SlideShare a Scribd company logo
Abbas Furkan Cangir
Akın Tek
UNI 112 14
12.05.2016
YUSUF ATILGAN’IN AYLAK ADAM ROMANININDAKİ YABANCILAŞMA
PROBLEMİ VE YABANCILAŞMA KAVRAMININ MODERNLEŞME İLE İLİŞKİSİ
Yusuf Atılgan’ın 1958 yılında kaleme aldığı Aylak Adam romanı, Türk Edebiyatı’nda
modernist edebiyatın etkilerinin görüldüğü ilk eserlerdendir. Yusuf Atılgan, eserini mevsim
isimleriyle kış, ilkyaz, yaz ve güz olmak üzere 4 bölüme ayırmıştır. Yusuf Atılgan’ın kaleme
aldığı ilk eser olan Aylak Adam,modern çağın birey-toplum ilişkisini mercek altına alır. Eserin
başkarakteri olan C., aylak bir adamdır. Babasından kalma evin kirası ile hayatını idame
ettirebilen C., mânâsız bulduğu hayatta bir mânâ arayışı içerisindedir. C., topluma ideal olarak
kanıksatılmaya çalışılan tekdüze normlara karşıdır, tekdüze normları içselleştirip sıradanlaşan
bireylerin kendi özünden uzaklaştığı kanısını ortaya koyar. Bu yüzden C., modern toplum
bireylerine ve dayattığı normlara yabancılaşmıştır. C., eser boyunca, yaşamına anlam
kazandıracak ideal bir kadının arayışı içerisindedir. Aradığı ideal kadın, onun gibi modern
toplumun dayatmalarına göğüs germelidir. Bu çalışmada, Aylak Adam romanındaki
yabancılaşma problemi, romanın bağlamına uygunluğuna istinaden incelenmeye uygun
bulunmuştur. Çalışmamızın amacı, modernizmin bireylerin yabancılaşma sürecine girmesine
neden olduğu tezini, makalede ilk olarak Auguste Comte’un fonksiyonalist
yaklaşımıyla“modernizm” ve onun bir sonucu olarak Hegel’in ortaya koyduğu
“yabancılaşma” kuramları çerçevesinde tartışmaktır; sonrasında modernleşme ile
yabancılaşmanın ilişkisi Snyder’in ve Vanca Pacard’ın yaptığı tanımlamalar ışığında Aylak
Adam romanından örneklerle kuramsal çerçevede ortaya konulacaktır.
Modernizm
Modern toplum, her bireye birer rol atfetmiştir. Doğu Ergil’e göre; “’kişi’ sözcüğü,
Yunanca ‘person’ sözcüğünden türemiştir. Eski Yunancada ‘person’, tiyatro oyunlarında
kullanılan maske anlamını taşıyordu. Şu halde, bir kişi olmak, doğru zamanlarda doğru
maskeleri takmayı öğrenmek anlamına gelir” (Aktaran Göktürk ve Günalan, 2006, s. 133).
“Kişi” sıfatı, sahip olduğu maskeye uygun rolü oynamakla ve modern toplumdaki diğer rol
arkadaşlarına uyum sağlamakla kazanılır. Bu uyum ancak ve ancak modern toplumun
bireylere empoze ettiği ortak genel kabuller ışığında mümkündür. Modern toplumda, empoze
edilen ortak genel kabuller ve normlar ile toplum bireyleri tektipleştirilmeye çalışılmıştır.
Uygulanan bu asimilasyon politikası sonucunda bireyler, birörnekleşmeye zorlandı.
Modernizmin kendi için çizdiği ideal birey profilinin ve verdiği rolün, kendi özüyle çeliştiğini
düşünerek sorgulayan ve kendini arayan bireyi, sistem ötekileştirir ve ötekileştirmenin
sonucunda ötekileştirilen, yabancılaşma sürecine girer. Sociology1 adlı eserde, Auguste
Comte’un fonksiyonalist yaklaşımına göre modern toplumda herkesin bir fonksiyonu olduğu
ve toplumsal birlikteliğin sağlanması için herkes kendi ideal sosyal kimliğini en iyi şekilde
temsil etmesi gerektiği vurgulanmıştır (aktaran Macionis ve Pulmmer, 2008, s. 29). Doğu
Ergil’in açıklamasında kullandığı “maske” imgesi, Auguste Comte’un tanımlamasındaki
modern toplumun bireye yüklediği “fonksiyon” ile paralellik gösterir. Toplumsal bütünlüğün
sağlanması için, bireyler modern toplumun onlara yüklediği fonksiyonları yerine getirmeli ve
sahip olduğu maskeye uygun rolü oynamalıdır.
1 Sociology adlı eserden yapılan alıntının çevirisi bana aittir.
Yabancılaşma
Modernizmin empoze etmeye çalıştığı değerleri reddeden ve özünü arayan bireyleri,
ötekileştirdiğini ve ötekileşen bireylerin yabancılaşma sürecine girdiğini vurgulamıştık.
Yabancılaşma kavramı Nilüfer İlhan’a göre (2012), “İnsanın varoluşunu anlamlandırmak için
hem kendisine hem de doğaya yönelmesi sonucunda ortaya çıkmış ve insanın ya
farkındalığını artırmış ya da büsbütün kendisine ve çevresine karşı mesafeli konuma getirmiş
bir olgudur” (s. 41). Varlığı sorgulayan birey özüne ve doğaya yönelir ve sonuç olarak ya
farkındalığı artmış olur ya da çevresine ve kendisine yabancılaşır. Bu süreçte özünün
derinliklerinde kaybolan birey, diğer bireylerin tekdüze ve sıradan dünyasına yabancılaşır.
Hegel’e göre yabancılaşma sürecinin merkezi Ruh’tur. Ruh, önceleri kendi dışında
olduğuna inandığı dünya yaratmıştır ama daha sonra bu dünyanın kendi ürünü
olduğunu anlamıştır. Dünya yalnızca onun eyleminin içinde ve sonucunda vardır. Bu
sürecin başlagıcında Ruh, kendini dışladığının ya da yabancılaştığının farkında
değildir. Ancak yavaş yavaş ruh kendi dışında olmadığını kavramıştır. Yabancılaşma
ancak insanlar tümüyle öz-biliçlerine kavuştukları, kendi çevrelerinin ve kültürlerinin
Ruh’tan kaynaklandığını anladıkları zaman son bulacaktır.(Alıtılayan Ergil, 1978, s.
94)
Hegel’e göre; yabancılaşmış birey, dünyanın sadece onun etrafında döndüğünü ve
sadece onun eylemleriyle var olduğu kanısını ortaya koyar. Özünü ve mevcudiyetini
sorgulayan birey, kendisini toplumdan soyutlamıştır. Varlığını sorgulayan bireyin, kendi
varlığı ile dünyanın varlığını ilişkilendirmesi, yabancılaşmasına sebep olmuştur. Kendini
keşfeden birey, özü ile çelişen toplumsal normları reddederek yabancılaşır. Hegel’e göre
yabancılaşma tüm toplum bireylerinin özünü sorgulaması ile son bulacaktır.
Modernizm ve Yabancılaşma İlişkisi
Modern toplum, tasarladığı ideal birey profili çerçevesinde toplum bireylerini
değerlendirir. Sunduğu kritelere uyum gösteren bireyleri kabul eden modern toplum; uyum
göstermeyenleri dışlar. Snyder, modern toplumun koşullarına ayak uydurabilen ve kendini
ayarlama konusunda yetkin olan bireyleri “kendini ayarlayıcılar” (self-monitors) veya
“kendini ayarlama becerisi yüksek” (high self-monitors) olarak niteler. Modern toplumun
koşullarına uyum gösteremeyen ve kendini ayarlama becerisi düşük olan veya bu stratejiye
başvurmaya gerek duymayan bireylere, “kendini ayarlama becerisi düşük” (low self-
monitors) olarak niteler (alıntılayan Bacanlı, 1990, s. 13). “Kendi ayarlayıcı” bireyi
sahiplenen modern toplum, “kendini ayarlama becerisi düşük” bireyi öteki olarak niteler. Bu
süreçte modern toplum, “kendini ayarlama becerisi düşük” bireyin yabancılaşma sürecine
girmesine sebeb olur.
Modern toplumda bireyin ismi, sahip olduğu unvanlardan ve sosyal statüsünün
kazandırdığı etiketten daha sonra gelir. Örneğin, modern toplumda adınızın başına doktor,
mühendis, avukat gibi unvanlar eklenirse, adınız bir anlam ve değer kazanır. Modern
toplumda bireyler belli sınıflandırmalara tâbi tutulmuştur. Modern toplumun bu katmanlı
yapısı, her zaman bireyleri bir üst tabakada olmaya özendirmiştir. Daha üst tabakada statü
sahibi bir birey olmak için çabalayan bireyler, daha çok çalışmaya ve daha çok para
kazanmaya sevk edilmiştir. Modern toplum, bireyleri etiket ve unvan peşinde bir serüvene
sürükler. “Vanca Packard, modern toplum insanını “statü arayanlar” (status seekers) olarak
nitelemektedir” (Sezal, 1981, s. 119). Buradan da çıkarılacağı üzere toplumda statü sahibi
olmayan ve modern toplum tarafından “öteki” diye addedilen bireylerin yabancılaşması
kaçınılmazdır.
TARTIŞMA
Aylak Adam kitabının başkarakteri C., modern yaşantının değerlerini ve normlarını
reddetmiştir ve kendini toplumdan soyutlamıştır. C., bilinçli ve farkında olarak modern
toplumun normlarına başkaldırıyor. Snyder’in “kendini ayarlama becerisi düşük” (low self-
monitors) dediği bireylerden C., bir pasajda kendini diğer insanlardan kendini farklı
gördüğünü “ben başkayım” diyerek ifade ediyor (Atıgan, 2015, s. 15). Bu pasajın hemen
devamında C., “— Doğru, hep başkayız. Ayak bastığımız her yer dünyanın merkezi oluyor.
Her şey bizim çevremizde dönüyor...” diyor (s. 15). Bu bölümde C., Hegel’in yaptığı
yabancılaşma tanımıma uyarak, dünyanın sadece onun etrafında döndüğü ve sadece onun
eylemleriyle var olduğu kanısını ortaya koyar. C., modern toplumun dayattığı tektipleşmeye
ve birörnekleşmeye karşıdır. Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ı kaleme aldığı 1960’lı yıllardaki
dönemin şartlarını mercek altına almak önem arz ediyor. Berivan Kaya’ya göre
(2012), “Romanın yazıldığı 1960’lı yıllar dünyada anarşizm, hippicilik, doğallık gibi bireysel
özgürlük akımlarının özellikle genç kuşağı etkilediği yıllardır. Toplumda doğallığı
savunmanın zaman zaman her şeyi reddeden bir biçimciliğe saplandığı durumlar ortaya
çıkmıştır” (“Arayış ve Hayatın İmgesi Olarak Kadın İmgesi” bölümü, par. 1). C.’nın dönemin
şartlarından da etkilendiğini söylemek mümkün. Gençler arasında yaygın olan “hippicilik” ve
“anarşizm” gibi akımlar, etik ve toplumsal dayatmalara karşı bireyler meydana getirmiştir ve
C. gibi bu akımlardan etkilenen bireyler, modern toplum bireylerine ve toplumun normlarına
yabancılaşmıştır. “İçimdeki sıkıntı eridi. (Bu sıkıntı garsonun yüzündendi. Öyle sanıyordum.
Paltomu tutarken yüzünü görmüştüm: Gülmekten değil sırıtmaktan kırışmış, gözleri, ne
derler, sırnaşık mı, yok yılışıktı. Para versem eli elime yapışacaktı. Vermedim.) Çevreme
ilgiyle baktım. Erkekler yeni tıraş olmuşlar, kadınlar yeni boyanmışlardı. Yüzleri tasasızdı”
(Atılgan, 2015, s. 9). bu pasajda C.’nın, Snyder’in “kendini ayarlama becerisi yüksek” (high
self-monitors) dediği ve Auguste Comte’un fonksiyonalist yaklaşımıyla, modern toplum
yüklediği fonksiyonu yerine getiren, tektip modern bireylerine olan yabancılaşmasından
bahsediyor. Modern toplumun sunduğu kalıplara göre kendini şekillendiren tektip, parlak
suratlı erkekler ve boyanmış kadınlar suretleri C.’nın modern bireylere yabancılaşmasına
sebep olmuştur. C., kitabın ilerleyen sayfalarında modern toplum bireyine ve normlarına
yabancılaştığını şöyle ifade ediyor: “Kılığı düzgün bir adamın sokakta simit yemesi yasaktır.
Bütün yasaklar gibi bunun da bir kaçamak yolu yok mu? Simidi kır, cebine sok. Tek elinle bir
lokma koparıp, kimseye sezdirmeden ağzına at. Ama, ben dişlerim sağlamken ısıracağım” (s.
13). Modern toplumda, statü sahibi modern bireylerin sokakta simit yemesi hoş görülmez.
Oysa C.’ya göre bir birey, “elalem ne der” kaygısı duymadan, modern toplumun dayattığı
normlara bağlı kalmaksızın ne istiyorsa onu gerçekleştirmekte özgür olmalı. Bu noktada da
C., modern toplumun normlarına aykırı bir tavır takınıyor ve empoze edilen bu normlara ve
bu kurallara itaat eden bireylere yabancılaşıyor. Başka bir pasajda C. yabancılaşmasını şöyle
ifade ediyor: “Yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?”
(s.11) Hegel’in yaptığı yabancılaşma tanımına göre; yabancılaşmış birey, dünyanın onun bir
ürünü olduğunu ve dünya yalnızca onun eyleminin içinde ve sonucunda var olduğu inanır.
Aylak Adam’dan alıntı yaptığımız bu pasajda C., tam olarak Hegel’in tanımladığı
yabancılaşmış birey profiline uyuyor.
Sonra o Rum kızını öptüm. Harbiye'ye yakın caddenin ortası tenhaydı. İki kişiydiler;
kolkola gülüşerek geliyorlardı. Yanımdan geçerlerken benden yana olanı tuttum,
öptüm. Yüzü soğuktu. Bağrıştılar. Öteki,
— Terbiyesiz, pis sarhoş, dedi.
Kafamı hınçla geriye attım gülerken. Gittiler. Ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir
şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz. Oysa ben sarhoş falan değildim. Bir
bardak şarap içmiştim yemekte. Hem onu öpmemiştim ki soluğumda şarap kokusu
duysun. Bir sigara yaktım, yürüdüm. (s.10)
Bu pasajda C., belirgin bir şekilde toplumsal normlara ters düşmüştür. Hegel’in
yabancılaşma tanımına paralel olarak dünyanın sadece onun ekseni etrafında döndüğünü
düşünen C., aleni olarak toplumsal etik değerlerini ihlal ettiği halde kendini haklı görerek
Rum kızlarının verdiği tepkiyi alay konusu ediyor. Bu pasaj da C.’nın, toplumsal etik
kurallarının güdümünde yaşayan bireylere olan yabancılaşmasından bahsediyor. C., kendini
sebepsiz yere dövdüklerini düşündüğü terzi oldukları kanısına vardığı adamları aramaktadır.
Amacı sadece haksız olduklarını ve orada sadece meraktan durduğunu anlatmaktır (s.10).
Hegel’in yabancılaşma tanımına bir örnek olan bu pasajda, dünyanın onun eylemiyle var
olduğunu düşünen C., modern bir birey gibi umursamayıp hayatına devam etmek yerine,
anlamsız bir şekilde onu döven adamları bulup, onlara haksız olduklarını anlatma gayreti
içeriside. Bu diyaloğun diğer tarafında bulunan Sadık ise modern bir bireyin yapacağı gibi
umursamaz bir tavırla "— Bulacaksın da ne olacak?" (s. 10) diyor.
C., modern toplum bireyini kendi perspektifinden en keskin ifadelerle bir pasajda
şöyle tanımlıyor: “İçinizde ‘İki Öksüzler Sokağı’ndan geçenler olmuştur belki ama
bilemezsiniz. Çoğu iki katlı, yeni ya da yeni görünen yeni evler. Şarlo’nun ‘Easy Street’
dediği sokaklardan. Ben “Eli Paketliler Sokağı” diyorum. Komşusunun saygısını
yitireceğinden başka sıkıntısı olmayanlar yaşar burda” (s. 14). C., Snyder’in “kendini
ayarlama becerisi yüksek” (high self-monitors) dediği modern toplum bireylerini “eli
paketliler” olarak niteliyor. Modern toplum, ancak ve ancak toplumda statü sahibi olarak
saygınlık kazanılabileceğini empoze etmiştir. Vanca Pacard da modern toplum bireyini “statü
arayan” (statue-seekers) olarak nitelemiştir. Toplumda statü sahibi olmak da ancak Auguste
Comte’un fonksiyonalist yaklaşımı ile paralel olarak modern toplumun bireye yüklediği
fonksiyonu yerine getirmesiyle mümkündür. C.’ya göre eli paketliler, modern toplumun
uygun gördüğü kalıpların dışına çıkarak komşusunun saygısını yitirmekten gayrı derdi
olmayan bireylerdir. Bu pasajda da C.’nın “eli paketliler” olarak nitelediği modern toplum
bireyine yabancılaştığını görmek mümkün. Kitabın ilerleyen sayfalarında Güler ile C.
arasında şöyle bir dialog geçer: Güler, “—Dünyadan çok şey beklemiyorum. Üç oda bir
mutfak, sevdiğim adam, biri kız biri oğlan iki çocuk...” diye her genç kızın kurduğu
hayalinden bahsedince C. “Bu kız beni eli paketlilerden biri yapmak istiyor” (s. 70). diye
tepki veriyor. Bu pasajda C., Güler’in onun yabancılaşmış olduğu “eli paketliler” sınıfına
dahil etmek istediğinden yakınıyor. Bu bölümde C., Güler’in de “eli paketliler”den biri
olduğunu saptıyor ve Güler’e de yabancılaşmaya başlıyor.
“Boyunuz benimki kadarsa gözünüz hizasında çakıyla kazılmış bir "Ah" göreceksiniz.
İstemiyordum; bunu kazıyan salt karşı evde oturması mümkün uzun tırnaklı bir kız yüzünden
kazımış olsun. Eli paketlilerden bıkamaz mıydı?” (s. 14).“Kendini ayarlama becerisi yüksek”
modern toplum bireylerini “eli paketliler” olarak niteleyen C., duvara “Ah” yazısını kazıyan
bireyin kendi gibi “eli paketliler”e yabancılaşmış olabileceği kanısını ortaya koyuyor; çünkü o
birey de C. gibi dünyanın kendi dışında var olmadığının bilincinde, C. gibi belki o da
1960’larda yaygın olan olan “hippicilik” ve “anarşizm” gibi akımlardan etkilenen etik ve
toplumsal dayatmalara karşı olanlardandır.
Eliyle yüzünü çevirip dudaklarına eğildi. Bu öpüşmenin bir eksik yanı vardı. Başka
zamanlar ağzındaki dudağında bir kıpırtı olurdu, sessiz bir türkü söyler gibi. Sonra
gözleri... Neden yummuyordu? Sol gözünü görüyordu. Bu göz tuhaf bir tedirginlikle
ona değil, başka bir şeye bakıyordu. Güler başını çekti.
—Pencere, dedi. Açık! (s. 84)
Bu bölüm, Güler’in toplumsal etik kurallarını önemsediğini görebiliyoruz oysa C.’nın
aradığı kadın onun gibi özgün ve toplumsal etik kuralların aykırı tavır takınmalıdır. C.’nin
hayalindeki kadın, modern toplumun kalıplarından sıyrılmış ve alışılmamış olmalıdır. Bu
pasaj da, C.’nın Güler’e yabancılaşmasına sebep olmuştur ve bir süre sonra da Güler’in de
diğerleri gibi olduğunu anlayan C., Güler’den ayrılmıştır. “Çevresindeki herkes ona düşmanca
bakıyordu. Kuşatılmıştı. Artık otobüse yetişmesi olanaksızdı. Birden sol şakağındaki ağrı
yeniden başladı. Yıllardır aradığını bulur bulmaz yitirmesine sebep olan bu saçma, alaycı
düzene boyun eğmiş gibi kendini koyverdi. Şimdi ona istediklerini yapabilirlerdi” (s. 155).
Aylak Adam’ın bu son pasajında C., saçma ve alaycı bulduğu modern topluma karşı verdiği
savaşta, mağlubiyeti yeğlemiş ve pes etmiştir. C.’nın, yaşamına anlam kazandıracak ideal bir
kadın arayışı da kaçan otobüsle son bulmuştur.
Bu çalışmada Aylak Adam’ın ana karakteri C.’nın modern toplum ile ilişkisi mercek
altın alınmıştır. Eser boyunca C., modern toplumun bireylere dayattığı tekdüze normlara ve bu
normları sorgulamadan içselleştiren bireylere karşı bir tutum sergilemiştir. C., modern
toplumun bireylerini “eli paketliler” olarak nitelemiş ve onların gerçekleştirdiği aksiyonları
eleştirmiştir. Örneğin, sokakta simit yemesi hoş karşılanmayan modern toplum bireyini
eleştirmiş ve “ben dişlerim sağlamken ısıracağım” (s. 13). diyerek modern toplumun idealize
ettiği normlara ve modern toplumun kalıplaşmış bireyine aykırı bir tavır takınarak
yabancılaşmıştır. C.’nın bu tutumu, ilişkisinde de göze çarpıyor. Güler’in ahlâk ve etik
kurallarından sıyrılamamış, benliğinden yoksun ve sıradan bir modern toplum bireyi olduğunu
fark ettiğinde, ona da yabancılaşarak ayrılmıştır. Aylak Adam’dan teorilerle destekleyerek
verdiğim bu örnekler neticesinde modernizmin, C. gibi özünü sorgulayan bireylerin
yabancılaşma sürecine girmesine neden olduğu çıkarımı yapılabilir.
KAYNAKÇA
Atılgan, Y. (2015). Aylak Adam. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Bacanlı, H. (1990). Kendini Ayarlama Becerisinin Çeşitli Değişkenlerle İlişkisi (basılmamış
doktora tezi). Ankara Üniversitesi, İstanbul.
Başaran, M. (2013, Sonbahar). “Avrupa’da Gelişen Modernlik ve Modernleşme Anlayışları
ve Bu Anlayışların Türkiye’ye Yansımalarına Tarih Sosyolojik Açıdan Bir Bakış”. Turkish
Studies, 8/11, 55-79.
Doğu, E. (1978). “Yabancılaşma Kuramına İlk Katkılar”. Ankara Üniversitesi Siyasi Bilgiler
Fakültesi Dergisi, 3, 93-108.
Göktürk, İ. ve Günalan, M. (2006, Aralık). “Modern ve Geleneksel Değerler Arasında
Yabancılaşan İnsan” Selçuk Üniversitesi Karaman İ.İ.B.F. Dergisi, 11, 127-143.
İlhan , N. (2012, Kış). "Yabancılaşma Olgusu Ve Kürk Mantolu Madonna." Uluslararası
Sosyal Araştırmalar dergisi 20, 41-42.
Kaya, B. (2015, 9 Temmuz). “Aylak Adam’ın Nihilizme Uzayan Arayışı”. Erişim Tarihi: 8
Mayıs 2016, http://www.insanokur.org/?p=39173.
Plumbber, K. ve Macionis, J. J. (2008). “The Functionalist Perspective”. Sociology içinde (s.
29). Edinburg: Pearson Education Limited.
Sezal İ. (1981).Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar. Ankara: Birlik Yayınları.

More Related Content

What's hot

Enfermedad de Alzheimer
Enfermedad de AlzheimerEnfermedad de Alzheimer
Enfermedad de Alzheimer
Alonso Pérez Peralta
 
Meningite bacteriana
Meningite bacterianaMeningite bacteriana
Meningite bacteriana
Fausto Barros
 
Esclerose múltipla slides
Esclerose múltipla slidesEsclerose múltipla slides
Esclerose múltipla slides
kmillaalves
 
14.virus lentos no convencionales priones
14.virus lentos no convencionales priones14.virus lentos no convencionales priones
14.virus lentos no convencionales priones
CFUK 22
 
Doença de alzheimer
Doença de alzheimerDoença de alzheimer
Doença de alzheimer
Filipe Leal
 
Epilepsia final
Epilepsia finalEpilepsia final
Epilepsia final
Sílvia Pimenta
 
Ap6 - Reação de Precipitação
Ap6 - Reação de PrecipitaçãoAp6 - Reação de Precipitação
Ap6 - Reação de Precipitação
LABIMUNO UFBA
 
2 histp
2 histp2 histp

What's hot (8)

Enfermedad de Alzheimer
Enfermedad de AlzheimerEnfermedad de Alzheimer
Enfermedad de Alzheimer
 
Meningite bacteriana
Meningite bacterianaMeningite bacteriana
Meningite bacteriana
 
Esclerose múltipla slides
Esclerose múltipla slidesEsclerose múltipla slides
Esclerose múltipla slides
 
14.virus lentos no convencionales priones
14.virus lentos no convencionales priones14.virus lentos no convencionales priones
14.virus lentos no convencionales priones
 
Doença de alzheimer
Doença de alzheimerDoença de alzheimer
Doença de alzheimer
 
Epilepsia final
Epilepsia finalEpilepsia final
Epilepsia final
 
Ap6 - Reação de Precipitação
Ap6 - Reação de PrecipitaçãoAp6 - Reação de Precipitação
Ap6 - Reação de Precipitação
 
2 histp
2 histp2 histp
2 histp
 

Similar to Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam adlı eseri üzerinden yabancılaşma ve modernizm kavramlarının ilişkisini irdeledim. İlgililerin ilgisine sunuyorum.

“Yoksulluk” Yazınının Yoksulluğu: Toplumsal Sınıflarla Düşünmek
“Yoksulluk” Yazınının Yoksulluğu: Toplumsal Sınıflarla Düşünmek“Yoksulluk” Yazınının Yoksulluğu: Toplumsal Sınıflarla Düşünmek
“Yoksulluk” Yazınının Yoksulluğu: Toplumsal Sınıflarla Düşünmek
PraksisDergi
 
Albert Camus'de Absurd
Albert Camus'de AbsurdAlbert Camus'de Absurd
Albert Camus'de Absurd
Bilge Yanılmaz
 
Icabihal sayi 3
Icabihal sayi 3Icabihal sayi 3
Icabihal sayi 3kolormatik
 
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesiToplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
ÜMİT ÜNKER
 
Yabancılaşma suınum
Yabancılaşma suınumYabancılaşma suınum
Yabancılaşma suınummrtkrt
 
Theodor Adorno ve Popüler Kültür
Theodor Adorno ve Popüler KültürTheodor Adorno ve Popüler Kültür
Theodor Adorno ve Popüler Kültür
Erciyes University Faculty of Communication
 
496327691-İoanna-Kucuradi-Etik-TFK-Yayınları-kitap.pdf
496327691-İoanna-Kucuradi-Etik-TFK-Yayınları-kitap.pdf496327691-İoanna-Kucuradi-Etik-TFK-Yayınları-kitap.pdf
496327691-İoanna-Kucuradi-Etik-TFK-Yayınları-kitap.pdf
SULEYMANATILLA1
 
NAZİF GÜRDOĞAN VE TOPLUMSAL DÜŞÜNCEYE KATKISI
NAZİF GÜRDOĞAN VE TOPLUMSAL DÜŞÜNCEYE KATKISINAZİF GÜRDOĞAN VE TOPLUMSAL DÜŞÜNCEYE KATKISI
NAZİF GÜRDOĞAN VE TOPLUMSAL DÜŞÜNCEYE KATKISIAli Osman Öncel
 
Sanayi sonrası toplumdan post modern topluma
Sanayi sonrası toplumdan post modern toplumaSanayi sonrası toplumdan post modern topluma
Sanayi sonrası toplumdan post modern topluma
Mmm z
 
Michel Foucault ve Söylem
Michel Foucault ve SöylemMichel Foucault ve Söylem
POSTMODERN ÖRGÜT KURAMI
POSTMODERN ÖRGÜT KURAMIPOSTMODERN ÖRGÜT KURAMI
POSTMODERN ÖRGÜT KURAMI
MEHMET BERTUĞ ÖZENÇ
 
Sosyolojiye giriş, TOPLUM, BİLİM ve YÖNTEM
Sosyolojiye giriş,   TOPLUM, BİLİM ve YÖNTEMSosyolojiye giriş,   TOPLUM, BİLİM ve YÖNTEM
Sosyolojiye giriş, TOPLUM, BİLİM ve YÖNTEM
recep şahin
 
394244389-Cogito-Dergisi-Sayı-50-Bah0ar-2007-Bellek-O-ncesiz-Sonrasız.pdf
394244389-Cogito-Dergisi-Sayı-50-Bah0ar-2007-Bellek-O-ncesiz-Sonrasız.pdf394244389-Cogito-Dergisi-Sayı-50-Bah0ar-2007-Bellek-O-ncesiz-Sonrasız.pdf
394244389-Cogito-Dergisi-Sayı-50-Bah0ar-2007-Bellek-O-ncesiz-Sonrasız.pdf
Turulzen1
 
Gercek sinema 04
Gercek sinema 04Gercek sinema 04
Gercek sinema 04
Redakte.Net
 
10.3 beceriler
10.3 beceriler10.3 beceriler
10.3 beceriler
Karel Van Isacker
 

Similar to Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam adlı eseri üzerinden yabancılaşma ve modernizm kavramlarının ilişkisini irdeledim. İlgililerin ilgisine sunuyorum. (20)

“Yoksulluk” Yazınının Yoksulluğu: Toplumsal Sınıflarla Düşünmek
“Yoksulluk” Yazınının Yoksulluğu: Toplumsal Sınıflarla Düşünmek“Yoksulluk” Yazınının Yoksulluğu: Toplumsal Sınıflarla Düşünmek
“Yoksulluk” Yazınının Yoksulluğu: Toplumsal Sınıflarla Düşünmek
 
Sosyoloji nedir
Sosyoloji nedirSosyoloji nedir
Sosyoloji nedir
 
Albert Camus'de Absurd
Albert Camus'de AbsurdAlbert Camus'de Absurd
Albert Camus'de Absurd
 
Icabihal sayi 3
Icabihal sayi 3Icabihal sayi 3
Icabihal sayi 3
 
EtkilesimKatalog2013
EtkilesimKatalog2013EtkilesimKatalog2013
EtkilesimKatalog2013
 
Rıza şehri
Rıza şehriRıza şehri
Rıza şehri
 
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesiToplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
 
Yabancılaşma suınum
Yabancılaşma suınumYabancılaşma suınum
Yabancılaşma suınum
 
Theodor Adorno ve Popüler Kültür
Theodor Adorno ve Popüler KültürTheodor Adorno ve Popüler Kültür
Theodor Adorno ve Popüler Kültür
 
496327691-İoanna-Kucuradi-Etik-TFK-Yayınları-kitap.pdf
496327691-İoanna-Kucuradi-Etik-TFK-Yayınları-kitap.pdf496327691-İoanna-Kucuradi-Etik-TFK-Yayınları-kitap.pdf
496327691-İoanna-Kucuradi-Etik-TFK-Yayınları-kitap.pdf
 
NAZİF GÜRDOĞAN VE TOPLUMSAL DÜŞÜNCEYE KATKISI
NAZİF GÜRDOĞAN VE TOPLUMSAL DÜŞÜNCEYE KATKISINAZİF GÜRDOĞAN VE TOPLUMSAL DÜŞÜNCEYE KATKISI
NAZİF GÜRDOĞAN VE TOPLUMSAL DÜŞÜNCEYE KATKISI
 
Sanayi sonrası toplumdan post modern topluma
Sanayi sonrası toplumdan post modern toplumaSanayi sonrası toplumdan post modern topluma
Sanayi sonrası toplumdan post modern topluma
 
Michel Foucault ve Söylem
Michel Foucault ve SöylemMichel Foucault ve Söylem
Michel Foucault ve Söylem
 
Sanata izin
Sanata izinSanata izin
Sanata izin
 
Hikmet damlalari
Hikmet damlalariHikmet damlalari
Hikmet damlalari
 
POSTMODERN ÖRGÜT KURAMI
POSTMODERN ÖRGÜT KURAMIPOSTMODERN ÖRGÜT KURAMI
POSTMODERN ÖRGÜT KURAMI
 
Sosyolojiye giriş, TOPLUM, BİLİM ve YÖNTEM
Sosyolojiye giriş,   TOPLUM, BİLİM ve YÖNTEMSosyolojiye giriş,   TOPLUM, BİLİM ve YÖNTEM
Sosyolojiye giriş, TOPLUM, BİLİM ve YÖNTEM
 
394244389-Cogito-Dergisi-Sayı-50-Bah0ar-2007-Bellek-O-ncesiz-Sonrasız.pdf
394244389-Cogito-Dergisi-Sayı-50-Bah0ar-2007-Bellek-O-ncesiz-Sonrasız.pdf394244389-Cogito-Dergisi-Sayı-50-Bah0ar-2007-Bellek-O-ncesiz-Sonrasız.pdf
394244389-Cogito-Dergisi-Sayı-50-Bah0ar-2007-Bellek-O-ncesiz-Sonrasız.pdf
 
Gercek sinema 04
Gercek sinema 04Gercek sinema 04
Gercek sinema 04
 
10.3 beceriler
10.3 beceriler10.3 beceriler
10.3 beceriler
 

Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam adlı eseri üzerinden yabancılaşma ve modernizm kavramlarının ilişkisini irdeledim. İlgililerin ilgisine sunuyorum.

  • 1. Abbas Furkan Cangir Akın Tek UNI 112 14 12.05.2016 YUSUF ATILGAN’IN AYLAK ADAM ROMANININDAKİ YABANCILAŞMA PROBLEMİ VE YABANCILAŞMA KAVRAMININ MODERNLEŞME İLE İLİŞKİSİ Yusuf Atılgan’ın 1958 yılında kaleme aldığı Aylak Adam romanı, Türk Edebiyatı’nda modernist edebiyatın etkilerinin görüldüğü ilk eserlerdendir. Yusuf Atılgan, eserini mevsim isimleriyle kış, ilkyaz, yaz ve güz olmak üzere 4 bölüme ayırmıştır. Yusuf Atılgan’ın kaleme aldığı ilk eser olan Aylak Adam,modern çağın birey-toplum ilişkisini mercek altına alır. Eserin başkarakteri olan C., aylak bir adamdır. Babasından kalma evin kirası ile hayatını idame ettirebilen C., mânâsız bulduğu hayatta bir mânâ arayışı içerisindedir. C., topluma ideal olarak kanıksatılmaya çalışılan tekdüze normlara karşıdır, tekdüze normları içselleştirip sıradanlaşan bireylerin kendi özünden uzaklaştığı kanısını ortaya koyar. Bu yüzden C., modern toplum bireylerine ve dayattığı normlara yabancılaşmıştır. C., eser boyunca, yaşamına anlam kazandıracak ideal bir kadının arayışı içerisindedir. Aradığı ideal kadın, onun gibi modern toplumun dayatmalarına göğüs germelidir. Bu çalışmada, Aylak Adam romanındaki yabancılaşma problemi, romanın bağlamına uygunluğuna istinaden incelenmeye uygun bulunmuştur. Çalışmamızın amacı, modernizmin bireylerin yabancılaşma sürecine girmesine neden olduğu tezini, makalede ilk olarak Auguste Comte’un fonksiyonalist yaklaşımıyla“modernizm” ve onun bir sonucu olarak Hegel’in ortaya koyduğu
  • 2. “yabancılaşma” kuramları çerçevesinde tartışmaktır; sonrasında modernleşme ile yabancılaşmanın ilişkisi Snyder’in ve Vanca Pacard’ın yaptığı tanımlamalar ışığında Aylak Adam romanından örneklerle kuramsal çerçevede ortaya konulacaktır. Modernizm Modern toplum, her bireye birer rol atfetmiştir. Doğu Ergil’e göre; “’kişi’ sözcüğü, Yunanca ‘person’ sözcüğünden türemiştir. Eski Yunancada ‘person’, tiyatro oyunlarında kullanılan maske anlamını taşıyordu. Şu halde, bir kişi olmak, doğru zamanlarda doğru maskeleri takmayı öğrenmek anlamına gelir” (Aktaran Göktürk ve Günalan, 2006, s. 133). “Kişi” sıfatı, sahip olduğu maskeye uygun rolü oynamakla ve modern toplumdaki diğer rol arkadaşlarına uyum sağlamakla kazanılır. Bu uyum ancak ve ancak modern toplumun bireylere empoze ettiği ortak genel kabuller ışığında mümkündür. Modern toplumda, empoze edilen ortak genel kabuller ve normlar ile toplum bireyleri tektipleştirilmeye çalışılmıştır. Uygulanan bu asimilasyon politikası sonucunda bireyler, birörnekleşmeye zorlandı. Modernizmin kendi için çizdiği ideal birey profilinin ve verdiği rolün, kendi özüyle çeliştiğini düşünerek sorgulayan ve kendini arayan bireyi, sistem ötekileştirir ve ötekileştirmenin sonucunda ötekileştirilen, yabancılaşma sürecine girer. Sociology1 adlı eserde, Auguste Comte’un fonksiyonalist yaklaşımına göre modern toplumda herkesin bir fonksiyonu olduğu ve toplumsal birlikteliğin sağlanması için herkes kendi ideal sosyal kimliğini en iyi şekilde temsil etmesi gerektiği vurgulanmıştır (aktaran Macionis ve Pulmmer, 2008, s. 29). Doğu Ergil’in açıklamasında kullandığı “maske” imgesi, Auguste Comte’un tanımlamasındaki modern toplumun bireye yüklediği “fonksiyon” ile paralellik gösterir. Toplumsal bütünlüğün sağlanması için, bireyler modern toplumun onlara yüklediği fonksiyonları yerine getirmeli ve sahip olduğu maskeye uygun rolü oynamalıdır. 1 Sociology adlı eserden yapılan alıntının çevirisi bana aittir.
  • 3. Yabancılaşma Modernizmin empoze etmeye çalıştığı değerleri reddeden ve özünü arayan bireyleri, ötekileştirdiğini ve ötekileşen bireylerin yabancılaşma sürecine girdiğini vurgulamıştık. Yabancılaşma kavramı Nilüfer İlhan’a göre (2012), “İnsanın varoluşunu anlamlandırmak için hem kendisine hem de doğaya yönelmesi sonucunda ortaya çıkmış ve insanın ya farkındalığını artırmış ya da büsbütün kendisine ve çevresine karşı mesafeli konuma getirmiş bir olgudur” (s. 41). Varlığı sorgulayan birey özüne ve doğaya yönelir ve sonuç olarak ya farkındalığı artmış olur ya da çevresine ve kendisine yabancılaşır. Bu süreçte özünün derinliklerinde kaybolan birey, diğer bireylerin tekdüze ve sıradan dünyasına yabancılaşır. Hegel’e göre yabancılaşma sürecinin merkezi Ruh’tur. Ruh, önceleri kendi dışında olduğuna inandığı dünya yaratmıştır ama daha sonra bu dünyanın kendi ürünü olduğunu anlamıştır. Dünya yalnızca onun eyleminin içinde ve sonucunda vardır. Bu sürecin başlagıcında Ruh, kendini dışladığının ya da yabancılaştığının farkında değildir. Ancak yavaş yavaş ruh kendi dışında olmadığını kavramıştır. Yabancılaşma ancak insanlar tümüyle öz-biliçlerine kavuştukları, kendi çevrelerinin ve kültürlerinin Ruh’tan kaynaklandığını anladıkları zaman son bulacaktır.(Alıtılayan Ergil, 1978, s. 94) Hegel’e göre; yabancılaşmış birey, dünyanın sadece onun etrafında döndüğünü ve sadece onun eylemleriyle var olduğu kanısını ortaya koyar. Özünü ve mevcudiyetini sorgulayan birey, kendisini toplumdan soyutlamıştır. Varlığını sorgulayan bireyin, kendi varlığı ile dünyanın varlığını ilişkilendirmesi, yabancılaşmasına sebep olmuştur. Kendini keşfeden birey, özü ile çelişen toplumsal normları reddederek yabancılaşır. Hegel’e göre yabancılaşma tüm toplum bireylerinin özünü sorgulaması ile son bulacaktır.
  • 4. Modernizm ve Yabancılaşma İlişkisi Modern toplum, tasarladığı ideal birey profili çerçevesinde toplum bireylerini değerlendirir. Sunduğu kritelere uyum gösteren bireyleri kabul eden modern toplum; uyum göstermeyenleri dışlar. Snyder, modern toplumun koşullarına ayak uydurabilen ve kendini ayarlama konusunda yetkin olan bireyleri “kendini ayarlayıcılar” (self-monitors) veya “kendini ayarlama becerisi yüksek” (high self-monitors) olarak niteler. Modern toplumun koşullarına uyum gösteremeyen ve kendini ayarlama becerisi düşük olan veya bu stratejiye başvurmaya gerek duymayan bireylere, “kendini ayarlama becerisi düşük” (low self- monitors) olarak niteler (alıntılayan Bacanlı, 1990, s. 13). “Kendi ayarlayıcı” bireyi sahiplenen modern toplum, “kendini ayarlama becerisi düşük” bireyi öteki olarak niteler. Bu süreçte modern toplum, “kendini ayarlama becerisi düşük” bireyin yabancılaşma sürecine girmesine sebeb olur. Modern toplumda bireyin ismi, sahip olduğu unvanlardan ve sosyal statüsünün kazandırdığı etiketten daha sonra gelir. Örneğin, modern toplumda adınızın başına doktor, mühendis, avukat gibi unvanlar eklenirse, adınız bir anlam ve değer kazanır. Modern toplumda bireyler belli sınıflandırmalara tâbi tutulmuştur. Modern toplumun bu katmanlı yapısı, her zaman bireyleri bir üst tabakada olmaya özendirmiştir. Daha üst tabakada statü sahibi bir birey olmak için çabalayan bireyler, daha çok çalışmaya ve daha çok para kazanmaya sevk edilmiştir. Modern toplum, bireyleri etiket ve unvan peşinde bir serüvene sürükler. “Vanca Packard, modern toplum insanını “statü arayanlar” (status seekers) olarak nitelemektedir” (Sezal, 1981, s. 119). Buradan da çıkarılacağı üzere toplumda statü sahibi olmayan ve modern toplum tarafından “öteki” diye addedilen bireylerin yabancılaşması kaçınılmazdır.
  • 5. TARTIŞMA Aylak Adam kitabının başkarakteri C., modern yaşantının değerlerini ve normlarını reddetmiştir ve kendini toplumdan soyutlamıştır. C., bilinçli ve farkında olarak modern toplumun normlarına başkaldırıyor. Snyder’in “kendini ayarlama becerisi düşük” (low self- monitors) dediği bireylerden C., bir pasajda kendini diğer insanlardan kendini farklı gördüğünü “ben başkayım” diyerek ifade ediyor (Atıgan, 2015, s. 15). Bu pasajın hemen devamında C., “— Doğru, hep başkayız. Ayak bastığımız her yer dünyanın merkezi oluyor. Her şey bizim çevremizde dönüyor...” diyor (s. 15). Bu bölümde C., Hegel’in yaptığı yabancılaşma tanımıma uyarak, dünyanın sadece onun etrafında döndüğü ve sadece onun eylemleriyle var olduğu kanısını ortaya koyar. C., modern toplumun dayattığı tektipleşmeye ve birörnekleşmeye karşıdır. Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ı kaleme aldığı 1960’lı yıllardaki dönemin şartlarını mercek altına almak önem arz ediyor. Berivan Kaya’ya göre (2012), “Romanın yazıldığı 1960’lı yıllar dünyada anarşizm, hippicilik, doğallık gibi bireysel özgürlük akımlarının özellikle genç kuşağı etkilediği yıllardır. Toplumda doğallığı savunmanın zaman zaman her şeyi reddeden bir biçimciliğe saplandığı durumlar ortaya çıkmıştır” (“Arayış ve Hayatın İmgesi Olarak Kadın İmgesi” bölümü, par. 1). C.’nın dönemin şartlarından da etkilendiğini söylemek mümkün. Gençler arasında yaygın olan “hippicilik” ve “anarşizm” gibi akımlar, etik ve toplumsal dayatmalara karşı bireyler meydana getirmiştir ve C. gibi bu akımlardan etkilenen bireyler, modern toplum bireylerine ve toplumun normlarına yabancılaşmıştır. “İçimdeki sıkıntı eridi. (Bu sıkıntı garsonun yüzündendi. Öyle sanıyordum. Paltomu tutarken yüzünü görmüştüm: Gülmekten değil sırıtmaktan kırışmış, gözleri, ne derler, sırnaşık mı, yok yılışıktı. Para versem eli elime yapışacaktı. Vermedim.) Çevreme ilgiyle baktım. Erkekler yeni tıraş olmuşlar, kadınlar yeni boyanmışlardı. Yüzleri tasasızdı” (Atılgan, 2015, s. 9). bu pasajda C.’nın, Snyder’in “kendini ayarlama becerisi yüksek” (high self-monitors) dediği ve Auguste Comte’un fonksiyonalist yaklaşımıyla, modern toplum
  • 6. yüklediği fonksiyonu yerine getiren, tektip modern bireylerine olan yabancılaşmasından bahsediyor. Modern toplumun sunduğu kalıplara göre kendini şekillendiren tektip, parlak suratlı erkekler ve boyanmış kadınlar suretleri C.’nın modern bireylere yabancılaşmasına sebep olmuştur. C., kitabın ilerleyen sayfalarında modern toplum bireyine ve normlarına yabancılaştığını şöyle ifade ediyor: “Kılığı düzgün bir adamın sokakta simit yemesi yasaktır. Bütün yasaklar gibi bunun da bir kaçamak yolu yok mu? Simidi kır, cebine sok. Tek elinle bir lokma koparıp, kimseye sezdirmeden ağzına at. Ama, ben dişlerim sağlamken ısıracağım” (s. 13). Modern toplumda, statü sahibi modern bireylerin sokakta simit yemesi hoş görülmez. Oysa C.’ya göre bir birey, “elalem ne der” kaygısı duymadan, modern toplumun dayattığı normlara bağlı kalmaksızın ne istiyorsa onu gerçekleştirmekte özgür olmalı. Bu noktada da C., modern toplumun normlarına aykırı bir tavır takınıyor ve empoze edilen bu normlara ve bu kurallara itaat eden bireylere yabancılaşıyor. Başka bir pasajda C. yabancılaşmasını şöyle ifade ediyor: “Yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?” (s.11) Hegel’in yaptığı yabancılaşma tanımına göre; yabancılaşmış birey, dünyanın onun bir ürünü olduğunu ve dünya yalnızca onun eyleminin içinde ve sonucunda var olduğu inanır. Aylak Adam’dan alıntı yaptığımız bu pasajda C., tam olarak Hegel’in tanımladığı yabancılaşmış birey profiline uyuyor. Sonra o Rum kızını öptüm. Harbiye'ye yakın caddenin ortası tenhaydı. İki kişiydiler; kolkola gülüşerek geliyorlardı. Yanımdan geçerlerken benden yana olanı tuttum, öptüm. Yüzü soğuktu. Bağrıştılar. Öteki, — Terbiyesiz, pis sarhoş, dedi. Kafamı hınçla geriye attım gülerken. Gittiler. Ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz. Oysa ben sarhoş falan değildim. Bir bardak şarap içmiştim yemekte. Hem onu öpmemiştim ki soluğumda şarap kokusu duysun. Bir sigara yaktım, yürüdüm. (s.10)
  • 7. Bu pasajda C., belirgin bir şekilde toplumsal normlara ters düşmüştür. Hegel’in yabancılaşma tanımına paralel olarak dünyanın sadece onun ekseni etrafında döndüğünü düşünen C., aleni olarak toplumsal etik değerlerini ihlal ettiği halde kendini haklı görerek Rum kızlarının verdiği tepkiyi alay konusu ediyor. Bu pasaj da C.’nın, toplumsal etik kurallarının güdümünde yaşayan bireylere olan yabancılaşmasından bahsediyor. C., kendini sebepsiz yere dövdüklerini düşündüğü terzi oldukları kanısına vardığı adamları aramaktadır. Amacı sadece haksız olduklarını ve orada sadece meraktan durduğunu anlatmaktır (s.10). Hegel’in yabancılaşma tanımına bir örnek olan bu pasajda, dünyanın onun eylemiyle var olduğunu düşünen C., modern bir birey gibi umursamayıp hayatına devam etmek yerine, anlamsız bir şekilde onu döven adamları bulup, onlara haksız olduklarını anlatma gayreti içeriside. Bu diyaloğun diğer tarafında bulunan Sadık ise modern bir bireyin yapacağı gibi umursamaz bir tavırla "— Bulacaksın da ne olacak?" (s. 10) diyor. C., modern toplum bireyini kendi perspektifinden en keskin ifadelerle bir pasajda şöyle tanımlıyor: “İçinizde ‘İki Öksüzler Sokağı’ndan geçenler olmuştur belki ama bilemezsiniz. Çoğu iki katlı, yeni ya da yeni görünen yeni evler. Şarlo’nun ‘Easy Street’ dediği sokaklardan. Ben “Eli Paketliler Sokağı” diyorum. Komşusunun saygısını yitireceğinden başka sıkıntısı olmayanlar yaşar burda” (s. 14). C., Snyder’in “kendini ayarlama becerisi yüksek” (high self-monitors) dediği modern toplum bireylerini “eli paketliler” olarak niteliyor. Modern toplum, ancak ve ancak toplumda statü sahibi olarak saygınlık kazanılabileceğini empoze etmiştir. Vanca Pacard da modern toplum bireyini “statü arayan” (statue-seekers) olarak nitelemiştir. Toplumda statü sahibi olmak da ancak Auguste Comte’un fonksiyonalist yaklaşımı ile paralel olarak modern toplumun bireye yüklediği fonksiyonu yerine getirmesiyle mümkündür. C.’ya göre eli paketliler, modern toplumun uygun gördüğü kalıpların dışına çıkarak komşusunun saygısını yitirmekten gayrı derdi olmayan bireylerdir. Bu pasajda da C.’nın “eli paketliler” olarak nitelediği modern toplum
  • 8. bireyine yabancılaştığını görmek mümkün. Kitabın ilerleyen sayfalarında Güler ile C. arasında şöyle bir dialog geçer: Güler, “—Dünyadan çok şey beklemiyorum. Üç oda bir mutfak, sevdiğim adam, biri kız biri oğlan iki çocuk...” diye her genç kızın kurduğu hayalinden bahsedince C. “Bu kız beni eli paketlilerden biri yapmak istiyor” (s. 70). diye tepki veriyor. Bu pasajda C., Güler’in onun yabancılaşmış olduğu “eli paketliler” sınıfına dahil etmek istediğinden yakınıyor. Bu bölümde C., Güler’in de “eli paketliler”den biri olduğunu saptıyor ve Güler’e de yabancılaşmaya başlıyor. “Boyunuz benimki kadarsa gözünüz hizasında çakıyla kazılmış bir "Ah" göreceksiniz. İstemiyordum; bunu kazıyan salt karşı evde oturması mümkün uzun tırnaklı bir kız yüzünden kazımış olsun. Eli paketlilerden bıkamaz mıydı?” (s. 14).“Kendini ayarlama becerisi yüksek” modern toplum bireylerini “eli paketliler” olarak niteleyen C., duvara “Ah” yazısını kazıyan bireyin kendi gibi “eli paketliler”e yabancılaşmış olabileceği kanısını ortaya koyuyor; çünkü o birey de C. gibi dünyanın kendi dışında var olmadığının bilincinde, C. gibi belki o da 1960’larda yaygın olan olan “hippicilik” ve “anarşizm” gibi akımlardan etkilenen etik ve toplumsal dayatmalara karşı olanlardandır. Eliyle yüzünü çevirip dudaklarına eğildi. Bu öpüşmenin bir eksik yanı vardı. Başka zamanlar ağzındaki dudağında bir kıpırtı olurdu, sessiz bir türkü söyler gibi. Sonra gözleri... Neden yummuyordu? Sol gözünü görüyordu. Bu göz tuhaf bir tedirginlikle ona değil, başka bir şeye bakıyordu. Güler başını çekti. —Pencere, dedi. Açık! (s. 84) Bu bölüm, Güler’in toplumsal etik kurallarını önemsediğini görebiliyoruz oysa C.’nın aradığı kadın onun gibi özgün ve toplumsal etik kuralların aykırı tavır takınmalıdır. C.’nin hayalindeki kadın, modern toplumun kalıplarından sıyrılmış ve alışılmamış olmalıdır. Bu pasaj da, C.’nın Güler’e yabancılaşmasına sebep olmuştur ve bir süre sonra da Güler’in de
  • 9. diğerleri gibi olduğunu anlayan C., Güler’den ayrılmıştır. “Çevresindeki herkes ona düşmanca bakıyordu. Kuşatılmıştı. Artık otobüse yetişmesi olanaksızdı. Birden sol şakağındaki ağrı yeniden başladı. Yıllardır aradığını bulur bulmaz yitirmesine sebep olan bu saçma, alaycı düzene boyun eğmiş gibi kendini koyverdi. Şimdi ona istediklerini yapabilirlerdi” (s. 155). Aylak Adam’ın bu son pasajında C., saçma ve alaycı bulduğu modern topluma karşı verdiği savaşta, mağlubiyeti yeğlemiş ve pes etmiştir. C.’nın, yaşamına anlam kazandıracak ideal bir kadın arayışı da kaçan otobüsle son bulmuştur. Bu çalışmada Aylak Adam’ın ana karakteri C.’nın modern toplum ile ilişkisi mercek altın alınmıştır. Eser boyunca C., modern toplumun bireylere dayattığı tekdüze normlara ve bu normları sorgulamadan içselleştiren bireylere karşı bir tutum sergilemiştir. C., modern toplumun bireylerini “eli paketliler” olarak nitelemiş ve onların gerçekleştirdiği aksiyonları eleştirmiştir. Örneğin, sokakta simit yemesi hoş karşılanmayan modern toplum bireyini eleştirmiş ve “ben dişlerim sağlamken ısıracağım” (s. 13). diyerek modern toplumun idealize ettiği normlara ve modern toplumun kalıplaşmış bireyine aykırı bir tavır takınarak yabancılaşmıştır. C.’nın bu tutumu, ilişkisinde de göze çarpıyor. Güler’in ahlâk ve etik kurallarından sıyrılamamış, benliğinden yoksun ve sıradan bir modern toplum bireyi olduğunu fark ettiğinde, ona da yabancılaşarak ayrılmıştır. Aylak Adam’dan teorilerle destekleyerek verdiğim bu örnekler neticesinde modernizmin, C. gibi özünü sorgulayan bireylerin yabancılaşma sürecine girmesine neden olduğu çıkarımı yapılabilir. KAYNAKÇA Atılgan, Y. (2015). Aylak Adam. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. Bacanlı, H. (1990). Kendini Ayarlama Becerisinin Çeşitli Değişkenlerle İlişkisi (basılmamış doktora tezi). Ankara Üniversitesi, İstanbul.
  • 10. Başaran, M. (2013, Sonbahar). “Avrupa’da Gelişen Modernlik ve Modernleşme Anlayışları ve Bu Anlayışların Türkiye’ye Yansımalarına Tarih Sosyolojik Açıdan Bir Bakış”. Turkish Studies, 8/11, 55-79. Doğu, E. (1978). “Yabancılaşma Kuramına İlk Katkılar”. Ankara Üniversitesi Siyasi Bilgiler Fakültesi Dergisi, 3, 93-108. Göktürk, İ. ve Günalan, M. (2006, Aralık). “Modern ve Geleneksel Değerler Arasında Yabancılaşan İnsan” Selçuk Üniversitesi Karaman İ.İ.B.F. Dergisi, 11, 127-143. İlhan , N. (2012, Kış). "Yabancılaşma Olgusu Ve Kürk Mantolu Madonna." Uluslararası Sosyal Araştırmalar dergisi 20, 41-42. Kaya, B. (2015, 9 Temmuz). “Aylak Adam’ın Nihilizme Uzayan Arayışı”. Erişim Tarihi: 8 Mayıs 2016, http://www.insanokur.org/?p=39173. Plumbber, K. ve Macionis, J. J. (2008). “The Functionalist Perspective”. Sociology içinde (s. 29). Edinburg: Pearson Education Limited. Sezal İ. (1981).Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar. Ankara: Birlik Yayınları.