2. isim + DAn isim + (y)A kadar
• Tiyatro akşam ondan on bir buçuğa kadar
sürecek.
• Ocaktan şubata kadar okul tatil.
• Bugün sabahtan akşama kadar okuldayım.
• Saat 12.30’dan 15.30’a kadar toplantı var.
3. İsim + DAn sonra
önce
• Biz yemekten önce ellerimizi yıkıyoruz.
• İşten sonra İngilizce kursuna gidiyorum.
• Okuldan sonra sinemaya gidiyor muyuz?
• Toplantıya gelmeden önce hazırlık yapıyorum.
• Akşam biraz televizyon izledikten sonra uyudum.
4. isim + ̇ -Dir
-DAn beri
• Üç senedir Türkiye’de yaşıyorum.
• Ekim’den beri bu ofiste çalışıyoruz.
• Sen ne zamandır seyahat etmiyorsun?
2000’den beri evliyim.
5. • Türkiye’nin başkenti Ankara’dır.
• Odanın rengi mavi.
• Ali’nin arabasına biniyorum.
• Sınıfın kapısı kapalı.
• Televizyonun kumandası bozuk.
• Seda’nın annesinin adı Leyla. Benim odam
Hakan Bey’in odasının yanında
6. •Yeni bir güneş gözlüğü almak istiyorum.
• Ben İstanbul Üniversitesinde okuyorum.
• Selim’in kol saati çok pahalı.
• Haftaya yeni bir çamaşır makinesi
alıyoruz.
•Çalışma masasının üstünde kitabım var.
•O sınıfta bilgisayar kursunun öğrencileri
var
18. fiil + (y)Ip
• Bu gün okula gidip sınav sonuçlarını
öğrenelim.
• Çarşıya çıkıp alıveriş yapmayacak mıydık?
• Ayşelerle pikniğe gidip bu güzel günün tadını
çıkaralım
19. Fiil + mAdAn
• Yemek yemeden evden çıktı .
• Kantinde bir şeyler yemeden sınıfa gelmez.
• Annemden izin almadan bir yere gidemem.
20.
21. fiil + (y)ArAk
• Annesinin yanına koşarak gitti.
• Her sabah okula yürüyerek gidiyorum.
• Müzik dinleyerek ders çalışıyorum.
• Türkçeyi, Türk filmlerini seyrederek öğrendim.
• Benimle konuşmayarak kalbimi kırıyorsun.
24. fiil + zaman eki + (y)ken
isim + DA + (y)ken
sıfat + (y)ken
• Yemek yaparken telefon çaldı.
• Otobüse yetişmek için koşarken ayak bileğimi burktum.
• Hazır elin değmişken benim tabağımı da götürür müsün?
• Tam evden çıkacakken yağmur başladı.
• Babam çocukken çok yaramazmış.
• Düşecekken ablam kolumdan tuttu.
• Tam evden çıkacakken karşı komşum misafirliğe geldi.
• Tatlı tatlı sohbet ediyorken birdenbire tartışmaya başladılar.
• Hastayken bana en çok Bahar yardım etti.
• İstanbul’dayken her hafta balık tutmak için Galata Köprüsü’ne
gidiyorduk.
25. fiil+ mAk fiil+ mA
• Tatil yapmak insanı dinlendirir.
• Evime yeni bir çalışma masası aldım .
• Sigara içmek sağlığa zararlıdır.
• Onu görmek beni çok mutlu etti.
• Müzik dinlemekten çok hoşlanırım .
• Biz her gün spor yapmaya başladık .
• Sen çamaşır makinesini kullanmayı biliyor
musun?
• Hava bulutlu görünüyor. Pikniğe gitmemekte
fayda var.
26. fiil + mA + iyelik eki
• Doğum günüme onun gelmesini istemiyorum.
• Komşular yüksek sesle müzik dinlememizden
rahatsız oluyor.
• Senin evi temizlememene çok kızıyorum.
• Derslere düzenli gelmeniz sizin için çok yararlı.
Sizin işten ayrılmanız bizi çok üzdü.
27. fiil + (y)lş + (iyelik eki)
• Onun bakışlarından hiç hoşlanmıyorum.
• Yeni programdaki değişiklikler için herkesin
görüşünü almak lazım.
• Ankara'ya bir gidiş dönüş bileti lütfen!
• Annem gençliğinde dikiş nakış kursuna gitmiş.
28. fiil + mA + iyelik eki + belirtme eki
• Annem bana "Odanı topla." dedi. Annem bana
odamı toplamamı söyledi.
• Öğretmen öğrencilere "Derse erken gelin." dedi.
Öğretmen öğrencilere derse erken gelmelerini
söyledi .
• Garson müşterilere "İçeride sigara içmeyin ."
dedi. Garson müşterilerden içeride sigara
içmemelerini rica etti.
• Patron sekreterine "Ahmet Bey odama gelsin."
dedi. Patron sekreterinden Ahmet Beyin odasına
gelmesini istedi.
29.
30. fiil + mAk gerek/ lazım / gerekfiil + mA +
(iyelik) gerek/ lazım/ gerek+ zaman eki
• Doktor Hanım, hemen aşağıya gelmeniz gerek;
acil bir hasta var.
• Bu raporları cuma günkü toplantıya
yetiştirmemiz gerekiyor.
• Ne yapıp edip saat beşten önce okuldan
çıkmaları lazım.
31. fiil +mAk zorunda / mecburiyetinde ol-
/ kalfiil +mAyA mecbur ol- / kal
• Tüm öğrenciler okuma, dinleme, yazma,
konuşma sınavlarına girmek zorunda.
• Ödevi salı günü öğleden sonraya kadar
bitirmek mecburiyetindeyiz.
• Bu haberleri ona anlatmaya mecburum. Bir
çalışan istifa etti, onun Işlerini de biz yapmak
zorunda kaldık .
32.
33. fiil + mAk için fiil + mA + iyelik eki için
• Kadıköy'den Taksim'e gitmek için önce vapura
sonra da fünikülere binmeniz lazım.
• Yurt dışında sorun yaşamamanız için listedeki
belgeleri hazırlamamız lazım.
• Öğretmen konuyu iyi anlamamız için her gün
ödevler veriyor. Sana yardım etmek için ne
yapabilirim?
34. fiil + mAk üzere
• Mutlu olmak için emek vermeliyiz.
• Doktoraya başvurmak üzere üniversiteye
gitmiş.
• İşe gitmek üzere evden çıktı.
• Çabuk ol, vapur kalkmak üzere!
• Kahvem bitmek üzere. Birazdan gidebiliriz.
35. Fiil + mAktAnsA
• Vapur iskelesine tramvayla gitmektense
yürüyelim, mesafe kısa .
• E-posta göndermektense bizzat gidip
konuşacağız.
• Böylesi çok daha iyi. Kilo vermek için hiçbir
şey yememektense spor yaparım.
• Onunla çalışmaktansa ölürüm daha iyi.
36. fiil + mA + (iyelik)+ (y)A rağmen
• Kötü hava şartlarına rağmen gezimiz iptal
olmadı.
• Spor yapmamasına rağmen oldukça sağlık ı
görünüyor.
• Kadir çok çalışmasina ragmen. sınav ı
geçemedi
37. fiil + sA + (kişi eki) bile / dA
• Sen gelmesen bile biz gideceğiz.
• Siz kabul etmeseniz de bu ayran bozuk.
• Hemen hazırlanıp çıksak bi le filme
yetişemeyiz.
• Artık istesem de geri dönemem.
38. isim + (y)A rağmen
• Fırtınaya rağmen gemi yola çıktı.
• Bütün hatalarına rağmen onu affedeceğim.
• Güneşli havaya rağmen piknik planlarımızı
iptal ettik.
• Kalabalığına rağmen İstanbul'u seviyorum.
39. •Keşke şimdi evde yatıp dinlensem.
• Yarın hava güzel olsa da pikniğe
gitsek.
•Kendimi çok halsiz hissediyorum.
Yarın işe gitmesem mi?
40.
41. fiil + (mA) + zaman eki + (y)sA + kişi eki
ad / sıfat + sA + kişi eki ad / sıfat + değil + se +
kişi eki
• Eğer işimiz erken biterse sinemaya gideriz.
• Biliyorsun Adem'le aram iyi değil. Eğer onunla
buluşacaksan, ben gelmeyeyim.
• Yemek pişirmediysen, bu akşam dışarıda
yiyelim.
• İşinde mutsuzsan, neden oradan ayrılmıyo
sun?
• Dışarıda yağmur yağıyorsa, şemsiyeni almayı
unutma.
42. fiil + (l)ş + zaman eki + kişi eki isim +
IAş + zaman eki + kişi eki
• Mehmet Bey ile Yusuf Bey selamlaştılar.
• Ömer arkadaşıyla vedalaştı.
• İki eski arkadaş kucaklaştı .
• Yıllarca mektuplaştılar.
• Çocuklar bahçede koşuşuyordu .
• Kuşlar uçuşuyor.
• Yolcular durakta bekleşiyorlar.
• Yağmurda herkes bir tarafa kaçıştı.
43. fiil+ DlkçA fiil + DlğlndA
• Arkadaşım telefon ettiğinde ben ev
telefonuyla konuşuyordum.
• Sokağa çıktığımda yağmur yağıyordu.
• Dün hava oldukça soğuktu.
• Türk arkadaşlarımla konuştukça Türkçem
ilerliyor.
44. fiil + -Dlğl sürece
• İl açlarını içmediğin sürece iy il eşemezsin .
• Böyle çalıştığın sürece fakülteyi 7 yı da
bitiremezsin.
• İkinci bir dil öğrenmediğin sürece kolay kolay
iş bulamazsın .
• Çalışmad ğın sürece
45. fiil + DlğlndAn beri
fiil + (y)All
fiil + Dl fiil + (y)All
• Okul başladığından beri Arzu'yu görmedim.
• Aslı geldi geleli sınıftaki bütün kızlar ona
düşman oldu .
• İstanbul'a geleli başımı işten kaldırmadım.
47. fiil + (I)n / (I)l
• Sevgi, iş görüşmesi için kendini hazırlıyor.
Sevgi, iş görüşmesi için hazırlanıyor.
• Serhat, okuldan başarıyla mezun olunca
kendini övdü. Serhat, okuldan başarıyla mezun
olunca övündü.
• Bir ay sonra kendilerini yeni evlerine
taşıyacaklar. Bir ay sonra yeni evlerine
taşınacaklar.
48. fiil + DIkçA fiil + -DIğI sürece
• Türkiye’de yaşadıkça Türkleri daha iyi anlıyorum.
• Dün hava oldukça soğuktu.
• Türk arkadaşlarımla konuştukça Türkçem ilerliyor.
• İnsanlar yaşlandıkça olgunlaşıyor.
• İlaçlarını içmediğin sürece iyileşemezsin.
• Böyle devam ettiğin sürece üniversiteden mezun
olamazsın.
• İkinci bir dil öğrenmediğin sürece kolay kolay iş
bulamazsın
49. fiil + (y)AnA kadar / dek / değin
fiil + (y)IncAyA kadar / dek / değin
• Türkçe öğrenene kadar kursa devam edeceğim.
• Hırsızlık olaylarında, polis gelene kadar hiçbir şeye dokunmamak
lazım.
• Uçağa binmekten çok korkuyor, bu yüzden ilaç aldı ve Ankara’ya
varana dek uyudu.
• Ödevlerini bitirene kadar dışarı çıkmak yok!
• Sabah olana değin çalıştım ve nihayet bütün işlerimi bitirdim.
• Eşim, çocuklarımız okullarını bitirinceye değin emekli olmayı
düşünmüyor.
• Doktorlar, “Eğer kilo vermek istiyorsanız doyuncaya kadar yemeyin,
masadan biraz aç kalkın.” diyorlar
• Ona e-mail yazana kadar telefon etseydin.
• Okul çok yakın. Otobüse binene kadar okula yürü
50. fiil + (I) l / (I) n
• Öğretmen ders anlattı. (etken) Ders anlatıldı.
(edilgen)
• Öğrenci kapıyı açtı. (etken) Kapı açıldı.
(edilgen)
• Annem çiçekleri sulamamış. (etken) Çiçekler
sulanmamış. (edilgen)
• Babam evin duvarlarını boyuyor mu? (etken)
Evin duvarları boyanıyor mu? (edilgen)
51. Tarafından (By)
• Teknoloji dersi projeleri öğretmen tarafından
incelendi.
• Onun yemekleri her zaman başkaları
tarafından beğenilir.
• Bu sene fırıncılar tarafından ekmeğe zam
yapılmadı.
• Hırsız hakim tarafından suçlu bulunmuş mu?
• Bu araba eşiniz tarafından hiç kullanılmamış
mı?
52. -CA
• Türkçenin güzel ve doğru kullanılması gerektiği
Türk Dil Kurumunca belirtildi.
• Temizlik görevlilerince okul binası temizlendi.
• Daha önce Dil Merkezi Başkanlığınca Bursa’ya
gezi düzenlendi.
• Tiyatro oyunu izleyicilerce beğenildi mi?
• Okul Müdürlüğünce öğrencilere kitap hediye
edilmedi mi?
53. fiil + (mA) DIK + iyelik eki zaman / (n)
dA
• Derse girdiğim zaman / girdiğimde saat 10.00’du.
• Tatile çıktığım zaman / çıktığımda bol bol kitap
okuyacağım.
• Akşamları erken uyumadığım zaman / uyumadığımda
ertesi gün kendimi çok yorgun hissediyorum.
• Yağmur yağdığı zaman / yağdığında (yağınca)
hüzünlenirim.
• Yaz geldiği zaman / geldiğinde (gelince) ailemle yazlığa
gider, denize gireriz.
• Ailemi ziyaret etmediğim zaman / etmediğimde
(etmeyince) kendimi iyi hissetmem.
54. fiil + DIK + iyelik eki sırada
• Alışverişe çıktığı sırada yağmur yağmaya
başlamış.
• Dün akşam yatağıma yattığım sırada deprem
oldu.
• Öğrenci tahtaya kalktığı sırada ders bitti.
• Arkadaşını aradığı sırada telefonunun pili bitti.
55. fiil + (mA) (y) AcAk + iyelik eki zaman
• Eve geç gideceğim zaman aileme önceden
haber veririm.
• Okula gitmeyeceğin zaman öğretmenine haber
vermelisin.
• Sınava gireceğim zaman önceki akşam erken
yatarım.
• Aileni ziyaret edeceğin zaman onları arar
mısın, sürpriz mi yaparsın?
56. fiil + (y) AcAk + iyelik eki sırada
• Evden çıkacağım sırada telefonum çaldı.
• Taksiye bineceğim sırada cüzdanımı evde
unuttuğumu fark ettim.
• Tam seni arayacağım sırada misafir geldi,
arayamadım.
• Doğum günümde şarkı söyleyeceğim sırada
mikrofon bozuldu.
• İşten çıkacağım sırada patronum mesaiye
kalmamı istedi.
57. Fiil + DIr
• Kuaföre saçlarımı kestirdim.
• Müdür sekretere rapor yazdırdı.
• Arkadaşım babasına kendisini affettirdi.
• Öğretmen öğrencilere kompozisyon yazdırdı.
• Annem temizlikçiye pencereleri sildirdi.
58. Fiil + t
• Köpek, çocuğu korkuttu.
• Yeni evimi boyatmadım.
• Bebeği uyuttun mu?
• Banyodan sonra saçlarımı kuruturum.
• Akşam yemeği için lokantada yer ayırttım.
• Kılık kıyafetini düzeltmelisin.
59. fiil + DIK + iyelik eki için (n)dAn (n)dAn
dolayı
• Doğum günümde beni aramadığı için onunla
konuşmayacağım.
• Doğum günümde beni aramadığından onunla
konuşmayacağım.
• Doğum günümde beni aramadığından dolayı
onunla konuşmayacağım
60. Sanki - Artik
• Biri kapıyı çalıyor sanki. (zannetmek)
• Sanki bütün kabahat benim. (inanmama)
• Sanki ben gerçekleri bilmiyorum. (uyarı)
• Sanki bu gömlek daha mı güzel! (sanmak)
• Artık derslerime çok çalışacağım.
• Artık size güvenmiyorum.
• Artık seni görmek istemiyorum
61. fiil + (y)An
• Şurada oturan kadın, benim annem.
• Çok konuşan insanlar sevilmez.
• Sokakta koşan çocuk ayağı takılarak yere
düştü.
• Başbakan olimpiyatlarda madalya kazananları
tebrik etti.
62. fiil + DIK + iyelik eki
fiil + AcAk + (iyelik eki)
• Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz.
• Yarın akşam düğünde giyeceğin elbiseyi
şimdiden ütülemelisin.
• Senin en çok dinlediğin şarkıcı kim?
• Gideceğimiz yeri hiç kimseye söyleme.
63. fiil + (I/A)r / mAz / AsI / mIş
• Akşam yatmadan önce çalar saati kurmayı
unutma.
• Bu ayakkabılar, su geçirmez kumaştan
yapılmış.
• Babaannem eli öpülesi bir kadın.
• Gökçe Hanım bu ülkede çok tanınmış bir
yazar.
64. fiil+ (y)AcAk + iyelik eki + belirtme durum
eki fiil + DIK+ iyelik eki + durum eki
• Seda, bana “Geçen yıl Pamukkale’ye gittim.” dedi. Seda, bana
geçen yıl Pamukkale’ye gittiğini söyledi.
• Ali, arkadaşına “Dersten sonra genellikle kantine giderim.”
demiş. Ali, arkadaşına dersten sonra genellikle kantine gittiğini
söylemiş.
• Doktor, hastaya “Yanlış ilaç içmişsiniz.” dedi. Doktor, hastaya
yanlış ilaç içtiğini söyledi.
• Ayşe, Fatma’ya “Çok tatlı yiyorsun.” dedi. Ayşe, Fatma’ya onun
çok tatlı yediğini söyledi.
• Öğretmen, öğrenciye “Dün derse neden gelmedin?” diye sordu.
Öğretmen, öğrenciye önceki gün derse neden gelmediğini sordu.
• Arkadaşım, bana “Okullar ne zaman kapanacak?” diye sordu.
Arkadaşım, bana okulların ne zaman kapanacağını sordu.
65. fiil + (y)Ip fiil + mA + DIk + iyelik eki +
belirtme durum eki
• Annem, bana “Okula gittin mi?” diye sordu.
Annem, bana okula gidip gitmediğimi sordu.
• Polis, şoföre “Alkol içtiniz mi?” diye sordu. Polis,
şoföre alkol içip içmediğini sordu.
• Eda, Seda’ya “Benimle alışveriş yapmaya gelir
misin?” diye sordu. Eda, Seda’ya onunla alışveriş
yapmaya gidip gitmeyeceğini sordu.
• Hakan, Ali’ye “Endonezya’da deprem olmuş mu?”
diye sordu. Hakan, Ali’ye Endonezya’da deprem
olup olmadığını sordu.
66. isim + ol + DIk + iyelik eki + belirtme
durum eki
• Annem, bana “Evde misafirler var.” dedi. Annem,
bana evde misafirlerin olduğunu söyledi.
• Cem, Hakan’a “Bende para yok, sende var mı?”
diye sordu. Cem, Hakan’a kendisinde para
olmadığını söyledi ve Hakan’da para olup
olmadığını sordu.
• Müşteri, garsona “Kahvem çok soğuk.” dedi.
Müşteri, garsona kahvesinin çok soğuk olduğunu
söyledi.
67. Oysaki / Hâlbuki Cümleler arasında karşıtlık, aykırılık
ilişkisi kurar. İki cümleyi “tersine, -dığı hâlde”
anlamlarında bağlar.
• Üniversite sınavında başarılı olamadım; oysaki
ne çok çalışıyordum.
• Dışarıda yağmur yağmaya başladı; oysaki hava
sabahleyin ne kadar güzeldi.
• Zeynep, çok güzel resim yapıyor; oysaki daha
beş yaşında.
68. Meğerse Bu bağlaç, cümleler arasında karşıtlık anlamı
kurar. Böylece düşünülmeyen, bilinmeyen, farkında
olunmayan durumları anlatmak için kullanılır.
• Onu kötü bir insan olarak tanıyordum;
meğerse çok iyi biriymiş.
• Bana bekâr olduğunu söylüyordu; meğerse
evliymiş.
• Arkadaşım, “Bu akşam evde olacağım.” dedi;
meğerse sinemaya gitmiş.
69. Mademki Bu bağlaç sebep ve karşıtlık göstermek için
kullanılır. “-dIğI için, -dIğInA göre” anlamları ile başına
getirildiği cümleyi sonraki cümleye bağlar.
• Mademki gecikecektin; ikide buluşalım
demeseydin.
• Mademki gelmeyeceksin; neden haber
vermiyorsun?
• Mademki söylemek istediğin bir şey var; niçin
susuyorsun?
70. Ne var ki Bu bağlaç, aralarında karşıtlık bulunan
cümleleri “ancak”, “ama”, “fakat” gibi anlamlar
ile birbirine bağlar.
• Elbisenin rengi çok güzel; ne var ki biraz eski
gibi görünüyor.
• Ali usta, bozuk çamaşır makinesini en iyi
şekilde tamir eder; ne var ki çok para ister.
• Ödevlerine yardım ederim; ne var ki önce
benim sözümü dinleyeceksin.
71. Ne yazık ki Bu bağlaç karşıt anlamlı cümleleri,
beklenmeyen acı ve kötü bir durumu anlatmak
için birbirine bağlar
• Canım tatlı yemek istiyor; ne yazık ki evde hiç
tatlı kalmamış.
• Bayramda onlarca trafik kazası olmuş; ne yazık
ki yüzlerce insan ölmüş.
• Doktordan geliyorum; ne yazık ki midemi ciddi
bir biçimde üşütmüşüm.
72. Neyse ki Bu bağlaç; kötü olarak düşünülen, beklenilen, tahmin
edilen bir olayın öyle olmadığını, iyi bir şekilde sonuçlandığını
belirten cümleleri birbirine bağlamak için kullanılır.
• Bu sabah, saatim çalmamış; neyse ki okula geç
kalmadım.
• Onu bulamayınca çok telaşlandım; neyse ki
önemli bir şey yokmuş.
• İstanbul trafiğinde Avrupa’dan Anadolu
yakasına geçmek çok zor; neyse ki vapur var.
• Üzgün olduğumda onların yanına gidiyorum;
neyse ki çok sevdiğim bir ailem var
73. Bağlaçlar “dA”
• Nikâha Ahmet de geldi.
• O, makyaj yapsa da yapmasa da güzel.
• Çocukların üçü de bahçeye çıkmış.
• Öğretmenimi seviyorum, sayıyorum da.
• Büyümüş de küçülmüş.
• Söylediklerine gel de inanma!
• Bu yanlışlıkları gör de utanma.
• Oğlunun yaptıklarını duy da şaşırma.
• Matematiği sevmesen de çalışmalısın.
• Sana çok kızmış. Çağırsan da gelmez; gelse de oturmaz
74. Üstelik / Hatta / Ayrıca / Bununla Birlikte
(Moreover, Even, further, besides)
• Dün işe geç kaldım; üstelik müdürden de azar
işittim.
• Bebek sabaha kadar uyumuyor; üstelik annesini
de uyutmuyor.
• Kardeşimin odası çok düzensiz; üstelik çok da
kirli.
• Öğretmen dün seni sormuş; hatta seni görmek
istemiş.
• Misafirlerini yedirdi, içirdi; hatta bir güzel
gezdirdi.
75. Üstelik / Hatta / Ayrıca / Bununla Birlikte
(Moreover, Even, further, besides)
• Tatilde İzmir’e ve Antalya’ya gittim; ayrıca eski bir
arkadaşımı da ziyaret ettim.
• Bu yazarın bütün kitaplarını okuyorsun; ayrıca
imza günlerine de gidiyor musun?
• Zayıflamak istiyorsan spor yapmalısın; bununla
birlikte az yemelisin.
• Ben o filmi izledim; bununla birlikte tekrar
izlemek isterim.
• Kitap okumayı çok severim; bununla beraber şiir
yazmayı da severim.
77. •Çocukken bütün gün sokakta oynuyorduk.
•Siz otobüsün saatini bilmiyor muydunuz? Neden
geç kaldınız?
•Öğretmen geldiğinde öğrenciler kendi aralarında
tartışıyorlardı.
• Dikkat et! Neredeyse düşüyordun.
78. •Selim gençliğinde pop müzik dinlerdi.
•Çocukken erken yatmak istemezdik.
• Sen buralara gelir miydin?
• Çok param olsa, kendime güzel bir ev
alırdım.
79. •Dün alışverişe çıkacaktım ama vakit bulup
çıkamadım.
• Bu kadar çok yemeyecektin, bak şimdi miden
bulanıyor.
• Siz toplantıda konuşma yapmayacak mıydınız?
• Niçin gelmediniz?
80. •Amerika’ya gitmeden önce İngilizce
öğrenmiştim.
•Bence onun ne demek istediğini
anlamamıştı.
• Siz Ömer’le daha önce tanışmamış
mıydınız?
81. •Anne, kardeşim eve geliyormuş, ‘‘Bir isteğimiz var mı?’’ diye soruyor?
• Üniversiteyi kazanmak için gece geç saatlere kadar çalışıyormuş.
• Bizi misafir olarak hiç beklemiyormuş, bizi görünce çok şaşırdı.
• O yemek yapmaktan anlıyor muymuş? Bunu hiç bilmiyordum.
•Bu akşam sinemaya gelmiyorlar mıymış?
•Ama onlar için de bilet almıştık.
82. • Eskiden beri, kedileri değil ama köpekleri çok severmiş.
• Çocukluğundan beri her gece uyumadan önce yarım saat
kitap okurmuş.
• İki iki daha her zaman dört etmezmiş.
• Sen küçükken çok yaramazlık yapar mıymışsın?
• Ben bu sınavı hiçbir zaman kazanamaz mıymışım?
83. •Anneciğim, okuldakiler hep beraber Çanakkale gezisine
gideceklermiş, ben de gidebilir miyim?
•Dilek ile Bülent Eylül’de evleneceklermiş, biz de davetliymişiz.
• Kardeşim aradı bu akşam yemeğe gelmeyecekmiş
•. Hava durumunu dinledin mi? Yarın kar yağacak mıymış?
• Ölen kedisinin yerine, hiçbir zaman yeni bir kedi almayacak
mıymış?
84. fiil + mIşmIş
• Duydun mu bizim okula gitmediğimiz gün
öğretmen çok fazla ödev vermişmiş.
• Beni çok üzdü; ama sözde tüm bunları
istemeyerek yapmışmış.
• Herkesle kavga etmiş; ancak böyle olsun hiç
istememişmiş.
• O Türkçe kursuna daha önce gelmiş miymiş?
• Bir şey öğrenebildin mi? Raporu, müdürün
istediği gibi hazırlamamış mıymışım?
85. fiil + mAlIymIş
• Bugüne kadar sağlığıma daha çok dikkat
etmeliymişim, büyüdükçe anlıyorum.
• Yarın mutlaka derse gelmeliymişsin. Öğretmen
öyle söyledi.
• Yaptıklarından hiç pişman görünmüyordu, onu hiç
aramamalıymışım.
• Bir bilgin var mı? Bu bölümü de imzalamalı
mıymışım?
• Ameliyat olmamam için yağlı yiyecekler yememeli
miymişim?
86. fiil + sAymIş
• İlaçlarını kullanmaya devam etseymiş, daha
çabuk iyileşecekmiş.
• Yorgun olmasaymış, bu akşam bize yemeğe
gelecekmiş ancak yorgunmuş.
• Emniyet kemerim takılı olmasaymış, kim bilir
başıma neler gelecekmiş.
• Aylin, çok fazla beklememek için mülakata
daha geç gelse miymiş?
87. fiil+ IyorsA + kişi eki
• Eğer tatile çıkıyorsan dikkatli ol.
• Almanca biliyorsan Almanya’da işin hazır.
• Aradığınız dosyaları bulamıyorsanız diğer
dolaba bakın.
• Dikiş dikmeyi biliyorsan bu düğmeyi diker
misin?
88. fiil+ (I/A)rsA + kişi eki
• Teklif getirirsen üzerinde görüşebiliriz.
• Bu düşünceden vazgeçmezsen zararlı çıkarsın.
• Bana kalırsa bu yemeği biraz daha
pişirmelisin.
• Telefonun sesini duyamazsam kapıyı çalarsınız
89. fiil+ ma + iyelik eki + şartıyla /
koşuluyla
• Bu projeyi bana da danışmanız koşuluyla
yapabilirsiniz.
• İki saat sonra geri getirmek şartıyla arabamı
alabilirsin.
• Erken gelmen koşuluyla sinemaya gitmene
izin veririm.
90. fiil+ mIşsA+ kişi eki
• Teminatı yatırmışsanız ihaleye girersiniz.
• İstanbul’a gelmişse beni mutlaka arar.
• Tatile gitmişse onu evde bulamayız.
• Haberi duymuşsa gelir
91. fiil+DIysA+ kişi eki
• Eğer kalacak yer bulamadıysanız niye bizi
aramadınız?
• Bu antika vazoyu kim kırdıysa çabuk söylesin.
• Doymadıysan biraz daha makarna alabilirsin.
• Bu konuyu anlamadıysanız tekrar sorabilirsiniz.
92. • Yarın bu saatlerde memleketimde ailemle
konuşuyor olacağım.
• Ne zaman seninle buluşacak olsak mutlaka bir işin
çıkıyor. Sıkıldım artık.
• 4 yıl önce üniversite sınavını kazansaydım geçen
yıl mezun olmuş olacaktım.
• Bu çocuk artık bizi dinlemez oldu.
93. -DIk/-(y)EcEk + iyelik eki kadar
-Dik/-(y)EcEk + iyelik gibi
• Yolculuğumuz tahmin ettiğimiz kadar uzun
sürmedi.
• Bu sizin anlayabileceğiniz kadar kolay bir soru
değil.
• Her şeyi tam senin istediğin gibi planladım.
• Bana yardım etmediğin gibi sorularıma da
cevap vermedin.
• Dün çok yorgundum. Yatağa yattığım gibi
uyudum.
94. BAĞLAÇ OLAN “Kİ”
• Oyun o kadar güzeldi ki herkes ayakta alkışladı.
Ne var ki herkes ona inanıyordu.
• Atatürk diyor ki: ...
• Ben ki hep sizin için çalıştım.
• Bu sınavı kazanabilir miyim ki..
• Acaba ceza verirler mi ki?
• Adam belâ ki ne belâ...
• Bugün öyle yorgunum ki...
• Belki, çünkü, hâlbuki, mademki, meğerki, oysaki,
sanki, illaki
95. “Ki” İle Birleşmiş Bağlaçlar
(Conjunctions adjoined)
• Nasıl ki emeklemeden yürüyemiyorsak ehliyet almadan da
araba kullanmamalıyız.
• Davranışları hiç de hoş değildi nitekim annesi de bundan
hoşlanmadı.
• Demek ki yarın gelecekmiş.
• Ben bunu duymamıştım demek ki öyle olmuş.
• Telefona cevap vermiyor. Demek ki hala bana çok kızgın.
• Bütün engelleri aşarım yeter ki sen yanımda ol.
• İstediğin ücreti vereceğim yeter ki bizimle çalış.
• Az veya çok kazanmak önemli değil yeter ki sevebileceğim
bir iş olsu
96. Tut ki (As if)̇ Kaldı ki (Moreover, besides)
Öyle ki (in fact, such ..that) Şöyle ki (That is to say) İllaki (In any
case)̇ Nedir k̇ i̇
• Diyelim ki cüzdanını çaldırdın. Farz edelim ki okulu bıraktın, ne yapacaksın?
Diyelim ki bu konuyu anlamamışsın. Üç yüz kilometrelik yolu iki saatte
aldığını düşünelim.
• Hava çok soğuk, kaldı ki hastayım, onun için sana gelemem. Kaldı ki bu iş
için ben sana söz vermedim.
• Seni seviyorum; öyle ki senin için canımı veririm. Çok sıkıldı, öyle ki
ağzından bir tek söz çıkmadı. Bembeyaz oldu öyle ki bayılacak sandım.
• İllaki sana bu konuyu öğreteceğim diye tutturdu.
• Onun Amerika’ya gitmesi nedir ki herkes gider. Üniversiteyi bitirmek nedir
ki bakalım iyi bir iş bulabilecek mi?
97. fiil + (y)Iver
• Mutfağa gitmişken bana bir çay getiriver.
• Adam televizyonun karşısında uyuyuverdi
• . Bu dosyayı benim yerime götürüversen ne
olur
• ? Bugün de işe gidiverme.
98. fiil + (y)Akal/dur/gel
• Uzun zamandır görmediğim arkadaşıma
rastlayınca donakaldım.
• Sen bu işleri yapadur.
• Ben birazdan geleceğim.
• Türklerde bayramlaşma geleneği yıllardan beri
süregelir.
100. Fiil + -DIğInA / -(y)AcAğInA göre
• Duyduğuma göre sınavdan 100 almışsın.
• Arkadaşımın söylediğine göre İstanbul çok güzel
bir şehirmiş.
• Müdürün söyleyeceklerine göre hareket edeceğiz
• Bu saate kadar gelmediğine göre başına bir şey
gelmiş olmalı.
• Çok işi olduğuna göre tatile çıkmayacak.
• Sabaha kadar çalışacağına göre çok işi olmalı.
101. Fiil + -DIğI takdirde
• Derslerine çalışmadığın takdirde sınıfta
kalacaksın.
• Okula telefon ettiğiniz takdirde sınav
sonucunuzu öğrenebilirsiniz.
• Biraz bekleyelim. O gelmediği takdirde biz
yolumuza devam edelim.
102. Fiil + -mE + iyelik durumunda
• Türkçeyi çok iyi öğrenmeniz durumunda sizi
üniversiteye kabul edebiliriz.
• Kurallara uymamanız durumunda ceza
alabilirsiniz.
• Yeterli imza toplamanız durumunda dilekçeniz
işleme konulacaktır.
103. Fiil+ -mIş / (y)AcAk / mAktA olan
• Bu kitabı okumuş olan öğrenciler el kaldırsın.
(Kimler okudu?)
• Buraya doğru gelmekte olan adam dil
merkezinin başkanıdır. (Bir adam geliyor, o
adam dil merkezinin başkanıdır.)
• Kadıköy’de açılacak olan şubemizde temel ve
orta düzey sınıfları olacaktır. (Bir şube açılacak,
o şubede temel ve orta düzey sınıfları
olacaktır.)
104. Fiil+ -mIş / (y)AcAk / mAktA ol + duk +
iyelik eki
• Adlarını okumuş olduğum öğrenciler
diplomalarını teslim alabilirler.
• Dinlemekte olduğunuz şarkı benim kendi
bestem.
• Az sonra izleyecek olduğunuz film, festivalde
ödül aldı.
105. -DAn dolayı / nedeniyle (Due to /
Owing to)
• Kötü hava koşulları nedeniyle yolculuğumuzu
erteleme kararı aldık.
• Kötü hava koşullarından dolayı tur iptal edildi.
106. sayesinde / yüzünden (Thanks to / Due
to)
• Ağabeyimin yardımları sayesinde matematik
notum yükseldi.
• İzlediğim korku filmi yüzünden bütün gece
uyuyamadım
107. diye (so that)
• Kalabalık olacağız diye bir ekmek daha aldım.
(Kalabalık olacağımız için …)
• Kalabalık olacağız diye bir ekmek daha
almıştım. (Kalabalık olacağımızı düşünerek …
Ama olmadık.)
• Annem, siz geleceksiniz diye bütün evi
temizledi. (Geleceğiniz için …)
• Herkes çıktı diye biz de salonu terk ettik.
(Herkes çıktığı için …)
108. Fiil + -DIr / -( )t / -( )r + -n / In / Il
• Ev tepeden tırnağa temizletildi.
• Bahçedeki çiçekler bahçıvana sulatıldı.
• Öğrencilere bir ayda beş kitap okutuldu.
• İşçiler bütün gece çalıştırıldı.
109. Fiil + -Iş + tIr + Il İsim + lAş + tIr + Il
• Toplantı sonunda bu konunun tekrar
görüşülmesi kararlaştırıldı.
• Bu sorunu çözmek için iki tarafın
görüştürülmesi gerekiyor.
• Yapılacak işler çalışanlara paylaştırıldı.
110. Fiil + ()t / Dır / ()r + t / tIr
• Ahmet Bey şoförüne aldığı yeni arabasını
günde iki defa yıkattırıyor.
• Yaşlı kadın kapıdaki kedilere süt içirtti.
• Patron işçileri bütün gün hiç durmadan
çalıştırt
111. fiil + mA+zaman eki değil+kişi eki
• Borsa daha önce böyle kötü günler görmemiş değil.
(Daha önce de gördü.)
• Cumhurbaşkanı müzakerelere gitmemiş değil.
(Müzakerelere gitti.)
• Seni duymuyor değilim ama çok az şey
anlayabiliyorum.
• Buraya kadar gelmeden önce babanla konuşmamış
değilim; buna rağmen hakkında çok az şey biliyorum.
• Orhan’ı tanımıyor değilim lakin bu şekilde davranacağı
aklımın ucundan geçmezdi.
112. fiil+mIş gibi
• Fotoğrafçıda herkes gerçekten mutlu olmuş
gibi gülümser.
• Çocuk ilacını içmiş gibi yapıp çöpe attı.
• Metroda annesinin yanında oturan çocuk
elindeki kitabı okumuş gibi bir kenara bıraktı.
113. fiil+AcAk gibi
• Kazayı görünce gözlerim yuvalarından çıkacak
gibi oldu.
• Eşimi ilk gördüğümde, heyecandan kalbim
duracak gibi geldi bana.
• Kaleci topu tutacak gibi topa uzandı; ama gole
engel olamadı.
114. fiil+mIşcAsInA
• Sınavı kazandığını duyunca delirmişcesine
bağırıyordu.
• İlk defa karşılaştığı adama, onu önceden
tanımışcasına selam verdi.
• Hayatta hiç yalan söylememişçesine konuşup
duruyordu.
115. (y)Iş/mA + iyelik eki + DAn
önce/sonra/itibaren
• Derslerin başlamasından itibaren programım
yoğunlaştı.
• Paranın bulunmasından önce insanlar alışveriş
yaparken değiş tokuş yapıyorlardı.
• Her eve internetin girmesinden sonra hayatlar
değişmeye başladı
• . Şiddetli kar yağışından sonra tüm köy yolları
ulaşıma kapandı.
116. -mIş + lIk + iyelik eki var / yok /olmak
• Üniversitedeyken çok yemek yapmışlığım var, bu
yemeği ben de yapabilirim.
• Kardeşimin son model akıllı cep telefonları
kullanmışlığı henüz yok.
• Belki, istemeden yalan söylemişliğim olmuştur.
• Özür dilerim. Bir gün bile ödevlerimi
yapmamışlığım yok, çalışkan bir öğrenciyimdir.
• Misafirliğe elim boş gitmişliğim olmadı, en
azından bir çiçek alırım.
117. -DIK + iyelik eki var / yok /olmak
• Kızımın ne kitap okuduğu ne de ders çalıştığı var.
• Bu aralar, canı hiçbir şey yapmak istemiyormuş.
• Ne yazık ki okuldan kimseyi gördüğüm yok, bu
aralar biraz yoğun çalışıyorum.
• Canım sıkıldığında deniz kıyısında yürüyüş
yaptığım olur.
• Çamaşır yıkadığın var mı ki! Elbette giyecek bir
şey bulamazsın.
• Yapılacaklar listesinde unuttuğun var mı? İyice
kontrol et.
118. -(y) EcEK + iyelik var / yok /olmak
• Cüzdanını mı kaybettin? Demek ki o paranın
senden çıkacağı varmış.
• Senin tiyatroya geleceğin yok. Bize bahane
uyduruyorsun.
• Bu kadar çalıştıktan sonra insanın başka bir şey
yapacağı olur mu hiç!
• Başka bir diyeceğin var mı? Yoksa gidebilirsin.
• Son olarak bir şey söyleyeceğin yok mu?
• Neden kendini savunmuyorsun. Her zaman
yapacakların olmaz mı? Evin işi hiç biter mi!