2. Geçenlerde Makedonya Milli Eğitim Bakanlığının
okullarda din eğitimini teşvik etmek amacıyla
yayınladığı bir videoya rastladım.
3. Video’da Küçük bir öğrenci olan
Albert Einstein ile hocası arasında
geçen diyalog aktarılıyordu.
4. Profesör olan hocası, Allah’ın varsa kötü
olduğunu, çünkü kötülüğü yaratan birisinin
kötü olacağını iddia ederek öğrencilere
Allah’ı inkar etmeye çalışıyordu.
5. Tam bu sırada küçük dahi parmağını
kaldırarak hocasına soğukluğun veya
karanlığın olup olmadığını soruyor,
11. Oldukça ikna edici bu diyalogda bizim
kader ve kaza inancımızdaki hayır ve şer
ilişkisi açısından bakıldığında bir takım
çelişkilerin olduğunu düşündüm.
12. Einstein’a mal edilen ve hocasına cevap
mahiyetinde anlatılan bu hususlarda her
iki tarafta da hatalar vardı.
13. Bir taraf Allah’ı inkar etmeye çalışıyor,
diğer taraf ise, Allahın yarattığı şeyi inkar
ediyordu.
14. İlkönce, Einstein kim olursa olsun kendi
sahasında dahi olabilir amma, imani
meselelerde çok cahil olabilir.
15. Çünkü, bir fennin veya bir sanatın tartışma sebebi
olmuş bir meselesinde, o fennin ve o sanatın
haricindeki adamlar ne kadar büyük ve âlim ve
san'atkâr da olsalar, sözleri onda geçmez,
hükümleri delil olmaz; o bilimin uzmanları arasına
dâhil sayılmazlar.
16. Meselâ; büyük bir mühendisin, bir hastalığın
keşfinde ve tedavisinde bir küçük tabip kadar
hükmü geçmez.
18. Bu evrende varlıklar zıtlarıyla birlikte
yaratılmıştır. Bazı varlıklar ancak zıtlarıyla
birlikte var olabilirler ki, bunlara biz nisbi
hakikatler diyoruz.
19. Cenab-ı Allah, lezzetin içine elemi, hayrın içine
şerri, güzelliğin içine çirkinliği, faydanın içine
zararı koyarak nisbi hakikatler dediğimiz soyut
olan ve bir diğerine göre var olup bir ölçücük olan
gerçekleri yaratmıştır.
20. Çok şeyden bir şey yaratan Yüce
Allah (c.c.), bir şeyden de çok şey
yaratmayı irade etmiştir.
21. Nisbi hakikatler, kâinattaki varlıkları
birbirine nispet eder, onları birbirlerine
bağlar. Şu evrendeki muhteşem düzen
onlardan doğar.
22. Bir şeyin zıddı, o şeyin nisbi hakikatlerinin var
olmasına sebeptir. Nisbi hakikatler, hakiki
hakikatlerden çoktur. Hatta bir zatın hakiki
hakikatleri yedi ise, nisbi hakikatleri yedi yüzdür.
26. Işık karanlıksız olamaz. Cennet
olmazsa belki Cehennem azap
vermez. Yine Cehennem
zemherirsiz olamaz.
27. Kâinatta esas arzu edilen ve çokça
yaratılan ancak kemaller, hayırlar ve
güzelliklerdir.
28. Kötülükler, çirkinlikler, eksiklikler ise;
güzellerin, hayırların, mükemmelliklerin
arasında görülmeyecek kadar dağınık ve az,
ikincil olarak yaratılmışlardır ki;
32. Terk edilirse, büyük şer olur. Kangren
olmuş bir parmağı kesmek şer gibi
görünse de, bütün vücudu kurtarmak söz
konusu olduğundan aslında hayırdır.
40. Daima değişimlere ve dönüşümlere mazhar
oluyor. Başka bir âlemin ürünlerinin tezgâhı
hükmünde çarklar döndürülüyor…
41. Elbette o iki unsurun birbirine zıt olan dalları
ve neticeleri, ebede gidecek; önce bir yerde
birleşip sonra birbirinden ayrılacak.
42. Bunlar o vakit, Cennet-Cehennem şeklinde ortaya
çıkacaktır. Mâdem baki alem, şu fani alemden
yapılacaktır. Elbette asli unsurları, bekaya ve ebede
gidecektir.
43. Evet Cennet-Cehennem, yaratılış ağacının
ebed tarafına uzanıp eğilerek giden
dalının iki meyvesidir ve şu kâinat
silsilesinin iki neticesidir…
44. …Şu akıp giden faaliyetlerin iki mahzenidir
ve ebede karşı cereyan eden ve dalgalanan
varlıkların iki havuzudur ve lûtuf ve kahrın iki
tecelligâhıdır ki;
45. kudret eli şiddetli bir hareket ile kâinatı
çalkaladığı vakit, o iki havuz münasip
maddelerle dolacaktır.
46. Yüce Allah şu dünyayı, bir imtihan
ve tecrübe meydanı, isimlerine bir
ayine, kader kalemine ve kudretine
bir sayfa olarak yaratmıştır.
47. Tecrübe ve imtihan ise gelişmeye
sebeptir. O gelişme ise, kabiliyetlerin
ortaya çıkmasına sebeptir.
49. Nisbi hakikatlerin ortaya çıkması ise, Cenab-ı
Allah’ın güzel isimlerinin tecellilerini
göstermesine ve kâinatı O’nun bir mektubu
şekline çevirmesine sebeptir.
50. İşte şu imtihan ve teklif sırrı iledir ki;
Yüksek ruhların elmas gibi cevherleri,
alçak ruhların kömür gibi
maddelerinden süzülüp, ayrılır...