SlideShare a Scribd company logo
1 of 18
Download to read offline
KÜLTÜR EKONOMİSİ VE ŞEHİR PAZARLAMASI İLİŞKİSİ:
ESKİŞEHİR 2013 TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR BAŞKENTLİĞİ
ÖRNEĞİ 1
Bayram KARAKULLUKCU 2
Öz
Kültür ve şehir, disiplinler arası çalışmaların odağındaki iki kavramdır ve ekonomik bağlamda
birbirleriyle yoğun etkileşim içerisindedirler. Bunun yanında kültür, ekonomi ekseninde
değerlendirilirken yozlaşma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Bu çalışmada, kültürel mirasın, etkinliklerin ve ürünlerin tanıtılması, korunması ve
geliştirilmesinin ekonomik boyutu olan “kültür ekonomisi” yaklaşımı ile “şehir pazarlanması”
arasındaki ilişki 2013 yılında Türk Dünyası Kültür Başkenti seçilen Eskişehir özelinde
incelenecektir.
Anahtar Kelimeler: Şehir Pazarlaması, Kültürel Çalışmalar, Eskişehir 2013 Türk Dünyası
Kültür Başkentliği, Kültürel Etkinlikler.
RELATIONSHİP BETWEEN CULTURE ECONOMY AND CITY
MARKETING: CASE OF ESKİSEHIR 2013 TURKISH WORLD
CAPITAL OF CULTURE
Abstract
Culture and city are on the focus of the interdisciplinary studies as two concept and they have
intensive interaction with each other within the economic context. In addition, when culture
evaluated as economic intention, it encounters deculturation danger.
In this paper, we studied the relation between “city marketing” and "cultural economy" approach
that is the economic dimension of protection and promotion of the cultural heritage, activities and
products on 2013 Turkish World Capital of Culture of Eskisehir case.
Keywords: City Marketing, Cultural Studies, Eskisehir 2013 Turkish World Capital of Culture,
Cultural Events.
1 I. Genç Bilim Adamları Sempozyumu, İstanbul Aydın Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 28-
29 Kasım 2013, İstanbul. http://gencbilimadamlari.aydin.edu.tr/index.asp?id=20
2 Yüksek Lisans Öğrencisi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme
ABD, İşletme Bölümü, bayram.karakullukcu@yahoo.com.tr
Giriş
Kültürel faaliyetler, ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişmelerine esas teşkil
eden kaynaklardan birisidir. Özellikle gelişmiş ülkeler gelirlerinin önemli bir
kısmını kültür endüstrisinden elde etmektedir. Müzik, sinema, mimarlık, el
sanatları, endüstriyel tasarım, moda, gösteri sanatları, edebiyat, dergi ve gazete
yayıncılığı, oyuncak ve oyunlar, bilgisayar oyunları, fotoğrafçılık, radyo-televizyon
yayıncılığı, folklorik ürün ve etkinlikler gibi geniş bir alan kültürel faaliyet
içeriklerinden bazılarıdır. Söz konusu bu faaliyetlerin “yaratıcı/kültürel
endüstriler” adı altında kavramsallaştırılması ve “kültür ekonomisi” olarak
disiplinler arası bir çalışma alanı ortaya çıkması söz konusudur. Kuşkusuz bu
alanla ilgili faaliyetler şehir merkezli gelişmektedir.
Şehirlerin, daha fazla ziyaretçi ve yatırımcı çekmek, şehirle özdeşleşen ürün
ve hizmetlerini ihraç etmek, nitelikli yerleşimcilerle şehir nüfusunu artırmak ve
şehir sakinlerinin gurur duyacağı bir şehir olabilmek için kendilerine özgü bir
takım pazarlama stratejileri geliştirmeleri kaçınılmazdır. Festivaller, mega
organizasyonlar, sportif faaliyetler, tören ve şenlikler şehir pazarlamasının en etkin
yoludur ve yerel otoriteler bu yollarla medyada yer almaya çalışmaktadırlar. Bu
çabalara UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü), ISESCO,
(İslam Eğitim, Bilim ve Kültürel Organizasyonu) gibi uluslar arası örgütler kültür
başkentliği, yaratıcı kentsel ağlar gibi uygulamalarla destek olmaktadır. Bu
örgütlerden birisi olan TÜRKSOY (Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı) 2010
yılında düzenlenen “Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları 10.Zirve
Toplantısı" sırasında “Türk Dünyası Kültür Başkenti” uygulamasını önermiş ve
toplantıda 2012 yılı için Astana seçilmiştir. Ekim 2011’de Almaata’da düzenlenen
Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde Eskişehir oy
birliği ile Eskişehir 2013 “Türk Dünyası Kültür Başkenti” olarak seçilmiş, 18 Mayıs
2012’de Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanun, Resmi
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Gerçekleşecek etkinlikleri yürütmek
için “Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı” kurulmuştur
(www.eskisehir2013.org.tr, 2013).
Bu bağlamda, şehir pazarlaması uygulamaları içerisindeki kültürel
ekonomik kodlara dikkat çekmek amaçlanmaktadır. Kültür, şehir ve şehir
pazarlaması ile ilgili literatür taranarak kültür başkentliği ile ilişkilendirilmiştir.
Şehir ve Kültür
Şehir kavramı Farsça kökenli olup Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde,
“nüfusunun çoğu ticaret, sanayi, hizmet veya yönetimle ilgili işlerle uğraşan,
genellikle tarımsal etkinliklerin olmadığı yerleşim alanı, kent, site”
(www.tdk.gov.tr, 2013) şeklinde tanımlanmaktadır. Soğdca 3 kökenli kent kelimesi
de aynı anlamı karşılamakla birlikte farklı durumlarda farklı kullanımlar tercih
edilmektedir.
Şehir yaşamı ile uygarlık ve arasında yakın bir ilişki olduğunu varsayan
görüşler, kimi dillerdeki şehir ve uygarlık karşılığı sözcükler arasındaki benzerliği
de kanıt olarak kullanma eğilimindedirler. Latin dillerinde uygarlık (civilization)
ve şehir (city, civitas, site), Arapçadaki medeniyet, medeni (Medine: şehir) gibi
sözcükler arasındaki köken benzerliği, uygarlıkların kentlerden kaynaklandığını
düşündürmüştür (Keleş, 2005). Yunancadaki polis kelimesi “kent devleti” olarak
adlandırılır. Demokrasinin hayata geçirildiği kurumlar olarak bugünkü
demokrasinin ilham kaynağıdır (Pustu, 2006: s.132). Yerleşik hayata geçen ilk
Türk boyu Uygurlar’ın adıyla uygarlık sözcüğü arasındaki benzerlik de rastlantı
değildir (Alsaç, 1993: s.75). Surlarla çevrilen şehirler hem güvenliği temin etmiş
oluyorlardı, hem de kültürel birliktelik sağlanmış oluyordu. Bugün, şehirlerin
etrafı ise sanal bir sarmalla çevrelenmekte, bilişim teknolojileri sayesinde tüm
dünyaya sınırsız bir ağ ilişkisi ile bağlanmaktadır.
Yeni düzen içinde sınır ve uzaklık kavramlarının ortadan kalkması mekân
algılayış biçiminde farklılaşmalara sebep olmaktadır. Küreselleşmedeki başarıyı
yerel koşullara bağlayan bu dönem, şehri bir araç olarak ön plana çıkartmakta,
ülkelerin karşılaştırmalı üstünlüğü yerine, bölge ve şehir düzeyine inen bir rekabet
tanımlaması yapmaktadır (Eraydın, 2001).
3 Soğdlar, yerleşik hayata, kentleşmeye, tarıma ve ticarete dayalı ekonomisiyle Zerefşan Nehri
boyunca batıya doğru uzanan eski bir uygarlıktır. Tarihî Maveraünnehir’in ve Soğd coğrafyasının
Buhara ile birlikte en önemli kenti ve ekonomik ve kültürel başkenti Semerkand’dır (Eker, 2012:
s.83). Semerkand kelimesindeki “kand”, Soğdça kent kelimesinin türemiş halidir. Doğu İran dilleri
ailesine mensup bir dildir.
İngiltere gibi çağdaş toplumlarda, endüstrileşme kentleşmenin önünde, Türkiye
gibi toplumlarda ise kentleşme süreci endüstrileşmenin önünde gelişti. Kimi
ülkelerde, tarımsal kentler endüstri kentine dönüşürken; öteki ülkelerde, kentler
kır kökenli kitleleri sindiremedi, göçmenlere iş veremedi ve köylüleşme başladı.
Türk toplumu büyük bir hızla kentleşti ama kentlileşemedi. Kent yönetimlerinin,
etkinliğini ve denetimini yitirdiği durumda kentlileşemeyen kentliler kendi
sorunlarını kendi bildikleri gibi çözümlemeye başladılar. Bu durum “çarpık
kentleşme” olarak tanımlandı ve çağdaşlaşmanın önünde engel olarak görüldü
(Güvenç, 2011: s. 21-23).
Kentsel yaşama ilişkin gittikçe artan sorunların ortak olmasına ve
çözümlerin de ortak sorumluluğu gerektirmesine rağmen derinleşen yabancılaşma,
sorumluluk almaktan kaçınma, aidiyetsizlik nedenleriyle kentler, ortak hareket
etmenin de giderek güçleştiği yerler haline gelmiştir. Bunun yanında şehirlerin
CEO’su olarak anılan belediye başkanlarının seçiminde ideolojik yandaşlık ve
kişisel ilişkilerden ziyade liyakat, ehliyet ve yeterlilik şartlarının aranması daha
işlevsel olacaktır. Kent yöneticilerinin de aynı şekilde hizmet dağılımını ideolojik
ve kişisel çıkarlar doğrultularla yönetmesi ahlaki değildir (Kurt, 2011).
Kültür kavramına geldiğimizde ise, etimolojik olarak; Latincede tarım
anlamına gelen “cultura” kelimesinden türediğini görüyoruz (Çeçen, den aktaran
Eren, 2008). Toprağa bir şeyler ekip ürün almak olarak anlaşılacak bu kavram
zamanla günümüzdeki kullanım alanına gelmiştir. Fransız düşünür Ernest
Renan’a göre, kültür, “Her şey unutulduğu zaman belleklerde ne kalıyorsa, ona
verilen isimdir” (Keleş, 2005: s.14).
Yeni geliştirilen ya da geliştirilecek olan alanlarda “kültür” vurgusu
yapılarak sözü edilen alana, unsura, kuruma, sisteme veya faaliyete “anlam,
derinlik ve güç” kazandırılmaya çalışılmaktadır (Özdemir, 2012: s.27). Örgüt
kültürü, futbol kültürü, demokrasi kültürü, twitter kültürü, tattoo kültürü gibi…
Herhangi bir alanın, belirli çerçeve çizilmek suretiyle diğer alanlardan
farklılaştırılması istendiğinde sonuna kültür getirilmektedir.
İnsanbilim ve kültür alanındaki çalışmaları ile bilinen Bozkurt Güvenç’e
göre;
(…) İnsanbilim çevreleri, yaklaşık yüz yıldan bu yana, İngiliz Edward Tylor’ın
(1871) kültür tanımını benimsemiştir: Kültür ya da uygarlık, toplumun üyesi
olarak, insan türünün öğrendiği ve edindiği, bilgi, sanat, gelenek-görenek ve
benzeri yetenek, beceri ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bütündür (Güvenç,
2011: s.54).
Şehir kelimesini incelerken karşılaştığımız uygarlık kavramının Tylor’ın
kültür tanımlamasında da yer alması çalışmamızın iskeletini destekler niteliktedir.
Şehir ve kültürün kesişim kümesi kuşkusuz uygarlıktır.
Kültür kelimesinin birey ve toplum hayatına etkisini anlayabilmek için
kültürleme, kültürlenme ve kültürleşme kavramlarına göz atmamız faydalı
olacaktır. Kültürleme (enculturation), toplumların kendisini oluşturan bireylere
belli bir kültürü aktarma, toplumun istediği insanı eğitip yaratma ve onu denetim
altında tutarak kültürel birlik ve beraberliği sağlama sürecidir (Güvenç, 2011:
s.86). Bu süreç ailede başlayıp kişiliğin oluşması süreciyle birlikte okullarda
gelişmektedir.
Kültürlenme (culturation) ise, farklı toplumsal yapı ve kültürlerden (alt-
kültürlerden) gelen fert ve grupların karşılıklı etkileşimleri sonucunda yeni bir
senteze ulaşılmasıdır (Celkan, 1991: s.82). En çarpıcı örnekleri, yeni yerleşmelerde
(göç, taşınma, tayin vs. sebeplerle), yeni iş yerlerinde, eğitim kurumu
değişikliklerinde, siyasal partilerde, gençlik hareketlerinde, sanatçılar arasında vb.
alanlarında görülür ve kültürel değişimin ana kaynağıdır (Güvenç, 2011).
Kültürleşmeye (acculturation) geldiğimizde daha karmaşık bir süreç söz
konusudur:
Toplumların kendi içlerinde gerçekleşen kültürlenme sürecinin dış dünyaya,
yabancı dil ve kültürlere açılması. Yazılı basın, internet, televizyon, sinema, sanat
ve moda akımları gibi etkinliklerle doğrudan etkileşime girilmeden kültürleşme
olabilmektedir (Güvenç, 2011: s.87).
Küreselleşmenin sıkça eleştirilen boyutu da kültürleşme/kültürsüzleşme ile
ilgilidir. Kendi kültürünün etkisinden çıkarak edinilen kültürleşme olsa olsa
kültürsüzleşme (deculturation) yani yozlaşmadır. Kültürleşme sürecinde edinilen
kazanımların sahip olunan kültür ile harmanlanarak hayata geçirilmesi
gerekmektedir. Bu üç sürecin tamamı, bireylerin ve toplumların giderek genişleyen
halkalar içerisinde verdiği bir varoluş mücadelesini de tanımlamaktadır. Bu
etkileşimde, yaşanılan şehir de önem arz etmektedir. Kültürleme sürecinde şehir
yaşantısının aile üzerindeki etkileri kaçınılmazdır. Konuşma biçiminden, yenilen
yemeklere kadar birçok gündelik yaşam ritüeli yaşanılan şehrin dinamikleri
etrafında şekillenir.
Bireyler her zaman belli toplumsal grupların ve sınıfların üyeleridirler ve
çevrelerinden aldıkları mesajları kendi başlarına çözemezler. Her birey belli bir
toplumsal yapı içerisinde bir pozisyonda bulunur, söz konusu mesajları üyesi
oldukları grupların diğer üyeleri ile paylaştıkları ortak kültürel kodlar
çerçevesinde anlamlandırır (Yaylagül, 2008: s.72).
“Memleket” de bu etkileşim sonucundan oluşan bir kavramdır. “Bireyler,
sosyal aidiyet duygularını tatmin etmek amacıyla hemşerilik adı altında
kümeleşmekte, böylelikle kimliklerini yaşayarak toplumsal yabancılaşmaya karşı
savunma mekanizması oluşturmaktadırlar” (Kurt, 2011: s.270). Hemşerilik temelli
fiillerin/eylemlerin esası ortak çıkardan ziyade, aynı kültüre sahip olmak ve aynı
coğrafi yerle öznel olarak özdeşlik kurmaktır (Kurtoğlu, 2005).
Şehrin Pazarlanması
Her toplumun yaşayış biçimi farklı olduğuna göre kültürleri de çeşitlidir ve
kendine has özellikler taşır; (Eren, 2008: s.4) tıpkı şehirler gibi. İster etrafı surlarla
çevrili olsun isterse ağ ilişkileri ile küresel boyutta algılansın, bir şehrin diğer
şehirler arasından sıyrılması kendine ait kültürleri yaşayan uygarlık merkezi
olabilme yeteneğinde saklıdır. Şehirlerin ayırt edici özelliklerini, eski tabirle
alamet-i farikasını barındıran bir kimliği vardır.
Şehirlerin, iş dünyası, yerleşimciler, etkinlikler ve ziyaretçiler için çekici bir
yer olarak rekabetçi pozisyonunu artırmak ya da korumak için bulunduğu
girişimler şehir pazarlamasını tanımlamaktadır. Neo-liberal küreselleşmenin
egemen anlayışının ve girişimci şehir olma fikrinin peşinden giderek şehir
pazarlaması stratejileri geliştirmek Avrupa’nın çağdaş yerel yönetimlerinin
ajandasında yer almaktadır (Boisen, 2007). 1970lerde ortaya çıkan “girişimci
şehir” kavramı şehir pazarlaması kavramının da ortaya çıkmasında etkili olmuştur
(Kavaratzis, 2004).
Son yıllarda hem akademik çevrede hem de yerel yönetimlerce “marka
şehir/kent” olma söylemi giderek yaygınlaşmaya başlamıştır. Türkiye’de marka
kent kavramı ilk kez “Türkiye Turizm Stratejisi 2023” çalışması ile birlikte
gündeme gelmiştir. Çalışmada 15 şehir için kültür turizmi canlandırılarak marka
kültür kentleri oluşturulacağı; büyük şehirlerde ise şehir turizmini geliştirmeye
yönelik plan ve projeler yaşama geçirileceği belirtilmektedir. Ayrıca iç ve dış
turizmde hareketliliği artırmak için her yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından
bir şehir “Kültür Turizmi Kenti” olarak ilan edilecektir. Projeye 2023 yılına kadar
750 milyon ABD Doları kaynak aktarılması planlanmaktadır (Kültür ve Turizm
Bakanlığı, 2007).
Tek (2009), “Kamu Yatırımlarında Turizmin Yeri: Türkiye Turizm Stratejisi
2023’de Marka Kentler Projesi” başlıklı çalışmasıyla konuyu tartışmıştır. Marka
kent stratejisinin “teknik” süreç olarak algılandığını, söz konusu şehirlerin nasıl
belirlendiğinin açık olmadığını, Batıdaki uygulamalarda, ilk planda ön plana çıkan
bir iki şehir varken projenin 19 kentle iddialı ve hayalci olduğunu belirtmektedir.
Türkiye Turizm Stratejisi 2023 çalışması 2007 yılında gerçekleştirilmiş
olmasına rağmen ardından geçen 6 yılda herhangi bir şehir için “Kültür Turizmi
Kenti” uygulaması gerçekleşmemiştir. Fakat UNESCO tarafından 2010 yılı için
İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti ilan edilmesi ülkemiz adına önemli bir gelişme
olmuştur. 2020 Olimpiyatları için aday şehirler içerisinde son üçe kalmak da
İstanbul için iyi bir reklamdır. Yine 2013 yılında, Arap Birliği Turizm Teşkilatı
tarafından Bursa, Arap Turizm Başkenti ilan edilmiştir. İzmir’in Expo 2020
adaylığı, 2020 Avrupa Şampiyonası’na İstanbul’un aday olması, SOKÜM (Somur
Olmayan Kültürel Miras) listesine giren kültürel miraslarımızın giderek artması,
benzer etkinliklerin başka konseptlerle karşımıza çıkacağının habercisidir fakat her
ne kadar kültür cenneti olsak da rekabet koşulları da giderek zorlaşmaktadır.
Merkezi yönetimin, her şehrin kendi dinamiklerine istendiği düzeyde hâkim
olamayacağı aşikârdır. Uluslararası düzeyde şehirler incelenerek benzer niteliklere
yoğunlaşan etkinlikler şehirler tarafından uyarlanmalıdır.
Şehir pazarlamasını sadece ekonomi merkezli olmadığını geniş bir boyutta
incelenmesi gerektiğini belirten Kavaratzis’e göre;
Şehir pazarlaması uygulaması, şehir imajının büyük kısmını oluşturan; mimari,
iletişimsel ve yönetimsel öğelere bağlıdır. Bu sayede kendine bir yer ve imaj
edinir. Şehir pazarlamanın esas öğesi olan şehir imajı, şehir markalaşmasının
başlangıç noktasıdır (2004, s.58).
Kar amacı gütmeyen pazarlama, hizmet pazarlaması, turizm pazarlaması,
deneyimsel pazarlama, destinasyon pazarlaması, gibi birçok pazarlama kuramı
şehirlerin faydalanacağı diğer pazarlama dinamikleridir.
Şehirlerin rekabetçi konumları için bir diğer fenomen, İtalya’da ortaya
çıkan, yavaş şehir olarak Türkçeleştirilebilecek Cittaslow hareketidir. Fast-food
kültürüne karşı geliştirilen Slow-food fikri zamanla bir takım ilkelerin
geliştirilmesiyle geniş yankı buldu. Bir grup İtalyan belediye başkanı tarafından da
desteklenmesiyle 1999 yılında tüm şehirsel yaşama uygulanacak bir harekete
dönüştü (Baldemir, Şahin ve Kaya, 2013). Bu hareket, eko-gastronomik ve çevreci
manifestolarla, sadece yerel üretim ve yemek kalitesine vurgu yapmayıp, yerel
yaşam kalitesinin arttırılması, yerel benzersizliğin devam ettirilmesi ve
sürdürülebilir şehir ekonomilerinin desteklenmesi gibi yerel yönetim hedeflerini
de kapsamaktadır (Pink, 2009). Türkiye’de Yavaş Şehir Ulusal Ağı kurularak,
Seferihisar’ın 2009 tarihinde kazandığı unvan Akyaka, Gökçeada, Perşembe, Vize,
Taraklı, Yalvaç ve Yenipazar ilçeleriyle devam etmiş, 60’ı aşkın ilçe yavaş şehir
olmak için gün saymaktadır (www.cittaslowturkiye.org, 2013).
Son yıllarda dillerden düşmeyen kentsel dönüşümün, sadece somut bir
dönüşüm olarak kalmayıp, toplumsal anlamda bir “zihinsel dönüşüm projesi”
(Ersoy, 2006: s.237) ile birlikte hayata geçirilmesi elzemdir. Şehirlerin pazarlama
faaliyetlerine konu olabilmesi için öncelikle pazarlanabilir bir “ürün” olarak
“şehirleşmesi” gerekmektedir. Şehirleşme süreci sadece idari anlamda “vilayet”
olmakla gerçekleşmiş olmamaktadır. Bugün Türkiye’de birçok vilayet İskenderun,
Bandırma, Alanya gibi büyük ilçelerden daha az gelişmiş durumdadır. Şehirleşme,
idarenin, sivil toplumun, halkın, özel sektörün, üniversitelerin topyekûn bir şehir
kimliği şemsiyesi altında hareket etmesiyle, şehrin olanaklarını değerlendirerek ön
plana çıkarması hatta yeni olanaklar yaratarak şehir pazarlaması stratejisi
geliştirmesi ya da alanında uzman kişilerden destek alması gerekmektedir. Avrupa
ve ABD’de sadece şehirlere odaklanan danışmanlık şirketleri bulunmaktadır.
Kültürel Çalışmalar ve Ekonomi ile İlişkisi
Kültür çalışmaları disiplinler arası bir çalışma alanına sahiptir ve bu alanda
yapılan çalışmalar; ekonomi, sosyoloji, sanat, edebiyat, tarih, iletişim, işletme,
siyaset bilimi, arkeoloji ve mimarlık gibi geniş ve çok farklı disiplinlerin kapsamı
ile ilgili olabilmektedir
UNESCO kültür endüstrilerini; soyut ve kültürel yapıdaki yaratıcı içerikleri;
eser, ürün ya da ticari meta haline getirilmesi yoluyla birleştirilen endüstriler
olarak tanımlamaktadır. Bu içerikler genel olarak telif hakları ile korunmakta ve
mal ve hizmet şekline dönüştürülebilmektedir. Uluslar arası Kültür Ekonomisi
Topluluğu iki yılda bir konferans düzenlemektedir (”Ankara Kültür Ekonomisi
Raporu”, 2013, s. 83).
“Kültür ekonomisi, anlam üretimi üzerinde kurgulanmaktadır” (Özdemir,
2012: s.35). Kültür, elle tutulur ürünler olarak tezahür edeceği gibi bazı kültürel
olguların soyut özellikte olması kültürün değerlendirilmesi, kavramsallaştırılması
ve korunmasında sorunlara sebep olabilmektedir. Bu konuda UNESCO’nun,
SOKÜM uygulaması alınacak önlemler konusunda maddi-manevi destek
sağlamaktadır. UNESCO’ya göre somut olmayan kültürel miras;
Toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir
parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, beceriler ve
araçlar ve kültürel mekânlar anlamına gelir. Kuşaktan kuşağa aktarılan bu somut
olmayan miras, toplulukların çevreleriyle, doğayla ve tarihleriyle etkileşimlerine
bağlı olarak, sürekli biçimde yeniden yaratılır ve bu onlara kimlik ve devamlılık
duygusu verir; böylece kültürel çeşitliliğe ve insan yaratıcılığına duyulan saygıya
katkıda bulunur.
İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’nde Türkiye’den
9 kültürel miras bulunmaktadır:
1. Meddahlık Geleneği
2. Mevlevi Sema Törenleri
3. Âşıklık Geleneği
4. Karagöz
5. Nevruz
6. Geleneksel Sohbet Toplantıları (Yaren, Barana, Sıra Geceleri ve diğer)
7. Alevi-Bektaşi Ritüeli Semah
8. Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali
9. Geleneksel Tören Keşkeği (www.unesco.org.tr, 2013).
Listede yer alan kültürel miraslarımıza baktığımızda, hepsi bugünün
tabiriyle kar amacı gütmeyen etkinliklerdir. Halk kültürleri, bir nevi halka mensup
bireylerin kendini gerçekleştirmesidir. Âşıklık geleneği, halk oyunları, yemek
kültürü, ozanların ya da mutasavvıfların eserleri insanlığı yüceltmek adına
gerçekleştirilmiş iradelerdir. Gelgelelim kültür endüstrileri, tabiatı gereği
kültürden kar elde etmek adına kurulmuş işletmelerdir. Kamu otoritelerinin, sivil
toplum kuruluşlarının diğer bir deyişle bizatihi halkın kendisi kendi kültürünün
endüstrileşmesi karşısında takınacağı tavır önemlidir. Kuşkusuz çoğu kültürel
etkinliğin gerçekleşmesi başlı başına bir ekonomik faaliyettir. Kültürel değerlerin
ticarileşmesi titizlik gerektiren bir durumdur. Örneğin, UNESCO’nun listesinde yer
alan Mevlevi Sema Ayini’nin atfedildiği Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin ismi, ticari
kaygılarla Konya’da bir pide çeşidine verilmiştir. Yıllarca verilen mücadele
sonucunda söz konusu pide çeşidinin ismi değiştirilse de hala uygulayanlar vardır.
Ayrıca Sema Ayini, çeşitli mekânlarda eğlence amaçlı ya da bir yörenin halk oyunu
gibi gösteriye dönüşmesi kültürel ekonominin yanlış yorumlandığı bir durum
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kültürel değerlerin metalaştırılmasının yanında “tüketici metalarının
kültürelleşmesi” (Wayne, 2006: s.37) söz konusudur. Teknoloji ile birlikte gelişen
yeni tüketim alışkanlıkları, popüler kültürün ve pazarlamanın etkisiyle birer
kültüre dönüşmektedir. Belirli markaların tüketicileri, o ürünün kullanımı ile
eriştikleri deneyimi bir ayrıcalık olarak gördüklerinden bu durumu söz konusu
marka ile kültür kelimesini yan yana kullanmaktadırlar.
Türk Halk Bilimcisi Nebi Özdemir’e (2012) göre;
Düne kadar gelenek sözcüğünden rahatsız olanlar, bugün geleneğin peşinde,
gelenekten beslenerek özgün gelenekler yaratmaya ve geleneği deneyimlemeye
çalışmaktadır. (…) Kültür turizminin etkisiyle el sanatlarının “turistik sanatlara”,
yöresel şenlik ve kutlamaların da “turistik animasyonlara ve faaliyetlere”
dönüştüğünü görmekteyiz (s.60).
Coğrafyamızda gelenek, tüketildikçe bitmeyen, modası hiçbir zaman
geçmeyen, asırlar geçmesine rağmen yeni ürünler veren bir kültür “hammaddesi”
kaynağıdır. Aslına uygun ve akıllıca kullanıldığında önemli bir gelir kaynağı
olacaktır. Deniz-güneş-kum turizmi sadece belirli alanların zenginleşmesine sebep
olurken kültür temelli turizm geniş bir alanı ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan
daha olumlu etkilemektedir.
Kültürel ve yaratıcı sektörlerin ticarileştirme potansiyeli farklı sektörler için
ayrım gösterecektir. Kültür sektörleri şöyle sınıflandırılmaktadır:
Yüksek Metalaştırma/Ticarileştirme Potansiyeline Sahip Olan Sektörler;
 Reklamcılık,
 Yayıncılık (uydu, radyo ve televizyon sektörleri),
 Sinema filmi (video, DVD türündeki biçimleri ve televizyon gösterimleri dâhil),
 İnternet sektörü
 Mobil içerik sektörü
 Müzik sektörleri
 Basılı ve elektronik yayıncılık (kitaplar, CD-Rom, online veri tabanları, bilgi
hizmetleri, dergiler ve gazeteler dahil)
 Video ve bilgisayar oyunları
Düşük Metalaştırma/Ticarileştirme Potansiyeli Olanlar;
 Geleneksel kültürel faaliyetler:
- Görsel sanatlar (resim, heykel)
- Gösteri sanatları (tiyatro, opera, klasik müzik ve dans)
- Müzeler ve kütüphane hizmetleri
 Diğer yaratıcı faaliyetler: El sanatları, moda, tasarım endüstrisi. Bu kapsama
mimari, kültürel turizm, hatta spor bile dâhil edilebilir (Hesmondalgh 2002;
Marcus’dan aktaran “Ankara Kültür Ekonomisi Raporu”, 2013).
Adorno kültür endüstrisinin, zaten olan bir şeyi yeni bir nitelikle birleştirip
seri üretilen bir ürün haline getirdiğini, bunu yaparken de yüksek ve düşük kültür
alanlarının aynı seviyeye indirgendiğini ve kitleleri, kültür endüstrileri sayesinde
seçim yaparken pasifleştirdiğini ve kontrol altında tuttuğunu ifade etmektedir
(Adorno, 2011). Kuşkusuz bunun en önemli destekçisi popüler kültürdür.
Tüketimin kitle iletişim araçlarıyla körüklenmesi ve bireysel konformizmin
etkisiyle kültürel anlam, üretim sürecine dâhil edilerek kişiye özel hale
getirilmektedir. Baudrillard (1970/1997) kültürel nesne ve anlamların
metalaşmasını şöyle eleştirmiştir:
(…) Meydana gelen, nesne dizeleri olarak çoğaltılmış sanat yapıtlarının gerçekte
“bir çift çorabın” türdeşi haline gelmesi ve anlamlarını buna göre kazanması söz
konusudur. (…) Özetle, kültürel içeriğin, alet değil ama konfor ya da prestij öğesi
olduğu andan itibaren tüketim nesnesine dönüşen çamaşır makinesiyle aynı
tarzda üretildiğini söylüyoruz. (…) Her tür başka nesne kategorisinin tabi olduğu
aynı rekabetçi göstergeler talebine kültürün de tabi olması ve kültürün bu talebe
göre üretilmesi anlamına gelir (s.120-123).
Şehir Pazarlaması ve Kültür Ekonomisi İlişkisi: Eskişehir 2013 TDKB
Eskişehir’in Kısa Tarihi
Şehirlerin kültürün nüveleri tarihlerindeki gelişmelerde saklıdır. Porsuk
Nehri kıyılarında Frigyalılar tarafından kurulan Eskişehir (Dorylaion), 1071’de
Anadolu’nun Türkleşmeye başlamasıyla birlikte 1074’te Bizanslıların elinden
alınmıştır. 15.yy’da, özellikle Fatih döneminden itibaren Eskişehir isminin
kaynaklarda Sultanönü Sancak merkezi olarak kaydedilmiştir. 17.yy’dan sonra
ticaret yollarının denizlere doğru kaymasıyla, Anadolu’nun dünya ticareti içinde
önemi azalmış, diğer Anadolu kentleri gibi Eskişehir de bu olumsuz gelişmelerden
etkilenerek küçük bir kasabaya dönüşmüştür. Bu dönüşüm 1800lü yıllarda
Osmanlı-Rus Harbi, ardından Balkan Savaşları’nda yaşanan göç dalgaları ile
değişime uğramıştır. Kırım’dan göçen Tatar kabileleri bir kısmı Eskişehir civarına
yerleştirilmiştir (Önder ve Karlı, 2005).
Eskişehir’in, İstanbul-Ankara, İstanbul-Konya, İstanbul-Şam ve Bağdat ana
yolları üzerinde bir kavşak noktası konumunda olması 20. Yüzyılda
gerçekleştireceği atılımların habercisidir. Bağdat Demir Yolu’nun cazibesi
nedeniyle Almanya’nın Anadolu’da kolonizasyon çalışmaları yaptığı ve
“Eskişehir’de Alman konsolosluğu açılmasını” da öneren yayınların istihbaratını
alan Osmanlı Devleti söz konusu tren yolu hattına güvenliği temin etmek için
Eskişehir ve çevresindeki demiryolu güzergâhına Rumeli göçmenlerin iskân
edilmesini sağlamıştır (Özyüksel, 1985 ve Ortaylı, 2002’den aktaran Önder ve
Karlı, 2005).
Demografik yapıda başlayan değişim ekonomik yapıyı canlandırmış ve
kültürel bir değişim ve dönüşüm süreci yaşanmasına neden olmuştur. Böylece
farklı coğrafyadan gelen Tatar, Çerkez ve Rumeli muhacirleri “Eskişehirli kimliği”
kazanmaya başlamışlardır (Efe, 2009). Yerliler göçmenlerden kimi tarım
tekniklerini almış, yeni ürünler ekmeye başlamışlardır ( Önder ve Karlı, 2005:
s142). Eskişehir TDKB temasının “Göç” olması tesadüfî değildir. Felaketlere ve
sürgünlere sebep olan göç Eskişehir’in kültürel zenginliği için bir fırsat olmuştur.
1894 yılında, Bağdat demiryollarının tesisi için Almanların desteği ile küçük
bir atölye olarak kurulan Cer Atölyesi de Eskişehir tarihinde önemli yere sahiptir.
Kurtuluş Savaşı sırasında top teçhizatlarının tamir edildiği ve üretildiği yer
olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında az sayıda olan ağır sanayi tesislerinden biri
olarak geçmektedir. 1930lu yıllardan itibaren gelişen demiryollarına büyük
katkıları olan Cer Atölyesi aynı zamanda bir sosyo-kültürel merkez halini almıştır.
1958’de Eskişehir Demiryolu Fabrikası adını alan Cer Atölyesi 1961’de İlk Türk
Otomobili “Devrim”in tasarlandığı ve hayat bulduğu yerdir ve Ankara’ya götürmek
üzere ilk Türk Buharlı Lokomotifi Karakurt’un da imal edildiği fabrikadır. 1986’da
Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş. (TÜLOMSAŞ) adını alır (Kiper, 2008).
Evren ve Kozak’ın (2012) yaptığı çalışmada, Eskişehir’e günü birlik gelen
yerli turistlerin bakış açılarıyla Eskişehir’in çekici faktörleri değerlendirilmiştir.
Ziyaretçilerin Eskişehir’i ziyaret etme amaçları şekil 1.’deki gibidir.
Şekil 1. Ziyaretçilerin Eskişehir’i ziyaret etme amaçları
Araştırmanın sonuçlarına göre, ziyaretçilerin gözüyle Eskişehir’in çekici
özellikleri sırasıyla; Yılmaz Büyükerşen imajı, Bilim, Sanat ve Kültür Parkı,
Odunpazarı Evleri, Anadolu Üniversitesi, Porsuk Çayı’nda düzenlenen gondol
turları, öğrenci kenti olması, Kentpark, gelişmiş şehircilik anlayışıyla ilgili
medyada çıkan haberler, ulaşım kolaylığı, bazı araştırmalarda en yaşanılabilir
ikinci kent olarak görülmesi, Sanatsal etkinlikler, Yapay deniz, Cam Sanatları
Müzesi, hamamları, Doğal zenginlikler, mutfağı, Yazılıkaya (Midas) Antik Kenti,
Alışveriş merkezleri, Havacılık Müzesi, Lületaşı Müzesi, Frig Vadisi, Arkeoloji
Müzesi, Mihalgazi Sakarıılıca Termal Turizm Merkezi, Konaklama imkânlarının
çeşitliliği, Eskişehir’de çekilen diziler ve filmler, düzenlenen sportif
etkinlikler,Yunus Emre ve Nasrettin Hoca gibi tarihî/dinî karakterler, Barlar
Sokağı Mağaralar, Açık Öğretim Fakültesi, Gece kulüpleri, Karikatür Müzesi ve
Eskişehirspor olarak değerlendirilmiştir (Evren ve Kozak, 2012: s. 226).
Eskişehir, yüksek hızlı trenin de etkisiyle özellikle iç turizmde ivme
kazanmaya başlamasına rağmen şehre gelenlerin büyük bölümünü günübirlik
gelen ziyaretçiler oluşturmaktadır. Gezilip görülecek yerlerin bir günde bitirileceği
algısı söz konusudur. Bunun için konaklama alternatifleri geliştirilmesi
gerekmektedir (Seçilmiş, 2011: s.42).
Türkiye’de kayıtlı 172 Coğrafi İşaret arasında Eskişehir’den iki ürün
bulunmaktadır. Lüle Taşı, 27.10.1997 tarihinde; Çiğ Börek, 19.04.2010 tarihinde
Türk Patent Enstitüsü tarafından Coğrafi İşaret olarak tescillenmiştir.
Değerlendirme aşamasında olan 219 adet başvuru arasında Eskişehir’den 3 coğrafi
işaret bulunmaktadır: Eskişehir Mavi Kalsedonu, Met Helvası ve Nuga Helvası.
(www.tpe.gov.tr) Belirli bir bölgeden kaynaklanan bir ürünü tanımlayan ya da
kalitesi, ünü veya belirgin özellikleri itibariyle coğrafi kaynağına atfedebilen bir
bölgeyi işaret eden “Coğrafi işaretler” fikri mülkiyet haklarından biridir (Özdemir,
2012: s.65).
Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkentliği
Gerek tarihte yaşanan Türk halklarının göç hareketliliğinin merkezi olması
gerekse sosyo-kültrel gelişmişliği nedeniyle TDKB için Türkiye’deki en uygun aday
kuşkusuz Eskişehir olarak görülmektedir.
Şekil 2. TDKB Maskotu ve Logosu
Eskişehir’in kültür başkentliği logosu, çoklu parçaların bütünü oluşturması
ile Türk Dünyası’nın bir araya gelmesine atıfta bulunmuştur. Kırmızı renk Türk
Bayrağını Türkuaz renk Türk Dünyasını temsil etmektedir. “Hilal” ve “Yıldız”
geleneksel Türk Devlet Sembolü olması nedeniyle logoda yer almaktadır.
Maskotun Nasreddin Hoca olması ise Nasreddin Hocanın, Eskişehir’in Sivrihisar
ilçesinin Hortu köyünde doğması ve Türk Dünyasının tamamına yayılmış ortak
kültürü temsil etmesidir. Başkentliğin ana teması “Göç”, hedef kitlesi de birinci
derecede 08-18, ikinci derecede 18-30 yaş grubudur. Müşterek biz duygusunun
yaygın ve kuvvetli biçimde yaşanması için etkinliklerde "Selçuklu çizgisi"
vurgulanacaktır. Slogan ise İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik!” sözüdür
(www.eskisehir2013.org, 2013).
Eskişehir’in 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilmesinin ardından
31 Ocak 2012’de düzenlenen Kültür ve Turizm Bakanlığı Ankara Türk Dünyası
Müzik topluluğunun verdiği konseri ile etkinlikler başlamıştır. TDKB Ajansının
internet sitesi incelendiğinde bir etkinlik dışında yılın ilk iki ayı etkinlik
düzenlenmemiştir. Bir takım tanıtım toplantıları ve yurt içi ve yurt dışı temaslar
gerçekleştirilse de şehrin başkentliğe tam olarak adapte olması yıl ortasını
bulmuştur. UNESCO’nun gerçekleştirdiği Avrupa Kültür Başkentliği uygulamasına
baktığımızda başkentliğin 5 yıl önce ilan edildiğini görmekteyiz. TDKB
uygulamasına karar verilmesinin ertesi yılı Astana’nın başkentliğe seçilmesi bir
handikap olarak karşımıza çıkmaktadır.
Mart ayındaki Nevruz etkinlikleri ve görkemli açılış töreni ile etkinlikler hız
kazanmıştır. Nisan ayında çeşitli tiyatro etkinlikleri, Kutlu Doğum Haftası
etkinlikleri, “Gölge Tiyatrosunun Geleceği” başlıklı çalıştay ve Genç Doğa
Bilimcileri Turnuvası düzenlenmiştir. Mayıs ayına gelindiğinde, Battalgazi Rallisi,
Nasrettin Hoca Fıkra Anlatı Geleneği Toplantısı, Türkoloji Kongresi, 81 il 81
Öğretmen Projesi, Türk Dünyası Şiir Şöleni, Dadaşlar, Toy Künü ve
Azerbaycanlılar Etkinlikleri gerçekleşmiştir. Haziran ayında, Yunus Emre
Oratoryosu, Anadolu ve Balkanlarda Şücaettin Veli’nin Yeri Paneli, Nasrettin
Hoca’nın Doğum Şenlikleri, Türkçe Olimpiyatları, Tepreş Şenlikleri, İpekyolu
Şairler Buluşması etkinlikleri gerçekleşmiştir. Temmuz ayında Türkmenistan
Kültür Günleri, Ressamlar buluşması, Eskişehir Cup ATP Challenger Tenis
Turnuvası ve Ramazan ayı dolayısıyla her gün ayrı mahallelerde geleneksel
etkinliklerin yer aldığı Halil İbrahim Sofrası İftar organizasyonları gerçekleştirildi.
Ağustos ayında Müzik ve Futbol Şöleni, Sokak gösterileri Festivali düzenlendi.
Eylül ayında, Muhacir Yaz Şenliği, Ahilik Haftası etkinlikleri, Balkan Haftası
Etkinlikleri, Şefika Kutluer Festivali, Sema Ayini, Türk Kahvesi sergisi
gerçekleştirildi. Ekim ayında Aşçı Yarışması, Yaza Veda Festivali, Halk Müziği
Konseri, Türk Dünyası Rock Müzik Günleri, Tatarların Tarihi Mirası Kongresi,
Türk Kültürü Kongresi, Müzikal Terapi Gösterisi, Bulmaca Rallisi, Geleneksel Türk
Sporları Günleri, Ertuğrul Gazi Şurası ve Yörük Etkinlikleri ve Serbest Güreş
Turnuvası gerçekleştirildi. Kasım ayında Türk Vizyon Yarışmasının Tanıtım
Toplantısı, Türk Dünyası Kültürel Değerleri Uluslararası Sempozyumu, yeni
yapılacak olan Türkiye’nin ilk Göç Müzesinin tanıtımı, Kırım Tatarları’nın sürgün
hikâyesini anlatan “Haytarma” filminin galası düzenlendi. Bunların yanında her ay
içerisinde birçok konser, sergi, gösteri ve toplantı gerçekleştirilmiştir. Etkinlikler
halen devam etmektedir (www.eskisehir2013.org.tr, 2013).
Bu etkinliklerin yanında kalıcı eserler, restorasyon çalışmaları ve TDKB
Ajansı tarafından finanse edilen birçok proje hayata geçirilmiştir ve çalışmalar
devam etmektedir. Türk Dünyası Bilim Ödülü, Türk Dünyası Kültüre Katkı Ödülü
gibi ödüllerin ilk uygulamasının bu sene başlatılacağı belirtilmektedir (Eskişehir
TDKB Ajansı Dergisi: Toy, 2013).
Etkinliklerin içeriklerine bakıldığında müzik, güzel sanatlar, sahne
sanatları, yerel şenlikler, şiir ve edebiyat, spor, akademik ve idari toplantılar, dini
etkinlikler gerçekleştirilmiştir. Yunus Emre, Nasrettin Hoca, Battal Gazi, Ertuğrul
Gazi isimleri etkinliklerde sıkça geçmektedir. Türk devletlerinden Kazakistan,
Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgız Cumhuriyeti, Özbekistan, KKTC, Altay
Cumhuriyeti, Başkurdistan, Yakut Cumhuriyeti, Tataristan, bunların yanında
Bulgaristan, İran, Makedonya, Romanya, Rusya vb. ülkelerden gelen Türk kökenli
sanatçı ve ziyaretçiler de etkinliklerde boy göstermiştir.
Kuşkusuz 2013 yılı sona erdiğinde daha kapsamlı çalışmalar
gerçekleştirilebilecektir. Kültür başkentliğinin etkileri sadece 2013 yılı için geçerli
olmayıp Eskişehir halkı, şehir yöneticileri ve ziyaretçiler için bir tecrübe olarak
hatırlanacaktır.
Sonuç
Şehirleşme sürecinin doğal sonucu olarak pek çok halk kültürü pratikleri ya
kaybolmakta ya da mahiyetini dönüştürüp, farklı bir terkiple devam etmeye
çalışmaktadır. Bu konuda şehirleşme ve modern hayatın, geleneği öldürdüğü ve
yaşam alanlarına zarar verdiğine dair görüşlerin yanı sıra; geleneğin canlı, dinamik
bir olgu olduğu ve sosyo-kültürel şartlar ve değerlerin yeniden tanımlanmasına
paralel olarak, kendisine yeni bir yaşam alanı bulduğuna dair görüşler de
mevcuttur (Alangu’dan aktaran Ersoy, 2006: s.234). Eskişehir, tarihinden gelen
kültürel zenginliği, günümüzün modern yaşamıyla harmanlayarak yaşamaya
çalışan şehirlerden biridir. 2013 TDKB ile birlikte önemli bir kültür turizmi
merkezi olduğunun altını çizmiştir. Düzenlenen etkinlikler, kalıcı eserler ve şehrin
bütününe yayılan bilinç sayesinde, şehir pazarlaması ve kültür ekonomisi yönetimi
açısından da örnek bir Eskişehir imajı verilmiştir. Büyük şehirlerin bilbordlarında
yer alan kültür başkentliği, ulusal çapta TV reklam kuşağında da görünürken
önümüzdeki dönemlerde yapılacak çalışmalarla ulusal ve uluslararası basında ne
kadar ses getirdiği araştırılmalıdır.
Farklılık ve özgünlük, yeni dönemin, dolayısıyla ekonominin özünü
oluşturmaya başlamıştır. Kültürel miras da temel farklılık ve özgünlük kaynağıdır.
Kültür, gelişmiş ülkelerce gider değil, önemli bir gelir kaynağı, dolayısıyla
gelişme/kalkınma alanı olarak değerlendirilmektedir (Özdemir, 2012: s.61).
Kültürel ekonomi anlamında birçok dinamiği bünyesinde barındıran Eskişehir,
kültürel ve tarihi varlıklarının yanı sıra eğlence turizmi potansiyelini daha etkili
organizasyonlarla öne çıkarmalıdır. Örneğin Eskişehir Film Festivali en az Altın
Koza, Altın Portakal ve İstanbul Film Festivalleri düzeyine çıkabilmelidir; uzun
vadede ise Cannes, Sundance, Altın Ayı gibi üst düzey festivallerin arasında yerini
almalıdır. Fiziksel ve sosyo-kültürel koşullar değerlendirilerek film platoları
kurulması için yapımcılar teşvik edilmelidir. Diğer alanlardaki festivaller, şenlikler,
sergiler, Bienaller vs. ile küçük çaplı organizasyonlarla birlikte mega
organizasyonlara da girişmelidir. Ulusal ve uluslararası düzeyde doğru zamanlama
ve konumlama ile çok etkinlik yapmaktan ziyade yoğunlaşarak etkili
organizasyonlar düzenlenmelidir. İstanbul, Ankara ve İzmir şehirlerinin
gerçekleştirdiği “Kültür Ekonomisi Envanteri” projesi Eskişehir için de
uygulanmalıdır. Bu proje diğer şehirlerin de yaptığı “Kültürel Miras Envanteri” ile
karıştırılmamalıdır. Topyekûn kültürle ilişkili bütün sektörlerin incelendiği bir
rapordan bahsedilmektedir (Ankara Kültür Ekonomisi Raporu, 2013; İzmir 2012
Kültür Ekonomisi ve Kültür Altyapısı Envanteri, 2013 ve
www.istanbulkulturenvanteri.gov.tr).
Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Konya gibi kültürel anlamda zengin
şehirlere yakın olmasından faydalanarak yabancı turistlerin rotalarına eklenmesi
gerekmektedir. Türk Dünyası Kültür Başkentliği rüzgârını arkasına alan Eskişehir
sadece 2013 yılına odaklanmayarak çalışmalarını sürdürmelidir. Şehir sakinlerinin
yaşadıkları şehir ile gurur duymaları o şehrin gelişimi için hayati derecede
önemlidir. Şehir pazarlaması sürecinin başarısı ve devamlılığı yerel yetkililer, halk
ve özel sektörün ahengine bağlıdır.
Diğer Türk devletlerine nazaran daha gelişmiş olan Türkiye’nin diğer
ülkelerdeki gelişmelere ön ayak olmalıdır. Ne ki, Türk devletlerindeki ekonomik ve
sosyal gelişme sahip olduğumuz yakın ilişkiler nedeniyle doğrudan olumlu etkilere
sebep olacaktır.
Kaynakça
Adorno, W. T. (2011) Kültür Endüstrisi, Kültür Yönetimi, (Çevirenler: N.Ünler, M. Tüzel ve E.
Gen), 6. Baskı, Ankara: İletişim
Alsaç, Ü. (1993) Türk Kent Düzenlemesi ve Konut Mimarlığı, İstanbul: İletişim.
Baldemir, E., Şahin, T.K. ve Kaya, F. (2013) Yavaş Şehir Olma Durumunun Analitik Hiyerarşi
Süreci İle Değerlendirilmesi, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları, 2 (1), 29-50.
Boisen, M. (2007) The strategic Application of City Marketing to Middle-sized Cities, Master
Thesis, Utrecht Universty In the Netherlands.
Celkan, H.Y. (1991) Beşeri Kültürün Temel Öğesi Aile, Aile ve Toplum, (1) 1, s.81-85.
Efe, A. (2009) Eskişehir’in Demografik Yapısında Değişim: 1831’den 1927’ye, Kurtuluş ve
Aydınlanma, Arşiv Belgeleriyle Eskişehir, Ankara: Büyük Harf, s. 99-121.
Eraydın, A. (2001) “ Küreselleşme- Yerelleşme ve İşlevleri Farklılaşan Kentler,” Cevat Geray’a
Armağan içinde, Ankara: Mülkiyeliler Birliği, s. 363-392.
Eren, G. (2008) Türkiye’de Yerel ve Küresel Kültür Politikaları: Kültür Bakanlığı Örneği,
(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kırıkkale.
Eker, S. (2012) Orta Asya’nın Gizemli Halkı: Soğdlular, Soğd ve Soğdca, Türkbilig, 24, s.77-92.
Ersoy, R. (2006) Şehirleşme - Halk Kültürü İkileminde Sorunlar ve Bazı Çözüm Önerileri, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, 20, s. 233-238.
Eskişehir TDKB Ajansı Dergisi: Toy, Ocak 2013 (1).
Evren, S. ve Kozak, N. (2012) Eskişehir’in Çekici Faktörlerinin Günübirlik Ziyaretçilerin Bakış
Açılarıyla Değerlendirilmesi, Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi, 23(2), s. 220-232.
Güvenç, B. (2011) Kültür’ün ABCsi, İstanbul: Cotigo.
Kavaratzis, M. (2004) From City Marketing to City Branding Towards a Theoretical Framework for
Developing City Brands, Place Branding,(1), p. 58–73.
Keleş, R. (2005) Kent ve Kültür Üzerine, Mülkiye, 29 (246), 9-18.
Kiper, M. (2008) Demiryolculuğunun Nüvesi, Cumhuriyet Strateji, 4 (211).
Kurt, N. (2011) Kent Hizmetlerinin Geleceğinde Kentsel Sorumluluklar ve Kent Kültürünün
Geliştirilmesi Stratejileri, Yönetim Bilimleri, (9) 2, s. 262-278.
Kurtoğlu, A. (2005) Mekânsal Bir Olgu Olarak Hemşehrilik ve Bir Hemşehrilik Mekanı Olarak
Dernekler, European Journal of Turkish Studies, [online] (2).
Önder, S. ve Karlı, E. (2005) Osmanlı Döneminde Eskişehir’e Göçler, Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler, 6 (1), s. 129-144.
Özdemir, N. (2012) Kültür Ekonomisi ve Yönetimi, Ankara: Hacettepe.
Pink, S. (2009) Urban Social Movements and Small Places- Slow Cities as Sites of Activism, City,
13(4), p. 451-465.
Pustu, Y. (2006) Küreselleşe Sürecinde Kent: Antik Site’den Dünya Kentine, Sayıştay, 60, s. 129-
151.
Seçilmiş, C. (2011) Ziyaretçilerin Gözüyle Eskişehir Turizminin Gelişmesini Etkileyen Sorunlar,
İşetme Araştırmaları, 3 (3), s. 37-57.
T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültürel İrtibat Noktası’nın Kültür Mirası ve Kültür Ekonomisi
Envanteri Projesi, Ankara Kültür Ekonomisi: Sektörel Büyüklüklerin Değerlendirilmesi Raporu,
Ankara, Şubat 2013.
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı (2007) Türkiye Turizm Stratejisi 2023, Ankara.
Tek, M. (2009) Kamu Yatırımlarında Turizmin Yeri, Türkiye Turizm Stratejisi 2023’de Marka
Kentler Projesi: Eleştirel Bir Değerlendirme, Anatolia: Turizm Araştırmaları, 20, (2), s. 169-184.
www.cittaslowturkiye.org, 2013.
www.eskisehir2013.org.tr, 2013.
www.istanbulkulturenvanteri.gov.tr, 2013.
www.unesco.org.tr, 2013.
www.tdk.gov.tr, 2013.
Wayne, M. (2006) Marksizm ve Medya Araştırmaları, (Çeviren: Barış Cezar), İstanbul: Yordam.
Yaylagül, L. (2008) Kitle İletişim Kuramları, Ankara: Dipnot.

More Related Content

Viewers also liked (15)

En la ficha insertar
En la ficha insertarEn la ficha insertar
En la ficha insertar
 
Untitled Presentation
Untitled PresentationUntitled Presentation
Untitled Presentation
 
רשימת חברים ברודגס שנת 1937
רשימת חברים ברודגס שנת 1937רשימת חברים ברודגס שנת 1937
רשימת חברים ברודגס שנת 1937
 
Ingles
InglesIngles
Ingles
 
ברכה ליבנה בעלותה לקרקע
ברכה ליבנה בעלותה לקרקעברכה ליבנה בעלותה לקרקע
ברכה ליבנה בעלותה לקרקע
 
Redes informáticas Informatica
Redes informáticas InformaticaRedes informáticas Informatica
Redes informáticas Informatica
 
Exposición Investigación Cualitativa
Exposición Investigación Cualitativa Exposición Investigación Cualitativa
Exposición Investigación Cualitativa
 
Window system administrator
Window system administratorWindow system administrator
Window system administrator
 
Φυλλο Εργασιας α 361- 497
Φυλλο Εργασιας α 361- 497Φυλλο Εργασιας α 361- 497
Φυλλο Εργασιας α 361- 497
 
Human population and environment
Human population and environmentHuman population and environment
Human population and environment
 
Deposit Accounts
Deposit AccountsDeposit Accounts
Deposit Accounts
 
ROI vs ROE
ROI vs ROEROI vs ROE
ROI vs ROE
 
Web 2.0 andrea gil.2
Web 2.0 andrea gil.2Web 2.0 andrea gil.2
Web 2.0 andrea gil.2
 
BTC Consulting
BTC ConsultingBTC Consulting
BTC Consulting
 
El señor juanito
El señor juanitoEl señor juanito
El señor juanito
 

Similar to KULTUR_EKONOMISI_VE_SEHIR_PAZARLAMASI_IL

Ozgur Uckan - kent - ag yonetisimi
Ozgur Uckan -  kent - ag yonetisimiOzgur Uckan -  kent - ag yonetisimi
Ozgur Uckan - kent - ag yonetisimiOzgur Uckan
 
Istanbul2010sunum V60
Istanbul2010sunum V60Istanbul2010sunum V60
Istanbul2010sunum V60guest54b782
 
Rekreasyon kültür ve sanat
Rekreasyon kültür ve sanatRekreasyon kültür ve sanat
Rekreasyon kültür ve sanataliiskender904
 
Kitle i̇letişim araçlarının tüketim kültürü üzerindeki etkileri hazırlayan: A...
Kitle i̇letişim araçlarının tüketim kültürü üzerindeki etkileri hazırlayan: A...Kitle i̇letişim araçlarının tüketim kültürü üzerindeki etkileri hazırlayan: A...
Kitle i̇letişim araçlarının tüketim kültürü üzerindeki etkileri hazırlayan: A...Aysegul Liman Kaban
 
cultural tourism and destination image ephesus Turkey zafer oter osman ozdogan
cultural tourism and destination image ephesus Turkey zafer oter osman ozdogancultural tourism and destination image ephesus Turkey zafer oter osman ozdogan
cultural tourism and destination image ephesus Turkey zafer oter osman ozdoganZafer OTER
 
Kent Modelleri - Girişimci Kent / Entrepreneurial City
Kent Modelleri - Girişimci Kent / Entrepreneurial CityKent Modelleri - Girişimci Kent / Entrepreneurial City
Kent Modelleri - Girişimci Kent / Entrepreneurial CityAynur Sonmez
 
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesiToplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesiÜMİT ÜNKER
 
İzmir İli Sahilleri Ve Plajları
İzmir İli Sahilleri Ve Plajlarıİzmir İli Sahilleri Ve Plajları
İzmir İli Sahilleri Ve PlajlarıEmre Dirlik
 

Similar to KULTUR_EKONOMISI_VE_SEHIR_PAZARLAMASI_IL (9)

Ozgur Uckan - kent - ag yonetisimi
Ozgur Uckan -  kent - ag yonetisimiOzgur Uckan -  kent - ag yonetisimi
Ozgur Uckan - kent - ag yonetisimi
 
Istanbul2010sunum V60
Istanbul2010sunum V60Istanbul2010sunum V60
Istanbul2010sunum V60
 
Rekreasyon kültür ve sanat
Rekreasyon kültür ve sanatRekreasyon kültür ve sanat
Rekreasyon kültür ve sanat
 
Kitle i̇letişim araçlarının tüketim kültürü üzerindeki etkileri hazırlayan: A...
Kitle i̇letişim araçlarının tüketim kültürü üzerindeki etkileri hazırlayan: A...Kitle i̇letişim araçlarının tüketim kültürü üzerindeki etkileri hazırlayan: A...
Kitle i̇letişim araçlarının tüketim kültürü üzerindeki etkileri hazırlayan: A...
 
cultural tourism and destination image ephesus Turkey zafer oter osman ozdogan
cultural tourism and destination image ephesus Turkey zafer oter osman ozdogancultural tourism and destination image ephesus Turkey zafer oter osman ozdogan
cultural tourism and destination image ephesus Turkey zafer oter osman ozdogan
 
5 .docx
5                                           .docx5                                           .docx
5 .docx
 
Kent Modelleri - Girişimci Kent / Entrepreneurial City
Kent Modelleri - Girişimci Kent / Entrepreneurial CityKent Modelleri - Girişimci Kent / Entrepreneurial City
Kent Modelleri - Girişimci Kent / Entrepreneurial City
 
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesiToplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
Toplumsal bellek bağlamında sokak ve cadde i̇simlerinin i̇ncelenmesi
 
İzmir İli Sahilleri Ve Plajları
İzmir İli Sahilleri Ve Plajlarıİzmir İli Sahilleri Ve Plajları
İzmir İli Sahilleri Ve Plajları
 

KULTUR_EKONOMISI_VE_SEHIR_PAZARLAMASI_IL

  • 1. KÜLTÜR EKONOMİSİ VE ŞEHİR PAZARLAMASI İLİŞKİSİ: ESKİŞEHİR 2013 TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR BAŞKENTLİĞİ ÖRNEĞİ 1 Bayram KARAKULLUKCU 2 Öz Kültür ve şehir, disiplinler arası çalışmaların odağındaki iki kavramdır ve ekonomik bağlamda birbirleriyle yoğun etkileşim içerisindedirler. Bunun yanında kültür, ekonomi ekseninde değerlendirilirken yozlaşma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu çalışmada, kültürel mirasın, etkinliklerin ve ürünlerin tanıtılması, korunması ve geliştirilmesinin ekonomik boyutu olan “kültür ekonomisi” yaklaşımı ile “şehir pazarlanması” arasındaki ilişki 2013 yılında Türk Dünyası Kültür Başkenti seçilen Eskişehir özelinde incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Şehir Pazarlaması, Kültürel Çalışmalar, Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkentliği, Kültürel Etkinlikler. RELATIONSHİP BETWEEN CULTURE ECONOMY AND CITY MARKETING: CASE OF ESKİSEHIR 2013 TURKISH WORLD CAPITAL OF CULTURE Abstract Culture and city are on the focus of the interdisciplinary studies as two concept and they have intensive interaction with each other within the economic context. In addition, when culture evaluated as economic intention, it encounters deculturation danger. In this paper, we studied the relation between “city marketing” and "cultural economy" approach that is the economic dimension of protection and promotion of the cultural heritage, activities and products on 2013 Turkish World Capital of Culture of Eskisehir case. Keywords: City Marketing, Cultural Studies, Eskisehir 2013 Turkish World Capital of Culture, Cultural Events. 1 I. Genç Bilim Adamları Sempozyumu, İstanbul Aydın Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 28- 29 Kasım 2013, İstanbul. http://gencbilimadamlari.aydin.edu.tr/index.asp?id=20 2 Yüksek Lisans Öğrencisi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme ABD, İşletme Bölümü, bayram.karakullukcu@yahoo.com.tr
  • 2. Giriş Kültürel faaliyetler, ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişmelerine esas teşkil eden kaynaklardan birisidir. Özellikle gelişmiş ülkeler gelirlerinin önemli bir kısmını kültür endüstrisinden elde etmektedir. Müzik, sinema, mimarlık, el sanatları, endüstriyel tasarım, moda, gösteri sanatları, edebiyat, dergi ve gazete yayıncılığı, oyuncak ve oyunlar, bilgisayar oyunları, fotoğrafçılık, radyo-televizyon yayıncılığı, folklorik ürün ve etkinlikler gibi geniş bir alan kültürel faaliyet içeriklerinden bazılarıdır. Söz konusu bu faaliyetlerin “yaratıcı/kültürel endüstriler” adı altında kavramsallaştırılması ve “kültür ekonomisi” olarak disiplinler arası bir çalışma alanı ortaya çıkması söz konusudur. Kuşkusuz bu alanla ilgili faaliyetler şehir merkezli gelişmektedir. Şehirlerin, daha fazla ziyaretçi ve yatırımcı çekmek, şehirle özdeşleşen ürün ve hizmetlerini ihraç etmek, nitelikli yerleşimcilerle şehir nüfusunu artırmak ve şehir sakinlerinin gurur duyacağı bir şehir olabilmek için kendilerine özgü bir takım pazarlama stratejileri geliştirmeleri kaçınılmazdır. Festivaller, mega organizasyonlar, sportif faaliyetler, tören ve şenlikler şehir pazarlamasının en etkin yoludur ve yerel otoriteler bu yollarla medyada yer almaya çalışmaktadırlar. Bu çabalara UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü), ISESCO, (İslam Eğitim, Bilim ve Kültürel Organizasyonu) gibi uluslar arası örgütler kültür başkentliği, yaratıcı kentsel ağlar gibi uygulamalarla destek olmaktadır. Bu örgütlerden birisi olan TÜRKSOY (Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı) 2010 yılında düzenlenen “Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları 10.Zirve Toplantısı" sırasında “Türk Dünyası Kültür Başkenti” uygulamasını önermiş ve toplantıda 2012 yılı için Astana seçilmiştir. Ekim 2011’de Almaata’da düzenlenen Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde Eskişehir oy birliği ile Eskişehir 2013 “Türk Dünyası Kültür Başkenti” olarak seçilmiş, 18 Mayıs 2012’de Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanun, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Gerçekleşecek etkinlikleri yürütmek için “Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı” kurulmuştur (www.eskisehir2013.org.tr, 2013).
  • 3. Bu bağlamda, şehir pazarlaması uygulamaları içerisindeki kültürel ekonomik kodlara dikkat çekmek amaçlanmaktadır. Kültür, şehir ve şehir pazarlaması ile ilgili literatür taranarak kültür başkentliği ile ilişkilendirilmiştir. Şehir ve Kültür Şehir kavramı Farsça kökenli olup Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde, “nüfusunun çoğu ticaret, sanayi, hizmet veya yönetimle ilgili işlerle uğraşan, genellikle tarımsal etkinliklerin olmadığı yerleşim alanı, kent, site” (www.tdk.gov.tr, 2013) şeklinde tanımlanmaktadır. Soğdca 3 kökenli kent kelimesi de aynı anlamı karşılamakla birlikte farklı durumlarda farklı kullanımlar tercih edilmektedir. Şehir yaşamı ile uygarlık ve arasında yakın bir ilişki olduğunu varsayan görüşler, kimi dillerdeki şehir ve uygarlık karşılığı sözcükler arasındaki benzerliği de kanıt olarak kullanma eğilimindedirler. Latin dillerinde uygarlık (civilization) ve şehir (city, civitas, site), Arapçadaki medeniyet, medeni (Medine: şehir) gibi sözcükler arasındaki köken benzerliği, uygarlıkların kentlerden kaynaklandığını düşündürmüştür (Keleş, 2005). Yunancadaki polis kelimesi “kent devleti” olarak adlandırılır. Demokrasinin hayata geçirildiği kurumlar olarak bugünkü demokrasinin ilham kaynağıdır (Pustu, 2006: s.132). Yerleşik hayata geçen ilk Türk boyu Uygurlar’ın adıyla uygarlık sözcüğü arasındaki benzerlik de rastlantı değildir (Alsaç, 1993: s.75). Surlarla çevrilen şehirler hem güvenliği temin etmiş oluyorlardı, hem de kültürel birliktelik sağlanmış oluyordu. Bugün, şehirlerin etrafı ise sanal bir sarmalla çevrelenmekte, bilişim teknolojileri sayesinde tüm dünyaya sınırsız bir ağ ilişkisi ile bağlanmaktadır. Yeni düzen içinde sınır ve uzaklık kavramlarının ortadan kalkması mekân algılayış biçiminde farklılaşmalara sebep olmaktadır. Küreselleşmedeki başarıyı yerel koşullara bağlayan bu dönem, şehri bir araç olarak ön plana çıkartmakta, ülkelerin karşılaştırmalı üstünlüğü yerine, bölge ve şehir düzeyine inen bir rekabet tanımlaması yapmaktadır (Eraydın, 2001). 3 Soğdlar, yerleşik hayata, kentleşmeye, tarıma ve ticarete dayalı ekonomisiyle Zerefşan Nehri boyunca batıya doğru uzanan eski bir uygarlıktır. Tarihî Maveraünnehir’in ve Soğd coğrafyasının Buhara ile birlikte en önemli kenti ve ekonomik ve kültürel başkenti Semerkand’dır (Eker, 2012: s.83). Semerkand kelimesindeki “kand”, Soğdça kent kelimesinin türemiş halidir. Doğu İran dilleri ailesine mensup bir dildir.
  • 4. İngiltere gibi çağdaş toplumlarda, endüstrileşme kentleşmenin önünde, Türkiye gibi toplumlarda ise kentleşme süreci endüstrileşmenin önünde gelişti. Kimi ülkelerde, tarımsal kentler endüstri kentine dönüşürken; öteki ülkelerde, kentler kır kökenli kitleleri sindiremedi, göçmenlere iş veremedi ve köylüleşme başladı. Türk toplumu büyük bir hızla kentleşti ama kentlileşemedi. Kent yönetimlerinin, etkinliğini ve denetimini yitirdiği durumda kentlileşemeyen kentliler kendi sorunlarını kendi bildikleri gibi çözümlemeye başladılar. Bu durum “çarpık kentleşme” olarak tanımlandı ve çağdaşlaşmanın önünde engel olarak görüldü (Güvenç, 2011: s. 21-23). Kentsel yaşama ilişkin gittikçe artan sorunların ortak olmasına ve çözümlerin de ortak sorumluluğu gerektirmesine rağmen derinleşen yabancılaşma, sorumluluk almaktan kaçınma, aidiyetsizlik nedenleriyle kentler, ortak hareket etmenin de giderek güçleştiği yerler haline gelmiştir. Bunun yanında şehirlerin CEO’su olarak anılan belediye başkanlarının seçiminde ideolojik yandaşlık ve kişisel ilişkilerden ziyade liyakat, ehliyet ve yeterlilik şartlarının aranması daha işlevsel olacaktır. Kent yöneticilerinin de aynı şekilde hizmet dağılımını ideolojik ve kişisel çıkarlar doğrultularla yönetmesi ahlaki değildir (Kurt, 2011). Kültür kavramına geldiğimizde ise, etimolojik olarak; Latincede tarım anlamına gelen “cultura” kelimesinden türediğini görüyoruz (Çeçen, den aktaran Eren, 2008). Toprağa bir şeyler ekip ürün almak olarak anlaşılacak bu kavram zamanla günümüzdeki kullanım alanına gelmiştir. Fransız düşünür Ernest Renan’a göre, kültür, “Her şey unutulduğu zaman belleklerde ne kalıyorsa, ona verilen isimdir” (Keleş, 2005: s.14). Yeni geliştirilen ya da geliştirilecek olan alanlarda “kültür” vurgusu yapılarak sözü edilen alana, unsura, kuruma, sisteme veya faaliyete “anlam, derinlik ve güç” kazandırılmaya çalışılmaktadır (Özdemir, 2012: s.27). Örgüt kültürü, futbol kültürü, demokrasi kültürü, twitter kültürü, tattoo kültürü gibi… Herhangi bir alanın, belirli çerçeve çizilmek suretiyle diğer alanlardan farklılaştırılması istendiğinde sonuna kültür getirilmektedir. İnsanbilim ve kültür alanındaki çalışmaları ile bilinen Bozkurt Güvenç’e göre; (…) İnsanbilim çevreleri, yaklaşık yüz yıldan bu yana, İngiliz Edward Tylor’ın (1871) kültür tanımını benimsemiştir: Kültür ya da uygarlık, toplumun üyesi olarak, insan türünün öğrendiği ve edindiği, bilgi, sanat, gelenek-görenek ve benzeri yetenek, beceri ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bütündür (Güvenç, 2011: s.54).
  • 5. Şehir kelimesini incelerken karşılaştığımız uygarlık kavramının Tylor’ın kültür tanımlamasında da yer alması çalışmamızın iskeletini destekler niteliktedir. Şehir ve kültürün kesişim kümesi kuşkusuz uygarlıktır. Kültür kelimesinin birey ve toplum hayatına etkisini anlayabilmek için kültürleme, kültürlenme ve kültürleşme kavramlarına göz atmamız faydalı olacaktır. Kültürleme (enculturation), toplumların kendisini oluşturan bireylere belli bir kültürü aktarma, toplumun istediği insanı eğitip yaratma ve onu denetim altında tutarak kültürel birlik ve beraberliği sağlama sürecidir (Güvenç, 2011: s.86). Bu süreç ailede başlayıp kişiliğin oluşması süreciyle birlikte okullarda gelişmektedir. Kültürlenme (culturation) ise, farklı toplumsal yapı ve kültürlerden (alt- kültürlerden) gelen fert ve grupların karşılıklı etkileşimleri sonucunda yeni bir senteze ulaşılmasıdır (Celkan, 1991: s.82). En çarpıcı örnekleri, yeni yerleşmelerde (göç, taşınma, tayin vs. sebeplerle), yeni iş yerlerinde, eğitim kurumu değişikliklerinde, siyasal partilerde, gençlik hareketlerinde, sanatçılar arasında vb. alanlarında görülür ve kültürel değişimin ana kaynağıdır (Güvenç, 2011). Kültürleşmeye (acculturation) geldiğimizde daha karmaşık bir süreç söz konusudur: Toplumların kendi içlerinde gerçekleşen kültürlenme sürecinin dış dünyaya, yabancı dil ve kültürlere açılması. Yazılı basın, internet, televizyon, sinema, sanat ve moda akımları gibi etkinliklerle doğrudan etkileşime girilmeden kültürleşme olabilmektedir (Güvenç, 2011: s.87). Küreselleşmenin sıkça eleştirilen boyutu da kültürleşme/kültürsüzleşme ile ilgilidir. Kendi kültürünün etkisinden çıkarak edinilen kültürleşme olsa olsa kültürsüzleşme (deculturation) yani yozlaşmadır. Kültürleşme sürecinde edinilen kazanımların sahip olunan kültür ile harmanlanarak hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu üç sürecin tamamı, bireylerin ve toplumların giderek genişleyen halkalar içerisinde verdiği bir varoluş mücadelesini de tanımlamaktadır. Bu etkileşimde, yaşanılan şehir de önem arz etmektedir. Kültürleme sürecinde şehir yaşantısının aile üzerindeki etkileri kaçınılmazdır. Konuşma biçiminden, yenilen yemeklere kadar birçok gündelik yaşam ritüeli yaşanılan şehrin dinamikleri etrafında şekillenir. Bireyler her zaman belli toplumsal grupların ve sınıfların üyeleridirler ve çevrelerinden aldıkları mesajları kendi başlarına çözemezler. Her birey belli bir toplumsal yapı içerisinde bir pozisyonda bulunur, söz konusu mesajları üyesi oldukları grupların diğer üyeleri ile paylaştıkları ortak kültürel kodlar çerçevesinde anlamlandırır (Yaylagül, 2008: s.72).
  • 6. “Memleket” de bu etkileşim sonucundan oluşan bir kavramdır. “Bireyler, sosyal aidiyet duygularını tatmin etmek amacıyla hemşerilik adı altında kümeleşmekte, böylelikle kimliklerini yaşayarak toplumsal yabancılaşmaya karşı savunma mekanizması oluşturmaktadırlar” (Kurt, 2011: s.270). Hemşerilik temelli fiillerin/eylemlerin esası ortak çıkardan ziyade, aynı kültüre sahip olmak ve aynı coğrafi yerle öznel olarak özdeşlik kurmaktır (Kurtoğlu, 2005). Şehrin Pazarlanması Her toplumun yaşayış biçimi farklı olduğuna göre kültürleri de çeşitlidir ve kendine has özellikler taşır; (Eren, 2008: s.4) tıpkı şehirler gibi. İster etrafı surlarla çevrili olsun isterse ağ ilişkileri ile küresel boyutta algılansın, bir şehrin diğer şehirler arasından sıyrılması kendine ait kültürleri yaşayan uygarlık merkezi olabilme yeteneğinde saklıdır. Şehirlerin ayırt edici özelliklerini, eski tabirle alamet-i farikasını barındıran bir kimliği vardır. Şehirlerin, iş dünyası, yerleşimciler, etkinlikler ve ziyaretçiler için çekici bir yer olarak rekabetçi pozisyonunu artırmak ya da korumak için bulunduğu girişimler şehir pazarlamasını tanımlamaktadır. Neo-liberal küreselleşmenin egemen anlayışının ve girişimci şehir olma fikrinin peşinden giderek şehir pazarlaması stratejileri geliştirmek Avrupa’nın çağdaş yerel yönetimlerinin ajandasında yer almaktadır (Boisen, 2007). 1970lerde ortaya çıkan “girişimci şehir” kavramı şehir pazarlaması kavramının da ortaya çıkmasında etkili olmuştur (Kavaratzis, 2004). Son yıllarda hem akademik çevrede hem de yerel yönetimlerce “marka şehir/kent” olma söylemi giderek yaygınlaşmaya başlamıştır. Türkiye’de marka kent kavramı ilk kez “Türkiye Turizm Stratejisi 2023” çalışması ile birlikte gündeme gelmiştir. Çalışmada 15 şehir için kültür turizmi canlandırılarak marka kültür kentleri oluşturulacağı; büyük şehirlerde ise şehir turizmini geliştirmeye yönelik plan ve projeler yaşama geçirileceği belirtilmektedir. Ayrıca iç ve dış turizmde hareketliliği artırmak için her yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bir şehir “Kültür Turizmi Kenti” olarak ilan edilecektir. Projeye 2023 yılına kadar 750 milyon ABD Doları kaynak aktarılması planlanmaktadır (Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2007).
  • 7. Tek (2009), “Kamu Yatırımlarında Turizmin Yeri: Türkiye Turizm Stratejisi 2023’de Marka Kentler Projesi” başlıklı çalışmasıyla konuyu tartışmıştır. Marka kent stratejisinin “teknik” süreç olarak algılandığını, söz konusu şehirlerin nasıl belirlendiğinin açık olmadığını, Batıdaki uygulamalarda, ilk planda ön plana çıkan bir iki şehir varken projenin 19 kentle iddialı ve hayalci olduğunu belirtmektedir. Türkiye Turizm Stratejisi 2023 çalışması 2007 yılında gerçekleştirilmiş olmasına rağmen ardından geçen 6 yılda herhangi bir şehir için “Kültür Turizmi Kenti” uygulaması gerçekleşmemiştir. Fakat UNESCO tarafından 2010 yılı için İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti ilan edilmesi ülkemiz adına önemli bir gelişme olmuştur. 2020 Olimpiyatları için aday şehirler içerisinde son üçe kalmak da İstanbul için iyi bir reklamdır. Yine 2013 yılında, Arap Birliği Turizm Teşkilatı tarafından Bursa, Arap Turizm Başkenti ilan edilmiştir. İzmir’in Expo 2020 adaylığı, 2020 Avrupa Şampiyonası’na İstanbul’un aday olması, SOKÜM (Somur Olmayan Kültürel Miras) listesine giren kültürel miraslarımızın giderek artması, benzer etkinliklerin başka konseptlerle karşımıza çıkacağının habercisidir fakat her ne kadar kültür cenneti olsak da rekabet koşulları da giderek zorlaşmaktadır. Merkezi yönetimin, her şehrin kendi dinamiklerine istendiği düzeyde hâkim olamayacağı aşikârdır. Uluslararası düzeyde şehirler incelenerek benzer niteliklere yoğunlaşan etkinlikler şehirler tarafından uyarlanmalıdır. Şehir pazarlamasını sadece ekonomi merkezli olmadığını geniş bir boyutta incelenmesi gerektiğini belirten Kavaratzis’e göre; Şehir pazarlaması uygulaması, şehir imajının büyük kısmını oluşturan; mimari, iletişimsel ve yönetimsel öğelere bağlıdır. Bu sayede kendine bir yer ve imaj edinir. Şehir pazarlamanın esas öğesi olan şehir imajı, şehir markalaşmasının başlangıç noktasıdır (2004, s.58). Kar amacı gütmeyen pazarlama, hizmet pazarlaması, turizm pazarlaması, deneyimsel pazarlama, destinasyon pazarlaması, gibi birçok pazarlama kuramı şehirlerin faydalanacağı diğer pazarlama dinamikleridir. Şehirlerin rekabetçi konumları için bir diğer fenomen, İtalya’da ortaya çıkan, yavaş şehir olarak Türkçeleştirilebilecek Cittaslow hareketidir. Fast-food kültürüne karşı geliştirilen Slow-food fikri zamanla bir takım ilkelerin geliştirilmesiyle geniş yankı buldu. Bir grup İtalyan belediye başkanı tarafından da desteklenmesiyle 1999 yılında tüm şehirsel yaşama uygulanacak bir harekete dönüştü (Baldemir, Şahin ve Kaya, 2013). Bu hareket, eko-gastronomik ve çevreci manifestolarla, sadece yerel üretim ve yemek kalitesine vurgu yapmayıp, yerel
  • 8. yaşam kalitesinin arttırılması, yerel benzersizliğin devam ettirilmesi ve sürdürülebilir şehir ekonomilerinin desteklenmesi gibi yerel yönetim hedeflerini de kapsamaktadır (Pink, 2009). Türkiye’de Yavaş Şehir Ulusal Ağı kurularak, Seferihisar’ın 2009 tarihinde kazandığı unvan Akyaka, Gökçeada, Perşembe, Vize, Taraklı, Yalvaç ve Yenipazar ilçeleriyle devam etmiş, 60’ı aşkın ilçe yavaş şehir olmak için gün saymaktadır (www.cittaslowturkiye.org, 2013). Son yıllarda dillerden düşmeyen kentsel dönüşümün, sadece somut bir dönüşüm olarak kalmayıp, toplumsal anlamda bir “zihinsel dönüşüm projesi” (Ersoy, 2006: s.237) ile birlikte hayata geçirilmesi elzemdir. Şehirlerin pazarlama faaliyetlerine konu olabilmesi için öncelikle pazarlanabilir bir “ürün” olarak “şehirleşmesi” gerekmektedir. Şehirleşme süreci sadece idari anlamda “vilayet” olmakla gerçekleşmiş olmamaktadır. Bugün Türkiye’de birçok vilayet İskenderun, Bandırma, Alanya gibi büyük ilçelerden daha az gelişmiş durumdadır. Şehirleşme, idarenin, sivil toplumun, halkın, özel sektörün, üniversitelerin topyekûn bir şehir kimliği şemsiyesi altında hareket etmesiyle, şehrin olanaklarını değerlendirerek ön plana çıkarması hatta yeni olanaklar yaratarak şehir pazarlaması stratejisi geliştirmesi ya da alanında uzman kişilerden destek alması gerekmektedir. Avrupa ve ABD’de sadece şehirlere odaklanan danışmanlık şirketleri bulunmaktadır. Kültürel Çalışmalar ve Ekonomi ile İlişkisi Kültür çalışmaları disiplinler arası bir çalışma alanına sahiptir ve bu alanda yapılan çalışmalar; ekonomi, sosyoloji, sanat, edebiyat, tarih, iletişim, işletme, siyaset bilimi, arkeoloji ve mimarlık gibi geniş ve çok farklı disiplinlerin kapsamı ile ilgili olabilmektedir UNESCO kültür endüstrilerini; soyut ve kültürel yapıdaki yaratıcı içerikleri; eser, ürün ya da ticari meta haline getirilmesi yoluyla birleştirilen endüstriler olarak tanımlamaktadır. Bu içerikler genel olarak telif hakları ile korunmakta ve mal ve hizmet şekline dönüştürülebilmektedir. Uluslar arası Kültür Ekonomisi Topluluğu iki yılda bir konferans düzenlemektedir (”Ankara Kültür Ekonomisi Raporu”, 2013, s. 83). “Kültür ekonomisi, anlam üretimi üzerinde kurgulanmaktadır” (Özdemir, 2012: s.35). Kültür, elle tutulur ürünler olarak tezahür edeceği gibi bazı kültürel olguların soyut özellikte olması kültürün değerlendirilmesi, kavramsallaştırılması ve korunmasında sorunlara sebep olabilmektedir. Bu konuda UNESCO’nun,
  • 9. SOKÜM uygulaması alınacak önlemler konusunda maddi-manevi destek sağlamaktadır. UNESCO’ya göre somut olmayan kültürel miras; Toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, beceriler ve araçlar ve kültürel mekânlar anlamına gelir. Kuşaktan kuşağa aktarılan bu somut olmayan miras, toplulukların çevreleriyle, doğayla ve tarihleriyle etkileşimlerine bağlı olarak, sürekli biçimde yeniden yaratılır ve bu onlara kimlik ve devamlılık duygusu verir; böylece kültürel çeşitliliğe ve insan yaratıcılığına duyulan saygıya katkıda bulunur. İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’nde Türkiye’den 9 kültürel miras bulunmaktadır: 1. Meddahlık Geleneği 2. Mevlevi Sema Törenleri 3. Âşıklık Geleneği 4. Karagöz 5. Nevruz 6. Geleneksel Sohbet Toplantıları (Yaren, Barana, Sıra Geceleri ve diğer) 7. Alevi-Bektaşi Ritüeli Semah 8. Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali 9. Geleneksel Tören Keşkeği (www.unesco.org.tr, 2013). Listede yer alan kültürel miraslarımıza baktığımızda, hepsi bugünün tabiriyle kar amacı gütmeyen etkinliklerdir. Halk kültürleri, bir nevi halka mensup bireylerin kendini gerçekleştirmesidir. Âşıklık geleneği, halk oyunları, yemek kültürü, ozanların ya da mutasavvıfların eserleri insanlığı yüceltmek adına gerçekleştirilmiş iradelerdir. Gelgelelim kültür endüstrileri, tabiatı gereği kültürden kar elde etmek adına kurulmuş işletmelerdir. Kamu otoritelerinin, sivil toplum kuruluşlarının diğer bir deyişle bizatihi halkın kendisi kendi kültürünün endüstrileşmesi karşısında takınacağı tavır önemlidir. Kuşkusuz çoğu kültürel etkinliğin gerçekleşmesi başlı başına bir ekonomik faaliyettir. Kültürel değerlerin ticarileşmesi titizlik gerektiren bir durumdur. Örneğin, UNESCO’nun listesinde yer alan Mevlevi Sema Ayini’nin atfedildiği Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin ismi, ticari kaygılarla Konya’da bir pide çeşidine verilmiştir. Yıllarca verilen mücadele sonucunda söz konusu pide çeşidinin ismi değiştirilse de hala uygulayanlar vardır. Ayrıca Sema Ayini, çeşitli mekânlarda eğlence amaçlı ya da bir yörenin halk oyunu gibi gösteriye dönüşmesi kültürel ekonominin yanlış yorumlandığı bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Kültürel değerlerin metalaştırılmasının yanında “tüketici metalarının kültürelleşmesi” (Wayne, 2006: s.37) söz konusudur. Teknoloji ile birlikte gelişen
  • 10. yeni tüketim alışkanlıkları, popüler kültürün ve pazarlamanın etkisiyle birer kültüre dönüşmektedir. Belirli markaların tüketicileri, o ürünün kullanımı ile eriştikleri deneyimi bir ayrıcalık olarak gördüklerinden bu durumu söz konusu marka ile kültür kelimesini yan yana kullanmaktadırlar. Türk Halk Bilimcisi Nebi Özdemir’e (2012) göre; Düne kadar gelenek sözcüğünden rahatsız olanlar, bugün geleneğin peşinde, gelenekten beslenerek özgün gelenekler yaratmaya ve geleneği deneyimlemeye çalışmaktadır. (…) Kültür turizminin etkisiyle el sanatlarının “turistik sanatlara”, yöresel şenlik ve kutlamaların da “turistik animasyonlara ve faaliyetlere” dönüştüğünü görmekteyiz (s.60). Coğrafyamızda gelenek, tüketildikçe bitmeyen, modası hiçbir zaman geçmeyen, asırlar geçmesine rağmen yeni ürünler veren bir kültür “hammaddesi” kaynağıdır. Aslına uygun ve akıllıca kullanıldığında önemli bir gelir kaynağı olacaktır. Deniz-güneş-kum turizmi sadece belirli alanların zenginleşmesine sebep olurken kültür temelli turizm geniş bir alanı ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan daha olumlu etkilemektedir. Kültürel ve yaratıcı sektörlerin ticarileştirme potansiyeli farklı sektörler için ayrım gösterecektir. Kültür sektörleri şöyle sınıflandırılmaktadır: Yüksek Metalaştırma/Ticarileştirme Potansiyeline Sahip Olan Sektörler;  Reklamcılık,  Yayıncılık (uydu, radyo ve televizyon sektörleri),  Sinema filmi (video, DVD türündeki biçimleri ve televizyon gösterimleri dâhil),  İnternet sektörü  Mobil içerik sektörü  Müzik sektörleri  Basılı ve elektronik yayıncılık (kitaplar, CD-Rom, online veri tabanları, bilgi hizmetleri, dergiler ve gazeteler dahil)  Video ve bilgisayar oyunları Düşük Metalaştırma/Ticarileştirme Potansiyeli Olanlar;  Geleneksel kültürel faaliyetler: - Görsel sanatlar (resim, heykel) - Gösteri sanatları (tiyatro, opera, klasik müzik ve dans) - Müzeler ve kütüphane hizmetleri  Diğer yaratıcı faaliyetler: El sanatları, moda, tasarım endüstrisi. Bu kapsama mimari, kültürel turizm, hatta spor bile dâhil edilebilir (Hesmondalgh 2002; Marcus’dan aktaran “Ankara Kültür Ekonomisi Raporu”, 2013). Adorno kültür endüstrisinin, zaten olan bir şeyi yeni bir nitelikle birleştirip seri üretilen bir ürün haline getirdiğini, bunu yaparken de yüksek ve düşük kültür
  • 11. alanlarının aynı seviyeye indirgendiğini ve kitleleri, kültür endüstrileri sayesinde seçim yaparken pasifleştirdiğini ve kontrol altında tuttuğunu ifade etmektedir (Adorno, 2011). Kuşkusuz bunun en önemli destekçisi popüler kültürdür. Tüketimin kitle iletişim araçlarıyla körüklenmesi ve bireysel konformizmin etkisiyle kültürel anlam, üretim sürecine dâhil edilerek kişiye özel hale getirilmektedir. Baudrillard (1970/1997) kültürel nesne ve anlamların metalaşmasını şöyle eleştirmiştir: (…) Meydana gelen, nesne dizeleri olarak çoğaltılmış sanat yapıtlarının gerçekte “bir çift çorabın” türdeşi haline gelmesi ve anlamlarını buna göre kazanması söz konusudur. (…) Özetle, kültürel içeriğin, alet değil ama konfor ya da prestij öğesi olduğu andan itibaren tüketim nesnesine dönüşen çamaşır makinesiyle aynı tarzda üretildiğini söylüyoruz. (…) Her tür başka nesne kategorisinin tabi olduğu aynı rekabetçi göstergeler talebine kültürün de tabi olması ve kültürün bu talebe göre üretilmesi anlamına gelir (s.120-123). Şehir Pazarlaması ve Kültür Ekonomisi İlişkisi: Eskişehir 2013 TDKB Eskişehir’in Kısa Tarihi Şehirlerin kültürün nüveleri tarihlerindeki gelişmelerde saklıdır. Porsuk Nehri kıyılarında Frigyalılar tarafından kurulan Eskişehir (Dorylaion), 1071’de Anadolu’nun Türkleşmeye başlamasıyla birlikte 1074’te Bizanslıların elinden alınmıştır. 15.yy’da, özellikle Fatih döneminden itibaren Eskişehir isminin kaynaklarda Sultanönü Sancak merkezi olarak kaydedilmiştir. 17.yy’dan sonra ticaret yollarının denizlere doğru kaymasıyla, Anadolu’nun dünya ticareti içinde önemi azalmış, diğer Anadolu kentleri gibi Eskişehir de bu olumsuz gelişmelerden etkilenerek küçük bir kasabaya dönüşmüştür. Bu dönüşüm 1800lü yıllarda Osmanlı-Rus Harbi, ardından Balkan Savaşları’nda yaşanan göç dalgaları ile değişime uğramıştır. Kırım’dan göçen Tatar kabileleri bir kısmı Eskişehir civarına yerleştirilmiştir (Önder ve Karlı, 2005). Eskişehir’in, İstanbul-Ankara, İstanbul-Konya, İstanbul-Şam ve Bağdat ana yolları üzerinde bir kavşak noktası konumunda olması 20. Yüzyılda gerçekleştireceği atılımların habercisidir. Bağdat Demir Yolu’nun cazibesi nedeniyle Almanya’nın Anadolu’da kolonizasyon çalışmaları yaptığı ve “Eskişehir’de Alman konsolosluğu açılmasını” da öneren yayınların istihbaratını alan Osmanlı Devleti söz konusu tren yolu hattına güvenliği temin etmek için Eskişehir ve çevresindeki demiryolu güzergâhına Rumeli göçmenlerin iskân
  • 12. edilmesini sağlamıştır (Özyüksel, 1985 ve Ortaylı, 2002’den aktaran Önder ve Karlı, 2005). Demografik yapıda başlayan değişim ekonomik yapıyı canlandırmış ve kültürel bir değişim ve dönüşüm süreci yaşanmasına neden olmuştur. Böylece farklı coğrafyadan gelen Tatar, Çerkez ve Rumeli muhacirleri “Eskişehirli kimliği” kazanmaya başlamışlardır (Efe, 2009). Yerliler göçmenlerden kimi tarım tekniklerini almış, yeni ürünler ekmeye başlamışlardır ( Önder ve Karlı, 2005: s142). Eskişehir TDKB temasının “Göç” olması tesadüfî değildir. Felaketlere ve sürgünlere sebep olan göç Eskişehir’in kültürel zenginliği için bir fırsat olmuştur. 1894 yılında, Bağdat demiryollarının tesisi için Almanların desteği ile küçük bir atölye olarak kurulan Cer Atölyesi de Eskişehir tarihinde önemli yere sahiptir. Kurtuluş Savaşı sırasında top teçhizatlarının tamir edildiği ve üretildiği yer olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında az sayıda olan ağır sanayi tesislerinden biri olarak geçmektedir. 1930lu yıllardan itibaren gelişen demiryollarına büyük katkıları olan Cer Atölyesi aynı zamanda bir sosyo-kültürel merkez halini almıştır. 1958’de Eskişehir Demiryolu Fabrikası adını alan Cer Atölyesi 1961’de İlk Türk Otomobili “Devrim”in tasarlandığı ve hayat bulduğu yerdir ve Ankara’ya götürmek üzere ilk Türk Buharlı Lokomotifi Karakurt’un da imal edildiği fabrikadır. 1986’da Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş. (TÜLOMSAŞ) adını alır (Kiper, 2008). Evren ve Kozak’ın (2012) yaptığı çalışmada, Eskişehir’e günü birlik gelen yerli turistlerin bakış açılarıyla Eskişehir’in çekici faktörleri değerlendirilmiştir. Ziyaretçilerin Eskişehir’i ziyaret etme amaçları şekil 1.’deki gibidir. Şekil 1. Ziyaretçilerin Eskişehir’i ziyaret etme amaçları Araştırmanın sonuçlarına göre, ziyaretçilerin gözüyle Eskişehir’in çekici özellikleri sırasıyla; Yılmaz Büyükerşen imajı, Bilim, Sanat ve Kültür Parkı,
  • 13. Odunpazarı Evleri, Anadolu Üniversitesi, Porsuk Çayı’nda düzenlenen gondol turları, öğrenci kenti olması, Kentpark, gelişmiş şehircilik anlayışıyla ilgili medyada çıkan haberler, ulaşım kolaylığı, bazı araştırmalarda en yaşanılabilir ikinci kent olarak görülmesi, Sanatsal etkinlikler, Yapay deniz, Cam Sanatları Müzesi, hamamları, Doğal zenginlikler, mutfağı, Yazılıkaya (Midas) Antik Kenti, Alışveriş merkezleri, Havacılık Müzesi, Lületaşı Müzesi, Frig Vadisi, Arkeoloji Müzesi, Mihalgazi Sakarıılıca Termal Turizm Merkezi, Konaklama imkânlarının çeşitliliği, Eskişehir’de çekilen diziler ve filmler, düzenlenen sportif etkinlikler,Yunus Emre ve Nasrettin Hoca gibi tarihî/dinî karakterler, Barlar Sokağı Mağaralar, Açık Öğretim Fakültesi, Gece kulüpleri, Karikatür Müzesi ve Eskişehirspor olarak değerlendirilmiştir (Evren ve Kozak, 2012: s. 226). Eskişehir, yüksek hızlı trenin de etkisiyle özellikle iç turizmde ivme kazanmaya başlamasına rağmen şehre gelenlerin büyük bölümünü günübirlik gelen ziyaretçiler oluşturmaktadır. Gezilip görülecek yerlerin bir günde bitirileceği algısı söz konusudur. Bunun için konaklama alternatifleri geliştirilmesi gerekmektedir (Seçilmiş, 2011: s.42). Türkiye’de kayıtlı 172 Coğrafi İşaret arasında Eskişehir’den iki ürün bulunmaktadır. Lüle Taşı, 27.10.1997 tarihinde; Çiğ Börek, 19.04.2010 tarihinde Türk Patent Enstitüsü tarafından Coğrafi İşaret olarak tescillenmiştir. Değerlendirme aşamasında olan 219 adet başvuru arasında Eskişehir’den 3 coğrafi işaret bulunmaktadır: Eskişehir Mavi Kalsedonu, Met Helvası ve Nuga Helvası. (www.tpe.gov.tr) Belirli bir bölgeden kaynaklanan bir ürünü tanımlayan ya da kalitesi, ünü veya belirgin özellikleri itibariyle coğrafi kaynağına atfedebilen bir bölgeyi işaret eden “Coğrafi işaretler” fikri mülkiyet haklarından biridir (Özdemir, 2012: s.65). Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkentliği Gerek tarihte yaşanan Türk halklarının göç hareketliliğinin merkezi olması gerekse sosyo-kültrel gelişmişliği nedeniyle TDKB için Türkiye’deki en uygun aday kuşkusuz Eskişehir olarak görülmektedir.
  • 14. Şekil 2. TDKB Maskotu ve Logosu Eskişehir’in kültür başkentliği logosu, çoklu parçaların bütünü oluşturması ile Türk Dünyası’nın bir araya gelmesine atıfta bulunmuştur. Kırmızı renk Türk Bayrağını Türkuaz renk Türk Dünyasını temsil etmektedir. “Hilal” ve “Yıldız” geleneksel Türk Devlet Sembolü olması nedeniyle logoda yer almaktadır. Maskotun Nasreddin Hoca olması ise Nasreddin Hocanın, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinin Hortu köyünde doğması ve Türk Dünyasının tamamına yayılmış ortak kültürü temsil etmesidir. Başkentliğin ana teması “Göç”, hedef kitlesi de birinci derecede 08-18, ikinci derecede 18-30 yaş grubudur. Müşterek biz duygusunun yaygın ve kuvvetli biçimde yaşanması için etkinliklerde "Selçuklu çizgisi" vurgulanacaktır. Slogan ise İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik!” sözüdür (www.eskisehir2013.org, 2013). Eskişehir’in 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilmesinin ardından 31 Ocak 2012’de düzenlenen Kültür ve Turizm Bakanlığı Ankara Türk Dünyası Müzik topluluğunun verdiği konseri ile etkinlikler başlamıştır. TDKB Ajansının internet sitesi incelendiğinde bir etkinlik dışında yılın ilk iki ayı etkinlik düzenlenmemiştir. Bir takım tanıtım toplantıları ve yurt içi ve yurt dışı temaslar gerçekleştirilse de şehrin başkentliğe tam olarak adapte olması yıl ortasını bulmuştur. UNESCO’nun gerçekleştirdiği Avrupa Kültür Başkentliği uygulamasına baktığımızda başkentliğin 5 yıl önce ilan edildiğini görmekteyiz. TDKB uygulamasına karar verilmesinin ertesi yılı Astana’nın başkentliğe seçilmesi bir handikap olarak karşımıza çıkmaktadır. Mart ayındaki Nevruz etkinlikleri ve görkemli açılış töreni ile etkinlikler hız kazanmıştır. Nisan ayında çeşitli tiyatro etkinlikleri, Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri, “Gölge Tiyatrosunun Geleceği” başlıklı çalıştay ve Genç Doğa Bilimcileri Turnuvası düzenlenmiştir. Mayıs ayına gelindiğinde, Battalgazi Rallisi,
  • 15. Nasrettin Hoca Fıkra Anlatı Geleneği Toplantısı, Türkoloji Kongresi, 81 il 81 Öğretmen Projesi, Türk Dünyası Şiir Şöleni, Dadaşlar, Toy Künü ve Azerbaycanlılar Etkinlikleri gerçekleşmiştir. Haziran ayında, Yunus Emre Oratoryosu, Anadolu ve Balkanlarda Şücaettin Veli’nin Yeri Paneli, Nasrettin Hoca’nın Doğum Şenlikleri, Türkçe Olimpiyatları, Tepreş Şenlikleri, İpekyolu Şairler Buluşması etkinlikleri gerçekleşmiştir. Temmuz ayında Türkmenistan Kültür Günleri, Ressamlar buluşması, Eskişehir Cup ATP Challenger Tenis Turnuvası ve Ramazan ayı dolayısıyla her gün ayrı mahallelerde geleneksel etkinliklerin yer aldığı Halil İbrahim Sofrası İftar organizasyonları gerçekleştirildi. Ağustos ayında Müzik ve Futbol Şöleni, Sokak gösterileri Festivali düzenlendi. Eylül ayında, Muhacir Yaz Şenliği, Ahilik Haftası etkinlikleri, Balkan Haftası Etkinlikleri, Şefika Kutluer Festivali, Sema Ayini, Türk Kahvesi sergisi gerçekleştirildi. Ekim ayında Aşçı Yarışması, Yaza Veda Festivali, Halk Müziği Konseri, Türk Dünyası Rock Müzik Günleri, Tatarların Tarihi Mirası Kongresi, Türk Kültürü Kongresi, Müzikal Terapi Gösterisi, Bulmaca Rallisi, Geleneksel Türk Sporları Günleri, Ertuğrul Gazi Şurası ve Yörük Etkinlikleri ve Serbest Güreş Turnuvası gerçekleştirildi. Kasım ayında Türk Vizyon Yarışmasının Tanıtım Toplantısı, Türk Dünyası Kültürel Değerleri Uluslararası Sempozyumu, yeni yapılacak olan Türkiye’nin ilk Göç Müzesinin tanıtımı, Kırım Tatarları’nın sürgün hikâyesini anlatan “Haytarma” filminin galası düzenlendi. Bunların yanında her ay içerisinde birçok konser, sergi, gösteri ve toplantı gerçekleştirilmiştir. Etkinlikler halen devam etmektedir (www.eskisehir2013.org.tr, 2013). Bu etkinliklerin yanında kalıcı eserler, restorasyon çalışmaları ve TDKB Ajansı tarafından finanse edilen birçok proje hayata geçirilmiştir ve çalışmalar devam etmektedir. Türk Dünyası Bilim Ödülü, Türk Dünyası Kültüre Katkı Ödülü gibi ödüllerin ilk uygulamasının bu sene başlatılacağı belirtilmektedir (Eskişehir TDKB Ajansı Dergisi: Toy, 2013). Etkinliklerin içeriklerine bakıldığında müzik, güzel sanatlar, sahne sanatları, yerel şenlikler, şiir ve edebiyat, spor, akademik ve idari toplantılar, dini etkinlikler gerçekleştirilmiştir. Yunus Emre, Nasrettin Hoca, Battal Gazi, Ertuğrul Gazi isimleri etkinliklerde sıkça geçmektedir. Türk devletlerinden Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgız Cumhuriyeti, Özbekistan, KKTC, Altay Cumhuriyeti, Başkurdistan, Yakut Cumhuriyeti, Tataristan, bunların yanında
  • 16. Bulgaristan, İran, Makedonya, Romanya, Rusya vb. ülkelerden gelen Türk kökenli sanatçı ve ziyaretçiler de etkinliklerde boy göstermiştir. Kuşkusuz 2013 yılı sona erdiğinde daha kapsamlı çalışmalar gerçekleştirilebilecektir. Kültür başkentliğinin etkileri sadece 2013 yılı için geçerli olmayıp Eskişehir halkı, şehir yöneticileri ve ziyaretçiler için bir tecrübe olarak hatırlanacaktır. Sonuç Şehirleşme sürecinin doğal sonucu olarak pek çok halk kültürü pratikleri ya kaybolmakta ya da mahiyetini dönüştürüp, farklı bir terkiple devam etmeye çalışmaktadır. Bu konuda şehirleşme ve modern hayatın, geleneği öldürdüğü ve yaşam alanlarına zarar verdiğine dair görüşlerin yanı sıra; geleneğin canlı, dinamik bir olgu olduğu ve sosyo-kültürel şartlar ve değerlerin yeniden tanımlanmasına paralel olarak, kendisine yeni bir yaşam alanı bulduğuna dair görüşler de mevcuttur (Alangu’dan aktaran Ersoy, 2006: s.234). Eskişehir, tarihinden gelen kültürel zenginliği, günümüzün modern yaşamıyla harmanlayarak yaşamaya çalışan şehirlerden biridir. 2013 TDKB ile birlikte önemli bir kültür turizmi merkezi olduğunun altını çizmiştir. Düzenlenen etkinlikler, kalıcı eserler ve şehrin bütününe yayılan bilinç sayesinde, şehir pazarlaması ve kültür ekonomisi yönetimi açısından da örnek bir Eskişehir imajı verilmiştir. Büyük şehirlerin bilbordlarında yer alan kültür başkentliği, ulusal çapta TV reklam kuşağında da görünürken önümüzdeki dönemlerde yapılacak çalışmalarla ulusal ve uluslararası basında ne kadar ses getirdiği araştırılmalıdır. Farklılık ve özgünlük, yeni dönemin, dolayısıyla ekonominin özünü oluşturmaya başlamıştır. Kültürel miras da temel farklılık ve özgünlük kaynağıdır. Kültür, gelişmiş ülkelerce gider değil, önemli bir gelir kaynağı, dolayısıyla gelişme/kalkınma alanı olarak değerlendirilmektedir (Özdemir, 2012: s.61). Kültürel ekonomi anlamında birçok dinamiği bünyesinde barındıran Eskişehir, kültürel ve tarihi varlıklarının yanı sıra eğlence turizmi potansiyelini daha etkili organizasyonlarla öne çıkarmalıdır. Örneğin Eskişehir Film Festivali en az Altın Koza, Altın Portakal ve İstanbul Film Festivalleri düzeyine çıkabilmelidir; uzun vadede ise Cannes, Sundance, Altın Ayı gibi üst düzey festivallerin arasında yerini almalıdır. Fiziksel ve sosyo-kültürel koşullar değerlendirilerek film platoları
  • 17. kurulması için yapımcılar teşvik edilmelidir. Diğer alanlardaki festivaller, şenlikler, sergiler, Bienaller vs. ile küçük çaplı organizasyonlarla birlikte mega organizasyonlara da girişmelidir. Ulusal ve uluslararası düzeyde doğru zamanlama ve konumlama ile çok etkinlik yapmaktan ziyade yoğunlaşarak etkili organizasyonlar düzenlenmelidir. İstanbul, Ankara ve İzmir şehirlerinin gerçekleştirdiği “Kültür Ekonomisi Envanteri” projesi Eskişehir için de uygulanmalıdır. Bu proje diğer şehirlerin de yaptığı “Kültürel Miras Envanteri” ile karıştırılmamalıdır. Topyekûn kültürle ilişkili bütün sektörlerin incelendiği bir rapordan bahsedilmektedir (Ankara Kültür Ekonomisi Raporu, 2013; İzmir 2012 Kültür Ekonomisi ve Kültür Altyapısı Envanteri, 2013 ve www.istanbulkulturenvanteri.gov.tr). Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Konya gibi kültürel anlamda zengin şehirlere yakın olmasından faydalanarak yabancı turistlerin rotalarına eklenmesi gerekmektedir. Türk Dünyası Kültür Başkentliği rüzgârını arkasına alan Eskişehir sadece 2013 yılına odaklanmayarak çalışmalarını sürdürmelidir. Şehir sakinlerinin yaşadıkları şehir ile gurur duymaları o şehrin gelişimi için hayati derecede önemlidir. Şehir pazarlaması sürecinin başarısı ve devamlılığı yerel yetkililer, halk ve özel sektörün ahengine bağlıdır. Diğer Türk devletlerine nazaran daha gelişmiş olan Türkiye’nin diğer ülkelerdeki gelişmelere ön ayak olmalıdır. Ne ki, Türk devletlerindeki ekonomik ve sosyal gelişme sahip olduğumuz yakın ilişkiler nedeniyle doğrudan olumlu etkilere sebep olacaktır. Kaynakça Adorno, W. T. (2011) Kültür Endüstrisi, Kültür Yönetimi, (Çevirenler: N.Ünler, M. Tüzel ve E. Gen), 6. Baskı, Ankara: İletişim Alsaç, Ü. (1993) Türk Kent Düzenlemesi ve Konut Mimarlığı, İstanbul: İletişim. Baldemir, E., Şahin, T.K. ve Kaya, F. (2013) Yavaş Şehir Olma Durumunun Analitik Hiyerarşi Süreci İle Değerlendirilmesi, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları, 2 (1), 29-50. Boisen, M. (2007) The strategic Application of City Marketing to Middle-sized Cities, Master Thesis, Utrecht Universty In the Netherlands. Celkan, H.Y. (1991) Beşeri Kültürün Temel Öğesi Aile, Aile ve Toplum, (1) 1, s.81-85. Efe, A. (2009) Eskişehir’in Demografik Yapısında Değişim: 1831’den 1927’ye, Kurtuluş ve Aydınlanma, Arşiv Belgeleriyle Eskişehir, Ankara: Büyük Harf, s. 99-121. Eraydın, A. (2001) “ Küreselleşme- Yerelleşme ve İşlevleri Farklılaşan Kentler,” Cevat Geray’a Armağan içinde, Ankara: Mülkiyeliler Birliği, s. 363-392.
  • 18. Eren, G. (2008) Türkiye’de Yerel ve Küresel Kültür Politikaları: Kültür Bakanlığı Örneği, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kırıkkale. Eker, S. (2012) Orta Asya’nın Gizemli Halkı: Soğdlular, Soğd ve Soğdca, Türkbilig, 24, s.77-92. Ersoy, R. (2006) Şehirleşme - Halk Kültürü İkileminde Sorunlar ve Bazı Çözüm Önerileri, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 20, s. 233-238. Eskişehir TDKB Ajansı Dergisi: Toy, Ocak 2013 (1). Evren, S. ve Kozak, N. (2012) Eskişehir’in Çekici Faktörlerinin Günübirlik Ziyaretçilerin Bakış Açılarıyla Değerlendirilmesi, Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi, 23(2), s. 220-232. Güvenç, B. (2011) Kültür’ün ABCsi, İstanbul: Cotigo. Kavaratzis, M. (2004) From City Marketing to City Branding Towards a Theoretical Framework for Developing City Brands, Place Branding,(1), p. 58–73. Keleş, R. (2005) Kent ve Kültür Üzerine, Mülkiye, 29 (246), 9-18. Kiper, M. (2008) Demiryolculuğunun Nüvesi, Cumhuriyet Strateji, 4 (211). Kurt, N. (2011) Kent Hizmetlerinin Geleceğinde Kentsel Sorumluluklar ve Kent Kültürünün Geliştirilmesi Stratejileri, Yönetim Bilimleri, (9) 2, s. 262-278. Kurtoğlu, A. (2005) Mekânsal Bir Olgu Olarak Hemşehrilik ve Bir Hemşehrilik Mekanı Olarak Dernekler, European Journal of Turkish Studies, [online] (2). Önder, S. ve Karlı, E. (2005) Osmanlı Döneminde Eskişehir’e Göçler, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler, 6 (1), s. 129-144. Özdemir, N. (2012) Kültür Ekonomisi ve Yönetimi, Ankara: Hacettepe. Pink, S. (2009) Urban Social Movements and Small Places- Slow Cities as Sites of Activism, City, 13(4), p. 451-465. Pustu, Y. (2006) Küreselleşe Sürecinde Kent: Antik Site’den Dünya Kentine, Sayıştay, 60, s. 129- 151. Seçilmiş, C. (2011) Ziyaretçilerin Gözüyle Eskişehir Turizminin Gelişmesini Etkileyen Sorunlar, İşetme Araştırmaları, 3 (3), s. 37-57. T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültürel İrtibat Noktası’nın Kültür Mirası ve Kültür Ekonomisi Envanteri Projesi, Ankara Kültür Ekonomisi: Sektörel Büyüklüklerin Değerlendirilmesi Raporu, Ankara, Şubat 2013. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı (2007) Türkiye Turizm Stratejisi 2023, Ankara. Tek, M. (2009) Kamu Yatırımlarında Turizmin Yeri, Türkiye Turizm Stratejisi 2023’de Marka Kentler Projesi: Eleştirel Bir Değerlendirme, Anatolia: Turizm Araştırmaları, 20, (2), s. 169-184. www.cittaslowturkiye.org, 2013. www.eskisehir2013.org.tr, 2013. www.istanbulkulturenvanteri.gov.tr, 2013. www.unesco.org.tr, 2013. www.tdk.gov.tr, 2013. Wayne, M. (2006) Marksizm ve Medya Araştırmaları, (Çeviren: Barış Cezar), İstanbul: Yordam. Yaylagül, L. (2008) Kitle İletişim Kuramları, Ankara: Dipnot.