2. Topkapı Sarayı kadar önemli eserlerden biridir.
Yüksek bir tepe üzerine “kartal yuvası gibi” kurulmuş olan
sarayın kim yada kimler tarafından yaptırıldığı konusunda
tek kaynağa bağlı kalınmıştır. Bu kaynakta ikinci avluya
bakan Harem Taçkapısı üzerinde yer alansekiz satırlık bir
kitabedir. Osmanlı Türkçesi ile Yazılmış kitabenin orta
kısmında
“Bin yüz ile doksan dokuz oldu buna tarih
İshaka meram üzere kerem kıl dü cihanı”
Yazmaktadır. kitabede kasır olduğu belirtilen sarayın,
Çıldır Hanedanından I. İshak Paşa‟nın torunu II. İshak Paşa
tarafından 1199 H. (1784 M.) tarihinde yaptırıldığı ifade
edilmektedir.
3. Bazı kaynaklarda sarayın “Ahiskalı mimarlar” tarafından inşa edilmiş
olduğu belirtiliyorsa da bu konuda herhangi belge ve bilgiye
rastlanmamaktadır.
İshak Paşa sarayıyla ilgili araştırmacılardan biri olan H. Gündoğdu, aynı
eksen üzerinde yer alan avluların bölümleri ile taş ve Kalem işi süslemelerin
özelliklerini ve taç kapıların farklı üsluplarda olmasına dikkat çekerek,
sarayın yapımının uzun yıllara yayıldığını: bu nedenle de aynı soya mensup
beyler ve dededen toruna geçen bir idareye sahip yönetim tarafından
yaptırılmış olabileceğini öne sürmektedir. Tarihi değerlendirmelerde bu görüşü
destekler niteliktedir. Buna göre; IV. Murat‟ın İran seferinde (1634) Osmanlı
ordusunda cesaret ve kahramanlık göstererek sağ kolunu kaybeden “çolak”
lakaplı Abdi Paşa‟nın savaştan sonra Bayazıt sancak beyi olarak atanması
üzerine burada kendisi ve askerleri için güvenli bir kale-saray yaptırmış
olmalıdır. G. Goodwin, “A History of Otoman Archutecture” adlı eserinde
sarayın yapımının Behlül Paşa‟yla başladığını öne sürmekte bu bilgiye başka
kaynakta rastlanmamakla birlikte konuyla ilgili araştırmalarda sarayın
yapımının Abdi paşa ile başladığı görüşü yer almaktadır.
4. Doğubayazıt Sancakbeyliği 1635‟te Çolak Abdi Paşa ile başlamış,
daha sonra Abdülfettah Efendi Sancakbeyliğine getirilmiş, görevi devir alan
oğlu Mahmut Paşa 1767 yılına kadar Doğubayazıt Sancakbeyliği görevinde
bulunmuş Mahmut Paşanın ölümünden sonra 1770 yılından itibaren
Doğubayazıt Sancakbeyliği Çıldır Atabeylerinin eline geçmiştir.
Bu hanedan 1114, H. (1702 M.) yıllarında Çıldır idare memuru iken İran
savaşlarına katılan, 1723 yılındaOsmanlı sarayında vezir. 1724 yılında da
Tiflis Valisi olan I. İshak Paşa ile başlamıştır. Oğlu Hacı Mehmet Paşa
torunu Hasan Paşa ve onun kardeşi Yusuf ve onun oğlu İbrahim Paşa aynı
soydan gelmektedir
1161 H. (1748 M.) yılında babasının ölümü üzerine Çıldır eyaletine vali olan
Hacı Ahmet Paşa‟nın 1168 H. (1755 M.) yıllarında Van Valiliği yaptığı, sonra
tekrar Çıldır valisi olup eşkıyalığıyla başlaması yüzünden 1173 H. (1759 M.)
yılında idam edildiği belirtilmektedir.
Hacı Ahmet Paşa‟nın idamından bir yıl sonra oğlu Hasan Paşa 1174 H.
Yılında görevinden alınarak 1181 H. de Hotin muhafızlığına getirilen Hasan
Paşa‟nın aynı yıl yaralayarak öldüğü belirtilmektedir.
5. Hasan Paşa‟nın oğlu olan II. İshak Paşa 1205 H. yılında beylerbeyi
rütbesiyle Çıldır ve Ahiska‟ya Vali olarak gönderilmiş, 1206 yılında Şerif
Paşanın indirilmesine neden olmasından dolayı, İshak Paşanın gözden
düşmesine ve görevinden alınarak Hasankala‟ye sürgün olarak
gönderilmesine neden olmuştur. Ancak Tarihçi Fahrettin Kırzıoğlu
Başbakanlık arşivinde bulunan iki belgeye dayanarak II. İshak Paşanın
görevinden alınmasına rağmen Doğubayazıt‟ta kalarak sarayında ikamet
ettiğini öne sürmektedir.
II. İshak Paşanın ölümünden sonra, Bayazıt ve çevresi o yöredeki
ayanlardan Behlül Paşaya yurtluk olarak (1822 M.) verilmiştir.
Çolak Abdi Paşanın hüküm sürdüğü yıllara dayandırılan sarayın ilk inşası,
Abdi Paşaya ondan sonra akrabası olan Abdulfettah Efendiye ve oğlu
Mahmut Paşanın Doğubayazıt Beylerbeyi olduğu döneme de dayanmakta
böylece yaklaşık yüzyıllık bir süre içerisinde tamamlanan sarayın
kitabesine dayanarak sarayı bugünkü hale getiren II. İshak Paşa ile
sonuçlandırdığı kabul edilmesine rağmen bazı kaynaklarda Yusuf Paşa
tarafından tamamlandığı belirtilmekte ancak bunun dışında başka bir
kaynağa da rastlanmamaktadır.
6. Kesme taşlardan oldukça düzgün inşa edilen Saray,
gerek düşman işgalleriyle, gerek kışla olarak kullanılmasıyla
ve iyi korunamaması nedeniyle büyük ölçüde zarar görmüştür.
Y. Bingöl‟ün “Der Ihsak Pacsha Palast in Doğubayazıt am Berg
Ararat” adlı eserinde, 1828-1829‟da Rus birlikleri Doğubayazıt
şehrini ve İshak Paşa Sarayını kuşattıklarında, “kalede bol
miktarda yiyecek olduğunu, at yemi, Un, üç bayrak, iki tuğ ve
Paşanın asası” bulunduğunu ve bunların Rusların eline geçtiğini
belirtmektedir. Ayrıca 1917 Rus istilası sonrasında da som
altından yapılmış orijinal giriş kapısının da Rusların eline
geçmiş olduğu aynı kaynakta zikredilmektedir. Bu bulguları
Usakov‟da doğrulamaktadır.
7. Topkapı Sarayı kadar önemli eserlerden biridir.
Yüksek bir tepe üzerine “kartal yuvası gibi” kurulmuş olan
sarayın kim yada kimler tarafından yaptırıldığı konusunda
tek kaynağa bağlı kalınmıştır. Bu kaynakta ikinci avluya
bakan Harem Taçkapısı üzerinde yer alansekiz satırlık bir
kitabedir. Osmanlı Türkçesi ile Yazılmış kitabenin orta
kısmında
“Bin yüz ile doksan dokuz oldu buna tarih
İshaka meram üzere kerem kıl dü cihanı”
Yazmaktadır. kitabede kasır olduğu belirtilen sarayın,
Çıldır Hanedanından I. İshak Paşa‟nın torunu II. İshak Paşa
tarafından 1199 H. (1784 M.) tarihinde yaptırıldığı ifade
edilmektedir.
11. Buz Mağarası
Küçük Ağrı dağının güney eteğinde, Hallaç köyünün 3 km. kuzey
doğusunda, Meteor çukuru ile aynı lav tüneli sistemi üzerinde doğal bir
mağaradır.
Mağara, uzun eksenli elips biçiminde, yaklaşık 100 m. uzunluğunda, 8m.
derinliğinde ve yayvan bir çukurdur. Mağaranın ağzı, esas çukura göre
biraz yukarıda kalmaktadır. içinde bazalt lavlar-kayalar ve bu kayaların
üzerinde saf ve temiz suların donması ile oluşmuş buz tabakaları vardır.
Kışın fazla soğuk olmayan bu mağara, Hava akımının etkisiyle yukarıdan
damlayan suları dondurarak buza çevirmektedir. Ağrı ilinin en sıcak
yerinde böylesine geniş bir çukurda dışarıdaki sıcaklığa zıtlık gösteren
buzdan saktı ve dikitler, insanı şaşırtacak derecededir. Mağaranın
ağzından süzülen Gün ışığı, mağara içindeki buzlar üzerinde ışık oyunları
yapmaktadır.
12. Doğubeyazıt ovasında çok sayıdaki bataklıktan
anlaşılacağı üzere, yer altı suyu tablası çok yüksektedir. Bu
durumda hava akımının mağaraya yakın yerlerden
kaynaklandığı düşünüle bilir. Aşağı inek köyünden başlayıp
mağara doğrultusunda uzanan lav tüneli aracılığı ile mağaranın
dip kısmından gelip mağaranın içini soğutan Havanın özel bir
bileşimi olduğu sanılmaktadır. Mağara içinde kuşların yuva
yapması, şimdiye kadar mağara içinde kimsenin etkilenmemesi
ve devamlı buz-su alınması, hava bileşiminin zehirsiz olduğunu
göstermektedir.
Yöre halkının BUZLUK olarak adlandırdığı bu mağara,
yakınındaki insanların su ihtiyacını karşılamaktadır.
19. İl merkezi olan Doğubeyazıt „a
yaklaşık 42 km uzaklıkta Karakoyunlu‟ya
bağlı Korhan Yaylası sınırları içerisinde
Küçük Ağrı dağının eteğinin bittiği yerde yer
alan bu çukur 1892′de bir göktaşının
düşmesiyle meydana gelmiş büyük bir
çukurdur. Dünyada büyüklük ve derinlik
açısından Arizona‟da bulunan Barringer
Krateri‟nden sonra 2. sırada gelir. Genişliği
35 metre, derinliği ise yaklaşık 60 metredir.
Çukurun etrafında bir çok işlenmiş taşa da
rastlamak mümkündür. Zengin doğa
manzarasıyla ve dünyanın hiçbir yerinde
rastlanılamayacak çiçek florasıyla bir renk
cümbüşü olan bu yer aynı anda üç devleti
görme imkanı sağlayan bir kavşakta
bulunmaktadır. Fakat günden güne moloz
ve topraktan dolayı çukur eski derinliğini
kaybetmektedir.