2. • Yunan bağımsızlık hareketi, Fransız Ihtilali ile yayılan ulusçuluk akımı
sonucunda ortaya çıkmıştır. 1814’te Rum tüccarların ve siyaset
adamlarının yer aldığı bir grup, Rusya’nın Karadeniz’deki önemli
liman şehri Odesa’da Filiki Eteria (Dostluk Cemiyeti) adıyla gizli bir
örgüt kurmuştur. Bu örgüt kısa sürede devlet içinde ve dışında Yunan
bağımsızlığı için çalışmaya başlamıştır. Nihayet 1821’de önce Eflak ve
Boğdan’da ardından ise Mora’da, Yunan İsyanları çıkmıştır.
3. • Osmanlı Devleti’nde taşrada ayanların etkin olduğu XVIII. Yüzyılda ve XIX.
Yüzyıl başlarında, Yunanistan’da da ayanlar ortaya çıktı. Bunlardan en
meşhuru Tepedelenli Ali Paşa’dır. Ayanlık mücadeleleri neticesinde Yanya’yı
ele geçiren Tepe- denli Ali Paşa, buranın valiliğine tayin edildi. Kısa
zamanda rakiplerini ortadan kaldırarak Yunanistan’ın büyük bir kısmına ve
güney Arnavutluk’a hâkim oldu ve yarı özerk bir yönetim kurdu,
Tepedelenli Ali Paşa, 1820’de II. Mahmud tarafından azledilince isyana
meyilli Rumlar’la iş birliği yaptı. Ali Paşa’nın başlattığı isyan 1822’de
bastırıldı ve bu isyan yüzünden Osmanlı Devleti Mora Isyanı ile yeterince
ilgilenemedi. Bu da Yunan Isyanı’nı kolaylaştırdı ve başarılı olmasına katkı
sağladı.
• TEPEDELENLİ ALİ PAŞA İSYANI
4. • Mora’da başlayan isyan, hızlı bir şekilde ilerlemiş ve adalara da
sıçramıştır. Ayaklanma sırasında Mora’da yaşayan 50.000 kadar
Müslüman ya kaçmış ya da Rumlar tarafından katledilmiştir, isyan-
da özellikle Rusya etkin bir rol oynamış, Fener Rum Patrikanesi ve
diğer Avrupalı devletler de kendi çıkarları doğrultusunda Rumlara
her türlü maddi ve manevi yardımda bulunmuştur.
5. • Mora İsyanının yayılmaya başlaması üzerine Osmanlı Devleti,
ayaklanmayı bastıramayacağını anlamıştır. Bunun üzerine 1824’te
Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dan yardım istenmiştir. Düzenli
ordusu ve güçlü bir donanması olan Mehmet Ali Paşa, Girit ve Mora
valiliklerinin de kendisine verilmesi koşuluyla isyanı bastırmayı kabul
etmiştir.
6. • 1825’ten itibaren, Mora Isyanı’nı bastırmak İçin Osmanlı ordusu ile
birlikte hareket eden Misir ordusu, kisa sürede büyük başarılar
kazanmıştır.
• Osmanlı-Misir kuvvetlerinin isyanı bastırması üzerine İngiltere, Rusya ve
Fransa: Osmanlı Dev- letine karşı 1827 yılında Londra Protokolü’nü
imzalamıştır. Bu üç devlet, isyancılarla Osmanlı Devleti arasında bir
ateşkes antlaş ması imzalanmasını istemiştir. Ayrica ateşkesin hemen
ardından bağımsız bir Yunan devletinin kurulacağı bildirilmiştir.
7. • Osmanlı Devleti bu kararlarını tanımayınca 20 Ekim 1827 de
Navarin’deki Osmanlı-Mısır donanması; İngiliz, Fransız ve Rus
donanması tarafından bir baskınla imha edilmiştir
8. Bunun üzerine kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu olan Ibrahim Paşa
1828’de Mora’dan çekilmiş ve Rusya, Osmanlı Devleti’ne karşı
savaş açmıştır. 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nda, Ruslar Osman-
li ordusunu mağlup ederek Edirne’ye kadar ilerlemiştir. Sonuçta iki
devlet arasında 1829’da Edirne Antlaşması imzalanmış ve bu
antlaşma ile bağımsız Yunan devleti kurulmuştur.
9. Böylece 1821 yılında Rumların Mora Yarımadası’nda
başlattıkları isyan, bağımsız Yunan devletinin kurulmasıyla
sonuçlanmıştır. Bu yönüyle Mora Isyanı, Balkanlarda
yaşayan diğer milletlerin ayaklanmalarına örnek olmuştur.
11. Rusya’nın güneye inme politikasının bir sonucu olarak
Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Kırım Savaşı yaşanmıştır.
Ancak Rusya’nın Boğazlara açılma isteği ve Osmanlı
Devleti’nin topraklarına göz dikmesi, İngiltere ve Fransa’nın
çıkarlarına dokun- muştur. Bu nedenle Avrupalı güçler,
Osmanlı Devleti’nin yanında yer alarak Rusya’ya karşı bir
Avrupa bloğu oluşturmuştur. Rusya’nın Kutsal Yerler
Sorunu’nu bahane ederek başlattığı savaşta, Rusya yenilmiş ve
1856 Paris Antlaşması imzalanmıştır.
12. Hristiyanlar tarafından Kudüs ve çevresi buralarda bulunan kilise, mezar gibi bazı yerler, kutsal
sayılmaktaydı. Bunun için Osmanlı’da Hristiyan mezhepleri arasında, bu yerler öteden beri büyük bir
rekabet konusuydu. Osmanlı Devleti, bu böl- geyi topraklarına kattıktan sonra kutsal yerlerde
mezhepler arasında daha önce kurulmuş olan düzeni olduğu gibi bıraktı. Ancak sonraki yıllarda,
devletlerin de baskıları ile Katoliklere ve Ortodokslara, diğer mezheplerin aleyhine birçok ayrıcalık
verdi. 1740 kapitülasyonu ile Fransızlara yani Katoliklere yeni ayrıcalıklar tanındı. Fransız İhtilali
sırasında meydana gelen gelişmeler, kutsal yerlerdeki Katolikleri koruyucusuz bıraktı ve Ortodokslar,
kutsal yerlerde daha üstün bir duruma geçti. Ancak Katolikler, eski durumun kurulmasını istemeye
başladı ve bu durum Kutsal Yerler Sorunu’nun doğmasına neden oldu. Sorun, görünüşte 1847 yılında
İsa’nın doğduğu yer olan ve «Beytül-Lähim denilen yerdeki gümüş yıldızın kaybolması ile başladı.
Bunun suçunu, Ortodokslarla Katolikler birbirlerinin üstlerine attılar. Osmanlı Devleti, mezhepler
arasındaki gerginliğe son verebilmek için kendisi yeni bir yıldız yaptırıp yerine koymak istediyse de
sorunun gelişmesini önleyemedi.
KUTSAL YERLER SORUNU
13. Kırım Savaşı, Avrupalı devletlerin müdahalesi ile uluslararası bir boyut
kazanmıştır. Avrupa devletleri, Kırım Savaşı ve Paris Antlaş- ması’nda
Osmanlı Devleti’nin yanında yer alarak Rusya’nın daha önceki
tarihlerde kendi lehine bozmaya çalıştığı Avrupa güçler dengesini
yeniden kurmayı amaçlamıştır.
14. ♦Avrupa devletleri Osmanlı Devleti'nin Avrupa devletler hukukundan yararlanmasını kabul edecekti.
Ayrıca her biri ayrı ayrı Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına saygı göstermeyi
garanti edecekti.
♦Osmanlı padişahının ilan etmiş olduğu Islahat Fermanı diğer devletler tarafından memnuniyetle
karşılandı. Ancak bu ferman; antlaşmayı imzalayan hiçbir devlete, Osmanlı Devleti’nin iç işlerine
karışma hak ve yetkisi vermeyecekti.
♦Osmanlı Devleti ve Rusya, savaş sırasında birbirlerinden aldıkları yerleri ve esirleri geri verecekti.
♦Boğazların kapalılığına dair 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi aynen yürütülecekti.
♦Karadeniz; tarafsız duruma getirilecek, bütün devletlerin ticaret gemilerine açık fakat savaş
gemilerine sürekli olarak kapalı olacak, kıyılarında hiçbir tersane bulunmayacaktı.
♦Sırbistan, Eflák ve Boğdan; Osmanlı Devleti’ne bağlı kalacak, ancak bunların sahip bulundukları
ayrıcalıklar genişletilecek ve bunlar antlaşmayı imzalayan devletlerin garantisi altında olacaktı.
PARİS ANTLAŞMASI MADDELERİ
15. Paris Antlaşması’yla Osmanlı Devleti ilk kez Avrupa devletler
hukukuna dahil edilmiş ve topraklarının bütünlüğü büyük dev-
letlerin garantisi altına alınmıştır. Böylece Osmanlı Devleti’nin bir
Avrupa devleti olduğu belirtilmiştir. Avrupalı devletler kendi çıkarları
doğrultusunda Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü gerekli
gördükleri için böyle bir politika takip etmeye başlamıştır.
16. Paris Antlaşması’yla Balkanlardaki Rus nüfuzunu kırmak için Karadeniz’in
tarafsızlığı ve Boğazların yabancı savaş gemilerine kapatılması
sağlanmıştır. Ayrıca Balkanlarda Eflåk, Bogdan ve Sirbistan topraklarındaki
yönetimler; Paris Barış Konferansı’na katılan devletlerin ortak garantisi
altına alınmıştır. Bu şekilde Rusya’nın güneye inme politikası engellenmek
istenmiştir.
17. Osmanlı Devleti, Paris Antlaşması ile savaştan önceki sınırlarına dönmüş ve Rus
tehlikesinden bir müddet kurtulmuştur. Osmanlılar; Paris Konferansı’na savaşı
kazanmış olarak katılmasına rağmen antlaşmanın Karadeniz ile ilgili maddesi,
yenilmiş olan Rusya ile birlikte kendisine de uygulanmıştır. Islahat Fermanı’nın
antlaşmada yer alması da Osmanlı Devleti’nin aleyhine olmuştur. Büyük Avrupa
devletleri, her ne kadar bu maddeyle devletin iç işlerine karışma- mayı garanti
etmişse de bu fermanla Osmanlı Devleti’nin iç işle- rine müdahale edebilecekleri
yeni bir kapıyı önceden açmışlardır.