3. Edmond Halley, günümüzde adının verildiği kuyruklu yıldız nedeni ile anımsanır.
Oysa bu kuyrukluyıldızı kendisi keşfetmemişti.1682 yılında gördüğü bu cismin
1456, 1531 ve 1607 yıllarında başkaları tarafından görülmüş olan
kuyrukluyıldızla aynı olduğunu anladı. Onun yörüngesini hesapladı. Bu gök cismi
1758 yılına kadar, yani ölümünden 16 yıl sonrasına kadar henüz
adlandırılmamıştı.
4. Halley gerçekten çok yönlü bir bilim adamı idi Gezegenimizin tarihlendirilmesi
konusundaki ilk ciddi önerilerden birisini yaptı. Dünya denizlerindeki toplam tuz
miktarının, her yıl eklenen tuz miktarına bölünmesi ile elde edilecek sayının
okyanusların yaşını ortaya çıkaracağını ileri sürmüştü. Böylece Yerküre’nin yaşı
konusunda kabaca bir fikir edinebilirdik. Ancak o tarihlerde ne denizlerde ne
kadar tuz olduğu, ne de her yıl eklenen tuz miktarını bilen yoktu. Böyle bir
araştırma yapma olanağı da yoktu.
5. Gemi kaptanlığı, kartograflık ve darphanade kontrolörlük gibi işleri yaptığı gibi
derin deniz dalgıç hücresi gibi icatları da vardı. Geniş ilgi alanına afyonun etkileri
bile girdiği gibi balıkları dört mevsim taze tutmaya yarayan metot da
geliştirmişti.
6.
7.
8. Modern Atom Teorisi’yle ilgili öncü çalışmaları ve renk körlüğü (Onun
onuruna Daltonizm olarak da bilinir.) üzerine araştırmalarıyla
bilinir. Kütlenin korunumunu ve Sabit oranlar kanununu açıklamıştır.
9. 1826 yılında bir Fransız kimyacı onunla tanışmak için Manchester’e
geldi. Ünü bu kadar yaygın olan Dalton’u büyük bir enstitü binasında
bulacağını sanmıştı. Sora sora şehrin arka sokaklarından birinde
bulunduğunu öğrendi. Oraya varınca küçük çocuklara temel aritmetik
dersleri verdiğini gördü. Oldukça şaşırıp Bay Dalton’la mı karşı karşıya
olduğunu sordu. Zira aritmetiğin ilk 4 kuralını küçük bir çocuğa öğreten
bu kişinin Avrupa’da nam salan kimyacı olduğuna inanamıyordu. Ama
Dalton, aradığı kişinin kendisi olduğunu söyledi. Küçük çocuğun
aritmetiğini düzeltinceye kadar biraz oturmasını rica etti.
10.
11. 1800’lü yılların başında İngiltere’de güldürücü gaz olarak bilinen diazot
monoksit kullanımı oldukça yaygınlaşmıştı. İnsanlara son derece keyifli
bir sarhoşluk duygusu verdiğinden herkes bu gazı solumak için fırsat
kolluyordu. Nitekim 50 yıl boyunca özellikle gençler, uyuşturucu olarak
diazot monoksit kullandı. Tiyatrolarda gönüllüler sıkı nefesler çekip
neşeleniyorlar ve komik sendeleyişlerle izleyenleri eğlendiriyorlardı. Bu
gaz ancak 1846 yılından sonra anestezik olarak kullanılmaya başlandı.
12. İşte diazot monoksit gazının neşe veren sarhoşluğuna kendini
kaptıranlardan birisi de Humphry Davy oldu. Ama aynı zamanda bu
gazın herhangi bir hastalığa neden olup olmadığını da sınıyordu.
Amonyak ile azotun asit ve oksit bileşiklerinin bileşimini inceledi. Bilim
ve edebiyat çevresindeki dostlarını, diazot monoksitin solunum
etkilerini bilim dünyasına açıklamaları için ikna etti. Bu arada hidrojen
ve karbon monoksitten oluşan ve çoğu kez yakıt olarak ta kullanılan su
gazını deneme amacıyla solurken neredeyse yaşamını yitiriyordu
14. Othniel Charles Marsh ve Edward Drinker Cope, özellikle fosil
konusunda uzmanlaşmış kişilerdi. Her iki bilim adamının ortak yönleri
fazlaydı. İkisi de şımartılmış, hırslı, bencil, kavgacı, kıskanç, güvensiz ve
mutsuz kişilerdi. Başlangıçta birbirlerine hayranlık duyuyorlardı. Çok iyi
dostluk kurmuşlardı. Öyle ki fosil örneklerine birbirlerinin adını
veriyorlardı. 1868 yılında bugün bile bilinmeyen nedenlerle araları
bozuldu.
15. Aradan daha bir yıl geçmeden birbirlerine olan nefreti o kadar arttı ki
sonraki 30 yıl boyunca bitmeyecekti. İlk 10 yıl karşılıklı nefretleri sessiz
bir savaş gibiydi. Ama 1877 yılında olayların boyutu büyüdü. O yıl,
Arthur Lakes adlı bir öğretmen, arkadaşı ile kırlarda yürüyüş yaparlarken
Morrison civarında birtakım kemikler buldu. Kemiklerin dev bir ‘keler’e
ait olduğunu anladı.
16. Bu kemiklerin bir kısmını Marsh’a, bir kısmını ise Cope’a gönderdi. Çok
memnun olan Cope, Arthur Lakes’e 100 dolar yolladı ve bu keşfinden
özellikle Marsh’a bahsetmemesini istedi.Zor durumda kalan Arthur
Lakes, Marsh’a başvurdu ve elindeki kemikleri Cope’a göndermesini rica
etti. Marsh istenileni yaptı ama bu olayı hayatı boyunca unutmadı…
17. Bu olay ikisi arasında sürmekte olan savaşı daha sert hale getirdi. Bazen
emirlerindeki kazıcı ekiplerini birbirlerine taşlatıyorlardı. Bir gün
Cope, Marsh’a ait sandıkları açmaya çalışırken yakalanmıştı. Her ikisi de
yazmış oldukları yazılarında birbirlerine hakaret ediyorlardı. Her biri
diğerinin bilimsel başarısını küçümsüyordu. Aslında bu durum çok ilginç
bir sonuç veriyordu. İki araştırıcının birbirlerine olan nefreti
çalışmalarını hızlandırmıştı. Onların bu rekabeti sayesinde, Amerika’da
yaşadığı bilinen dinozor türlerinin sayısı 9’dan 150’ye çıkmıştı. Hemen
hemen her dinozor, bu ikisinden biri tarafından bulunmuştur. Bazen
hırslarına o denli kapılıyorlardı ki, zaten bilinen bir şeyi yeniden
keşfediyorlardı. Artık yapmış oldukları sınıflandırma karmakarışık hale
gelmişti. Bu işin düzene sokulması yıllarca sürmüştür.
18.
19.
20. Newton gerçekten tuhaf bir kişi idi. Yalnız yaşıyordu. Neşeli olduğunu,
güldüğünü gören yoktu. Herkese şüpheyle bakıyordu. Dalgınlığı dillere
destan olacak şekildeydi. Bazı sabahlar uyanınca eğer aklına bir fikir
gelmişse saatlerce yataktan çıkmazdı. Üniversitede kendi
laboratuvarında acayip deneyler yapıyordu.
Bir keresinde sadece merak ettiği için bir çuvaldızı gözyuvasına
sokmuştu. Niyeti gözle kemik arasında kalan bölgeye, yani gözün
arkasına dek ulaşmaktı. Mucize eseri bir şey olmadı. Ancak gözüne
eziyet etmeye kararlı gibiydi.
21. Nitekim bir gün, görüşünü nasıl etkileyeceğini anlamak için
dayanabildiğince Güneş’e baktı. Tabii ki sonra karanlık bir odada
günlerce kalmak zorunda kaldı. Ama bunların yanı sıra üstün bir aklı
vardı. Daha öğrenci iken, o günlerin matematiğini kısıtlayıcı olarak
niteliyordu. Tamamen yeni bir biçim olan diferansiyel ve integral
hesaplarını buldu. Garip huyları gençliğinde de olduğu için bu
hesaplarından 27 yıl kimseye bahsetmedi. Aynı şekilde optik alanında
ışığı incelemiş, spektroskopi biliminin temellerini atmıştı. Ancak bulduğu
sonuçları 30 yıl açıklamadı. Nedeni, bazı kişilere olan küskünlüğü idi.
Özel ilgisinin sadece bir kısmı gerçek bilimle ilgili olmuştu.
23. James Hutton, yeni kayaçları ve kıtaları yaratıp, sıradağları yerden
yükselten nedenin Yerküre’nin içindeki ısı olduğu sonucuna
varmıştı.1785 yılında bir örneklilik ilkesini geliştirdi. Örneklilik ilkesine
göre, yer yüzeyi biçimleri, jeolojik çağlarda gerçekleşen uzun fiziksel,
kimyasal ve biyolojik süreçlerin sonucunda oluşur. Yağmur,akarsu,gelgit
ve yanardağ gibi doğal süreçlerin Yer’in gelişimi üzerindeki etkisine
ilişkin olarak yıllarca sürdürdüğü çalışmalarının, gözlemlerinin ve
tartışmalarının sonuçlarını topladığı bu makalesini 7 Mart 1785 yılında
Royal Society’de okudu.
24. Ayrıca jeolojik olguların gözlenebilir jeolojik süreçlere dayanılarak
açıklanabileceğini ileri sürüyordu.
Ancak J.Hutton yazılarını çok karmaşık bir dille kaleme alıyordu.
Cümleleri çok uzundu, imla kurallarına hiç dikkat etmiyordu. Öyle ki bu
yazıları okuyup anlamak hemen hemen olanaksızdı. Bu özellikteki
yazısını okumaya başladığında toplantıya katılanların hiç ilgisini
çekmedi. Hatta onun hangi konudan bahsettiğini bile anlamadılar
26. Charles Lyell aşırı miyoptu. Hemen hemen tüm yaşamı boyunca
gözlerini kısmaktan ötürü baş ağrıları çekti. Zaten son yıllarında görme
duyusunu tamamen kaybetti. Diğer bir huyu da düşüncelerine
odaklanmayı başaramadığı zaman eşyalar üzerinde garip pozisyonlara
girmesiydi. Örneğin iki koltuğa birden uzanıyordu, veya başını koltuğun
minderine yaslayıp ayağa kalkıyordu. Düşüncelere daldığı zaman ise
oturduğu koltukta öyle aşağılara kayardı ki kaba etleri neredeyse yere
değerdi.
27.
28. Fotoğraf, 14 Mart 1951′de Einstein’ın 72. yaş gününde, UPI fotoğrafçısı Arthur
Sasse tarafından çekilmişti.
Einstein’in, bir organizasyon dönüşü sırasında (arkadaşının doğum günü) , peşini
bırakmayan fotoğrafçılar tarafından sürekli kameraya gülümsenmesi isteniyordu.
O gün defalarca kameralara gülümsemek zorunda kaldıktan sonra “Bu kadarı
yeter” diye gazetecilere bağırdı; ancak onları vazgeçiremediğini anlayınca bu
sefer dilini çıkardı…
İşin ilginç yanı, bu fotoğrafın orijinalinden kesilmiş olmasıdır.
Aslında burada Einstein, eşi ve Dr Frank Aydelotte ile birlikte bir arabanın arka
koltuğunda oturmaktadır. Fakat ünlü bilim adamının bu fotoğrafı çok sevdiği ve
sadece yüzünün olduğu bölümü kesip çoğalttıktan sonra arkadaşlarına kart attığı
söylenmektedir.
Böylece fotoğraf en ünlülerinden biri haline gelmiştir.
Ayrıca 19 Haziran 2009′da orijinal fotoğraf bir açık arttırmada 74.324 dolara
satılmış ve Einstein’ın en pahalı fotoğrafı olmuştur.
29.
30.
31. Dünyaca tanınmış dahilerin çoğunun anormal hastalıkları tespit
edilmiştir. Nedeni tam olarak belirlenemeyen bu hastalıklar onları
normal bir insandan daha hızlı düşünen ve daha üretken hale
getirdiği saptanmıştır. Anormal olan ise bir çok dahinin aynı
hastalığa sahip olması…
32. Disleksi: Kısaca öğrenme bozukluğu olarak bilinir. Bu hastalığa sahip
bireyler ilkokul döneminde yazamama, okumakta zorluk çekme,
konuşamama gibi belirtilerle anlaşılıyor. Bu bireyler genelde üstün
zekaya sahiptir ancak okuyamadıkları yada yazamadıkları için
arkadaşları tarafından ezilen bireylerdir. Einstein’in 9 yaşına kadar
düzgün konuşamamasının nedeni de disleksi.
33.
34.
35. Aspergar bozukluğu: Bir nevi empati yapamayan kişiye denir.
Örneğin bir arkadaşı ağladığı zaman üzüldüğü için mi olduğunu ayırt
edemezler. Yada sokakta birine araba çarpsa hiçbir şey
hissetmezler, yollarına devam ederler.
36. Epilepsi: Beynin sık aralıklarla fonksiyonlarını yerine getiremeyip
nöronlara gelen elektrik akımının düzenli olmaması sonucu kişinin
sürekli nöbet geçirmesine neden olan hastalık. Epilepsi hastalarının
çoğu ilaçlarla geçiştirilebilir. Ancak %8’ine ilaç dahi verilememektedir.
37.
38. *Disleksi (Basit tanımıyla öğrenme bozukluğu demek.
Dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik
yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle
kendini gösteren bir öğrenme bozukluğudur.)
*Asperger bozukluğu (Asperger sendromu yaşayan insanlarda bir
nevi empati eksikliği oluyor. Yani karşısındaki insanın bağırma
sebebinin kızgınlıktan olduğunu ya da ağladıklarında üzgün
olduklarını anlayamayabiliyor ve ona göre tepki veremiyorlar.
Asperger sendromu olan kişiler sıkça ortalama veya ortalama üstü
zekâya sahip olduğu görülmüştür.)
39.
40. 1770 doğumlu Alman klasik müzik bestecisi. Yaşamı boyunca sağlık
problemleri çeken Beethoven 1801’de işitme problemleri yaşamaya
başlamış ve 1817’de tamamen sağır oldu. Bu dönemden sonra
sağırlığı müzik yaşamını hiçbir şekilde etkilememiş, hatta hepimizin
çok iyi bildiği 9'uncu senfoniyi sağırlık döneminde bestelemiştir.
*İşitme özürlü
*Astım
*Takıntı hastalığı (Obsesif kompulsif bozukluk)
*Asperger bozukluğu
41.
42. Hollandalı ard izlenimci ressam. Bazı resim ve eskizleri, dünyanın en
tanınmış ve en pahalı eserleri arasında yer alır.
*Şizofren
*Katarakt (Gogh'un resimlerinde ağırlıklı olarak sarıyı kullanan ve
ışığı hareli olarak göstermesi kataraktın etkisi olduğu söyleniyor.)
*Meniere sendromu (Meniere hastalığı ciddi baş dönmesi, kulak
çınlaması, işitme kaybı ve daimi olarak kulaklarda yüksek bir basınç
hissetme gibi belirtileri
olan bir iç kulak hastalığıdır. Ataklarının neredeyse 24 saatten uzun
sürdüğü hastalığın tedavisi henüz bulunamamıştır. Bu hastalığa
sahip olan ünlü ressam Van Gogh da bu çınlamalara katlanamayarak
kulağını kestiği iddia edilir.)
*Asperger bozukluğu
*Migren
*Epilepsi(En basit tanımıyla kısa süreli beyin fonksiyon bozukluğuna
sebep olan epilepsi sık sık kişinin bayılarak nöbet geçirmesine sebep
olan hastalıktır.)
43.
44.
45. İngiliz fizikci, matematikci ve astronom 1642 - 1727) 1669'da beyaz
isigin bilesimi uzerinde bir teori ortaya atti. Newton isigin kucuk
cisimlerden meydana geldigini saniyordu. Etki ile tepkinin ayni (esit)
oldugunu ileri surdu. Evrensel cekim yasasini kesfetti. Teleskobu icat
etti.
*Şizofren
*Kekeme
*Asperger bozukluğu
*Epilepsi
46.
47. Einstein’den bu yana dünyaya gelen en parlak teorik fizikçi olarak
kabul edilen matematik profesörü olarak görülür.Gorelelik kurami ile
kuantum mekaniginden yararlanarak kara deliklerin ozelliklerini
kuramsal olarak ortaya koydu. Çalismalari klasik termodinamiğin ile
kuantum mekaniğin yasalari arasindaki ilişkiyi ortaya koyduğu için
önemlidir.
*ALS (Bu hastalık vücuttaki beyinden omuriliğe, oradan kaslara
giderek hareketlerimizi düzenleyen motor sinirleri etkileyerek, kas
hareketlerine engel olur. Hastalığın ileri evrelerinde felç gelişir. Buna
karşılık genellikle akli yetenekler etkilenmez.)
*Kekeme (ALS hastalığının bir göstergesi)
*Epilepsi
48. Televizyon karşısına çıkmak istememesine rağmen The Big Bang
Theory dizisinin bir bölümüne katılmayı kabul etmiştir.
52. Klasik Batı Müziği'nin, en üretken ve en etkili bestekârlarından
biridir. Yapıtları, senfonilerin, konçertoların, oda orkestralarının,
piyanonun, operanın ve korolu müzikleri etkilemiş, 35 yıllık ömrüne
626 eser sığdırmıştır. Günümüzde müzik tarihinin en büyük
dehalarından biri olarak kabul görmüştür.
*Tourette Sendromu (1885'te Nörolog Tourette tarafından
tanımlanan bu hastalık kendini istem dışı ani hareketler veya sesler
içeren tiklerle belli ediyor. Diğer adı 'tik hastalığı' olan bu
rahatsizlığın karakteristik özleiikleri; zıplama, diğer insanlara veya
eşyalara dokunma, koklama, dönme, İşitilen bir sesi ve kelimeyi
tekrarlama, küfürlü konuşma,göz kırpma, göz çevirme, ağız
oynatma, boyun bükme, omuz kaldırma, parmak-el oynatma...)
53.
54.
55. İspanyol ressam ve heykeltıraş. 20. yüzyıl sanatının en iyi bilinen
isimlerindendir. Georges Braque ile birlikte kübizm akımının temelini
atmıştır.
*Disleksi
*Migren (Tarihte şiddetli başağrılarının görme anormalliklerine
neden olduğu migren hastalığının sadece dahilerde rastlanan bir
hastalık olduğu inancı vardır. Yapılan araştırmalar sonucu ünlü
ressamın eserlerinde yer alan düşey yarıklar ve kayık yüz parçalarını
figürlerinde sık sık görülmesi migren hastalığının bir resimlerine
yansıması olarak nitelendiriliyor.)
56.
57. İskoçya asıllı ABD'li bilimadamı, mucit ve sanayici. Telefonu icat eden
kişi olarak tanınır.
*Disleksi
58.
59. İngiliz doğa tarihçisi. İnsan dahil tüm canlı türlerinin doğal seçilim
yoluyla bir ya da birkaç ortak atadan evrildiğini öne sürmüş ve o
günün şartlarına göre bu teoriyi destekleyen pek çok kanıt sundu.
*Kekeme
*Takıntı hastalığı (Obsesif kompulsif bozukluk)
60.
61. isveçli kimyager ve mühendis, dinamitin mucidi. Vasiyetiyle Nobel
Ödülleri'ni başlatmıştır.
*Epilepsi
62.
63. 1761 tarihinde bilim dünyası Venüs geçişini gözlemlemeye hazırdı. Bilim
adamları Sibirya’ya, Çin’e, Güney Afrika’ya, Endonezya’ya ve bunun gibi yüzü
aşkın bölgeye doğru yola çıktılar. Fransa, İngiltere, İsveç, Rusya, İtalya, Alman ya
ve daha pek çok ülkeye mensup bilim adamları dünyanın dört bir tarafına
gözlem için koşuyorlardı. Bu olayda dikkati çeken en önemli özellik, bilimsel bir
çabanın tarihte ilk kez uluslar arası işbirliği ile yürütülmesidir. Ancak o
dönemlerin şartları içinde hemen hemen her yerde pek çok sorun oluştu.
Savaşlar, hastalıklar, gemi kazaları ve bunlara benzer pek çok nedenlerle bilim
adamlarının büyük kısmı yollarda kaldı. Hedefledikleri noktalara ulaşmayı
başaranların da sorunları bitmemişti. Gözlem yapmaya yarayacak aletleri
kırılmış veya iklim değişikliği nedeniyle bozulmuştu.
64. Jean Chappe adındaki Fransız gözlemci Sibirya’ya
ulaşmak için aylarca yol gitti. Son derece kırılgan
aletlerini her türlü sarsıntıdan korumak için özel bir
çaba gösteriyordu. Fayton, gemi ve atlı kızaklar
üzerinde geçen yolculuktan sonra nihayet Sibirya’ya
ulaştı. Gözlem yapacağı noktaya varması için geçmesi
gereken patika sular altında kalınca yoluna devam
edemedi. Su baskınının nedeni, bahar yağmurlarının
anormal oluşundan dolayı nehirlerin taşmasıydı. Jean
Chappe hiç olmazsa bulunduğu yerden gözlem
yapabilmesi için aletlerini gökyüzüne çevirince, yerli
halk sel felaketinden onu sorumlu tuttu. Bu insanlara
göre o garip aletler ve o garip yabancı uğursuzluk
getirmişti. Jean Chappe gözlem yapamadan kaçmak
zorunda kaldı.
65. Bir diğer Fransız gözlemci Guillaume Le Gentil Venüs geçişini
Hindistan’da gözlemlemek için bir yıl önce yola çıkmıştı.
Ortaya çıkan birçok nedenden ötürü geçişin gerçekleşeceği
gün, o hala denizdeydi. Sürekli sallanan gemi üzerinden
gözlemde bulunması olanaksızdı. Ama 1769 yılında olacak
diğer geçişi izlemek amacı ile yoluna devam etti. Hindistan’da
bulunduğu 8 sene içinde gelişmiş bir gözlemevi kurdu.
Aletlerini dikkatle hazırladı. Nihayet geçişin gerçekleşeceği
gün olan 4 Haziran 1769 günü sabah uyandığında hava çok
güzeldi. Ama Venüs geçişi başladığı sırada bir bulut kümesi
tam da Güneş’in önünde durdu. Tam 3 saat 15 dakika
boyunca yerinden kıpırdamadı. Le Gentil bir nebze olsun
gözlem yapamamıştı. Buna rağmen büyük bir soğukkanlılık
göstererek aletlerini topladı ve en yakın limana gitti. Bu sefer
de yolda dizanteriye yakalandı. Dönüşü bir yıl gecikti. Tam
11,5 yıl sonra evine vardığında dertlerinin bitmemiş
olduğunu gördü. Yokluğunda akrabaları ölümünü ilan etmiş
ve malvarlığına el koymuşlardı.