2. MAGNUS BANE GÜNLÜKLERİ 1 : PERU’DA GERÇEKTE NELER OLDU?
Magnus Bane için İblis Efendilerinin Yük sek Konseyi tarafından Peru’dan yasaklanmak
hayatındak i en üzücü olaylardan birisiydi. Sadece Peru sok aklarındaki Aşağıdünyalarının
ellerinden geçen posterlerinin ulu orta dolaştırılması yüzünden değildi. Çünk ü Peru onun en
sevdiği yerlerden biriydi. Orada bir çok macera atılmıştı ve bir çok an ısı vardı. Bütün hepsi
Ragnor Fell’in 1791’de ona k atılması için davet etmesiyle başlıyor…
1791
Magnus Lima’nın tam dışında uyanmıştı , üzerindeki trençkot , jokey paltonunun ve parlak
ayakkabılarıyla abartılı görünüyordu , çok geçmeden kahvaltı aramaya başladı. Onun yerine ev
sahibesini diğer hizmetçilere son haberleri verirken buldu.
‘ Bence bir deniz canavarı.’ dedi ev sahibi.’ Ya da deniz adamı. Bu topraklarda hayatta kalabilirler
mi?’
‘ Günaydın hanımlar. ‘ dedi Magnus. ‘ Duyduklarıma göre misafirim gelmiş.’
İki kadında gözlerini yavaşça iki kere kırptılar. İlki adamın abartılı görünüşü içindi. İkinci ise
adamın söyledikleri içindi. Magnus ikisine de genişçe gülümseyip selam verdi ve yoluna ,
koridorun sonundaki tahta geniş odaya doğru yürüdü. Orada elinde bitki çayının bulunduğu süslü
bir fincanla oturan Ragnor Fell’i buldu.
‘ Onun içtiğinden istiyorum.’ dedi Magnus servis yapan kadına. ‘ Hayır , dur bekle.
Onuniçtiğinden üç fincan istiyorum.’
‘ Söyle onlara ben biraz daha istiyorum. ‘ dedi Ragnor. ‘ Bu aralar ağır kararları hafif atlatmamı
sağlayan tek içecek bu. ‘
Magnus söyledi ve üzerinde her zaman ki komik kıyafetti olan dostuna döndü. Teni için fazla
yeşil ve kasvetliydi. Magnus sıklıkla iblis efendisi işaretinin bu kadar göze batan bir şey olmadığı
için şükretmekteydi. Elbette kedi gibi bazen sarı-yeşil olan gözleri normal değildi ama ufak bir
saklama büyüsüyle halledilmeyece k kadar kötü de değildi. Aksi olsaydı , ona geri dönüş yapacak
güzel leydiler ve centilmenler bulmada zorlanırdı.
‘ Saklama büyüsü yok mu?’
‘ Bana zamparalığın dahil olabileceği bir gezide sana eşlik etmemi istemiştin. ‘ dedi Ragnor.
‘ Evet.’ dedi Magnus. ‘ Fakat aradaki bağlantıyı göremedim. ‘
‘ Gerçek halimin leydiler üzerinde daha büyük etkisi olduğunu gözlemledim.’ Dedi Ragnor. ‘
Leydiler çeşitlilikten hoşlanıyor. Fransa’daki Louis Kral’ının kortundaki bir bayan söylemesi
ayıp bana küçük beyaz lahanam diyor. Duyduğuma göre Fransada çok ünlü bir terim olmuş.
Benim sayemde. ‘
3. Dostu her zamanki tonunda konuşurken içeriye altı içecek girdi. Magnus birini kapıp koltuğa
geçtiğinde kadına . ‘ Bütün hepsini getiririn , lütfen. Dostumun ihtiyacı olacak.’ dedi.
‘ Ayrıca bana tatlı bezelyem diyen bir bayanım daha var.’ Diye devam etti Ragnor
Magnus içeceğinden bir yudum alırken dışarıdaki güneşi seyrediyordu. Durumdan keyif aldığı her
halinden belliydi. ‘ O zaman Lima’ya Kralların Şehrine hoş geldin , tatlı bezelye.‘
İçkilerden sonra - ki Ragnor beş tane içerken Magnus on yedi tane götürmüştü – Magnus dostunu
Lima’nın etrafında gezdirmek üzere dışarıya çıkardı. Çok geçmeden ikisi de eskiden
İspanyolların suçluları idam ettiği bir plazaya girdiler.
‘ Başkentte iyi bir başlangıç yaparız diye düşündüm. Ayrıca daha önce buraya gelmiştim. ‘ dedi
Magnus. ‘ Elli yıl önce bir deprem neredeyse bütün şehri yutuyordu. ‘
‘ Senin depremle bir alakan var mıydı?’
‘ Ragnor.’ Dedi Magnus uyarır gibi .’ Olan bütün küçük doğal felaketlerden beni sorumlu
tutamazsın. ‘
‘ Soruya cevap vermedin.’ Dedi ve iç çekti. ‘ Sana itibar ediyorum Magnus… Her zamankinden
daha çok rahatlamış ve sakin görünüyorsun. ‘ ikisi de yürümeye devam ederken. ‘ Dillerini
bilmiyorum , bu yüzden sana güveniyorum.’
‘ İspanyolca konuşamıyor musun yani?’ dedi Magnus. ‘ Ya da Qeuchua bilmiyor musun? Ya
Aymara’ya ne dersin?’
Magnus elbette dostunun buralara yabancı olduğunun farkındaydı. Kendisi de gittiği er yere
yabancı olduğu için bütün dilleri öğrenmeye çalışıyordu. Böylece istediği her yere gidebilecekti.
İspanyolcada öğrendiği ilk dillerde n biriydi. Elbette bir de doğduğu diller vardı ama onları pek
konuşmazdı. Aklına babası , annesi ve kötü çocukluk anılarını getiriyordu o diller.
Magnus ortaya çıkan kötü anıları aklının derinlerine itti. Kendisi eğlenmeyi ve eğlenceli olmayı
tercih ederdi.
‘ Daha demin söylediklerini konuşamıyorum.’ dedi Ragnor. ‘ Ama aptalca konuşuyor olmalıyım ,
seni anladığıma göre.’
‘ Bu incitici ve gereksiz bir gözlemdi. ‘ dedi Magnus. ‘ Ama elbette bana tamamen güvenebilirsin.
‘
‘ Sadece beni burada rehbersiz bırakma Bane. Söz ver. ‘
Magnus kaşını kaldırdı. ‘ Sana sözümü veriyorum. ‘
‘ Seni bulurum.’ Dedi Ragnor. ‘ Seni hangi absürt kıyafettin içerisinde olursan ol bulurum. Ve
uyuduğun yere bir lama getirip sahip olduğun her şeye balgam atmasına izin veririm.’
4. ‘ Bu kadar kötüleşmeye hiç gerek yok. ‘ dedi Magnus. ‘ Merak etme. Sana gerekli olan bütün
kelimeleri öğretebilirim. Bunlardan bir tanesi de ‘ fiesta.’ ‘
Ragnor huysuzlandı. ‘ Bu da ne demek?’
Magnus kaşlarını kaldırdı. ‘ Bu , dostum , parti demek. Diğer kelime de ‘juerga’’
‘ O ne demek peki?’
Magnus sessiz kaldı.
‘ Magnus.’ Dedi Ragnor ilgi bekleyerek. ‘ Yine parti mi demek? ‘
Magnus tekrar gülümsemeye başladı. ‘ Özür dileyeceğim. ‘ dedi. ‘ Ama hiç pişmanlık
duymuyorum.’
‘ Biraz mantıklı olmayı dene.’ dedi Ragnor.
‘ Tatildeyiz.’ Dedi Magnus.
‘ Sen hep tatildesin.’ Dedi Ragnor. ‘ Yirmi yıldır tatilde olduğunu bilirim.’
Bu doğruydu ama Magnus uzun zamandır bir yere yerleşmemişti. Son sevgilis i öldüğünden beri.
O ilk sevgilis i değildi belki ama yanında bu kadar uzun süre kalıp , onun kollarında ölen ilk
sevgilis iydi. Magnus onu o kadar sık düşünüyordu ki arada ondan söz etmek canını yakmıyordu.
Hala yüzünde dolaşan yıldızları ve kadının güzelliğindeki ışıltıyı hatırlıyordu.
‘ Ben maceradan bıksam , macera benden bıkmıyor. ‘ dedi Magnus ve Ragnor’un neden iç
çektiğini anlayamadı.
Ragnor’un sorgulayan tavırları Magnus’u üzmeye başlamıştı. Yarinacocha gölünü ziyaret
ettiklerinde dostunun tavırları hala devam etmekteydi. ‘ Bu yunuslar pembe mi?’ dedi Ragnor.
‘ Ben buraya geldiğimde de pembeydiler. ‘ dedi Magnus ve durakladı. ‘ Sanırım öyleydiler. ‘
Peru’daki bütün ışıkları görmek için costa to sierra’a da gittiler. Magnus’un en sevdiği yerlerden
biriydi. Ay , güneşin dokunduğu taşlar suda beyaz ışıltılar bırakıyorlardı. Muhteşem bir
manzaraydı.
Ve orada baya güzel bir leydi daha vardı. Ama sonunda Ragnor’u tercih etti. Magnus bütün hayatı
boyunca yaşayıp , bir kere iblis efendisi aşk üçgenine dahil olmamış ve böyle bir şeyi duymamıştı.
Ragnor ise şaşırtıcı bir şekilde Fransızca konuşan kızı anlamışa benziyordu. Ragnor ise bu
yolculuğa çıktıklarında n beri ilk kez pişmanlık hissetmiyor gibiydi. Sonunda Ragnor Magnus’u
yanındaki tatlı bayanla tanıştırdı. Giulia na’a onları büyülü bitkilerin olduğu bir ormana
yönlendirdi. Magnus çok geçmeden bu geziyi kabul ettiğine pişman oldu çünkü bu ormanda her
yer tak bir renkti : yeşil.
5. Her yer yeşil , yeşil yeşildi. Baktığı her yerde bu rengi görüyordu , yanında gezdiği yoldaşında
bile.
‘ Yağmur ormanlarını sevmedim.’ Dedi Ragnor.
‘ Çünkü benim gibi yeniliklere açık değilsin.’
‘ Hayır çünkü bir yaban domuzunun koltuk altı kadar ıslak ve en az onun kadar iğrenç
kokuyorum.’
Magnus gözlerini ovaladı. ‘ Mükemmel bir noktaya parmak basarken sözlerin aklıma iğrenç
görüntüler getirdi. ‘
Orman yağmur ve nemden dolayı rahat değildi belki ama inanılmaz bir manzaraya sahipti. Kalın
yeşillikler ,upuzun ağaçlar ara ara sıklaşıyor ve göğe ucsuz bucaksız uzanıyordu. Bazı bitkilerin
renkleri diğerlerinden açık ve büyüleyiciydi. Onlar yürüdükçe hayvanlar önlerinden kaçışıyor ve
yapraklarda izlerini bırakıyorlardı.
Magnus özellikle kafalarında uçan , daldan dala atlayan maymunlara hayran kalmıştı. Uzun
kollarını açıp süzülerek ağaçtan ağaca ucuyorlardı.
‘ Hayal et.’ Dedi Magnus. ‘ Ben ve benim küçük maymun dostum. Ona bazı hileler
öğretebilirdim. Ona parlak ceketler giydirip etrafta dolaştırabilirdim. Tıpkı bana benzerdi. Tabii
biraz daha kıllı ben. ‘
‘ Arkadaşın biraz delirmeye ve saçmalamaya başladı. ‘ dedi Giulia na. ‘ Burada denize yakın
düzeyde olduğumuz için böyle olması normal.’
Magnus neden yanlarında bir rehber getirdiklerini merak etti. Ragnor’u sakinleştirme k için
olabilirdi belki ve başkaları rehberlerini izleyerek aptalca tehlikeli durumlara düşebilirlerdi ama o
bir iblis efendisiydi. Büyülüydü. Karşısına çıkacak bir panteri bile alt etmeye hazırlıklıydı ki bu
mükemmel bir hikaye olurdu. Belki Ragnor’u çekici bulmayan birkaç hanımı böylelikle
etkileyebilirdi.
Ya da birkaç centilmeni.
Kendini panterle kapıştığı hikayesine kaptırmış giderken birden diğerlerinde n ayrılmış olduğunu
fark etti. Magnus etrafına baktı. Yeşiller içersinde kaybolmuştu.
Sonra kafasını kaldırdığında kendine bakan bir çift kahverengi gözle karşılaştı.
‘ Merhaba , yoldaşım.’
Maymun karşılık olarak korkunç bir hırlama çıkardı.
‘ İlişkimizin durumu hakkında ciddi şüphelerim oluşmaya başladı. ‘
Giuliana onlara maymunlarla karşılaştıklarında geri çekilmemelerini söylemişti. Ama bu
Magnus’un gördüğü diğer maymunlara benzemiyordu. Çok fazla iri ve çok fazla kıllıydı.
Magnus hayvana bir incir fırlattı. Maymun inciri gözlerini ondan ayırmadan yakaladı.
6. ‘İşte‘ dedi Magnus. ‘ Aramız düzeldi sayalım.‘
De vamı 12 Şubatta ….
Magnus Bane Günlük leri Cassandra Clare’in başk a yazarlarla beraber yazdığı ve online olarak yayınladığı
hik ayelerin ortak adıdır. Ceviri onokumalar.com’a ait olmak la beraber başk a yerlerde izinsiz – linksiz
k ullanılması yasak tır.
Yayın hak ları Artemis’e ait olan Ölümcül Oyuncaklar serisini en yak ın k itapçılardan temin edip serinin bu
eğlenceli k arak terleriyle tanışabilirsiniz.