2. Modern Resim Sanatının Doğuşu
Resim sanatı 18. yüzyılın sonlarında, Fransız Devrimi ile birlikte
değişmeye başladı. Milliyetçilik ve özgürlük kavramları insanları daha çok
düşünmeye ve duygularını betimlemeye itiyordu. Dini içerikli konular ve
aristokrat portrelerinden çok manzaralar, olaylar ve mitolojik karakterler
gerçekten daha farklı bir biçimde resmediliyordu. Resim sanatı yeni bir çağa
ayak uydurmaya çalışıyordu.
Bu dönem içerisinde fotoğraf makinesinin icad edilmiş olması özellikle
resim sanatın da o güne kadar süregelmiş olan benzerlik tekniğinin yeniden
sorgulanmasını sağlamıştır. Bu döneme kadar benzerlik resimde en önemli
ilke olmasına rağmen, bundan sonra anlatım, farklılık ve yaratıcılık gibi
kavramlar ön plana çıkmaya başlamıştır.
İşte böyle bir dönem içerisinde 19 yy. ortalarıyla birlikte çok hızlı bir
şekilde yeni akımlar, farklı sanat denemeleri ve büyük sanatçılar ortaya
çıkmıştır. Bu sunuda sizlere modern resim sanatının ilk akla gelen
sanatçılarını kısa bir şekilde tanıtacağım.
3. Modern Ressamlar (Bölüm 1)
• Pablo Picasso
• Salvador Dali
• Calude Monet
• Wassily Kandinsky
• Paul Cézanne
• Vincent Van Gogh
4. Pablo PICASSO
Picasso 25 Ekim 1981' de Malaga_İspanya’da
doğar. Resim yapmaya sekiz yaşında başlar. 1895'te
Barselona Güzel Sanatlar Okulu'na girer. 1901' den itibaren
anne soyadı olan Picasso'yu kullanmaya başlar.
Picasso’nun sanat hayatında 3 farklı bölüm
bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Mavi dönemdir. İkincisi ise
Pembe dönemdir. Bu dönemler adlarından da anlaşılabileceği
gibi Picasso’nun resimlerinde bu renklerin hakimiyetinin olduğu
deneysel çalışmaların yapıldığı bir dönemdir. Bu dönemlerde
Picasso daha çok çevresinde gördüğü olayları kompoze
etmiştir. Yoğun bir melankoliye kapıldığı bir dönemdir. İlk eşi
ile yaşadığı çelişkileri çalışmalarına aktarmıştır.
Üçüncü ve Picasso’yu sanat çevrelerine tanıtan ise 1881-1973
Kübizm dönemidir. Kübist sanat anlayışında, geometrik şekiller
klasik resim formlarının yerini almıştır. 3 Boyutlu uzayda yer
alan objeler resme yalın şekiller olarak aktarılmıştır. Bu
anlayışın öncülerinden Picasso resim tarihinde bir çığır
açmıştır.
Picasso sanat tarihinin en üretken
sanatçılarındandır. Guniess Rekorlar kitabına göre 1973
yılında öldüğünde geriye 13,500 resim, 100,000 baskı, 34,000
kitap resmi, ve 300 heykel ve birçok seramik ve çizim
bırakmıştır. Çalışmalarının tamamının değeri 1,5 Milyar Dolar
civarında olduğu tahmin edilmektedir.
10. “Guernica” Kübist Dönem
İspanyanın Guernica kasabasının Naziler tarafından bombalanmasını anlatan tablo,
1940 yılında Paris fuarında sergilendiğinde tüm Dünya Picasso’yu tanır.
13. Salvador DALI
Salvador Dali 11 Mayıs 1904’te İspanya’nın
Kuzeyinde küçük bir kasabada Dünya geldi. Resimle henüz
ilkokul döneminde tanışan Dali özellikle ailesini etkiyebilmek
için çocuk yaşta yoğun bir şekilde çalışmaya başladı. 18
yaşında Madrid San Fernando Akademisine başladı. Ancak
henüz birinci yılını doldurmadan anarşist akımlar nedeni ile
akademiden kovuldu. Bir sonraki yıl tekrardan kazandıysa da
burada tutunamayacağını anlayarak Paris’e gitti. Bu Dali’nin
hayatı için önemli bir olaydı. Çünkü burada Picasso ile
tanışmıştı. Onun Kübist resim tarzından etkilenmiş ve bu
yönde eserler vermiştir.
Fakat Salvador Dali Kübist bir ressam değildir. Bir
çok sanat akımını çalışmalarına aktarmış olsa da 1926 yılında 1904-1989
tanıştığı ve hayatı boyunca evli kaldığı Gala’nın babası
Sürrealist şair Paul Eduart’dan sürrealizmi öğrenmiş ve bu
akım içerisinde öncü isimlerden olmuştur.
Sürrealizm, gerçekte var olmayacak şekillerin,
görüntülerin ve kompozisyonların resimlere aktarılması olarak
kısaca açıklanabilir. Kelime anlamı olarak gerçek üstü de
denilebilir.
Salvador Dali daha yaşarken resim sanatında
efsane isimler arasına girmiştir. Newyork metropolitan müzesi
1973 yılında Dali’ye henüz hayattayken 2 salon ayırarak
onurlandırmıştır.
22. Claude MONET
1904 yılında Paris’te Claude Oscar Monet ailesinin
özellikle tüccar babasının sayesinde resim ile uğraşmaya
başladı. 15 yaşına geldiğinde Paris’in Lé Havre semtinde
tanınan bir karikatürist olmuştu. Bu dönemde kendisinden özel
dersler aldığı tanınmış ressamlardan Manneit’ten oldukça
etkilenmiştir. 18 yaşında babasını kaybetmesinden sonra ev
dışında da çalışmalar yapmaya başlayan Monet, 1860 yılında
Acadenie Sussiet eğitim almaya devam etti. Reinor ile bu
dönemde tanışmıştır. Reinor ile birlikte empresyonist
(İzlenimci) sanat akımı üzerine fikirler ortaya atmış ve bunları
hayatı boyunca uygulamıştır.
Monet’in sanat yaşamının tamamında İzlenimci bir
etki görülmektedir. Bu sanat akımı doğada bulunan tüm
görüntülerin ayrıntıları ile birlikte resme aktarılması olarak
adlandırılabilir. Empresyonist kelimesi Monet’in gün doğumu 1840-1926
tablosundan sonra ortaya çıkmıştır. Çalışmalarını
diğerlerinden ayıran en büyük özellik ise resimlerinde küçük ve
kısa fırça darbeleri ile geniş kompozisyonlar ortaya
çıkarmasıdır.
Monet’in hayatında çeşitli inişler çıkışlar görülmüş
olmasına rağmen resimlerinde hep belli bir standart
bulunmaktadır. Prusya savaşından döndükten sonra bile
“aydınlık” resimler yapabilmiştir. (Bu söz hayat boyu yakın
arkadaşı olan ressam reinor tarafından söylenmiştir.)
23. İlk dönem çalışmalarından olmasına rağmen Empresyonist sanat
akımının en bildik çalışmalarından biridir. Saint tetien 1867
30. Wassily KANDINSKY
1844 yılında Moskova da doğdu. Moskova
Üniversitesinde hukuk ve ekonomi okudu bu dönemde bir
araştırma için St.Petersburg kentine gitti. Burada Rusya Halk
Sanatları akademisinde resim eğitimi alamaya başladı. Volga
nehri kıyısındaki bu günlerde yaptığı işten o kadar etkilendi ki
Hukuk kariyerini yarıda bırakarak 1900 yılında yoluna ressam
olarak devam edebilmek için Almanya’ya gitti.
Ressam olarak adını önceleri duyuramadıysa da
tam bir kuramcı olan Kandinsky sanatta dernek, özel sergi ve
workshop gibi kavramları kazandırmıştır.
Resim sanatında ise Vladimir Tatlin ile birlikte
konstrüktivizm akımını ortaya atmış ve uygulamışlardır. Bu
sanat anlayışında boyalar ve çizgilerinde de dışında ahşap, 1866-1944
demir,cam vb. Materyallerinde kullanılabileceğini iddia etmiş
ve bu yönde örnekler vermişlerdir.
1914 yılında Rusya’ya dönmüş ve burada Avant
Garde sanat akımına yönelik örnekler vermiştir.
1920 yılında tarihin en önemli sanat okullarından
olan Bahaus’u Berlinde kuran sanatçılar içerisinde yer almıştır.
1933 yılında Nazilerin baskısına dayanamayıp okulu
kapatarak Fransaya kaçmış ve burada adeta kendisine ait olan
primitive resimler (çizgi ve renkler kullanarak kompozisyon
oluşturma) örnekleri vermiştir.
36. Paul CEZANNE
1839 yılında Fransa da doğmuştur. 1859-1861
yılında hukuk okurken aynı zamanda resim dersleri
almaktaydı. Bu dönem içerisinde resim hukuktan daha ağır
basmış ve yaşadığı Bordo şehrinden Paris’te yaşayan
çocukluk arkadaşı edebiyatçı Emile Zola’nın yanına sanat
öğrenmeye gitmiştir.
Bu dönem içerisinde pissaro, sisley ve renoir gibi
ressamlarla tanışmış ve gelecek dönemlerde etkili olabilecek
sanat akımları üzerine çalışmalar yapmışlardır.
Kendisinin resim anlayışı da yeniliklikçi bir çizgi
bulunmasına rağmen geçmişteki örnekleri kimi zaman taklit
ederek yeni teknikleri insanlara yavaş yavaş kabul ettirme
yöntemini kullanmıştır. 1839-1906
Yaşadığı dönem içerisinde çalışmaları çok fazla
dikkat çekmemiş ve sadece birkaç kez sergilenmiştir. Sakin bir
hayat sürmüştür.
Tüm bunlara rağmen Cézanne modern resim
sanatının babası olarak kabul edilmektedir. Sanata yapmış
olduğu en büyük katkılardan biri “yeniden” yaklaşımını
getirmesidir. Her günün sanata yeni bir katkı sağlayacağı bu
katkıların kimi zaman yavaş kimi zaman hızlı olacağının
söylemiş ve eserlerinde bunu yaşatmıştır.
43. Vicent Willhem Van Gogh
18 Mart 1853 Yılında Hollanda da
doğmuştur. Papazlık onun ilk mesleği olmuştur.
Papazlık eğitimi alırken resim bilgisi kazanmıştır.
Ancak ilk mesleğinden çok katı kuralları olduğu için
atılmıştır. Bu dönemden sonra hayatını tamamen
resme adamış olan Van Gogh abisinin ekonomik
katkıları ile Hollanda’nın çeşitli bölgelerinde yaşayarak
resimler yapmıştır.
Ona göre ressam gördüklerini olduğu gibi
aktarmamalıdır. Gördüklerine kendi yorumlarını
katmak ve kendi anlatımını da eklemelidir.
Pek çok büyük sanatçı gibi yaşadığı
dönemde çok zorlu bir hayat geçirmiştir hatta bir
dönem akıl hastanesinde yatmıştır. Bu dönem
içerisinde yanda görülen kendi oto portresini yapmıştır.
Kulağının bandajlı olması ise hastanede kaldığı
dönemde kendi kulağını kesmeye çalışmış ancak
hastane görevlileri tarafından bu engellenmiştir. 1839-1906
Hayatının sonlarına doğru hastaneden çıkııp
abisinin yanında yaşamya başlamıştır. Özellikle güne
bakanlar tablosu özel kolleksiyonlar içerisinde yer alıp
dünyanın en pahalıya satılan tablosu olmuştur. Hatta
bir dönem POP-Art denilen sanat akımının en sevilen
ikonlarından biri halini almıştır.
44. “Patates yiyen insanlar” Van Gogh’un isim vermediği tablolardan biridir.
19. Yüzyıl ortalama bir Avrupalı ailenin akşam yemeği seromonisi
görünür. Ancak sanatçı burada fakirliğin insanları çirkinleştirdiğini
anlatmak için figürleri bilerek bozmuştur.
45. “Günebakanlar” 85x97 cm.lik boyutları olmasına rağmen New York’ta
bir müzayede de 139 Milyon dolara özel bir müzeye satılmıştır.
46. “Dr. Gachet” adlı tablosunu hastanede bulunduğu dönemde yapmıştır.
Japon iş adamı Ryoei Saito tarafından 82,5 milyon dolara 1999 yılında
satın alınmıştır.