik: Sezgilerimiz yardımıyla ispatsız olarak doğruluğunu kabul ettiğimiz bazı temel kavram ve önermelerden yola çıkarak kurulan bilimsel düşünme yöntemi. Örnek: “Herhangi iki nokta arasındaki en kısa yol doğru parçasıdır.”, “Bir doğruya dışındaki bir noktadan yalnızca bir tek paralel çizilebilir.” 7 Teorem: Matematik ve mantıkla kanıtlanması istenen önerme