SlideShare a Scribd company logo
1 of 15
Download to read offline
! 
Ekim 2014 - SAYI - 2 
DÜNYA KOÇLUĞUNUN ÖNCÜLERI ISTANBUL’DA 
CTI’ın kuruculari olan Karen Kimsey-House ve Henry Kimsey-House 04 Haziran’da 
Microsoft Conference Hall-Bellevue Residence’da “Cok boyutlu liderlik” kavramini anlatti. 
sayfa 2-3 
HENRY KIMSEY-HOUSE RÖPORTAJI 
Henry Kimsey-House röportajında “nasıl bir model uyguladıklarını, neden Türkiye’yi 
seçtiklerini, Türkiye’deki liderlik profilini “ değerlendiriyor. 
sayfa 4-5 ! 
PARENTOLOGY PROGRAMI 
Parentology/Co-Active Ebeveynlik Programi yaraticisi Gönan Premfors ile yapılan röportajı 
sizlerle paylasıyoruz. 
sayfa 6-7 ! 
KITAP VE FILM ONERILERI 
Co-Active koclardan kitap ve film önerileri. 
sayfa 15 !!!!!!!!!! 
CO-ACTIVE YAZILAR 
Biran Yılancioglu’ndan “Climbing The Mountain - Certification Program“ 
sayfa 8 ! 
Kevser Aydın’dan “ Proje Yönetimi Ile Ilgili Metaforlar “ 
sayfa 9-10 ! 
Hatice Boşca’dan “ Yol mu Yolculuk mu “ 
sayfa 11 ! 
Deniz Hüsrev’den “ Kimsin Sen “ 
sayfa 12 ! 
Vicdan Merter’den “Mahşerin Dört Atlısı “ 
sayfa 13-14 !!!! 
1
! 
Ekim 2014 - SAYI - 2 
DÜNYA KOÇLUĞUNUN ÖNCÜLERI 
ISTANBUL’DA 
! 
Henry Kimsey-House: “Liderlik, birinin tepeden 
yönetmesi ve diğerlerinin kendini kurban hissetmesi 
değildir" 
!İ 
spanya ve Amerika'dan sonra dünyanın en prestijli 
liderlik programı olan Co-Active liderlik programı 
Türkiye'de de başlıyor. 
Koçluk eğitiminde bir ekol haline gelen Coaches 
Training Institute'nün (CTI) kurucu direktörlerinden 
Henry Kimsey-House ile Keren Kimsey-House, 
programı bugün Microsoft Conference Hall- 
Bellevue Residance'da düzelenen bir konferansla 
tanıttı. 
Dünyada koçluğun öncülerinden Co-Active Koç'luk 
eğitimlerini Türkiye'de başlatan Elemental-Value 
tarafından düzenlenen “Yeni Bir Liderlik Yaklaşımı" 
ve “Dönüşümsel Değişim" konulu konferansta 
konuşan Henry Kimsey-House ile Keren Kimsey- 
House, çok boyutlu liderlik kavramını anlattı. ! 
Türkiye'de Co-Active modeli uygulayan güçlü 
liderler olduğuna dikkat çeken Kimsey-House, !!! 
!!!!!!!!!!!!!!!!!! 
bu alanda Türkiye'de hizmet veren, başta Elemental- 
Value Yönetici Ortağı Serhan Kuseyrioğlu olmak 
üzere, "master koç" Gülsün Zeytinoğlu, Arzum 
Akduran, Ayşen Gündüz ve Gulruh Turhan'a 
teşekkür etti. 
“TÜRKLER ÇOK İNANÇLI VE TUTKULU" 
CTI'ın kurucusu ve dünyada koçluğun öncülerinden 
olan Henry ve Karen Kimsey-House, programı 
Türkiye'de başlatmak için büyük sabırsızlık !!! 
!!!!!!!!!!!!!!!!!! 
duyduklarını ifade ederek, “Türkiye birçok kültürün 
birleştiği bir ülke. Ortadoğu ve Avrupa'yı 
kaynaştıran önemli bir rolü var ve programın 
Türkiye'de de başlatılıyor olması, bu önemli rolünü 
ön plana çıkarıyor. Liderlik programının 
Ortadoğu'da yer alabileceği en önemli ülke. Türkler 
çok inançlı ve hırslılar. İşlerinde, günlük 
yaşantılarında tutkulu insanlar. Amerika'dan sonra 
bu programın başlaması gereken en doğru ülke 
Türkiye" şeklinde konuştu. 
2
! 
Ekim 2014 - SAYI - 2 
“LİDERLİK GÜÇ VE POZİSYON DEĞİLDİR" 
Konuşmasında, dünyadaki mevcut liderlik 
sistemlerinin iyi çalışmadığına dikkat çeken Henry 
Kimsey-House, “Şu andaki ortamda çok fazla 
sertlik ve gerginlik söz konusu. 
Türkiye'deki ortam liderlik anlamında gelişme ve 
yenilik için büyük bir fırsat sunuyor. Her şeyi 
paylaşmalıyız; gücü, liderliği her şeyi 
paylaşmalıyız. Bir çember halinde herkesin 
gelişmesi için birlikte çalışmak şart. Birinin 
yukarıdan her şeyi kontrol etmeye çalışması ve 
herkesin kendini kurban gibi görmesi yanlış. 
Liderlik, özellikle dünyada olup bitenler için 
sorumluluk hissetmektir. Liderlik sadece pozisyon 
veya güç değildir" şeklinde konuştu. 
“TÜRKİYE'DE BAŞLATILMASI GURUR 
VERİCİ" 
Dünyada koçluğun öncüleri olan böyle bir okulun 
kurucularını İstanbul'da ağırlamaktan büyük 
memnuniyet duyduklarını ifade eden Elemental- 
Value Yönetici Ortağı Serhan Kuseyrioğlu, Co- 
Active liderlik programı gibi kişinin hem kim 
olduğuna, nasıl bir insan olduğuna, hem de neler 
yaptığına, neler ürettiğine odaklanan bir programın 
Türkiye'de başlamasının gurur verici olduğunu 
söyledi. !! 
!! 
Yaklaşık 3 saat süren konferans, iş dünyasından 
başarılı pek çok ismi ve koçları bir araya getirdi. ! 
*Aynur Tattersall’in haberidir. 
3
! 
Ekim 2014 - SAYI - 2 
HENRY KIMSEY-HOUSE RÖPORTAJI 
! 
Yaşam koçluğu ve liderlik eğitimlerine ilgi artarken 
dünyada bu alanda öncü bir ekolün kurucusu olan 
Henry Kimsey-House ile Karen Kimsey-House, 
Türkiye’ye gelerek konferans verdi. Coaches 
Training Institute’nün (CTI) kurucu direktörleri 
arasında olan Kimsey-House çifti Co-Active Koçluk 
ekolünün yaratıcısı. Geliştirdikleri koçluk programı 
22 ülkede uygulanıyor. Liderlik programı ise ABD 
ve İspanya’dan sonra Türkiye’de başlatıldı. Çift, 
yaşam koçluğu programında kişiye “olmak” ve 
“yapmak” dengesini kurması yönünde eğitim 
veriyor. Liderlik programında ise her kişide var olan 
cevherin ortaya çıkarılması sağlanıyor. 
Henry Kimsey-House ile Karen Kimsey-House’un 
eğitimleri oldukça eğlenceli. Türkiye’de 
düzenledikleri konferansa katıldım. Konferans 
sonunda kendimizi keşfetmek adına küçük bir 
eğitim de aldım. Ve ardından Henry Kimsey-House 
ile keyifli bir röportaj yaptık. Henry Kimsey-House, 
nasıl bir model uyguladıklarını, neden Türkiye’yi 
seçtiklerini, Türkiye’deki liderlik profilini 
değerlendirdi. 
Metod olarak sizi diğer koçluk eğitimlerinden 
ayıran çarpıcı nokta nedir? 
Co-Active model; olmak ve yapmak dengesinin 
mutlak olarak gözetildiği bir model. 
!! 
!!! 
Metod olarak sizi diğer koçluk eğitimlerinden 
ayıran çarpıcı nokta nedir? 
Co-Active model; olmak ve yapmak dengesinin 
mutlak olarak gözetildiği bir model. 
Amacımız kişinin değerleri, inançları,kendini 
kısıtlayıcı düşünceleri, güçlü yönleri, ilişki kurma 
biçimi, yaşam amacı gibi “olmak” hali ile eylemleri; 
işi, okulu, banka hesabı gibi “yapmak” halinin 
dengede olmasını sağlamak. 
Bunları hepimiz yapıyoruz. Neden eğitim almak 
gereksin ? 
Çünkü insanlar ikisini sorunsuz bir şekilde dengede 
yürütemiyor. Ve sonrasınnda bir balıkçı kasabasına 
kaçmayı planlıyor. Bu dengeyi kurmak için 
eğitilmemiz şart. 
Dünyanın ne kadarlık bir kesimine hitap 
ediyorsunuz? 
CTI Koçluk programı şu an 22 ülkede veriliyor. 
Liderlik programımız ise sadece İspanya ve 
ABD’de. Şimdi üçüncü ülke olarak Türkiye’ye 
geldik. Tüm dünyadan farklı milletlerden kişiler bu 
programlara katılıyor. 
Liderlik programında ABD ve İspanya’dan 
sonra neden Türkiye’yi tercih ettiniz? 
!! 
!! 
Türkiye, bizim için Ortadoğu’nun Avrupası. 
Kültürü, yaşanmışlıkları ve stratejik konumu 
sebebiyle önemli bir köprü. 
Konferansta dinleyicileri defalarca güldürdünüz. 
İkili olarak enerjinizin sırrı nedir? 
Aslında bunun altında tiyatroculuk geçmişimiz 
yatıyor. İnsanlara bilgiyi aktarırken onları 
eğlendirmeyi de amaçlıyoruz. Bunu yaparken 
sanırım hepimiz çok eğleniyoruz. 
Türkiye’de Co-Active liderlik eğitimleri 
başlayacak. Türkiye halkını ve liderini nasıl 
değerlendiriyorsunuz? 
İnsanlarda çok ciddi bir tutku görüyoruz ancak 
hükümetin yönetim tarzı fazla kontrolcü. Uzun 
yıllar boyunca çalışmalarımız için pek çok ülkeyi 
ziyaret ettik. Farklı ülkelere giderken öncesinde 
öngörülerimiz olur. Ancak gittiğimizde bizi şaşırtan 
şeylerle karşılaşırız. Örneğin Japon halkını ifadesiz 
ve maske suratlı düşünürken aslında çok duygusal 
olduklarını gördük. Fransızlarla ilgili ise çok iddiacı 
oldukları öngörüsü varken sevecen olduklarına tanık 
olduk. Türkiye hakkında kesin bir öngörümüz 
yoktu. Geldiğimizde ise halkının çok tutkulu, 
yönetiminin ise kontrolcü olduğuna tanık olduk. 
4
! 
Ekim 2014 - SAYI - 2 
Kontrolcü kavramı size ne ifade ediyor? 
Hükümetinizi ve politik liderlerinizi analiz edecek 
bilgiye sahip değilim ancak bizim açımızdan 
değerlendirdiğimizde bütün dünyada insan 
gelişiminde özgürlük önemli bir yer tutuyor. 
Dışarıdan bakıldığında şu an Türkiye halkının çok 
ciddi özgürlük ihtiyacı ve isteği var. Diğer taraftan 
hükümete bakıldığında bunu engelleyecek bazı 
güçlü akımların ortaya çıktığını görüyorum. 
Lideriniz aşırı kontrolcü. Lider nerede durması 
gerektiğini bilmeli. Bazen sessiz kalmalı, bazen geri 
çekilmeli. Sürekli öne çıkmak doğru bir liderlik 
modeli değil. 
Yani bir lider öne çıktığı kadar geri çekilmeyi de 
bilmeli... 
Evet, lider, gerektiğinde geri durmayı bilen, 
gerektiğinde yukarı çıkıp bakabilen ve omuz omuza 
durabilmeyi başaran kişidir. 
Amacımız daha iyi insan yaratmak değil 
“Her insanın içinde keşfedilmeyi bekleyen bir 
lider var’’ diyorsunuz. “Liderlik vasfı kişiye 
özeldir” ifadesini anlamsız kılıyor bu sözünüz... 
Evet hepimizin içinde bir cevher var. Cevher yüzeye 
yakınsa sahiplenmeyi tercih ederiz. 
Yüzeye uzaksa genellikle reddederiz. Kimilerinde 
bu cevher yüzeye uzak olabilir. Ancak liderlik, özel 
kişilere ait bir ödül değil. İçimizdeki bir seçim. 
! 
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! 
Bizim yaptığımızsa bu cevheri ortaya çıkarmak. 
Yaptığımız şey, ünlü heykeltıraş Michelangelo’nun 
Davut heykeli için söylediği sözle çok örtüşüyor. 
Michelangelo’nun sanatı ile örtüşen yanınız 
nedir? 
Ona göre sanatçının yaptığı yaratmak değil doğada 
yaratılmış olana dair semboller aramak ve 
bulduğunu da kendi üslubu ile ortaya çıkarıp tasvir 
etmek. Biz de tıpkı onun gibi insanlardaki liderlik 
vasfını ortaya çıkarıyoruz. 
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!S 
iz içimizdeki cevheri bize armağan ediyorsunuz 
öyleyse... 
Amacımız insanları daha iyi yapmak değil. Biz 
insanların içlerindeki cevheri çıkarıp çevrelerine 
yansıttıkları potansiyeli keşfetmelerini sağlıyoruz. 
! 
*Serra Öğreten’in röportajıdır. 
!!!! 
5
! 
Ekim 2014 - SAYI - 2 
PARENTOLOGY / CO-ACTIVE EBEVEYNLIK 
PROGRAMI 
Vatan gazetesi yazari Ayşe Aydın’ın Parentology/Co-Active 
Ebeveynlik Programi yaraticisi Gönan Premfors ile yaptigi 
röportaji sizlerle paylasiyoruz. !“ 
Çocukları anlamayı ve dinlemeyi öğreten Türk! ! 
Gonan Premfors, Dubai’de yaşayan bir Türk. Bir 
gün küçük kızı sabrını zorlar ve birçok anne gibi 
istemeden de olsa kendini kızına bağırırken bulur. 
Bu azar, onun kızından bir hayat dersi almasına ve 
bütün hayatını gözden geçirmesine neden olur. 
Dünyada Parentology (Ebeveyn Uzmanlığı) 
eğitimini yaratan ve bu alanda dünyanın birçok 
ülkesinde eğitim veren Premfors ile İstanbul’da 
buluştuk ve öyküsünü dinledik. 
Sanırım Türk’sünüz. Hikâyeniz nedir? 
Evet, ben doğma büyüme Türkiyeliyim. İstanbul’da 
doğdum. Babam Deniz albayıydı, annem de ev 
hanımı. Üniversiteden ayrıldıktan sonra, THY’de 
kabin hostesliği yapmaya başladım. Bu iş benim 
Dubai Emirates Havayolları’yla buluşmama sebep 
oldu ve Dubai’ye taşındım. 
Sonra... 
Dubai’de yabancı bir şirkette finans alanında 
çalışmaya ve kendi müşterilerime hizmet vermeye 
başladım. Aynı zamanda da finansal danışmanlardan 
!! 
oluşan bir takımı yönetiyordum. 
Çocuğuma bağırdığım gün hayatımı gözden 
geçirdim 
Ebeveyn uzmanı nasıl oldunuz? 
Finans alanında stres içinde çalışırken, bir gün 
kızım bir konuda çok ısrar etti. Ben de sonunda 
patladım ve ona bağırdım. Tabii ki çok üzüldü. 
Bunu hak ettiğini düşünmüştüm, çünkü gerçekten 
sınırlarını zorlamıştı. O gece, büyük bir ciddiyetle 
bana kendi çocuğuna bağırmanın çok yanlış bir 
seçim olduğunu söyledi. Henüz 6 yaşındaydı. Bir 
anda çöktüm. Çok haklıydı. Bu olaydan sonra bütün 
hayatımı gözden geçirmeye karar verdim. 
Ne yaptınız peki? 
2004 yılından itibaren profesyonel koç olarak 
çalışıyorum. Aynı zamanda “The Coaches Training 
Institute (CTI)”un eğitmeniyim. Ailelerle çalışırken, 
bu alanda bir danışmanlık ihtiyacı olduğunu fark 
ettim. Organizasyonlar ve profesyoneller için birçok 
eğitim programı varken, ebeveyn-çocuk ilişkisine 
yönelik çok az çalışma olduğunu gördüm. Bunu 
değiştirmek istedim. 
Çocuğunuzla bir ömür boyu mucizevi bir bağ 
kuruyorsunuz 
Nedir bu parentology (ebeveyn uzmanlığı) ? 
Parentology bir ilişki felsefesi. Hayatımızın kalitesi, 
ilişkilerimizin kalitesine bağlı olarak değişir. Ve hiç 
kuşkusuz hayattaki en önemli ilişki, çocuğumuzla 
kurduğumuz ilişkidir. Bu eğitim sayesinde 
çocuğunuzla bir ömür boyu sürecek mucizevi bir 
bağ kuruyorsunuz. Dünyanın birçok yerinde bu 
konuda workshoplar düzenliyoruz, ailelerle ve 
okullarla çalışıyoruz. 
Yoğun bir iş temposundan, bu işe geçiş süreci 
nasıl oldu? Zorlandınız mı? 
Hiç zorlanmadım. Odağımı para kazanmaktan, 
benim için daha anlamlı olan işlere çevirdim. 
Hayatımı önüme sunulanlarla değil, kendi 
seçimlerimle yaşamaya başladım. Bu da çok keyif 
verici bir dönüşümdü. 
Kızımla çok dengeli, yakın ve sağlam bir ilişkim var 
Kızınızla ilişkiniz nasıl değişti? 
Çok önemli ölçüde! Çok dengeli, yakın ve sağlam 
bir ilişkimiz var. Güven dolu. Daha önce onun için 
neyin en iyisi olduğuna ben karar veriyordum, bu da 
onun tüm gücünü elinden alıyor, hem kendisine hem 
de bana güven duygusunu kaybetmesine sebep 
oluyordu. Bu artık değişti 
6
! 
Ekim 2014 - SAYI - 2 
! 
Değişim her yaşta mümkün müdür? İnsan isterse 
bambaşka bir ebeveyn olabilir mi? 
Tabii ki. Bizim workshoplar’ımıza gelen büyükanneler, 
büyükbabalar bile var. Çocuklarımızla olan ilişkimiz bir 
ömür boyu sürüyor ve her zaman için dönüşüm mümkün. 
Aynı zamanda ebeveynleriyle olan ilişkilerini yenilemek 
isteyen kişilerle de çalışıyoruz. Dolayısıyla program iki 
yönlü ilerliyor. 
Dünyayı çocuklarının gözünden görmelerini sağlıyoruz 
Bu kursta ne öğretiliyor? 
Kurs sırasında anne babalar dünyayı kendi çocuklarının 
gözünden görmeye başlıyor. Hangi milliyet veya dinden 
olursa olsun, her ailenin kendine ait bir kültürü olduğuna 
inanıyoruz. Bu yüzden de hiçbir anne babaya kendi 
çocuklarıyla ilgili ne yapmaları gerektiğini söylemiyoruz. 
Kursta edindikleri bilgilerle önce ilişkileri hakkında 
farkındalık kazanıyorlar, sonra çözümleri kendileri 
üretiyorlar. 
!İ 
nsanlar öğrendiklerini nasıl uyguluyor? 
Öğrenme deneyimlemelerle oluyor ve bunun sonucunda da 
katılımcılar içgörü kazanıyor.Bu bir kitabı okuyup, konuyu 
! 
!!!!!!!!!!!!!!!! 
anlayıp sonra da bunu uygulamaya çalışmaktan çok farklı 
bir şey. Deneyimleyerek öğrendiğiniz zaman, değişim 
kaçınılmazdır. 
Çocuğumuzla sağlam ve bilinçli bir ilişki kurmanın 
olmazsa olmazları nedir? 
Çocuğunuzla sağlam bir ilişki kurabilmeniz için olmazsa 
olmaz 3 şey güven, derinlemesine dinlemek ve güç dengesi 
diyebilirim. 
! 
Güven her ilişki için en önemli unsurken, maalesef yeterli 
değer verilmiyor. Farkında olmasak da sürekli olarak güven 
duygusunu ezip geçiyoruz. Derin dinlemek de söylenilenin 
tam olarak ne anlama geldiğini kavrayabilmek... Örneğin 
siz sabahleyin işe yetişmek için koşuştururken, 5 yaşındaki 
çocuğunuz kahvaltısını yemeyi reddediyorsa, size “Gitmeni 
istemiyorum” demeye çalışıyor olabilir. 
Güç dengesi de çocuklarımızın elinden güçlerini alıp, 
onlara patronluk taslamak, ne yapmaları gerektiğini 
söylemek ya da işlerin bizim istediğimiz şekilde 
yapılmasını istemektense, onları yetkilendirebilmektir. 
Çocuklara uyguladığımız disiplin teknikleri hakkında 
ne düşünüyorsunuz? 
Çok manipülasyona açık olduğunu ve çocuklarımızı daha 
iyi anlayabilmemizi engellediklerini düşünüyorum. Zaman 
içerisinde çocukla, ebeveynin arasına mesafe koyduğu da 
kanıtlanmış bir gerçek. Parentology’nin altında yatan ana 
fikir çocuğunuzun fark edildiği, sesinin duyulabildiği ve 
onun olduğu gibi kabul edildiği bir ilişki yaratmaktır.” 
! 
Not: 2004’un son eğitimi 31 Ekim-02 Kasim tarihlerinde 
türkçe olarak yeniden Türkiye’de…. 
Daha fazka bilgi icin “www.elemental-v.com.tr “ 
7
! 
Ekim 2014 - SAYI - 2 
Biran Yılancioglu’ndan… 
! 
CLIMBING THE MOUNTAIN-Certification Program ! 
Wow! It was just like a big mountain I need to climb. 
I was like “wow! How this 6 months going to end? it is like 
forever…Did I do the right thing?” after the orientation call 
in certification program. I even told my friends that “well 
they are clever; they do this orientation call after you pay 
for the program so that you don’t drop out!” Now I am in 
the 18th week there is a little way to climb than I will be on 
top of the mountain. I can’t believe how this time passed; I 
still feel that there is a lot to learn. As a human being “you 
don’t know that you don’t know until you start to know!” 
I learned a lot!!! Still need to learn and I really wish these 
supervision calls and POD calls to continue regularly. 
Without certification it was like being a small fish in the 
ocean and trying to find your way to home, all alone. But 
with the POD, your POD leader, your coach and your 
supervisors you feel surrounded, safe and secure. One of 
the main benefits I got was the individual supervision. 
Huge benefit! It was the first time that I got direct feedback 
on my coaching from an MCC coach and it was priceless! 
! 
! 
! 
! 
With your individual supervisor, you directly get feedback 
– it is like seeing yourself in a mirror! Certification is a 
great awareness and a school at the end you really 
graduate! 
I can imagine all the questions about your investments in 
terms of time and money, I can even hear your voices as I 
had them too! Believe me when I say that this is the second 
best thing I did for myself! You know the first one was of 
course, to complete Fundamentals and Intermediate 
curriculum 
If you look coaching as a profession and want to be one 
hell of a good coach, this is the program you won’t regret! 
8
! 
Ekim 2014 - SAYI - 2 
Kevser Aydın’dan… 
! 
PROJE YÖNETIMI ILE ILGILI METAFORLAR 
! 
Kendimi bildim bileli sosyal tarafım çok güçlü olsa 
da kendini sürekli hatırlatan analitik tarafım da 
güçlü olmuştur.Hayatım dönüşmeye başlayana 
kadar da çevrem, hayatında en az bir kere 
matematik dersinde integral problemi çözmüş 
mühendislerle doluydu.Doğal olarak hayatıma 
birçok matematiksel deneyim sığdırdım.Bunlardan 
biri de proje yönetimi.Nasıl yani?Proje yönetimi 
matematiksel değildir ki?!? Açıkçası, benim için 
proje bir matematik problemidir.Ürünüm yani 
problemin sonucu, ne zaman çözülmesi gerektiği ve 
kaynaklarım yani bilgi birikimim, kalemim, 
defterim herşey mevcut.Proje yönetimi ise bu 
problemi hangi yöntemle çözdüğümdür. 
Koçlukla tanıştıktan sonra, hayatında matematiğin 
yeri çok az olan bir arkadaşım benden proje 
yönetimi eğitimi almak istediğini iletti.Benim için 
değişik bir deneyim olacaktı ki, öyle de oldu.Çünkü 
konuyu anlatırken proje yönetiminin ne kadar çok 
koçluk yeteneği gerektirdiğini gördüm. 
Gelin en temelinden bakalım projeye ve proje 
yönetimine. 
!!! 
Proje, benzersiz bir ürünün/hizmetin veya sonucun 
ortaya çıkması için gerçekleştirilmiş olan geçici bir 
girişimdir.(“Project Management for Dummies”, 
Stanley E. Portny) Projenin temel öğeleri ürün, 
zaman ve kaynaklar’dır. 
Birşeyleri birşeylere benzetmekte üstüme yoktur 
Koçluk yaparken kişinin hedeflediği dönüşüme 
“ürün” diyorum.Zamanı zaten “koçluk-danışan” 
birlikteliğini şekillendirirken belirliyoruz. “İnsanlar 
doğal olarak yaratıcı, becerikli ve bütündür” 
cümlesini temel aldığımızda ise danışanımız ve koç 
olarak biz bu projenin başlıca kaynaklarıyız .Bu üç 
öğe arasında çift yönlü bir ilişki vardır.Beklenen 
ürün ne kadar değişkenlik gösterirse kullanacağımız 
zaman ve/veya kaynaklar da o kadar değişir.Burada 
kendimle ters düşen ve yeni mezun bir koç olarak 
bende bir dönüşüm için 6 aylık süreçte toplam 12 
görüşmenin makul olduğu bilgisi mevcutken öğeler 
arasındaki ilişkiyi nasıl yorumlamalıyım?Danışanın 
dönüşüm yolculuğunda giderken istenen ürün yolda 
değişirse kaynağımızın sabit olduğunu düşünürsek 
(“insanlar doğal olarak yaratıcı, becerikli ve 
bütündür”) harcanan zaman değişecektir.(mi 
acaba?) 
!!! 
Peki bu projenin proje yöneticisi kimdir?Koç olarak 
biz miyizdir yoksa danışan mıdır?Bence danışan bu 
sürecin hem baş kahramanı hem projenin yöneticisi 
hem de sponsorudur.Bizler koç olarak sadece bir 
kaynağızdır.Hatta ,eğer bir bilgi işlem projesinde rol 
aldıysanız, projeye bir plan çerçevesinde dahil olan 
dış kaynaklar gibiyizdir.Proje yöneticisi, planlanan 
zamanlarda bizimle görüşür ve dönüşümü katalize 
olur. 
Proje yönetimi, projenin başlangıcından kapanışına 
kadar yaşanan sürede projeye rehberlik etmektir. 
Proje yönetimi süreçleri de sizlere çok tanıdık 
gelecektir.Bunlar, projeye başlama, planlama, 
gerçekleme ve kapanış süreçleridir.Biz koçlar her ne 
kadar danışanımızın projesinin dış kaynağı olsak da 
her danışan bizim için bir projedir ve bizler de kendi 
projemizin yöneticileriyizdir.Projenin ilk fazında 
yani başlama süreçlerinde danışan bizimle iletişime 
geçer, ilk buluşmamızı gerçekleştirir ve koçluk 
yolculuğuna çıkmak için ilk adımımızı atarız.Ayrıca 
bu süreçte danışanımızın dönüşümüne dair isteğini 
netleştiririz, lojistiği (Nerde hangi sıklıklarla 
buluşulur?bu işin bütçesi nedir? gibi.) konuşur 9
! 
Ekim 2014 - SAYI - 2 
!! 
Ayrıca bu süreçte danışanımızın dönüşümüne dair 
isteğini netleştiririz, lojistiği (Nerde hangi 
sıklıklarla buluşulur?bu işin bütçesi nedir? gibi.) 
konuşur aramızdaki birlikteliğin şeklini çizer ve 
aynı yolda yürümek üzere el sıkışırız. Planlama 
süreçlerinde ise kendi ajandamıza bağımlı kalmadan 
her görüşme sonrasında danışanımızın bir sonraki 
görüşmeye kadar yapmak istediklerini planlaması 
için alan tanırız.Gerçekleme süreçlerinin “tadına 
doyum” olmayan süreçler olduğunu 
düşünüyorum.Danışanımız istediği dönüşümü 
gerçekleştirmek için adım atıyordur, konfor alanının 
dışındadır, risk almanın tadına varıp bazen tepede 
olmanın bazen de dibe vurmanın deneyimini 
yaşıyordur.İşte burada monitör ve kontrol süreçleri 
daha da çok işliyordur.Danışan istediği yöntemle 
bize yaptıkları hakkında haber veriyordur.Danışanın 
ihtiyacı olanı alıp almadığını koçluk becerilerimizle 
kontrol eder ve danışanımızla beraber monitör 
ederiz.Ve danışan istediği dönüşümü yakaladığında 
ise koçluk görevimiz sona erer. Danışanımızla bir 
araya gelir yolculuktaki deneyimlerimizi konuşur el 
sıkışır ve koçluk ilişkimizi kapatırız. 
!!!! 
!! 
Ve Stanley E. Portney “Project Management for 
Dummies” kitabında der ki bu süreçleri başarılı 
gerçekleştirmek için açık, proje sürecindeki gruplar 
ve kişilerle zamanında bilginin paylaşıldığı bir 
iletişim şekline, projede yer alan kişilerin 
taahhütüne, ihtiyaç duyulan verilerin doğru şekilde 
ve zamanında elde edilmesine ihtiyaç 
vardır.Eminim ki bu da sizlere çok tanıdık 
gelmiştir.Danışanımızla beraber koçluk serüveninde 
istenen dönüşümü gerçekleştirmek için en çok iyi 
iletişim becerilerine ve taahhüte ihtiyacımız vardır. 
Peki iyi bir proje yöneticisinin yetenekleri neler 
olmalıdır?Bu yetenekler koçluk becerileri ile örtüşür 
mü?Proje başarısız olursa naparız?Proje 
yönetiminde de “Bu deneyimden ne öğrendik?” 
sorusu var mıdır?Gelin bu soruların cevabını da bir 
sonraki bültende beraber verelim.Görüşmek 
dileğiyle... 
! 
Kevser Aydın, “Ben sevgi dolu bir ışığım” 
!!! 
!! 
*Bu yazı benim kişisel deneyimlerime 
dayanmaktadır.Bilimsel bir çalışma değildir. 
**”Metafor”un kelime anlamı 
“Benzetme”dir.Fransızca kökenlidir. 
10
! 
Ekim 2014 - SAYI - 2 
Hatice Boşca’dan… 
! 
Yol mu Yolculuk mu? ! 
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer 
tellal iken eski hamam içinde seyahat etmeyi seven 
Simeranya adlı bir genç kadın varmış. Kitapların içinde 
yolculuk eder, kaf dağını aşar zümrüdü anka ile hem dem 
olurmuş. 
Aradan yıllar geçmiş kitaplardaki yolculuklarına 
gerçek yolculukları eklemiş. Pek çok ülkeyi gezdikten sonra 
şehr-i şehir İstanbul’da sabitlemiş bir ayağını. Diğer ayağı 
pergel gibi dünyayı gezmeye devam etmiş. 
Çok sık gittiği “1001 Gece Masal Diyarı” adında iç 
içe girmiş öykülerin yaşandığı bir ülke varmış. Bu ülkede 
yaşayan çok sevdiği koşar/yazar arkadaşı 4 Yapraklı 
Yonca’dan bir gün bir mektup almış. Simeranya’nın 
yolculuk tutkusunu bilen arkadaşı yeni bir ülkeye yaptığı 
seyahatten övgüyle bahsediyormuş. 
Şimdiye kadar yaptığı yolculuklardan çok farklıymış. 
Birçok kişinin aynı başlangıç noktasından harekete edip, 
bambaşka yollardan geçip, çok farklı ülkelere ulaştığı bir 
geziymiş. Simeranya arkadaşında bu gezi sayesinde oluşan 
güzelliğe ve parlaklığa hayran olmuş. Veeee bu yolculuğa 
çıkmaya karar vermiş. 
Yolculuk günü limana gelen Simeranya; kendisi gibi 
bu yola çıkacak diğer güzel yüzlü, güzel sözlü insanlarla 
tanışmış. Geminin çok da iyi iki kaptanı varmış. Her limanda 
kaptanlar değişecekmiş.Yolculuk hakkında genel bilgiler 
verilmiş. Gemi beş limana uğrayacakmış. Bu limanlardan 
her yolcu kendisi için önemli olan malzemeleri 
alabilecekmiş. Ancak limanlarda para geçmiyormuş. 
Değişim usulü ile ticaret yapılıyormuş. 
! 
! 
1.Liman/ Fundamentals/Başlangıçlar 
İlk varılan liman diğer limanlarda alınacakların tanıtıldığı, 
ufak ufak tattırıldığı bir yermiş. Yolcular bu limandaki 
“başlangıçları” tatmak için “ön yargılarını” harcamak 
zorundalarmış. Çünkü bu limandan sonrasına ön yargıyla 
gidilmiyormuş. Yolcuların hepsi ön yargılarını tadımlıklarla 
değiştirmiş. Bunlar arasında hayaller, sorular, hayat çemberi, 
duygular, olmak ve yapmak halleri varmış. Kimisi bu tatları 
yemiş, kimisi yüzüne ellerine sürmüş. Ama hepsi bu adadan 
yeni ürünlerle çok mutlu olarak ayrılmışlar. 
2. Liman/ Doyum/ Sürprizli Çorba 
İkinci limanda yeni iki kaptan binmiş. Onlar da öncekiler 
gibi “Bilge ve Cesurmuş”.Bu limanda satılan ürünler; hayat 
amacı, kaptan, mürettabat, vizyonmuş. Bunları almak için 
“sabotörlerini” bırakmışlar. Çok karlı bir alışveriş olmuş. 
Herkes çok güzel keşifler yapmış. İnsanlara bu limandan 
satın aldıkları şeyler hiç de yabancı gelmemiş. Hepsi daha 
önce kaybettikleri şeyleri bulmuş gibi olmuşlar. 
3. Liman/ Denge/ Ana Yemek 
Üçüncü limanda ilk limandaki “Huysuz ve Tatlı ” kaptan 
yine gelmiş, yanında yepyeni bir de “Işıklı” kaptan varmış. 
Bu limandaki market çoktan seçmeli bir marketmiş. Herkes 
her şeyi alamıyormuş. Seçim yaparken ellerindeki 
“mücevheri” en iyi şekilde değerlendirebilecekleri 
malzemeyi bulmalılarmış. Herkes rezonans seçimini yaparak 
aldığı malzemeyi hayatında kullanmak üzere taahhütte 
bulunmuş. Çünkü burası “taahhütler ve eylemler” adasıymış. 
Çok rüzgarlı bu adadan “beyin fırtınaları” eşliğinde bir 
sonraki limana ulaşmak için yelken açmışlar. 
4. Liman / Proses/ Acı Kahve 
Dördüncü liman çok zorlu bir limanmış. Çünkü gemi limana 
yanaştığında bir girdabın içine girmiş. Girdap gemiyi aşağı 
çekmiş. Yolcular çok korkmuş. Kaptanlar “Portebello 
Cadısı” ile “Huysuz ve Tatlı Kadın” işlerini çok iyi 
biliyorlarmış. 
! 
Yolculara bu girdapta kalmayı öğretmişler. Burası başka 
dünyalara açılan bir kapıymış. Kapının arkasında 500 odalı 
bir ev varmış. Evin her odasında da 1001 çeşit duygu 
saklıymış. İnsanlar “korkularını” verip duyguları satın 
almışlar. Çantalarına koyduklarında her bir duygunun çok 
güzel bir “enerjiye” dönüştüğünü görmüşler. Girdaptan 
çıktıklarında yorgun, biraz da kırgınlarmış. Bunun yanında 
yeni bir yer keşfetmenin sevinci de varmış. Hepsi 500 odalı 
bu evi sık sık ziyaret edeceklerine söz vererek adadan 
ayrılmışlar. 
5. Liman/ Sinerji/ Kaymaklı Ekmek Kadayıfı 
Kaptanlar “Portebello Cadısı” ve “Gülen Deprem”in 
eşliğinde beşinci ve son limana varılmış. Burada alışveriş 
yokmuş. Önceki limanlarda aldıkları ve çantalarında 
biriktirdikleri malzemeleri birleştirerek kendilerine özgün bir 
kıyafet hazırlamaları gerekiyormuş. İlk başta kendileri acemi 
hissetmişler, teğeller yapmışlar, ölçmüşler, biçmişler. 
Kaptanları sürekli onları yüreklendirmiş. Zaman zaman da 
kusurları görmelerine yardımcı olmuşlar. 
Yolcular ilmek ilmek malzemeleri işlerken bir 
taraftan da sürekli prova yaparak birbirlerine elbiseleriyle 
ilgili fikir vermişler. Sonuçta herkes kendi yolculuk 
elbisesini giymiş, her birinin elbisesi tam üstüne göre olmuş. 
Artık bu yolculuktan sonra yeni elbiseleriyle bambaşka bir 
hayata karışacaklarmış. 
Birbirlerinin gözlerinde kendilerini izlemişler yeni 
elbiseleriyle. Aralarındaki dostluğun da elbiseyi oluşturan 
malzemeler gibi bütünleştiğini görmüşler. !S 
imeranya kaptanlarına minnettarmış bu yolculuktaki 
rehberlikleri için. Arkadaşlarını çok seviyormuş bu eşsiz 
yolculuğu paylaştıkları için. Bundan sonra yine kitaplarda ve 
coğrafyalarda gezmeye devam edecekmiş. Ama “artık” çok 
kullanışlı ve havalı bir elbisesi varmış. 
11
! 
Ekim 2014 - SAYI - 2 
Deniz Hüsrev’den… 
! 
Kimsin Sen… ! 
Amerika’da 10 yıl, Arjantin’de bir buçuk yıl yaşayıp 
Türkiye’ye döndükten sonra garip bir şeyler oldu bana. 
Neşeli, cesur, hayaller kuran ve adımlar atan Deniz gitti 
yerine lise yıllarından hayal meyal hatırladığım, ‘Üfçü, 
püfçü Deniz’ geldi. Bir mıymıntı, bir şikâyetçi ki 
anlatamam. Her cümlede ‘ama’ kelimesi, ‘şöyle olsaydı 
da böyle olurdu’lar, aralarda iç çekmeler, kaş çatmalar. 
Hayat akıyor tabi; üflesek de akıyor, püflesek de. Ben de 
fark etmemişim aktığını. Birkaç ay aktı, geçti böyle. Bir 
gün bir sosyal ortamda yeni birileriyle tanıştım. “Sen 
neler yapıyorsun?” diye sordular. “Kimsin, neyin 
nesisin?” sorusunun kibar haliydi bu. Benden öncekiler 
bu soruya “x şirketinde, y müdürüyüm,” gibi cevaplar 
vermişlerdi. 
Ben zaten yeni dönmüşüm ülkeme, henüz burada bir işe 
girmemişim, bir türlü karar da verememişim ne 
istediğime… İş böyle olunca, ezile büzüle, araya 
tedirgin olduğumda attığım gülücüklerden serpiştirerek 
“Yeni döndüm, ne yapmak istediğime karar vermeye 
çalışıyorum, ehehe” gibi kem küm bir cevap verdim. 
!! 
!İ 
çim bir karardı o an. “Neler yapıyordum?” kısmını 
geçtim; ben kimdim, bu zamana kadar ne yaşamış, ne 
başarmış, neler görmüş tatmıştım? Tamamen sıfırlandı. 
Neyse ki erkek arkadaşım imdadıma yetişti. 
! “Deniz Arjantin’de yaşıyordu. Aslında Endüstri 
Mühendisi ama aynı zamanda iyi bir yazar da. Arjantin’e 
kurumsal dünyadan biraz uzaklaşmak ve bundan sonra 
ne yapmak istediğini araştırmak için gitmiş. Hem yazı 
yazmaya zaman ayırıyor, hem de barmenlik, 
fotoğrafçılık yaparak geçiniyordu. Yeni döndü.” Gibi bir 
şeyler söyledi. 
! 
Onu dinlerken biraz kendime geldim. Hatta durup, “Vay 
be, eğlenceli bir tipmiş bu Deniz,” diyecektim ki benden 
bahsettiğini hatırladım. 
! “Arjantin mi, ne güzel? Neden orayı seçtin? Birilerini mi 
tanıyordun?” diye sordu yabancı. 
“Hayır, hiç kimseyi tanımıyordum ama ben 10 senedir 
tango yapıyorum. O yüzden Arjantin’i seçtim. Bir de 
İspanyolca öğrenmek istiyordum tabi.” Dedim. 
“Vay be hiç kimseyi tanımadığın bir ülkeye ve kıtaya 
gittin öyle mi? Ne cesaret. Tango da harikaymış. 
! 
! 
Çok kıskandım.” Diye cevap verdi yabancı. Bu sefer 
içten gülümsedim, sohbetimize devam ettik. 
Bu sarsıntı çok iyi gelmişti bana. Önce kim olduğumu 
hatırlamaya başladım, sonra da “üfçü, püfçü Deniz” e iyi 
bir azar çektim. Şikâyet etmeyi ve bahaneler üretmeyi 
bırakıp, kendimi, yaptıklarımı ve yapmak istediklerimi 
hatırlamaya ve eyleme geçmeye başladım. 
Kendinizi başkalarına nasıl tanıttığınıza dikkat edin. 
Zaman zaman kendinize sorduğumuz, zaman zaman da 
size sorulan “Kimsin?” sorusuna verdiğiniz cevapları 
dinleyin. Kendi hakkınızdaki düşüncelerinizi gösterecek 
bu cümleler. Kendinize adil davranın ve olduğunuz 
kişinin farkına varın. Cesur, güzel, başarılı 
hissetmediğinizde bile merhametli olun. O an bu 
duyguları yoğun bir şekilde hissetmeseniz bile, kendinizi 
olmak istediğiniz gibi tanımladığınızda, sizin için 
yepyeni şeyler mümkün olabilir. Cesur bir insan 
olduğunuzu kendinize hatırlatmak, cesaretli tarafınızı 
hatırlamanızı ve onu kullanmanızı sağlayabilir. 
Hem kendinizi bilmezseniz, başka neyi bilebilirsiniz? 
12
! 
Ekim 2014 - SAYI - 2 
! 
Vicdan Merter’den… ! 
Mahşerin Dört Atlısı ! 
Kutu : Mahşerin Dört Atlısı, Incil’de adları geçen, kıyamet 
öncesinde ortaya çıkacaklarına inanılan ve dünyanın 
sonunu işaret eden 4 atlı. Sırasıyla yenilgi, savaş, açlık ve 
ölümü temsil ediyorlar. Dr. Gottman ilişkileri sona erdiren 
ilitişim stili için bu metaforu kullanıyor. ! 
Profesyonel hayatımın 20. Yılına girdiğim bir 
dönemde geriye dönüp baktığımda hem özel hayat 
hem de iş hayatında ilişki yönetiminin çok önemli 
olduğunu gördüm. Hatta ilişki yönetiminin en 
önemli liderlik becerilerinden biri olduğunu 
söyleyebilirim. 
Amerikalı ünlü psikolog ve ilişki ustası John 
Gottman, özellikle evli çiftlerle ilgili çalışmalarında 
ilişkilere öldürücü etkisi olan ve mahşerin 4 atlısı 
olarak isimlendirdiği negatif davranışlar olduğunu 
bulmuş. Hatta gottman 16 yıllık evli çiftlerle 
yaptığı araştırmalar sonucunda %91 lık bir 
doğruluk payı ile çiftlerin boşanacağını tahmin 
ediyor.. Bunun için Gottman mahşerin 4 atlısı olarak 
altını çizdiği 4 davranışın yanısıra çatışmaya 
başlama biçimi, vücüt dili gibi başka unusrlara da 
! 
bakıyor. Gottman’ın mahşerin 4 atlısı olarak 
isimlendirdiği bu çalışma sadece evli çiftlerin 
ilişkilerini değil profesyonel yaşamdaki ilişkileri de 
olumuz etkilediği için bu yazıda yer veriyor 
olacağız. 
Organizasyonlarla ve takımlarla yapılan 
çalışmalarda ilişkileri olumsuz etkileyen bu negatif 
davranışları toksik davranış olarak 
isimlendiriyoruz. İlişkileri olumsuz etkileyen 4 
atlının nal sesleri genellikle şu sıra ile duyuluyor; 
suçlama, hor görme, savunma ve duvar örme. 
Suçlama:Birlikte olduğumuz kişiler hakkında 
hepimiz zaman zaman yakınırız, bu çok normaldir. 
Ancak yakınma ile suçlama arasında dünya kadar 
fark vardır. Yakınma bir davranış üzerine odaklanır 
ve eyleme yöneliktir. Suçlama ise daha geneldir ve 
kişinin karakterine/kişiliğine yönelik olumsuz 
sözleri de içerir. Kötü yanı sık kullanıldığında daha 
ölümcül olan diğer atlıyı oyuna katması olur. 
Örnek: “ Sadece kendinden bahsediyorsun çok 
bencilsin “.. yerine 
“Bu akşamki konuşmamızda ihmal edildiğimi 
düşünüyorum, benim günümü nasıl geçirdiğimle 
ilgili de konuşabilirmiyiz? “ 
! 
Suçlamanın panzehiri ise davranışa odaklanmak 
kişiye değil. Yargılamadan durumu tanımlamak ve 
suçlamanın altında yatan ihtiyacı görmeye çalışmak 
önemli. 
Hor görme: Hor görme iğneleme, isim yakıştırma, 
küçümseme ile alay ve aşağılama içerir. Dört atlının 
en kötüsü olan hor görme tiksinmeyi ima ettiği için 
ilişkiyi zehirler. Küçük düşürücü yorumlar ve 
sözler ilişkideki atmosferin kirlenmesine neden olur. 
Örnek:”Bence en iyi becerdiğin iş hiç birşey 
yapmadan yayılmak" yerine 
“Eve gelip hiçbirşey yapmadan durman beni çok 
rahatsız ediyor, sofra hala toplanmadı.” 
Küçümseme ve hor görmeyi ilişkiye getiren kişiye 
bunu bırakmasını hatırlatmak gerekir. Eğer kendiniz 
bu davranışı gösteriyorsanız herkesin doğuştan 
saygıyı hak ettiğini düşünün ve aşağılamanın 
ilişkinize yıpratıcı etkileri olduğunu hatırlayın. Öyle 
ki hor görülen insanların bulaşıcı hastalıklara 
yakalanma oranı diğer insanlarınkinden daha 
yüksek. 
Savunma: Eleştirildiğinde savunmaya geçmek her 
ne kadar anlaşılabilir birşey olsa da savunmanın bir 13
! 
Ekim 2014 - SAYI - 2 
!S 
avunma: Eleştirildiğinde savunmaya geçmek her 
ne kadar anlaşılabilir birşey olsa da savunmanın bir 
faydası yok. Çünkü aslında savunma bir çeşit 
suçlamadır. Benim suçum değil senin suçun 
demektir ve çatışmayı tırmandırır. Suçlamanın 
çözümü ise şikayet edenin %2 haklılık payı 
olduğunu düşünerek dinlemektir. Sen dili yerine 
ben dili kullanmak, kendi duygularımızın farkına 
vararak sorumluluğunu almak olumluluğu arttırır. 
Örnek: “Geç kalmamızın sebebi sensin ben 
değilim” yerine 
“ Zamana dikkat etmeliydim, bu benimde 
sorumluluğum.” 
Duvar örme: Tartışmaların giderek arttara hor 
görme ve kendini savunmaya yol açtığı ilişkilerde 
taraflardan biri letişimi keser, bu dördüncü atlının 
habercisidir. Kişi duvar örerek kendini iletişime 
kapatır ve ne düşündüğünü söylemez. Özellikle 
diğer 3 atlının koşuşturduğu ortamlarda takım 
üyeleri Duvar örerek durumdan kurtulmak isterler 
ancak bu durum da suçlama ve hor görmeyi arttırır. 
Duvra örme daha çok erkeklerin tecih ettiği bir 
yöntem. 
! 
! 
Duvar örmek ve kapanmak yerine tartışmaya ara 
vererek mola almak en doğru yöntem, bu kişinin 
kendini sakinleştirmesine ve tartışmaya daha pozitif 
yerden başlamaya yardımcı olur. 
Peki bunun çaresi var mı? 
Her tülü ilişkide çatışmanın olması aslında olağan. 
Önemli olan çatışma ortaya çıktığında ne yaptığınız. 
Gottman’a göre bu davranışlar genellikle kişiler 
kendini çaresiz ve güçsüz hissettiğinde yada 
korkunun olduğu ortamlarda ortaya çıkıyor. Ancak 
korkmaya gerek yok. Gottman panzehirini de 
bizimle paylaşıyor. 
*Takımlarda iletişimde olumluluğu arttırmak 
için kişileri mahşerin 4 atlısı hakkında eğitmek 
çözümün ilk adımı. Böylece takım üyelerinden biri 
4 atlıdan birini ilişkiye getirerek toksik iletişim 
kurduğunda diğer takım üyelerinin bunu 
isimlendirmesi farkındalığı arttırarak tırmanmayı 
azaltabilir. 
*Gottman’a göre bir ilişkide eğer yukarıdaki 
toksik davranışlardan biri ortaya çıkarsa ilişkideki 
negatifliği kırmak için en az 5 olumlu şey söylemek 
gerekiyor. 
! 
! 
Yani saygı ve takdir ilişkinin 4 atlı tarafından 
ezilmesini engelliyor. Dikkatlice bakınca herkesin 
taktir ettiğiniz bir yönünü bulacağınızdan eminim. 
*Eğer eşinizle ilişkinizde yada takım 
içerisinde rahatsızlık duyduğunuz bir durum varsa 
şikayetinizi isteğe çevierek dile getirin.. ( X oldu, 
kendimi Y hissettim, Z olsun istiyorum gibi) 
*Varsayımlarınızı farkedin ve onlardan 
vazgeçin. İyi birer dinleyici olun. 
*Kendinizi sakinleştirin gerekirse tartışmaya 
ara verin. 
Artık çatışma yasadığınız ilişkilerinize mahşerin 4 
atlısından hangisinin koşarak geldiğini ve ilişkinize 
olan etkisini farkedeceksiniz. İlişkinizde kıyametin 
kopup kopmaması sizin elinizde:) 
Olumlu ve verimli bireysel ve takım ilişkileri 
kurmanız ve sürdürmeniz dileği ile.. 
14
! 
Ekim 2014 - SAYI - 2 
CO-ACTIVE KOÇLARDAN KITAP 
VE FILM ÖNERILERI. 
! 
Ali Tumay : Deborah Rodrigues’den “Kabul Beauty 
School” (Random House, 2007) 
Bir uluslararası yardım kuruluşu çalışanı olarak Taliban 
sonrası Afganistan’a giden kuaför bir kadının orada sosyal 
olarak değer verilmeyen kadınlara bir meslek öğreterek 
farkındalık kazanmaları ve güçlenmeleri hedefiyle açtığı 
güzellik uzmanlığı kurslarının, bu süreçte kendisinin ve 
öğrencilerinin geçirdiği dönüşümlerin öyküsü. Kurgu değil 
de gerçekten yaşanmış olayları anlatması açısından oldukça 
ilginç bir yapıt. 
Özlem Erten : Pam Leo’dan “Çocuklarla El ele 
Ebeveynlik” Gün Yayıncılık Limited Şirketi, ! 
Ebeveyinler olarak çocuklarımızla bağ kurmak, onlarla olan 
iletişimimizi güçlendirmek adına faydalı bulduğum bir 
kitap oldu.Kitap bana , disiplin sağlamak, dinlemek, 
çocuklara saygı duymak konusunda yeni farkındalıklar 
sağladı. En çok aklımda kalan cümleler ise şunlar oldu: !' 
Çocuklarımıza kendilerini daha kötü hissettirerek , daha iyi 
davranmalarını öğretemeyiz. Çocuklar kendilerini daha iyi 
hissettiklerinde , daha iyi davranırlar.' !!!! 
!!!!F 
idel Berber : Don M. Ruiz’den 4 Anlasma 
Bu kitapda "Kullandığınız Sözcükleri Özenle Seçin, Hiçbir 
Şeyi Kişisel Algılamayın, Varsayımda Bulunmayın, Daima 
Yapabildiğinizin En İyisini Yapın" diyen Don M. Ruiz, 
şöyle devam ediyor, “Dört anlaşmayı yapabilmek için çok 
güçlü bir iradeye sahip olmak gerekiyor. Ama bu 
anlaşmalar doğrultusunda yaşamaya başlayabilirseniz, 
hayatınızdaki dönüşüm şaşkınlık verici boyutlarda 
olacaktır.” !F 
idel Berber : Sidney Lumet “12 Öfkeli Adam” 
( 12 Angry Men ) 
1957 ABD yapımı drama filmi. 
Önyargı üzerine unutulmaz bir klasik… !!!! 
15

More Related Content

Similar to CTI Community Magazine - Metafor

Eğitimde iyi işler nasıl geliştirilir.
Eğitimde iyi işler nasıl geliştirilir.Eğitimde iyi işler nasıl geliştirilir.
Eğitimde iyi işler nasıl geliştirilir.Tuğçe Karaslan
 
Kurum kültürü ve kurumsal i̇maj
Kurum kültürü ve kurumsal i̇majKurum kültürü ve kurumsal i̇maj
Kurum kültürü ve kurumsal i̇majilker KALDI
 
İK Zirvesi 2012- Ana noktalar
İK Zirvesi 2012- Ana noktalarİK Zirvesi 2012- Ana noktalar
İK Zirvesi 2012- Ana noktalarGozde Berber
 
Tr - leading social competence trainer
Tr - leading social competence trainerTr - leading social competence trainer
Tr - leading social competence traineradlerclub
 
Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm
Yeni Çağın Bakış Açısı: FütürizmYeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm
Yeni Çağın Bakış Açısı: FütürizmFütürizm Kulübü
 
Turkish Professionals in Brussels Gönüllüler Buluşması
Turkish Professionals in Brussels Gönüllüler BuluşmasıTurkish Professionals in Brussels Gönüllüler Buluşması
Turkish Professionals in Brussels Gönüllüler BuluşmasıMustafa Osman Turan
 
Performans Yöneti̇mi ve Koçluk
Performans Yöneti̇mi ve KoçlukPerformans Yöneti̇mi ve Koçluk
Performans Yöneti̇mi ve KoçlukAysun Karal
 
KENDİ İŞİNİ KURMA
KENDİ İŞİNİ KURMAKENDİ İŞİNİ KURMA
KENDİ İŞİNİ KURMAHARUN PEHLIVAN
 
2012 turkiye'yi anlamak
2012 turkiye'yi anlamak2012 turkiye'yi anlamak
2012 turkiye'yi anlamakAtıf ÜNALDI
 
Donanımlı Lider Olma
Donanımlı Lider OlmaDonanımlı Lider Olma
Donanımlı Lider OlmaSerkan Dereli
 
Higher Education Vision, TURKEY
Higher Education Vision, TURKEYHigher Education Vision, TURKEY
Higher Education Vision, TURKEYAli Osman Öncel
 
Ekotek 2008 2009 faaliyetleri sunumu v2
Ekotek 2008   2009 faaliyetleri sunumu v2Ekotek 2008   2009 faaliyetleri sunumu v2
Ekotek 2008 2009 faaliyetleri sunumu v2hubbudunya
 

Similar to CTI Community Magazine - Metafor (20)

Eğitimde iyi işler nasıl geliştirilir.
Eğitimde iyi işler nasıl geliştirilir.Eğitimde iyi işler nasıl geliştirilir.
Eğitimde iyi işler nasıl geliştirilir.
 
Dünya Gönüllüler Günü Konferansı (2012) Konuşma Notları
Dünya Gönüllüler Günü Konferansı (2012) Konuşma NotlarıDünya Gönüllüler Günü Konferansı (2012) Konuşma Notları
Dünya Gönüllüler Günü Konferansı (2012) Konuşma Notları
 
Kurum kültürü ve kurumsal i̇maj
Kurum kültürü ve kurumsal i̇majKurum kültürü ve kurumsal i̇maj
Kurum kültürü ve kurumsal i̇maj
 
İK Zirvesi 2012- Ana noktalar
İK Zirvesi 2012- Ana noktalarİK Zirvesi 2012- Ana noktalar
İK Zirvesi 2012- Ana noktalar
 
Tr - leading social competence trainer
Tr - leading social competence trainerTr - leading social competence trainer
Tr - leading social competence trainer
 
Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm
Yeni Çağın Bakış Açısı: FütürizmYeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm
Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm
 
Financial Post
Financial PostFinancial Post
Financial Post
 
TEGV Faaliyet Raporu 2011
TEGV Faaliyet Raporu 2011TEGV Faaliyet Raporu 2011
TEGV Faaliyet Raporu 2011
 
DÜMTEKTEK- PPT
DÜMTEKTEK- PPTDÜMTEKTEK- PPT
DÜMTEKTEK- PPT
 
Turkish Professionals in Brussels Gönüllüler Buluşması
Turkish Professionals in Brussels Gönüllüler BuluşmasıTurkish Professionals in Brussels Gönüllüler Buluşması
Turkish Professionals in Brussels Gönüllüler Buluşması
 
Performans Yöneti̇mi ve Koçluk
Performans Yöneti̇mi ve KoçlukPerformans Yöneti̇mi ve Koçluk
Performans Yöneti̇mi ve Koçluk
 
KENDİ İŞİNİ KURMA
KENDİ İŞİNİ KURMAKENDİ İŞİNİ KURMA
KENDİ İŞİNİ KURMA
 
Tr europe's leading social competence trainer
Tr europe's leading social competence trainerTr europe's leading social competence trainer
Tr europe's leading social competence trainer
 
2012 turkiye'yi anlamak
2012 turkiye'yi anlamak2012 turkiye'yi anlamak
2012 turkiye'yi anlamak
 
Türkiye'yi Anlama Kılavuzu
Türkiye'yi Anlama KılavuzuTürkiye'yi Anlama Kılavuzu
Türkiye'yi Anlama Kılavuzu
 
Performansım E-dergi Kasım sayısı
Performansım E-dergi Kasım sayısıPerformansım E-dergi Kasım sayısı
Performansım E-dergi Kasım sayısı
 
Donanımlı Lider Olma
Donanımlı Lider OlmaDonanımlı Lider Olma
Donanımlı Lider Olma
 
Higher Education Vision, TURKEY
Higher Education Vision, TURKEYHigher Education Vision, TURKEY
Higher Education Vision, TURKEY
 
Ekotek 2008 2009 faaliyetleri sunumu v2
Ekotek 2008   2009 faaliyetleri sunumu v2Ekotek 2008   2009 faaliyetleri sunumu v2
Ekotek 2008 2009 faaliyetleri sunumu v2
 
İtibar ve İletişim / Arın Saydam
İtibar ve İletişim / Arın Saydamİtibar ve İletişim / Arın Saydam
İtibar ve İletişim / Arın Saydam
 

CTI Community Magazine - Metafor

  • 1. ! Ekim 2014 - SAYI - 2 DÜNYA KOÇLUĞUNUN ÖNCÜLERI ISTANBUL’DA CTI’ın kuruculari olan Karen Kimsey-House ve Henry Kimsey-House 04 Haziran’da Microsoft Conference Hall-Bellevue Residence’da “Cok boyutlu liderlik” kavramini anlatti. sayfa 2-3 HENRY KIMSEY-HOUSE RÖPORTAJI Henry Kimsey-House röportajında “nasıl bir model uyguladıklarını, neden Türkiye’yi seçtiklerini, Türkiye’deki liderlik profilini “ değerlendiriyor. sayfa 4-5 ! PARENTOLOGY PROGRAMI Parentology/Co-Active Ebeveynlik Programi yaraticisi Gönan Premfors ile yapılan röportajı sizlerle paylasıyoruz. sayfa 6-7 ! KITAP VE FILM ONERILERI Co-Active koclardan kitap ve film önerileri. sayfa 15 !!!!!!!!!! CO-ACTIVE YAZILAR Biran Yılancioglu’ndan “Climbing The Mountain - Certification Program“ sayfa 8 ! Kevser Aydın’dan “ Proje Yönetimi Ile Ilgili Metaforlar “ sayfa 9-10 ! Hatice Boşca’dan “ Yol mu Yolculuk mu “ sayfa 11 ! Deniz Hüsrev’den “ Kimsin Sen “ sayfa 12 ! Vicdan Merter’den “Mahşerin Dört Atlısı “ sayfa 13-14 !!!! 1
  • 2. ! Ekim 2014 - SAYI - 2 DÜNYA KOÇLUĞUNUN ÖNCÜLERI ISTANBUL’DA ! Henry Kimsey-House: “Liderlik, birinin tepeden yönetmesi ve diğerlerinin kendini kurban hissetmesi değildir" !İ spanya ve Amerika'dan sonra dünyanın en prestijli liderlik programı olan Co-Active liderlik programı Türkiye'de de başlıyor. Koçluk eğitiminde bir ekol haline gelen Coaches Training Institute'nün (CTI) kurucu direktörlerinden Henry Kimsey-House ile Keren Kimsey-House, programı bugün Microsoft Conference Hall- Bellevue Residance'da düzelenen bir konferansla tanıttı. Dünyada koçluğun öncülerinden Co-Active Koç'luk eğitimlerini Türkiye'de başlatan Elemental-Value tarafından düzenlenen “Yeni Bir Liderlik Yaklaşımı" ve “Dönüşümsel Değişim" konulu konferansta konuşan Henry Kimsey-House ile Keren Kimsey- House, çok boyutlu liderlik kavramını anlattı. ! Türkiye'de Co-Active modeli uygulayan güçlü liderler olduğuna dikkat çeken Kimsey-House, !!! !!!!!!!!!!!!!!!!!! bu alanda Türkiye'de hizmet veren, başta Elemental- Value Yönetici Ortağı Serhan Kuseyrioğlu olmak üzere, "master koç" Gülsün Zeytinoğlu, Arzum Akduran, Ayşen Gündüz ve Gulruh Turhan'a teşekkür etti. “TÜRKLER ÇOK İNANÇLI VE TUTKULU" CTI'ın kurucusu ve dünyada koçluğun öncülerinden olan Henry ve Karen Kimsey-House, programı Türkiye'de başlatmak için büyük sabırsızlık !!! !!!!!!!!!!!!!!!!!! duyduklarını ifade ederek, “Türkiye birçok kültürün birleştiği bir ülke. Ortadoğu ve Avrupa'yı kaynaştıran önemli bir rolü var ve programın Türkiye'de de başlatılıyor olması, bu önemli rolünü ön plana çıkarıyor. Liderlik programının Ortadoğu'da yer alabileceği en önemli ülke. Türkler çok inançlı ve hırslılar. İşlerinde, günlük yaşantılarında tutkulu insanlar. Amerika'dan sonra bu programın başlaması gereken en doğru ülke Türkiye" şeklinde konuştu. 2
  • 3. ! Ekim 2014 - SAYI - 2 “LİDERLİK GÜÇ VE POZİSYON DEĞİLDİR" Konuşmasında, dünyadaki mevcut liderlik sistemlerinin iyi çalışmadığına dikkat çeken Henry Kimsey-House, “Şu andaki ortamda çok fazla sertlik ve gerginlik söz konusu. Türkiye'deki ortam liderlik anlamında gelişme ve yenilik için büyük bir fırsat sunuyor. Her şeyi paylaşmalıyız; gücü, liderliği her şeyi paylaşmalıyız. Bir çember halinde herkesin gelişmesi için birlikte çalışmak şart. Birinin yukarıdan her şeyi kontrol etmeye çalışması ve herkesin kendini kurban gibi görmesi yanlış. Liderlik, özellikle dünyada olup bitenler için sorumluluk hissetmektir. Liderlik sadece pozisyon veya güç değildir" şeklinde konuştu. “TÜRKİYE'DE BAŞLATILMASI GURUR VERİCİ" Dünyada koçluğun öncüleri olan böyle bir okulun kurucularını İstanbul'da ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduklarını ifade eden Elemental- Value Yönetici Ortağı Serhan Kuseyrioğlu, Co- Active liderlik programı gibi kişinin hem kim olduğuna, nasıl bir insan olduğuna, hem de neler yaptığına, neler ürettiğine odaklanan bir programın Türkiye'de başlamasının gurur verici olduğunu söyledi. !! !! Yaklaşık 3 saat süren konferans, iş dünyasından başarılı pek çok ismi ve koçları bir araya getirdi. ! *Aynur Tattersall’in haberidir. 3
  • 4. ! Ekim 2014 - SAYI - 2 HENRY KIMSEY-HOUSE RÖPORTAJI ! Yaşam koçluğu ve liderlik eğitimlerine ilgi artarken dünyada bu alanda öncü bir ekolün kurucusu olan Henry Kimsey-House ile Karen Kimsey-House, Türkiye’ye gelerek konferans verdi. Coaches Training Institute’nün (CTI) kurucu direktörleri arasında olan Kimsey-House çifti Co-Active Koçluk ekolünün yaratıcısı. Geliştirdikleri koçluk programı 22 ülkede uygulanıyor. Liderlik programı ise ABD ve İspanya’dan sonra Türkiye’de başlatıldı. Çift, yaşam koçluğu programında kişiye “olmak” ve “yapmak” dengesini kurması yönünde eğitim veriyor. Liderlik programında ise her kişide var olan cevherin ortaya çıkarılması sağlanıyor. Henry Kimsey-House ile Karen Kimsey-House’un eğitimleri oldukça eğlenceli. Türkiye’de düzenledikleri konferansa katıldım. Konferans sonunda kendimizi keşfetmek adına küçük bir eğitim de aldım. Ve ardından Henry Kimsey-House ile keyifli bir röportaj yaptık. Henry Kimsey-House, nasıl bir model uyguladıklarını, neden Türkiye’yi seçtiklerini, Türkiye’deki liderlik profilini değerlendirdi. Metod olarak sizi diğer koçluk eğitimlerinden ayıran çarpıcı nokta nedir? Co-Active model; olmak ve yapmak dengesinin mutlak olarak gözetildiği bir model. !! !!! Metod olarak sizi diğer koçluk eğitimlerinden ayıran çarpıcı nokta nedir? Co-Active model; olmak ve yapmak dengesinin mutlak olarak gözetildiği bir model. Amacımız kişinin değerleri, inançları,kendini kısıtlayıcı düşünceleri, güçlü yönleri, ilişki kurma biçimi, yaşam amacı gibi “olmak” hali ile eylemleri; işi, okulu, banka hesabı gibi “yapmak” halinin dengede olmasını sağlamak. Bunları hepimiz yapıyoruz. Neden eğitim almak gereksin ? Çünkü insanlar ikisini sorunsuz bir şekilde dengede yürütemiyor. Ve sonrasınnda bir balıkçı kasabasına kaçmayı planlıyor. Bu dengeyi kurmak için eğitilmemiz şart. Dünyanın ne kadarlık bir kesimine hitap ediyorsunuz? CTI Koçluk programı şu an 22 ülkede veriliyor. Liderlik programımız ise sadece İspanya ve ABD’de. Şimdi üçüncü ülke olarak Türkiye’ye geldik. Tüm dünyadan farklı milletlerden kişiler bu programlara katılıyor. Liderlik programında ABD ve İspanya’dan sonra neden Türkiye’yi tercih ettiniz? !! !! Türkiye, bizim için Ortadoğu’nun Avrupası. Kültürü, yaşanmışlıkları ve stratejik konumu sebebiyle önemli bir köprü. Konferansta dinleyicileri defalarca güldürdünüz. İkili olarak enerjinizin sırrı nedir? Aslında bunun altında tiyatroculuk geçmişimiz yatıyor. İnsanlara bilgiyi aktarırken onları eğlendirmeyi de amaçlıyoruz. Bunu yaparken sanırım hepimiz çok eğleniyoruz. Türkiye’de Co-Active liderlik eğitimleri başlayacak. Türkiye halkını ve liderini nasıl değerlendiriyorsunuz? İnsanlarda çok ciddi bir tutku görüyoruz ancak hükümetin yönetim tarzı fazla kontrolcü. Uzun yıllar boyunca çalışmalarımız için pek çok ülkeyi ziyaret ettik. Farklı ülkelere giderken öncesinde öngörülerimiz olur. Ancak gittiğimizde bizi şaşırtan şeylerle karşılaşırız. Örneğin Japon halkını ifadesiz ve maske suratlı düşünürken aslında çok duygusal olduklarını gördük. Fransızlarla ilgili ise çok iddiacı oldukları öngörüsü varken sevecen olduklarına tanık olduk. Türkiye hakkında kesin bir öngörümüz yoktu. Geldiğimizde ise halkının çok tutkulu, yönetiminin ise kontrolcü olduğuna tanık olduk. 4
  • 5. ! Ekim 2014 - SAYI - 2 Kontrolcü kavramı size ne ifade ediyor? Hükümetinizi ve politik liderlerinizi analiz edecek bilgiye sahip değilim ancak bizim açımızdan değerlendirdiğimizde bütün dünyada insan gelişiminde özgürlük önemli bir yer tutuyor. Dışarıdan bakıldığında şu an Türkiye halkının çok ciddi özgürlük ihtiyacı ve isteği var. Diğer taraftan hükümete bakıldığında bunu engelleyecek bazı güçlü akımların ortaya çıktığını görüyorum. Lideriniz aşırı kontrolcü. Lider nerede durması gerektiğini bilmeli. Bazen sessiz kalmalı, bazen geri çekilmeli. Sürekli öne çıkmak doğru bir liderlik modeli değil. Yani bir lider öne çıktığı kadar geri çekilmeyi de bilmeli... Evet, lider, gerektiğinde geri durmayı bilen, gerektiğinde yukarı çıkıp bakabilen ve omuz omuza durabilmeyi başaran kişidir. Amacımız daha iyi insan yaratmak değil “Her insanın içinde keşfedilmeyi bekleyen bir lider var’’ diyorsunuz. “Liderlik vasfı kişiye özeldir” ifadesini anlamsız kılıyor bu sözünüz... Evet hepimizin içinde bir cevher var. Cevher yüzeye yakınsa sahiplenmeyi tercih ederiz. Yüzeye uzaksa genellikle reddederiz. Kimilerinde bu cevher yüzeye uzak olabilir. Ancak liderlik, özel kişilere ait bir ödül değil. İçimizdeki bir seçim. ! !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! Bizim yaptığımızsa bu cevheri ortaya çıkarmak. Yaptığımız şey, ünlü heykeltıraş Michelangelo’nun Davut heykeli için söylediği sözle çok örtüşüyor. Michelangelo’nun sanatı ile örtüşen yanınız nedir? Ona göre sanatçının yaptığı yaratmak değil doğada yaratılmış olana dair semboller aramak ve bulduğunu da kendi üslubu ile ortaya çıkarıp tasvir etmek. Biz de tıpkı onun gibi insanlardaki liderlik vasfını ortaya çıkarıyoruz. !!!!!!!!!!!!!!!!!!!S iz içimizdeki cevheri bize armağan ediyorsunuz öyleyse... Amacımız insanları daha iyi yapmak değil. Biz insanların içlerindeki cevheri çıkarıp çevrelerine yansıttıkları potansiyeli keşfetmelerini sağlıyoruz. ! *Serra Öğreten’in röportajıdır. !!!! 5
  • 6. ! Ekim 2014 - SAYI - 2 PARENTOLOGY / CO-ACTIVE EBEVEYNLIK PROGRAMI Vatan gazetesi yazari Ayşe Aydın’ın Parentology/Co-Active Ebeveynlik Programi yaraticisi Gönan Premfors ile yaptigi röportaji sizlerle paylasiyoruz. !“ Çocukları anlamayı ve dinlemeyi öğreten Türk! ! Gonan Premfors, Dubai’de yaşayan bir Türk. Bir gün küçük kızı sabrını zorlar ve birçok anne gibi istemeden de olsa kendini kızına bağırırken bulur. Bu azar, onun kızından bir hayat dersi almasına ve bütün hayatını gözden geçirmesine neden olur. Dünyada Parentology (Ebeveyn Uzmanlığı) eğitimini yaratan ve bu alanda dünyanın birçok ülkesinde eğitim veren Premfors ile İstanbul’da buluştuk ve öyküsünü dinledik. Sanırım Türk’sünüz. Hikâyeniz nedir? Evet, ben doğma büyüme Türkiyeliyim. İstanbul’da doğdum. Babam Deniz albayıydı, annem de ev hanımı. Üniversiteden ayrıldıktan sonra, THY’de kabin hostesliği yapmaya başladım. Bu iş benim Dubai Emirates Havayolları’yla buluşmama sebep oldu ve Dubai’ye taşındım. Sonra... Dubai’de yabancı bir şirkette finans alanında çalışmaya ve kendi müşterilerime hizmet vermeye başladım. Aynı zamanda da finansal danışmanlardan !! oluşan bir takımı yönetiyordum. Çocuğuma bağırdığım gün hayatımı gözden geçirdim Ebeveyn uzmanı nasıl oldunuz? Finans alanında stres içinde çalışırken, bir gün kızım bir konuda çok ısrar etti. Ben de sonunda patladım ve ona bağırdım. Tabii ki çok üzüldü. Bunu hak ettiğini düşünmüştüm, çünkü gerçekten sınırlarını zorlamıştı. O gece, büyük bir ciddiyetle bana kendi çocuğuna bağırmanın çok yanlış bir seçim olduğunu söyledi. Henüz 6 yaşındaydı. Bir anda çöktüm. Çok haklıydı. Bu olaydan sonra bütün hayatımı gözden geçirmeye karar verdim. Ne yaptınız peki? 2004 yılından itibaren profesyonel koç olarak çalışıyorum. Aynı zamanda “The Coaches Training Institute (CTI)”un eğitmeniyim. Ailelerle çalışırken, bu alanda bir danışmanlık ihtiyacı olduğunu fark ettim. Organizasyonlar ve profesyoneller için birçok eğitim programı varken, ebeveyn-çocuk ilişkisine yönelik çok az çalışma olduğunu gördüm. Bunu değiştirmek istedim. Çocuğunuzla bir ömür boyu mucizevi bir bağ kuruyorsunuz Nedir bu parentology (ebeveyn uzmanlığı) ? Parentology bir ilişki felsefesi. Hayatımızın kalitesi, ilişkilerimizin kalitesine bağlı olarak değişir. Ve hiç kuşkusuz hayattaki en önemli ilişki, çocuğumuzla kurduğumuz ilişkidir. Bu eğitim sayesinde çocuğunuzla bir ömür boyu sürecek mucizevi bir bağ kuruyorsunuz. Dünyanın birçok yerinde bu konuda workshoplar düzenliyoruz, ailelerle ve okullarla çalışıyoruz. Yoğun bir iş temposundan, bu işe geçiş süreci nasıl oldu? Zorlandınız mı? Hiç zorlanmadım. Odağımı para kazanmaktan, benim için daha anlamlı olan işlere çevirdim. Hayatımı önüme sunulanlarla değil, kendi seçimlerimle yaşamaya başladım. Bu da çok keyif verici bir dönüşümdü. Kızımla çok dengeli, yakın ve sağlam bir ilişkim var Kızınızla ilişkiniz nasıl değişti? Çok önemli ölçüde! Çok dengeli, yakın ve sağlam bir ilişkimiz var. Güven dolu. Daha önce onun için neyin en iyisi olduğuna ben karar veriyordum, bu da onun tüm gücünü elinden alıyor, hem kendisine hem de bana güven duygusunu kaybetmesine sebep oluyordu. Bu artık değişti 6
  • 7. ! Ekim 2014 - SAYI - 2 ! Değişim her yaşta mümkün müdür? İnsan isterse bambaşka bir ebeveyn olabilir mi? Tabii ki. Bizim workshoplar’ımıza gelen büyükanneler, büyükbabalar bile var. Çocuklarımızla olan ilişkimiz bir ömür boyu sürüyor ve her zaman için dönüşüm mümkün. Aynı zamanda ebeveynleriyle olan ilişkilerini yenilemek isteyen kişilerle de çalışıyoruz. Dolayısıyla program iki yönlü ilerliyor. Dünyayı çocuklarının gözünden görmelerini sağlıyoruz Bu kursta ne öğretiliyor? Kurs sırasında anne babalar dünyayı kendi çocuklarının gözünden görmeye başlıyor. Hangi milliyet veya dinden olursa olsun, her ailenin kendine ait bir kültürü olduğuna inanıyoruz. Bu yüzden de hiçbir anne babaya kendi çocuklarıyla ilgili ne yapmaları gerektiğini söylemiyoruz. Kursta edindikleri bilgilerle önce ilişkileri hakkında farkındalık kazanıyorlar, sonra çözümleri kendileri üretiyorlar. !İ nsanlar öğrendiklerini nasıl uyguluyor? Öğrenme deneyimlemelerle oluyor ve bunun sonucunda da katılımcılar içgörü kazanıyor.Bu bir kitabı okuyup, konuyu ! !!!!!!!!!!!!!!!! anlayıp sonra da bunu uygulamaya çalışmaktan çok farklı bir şey. Deneyimleyerek öğrendiğiniz zaman, değişim kaçınılmazdır. Çocuğumuzla sağlam ve bilinçli bir ilişki kurmanın olmazsa olmazları nedir? Çocuğunuzla sağlam bir ilişki kurabilmeniz için olmazsa olmaz 3 şey güven, derinlemesine dinlemek ve güç dengesi diyebilirim. ! Güven her ilişki için en önemli unsurken, maalesef yeterli değer verilmiyor. Farkında olmasak da sürekli olarak güven duygusunu ezip geçiyoruz. Derin dinlemek de söylenilenin tam olarak ne anlama geldiğini kavrayabilmek... Örneğin siz sabahleyin işe yetişmek için koşuştururken, 5 yaşındaki çocuğunuz kahvaltısını yemeyi reddediyorsa, size “Gitmeni istemiyorum” demeye çalışıyor olabilir. Güç dengesi de çocuklarımızın elinden güçlerini alıp, onlara patronluk taslamak, ne yapmaları gerektiğini söylemek ya da işlerin bizim istediğimiz şekilde yapılmasını istemektense, onları yetkilendirebilmektir. Çocuklara uyguladığımız disiplin teknikleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Çok manipülasyona açık olduğunu ve çocuklarımızı daha iyi anlayabilmemizi engellediklerini düşünüyorum. Zaman içerisinde çocukla, ebeveynin arasına mesafe koyduğu da kanıtlanmış bir gerçek. Parentology’nin altında yatan ana fikir çocuğunuzun fark edildiği, sesinin duyulabildiği ve onun olduğu gibi kabul edildiği bir ilişki yaratmaktır.” ! Not: 2004’un son eğitimi 31 Ekim-02 Kasim tarihlerinde türkçe olarak yeniden Türkiye’de…. Daha fazka bilgi icin “www.elemental-v.com.tr “ 7
  • 8. ! Ekim 2014 - SAYI - 2 Biran Yılancioglu’ndan… ! CLIMBING THE MOUNTAIN-Certification Program ! Wow! It was just like a big mountain I need to climb. I was like “wow! How this 6 months going to end? it is like forever…Did I do the right thing?” after the orientation call in certification program. I even told my friends that “well they are clever; they do this orientation call after you pay for the program so that you don’t drop out!” Now I am in the 18th week there is a little way to climb than I will be on top of the mountain. I can’t believe how this time passed; I still feel that there is a lot to learn. As a human being “you don’t know that you don’t know until you start to know!” I learned a lot!!! Still need to learn and I really wish these supervision calls and POD calls to continue regularly. Without certification it was like being a small fish in the ocean and trying to find your way to home, all alone. But with the POD, your POD leader, your coach and your supervisors you feel surrounded, safe and secure. One of the main benefits I got was the individual supervision. Huge benefit! It was the first time that I got direct feedback on my coaching from an MCC coach and it was priceless! ! ! ! ! With your individual supervisor, you directly get feedback – it is like seeing yourself in a mirror! Certification is a great awareness and a school at the end you really graduate! I can imagine all the questions about your investments in terms of time and money, I can even hear your voices as I had them too! Believe me when I say that this is the second best thing I did for myself! You know the first one was of course, to complete Fundamentals and Intermediate curriculum If you look coaching as a profession and want to be one hell of a good coach, this is the program you won’t regret! 8
  • 9. ! Ekim 2014 - SAYI - 2 Kevser Aydın’dan… ! PROJE YÖNETIMI ILE ILGILI METAFORLAR ! Kendimi bildim bileli sosyal tarafım çok güçlü olsa da kendini sürekli hatırlatan analitik tarafım da güçlü olmuştur.Hayatım dönüşmeye başlayana kadar da çevrem, hayatında en az bir kere matematik dersinde integral problemi çözmüş mühendislerle doluydu.Doğal olarak hayatıma birçok matematiksel deneyim sığdırdım.Bunlardan biri de proje yönetimi.Nasıl yani?Proje yönetimi matematiksel değildir ki?!? Açıkçası, benim için proje bir matematik problemidir.Ürünüm yani problemin sonucu, ne zaman çözülmesi gerektiği ve kaynaklarım yani bilgi birikimim, kalemim, defterim herşey mevcut.Proje yönetimi ise bu problemi hangi yöntemle çözdüğümdür. Koçlukla tanıştıktan sonra, hayatında matematiğin yeri çok az olan bir arkadaşım benden proje yönetimi eğitimi almak istediğini iletti.Benim için değişik bir deneyim olacaktı ki, öyle de oldu.Çünkü konuyu anlatırken proje yönetiminin ne kadar çok koçluk yeteneği gerektirdiğini gördüm. Gelin en temelinden bakalım projeye ve proje yönetimine. !!! Proje, benzersiz bir ürünün/hizmetin veya sonucun ortaya çıkması için gerçekleştirilmiş olan geçici bir girişimdir.(“Project Management for Dummies”, Stanley E. Portny) Projenin temel öğeleri ürün, zaman ve kaynaklar’dır. Birşeyleri birşeylere benzetmekte üstüme yoktur Koçluk yaparken kişinin hedeflediği dönüşüme “ürün” diyorum.Zamanı zaten “koçluk-danışan” birlikteliğini şekillendirirken belirliyoruz. “İnsanlar doğal olarak yaratıcı, becerikli ve bütündür” cümlesini temel aldığımızda ise danışanımız ve koç olarak biz bu projenin başlıca kaynaklarıyız .Bu üç öğe arasında çift yönlü bir ilişki vardır.Beklenen ürün ne kadar değişkenlik gösterirse kullanacağımız zaman ve/veya kaynaklar da o kadar değişir.Burada kendimle ters düşen ve yeni mezun bir koç olarak bende bir dönüşüm için 6 aylık süreçte toplam 12 görüşmenin makul olduğu bilgisi mevcutken öğeler arasındaki ilişkiyi nasıl yorumlamalıyım?Danışanın dönüşüm yolculuğunda giderken istenen ürün yolda değişirse kaynağımızın sabit olduğunu düşünürsek (“insanlar doğal olarak yaratıcı, becerikli ve bütündür”) harcanan zaman değişecektir.(mi acaba?) !!! Peki bu projenin proje yöneticisi kimdir?Koç olarak biz miyizdir yoksa danışan mıdır?Bence danışan bu sürecin hem baş kahramanı hem projenin yöneticisi hem de sponsorudur.Bizler koç olarak sadece bir kaynağızdır.Hatta ,eğer bir bilgi işlem projesinde rol aldıysanız, projeye bir plan çerçevesinde dahil olan dış kaynaklar gibiyizdir.Proje yöneticisi, planlanan zamanlarda bizimle görüşür ve dönüşümü katalize olur. Proje yönetimi, projenin başlangıcından kapanışına kadar yaşanan sürede projeye rehberlik etmektir. Proje yönetimi süreçleri de sizlere çok tanıdık gelecektir.Bunlar, projeye başlama, planlama, gerçekleme ve kapanış süreçleridir.Biz koçlar her ne kadar danışanımızın projesinin dış kaynağı olsak da her danışan bizim için bir projedir ve bizler de kendi projemizin yöneticileriyizdir.Projenin ilk fazında yani başlama süreçlerinde danışan bizimle iletişime geçer, ilk buluşmamızı gerçekleştirir ve koçluk yolculuğuna çıkmak için ilk adımımızı atarız.Ayrıca bu süreçte danışanımızın dönüşümüne dair isteğini netleştiririz, lojistiği (Nerde hangi sıklıklarla buluşulur?bu işin bütçesi nedir? gibi.) konuşur 9
  • 10. ! Ekim 2014 - SAYI - 2 !! Ayrıca bu süreçte danışanımızın dönüşümüne dair isteğini netleştiririz, lojistiği (Nerde hangi sıklıklarla buluşulur?bu işin bütçesi nedir? gibi.) konuşur aramızdaki birlikteliğin şeklini çizer ve aynı yolda yürümek üzere el sıkışırız. Planlama süreçlerinde ise kendi ajandamıza bağımlı kalmadan her görüşme sonrasında danışanımızın bir sonraki görüşmeye kadar yapmak istediklerini planlaması için alan tanırız.Gerçekleme süreçlerinin “tadına doyum” olmayan süreçler olduğunu düşünüyorum.Danışanımız istediği dönüşümü gerçekleştirmek için adım atıyordur, konfor alanının dışındadır, risk almanın tadına varıp bazen tepede olmanın bazen de dibe vurmanın deneyimini yaşıyordur.İşte burada monitör ve kontrol süreçleri daha da çok işliyordur.Danışan istediği yöntemle bize yaptıkları hakkında haber veriyordur.Danışanın ihtiyacı olanı alıp almadığını koçluk becerilerimizle kontrol eder ve danışanımızla beraber monitör ederiz.Ve danışan istediği dönüşümü yakaladığında ise koçluk görevimiz sona erer. Danışanımızla bir araya gelir yolculuktaki deneyimlerimizi konuşur el sıkışır ve koçluk ilişkimizi kapatırız. !!!! !! Ve Stanley E. Portney “Project Management for Dummies” kitabında der ki bu süreçleri başarılı gerçekleştirmek için açık, proje sürecindeki gruplar ve kişilerle zamanında bilginin paylaşıldığı bir iletişim şekline, projede yer alan kişilerin taahhütüne, ihtiyaç duyulan verilerin doğru şekilde ve zamanında elde edilmesine ihtiyaç vardır.Eminim ki bu da sizlere çok tanıdık gelmiştir.Danışanımızla beraber koçluk serüveninde istenen dönüşümü gerçekleştirmek için en çok iyi iletişim becerilerine ve taahhüte ihtiyacımız vardır. Peki iyi bir proje yöneticisinin yetenekleri neler olmalıdır?Bu yetenekler koçluk becerileri ile örtüşür mü?Proje başarısız olursa naparız?Proje yönetiminde de “Bu deneyimden ne öğrendik?” sorusu var mıdır?Gelin bu soruların cevabını da bir sonraki bültende beraber verelim.Görüşmek dileğiyle... ! Kevser Aydın, “Ben sevgi dolu bir ışığım” !!! !! *Bu yazı benim kişisel deneyimlerime dayanmaktadır.Bilimsel bir çalışma değildir. **”Metafor”un kelime anlamı “Benzetme”dir.Fransızca kökenlidir. 10
  • 11. ! Ekim 2014 - SAYI - 2 Hatice Boşca’dan… ! Yol mu Yolculuk mu? ! Evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken eski hamam içinde seyahat etmeyi seven Simeranya adlı bir genç kadın varmış. Kitapların içinde yolculuk eder, kaf dağını aşar zümrüdü anka ile hem dem olurmuş. Aradan yıllar geçmiş kitaplardaki yolculuklarına gerçek yolculukları eklemiş. Pek çok ülkeyi gezdikten sonra şehr-i şehir İstanbul’da sabitlemiş bir ayağını. Diğer ayağı pergel gibi dünyayı gezmeye devam etmiş. Çok sık gittiği “1001 Gece Masal Diyarı” adında iç içe girmiş öykülerin yaşandığı bir ülke varmış. Bu ülkede yaşayan çok sevdiği koşar/yazar arkadaşı 4 Yapraklı Yonca’dan bir gün bir mektup almış. Simeranya’nın yolculuk tutkusunu bilen arkadaşı yeni bir ülkeye yaptığı seyahatten övgüyle bahsediyormuş. Şimdiye kadar yaptığı yolculuklardan çok farklıymış. Birçok kişinin aynı başlangıç noktasından harekete edip, bambaşka yollardan geçip, çok farklı ülkelere ulaştığı bir geziymiş. Simeranya arkadaşında bu gezi sayesinde oluşan güzelliğe ve parlaklığa hayran olmuş. Veeee bu yolculuğa çıkmaya karar vermiş. Yolculuk günü limana gelen Simeranya; kendisi gibi bu yola çıkacak diğer güzel yüzlü, güzel sözlü insanlarla tanışmış. Geminin çok da iyi iki kaptanı varmış. Her limanda kaptanlar değişecekmiş.Yolculuk hakkında genel bilgiler verilmiş. Gemi beş limana uğrayacakmış. Bu limanlardan her yolcu kendisi için önemli olan malzemeleri alabilecekmiş. Ancak limanlarda para geçmiyormuş. Değişim usulü ile ticaret yapılıyormuş. ! ! 1.Liman/ Fundamentals/Başlangıçlar İlk varılan liman diğer limanlarda alınacakların tanıtıldığı, ufak ufak tattırıldığı bir yermiş. Yolcular bu limandaki “başlangıçları” tatmak için “ön yargılarını” harcamak zorundalarmış. Çünkü bu limandan sonrasına ön yargıyla gidilmiyormuş. Yolcuların hepsi ön yargılarını tadımlıklarla değiştirmiş. Bunlar arasında hayaller, sorular, hayat çemberi, duygular, olmak ve yapmak halleri varmış. Kimisi bu tatları yemiş, kimisi yüzüne ellerine sürmüş. Ama hepsi bu adadan yeni ürünlerle çok mutlu olarak ayrılmışlar. 2. Liman/ Doyum/ Sürprizli Çorba İkinci limanda yeni iki kaptan binmiş. Onlar da öncekiler gibi “Bilge ve Cesurmuş”.Bu limanda satılan ürünler; hayat amacı, kaptan, mürettabat, vizyonmuş. Bunları almak için “sabotörlerini” bırakmışlar. Çok karlı bir alışveriş olmuş. Herkes çok güzel keşifler yapmış. İnsanlara bu limandan satın aldıkları şeyler hiç de yabancı gelmemiş. Hepsi daha önce kaybettikleri şeyleri bulmuş gibi olmuşlar. 3. Liman/ Denge/ Ana Yemek Üçüncü limanda ilk limandaki “Huysuz ve Tatlı ” kaptan yine gelmiş, yanında yepyeni bir de “Işıklı” kaptan varmış. Bu limandaki market çoktan seçmeli bir marketmiş. Herkes her şeyi alamıyormuş. Seçim yaparken ellerindeki “mücevheri” en iyi şekilde değerlendirebilecekleri malzemeyi bulmalılarmış. Herkes rezonans seçimini yaparak aldığı malzemeyi hayatında kullanmak üzere taahhütte bulunmuş. Çünkü burası “taahhütler ve eylemler” adasıymış. Çok rüzgarlı bu adadan “beyin fırtınaları” eşliğinde bir sonraki limana ulaşmak için yelken açmışlar. 4. Liman / Proses/ Acı Kahve Dördüncü liman çok zorlu bir limanmış. Çünkü gemi limana yanaştığında bir girdabın içine girmiş. Girdap gemiyi aşağı çekmiş. Yolcular çok korkmuş. Kaptanlar “Portebello Cadısı” ile “Huysuz ve Tatlı Kadın” işlerini çok iyi biliyorlarmış. ! Yolculara bu girdapta kalmayı öğretmişler. Burası başka dünyalara açılan bir kapıymış. Kapının arkasında 500 odalı bir ev varmış. Evin her odasında da 1001 çeşit duygu saklıymış. İnsanlar “korkularını” verip duyguları satın almışlar. Çantalarına koyduklarında her bir duygunun çok güzel bir “enerjiye” dönüştüğünü görmüşler. Girdaptan çıktıklarında yorgun, biraz da kırgınlarmış. Bunun yanında yeni bir yer keşfetmenin sevinci de varmış. Hepsi 500 odalı bu evi sık sık ziyaret edeceklerine söz vererek adadan ayrılmışlar. 5. Liman/ Sinerji/ Kaymaklı Ekmek Kadayıfı Kaptanlar “Portebello Cadısı” ve “Gülen Deprem”in eşliğinde beşinci ve son limana varılmış. Burada alışveriş yokmuş. Önceki limanlarda aldıkları ve çantalarında biriktirdikleri malzemeleri birleştirerek kendilerine özgün bir kıyafet hazırlamaları gerekiyormuş. İlk başta kendileri acemi hissetmişler, teğeller yapmışlar, ölçmüşler, biçmişler. Kaptanları sürekli onları yüreklendirmiş. Zaman zaman da kusurları görmelerine yardımcı olmuşlar. Yolcular ilmek ilmek malzemeleri işlerken bir taraftan da sürekli prova yaparak birbirlerine elbiseleriyle ilgili fikir vermişler. Sonuçta herkes kendi yolculuk elbisesini giymiş, her birinin elbisesi tam üstüne göre olmuş. Artık bu yolculuktan sonra yeni elbiseleriyle bambaşka bir hayata karışacaklarmış. Birbirlerinin gözlerinde kendilerini izlemişler yeni elbiseleriyle. Aralarındaki dostluğun da elbiseyi oluşturan malzemeler gibi bütünleştiğini görmüşler. !S imeranya kaptanlarına minnettarmış bu yolculuktaki rehberlikleri için. Arkadaşlarını çok seviyormuş bu eşsiz yolculuğu paylaştıkları için. Bundan sonra yine kitaplarda ve coğrafyalarda gezmeye devam edecekmiş. Ama “artık” çok kullanışlı ve havalı bir elbisesi varmış. 11
  • 12. ! Ekim 2014 - SAYI - 2 Deniz Hüsrev’den… ! Kimsin Sen… ! Amerika’da 10 yıl, Arjantin’de bir buçuk yıl yaşayıp Türkiye’ye döndükten sonra garip bir şeyler oldu bana. Neşeli, cesur, hayaller kuran ve adımlar atan Deniz gitti yerine lise yıllarından hayal meyal hatırladığım, ‘Üfçü, püfçü Deniz’ geldi. Bir mıymıntı, bir şikâyetçi ki anlatamam. Her cümlede ‘ama’ kelimesi, ‘şöyle olsaydı da böyle olurdu’lar, aralarda iç çekmeler, kaş çatmalar. Hayat akıyor tabi; üflesek de akıyor, püflesek de. Ben de fark etmemişim aktığını. Birkaç ay aktı, geçti böyle. Bir gün bir sosyal ortamda yeni birileriyle tanıştım. “Sen neler yapıyorsun?” diye sordular. “Kimsin, neyin nesisin?” sorusunun kibar haliydi bu. Benden öncekiler bu soruya “x şirketinde, y müdürüyüm,” gibi cevaplar vermişlerdi. Ben zaten yeni dönmüşüm ülkeme, henüz burada bir işe girmemişim, bir türlü karar da verememişim ne istediğime… İş böyle olunca, ezile büzüle, araya tedirgin olduğumda attığım gülücüklerden serpiştirerek “Yeni döndüm, ne yapmak istediğime karar vermeye çalışıyorum, ehehe” gibi kem küm bir cevap verdim. !! !İ çim bir karardı o an. “Neler yapıyordum?” kısmını geçtim; ben kimdim, bu zamana kadar ne yaşamış, ne başarmış, neler görmüş tatmıştım? Tamamen sıfırlandı. Neyse ki erkek arkadaşım imdadıma yetişti. ! “Deniz Arjantin’de yaşıyordu. Aslında Endüstri Mühendisi ama aynı zamanda iyi bir yazar da. Arjantin’e kurumsal dünyadan biraz uzaklaşmak ve bundan sonra ne yapmak istediğini araştırmak için gitmiş. Hem yazı yazmaya zaman ayırıyor, hem de barmenlik, fotoğrafçılık yaparak geçiniyordu. Yeni döndü.” Gibi bir şeyler söyledi. ! Onu dinlerken biraz kendime geldim. Hatta durup, “Vay be, eğlenceli bir tipmiş bu Deniz,” diyecektim ki benden bahsettiğini hatırladım. ! “Arjantin mi, ne güzel? Neden orayı seçtin? Birilerini mi tanıyordun?” diye sordu yabancı. “Hayır, hiç kimseyi tanımıyordum ama ben 10 senedir tango yapıyorum. O yüzden Arjantin’i seçtim. Bir de İspanyolca öğrenmek istiyordum tabi.” Dedim. “Vay be hiç kimseyi tanımadığın bir ülkeye ve kıtaya gittin öyle mi? Ne cesaret. Tango da harikaymış. ! ! Çok kıskandım.” Diye cevap verdi yabancı. Bu sefer içten gülümsedim, sohbetimize devam ettik. Bu sarsıntı çok iyi gelmişti bana. Önce kim olduğumu hatırlamaya başladım, sonra da “üfçü, püfçü Deniz” e iyi bir azar çektim. Şikâyet etmeyi ve bahaneler üretmeyi bırakıp, kendimi, yaptıklarımı ve yapmak istediklerimi hatırlamaya ve eyleme geçmeye başladım. Kendinizi başkalarına nasıl tanıttığınıza dikkat edin. Zaman zaman kendinize sorduğumuz, zaman zaman da size sorulan “Kimsin?” sorusuna verdiğiniz cevapları dinleyin. Kendi hakkınızdaki düşüncelerinizi gösterecek bu cümleler. Kendinize adil davranın ve olduğunuz kişinin farkına varın. Cesur, güzel, başarılı hissetmediğinizde bile merhametli olun. O an bu duyguları yoğun bir şekilde hissetmeseniz bile, kendinizi olmak istediğiniz gibi tanımladığınızda, sizin için yepyeni şeyler mümkün olabilir. Cesur bir insan olduğunuzu kendinize hatırlatmak, cesaretli tarafınızı hatırlamanızı ve onu kullanmanızı sağlayabilir. Hem kendinizi bilmezseniz, başka neyi bilebilirsiniz? 12
  • 13. ! Ekim 2014 - SAYI - 2 ! Vicdan Merter’den… ! Mahşerin Dört Atlısı ! Kutu : Mahşerin Dört Atlısı, Incil’de adları geçen, kıyamet öncesinde ortaya çıkacaklarına inanılan ve dünyanın sonunu işaret eden 4 atlı. Sırasıyla yenilgi, savaş, açlık ve ölümü temsil ediyorlar. Dr. Gottman ilişkileri sona erdiren ilitişim stili için bu metaforu kullanıyor. ! Profesyonel hayatımın 20. Yılına girdiğim bir dönemde geriye dönüp baktığımda hem özel hayat hem de iş hayatında ilişki yönetiminin çok önemli olduğunu gördüm. Hatta ilişki yönetiminin en önemli liderlik becerilerinden biri olduğunu söyleyebilirim. Amerikalı ünlü psikolog ve ilişki ustası John Gottman, özellikle evli çiftlerle ilgili çalışmalarında ilişkilere öldürücü etkisi olan ve mahşerin 4 atlısı olarak isimlendirdiği negatif davranışlar olduğunu bulmuş. Hatta gottman 16 yıllık evli çiftlerle yaptığı araştırmalar sonucunda %91 lık bir doğruluk payı ile çiftlerin boşanacağını tahmin ediyor.. Bunun için Gottman mahşerin 4 atlısı olarak altını çizdiği 4 davranışın yanısıra çatışmaya başlama biçimi, vücüt dili gibi başka unusrlara da ! bakıyor. Gottman’ın mahşerin 4 atlısı olarak isimlendirdiği bu çalışma sadece evli çiftlerin ilişkilerini değil profesyonel yaşamdaki ilişkileri de olumuz etkilediği için bu yazıda yer veriyor olacağız. Organizasyonlarla ve takımlarla yapılan çalışmalarda ilişkileri olumsuz etkileyen bu negatif davranışları toksik davranış olarak isimlendiriyoruz. İlişkileri olumsuz etkileyen 4 atlının nal sesleri genellikle şu sıra ile duyuluyor; suçlama, hor görme, savunma ve duvar örme. Suçlama:Birlikte olduğumuz kişiler hakkında hepimiz zaman zaman yakınırız, bu çok normaldir. Ancak yakınma ile suçlama arasında dünya kadar fark vardır. Yakınma bir davranış üzerine odaklanır ve eyleme yöneliktir. Suçlama ise daha geneldir ve kişinin karakterine/kişiliğine yönelik olumsuz sözleri de içerir. Kötü yanı sık kullanıldığında daha ölümcül olan diğer atlıyı oyuna katması olur. Örnek: “ Sadece kendinden bahsediyorsun çok bencilsin “.. yerine “Bu akşamki konuşmamızda ihmal edildiğimi düşünüyorum, benim günümü nasıl geçirdiğimle ilgili de konuşabilirmiyiz? “ ! Suçlamanın panzehiri ise davranışa odaklanmak kişiye değil. Yargılamadan durumu tanımlamak ve suçlamanın altında yatan ihtiyacı görmeye çalışmak önemli. Hor görme: Hor görme iğneleme, isim yakıştırma, küçümseme ile alay ve aşağılama içerir. Dört atlının en kötüsü olan hor görme tiksinmeyi ima ettiği için ilişkiyi zehirler. Küçük düşürücü yorumlar ve sözler ilişkideki atmosferin kirlenmesine neden olur. Örnek:”Bence en iyi becerdiğin iş hiç birşey yapmadan yayılmak" yerine “Eve gelip hiçbirşey yapmadan durman beni çok rahatsız ediyor, sofra hala toplanmadı.” Küçümseme ve hor görmeyi ilişkiye getiren kişiye bunu bırakmasını hatırlatmak gerekir. Eğer kendiniz bu davranışı gösteriyorsanız herkesin doğuştan saygıyı hak ettiğini düşünün ve aşağılamanın ilişkinize yıpratıcı etkileri olduğunu hatırlayın. Öyle ki hor görülen insanların bulaşıcı hastalıklara yakalanma oranı diğer insanlarınkinden daha yüksek. Savunma: Eleştirildiğinde savunmaya geçmek her ne kadar anlaşılabilir birşey olsa da savunmanın bir 13
  • 14. ! Ekim 2014 - SAYI - 2 !S avunma: Eleştirildiğinde savunmaya geçmek her ne kadar anlaşılabilir birşey olsa da savunmanın bir faydası yok. Çünkü aslında savunma bir çeşit suçlamadır. Benim suçum değil senin suçun demektir ve çatışmayı tırmandırır. Suçlamanın çözümü ise şikayet edenin %2 haklılık payı olduğunu düşünerek dinlemektir. Sen dili yerine ben dili kullanmak, kendi duygularımızın farkına vararak sorumluluğunu almak olumluluğu arttırır. Örnek: “Geç kalmamızın sebebi sensin ben değilim” yerine “ Zamana dikkat etmeliydim, bu benimde sorumluluğum.” Duvar örme: Tartışmaların giderek arttara hor görme ve kendini savunmaya yol açtığı ilişkilerde taraflardan biri letişimi keser, bu dördüncü atlının habercisidir. Kişi duvar örerek kendini iletişime kapatır ve ne düşündüğünü söylemez. Özellikle diğer 3 atlının koşuşturduğu ortamlarda takım üyeleri Duvar örerek durumdan kurtulmak isterler ancak bu durum da suçlama ve hor görmeyi arttırır. Duvra örme daha çok erkeklerin tecih ettiği bir yöntem. ! ! Duvar örmek ve kapanmak yerine tartışmaya ara vererek mola almak en doğru yöntem, bu kişinin kendini sakinleştirmesine ve tartışmaya daha pozitif yerden başlamaya yardımcı olur. Peki bunun çaresi var mı? Her tülü ilişkide çatışmanın olması aslında olağan. Önemli olan çatışma ortaya çıktığında ne yaptığınız. Gottman’a göre bu davranışlar genellikle kişiler kendini çaresiz ve güçsüz hissettiğinde yada korkunun olduğu ortamlarda ortaya çıkıyor. Ancak korkmaya gerek yok. Gottman panzehirini de bizimle paylaşıyor. *Takımlarda iletişimde olumluluğu arttırmak için kişileri mahşerin 4 atlısı hakkında eğitmek çözümün ilk adımı. Böylece takım üyelerinden biri 4 atlıdan birini ilişkiye getirerek toksik iletişim kurduğunda diğer takım üyelerinin bunu isimlendirmesi farkındalığı arttırarak tırmanmayı azaltabilir. *Gottman’a göre bir ilişkide eğer yukarıdaki toksik davranışlardan biri ortaya çıkarsa ilişkideki negatifliği kırmak için en az 5 olumlu şey söylemek gerekiyor. ! ! Yani saygı ve takdir ilişkinin 4 atlı tarafından ezilmesini engelliyor. Dikkatlice bakınca herkesin taktir ettiğiniz bir yönünü bulacağınızdan eminim. *Eğer eşinizle ilişkinizde yada takım içerisinde rahatsızlık duyduğunuz bir durum varsa şikayetinizi isteğe çevierek dile getirin.. ( X oldu, kendimi Y hissettim, Z olsun istiyorum gibi) *Varsayımlarınızı farkedin ve onlardan vazgeçin. İyi birer dinleyici olun. *Kendinizi sakinleştirin gerekirse tartışmaya ara verin. Artık çatışma yasadığınız ilişkilerinize mahşerin 4 atlısından hangisinin koşarak geldiğini ve ilişkinize olan etkisini farkedeceksiniz. İlişkinizde kıyametin kopup kopmaması sizin elinizde:) Olumlu ve verimli bireysel ve takım ilişkileri kurmanız ve sürdürmeniz dileği ile.. 14
  • 15. ! Ekim 2014 - SAYI - 2 CO-ACTIVE KOÇLARDAN KITAP VE FILM ÖNERILERI. ! Ali Tumay : Deborah Rodrigues’den “Kabul Beauty School” (Random House, 2007) Bir uluslararası yardım kuruluşu çalışanı olarak Taliban sonrası Afganistan’a giden kuaför bir kadının orada sosyal olarak değer verilmeyen kadınlara bir meslek öğreterek farkındalık kazanmaları ve güçlenmeleri hedefiyle açtığı güzellik uzmanlığı kurslarının, bu süreçte kendisinin ve öğrencilerinin geçirdiği dönüşümlerin öyküsü. Kurgu değil de gerçekten yaşanmış olayları anlatması açısından oldukça ilginç bir yapıt. Özlem Erten : Pam Leo’dan “Çocuklarla El ele Ebeveynlik” Gün Yayıncılık Limited Şirketi, ! Ebeveyinler olarak çocuklarımızla bağ kurmak, onlarla olan iletişimimizi güçlendirmek adına faydalı bulduğum bir kitap oldu.Kitap bana , disiplin sağlamak, dinlemek, çocuklara saygı duymak konusunda yeni farkındalıklar sağladı. En çok aklımda kalan cümleler ise şunlar oldu: !' Çocuklarımıza kendilerini daha kötü hissettirerek , daha iyi davranmalarını öğretemeyiz. Çocuklar kendilerini daha iyi hissettiklerinde , daha iyi davranırlar.' !!!! !!!!F idel Berber : Don M. Ruiz’den 4 Anlasma Bu kitapda "Kullandığınız Sözcükleri Özenle Seçin, Hiçbir Şeyi Kişisel Algılamayın, Varsayımda Bulunmayın, Daima Yapabildiğinizin En İyisini Yapın" diyen Don M. Ruiz, şöyle devam ediyor, “Dört anlaşmayı yapabilmek için çok güçlü bir iradeye sahip olmak gerekiyor. Ama bu anlaşmalar doğrultusunda yaşamaya başlayabilirseniz, hayatınızdaki dönüşüm şaşkınlık verici boyutlarda olacaktır.” !F idel Berber : Sidney Lumet “12 Öfkeli Adam” ( 12 Angry Men ) 1957 ABD yapımı drama filmi. Önyargı üzerine unutulmaz bir klasik… !!!! 15