SlideShare a Scribd company logo
1 of 11
1
T.C.
KIRKLARLELİ ÜNİVERSİTESİ
BABAESKİ MESLEK YÜKSEKOKULU
DIŞ TİCARET 2.SINIF (İ.Ö)
ULUSLARARARI EKONOMİK KURULUŞLAR
AVRUPA KONSEYİ
HAZIRLAYANLAR
GAMZE YILDIZ
ESMA YÜCEL
NERGİZ KOYUTÜRK
Kırklareli,2013
2
İÇİNDEKİLER
1.AVRUPAKONSEYİ…………………………………………………………………………….3
1.1.Uluslararası ÖrgütKünyesi…………………………………………………….…..….3
1.1.1.Örgütün Amacı…………………….………………………….………………....…...3
1.1.2.Örgütün Sorumlulukları……………………………………….…………………….3
2.ÖRGÜTÜNTARİHİ…………………………………………………….……………………..4
3.TÜRKİYE’NİN ÜYELİK DURUMU……..……………….…………………………5
3.1Türkiye’nin Örgüt’le İlişkileri…………..…………………………………….5
4.AVRUPA YEREL VE BÖLGESEL YÖNETİMLER KONGRESİ………………..7
5.AVRUPA BİRLİĞİ MUKAYESESİ İLE AVRUPA KONSEYİ…………………….7
6.AVRUPA KONSEYİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ HAKKINDA DOĞRU BİLİNEN
YANLIŞLAR……………………………………………………………………………...8
KAYNAKÇA…………………………………………………………………………….11
3
1.AVRUPAKONSEYİ
1.1Uluslararası Örgüt Künyesi
1.1.1Örgütün Amacı:
Avrupa Konseyinin amacı, üyeleri arasında, müşterek mirasları olan demokratik ülkü ve
prensiplerini korumak ve gerçekleştirmek ve toplumsal
ve ekonomik ilerlemelerini sağlamak amacıyla daha sıkı bir birlik meydana getirmektir.
Böylece Konsey’in çifte amacı vardır: demokratik ülkü ve prensipleri korumak amacıyla
üyelerini daha sıkı bir şekilde birleştirmek ve bunların ekonomik ve toplumsal
gelişmelerini artırmak. Londra Antlaşmasını kaleme alanlar için siyasi ve toplumsal
demokrasi birbirinden ayrılamazdı – ekonomik ve toplumsal ilerleme olmadan barış
düşünülemezdi. İkinci Dünya Savaşının yarattığı dehşet birçok insanın, yeni
çatışmalardan kaçınmaya ve ülkelerin verimli bir şekilde beraberce çalışacakları
şartların yaratılması için uluslararası işbirliğine hayati bir şekilde ihtiyaç duyulduğuna
ikna olmasını sağlamıştır. Böylece, Avrupa Konseyi’nin ilk görevi, demokratik değerleri
paylaşan ve kişisel özgürlük, siyasi serbestlik ve hukukun üstünlüğü idealleri üzerine
kurulmuş olan, Avrupa devletlerini bir araya getirmek oldu. Bu prensiplerin bir tanımını
isteyenlerin Önsöz ve Madde 1’in daha ilerisine, Madde 3’e (üyelik şartları üstüne)
bakmaları gerekmektedir, burada bu prensipler sadece “korunmalı” olarak değil fakat
mutlak olarak “gerçekleştirilmeli” olarak geçmektedir. Bunlar, sonradan çoğulcu
demokrasinin de eklendiği hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygıdır.
Bu prensiplerin tanınması, günümüzde uluslararası meşruiyetin bunlara dayalı olmasına
bağlı genel bir eğilimle uygunluk sağlamakta ve eski bağımsız devlet anlayışının yerini
demokratik prensiplere saygıya dayalı yeni yaklaşım yavaş yavaş almaktadır. Böylece,
Avrupa Konseyi – özellikle Soğuk Savaş döneminde – Batı Avrupa’nın özgür
demokrasiye olan ortak bağlılığının sembolü ve ifadesi haline geldi. Daha sonraları
Konsey’in genişlemesi, bütün Avrupa’da, çoğulcu demokrasinin geliştirilmesi ve
savunulmasına bağlı bir örgüt olarak önemini artırdı. Aslında sıkça “demokrasi kulübü”
veya “demokrasinin evi” şeklinde anılır oldu. Statüsü gereği, Konsey’in üye devletlerin
ekonomik ve toplumsal gelişimine yardımda bulunması görevi de yer almaktadır.
Buradaki amaç, üye devletlerin demokratik, toplumsal ve kültürel uyumunu
güçlendirecek siyasi ve maddi koşulları emniyet altına almaktır. Ancak bu amaç,
Avrupa Toplulukları ve OECD gibi özellikle ekonomik amaçlı örgütlerin ortaya
çıkmasıyla yerini liberal demokrasiye verip ikinci sıraya düştü.
1.1.2.Sorumluluklar
Avrupa Konseyi'nin statüsü o kadar geniş bir alanı kapsıyordu ki, üyeleri arasındaki her
türlü işbirliğinden hemen hemen tamamen kendini sorumlu bulabilirdi. Statünün 1.
Maddesi, "Konsey organları vasıtasıyla, ortak çıkarları ilgilendiren sorunların
incelenmesi, anlaşmalar akdi ve ekonomik, sosyal, kültürel, bilimsel, yasal ve idarî
alanlarda bir ortak hareket hattının kabulü ve insan hakları ile temel özgürlüklerinin
korunması ve geliştirilmesiyle" bu amacını sürdürmek için uğraş vereceğini
belirtmektedir. Bununla beraber, Konsey'in işbirliği potansiyelinin sınırlı olduğu alanlar
4
vardı. Örneğin, ekonomi, Konsey'den bir sene önce 1948 yılında kurulan ve 1961
yılında Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) adını alan Avrupa Ekonomik
İşbirliği Örgütü'nün (OEEC) alanıydı. Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunun (ECSC)
ve daha sonra Avrupa Ekonomik Topluluğunun (1957 Roma Antlaşmasıyla) kurulması
bu alanı daha da daraltmıştır. Diğer tarafta, insan hakları, hukuki işbirliği, toplumsal
olaylar ve kültürel ve bilimsel işbirliği kısa zamanda Konsey'in temel faaliyetleri haline
geldi. Hali hazırda örgütün "üçüncü ayağı" olarak nitelendirilen ve esas olarak 1994'te
Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi haline gelen Yerel ve Bölgesel
Yönetimler Sürekli Konferansının kuruluşu sırasında yansıtılan yerel ve bölgesel
hükümetler de bu faaliyetler arasında yer aldı.
2.ÖRGÜTÜN TARİHİ
Avrupa Konseyi fikri, ilk olarak İngiltere Başbakanı Winston Churchill tarafından,
İkinci Dünya Savaşı sırasında radyoda yaptığı bir konuşma sırasında dile getirilmiş ve
1946 yılında Zürih Üniversitesi’ndeki hitabında, ‘bir tür Avrupa Birleşik Devletleri
oluşturulması’ sözüyle tekrarlanmıştır.
Kuruluş, savaştan büyük maddi ve manevi kayıpla çıkan Avrupa’da, halklar arasında
uzlaşmayı sağlamak ve bir daha aynı trajedinin yaşanmasını engellemek amacıyla
oluşturulmuştur. Bu şekilde, kıtada süregelen gerginlik ve çatışmanın yerine, ortak
kurumlar, standartlar ve sözleşmelere dayalı, güven ve işbirliği ortamının kurulması
hedeflenmiştir.
Avrupa Konseyi’nin yapısı, 1948 yılında Lahey’de özel olarak toplanan bir kongrede,
yüzlerce politikacı, hükümet temsilcisi ve sivil toplumun katılımıyla tartışılmıştır.
Burada, iki ana eğilim ortaya çıkmıştır: hükümetlerarası işbirliğine odaklı ‘klasik’
uluslararası kuruluş veya milletvekillerinin katılımına dayalı siyasi forum. Sonuçta,
Hükümetleri temsilen AK Bakanlar Komitesi’nin ve parlamenter kanadı temsilen o
dönemdeki adıyla Avrupa Konseyi İstişare Meclisi’nin birlikte kurulmasıyla, her iki
eğilimin önerisi AK bünyesinde birleştirilmiştir. Bu çift organlı yapılanma, daha sonra
AT, NATO ve AGİT tarafından da izlenmiştir.
AK’ı kuran Londra Antlaşması’nı 5 Mayıs 1949’da 10 Avrupa ülkesi imzalamıştır.
AK’ın belkemiğini oluşturan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ise 4 Kasım
1950’de Roma’da imzalanmıştır.
AK, savunma ve ticari konular dışında, hayatın hemen hemen her alanını kapsayan
konularda siyasi işbirliğinin yanı sıra, norm oluşturma, bunları kodifiye etme ve
denetleme olmak üzere, her aşamada, üye ülkeler arasında çeşitli düzlemlerde işbirliği
öngören kapsamlı bir yapılanma içerir. Kuruluş, hükümetlerarası kanat, parlamenter
kanat ve yerel yönetim kanadı dışında, 200’ü aşkın sözleşmesi ile bir sözleşmeler
sistemini de içerir. Keza, başta bütün taraf ülkelerin bireysel başvuru hakkını kabul
ettiği yargı organı AİHM olmak üzere, birçok denetim mekanizmasına sahiptir.
Kuruluşunu izleyen 15-20 yıllık dönem zarfında, bünyesinde çeşitli alanlarda teknik
işbirliği gerçekleştirilen ve aynı zamanda siyasi istişare olanağı da sağlayan Avrupa
5
Konseyi'nin önemi gittikçe artmıştır. AK’ın parlamenter kanadı olan Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi (AKPM), Avrupa ülkeleri milletvekillerinin doğrudan görüş
alışverişinde bulunabildikleri önemli bir işbirliği platformu haline gelmiştir.
Soğuk Savaşının bitiminde, Doğu Bloku’nun ve SSCB'nin yıkılması akabinde
gerçekleşen demokratikleşme süreci, AK’ın Avrupa ölçeğindeki siyasi ve hukuki
etkinliğini öne çıkarmıştır. Kuruluş, Orta ve Doğu Avrupa’da geçiş sürecine giren ve
kimi ilk kez bağımsızlıklarına kavuşan eski Demirperde ülkelerinin katılımıyla, hızlı bir
şekilde genişlemiştir.
2000’li yıllardan itibaren, küreselleşmenin de etkisiyle, AK içinde günümüz
gelişmelerine daha etkin yanıt verecek bir reform çalışması başlatılması ihtiyacı
doğmuştur. Bu doğrultudaki ilk büyük adımı, 2004 yılında Varşova’da düzenlenen AK
Zirvesi teşkil etmiştir. Devam eden süreçte 2009 yılında, Genel Sekreterliğe eski
Norveç Başbakanı Thorbjorn Jagland’ın seçilmesinden sonra, kapsamlı reform süreci
uygulamaya konmuştur. Reform, 800 milyon Avrupalının gözünde, AK’ın çalışma ve
katkılarının anlamını ve faydasını arttırmak ve aynı zamanda, gerek yakın coğrafyada,
gerek uluslararası düzeyde, siyasi görünürlüğünü yükseltmeyi amaçlamaktadır.
Son dönemde, AK ülkelerine mücavir Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki halk hareketleri
karşısında AK, kendi bünyesinde geliştirdiği demokratikleşme, hukuk devleti ve insan
hakları norm ve standartlarını, talepleri üzerine bu ülkelerle paylaşma yolunda
çalışmalara başlamıştır.
3.TÜRKİYE’NİN ÜYELİK DURUMU:
Kurucu üye sayılmaktadır.
3.1Türkiye’nin Örgüt’le İlişkileri
Avrupa Konseyi, ülkemizin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’yla kurduğu ilk
kurumsal bağı temsil etmektedir. Türkiye, AK’a, kuruluşundan üç ay sonra, Yunanistan
ve İzlanda ile birlikte Ağustos 1949’da davet edilmiş ve örgütün kurucu üyeleri arasında
sayılmıştır. Ülkemiz, örgüt bütçesine yaptığı katkı bağlamında, 47 ülke arasında,
Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Rusya Federasyonu ve İspanya’dan sonra yedinci
sırada yer almaktadır.
Türkiye, AK’ın kuruluş ve gelişim yıllarında, Avrupa’nın savaş sonrası psikolojisinden
çıkması ve yeniden birleşme yoluna gitmesi için çaba göstermiştir. Örneğin, Almanya
Federal Cumhuriyeti ve Avusturya’nın, İkinci Dünya Savaşı sonrasında AK’a
katılımlarını desteklemiştir.
Avrupa kıtasındaki siyasi bölünme nedeniyle, 1950’li yıllarda Avrupa Konseyi, Soğuk
Savaş ortamında, sınırlı sayıda demokrasinin işbirliği forumu görevini üstlenmiştir.
Bunlardan birisi olarak Türkiye, AK’ın çalışmalarına katılarak, Avrupa entegrasyonuna
yönelik katkılarını gerek hükümetlerarası, gerek parlamenter platformda dile getirmiştir.
Türk milletvekilleri, kurulduğu günden bu yana AKPM’de yer almış ve Avrupa’nın
inşası, ortak Avrupa kimliği ve vizyonu gibi tartışmalara da temel katkıda
bulunmuşlardır.
6
Soğuk Savaş döneminde ülkemizdeki askeri müdahaleler, Avrupa demokrasileri
arasındaki yerimizin olumsuz yönde etkilenmesine neden olmuştur.
Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra, Türkiye’nin 1992 yılında üstlendiği AK Bakanlar
Komitesi Dönem Başkanlığı, Örgütün Orta Asya Cumhuriyetleri dahil eski Doğu Bloku
ülkelerine yönelik açılım ve işbirliği sürecinde önemli katkı sağlamıştır.
1990’lı yılların sonlarından itibaren ivme kazanan ülkemizdeki kapsamlı reform süreci,
AK’la olan ilişkilerimizi doğrudan etkilemiştir. Ülkemizde kapsamlı Anayasa
değişiklikleri ve reform paketleri kabul edilmiş, Medeni Kanun ile Türk Ceza
Kanunu’nda değişikliğe gidilmiştir. Bu bağlamda, AK ile işbirliği içinde, özellikle ölüm
cezasının kaldırılması, işkenceyle mücadele, ceza ve tevkif evi reformu, düşünce ve
ifade özgürlüğü, dernek kurma ve toplanma hürriyeti, din özgürlüğü, yargının işleyişi,
sivil-asker ilişkileri, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar ve yolsuzlukla mücadele gibi
alanlarda kaydedilen önemli ilerlemeler, AK nezdindeki konumumuzu güçlendirmiştir.
Türkiye, 1990’lı yıllarda kurulan AKPM denetim mekanizmasından, özellikle 2000’li
yılların başlarında gerçekleştirdiği reformlar sonucunda, 2004 yılında çıkmıştır.
Ülkemizin AK’la işbirliğinin önemli bir boyutunu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
(AİHM) teşkil etmektedir. AİHM’in yargı yetkisi, anayasamızın 90. Maddesinde
belirtildiği üzere, ulusal hukukun üzerinde bir konumdadır (temel haklar ve özgürlükler
konusundaki ulusal yasaların uluslararası insan hakları sözleşmelerinde yer alan
hükümlerle farklılık içermesi halinde uluslararası sözleşmelerde yer alan hükümler
geçerlidir). Bu şekilde, Türkiye’deki hukuk sistemi, 47 ülkenin şekillendirdiği ve
yetkisini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (AİHS) alan AİHM’in insan hakları
içtihadıyla sürekli olarak eşgüdüm içinde gelişmektedir. Bu bağlamda, sadece Türkiye
hakkında alınan AİHM kararları değil, diğer ülkelerle ilgili kararlar da takip edilmekte
ve gerekli durumlarda ülkemizdeki kanunlara yansıtılabilmektedir.
Türkiye, Avrupa Konseyi’nin, ırkçılık ve ayrımcılık, işkence, yolsuzluk, kara para
aklama, kadına karşı şiddeti önleme ve daha birçok farklı alanı kapsayan, AİHM
dışındaki denetim mekanizmalarıyla da yakın işbirliği yapmaktadır. Yetkililerimiz,
Sekretarya mensuplarını ziyaret etmekte, Sekretarya tarafından da ülkemize ziyaretler
gerçekleştirilmektedir. Aynı zamanda, AK Sekretaryası’nda çalışan Türk vatandaşları
ile devlet kurumlarımızdan AK bünyesinde geçici olarak görevlendirilen memurlar,
ilişkilerimizin önemli bir boyutunu teşkil etmektedirler.
Türkiye, hali hazırda, 203 AK sözleşmesinden, yaklaşık yarısına taraftır. Gerekli
mevzuatın hazırlanması, uluslararası sözleşmelere taraf olunması ve reformların
uygulanması yönünde son yıllarda yürütülen çalışmalar, AK’ın sözleşmeye dayalı
denetim mekanizmalarının ülkemizle ilgili bulgularının giderek daha olumlu hale
gelmesine katkıda bulunmuştur.
Aynı zamanda, AK ile işbirliği halinde yürütülen projelerle, yüksek yargı organları
dahil olmak üzere, Bakanlıklarla, ilgili konularda kamu görevlilerine, sivil toplum
kuruluşlarına, öğrencilere, bireylere ve toplumun geneline yönelik geniş kapsamlı
bilgilendirme, bilinçlendirme ve eğitim faaliyetleri gerçekleştirilmektedir.
7
Türkiye’nin Avrupa Konseyi’yle olan ilişkileri, son birkaç yıllık dönemde en ileri
noktasına ulaşmıştır. Bu dönemde, AKPM Başkanlığına bir Türk milletvekili ilk kez
seçilmiştir. Diğer yandan, Türkiye, sırayla yapılması nedeniyle yaklaşık olarak 24 yılda
bir gerçekleşen AK Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığını, Kasım 2010-Mayıs 2011
arasında sürdürmüş ve 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da düzenlenen toplantıda Ukrayna’ya
devretmiştir. AK’a üye olduğundan bu yana 7. kez üstlendiği Dönem Başkanlığı
sırasında, ülkemizin Örgüte verdiği önem, en üst düzeyde yapılan ziyaretlerle ortaya
konmuştur.
AK Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığımız sırasında, AK reform süreci, AİHM
reformu, AK denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi, Avrupa Birliği’nin AİHS’e
katılımı ve ayrımcılığın önlenmesi yönünde çok kültürlü Avrupa toplumlarında birlikte
yaşama olgusunun güçlendirilmesi konularına öncelik verilmiştir.
Ülkemiz, 2011 yılında, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da başlayan halk hareketleri
sürecinde, Arap ülkelerinin demokrasiye geçişine destek olmak için AK bünyesinde
yapılan hazırlıklarda öncü rol oynamıştır. Bu çerçevede, Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet
Davutoğlu, AK Bakanlar Komitesi Dönem Başkanı sıfatıyla, AK Genel Sekreteri
Thorbjorn Jagland’la birlikte Şubat 2011’de Tunus’u ziyaret etmiştir.
4.AVRUPA YEREL VE BÖLGESEL YÖNETİMLER KONGRESİ
Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Avrupa Konseyi'nin danışman organıdır
ve Avrupa Konseyi içinde mahalli yönetimleri temsil ederek yerel demokrasiyi
destekler. Biri yerel yönetimler odası, diğeri de bölgesel yönetimler odası olmak üzere
iki meclise bölünmüştür, bir sekreterlik ve kongre tarafından 5 yılda bir seçilen bir genel
sekretere sahiptir.
5.AVRUPA BİRLİĞİ MUKAYESESİ İLE AVRUPA KONSEYİ
Avrupa Konseyi kendinden daha sonra kurulmuş olmasına rağmen, Avrupa Birliği
kadar tanınmamaktadır. Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği ile herhangi bir organik bağı
bulunmayan, ayrı bir uluslararası teşkilattır. Ancak günümüzde Avrupa Birliği'nin
Avrupa Konseyi'ne ait bayrağı kullanıyor olmasının yanı sıra, Avrupa Konseyi ile
AB'nin yakın işbirliği söz konusudur.
Birçok ülkede Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi'nin müştereken yürüttüğü projeler
gerçekleştirilmektedir. Avrupa Konseyi ile Avrupa Birliği’nin, yukarıda da ifade
edildiği üzere, simgesel benzerliği (aynılığı) bulunmaktadır: aynı bayrak ve marş.
Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi arasındaki en yakın ilişki: AB üyelerinin Avrupa
Konseyi üyelerinin alt grubu olmasıdır.
Bir başka benzerlik noktaları da:
- “Council of Europe” ve “European Council”’ın Türkçe karşılıkları aynıdır: Avrupa
Konseyi
- “Avrupa Konseyi’nin Parlamenter Meclisi”(Parliamentary Assembly of the Council of
Europe) ve “Avrupa Parlamentosu”nun (European Parliament) dilimizdeki kullanımının
8
benzerliği,
- Aynı şekilde: “İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi” (European Court of Human Rights)
ve “Avrupa Toplulukları Adalet Divanı (ATAD)-Mahkemesi” (Court of Justice of the
European Communities')
6.AVRUPA KONSEYİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ HAKKINDA DOĞRU BİLİNEN
YANLIŞLAR
- Avrupa Birliği’nin Birleşmiş Milletler veya NATO gibi uluslararası bir kuruluş
olduğunun sanılması
- Ülkemizde sıkça karşılaşılan yanılgılardan birisi Avrupa Birliği’nin Birleşmiş
Milletler veya NATO gibi uluslararası bir kuruluş olduğunun sanılmasıdır. Hâlbuki
Avrupa Birliği'nin kendine has bir yapısı vardır. Avrupa Birliği, Ulus-Üstü (Supra-
National) bir Teşkilattır.
AB geleneksel anlamda bir uluslararası kuruluş, rejim, devlet, federasyon ya da
konfederasyon olgusuna indirgenemez. Bu yüzden çoğunlukla tercih edilen AB’nin,
Latince bir terim olan “sui generis” ile ifade edilmesidir. Buna göre, AB nev-i şahsına
münhasır bir kuruluştur ve mevcut yapısı itibariyle ulus-üstü kuruluşların gelişmiş bir
örneğidir.
AB’nin en önemli özelliği ve onu başka uluslararası siyasi yapılardan ayırt eden esas
nokta, AB’nin kurumları vasıtasıyla diğer uluslararası hukukî işlemlere benzemeyen
hukukî işlemler yapabilmesidir. AB Hukuku, üye devletler ve üye devletlerdeki gerçek
ve tüzel kişiler açısından doğrudan uygulanabilir ve bağlayıcı niteliktedir. Birlik
düzeyinde hukukî işlem kararı verilmiş ise, bu karar Konsey’de kararın aleyhinde oy
veren ülkeler için de geçerlidir. Üye ülkelerin bağımsızlıklarını, millî menfaatlerini veya
herhangi bir konuyu bahane ederek çekince koyma, ortak kuralları tanımama hakları
yoktur.
AB bu hukukî işlemleri gerçekleştirebilme yetkisini AB’nin yetki alanına giren politika
alanlarını bir anayasa gibi tarif eden Kurucu Antlaşmalardan almaktadır. Öte yandan,
bir hukukî işlem kabul edildikten sonra, bunun üye ülkelerin hukuki sistemine aktarımı,
yorumlanması ve uygulanmasına yönelik kararlar bir yüksek mahkeme kararları gibi
bütün AB’de doğrudan etki oluşturan ve üye ülkelerde anayasa mahkemeleri dâhil hiç
bir mahkeme tarafından sorgulanamayan Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’nın yargı
yetkisindedir. AB, kendi egemen haklarına ve hukuk düzenine sahiptir. Birliği oluşturan
üye devletler ve vatandaşlar bu hukuk düzenine tâbidir. AB hukuku üye ülkelerin ulusal
hukukları karşısında üstündür. Bu sebeple, Avrupa Birliği tanımlanırken kullanılan
kavram “uluslararasından ziyade “ulus-üstü” dür.
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Avrupa Birliği Bünyesinde Bir Kurum
Sanılması AİHM bir AB Kurumu değil, Avrupa Konseyi bünyesindeki uluslararası
bağımsız bir mahkemedir. Türkiye ile ilgili aldığı kararlar sebebiyle ülkemiz
gündeminde sıkça yer alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, AB bünyesindeki bir
kurum sanılması çok karşılaşılan bir yanılgıdır. AB’nin oluşumundan yıllar önce, 1949
yılında kurulan AİHM, insan haklarının korunması amacıyla oluşturulan ilk bölgesel
sistem ve dünyadaki ilk insan hakları mahkemesidir.
9
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile teminat altına alınmış hak ve hürriyetlerin
çiğnenmesinden şikâyetçi olan bireylerin (bazı hallerde devletlerin devletlere karşı)
başvurularını belli şartlar altında değerlendiren bağımsız bir uluslararası mahkemedir.
Aralarında bütün AB üyesi ülkelerin ve Türkiye’nin de yer aldığı Avrupa devletlerinden
birçoğu, AİHS’ne taraf olarak, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine saygı gösterme
yükümlülüğü altına girmiştir.
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’nın (ATAD)
Birbiriyle Karıştırılması Ülkemizde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Avrupa
Toplulukları Adalet Divanı (ATAD) sıkça birbiriyle karıştırılmaktadır. Avrupa
Topluluğu Adalet Divanı, AB kurumları ve hükümetlerinin karar ve uygulamalarının
AB Kurucu Antlaşmaları ile çelişkili olup olmadığını denetlemek ve bir ulusal
mahkemenin isteği üzerine AB Hukuku hükümlerinin geçerliliğini teyit etmek ya da bu
hükümlere ilişkin yorum yapmakla görevli bir AB kurumudur. ATAD’a; AB kurumları,
AB üyesi ülkeler veya bireyler başvurma hakkına sahiptirler.
AB, ekonomik temelli ve tam entegrasyonu hedefleyen ulus-üstü bir teşkilat, ATAD ise
bunun yargı organıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise siyasi temelli ve insan
haklarını koruma, çoğulcu demokrasiyi sağlama amaçları üzerine kurulmuş bir
uluslararası örgüt olan Avrupa Konseyi bünyesindeki, bölgesel insan hakları korunması
sistemi getiren, bağımsız uluslararası bir mahkemedir.
- Avrupa Konseyi’nin Avrupa Birliği Konseyi İle Aynı Kurum Olduğu Hatası Avrupa
Birliği Konseyi (the Council of European Union) Birliğin yasama organıdır. Genellikle
bu yetkisini, genellikle Avrupa Parlamentosu ile birlikte kullanır. Konsey bütün üye
ülkelerden Bakanlık seviyesinde bir temsilcinin katılımıyla oluşur. Konsey üyeleri
siyasi olarak kendi ulusal parlamentolarına sorumludur. Avrupa Konseyi, Türkiye’nin
de üyesi olduğu, 1949 yılında kurulan bir uluslararası kuruluştur AB Konseyi ise
Avrupa Birliği üyesi ülkelerin hükümet temsilcilerinden oluşan bir AB organıdır. Bu iki
kurum birbirinden ayrı ve çok farklı niteliktedir.
Avrupa Konseyi’nin amaçları, insan haklarını ve hukuk devleti ilkesini korumak,
çoğulcu demokrasiyi sağlamak, Avrupa kültürel kimliği ve çeşitliliğini geliştirmek,
Avrupa toplumlarının karşılaştığı sorunlara (azınlıklara karşı ayrımcılık, çevre, vb.)
çözüm üretmek ve üye ülkelerdeki siyasi, hukukî ve anayasal reformların desteklenmesi
suretiyle Avrupa’da istikrarlı bir demokrasi ortamını sağlamak olarak belirlenmiştir.
AB bünyesindeki Avrupa Konseyi ya da tam adıyla Avrupa Devlet ve Hükümet
Başkanları Konseyi, Avrupa Birliği’nin devlet ve hükümet başkanları ile Avrupa
Komisyonu başkanından oluşur. Konsey Avrupa Birliği’nin genel siyasi ilkelerini
belirler.
AB Konseyi, Avrupa Birliği üyesi devletlerin hükümetlerinin temsilcilerinden oluşan
AB’nin karar organıdır. Konsey, her üye devletin gündemdeki konularda (örnek olarak;
dışişleri, ekonomi, maliye, tarım, araştırma teknoloji vb.) siyasi sorumluluk taşıyan ilgili
bakanlarının katılımıyla oluşur.
10
Konsey’in başlıca görevi üye devletlerin genel ekonomik politikalarının eşgüdümünü
sağlamak ve Anlaşma’da öngörülen amaçları gerçekleştirme yönünde kararlar
vermektir. Buradaki “karar verme” yetkisi, devletler hukuku anlamında sözleşme
yapma, organlara üye tayin etme ve Topluluk tüzüğü ve direktif çıkarma gibi işlemleri
kapsar.
Konsey Devlet ve Hükümet Başkanları düzeyinde de toplanabilmektedir. Bu durumda
Konsey, “Avrupa Konseyi”, “Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi” veya “Zirve”
olarak adlandırılmaktadır.
- Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi’nin Aynı Kurum
Olarak Anılması Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi, Avrupa Konseyi’nin
organıdır. Her üye devletin parlamentosu tarafından kendi üyeleri arasından seçilen
temsilcilerden oluşan Parlamenterler Asamblesi’nin temel görevi, Avrupa Konseyi’nin
Statüsünde belirlenmiş olan yetkileri dâhilindeki konuları tartışmak ve aldığı kararları
tavsiyeler şeklinde Avrupa Konseyi’nin diğer organı olan Bakanlar Komitesi’ne
göndermektir.
Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa Birliği vatandaşlarının doğrudan oyla seçilen
temsilcilerinden oluşan bir AB organıdır. 370 milyon Avrupa vatandaşının doğrudan
oyla seçilen temsilcilerinden oluşan Avrupa Parlamentosu üyeleri, AP içinde mensubu
oldukları ülkeler temelinde değil, benimsedikleri siyasî eğilimlere göre, AB
ülkelerindeki çeşitli siyasî partilerin aralarında kurdukları ittifaklar ile oluşmuş gruplara
(Hıristiyan Demokratlar,Liberal,Demokratlar,Sosyalistler,Yeşiller,vb.)ayrılırlar.
AP’nin başlıca görevleri, AB Komisyonu’nun önerilerini incelemek, AB Konseyi ile
birlikte çeşitli konularda yasama sürecine katılmak, AB Komisyonu’nun atanmasını
onaylamak, AB Komisyonu ve Konseyi’ne soru sormak suretiyle AB faaliyetleri
üzerinde denetim yetkisini kullanmak ve yıllık AB bütçesini onaylayarak bu bütçenin
uygulanmasını denetlemektir.
11
KAYNAKÇA
 http://www.avrupakonseyi.org.tr/dosyalar/kitap_akh.pdf
 http://tr.wikipedia.org/wiki/Avrupa_Konseyi
 http://www.mfa.gov.tr/avrupa-konseyi_.tr.mfa
 http://www.diab.gov.tr/uyum-1--avrupa-birligi-mi--avrupa-konseyi-mi-.html

More Related Content

Similar to Avrupa konseyi

Egitim ab sunus_ozet
Egitim ab sunus_ozetEgitim ab sunus_ozet
Egitim ab sunus_ozetCem Burucu
 
Avrupa Birliği ve Oluşum Süreci
Avrupa Birliği ve Oluşum SüreciAvrupa Birliği ve Oluşum Süreci
Avrupa Birliği ve Oluşum Sürecimyhasanoglu
 
13. cagdas konu anlatimi
13. cagdas konu anlatimi13. cagdas konu anlatimi
13. cagdas konu anlatimiYiğitcan BALCI
 
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesiToplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesiÜMİT ÜNKER
 
Güncel konular uluslararası kuruluşlar
Güncel konular uluslararası kuruluşlarGüncel konular uluslararası kuruluşlar
Güncel konular uluslararası kuruluşlarmazidenatiye
 

Similar to Avrupa konseyi (13)

Egitim ab sunus_ozet
Egitim ab sunus_ozetEgitim ab sunus_ozet
Egitim ab sunus_ozet
 
Modern vatandaşlik kuramlari
Modern vatandaşlik kuramlariModern vatandaşlik kuramlari
Modern vatandaşlik kuramlari
 
Toplum sosyoloji
Toplum sosyolojiToplum sosyoloji
Toplum sosyoloji
 
Avrupa Birliği ve Oluşum Süreci
Avrupa Birliği ve Oluşum SüreciAvrupa Birliği ve Oluşum Süreci
Avrupa Birliği ve Oluşum Süreci
 
Üniter Devlet İlkesi, Federal Devlet ve Demokratik Konfederalizm İbrahim TİPİ
Üniter Devlet İlkesi, Federal Devlet ve Demokratik Konfederalizm İbrahim TİPİÜniter Devlet İlkesi, Federal Devlet ve Demokratik Konfederalizm İbrahim TİPİ
Üniter Devlet İlkesi, Federal Devlet ve Demokratik Konfederalizm İbrahim TİPİ
 
13. cagdas konu anlatimi
13. cagdas konu anlatimi13. cagdas konu anlatimi
13. cagdas konu anlatimi
 
Ilkeler
IlkelerIlkeler
Ilkeler
 
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesiToplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
 
Hatice kpss
Hatice kpssHatice kpss
Hatice kpss
 
Hatice kpss
Hatice kpssHatice kpss
Hatice kpss
 
Hatice kpss 1
Hatice kpss 1Hatice kpss 1
Hatice kpss 1
 
Hatice kpss de
Hatice kpss deHatice kpss de
Hatice kpss de
 
Güncel konular uluslararası kuruluşlar
Güncel konular uluslararası kuruluşlarGüncel konular uluslararası kuruluşlar
Güncel konular uluslararası kuruluşlar
 

Avrupa konseyi

  • 1. 1 T.C. KIRKLARLELİ ÜNİVERSİTESİ BABAESKİ MESLEK YÜKSEKOKULU DIŞ TİCARET 2.SINIF (İ.Ö) ULUSLARARARI EKONOMİK KURULUŞLAR AVRUPA KONSEYİ HAZIRLAYANLAR GAMZE YILDIZ ESMA YÜCEL NERGİZ KOYUTÜRK Kırklareli,2013
  • 2. 2 İÇİNDEKİLER 1.AVRUPAKONSEYİ…………………………………………………………………………….3 1.1.Uluslararası ÖrgütKünyesi…………………………………………………….…..….3 1.1.1.Örgütün Amacı…………………….………………………….………………....…...3 1.1.2.Örgütün Sorumlulukları……………………………………….…………………….3 2.ÖRGÜTÜNTARİHİ…………………………………………………….……………………..4 3.TÜRKİYE’NİN ÜYELİK DURUMU……..……………….…………………………5 3.1Türkiye’nin Örgüt’le İlişkileri…………..…………………………………….5 4.AVRUPA YEREL VE BÖLGESEL YÖNETİMLER KONGRESİ………………..7 5.AVRUPA BİRLİĞİ MUKAYESESİ İLE AVRUPA KONSEYİ…………………….7 6.AVRUPA KONSEYİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ HAKKINDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR……………………………………………………………………………...8 KAYNAKÇA…………………………………………………………………………….11
  • 3. 3 1.AVRUPAKONSEYİ 1.1Uluslararası Örgüt Künyesi 1.1.1Örgütün Amacı: Avrupa Konseyinin amacı, üyeleri arasında, müşterek mirasları olan demokratik ülkü ve prensiplerini korumak ve gerçekleştirmek ve toplumsal ve ekonomik ilerlemelerini sağlamak amacıyla daha sıkı bir birlik meydana getirmektir. Böylece Konsey’in çifte amacı vardır: demokratik ülkü ve prensipleri korumak amacıyla üyelerini daha sıkı bir şekilde birleştirmek ve bunların ekonomik ve toplumsal gelişmelerini artırmak. Londra Antlaşmasını kaleme alanlar için siyasi ve toplumsal demokrasi birbirinden ayrılamazdı – ekonomik ve toplumsal ilerleme olmadan barış düşünülemezdi. İkinci Dünya Savaşının yarattığı dehşet birçok insanın, yeni çatışmalardan kaçınmaya ve ülkelerin verimli bir şekilde beraberce çalışacakları şartların yaratılması için uluslararası işbirliğine hayati bir şekilde ihtiyaç duyulduğuna ikna olmasını sağlamıştır. Böylece, Avrupa Konseyi’nin ilk görevi, demokratik değerleri paylaşan ve kişisel özgürlük, siyasi serbestlik ve hukukun üstünlüğü idealleri üzerine kurulmuş olan, Avrupa devletlerini bir araya getirmek oldu. Bu prensiplerin bir tanımını isteyenlerin Önsöz ve Madde 1’in daha ilerisine, Madde 3’e (üyelik şartları üstüne) bakmaları gerekmektedir, burada bu prensipler sadece “korunmalı” olarak değil fakat mutlak olarak “gerçekleştirilmeli” olarak geçmektedir. Bunlar, sonradan çoğulcu demokrasinin de eklendiği hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygıdır. Bu prensiplerin tanınması, günümüzde uluslararası meşruiyetin bunlara dayalı olmasına bağlı genel bir eğilimle uygunluk sağlamakta ve eski bağımsız devlet anlayışının yerini demokratik prensiplere saygıya dayalı yeni yaklaşım yavaş yavaş almaktadır. Böylece, Avrupa Konseyi – özellikle Soğuk Savaş döneminde – Batı Avrupa’nın özgür demokrasiye olan ortak bağlılığının sembolü ve ifadesi haline geldi. Daha sonraları Konsey’in genişlemesi, bütün Avrupa’da, çoğulcu demokrasinin geliştirilmesi ve savunulmasına bağlı bir örgüt olarak önemini artırdı. Aslında sıkça “demokrasi kulübü” veya “demokrasinin evi” şeklinde anılır oldu. Statüsü gereği, Konsey’in üye devletlerin ekonomik ve toplumsal gelişimine yardımda bulunması görevi de yer almaktadır. Buradaki amaç, üye devletlerin demokratik, toplumsal ve kültürel uyumunu güçlendirecek siyasi ve maddi koşulları emniyet altına almaktır. Ancak bu amaç, Avrupa Toplulukları ve OECD gibi özellikle ekonomik amaçlı örgütlerin ortaya çıkmasıyla yerini liberal demokrasiye verip ikinci sıraya düştü. 1.1.2.Sorumluluklar Avrupa Konseyi'nin statüsü o kadar geniş bir alanı kapsıyordu ki, üyeleri arasındaki her türlü işbirliğinden hemen hemen tamamen kendini sorumlu bulabilirdi. Statünün 1. Maddesi, "Konsey organları vasıtasıyla, ortak çıkarları ilgilendiren sorunların incelenmesi, anlaşmalar akdi ve ekonomik, sosyal, kültürel, bilimsel, yasal ve idarî alanlarda bir ortak hareket hattının kabulü ve insan hakları ile temel özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesiyle" bu amacını sürdürmek için uğraş vereceğini belirtmektedir. Bununla beraber, Konsey'in işbirliği potansiyelinin sınırlı olduğu alanlar
  • 4. 4 vardı. Örneğin, ekonomi, Konsey'den bir sene önce 1948 yılında kurulan ve 1961 yılında Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) adını alan Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü'nün (OEEC) alanıydı. Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunun (ECSC) ve daha sonra Avrupa Ekonomik Topluluğunun (1957 Roma Antlaşmasıyla) kurulması bu alanı daha da daraltmıştır. Diğer tarafta, insan hakları, hukuki işbirliği, toplumsal olaylar ve kültürel ve bilimsel işbirliği kısa zamanda Konsey'in temel faaliyetleri haline geldi. Hali hazırda örgütün "üçüncü ayağı" olarak nitelendirilen ve esas olarak 1994'te Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi haline gelen Yerel ve Bölgesel Yönetimler Sürekli Konferansının kuruluşu sırasında yansıtılan yerel ve bölgesel hükümetler de bu faaliyetler arasında yer aldı. 2.ÖRGÜTÜN TARİHİ Avrupa Konseyi fikri, ilk olarak İngiltere Başbakanı Winston Churchill tarafından, İkinci Dünya Savaşı sırasında radyoda yaptığı bir konuşma sırasında dile getirilmiş ve 1946 yılında Zürih Üniversitesi’ndeki hitabında, ‘bir tür Avrupa Birleşik Devletleri oluşturulması’ sözüyle tekrarlanmıştır. Kuruluş, savaştan büyük maddi ve manevi kayıpla çıkan Avrupa’da, halklar arasında uzlaşmayı sağlamak ve bir daha aynı trajedinin yaşanmasını engellemek amacıyla oluşturulmuştur. Bu şekilde, kıtada süregelen gerginlik ve çatışmanın yerine, ortak kurumlar, standartlar ve sözleşmelere dayalı, güven ve işbirliği ortamının kurulması hedeflenmiştir. Avrupa Konseyi’nin yapısı, 1948 yılında Lahey’de özel olarak toplanan bir kongrede, yüzlerce politikacı, hükümet temsilcisi ve sivil toplumun katılımıyla tartışılmıştır. Burada, iki ana eğilim ortaya çıkmıştır: hükümetlerarası işbirliğine odaklı ‘klasik’ uluslararası kuruluş veya milletvekillerinin katılımına dayalı siyasi forum. Sonuçta, Hükümetleri temsilen AK Bakanlar Komitesi’nin ve parlamenter kanadı temsilen o dönemdeki adıyla Avrupa Konseyi İstişare Meclisi’nin birlikte kurulmasıyla, her iki eğilimin önerisi AK bünyesinde birleştirilmiştir. Bu çift organlı yapılanma, daha sonra AT, NATO ve AGİT tarafından da izlenmiştir. AK’ı kuran Londra Antlaşması’nı 5 Mayıs 1949’da 10 Avrupa ülkesi imzalamıştır. AK’ın belkemiğini oluşturan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ise 4 Kasım 1950’de Roma’da imzalanmıştır. AK, savunma ve ticari konular dışında, hayatın hemen hemen her alanını kapsayan konularda siyasi işbirliğinin yanı sıra, norm oluşturma, bunları kodifiye etme ve denetleme olmak üzere, her aşamada, üye ülkeler arasında çeşitli düzlemlerde işbirliği öngören kapsamlı bir yapılanma içerir. Kuruluş, hükümetlerarası kanat, parlamenter kanat ve yerel yönetim kanadı dışında, 200’ü aşkın sözleşmesi ile bir sözleşmeler sistemini de içerir. Keza, başta bütün taraf ülkelerin bireysel başvuru hakkını kabul ettiği yargı organı AİHM olmak üzere, birçok denetim mekanizmasına sahiptir. Kuruluşunu izleyen 15-20 yıllık dönem zarfında, bünyesinde çeşitli alanlarda teknik işbirliği gerçekleştirilen ve aynı zamanda siyasi istişare olanağı da sağlayan Avrupa
  • 5. 5 Konseyi'nin önemi gittikçe artmıştır. AK’ın parlamenter kanadı olan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), Avrupa ülkeleri milletvekillerinin doğrudan görüş alışverişinde bulunabildikleri önemli bir işbirliği platformu haline gelmiştir. Soğuk Savaşının bitiminde, Doğu Bloku’nun ve SSCB'nin yıkılması akabinde gerçekleşen demokratikleşme süreci, AK’ın Avrupa ölçeğindeki siyasi ve hukuki etkinliğini öne çıkarmıştır. Kuruluş, Orta ve Doğu Avrupa’da geçiş sürecine giren ve kimi ilk kez bağımsızlıklarına kavuşan eski Demirperde ülkelerinin katılımıyla, hızlı bir şekilde genişlemiştir. 2000’li yıllardan itibaren, küreselleşmenin de etkisiyle, AK içinde günümüz gelişmelerine daha etkin yanıt verecek bir reform çalışması başlatılması ihtiyacı doğmuştur. Bu doğrultudaki ilk büyük adımı, 2004 yılında Varşova’da düzenlenen AK Zirvesi teşkil etmiştir. Devam eden süreçte 2009 yılında, Genel Sekreterliğe eski Norveç Başbakanı Thorbjorn Jagland’ın seçilmesinden sonra, kapsamlı reform süreci uygulamaya konmuştur. Reform, 800 milyon Avrupalının gözünde, AK’ın çalışma ve katkılarının anlamını ve faydasını arttırmak ve aynı zamanda, gerek yakın coğrafyada, gerek uluslararası düzeyde, siyasi görünürlüğünü yükseltmeyi amaçlamaktadır. Son dönemde, AK ülkelerine mücavir Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki halk hareketleri karşısında AK, kendi bünyesinde geliştirdiği demokratikleşme, hukuk devleti ve insan hakları norm ve standartlarını, talepleri üzerine bu ülkelerle paylaşma yolunda çalışmalara başlamıştır. 3.TÜRKİYE’NİN ÜYELİK DURUMU: Kurucu üye sayılmaktadır. 3.1Türkiye’nin Örgüt’le İlişkileri Avrupa Konseyi, ülkemizin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’yla kurduğu ilk kurumsal bağı temsil etmektedir. Türkiye, AK’a, kuruluşundan üç ay sonra, Yunanistan ve İzlanda ile birlikte Ağustos 1949’da davet edilmiş ve örgütün kurucu üyeleri arasında sayılmıştır. Ülkemiz, örgüt bütçesine yaptığı katkı bağlamında, 47 ülke arasında, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Rusya Federasyonu ve İspanya’dan sonra yedinci sırada yer almaktadır. Türkiye, AK’ın kuruluş ve gelişim yıllarında, Avrupa’nın savaş sonrası psikolojisinden çıkması ve yeniden birleşme yoluna gitmesi için çaba göstermiştir. Örneğin, Almanya Federal Cumhuriyeti ve Avusturya’nın, İkinci Dünya Savaşı sonrasında AK’a katılımlarını desteklemiştir. Avrupa kıtasındaki siyasi bölünme nedeniyle, 1950’li yıllarda Avrupa Konseyi, Soğuk Savaş ortamında, sınırlı sayıda demokrasinin işbirliği forumu görevini üstlenmiştir. Bunlardan birisi olarak Türkiye, AK’ın çalışmalarına katılarak, Avrupa entegrasyonuna yönelik katkılarını gerek hükümetlerarası, gerek parlamenter platformda dile getirmiştir. Türk milletvekilleri, kurulduğu günden bu yana AKPM’de yer almış ve Avrupa’nın inşası, ortak Avrupa kimliği ve vizyonu gibi tartışmalara da temel katkıda bulunmuşlardır.
  • 6. 6 Soğuk Savaş döneminde ülkemizdeki askeri müdahaleler, Avrupa demokrasileri arasındaki yerimizin olumsuz yönde etkilenmesine neden olmuştur. Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra, Türkiye’nin 1992 yılında üstlendiği AK Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığı, Örgütün Orta Asya Cumhuriyetleri dahil eski Doğu Bloku ülkelerine yönelik açılım ve işbirliği sürecinde önemli katkı sağlamıştır. 1990’lı yılların sonlarından itibaren ivme kazanan ülkemizdeki kapsamlı reform süreci, AK’la olan ilişkilerimizi doğrudan etkilemiştir. Ülkemizde kapsamlı Anayasa değişiklikleri ve reform paketleri kabul edilmiş, Medeni Kanun ile Türk Ceza Kanunu’nda değişikliğe gidilmiştir. Bu bağlamda, AK ile işbirliği içinde, özellikle ölüm cezasının kaldırılması, işkenceyle mücadele, ceza ve tevkif evi reformu, düşünce ve ifade özgürlüğü, dernek kurma ve toplanma hürriyeti, din özgürlüğü, yargının işleyişi, sivil-asker ilişkileri, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar ve yolsuzlukla mücadele gibi alanlarda kaydedilen önemli ilerlemeler, AK nezdindeki konumumuzu güçlendirmiştir. Türkiye, 1990’lı yıllarda kurulan AKPM denetim mekanizmasından, özellikle 2000’li yılların başlarında gerçekleştirdiği reformlar sonucunda, 2004 yılında çıkmıştır. Ülkemizin AK’la işbirliğinin önemli bir boyutunu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) teşkil etmektedir. AİHM’in yargı yetkisi, anayasamızın 90. Maddesinde belirtildiği üzere, ulusal hukukun üzerinde bir konumdadır (temel haklar ve özgürlükler konusundaki ulusal yasaların uluslararası insan hakları sözleşmelerinde yer alan hükümlerle farklılık içermesi halinde uluslararası sözleşmelerde yer alan hükümler geçerlidir). Bu şekilde, Türkiye’deki hukuk sistemi, 47 ülkenin şekillendirdiği ve yetkisini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (AİHS) alan AİHM’in insan hakları içtihadıyla sürekli olarak eşgüdüm içinde gelişmektedir. Bu bağlamda, sadece Türkiye hakkında alınan AİHM kararları değil, diğer ülkelerle ilgili kararlar da takip edilmekte ve gerekli durumlarda ülkemizdeki kanunlara yansıtılabilmektedir. Türkiye, Avrupa Konseyi’nin, ırkçılık ve ayrımcılık, işkence, yolsuzluk, kara para aklama, kadına karşı şiddeti önleme ve daha birçok farklı alanı kapsayan, AİHM dışındaki denetim mekanizmalarıyla da yakın işbirliği yapmaktadır. Yetkililerimiz, Sekretarya mensuplarını ziyaret etmekte, Sekretarya tarafından da ülkemize ziyaretler gerçekleştirilmektedir. Aynı zamanda, AK Sekretaryası’nda çalışan Türk vatandaşları ile devlet kurumlarımızdan AK bünyesinde geçici olarak görevlendirilen memurlar, ilişkilerimizin önemli bir boyutunu teşkil etmektedirler. Türkiye, hali hazırda, 203 AK sözleşmesinden, yaklaşık yarısına taraftır. Gerekli mevzuatın hazırlanması, uluslararası sözleşmelere taraf olunması ve reformların uygulanması yönünde son yıllarda yürütülen çalışmalar, AK’ın sözleşmeye dayalı denetim mekanizmalarının ülkemizle ilgili bulgularının giderek daha olumlu hale gelmesine katkıda bulunmuştur. Aynı zamanda, AK ile işbirliği halinde yürütülen projelerle, yüksek yargı organları dahil olmak üzere, Bakanlıklarla, ilgili konularda kamu görevlilerine, sivil toplum kuruluşlarına, öğrencilere, bireylere ve toplumun geneline yönelik geniş kapsamlı bilgilendirme, bilinçlendirme ve eğitim faaliyetleri gerçekleştirilmektedir.
  • 7. 7 Türkiye’nin Avrupa Konseyi’yle olan ilişkileri, son birkaç yıllık dönemde en ileri noktasına ulaşmıştır. Bu dönemde, AKPM Başkanlığına bir Türk milletvekili ilk kez seçilmiştir. Diğer yandan, Türkiye, sırayla yapılması nedeniyle yaklaşık olarak 24 yılda bir gerçekleşen AK Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığını, Kasım 2010-Mayıs 2011 arasında sürdürmüş ve 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da düzenlenen toplantıda Ukrayna’ya devretmiştir. AK’a üye olduğundan bu yana 7. kez üstlendiği Dönem Başkanlığı sırasında, ülkemizin Örgüte verdiği önem, en üst düzeyde yapılan ziyaretlerle ortaya konmuştur. AK Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığımız sırasında, AK reform süreci, AİHM reformu, AK denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi, Avrupa Birliği’nin AİHS’e katılımı ve ayrımcılığın önlenmesi yönünde çok kültürlü Avrupa toplumlarında birlikte yaşama olgusunun güçlendirilmesi konularına öncelik verilmiştir. Ülkemiz, 2011 yılında, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da başlayan halk hareketleri sürecinde, Arap ülkelerinin demokrasiye geçişine destek olmak için AK bünyesinde yapılan hazırlıklarda öncü rol oynamıştır. Bu çerçevede, Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu, AK Bakanlar Komitesi Dönem Başkanı sıfatıyla, AK Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland’la birlikte Şubat 2011’de Tunus’u ziyaret etmiştir. 4.AVRUPA YEREL VE BÖLGESEL YÖNETİMLER KONGRESİ Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Avrupa Konseyi'nin danışman organıdır ve Avrupa Konseyi içinde mahalli yönetimleri temsil ederek yerel demokrasiyi destekler. Biri yerel yönetimler odası, diğeri de bölgesel yönetimler odası olmak üzere iki meclise bölünmüştür, bir sekreterlik ve kongre tarafından 5 yılda bir seçilen bir genel sekretere sahiptir. 5.AVRUPA BİRLİĞİ MUKAYESESİ İLE AVRUPA KONSEYİ Avrupa Konseyi kendinden daha sonra kurulmuş olmasına rağmen, Avrupa Birliği kadar tanınmamaktadır. Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği ile herhangi bir organik bağı bulunmayan, ayrı bir uluslararası teşkilattır. Ancak günümüzde Avrupa Birliği'nin Avrupa Konseyi'ne ait bayrağı kullanıyor olmasının yanı sıra, Avrupa Konseyi ile AB'nin yakın işbirliği söz konusudur. Birçok ülkede Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi'nin müştereken yürüttüğü projeler gerçekleştirilmektedir. Avrupa Konseyi ile Avrupa Birliği’nin, yukarıda da ifade edildiği üzere, simgesel benzerliği (aynılığı) bulunmaktadır: aynı bayrak ve marş. Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi arasındaki en yakın ilişki: AB üyelerinin Avrupa Konseyi üyelerinin alt grubu olmasıdır. Bir başka benzerlik noktaları da: - “Council of Europe” ve “European Council”’ın Türkçe karşılıkları aynıdır: Avrupa Konseyi - “Avrupa Konseyi’nin Parlamenter Meclisi”(Parliamentary Assembly of the Council of Europe) ve “Avrupa Parlamentosu”nun (European Parliament) dilimizdeki kullanımının
  • 8. 8 benzerliği, - Aynı şekilde: “İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi” (European Court of Human Rights) ve “Avrupa Toplulukları Adalet Divanı (ATAD)-Mahkemesi” (Court of Justice of the European Communities') 6.AVRUPA KONSEYİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ HAKKINDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR - Avrupa Birliği’nin Birleşmiş Milletler veya NATO gibi uluslararası bir kuruluş olduğunun sanılması - Ülkemizde sıkça karşılaşılan yanılgılardan birisi Avrupa Birliği’nin Birleşmiş Milletler veya NATO gibi uluslararası bir kuruluş olduğunun sanılmasıdır. Hâlbuki Avrupa Birliği'nin kendine has bir yapısı vardır. Avrupa Birliği, Ulus-Üstü (Supra- National) bir Teşkilattır. AB geleneksel anlamda bir uluslararası kuruluş, rejim, devlet, federasyon ya da konfederasyon olgusuna indirgenemez. Bu yüzden çoğunlukla tercih edilen AB’nin, Latince bir terim olan “sui generis” ile ifade edilmesidir. Buna göre, AB nev-i şahsına münhasır bir kuruluştur ve mevcut yapısı itibariyle ulus-üstü kuruluşların gelişmiş bir örneğidir. AB’nin en önemli özelliği ve onu başka uluslararası siyasi yapılardan ayırt eden esas nokta, AB’nin kurumları vasıtasıyla diğer uluslararası hukukî işlemlere benzemeyen hukukî işlemler yapabilmesidir. AB Hukuku, üye devletler ve üye devletlerdeki gerçek ve tüzel kişiler açısından doğrudan uygulanabilir ve bağlayıcı niteliktedir. Birlik düzeyinde hukukî işlem kararı verilmiş ise, bu karar Konsey’de kararın aleyhinde oy veren ülkeler için de geçerlidir. Üye ülkelerin bağımsızlıklarını, millî menfaatlerini veya herhangi bir konuyu bahane ederek çekince koyma, ortak kuralları tanımama hakları yoktur. AB bu hukukî işlemleri gerçekleştirebilme yetkisini AB’nin yetki alanına giren politika alanlarını bir anayasa gibi tarif eden Kurucu Antlaşmalardan almaktadır. Öte yandan, bir hukukî işlem kabul edildikten sonra, bunun üye ülkelerin hukuki sistemine aktarımı, yorumlanması ve uygulanmasına yönelik kararlar bir yüksek mahkeme kararları gibi bütün AB’de doğrudan etki oluşturan ve üye ülkelerde anayasa mahkemeleri dâhil hiç bir mahkeme tarafından sorgulanamayan Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’nın yargı yetkisindedir. AB, kendi egemen haklarına ve hukuk düzenine sahiptir. Birliği oluşturan üye devletler ve vatandaşlar bu hukuk düzenine tâbidir. AB hukuku üye ülkelerin ulusal hukukları karşısında üstündür. Bu sebeple, Avrupa Birliği tanımlanırken kullanılan kavram “uluslararasından ziyade “ulus-üstü” dür. - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Avrupa Birliği Bünyesinde Bir Kurum Sanılması AİHM bir AB Kurumu değil, Avrupa Konseyi bünyesindeki uluslararası bağımsız bir mahkemedir. Türkiye ile ilgili aldığı kararlar sebebiyle ülkemiz gündeminde sıkça yer alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, AB bünyesindeki bir kurum sanılması çok karşılaşılan bir yanılgıdır. AB’nin oluşumundan yıllar önce, 1949 yılında kurulan AİHM, insan haklarının korunması amacıyla oluşturulan ilk bölgesel sistem ve dünyadaki ilk insan hakları mahkemesidir.
  • 9. 9 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile teminat altına alınmış hak ve hürriyetlerin çiğnenmesinden şikâyetçi olan bireylerin (bazı hallerde devletlerin devletlere karşı) başvurularını belli şartlar altında değerlendiren bağımsız bir uluslararası mahkemedir. Aralarında bütün AB üyesi ülkelerin ve Türkiye’nin de yer aldığı Avrupa devletlerinden birçoğu, AİHS’ne taraf olarak, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine saygı gösterme yükümlülüğü altına girmiştir. - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’nın (ATAD) Birbiriyle Karıştırılması Ülkemizde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Avrupa Toplulukları Adalet Divanı (ATAD) sıkça birbiriyle karıştırılmaktadır. Avrupa Topluluğu Adalet Divanı, AB kurumları ve hükümetlerinin karar ve uygulamalarının AB Kurucu Antlaşmaları ile çelişkili olup olmadığını denetlemek ve bir ulusal mahkemenin isteği üzerine AB Hukuku hükümlerinin geçerliliğini teyit etmek ya da bu hükümlere ilişkin yorum yapmakla görevli bir AB kurumudur. ATAD’a; AB kurumları, AB üyesi ülkeler veya bireyler başvurma hakkına sahiptirler. AB, ekonomik temelli ve tam entegrasyonu hedefleyen ulus-üstü bir teşkilat, ATAD ise bunun yargı organıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise siyasi temelli ve insan haklarını koruma, çoğulcu demokrasiyi sağlama amaçları üzerine kurulmuş bir uluslararası örgüt olan Avrupa Konseyi bünyesindeki, bölgesel insan hakları korunması sistemi getiren, bağımsız uluslararası bir mahkemedir. - Avrupa Konseyi’nin Avrupa Birliği Konseyi İle Aynı Kurum Olduğu Hatası Avrupa Birliği Konseyi (the Council of European Union) Birliğin yasama organıdır. Genellikle bu yetkisini, genellikle Avrupa Parlamentosu ile birlikte kullanır. Konsey bütün üye ülkelerden Bakanlık seviyesinde bir temsilcinin katılımıyla oluşur. Konsey üyeleri siyasi olarak kendi ulusal parlamentolarına sorumludur. Avrupa Konseyi, Türkiye’nin de üyesi olduğu, 1949 yılında kurulan bir uluslararası kuruluştur AB Konseyi ise Avrupa Birliği üyesi ülkelerin hükümet temsilcilerinden oluşan bir AB organıdır. Bu iki kurum birbirinden ayrı ve çok farklı niteliktedir. Avrupa Konseyi’nin amaçları, insan haklarını ve hukuk devleti ilkesini korumak, çoğulcu demokrasiyi sağlamak, Avrupa kültürel kimliği ve çeşitliliğini geliştirmek, Avrupa toplumlarının karşılaştığı sorunlara (azınlıklara karşı ayrımcılık, çevre, vb.) çözüm üretmek ve üye ülkelerdeki siyasi, hukukî ve anayasal reformların desteklenmesi suretiyle Avrupa’da istikrarlı bir demokrasi ortamını sağlamak olarak belirlenmiştir. AB bünyesindeki Avrupa Konseyi ya da tam adıyla Avrupa Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi, Avrupa Birliği’nin devlet ve hükümet başkanları ile Avrupa Komisyonu başkanından oluşur. Konsey Avrupa Birliği’nin genel siyasi ilkelerini belirler. AB Konseyi, Avrupa Birliği üyesi devletlerin hükümetlerinin temsilcilerinden oluşan AB’nin karar organıdır. Konsey, her üye devletin gündemdeki konularda (örnek olarak; dışişleri, ekonomi, maliye, tarım, araştırma teknoloji vb.) siyasi sorumluluk taşıyan ilgili bakanlarının katılımıyla oluşur.
  • 10. 10 Konsey’in başlıca görevi üye devletlerin genel ekonomik politikalarının eşgüdümünü sağlamak ve Anlaşma’da öngörülen amaçları gerçekleştirme yönünde kararlar vermektir. Buradaki “karar verme” yetkisi, devletler hukuku anlamında sözleşme yapma, organlara üye tayin etme ve Topluluk tüzüğü ve direktif çıkarma gibi işlemleri kapsar. Konsey Devlet ve Hükümet Başkanları düzeyinde de toplanabilmektedir. Bu durumda Konsey, “Avrupa Konseyi”, “Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi” veya “Zirve” olarak adlandırılmaktadır. - Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi’nin Aynı Kurum Olarak Anılması Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi, Avrupa Konseyi’nin organıdır. Her üye devletin parlamentosu tarafından kendi üyeleri arasından seçilen temsilcilerden oluşan Parlamenterler Asamblesi’nin temel görevi, Avrupa Konseyi’nin Statüsünde belirlenmiş olan yetkileri dâhilindeki konuları tartışmak ve aldığı kararları tavsiyeler şeklinde Avrupa Konseyi’nin diğer organı olan Bakanlar Komitesi’ne göndermektir. Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa Birliği vatandaşlarının doğrudan oyla seçilen temsilcilerinden oluşan bir AB organıdır. 370 milyon Avrupa vatandaşının doğrudan oyla seçilen temsilcilerinden oluşan Avrupa Parlamentosu üyeleri, AP içinde mensubu oldukları ülkeler temelinde değil, benimsedikleri siyasî eğilimlere göre, AB ülkelerindeki çeşitli siyasî partilerin aralarında kurdukları ittifaklar ile oluşmuş gruplara (Hıristiyan Demokratlar,Liberal,Demokratlar,Sosyalistler,Yeşiller,vb.)ayrılırlar. AP’nin başlıca görevleri, AB Komisyonu’nun önerilerini incelemek, AB Konseyi ile birlikte çeşitli konularda yasama sürecine katılmak, AB Komisyonu’nun atanmasını onaylamak, AB Komisyonu ve Konseyi’ne soru sormak suretiyle AB faaliyetleri üzerinde denetim yetkisini kullanmak ve yıllık AB bütçesini onaylayarak bu bütçenin uygulanmasını denetlemektir.
  • 11. 11 KAYNAKÇA  http://www.avrupakonseyi.org.tr/dosyalar/kitap_akh.pdf  http://tr.wikipedia.org/wiki/Avrupa_Konseyi  http://www.mfa.gov.tr/avrupa-konseyi_.tr.mfa  http://www.diab.gov.tr/uyum-1--avrupa-birligi-mi--avrupa-konseyi-mi-.html