2. Genç kuşaklarla doğal yaşamın arasındaki
bağların kopmakta olduğu
bu zamanda, giderek çoğalan araştırmalar;
zihinsel, fiziksel ve ruhsal
sağlığımız ile doğayla olan ilişkimiz arasında
doğrudan bir bağ kuruyor.
Nasıl ki çocukların iyi beslenmeye ve yeterli
uykuya gereksinimi varsa,
artık doğayla temasa da gereksinimleri
olduğu görüşü savunuluyor.
3. Oyun alanlarının azalması, sokakların güvenilir olmaması,
trafik, annelerin “çocuğum üşütür hasta olur” kaygıları da
çocukların doğadan uzaklaşmasını sağlıyor. Çocukların yeni
oyun alanları ise, zamanlarını geçirdikleri ekranlar ve alışveriş
merkezleri.
4. • Çocukların doğaya erişimi aileler, toplum ve
okullar tarafından kısıtlanıyor. Çocuklar bugün
dışarıda daha nadir ve daha kısıtlı bir dolaşım
alanına sahipler ve oyun arkadaşlarının hem
sayıları hem de çeşitliliği daha da azalıyor.
Değil toprağa, betona bile ayağı değmeden
büyüyen çocukların doğayla ilgili deneyimleri
gittikçe azalıyor. Zamanları bir etkinlikten diğer
etkinliğe koşturmakla geçiyor. Öyle ki bir
yetişkinden daha yoğun programları var.
5. Bu durumun çocuklardaki yansımaları ise şunlar: Aşırı kilo ve
kolestrol gibi sağlık problemleri, duygusal tatminsizlikler,
hırçınlıklar, aşırı hareketlilik, dikkat eksikliği ile ilgili problemler,
zayıflayan sosyal beceriler ve hatta küçük yaşta ortaya çıkan
depresyonlar. Bu yansımalar için ‘’doğa yoksunluğu sendromu’’
ifadesi kullanıyor.
6. • Doğa yoksunluğu arttıkça, doğayla doğrudan temas kurmanın
fiziksel ve duygusal sağlık için temel öneme sahip olduğunu
gösteren bilimsel kanıtlar da ortaya çıkmaya başlıyor. Örneğin
yeni araştırmalar; doğa ile temasın Dikkat Eksikliği
Hiperaktivite Bozukluğunun (DEHB) belirtilerini
azaltabileceğini, ayrıca bütün çocukların bilişsel yetilerini
geliştirebileceğini ve olumsuz baskılara ve depresyona karşı
dirençlerini artırabileceğini gösteriyor.
• Richard Louv, tam da bu konulara odaklandığı
kitabı Doğadaki Son Çocuk ile çocukların doğa
deneyimlerinden yoksun kalmasının getirdiği
fiziksel, zihinsel, ruhsal ve kültürel sorunları
anlatıyor
7. • . “Tutku toprağın kendisinden çocukların çamurlu
elleriyle çıkar; çimen lekeli giysi kollarından geçip
yüreğe varır. Çevreciliği ve çevreyi korumak istiyorsak,
soyu tehlike altında olan bir gösterge türü de
korumalıyız’’ bakış açısını sunuyor.
• Kitapta yer alan araştırmalardan bir kaçı:
“…Amerikalı bir araştırmacı, bir çocuk
kuşağının yalnızca iç mekânlarda
yetiştirilmenin de ötesinde, küçük yerlere
kapatıldığını öne sürüyor..
8. Maryland Üniversitesi’nde hareket bilim profesörü Jane Clark’ın
deyimiyle bu ‘kutulanmış çocuklar’ giderek daha fazla araba
oturaklarında, mama sandalyelerinde ve hatta TV izlemek için
yapılmış bebek oturaklarında zaman geçiriyor. Dışarı
çıktıklarında genellikle, yine bir çeşit kutu olan pusetlere
konuyor ve yürüyen ya da koşu yapan anne babalar tarafından
itilerek hareket ettiriliyor. Çocuk kutulama işlemi büyük ölçüde
güvenlik amacıyla yapılıyor olsa da çocukların uzun vadedeki
sağlıkları riske atılıyor.”
9. • Yazarın şu cümlesi kitabın içeriği
hakkında fikir verecektir : “Çocuk ve
doğa hareketi şu temel fikirden güç
alıyor: Doğadaki çocuk, soyu tehlike
altında olan bir türdür ve çocukların
sağlığı ile yeryüzünün sağlığı
birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.”
10. • Ve kitaptan bir kaç alıntı:
• ‘’Bu yoksunluğu gidermeye, yani
çocuklarımızla doğa arasındaki zedelenmiş
bağı onarmaya ihtiyacımız var; yalnızca estetik
ya da vicdani duygularımız nedeniyle değil,
aynı zamanda zihinsel, fiziksel ve manevi
sağlığımız da buna bağlı olduğu için. Burada
aynı zamanda yer kürenin sağlığı da söz
konusu. Gençlerin doğaya bakışları ve kendi
çocuklarını yetiştirme biçimleri, şehirlerimizin
ve evlerimizin tasarımını ve koşullarını, yani
günlük yaşamlarımızı da şekillendirecek’’.
11. • ‘’Doğanın anlamlı bir şekilde yaşanabilmesi için
zamana; serbest, planlanmamış düş zamanına
ihtiyaç vardır’’.
• ‘’Çocuklar duyularının hepsini kullanabildikleri
ortamda daha kolay, kalıcı ve hızlı
öğrenebilmektedirler’’.
• ‘’Korku, anne babaların kendi çocukluklarında
yaşadıkları özgürlüğü çocuklarına sağlamalarının
önündeki en güçlü engeldir’’.
• .’’Yeni kuşak için doğa bir soyutlamadır. Doğa gün
geçtikçe görmezden gelinecek bir şeye
dönüşüyor’’.
12. • Kitabın en sonunda çocuklarla doğada
yapılabileceklere ilişkin bir ‘’arazi rehberi’’
bölümüne yer verilmiş. Bu bölümde de doğaya
dönüş ve bu harekete katılmanın yolları,
yapabileceğimiz 100 şey başlığı altında
etkinlikler, öneriler, hedefler anlatılmış. Her
biri öğretmenlerin ve ailelerin kolaylıkla
kullanabileceği etkinlikler. O bölümden en
sevdiğim bir cümle ise ”Kötü hava yoktur,
yalnızca yanlış kıyafet vardır.” İşte ne zamandır
anlatmak istediğim şey buydu.