GERÇEK SİNEMA bugüne değin çıkan ve çıkmakta
olan bazı «idare-i maslahatçı» dergilerin dışında toplumcu
gerçekçi kültür ve sinemayı yaymak, benimsetmek amaç
ve işleviyle ikinci sayısı ile karşınızda.
GERÇEK SİNEMA kesinkes bir kadro dergisi değildir.
Türkiye’nin sosyo - ekonomik ve kültürel sorunlarım
nesnel bir biçimde kavramış, toplumcu gerçekçiliğin ezilen
ve sömürülenlerle, okur ve izleyiciyle, sanatçı ve düşünürlerle
«dünyayı değiştirmek» yöntemi olduğunu bilen, yoz
burjuva kültürüne karşı toplumcu gerçekçi kültürü savunan
kişilerin, siz okurların dergisidir.
GERÇEK SİNEMA geri bıraktırılmış bir ülkenin dü
şün ve eylem savaşçılarıyla toplumcu gerçekçi kültür ve
sinemanın oluşturulması için cmuz omuzadır. Halkın ger
çek sinemasından, fotoğrafmdan yanadır. Bu erekle yayı
nını sürdürecektik Başta «sansür» clmak üzere tüm gerici
kuruluşlara, doğal olarak tüm gerici düşüncelere karşıdır.
Toplumcu gerçekçi kültür için... nesnel eleştiri için
GERÇEK SİNEMA.
2. gerçek
sinema
aylık sinema ve fotoğraf dergisi
yıl: 1 sayı: 2 kasım 1973
sahibi: erol bayrakdar
yazı işleri sorum lusu: mchmet Ö z d e m İro ğ lu
yazışm a ve yönetim yeri: m u h tar hüsnü sokak 31/G
fatih - İstanbul
sayısı: 5 tl., yıllık abonesi: 50 tl., altı aylık: 25 tl.
basılm ayan yazılar 2 tl.’lık pul karşılığı geri gönderilir,
dizgi: yönet m atbaası - baskı: zafer m atbaası
son baskı tarih i: 30 ekim 1873
kapak fotoğrafı: «soy cuba» /y ö n : m ihail kalatazov
içindekiler
haberler 2
filistinli sinem acıların bildirisi 4
nazi sinem ası ve propaganda ö oğuz m akal
tü rk ve dünya sinem asm ın konum u 11 aydın saym an
siyasal sinem a seyircisiyle k arşı karşıy a 21 fran tz gĞvaudan
2001 uzay yolu m acerası 28 bernard eisenscitz
san at ve deney 32
fo to ğ rafta sanat 35 burçak evren
gerçekleşen büyü fotoğraf 38 ethem alkan
paris'te son tango 41 ethem allıan
vcCi evlât iki dam at 45 aydın saym an
3. GERÇEK SİNEMA bugüne değin çıkan ve çıkmakta
olan bazı «idare-i maslahatçı» dergilerin dışında toplumcu
gerçekçi kültür ve sinemayı yaymak, benimsetmek amaç
ve işleviyle ikinci sayısı ile karşınızda.
GERÇEK SİNEMA kesinkes bir kadro dergisi değil
dir. Türkiye’nin sosyo - ekonomik ve kültürel sorunlarım
nesnel bir biçimde kavramış, toplumcu gerçekçiliğin ezilen
ve sömürülenlerle, okur ve izleyiciyle, sanatçı ve düşünür
lerle «dünyayı değiştirmek» yöntemi olduğunu bilen, yoz
burjuva kültürüne karşı toplumcu gerçekçi kültürü savu
nan kişilerin, siz okurların dergisidir.
GERÇEK SİNEMA geri bıraktırılmış bir ülkenin dü
şün ve eylem savaşçılarıyla toplumcu gerçekçi kültür ve
sinemanın oluşturulması için cmuz omuzadır. Halkın ger
çek sinemasından, fotoğrafmdan yanadır. Bu erekle yayı
nını sürdürecektik Başta «sansür» clmak üzere tüm gerici
kuruluşlara, doğal olarak tüm gerici düşüncelere karşıdır.
Toplumcu gerçekçi kültür için... nesnel eleştiri için
GERÇEK SİNEMA.
1
4. h a b e r l e r
SA N SÜ RÜ N Y ASA KLAD IK LARI
Yeni sezonun başlam ası ile sansürde film leri yasaklam aya baş
ladı. G eçtiğim iz aylarda yasaklanan beş film e bu ay iki tane daha
eklendi. B unlar Şaken A ym anov'un «Son K azak - The End Of Cos
sack Chieftain» ı ile A leksandr Finezim m er’in «E sirlerin isyanı
F a r In The W est» adlı film idir. B irincisi K azakların yaşantısı, di
ğeri ise savaş tem asını işleyen film lerdi.
Y E N İ Ç EV R İLEN LER
Ü ç Polonya’lı yönetm en A ndrzej W ajda, Janusz M ajewski,
E w ard Zebroıvski seri bir televizyon film i çekiyorlar. Jaroslaw
Iw aszkiew icz’in üç hikâyesinden oluşan film in bölüm lerinin isim leri
«An E vening W ith Abdon», «Girls F rom W ilk», «The Mill On the
U trara» dır.
Ü nlü Ingiliz yönetm en K ubrick yeni bir film in senaryosunu yaz
m akta. ism ini ve konusunu herkese söylem ekten kaçınan K ubrick’in
bu son yapıtının gene bir Science-fiction olduğu söyleniyor.
John B oorm an’ın son film i «Zardoz» son günlerde kendinden
en çok söz ettiren film lerden biri. A vrupa’lı k ritik ler B oorm an'ın son
iki film i «Delivrance» ve «Zardoz» ile en güçlü dönem ini yaşadığını
söylüyorlar.
FİL M A RŞİV İN D E TÜ R K SİN EM A SI t o p l u g ö s t e r i s i
T ürk Film A rşivi C um huriyetin 50. Yılı dolayısı ile başlangıcın
dan bu güne T ürk Sinem asının çeşitli dönem lerdeki örneklerinden
oluşan bir toplu gösteriye başlıyor. A şağı y u k arı 150 film i k ap sa
y acak program uzun süre devam edecektir.
ö te yandan Film A rşivi dört ay rı kitap yayınlayacaktır. B un
lard an biri Giovanni Scognam illo’nun hazırladığı T ürk Sinem asında
6 yönetm en, L ütfi ö . A kad’m «K ızılırm ak-K arakoyun» adlı film inin
senaryosu, G iovanni Scognam illo ve Sam i Şekeroğlu’nun hazırladık
ları T ürk Sessiz Sinem a T arihi ile B aşlangıcından B ugüne R esim
lerle T ürk Sinem ası dır.
TÜRK SİN EM A TEK D ER N EĞ İN D E A LTIN KOZA’YA
K A TILA N FİL M L E R
T ürk Sinem atek D em eği K asım ayında A dana A ltın Koza Film
Festivaline k atılan film leri toplu olarak gösterecektir. B unun yanı
sıra T ürkiye C um huriyeti’nin 50. Yılı dolayısı ile en eski T ürk film
2
5. lerinden örneklerde program da yer alacaktır, ö te yandan M oskova
Film Festivalinde A ltın ö d ü l kazanan Sovyet F ilm i «H ürriyet D e
nen T atlı Kelime» ile ile A ndrei T arkovski’nin «Solaris» adlı film
leri gösterilecektir.
TÜRK SİNEM ASININ ÜMİTLERİ
«G. ve J. Şalom’un Le Monde Diplomatique Türkiye 50. Yıl
özel sayısında (Ekim 1973) yayım lanan ‘Türk Sinem ası ve
Tiyatrosunun Ümitleri' adlı yazısından alınan Türk Sinem ası
adlı bölümdür.»
T ürk Sinem asında yılda 220-240 film yapılm akta ve bunları
çok sayıda seyirci izlem ektedir. Bu T ü rk Sinem ası’nın iyi olduğunu
belirtm ek için yeterli m idir? önce T ürklerin en sevdikleri v ak it ge
çirm e aracı olan Sinem ayı görm em ezlikten gelen devletin rolünden
sözetm ek gerekir. 1966’d a 900 Sinem a salonu vardı. 15 ve 19 y aş
la rı arasında Sinem a salonlarm a gidenlerin toplam oram % 56’dır.
Bu veri, toplum un düzenli b ir şekilde Sinem aya gittiğ in i gösterir.
1896 sonunda kahve ve salonlarda başlayan film gösterileri g er
çek bir Sinem a salonuna 1908’de kavuştu. Ve ilk uzun m etrajlı film
1916’da yapıldı. O zam andan beri h er türden insan Sinem aya ilgi
duydu. 1940 yıllarına k ad ar Sinem ayı sevm eyen T iyatrocular, p a ra
larıyla herşeyi hükm etm e sevdasındaki söm ürücüler ve entellektüel-
lik peşinde olup, kültürel faaliyette bulunm ak isteyen bankerler si
nem ayla ilgilendiler, ilgilenm eyen yalnız devletti.
Yine de Sinem a konusunda yetkili bir kuruluş ve sinem a en
düstrisine tek bir yardım yoktur. Sinem a öğretim i hem en hem en yok
tur. T eknik öğretim ise basit birtakım k u rslarla sağlanm aya ça
lışılm aktadır.
Y ürürlükte olan yönetm eliklerle herhangi b ir film yasak lan a
bilir. örneğin, Stanley K ubrick’in «Zafer Y ollan» dost ülkenin
(A.B.D.) itibarını sarstığ ı için yasaklanm ıştır. S ağıroğlu’nun «B it
m eyen Yol» u B akanlar K urulu ve M etin E rk san ’m «Y ılanlann
öcü» C um hurbaşkanının soruna el koym ası ile gösterilebilm iştir.
A narşistlere m addi yardım yapm akla suçlanan oyuncu ve yö
netm en Y ılm az G üney 18 aydan beri hapistedir. T ürkiye’nin şim
diye dek sahip olduğu bu en iyi Sinem acının, u lu slararası bir üne
sahip olm aya başlayan «Um ut» da dahil olm ak üzere bazı film leri
kısm en veya tam am en yasaklanm ıştır.
B ununla birlikte L ütfü ö . A kad gibi Sinem a diline hakim iyi
sinem acılar, iyi teknisyenler d ikkate alınm ası gereken birçok film
yaptılar. F a k a t 1967’den beri T ürk Sinem ası istisnaların kaideleri
bozm adığını gösteren tehlikeli popülist eğilim e gelip dayanm ıştır.
3
6. filistinli sinemacıların
bildirisi
A rap dünyasının bir ucundan öteki ucuna sinem a derin ta rtış
m alara konu oluyor. Şam , Cezayir, K ahire, Tunus, B eyrut ve K u
veyt’l e sinem asever, sinem acı, teknisyen ya da eleştirm enler en
geniş yığınların dileklerini yansıtan kavgacı bir sinem ayı kurup
yükseltm eye çalışıyorlar. 1967 H aziranının acı yenilgisi bu bilinç
lenm enin kökeni olduğu ölçüde F ilistinliler de bu yeniden doğuşa
yabancı kalm ıyorlar.
Geçenlerde bazı aydınlar ve sinem acılar aşağıdaki bildiriyi y a
yınlayan «Filistin Sinem a Topluluğuna» kurdular:
«A rap sinem ası uzun bir süredir gerçeklikle ilişkisiz konulan,
üstelik yüzeysel bir biçim de işlem ekle yetiniyor. Belli k alıplara da
yalı bu tu tu m sonunda sinem anın bir çeşit afyon yerine geçtiği
A rap seyircisinde tiksindirici alışkanlıklar y aratm ıştır. H alkın ile
ri görüşünü ve bilincini k a ra rta ra k onun gerçek sorunlara yüz çe
virm esinde katk ısı olm uştur.
K uşkusuz A rap sinem asının tarih i boyunca dünyam ızın g er
çekliğini ve sorunlarını anlatm ak için ciddi girişim ler yapılm ıştır,
ancak bunlar yeni b ir sinem anın o rtay a çıkışm a şiddetle k arşı ko
yan gerici h areketin yandaşları tarafjn d an çabucak söndürülm üş
tür.
Bu girişim lerin önem ine saygı gösterm ekle birlikte bunların
genellikle kekelem e düzeyinde ve biçim sel açıdan her zam an ye
tersiz kaldıklarını belirtm ek doğru olur. Y erleşm iş sinem anın ağır
m irasından hiç bir zam an kaçm ılam ıyordu.
A ncak 1967 H aziran yenilgisi derin bir acı y a ra ta ra k tem el
tartışm aları o rtay a çıkardı. Sonunda A rap dünyasında henüz gö
rülm eyen b ir tü r sinem ayı kurm a kaygısıyla ortay a atılan genç
4
7. yetenekler belirdi. B unlar sarsıntının içerik k ad ar biçim i de etki
leyeceğine inanm ışlardı.
Bu yeni akım a örnek olan filim ler yenilgim izin nedenlerini so
ruyor ve F ilistin direnişi yanında yürekli ta v ırla r alıyorlar. G er
çekten de önem li olan bulunduğum uz durum un gerçek nedenlerini
o rtay a serip, biz A rap ve Filistinlilerin toprağım ızı k u rta rm a k için
verdiğim iz savaşın aşam alarını a n la ta ra k halkım ızın savaşını ge
reğince destekleyebilecek bir F ilistin sinem asını geliştirm ektir. A r
zuladığım ız sinem a bugünü, geçm işi ya da geleceği olduğu k ad ar
iyi anlatm ayı görev edinm elidir, edinecektir. Bu uyum lu atılım bi
reysel çabaların toparlanm asını gerektiriyor: gerçekten de kişisel
girişim ler - değerleri ne olursa olsun - yetersiz ve etkisiz kalm aya
m ahkum durlar.
Bu am açla biz sinem a ve edebiyat adam ları bu bildiriyi yayın
lıyor ve «Filistin Sinem a Topluluğu» nun kurulm ası için çağrıda
bulunuyoruz.
Bu topluluğa verdiğim iz görevler altı g u ru p ta toplanıyor:
1. F ilistin davası ve hedefleri üzerine F ilistinliler tarafın d an
gerçekleştirilen, A rap dünyası içinde yer alıp dem okratik ve ilerici
bir içerikten esinlenen filim ler yapm ak.
2. E skinin yerini alm aya yönelm iş ve bu yeni içeriği tu ta rlı
lıkla ifade edebilecek yeni bir estetiğin doğm ası için çalışm ak.
3. Bu sinem ayı bütünüyle F ilistin D evrim i ve A rap davasm m
hizm etine verm ek.
4. Filim leri F ilistin davasını bütün dünyaya tan ıtm ay ı hedef
alan bir anlayış içinde tasarlam ak.
5. F ilistin halkının kavgası üstüne, bu savaşın aşam alarım ye
niden çizen fotoğraf ve filim arşivlerini bir aray a getirecek b ir fil-
m otek kurm ak.
6. D ünyadaki ilerici ve devrim ci sinem acı topluluklarıyla iliş
kileri güçlendirm ek, F ilistin adına sinem a şenliklerine katılm ak ve
Filistin devrim inin hedeflerinin gerçekleştirilm esi yönünde çaba
gösteren dost ekiplerin çalışm asını kolaylaştırm ak.
«Filistin Sinem a Tpoluluğu» kendini F ilistin devrim kurum la-
rım n bütünleyici parçası olarak görür. M ali destek, yönelim i pay
laşan F ilistin ve A rap örgütleri tarafın d an sağlanacaktır. Toplu
luk «Filistin U lusal Sandığını» ya da tem silcisini gerçekleştiril-
m ekte olan yapım ları m ali yönden denetlem eye çağırır.
Topluluk F ilistin K urtuluş ö rg ü tü n ü n A raştırm a M erkezini
çalışm a yeri olarak seçm iştir.»
E cran 73, Sayı 18’den
Ç eviren: E N G İN ÖZDEN
5
8. nazi sineması ve
propaganda
oğuz makal
Leni R iefenstahl «T rum ph of th e Will» i çekerken
P ropaganda «kam uoyunu ve toplum un güdüm ünü etkilem ek için
yapılan bir hareket» ya da «bir öğretinin düzenli ve sistem atik ola
ra k yayılm ası, bir fikrin ya da davanın duyurulm ası» olarak ta
nım lanıyor. Yine de propagandanın kesin bir tanım ını verm enin
güçlüğünden sözedilebilir. Ü stelik propagandanın bir bilim olup
olm adığı tartışm aları sürüp giderken; bir sanat, bir teknik olabi
leceğini, prensiplerini fizyoloji, psikoloji ve psikiyatriden aldığını
da düşünürsek.
P ropaganda silâhından yararlanılm asaydı, kuşkusuz N azi’ler
hiç bir dönemde başarı kazanam azdı. L erner «propaganda hizm et
ettiğ i piyasanın lehinde davranış değişiklikleri yaratabildiği ölçü
de etkin sayılır» diyor. E tkin bir propagandayı şöyle tanım lıyor:
«E tkin bir propaganda, kitleyi, propagandanın kitleden yapm asını
istediği şeyi yapm ak konusunda istekli hale getiren propaganda
dır.» P ropagandayı bir silâh olarak istediği biçim de kullanabilen
Goebbels «propagandanın siyasisi yoktur, sadece bir am acı vardır»
düşüncesindeydi. Propagandanın etkisinin artm asın d a kitle toplu-
m unun gelişim ine, yepyeni tekniklerin doğuşuna büyük pay ay ır
m ak gerekir. K ısacası teknolojik gelişim le iç - içedir propaganda.
Propagandanın başarıya ulaşabilm esi için som ut olm ası, anım -
sanabilm esi, anlaşılabilm esi gerekir. Bu am açlara erişebilm ek için,
6
9. propagandanın psikolojik açıdan sağlam , yöneleceği kitlenin gerek
sinm elerine göre saptanm ış olm ası önem lidir. Bu arad a unutulm a
m ası gereken hangi etkileşim araçlarının, nasıl kullanılacağı so
runudur. P ropagandanın araçları öncelikle basın, sinem a, radyo,
duvar gazetesi, kitap, broşür, gösteri ve yürüyüştür. D aha açıkçası
propagandanın am acı kitlede belirli d urum lara karşı, istediği bi
çimde tu tu m değişim i yaratm ak , eylem leri denetim altında alm ak
sa bazı araçlara da sahip olm ası gerektiğidir. Çoğu kez p ropa
gandacılar, örgütlenm iş grup ya da toplulukların k an a a t önderle
rini etkileyerek am aca ulaşm ayı yeğlerler. «En etkin p ropaganda
gerçektir» sözünü anım sayarak, propagandacılar, özellikle Birinci
D ünya Savaşı dönem inde gerçeğe dayanan bir propagandadan söz-
etm enin propaganda anlayışına te rs düşm eyeceğini görm üşlerdir.
(Propagandanın çağım ıza czgü bir olgu olarak gelişim i B irinci
D ünya Savaşından sonradır.)
PR OPA GA ND A VE SİN EM A İL İŞK İSİ
Sinem a film leri m esajı kitleye u laştırm ada «görsel» bir araç
elm asından ötürü etkindir. «B ütün kitle haberleşm e araçları için
de, seslendiği kitlenin hisleri üzerinde etkide bui.unmak, onların
gereksinm elerini, kırgınlıklarını, tu tk u ve isteklerini etkilem ek ve
biçim lendirm ek bakım ından en üstün elanı sinem a film leridir.»
Tüm kitle haberleşm e araçları gibi, sinem anın da ilericiliğinin öte
sinde, gerici düzenle özdeş, tu tu m ları pekiştirici etkiler y aratab i
leceği, kitlelerin sosyal tutum larını «stereotype» lerle etkileyebile
ceği de unutulm am alıdır.
Sinem a film lerinin yapım ının pahalı oluşuna bakılm aksızın et
kin bir propaganda aracı olarak kullanıldığı dönem ikinci D ünya
Savaşı yıllarındaki A lm anya ve İtalyadır. H itler’in «büyük yalan»
doktrinini gerçekleştirebilm ek am acıyla, özellikle «psikolojik» sa
vaş niteliğindeki propagandayı N aziler kullanm ıştır. N aziler, ge
tirdikleri yeniliklerle propagandayı soysuzlaştırm ışlar, tam am en
irrasyo nel u n su rlara (öfke kin baskı korku) dayam ışlardır.
«N azi propagandası bir tak ım savaş çığlıklarından, tehditlerden,
kehanetlerden, vaatlerden ib arettir ve kitleyi - hatiple birlikte - ken
dinden geçirm e, coşturm a esasına dayanır.» M ussolini «m odern in
san kandırılm ağa sön derece elverişli bir yaratık», H itler’se «hal
kın çoğunluğu kadın gibidir, öylesine zaafları v ard ır ki, düşüncele
rini yönelten, m uhakem eden ziyade, duyguları üzerine yapılan e t
kidir» diyordu.
Sinem ada faşistler yeteri k ad ar propaganda yapm alarının yanı
sıra, sansür tekeline de sahip olm uşlardır. Çoğu kez sansür faşizm e,
d ik tatörlere kendi silâhlarından daha çok yardım cı olm uştur, ö r
neğin, 1938 yılında Polonya'daki faşist rejim in hüküm eti, «Show
Boat» isim li ünlü A m erikan m üzikal film indeki «Old M an R iver»
şarkısının «Proleterci Propaganda» yaptığını söyleyerek, isyana
teşvik ettiği gerekçesiyle yasaklam ıştır. E rich M aria R em arque’in
«Garp Cephesinde Yeni B irşey Yok» adlı rom anından yapılan film
7
10. 1930 yılında B erlin’de gösterilm eye başladığında N aziler basın yo
luyla hiç bir saldırıda bulunm am ışlar, fa k a t ikinci Goebbels bir
grup S.S. serserisine bilet ald ırarak sinem aya sokturm uş ve bu ser
seriler sinem a salonuna yanlarında getirdikleri fareleri salm ışlar,
bom balar atm ışlardır. E rtesi gün ise hüküm et film h alkta tepki
y aratıy o r diye film in oynatılm asına son verm iştir. P ropaganda ile
eylem arasındaki bu ilişkinin önem inin N azi hareketinin ilk gün
lerinden beri kavranm ış olduğu anlaşılm aktadır. Örneğin, H itler’in
ik tid ar için m ücadele ettiği günlerde, üniform alar giym iş ve pazu-
bendler tak m ış N azi çetelerine sokak kav g aları çıkarm aları için,
M arksist toplulukların bulunduğu yerlere gitm eleri em redilm iştir.
Böylelikle, h areketin d ik k at çekm esi ve kentlerdeki işsiz - güçsüz
lerin hareketin saflarına girm esine çalışılm ıştır. N aziler 1933 yılın
dan beri tüm kitle haberleşm e araçlarını ellerinde tu tm aların a k a r
şın, karşı propagandadan fazlasıyle korkuyorlardı. Goebbels 1942’de
açıkça itira f ediyordu ki, «düşm an radyoları dinleyenlere ölüm ce
zası verildiği halde, bu radyoları dinleyenlerin say ılan geniş ölçüde
artm ıştır.» Goebbels günlüğünde tüm u ğraşılarına k arşın A lm an
y a’da sürdürdüğü propagandadan «um duğu etkiyi yapam adığı» nı
da yazıyordu. T ek rarlara dayanan, y aratıcı hiçbir yanı olm ayan
yoz A lm an propagandası, hiç bir zam an okuyucu oranım artıram a-
m ıştır. H itler’in radyo konuşm alarını (dinlem eyenlerin gizli polis
ten kötü not alacağı bilindiği halde) dinleyenler giderek azalm ıştı.
«N aziler ve yabancı ülkelerdeki ta ra fta rla rı ırk çatışm aları, dinsel
anlaşm azlıklar, işçi - işveren uzlaşm azlıkları çık ararak , hüküm et
lere k arşı güvensizlik y aratm ak , parçalayıcı ve bölücü her çatış
m ayı körükleyerek bu ulusların birlik ve beraberlik içinde olm a
m aları için her yoldan yararlanm ışlardır. D ış ülkeleri içten bölerek
zayıf durum a düşürm ek için, eski u lu slararası kıskançlıklar, nef
re t duyguları ve endişe konularını körüklem ekten geri kalm am ış
lardır.»
Leni R iefenstahl/O L Y M PIA
11. N azi sinem asında önem li bir yeri vard ır Leni R eifenstahl’m.
1926’dan 1931’e k ad ar A rnold F ran ck ’ın yönetim inde bazı film lerde
oynam ış, 1931’de D as B laue L icht (M avi Işık) adlı film i yapm ış
tır. 1934’den sonra N aziler palazlanm aya başlayınca, bu hırslı genç
kadın ansızın politik film lerin u stası olm uştur. (1936’d a yaptığı
«Berlin Olim piyadı» başarılı bir film dir.) Faşizm i sinem a - propa
gandayla yaym a görevini yüklenm iş Leni R eifenstahl, gerçi ken
disine k arşı yapılan suçlam aları kabullenm ez. P ropaganda am acıyla
film yapm adığını söyler am a, film leri sa lt propaganda am acıyla
yapılm ış, etkileyici olabilm esi için gerekli tüm film sel öğeler kul
lanılm ıştır. R eifenstahl bu dönem in savunucusu, sözcüsü olm uştur
film leriyle.
PROPAGANDA BAK ANI VE SİNEM A
Bu konunun «uzmanlaşmış» diyebileceğim iz kişisidir Goebbels.
Çok sonraları propagandayla ilgilenm ek gereksinim i duyan bilim
adam larına da epey ışık tu tm u ştu r: «Propagandanın gerçeği kay
nağın güvenirliğine ve prestijine bağlıdır; propaganda tek başına
değiştirici bir etken olam az; tem el inançlara dolaysız saldırıdan
çekinilmelidir; boş umutlar yaratm ak yararsız, batta zararlı ola
bilir, başlama zamanı çeşitli etkiler açısından optimum bir an ol
malıdır; m esajın tekrarında sınırlara dikkat edilmelidir; halkın öf
kesi rejimin dışındaki konulara kanalize edilmelidir; düşmana za
yıf koşullarda cevap verilmemelidir,» gibi.
«Algılanm ası için, propaganda dinleyicinin dikkatini uyandır
mak ve dikkat çeken bir komünikasyon aracı ile yayımlanmalıdır»
başlığı altında, sonradan derlenm iş ve düzenlenm iş düşüncelerinde
«sinem a propaganda» önem li yer tu tar.
G oebbels’in iki haber film ini görm e olanağı bulm uş ve propa
g anda gerçeğini daha iyi kavrayabilm iştik. B unlardan ilki 1938 yıl
larında yapılm ış, H itler’in radyo konuşm alarının fonundan hiç ek
sik olm ayan W agner m üziğiyle süslü, m izanseniyle N azi’leri gökle
re çıkartıcı b ir filmdi. İkincisi A lm anya’nın yenilm ek üzere olduğu
günlerde çekilm iş, d aha kısa, fa k a t d aha özenle ve ustalık la ya
pılm ış, N azi zırhlılarının bir F ransız gem isini batırışını gösteren
haber film iydi. H er ikisi de salt propaganda am acı taşıyan, m e
sajları hedefine ulaşabilecek film ler.
Sinem aya özel bir ilgi besleyen Goebbels’in h aftad a en az üç
gece film izlediği, konulu ya da haber film lerini izlerken yalnız din
lenm eyi, film in oyuncu ve yönetm enleriyle tanışm ayı am aç edin
m ediği «kendisine göre en bigili bir film eleştirisinin nasıl olacağını
gösterm ek» istediği de bilinm ektedir. O’n a göre konulu film ler,
hem eğlendirici elm alı, hem de gerilim y aratan ve sonra bu geri-
lim leri boşaltan hileciklere, gizlere dayanm alıdır. Fim , dikkatli din
leyicileri sadece film deki bir bölüm ile değil, tüm bir film in ta m a
m ındaki hava ile etkilem eyi bilm elidir. H aber film lerine özel bir
tu tk u su vard ır G cebbels’in. 1943 sonunda B erlin’e yapılan çok ağ ır
9
12. bir bom bardım andan sonra olağanüstü k ara rg â h ta k i haber film
ekiplerini acele görevlendirm iş, sahaya çıkartm ıştır.
«H aber film lerin düzenli olarak h er h a fta yapılm aları ve bun
ları etken b ir propaganda değeri olan bir bütünlüğe k avuşturm ak
çok belalı b ir iştir» diyor, bu film lerin öteki araçlarla yapılan p ro
pagandayı desteklem esi için çaba harcıyordu. G örsellik, söz ve y a
zıdan daha fazla önem taşıyordu.
Tüm kitle haberleşm e araçlarını kendi çıkar ve a m aç lan için
kullanan N azi’ler, sinem a üzerinde de durm uş, o dönem in henüz yeni
sayılan bu etkileşim aracından dilediklerince yararlanm ışlardır.
Psikolojik savaşın tüm öğelerinden, özellikle tedhişten y ararlan an
faşistler, N orveç’i işgal etm eden önce, N orveç devletinin yetkilile
rine P olonya’nın işgaline a it - bitip tükenm eyen bir ta n k ve zırhlı
konvoyu, ardından yakılıp yıkılm ış Polonya kentleri, yaralı ve
ölü kadınlar, çocukları içeren - bir film gösterm işlerdi.
N azi propagandasının tü m kitle haberleşm e araçların a yansı
yan özü daim a «kin, k an ve yılgı» olm uştur.
Faşizm e k arşı «ben» kavgalarından uzakta, her zam an te tik te
ve akılcı davranılm ası gerektiğinin bilinciyle, üstünde çok az yazı
lıp - çizilen, dünü ve bugünü değerlendiren böyle bir incelem enin y a
pılm asında bu yüzden y a ra r bulduk.
Y A RA RLA N ILA N KAY’N A K L A R :
K itle H aberleşm e Teorilerine Giriş, (Seçilm iş P a rç a la r), U nsal
O skay, S.B.F Y ayınları No. 281, A nkara, 1969.
Interview s W ith Film D irectors, A ndrew Sarris, N ew york, 1967.
Sight and Sound, Sum m er 1973.
G oebbels’in P ropaganda ilkeleri, L eonard W. Dobb, Çev. U nsal
O skay, S.B.F. D ergisi, Eylül, 1968.
S iyaset Bilim ine Giriş, Prof. Dr. B ülent D âver, D oğan Y ayın
evi, A n k ara 1969.
P ropaganda ve P sikolojik Savaş, Terence H. Qualter, Çev.
U nsal O skay (B asılıyor).
H alkla İlişkiler Sem ineri, M.P.M Y ayınlan. 106, A nkara, 1971.
10
13. türk ve dünya sinemasının
konumu 1
aydın sayman
«Asıl korkunç tehlike çok somut, basit isterseniz ger
çekçi deyin, birtakım budalaca filimlerin, resimli - ro
manların insanları kafa tem belliğine, sapıklığa ve suç
işlem eye teşvik eden bir endüstrinin varlığıdır. Top
lumculuk düşm anlan soyut yöntemler kullanmaz. Sa
vaş, incelmiş sanat yapıtlanyla değil, çok kaba bir ta
kım hesaplarla hazırlanır.»
(E m est Fischer, Sanatın Gerekliliği sf. 226).
Sinem a, çeşitli yönleriyle, öteki sanatlardan, o n lan n birbirle-
riyle gösterdikleri fark lılık tan çok daha fazla bir ay n lığ a sahip.
H er birinin yüzyıllara dayanan tarih sel kökenlerine karşılık, sine
m a henüz 75 yıllık bir geçm işe dayanıyor. Bu k ısa geçm işe k arşın
en geniş izleyici kitleye sahip olm asıyla öteki san at kollarm m hep
sinden d ah a fazla değer kazanm akta.
G eniş izleyici kitlenin varlığının iki nedeni var; birincisi - d ar
anlam da - sinem anın tek nik yapısı, kendi özellikleriyle ilgili. Göze
ve k u lağ a seslenm esi, en az gerçekçi örneğinin bile h ayatı bütün
h areketliliği ve canlılığıyla verm esi, görsel olm asının büyük ölçü
de izleyicinin örneğin, okum a yazm a bilm esinin gerektirm eyişi,
çoğaltılabilir olm ası gibi... ikinci neden sinem a aracınm bulunu
şundan beri halk kitleleri için en az m asrafla izlenebilen san at
olm ası. A ynı zam anda sinem a, bütün öteki san atların sentezi ni
teliğini de taşım ak ta. M üzikten, edebiyattan, m im ariye k ad ar bü
tü n san atların özelliklerini kullanabilecek olanağa sahip sinem a...
A m a hiç kuşkusuz sinem anın en büyük ayrılığı ve şim diki kul
lanış biçim inin nedeni, onun endüstri niteliği gösteren tek sa n a t
dalı oluşu. Y apılm asının büyük b ir m addi güce dayanm ası, bu özel
liği, sinem ayı yönlendiren, biçim lendiren en önem li etken, ö y le ki
bugünkü haliyle, bağım sız bir y a ratm a istem ini kesinlikle engel
lerken öte yandan h er zam an egem en güçlerin politikalarına ko
laylıkla uydurulabilm ekte. Sinem anın yapım ve dağıtım olarak bir
tic a re t m etaı gibi planlanm ası ve bu yaygınlığa erişm esi de kap i
ta list ü retim biçim inin sonucu.
B ulunuşundan birkaç yıl sonra bir endüstri kolu olarak p a r
layan, giderek tekelleşen ve ikinci yeniden paylaşım savaşına k a
d a r u lu slararası rek ab et konusu olan sinem a tarihsel gelişim in so
nucu o larak am açları ve kullanış biçim i açısından fark lılık lar gös
term iştir.
11
14. Sinem anın günüm üzde çeşitli ülkelerde ve bloklarda gösterdiği
özellikleri ve T ürk Sinem asının dünya sinem ası içinde bulunduğu
yeri sap tam ak ve gelecekte ne durum alacağını sağlıklı biçimde
tây in edebilm ek için önce sinem anın tarih sel gelişim ini k ab a hat-
larıyla özetleyelim.
Sinem a m akinasım toplu olarak seyredilebilecek şekilde geliş
tiren Lum iere’in, buluşunun geleceğinin pek p arlak olm ıyacağm ı,
yalnızca bilim sel çalışm alarda işe y arayacağını sandığı çeşitli si
nem a tarihlerinde belirtilir. O ysa u lu slararası tekelleşm enin b aş
ladığı, söm ürge paylaşım ının son haddine ulaştığı 1895 yılları si
nem anın bir ticaret m etaı olarak gelişm esi için çok uygun bir za
m andı ve sinem a bir endüstri kolu olarak inanılm az bir hızla ge
lişti. F ra n sa ’da geliştirilen sinem a aracı yine ilk olarak F ra n sa ’
da 1898’de P ath e tarafın d an ku rulan yapım evi ile güçlenm eye baş
ladı. 1907’de P ath e F ran sa içinde gelişim ini tam am lam ış, öteki ü l
kelere serm aye ihracı ile tem silcilikler k u rm ay a başlam ıştı, ö rn e
ğin A.B.D.’de «2 m ilyon fran k lık kuruluş serm ayesine karşılık
P a th e ’nin 1907’de 24 m ilyon fran k lık k â rı vardı.» (N. Özön, Si
nem a E l K itabı, sf. 13).
Gelişim in bundan sonrası da farklı olm adı, A.B.D. yapım cıları
«patent» sorununu kendi lehlerine çözüm leyerek P a th e ’nin ülkede
ki gücünü k ırdılar ve iç p azarların a hâkim oldular.
B irinci Y eniden P aylaşım savaşı başlam adan önce sinem a, do
ğ al olarak yalnızca em peryalist ülkelerde genişledi ve önem k a
zandı. S avaş sonrasında em peryalist ülkelerde sinem a üzerinde m ü
cadele öteki konularla beraber yeniden başladı. A.B.D. sinem a en
düstrisinde de başarılı olurken sosyalist devrim hareketiyle n ite
liksel değişm e gösteren R usya, özel bir önem verdiği sinem a a la
nında toplum cu san at anlayışının ilk büyük örneklerini verm eye
D ennis H opper/E asy R ider
12
15. haşladı. R usya’daki sinem a çalışm aları ülke içinde kalırken em
peryalist ülkeler hem söm ürgeler sorunu hem de aralarındaki m ü
cadele nedeniyle propagandayı en geniş şekliyle sinem ada kullanı
yorlardı. N itekim A lm anya’da ku rulan U FA ’nın görevlerinden bi
ri de buydu ve İkinci Y eniden P aylaşım savaşının başlam asından
hem en önce faşist propaganda filim leri, anti - kom ünist filim ler si
nem a salonlarım işgal etm işti.
İkinci Y eniden P aylaşım savaşı ve em peryalizm in eski söm ür
gecilik sistem inin m illî kurtuluş savaşlarıyla parçalanm aya b aşla
m ası sonucunda sinem anın kullanılış biçim lerinde yeni değişiklikler
oldu ve bu günüm üzdeki sinem a ortam ını hazırladı. Bu dönem de
geri b ıraktırılm ış ülkelerde sinem anın nasıl bir durum da olduğu
T ürk Sinem asının yapısı çözüm lenirken belirtilecek. A ncak kısaca
bu ülkelerde ulusal b ir sinem anın gerçekleştirilem ediği, tersine em
p ery alist k ü ltü rü n doğrudan doğruya yada dolaylı olarak h alkla
rın siyasal biincini köreltecek filim lerle sinem a saonlannı doldur
duğu söylenebilir. H a tta em peryalist ülkeler kim i zam an salt bu
söm ürge ülkelerine seslenen filim ler yaptığı gibi, eleştirel nitelik
taşıy an ve söm ürge ülkelerde aleyhte tepki y aratacak filim lerinin
de gösterilm em esine çalışm ıştır. (A.B.D.’nin U SÎS kurum u bu gö
revi üstlenm iştir.)
B urada sık sık düşülen bir yanlışlığı da düzeltm ek gerekir: B ir
ülke sinem asım n niteliğinin öteki san at kollarından daha sıkı bir
biçim de ülkedeki hâkim üretim biçim i ve sosyal koşullara bağlı
olduğunu daha önce belirtm iştik. B ununla beraber her zam an, her
ülkede kim i yönetm enler sinem a sanatını yetenekleri ve çabala
rıy la yenileştirdikleri gibi y apıtları da az çok içinde bulundukları
sinem a düzeninin dışında kalabilm iştir, ö rn eğ in A.B.D.’de W illiam
W yler, O rson W elles böyledir. (Sinem a san atın a dam gasını v u r
m uş yönetm enlerden G riffith ise tersine en önem li yapıtı «Bir U lu
sun D oğuşu»nda gerici ve faşisttir.) Fellini, A ntonioni, V isconti ya
da Renoir, B unuel ve C harles Chaplin çeşitli yönleriyle kendi sine
m a düzenlerinin dışında eleştirel gerçekçi ya da bireysel yap ıtlar
verm işlerdir. A ncak, bir ülke sinem ası bütün olarak ele alınıp de
ğerlendirilirse sağlıklı bir sonuca ulaşılabilinir. Uç nok talard a bir
kaç yönetm enin yapıtlarıyla değil. K aldı ki bu sanatçıların y ap ıt
ları da sanıldığı k ad ar bağım sız bir y aratış ürünü değildir. Çoğu
zam an içinde gizli hesaplar ta şır ve düzen kolcularım n denetim i
altındadır. O ldukça uzun bir süre sinem ayı tek başına tem sil eden
em peryalist ülkelerde genel sinem a politikası, kim i zam an ırkçılığı
körüklem iş, kim i Sam an faşist propaganda aracı olmuş, bunalım ın
yoğunlaştığı dönem lerde çeşitli yöntem lerle (güldürü filim leri vs.)
seyirciyi afyonlam ış ve h er zam an pasifize etm eye çalışm ıştır.
E. F ischer’in dediği gibi; «K apitalist düzende ürkütücü olan bi
çim cilik değildir, soyut resim , şiir, elektronik m üzik ya da anti -
rom an değildir. T oplum culuk düşm anları soyut yöntem ler kullan
m az. Savaş incelm iş sa n a t y apıtlarıyla değil çok kaba bir takım
hesap larla hazırlanır.» Kim i sinem a yazarlarınca yapılan «sanat
filmi», «ticari filim» ayrım ı çoğu zam an ticari filim lerin gözönün-
13
16. de tu tulm am asm a yol açm ıştır. (Bu ayırım k ap italist ülkeler si
nem ası için kullanılırken yavaş yavaş geri b ıraktırılm ış ülkeler
sinem ası içinde sözkonusu olm uştur.) Ç ürüm ekte olan b ir düze
nin ve onun çarp ıttığ ı ekonom ilerin ü st yapılarında görülen b ir
ayrım dır bu. Toplum cu san at anlayışının gerçekleşm ekte olduğu
düzenlerde böyle bir ayrım kendiliğinden k alkar. Bu durum u en
açık şekilde yine E. F ischer b elirtm iştir: «Toplum cu ülkelerde sı
kıcı oyunlar, sıkıcı kitaplar, sıkıcı filim ler ile bu tü rlerin en güzel
em eklerini, beğenisizlikle sanatı, yapış yapış bir duygululukla coş
kun b ir içtenliği yanyana görebilirsiniz. A m a k ap italist düzenin
yığınlar için san at diye ileri sürdüğü yozlaştırıcı çirkefle k arşıla-
şam azsınız, kolay kolay küçüm senm eyecek bir ayrım dır bu. Top
lum cu ülkelerde olum suz öğe - a rtık zam ana uym ayan an latım yol
ların a bağlı k alm a eğilim i - sadece b ir geçiş dönem i sonucudur.
(S anatın G erekliliği, sayfa 226).
n.
G ünüm üzde sinem a sanatının gerek içerik gerekse biçim sel
gelişm e olarak görünüm ü, ülkelerin tarihsel, ekonom ik ve sosyal
yapılarına göre üç bölüm e ayrılır.
A ) E m peryalist Ü lkelerde Sinem a: B u bölüm de k ap italist
üretim biçim inin az çok farklılık gösteren özellikleriyle beraber
egem en olduğu ülkeler de vardır. A.B.D., Ingiltere, F ran sa, İtaly a,
Japonya, D anim arka gibi.
B) G eri B ıraktırılm ış Ü lkelerde Sinem a: L âtin A m erika ülke
leri, A frik a ülkeleri, O rtadoğu ve A sya ülkelerinin çoğu gibi.
C) Sosyalist Ü lkeler Sinem ası: S.S.C.B., Polonya, B ulg aris
tan , Ç ekoslovakya, R om anya, K üba, Çin H alk C um huriyeti gibi.
Bu sinem aları gözden geçirerek tem el özelliklerini ayıralım :
A : Sinem a tarihine bakınca bu konuda ilk atılım larm k ap ita
list ülkelerden geldiğini, 1917’den sonra toplum cu sinem a anlayışı
nın ilk örneklerini verm eye başladığını, geri bıraktırılm ış ülkelerin
sinem asının da özellikle 1945’lerden sonra yavaş yavaş ulusal ve
politik b ir sinem a anlayışına sahip olm aya başladığını görürüz.
E m peryalist ülke sinem ası dendiğinde ilk ak la gelen bu bölüm ün
bütün özelliklerini en açık bir şekilde gösteren A.B.D. sinem asıdır.
A.B.D. filim yapım ı ve dağıtım ında en güçlü ülke olm a d u ru
m unu kaybetm em iştir. E ndüstri niteliğindeki A m erikan sinem ası
varlığını güçlü b ir dağıtım şebekesiyle g erek öteki k a p italsit ül
kelere gerekse L âtin A m erika, O rtadoğu, A sya ve A frika’nın çe
şitli ülkelerine filim verm ekle devam ettirm ektedir. A yrıca sinem a
m alzem eleri de A m erika ve öteki kap italist ülkelerin (İtaly a, tn -
gütere, Japonya vs.) tekeli altındadır. B ugün A m erikan sinem a
sında ilerici kesim ler dışında kalan ve yapılan filim lerin büyük kıs
m ını m eydana getiren y ap ıtlar düzenin şu veya bu şekilde savur
nuculuğunu yapm aktadır. D üzen savunuculuğu füim lerde yalnız
başına, d irekt olarak yer alm az. B ir yığın idealist düşünceyle sı
v an arak yapılır. E leştirel filim lerin yapım ı d a bir takım ince he
14
17. sapların sonucuna bağlıdır. Bu tü r filim lerin çoğu ya gerçekliği ge
reken açıklığıyla sergilem ezler ya da vuruculuğunu kaybedecek şe
kilde sulandırılırlar. Y önetm enin anlatım ının da burada işlevi v a r
dır. A nlatım hem en her zam an seyirciyi harek et geçirecek, kendi
içinde hesaplaşm aya götürecek değil, bir haksızlığın üzüntüsüne
c rta k edecek şekildedir.
A m erikan Sinem ası genel olarak «öykü anlatıcı» diye nitelenir.
U zun deneyler sonunda varılan basit, düz ve etkileyici b ir anlatım
pek çok filim de başarıyla kullanılır, giderek tekniğin gelişm esiyle
bu anlatım a rtık dozu çok ince bir şekilde ayarlanm ış olarak bü
tü n filim lcrde m ekanik b ir biçimde te k ra r edilir.
Y apım cılar seyircilerin zam anla değişen niteliklerine göre fi
lim lerin konularını da değiştirirler. Seyirci topladığı m üddetçe eleş
tirel, protestocu filim ler sinem a salonlarını doldurabilir. 1945’ler-
den önce şim diki T ürk sinem ası gibi «fakir erkek zengin kız,
zengin erkek fak ir kız» tem aları üzerine varyasyonlar düzenle
yen yapım cılar bugün ideolojik tem ellere oturm ayan gençlik ey
lem lerini, protestoları ve hippi vs. türünden a k ım lan savunan fi-
lim lere - kazanç getireceği için - p a ra y atırm ak tan çekinm em ek
tedirler. Cinsel konulu filim ler için de aynı olay sözkonusudur.
«Moore», «E asy Rider», «The W ild Ones», «V anishing Point» tü
ründen filim ler bu nedenle y ap ü m ak ta ve gösterilm ektedir.
D ünyanın en çok filim yapan ülkelerinden biri olan A m erika
kendi iç pazarı ile geri b ıraktırılm ış ülkelerdeki pazarlarını gerek
tiğinde birbirinden ay ırm aktadır. E leştirel nitelik taşıy an bir filim
yapım cıların iç pazarı için bir tehlike teşkil etm ese de, geri bı
rak tırılm ış b ir ülke halkında A.B.D. aleyhinde tepki yaratabilir.
Bu nedenle A m erikan hüküm eti zam an zam an ilişkisi olduğu geri
b ıraktırılm ış ülkelerin sinem asına sansür koyabilm iştir. Bu san
sür, örneğin 1957 - 1962 y ıllan arasın d a T ürkiye’ye uygulanm ıştır.
N ijat Özön, Yeni Sinem a delgisinin 30. sayısında «Türkiye’de Y a
saklanan Filim ler Ü zerine N otlar» başlıklı yazısında şunları söy
lem ektedir:
«Bu Amerikan sansürü, Amerikan sinem acılarına olan borç
lanmaların döviz sıkıntısı yüzünden dolann bir anda Uç kat art
m asıyla ortaya çıkm ıştı. İmzalanan - Information Media Gua
ranty» anlaşm ası Türkiye’ye bu borçların bir kısm ım Türk para
sıyla ödemek olanağım sağlıyordu. Ancak bedava olm ayan bu ko
laylığa karşılık A.B.D.’nin resm î propaganda örgütü U SİA ile bu
nun Türkiye’deki kolu U StS Am erika’dan yurdumuza gönderilen
filim leri ayıklam ağa başladılar ve Amerika’yı en masum ölçüde
eleştiren Holywood filimlerinin bile gösterilm esine izin vermedi
ler. (...) Amerikan yapımevlerinin Avrupa ve Ortadoğu dağıtım iş
lerini yöneten tem silcisi, 1962’de Türkiye’ye gönderilmek üzere bu
lunan 30 filim lik bir listeden yalnız bir film e izin çıktığım açık
lıyordu.»
A m erikan sinem a endüstrisi, filim lerinin dış ülkelerde göste
rilm esini, çoğu zam an bizzat kendi k u ru m lan y la denetlem ekte ve
15
18. devam etm esini sağlam aktadır. A şağıya aldığım ıj Genç Sinem a
dergisinin 16. sayısında yayınlanm ış bir çeviri bu konuda bilgi ve
rebilir. A m erikan filim şirketlerinin filim ih racatı alanında k u r
dukları bir trö stü n yöneticisi şunları söylem ektedir: «Y abancı ül
kelerde gösterilen filim lerin yüzde altm ışını aşağı yukarı bizim fi-
lim lerim iz teşkil etm ektedir. Bu ülkelerden herhangi biri, bu ko
nuda bir tak ım sınırlam alara gitm ek istediği takdirde, m aliye b a
kanlarına, tehdit edercesine değil am a, gayet açık bir dille, filim -
lerim iziıı salonlarının yarısının açık kalm asını sağladığını, bunun
da ülke ekonom isi açısından önem li k atk ıları bulunduğunu söyler,
ayrıca bu salonlardan sağlanan vergileri kendilerine hatırlatırım »
(Thom as G ubak, A vrupa Sinem a E ndüstrisindeki A m erikan Y atı
rım ları, Sinetik, sayı 6, sayfa S3).
Genel olarak em peryalizm in kültürel söm ürü ve baskıya v er
diği önemi, özel olarak ta A m erikan sinem asının bu konudaki fa a
liyetlerini gösteren en taze örneklerden biri de Şili’yle ilgilidir;
A llende’nin devlet başkanı olm asından sonra ülkedeki dağıtım ı son
derece k ısıtlanan Hollywood filim leri, faşist cuntanın yönetim i ele
alm asıyla beraber te k ra r Şii’ye ak m ay a başlam ıştır. H em de be
dava olarak!
Hollywood’un yanında «Yeni A m erikan Sinem ası» adıyla anı
lan grup, A m erikan sinem asının ikinci bölüm ünü oluşturm aktadır.
«Y eraltı Sinem ası», «Yeni Sol», «Deneysel Filim Y apım cıları» gibi
birbirlerinden az çok fark lı akım ları da içeren bu sinem acılar g ru
bunda doğrudan toplum sal eleştiriye yönelik filim ler yanında bi
reysel tu tk u ları ifade etm ekten başka bir işlevi olm ayan «gerçek
çilik» denem elerinden, başıboş, tem elsiz b ir protesto isteğinin k a y
naştığı örneklere k ad ar çeşitli türden y ap ıtlar yer alm aktadır. Bu
bolüm ün yönetm enlerinden örneğin A ndy V arhol, b ir insanın sekiz
saatlik uykusunu kesintisiz olarak film e alırken, S tan V anderbeek,
Jack Sm ight gibileri de gerçeküstü yapıtlarıyla bütünüyle bireysel
16
19. dünyalarını yansıtm aya çalışıyorlar. A slında yalnızca V arhol'un,
gerçekçiliği, kabaca ‘belgesellik’ diye yorum layan denem esi bile
ideolojik tem elleri olm ayan atılm aların sonuçsuz k alan çabalarını
gösterm eye yeter. Böylece A m erika içinde ülkenin resm î k ü ltü r ve
politikasını tem sil eden Hollywood’a karşı bir sinem anın çıkm ası
için herşeyden önce ülke içinde düzene k arşı olan ve sınıf m üca
delesi veren grupların - K ara P an terler gibi - sağlıklı olarak geliş
m esi gerekiyor.
A m erikan sinem asının geri bıraktırılm ış ülkelerde etkisi yal
nızca içerik sorunlarıyla ilgili kalm am akta, ülke sinem ası da g i
derek A m erikan sinem asının anlatım yollarının te k ra rı olm aya
başlam aktadır. A m erikan sinem asının etkisi altın da olan ülkeler
de, ulusal, gerçekçi b ir sinem a anlayışının kurulm ası güçleşm ek
tedir. L âtin A m erika ülkeleri için de geçerlidir bu sorun, T ürkiye
için de.
A.B.D.’nin yanısıra İtalya, F ransa, İngiltere ve Japonya da
dünyanın en çok filim üreten ülkeleri arasında bulunm aktadırlar,
özellikle İta ly a ’da filim ve buna bağlı olarak foto-rom an yapım ı
ihraç konusunda önemli yer tu tm ak tad ır. Adı geçen ülkelerin hep
sinde eleştirel sinem a yapan gu ru p lar ve yönetm enler vardır.
G rup olarak çalışm a yap an lar kendi dağıtım sistem lerini kurup
yapım için gerekli m addi olanakları da değişik yollardan elde e t
m eye çalışm aktadırlar. Ö rneğin F ra n sa ’da «Slon» grubu ve «D ziga
V ertov» grubu seyirci olarak işçi sınıfını seçerek sinem a yoluyla
politik konuların tartışm asın ı yapm aktadırlar, ö te yandan çoğu
yönetm en varolan sinem a düzeni içinde buldukları olanaklarla po
litik m esaj taşıyan filim ler çevirm ekteler. İta ly a ’da Pontecorvo’-
dan Elio P e tri’ye k ad ar uzanan böyle b ir yönetm enler dizisi v a r
dır. is te r grup çalışm ası y ap m ak ta olanlar isterse kendi çabala
rıyla toplum cu filim ler yapm aya çalışanlar olsun hepsi için en çok
tartışılan , «dil» sorunu olm aktadır. Çünkü bu tü r sinem a y ap ıtla
rında en çok suçlam a konusu olan şey, «entellektüel anlatım » dan
kurtulam am ış olm alarıdır.
Böylece em peryalist ülkelerde az sayıda yapılan ilerici nitelikte
filim lerin büyük çoğunluğu için eleştiri konusu olan iki olgu var:
1: Y apıtların devrim ci özü verm ede, yönetm enin anlatım bi
çim inden ve dış nedenlerin sınırlam asından ileri gelen bir ‘yum u
şatm a’ eğilim i, gerekli vuruculuktan yoksun oluşu.
2: Y apıtların tu tarlılığ ın a rağm en kapalı, entellektüel anlatım
nedeniyle fonksiyonunu yerine getirem em esi.
B : Geri bıraktırılm ış ülkelerde sinem a:
Geri bıraktırılm ış ülkelerin sinem aları iktisadi açıdan şu ge
nel özellikleri gösterm ektedir:
a — Filim yapım ıyla ilgili teknik m a.zem e dışarıdan ith âl edi-
iir. Ü lke sinem ası bu yönden dışarıya bağım lıdır.
b — Filim lerin an a pazarı ülke içidir. D ış p azarlara ki bu ge
neli ikle öteki geri bıraktırılm ış ülkelerdir, az m ik tard a dağıtım ya
pılır.
17
20. c — Filim yapım sayısı E m peryalist ülkelerin yapım sayısı
n a yaklaşm akla beraber sinem a, gerçek anlam ıyla bir endüstri n i
teliği gösterm ez. N ijat özön'ün «T ürk Sinem ası K ronolojisindeki
a rtış ku llan arak ve daha ziyade şarkılı ve danslı filim ler y ap arak
1968 yılı sayılarına göre, Japonya; 442, A.B.D.; 182, İtaly a; 118,
F ran sa; 93, Ingiltere: 70 filim üretirken, H indistan 322, T ürkiye;
229, Filipin; 100, M ısır; 58, P ak istan ; 56, ile aşağı y u k a n aynı sa
yıda filim yapm akta. B una karşılık, sinem anın endüstri kuruluşu
olduğu ülkelerde teknik m alzem e kendi kuruluşlarından sağlanır,
ileri teknik yöntem ler kullanılır ve dağıtım dünya çapında yapılır
ken, geri bıraktırılm ış ülkelerde çok sayıda yapım şirketi küçük
ve dağınık serm ayelerle az m aliyetli filim yapılır ve dağıtım da
ağırlık zorunlu olarak ülke sınırlarıyla kısıtlanm ıştır. Serm aye bi
rikim i, k ârların başka alan lara akm ası nedeniyle tam anlam ıyla ol
m adığı gibi, olsa da filim lerin geniş bir alanda dağıtım ı em perya
list ülkelerin kurduğu güçlü trö stle r nedeniyle olanaksızdır.
Geri b ıraktırılm ış ülkelerin sinem ası hem en her yerde em per
yalist sinem anın etkisi altında gelişm iştir. E m peryalist ülkeler si
nem ası bu sinem aları yalm z içerikleri açısından değil estetik açı
sından da etkisi altında tutm uştur. Günüm üzde bu ülkelerde sine
m a, ülkenin siyasal ve ekonom ik durum una göre ve bu etkilenm e
ler açısından fark lılık lar gösterir. U lusal bir san atm varlığı da
buna göre değişir, ö rn eğ in 1947 yıllarında H indistan sinem ası şu
durum dadır:
«Ingilizler H indistan’dan ayrıldıkları zam an en iyi sinem a bi
naları A m erikan ve Ingiliz filim leri gösteren yabancı çevrelerin el-
lerindeydi. M em lekette çekilen döküm anter ve dünya havadisleri
filim leri savaş gayretlerine yöneltilm iş propaganda filim leriydi. T e
levizyonu m üteakip m uhtelif teknik oyunlarla fanteziler çevirm eye
kalkışan Hollywood gibi, H indistan Film E ndüstrisi de çok pahalı
popüler zevki tatm in etm eye çalışm ıştı.» (l).
H indistan’da bu şekilde kendini gösteren etkilenm e öteki geri
bıraktırılm ış ülkelerde de em peryalizm in dışsal bir olgudan içsel
bir olgu haline gelip gelm em iş olm asm a, ülkedeki bağım sızlık m ü
cadelelerinin sonuçlarına ve burjuva dem okratik özgürlüklerinin v ar
olup olm am asm a göre değişiklikler gösterm ektedir.
Günümüzde, geri b ıraktırılm ış bir ülkede, sinem a iki a y n ke
sim tarafın d an tüm üyle farklı bir şekilde alın m ak ta ve kullanılm ak
tadır. Bu kesim ler şunlardır
1 — Ülkede, emperyalizmin güdümünde yaratılan çarpık kapi-
taüst düzenin bir parçası olarak varolan ve ülkenin resmi sinema
sını meydana getiren sinem a düzeni ve em peryalist ülkeler filknle-
rlnden oluşan yabancı sinema.
2 — Ülkenin özel koşuIT-arına göre kimi zaman bir örgüt kimi
zaman da bireysel çabalar şeklinde kendini gösteren bağım sız ilerici
sinema.
Birinci bölüm deki em peryalist sinem a ürünlerinin niteliği açık
tır; b ir kaç u sta yönetm enin incelm iş san at y ap ıtları dışında, tüm
fonksiyonu seyirciye m etafizik k av ram larla örülü düşsel bir dünya
18
21. --■ r.- -v 'kaçış' öğütlem ek, tepkilerini pasifize ederek halkın bi
linçlerime sürecini frenlem eye çalışm aktır, halka kendinin olm ayan
ycz T-.crai- değerleri aşılam ak, y aratıcı zekâsını kalın d u v arlarla
sınırlam aktır.
İlcnci bölükteki sinem acıların am acı ise, genel çizgileriyle, em
peryalizm in gizli bir silah gibi kullandığı sinem ayı tersine çevirip,
hal km bilinçlenm esi am acıyla, bağım sızlık ve. özgürlük am acıyla
kullanm ak, devrim ci m ücadeleye hizm et etm ektir. Bu aynı zam an
da em peryalist kültürü yok etm ek, ulusal, özgün bir sinem ayı y a
ratm ak çabasıdır. D ünyanın neresinde olursa olsun sinem a sa n a t
çıları devrim ci am açlarla bir ürün y aratırk en geleneksel ve söm ür
geci anlatım yöntem lerini, estetiğini kullanm am ış, özgün ve ulusal
anlatım yollarını araştırm ışlard ır. Bu iki m ücadeleyi birlikte yü
rütm üşlerdir. G eri bıraktırılm ış bir ülkede ulusal sinem a kavgası
d e '’rim el m ücadeleyle birlikte y ü rü r ancak.
T ürkiye’de Y ılm az G üney’in filim lerinde öteki filim lerde olm a
yan deyiş fark lılık ları görürüz. H er ne k ad ar Güney, içinden gel
diği Yeşilçam sinem asının etkilerini bütünüyle atam am ışsa d a - bu
son derece zor b ir iştir m u tlak a - hem en her filim inde anlatım de
nem eleri yapm ıştır. G üney’in filim lerinde geleneksel ve b a tı tak liti
anlatım yolarıyla, bunların dışında yeni ve özgün çalışm alar yan-
yanadır. B unun nedeni, G üney’in sanatım ötekilerden fark lı am aç
larla kullanm ak istem esinde y atar. B rezilya’lı yönetm en G lauber
R ocha bu ‘dil’ sorusunu şöyle açıklıyor :
«ö te yandan yaptığım ız sinem aya özgü bir dil bulm am ız g ere
kiyor. Ç ünkü gerçekten b ir toplum un k urtuluşu yolunda b ir k a tk ı
m ız olm asm ı istiyorsak, körü körüne geleneksel dili ya da söm ür
gecinin dilini kullanam ayız. Bu yeni tekniğe ki, bu bizim estetiği
m izdir, zam anla varılıyor. (......). Yeni Sinem anm a ra m a k ta olduğu
an latım dili, halka gerçekten ulaşm ak ve halkı etkileyebilm ek için
toplum sal - siyasal - ekonom ik öğelere bağlı anlatım dilidir.» (Yeni
Sinem a, 21 -22 -23, 1968).
Geri bıraktırılm ış ülkelerin ilerici-devrim ci sinem acıları y ap ıtla
rını gerçekleştirirken p ratik te iki yoldan birine başvuruyorlar. Y a
varolan sinem a düzeninin sağladığı bazı olanakları d a kullanarak
kendi yapım ve daha önem li» dağıtım örgütlerini k u ra ra k yasal
çizgiler içinde sinem a yapm ak y a da varolan sinem a düzeni ve yasal
çizgilerin dışında sinem a yapm ak...
V arolan sinem a düzeni içinde filim yapm ak dem ek san sü r gibi
kurum larla, dağıtım cılarla, salon sahipleri ve h a tta ülkedeki gerici
kesim lerin yasa dışı baskılarıyla m ücadele etm eyi de beraberinde
getirm ek anlam ına geliyor. Bu şekil çalışm a yapanlardan iki som ut
örnek verebiliriz. B irisi Y ılm az G üney’in bireysel çabalan, İkincisi
B rezilya’daki Yeni Sinem a akım ının çabalan. Yeni Sinem a, yani
‘C inem a Novo’ on yıla yakın bir süredir devam eden ve etkinliğini
yitirm eyen devrim ci bir sinem a akım ı. Yeni Sinem a; düzene karşı
olan sinem a san atçılan n ın toplu olarak y a p tık la n bir eylem . K endi
yapım ve dağıtım örgütlerini k u ra ra k düzenin sllah lan y la düzene
k arşı m ücadele veriyorlar.
19
22. D ağıtım sistem i bütün toplum cu sinem acılar için en önem li so
runların bağında geliyor. Çünkü dağıtım sistem i yalnız seyirciyle
yapıtın karşılaşm asını sağlam ıyor, aynı zam anda yeni bir filim
yapm ak için gerekli p aray ı az çok finanse ediyor. D ağıtım sistem i
kuram am anın sonuçlarını, M ısır’lı sinem a yazarı Ali Subaşı’nm şu
sözlerinden çıkarm ak m üm kün;
«B ütün b unlara karşın, eğer dağıtım sistem i kökünden değiş
tirilem ezse, tüm çabalar boşa gidecektir. L übnan’lı ve Ü rdün'lü da
ğıtım cılar, bu filim lerin bütün A rap dünyasında dağıtım ını kontrol
etm ekte ve bu nedenle de serm ayenin % 40’ını verm ektedirler. Bu
nedenle de satın aldıkları film in en küçük ay rın tıların a bile m üda
hale etm e hakıknı kendilerinde bulm aktadırlar. Film inin dağıtılm a-
yacağından korkan yapım cı, yapım aşam asm dan önce oturup bu
adam larla film i tartışm a k ta , onlarm iyi b ularak empoze ettikleri
düşünceleri, koydukları k o şu llan kabul etm ektedir, ö rn eğ in bu k i
şiler, «sosyalizm » sözcüğünün geçtiği bir film i, köylü ve işçilerin
yaşam ım gösteren film leri boykot etm ektedirler.» (M ısır Sinem ası
nın D ram ı, Yedinci Sanat, Sayı 7).
İkinci yol, A rjan tin ’li yönetm en F ernando Solanas ve ark ad aş-
la n n u ı seçtiği düzeni tüm üyle k arşıy a alarak yapılan m ücadele.
Solanas B rezilya’da G lauber Rocha, Dos Santos, Roy G uerra gibi
yönetm enlerin öncülüğünü yaptığı Yeni Sinem a akım ının B rezilya’
nın siyasal ve sosyal k oşullan içinde b aşan lm ış bir harek et oldu
ğunu belirtirken sonra kendi deneyleri için şu n lan söylüyor: «H er
kes için film yapm anın b ir aldatm aca olduğunu ve sınıflar ötesi bir
sinem anın o rta sınıfın ideolojisine hizm et edeceğini biliyorduk. Sa
vaşçılar için savaşçı b ir sinem adan yanaydık. O nların dünyasını
unutup kendi dünyam ızı kurm alıydık. Sinem am ız sınıfsal bir sinem a
olacaktı. 1965’te film in (2) çekim ine başladığım ızda, devrim in ger
çekleşm ediği b ir ülkede devrim ci bir sinem a yapm ayı düşünm üştük.»
(Yeni D ergi, sayı 70, M art 1970, S olanas’la Söyleşi).
Solanas’ın bu sözlerinden anlaşıldığı gibi varolan sinem a düzeni
içinde gerçekçi, devrim ci bir sinem a yapm ak, seyircinin k arm aşık
bir k itle olm ası nedeniyle istenen sonucu verem iyebilir ve tersine
işleyebilir. A ncak bu düşüncenin kesinlikle doğru olduğu ve te k m ü
cadele şeklinin ikinci yol olduğu bizce tartışılm ası gereken bir iddia.
Sonuç olarak geri bıraktırılm ış ülke sinem acılarının devrim ci
m ücadelede san at aracılığıyla bulunacakları k a tk ı için iki sorun
çıkıyor o rtay a :
1 — D evrim ci sinem a için çeşitli ülkelerde denenilen iki yoldan
yani m evcut sinem a düzeninin olanaklarından faydalanılarak ya da
örgütsel çalışm ayla y aratılacak cin ve ülke koşullrm m derinlem e
sine incelenm esiyle bulunacak yöntem lerle veya her iki yolun o rtak
değerlendirilm esiyle bulunacak çözüm lerden birini kullanm ak.
2 — B ütün devrim ci san at akım ları için devam lı bir sorun
olan ‘dil’ sorununu çözümlemek.
i 1) H indistan H aberler B ülteni’nden.
(2) «La H ora De L a H ornos — K orların Saati».
20
23. siyasal sinema seyircisiyle
karşı karşıya
rrantz gevaudan
C osta G avras/Ö lüm süz (Z)
H er filim bir ideoloji taşır. B uradan yola çıkınca da h er filim
siyasal eylem dir. R ahatlık içinde çevre değiştirm eye ve az m as
rafla gerçeklikten kaçışa olanak veren salt oyalayıcı sinem anın
savunucuları da kurulu düzenin az çok bilinçli bekçi köpeklerinden
b aşka bir şey değildirler. Günüm üz sinem asının yönelim leri üstüne
21
24. bundan çıkarılm ası gereken sonuçlan defalarca belirttiğim iz için
bu konuya yeniden dönm eyeceğiz. A ncak bir gözlem de bulunm ak
gerekiyor. Genellikle k ısır biçim sel araştırm alard a kendilerini tü
keten bu ak ım lara koşut olarak, sinem a kendiliklerinden siyasal
olm alan yetm eyen ve özlerini siyasetin incelenm esinden oluşturan
yap ıtlar çık an y o r ortaya. Biz bundan böyle, bireyin karşısındaki
en som ut görünüşleriyle: ordu, partiler, sendikalar ya da adalet
olarak k av ran an ik tid arın yapısm ı incelem ekte birleşen bu y ap ıt
lara siyasal filim adını vereceğiz.
K uşkusuz, y u k ard a sözü edilen yeni bir olgu değildir. G rev’-
den başlayıp Y aşam B izim dir ve T oprağın T uzu'ndan geçerek A teş
S aati'ne varın caya k ad ar sinem a tarihinin gösterge ta ş la n olm uş
tu r bunlar. B azı sinem acılar, tabii E isenstein ve onun ardında otuz
y ıllann m bütün Sovyet sinem ası, b aşkalarıyla birlikte C hris M ar-
ker, Jo ris İvens, Francesco Rosi, M iklos Jansco hep bu o rta k ça
nak tan , en iyi esin kay n ak ları olan politikadan beslendiler. A m a
zam an ve m ekan içinde birbirlerinden a y n kalm ış y ap ıtlan , özel
likle rom aneske yönelm iş b ir anlatım biçim inin sürekliliği içinde
b ir dizi y ara izidir. Yeni olan bu konu çevresinde özde ve biçimde
fark lı y apıtların bollaşm asıdır. O lay yıldan yıla hızlanm aktadır, g e
çen yıl F ra n sa (da çeşitli ad lar altında sunulan siyasal filim lerin
sayısı otuzdan az değildi.
A m a bu akın hiç de, siyasal sinem anın geniş bir seyirei yığı
nını eskisinden daha kolay bulduğuna işaret etm iyor. O ysa bu tü
rü n doğasm a ilişkin tem el b ir sorun, ö ğ retici am açlan iyice be
lirgin olan bazı siyasal filim lerin, ki bunların k arak teristik örneği
A teş S aati’d ir belki de, sınırlı b ir seyirciyle yetinm edikleri o rtad a
dır. G erçekten de bu film ler, devrim ci bir bakış açısı içinde bu
lunsun bulunm asın siyasal p ratiğ in çeşitli verileriyle yakınlığı olan
ve sözü edilen sorunlardan haberli seçkin bir seyirci topluluğuna
sesleniyorlar. A m a bunların yanında bilinçli sinem asever ya da
inanm ış m ilitan takım larından fark lı bir seyirci bulm ayı arzulayan
bir sürü filim de var! G üdülen hedef bilgi öğelerinden yola çıka
ra k bireysel ya da toplu bilinçlenm eyi etkilem ek olduğu zam an en
geniş yayılm ayı istem em ek elde m i?
A ncak, siyasal filim lerin seyirci toplam ası içeriğin kendi öz de
ğerinden çok anlatım yapılarına bağım lı görünüyor. Bu filim lerin
ilk bölüm ünü yani dolaysız sinem anın (ciném a direct) bütün olanak
larıyla birlikte, kullanışlılığın ve düşük m aliyetin bilgi verm eyi
ve tan ık lık etm eyi kolaylaştırdığı, üstelik sansürün ve baskı g u
ruplarının gözetim ini genellikle atlatm ay ı sağladığı ölçüde tü rü n
benim ser göründüğü teknikleri kullananları ele alalım . B unların
pek sınırlı bir yaygınlığa ulaştık ların ı gözlem ek zor olmaz.
E n iyi durum larda sonuç S an at ve Deneme sinem alarına m ah-
kûm luk, başka birinde daha da k enarda kalan şebekelerde seyirci
önüne çıkış, en kötü durum da hiç bir işletm e yolunun bulunm am a
sıdır. A ncak kapalı seyirci toplulukları önüne çıkabildikten sonra
k anıtlam anın sağlam niteliği neye y a ra r? Y irm i Y aşında A şk (1)
22
25. K ış A skerleri. V ietnam . F.T.A ., R ichard MilLhouse NLven, Sandık
lara Y u rttaşlar gibi söylediklerinde onca farklı am a yöntem lerin
de tirfcirîem nn cenzeri filim lerin etkisi ne olabilm iştir? Son Can-
nes şenliğinde gösterilen V ietnam , K ış A skerleri gibi her çekim i
yaşanm ışın izini taşıyan çarpıcı tan ık lık lar bugüne k ad ar ticari
çıkış yapam adılar. H atırlatılan olayların vicdanlarda bırakm ış ol
m ası gereken y aralar düşünülürse C ezayir S avaşı’nın (2) toplaya
bilm iş olduğu seyirci alaylı bir sayıdır (P aris’te ilk gösterilişinde
170.000 seyirci). B unun nedeni de dolaysız sinem anın, kitle halinde
girişleri yapan «büyük» seyirci üstünde pek az etki yapan ikincil
bir anlatım yöntem i kalm ası, halk k atların d a dolaysız sinem anın
sinem a sayılm am asıdır. G erçekten de televizyonda kolaylıkla k a
bullendikleri anlatım biçim lerini kullanm a hakkını sinem aya tan ı
m ayanlar pek kalabalıktır. Belki bir çelişki am a gerçek. E ğer ön
ceden şu ya da bu yapının yığınları etkilem eyeceğini savunm ak k a
bul edilem eyecek bir düşünce baskısının yanlısı olm aksa halkın
bunlardan bazılarına karşı daha duyarlı olduğunu yadsım ak da
apaçık o rtad a olanı reddetm ektir. O ysa bugün ancak yapıntı
(ficticn) sinem asının anlatım biçim leri 'y ay g ın olarak şartlan d ır
dıkları büyük seyirci üstünde önem li b ir etki gücüne sahip ola
bilirler. Siyasal olsun ya da olm asın dolaysız sinem a filim lerinin
k ötü dağıtıldıkları için istenen yaygınlığa kavuşam adıklarını ileri
sürm ek sonucu neden olarak kabul etm ek olur. K âr yasasıyla yö
netilen bir ekonomide, m esleğin bu alanındaki eksikler ne olursa
olsun bu filim ler iyi dağıtılm ıyorlarsa, bu kökten fark lı biçim leri
kabul edebilm ek için rom ansı yapıntıyla (fiction) derinlem esine iş
lenm iş belli seyirci bölüm lerinde pek zayıf yankı bulm alanndandır.
öyleyse yapıntıdan sonuna k ad ar y ararlan an filim lerin dolay
sız sinem anın genellikle engellediği bu bilinçlenm eyi sağladığını mı
sanm ak gerekiyor? E ğ er söz konusu olan yeni anlatım biçim lerini
kullanan, yani büyük tü k etim sinem asının biçim lerinden kopan fi-
lim lerse, belli seyirci k a tla n karşısındaki başan sızlık yine b ir o
k ad ar elle tu tu lu r ve geri çevirm e olayı b ir öncekinin tıpkısı olu
yor. A ures’lerde Y irm i Y aşında O lm ak’a 110.000, H er Şey Yolun-
d a’ya 80.000, D arbe D arbe Ü stüne’ye ancak 30.000 giriş: bu ra
k am lar yorum u yersiz kılıyor. Ve Kızı! A yct’te tem elde söz ko
nusu deyim in siyasal anlam ıyla direnm eyse de, çoğu kişi için bas
kının m ekanizm asını aydınlatm aktan çok şaşırtıcı olan, ele avuca
sığm ayan bir alıcının soyut balesinden M lclcs Jancso’nun yapı
tının sürükleyici çizgisi bu olduğuna göre - beklenecek bir şey yok.
A nlatım biçim leri geleneksel olduğu zam an seyirci de hem en
kalabalıklaşıyor. A m a bu da çoğu zam an istenen bilinçlenm enin
zararın a oluyor, ö zü n rom anesk içinde erim e eğilim i çok olduğu
için yapıntı fazlalığı da yapıntı yokluğu k ad ar tehlikeli; P ierre
B illard geçenlerde, siyasal sinem anın televizyonun akşam boyun
ca her eve getirdiği şu güncelle kapışan h arik a bir düş fabrikası
olduğuna haklı bir biçimde işaret ediyordu. G eçm işin eski k a h ra
m anları, haydutlar, adaleti koruyanlar, m aceracılar yorgun düş
tüler, siyasal «kahram an» bir yüzyıl sonu m itolojisinin verilerini
23
26. y aratm ay a im kân verij’or. Serüven Serüvendir adlı şu edepsiz fars-
ta n sez etm eyelim , kötü em ek olurdu bu. Yine de başkalarının
pornografide yaptıklarını bazılarının bundan böyle siyasette yapa
cağını gerekirse kanıtladığına göre bilinen başarıyı elde eden bu
aşağılık şeridin de adını verm ek yerinde olur (Paris'de ilk göste
rilişinde 900.000 fazla seyirci çekm iş). Çünkü şimdi m oda bu. Ge
lir de getiriyor. A m a A day film inin A m erikan seçim töreleri ü s
tüne R iehard Mülhemse X ixon’dan daha iyi bir bilinçlenm e sağ la
yacağı düşünülebilir m i? Siyasal sinem a aslan payını siyasal k ah
ram an a bırakm akla bir şey kazanm az. <Xe olacak sinem a!» bu
n oktada tehlikeli bir biçimde «bu sinem a değil in yerini alıyor.
N e olacak sinem a yani gerçek ceğil. Hiç bir şey bizi onu yaşanm ış
olana bağlam aya itm iyorsa kendim izi öykünün ninnisine bırakalım .
B undan da S u ik ast’m ya da yapıntının aşırılığıyla niteliğini y iti
ren siyasal filim lere örnek İşçi Sınıfı Cennete G ider'in başarısızlığı
anlaşılıyor. O ysa bu sonuncunun gerçeklik çerçevesi içinde kalm ası
La C hm cıse/Jean luc Godand
olanaklıydı, am a Yves B oisset ve Jorge Sem prun kendilerini elden
geldiğince gerçeklikten ayrılm aya iten nedenleri uzun uzun açık
ladılar. G österilen nedenler iki ay rı düzeyde. B cisset’ye göre asıl
Ben B ark a olayından uzaklaşm ak film in yapılm asına olanak veren
tek yoldu. Bu değeri olan bir kanıt. Bu öylesine doğru ki resm i
siyasal sansürün yokluğu genellikle kam uya açık yerlerde çevri
lecek bölüm ler için izin istendiğinde zorlukları çoğaltan, uydur
m a nedenlerle çekim i durduran yarı resm i sansürün ağırlığını a r t
tırıy o r (3). A ncak Sem prun’ün kullanılan yöntem i başka bir bi
çimde doğrulam aya kalkm am ası daha iyi olurdu. Senariste göre
«Ticari sinem anın sıradan seyircisinin, zaten toplum un ve burjuva
kültürünün ayrıcalıklı d ar çevreleri içine hapsedilm iş bir bilgi ko
nusu elan B sn B ark a olayına göz kırpan bir değinm eye ,bir ızga
ray a gereksinm e duym adan öyküyü izleyebilm esi, ilgi duym ası,
24
27. içinde düşüneceği, şaşacağı ve rezalet sayacağı m alzem e bulm ası
gerekliydi.
T artışm a götürecek son noktayı geçelim. A ylarca kam u sah
nesinin cn sıralarını oyalayıp günlükleri canlandıran, bir tek g a
zetenin uzun uzun yankılandırm adan geçm ediği bir olayı kim tu t
m am ıştır belleğinde? A m a Sem prun’ün kanıtının tem eline gelelim
biz. K uşkusuz övülebilecek bir niyetle, sıradan seyirciyi ilgilen
dirm ek kaygısıyla Ben B ark a olayına a tıfla r bile bile silinmiş.
Y apıntının (fiction) böyle azm ası bir eritici gibi etki ediyor. G er
çekliğe değinm enin kendisine verebileceği ek yoğunluktan yoksun
kalınca Sadiel sulanıyor. İlgiyi çeken onunkinden çok D arine’in öy
küsü oluyor. Sim gesel m etro rıhtım larında yürek parçalayıcı ay
rılm alarla n ok talanan siyasal - polisiye bir Serseri A şıklar’m (A
bout de Souffle) Michel P oiccard'ı gibi biri D arien. Asıl Ben B ark a
olayını d aha yakından sarm alam ak la filim ne y itirird i? E ğ er bazı
görevlilerin ya da siyasal kişileıin davranışlarındaki gölge hâlâ v a r
lığını sürdürüyorsa bunu gösterm ek film in am açları içinde değil
m iydi ? İk tid arın gizli m ekanizm asının irdelenm esini bulanık şn-
tellektüyellerin gelip geçici bağlanm asının ta tlı şerbetinde boğ
m ak la S u ikast ne kazan m ıştır? Belki geniş bir seyirci yığını am a
sebebolm ak istediği bilinçlenm eden ne kalıyor geriye? G örülür gö
rülm ez unutulan, zam anla yitip giden bir «hiç y oktan iyi».
B ütün bunlardan, siyasal sinem anın k a rşıt iki eğilim yani h er
kesin sözünü edip kim senin görm ediği yeni anlatırtı biçim leri ya da
dolaysız sinem am n h atırlatm a gücü ile üstüne kim senin düşünm e
diği geleneksel yapıntının sindirim kolaylığı arasın d a yurtsuz ya-
hudi rolü oynam ağa m ahkûm olduğu sonucuna m ı v arm ak ge
rek ir?
H iç bir şey bundan daha az kesin değil ve bugün bizi bunun
k arşıtın a inandırm ak için M attel O layı yığınları ilgilendirebilen si
yasal sinem anın daha güzel bir örneği olarak o rtad a duruyor.
Y apıntıyla gerçeklik arasındaki ölçü bu filim de en doğru ora
nını buluyor. Y apıntı ve gerçeklik. Bu iki anlatım biçim inin b ir a ra
ya getirilm esi yeni değil. Y aşam B izim dir'in siyasal kişilerin söz
lerine geniş b ir yer ayırdığı hatırım ızda. D arbe Ü stüne D arbe, Que
H acer? bu iki yazı biçim ini k arıştırıyorlar. G erçek bir dâvanın y a
pıntı yoluyla yeniden kurulm ası olan C atonsville D okuzların D â
vası bile buna başvuruyor. Bu filim lerde izi görülen bütün cöm ert
liğe k arşın bu yöntem de kendisine bağlanm aya zorlayacak bile
m ediğim bir şeyler eksik.
T anıklıklardan yola çık arak bir kişinin yeniden y aratılm ası
o larak R osi’nin film i duyarlığa olduğu k ad ar düşünceye de etki
ediyor R om aneskin yol kenarında başı boş dolaşm a olanağı yok,
gerçekliğe sürekli olarak değinm e b ir korkuluk gibi davranıp bu
n a engel olm ak için hazır bekliyor. B rechtsi yabancılaştırm anın
gerekliliğini belirten bir tü r anlatım derinliği yardım ıyla yapıntı
yı sürekli olarak u zak ta tu tan bu k a tı korseden kaçm ak olanaksız.
Sorguya çekilen her hangi soyut biri değil E nrico M attei. H er tü r
25
28. lü şüpheden uzak bir siyasal kişi üstüne bu soruşturm am ın altın
da siyaset adam ının doğasına ilişkin so ru n lara değinilm ektedir.
Alıcı yorgun bir adam m uykudan uyanışı üstünde durakladığı za
m an eylem adam ının yalnızlığına yani tem el veriye a tıf yapm ak
tadır.
M attei O layı bize böyle önem li bir yapıt olarak görünüyorsa bu
çağım ızın siyasal verilerine tan ık lık etm eye istekli sinem acıların,
Jean P a tric k Lebel tarafın d an pek doğru bir biçimde tanım la
nan tem el sorununa R osi’nin film inin en iyi yam t olm asındandır:
«Filim lerin ideolojik hedeflerinin getirdiği zorunluklan m üm kün en
iyi dengenin bağrında biçim sel ve ideolojik araştırm ay la nasıl bağ
daştırm adı?»
D olaysız sinem a ya da büyük tüketim sinem asının biçim lerin
den fark lı anlatım biçim lerine dayalı b ir siyasal sinem anın varlık
nedeni v ard ır ve şu anda büyük bir yankı bulam ayacağı savıyla
değerini düşürm ek fik ri bizden ıra k olm alıdır. Que H acer, Ca-
tonsville D okuzlarının D âvası, V ietnam , Kızıl A yet, A urès’lerde
Y irm i Y aşında O lm ak: İş te sinem asever aracılığıyla y u rtta şı e t
kiledikleri ölçüde önem kazanan bunca esaslı siyasal filim. A ncak
k arşılaştırm a y ap arak bir takım seyirci önündeki b a şa rıla n yüzün
den başka filim leri geri çevirm ek bize tehlikeli geliyor. S ulkast’ın
başansızlığı daha çok kişiyi ilgilendirm e kaygısından çok bunun
içeriği bozm adan olanaklı olabileceğini kabul etm em esinden ileri
geliyor.
Siyasal sinem anın te k başına olay lan n akışını değiştirebilece
ğini savunm ak y ararsız olurdu. A m a buna yardım ı dokunabilir
ve sıradan seyirciyi ilgilendirip onu düşündürebilen M attei O tayı
gibi filim lerin.önem i boş verdir gibi değildir.
E n azından bizim inancım ız bu. Ç ünkü bunu yadsım ak h er se
yircide, uyuklayan ve tu tu ştu rm ay ı bilm ek gereken bir kıvılcım ın
bulunm adığını düşünm ekle bir olurdu.
C iném a 73ı O cak sayısından
F ra n tz G évaudan
Ç eviren: EN G İN ÖZDEN
(1) K urgu filim leri de dolaysız sinem a ailesine giriyor. Tek, kü
çük b ir fark la: filim sel m alzem e film in işlenm esinden önce
vardır.
(2) L a G uerre d’A lgérie/C ourrière - M onnier. L a B attag lia di Al-
g eri/P cntecorvo değil. Çev.
(3) Yves Boisset O rly’de çekim yapam adı. A ndré C ayatte’ın ba
sm a gelenler de biliniyor.
A teş S a a ti/L ’heure des B rasiers/F ernando Solanas - A rjantin-
Y irm i Y aşında M utluluk/L e bonheur à vingt ans/A lbert
•Knobler - F ransa.
26
29. K ıs A skerleriAVin ter Soldiers/anonim - A.B.D.
V ietn am /o rtak lasa - U lusal K urtuluş Cephesi.
T,i'>hard M illhouse N ixon/E m il de A ntonio - A.B.D.
S andıklara Y u rttaşlar/A u x U rnes C itoyens/E douard Bobrow ski -
F ransa.
C ezayir S av aşı/L a G uerre d ’A lgérie/C ourrière - M onier, F ransa.
A urès’lerde Y irm i Y aşında O lm ak/V irgt A ns D ans Les
A urès/R ené V autier, F ransa.
H er Şey Y olunda/T out V a B ien/G odard ve Gorin, F ransa.
D arbe Ü stüne D arbe/C cup S ur C oup/M arin K arm itz, F ransa.
Kızıl A y et/P sau m e R ouge/M iklos Jancso, M acaristan.
A day/T h e C andidate/M ichael R itchie, A.B.D.
işçi Sınıfı C ennete G ider/L a classe O uvrière V a au P a ra d is/
Elio P étri, İtalya.
S u ik ast/L ’a tten tat/Y v es B oisset, F ransa.
M attei O layi/L ’affaire M attei/F rancesco Rosi, İtalya.
Que H acer?/L an d au , Ruiz ve Becket, Şili.
C atensville D okuzlarının D âvası/T he T rial of Catonsville N ine/
Gordon Davidson, A.B.D.
Serüven Serüvendir/L ’aventure C’est L ’aventure/C laude Le-
louch, F ransa.
Yeni a Dergisi’nin
K A S I M SAYISINDA
• HALİKARNAS BALIKÇISI’yla yapılmış en son
Röportaj
• FAZIL HÜSNÜ DAGLARCA’nın ALLENDE’yle
ilgili şiiri
• Seçim sonuçlarının Türkiye halkı ve Türkiye
kültürü açısından yorumu
Yeni a Dergisi’nde
Sayısı 5 Lira, Abone: Yıllık, 50 TL.
Dağıtım: Ge - Da/ISTANBUL
Yazışma: P.K. 1392 Sirkeci/ÎSTANBUL
27
30. 2001: uzay yolu macerası
bernard eisenscitz
«2001 U zay Yolu M acerası - 2001 A Space Odyssey» na a rtık
tam am en A vrupa’lı bir sinem acının en A m erika’lı film idir denebilir.
Z ira «Dr. Strangelove» U) A m erika’lı K ubrick’in en A vrupa’lı film i
dir. «Dr. Strangelove» da gerçek dışı görünüm önem li bir gerçek
çiliği doğruluyordu. «2001» de ise aksine aşırı gerçekçi görünüm
gerçek dışını, h a tta tu tarsızlığı ve alabildiğine karan lığ ı geçerli k ı
lıyor. Ü stelik K ubrick film ini «dört küçük öykünün ü st üste bin
mesi» olarak nitelem ekte. G erçektende bu bilm ecenin öğeleri, doğal
ve h a tta zorunlu bir kay n ak olan O idipus m uarnm asındakiler k ad ar
b asittir. Z ira burada bir kökenin, bir efsanevi babanın, h a tta dört,
iki ve sonra üç ayakla yürüyen insanın (dört elli antropoid, yapay
bile olsa ıbir yerçekim ine a it olduğunu doğrulayan, iki ayaklı Hom o
Sapiens ve D iscovery uzay gem isinden başka bir şey olam ayan, bir
bastondan y ararlanan, öncü) aranm ası var. E n kolay özüm lenebilen,
aynı zam anda, döngüsel ve üçlü bir biçim in içinde, bütün m üm kün
çeşitlem eler yapılm ış.
«2001 A Space Odyssey» fazla bir şey verm iyor insana. Z aten
hayalleri de yıkan bu ya! Film kendinden başka hiç bir şeyden bah
setm iyor. K onuya önem veren K ubrick’de (P ath s of Glory, S p arta-
cus, Dr. Strangelove) (2) ve hiç olm azsa m etafor kullanılm ış bir
Scıence-Fiction’da, tem eli olm asına rağm en bir öykü aram ak ge
reksizdir. E m brion halindeki üstün insanın güzelliği, b ir anlam taşı-
m ayışından ileri gelir. D aim a birlikte olduğu «Z arahoustra»
içindeki gibi, sadece coşturucu bir değer taşır. Sessiz Sinem adan
«Bir U lusun Doğuşu» (3) n a k ad ar uzanan b ir geleneğe uygun klasik
m üziğin seçilm esi görüldüğü k ad ar basit nedenlere dayanm ıyor ve
film e b ak ışta b ir açı kazandırıyor. K ubrick’de idealist ya d a N ietz-
che’ci (bazı terim benzerliklerinin h atırlattığ ı) düşünceler çok. Z a
m an zam an S trau ss’un, doğa ile insanı k arşı k arşıy a getiren ; sen
fonik şiirine denk bir «Vertonde Philosophie» tutk u su n u a k la g eti
riyor. Senfonik şiirin k a n ta t ile ilk ak o rlan , film in ab artıcı k a ra k
terinin ve herbiri, tüm ünü k ap sayacak biçimde, birbirini İzleyen sıç
rayışlardan oluşan yapının, habercisidir. Ç ünkü film herşeyden önce
b ir biçim h a tta daha kesin olarak bir yöntem dir. C ineram a ve 70
m m lik Panavision, genişlikleri ve kesinlikleri ile her tü rlü estetikçi
yönelim i yek ediyorlar. C ineram a başlangıçdan beri «2001» in ko
nusunun tek n ik sonuçlarıyla olduğu kadar, K ubrick’le de uyum h a
linde idi. («Z afer yolları - P a th s of Glory» ve «Spartacus» ü n ince
den inceye tasarlan m ış sahneleri). K am era, «2001» in, yerçekim in
den yoksun ortam ında, K ubrick’in ilk filim lerindeki gibi dengesiz
28
31. Stanley K ubrick/2001 U zay Yolu 3îacerası
ve sinirli b ir çalışm a yapm am ış. G örüntünün kuvvet çizgileri p er
denin k en arların a koşut ve ilk çekim , ekliptiki düşey bir açıdan
gösteriyorsa, bunun nedeni kam eranın daha sonra da olduğu gibi,
güneş sistem inin değil de galaksinin düzeyinde olm asındandır. 70
m m ve C ineram a tekniği, sezgici diye adlandırılan (Ford, Vidor,
R ay v.b.) sinem acılar için bir durm a ve geçm işte kazanılanları
ay arlam a olurken, etkin D avid L ean ve Stanley K ram er, bu te k
nikten y ararlan arak , en tem iz en akıllı filim lerini yapm ışlardır. B u
na k arşı K ubrick’de bu yöntem in getirdiklerini, düşünm eyi yavaş
latm ak ve m üzikli kom edi havası y aratm ak (film in m üziğinin bazı
kısım ları açıkça bunu o rtay a koyar) için kullanm ıştır. Genellikle
film in etkisi eleştirsel duyguları y atıştırm ak ve kişiyi, film in m e
k an ik uyum unun doğurduğu, yoğun duyguların içine d ald ırm ak ta
dır. U ydularm Johann S trau ss’un m üziği ile dönüp durm aları (M a
vi T una V iyana ve H iltonları, Pan-A m yıldız gem ilerini olduğu k a
d ar M.G.M. teknisyenlerini de kapsay an bir u y g arlığ a aittir) ra
h atlık duygusu verir ki bu büyük bir aldatm acadır. K ubrick fra g
m an lard a ve film in başında, belgesel, ak la uygun ekstrapolasyon (4)
özelliğine ağırlık verilm esinde de titizlik gösterm iştir.
G enellikle Science-fiction’ın zihni dalgalandırm ayı am açlam a
sına rağm en, bu ilk bölüm gene gelecek zam anda kalm ış ve bu g ü
venlik duygusunu sim gelem iştir. Bu gerçekle uyuşum a rk a planda
k alm ak ta ve Odise için bir fon m eydana getirm ektedir, işte bu a şın
doğruluk, yanlışlık payının artm asına, tehlikeye ve fa n ta stik bir
yapıya olanak tanım aktadır, in san lara kâbus etkisi yapan belgesel
filim ler, yerlerini doyurucu gezi anılarına te rk etm ektedirler.
Bu belli bir zam an sürecinde senaryonun en büyük atılım ı ola
ra k nitelenebilir. Süreklilik, film in en göze çarpan üç bağlantısı,
kem ik-uydu, ta rih öncesi çağ ve yakın gelecek bölüm lerinin yazı
ları ile sağlanm aktadır. (Üç a ra yazının ilkesi ve tonu sessiz sine
m ayı h a tırla tm a k ta olup görevleri de ordakinin aynısıdır. B ir b ütü
nü bağlam ak, ona anlam ve m üziksel k a ra k te r verm ek dem ektir.
Bu sonuncusu çevirim e k ad ar uzanır. Ç ünkü K ubrick sessiz sine
29
32. m acılar gibi çekim sırasında «atm osfer y aratm ak için» oyuncula
rın a m üzik dinletm ektedir.)
ilk kaygı m otifleri m izah yoluyla kendilerini gösterm işler ve
bu da, hem en hem en h er zam an, K ubrick’in ayrın tıy a verdiği önem
den y ara rla n a ra k olm uştur. Y erçekim i yokluğunda tuvaletlerin kul
lanılm ası b ir kenarı atılsa dahi, tevazu, bu u sta yapıyı, pek korku
verm eyen, fa k a t çeşitli n u m aralarla kuvvetlendiriyor. A ntropoid’-
lerin son görünm esinden sonra, H aywood R. Floyd’un kızı bir «bush-
baby» (5) istiyor. (H er ne k ad ar sinem acı hesabına başarısızlık gibi
görünüyorsa da, belgesel niteliklerin yerini hayal ürünü unsurların
alm aya başladığını gösteren ilk sahnedir bu.) Bu alay H al’in kişili
ğindeki F reu d ’cu bileşenlerin ve psikanaliz tedavisi taklidinin m er
kezidir. H aTın hafızası Bow m an tarafın d an sökülürken psikanaliz
tedavisi taklidine tan ık oluyoruz. 1 — «îyi olm adığım ı biliyorum ...
F a k a t şim di kendim i d aha iyi hissediyorum »; 2 — «K orkuyorum »;
3 — «Aklım duruyor, bunu hissediyorum »; 4 — «Mr. L angley ta
rafından ayarlandım , bana küçük b ir şark ı öğretti»; 5 — «Daisy
ben y a n yarıy a deliyim »; 6 — «H al’in uçuşun başından beri bilinç
altın a ittiği» (Senaryo m etni). Bilgi hiç bozulm am ış görünüyor;
Bu Floyd'un m esajıdır.
Bu andan itibaren Scıence-fiction’ın bizi etkileyici gücü gele
cekte y o k tu r a rtık ve m eraklıların sık sık k arşılaştık ları, a rtık k la
sikleşm iş sayısız olanaklar var. K ubrick’in ustalığı, belirgin bağ
la n olm adan dört önem li m otifi (T arih öncesi Scıence-fiction’mı,
yakm gelecek için öngörm eleri, gezegenler arası yolculuklan ve son
olarak m ü tan t (*) la n , başk a galaksiler ile hiper uzayı) ü stüste bin
dirm esi ve karşılaştırm asındandır. A ra yazılarda C haplin’in tevazuu
görülür
K ubrick’in çalışm a sahası (bu film in ilk ve son çekim lerinde
de görüldüğü gibi) Cecil B. De Mille’in arzuladığı bir şey değildir.
Y er ve uzayı birleştiren, insanın sahip olduğu veya olm adığı bölge,
bilinç yada bilinçsizliktir. D ünyanm ilk başlardaki görünüm ü (A y -
Y er - G üneş ü ç lü sü ); insan zekâsının ilk ışık la n ve yeni y aratığ ın
ortay a çıkışı film in üç ağ ırlık noktasını teşkil eder. Bilim in kabul
ettiği en küçük h a ta (Strangelove’da olduğu gibi) konunun tem elini
m eydana getiren, zekâya uygulanm ıştır.
A sıl O dyssey’yi film in son y an m saatinde seyrediyoruz. (Bo
zuk renkli pelikülde ve negatiflerde görülen m an zaralar ilk çağla
rın k u rak çöllerini yansıtıyorlar. XVI. Louis’in odası, dinlenen ya
yınlardaki (rom ana göre), beyin dalgalarındaki (senaryoya göre),
B ow m an’in gözünün önünde dolaşan görüntülerdeki kollektif bilinç
altının lükse olan özlem ini dile getiriyor) Bu da «Nouvelle R efuta
tion du Temps» (6) ın tem bel okuyucusunu, yolculuğun film in ana
konusunu oluşturduğunu ve öncünün bundan öncekileri düşünde
gördüğünü h atırlatm ay a itebilir.
Şaşırtıcı olan da ne olduğu pek belli olm ayan böyle bir film in
«önemliler» arasında, bilhassa M etro Goldwyn M ayer tarafın d an ya-
30
33. pilm iş olm asıdır. (Rio’daki arkadaşlarım ız da dahil olm ak üzere,
baz;lannm yargıdaki güçlükleri hiç de şaşırtıcı değildir. Film in y a
pıldığı çevreden az etkilenm iş olm ası anlam ına gelm ez. A vrupa’da
sürgünde bulunan A m erika’lılar, aranılan V iyana kökenli insanlara
benzetilm ektedir. Bu kökenler zekâ kaynağm ın arandığı gibi a ra
nır. Hem bu açıdan, hem de konuyu ele alış bakım ından, geleneksel
yapım lar arasında, «göktaşı» görünüm ü ile «2C01» ancak H uston
ve W olfgang R einhardt’ın F reu d ’una benzetilebilir.)
K ubrick ortam tarafın d an etkilenm ek yerine, onu etkilem eyi
am açlayan son Hollywood devidir.
C ahier du C iném a (Ş ubat 1969)
sayı 209 dan çeviren :
N üzhet O AI.KES
(D D r. Strangef'.ove, K ubrick’in 1964 de yaptığı, yedinci film idir.
(2) ‘P ath s of G lory’ 1957 de yaptığı dördüncü film idir. Y urdum uzda
«Zafer Yolları» adıyla oynayacakken sansür tarafın d an yasak
lanm ıştır. «Spartacus» bilindiği üzere yurdum uzda d a aynı İsim
le oynam ış olup, yönetm enin 1960 da yaptığı, beşinci film idir.
03) G riffith’in yeni anlatım yd la n denediği, sinem a tarih i açısından
önem li film i.
04) E ldeki verilerin dışında kalan bir değerin, bu verilerden y a ra r
lan arak , öngörülm esi.
0*1 A frik a’d a yaşayan M akigillerin, GaJapo cinsinden hayvanlarına
verilen ad.
Ol F ra n sa ’da yayınlanan bir dergi. (Ç. N.)
(*) «M ütant» - B ir tü rü n genetik değişim e u ğram ış çeşitlerine ve
rilen ad - .
GERÇEK SİN EM A N IN FO TO Ğ RA F D ALIN DA İK İ A TILIM I
I. FO TO Ğ R A F Y ARIŞM A SI
n . TÜ R K FO TO Ğ R A FÇILA R I G EZİCİ ANONİM SER G İSİ
Geniş bilgi G erçek Sinem anın üçüncü sayısında verilecektir.
31
34. sanat ve deney
W illiam K lein’in «ELRÎD G E CLEAVEB»
adlı film i üzerine toplu tartışm a.
Jean C herasse : Bu akşam size gösterdiğim iz film i az kalsın hiç
görem eyecektiniz. S ansür kom itesi ile kuvvetli bir m ücadeleden son-
m sansür vizesi henüz elde edilebilm iştir. N edenlerini W ikiam Klein
sîzlere açıklayacaktır.
Vvillism K lein : E vet gerçekten sansür bu film i geçirm ek iste
m iyordu. Özel sonuçlardan daha çok bunları kızdıran şey film in içe
riğidir. Bu film m akaslanam azdı. Tek çözüm yolu yasaklam ak veya
serbest bırakm aktı. Y asaklanm ası istendi, film cezalandırılm ası ge
reken iki suçla itham edildi. Ö ldürm eye teşvik ve D evlet B aşkanm a
hak aret. Film in isyana teşvik edici yönü olm asından ve genç dim ağ
ları bulandırıcı etkiler gösterm esinden de yakınıldı.
SeyiTci : N eden bu film i yaptınız, hangi am acı tak ip ettin iz?
W iiliam K lein : Bu film biraz ra stlan tılarla oldu. 1969 H azira
nında P an A fricam festivaline katıldım . B urada sürgünde bulunan
E lridge C leaver ile tanıştım . Ç ünkü kendisi A.B.D. de «özgürlük
kanununa h akaret» gerekçesiyle m ahkûm olm uştur. Y argılanm ayı
reddedip sürgün olm ayı seçm iştir. Benden sanki kendi savunu dos
yası olacakm ış gibi bir film yapm am ı istedi. Zaten TV de onun h ak
kında yayın yapabilm ek için birşeyler elde etm ek istiyordu. Çünkü
Cleaver A.B.D.'de ünü yaygın bir kişidir. «Gizli A dam » adlı kitabı
32
35. yaklaşık olarak 7 m ilyon satm ıştır. Sonunda bütün bu n lara ve belki
d aha başka şeylere d ayanarak, onun film ini çekm eye koyuldum .
Film in m ontajı esnasında yetersiz olduğunu farkettim . Sözünü e t
tiği olayların belgeleriyle bu görünüm sınırları dışına çıkm am ge
rekirdi.
Seyirci Bu belgeleri nasıl elde ettiniz?
W illiam Klein K onusu geçen olaylara ait belgeleri ellerinde
bulunduran «Tueries de Chicago» gibi m ilitan g u ru p ları yardım a
çağırdım.
Seyirci : Film i ilginç ve objektif buluyorum .
Seyirci : D oğru değil, K lein burada öz düşüncesini savunm ak
tadır.
W illiam K lein : H iç b ir zam an objektif olduğunu söylemedim.
Seyirci : Bu film televizyonda gösterildi m i?
W illiam K ein : P ek tabiiki hayır. B ütün televizyonlar film i red
dettiler. F ransız televizyonu bile.
(G ülüşm eler)
Seyirci : Film inizin sinem a salonları dışında gösterilm eyişinden
dolayı kendinizi aldatılm ış m ı kabul ediyorsunuz?
W illiam K lein : Bu film halkı bilinçlendirm ek için yapılm ıştır,
anlıyorm usunuz. Bu tü r bilinçlenm eye susam ış olan, F ra n sa gibi
M r büyük ülke, örneğin «K ara P anterler» hakkında hiç b ir bilgiye
sahip değildir. N e uzun nede k ısa m etrajlı bir film yoktur. Televiz
yonla halkın bilinçlendirildiği sanılır, am a bu yanlıştır. Televizyon
çeşitli haberlerle tık a basa doym uş bunları hazm edem ez durum dadır.
Seyirci C leaver’ı nasıl buldunuz? Ş air yaradılışlı bir insana
m ı benziyor?
W illiam K lein G örünüş şekliyle pek heyecanlı, m eraklı duy
gulu ve saygı duyulan bir kişi. D evrim başkanı olarak teo rik yönü
güçlü değil.
Seyirci N ew -Y ork'a gittiğim zam an sokaklarda dolaşırken,
beyazlarla siyahlar arasındaki gerilim i hissettim .
W illiam Klein B irbirlerini fazla sevm iyorlar. U zun zam an
gizli (beyazların gölgesinde) yaşayan siyahlar, zorluklar içinde öz
gürlüklerini elde etm e n oktasına gelm işlerdir. Bu sadece bir etap
tır. K arap an terler bu etapı aşm ışlardır. Zor yoluyla kendilerini k a
bul ettirm e ihtiyacım duym uyorlar. B ir siyah için beyaz şeytanın
ta kendisidir. C leaver siy ah lar için ışık tu ta n bir kişi olm uştur. Si
y ah lar a rtık kendilerine istekleri dışında bir dinin empoze edilm e
sini istem iyorlar. K endilerine İslâm dini esaslarına bağlı bir din
oluşturm uşlar. F a k a t unutulm am alıdır ki K arapanterlerin doktrini
bir sınıf savaşı yapm aktır, ırk savaşı değil.
Seyirci Film inizde K arapanterlerin başlattığı eylem in geniş
liği tahm in edilebilinm ektem idir ?
W illiam K lein Bu çok önem lidir. Özellikle bu gurubun doğu
şundan bu yana yalnız dört sene geçtiği düşünülürse. B ir gün New-1
33
36. Y ork’da 42. so k ak ta bir gurubun çıkardığı gazeteyi satan bir kızın
yanına oturm uştum . Gelip geçen zencilerin kıza bu davayı destek
lediklerini belirten hareketleri ilgim i çekti, in san ı etkiliyordu. G a
zetenin satışı da çok yüksekti.
Seyirci : K ing Jones için K arapanterlerin tu tu m u nedir?
W illiam H ein : K arap an terler onu bir m uhbir, CIA ’nın b ir a ja
nı, bazı siyahların ölüm ünün sorum lusu olarak görüyorlar. T avrı
kültürel m illiyetçilik olup, düşünceleriyle, siy ah lan beyazlardan ü s
tü n görm ekte, beyazlarla her hangi b ir anlaşm aya olanak bırak m a
m aktadır. K arap an terler bu düzeydeki düşünceleri çoktan aşm ış
lardır.
Seyirci : Film inizdeki A m erika’lı zencileri A frik a’da yaşayan
la ra göre çok züppe buldum .
W illiam K lein : Film de A frik a’lı zencilerin A vrupai, A m erika’lı
zencilerinde folklorik elbiseler giyinm iş olduklarına dikkatinizi çe
kerim . Şunu belirtm ek gerekir; A frik a’lı zenciler A m erika’lı zenci
leri genellikle hor görürler. K arap an terler A frik a’lı zencilere ben
zem ek için deriden elbiseler giym ekte, saçlarını kıvırcık yum aklar
biçim inde u zatm aktadırlar. B undan dolayı onları başlangıçta kim se
ciddiye alm am ıştır. A frik a’lı liderler üniversitelerde yetişm iş, en
telek tü ellerd ir. K arap an terleri biraz ilkel bum aktadırar. F a k a t za
m anla K arapanterler! benim sem işler, bunları ırkçı olarak hor g ö r
m elerinin nedenini aynı k ü ltü r düzeyinde olm am alarına, K arl M arx’i
bilm em elerine bağlam ışlardır.
Seyirci Bence siz m odaya uygun bil film yaptınız. D ün Viêt-
N am üzerine bir film yapm ıştınız. B ugün zenciler üzerine yapıyor
sunuz. A kım lardan fay d alan arak kazanç sağlıyorsunuz.
W illiam K lein D üşündüğünüz şekilde harek et edildiği zam an
hiç bir şey yapılam az.
Seyirci Film inizi y ap tık tan sonra C leaver’in ne olduğunu bi-
liycrm usunuz ?
W illiam K lein : Suçlu kabul edilm ediği b ir'ü lk e olan C ezayir’de
oturm aktadır. A.B.D.'de kendisini öldürm ek için beklem ektedirler.
B ir kaç defa öldürülm ek istenm iştir. K arapanterlere gelince, y aşa
m ın onlar içinde kolay olm adığı bir gerçektir. F a k a t davalarına inan
m aktadırlar. B ir süre önce gönderm iş oldukları heyet K uzey V iet-
N am ’a kabul edilm iştir. O rada ilgiyle karşılandılar. V ietnam ’lılar
savaşın ne dem ek olduğunu bilen, şakadan hoşlanm ayan insanlar
olarak «32 sene içinde kazanacaksınız» dediler. E ğer V iet-N am ’lılar
in an ıy o rlarsa...
Seyirci K arap an terler bunu ne pahasına elde edecekler?
W illiam Klein S iyahlar için herşey, her zam an çok p ahalı ol
m uştur. Bu film de seyrettiğiniz C leaver der ki «D ört yüz yıldan
beri kardeşlerim izin çoğu bir hiç uğru n a öldüler. E ğ er şim di ölür
lerse bu b ir şey u ğ ru n a olacaktır.»
Cineınonde O cak 1970’den çeviren :
T olga A R
34
37. fotoğrafta sanat..
burçak evren»
T abiat gerçekçiliğinin en m ükem m el uygulayıcılarından biri
olan Ingres «Fotoğraf çok, am a çok güzel bir şey. G elgelelim bunu
söylem em em iz gerekir» derken, fotoğrafçılığın geleceğini ve öne
m ini daha o zam anların prim itif örneklerine b ak arak belirlem eğe
çalışm ıştı. A m a In g res’in bu sözleri aynı zam anda resm e olan tu t-
35
38. kunluğundan gelen bir yanılgıyı da y ansıtm aktadır. Çünkü sözünü
ettiğiim z ünlü ressam ve onun m eslektaşları fotoğrafçılığı resm e
bir rakip olarak görm üşler ve bu icadın ortay a çıkm asiyle resim
sanatının yok olacağı gibi büyük bir yanılgıya düşm üşlerdi. B u
gün bile - içlerinde tanınm ış fotoğrafçıların bulunduğu bir grup -
bu yanılgıyı bir başka çehreyle sürdürm ektedir. R esm in yöntem
lerinden fay d alan arak fotoğraf yapm ak gibi... O ysaki fotoğrafçı
lık resim sanatının bütün yöntem lerini kullanm asına karşılık en
çok bu san ata yabancıdır. Ç ünkü ressam renkleri ve bunlardan
oluşturduğu m otifleri düşündüğü şekilde kullanm a serbestliğine
sahiptir. İstediğini acılı, dilediğini sevinçli yapabilir. Ç ünkü bu
yapabilir sözcüğünde tanım lanan h er düşündüğü şey, fırçasının sa
pını tu ta n eline bağlıdır. Sonra fotoğrafçılık gibi bir eseri y a ra t
m asında k atk ısı olan b ir a ra nesneye de gereksinm esi yoktur. Bo
ya ve fırçasiyle her bir şeyi kendi beğenileri içinde şekillendirir.
K ısacası v ar olm ayan, h a tta çoğu kez düşünülm esi bile acaip olan
olayları tuval üzerine aktarab ilir. F o to ğ rafçü ık ta durum böyle m i
d ir? K uşkusuz hayır. Ç ünkü fotoğraf sanatçısı m akine - film gibi
bir a ra nesnenin yardım ıyla ancak v a r olan bir şeyi stilize etm e
den, kendi görüş ve duyuşundan h arek et ederek tespit etm ek zo
rundadır. D aha açık bir deyim le fotoğraf sanatçısı m evcut olm ayan
bir şeyi y aratam az, y aratılm ış olandan bir yorum verir. îş te bu
yorum u da belirli b ir görüş ve duyuş İsteriğiyle y ansıtm ak fotoğ
ra fta san attır.
F otoğrafçılık görünürde tek n ik öğelerle kaynaşm ış olm asına
rağm en tekniğin tu tsağ ı veya eseri değildir. S anat eseri sayılabile
cek b ir fo to ğ rafta tekniğin işlevi b ir ressam ın fırçası, bir m üzis
yenin entrüm anı veya bir yazarm kalem inden farklı bir şey olarak
düşünülem ez. F o to ğ raf sanatçısı için de m akine ve film in y a ra n
y u k an d a sıraladığım ız neslerin işlevinden ay rı b ir güç olarak kul
lanıldığı v a k it - ki çoğu kez böyle olm aktadır - bir san at eserinden
değil de tekniğin o rtay a koyduklarından söz etm ek gerek. Y aygın
olan fa k a t o derece uygulanm ıyan bir söze göre «fotoğrafçılık m a
kineyle değil de kafayla çekilir» denilm ektedir, işte bu görüşle, te k
niğin bütün katkıların d an sıyrılm ış olarak o rtay a konan eserler
fo to ğ rafta sanattır.
F otoğrafçılıkla herhangi bir sa n a t arasında ille de bir bağm tı
kurulm ak gerekirse, bence en uygun olanı m im aridir. Ç ünkü her
iki san at ta, v ar olan ham bir m alzem eden bir eser m eydana ge
tirirler. A yrıca her ikisinin de kendi görüş ve m evcut olan b ir şey
den fay d alan arak y a ra ttık la rı eserlerde teknik ve m alzem e ikinci
planda kalır. E sas o rtay a koydukları eserin biçim i ve işlevidir. Mi
m arinin boyutluluğuna karşılık fotoğrafın da yorum u vardır.
içerik olarak ta fotoğraf, ancak ve ancak doğanın düşünen
yegâne varlığı olan insanoğluna yöneldiği, onun acılarını, sevinçle
rini, tutk ularını, doğum undan ölüm üne dek süren yaşam çizgisi için
de kavgalarını y ansıttığı zam an gerçek bir san at eseri hüviyetine
bürünür. Ç ünkü san at denen beğeni prehistorik çağların prim itif
insanından günüm üze k ad ar gelişen aşam aları içinde insan için ya-
36
39. A ra G ü ler/F o to ğ rafta S anat
(B urçak E vren’in arşivinden alınm ıştır).
pilm iş ve geçerliliği sadece insan için olan bir tutkudur. D oğanın
diğer nesneleri ise, insanla ilişkili bir fon içinde görüntülendikleri
zam an sa n a t için geçerli birer m alzem e olabilirler. G ünüm üz fotoğ
ra f sanatçısıda bu görüşten h arek et edip, yaşadığı ülkenin koşul
larına sırt çevirm eden insanoğlunun dram ından kom edyasına k ad ar
uzanan öyküsünü yorum lu b ir şekilde fotoğrafla dile getirm eyi
am açlarsa, o rtay a koyduğu kuşkusuz bir san at eseri olur.
A m a ne v ar ki fo to ğ raf sanatçılarım ız (!) bütün bunların öte
sindeki uygulam alariyle daha hâlâ In g res’in peşinde...
37
40. gerçekleşen büyü, fotoğraf
ethem aİkan
O ptik işlem i sa fla n a n bir m ekanizm a ile elde edilen görüntü
lerin kim yasal bir yolla tesbiti, fotoğrafın tem elini teşkil eder. Bu
yöntem insanoğlunu peşinden koştu ran b ir büyünün, doğayı gözle
algılanaiblir tüm nitelikleriyle betim lem e ve böylece varlığı zam an
sürecinden çekip alm a istem inin tatm ininde, son aşam a olarak be
lirm iştir.
Resim de R önesans’ta o rtay a çıkan ve barok stilde doruğuna
erişen bu ‘P lastik gerçekçilik’ belirli bir noktada sanatı daha da
gerçeğe, doğala yaklaşm ay a itelem iştir. Bu yüzdendir ki Leonardo
d a V inci'nin k aran lık kutusu, N ipce’nin (1) k aran lık k u tusuna ön
cülük yapm ıştır.
Yine bu yöntem kullanılm aya başlandığında, zam anın ressam
larım çileden çıkarm ış, doğa gerçekliğinin en ünlü ressam larından
în g re s’e; «F otoğraf çok am a çok güzel. Gelgelelim bunu söylem e
m em iz gerek.» dedirtm iştir. Evet, rcnesanstan beri ilkel uygula
m alara sahne elan k aran lık kutu yöntem i tekniğin gelişim ine p a
ralel olarak kim yasal bir olay sonucu som utlaşm ış ve çağım ızın e t
ken sanatlarından birinin, fotoğrafın doğuşunu m üjdelem iştir.
Yeni b ir dil :
F o to ğ raf herşeyden önce bir dildir. H em de edebiyat çeşidin
den bir dil. öy le ki, san atlı veya sanatsız çeşitli görünüşlerden ön
ce yer alır. Bu dil bir ham m addedir. Y ani, daha önceden varolan
bir gerçek. B urada dilin b ir çeşit diyalektik aşılım ı izlenir. R esim
den h arek et eden bu dil, hiyeroglifde sem bolizm den geçip fotoğ
ra fta katışıksız bir işaret halini alan görüntüden çıkm ıştır.
38
41. Sadi K u tlu at/F o to ğ raf mı ? G rafik mi ?
Burada cz-eleman kimyasal olay sonucu saptanan g örüntü
dür. Resimde ise öz-eleman boyadır. Bu ayrım üzerinde dikkatle
du rm ak gerekir. Resimde fırçanın cz-eleman olmaması gibi, fotoğ
rafta da fotoğraf m akinası öz-eleman değildir. Sadece bir araçtır.
Hem de öyle bir araç ki şimdiye dek hiçbir sanata nasip olmayan
bir ezelliği fotoğrafa kazandırmıştır, ö b ü r bütün sanatlar kullan
dıkları aracı gizleyemezlerken, fotoğraf bu engeli yıkmıştır. F o
toğraf tıpkı bir doğa ürünü gibi doğal bir olay olarak gözükür. F o
to ğrafta saptanan nesne, modeline sıkı sıkıya bağlıdır. Böylelikle
c'teki sanatlard a örneğin resimde olduğu gibi bu nesne doğal ya
ratm anın yerine başka bir şeyi getireceğine, kendi bu yaratm ay a
katılm ıştır. Bu temel-nesnellik fotoğrafın resme gere yeniliği ve
fa rklılıgıdır.
B aşta da belirttiğimiz gibi fotoğrafın doğuşu doğa tasvirinin
kuvvetli bir nesnel gerçekçilik isteğine dayanır. Fotoğraf uzun bir
süre bu tasvirci özelliği taşım ıştır. Yani, yorumsuz, deyişsiz bir
benzerlik. Öyle ki fotoğraf önceleri sanat olmak için deyişi başka
sanatlarda aram ış, fotoğraf sanatının öncüleri, doğayı görüntüle
me yerine sanat eserlerini, örneğin gravürleri görüntülemeyi yeğ
lemişlerdir ve bu, fotoğrafçıların, fotoğraf sanatının resim sanatını
kepye değil, doğayı saptam a ve buna yorum k atm a olduğunu fark-
etmeleri için daha uzun süreye ihtiyaçları olmuştur. Bunu farket-
tikleri an oluşmaya başiayan fotoğraf sanatı, fotoğrafta bir ikilik
yaratm ıştır. Sanatlı ve sanatsız fotoğraflar. Belgeci fotoğrafçılık
belirli plâstik ve teknik gelişimi izleyerek kitle haberleşmesi ve
39