SlideShare a Scribd company logo
1 of 128
Download to read offline
www.horozz.net
Bathroom Readers _ Hysterical Institute _ Tarihin Cilveleri
Ġçindekiler
Büyük Patlama'yı (Big Bang)
DuymuĢ muydunuz? ...............................7
Kadın Katil .....................................10
Hastalık Kapınızda................................13
Kanada'nın Kızıl Baron'u ..........................18
Bilgisayarlar Nereden Geliyor? ......................22
Banço'yu Beyinsiz Beyaz Adamlar Ġcat Etmedi..........25
Maraton Nasıl BaĢladı? ............................28
Napoleon'u Yenen Balık ...........................31
SavaĢan Kelimeler: Sömürgecilik.....................33
Haçlı Seferlerine Bayılırım .........................36
Dayanacak Bir Bacağı Bile Yokken...................39
Antik Dünyanın Yedi Harikası.......................45
Mırıl Mini......................................51
Dijital Tarih.....................................53
Simyayla Daha Ġyi Bir Hayat........................56
Yap AtıĢını .....................................61
Dünyanın En Büyük Asparagasları, Artı Bir.............63
Papa Hikayeleri..................................68
Kaz Ana........................................72
Gerçekten Bir Kaz Ana Var Mıydı?...................79
Kadın Korsanlar..................................81
Moğol Sürüsü ...................................88
Napolyon Ne Kadar Kısaydı?........................92
Hammurabi Kanunları.............................94
Bir Kıl Uğruna...................................99
Zıt Kutuplar....................................102
ġifre Kırıcılık: Kriptanaliz.........................105
Tarih YanlıĢlıklarını Kanıtladı: Bölüm I...............110
Topçu, Avukat, Dilbilimci, Casus ...................112
Hazır Kale.....................................116
Lale Fırtınası...................................119
Kelleler Gidiyor! ................................122
Pekmez Kadar Ölümcül...........................126
Wagner'i Bu Kadar Büyük Yapan Neydi? .............129
Hijyen Tarihinin Kirli Sırları Bölüm I:
Tuvaletteki Adam...........................-----132
Meraklı Parker..................................136
Bunları Biliyor muydunuz? ........................139
Uzun Yaylar: Kolay ĠĢ Değil .......................141
1844'de Atlantik Üzerinde Bir UçuĢ mu? Yok Ya! ......145
Bu, Ġlerlemenin Kokusu mu?.......................148
Mesmerizm ....................................151
O Basit Bir Firavun Kızıydı........................154
Gerçek Kont Drakula.............................158
Hamilton Davası ................................162
Dreyfus Davası, Yok, Bu Seferki
Bir Seks Skandali Değil...........................165
Uğruna Ölünesi Makyaj...........................170
Hitler Serserisi..................................173
En Tiz Notalara Çıkmak...........................176
Nazi Olimpiyatları...............................180
O Bir Gaz .....................................184
Cortes ve Kanatlı Yılan ...........................187
En Garabet Hanedan: Habsburglar...................190
Anna ve Kral: Gerçek mi, Hayal Ürünü mü? ...........195
Madalyamı Vermem!.............................198
Bütün Haçlı Seferlerini Bitirecek Olan Haçlı Seferi......201
tik Süper Star...................................206
Tuhaf Zevkler ..................................209
Ölü Bir Adam Tarafından Kandırıldılar...............212
Hijyen Tarihinin Kirli Sırları Bölüm II: Ta-Ta-Ta-Tam . . .216
Ġyi Bir Basketbol Takımı Nasıl Harcandı? .............220
Philo'nun Yarattığı Canavar........................222
Gerçek Jekyll&Hyde .............................225
Zıplayan ġeyler.................................228
Immanuel Kant Komediyi Deniyor ..................231
Yunanlı Filozoflar...............................233
Pisi Pisine! Ölümsüz Ama Ölü......................237
Ġsraf Abidesi: Magmot Hattı........................240
Tarih YanlıĢlıklarını Kanıtladı: Bölüm II..............245
Sivrisinekler Tarihi Nasıl DeğiĢtirdi?.................247
Marco Polo Olmak Kolay Değil.....................250
Kovboylar mı?..................................254
Boylam ArayıĢı .................................257
Eteklikli Adamlar................................261
Nota Yazmak: Nota Sistemi........................265
Bin Yıl Önce Yiyecekler ..........................268
Olimpiyat TeĢhiri! ...............................272
Masonlardan Ne Haber?...........................276
Casuslukla Alakası Olmayan Mata Hari...............280
Papa Bir Kadındı................................283
Pardon, ġu Polka Yapan Benim Bacağım mı? ..........286
Küfü Parçalamak: Penisilinin KeĢfi ..................289
Gerçek Cesuryürek...............................293
Takma DiĢ Mevzuları.............................298
Tarih! Kötü Tarih!...............................301
Hijyen Tarihinin Kirli Sırları Bölüm III: Gülümse.......308
Gerçek Ceset Avcıları ............................310
Tarihin En Ucuz Turu ............................314
Küçük Caesar...................................317
Tarihsel Retrospektifler...........................320
Büyük Bir Geri Atılım.......................... . .322
Christopher Colombus'un Gerçek Mirası..............325
Kravatın KeĢfi..................................328
Sınav: Ülkeler ..................................332
Dengesiz Bir SavaĢ: Ġspanyol-Amerikan SavaĢı.........335
Haçlı Seferi Çılgınlıkları ..........................337
Kahve Muhabbeti................................341
Kayıp Mücevher ................................344
Bir Cümle Ġle....................................350
BÜYÜK PATLAMA'YI (BĠG BANG) DUYMUġ MUYDUNUZ?
Ġster inanın ister inanmayın.
Pek çok bilim insanına göre evrenimiz baĢlangıçta mini minnacık bir parçacıkken
sürekli geniĢleyen bir evrene dönüĢtü. Büyük arabaları ve sürekli geniĢleyen bir
göbeği olanlara müjde. Diğer yandan, yaratılıĢ taraftan bilim adamları büyük
patlamanın olduğuna inanmıyorlar ve onlan patlamayı belki de Tanrının
gerçekleĢtirdiğine ikna etmek de pek mümkün görünmüyor.
HA?
Big Bang hakkındaki açıklamalar, videolarını bile programlamaktan aciz
insanlarda baĢ ağrısına neden oluyor. Çünkü bu teori temel olarak, "Çok çok uzun
zaman önce hiçbir Ģey vardı. Sonra aniden, çok miktarda hiçbir Ģey oldu. Aslında
bu bir Ģeydi, ama bu, o sırada orada biri olsa bile kimsenin göremeyeceği bir
Ģeydi ki, zaten orada kimse yoktu" diyor. Pöf!
PATLAMAYI DUYAN ADAM
Big Bang Teorisi'ni 1948'de Rus-Amerikan fizikçisi George Gamow ilan etti.
Teori, Einstein'ın Görecelilik ve Kozmolojik Prensip Teorileri'ne dayanır.
(Genel kültür uzmanları bir Aspirin almanızı öneriyor.)
ĠġTE TEORĠ
12 veya 14 milyar yıl, hatta belki daha fazla zaman önce, evrenin bugün bizim
görebildiğimiz kısmı sadece birkaç milimetre boyunda (bir tatarcıktan biraz daha
küçük) ve fazlasıyla sıcaktı. Söz konusu patlama, bu ufak, sıcak ve yoğun
durumun, bizim Ģu anda içinde yaĢadığımız çok daha serin ve geniĢleyen kozmosa
dönüĢmesidir. Evren hala geniĢliyor ve göreli olarak da galaksimizle diğer
galaksiler arasındaki mesafe artıyor. Gökbilimciler bunu gerçekten gözlemlediler
ve bulguları teoriyi destekliyor. Bir teorinin gerçek olarak kabul edilmeden
önce bir dizi testten geçmesi gerekir. Gamow'un 1948'deki ilk açıklamasından bu
yana, bilim insanları teorinin bir dizi önemli gözlemle tutarlılık gösterdiğini
fark ettiler:
• Gökbilimciler evrenin geniĢlemesini gözlemleyebiliyorlar,
• Bilim insanlarının evrenin ilk üç dakikasında sentezlendiği-ni düĢündükleri üç
element olan helyum, deuterium (ağır hidrojen) ve lityumdan evrende bol miktarda
bulunuyor,
• Önemli miktarda kozmik mikrodalga fon ıĢınımının varlığı gözleniyor.
Bu sonuncusu, yani kozmik mikrodalga fon ıĢınımı önemli bir gözlemdir, çünkü
ıĢınım uzak gaz bulutlarında daha sıcak görünür. IĢık sınırlı bir hızla hareket
ettiğinden bu uzak bulutları, evrenin daha önceki bir zamanındaki, daha yoğun ve
dolayısıyla daha sıcak hallerinde görebiliyoruz.
EVREN YOK MU OLUYOR?
Paranoyakları geceler boyu uykusuz bırakan sorulardan biri de, geniĢleyen
evrenimizin geniĢlemeye devam mı edeceği yoksa sonunda büzülüp içe doğru mu
çökeceğidir. Bu sonuncusu kesin bir olasılık ama hemen yarın olmayacak, söz.
8
DURUMUN YERÇEKĠMĠ
Uzay ve zamanın yerçekimi tarafından nasıl değiĢime uğratıldığı ve evrenin olası
Ģekilleri (yuvarlak, eyer biçiminde, düz ve hatta belki de simit Ģeklinde bile
olabilir) hakkında söylenebilecek daha çok Ģey var. Bunlar da bizi, evrenin açık
mı, kapalı mı, yani sonsuz mu sınırlı mı olduğu sorusuna götürür.
BU BĠLDĠĞĠNĠZ SĠMĠT DEĞĠL
Simit Ģeklindeki modelde olduğu gibi kapalı bir evrende, bir yöne doğru harekete
geçerseniz ve eğer yeterince zamanınız varsa sonunda baĢladığınız noktaya geri
dönersiniz. Sonsuz evrende ise asla geri dönemezsiniz. Bu durumda Uzay Yolu'nun
kahramanları Kirk ve Spock sonsuzca geniĢleyen bir evrende hareket ettikleri
için, Pralax V'den Atılgan'a asla geri dönemezlerdi ve biz de tekrar tekrar
gösterdikleri diziyi asla izleyemezdik. Ne kayıp!
KADIN KATIL
Amerikalı çocuklar o hoĢ Betsy Rose ve Ģirin bayrağını öğrenirken...
ALTMIġLI YILLAR
MÖ birinci yüzyılda Romalılar neredeyse tüm dünyayı yönetirlerken, hakimiyetleri
altındakileri barbarlar olarak görüyorlardı. Buna Ġngilizler de dahildi ki daha
sonraları Ġngiliz Ġmparatorluğu kendi sömürgeleĢtirdiği halklar hakkında aynı
Ģeyleri hissedecekti. Ama bu baĢka bir hikaye.
KRAL ÖLDÜ
Roma'nın Ġngiltere'yi iĢgali sırasında, bir Kelt kabilesi olan Iceni, Kral
Prasutagus ve Kraliçe Boudicca tarafından yönetiliyordu. Kral ölürken Romalıları
tatmin edeceğini umduğu bir vasiyet bıraktı. Buna göre, mallarını kızları ve
Roma Ġmparatoru Neron arasında bölüĢtürmüĢtü. Kral MÖ 61'de öldüğünde yerel Roma
yetkilileri geldiler ve kraliyet ailesine ait her Ģeyi toplamaya baĢladılar.
Boudicca buna karĢı çıktı, bu yüzden Romalılar onu kırbaçladılar ve kızlarına,
Ġngiliz ders kitaplarında söylendiği gibi "tecavüz ettiler."
KRALĠÇEM SEN ÇOK YAġA
Boudicca intikamını almaya kararlıydı. Romalılar tarafından benzer bir muameleye
maruz kalan bazı komĢu kabilelerle bir-
10
likte ah-vah etti. Onları ayaklanmaya kıĢkırttı ve sonunda diğer kabileler de bu
fikri kabul ettiler. SavaĢa hazırlandılar.
KarĢısına çıkacakları adam Ġngiltere'deki Roma Kuvvetlerinin Komutanı
Suetonius'du. Suetonius o sırada baĢka bir sorunla meĢguldü. Kelt dininin
rahipleri olan Druidler'e sığınan bazı Ġngiliz isyancıların bulunduğu Mona
Adası'na saldırmaktaydı. Romalıların Druidler'i katlettikleri, tüm kutsal mabet
ve sunakları yok ettikleri haberleri anakaraya ulaĢtığında Ġngiltere'nin geri
kalanı da seve seve Boudicca'nın peĢine takıldı.
ĠNTĠKAM
Kraliçe at arabasına atladı -evet, gerçekten bir at arabası kullanıyordu- ve on
binlerce savaĢçıya önderlik ederek yola çıktı. Ġlk durağı yöredeki Roma
kalesiydi. Boudicca'nın birlikleri kaleyi yaktılar ve Romalı tutsakları,
Iceni'nin savaĢçı tanrıçası Andrasta'ya kurban ettiler. Romalılar 9. Lejyonu
gönderdilerse de Boudicca'nın ordusu tüm piyadeleri hakladı. Sadece süvariler
kaçabildi.
Boudicca'nın bir sonraki hedefinin Londra olduğunu tahmin eden Suetionius,
Druidlerin iĢini bitirip Ģehre yollandı. Ama orada duracağına, geride sadece
Romalıların yanında savaĢmayacak ya da savaĢamayacak olan Ġngilizleri bırakarak
Londra'yı terk etti. Boudicca ve ordusu Londra'yı yakıp yıktılar ve hiç tutsak
almadılar.
ĠMPARATORLUĞUN DÖNÜġÜ
Boudicca'nın 100 bin adamına karĢılık Suetonius'un sadece 10 bin askeri vardı
ama Romalı komutan, idaresi zor bir kalabalığı gördüğünde tanırdı. ġehrin
dıĢında pusuya yatıp peĢinden gelmelerini bekledi. Ġngilizler artık Romalı
zalimleri yeneceklerinden eminlerdi. Öylesine eminlerdi ki, seyretmeleri için
ailelerini bile getirmiĢlerdi. Kendilerini tekrar tekrar Roma birlikleri-
11
nin üzerine attılar. DüĢmanın daha kurnaz ve daha güçlü olduğunu anladıklarında
iĢ iĢten geçmiĢti. Ġngiliz savaĢçılar kaçarak canlarını kurtarmaya çalıĢırken
aileleri de tepelerde onların kılıçtan geçiriliĢini seyretti.
Bu arada Boudicca ve kızları kaçmayı baĢardılar. Eğer yakalanırlarsa Roma'ya
götürüleceklerini ve yenilmiĢ savaĢçılar olarak sokaklarda yürütülüp teĢhir
edileceklerini biliyorlardı. Bu onur kırıcı durumu yaĢamaktansa kendilerini
zehirlediler. Kraliçenin sadık muhafızları cesedini alıp Romalıların
bulamayacakları bir yere gömdüler. Her nereye gömdülerse hiç kimse bulamadı.
Ama...
ĠNGĠLĠZ ANTĠKASI BĠR DĠPNOT
Boudicca'nın son ikametgahının Londra'daki King's Cross istasyonunda 10.
Platform'un altında olduğuna dair söylentiler vardır. Ġstasyon, Boudicca'nın
Seutonious'la son savaĢını yaptığı yer olduğu söylenen eski Battle Köprüsü
köyünün olduğu yere inĢa edilmiĢtir. BaĢkaları ise 'Battle Köprüsü' adının Broad
Ford Köprüsü'nün bozulmaya uğramıĢ hali olduğu ve kraliçenin aslında Suffolk ya
da Hamstead'deki Parliament Hill'de gömülü olduğunda ısrar ediyorlar.
12
HASTALIK KAPINIZDA
Hıyarcıktı vebanın gelip geçmesinden sonra hayatta kalan Avrupalıların birçok
Ģeyi tekrar düĢünmesi gerekti ve doğrusu bazı çok parlak fikirler geliĢtirdiler.
On dördüncü yüzyılın ortaları yaklaĢtığında, Avrupalılar Asya kıtasında yaygın
ölümler ve hastalıklar olduğu Ģeklinde söylentiler duydular. Ama bütün bunlar
onlara çook uzak göründü.
BĠYOLOJĠK SAVAġ
Bazı Asyalılar hastalığı Karadeniz kıyıları boyunca ticaret yapan Cenovalılar'm
getirdiğini düĢündüler. Moğollar ya da Tatarlar bir Kırım Ģehri olan ve
Cenovalılar'm yaĢadığı Kaffa Ģehrini kuĢatıp, mancınıklar kullanarak veba
kurbanlarının çürüyen cesetlerini surlardan içeri fırlattılar. Biyolojik savaĢın
bu erken türevi içerideki neredeyse herkesi öldürdü (gerçi kimse bunun nedenini
anlayamadı). Ancak birkaç Cenovalı tüccar kurtuldu ve ülkelerine doğru yola
çıktılar. Tabii beraberlerinde vebayı da taĢıdılar.
ÖLÜM GEMĠSĠ
1347'de Kaffa'dan gelen bir gemi Sicilya'nın Messina limanına yanaĢtı.
Mürettebatın çoğu ölmüĢ, kalanı da ölmek üzereydi. Adamların koltuk altlarında
ve kasıklarında hıyarcık denilen yumurta büyüklüğünde tuhaf ĢiĢlikler vardı.
ġiĢlikler ve koyu
13
renkli kabartılar kısa zamanda tüm vücutlarına yayılıyordu. Daha sonra aynı
belirtiler yerel halkta da görülmeye baĢladı. Ölümleri genellikle birkaç gün
içinde, hızlı ve acılı oluyordu.
HER LĠMANDA BĠR VEBA
Messina doğudan gelen gemileri geri çevirmeye baĢlayınca, gemiler vebayla
birlikte Cenova ve diğer Avrupa limanlarına yöneldiler. Ġtalya açıklarında
ölülerle dolu gemiler yüzmeye baĢladı.
ZOR BĠR YIL
1348'de veba, sadece Ġtalya'nın Floransa kentinde 45 bin ile 65 bin arası
insanın ölümüne neden oldu. Aynı yıl veba Fransa'da da yayıldı. Hastalık
Almanya'ya ulaĢtığında binlerce Yahudi, kuyuları zehirlemekle suçlanarak
öldürüldü. Londra'da ise veba nüfusun yarısını öldürdü. 1349'un ilkbaharına
gelindiğinde, hastalık Ġrlanda'ya ulaĢtı.
HASTALIĞIN BĠLANÇOSU
Kara Ölüm Avrupa nüfusunun dörtte biri ile yansı arasında insanın ölümüne neden
oldu ki, bu sayı 20 ile 75 milyon arasındadır. Kurtulanlar genetik bir Ģansla
bağıĢıklık sahibi olmalı ya da hastalığın daha hafif bir türüne maruz kalmıĢ
olmalılar. Kimse böyle bir dehĢetin nasıl baĢladığını ve nasıl sona erdiğini
bilmiyor. Ġnsanlar felaketin sebebinin depremler, durgun göller, yıldızlar,
Ģeytan ama çoğunlukla da Tanrının gazabı olduğuna inandılar. Birçok kiĢi bunun
dünyanın sonu olduğunu düĢünmüĢtü.
PĠS FARELER!
Hıyarcıklı veba uzun süredir vardı ve daha önceleri de insanların ölümüne neden
olmuĢtu (ama tabii ki bir seferde bu kadar
14
çok sayıda değil). Bakteri, fareler tarafından taĢınıyordu ama onlara zarar
vermiyordu. Farelerden beslenen pireler küçük memelilerin kanını insanlarınkine
tercih ediyordu. Dünya nüfusu arttıkça fareler ve onların pireleri insanlarla
daha sık temas etmeye baĢladılar. Artık pire ısırığı ölüm demekti.
HAVAYLA TAġINAN MĠKROPLAR
Hastalık enfekte olan bir insanın akciğerlerine ulaĢtığında, öksürük ve
hapĢırıkla havada taĢınabilir bir biçim alıyordu. Ġnsandan insana doğrudan
temasla da geçiyordu. Farklı biçimler; isilikten hıyarcıklara, kan kusmaktan her
nefeste ya da her ter damlasında pis bir kokunun yayılmasına kadar çeĢitli
belirtilere neden oluyordu. Ġster inanın, ister inanmayın hıyarcıklı veba hala
ara sıra ortaya çıkıyor. Artık erken teĢhis edilirse antibiyotiklerle tedavi
edilebiliyor. Hatta bu hastalığın gelecek kuĢaklara önemli bir armağan bıraktığı
da iddia ediliyor: HlV'e bağıĢık olanlar, Kara Ölümden kurtulan atalarından
genetik bir mutas-yon miras almıĢ olabilirler.
TAM BĠR KAOS
Kara Ölüm tam bir kabustu ve ondan uyanan dünya sonsuza dek değiĢti. 1350'de
artık hastalık yavaĢ yavaĢ kaybolmaya baĢlamıĢtı. Önceleri kaos hüküm sürdü.
Yasa ve düzen geçmiĢte kalmıĢtı. Okullar ve üniversiteler kapandı. Kiliselerde
günah çıkaranları dinleyebilecek papaz kalmamıĢtı. Borçlular ölmüĢtü dolayısıyla
alacaklıların alacaklarını toplayabilecekleri kimse kalmamıĢtı. ĠnĢaat projeleri
durmuĢ ve ortada birkaç zanaatkar kalmıĢtı. Ahlaka gelince... O da geçmiĢte
kalmıĢtı. ÖlmemiĢ olanlar da yakında öleceklerini düĢünüyor, veba onları
almadan, mümkün olduğunca iyi vakit geçirmek istiyorlardı.
15
m
VEBANIN YARARLARI DA OLDU
Hayatta kalanların düĢünecek çok Ģeyleri oldu. Artık her Ģey farklıydı.
• Derebeyleri köylüleri tekrar iĢe koĢmaya çalıĢtılar ama ortalıkta pek köylü
kalmamıĢtı. Ġlk kez, çalıĢanlar daha iyi muamele ve daha hafif iĢler talep
edebildiler. TaĢrada, daha önceleri duyulmamıĢ olan isyanlar baĢ gösterdi.
Birçok köylü daha iyi iĢler bulmak için Ģehirlere göç etti.
• ġehirlerde de pek fazla çalıĢacak insan kalmamıĢtı. MaaĢlar yükseldi.
Ortalıkta fazlasıyla satılacak mal vardı, bu yüzden fiyatlar düĢtü. Bunun
sonucunda ise hayat standartları yükseldi. ÇalıĢan insanlar ilk kez kendilerini,
bir önemi olan bireyler olarak hissettiler.
• Gayrimenkul fiyatları düĢtü. Daha önceleri mal sahibi olabileceklerini hiç
düĢünmemiĢ olan insanlar artık mülk satın alabiliyorlardı.
• Vebadan beĢ yıl sonra Ġngiltere'nin Cambridge kentinde üç tane üniversite
kuruldu. Tüm Avrupa'da üniversiteler ortaya çıkmaya baĢladı. Öğretmenlerin çoğu
ölmüĢtü, bu yüzden yenilerinin bulunması gerekiyordu. Bunlar yepyeni fikirler
getirdiler ve sınıflarını Latince ya da Yunanca değil yerel dilde eğitmeye
baĢladılar. Ġlk kez, sıradan insanlar eğitim alabiliyorlardı. (Büyük ihtimalle
Rönesans'ı hazırlayan en önemli faktörlerden biri de bu olmuĢtur.)
• Ġnsanlar yeni sorular sormaya baĢladılar. Hayatta kalanların çoğu vebanın
Tanrının iĢi olduğuna inanamıyordu. Ama eğer öyle değilse bundan kim ya da ne
sorumluydu? Bunun gibi sorular vebadan önce hiç söz konusu olmamıĢtı.
VEBA GERĠ DÖNÜYOR
Kara Ölüm hıyarcıklı vebanın sonu değildi. Geri geldi ama küçük alanlarla
sınırlı kaldı. Son büyük salgın Ġngiltere'de,
16
Londra'da 1665'te meydana geldi. Ġnsanlar salgın olduğunda Ģehirden uzaklaĢmayı
öğrenmiĢlerdi -tabii gidebilecek yerleri varsa. Onlardan biri olan Isaac Newton
adlı genç bir profesörün, bazı fikirlerini geliĢtirecek zamanı olmamıĢtı. Veba
geri döndüğünde Newton, Londra'dan kır evine kaçarak, kendini yerçekimi
kanunuyla ilgili çalıĢmalarına verdi.
'/;•
17
KANADA'NIN KIZIL BARONTJ
Billy Bishop olağandıĢı bir zamanda yaĢamıĢ olağanüstü bir adamdı, gerçek bir
Kanadalı kahramandı.
Birinci Dünya SavaĢı'nın, uçan makineleri içindeki cesur genç adamları, askeri
hikayelerin sararmıĢ yaprakları arasında (ya da kendi okunmamıĢ anılarında)
unutulmuĢtur. Örneğin Kızıl Baron adıyla bilinen Baron Manfred Von Richtofen'i
ele alalım. Bugün, Almanya'nın bir numaralı pilotu olarak değil, Sno-opy'nin baĢ
düĢmanı olarak tanınıyor.
SNOOPY'NĠN ATALARI
SavaĢ yıllarında 'kanlı Kızıl Baron'un, Brown ailesinin köpeğinden daha önemli
sorunları vardı. 1917 yılının baĢlarında, siperlerin ötesinde, Kızıl Baron'un
karĢısında, 18 ay sonra bitecek olan savaĢta, Ġngiliz Ġmparatorluğu'nun en iyi
pilotu olarak kabul edilecek olan bir Kraliyet Hava Kuvvetleri pilotu vardı. En
beklenmedik kahramanlardan biri olan bu pilot Billy Bishop adlı bir Kanadalıydı.
UÇMAK ĠÇĠN DOĞMUġ BĠR ADAM
Baron'un Ģansına bu, Billy'nin uçmaya baĢladığından beri ilk göreviydi. UçuĢ
eğitiminde sadece dört saat tek baĢına uçmuĢtu ve anlatılanlara bakılırsa bundan
fazlasına da ihtiyacı olmamıĢtı. Bu savaĢta terfiler, uçaklardan bile hızlı
gidiyordu.
18
Billy için iyi olmuĢtu ama atıĢ alanına giren Ģanssız Alman pilotları için aynı
Ģey söylenemezdi. SavaĢın sonunda Billy, kendinden sonraki en iyi pilot olan bir
diğer Kanadalı Raymond Collisaw'dan 11 fazlayla 72 leĢe sahipti.
BABAYLA HAYAT
Billy Bishop babasının büyük beklentilerinin gölgesinde büyümüĢtü: Ġyi bir
evlilik, muhafazakar bir hukuk eğitimi, düzgün, konformist bir aile. Ama genç
yaĢlarda bile baĢına buyruk biriydi.
Her neyse, Billy'nin müteĢebbis ruhu hayli geliĢkindi. Para karĢılığında kız
kardeĢinin arkadaĢlarıyla çıkıyordu. Margaret Burden adındaki bir kızla 5 dolar
karĢılığında çıktı. Daha sonra bu kızın çekiciliğine kapıldı ve onunla evlendi.
Meğerse kız Ka-nada'da, (Türkiye'deki Migros ya da Gima kadar tanınmıĢ, ç.n.)
bir mağaza zincirinin sahibi olan Timothy Eaton'un torunuydu.
KAYZER TARAFINDAN KURTARILIġ
Böylece Billy savaĢa gitmeden önce, babasının 'iyi bir evlilik yapma'
beklentisini gerçekleĢtirmiĢti. Ama hukuk eğitimi konusunda o kadar baĢarılı
olamamıĢ, babası da onu Kanada Kraliyet Askeri Akademisi'ne yazdırmıĢtı. Billy
ilk yılında sınıfta kalmıĢ, ikinci yılında kendini toparlamıĢ ve final
sınavlarında kopya yakalatana dek idare etmiĢti. ġansına, sene 1914'tü ve Kayzer
onu okuldan atılmaktan kurtardı. Billy doğru savaĢa gitti.
KOVBOYLUKTAN PĠLOTLUĞA
1915'de Billy Kanada süvari birliğinin bir üyesi olarak Ġngiltere'deydi. Billy
daha savaĢa katılmadan, makineli tüfeklerin, tankların ve diğer korkunç
araçların kullanıldığı bir siper sava-
19
Ģında, at üstünde ortalıkta dolaĢmanın pek akıllıca olmayacağını kavramıĢtı.
Kahramanımız göklerin özgürlüğünün ve uçan bir savaĢ makinesini idare etmenin
büyüsüne kapılmıĢtı bile. Tek sorun Kanada'nın hava kuvvetlerinin olmamasıydı.
Billy bağlantılarını kullanıp Ġngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne topçu gözcüsü
olarak katıldı. Uçaklar yavaĢtı ama iyice silahlandırılmıĢlardı. Bir kamyon
kazası, apseli bir diĢ, sakatlanmıĢ bir diz ve baĢına düĢen bir uçak parçası
yerde ve emniyette kalmasını sağladı. Sağlığının düzelmesi için bir yıllığına
Kana-da'ya geri gönderildi. 1916'nın sonlarında Ġngiltere'ye dönüp pilotluk
eğitimine baĢladı. 1917 ġubatında Fransa'ya gönderildi. Oraya vardıktan beĢ
hafta sonra 17 Alman uçağını indirmiĢti.
BĠLLY'NĠN EN ĠYĠ DÖNEMĠ
1917 Haziranında Billy en cüretkar baskınını yaptı- tek baĢına, Almanların
Estourmel Havaalanına saldırdı. Havada iki uçağı vurdu, üçüncüsü ona saldırma
telaĢıyla bir ağaca çarptı ve dördüncüsünü de yerde yok etti. Bu baĢarısı ona
Ġngiltere'nin en büyük askeri madalyası olan Victoria Haçı'nı kazandırdı.
BaĢarısı, fazla hırslı olduğunu düĢünen meslektaĢlarının küçümsemelerine de
neden oldu. Ġngilizler onu göklere çıkardılar ama Kanadalı yetkililerin onu fark
etmesi daha uzun zaman alacaktı. 1918 Mayısında kahramanlarının ölmesini
istemeyen Kanada onun ülkeye dönmesini istedi. Billy savaĢtaki son gününü, üç
uçağı vurup iki tanesini de çarpıĢtırarak kutladı.
Eve dönüĢte, Billy bazı konferans turları yaptı ama sonunda bundan sıkıldı. En
nihayetinde, bu, tüm savaĢları sona erdiren savaĢtı; refah ve barıĢ artık
tepenin ardında değil, tam karĢıların-daydı. Günün haberleri artık, akvaryum
balığı yutanlar, dans yarıĢmaları ve Niagara üstünde telde yürüyenlerdi. Ama
Billy Bis-hop tekrar uçmak istiyordu.
20
BĠLLY ĠFLAS EDĠYOR
Billy bir savaĢ arkadaĢıyla iĢ kurdu: Zenginleri Toronto'dan, 200 mil kuzeydeki
yazlıklarına götürecek bir hava taĢımacılığı servisi. Ama iĢ battı. Billy ve
ortağı akrobatik uçuĢun eğlenceli olacağını düĢünerek ülkenin ilk yaz fuarı olan
Kanada Ulusal Sergisi'ne katıldılar. Kalabalığın üstüne dalıĢa geçmek ve stand-
ları titretmenin de dahil olduğu gözü pek gösterileri seyircileri fevkalade
heyecanlandırdı, hatta paniğe yol açtı ve güya seyirciler arasındaki hamile bir
kadının bebeğini kaybetmesine neden oldu. Ortaklar ilerlemeye devam ettiler. Bu
sırada, Billy pilot olduğu kadar doğuĢtan satıcı olduğunu da fark etti. Tam
zamanında, çünkü 1929 piyasa çöküĢü karısının hisselerini eritmiĢti.
BĠLLY KENDĠNĠ YENĠ BĠR SAVAġA SOKUYOR
Uçmaktaki ünü ve madalyaları, Kanada'nın askere almadan sorumlu Hava MareĢali
olarak atanmasını sağladı. Hatta bir James Cagney filmi olan Captain of the
Clouds'da (1942) askere almadan sorumlu subay rolü oynadı.
BĠLLY BARDA
KuĢkusuz Billy Bishop gerçek bir Kanadalı kahramandır. Ontario'da doğduğu Ģehir
olan Owen Sound'da bir Billy Bishop müzesi vardır. Öyle büyük bir efsane oldu ki
Ottawa'lı bir barmen Billy Bishop KurĢunu adını verdiği, Kanada'nın Anma Günü 11
Kasım'da sadece gazilere servis edilen bir kokteyl yarattı. Ġçinde ne mi var?
Fransız ve Ġngilizler için sırasıyla yarım cin, yarım cointreau, Kanadalılar
için üstüne bir ölçü çavdar viskisi, Amerikalılar içinse (savaĢa en son girenler
olduklarından) hafifçe tadına baksınlar diye biraz portakal suyu.
21
BĠLGĠSAYARLAR NEREDEN GELĠYOR?
Kıyafetlerinizle bilgisayarınızın ortak yanı nedir? Uzun bir geçmiĢ, ama görünen
o ki ortak bir gelecek de...
7.000 yıl kadar önce birisi iplikleri sırıklara bağlayarak kumaĢ yapılan dokuma
sistemini icat etti. 5.000 yıl kadar önce ise Asya'da biri, insanların bir
çerçeveye geçirilmiĢ teller üzerinde boncukları kaydırarak hesap yapabilmesini
sağlayan abaküs sistemini geliĢtirdi. On dokuzuncu yüzyılda dokumaya ve hesap
yapmaya yarayan bu iki basit makine bir araya getirildi... ve bu dünyayı
değiĢtirdi.
DOKUMA TEZGAHI BAġINDA GEÇEN ÇOCUKLUK
Joseph Marie Jacquard on dokuzuncu yüzyılın ortalarında Fransa'da yaĢadı. On
yaĢında dokuma iĢine verildi. Görevi belirli iplikleri dokuma tezgahına
takmaktı. Tezgaha takılı bazı iplikler yükselirken bazılarının aĢağıda
kaldıklarını görüyordu. Bir mekik ikisi arasındaki boĢluktan bir atkı ipliğini
çekiyordu. Ardından baĢka iplikler yükseliyor ve iĢlem tekrarlanıyordu. Yükselen
ipliklerin sırası kumaĢta desen oluĢturuyordu. Süslü kumaĢlarda sıra
karmaĢıklaĢıyordu.
22
UFUKTA GELĠġĠM VAR
Bu iĢlem genç Jacquard için hem karmaĢık, hem de sıkıcıydı. KumaĢ yapmanın daha
kolay bir yöntemi olmalıydı. Jacqu-ard büyüdüğünde, zımbalı kartların tezgaha
talimat verdiği otomatik bir dokuma tezgahı yaptı. Her ip farklı bir metal
iğneye bağlıydı. YerleĢtirilen zımbalı bir kartla, sadece deliklere uygun
iğneler hareket edebiliyordu, yani sadece belirli çözgü ipleri yükseliyordu.
BaĢka bir kart, yükselmesi gereken her ip grubunu idare ediyor ve devamlı bir
döngüyle gelen kartlar deseni sürekli tekrarlıyordu. Belli ki Jacquard gibi
birçok insan da elle dokumadan sıkılmıĢtı. 1812'de Napoleon'dan bir madalya aldı
ve kendisine maaĢ bağlandı. Otomatik dokuma tezgahı yaygın bir kullanım alanı
buldu.
MATEMATĠKSEL APTALLIKLAR
Charles Babbage adlı bir Ġngiliz matematikçi vardı. Babbage 1830'larda, denizde
yön bulmakta kullanılan yıldız haritalarında yapılan hatalardan bunalmıĢtı. Çark
ve diĢlileri kullanarak hesap yapan mekanik hesaplayıcılar icat edilmiĢti ama
hiçbirinin hafızası olmadığından karmaĢık hesaplar yapamıyordu. KarmaĢık
hesaplan insanlar yapıyor ama bu arada hata da yapıyorlardı. Yıldız
haritalarında yapılan hatalar gemi ve insan kaybı anlamına geliyordu.
ÖNEMLĠ BĠR ÇABA
Babbage bu haritaları otomatik ve hatasız olarak yapan bir makine imal etmeye
çalıĢtı. 20 yıl sonra daha iyi bir proje olan Analitik Motor için bundan
vazgeçti. Analitik Motor Jacqu-ard'ın zımbalı kart sistemini kullanıyordu.
Babbage kartları makineye herkesin yerleĢtirebileceğini fark etmiĢti.
Kullanıcının vereceği basit direktiflerle makine kartlarda programlanmıĢ her
görevi yerine getirebilirdi. Kartlar tekrar tekrar kullanılabilecek
23
bir tür hafızaydılar. Ancak prototipinin iĢe yaraması için 20 yıl bekledi, kimse
Babbage'ın yeni makinesini fazla önemsemedi. Fikrinin tekrar keĢfedilmesi ve
anlaĢılması için bir asır daha geçmesi gerekti. Çok yazık. Çünkü sonunda, modern
bilgisayarlara onun tasarımları öncülük etti.
KAFA SAYMAK ĠÇĠN YEPYENĠ BĠR YÖNTEM
Zımbalı kartla hesaplama, 1889'da Amerikalı mucit Herman Hollerith'in ABD nüfus
sayım sonuçlarını kaydetmek ve saklamak için kartları kullanmasıyla pratikleĢti.
Sayım sonuçlarının derlenmesi için hesaplanan tahmini süre on yıldı. Zımbalı
kartlarıyla Hollerith bu süreyi altı haftaya düĢürdü. Hollerith 1896'da
Tabulating Machine Company'yi kurdu. Bu Ģirketin ismi daha sonra değiĢerek
International Business Machines (IBM) olacaktı.
UFUKTA DAHA NELER VAR?
Günümüzün ticari geleceği bilgisayarlarca yönetiliyor. Hatta gözlükler veya
kontak lenslerdeki minyatür ekranlarla ve hatta her hareketinizde bilgi üreten
algılayıcılara sahip dokumalarıyla "giyilebilir bilgisayarlardan söz edenler
var. Yakında bilgisayarınızı giyebilecek ve yürürken, koĢarken veya araba
kullanırken çalıĢabileceksiniz! Ne yazık ki geri dönüp dokuma tezgahını yakmak
imkansız.
24
BANÇO'YU BEYĠNSĠZ BEYAZ ADAMLAR ĠCAT ETMEDĠ
Kamuya açık bir yerde bir banço taĢırsanız Ģüphesiz biri çıkıp "Seni Deliverance
filminde görmüĢtüm! Tanrım, ne kadar büyümüĢsün" diyecektir. Ama çoğu insanın
bilmediği, banço-nun dünyanın diğer ucunda en az 400 yıl önce icat edildiğidir.
Çoğu banço müzisyeni, enstrümanlarının en yaygın imajının, Deliverance
filmindeki tuhaf cücenin sürüklediği beĢ telli banço olmasına dövünürler.
BANÇONUN KÖTÜ ġÖHRETĠ
Keman ya da gitarın aksine bançonun sade görünüĢü bile, normalde gayet kibar
olan insanların alaycılığını harekete geçirir. Bu, büyük ihtimalle bançonun,
Amerikan eğlencelerindeki komedyenlerin sahnede aptal rolü yaparken
tıngırdattıkları evrensel aksesuar olmasındandır. Ama bu sevimsiz çağrıĢımlara
rağmen banço Amerika'da doğmamıĢtır. Yapımının, herhangi bir ulustan bir beyazla
alakası yoktur.
RAPTĠYE KAFALARA GEREK YOK
Üzerine teller gerilen davulların (ki banço bundan ibarettir) izlerine Uzakdoğu
kadar Batı Afrika ve Ortadoğu'da neredeyse kayıtlı tarihin baĢından beri
rastlanır. Bu ilkel enstrümanlar ay-
25
nen banço gibi, müziğin türüne bağlı olarak keman gibi bir yayla veya harp gibi
parmaklarla çekilerek çalınabilir.
AFRĠKA KÖKLERĠ
Bugün bildiğimiz banço, büyük olasılıkla güneybatı Afrika'da ortaya çıkmıĢtır.
Orijinal enstrümanın 'akonting' olarak adlandırıldığına inanılmaktadır. Ancak
bilim insanları, on yedinci yüzyıl Ġngiliz kaĢiflerinin günlüklerinde bançoya
yakın adlarla anılan enstrümanların kayıtlarını bulmuĢlardır: Banjar, banza,
banĢav vb..
TELLER(E) TAKILDIKTAN SONRA
Bu çalgının en eski Afrika versiyonunda, ikiye bölünmüĢ bir su kabağının açık
tarafına hayvan postundan bir zar gerilir ve buna bağlı tahta bir sap üzerine
sicim veya hayvan bağırsağından teller takılırdı. Bu teller yerel geleneğe bağlı
olarak en az iki, en fazla on tane olurdu. Batılılar bançoyu ilk olarak 1600'le-
rin baĢında köle ticareti sırasında gördüler.
TIRNAK ÇEKĠÇ STĠLĠ
Avrupalıların telli enstrümanları çalma stili, gitarda olduğu gibi parmakla
çekmedir. On dokuzuncu yüzyıl ve yirminci yüzyılın baĢlarında, ABD'deki
Appalachian Dağları'nda yaĢayan Afrika kökenli Amerikan topluluklardan edinilen
bilgiler, Afrikalı kölelerin enstrümanları oldukça farklı bir stilde
çaldıklarını gösteriyor: Onlar tırnaklarını aĢağı doğru bir 'tıklatma'
hareketiyle tellere vurarak çalıyorlardı. Bu banço çalma stili bugüne kadar
süregelmiĢtir ve 'tırnak çekiç stili' olarak anılmaktadır. Güneyli yerfıstığı
üreticisi Joel Sweeney, dört telli banjarı on dokuzuncu yüzyılda ailesinin
Virginia'daki plantasyonunda büyürken kölelerden öğrendiği iddiasında. Çoğu
tarihçinin inandığı üzere kendisi 1853'te beĢinci teli ekleyerek bugün bilinen 5
26
telli bançoyu yaratmıĢtır. Svveeney öğrendiklerini sahneye de taĢımıĢ, folklorik
gösterilerde çalgıyı Etiyopya stili bir bançocu olarak, kölelerden öğrendiği
'tırnak çekiç stili'nde çalmıĢtır.
FOLKLORĠK GÖSTERĠLER
1830'larda, folklorik gösterilerde yüzlerini siyaha boyamıĢ banço çalan beyazlar
boy gösterir. Bu gösteriler, beyazların, Afrika kökenli Amerikalıların
kültürlerinin gizemini keĢfetme çabaları olarak ortaya çıktı. Önceleri kötü
niyetli değillerdi, ırkçı parodiler 1890'lardan sonra 1900'lerde baĢladı.
'Etiyopya (Afrika) karakteristikleri' olarak adlandırılan bu dans, müzik ve
komedi gösterileri, köle hayatının gerçeklerinden çok beyazların Afrikalıları
algılayıĢlarını yansıtıyordu. Bu folklorik gösterilerin maskara torunları 'aptal
bançocu' tiplemesini yirminci yüzyıla taĢıdılar. Mısır tarlalarından çıkan,
banço müzisyeni ve komedyen Stringbean ve Büyükbaba Jones'u anıyoruz. Bu arada
Steve Martin banço çalarken tepesinde duran oku fark eden oldu mu? Banço konusu
kapanmıĢtır.
27
MARATON NASIL BAġLADI?
...Pheidippiedes adlı koĢucunun yüreği buna dayanmamıĢtı.
Maraton bir yarıĢ olmadan önce bir yerin adıydı: Atina'nın kuzeydoğusunda on
altı kilometre karelik açık bir alan. MÖ 490 yılının yazı boyunca Yunan
askerlerinin Persler'le savaĢtığı bir savaĢ alanı. 10 bin kiĢilik Yunan ordusuna
karĢı Persler neredeyse bire iki üstünlüğe sahipti.
PERSLERĠN AVANTAJLARI
Yunan generali Miltiades zor durumda olduklarını fark etti. Yunanistan'ın en
ateĢli savaĢçıları olan Spartalılara ihtiyaçları vardı. Ordunun o günün seçkin
atletlerinden oluĢan, zorlu arazileri kısa sürede aĢabilen güvenilir habercileri
vardı. General en sağlamlarından Pheidippides'i Spartalıları getirmesi için
gönderdi.
DERE TEPE DÜZ KOġMUġ
Pheidippides tepelerden inip çıkarak yaz sıcağında, Sparta kampına kadar düĢman
toprağını aĢarak 160 kilometre koĢmuĢ ve onları dinsel bir törenin ortasında
bulmuĢtu. Takviye kuvvetler için Yunan ordusunun birkaç gün beklemesi
gerekecekti. Pheidippides Miltiades'e kötü haberi vermek için tekrar kampa
koĢtu. Ġki günde neredeyse 320 kilometre koĢmuĢtu.
28
DÖRT YILDIZLI GENERAL
Cesur Miltiades sayıca üstün ama hantal olan Persleri kuĢatmak için daha ufak,
hafif ve hızlı birlikleri kullanarak parlak bir saldın düzenledi. Yunanlılar
toplam 192 adamlarını kaybederken Persler 6.000'den fazla kayıp vererek
gemilerine çekilmek zorunda kaldılar. Spartahların aynı gün, daha geç saatlerde
oraya varması ise tam bir ironidir.
ZAFER HEYECANI
Zaferinden memnun kalan Miltiades bir kez daha en iyi koĢucusuna müjdeli
haberleri sadece 41,6 kilometre uzaklıktaki Atina'ya ulaĢtırma görevi verir.
Pheidippides Atina'ya koĢar, Ģehre girer "Nike!" (Zafer anlamına gelir, zaten bu
yüzden spor ayakkabısı Ģirketinin adıdır) diye bağırır, sonra da yere yığılıp
ölür.
MODERN MARATON SKANDALLARI
Modern maraton Pheidippides'in onuruna düzenlendi. Tam mesafesi 42 kilometredir.
Katılımcılar Pheidippides kadar yürekten ve cesaretle koĢmaya özendirilirken
bitiĢ çizgisini geçince ölme fikri ise tabii ki cesaret kırıcıdır.
• Ġlk Olimpik maraton 1896 yılında Pheidippides'in koĢtuğu yol izlenerek
yapıldı. Bu mesafeyi Spiridon Louis adlı bir Yunanlı 2 saat, 58 dakika, 50
saniyede aĢarak birinci oldu. Ġkinci koĢucu da bir Yunanlı olan Spiridon
Belocas'dı. Gerçi dördüncü olan yarıĢmacı Macar Gyula Kellner, Belocas'ın
kendisini geçtiğini hatırlamıyordu. Sonunda Belocas'ın maratonu bir at arabasına
binerek tamamladığı anlaĢıldı. Böylece o diskalifiye edildi ve ikincilik
Kellner'e verildi.
• 1909'da, Boston Maratonu'nda yanĢan Howard Pearce ilk sekiz mili koĢtuktan
sonra yarıĢın kalanını "koĢmak" için bir arabaya atladı. Görevliler kendisini
durdurmaya çalıĢtı ama o
29
kalabalığın tezahüratından cesaret alıp finiĢe kadar devam etti. Pearce daha
sonra diskalifiye edildi.
• 1980'de, yine Boston Maratonu'nda yanĢan Rosie Ruiz yarıĢın çoğunu metroda
geçirdi. FiniĢ çizgisine bir mil kala geçmekte olan bir grup koĢucuya katılarak
kadınlar arasında resmi birinci olan Jacqueline Gareau'yu geçti. Ruiz daha sonra
diskalifiye oldu.
VE KAZANAN... ÖLDÜ!
Eski Yunanlılar yarıĢmalarını ciddiye alırlardı. Hem de ölesiye... MÖ 564'te
Phigalia'lı Arrachion Olimpiyat Ģampiyonu oldu ve bu sırada da öldü. Ölümü,
neredeyse her Ģeyin serbest olduğu, boksla güreĢ karıĢımı bir pankration
müsabakasında oldu. Çok zorlu bir dövüĢten sonra Arrachion yerde seriliyken
rakibi havlu attı. Arrachion'un öldüğünün farkında değildi. Arrachion böylece,
bir Olimpiyat müsabakasını kazanan tek ölü oldu.
30
NAPOLEON'U YENEN BALIK
Bir kalkan balığı nasıl olmuĢ da Kopenhag savaĢının gizli silahı haline
gelmiĢtir.
1800'de Ġngiliz Donanması Fransa'yı ablukaya almıĢ, düĢmana malzeme ulaĢmasını
engellemek için tarafsız gemilerin mallarına bile el koymuĢtu. Bu, Rusları
kızdırdı, onlar da ablukayı kırmak için Ġskandinav ülkeleriyle ittifak kurdular.
HYDE NELSON'DAN SAKLANIYOR
Napoleon'a karĢı zaferleriyle tanınan Donanma kahramanı Amiral Horatio Nelson
daha fazla zarara uğramadan saldırıya geçmek istiyordu. Ama savaĢı yöneten
Amiral, 62 yaĢındaki Sör Hyde Parker'dı. Kısa süre önce 18 yaĢında bir kızla
evlenmiĢti ve bu yüzden denize açılmaya gönülsüzdü. Sonunda bunu yaptığında da
ittifak güçleriyle görüĢmekte ısrar etmiĢ ve Nelson'la konuĢmamıĢtı bile.
NELSON BĠR ÇÖZÜM BULUYOR
Ne var ki Nelson, Hyde'm tek zevkinin, cazibeli eĢi olmadığını aynı zamanda
oburun teki olduğunu öğrenmiĢti. Karanlık ve fırtınalı bir gecede, Nelson
mürettebatını kalkan avına çıkardı. Daha sonra bu balık, iltifatlarla birlikte
Hyde'a gönderilecekti.
31
HYDE SAKLANMAKTAN VAZGEÇER
Lezzetli hediyeden hoĢnut kalan Hyde yumuĢayıp Nelson'u bir sonraki toplantıya
çağırdı ve genç amiralin önerilerini dinledi. Nelson istediğini yaptırdı ve
Ġngilizler için müthiĢ bir zafer kazandı.
BALIK PULLARI FRANSIZLARA KARġI
Rus ve Ġskandinavların yenildiğini duyduğunda Napoleon küplere bindi. Ġttifak
dağılmıĢtı. Abluka baĢarıyla sürecek ve sonunda onu Waterloo yenilgisine kadar
götürecekti.
KĠMSE HABERLERDEN HABERDAR DEĞĠL
Aslında ittifakı kıĢkırtan Rus Çarı I. Paul suikasta kurban gitmiĢti. Ġngilizler
bu haberi almıĢ olsaydı savaĢ hiç olmazdı. Ama o zaman da bizim balık hikayemiz
olamazdı.
32
SAVAġAN KELĠMELER: SÖMÜRGECĠLĠK
Avrupalı uluslar 1870'den itibaren, dünyada ne varsa aralarında
paylaĢırmısçasına, özellikle de Afrika ve Asya'da yeni sömürgeler edinmeyi
hızlandırdılar.
1905'e gelindiğinde neredeyse Afrika'nın bütün gözde parçaları Belçikalılar,
Ġngilizler ve Fransızlar tarafından kapıĢılmıĢ-tı, izleyen elli yıl boyunca
buralardaki hakimiyetlerini sürdürdüler. 1950'lerin sonlarında Afrika
sömürgeleri bağımsızlık talep etmeye baĢladılar. Kimi zaman Nijerya ve Gana'da
olduğu gibi barıĢçıl yollardan kimi, zamansa Kongo ve Mau-Mau isyanında olduğu
gibi Ģiddet yoluyla.
trek
ĠĢgal genellikle barıĢçı olmaz. Sürekli savaĢlara sahne olan yerlerden biri de,
Ġngilizlerin Cape bölgesini Hollandalılar'dan aldığı 1806'dan itibaren, ilk
Hollandalı yerleĢimcilerin torunları olan Boerlerle Ġngilizler arasındaki
ihtilafın sürdüğü Güney Afrika'dır. Boerler Ġngilizlerle bir arada yaĢamaya
katlanamayarak 1835'de kuzeye ve doğuya doğru toplu göçe baĢladılar. Bu olay
Büyük Trek olarak bilinir. Trek Flamanca'da öküz arabasıyla yapılan yolculuğa
verilen addır, bugün ise zorlu yolculuklar için kullanılıyor. Sözcüğün bu
anlamı, uzay yolculuğu üzerine yapılmıĢ meĢhur televizyon dizisi ve sinema filmi
Star Trek'in adında da içerilidir.
33
komando
Yerli kabilelerle yaĢadıkları kaçınılmaz sorunlar Boerlerin yerli köylerine
hızlı baskınlar yapabilen küçük askeri birlikler ya da komandolar organize
etmelerine neden oldu. Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında Ġngilizler komando
kelimesini ĠngilizceleĢ-tirdiler ve özellikle bazı tehlikeli saldırılarda
kullanılmak üzere eğitilen küçük seçkin birliklere bu adı verdiler. Ġlk komando
baskını, 7 Mart 1941'de oldu. Komandolar iĢgal altındaki Norveç'te, Almanlar
için gliserin üreten bir fabrikayı yok ettiler. Amerikalılar bu kelimeyi,
komanda taktiklerinde olduğu gibi, ani ve Ģok edici askeri eylemleri nitelemek
için sıfat olarak da kullandılar.
haki
Boerlerle çatıĢmaları sırasında Ġngiliz ordusu aktif görev üniformalarının
rengini haki olarak kararlaĢtırdı. Kahverenginin yeĢilimsi tonu için kullanılan
bu sözcük, 1800'lü yıllarda Hindistan'da bulunan Ġngiliz birliklerinin Urdu
dilinden aldığı toz veya toz rengi anlamında bir kelimeydi. Ama Boer SavaĢı
sırasında gönüllü anlamında argo bir laf olarak kullanılıncaya kadar fazla
yaygınlaĢmadı. Kelime sonraları bu anlamını kaybetti ama renk olarak, sadece
Ġngiliz ve Amerikan askerlerinin üniformaları için değil, askeri olmayan
kıyafetler için de kullanılmaya devam ediyor.
konsantrasyon (toplama) kampları
Hem Transvaal, hem de Orange Free Eyaleti Ġngilizlerin iĢgali altındaydı.
Kumandanları F. S. Roberts daha sonra Ġngiltere'ye geri döndü ve son
çarpıĢmaları yardımcısı Horatio Kitche-ner'e bıraktı. Boerlerin güçlü gerilla
direniĢlerini kırmak için Kitchener sistematik olarak Boer topraklarına girip
sadece düĢman askerlerini değil, askerlerin karılarını ve çocuklarını da top-
34
lamaya baĢladı. Tüm esirler derme çatma toplama kamplarına atılıyorlardı.
Terimin ilk kullanılıĢı buradadır. Esirlerin çoğu berbat koĢullar nedeniyle
hastalanarak ölmüĢlerdi.
apartheid
Boerlerin teslim olmasının üzerinden bir yıl geçtikten sonra, 1902'de imzalanan
barıĢ anlaĢması, Ġngiliz Ortak Pazarı (Com-monwealth) dahilinde özerk bir
hükümetin kurulmasını teĢvik ediyordu. 1910'da Güney Afrika Birliği kuruldu ama
Boer SavaĢı'nın mirası olarak Boerler ve Ġngiltere kökenliler arasındaki
gerginlik yirminci yüzyılda da sürdü. Boerler hükümetin kontrolünü bir kez ele
geçirince, beyaz olmayanlara karĢı katı bir ayrımcılık politikası gütmeye
baĢladılar. Bu politikaya dilimize de giren apartheid adı verilmiĢtir. Anlamı
insanları ırk ya da kast temelinde ayırmaktır.
Cristine Ammer'in Fighting Words (SavaĢan Kelimeler) adlı, Ġncil'den günümüze,
yüzyıllar boyu silahlı mücadelelerin dil-bilimsel mirasını inceleyen kitabından.
SÖMÜRGECĠLĠKTEN MĠRAS KALAN DĠĞER KELĠMELER
Ġngiltere Hindistan'ı aldığında, askeri terimler dıĢında kelimeler de
Ġngilizce'ye geçti. Bunlardan Calico, bir tür kumaĢ olup adını Hint Ģehri
Kalküta'dan alır. KaĢmir ise bir tür keçi yününden üretilen kumaĢ türüdür ve
adını Hindistan'ın bir bölgesi olan KeĢmir'den almıĢtır. Bir sosyal kast olan
Parya ise festivallerde alt sosyal sınıftan olanların çaldığı bir davulun
ismidir ve Tamil dilinde bir kelime olan paraiyandan gelir. Baharatlı bir yemek
ya da sosun adı olan körinin kökeni ise hemen hemen aynı anlamdaki Tamil sözcüğü
karidir.
35
HAÇLI SEFERLERĠNE BAYILIRIM
Haçlı Seferleri 1095 ile 1291 arasında yapılmıĢtır. 200 yıl süren bir kutsal
savaĢ. ĠĢte size Birinci Sefer'den bir kesit: 'Halkın Haçlı Seferi' olarak da
bilinen, gayri resmi ve berbat bir giriĢim.
HAÇLI SEFERLERĠNĠ BAġLATAN ADAM
Odo de Largery, yani Papa II. Urban, 1095 Kasımında Fran-sa'daki bir kilise
meclisinde bir konuĢma yaptı. Bu, belki de insanlık tarihindeki en etkili
konuĢmaydı. Ekselanslarına göre Kutsal Toprakları iĢgal eden kafir Türkler
Hıristiyanların kutsal yerlerini kirletiyor ve Hıristiyan hacılarını taciz
ediyorlardı. Papa bu toprakları Hıristiyanlık için tekrar ele geçirmek üzere
savaĢ çağrısında bulundu.
HEY, ARANIZDA HARĠTA GETĠREN VAR MI?
Ortalama Joe, aceleci ve fevri bir tavır aldı. Fransız Ģövalyeleri ve prensleri
daha kuvvetlerini toplayamadan, Fransa'nın tüm kentlerinden gelen köylü
ayaktakımı Kudüs'e doğru tahmini bir yönde yola düzüldü. Kötü silahlanmıĢ ve
savaĢ eğitiminden yoksun bu insanların, ne Türklerle savaĢmak hakkında, ne de
Anadolu'nun coğrafyası hakkında en ufak bir fikirleri vardı. Sadece imanla
kafirleri yeneceklerine inanıyorlardı. Böylece
36
Kutsal Topraklan tekrar almak için ilk sefer olan Halkın Haçlı Seferi baĢladı.
HALKIN TERCĠHĠ
Kadın, erkek ve çocuklardan oluĢan 100 bin kiĢilik bu periĢan ordu Münzevi Peter
(Peter the Hermit) gibi popüler vaizlerin önderliğinde yola koyuldu. Peter,
Gandi tarzında, çıplak ayaklarla yürüyen ve kendine ait hiçbir Ģeyi olmayan ufak
tefek çirkin bir adamdı. AteĢli taraftarları yürürlerken topluca popüler Kutsal
Ayinleri okuyorlardı. Hepsi Ġsa'nın taĢıdığı ağır çarmıhı hatırlatması için tek
omuzlarına X biçimli kumaĢ parçaları kuĢanmıĢlardı.
LANET HAÇLILAR
Ġlk büyük Haçlı çarpıĢması Kutsal Topraklarda değil Macaristan'da, Hıristiyan
dostlarına karĢı oldu. Belli ki bazı Haçlılar tüm Macar mahsul ve mallarına el
koyma hakkını kendilerinde görmüĢlerdi. Böylece daha yeni Aziz Stephen
tarafından Hıris-tiyanlaĢtırılmıĢ olan Macarlarla aralarında savaĢ çıktı. 100
kadar Haçlıya karĢılık 4.000 civarında Macar öldü.
SANA GELĠNCE, PETER...
Bu arada, Peter'in de benzer sorunları vardı. Bizanslı Hıristiyan kardeĢleriyle
aralarındaki savaĢta Peter'in 10 binden fazla adamı öldürülmüĢ ya da tutsak
düĢmüĢtü. Tam bu Haçlı Seferinin pek de iyi bir fikir olmadığını düĢünmeye
baĢlamıĢtı ki iĢler bir süreliğine iyi gitti. Ordusu nihayet 1 Ağustos 1096'da
Kons-tantinopol kapılarına ulaĢtığında Peter da Bizans Ġmparatoruyla barıĢ
yapmayı baĢardı. Ġmparator, Peter'in berbat görünen birliklerine Ģöyle bir
bakmıĢ ve ona Ģövalyeleri ve prensleriyle gerçek ordunun gelmesini beklemesini
söylemiĢti. Peki ya Peter onu dinledi mi?
37
ANADOLU'DA BÜYÜK FELAKET
Peter ordusuna düĢman topraklarında komuta etmesi için bir vekil tayin etti ve
çok akıllıca davranıp kendisi geride bekledi. UçuĢan flamalar ve çalan
trampetlerle Haçlılar, Türklerin elinde gayet iyi durumda olan ve iyi korunan
Ġznik Kalesine yürüdüler. Tesadüf eseri Türkler de aynı gün Hıristiyanlara
saldırmaya karar vermiĢlerdi. Kalelerinden çıktıklarında bir de ne görsünler?
Haçlılar kurbanlık koyun gibi üzerlerine geliyor.
YETER KĠ SON OLSUN
Ġlk Türk saldırısından sonra Hıristiyan ordusu paniğe kapıldı ve canını
kurtarmak için kaçmaya baĢladı. Üç bin Haçlı kaçıp deniz kıyısındaki eski bir
kaleye sığındılar. Türkler onları izleyip saldırdılar ve çoğunu öldürdüler.
Bizans Ġmparatoru filosunun bir kısmını gönderip kalanları kurtarmasa iĢlerini
tamamen bitireceklerdi. Böylece Peter'in taraftarlarından bir kısmı kurtuldu ama
yenilmiĢlerdi. En azından Halkın Haçlı Seferi diye bilinen felaket sona erdi.
968 KIYAMETĠ
1000 yılı yaklaĢtıkça Hıristiyan alemi dünyanın sonunun geldiği korkusuyla
asabileĢti. 968'de Yüce Roma Ġmparatoru I. Ot-to birliklerini Calabria'daki
Sarakenlerin üzerine gönderdiğinde bir güneĢ tutulması oldu ve askerler korku
içinde kendilerini balıklama fıçıların içine ve at arabalarının altına attılar.
Bunun öteki taraftan bir iĢaret olduğuna eminlerdi.
38
DAYANACAK BĠR BACAĞI BĠLE YOKKEN
Meksikalı lider Santa Atına, iktidarı tekrar tekrar elde etme konusunda gelmiĢ
geçmiĢ en baĢarılı kiĢidir. Santa Anna, hayatında iniĢ çıkıĢlardan nasibini
fazlasıyla almıĢtır ama bacağının -ki hikayenin asıl kahramanı odur- ayrı bir
öyküsü vardır.
Antonio Lopez de Santa Anna, on dokuzuncu yüzyılın baĢlarında Meksika devlet
baĢkanıydı. Aslında bir kereden fazla baĢkan olmuĢtu. Daha kesin konuĢmak
gerekirse, 1833 ile 1855 yılları arasında tam 11 kez. Hatta bir süre diktatörlük
bile yaptı. BaĢkan olmadığı zamanlarda ise Meksika'nın en fazla aĢağılanan adamı
oldu.
ALAMO'YU HATIRLAR MISINIZ?
Evet doğru bildiniz, Alamo'ya saldıran ve hiç esir almayan Santa Anna'dan söz
ediyoruz. O zamanlar Teksas bir ABD eyaleti değildi, hala Meksika'nın
parçasıydı. 1836'da, biraz da Santa Anna Meksika anayasasını lağvettiği için
Teksas vatandaĢları bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bu yüzden General Santa Anna
oldukça büyük ordusunu Rio Grande ırmağından geçirdi. Eski bir Ġspanyol misyonu
olan Alamo'ya vardığında az sayıdaki
39
Teksas askerinin ĢaĢırtıcı direniĢiyle karĢılaĢtı. General, Ala-mo'yu alınca
karĢısına çıkan herkesi kırıp geçirdi. Dolayısıyla bacağının baĢına gelenleri
hak etmiĢti.
EL PRESIDENTE
Santa Anna ilk kez Meksika baĢkanı seçildiğinde görevi devralması için yapılan
törene katılma zahmetine bile katlanmadı. Hükümeti yönetme görevini yardımcısına
bıraktı. Ama kimse yardımcısının yaptığı reformlardan hoĢnut kalmayınca, Santa
Anna ve bir grup komplocu kendi hükümetine karĢı darbe yaptı. Santa Anna
iktidarı tekrar ele geçirmiĢti. Bu sefer, 1834-1836 yılları arasında Meksika'nın
diktatörüydü.
SĠESTA VAKTĠ
Diktatör olmak Santa Anna'ya müthiĢ bir özgüven kazandırdı, böylece Santa
Jacinto'daki savaĢta, muhafızlarına haber bile vermeden bir siesta yapmaya karar
verir. Bu durum, Teksas kahramanı Sam Houston'un ve "Alamo'yu unutma" diye
çığlıklar atan birliklerinin zaferini oldukça kolaylaĢtırdı. Santa Anna esir
düĢtü ve Washington'a götürülerek BaĢkan Andrew Jackson'in karĢısına çıkarıldı.
Teksas'a bağımsızlığını veren barıĢ anlaĢmasını imzaladı. Ama ülkesine geri
döndüğünde Meksika anlaĢmayı tanımadığını açıkladı. Santa Anna hain ilan edildi
ve gözden düĢtü. Ama sadece bir süreliğine.
FRANSIZ PASTA SAVAġI
Halkının sevgisini geri kazanmak için ilk fırsat 1838'de karĢısına çıktı.
Meksiko Ģehrindeki bir Fransız fırıncı, bazı Meksikalı askerlerin dükkanını
yağmaladığı gerekçesiyle Meksika hükümetine dava açmıĢtı. Bu ufak olay
Meksika'nın Fransız ordusuyla çarpıĢtığı Pasta savaĢına kadar vardı. Askerlere
önderlik edecek bir generale ihtiyaç vardı, bilin bakalım kim seçildi?
40
BACAĞA GELELĠM
Santa Anna, Fransızlara karĢı birliklerine kumanda etmekten fazlasıyla memnundu.
General Vera Cruz'da öyle kötü yaralandı ki, bacağının dizinden aĢağısının
kesilmesi gerekti. Santa Anna reklam yapmak için bu olayı son damlasına kadar
kullandı. Törenler düzenledi, konuĢmalar yaptı, hatta kesilen bacak için
kahramanlar için yapılan türden bir cenaze töreni bile düzenledi. Bacak askeri
törenle gömüldü.
FĠESTA ZAMANI
Mantardan yapılmıĢ, deri kaplı takma bir bacak kullanmaya baĢlayan Santa Anna
tekrar baĢkan oldu. Ama 1842'den itibaren, çoğu kendi onuruna, öyle çok parti
verdi ve kendi özel ordusunu donatmak için öyle çok para harcadı ki, Meksika
hazinesini son pesosuna kadar tüketti. Birliklerinin paralarını ödeyemez hale
düĢtü, onlar da Santa Anna'ya karĢı ayaklandılar. El Presidente yok oldu, hatta
o kadar iyi saklandı ki Meksika halkı onu bulamadı.
SALDIRIN BACAĞA
Meksikalılar hırslarını Santa Anna'dan alamayınca gömüldüğü yeri kazıp bacağı
çıkarttılar, etrafta atıp tuttular ve sonunda paramparça edip parçalarını dört
bir yana savurdular.
BU SEFER DE PAÇAYI KURTARIR!
Meksika hükümeti Santa Anna'yı birkaç yıl sonra yakaladığında, hala onu Küba'ya
sürgün edecek kadar kızgınlardı. 1846'da Meksika-Amerika savaĢı patlak
verdiğinde Santa Anna iktidara gelmek için yeni bir fırsat doğduğunu sezdi. ABD
baĢkanı James Polk'a daha fazla kan dökülmeden her Ģeyi düzelteceğine söz veren
bir mektup yazdı. Polk buna bayıldı. Santa Anna Meksika'ya varır varmaz sözünden
döndü. General tekrar iĢ baĢındaydı.
41
ÖN SAFLARDA
SavaĢ devam ediyordu. YüzbaĢı Robert E. Lee (evet, Ġç SavaĢta güney ordularının
baĢındaki aynı Robert E. Lee) öncülüğündeki ABD federal güçleri Santa Fe'ye
yaklaĢıyordu. Onlar Meksika savunmasına ön cepheden saldırırken, Illinois'den
gelen bir gönüllü birliği de arkalarından saldırmak için etraflarından
dolanıyordu.
SANTA ANNA BACAĞINI TEKRAR KAYBEDĠYOR
Bu arada Santa Anna eski alıĢkanlıklarına geri dönmüĢtü. II-linois'li gönüllüler
gelip ormandan yaylım ateĢine baĢladığında, takma bacağını çıkarmıĢ, fırında
kızarmıĢ tavuk yemenin tadını çıkarıyordu. Bir Meksika süvarisi generali çekip
aldı ve güvenli bir yere taĢıdı. Ama o telaĢ içinde Santa Anna mantar bacağını
yine kaybetmiĢti. Illinois'li gönüllüler tavuğu yiyip takma bacağı da evlerine
hatıra olarak götürdüler.
ARDIMDA BIRAKTIĞIM BACAK
Amerikan birlikleri Santa Anna'nın bacağı hakkında bir Ģarkı da yaptılar.
(Sözleri Kansas Üniversitesi kütüphanesindeki belgeler arasında bulunabilir.)
ġarkının sözleri "The Girl I Left Behind Me" (Ardımda bıraktığım kız) Ģarkısının
ezgisine uydurulmuĢtu. ĠĢte birkaç mısrası:
Vurulduğumdan beri biraz köksüz kaldım
Cerro Gordo savaĢında
Ardımda General Scott'a ödemek üzre
Bıraktım yemeğimi ve verdim bacağımı.
Dönüp bakmaya cesaretim yok
Yanki düĢmanlarım gelip de bulur beni diye,
Yüzlerinde alaycı bir gülümsemeyle
Ardımda bıraktığım bacağım.
42
General Taylor kokudan takip etmeli izimi, Ya da General Scott yok etmeli
kıĢlamı. Ben memnun olurum yine de Gitsem bile okyanuslar ötesine. Ama kısmetim
var yine, Terk etmez beni kader Görürüm diye bir müzede, Bıraktım bacağımı
geride.
SANTA ANNA'NIN SONU
Santa Anna Meksika'yı yönetme Ģansını bir kez daha yakaladı, bu kez askeri bir
diktatör olarak. Ama Amerikan hükümetine 48 bin kilometre karelik bir araziyi,
Ģu anda Güney Arizona ve New Meksiko'nun bir parçasını satmasından sonra bir
grup öfkeli Meksikalı politikacı onu koltuğundan indirip tekrar sürgüne
gönderdi. Meksika'ya dönmek için uğraĢıp durduysa da ancak 1874'de çok yaĢlı ve
tehlikesiz olduğuna karar verildiğinde geri gelmesine izin verildi. Hemen ulusa
vermiĢ olduğu hizmetlerden dolayı kendisine maaĢ bağlanması talebinde bulundu
ancak talebi reddedildi. Ve Santa Anna 84 yaĢında fakir, yarı kör ve hala tek
bacaklı olarak öldü.
SANTA ANNA'NIN BACAĞI NEREDE?
Belli ki tahta bacak pek kıymete binmiĢti. ÇeĢitli tarihlerde, Meksika hükümeti,
Santa Anna'nın kendisi ve Teksas Eyaleti onu Illinois'den almaya çalıĢtı.
1942'de bacak ABD'de politik bir sorun haline geldi. Chicago'lu Demokratlar
bacağı Meksika'ya geri vermenin bir jest olacağını iddia ettiler.
Cumhuriyetçiler bunu reddettiler. Bu ünlü bacağı -eğer isterseniz tabii- bugün
Illinois Eyaleti Askeri Müzesinin, Camp Lincoln, Springfi-eld'deki
koleksiyonunda görebilirsiniz.
43
CENNETE ÇIKAN MERDĠVEN
Santa Anna biraz Ģanssızdı ama sizin öyle olmanız gerekmez. Merdiven altından
geçmekle ilgili gerçekleri öğrenin. Merdivenler eski Mısırlılar zamanından beri
ruhların cennete çıkmasına yardımcı olmak için kullanılırdı. Ortaçağda merdiven
altından geçmek Ģanssızlık olarak kabul edilirdi çünkü bir duvara dayanmıĢ olan
bir merdiven üçgen oluĢtururdu. Bu da, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh üçlüsünü
sembolize ettiğinden, içinden birisi geçince onu bozmuĢ oluyordu. Ama
merdivenlerden uzak durmak için önemli bir neden daha vardı. Darağacı icat
edilene kadar mahkumlar merdivenlerin tepesinden aĢağı sallandırılırdı ve
onların öfkeli ruhları hala etrafta dolanıyor olabilirdi. Meraklanmayın.
Merdiven altından geçince uğursuzluk geleceğine inanıyorsanız bunun çok eski bir
çaresi var. Basamaklara üç kez tükürün. Büyük ihtimalle Ģeytani ruhlar bundan
iğrenecek ve sizi rahat bırakacaklardır.
44
ANTĠK DÜNYANIN YEDĠ HARĠKASI
Eski dünyanın harikalarının nesi harika diye merak ediyorduk, bu yüzden biraz
araĢtırma yaptık. Ġste yapılıĢ sıralarına göre harikalar.
1. BÜYÜK GĠZA PĠRAMĠDĠ
Nerede: Mısır'da Kahire büyük Ģehir alanı içinde.
Kim inĢa ettirdi ve neden: Firavun Khufu kendi mezarı olarak yaptırdı.
Ne zaman: MÖ 2500 civarlarında.
Ayrıntılar: Yedi harikanın en eski ve hala ayakta olanıdır. Piramidin dört
yüzünden her biri güney, kuzey, doğu ve batıya dönüktür. Tabanı 53 bin altı yüz
metrekareyi kapsar. Büyük Piramit, 1889'da, aslında uzun ve sıska bir piramit
olan Eyfel Kulesi inĢa edilene kadar, 4.000 yıldan fazla bir süre dünyanın en
yüksek yapısı olmuĢtur.
Geriye ne kaldı: Orijinali 146,6 metreydi. Zaman ve doğa, piramidi 137,1 metreye
kadar kısalttı. Hala dünyada en fazla turist çeken yerlerden biridir.
2. BABĠL'ĠN ASMA BAHÇELERĠ
Nerede: Eski Babil'de, günümüzde Irak'ın Bağdat kentinde.
Kim inĢa ettirdi ve neden: Babil çok düz bir yerdi, Kral Na-bukadnezar onu kendi
ülkesinin dağlarını özleyen karısı Amyi-tis için inĢa ettirdi.
45
Ne zaman: MÖ 600 civarlarında.
Ayrıntılar: Kat kat yükselen, ağaçlar, çiçekler, çeĢmeler ve Ģelalelerle
donatılmıĢ bir bahçe tahayyül edin. Tahminlere göre 30'a 45 metrekarelik bir
alanı kaplıyordu. ġimdi tüm bunların, 23 metre yüksekliğinde sütunlarla
desteklendiğini düĢünün. Bahçeyi sulamak için yakındaki Fırat nehrinden su
taĢıyan köleler yirmi dört saat çalıĢırlarmıĢ.
Ne oldu: Bahçenin varlığına dair somut bir kanıt yok, eğer gerçek idiyse,
zamanın etkisiyle yok olmuĢ olmalı.
Geriye ne kaldı: Neredeyse hiçbir Ģey ama durun; arkeologlar hala kazıyorlar.
3. EFES'TEKĠ ARTEMĠS TAPINAĞI
Nerede: Türkiye'de Selçuk yakınlarındaki antik Efes kentinde.
Kim inĢa ettirdi ve neden: "Karun kadar zengin" sözünü borçlu olduğumuz Kral
Karun, Yunan av ve vahĢi doğa tanrıçası Artemis'in tapınağının inĢası için en
fazla katkıyı yapan kiĢidir.
Ne zaman: MÖ 550 civarlarında.
Ayrıntılar: Çatısı hariç tüm tapınak tamamen mermerden yapılmıĢtır. Yazarlar;
altın sütunları, duvarlarındaki muhteĢem freskleri ve en önemlisi de Artemis'in
en sadık takipçileri olan kadın savaĢçıların, Amazonların dört bronz heykeliyle
dünyanın en güzel yapısı olduğundan söz ediyorlar. Ziyaretçilerin tanrıçaya
hediyeler sunması beklenen tapınak, turistlerin akın ettiği bir yer. Tapınağın
dıĢındaki hediyelik eĢya tezgahlarında tanrıçanın ufak heykelcikleri satılır.
Formlarından birinde Artemis ay tan-rıçasıdır. Babası Zeus ve erkek kardeĢi
güneĢ tanrısı Helios'un da onuruna yapılmıĢ harikalar mevcuttur.
Ne oldu: Hıristiyanlık öncesi dönemde MÖ 356'da, dikkat çekmeye çalıĢan birinin
çıkardığı yangın tapınağı yok etti. Tek-
46
rar inĢa edildi ama iĢgalci Gotlar tarafından yakıldı. Geriye kalanları ise ilk
Hıristiyanlar yıktı.
Geriye ne kaldı: Kazılar, temeli ve bir sütunu ortaya çıkarttı. Kazılarda
çıkarılan diğer sütunları Londra'daki British Muse-um'da görebilirsiniz.
4. ZEUS HEYKELĠ
Nerede: Yunanistan'da Antik Olimpiyat oyunlarının yapıldığı Olimpia'da.
Kim inĢa ettirdi ve neden: Antik Olimpiyat oyunlarına gelen ziyaretçileri
etkilemek isteyen Yunanlılar, daha önce varolan mütevazı Zeus tapmağını,
Yunanistan'ın en güçlü Tanrısının devasa bir heykelinin olduğu bir mekana
çevirdiler.
Ne zaman: MÖ 450 civarlarında.
Ayrıntılar: Bir tahtta oturan Zeus'un 12 metre yüksekliğindeki heykeli, tapınağı
bir oyun evine çevirdi. Zeus'un baĢı neredeyse tavana değecek gibiydi. Böylece
sanki ayağa kalksa tavanı delip göğe eriĢecekmiĢ havası verilmiĢti. Bedeni
fildiĢinden-di, sakallan, cüppesi ve sandalları altından yapılmıĢtı. Tahtı da
altından yapılmıĢ ve üzerine değerli taĢlar kakılmıĢtı.
Ne oldu: MS 462'de yandı.
Geriye ne kaldı: Heykelden geriye hiçbir Ģey kalmadı. Tapınak ise tatilinizde
gezebileceğiniz en pitoresk kalıntılardan biridir.
5. HALĠKARNAS'DAKĠ MOZOLE
Nerede: Türkiye'nin güneybatısında.
Kim inĢa ettirdi ve neden: Kraliçe Artemisia kocası Kral Ma-usolus'un onuruna
yaptırdı.
Ne zaman: MÖ 353 civarlarında.
Ayrıntılar: Artemisia'nın sadece kocası olmakla kalmayıp aynı zamanda erkek
kardeĢi de olması dıĢında Kral Mausulus'un
47
tek ilginç yanı ölümüdür; yer üstündeki büyük mezarlar için kullanılan mozole
onun adından gelmektedir.
Geriye ne kaldı: Temellerinin bir kısmı. Bir kez daha British Museum mezardan
çalınan heykellerde önde gidiyor.
6. RODOS HEYKELĠ
Nerede: Ege denizindeki Yunan adası Rodos'un limanına tepeden bakar.
Kim inĢa ettirdi ve neden: Rodos halkı onu güneĢ tanrısı He-lios'un Ģerefine
askeri bir zaferi kutlamak için yaptırdı.
Ne zaman: MÖ 282'de.
Ayrıntılar: Abide, Artemis'in erkek kardeĢi Helios'un muazzam büyüklükte bir
heykelidir. Kimse neye benzediğini bilmiyor ama rekonstrüksüyonu yapan
sanatçılar onu çıplak veya çok az giyimli olarak betimlemiĢlerdir. Ayak
parmaklarından güneĢ biçimindeki tacına kadar yüksekliği 36 metre kadardı.
Fransız heykeltıraĢ Frederic Bartholdi Amerika'nın Özgürlük Heykeli, Yeni
Colossus'u tasarlarken ondan esinlenerek tacını aynı Ģekilde yapmıĢtır.
Ne oldu: MÖ 262 yılında bir deprem oldu ve heykel zayıf noktası olan dizlerinden
kırılarak yıkıldı.
Geriye ne kaldı: Hiçbir Ģey.
7. ĠSKENDERĠYE FENERĠ
Nerede: Mısır'da Ġskenderiye Limanında, antik Faros adasında.
Kim inĢa ettirdi ve neden: ĠĢte bir iĢleve sahip olan tek harika. Limana gelen
gemilere rehberlik etmek için tasarlandı ve Kral II. Ptolemaios döneminde
tamamlandı.
Ne zaman: MÖ 270 civarında.
Ayrıntılar: Bu öyle, ahĢaptan ufak tefek bir fener değildi. Burada muhteĢem bir
Ģeyden söz ediyoruz: Mermer kaplı, 120 met-
48
reye yakın yükseklikteki (40 katlı bir gökdelen) fener öylesine ünlüdür ki,
Romalılar MS ikinci yüzyılda Ġskenderiye'de bastıkları paraların üstüne resmini
koymuĢlardır. Gün boyunca dev bir ayna güneĢi yansıtırdı; geceleri ise aynı iĢi
tepede yanan ateĢ görürdü. Bol turist çekiyor olmalı ki, ilk katta yiyecek
satılıyordu ve üstte manzarayı izlemek isteyenler için bir balkonu vardı. Fener
olarak 1500 yıl kadar iĢ gördükten sonra yok olan altı harikanın sonuncusu oldu.
Ne oldu: Yine bir deprem. Bu kez on dördüncü yüzyılda.
Geriye ne kaldı: Derin su dalgıçları 1996'da kalıntıları bulmuĢ olabilirler.
Tekrar turistik bir cazibe merkezine çevirme planlan var ama ziyaretçilerin en
iyi parçaları görebilmesi için Ģnorkel takması gerekebilir.
VE ġĠMDĠ DE KAZANANLAR
Bu harikaları yaratan insanlardan o kadar etkilendik ki, biz de Tabiat Ana ve
Zaman Baba'nın ev sahipliği yaptığı bir ödül töreni yapmaya karar verdik. ĠĢte
alkıĢlarınızla kazananlar:
En iyi inĢaatçılar: Mısırlılar.
En Ģatafatlı Ģekilde Tanrılarına tapınanlar: Yunanlılar. En Romantikler: B
abuliler.
BaĢkalarının kalıntılarını toplayan en uzak görüĢlü koleksiyoncular: Ġngilizler.
Antik tarzı en iyi kopya edenler: Fransızlar.
BAġKA HARĠKALAR
The UN World Heritage (BirleĢmiĢ Milletler Dünya Mirası), dünyanın doğal
harikalarından oluĢturduğu bir listede Ģunlara yer vermiĢtir: Venezuela'daki
Angel ġelalesi; Nova Scotia'daki
49
^p
Fundy Koyu; Arizona'daki Büyük Kanyon; Avustralya'daki Büyük Bariyer Resifleri;
Nepal'deki Everest Tepesi; Brezilya/Arjantin'deki Iguassu ġelalesi,
Endonezya'daki Krakatoa Adası; Japonya'daki Fuji Dağı; Tanzania'daki Klimanjaro
Dağı; Ontario ve New York'daki Niagara ġelalesi; Meksika'daki Pa-ricutin
Yanardağı ve Zambia/Zimbabwe'deki Victoria ġelaleleri. Evet tam 12 tane! Tabiat
ananın ihtiĢamı karĢısında kimse yedi sayısında ısrar edemez.
50
MIRIL MIRIL
Ġnsanlar okumaya ilk baĢladıklarında çoğu, yüksek sesle telaffuz etmedikçe
kelimeleri anlayamazlardı. Bunun ne kadar kısa zaman önce değiĢtiğini bilseniz
ĢaĢardınız.
Ġnsanlık tarihinin büyük kısmı boyunca, bilinen her Ģeyi nesilden nesile hikaye
anlatıcılar aktarmıĢtır. Uyak ve ritim hatırlamayı kolaylaĢtırır, bu yüzden
hikayeler çoğunlukla Ģiir ya da Ģarkı halinde okunurdu.
HĠKAYE VAKTĠ
ġarkı söyleyen hikaye anlatıcıları Ortaçağ boyunca bilginin koruyucularıydılar.
On üçüncü yüzyılda Ġrlanda'da onlara Bard adı verilirdi. En iyileri sarayda
kralın yanında otururdu. Ülkeyi baĢtan baĢa dolaĢıp Ģarkı söyleyerek hikayeler
anlatan ozanlar da vardı. Ve tabii günlük haberler de bu Ģekilde iletilirdi.
Bu yüzden insanlar okumaya baĢladıklarında, bunu hikaye anlatımında olduğu gibi
yüksek sesle ve birbirlerine dönerek yapmaları ĢaĢırtıcı değil. Okuyanlar
kelimeleri görmenin yanı sıra duymak ihtiyacındaydılar. On beĢinci yüzyıla kadar
insanlar sessiz okumaya geçemediler.
AYIP KĠTAPLAR
Bir kez sessiz okumaya baĢlayınca da artık kimse ne okudu-
51
ğunu ve ne düĢündüğünü baĢkalarına belli etmek zorunda değildi. Sessiz okuma
kiĢisel düĢüncelere yer açtı. Bu da, dinsel olmayan ve erotik hikayeler de
dahil, farklı türde kitaplara talep
yarattı.
On altıncı yüzyılda baskı makineleri ortaya çıkıncaya kadar
birçok insanın elyazması kitaplardan oluĢan kütüphaneleri vardı. Giderek daha
çok insan -muhtemelen sizin Ģu anda yaptığınız gibi- özel bir köĢeye çekilip
okumanın keyfini çıkarmaya baĢladı.
52
DĠJĠTAL TARĠH
Kim demiĢ tarihi değiĢtiremezsiniz diye? Tarihi temaları olan video oyunlarından
en sevdiğimiz bazıları.
Tahmin edeceğiniz gibi, video oyunları tarih öğrenmenin en iyi yolu sayılmaz.
Güçlü tarihsel temaları olanlar bile, oyuncuları sonuçlan değiĢtirmeye
yöneltirler. Böylece bir Ġç SavaĢ si-mülasyonunda Konfederasyoncular olarak yer
alan akıllı bir oyuncu, Gettysburg SavaĢını kazanabilir. Bunun gibi tarihi dekor
olarak kullanan ya da bir dönemi doğru canlandırmak için tarihsel verileri
kullanan birçok ilginç oyun var. PC'ye uygun yapılmıĢ, en iyilerinden beĢ oyunu
aĢağıda veriyoruz.
AGE OF EMPIRE II: AGE OF KINGS
Yardım edin! Roma düĢtü ve kalkamıyor! Avrupa kıtasında Feodalizm Çağı böyle
baĢlar ve oyuncular tüm toprakları ele geçirip yönetmek için, Türklerden
Vikingler'e kadar 13 farklı medeniyetten birini seçerler. Oyun tüm bu ortaya
çıkan medeniyetlerin güçleriyle tutarlı keĢifler ve kültürel avantajlar içerir
ve oyuncunun oyunda ilerleyebilmesi için tarihsel dersleri kullanır. Örneğin
oyunun eğitim kısımda Cesuryürek William Wallace'ın savaĢlarını tekrar yaratan
bir oyuncu bulunmaktadır. Bu da yetmezmiĢ gibi, oyunda geçen her medeniyetin
gerçek ve doğru tarihsel bilgileri de verilmektedir.
53
RAILROAD TYCOON II
ġapkanızın tozunu silkeleyip kaytan bıyıklarınızı mumlayın, Ģimdi bir demiryolu
baronunu oynayacaksınız. Oyuncular yedi kıtadan birinde, tarihsel gerçeklere
dayanarak yaratılmıĢ rakiplerini yola getirerek demiryolu yapmak ve onları
yönetmek zorundalar. Ama iĢ sadece trenleri çuf-çuf sesleriyle yürütmekten
ibaret değil, oyuncular rakiplerini yenmek için borsa oyunlarında da baĢarılı
olmalılar. Oyuncular yol döĢer, demiryollarını idare eder, savaĢ ve hastalık
gibi 'gerçek hayat' sorunlarıyla uğraĢır ve bir istasyonda bekleme süresi içinde
dünyayı ele geçirmeye çalıĢırlar.
ROWAN'S BATTLE OF BRITAIN
Ġkinci Dünya SavaĢı'nın baĢlangıcında Nazilerin Ġngilizleri bir yumrukta teslim
almasına birinin engel olması lazım ve bu kiĢi de sizsiniz. Oyunda, oyuncular
RAF güçlerinin Almanlara karĢı mücadelesine kumanda ediyor (ya da eğer
Luftvvaffeler'e karĢı zaafınız varsa diğer tarafta oluyorsunuz) ama asıl
aksiyon, uçuĢ simülasyonu modunda. Bu mod bir Supermarine Spitfire veya
Messerschmidt Me-109'ı ateĢ altında uçurmayı oldukça gerçekçi biçimde
canlandırıyor (ilk çıkıĢınızda bir as olmayı beklemeyin yine de). Havada sizinle
aynı zamanda kapıĢan düzinelerce baĢka uçak göreceksiniz. Bunlar size gerçek
hayatta bu savaĢların nasıl yapıldığı konusunda bir fikir verecektir.
SHOGUN: TOTAL WAR
Tarihsel video oyunlarının bir eksiği varsa o da hepsinin Batı yankürede geçen,
Avrupa ya da Amerika tarihindeki olayları canlandırmasıdır. Shogun bu açığı
kapatıyor. Oyun Japon tarih ve kültürüne dayanıyor. Shogun birlikleri ve
manevraları on altıncı yüzyıl gerçek Japon birliklerinden örnek alınarak
yaratılmıĢ ve hikayenin örgüsü bazı tarihsel dönemleri, örneğin Budist
54
Shogunların Hıristiyan Shogunlarla savaĢını tekrar canlandırıyor. Eğer Japon
tarihi bilgileriniz Godzilla filmlerinden geliyorsa oyunun on altıncı yüzyıl
Japon tarihi konusunda iyi bir temel kitapçık gibi bilgilendirici olduğunu da
söylemeliyiz.
SID MEIER'ĠN GETTYSBURG'U!
Tarihsel oyun türünün en iyilerinden biri. Oyunun yaratıcısı, Civilization
serisinden dolayı tarihsel oyun meraklıları için zaten bir efsane olan Meier,
Amerikan Ġç SavaĢı'ndaki çok önemli muharebeleri titizlikle yeniden
canlandırmıĢ. Oyuncular bir tepeyi almak ve ellerinde tutmak için iki taraftan
birini seçebiliyorlar. Eğer Konfederasyoncular tarafını seçerseniz, aslında
hikaye zincirinde yeni ekler ve kurgular açılıyor sizin için. Yetmedi mi?
Antietam SavaĢı'nın sonucu değiĢiyor.
"Ġnsan, oynayan hayvandır. Her zaman bir Ģeyde ya da diğerinde daha iyi olmaya
çalıĢmak zorundadır."
Charles Lamb
55
simyayla daha iyi bir hayat
Simyanın tarihi; muazzam, bitmek bilmeyen, sonsuz, toptan ve eksiksiz bir
baĢarısızlıktır.
Ġki bin yıldır (en azından!) simyacılar bütün güçleriyle iki hedefe ulaĢmaya
çalıĢmaktadır: Temel madenleri altına dönüĢtürmek ve içene ölümsüzlük sağlayacak
olan YaĢam Ġksirini keĢfetmek. Tüm bu zaman boyunca hiçbir simyacı, kurĢunu veya
herhangi baĢka bir metali altına çeviremedi. Ve çeĢitli iksirleri içmiĢ olan
herkes öldü. Hatta önemli bir kısmının ölümü bizzat iksirden oldu. Toplamda,
bugün çok az insanın takdir edebileceği çapta olağanüstü bir baĢarısızlık
tarihidir bu.
ÖNERMELER, ÖNERMELER...
Nasıl olur da bu kadar insan, bu kadar sık ve bu kadar uzun süre baĢarısız olur?
Nedenler çok çeĢitli ama yine de Ģöyle özetlenebilir; simyacıların -hepsinin-
evrenin gerçekten nasıl iĢlediği konusunda en ufak bir fikri bile yoktu.
Sebatkar deneyciler ve ateĢli araĢtırmacılar (hatta zaman zaman dolandırıcılar)
olmalarına rağmen, simyacılar her zaman yanlıĢ önermelerden yola çıkmıĢlardır.
Bilimde ve simyada (ki ikisi ayrı Ģeylerdir) yanlıĢ önermeler sizi yanlıĢ
sonuçlara götürür.
ĠġTE BÖYLE YAPILIR?
Örneğin, Ģu altın yapma konseptini ele alalım. Simyacıların
56
haksız olmadığı bir nokta vardı: BaĢka elementlerden altın yapabilirsiniz.
Bakın, nasıl? Evrende dolanan hidrojen bulutundan büyük miktarda alırsınız. Onu
dev bir yıldıza çökertirsiniz. Bırakırsınız yıldız doğal hayatını sürsün, bu
arada çekirdeğindeki termonükleer füzyon sürecinde hidrojen helyuma, helyum
karbona, sonra oksijene, silikona, demire dönüĢür. Kısa zamanda (nispeten tabii)
yıldız tamamen çökecek ve bir süpernova olarak nihai patlayıĢında milyonlarca
ton altın ve diğer ağır elementi püskürtecektir. ĠĢte bu kadar, hidrojenden
altın elde ettiniz. Gerçekten, bundan daha basit olamaz.
NE BĠLĠYORLARDI?
Ne yazık ki simyacılarımızın yıldız çekirdeği bulma imkanları yoktu. Gerçi
olsaydı da ne yapacaklarını bilemezlerdi ya, neyse. Simyacılar atom teorisi,
periyodik tablo ve uzay fiziği konusunda korkunç derecede cahillerdi. (Bu
tamamen onların hatası değildi, aslında en azından on sekizinci ve on dokuzuncu
yüzyıllara kadar kimsenin bu konularda bilgisi yoktu.)
ONLAR BĠR ROCK GRUBU DEĞĠLLER MĠYDĠ?
Metaller ve maden cevherleri konusunda metalurjistlerin ve diğer metal
iĢçilerinin deneyimlerinden edinilmiĢ bazı pratik bilgilere ve evrendeki her
Ģeyin dört elementten -ateĢ, su, hava ve toprak- oluĢtuğu inanıĢına sahiplerdi.
Eğer biri her Ģeyin bu dört unsurdan oluĢtuğunu varsayıyorsa, bir metali
diğerine çevirmenin sadece oranları değiĢtirmekle mümkün olacağına ina-nabilir-
genellikle asidik çözücülerin ve alaĢımların kullanımıyla. Çok mantıklı
görünüyor, eğer her Ģey bu dört elementten oluĢuyorsa tabii. Ama böyle bir Ģey
yok.
AY YEDĠNCĠ EVĠNDEYKEN
Madde hakkındaki bu yanlıĢ kavrayıĢın üstüne, bilinen yedi
57
elementin; altın, gümüĢ, bakır, demir, kalay, kurĢun ve cıvanın göklerdeki yedi
büyük gezegenle; GüneĢ, Ay, Venüs, Jüpiter, Satürn, Mars ve Merkür ile iliĢkili
olduğu inancı durumu daha da zorlaĢtırdı. Astroloji iĢin içine girince Simya
pratik bir uğraĢ olmanın ötesinde mistik bir sanat haline de geldi. Simya antik
Yunanlılarda, Çinlilerde ve Hintlilerde sanat olarak kabul edilirdi. Simya
sözcüğü ortaçağa kadar bilinmezdi. Simyacılara kılavuzluk eden ilkeler bunlar
olunca, simyacıların neden altın yapmayı baĢaramadıklarını anlamak zor olmasa
gerek.
BOLOS NE DEMĠġTĠ
Bütün bunlar Simyacıların iyi bir Ģov yapmadıkları ve altın yaptıklarını iddia
etmedikleri anlamına gelmiyor. MÖ üçüncü yüzyılda Democritus adıyla yazan
Mende'li Bolos, (atomların varlığına inanan gerçek Democritus'la karıĢtırmayın)
Physica et Mystica adlı tezinde, altın yaptığını iddia etti. Maalesef
meraklıları için baĢka metalleri altına çevirme talimatları, astrolojik
gevezeliklerle dolu ve çıldırtıcı derecede muğlaktı.
PARA HER ġEY DEĞĠLDĠR
Daha da sonraları, bir on dördüncü yüzyıl simyacısı olan Raymond Lully'nin
Ġngiltere Kralı II. Edvvard için altın yaptığı rivayet edildi. Tabii bunu
kanıtlamak olanaksız, ayrıca gerçek olsa bile Edward'a pek bir yararı olmuĢa
benzemiyor. Edward karısı tarafından tahttan indirildi ve bir kazığa geçirilerek
öldürüldü.
EN ĠYĠ ZEKALARDAN BAZILARI
Simyayla ilgilenen herkes düpedüz dolandırıcı değildi: Ġngiliz filozof Roger
Bacon, Hollandalı Astronom Tyco Brahe ve Isaac Newton simyayla da ilgilenmiĢ
gerçek bilim adamlarının örnekleridir. Diğer baĢarılan ne olursa olsun, simyacı
olarak boĢa kürek çekip durdular.
58
ALTIN HASTALIĞI
Simya ile altın üretme merakı bir Batı saplantısıydı. Yunanlılarla baĢlayıp,
Araplar ve Müslümanlarla sürdü ve on ikinci yüzyılda Avrupa'da tekrar ortaya
çıktı. Çin ise kendi simya geleneğini oluĢturdu. Çinlilerin üstünde durduğu konu
baĢka metalleri altına dönüĢtürmekten çok, ölümsüzlük veren YaĢam Ġksirini
keĢfetmekti.
YA ġĠMDĠ YA DA HĠÇBĠR ZAMAN
Neden? Olası açıklamalardan biri, Batı dinlerinde ölümden sonraki hayat uzun
uzadıya ve hatta bazen sadistçe detaylarla tasvir edilmiĢken, Budizm öncesi Çin
teolojik düĢüncesinin, ölümden sonrasına iliĢkin sorulan cevapsız bırakmıĢ
olmasıdır. Çinliler bahislerini bu dünyada hayatta kalmaya yatırdılar.
Avrupalıların ölümsüzlükle pek ilgilenmemelerinin nedeni, Ortaçağ Avrupası'nın
dayanılmaz bir lağım çukuru olması da olabilir.
KĠMSE SONSUZA KADAR YAġAMAZ
Ölümsüzlüğe olan merakın nedeni ne olursa olsun, Çinli simyacılar YaĢam Ġksiri
geliĢtirmek konusunda, Avrupalı simyacıların altın üretmekte olduğu kadar
baĢarısızdılar. Aslında, Çinli simyacıların Ģüpheli iksirleriyle çok sayıda
önemli Çin vatandaĢının ölümüne neden olduklarına dair bol kanıt mevcut. Hatta
Ġngiliz tarihçi Joseph Needham muhtemelen simyacıları tarafından zehirlendikleri
için ölen Çin imparatorlarının bir listesini derlemiĢtir. Çin imparatorlan
zamanla akıllandılar ve Çin simyası da yok olup gitti.
KĠMYA SAYESĠNDE DAHA ĠYĠ YAġAM KOġULLARI
Batı simyası da on sekizinci yüzyıla kadar unutuldu. GeliĢen kimya bilimi,
simyacı düĢüncenin altın saplantısını ve mistik
59
görüĢlerini eleyip bazı pratik görüĢlerini devralarak dünyanın gerçek kimyasal
yapısını çözmeye baĢladı. Simyadan geriye kalanlar Hermetizm adı verilen yarı
dini bir disiplin içinde eridi. (Hermetizm adını, kimya bilgisi atfedilen
Trismegistus adlı Yunan tanrısından alır.)
JUNG'UN DÜġÜNCESĠ
Simyadan son bahseden Cari Jung'dan baĢkası değildi. Jung 1920'lerde, simya
literatürünün, özellikle de mistik yanının "kolektif bilinçsizliğin" bir
manifestosu olduğunu ilan etti. Sen nasıl istersen Cari.
AHMAKLIK VE ÖTESĠ
Bu zamana kadar, ne altın üretmenin, ne de ölümsüzlüğün pratik bir yolu bulunmuĢ
durumda. Bunun birazcık da olsa simyacıları rahatlatabileceğim tahmin
edebilirsiniz. Evet, yanlıĢ ağaca havlayıp durdular, muazzam bir baĢarısızlık.
Ama biz, evrenin nasıl iĢlediğine dair bütün bildiklerimizle, daha iyisini
yapmıĢ değiliz.
ROMA YANARKEN NERON'UN LĠR ÇALDIĞI DOĞRU MU?
Efsaneye göre iktidar manyağı Ġmparator MS 64'te Roma'yı yakar ve Ģehir alevler
içindeyken Ģehrin ortasındaki bir kulede oturup huzur içinde lir çalar. Oysa
tarih bundan oldukça farklı bir hikayeden söz ediyor. Birinci yüzyıl tarihçisi
Tacitus'a göre, yangın baĢladığında Neron 80 kilometre ötede Antium'daki
villasın-daydı. Haberi aldığında lirine uzanmak yerine Roma'ya koĢup umutsuzca
yangını kontrol altına almaya çalıĢtı. Hatta yangına kızdığı için, günah keçisi
olarak seçtiği Hıristiyanlara zulmetti.
60
YAP ATIġINI
Amerikan ordusu yemeklerini lezzetli kılmak için bir Ģeyler yapmak zorundaydı.
Vden 14'e kadar sıralanmıĢ yiyecek ve içecekleri Ġkinci Dünya SavaĢı
askerlerinin onlar için uydurduğu a'dan n'ye sıralanmıĢ argo terimleriyle eĢle
sürebilir misiniz? Cevaplar aĢağıda.
1. Fasulye
2. Ekmek
3. Konserve süt
4. Kahve
5. Kraker
6. Kuru üzüm
7. KızarmıĢ patates ve et
8. Ketçap
9. Akçaağaç pekmezi
10. Rulo köfte
11. Krep
12. Süt tozu
13. Tuz ve karabiber
14. Çorba
a. Cephanelik
61
b. Zırhlı inek
c. TebeĢir
d. Köpek bisküvisi
e. Silah sıkısı
f. Sıcak su
g. Makine yağı
h. Esrarengiz tabak
i. Pil asidi
j. KokmuĢ biftek
k. Kauçuk topak
1. Kum ve pislik
m. ġarapnel
n. Transfüzyon
Cevaplar: 1-a; 2-e; 3-b; 4-i; 5-d; 6-m; 7-h; 8-n; 9-g; 10-j; 11-k; 12-c; 13-1;
14-f.
TITANIC'ĠN REKLAMI BATMAZ DĠYE YAPILMIġTI
Ġlk seferinde batan geminin batmaz diye reklam edildiği hikayesi pek doğru
değildir. White Star Line, Titanic ya da kardeĢ gemisi Olympia hakkında hiçbir
zaman batmaz diye reklam yapmadı. Aksine, promosyonları iki geminin "dünyadaki
en büyük ve en iyi gemiler" olduklarına odaklanmıĢtı. Geminin bat-mazlığına dair
sözüm ona reklamı ise bir gazeteci Titanic battıktan sonra icat etti. Ġroni,
söylentinin yayılmasına neden oldu.
62
DÜNYANIN EN BÜYÜK ASPARAGASLARI, ARTI BĠR
Asparagasları severim o yüzden sizi aldatmak için bir tane de ben uydurdum.
AĢağıdaki dört hikaye de gerçek birer asparagastır, yani gerçekten yaĢanmıĢtır.
Sadece biri gerçek değildir. Yapmanız gereken, sizi aldatmak için koyduğum
hikayeyi bulmak. En sondaki cevaba bakın. Kopya çekmek yok ama.
COTTINGLEY PERĠLERĠ
Kurgu: 1917'de, iki genç kız, Elsa Wright ve kuzeni Frances Griffiths,
Ġngiltere'de, Cottingley'deki evlerinin bahçesinde perilerle oynadıklarını iddia
ettiler. Hatta ispatlamak için perilerin fotoğraflarını bile gösterdiler.
Etkileri: Fotoğraflar tüm dünyada gazetelerin ilk sayfalarında çıktı ve kızların
hikayesinin ateĢli savunucusu haline gelen, Sherlock Holmes'ün yaratıcısı Sör
Conan Doyle dahil, birçok insan hikayeye inandı.
Her Ģey bir asparagastan ibaretti: 55 yıl sonra artık yaĢlı birer kadın olan
kızlar her Ģeyin bir asparagas olduğunu ve bir kitaptan peri fotoğrafları çekip
onları kağıt ataçlarıyla dallara ve Çalılara taktıktan sonra fotoğraflarını
çektiklerini itiraf ettiler. Frances Griffiths hikayelerine inanılmasına duyduğu
ĢaĢkınlığı,
63
"Onların gerçek olduğuna inanacak kadar saf insanların olması benim için her
zaman bir sır olarak kalmıĢtır" diye ifade etti.
CARDIFF DEVĠ
Kurgu: 1869'da, New York'un kuzeyinde, Cardiff'in hemen dıĢındaki bir çiftlikte
kuyu kazıcıları taĢlaĢmıĢ bir adam cesedi buldular, ama buna adamdan ziyade dev
denilebilirdi; çünkü boyu 3 metreydi. Kazıcılar çiftlik sahibinin bir akrabası
olan New York'lu puro üreticisi George Hull tarafından tutulmuĢlardı.
Etkileri: Bu ĢaĢırtıcı keĢfin haberleri kısa zamanda tüm dünyaya yayıldı. Hull,
deve bakmak isteyenlerden 50 sent almaya baĢladı. Uzmanlar bunun sahtekarlık
olduğunu söyleyip durdular ama kökten dinciler zokayı yuttu. Sergilendiği
yerlerdeki halk da öyle. P. T. Barnum'un devi almak için 150 bin dolar teklif
ettiği iddia ediliyor. Bu rakam daha düĢük olabilir ama bir teklif yapılmıĢtı.
Hull satmayı reddetti, Barnum da kendi kopyasını yapıp Hull'unkinin sahte olduğu
iddiasıyla onu dava etti.
Her Ģey bir asparagastan ibaretti: Mahkemede çapraz sorgu altında Hull devin
karmaĢık bir asparagastan baĢka bir Ģey olmadığını itiraf etti. AlçıtaĢından
yapılıp eski görüntüsü vermek için sülfürik asitle yıkanmıĢtı. Bu fikri, kökten
dinci bir vaizle yaptığı bir tartıĢmadan sonra bulmuĢtu. Vaizi Ġncil'de söz
edildiği gibi "dünya devleri" olduğuna ikna edip edemeyeceğini merak etmiĢti.
Tabii ki, bu iĢin mali bir yanı da vardı. Hull 30 bin dolar kadar para
kazanmıĢtı.
P. T. BARNUM'UN FEEJEE DENĠZKIZI
Kurgu: 1842 yılının Ağustosunda Dr. J. Griffın adlı bir Ġngiliz New York'a
geldi. Yanında gerçek bir denizkızı olduğunu söylediği ilginç bir yük taĢıyordu.
Veya en azından bir denizkı-zından geriye kalanlar. Griffin denizkızının
(Splash'da olduğu gibi güzel bir sarıĢın değil, kurumuĢ bir maymun gövdesi ve
bir
64
balık kuyruğundan ibaret çirkin bir yaratıktı) Fiji adalarında yakalandığını
iddia ediyordu.
Etkisi: Griffin denizkızını Londra'ya götürmeden önce bir hafta sergiledi. Sergi
büyük bir olay oldu; hikaye dünyanın her yerinde gazetelerde yayınlandı.
Denizkızı ülke turuna çıkmadan önce bir ay daha sergilendi. Küçük yaratık
Barnum'un hilkat garibesi gösterileri üstadı olarak ününün pekiĢmesinde çok
önemli bir rol oynadı.
Her Ģey bir asparagastan ibaretti: Halk kısa sürede denizkızının aslında sıra
dıĢı bir giriĢimci olan P. T. Barnum'un ürünü olduğunu ve Dr. Griffin'in aslında
onun yanında çalıĢan biri olduğunu anladı. Griffin'in Feejee denizkızı Güneydoğu
Asyalı balıkçıların çok sayıda yapıp denizkızı diye sattığı bir el iĢiydi. Büyük
ihtimalle Barnum'un orijinal Feejee denizkızı 1860'da çıkan bir yangında
yanmıĢsa da benzerleri onun, tutkalla karıĢtırılmıĢ ve ĢekillendirilmiĢ kağıt
topaklarına, sazan balığının çenesi, diĢleri, omurgası ve yüzgeçleri eklenerek
yapıldığını gösteriyor.
KONUġAN EġEK WILLARD
Kurgu: Cleveland Plain Dealer'daki bir ilan, meraklıları 15 Eylül 1873'de
mahalli bir toplantı salonuna davet ediyordu. Burada Ohio'lu çiftçi George
Hampton'un "insanlarla iletiĢim kurma yeteneğine sahip bir eĢek" olarak
adlandırdığı hayvanı görebilirlerdi. Çiftçi Hampton hayvanın "daha aĢağı
türlerden geldiğimizin bir delili" olduğunu söylüyordu.
Etkisi: Söz konusu tarihte 2.000 kiĢilik bir kalabalık -adam baĢı 50 sent
ödeyerek- salonu doldurdu. Tabii ki Willard gerçekten konuĢmuyordu. Onun yerine
sağ ön ayağını yere vurarak sorulara cevap veriyordu. Willard evet-hayır
sorularını her seferinde doğru olarak cevaplayabiliyordu. Willard'ın ünü ve
Hampton'm banka hesabı git gide büyüdü. Aylar sonra Willard Lond-
65
ra'da Ġngiltere Kraliçesi Victoria'ya Palladium'da gösterisini yapmaya giderken
ağır bir kalp krizi geçirdi. ÖlmüĢtü.
Her Ģey bir asparagastan ibaretti: Yapılan otopsi Willard'ın kalp krizine,
sürekli elektrik Ģokuna maruz kalmasının neden olduğunu ortaya çıkardı.
Hampton'un sahnenin dıĢındaki yardımcısı, patisini vurması gereken her seferde
eĢeğe bir kablo aracılığıyla elektrik akımı veriyordu. Bu süreğen elektrik Ģoku
'konuĢan eĢek' meselesinin aslını ortaya çıkarmıĢtı ama bir kez daha dünya iyice
uyutulduktan sonra.
TAVġAN DOĞURAN KIZ
Kurgu: 1726'da genç bir Ġngiliz kadın Mary Toft, olağanüstü derecede Ģehvetli ve
uzun boylu (1.80 boyunda) bir tavĢanın saldırısına uğradığını iddia etti. Halk
buna gerçekten inandı ve karılarını ve kızlarını benzer bir durumdan korumak
amacıyla uzun mesafeleri aĢıp yanlarına gittiler. BeĢ ay sonra Mary bir tarlada
yere yıkılıverdi. Yerel bir doktor olan Howard, Mary'nin hamile olduğunu
açıkladı. Kız dört hafta sonra ölü bir tavĢan doğurdu, sonra bir tane daha.
Birkaç gün içinde, Howard, Mary'nin yedi ölü tavĢan daha doğurmasına yardımcı
oldu.
Etkisi: Haber hızla yayıldı. Kral I. George Ġngiltere'nin en iyi hekimlerinden
ikisini gönderdi. Mary hala tavĢan doğuruyordu ve hepsi de ölüydü. Doktorlar
hayvanlar üzerinde testler yaptılar. Birinde, tavĢanlardan birinin akciğeri suya
konulmuĢtu. Eğer suda yüzerse bu, doktorlara tavĢanın 'doğumdan' önce nefes
aldığını gösterecekti. Hayvanların bağırsaklarında yiyecek buldukları gibi
rektumlarında da dıĢkı buldular. Doktorlar doğumların gerçek olduğunu ilan
ettiler.
Her Ģey bir asparagastan ibaretti: Üçüncü bir uzman Mary'nin sürekli gözetim
altında olabileceği Londra'daki bir hastaneye taĢınmasını sağladı. TavĢanların
arkası kesildi. Ardından bir bahçıvan ortaya çıkıp, Mary'ye yeni doğmuĢ
tavĢanlar
66
sağladığını iddia etti. Mary çözülüp itiraf etti. Her Ģeyi kendisi ayarlamıĢ,
dölyatağına ölü tavĢanları yerleĢtirmiĢ, sonra onları doğuruyor numarası
yapmıĢtı. Neden mi? Kocası iĢini kaybetmiĢti ve böylesi bir reklamın kralın
kendilerine maaĢ bağlamasını sağlayacağını düĢünmüĢlerdi. Mary'nin eline geçen
dolandırıcılıktan hapse atılmak oldu.
SÖR WALTER RALEIGH PALTOSUNU SERER!
Kraliçe I. Elizabeth Londra sokaklarında bir geçit alayının baĢını çekiyordu.
Bir çamur birikintisinin önünde durdu ve maiyetine bir Ģeyler bekler gibi baktı.
Aniden centilmen bir denizci kalabalığın arasından sıyrıldı ve pelerinini
çıkarıp gösteriĢli bir hareketle birikintinin üzerine serdi. Durum kurtarılmıĢ
ve on altıncı yüzyıl tarihinin önemli iki figürü yüz yüze gelmiĢti. Bu masal,
aksi takdirde sıkıcı olacak olayları bu tür anekdotlarla süsleyen on yedinci
yüzyıl tarihçisi Thomas Fuller'in bir uydurmasıdır. Sör Walter Scott öyküyü
1821'de romanı Kenilworth'a alıp iki ünlü Ģahsiyet arasına kısa bir konuĢma da
eklemiĢtir. Ra-leigh sözde paltoyu hiç temizletmemiĢ bunun üzerine kraliçe
terzisine adam için bir takım yaptırtmıĢtı. HoĢ hikaye ama hiç yaĢanmadı.
Bizim asparagasımız hangisi? Bizimki KonuĢan EĢek Wil-
lard'ın hikayesiydi.
67
PAPA HĠKAYELERĠ
Ġnsan üstü papalar hakkında pek bilinmeyen hikayeler.
ÜÇ TANE OLUVERDĠLER
Geleneksel olarak papalık Roma'dadır, ama 13O9'da Papa V. Clement papalığı
Fransız Ģehri Avignon'a taĢıdı. Papa XI. Gre-gory 1377'de Roma'ya dönene kadar
orada kaldı. Fransa bundan hoĢnut kalmayıp, kendi Papasını seçti. Bu da Büyük
HizipleĢmeyi baĢlattı.
Artık birbiriyle itiĢip kakıĢan iki ülkenin iki resmi papası vardı. Bu durum
1409'da Pisa Konsülü'nün sorunu çözmeye davet edilmesiyle doruğa ulaĢtı. Konsül
V. Alexander'ı yeni papa seçerek Ġtalyan papası XII. Gregory'yle, Avignon papası
XIII. Be-nediet'i feshetmeye çalıĢtı. Tabii ki papalardan hiçbiri koltuğunu
bırakmak istemedi, böylece toplam üç papa oldu.
Sonunda Ġtalyan papa istifa etti ve Avignon papası azledildi (dedikodulara
bakılırsa sarayın penceresinden aĢağı atıldı), böylece 1417'de 39 yıl süren papa
karıĢıklığı, Büyük HizipleĢme sona erdi.
LANETLERĠM SENĠ
Papa IX. Gregory kafirleri temizlemeye kararlıydı, bu yüzden 1232'de Engizisyonu
kurdu. Sapkınları temizlemenin en sevilen yolu onları ateĢte yakmaktı.
Gregory'nin 1241'deki ölü-
68
münden sonra Papa IV. Innocent iĢkenceyi akıl etti, ama onun da kuralları vardı.
Engizisyoncuların rehber kitaplarından Book of Death'e (Ölüm Kitabı) göre
sapkınlar, itiraf ederlerse, onlara karĢı bir Ģahit varsa veya suçlarını inkar
ediyorlarsa (çünkü suçlarını inkar edenler muhakkak ki Ģeytanın
hizmetkarlarıydılar) suçlu bulunuyorlardı.
MAĞARAMA HOġ GELDĠNĠZ
Papanın kim olacağına karar vermek pek de kolay değildi. Papa IV. Nicholas'ın
1292'deki ölümünden sonra Roma'nın önde gelen aileleri (Orsinisler ve
Colonnaslar) kendi adamlarının seçilmesi için lobi faaliyetlerine baĢladılar.
Bir kardinal Ģaka olsun diye, bir dağ kovuğunda münzevi hayatı süren kara cahil
bir köylü olan Moron Peter'ı önerene kadar iki aile de tatmin edici bir aday
bulamamıĢtı. Fikir çok beğenildi. Kardinaller Peter'ın mağarasına gidip, ĢaĢkına
dönen münzeviye papa seçildiğini anlattılar. Peter, V. Celestine adını aldı ve
halkın gönlünü fethetti. Bu makama uygun olmadığı baĢtan belli olan Peter beĢ ay
sonra istifa etti. Yeni seçilen Papa VIII. Boniface (tarihteki en az sevilen
papalardan biridir) halkın Peter'a olan bağlılığından korkarak onu hapse
attırdı. Melek gibi biri olan münzevi, pis bir hapishane hücresinde öldüğünde
açlıktan öldüğüne dair söylentiler çıktı.
ĠLGĠ ÇEKĠCĠ PAPA ÖLÜMLERĠ
• Ġlk papa Saint Peter, MS 67'de Ġmparator Neron tarafından baĢ aĢağı çarmıha
gerildi.
• VIII. John bir zehirleme giriĢiminden kurtulduktan sonra 882'de bir çekiçle
ölene kadar dövüldü.
• XXI. John uyurken Viterbo'daki papalık sarayının bir parçasının üzerine
çökmesi üzerine 1277'de öldü.
69
• Borgia papası Papa VI. Martin Roma'da hapse attığı Cate-rina Sforza'dan gizli
bir mesaj aldı. Mesaj bir veba kurbanının elbisesinden bir parçayla bağlanmıĢ
bambu bir kamıĢın içine konulmuĢtu. MüthiĢ acılar içinde öldüğü söylenir.
PAPALARLA ĠLGĠLĠ ĠLGĠNÇ GERÇEKLER
• Tek Ġngiliz Papa IV. Adnan'dır. (1154-1159)
• VIII. Boniface (1294-1303) zehirlenme korkusuyla yaĢamıĢtı. Bir dizi zehir
tarayıcısına sahipti, bunlara zehrin varlığını tespit ettiği varsayılan bir dizi
büyülü bıçak da dahildir.
• Papa X. Leo olağanüstü bir güce sahip MuhteĢem Leron-zo'nun oğlu olan bir
Medici'ydi. Hiçbir zaman papaz olmamıĢ olmasına rağmen 1513'de 37 yaĢında papa
seçildi. Seçilebilir olmasının nedeni 13 yaĢından beri kardinal olmasıydı. Ro-
ma'nın Ģüpheci insanları haberi duyunca "Palle! Palle!" diye bağırdılar. Bunun
anlamı "TaĢaklar! TaĢaklar!" idi ve "Palavra!" anlamına geliyordu.
• Kardinal Fregnese on altıncı yüzyılda Papa III. Paul olmadan önce 'Uçkuru
gevĢek Kardinal Fregnese' olarak tanınırdı. Birçok çocuğu olduğu söylenir ama
bunlardan sadece üçü bilinir.
• Napoleon Ġtalya'yı fethettiğinde VI. Pius'u (1775-1799) Si-ena'dan Ġtalya
üzerinden Fransa'ya uzun bir yürüyüĢe zorlamıĢtı. Siena'daki La Pisciata del
Papa (Papa'nın Sidiği) adlı taverna adını bu olaydan almıĢtır.
• Papa IX. Pius'nun (1846-1878) sadece bakarak baĢkalarına zarar veren bir
'Ģeytan gözü' olduğuna inanılırdı. Ama bundan kendisinin haberi yoktu. Papa
Ġtalya'da Ģehirlerde ve kasabalarda gezerken aileler çocuklarını saklar ve kimse
onun gözlerine bakmaya cesaret edemezdi.
• Çok tanınmıĢ bir papa olan XXIII. John, yani Angelo Ron-calli papalık ismini,
babasının adı John olduğu için seçmiĢti. 500
70
yıldan fazla süredir hiç Papa John olmamıĢtı ve aslında bir önceki de resmi papa
değildi. Resmi olmayan papalar Vatikan Ģeh-rince sayılmadığından, Roncalli
(ikinci) Papa XXIII. John oldu.
KOMġUNUN BĠTKĠ ÇAYI
1775'de Ġngiltere'de, Dr. William Withering bacaklarının alt kısmında ciddi
ĢiĢlikler olan yaĢlı bir kadını ödem için tedavi ediyordu. Hastalık, kalbin az
kan pompalamasından, yeterli kan dolaĢımı olmamasından kaynaklanan bir damar
tıkanıklığı sorunuydu. Dr. Withering'in tavsiye edebileceği bir ilacı yoktu ve
kadının yakında öleceğini düĢünüyordu. Ama birkaç hafta sonra doktor, kadının
iyileĢtiğini ve bunu bir komĢusunun bitki çayına borçlu olduğunu duydu!
Withering bitki çayının reçetesini istediğinde, Ortaçağdan beri bilinen eski bir
ilaç olan yüksükotu içerdiğini fark etti. Dr. Withering deneylere baĢladı ve
sonuçlar doktoru ĢaĢırttı. Ekstre ödemi olan hastaların bacaklarındaki
ĢiĢliklere iyi geliyordu. Kalp atıĢını artırıyor ve dolaĢımı güçlendiriyordu.
Bugün, ilaç damar tıkanıklığında yaygın olarak kullanılıyor ve yüksükotu diğer
bitki türleriyle birlikte hala ilacın ana bileĢeni.
71
KAZANA
Çocuklardan uzak tutun!
Hakkındaki hikayelerin gerçekle ilgisi yok.
ARANIYOR! Tatlı yüzlü, kaz süren bir nine. Ezgilerle silahlanmıĢ ve tehlikeli
olduğu düĢünülüyor. Kaz Ana takma adını kullanıyor. Çocukların beyinlerini
geçmiĢ çağların kralları, kraliçeleri ve dini liderlerini karalayan Ģiddet
hikayeleri ile dolduruyor. Kaz Ana çocuklar için yazılmamıĢ masallar da biliyor.
Aritmetik ve Alfabe öğreten masum tekerlemeler arasında tavernalardan ve
sokaklardan gelen eski Ģarkılar da var: SavaĢ Ģarkıları, romantik Ģarkılar ve
hakim sınıflarla ilgili skandalları konu eden siyasi hicivler.
CĠNAYET VE KARGAġA
Her Kaz Ana kitabının içinde kırılan kafalar (Jack ve Jill), açlıktan kıvranan
köpekler (Hubbard Ana), caniler (Üç Kör Fare), ağaçların altında ezilen
bebeklerle (Bebek Ninnisi) ilgili sevimli ezgiler bulunur. Kimdir bu vahĢi kaz
nine?
FRANSIZ MIYDI?
Bilinen ilk Kaz Ana kitabı 1697'de Fransa'da yayınlanan Charles Perrault'nun
Contes de Ma Mere L'Oye veya Kaz Ananın Masallan'dır. Perrault'nun kitabı,
içinde Uyuyan Güzel ve Kırmızı ġapkalı Kız'in da olduğu bir peri masalları
derlemesiydi.
72
Kaz Ana 'hikayeleri' ingiltere'de ilk olarak 1765'de Kaz Ana'nın Melodileri veya
BeĢik Soneleri adında bir kitapla baĢladı. Kitap, adına en iyi çocuk kitapları
ödülü Newbery Madalyası verilen John Newbery tarafından basıldı. 1785 civarında
ABD'de kitabın korsan basımı yapıldı.
KAZ TARTIġMASI
Çoğu insan bu ezgileri bilse de, folklor bilimcilerin Kaz Ana'nın dizelerinin
kökenleri konusunda hala tartıĢtıklarını bilmezler. Kaz Ana'nın suç, ölüm ve
vergilerle ne ilgisi vardı? Jack Ġngiltere'de mi tepeyi aĢıyordu,
Ġskandinavya'da mı? Mas-sachusetts'te bir Kaz Ana mezarlığı mı vardı? Tüm bu
tartıĢmaların saçmalık olduğunu düĢünüyorsanız bu ezgilerin tarihine bir göz
atın.
Borazancı Küçük Jack: Meğerse Küçük Jack pek de iyi bir çocuk değilmiĢ. Aslında,
suçun iĢe yaradığını ispatlayan bir bü-rokratmıĢ.
Borazancı Küçük Jack bir köĢede oturuyor
Noel turtasını yiyormuĢ.
Ansızın durmuĢ
Ve bir erik çıkarmıĢ.
Ve demiĢ ki "Ben ne iyi çocuğum."
Borazancı Jack 1540 civarında kilise mallarının tapularını Kral VIII. Henry'ye
teslim etmek üzere gönderilen bir hizmetkardır. Tapular yoldaki soygunculardan
saklanmak için bir turtanın içine konulmuĢtur. Efsaneye göre, tapulardan biri
krala ulaĢmamıĢtır. Borazancı onu turtadan çıkarıp çalmıĢ ve kendine
saklamıĢtır. Bu "erik," Mells Malikanesi'nin tapusudur. Borazancının torunları
bu mülkte asırlar boyu yaĢamıĢtır. Onlar Ģiirin
73
sözlerinin doğru olmadığını ve Mells Malikanesinin yasal yollardan satın
alındığını iddia ediyorlar.
Mee mee, Kara Koyun: Bu dizeler Ortaçağa kadar izlenebilir ve ihracat vergisi
hakkında sert bir Ģikayettir, koyunla ilgisi yoktur.
Mee mee
Kara Koyun,
Yünün var mı?
Evet, evet var. Üç çanta dolusu:
Biri efendim için,
Biri hanımım için,
Ve bir de ufak oğlan için
Patikada yaĢayan!
Ağır iĢlerde çalıĢan köylü gelirinin üçte birini krala veriyordu ki burada
"efendim" diye geçiyor, diğer üçte birini, soylulara veriyordu ki o da burada
aĢağılayıcı bir ifadeyle "hanımım" diye adlandırılıyor. Gelirinin üçte biri ise
köylünün ta kendisi olan "ufak oğlana" kalıyor.
Rosie'nin Çevresinde Dönelim: Hıyarcıklı vebadan daha eğlenceli ne olabilir?
Çocuklar bir daire olup oynamaya baĢladıklarında Ġngiltere ve Ġskoçya'daki Kara
Ölüm hakkında Ģarkı söylüyorlar.
Rosie'nin çevresinde dönelim
Cepleri çiçek dolu
Küller, küller
Hepimiz düĢeriz.
"Rosie" vebanın semptomu olan döküntülere gönderme ya-
74
pıyor. "Çiçek dolu cepler" insanların hastalığın kokusuyla baĢ etmek için
getirdikleri çiçekler ve bitkiler, belki de havadaki hastalık yapan maddelerdir.
Küllere gelince hastalığın yayılmasını önlemek için yakılan ateĢ veya hastaların
öksürürken çıkardıkları koyu renk kan lekelerini betimliyor olabilirler. Ezginin
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net

More Related Content

More from Adnan Dan

Turkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.net
Turkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.netTurkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.net
Turkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.netAdnan Dan
 
Aziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.net
Aziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.netAziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.net
Aziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.netAdnan Dan
 
Sam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.net
Sam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.netSam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.net
Sam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.netAdnan Dan
 
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.net
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.netJoe Navarro - Beden Dili - horozz.net
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.netAdnan Dan
 
Alçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.net
Alçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.netAlçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.net
Alçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.netAdnan Dan
 
Kur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.net
Kur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.netKur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.net
Kur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.netAdnan Dan
 
Çağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.net
Çağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.netÇağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.net
Çağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.netAdnan Dan
 
Yılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.net
Yılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.netYılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.net
Yılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.netAdnan Dan
 
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.net
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.netGokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.net
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.netAdnan Dan
 
Senedi ittifak - horozz.net
Senedi ittifak - horozz.netSenedi ittifak - horozz.net
Senedi ittifak - horozz.netAdnan Dan
 
Alesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.net
Alesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.netAlesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.net
Alesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.netAdnan Dan
 
Şeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.net
Şeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.netŞeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.net
Şeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.netAdnan Dan
 
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.netGenetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.netAdnan Dan
 
Nihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.net
Nihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.netNihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.net
Nihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.netAdnan Dan
 
John Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.net
John Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.netJohn Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.net
John Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.netAdnan Dan
 
Jack London - Altta Kalanlar - horozz.net
Jack London - Altta Kalanlar - horozz.netJack London - Altta Kalanlar - horozz.net
Jack London - Altta Kalanlar - horozz.netAdnan Dan
 
Voynich Elyazması - horozz.net
Voynich Elyazması - horozz.netVoynich Elyazması - horozz.net
Voynich Elyazması - horozz.netAdnan Dan
 
Agarta Yeraltı Uygarlığı - Bilim Araştırma Merkezi - horozz.net
Agarta Yeraltı Uygarlığı - Bilim Araştırma Merkezi - horozz.netAgarta Yeraltı Uygarlığı - Bilim Araştırma Merkezi - horozz.net
Agarta Yeraltı Uygarlığı - Bilim Araştırma Merkezi - horozz.netAdnan Dan
 
Bir Dinozorun Anıları – Mina Urgan - horozz.net
Bir Dinozorun Anıları – Mina Urgan - horozz.netBir Dinozorun Anıları – Mina Urgan - horozz.net
Bir Dinozorun Anıları – Mina Urgan - horozz.netAdnan Dan
 
J.K Rowling - Çağlar Boyu Quidditch - horozz.net
J.K Rowling - Çağlar Boyu Quidditch - horozz.netJ.K Rowling - Çağlar Boyu Quidditch - horozz.net
J.K Rowling - Çağlar Boyu Quidditch - horozz.netAdnan Dan
 

More from Adnan Dan (20)

Turkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.net
Turkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.netTurkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.net
Turkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.net
 
Aziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.net
Aziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.netAziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.net
Aziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.net
 
Sam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.net
Sam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.netSam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.net
Sam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.net
 
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.net
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.netJoe Navarro - Beden Dili - horozz.net
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.net
 
Alçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.net
Alçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.netAlçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.net
Alçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.net
 
Kur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.net
Kur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.netKur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.net
Kur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.net
 
Çağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.net
Çağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.netÇağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.net
Çağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.net
 
Yılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.net
Yılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.netYılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.net
Yılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.net
 
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.net
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.netGokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.net
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.net
 
Senedi ittifak - horozz.net
Senedi ittifak - horozz.netSenedi ittifak - horozz.net
Senedi ittifak - horozz.net
 
Alesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.net
Alesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.netAlesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.net
Alesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.net
 
Şeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.net
Şeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.netŞeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.net
Şeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.net
 
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.netGenetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
 
Nihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.net
Nihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.netNihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.net
Nihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.net
 
John Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.net
John Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.netJohn Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.net
John Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.net
 
Jack London - Altta Kalanlar - horozz.net
Jack London - Altta Kalanlar - horozz.netJack London - Altta Kalanlar - horozz.net
Jack London - Altta Kalanlar - horozz.net
 
Voynich Elyazması - horozz.net
Voynich Elyazması - horozz.netVoynich Elyazması - horozz.net
Voynich Elyazması - horozz.net
 
Agarta Yeraltı Uygarlığı - Bilim Araştırma Merkezi - horozz.net
Agarta Yeraltı Uygarlığı - Bilim Araştırma Merkezi - horozz.netAgarta Yeraltı Uygarlığı - Bilim Araştırma Merkezi - horozz.net
Agarta Yeraltı Uygarlığı - Bilim Araştırma Merkezi - horozz.net
 
Bir Dinozorun Anıları – Mina Urgan - horozz.net
Bir Dinozorun Anıları – Mina Urgan - horozz.netBir Dinozorun Anıları – Mina Urgan - horozz.net
Bir Dinozorun Anıları – Mina Urgan - horozz.net
 
J.K Rowling - Çağlar Boyu Quidditch - horozz.net
J.K Rowling - Çağlar Boyu Quidditch - horozz.netJ.K Rowling - Çağlar Boyu Quidditch - horozz.net
J.K Rowling - Çağlar Boyu Quidditch - horozz.net
 

Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net

  • 2. Bathroom Readers _ Hysterical Institute _ Tarihin Cilveleri Ġçindekiler Büyük Patlama'yı (Big Bang) DuymuĢ muydunuz? ...............................7 Kadın Katil .....................................10 Hastalık Kapınızda................................13 Kanada'nın Kızıl Baron'u ..........................18 Bilgisayarlar Nereden Geliyor? ......................22 Banço'yu Beyinsiz Beyaz Adamlar Ġcat Etmedi..........25 Maraton Nasıl BaĢladı? ............................28 Napoleon'u Yenen Balık ...........................31 SavaĢan Kelimeler: Sömürgecilik.....................33 Haçlı Seferlerine Bayılırım .........................36 Dayanacak Bir Bacağı Bile Yokken...................39 Antik Dünyanın Yedi Harikası.......................45 Mırıl Mini......................................51 Dijital Tarih.....................................53 Simyayla Daha Ġyi Bir Hayat........................56 Yap AtıĢını .....................................61 Dünyanın En Büyük Asparagasları, Artı Bir.............63 Papa Hikayeleri..................................68 Kaz Ana........................................72 Gerçekten Bir Kaz Ana Var Mıydı?...................79 Kadın Korsanlar..................................81 Moğol Sürüsü ...................................88 Napolyon Ne Kadar Kısaydı?........................92 Hammurabi Kanunları.............................94 Bir Kıl Uğruna...................................99 Zıt Kutuplar....................................102 ġifre Kırıcılık: Kriptanaliz.........................105 Tarih YanlıĢlıklarını Kanıtladı: Bölüm I...............110 Topçu, Avukat, Dilbilimci, Casus ...................112 Hazır Kale.....................................116 Lale Fırtınası...................................119 Kelleler Gidiyor! ................................122 Pekmez Kadar Ölümcül...........................126 Wagner'i Bu Kadar Büyük Yapan Neydi? .............129 Hijyen Tarihinin Kirli Sırları Bölüm I: Tuvaletteki Adam...........................-----132 Meraklı Parker..................................136 Bunları Biliyor muydunuz? ........................139 Uzun Yaylar: Kolay ĠĢ Değil .......................141 1844'de Atlantik Üzerinde Bir UçuĢ mu? Yok Ya! ......145 Bu, Ġlerlemenin Kokusu mu?.......................148 Mesmerizm ....................................151 O Basit Bir Firavun Kızıydı........................154 Gerçek Kont Drakula.............................158 Hamilton Davası ................................162 Dreyfus Davası, Yok, Bu Seferki Bir Seks Skandali Değil...........................165 Uğruna Ölünesi Makyaj...........................170 Hitler Serserisi..................................173 En Tiz Notalara Çıkmak...........................176 Nazi Olimpiyatları...............................180 O Bir Gaz .....................................184 Cortes ve Kanatlı Yılan ...........................187
  • 3. En Garabet Hanedan: Habsburglar...................190 Anna ve Kral: Gerçek mi, Hayal Ürünü mü? ...........195 Madalyamı Vermem!.............................198 Bütün Haçlı Seferlerini Bitirecek Olan Haçlı Seferi......201 tik Süper Star...................................206 Tuhaf Zevkler ..................................209 Ölü Bir Adam Tarafından Kandırıldılar...............212 Hijyen Tarihinin Kirli Sırları Bölüm II: Ta-Ta-Ta-Tam . . .216 Ġyi Bir Basketbol Takımı Nasıl Harcandı? .............220 Philo'nun Yarattığı Canavar........................222 Gerçek Jekyll&Hyde .............................225 Zıplayan ġeyler.................................228 Immanuel Kant Komediyi Deniyor ..................231 Yunanlı Filozoflar...............................233 Pisi Pisine! Ölümsüz Ama Ölü......................237 Ġsraf Abidesi: Magmot Hattı........................240 Tarih YanlıĢlıklarını Kanıtladı: Bölüm II..............245 Sivrisinekler Tarihi Nasıl DeğiĢtirdi?.................247 Marco Polo Olmak Kolay Değil.....................250 Kovboylar mı?..................................254 Boylam ArayıĢı .................................257 Eteklikli Adamlar................................261 Nota Yazmak: Nota Sistemi........................265 Bin Yıl Önce Yiyecekler ..........................268 Olimpiyat TeĢhiri! ...............................272 Masonlardan Ne Haber?...........................276 Casuslukla Alakası Olmayan Mata Hari...............280 Papa Bir Kadındı................................283 Pardon, ġu Polka Yapan Benim Bacağım mı? ..........286 Küfü Parçalamak: Penisilinin KeĢfi ..................289 Gerçek Cesuryürek...............................293 Takma DiĢ Mevzuları.............................298 Tarih! Kötü Tarih!...............................301 Hijyen Tarihinin Kirli Sırları Bölüm III: Gülümse.......308 Gerçek Ceset Avcıları ............................310 Tarihin En Ucuz Turu ............................314 Küçük Caesar...................................317 Tarihsel Retrospektifler...........................320 Büyük Bir Geri Atılım.......................... . .322 Christopher Colombus'un Gerçek Mirası..............325 Kravatın KeĢfi..................................328 Sınav: Ülkeler ..................................332 Dengesiz Bir SavaĢ: Ġspanyol-Amerikan SavaĢı.........335 Haçlı Seferi Çılgınlıkları ..........................337 Kahve Muhabbeti................................341 Kayıp Mücevher ................................344 Bir Cümle Ġle....................................350 BÜYÜK PATLAMA'YI (BĠG BANG) DUYMUġ MUYDUNUZ? Ġster inanın ister inanmayın. Pek çok bilim insanına göre evrenimiz baĢlangıçta mini minnacık bir parçacıkken sürekli geniĢleyen bir evrene dönüĢtü. Büyük arabaları ve sürekli geniĢleyen bir göbeği olanlara müjde. Diğer yandan, yaratılıĢ taraftan bilim adamları büyük patlamanın olduğuna inanmıyorlar ve onlan patlamayı belki de Tanrının gerçekleĢtirdiğine ikna etmek de pek mümkün görünmüyor. HA? Big Bang hakkındaki açıklamalar, videolarını bile programlamaktan aciz insanlarda baĢ ağrısına neden oluyor. Çünkü bu teori temel olarak, "Çok çok uzun zaman önce hiçbir Ģey vardı. Sonra aniden, çok miktarda hiçbir Ģey oldu. Aslında bu bir Ģeydi, ama bu, o sırada orada biri olsa bile kimsenin göremeyeceği bir Ģeydi ki, zaten orada kimse yoktu" diyor. Pöf! PATLAMAYI DUYAN ADAM
  • 4. Big Bang Teorisi'ni 1948'de Rus-Amerikan fizikçisi George Gamow ilan etti. Teori, Einstein'ın Görecelilik ve Kozmolojik Prensip Teorileri'ne dayanır. (Genel kültür uzmanları bir Aspirin almanızı öneriyor.) ĠġTE TEORĠ 12 veya 14 milyar yıl, hatta belki daha fazla zaman önce, evrenin bugün bizim görebildiğimiz kısmı sadece birkaç milimetre boyunda (bir tatarcıktan biraz daha küçük) ve fazlasıyla sıcaktı. Söz konusu patlama, bu ufak, sıcak ve yoğun durumun, bizim Ģu anda içinde yaĢadığımız çok daha serin ve geniĢleyen kozmosa dönüĢmesidir. Evren hala geniĢliyor ve göreli olarak da galaksimizle diğer galaksiler arasındaki mesafe artıyor. Gökbilimciler bunu gerçekten gözlemlediler ve bulguları teoriyi destekliyor. Bir teorinin gerçek olarak kabul edilmeden önce bir dizi testten geçmesi gerekir. Gamow'un 1948'deki ilk açıklamasından bu yana, bilim insanları teorinin bir dizi önemli gözlemle tutarlılık gösterdiğini fark ettiler: • Gökbilimciler evrenin geniĢlemesini gözlemleyebiliyorlar, • Bilim insanlarının evrenin ilk üç dakikasında sentezlendiği-ni düĢündükleri üç element olan helyum, deuterium (ağır hidrojen) ve lityumdan evrende bol miktarda bulunuyor, • Önemli miktarda kozmik mikrodalga fon ıĢınımının varlığı gözleniyor. Bu sonuncusu, yani kozmik mikrodalga fon ıĢınımı önemli bir gözlemdir, çünkü ıĢınım uzak gaz bulutlarında daha sıcak görünür. IĢık sınırlı bir hızla hareket ettiğinden bu uzak bulutları, evrenin daha önceki bir zamanındaki, daha yoğun ve dolayısıyla daha sıcak hallerinde görebiliyoruz. EVREN YOK MU OLUYOR? Paranoyakları geceler boyu uykusuz bırakan sorulardan biri de, geniĢleyen evrenimizin geniĢlemeye devam mı edeceği yoksa sonunda büzülüp içe doğru mu çökeceğidir. Bu sonuncusu kesin bir olasılık ama hemen yarın olmayacak, söz. 8 DURUMUN YERÇEKĠMĠ Uzay ve zamanın yerçekimi tarafından nasıl değiĢime uğratıldığı ve evrenin olası Ģekilleri (yuvarlak, eyer biçiminde, düz ve hatta belki de simit Ģeklinde bile olabilir) hakkında söylenebilecek daha çok Ģey var. Bunlar da bizi, evrenin açık mı, kapalı mı, yani sonsuz mu sınırlı mı olduğu sorusuna götürür. BU BĠLDĠĞĠNĠZ SĠMĠT DEĞĠL Simit Ģeklindeki modelde olduğu gibi kapalı bir evrende, bir yöne doğru harekete geçerseniz ve eğer yeterince zamanınız varsa sonunda baĢladığınız noktaya geri dönersiniz. Sonsuz evrende ise asla geri dönemezsiniz. Bu durumda Uzay Yolu'nun kahramanları Kirk ve Spock sonsuzca geniĢleyen bir evrende hareket ettikleri için, Pralax V'den Atılgan'a asla geri dönemezlerdi ve biz de tekrar tekrar gösterdikleri diziyi asla izleyemezdik. Ne kayıp! KADIN KATIL Amerikalı çocuklar o hoĢ Betsy Rose ve Ģirin bayrağını öğrenirken... ALTMIġLI YILLAR MÖ birinci yüzyılda Romalılar neredeyse tüm dünyayı yönetirlerken, hakimiyetleri altındakileri barbarlar olarak görüyorlardı. Buna Ġngilizler de dahildi ki daha sonraları Ġngiliz Ġmparatorluğu kendi sömürgeleĢtirdiği halklar hakkında aynı Ģeyleri hissedecekti. Ama bu baĢka bir hikaye. KRAL ÖLDÜ Roma'nın Ġngiltere'yi iĢgali sırasında, bir Kelt kabilesi olan Iceni, Kral Prasutagus ve Kraliçe Boudicca tarafından yönetiliyordu. Kral ölürken Romalıları tatmin edeceğini umduğu bir vasiyet bıraktı. Buna göre, mallarını kızları ve Roma Ġmparatoru Neron arasında bölüĢtürmüĢtü. Kral MÖ 61'de öldüğünde yerel Roma yetkilileri geldiler ve kraliyet ailesine ait her Ģeyi toplamaya baĢladılar. Boudicca buna karĢı çıktı, bu yüzden Romalılar onu kırbaçladılar ve kızlarına, Ġngiliz ders kitaplarında söylendiği gibi "tecavüz ettiler." KRALĠÇEM SEN ÇOK YAġA Boudicca intikamını almaya kararlıydı. Romalılar tarafından benzer bir muameleye maruz kalan bazı komĢu kabilelerle bir- 10 likte ah-vah etti. Onları ayaklanmaya kıĢkırttı ve sonunda diğer kabileler de bu fikri kabul ettiler. SavaĢa hazırlandılar.
  • 5. KarĢısına çıkacakları adam Ġngiltere'deki Roma Kuvvetlerinin Komutanı Suetonius'du. Suetonius o sırada baĢka bir sorunla meĢguldü. Kelt dininin rahipleri olan Druidler'e sığınan bazı Ġngiliz isyancıların bulunduğu Mona Adası'na saldırmaktaydı. Romalıların Druidler'i katlettikleri, tüm kutsal mabet ve sunakları yok ettikleri haberleri anakaraya ulaĢtığında Ġngiltere'nin geri kalanı da seve seve Boudicca'nın peĢine takıldı. ĠNTĠKAM Kraliçe at arabasına atladı -evet, gerçekten bir at arabası kullanıyordu- ve on binlerce savaĢçıya önderlik ederek yola çıktı. Ġlk durağı yöredeki Roma kalesiydi. Boudicca'nın birlikleri kaleyi yaktılar ve Romalı tutsakları, Iceni'nin savaĢçı tanrıçası Andrasta'ya kurban ettiler. Romalılar 9. Lejyonu gönderdilerse de Boudicca'nın ordusu tüm piyadeleri hakladı. Sadece süvariler kaçabildi. Boudicca'nın bir sonraki hedefinin Londra olduğunu tahmin eden Suetionius, Druidlerin iĢini bitirip Ģehre yollandı. Ama orada duracağına, geride sadece Romalıların yanında savaĢmayacak ya da savaĢamayacak olan Ġngilizleri bırakarak Londra'yı terk etti. Boudicca ve ordusu Londra'yı yakıp yıktılar ve hiç tutsak almadılar. ĠMPARATORLUĞUN DÖNÜġÜ Boudicca'nın 100 bin adamına karĢılık Suetonius'un sadece 10 bin askeri vardı ama Romalı komutan, idaresi zor bir kalabalığı gördüğünde tanırdı. ġehrin dıĢında pusuya yatıp peĢinden gelmelerini bekledi. Ġngilizler artık Romalı zalimleri yeneceklerinden eminlerdi. Öylesine eminlerdi ki, seyretmeleri için ailelerini bile getirmiĢlerdi. Kendilerini tekrar tekrar Roma birlikleri- 11 nin üzerine attılar. DüĢmanın daha kurnaz ve daha güçlü olduğunu anladıklarında iĢ iĢten geçmiĢti. Ġngiliz savaĢçılar kaçarak canlarını kurtarmaya çalıĢırken aileleri de tepelerde onların kılıçtan geçiriliĢini seyretti. Bu arada Boudicca ve kızları kaçmayı baĢardılar. Eğer yakalanırlarsa Roma'ya götürüleceklerini ve yenilmiĢ savaĢçılar olarak sokaklarda yürütülüp teĢhir edileceklerini biliyorlardı. Bu onur kırıcı durumu yaĢamaktansa kendilerini zehirlediler. Kraliçenin sadık muhafızları cesedini alıp Romalıların bulamayacakları bir yere gömdüler. Her nereye gömdülerse hiç kimse bulamadı. Ama... ĠNGĠLĠZ ANTĠKASI BĠR DĠPNOT Boudicca'nın son ikametgahının Londra'daki King's Cross istasyonunda 10. Platform'un altında olduğuna dair söylentiler vardır. Ġstasyon, Boudicca'nın Seutonious'la son savaĢını yaptığı yer olduğu söylenen eski Battle Köprüsü köyünün olduğu yere inĢa edilmiĢtir. BaĢkaları ise 'Battle Köprüsü' adının Broad Ford Köprüsü'nün bozulmaya uğramıĢ hali olduğu ve kraliçenin aslında Suffolk ya da Hamstead'deki Parliament Hill'de gömülü olduğunda ısrar ediyorlar. 12 HASTALIK KAPINIZDA Hıyarcıktı vebanın gelip geçmesinden sonra hayatta kalan Avrupalıların birçok Ģeyi tekrar düĢünmesi gerekti ve doğrusu bazı çok parlak fikirler geliĢtirdiler. On dördüncü yüzyılın ortaları yaklaĢtığında, Avrupalılar Asya kıtasında yaygın ölümler ve hastalıklar olduğu Ģeklinde söylentiler duydular. Ama bütün bunlar onlara çook uzak göründü. BĠYOLOJĠK SAVAġ Bazı Asyalılar hastalığı Karadeniz kıyıları boyunca ticaret yapan Cenovalılar'm getirdiğini düĢündüler. Moğollar ya da Tatarlar bir Kırım Ģehri olan ve Cenovalılar'm yaĢadığı Kaffa Ģehrini kuĢatıp, mancınıklar kullanarak veba kurbanlarının çürüyen cesetlerini surlardan içeri fırlattılar. Biyolojik savaĢın bu erken türevi içerideki neredeyse herkesi öldürdü (gerçi kimse bunun nedenini anlayamadı). Ancak birkaç Cenovalı tüccar kurtuldu ve ülkelerine doğru yola çıktılar. Tabii beraberlerinde vebayı da taĢıdılar. ÖLÜM GEMĠSĠ 1347'de Kaffa'dan gelen bir gemi Sicilya'nın Messina limanına yanaĢtı. Mürettebatın çoğu ölmüĢ, kalanı da ölmek üzereydi. Adamların koltuk altlarında
  • 6. ve kasıklarında hıyarcık denilen yumurta büyüklüğünde tuhaf ĢiĢlikler vardı. ġiĢlikler ve koyu 13 renkli kabartılar kısa zamanda tüm vücutlarına yayılıyordu. Daha sonra aynı belirtiler yerel halkta da görülmeye baĢladı. Ölümleri genellikle birkaç gün içinde, hızlı ve acılı oluyordu. HER LĠMANDA BĠR VEBA Messina doğudan gelen gemileri geri çevirmeye baĢlayınca, gemiler vebayla birlikte Cenova ve diğer Avrupa limanlarına yöneldiler. Ġtalya açıklarında ölülerle dolu gemiler yüzmeye baĢladı. ZOR BĠR YIL 1348'de veba, sadece Ġtalya'nın Floransa kentinde 45 bin ile 65 bin arası insanın ölümüne neden oldu. Aynı yıl veba Fransa'da da yayıldı. Hastalık Almanya'ya ulaĢtığında binlerce Yahudi, kuyuları zehirlemekle suçlanarak öldürüldü. Londra'da ise veba nüfusun yarısını öldürdü. 1349'un ilkbaharına gelindiğinde, hastalık Ġrlanda'ya ulaĢtı. HASTALIĞIN BĠLANÇOSU Kara Ölüm Avrupa nüfusunun dörtte biri ile yansı arasında insanın ölümüne neden oldu ki, bu sayı 20 ile 75 milyon arasındadır. Kurtulanlar genetik bir Ģansla bağıĢıklık sahibi olmalı ya da hastalığın daha hafif bir türüne maruz kalmıĢ olmalılar. Kimse böyle bir dehĢetin nasıl baĢladığını ve nasıl sona erdiğini bilmiyor. Ġnsanlar felaketin sebebinin depremler, durgun göller, yıldızlar, Ģeytan ama çoğunlukla da Tanrının gazabı olduğuna inandılar. Birçok kiĢi bunun dünyanın sonu olduğunu düĢünmüĢtü. PĠS FARELER! Hıyarcıklı veba uzun süredir vardı ve daha önceleri de insanların ölümüne neden olmuĢtu (ama tabii ki bir seferde bu kadar 14 çok sayıda değil). Bakteri, fareler tarafından taĢınıyordu ama onlara zarar vermiyordu. Farelerden beslenen pireler küçük memelilerin kanını insanlarınkine tercih ediyordu. Dünya nüfusu arttıkça fareler ve onların pireleri insanlarla daha sık temas etmeye baĢladılar. Artık pire ısırığı ölüm demekti. HAVAYLA TAġINAN MĠKROPLAR Hastalık enfekte olan bir insanın akciğerlerine ulaĢtığında, öksürük ve hapĢırıkla havada taĢınabilir bir biçim alıyordu. Ġnsandan insana doğrudan temasla da geçiyordu. Farklı biçimler; isilikten hıyarcıklara, kan kusmaktan her nefeste ya da her ter damlasında pis bir kokunun yayılmasına kadar çeĢitli belirtilere neden oluyordu. Ġster inanın, ister inanmayın hıyarcıklı veba hala ara sıra ortaya çıkıyor. Artık erken teĢhis edilirse antibiyotiklerle tedavi edilebiliyor. Hatta bu hastalığın gelecek kuĢaklara önemli bir armağan bıraktığı da iddia ediliyor: HlV'e bağıĢık olanlar, Kara Ölümden kurtulan atalarından genetik bir mutas-yon miras almıĢ olabilirler. TAM BĠR KAOS Kara Ölüm tam bir kabustu ve ondan uyanan dünya sonsuza dek değiĢti. 1350'de artık hastalık yavaĢ yavaĢ kaybolmaya baĢlamıĢtı. Önceleri kaos hüküm sürdü. Yasa ve düzen geçmiĢte kalmıĢtı. Okullar ve üniversiteler kapandı. Kiliselerde günah çıkaranları dinleyebilecek papaz kalmamıĢtı. Borçlular ölmüĢtü dolayısıyla alacaklıların alacaklarını toplayabilecekleri kimse kalmamıĢtı. ĠnĢaat projeleri durmuĢ ve ortada birkaç zanaatkar kalmıĢtı. Ahlaka gelince... O da geçmiĢte kalmıĢtı. ÖlmemiĢ olanlar da yakında öleceklerini düĢünüyor, veba onları almadan, mümkün olduğunca iyi vakit geçirmek istiyorlardı. 15 m VEBANIN YARARLARI DA OLDU Hayatta kalanların düĢünecek çok Ģeyleri oldu. Artık her Ģey farklıydı. • Derebeyleri köylüleri tekrar iĢe koĢmaya çalıĢtılar ama ortalıkta pek köylü kalmamıĢtı. Ġlk kez, çalıĢanlar daha iyi muamele ve daha hafif iĢler talep edebildiler. TaĢrada, daha önceleri duyulmamıĢ olan isyanlar baĢ gösterdi. Birçok köylü daha iyi iĢler bulmak için Ģehirlere göç etti. • ġehirlerde de pek fazla çalıĢacak insan kalmamıĢtı. MaaĢlar yükseldi. Ortalıkta fazlasıyla satılacak mal vardı, bu yüzden fiyatlar düĢtü. Bunun
  • 7. sonucunda ise hayat standartları yükseldi. ÇalıĢan insanlar ilk kez kendilerini, bir önemi olan bireyler olarak hissettiler. • Gayrimenkul fiyatları düĢtü. Daha önceleri mal sahibi olabileceklerini hiç düĢünmemiĢ olan insanlar artık mülk satın alabiliyorlardı. • Vebadan beĢ yıl sonra Ġngiltere'nin Cambridge kentinde üç tane üniversite kuruldu. Tüm Avrupa'da üniversiteler ortaya çıkmaya baĢladı. Öğretmenlerin çoğu ölmüĢtü, bu yüzden yenilerinin bulunması gerekiyordu. Bunlar yepyeni fikirler getirdiler ve sınıflarını Latince ya da Yunanca değil yerel dilde eğitmeye baĢladılar. Ġlk kez, sıradan insanlar eğitim alabiliyorlardı. (Büyük ihtimalle Rönesans'ı hazırlayan en önemli faktörlerden biri de bu olmuĢtur.) • Ġnsanlar yeni sorular sormaya baĢladılar. Hayatta kalanların çoğu vebanın Tanrının iĢi olduğuna inanamıyordu. Ama eğer öyle değilse bundan kim ya da ne sorumluydu? Bunun gibi sorular vebadan önce hiç söz konusu olmamıĢtı. VEBA GERĠ DÖNÜYOR Kara Ölüm hıyarcıklı vebanın sonu değildi. Geri geldi ama küçük alanlarla sınırlı kaldı. Son büyük salgın Ġngiltere'de, 16 Londra'da 1665'te meydana geldi. Ġnsanlar salgın olduğunda Ģehirden uzaklaĢmayı öğrenmiĢlerdi -tabii gidebilecek yerleri varsa. Onlardan biri olan Isaac Newton adlı genç bir profesörün, bazı fikirlerini geliĢtirecek zamanı olmamıĢtı. Veba geri döndüğünde Newton, Londra'dan kır evine kaçarak, kendini yerçekimi kanunuyla ilgili çalıĢmalarına verdi. '/;• 17 KANADA'NIN KIZIL BARONTJ Billy Bishop olağandıĢı bir zamanda yaĢamıĢ olağanüstü bir adamdı, gerçek bir Kanadalı kahramandı. Birinci Dünya SavaĢı'nın, uçan makineleri içindeki cesur genç adamları, askeri hikayelerin sararmıĢ yaprakları arasında (ya da kendi okunmamıĢ anılarında) unutulmuĢtur. Örneğin Kızıl Baron adıyla bilinen Baron Manfred Von Richtofen'i ele alalım. Bugün, Almanya'nın bir numaralı pilotu olarak değil, Sno-opy'nin baĢ düĢmanı olarak tanınıyor. SNOOPY'NĠN ATALARI SavaĢ yıllarında 'kanlı Kızıl Baron'un, Brown ailesinin köpeğinden daha önemli sorunları vardı. 1917 yılının baĢlarında, siperlerin ötesinde, Kızıl Baron'un karĢısında, 18 ay sonra bitecek olan savaĢta, Ġngiliz Ġmparatorluğu'nun en iyi pilotu olarak kabul edilecek olan bir Kraliyet Hava Kuvvetleri pilotu vardı. En beklenmedik kahramanlardan biri olan bu pilot Billy Bishop adlı bir Kanadalıydı. UÇMAK ĠÇĠN DOĞMUġ BĠR ADAM Baron'un Ģansına bu, Billy'nin uçmaya baĢladığından beri ilk göreviydi. UçuĢ eğitiminde sadece dört saat tek baĢına uçmuĢtu ve anlatılanlara bakılırsa bundan fazlasına da ihtiyacı olmamıĢtı. Bu savaĢta terfiler, uçaklardan bile hızlı gidiyordu. 18 Billy için iyi olmuĢtu ama atıĢ alanına giren Ģanssız Alman pilotları için aynı Ģey söylenemezdi. SavaĢın sonunda Billy, kendinden sonraki en iyi pilot olan bir diğer Kanadalı Raymond Collisaw'dan 11 fazlayla 72 leĢe sahipti. BABAYLA HAYAT Billy Bishop babasının büyük beklentilerinin gölgesinde büyümüĢtü: Ġyi bir evlilik, muhafazakar bir hukuk eğitimi, düzgün, konformist bir aile. Ama genç yaĢlarda bile baĢına buyruk biriydi. Her neyse, Billy'nin müteĢebbis ruhu hayli geliĢkindi. Para karĢılığında kız kardeĢinin arkadaĢlarıyla çıkıyordu. Margaret Burden adındaki bir kızla 5 dolar karĢılığında çıktı. Daha sonra bu kızın çekiciliğine kapıldı ve onunla evlendi. Meğerse kız Ka-nada'da, (Türkiye'deki Migros ya da Gima kadar tanınmıĢ, ç.n.) bir mağaza zincirinin sahibi olan Timothy Eaton'un torunuydu. KAYZER TARAFINDAN KURTARILIġ Böylece Billy savaĢa gitmeden önce, babasının 'iyi bir evlilik yapma' beklentisini gerçekleĢtirmiĢti. Ama hukuk eğitimi konusunda o kadar baĢarılı olamamıĢ, babası da onu Kanada Kraliyet Askeri Akademisi'ne yazdırmıĢtı. Billy ilk yılında sınıfta kalmıĢ, ikinci yılında kendini toparlamıĢ ve final
  • 8. sınavlarında kopya yakalatana dek idare etmiĢti. ġansına, sene 1914'tü ve Kayzer onu okuldan atılmaktan kurtardı. Billy doğru savaĢa gitti. KOVBOYLUKTAN PĠLOTLUĞA 1915'de Billy Kanada süvari birliğinin bir üyesi olarak Ġngiltere'deydi. Billy daha savaĢa katılmadan, makineli tüfeklerin, tankların ve diğer korkunç araçların kullanıldığı bir siper sava- 19 Ģında, at üstünde ortalıkta dolaĢmanın pek akıllıca olmayacağını kavramıĢtı. Kahramanımız göklerin özgürlüğünün ve uçan bir savaĢ makinesini idare etmenin büyüsüne kapılmıĢtı bile. Tek sorun Kanada'nın hava kuvvetlerinin olmamasıydı. Billy bağlantılarını kullanıp Ġngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne topçu gözcüsü olarak katıldı. Uçaklar yavaĢtı ama iyice silahlandırılmıĢlardı. Bir kamyon kazası, apseli bir diĢ, sakatlanmıĢ bir diz ve baĢına düĢen bir uçak parçası yerde ve emniyette kalmasını sağladı. Sağlığının düzelmesi için bir yıllığına Kana-da'ya geri gönderildi. 1916'nın sonlarında Ġngiltere'ye dönüp pilotluk eğitimine baĢladı. 1917 ġubatında Fransa'ya gönderildi. Oraya vardıktan beĢ hafta sonra 17 Alman uçağını indirmiĢti. BĠLLY'NĠN EN ĠYĠ DÖNEMĠ 1917 Haziranında Billy en cüretkar baskınını yaptı- tek baĢına, Almanların Estourmel Havaalanına saldırdı. Havada iki uçağı vurdu, üçüncüsü ona saldırma telaĢıyla bir ağaca çarptı ve dördüncüsünü de yerde yok etti. Bu baĢarısı ona Ġngiltere'nin en büyük askeri madalyası olan Victoria Haçı'nı kazandırdı. BaĢarısı, fazla hırslı olduğunu düĢünen meslektaĢlarının küçümsemelerine de neden oldu. Ġngilizler onu göklere çıkardılar ama Kanadalı yetkililerin onu fark etmesi daha uzun zaman alacaktı. 1918 Mayısında kahramanlarının ölmesini istemeyen Kanada onun ülkeye dönmesini istedi. Billy savaĢtaki son gününü, üç uçağı vurup iki tanesini de çarpıĢtırarak kutladı. Eve dönüĢte, Billy bazı konferans turları yaptı ama sonunda bundan sıkıldı. En nihayetinde, bu, tüm savaĢları sona erdiren savaĢtı; refah ve barıĢ artık tepenin ardında değil, tam karĢıların-daydı. Günün haberleri artık, akvaryum balığı yutanlar, dans yarıĢmaları ve Niagara üstünde telde yürüyenlerdi. Ama Billy Bis-hop tekrar uçmak istiyordu. 20 BĠLLY ĠFLAS EDĠYOR Billy bir savaĢ arkadaĢıyla iĢ kurdu: Zenginleri Toronto'dan, 200 mil kuzeydeki yazlıklarına götürecek bir hava taĢımacılığı servisi. Ama iĢ battı. Billy ve ortağı akrobatik uçuĢun eğlenceli olacağını düĢünerek ülkenin ilk yaz fuarı olan Kanada Ulusal Sergisi'ne katıldılar. Kalabalığın üstüne dalıĢa geçmek ve stand- ları titretmenin de dahil olduğu gözü pek gösterileri seyircileri fevkalade heyecanlandırdı, hatta paniğe yol açtı ve güya seyirciler arasındaki hamile bir kadının bebeğini kaybetmesine neden oldu. Ortaklar ilerlemeye devam ettiler. Bu sırada, Billy pilot olduğu kadar doğuĢtan satıcı olduğunu da fark etti. Tam zamanında, çünkü 1929 piyasa çöküĢü karısının hisselerini eritmiĢti. BĠLLY KENDĠNĠ YENĠ BĠR SAVAġA SOKUYOR Uçmaktaki ünü ve madalyaları, Kanada'nın askere almadan sorumlu Hava MareĢali olarak atanmasını sağladı. Hatta bir James Cagney filmi olan Captain of the Clouds'da (1942) askere almadan sorumlu subay rolü oynadı. BĠLLY BARDA KuĢkusuz Billy Bishop gerçek bir Kanadalı kahramandır. Ontario'da doğduğu Ģehir olan Owen Sound'da bir Billy Bishop müzesi vardır. Öyle büyük bir efsane oldu ki Ottawa'lı bir barmen Billy Bishop KurĢunu adını verdiği, Kanada'nın Anma Günü 11 Kasım'da sadece gazilere servis edilen bir kokteyl yarattı. Ġçinde ne mi var? Fransız ve Ġngilizler için sırasıyla yarım cin, yarım cointreau, Kanadalılar için üstüne bir ölçü çavdar viskisi, Amerikalılar içinse (savaĢa en son girenler olduklarından) hafifçe tadına baksınlar diye biraz portakal suyu. 21 BĠLGĠSAYARLAR NEREDEN GELĠYOR? Kıyafetlerinizle bilgisayarınızın ortak yanı nedir? Uzun bir geçmiĢ, ama görünen o ki ortak bir gelecek de... 7.000 yıl kadar önce birisi iplikleri sırıklara bağlayarak kumaĢ yapılan dokuma sistemini icat etti. 5.000 yıl kadar önce ise Asya'da biri, insanların bir
  • 9. çerçeveye geçirilmiĢ teller üzerinde boncukları kaydırarak hesap yapabilmesini sağlayan abaküs sistemini geliĢtirdi. On dokuzuncu yüzyılda dokumaya ve hesap yapmaya yarayan bu iki basit makine bir araya getirildi... ve bu dünyayı değiĢtirdi. DOKUMA TEZGAHI BAġINDA GEÇEN ÇOCUKLUK Joseph Marie Jacquard on dokuzuncu yüzyılın ortalarında Fransa'da yaĢadı. On yaĢında dokuma iĢine verildi. Görevi belirli iplikleri dokuma tezgahına takmaktı. Tezgaha takılı bazı iplikler yükselirken bazılarının aĢağıda kaldıklarını görüyordu. Bir mekik ikisi arasındaki boĢluktan bir atkı ipliğini çekiyordu. Ardından baĢka iplikler yükseliyor ve iĢlem tekrarlanıyordu. Yükselen ipliklerin sırası kumaĢta desen oluĢturuyordu. Süslü kumaĢlarda sıra karmaĢıklaĢıyordu. 22 UFUKTA GELĠġĠM VAR Bu iĢlem genç Jacquard için hem karmaĢık, hem de sıkıcıydı. KumaĢ yapmanın daha kolay bir yöntemi olmalıydı. Jacqu-ard büyüdüğünde, zımbalı kartların tezgaha talimat verdiği otomatik bir dokuma tezgahı yaptı. Her ip farklı bir metal iğneye bağlıydı. YerleĢtirilen zımbalı bir kartla, sadece deliklere uygun iğneler hareket edebiliyordu, yani sadece belirli çözgü ipleri yükseliyordu. BaĢka bir kart, yükselmesi gereken her ip grubunu idare ediyor ve devamlı bir döngüyle gelen kartlar deseni sürekli tekrarlıyordu. Belli ki Jacquard gibi birçok insan da elle dokumadan sıkılmıĢtı. 1812'de Napoleon'dan bir madalya aldı ve kendisine maaĢ bağlandı. Otomatik dokuma tezgahı yaygın bir kullanım alanı buldu. MATEMATĠKSEL APTALLIKLAR Charles Babbage adlı bir Ġngiliz matematikçi vardı. Babbage 1830'larda, denizde yön bulmakta kullanılan yıldız haritalarında yapılan hatalardan bunalmıĢtı. Çark ve diĢlileri kullanarak hesap yapan mekanik hesaplayıcılar icat edilmiĢti ama hiçbirinin hafızası olmadığından karmaĢık hesaplar yapamıyordu. KarmaĢık hesaplan insanlar yapıyor ama bu arada hata da yapıyorlardı. Yıldız haritalarında yapılan hatalar gemi ve insan kaybı anlamına geliyordu. ÖNEMLĠ BĠR ÇABA Babbage bu haritaları otomatik ve hatasız olarak yapan bir makine imal etmeye çalıĢtı. 20 yıl sonra daha iyi bir proje olan Analitik Motor için bundan vazgeçti. Analitik Motor Jacqu-ard'ın zımbalı kart sistemini kullanıyordu. Babbage kartları makineye herkesin yerleĢtirebileceğini fark etmiĢti. Kullanıcının vereceği basit direktiflerle makine kartlarda programlanmıĢ her görevi yerine getirebilirdi. Kartlar tekrar tekrar kullanılabilecek 23 bir tür hafızaydılar. Ancak prototipinin iĢe yaraması için 20 yıl bekledi, kimse Babbage'ın yeni makinesini fazla önemsemedi. Fikrinin tekrar keĢfedilmesi ve anlaĢılması için bir asır daha geçmesi gerekti. Çok yazık. Çünkü sonunda, modern bilgisayarlara onun tasarımları öncülük etti. KAFA SAYMAK ĠÇĠN YEPYENĠ BĠR YÖNTEM Zımbalı kartla hesaplama, 1889'da Amerikalı mucit Herman Hollerith'in ABD nüfus sayım sonuçlarını kaydetmek ve saklamak için kartları kullanmasıyla pratikleĢti. Sayım sonuçlarının derlenmesi için hesaplanan tahmini süre on yıldı. Zımbalı kartlarıyla Hollerith bu süreyi altı haftaya düĢürdü. Hollerith 1896'da Tabulating Machine Company'yi kurdu. Bu Ģirketin ismi daha sonra değiĢerek International Business Machines (IBM) olacaktı. UFUKTA DAHA NELER VAR? Günümüzün ticari geleceği bilgisayarlarca yönetiliyor. Hatta gözlükler veya kontak lenslerdeki minyatür ekranlarla ve hatta her hareketinizde bilgi üreten algılayıcılara sahip dokumalarıyla "giyilebilir bilgisayarlardan söz edenler var. Yakında bilgisayarınızı giyebilecek ve yürürken, koĢarken veya araba kullanırken çalıĢabileceksiniz! Ne yazık ki geri dönüp dokuma tezgahını yakmak imkansız. 24 BANÇO'YU BEYĠNSĠZ BEYAZ ADAMLAR ĠCAT ETMEDĠ
  • 10. Kamuya açık bir yerde bir banço taĢırsanız Ģüphesiz biri çıkıp "Seni Deliverance filminde görmüĢtüm! Tanrım, ne kadar büyümüĢsün" diyecektir. Ama çoğu insanın bilmediği, banço-nun dünyanın diğer ucunda en az 400 yıl önce icat edildiğidir. Çoğu banço müzisyeni, enstrümanlarının en yaygın imajının, Deliverance filmindeki tuhaf cücenin sürüklediği beĢ telli banço olmasına dövünürler. BANÇONUN KÖTÜ ġÖHRETĠ Keman ya da gitarın aksine bançonun sade görünüĢü bile, normalde gayet kibar olan insanların alaycılığını harekete geçirir. Bu, büyük ihtimalle bançonun, Amerikan eğlencelerindeki komedyenlerin sahnede aptal rolü yaparken tıngırdattıkları evrensel aksesuar olmasındandır. Ama bu sevimsiz çağrıĢımlara rağmen banço Amerika'da doğmamıĢtır. Yapımının, herhangi bir ulustan bir beyazla alakası yoktur. RAPTĠYE KAFALARA GEREK YOK Üzerine teller gerilen davulların (ki banço bundan ibarettir) izlerine Uzakdoğu kadar Batı Afrika ve Ortadoğu'da neredeyse kayıtlı tarihin baĢından beri rastlanır. Bu ilkel enstrümanlar ay- 25 nen banço gibi, müziğin türüne bağlı olarak keman gibi bir yayla veya harp gibi parmaklarla çekilerek çalınabilir. AFRĠKA KÖKLERĠ Bugün bildiğimiz banço, büyük olasılıkla güneybatı Afrika'da ortaya çıkmıĢtır. Orijinal enstrümanın 'akonting' olarak adlandırıldığına inanılmaktadır. Ancak bilim insanları, on yedinci yüzyıl Ġngiliz kaĢiflerinin günlüklerinde bançoya yakın adlarla anılan enstrümanların kayıtlarını bulmuĢlardır: Banjar, banza, banĢav vb.. TELLER(E) TAKILDIKTAN SONRA Bu çalgının en eski Afrika versiyonunda, ikiye bölünmüĢ bir su kabağının açık tarafına hayvan postundan bir zar gerilir ve buna bağlı tahta bir sap üzerine sicim veya hayvan bağırsağından teller takılırdı. Bu teller yerel geleneğe bağlı olarak en az iki, en fazla on tane olurdu. Batılılar bançoyu ilk olarak 1600'le- rin baĢında köle ticareti sırasında gördüler. TIRNAK ÇEKĠÇ STĠLĠ Avrupalıların telli enstrümanları çalma stili, gitarda olduğu gibi parmakla çekmedir. On dokuzuncu yüzyıl ve yirminci yüzyılın baĢlarında, ABD'deki Appalachian Dağları'nda yaĢayan Afrika kökenli Amerikan topluluklardan edinilen bilgiler, Afrikalı kölelerin enstrümanları oldukça farklı bir stilde çaldıklarını gösteriyor: Onlar tırnaklarını aĢağı doğru bir 'tıklatma' hareketiyle tellere vurarak çalıyorlardı. Bu banço çalma stili bugüne kadar süregelmiĢtir ve 'tırnak çekiç stili' olarak anılmaktadır. Güneyli yerfıstığı üreticisi Joel Sweeney, dört telli banjarı on dokuzuncu yüzyılda ailesinin Virginia'daki plantasyonunda büyürken kölelerden öğrendiği iddiasında. Çoğu tarihçinin inandığı üzere kendisi 1853'te beĢinci teli ekleyerek bugün bilinen 5 26 telli bançoyu yaratmıĢtır. Svveeney öğrendiklerini sahneye de taĢımıĢ, folklorik gösterilerde çalgıyı Etiyopya stili bir bançocu olarak, kölelerden öğrendiği 'tırnak çekiç stili'nde çalmıĢtır. FOLKLORĠK GÖSTERĠLER 1830'larda, folklorik gösterilerde yüzlerini siyaha boyamıĢ banço çalan beyazlar boy gösterir. Bu gösteriler, beyazların, Afrika kökenli Amerikalıların kültürlerinin gizemini keĢfetme çabaları olarak ortaya çıktı. Önceleri kötü niyetli değillerdi, ırkçı parodiler 1890'lardan sonra 1900'lerde baĢladı. 'Etiyopya (Afrika) karakteristikleri' olarak adlandırılan bu dans, müzik ve komedi gösterileri, köle hayatının gerçeklerinden çok beyazların Afrikalıları algılayıĢlarını yansıtıyordu. Bu folklorik gösterilerin maskara torunları 'aptal bançocu' tiplemesini yirminci yüzyıla taĢıdılar. Mısır tarlalarından çıkan, banço müzisyeni ve komedyen Stringbean ve Büyükbaba Jones'u anıyoruz. Bu arada Steve Martin banço çalarken tepesinde duran oku fark eden oldu mu? Banço konusu kapanmıĢtır. 27 MARATON NASIL BAġLADI? ...Pheidippiedes adlı koĢucunun yüreği buna dayanmamıĢtı.
  • 11. Maraton bir yarıĢ olmadan önce bir yerin adıydı: Atina'nın kuzeydoğusunda on altı kilometre karelik açık bir alan. MÖ 490 yılının yazı boyunca Yunan askerlerinin Persler'le savaĢtığı bir savaĢ alanı. 10 bin kiĢilik Yunan ordusuna karĢı Persler neredeyse bire iki üstünlüğe sahipti. PERSLERĠN AVANTAJLARI Yunan generali Miltiades zor durumda olduklarını fark etti. Yunanistan'ın en ateĢli savaĢçıları olan Spartalılara ihtiyaçları vardı. Ordunun o günün seçkin atletlerinden oluĢan, zorlu arazileri kısa sürede aĢabilen güvenilir habercileri vardı. General en sağlamlarından Pheidippides'i Spartalıları getirmesi için gönderdi. DERE TEPE DÜZ KOġMUġ Pheidippides tepelerden inip çıkarak yaz sıcağında, Sparta kampına kadar düĢman toprağını aĢarak 160 kilometre koĢmuĢ ve onları dinsel bir törenin ortasında bulmuĢtu. Takviye kuvvetler için Yunan ordusunun birkaç gün beklemesi gerekecekti. Pheidippides Miltiades'e kötü haberi vermek için tekrar kampa koĢtu. Ġki günde neredeyse 320 kilometre koĢmuĢtu. 28 DÖRT YILDIZLI GENERAL Cesur Miltiades sayıca üstün ama hantal olan Persleri kuĢatmak için daha ufak, hafif ve hızlı birlikleri kullanarak parlak bir saldın düzenledi. Yunanlılar toplam 192 adamlarını kaybederken Persler 6.000'den fazla kayıp vererek gemilerine çekilmek zorunda kaldılar. Spartahların aynı gün, daha geç saatlerde oraya varması ise tam bir ironidir. ZAFER HEYECANI Zaferinden memnun kalan Miltiades bir kez daha en iyi koĢucusuna müjdeli haberleri sadece 41,6 kilometre uzaklıktaki Atina'ya ulaĢtırma görevi verir. Pheidippides Atina'ya koĢar, Ģehre girer "Nike!" (Zafer anlamına gelir, zaten bu yüzden spor ayakkabısı Ģirketinin adıdır) diye bağırır, sonra da yere yığılıp ölür. MODERN MARATON SKANDALLARI Modern maraton Pheidippides'in onuruna düzenlendi. Tam mesafesi 42 kilometredir. Katılımcılar Pheidippides kadar yürekten ve cesaretle koĢmaya özendirilirken bitiĢ çizgisini geçince ölme fikri ise tabii ki cesaret kırıcıdır. • Ġlk Olimpik maraton 1896 yılında Pheidippides'in koĢtuğu yol izlenerek yapıldı. Bu mesafeyi Spiridon Louis adlı bir Yunanlı 2 saat, 58 dakika, 50 saniyede aĢarak birinci oldu. Ġkinci koĢucu da bir Yunanlı olan Spiridon Belocas'dı. Gerçi dördüncü olan yarıĢmacı Macar Gyula Kellner, Belocas'ın kendisini geçtiğini hatırlamıyordu. Sonunda Belocas'ın maratonu bir at arabasına binerek tamamladığı anlaĢıldı. Böylece o diskalifiye edildi ve ikincilik Kellner'e verildi. • 1909'da, Boston Maratonu'nda yanĢan Howard Pearce ilk sekiz mili koĢtuktan sonra yarıĢın kalanını "koĢmak" için bir arabaya atladı. Görevliler kendisini durdurmaya çalıĢtı ama o 29 kalabalığın tezahüratından cesaret alıp finiĢe kadar devam etti. Pearce daha sonra diskalifiye edildi. • 1980'de, yine Boston Maratonu'nda yanĢan Rosie Ruiz yarıĢın çoğunu metroda geçirdi. FiniĢ çizgisine bir mil kala geçmekte olan bir grup koĢucuya katılarak kadınlar arasında resmi birinci olan Jacqueline Gareau'yu geçti. Ruiz daha sonra diskalifiye oldu. VE KAZANAN... ÖLDÜ! Eski Yunanlılar yarıĢmalarını ciddiye alırlardı. Hem de ölesiye... MÖ 564'te Phigalia'lı Arrachion Olimpiyat Ģampiyonu oldu ve bu sırada da öldü. Ölümü, neredeyse her Ģeyin serbest olduğu, boksla güreĢ karıĢımı bir pankration müsabakasında oldu. Çok zorlu bir dövüĢten sonra Arrachion yerde seriliyken rakibi havlu attı. Arrachion'un öldüğünün farkında değildi. Arrachion böylece, bir Olimpiyat müsabakasını kazanan tek ölü oldu. 30 NAPOLEON'U YENEN BALIK Bir kalkan balığı nasıl olmuĢ da Kopenhag savaĢının gizli silahı haline gelmiĢtir.
  • 12. 1800'de Ġngiliz Donanması Fransa'yı ablukaya almıĢ, düĢmana malzeme ulaĢmasını engellemek için tarafsız gemilerin mallarına bile el koymuĢtu. Bu, Rusları kızdırdı, onlar da ablukayı kırmak için Ġskandinav ülkeleriyle ittifak kurdular. HYDE NELSON'DAN SAKLANIYOR Napoleon'a karĢı zaferleriyle tanınan Donanma kahramanı Amiral Horatio Nelson daha fazla zarara uğramadan saldırıya geçmek istiyordu. Ama savaĢı yöneten Amiral, 62 yaĢındaki Sör Hyde Parker'dı. Kısa süre önce 18 yaĢında bir kızla evlenmiĢti ve bu yüzden denize açılmaya gönülsüzdü. Sonunda bunu yaptığında da ittifak güçleriyle görüĢmekte ısrar etmiĢ ve Nelson'la konuĢmamıĢtı bile. NELSON BĠR ÇÖZÜM BULUYOR Ne var ki Nelson, Hyde'm tek zevkinin, cazibeli eĢi olmadığını aynı zamanda oburun teki olduğunu öğrenmiĢti. Karanlık ve fırtınalı bir gecede, Nelson mürettebatını kalkan avına çıkardı. Daha sonra bu balık, iltifatlarla birlikte Hyde'a gönderilecekti. 31 HYDE SAKLANMAKTAN VAZGEÇER Lezzetli hediyeden hoĢnut kalan Hyde yumuĢayıp Nelson'u bir sonraki toplantıya çağırdı ve genç amiralin önerilerini dinledi. Nelson istediğini yaptırdı ve Ġngilizler için müthiĢ bir zafer kazandı. BALIK PULLARI FRANSIZLARA KARġI Rus ve Ġskandinavların yenildiğini duyduğunda Napoleon küplere bindi. Ġttifak dağılmıĢtı. Abluka baĢarıyla sürecek ve sonunda onu Waterloo yenilgisine kadar götürecekti. KĠMSE HABERLERDEN HABERDAR DEĞĠL Aslında ittifakı kıĢkırtan Rus Çarı I. Paul suikasta kurban gitmiĢti. Ġngilizler bu haberi almıĢ olsaydı savaĢ hiç olmazdı. Ama o zaman da bizim balık hikayemiz olamazdı. 32 SAVAġAN KELĠMELER: SÖMÜRGECĠLĠK Avrupalı uluslar 1870'den itibaren, dünyada ne varsa aralarında paylaĢırmısçasına, özellikle de Afrika ve Asya'da yeni sömürgeler edinmeyi hızlandırdılar. 1905'e gelindiğinde neredeyse Afrika'nın bütün gözde parçaları Belçikalılar, Ġngilizler ve Fransızlar tarafından kapıĢılmıĢ-tı, izleyen elli yıl boyunca buralardaki hakimiyetlerini sürdürdüler. 1950'lerin sonlarında Afrika sömürgeleri bağımsızlık talep etmeye baĢladılar. Kimi zaman Nijerya ve Gana'da olduğu gibi barıĢçıl yollardan kimi, zamansa Kongo ve Mau-Mau isyanında olduğu gibi Ģiddet yoluyla. trek ĠĢgal genellikle barıĢçı olmaz. Sürekli savaĢlara sahne olan yerlerden biri de, Ġngilizlerin Cape bölgesini Hollandalılar'dan aldığı 1806'dan itibaren, ilk Hollandalı yerleĢimcilerin torunları olan Boerlerle Ġngilizler arasındaki ihtilafın sürdüğü Güney Afrika'dır. Boerler Ġngilizlerle bir arada yaĢamaya katlanamayarak 1835'de kuzeye ve doğuya doğru toplu göçe baĢladılar. Bu olay Büyük Trek olarak bilinir. Trek Flamanca'da öküz arabasıyla yapılan yolculuğa verilen addır, bugün ise zorlu yolculuklar için kullanılıyor. Sözcüğün bu anlamı, uzay yolculuğu üzerine yapılmıĢ meĢhur televizyon dizisi ve sinema filmi Star Trek'in adında da içerilidir. 33 komando Yerli kabilelerle yaĢadıkları kaçınılmaz sorunlar Boerlerin yerli köylerine hızlı baskınlar yapabilen küçük askeri birlikler ya da komandolar organize etmelerine neden oldu. Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında Ġngilizler komando kelimesini ĠngilizceleĢ-tirdiler ve özellikle bazı tehlikeli saldırılarda kullanılmak üzere eğitilen küçük seçkin birliklere bu adı verdiler. Ġlk komando baskını, 7 Mart 1941'de oldu. Komandolar iĢgal altındaki Norveç'te, Almanlar için gliserin üreten bir fabrikayı yok ettiler. Amerikalılar bu kelimeyi, komanda taktiklerinde olduğu gibi, ani ve Ģok edici askeri eylemleri nitelemek için sıfat olarak da kullandılar. haki
  • 13. Boerlerle çatıĢmaları sırasında Ġngiliz ordusu aktif görev üniformalarının rengini haki olarak kararlaĢtırdı. Kahverenginin yeĢilimsi tonu için kullanılan bu sözcük, 1800'lü yıllarda Hindistan'da bulunan Ġngiliz birliklerinin Urdu dilinden aldığı toz veya toz rengi anlamında bir kelimeydi. Ama Boer SavaĢı sırasında gönüllü anlamında argo bir laf olarak kullanılıncaya kadar fazla yaygınlaĢmadı. Kelime sonraları bu anlamını kaybetti ama renk olarak, sadece Ġngiliz ve Amerikan askerlerinin üniformaları için değil, askeri olmayan kıyafetler için de kullanılmaya devam ediyor. konsantrasyon (toplama) kampları Hem Transvaal, hem de Orange Free Eyaleti Ġngilizlerin iĢgali altındaydı. Kumandanları F. S. Roberts daha sonra Ġngiltere'ye geri döndü ve son çarpıĢmaları yardımcısı Horatio Kitche-ner'e bıraktı. Boerlerin güçlü gerilla direniĢlerini kırmak için Kitchener sistematik olarak Boer topraklarına girip sadece düĢman askerlerini değil, askerlerin karılarını ve çocuklarını da top- 34 lamaya baĢladı. Tüm esirler derme çatma toplama kamplarına atılıyorlardı. Terimin ilk kullanılıĢı buradadır. Esirlerin çoğu berbat koĢullar nedeniyle hastalanarak ölmüĢlerdi. apartheid Boerlerin teslim olmasının üzerinden bir yıl geçtikten sonra, 1902'de imzalanan barıĢ anlaĢması, Ġngiliz Ortak Pazarı (Com-monwealth) dahilinde özerk bir hükümetin kurulmasını teĢvik ediyordu. 1910'da Güney Afrika Birliği kuruldu ama Boer SavaĢı'nın mirası olarak Boerler ve Ġngiltere kökenliler arasındaki gerginlik yirminci yüzyılda da sürdü. Boerler hükümetin kontrolünü bir kez ele geçirince, beyaz olmayanlara karĢı katı bir ayrımcılık politikası gütmeye baĢladılar. Bu politikaya dilimize de giren apartheid adı verilmiĢtir. Anlamı insanları ırk ya da kast temelinde ayırmaktır. Cristine Ammer'in Fighting Words (SavaĢan Kelimeler) adlı, Ġncil'den günümüze, yüzyıllar boyu silahlı mücadelelerin dil-bilimsel mirasını inceleyen kitabından. SÖMÜRGECĠLĠKTEN MĠRAS KALAN DĠĞER KELĠMELER Ġngiltere Hindistan'ı aldığında, askeri terimler dıĢında kelimeler de Ġngilizce'ye geçti. Bunlardan Calico, bir tür kumaĢ olup adını Hint Ģehri Kalküta'dan alır. KaĢmir ise bir tür keçi yününden üretilen kumaĢ türüdür ve adını Hindistan'ın bir bölgesi olan KeĢmir'den almıĢtır. Bir sosyal kast olan Parya ise festivallerde alt sosyal sınıftan olanların çaldığı bir davulun ismidir ve Tamil dilinde bir kelime olan paraiyandan gelir. Baharatlı bir yemek ya da sosun adı olan körinin kökeni ise hemen hemen aynı anlamdaki Tamil sözcüğü karidir. 35 HAÇLI SEFERLERĠNE BAYILIRIM Haçlı Seferleri 1095 ile 1291 arasında yapılmıĢtır. 200 yıl süren bir kutsal savaĢ. ĠĢte size Birinci Sefer'den bir kesit: 'Halkın Haçlı Seferi' olarak da bilinen, gayri resmi ve berbat bir giriĢim. HAÇLI SEFERLERĠNĠ BAġLATAN ADAM Odo de Largery, yani Papa II. Urban, 1095 Kasımında Fran-sa'daki bir kilise meclisinde bir konuĢma yaptı. Bu, belki de insanlık tarihindeki en etkili konuĢmaydı. Ekselanslarına göre Kutsal Toprakları iĢgal eden kafir Türkler Hıristiyanların kutsal yerlerini kirletiyor ve Hıristiyan hacılarını taciz ediyorlardı. Papa bu toprakları Hıristiyanlık için tekrar ele geçirmek üzere savaĢ çağrısında bulundu. HEY, ARANIZDA HARĠTA GETĠREN VAR MI? Ortalama Joe, aceleci ve fevri bir tavır aldı. Fransız Ģövalyeleri ve prensleri daha kuvvetlerini toplayamadan, Fransa'nın tüm kentlerinden gelen köylü ayaktakımı Kudüs'e doğru tahmini bir yönde yola düzüldü. Kötü silahlanmıĢ ve savaĢ eğitiminden yoksun bu insanların, ne Türklerle savaĢmak hakkında, ne de Anadolu'nun coğrafyası hakkında en ufak bir fikirleri vardı. Sadece imanla kafirleri yeneceklerine inanıyorlardı. Böylece 36 Kutsal Topraklan tekrar almak için ilk sefer olan Halkın Haçlı Seferi baĢladı. HALKIN TERCĠHĠ
  • 14. Kadın, erkek ve çocuklardan oluĢan 100 bin kiĢilik bu periĢan ordu Münzevi Peter (Peter the Hermit) gibi popüler vaizlerin önderliğinde yola koyuldu. Peter, Gandi tarzında, çıplak ayaklarla yürüyen ve kendine ait hiçbir Ģeyi olmayan ufak tefek çirkin bir adamdı. AteĢli taraftarları yürürlerken topluca popüler Kutsal Ayinleri okuyorlardı. Hepsi Ġsa'nın taĢıdığı ağır çarmıhı hatırlatması için tek omuzlarına X biçimli kumaĢ parçaları kuĢanmıĢlardı. LANET HAÇLILAR Ġlk büyük Haçlı çarpıĢması Kutsal Topraklarda değil Macaristan'da, Hıristiyan dostlarına karĢı oldu. Belli ki bazı Haçlılar tüm Macar mahsul ve mallarına el koyma hakkını kendilerinde görmüĢlerdi. Böylece daha yeni Aziz Stephen tarafından Hıris-tiyanlaĢtırılmıĢ olan Macarlarla aralarında savaĢ çıktı. 100 kadar Haçlıya karĢılık 4.000 civarında Macar öldü. SANA GELĠNCE, PETER... Bu arada, Peter'in de benzer sorunları vardı. Bizanslı Hıristiyan kardeĢleriyle aralarındaki savaĢta Peter'in 10 binden fazla adamı öldürülmüĢ ya da tutsak düĢmüĢtü. Tam bu Haçlı Seferinin pek de iyi bir fikir olmadığını düĢünmeye baĢlamıĢtı ki iĢler bir süreliğine iyi gitti. Ordusu nihayet 1 Ağustos 1096'da Kons-tantinopol kapılarına ulaĢtığında Peter da Bizans Ġmparatoruyla barıĢ yapmayı baĢardı. Ġmparator, Peter'in berbat görünen birliklerine Ģöyle bir bakmıĢ ve ona Ģövalyeleri ve prensleriyle gerçek ordunun gelmesini beklemesini söylemiĢti. Peki ya Peter onu dinledi mi? 37 ANADOLU'DA BÜYÜK FELAKET Peter ordusuna düĢman topraklarında komuta etmesi için bir vekil tayin etti ve çok akıllıca davranıp kendisi geride bekledi. UçuĢan flamalar ve çalan trampetlerle Haçlılar, Türklerin elinde gayet iyi durumda olan ve iyi korunan Ġznik Kalesine yürüdüler. Tesadüf eseri Türkler de aynı gün Hıristiyanlara saldırmaya karar vermiĢlerdi. Kalelerinden çıktıklarında bir de ne görsünler? Haçlılar kurbanlık koyun gibi üzerlerine geliyor. YETER KĠ SON OLSUN Ġlk Türk saldırısından sonra Hıristiyan ordusu paniğe kapıldı ve canını kurtarmak için kaçmaya baĢladı. Üç bin Haçlı kaçıp deniz kıyısındaki eski bir kaleye sığındılar. Türkler onları izleyip saldırdılar ve çoğunu öldürdüler. Bizans Ġmparatoru filosunun bir kısmını gönderip kalanları kurtarmasa iĢlerini tamamen bitireceklerdi. Böylece Peter'in taraftarlarından bir kısmı kurtuldu ama yenilmiĢlerdi. En azından Halkın Haçlı Seferi diye bilinen felaket sona erdi. 968 KIYAMETĠ 1000 yılı yaklaĢtıkça Hıristiyan alemi dünyanın sonunun geldiği korkusuyla asabileĢti. 968'de Yüce Roma Ġmparatoru I. Ot-to birliklerini Calabria'daki Sarakenlerin üzerine gönderdiğinde bir güneĢ tutulması oldu ve askerler korku içinde kendilerini balıklama fıçıların içine ve at arabalarının altına attılar. Bunun öteki taraftan bir iĢaret olduğuna eminlerdi. 38 DAYANACAK BĠR BACAĞI BĠLE YOKKEN Meksikalı lider Santa Atına, iktidarı tekrar tekrar elde etme konusunda gelmiĢ geçmiĢ en baĢarılı kiĢidir. Santa Anna, hayatında iniĢ çıkıĢlardan nasibini fazlasıyla almıĢtır ama bacağının -ki hikayenin asıl kahramanı odur- ayrı bir öyküsü vardır. Antonio Lopez de Santa Anna, on dokuzuncu yüzyılın baĢlarında Meksika devlet baĢkanıydı. Aslında bir kereden fazla baĢkan olmuĢtu. Daha kesin konuĢmak gerekirse, 1833 ile 1855 yılları arasında tam 11 kez. Hatta bir süre diktatörlük bile yaptı. BaĢkan olmadığı zamanlarda ise Meksika'nın en fazla aĢağılanan adamı oldu. ALAMO'YU HATIRLAR MISINIZ? Evet doğru bildiniz, Alamo'ya saldıran ve hiç esir almayan Santa Anna'dan söz ediyoruz. O zamanlar Teksas bir ABD eyaleti değildi, hala Meksika'nın parçasıydı. 1836'da, biraz da Santa Anna Meksika anayasasını lağvettiği için Teksas vatandaĢları bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bu yüzden General Santa Anna oldukça büyük ordusunu Rio Grande ırmağından geçirdi. Eski bir Ġspanyol misyonu olan Alamo'ya vardığında az sayıdaki
  • 15. 39 Teksas askerinin ĢaĢırtıcı direniĢiyle karĢılaĢtı. General, Ala-mo'yu alınca karĢısına çıkan herkesi kırıp geçirdi. Dolayısıyla bacağının baĢına gelenleri hak etmiĢti. EL PRESIDENTE Santa Anna ilk kez Meksika baĢkanı seçildiğinde görevi devralması için yapılan törene katılma zahmetine bile katlanmadı. Hükümeti yönetme görevini yardımcısına bıraktı. Ama kimse yardımcısının yaptığı reformlardan hoĢnut kalmayınca, Santa Anna ve bir grup komplocu kendi hükümetine karĢı darbe yaptı. Santa Anna iktidarı tekrar ele geçirmiĢti. Bu sefer, 1834-1836 yılları arasında Meksika'nın diktatörüydü. SĠESTA VAKTĠ Diktatör olmak Santa Anna'ya müthiĢ bir özgüven kazandırdı, böylece Santa Jacinto'daki savaĢta, muhafızlarına haber bile vermeden bir siesta yapmaya karar verir. Bu durum, Teksas kahramanı Sam Houston'un ve "Alamo'yu unutma" diye çığlıklar atan birliklerinin zaferini oldukça kolaylaĢtırdı. Santa Anna esir düĢtü ve Washington'a götürülerek BaĢkan Andrew Jackson'in karĢısına çıkarıldı. Teksas'a bağımsızlığını veren barıĢ anlaĢmasını imzaladı. Ama ülkesine geri döndüğünde Meksika anlaĢmayı tanımadığını açıkladı. Santa Anna hain ilan edildi ve gözden düĢtü. Ama sadece bir süreliğine. FRANSIZ PASTA SAVAġI Halkının sevgisini geri kazanmak için ilk fırsat 1838'de karĢısına çıktı. Meksiko Ģehrindeki bir Fransız fırıncı, bazı Meksikalı askerlerin dükkanını yağmaladığı gerekçesiyle Meksika hükümetine dava açmıĢtı. Bu ufak olay Meksika'nın Fransız ordusuyla çarpıĢtığı Pasta savaĢına kadar vardı. Askerlere önderlik edecek bir generale ihtiyaç vardı, bilin bakalım kim seçildi? 40 BACAĞA GELELĠM Santa Anna, Fransızlara karĢı birliklerine kumanda etmekten fazlasıyla memnundu. General Vera Cruz'da öyle kötü yaralandı ki, bacağının dizinden aĢağısının kesilmesi gerekti. Santa Anna reklam yapmak için bu olayı son damlasına kadar kullandı. Törenler düzenledi, konuĢmalar yaptı, hatta kesilen bacak için kahramanlar için yapılan türden bir cenaze töreni bile düzenledi. Bacak askeri törenle gömüldü. FĠESTA ZAMANI Mantardan yapılmıĢ, deri kaplı takma bir bacak kullanmaya baĢlayan Santa Anna tekrar baĢkan oldu. Ama 1842'den itibaren, çoğu kendi onuruna, öyle çok parti verdi ve kendi özel ordusunu donatmak için öyle çok para harcadı ki, Meksika hazinesini son pesosuna kadar tüketti. Birliklerinin paralarını ödeyemez hale düĢtü, onlar da Santa Anna'ya karĢı ayaklandılar. El Presidente yok oldu, hatta o kadar iyi saklandı ki Meksika halkı onu bulamadı. SALDIRIN BACAĞA Meksikalılar hırslarını Santa Anna'dan alamayınca gömüldüğü yeri kazıp bacağı çıkarttılar, etrafta atıp tuttular ve sonunda paramparça edip parçalarını dört bir yana savurdular. BU SEFER DE PAÇAYI KURTARIR! Meksika hükümeti Santa Anna'yı birkaç yıl sonra yakaladığında, hala onu Küba'ya sürgün edecek kadar kızgınlardı. 1846'da Meksika-Amerika savaĢı patlak verdiğinde Santa Anna iktidara gelmek için yeni bir fırsat doğduğunu sezdi. ABD baĢkanı James Polk'a daha fazla kan dökülmeden her Ģeyi düzelteceğine söz veren bir mektup yazdı. Polk buna bayıldı. Santa Anna Meksika'ya varır varmaz sözünden döndü. General tekrar iĢ baĢındaydı. 41 ÖN SAFLARDA SavaĢ devam ediyordu. YüzbaĢı Robert E. Lee (evet, Ġç SavaĢta güney ordularının baĢındaki aynı Robert E. Lee) öncülüğündeki ABD federal güçleri Santa Fe'ye yaklaĢıyordu. Onlar Meksika savunmasına ön cepheden saldırırken, Illinois'den gelen bir gönüllü birliği de arkalarından saldırmak için etraflarından dolanıyordu. SANTA ANNA BACAĞINI TEKRAR KAYBEDĠYOR
  • 16. Bu arada Santa Anna eski alıĢkanlıklarına geri dönmüĢtü. II-linois'li gönüllüler gelip ormandan yaylım ateĢine baĢladığında, takma bacağını çıkarmıĢ, fırında kızarmıĢ tavuk yemenin tadını çıkarıyordu. Bir Meksika süvarisi generali çekip aldı ve güvenli bir yere taĢıdı. Ama o telaĢ içinde Santa Anna mantar bacağını yine kaybetmiĢti. Illinois'li gönüllüler tavuğu yiyip takma bacağı da evlerine hatıra olarak götürdüler. ARDIMDA BIRAKTIĞIM BACAK Amerikan birlikleri Santa Anna'nın bacağı hakkında bir Ģarkı da yaptılar. (Sözleri Kansas Üniversitesi kütüphanesindeki belgeler arasında bulunabilir.) ġarkının sözleri "The Girl I Left Behind Me" (Ardımda bıraktığım kız) Ģarkısının ezgisine uydurulmuĢtu. ĠĢte birkaç mısrası: Vurulduğumdan beri biraz köksüz kaldım Cerro Gordo savaĢında Ardımda General Scott'a ödemek üzre Bıraktım yemeğimi ve verdim bacağımı. Dönüp bakmaya cesaretim yok Yanki düĢmanlarım gelip de bulur beni diye, Yüzlerinde alaycı bir gülümsemeyle Ardımda bıraktığım bacağım. 42 General Taylor kokudan takip etmeli izimi, Ya da General Scott yok etmeli kıĢlamı. Ben memnun olurum yine de Gitsem bile okyanuslar ötesine. Ama kısmetim var yine, Terk etmez beni kader Görürüm diye bir müzede, Bıraktım bacağımı geride. SANTA ANNA'NIN SONU Santa Anna Meksika'yı yönetme Ģansını bir kez daha yakaladı, bu kez askeri bir diktatör olarak. Ama Amerikan hükümetine 48 bin kilometre karelik bir araziyi, Ģu anda Güney Arizona ve New Meksiko'nun bir parçasını satmasından sonra bir grup öfkeli Meksikalı politikacı onu koltuğundan indirip tekrar sürgüne gönderdi. Meksika'ya dönmek için uğraĢıp durduysa da ancak 1874'de çok yaĢlı ve tehlikesiz olduğuna karar verildiğinde geri gelmesine izin verildi. Hemen ulusa vermiĢ olduğu hizmetlerden dolayı kendisine maaĢ bağlanması talebinde bulundu ancak talebi reddedildi. Ve Santa Anna 84 yaĢında fakir, yarı kör ve hala tek bacaklı olarak öldü. SANTA ANNA'NIN BACAĞI NEREDE? Belli ki tahta bacak pek kıymete binmiĢti. ÇeĢitli tarihlerde, Meksika hükümeti, Santa Anna'nın kendisi ve Teksas Eyaleti onu Illinois'den almaya çalıĢtı. 1942'de bacak ABD'de politik bir sorun haline geldi. Chicago'lu Demokratlar bacağı Meksika'ya geri vermenin bir jest olacağını iddia ettiler. Cumhuriyetçiler bunu reddettiler. Bu ünlü bacağı -eğer isterseniz tabii- bugün Illinois Eyaleti Askeri Müzesinin, Camp Lincoln, Springfi-eld'deki koleksiyonunda görebilirsiniz. 43 CENNETE ÇIKAN MERDĠVEN Santa Anna biraz Ģanssızdı ama sizin öyle olmanız gerekmez. Merdiven altından geçmekle ilgili gerçekleri öğrenin. Merdivenler eski Mısırlılar zamanından beri ruhların cennete çıkmasına yardımcı olmak için kullanılırdı. Ortaçağda merdiven altından geçmek Ģanssızlık olarak kabul edilirdi çünkü bir duvara dayanmıĢ olan bir merdiven üçgen oluĢtururdu. Bu da, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh üçlüsünü sembolize ettiğinden, içinden birisi geçince onu bozmuĢ oluyordu. Ama merdivenlerden uzak durmak için önemli bir neden daha vardı. Darağacı icat edilene kadar mahkumlar merdivenlerin tepesinden aĢağı sallandırılırdı ve onların öfkeli ruhları hala etrafta dolanıyor olabilirdi. Meraklanmayın. Merdiven altından geçince uğursuzluk geleceğine inanıyorsanız bunun çok eski bir çaresi var. Basamaklara üç kez tükürün. Büyük ihtimalle Ģeytani ruhlar bundan iğrenecek ve sizi rahat bırakacaklardır. 44 ANTĠK DÜNYANIN YEDĠ HARĠKASI Eski dünyanın harikalarının nesi harika diye merak ediyorduk, bu yüzden biraz araĢtırma yaptık. Ġste yapılıĢ sıralarına göre harikalar. 1. BÜYÜK GĠZA PĠRAMĠDĠ
  • 17. Nerede: Mısır'da Kahire büyük Ģehir alanı içinde. Kim inĢa ettirdi ve neden: Firavun Khufu kendi mezarı olarak yaptırdı. Ne zaman: MÖ 2500 civarlarında. Ayrıntılar: Yedi harikanın en eski ve hala ayakta olanıdır. Piramidin dört yüzünden her biri güney, kuzey, doğu ve batıya dönüktür. Tabanı 53 bin altı yüz metrekareyi kapsar. Büyük Piramit, 1889'da, aslında uzun ve sıska bir piramit olan Eyfel Kulesi inĢa edilene kadar, 4.000 yıldan fazla bir süre dünyanın en yüksek yapısı olmuĢtur. Geriye ne kaldı: Orijinali 146,6 metreydi. Zaman ve doğa, piramidi 137,1 metreye kadar kısalttı. Hala dünyada en fazla turist çeken yerlerden biridir. 2. BABĠL'ĠN ASMA BAHÇELERĠ Nerede: Eski Babil'de, günümüzde Irak'ın Bağdat kentinde. Kim inĢa ettirdi ve neden: Babil çok düz bir yerdi, Kral Na-bukadnezar onu kendi ülkesinin dağlarını özleyen karısı Amyi-tis için inĢa ettirdi. 45 Ne zaman: MÖ 600 civarlarında. Ayrıntılar: Kat kat yükselen, ağaçlar, çiçekler, çeĢmeler ve Ģelalelerle donatılmıĢ bir bahçe tahayyül edin. Tahminlere göre 30'a 45 metrekarelik bir alanı kaplıyordu. ġimdi tüm bunların, 23 metre yüksekliğinde sütunlarla desteklendiğini düĢünün. Bahçeyi sulamak için yakındaki Fırat nehrinden su taĢıyan köleler yirmi dört saat çalıĢırlarmıĢ. Ne oldu: Bahçenin varlığına dair somut bir kanıt yok, eğer gerçek idiyse, zamanın etkisiyle yok olmuĢ olmalı. Geriye ne kaldı: Neredeyse hiçbir Ģey ama durun; arkeologlar hala kazıyorlar. 3. EFES'TEKĠ ARTEMĠS TAPINAĞI Nerede: Türkiye'de Selçuk yakınlarındaki antik Efes kentinde. Kim inĢa ettirdi ve neden: "Karun kadar zengin" sözünü borçlu olduğumuz Kral Karun, Yunan av ve vahĢi doğa tanrıçası Artemis'in tapınağının inĢası için en fazla katkıyı yapan kiĢidir. Ne zaman: MÖ 550 civarlarında. Ayrıntılar: Çatısı hariç tüm tapınak tamamen mermerden yapılmıĢtır. Yazarlar; altın sütunları, duvarlarındaki muhteĢem freskleri ve en önemlisi de Artemis'in en sadık takipçileri olan kadın savaĢçıların, Amazonların dört bronz heykeliyle dünyanın en güzel yapısı olduğundan söz ediyorlar. Ziyaretçilerin tanrıçaya hediyeler sunması beklenen tapınak, turistlerin akın ettiği bir yer. Tapınağın dıĢındaki hediyelik eĢya tezgahlarında tanrıçanın ufak heykelcikleri satılır. Formlarından birinde Artemis ay tan-rıçasıdır. Babası Zeus ve erkek kardeĢi güneĢ tanrısı Helios'un da onuruna yapılmıĢ harikalar mevcuttur. Ne oldu: Hıristiyanlık öncesi dönemde MÖ 356'da, dikkat çekmeye çalıĢan birinin çıkardığı yangın tapınağı yok etti. Tek- 46 rar inĢa edildi ama iĢgalci Gotlar tarafından yakıldı. Geriye kalanları ise ilk Hıristiyanlar yıktı. Geriye ne kaldı: Kazılar, temeli ve bir sütunu ortaya çıkarttı. Kazılarda çıkarılan diğer sütunları Londra'daki British Muse-um'da görebilirsiniz. 4. ZEUS HEYKELĠ Nerede: Yunanistan'da Antik Olimpiyat oyunlarının yapıldığı Olimpia'da. Kim inĢa ettirdi ve neden: Antik Olimpiyat oyunlarına gelen ziyaretçileri etkilemek isteyen Yunanlılar, daha önce varolan mütevazı Zeus tapmağını, Yunanistan'ın en güçlü Tanrısının devasa bir heykelinin olduğu bir mekana çevirdiler. Ne zaman: MÖ 450 civarlarında. Ayrıntılar: Bir tahtta oturan Zeus'un 12 metre yüksekliğindeki heykeli, tapınağı bir oyun evine çevirdi. Zeus'un baĢı neredeyse tavana değecek gibiydi. Böylece sanki ayağa kalksa tavanı delip göğe eriĢecekmiĢ havası verilmiĢti. Bedeni fildiĢinden-di, sakallan, cüppesi ve sandalları altından yapılmıĢtı. Tahtı da altından yapılmıĢ ve üzerine değerli taĢlar kakılmıĢtı. Ne oldu: MS 462'de yandı. Geriye ne kaldı: Heykelden geriye hiçbir Ģey kalmadı. Tapınak ise tatilinizde gezebileceğiniz en pitoresk kalıntılardan biridir. 5. HALĠKARNAS'DAKĠ MOZOLE
  • 18. Nerede: Türkiye'nin güneybatısında. Kim inĢa ettirdi ve neden: Kraliçe Artemisia kocası Kral Ma-usolus'un onuruna yaptırdı. Ne zaman: MÖ 353 civarlarında. Ayrıntılar: Artemisia'nın sadece kocası olmakla kalmayıp aynı zamanda erkek kardeĢi de olması dıĢında Kral Mausulus'un 47 tek ilginç yanı ölümüdür; yer üstündeki büyük mezarlar için kullanılan mozole onun adından gelmektedir. Geriye ne kaldı: Temellerinin bir kısmı. Bir kez daha British Museum mezardan çalınan heykellerde önde gidiyor. 6. RODOS HEYKELĠ Nerede: Ege denizindeki Yunan adası Rodos'un limanına tepeden bakar. Kim inĢa ettirdi ve neden: Rodos halkı onu güneĢ tanrısı He-lios'un Ģerefine askeri bir zaferi kutlamak için yaptırdı. Ne zaman: MÖ 282'de. Ayrıntılar: Abide, Artemis'in erkek kardeĢi Helios'un muazzam büyüklükte bir heykelidir. Kimse neye benzediğini bilmiyor ama rekonstrüksüyonu yapan sanatçılar onu çıplak veya çok az giyimli olarak betimlemiĢlerdir. Ayak parmaklarından güneĢ biçimindeki tacına kadar yüksekliği 36 metre kadardı. Fransız heykeltıraĢ Frederic Bartholdi Amerika'nın Özgürlük Heykeli, Yeni Colossus'u tasarlarken ondan esinlenerek tacını aynı Ģekilde yapmıĢtır. Ne oldu: MÖ 262 yılında bir deprem oldu ve heykel zayıf noktası olan dizlerinden kırılarak yıkıldı. Geriye ne kaldı: Hiçbir Ģey. 7. ĠSKENDERĠYE FENERĠ Nerede: Mısır'da Ġskenderiye Limanında, antik Faros adasında. Kim inĢa ettirdi ve neden: ĠĢte bir iĢleve sahip olan tek harika. Limana gelen gemilere rehberlik etmek için tasarlandı ve Kral II. Ptolemaios döneminde tamamlandı. Ne zaman: MÖ 270 civarında. Ayrıntılar: Bu öyle, ahĢaptan ufak tefek bir fener değildi. Burada muhteĢem bir Ģeyden söz ediyoruz: Mermer kaplı, 120 met- 48 reye yakın yükseklikteki (40 katlı bir gökdelen) fener öylesine ünlüdür ki, Romalılar MS ikinci yüzyılda Ġskenderiye'de bastıkları paraların üstüne resmini koymuĢlardır. Gün boyunca dev bir ayna güneĢi yansıtırdı; geceleri ise aynı iĢi tepede yanan ateĢ görürdü. Bol turist çekiyor olmalı ki, ilk katta yiyecek satılıyordu ve üstte manzarayı izlemek isteyenler için bir balkonu vardı. Fener olarak 1500 yıl kadar iĢ gördükten sonra yok olan altı harikanın sonuncusu oldu. Ne oldu: Yine bir deprem. Bu kez on dördüncü yüzyılda. Geriye ne kaldı: Derin su dalgıçları 1996'da kalıntıları bulmuĢ olabilirler. Tekrar turistik bir cazibe merkezine çevirme planlan var ama ziyaretçilerin en iyi parçaları görebilmesi için Ģnorkel takması gerekebilir. VE ġĠMDĠ DE KAZANANLAR Bu harikaları yaratan insanlardan o kadar etkilendik ki, biz de Tabiat Ana ve Zaman Baba'nın ev sahipliği yaptığı bir ödül töreni yapmaya karar verdik. ĠĢte alkıĢlarınızla kazananlar: En iyi inĢaatçılar: Mısırlılar. En Ģatafatlı Ģekilde Tanrılarına tapınanlar: Yunanlılar. En Romantikler: B abuliler. BaĢkalarının kalıntılarını toplayan en uzak görüĢlü koleksiyoncular: Ġngilizler. Antik tarzı en iyi kopya edenler: Fransızlar. BAġKA HARĠKALAR The UN World Heritage (BirleĢmiĢ Milletler Dünya Mirası), dünyanın doğal harikalarından oluĢturduğu bir listede Ģunlara yer vermiĢtir: Venezuela'daki Angel ġelalesi; Nova Scotia'daki 49 ^p Fundy Koyu; Arizona'daki Büyük Kanyon; Avustralya'daki Büyük Bariyer Resifleri; Nepal'deki Everest Tepesi; Brezilya/Arjantin'deki Iguassu ġelalesi,
  • 19. Endonezya'daki Krakatoa Adası; Japonya'daki Fuji Dağı; Tanzania'daki Klimanjaro Dağı; Ontario ve New York'daki Niagara ġelalesi; Meksika'daki Pa-ricutin Yanardağı ve Zambia/Zimbabwe'deki Victoria ġelaleleri. Evet tam 12 tane! Tabiat ananın ihtiĢamı karĢısında kimse yedi sayısında ısrar edemez. 50 MIRIL MIRIL Ġnsanlar okumaya ilk baĢladıklarında çoğu, yüksek sesle telaffuz etmedikçe kelimeleri anlayamazlardı. Bunun ne kadar kısa zaman önce değiĢtiğini bilseniz ĢaĢardınız. Ġnsanlık tarihinin büyük kısmı boyunca, bilinen her Ģeyi nesilden nesile hikaye anlatıcılar aktarmıĢtır. Uyak ve ritim hatırlamayı kolaylaĢtırır, bu yüzden hikayeler çoğunlukla Ģiir ya da Ģarkı halinde okunurdu. HĠKAYE VAKTĠ ġarkı söyleyen hikaye anlatıcıları Ortaçağ boyunca bilginin koruyucularıydılar. On üçüncü yüzyılda Ġrlanda'da onlara Bard adı verilirdi. En iyileri sarayda kralın yanında otururdu. Ülkeyi baĢtan baĢa dolaĢıp Ģarkı söyleyerek hikayeler anlatan ozanlar da vardı. Ve tabii günlük haberler de bu Ģekilde iletilirdi. Bu yüzden insanlar okumaya baĢladıklarında, bunu hikaye anlatımında olduğu gibi yüksek sesle ve birbirlerine dönerek yapmaları ĢaĢırtıcı değil. Okuyanlar kelimeleri görmenin yanı sıra duymak ihtiyacındaydılar. On beĢinci yüzyıla kadar insanlar sessiz okumaya geçemediler. AYIP KĠTAPLAR Bir kez sessiz okumaya baĢlayınca da artık kimse ne okudu- 51 ğunu ve ne düĢündüğünü baĢkalarına belli etmek zorunda değildi. Sessiz okuma kiĢisel düĢüncelere yer açtı. Bu da, dinsel olmayan ve erotik hikayeler de dahil, farklı türde kitaplara talep yarattı. On altıncı yüzyılda baskı makineleri ortaya çıkıncaya kadar birçok insanın elyazması kitaplardan oluĢan kütüphaneleri vardı. Giderek daha çok insan -muhtemelen sizin Ģu anda yaptığınız gibi- özel bir köĢeye çekilip okumanın keyfini çıkarmaya baĢladı. 52 DĠJĠTAL TARĠH Kim demiĢ tarihi değiĢtiremezsiniz diye? Tarihi temaları olan video oyunlarından en sevdiğimiz bazıları. Tahmin edeceğiniz gibi, video oyunları tarih öğrenmenin en iyi yolu sayılmaz. Güçlü tarihsel temaları olanlar bile, oyuncuları sonuçlan değiĢtirmeye yöneltirler. Böylece bir Ġç SavaĢ si-mülasyonunda Konfederasyoncular olarak yer alan akıllı bir oyuncu, Gettysburg SavaĢını kazanabilir. Bunun gibi tarihi dekor olarak kullanan ya da bir dönemi doğru canlandırmak için tarihsel verileri kullanan birçok ilginç oyun var. PC'ye uygun yapılmıĢ, en iyilerinden beĢ oyunu aĢağıda veriyoruz. AGE OF EMPIRE II: AGE OF KINGS Yardım edin! Roma düĢtü ve kalkamıyor! Avrupa kıtasında Feodalizm Çağı böyle baĢlar ve oyuncular tüm toprakları ele geçirip yönetmek için, Türklerden Vikingler'e kadar 13 farklı medeniyetten birini seçerler. Oyun tüm bu ortaya çıkan medeniyetlerin güçleriyle tutarlı keĢifler ve kültürel avantajlar içerir ve oyuncunun oyunda ilerleyebilmesi için tarihsel dersleri kullanır. Örneğin oyunun eğitim kısımda Cesuryürek William Wallace'ın savaĢlarını tekrar yaratan bir oyuncu bulunmaktadır. Bu da yetmezmiĢ gibi, oyunda geçen her medeniyetin gerçek ve doğru tarihsel bilgileri de verilmektedir. 53 RAILROAD TYCOON II ġapkanızın tozunu silkeleyip kaytan bıyıklarınızı mumlayın, Ģimdi bir demiryolu baronunu oynayacaksınız. Oyuncular yedi kıtadan birinde, tarihsel gerçeklere dayanarak yaratılmıĢ rakiplerini yola getirerek demiryolu yapmak ve onları yönetmek zorundalar. Ama iĢ sadece trenleri çuf-çuf sesleriyle yürütmekten ibaret değil, oyuncular rakiplerini yenmek için borsa oyunlarında da baĢarılı olmalılar. Oyuncular yol döĢer, demiryollarını idare eder, savaĢ ve hastalık
  • 20. gibi 'gerçek hayat' sorunlarıyla uğraĢır ve bir istasyonda bekleme süresi içinde dünyayı ele geçirmeye çalıĢırlar. ROWAN'S BATTLE OF BRITAIN Ġkinci Dünya SavaĢı'nın baĢlangıcında Nazilerin Ġngilizleri bir yumrukta teslim almasına birinin engel olması lazım ve bu kiĢi de sizsiniz. Oyunda, oyuncular RAF güçlerinin Almanlara karĢı mücadelesine kumanda ediyor (ya da eğer Luftvvaffeler'e karĢı zaafınız varsa diğer tarafta oluyorsunuz) ama asıl aksiyon, uçuĢ simülasyonu modunda. Bu mod bir Supermarine Spitfire veya Messerschmidt Me-109'ı ateĢ altında uçurmayı oldukça gerçekçi biçimde canlandırıyor (ilk çıkıĢınızda bir as olmayı beklemeyin yine de). Havada sizinle aynı zamanda kapıĢan düzinelerce baĢka uçak göreceksiniz. Bunlar size gerçek hayatta bu savaĢların nasıl yapıldığı konusunda bir fikir verecektir. SHOGUN: TOTAL WAR Tarihsel video oyunlarının bir eksiği varsa o da hepsinin Batı yankürede geçen, Avrupa ya da Amerika tarihindeki olayları canlandırmasıdır. Shogun bu açığı kapatıyor. Oyun Japon tarih ve kültürüne dayanıyor. Shogun birlikleri ve manevraları on altıncı yüzyıl gerçek Japon birliklerinden örnek alınarak yaratılmıĢ ve hikayenin örgüsü bazı tarihsel dönemleri, örneğin Budist 54 Shogunların Hıristiyan Shogunlarla savaĢını tekrar canlandırıyor. Eğer Japon tarihi bilgileriniz Godzilla filmlerinden geliyorsa oyunun on altıncı yüzyıl Japon tarihi konusunda iyi bir temel kitapçık gibi bilgilendirici olduğunu da söylemeliyiz. SID MEIER'ĠN GETTYSBURG'U! Tarihsel oyun türünün en iyilerinden biri. Oyunun yaratıcısı, Civilization serisinden dolayı tarihsel oyun meraklıları için zaten bir efsane olan Meier, Amerikan Ġç SavaĢı'ndaki çok önemli muharebeleri titizlikle yeniden canlandırmıĢ. Oyuncular bir tepeyi almak ve ellerinde tutmak için iki taraftan birini seçebiliyorlar. Eğer Konfederasyoncular tarafını seçerseniz, aslında hikaye zincirinde yeni ekler ve kurgular açılıyor sizin için. Yetmedi mi? Antietam SavaĢı'nın sonucu değiĢiyor. "Ġnsan, oynayan hayvandır. Her zaman bir Ģeyde ya da diğerinde daha iyi olmaya çalıĢmak zorundadır." Charles Lamb 55 simyayla daha iyi bir hayat Simyanın tarihi; muazzam, bitmek bilmeyen, sonsuz, toptan ve eksiksiz bir baĢarısızlıktır. Ġki bin yıldır (en azından!) simyacılar bütün güçleriyle iki hedefe ulaĢmaya çalıĢmaktadır: Temel madenleri altına dönüĢtürmek ve içene ölümsüzlük sağlayacak olan YaĢam Ġksirini keĢfetmek. Tüm bu zaman boyunca hiçbir simyacı, kurĢunu veya herhangi baĢka bir metali altına çeviremedi. Ve çeĢitli iksirleri içmiĢ olan herkes öldü. Hatta önemli bir kısmının ölümü bizzat iksirden oldu. Toplamda, bugün çok az insanın takdir edebileceği çapta olağanüstü bir baĢarısızlık tarihidir bu. ÖNERMELER, ÖNERMELER... Nasıl olur da bu kadar insan, bu kadar sık ve bu kadar uzun süre baĢarısız olur? Nedenler çok çeĢitli ama yine de Ģöyle özetlenebilir; simyacıların -hepsinin- evrenin gerçekten nasıl iĢlediği konusunda en ufak bir fikri bile yoktu. Sebatkar deneyciler ve ateĢli araĢtırmacılar (hatta zaman zaman dolandırıcılar) olmalarına rağmen, simyacılar her zaman yanlıĢ önermelerden yola çıkmıĢlardır. Bilimde ve simyada (ki ikisi ayrı Ģeylerdir) yanlıĢ önermeler sizi yanlıĢ sonuçlara götürür. ĠġTE BÖYLE YAPILIR? Örneğin, Ģu altın yapma konseptini ele alalım. Simyacıların 56 haksız olmadığı bir nokta vardı: BaĢka elementlerden altın yapabilirsiniz. Bakın, nasıl? Evrende dolanan hidrojen bulutundan büyük miktarda alırsınız. Onu dev bir yıldıza çökertirsiniz. Bırakırsınız yıldız doğal hayatını sürsün, bu arada çekirdeğindeki termonükleer füzyon sürecinde hidrojen helyuma, helyum karbona, sonra oksijene, silikona, demire dönüĢür. Kısa zamanda (nispeten tabii)
  • 21. yıldız tamamen çökecek ve bir süpernova olarak nihai patlayıĢında milyonlarca ton altın ve diğer ağır elementi püskürtecektir. ĠĢte bu kadar, hidrojenden altın elde ettiniz. Gerçekten, bundan daha basit olamaz. NE BĠLĠYORLARDI? Ne yazık ki simyacılarımızın yıldız çekirdeği bulma imkanları yoktu. Gerçi olsaydı da ne yapacaklarını bilemezlerdi ya, neyse. Simyacılar atom teorisi, periyodik tablo ve uzay fiziği konusunda korkunç derecede cahillerdi. (Bu tamamen onların hatası değildi, aslında en azından on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllara kadar kimsenin bu konularda bilgisi yoktu.) ONLAR BĠR ROCK GRUBU DEĞĠLLER MĠYDĠ? Metaller ve maden cevherleri konusunda metalurjistlerin ve diğer metal iĢçilerinin deneyimlerinden edinilmiĢ bazı pratik bilgilere ve evrendeki her Ģeyin dört elementten -ateĢ, su, hava ve toprak- oluĢtuğu inanıĢına sahiplerdi. Eğer biri her Ģeyin bu dört unsurdan oluĢtuğunu varsayıyorsa, bir metali diğerine çevirmenin sadece oranları değiĢtirmekle mümkün olacağına ina-nabilir- genellikle asidik çözücülerin ve alaĢımların kullanımıyla. Çok mantıklı görünüyor, eğer her Ģey bu dört elementten oluĢuyorsa tabii. Ama böyle bir Ģey yok. AY YEDĠNCĠ EVĠNDEYKEN Madde hakkındaki bu yanlıĢ kavrayıĢın üstüne, bilinen yedi 57 elementin; altın, gümüĢ, bakır, demir, kalay, kurĢun ve cıvanın göklerdeki yedi büyük gezegenle; GüneĢ, Ay, Venüs, Jüpiter, Satürn, Mars ve Merkür ile iliĢkili olduğu inancı durumu daha da zorlaĢtırdı. Astroloji iĢin içine girince Simya pratik bir uğraĢ olmanın ötesinde mistik bir sanat haline de geldi. Simya antik Yunanlılarda, Çinlilerde ve Hintlilerde sanat olarak kabul edilirdi. Simya sözcüğü ortaçağa kadar bilinmezdi. Simyacılara kılavuzluk eden ilkeler bunlar olunca, simyacıların neden altın yapmayı baĢaramadıklarını anlamak zor olmasa gerek. BOLOS NE DEMĠġTĠ Bütün bunlar Simyacıların iyi bir Ģov yapmadıkları ve altın yaptıklarını iddia etmedikleri anlamına gelmiyor. MÖ üçüncü yüzyılda Democritus adıyla yazan Mende'li Bolos, (atomların varlığına inanan gerçek Democritus'la karıĢtırmayın) Physica et Mystica adlı tezinde, altın yaptığını iddia etti. Maalesef meraklıları için baĢka metalleri altına çevirme talimatları, astrolojik gevezeliklerle dolu ve çıldırtıcı derecede muğlaktı. PARA HER ġEY DEĞĠLDĠR Daha da sonraları, bir on dördüncü yüzyıl simyacısı olan Raymond Lully'nin Ġngiltere Kralı II. Edvvard için altın yaptığı rivayet edildi. Tabii bunu kanıtlamak olanaksız, ayrıca gerçek olsa bile Edward'a pek bir yararı olmuĢa benzemiyor. Edward karısı tarafından tahttan indirildi ve bir kazığa geçirilerek öldürüldü. EN ĠYĠ ZEKALARDAN BAZILARI Simyayla ilgilenen herkes düpedüz dolandırıcı değildi: Ġngiliz filozof Roger Bacon, Hollandalı Astronom Tyco Brahe ve Isaac Newton simyayla da ilgilenmiĢ gerçek bilim adamlarının örnekleridir. Diğer baĢarılan ne olursa olsun, simyacı olarak boĢa kürek çekip durdular. 58 ALTIN HASTALIĞI Simya ile altın üretme merakı bir Batı saplantısıydı. Yunanlılarla baĢlayıp, Araplar ve Müslümanlarla sürdü ve on ikinci yüzyılda Avrupa'da tekrar ortaya çıktı. Çin ise kendi simya geleneğini oluĢturdu. Çinlilerin üstünde durduğu konu baĢka metalleri altına dönüĢtürmekten çok, ölümsüzlük veren YaĢam Ġksirini keĢfetmekti. YA ġĠMDĠ YA DA HĠÇBĠR ZAMAN Neden? Olası açıklamalardan biri, Batı dinlerinde ölümden sonraki hayat uzun uzadıya ve hatta bazen sadistçe detaylarla tasvir edilmiĢken, Budizm öncesi Çin teolojik düĢüncesinin, ölümden sonrasına iliĢkin sorulan cevapsız bırakmıĢ olmasıdır. Çinliler bahislerini bu dünyada hayatta kalmaya yatırdılar. Avrupalıların ölümsüzlükle pek ilgilenmemelerinin nedeni, Ortaçağ Avrupası'nın dayanılmaz bir lağım çukuru olması da olabilir.
  • 22. KĠMSE SONSUZA KADAR YAġAMAZ Ölümsüzlüğe olan merakın nedeni ne olursa olsun, Çinli simyacılar YaĢam Ġksiri geliĢtirmek konusunda, Avrupalı simyacıların altın üretmekte olduğu kadar baĢarısızdılar. Aslında, Çinli simyacıların Ģüpheli iksirleriyle çok sayıda önemli Çin vatandaĢının ölümüne neden olduklarına dair bol kanıt mevcut. Hatta Ġngiliz tarihçi Joseph Needham muhtemelen simyacıları tarafından zehirlendikleri için ölen Çin imparatorlarının bir listesini derlemiĢtir. Çin imparatorlan zamanla akıllandılar ve Çin simyası da yok olup gitti. KĠMYA SAYESĠNDE DAHA ĠYĠ YAġAM KOġULLARI Batı simyası da on sekizinci yüzyıla kadar unutuldu. GeliĢen kimya bilimi, simyacı düĢüncenin altın saplantısını ve mistik 59 görüĢlerini eleyip bazı pratik görüĢlerini devralarak dünyanın gerçek kimyasal yapısını çözmeye baĢladı. Simyadan geriye kalanlar Hermetizm adı verilen yarı dini bir disiplin içinde eridi. (Hermetizm adını, kimya bilgisi atfedilen Trismegistus adlı Yunan tanrısından alır.) JUNG'UN DÜġÜNCESĠ Simyadan son bahseden Cari Jung'dan baĢkası değildi. Jung 1920'lerde, simya literatürünün, özellikle de mistik yanının "kolektif bilinçsizliğin" bir manifestosu olduğunu ilan etti. Sen nasıl istersen Cari. AHMAKLIK VE ÖTESĠ Bu zamana kadar, ne altın üretmenin, ne de ölümsüzlüğün pratik bir yolu bulunmuĢ durumda. Bunun birazcık da olsa simyacıları rahatlatabileceğim tahmin edebilirsiniz. Evet, yanlıĢ ağaca havlayıp durdular, muazzam bir baĢarısızlık. Ama biz, evrenin nasıl iĢlediğine dair bütün bildiklerimizle, daha iyisini yapmıĢ değiliz. ROMA YANARKEN NERON'UN LĠR ÇALDIĞI DOĞRU MU? Efsaneye göre iktidar manyağı Ġmparator MS 64'te Roma'yı yakar ve Ģehir alevler içindeyken Ģehrin ortasındaki bir kulede oturup huzur içinde lir çalar. Oysa tarih bundan oldukça farklı bir hikayeden söz ediyor. Birinci yüzyıl tarihçisi Tacitus'a göre, yangın baĢladığında Neron 80 kilometre ötede Antium'daki villasın-daydı. Haberi aldığında lirine uzanmak yerine Roma'ya koĢup umutsuzca yangını kontrol altına almaya çalıĢtı. Hatta yangına kızdığı için, günah keçisi olarak seçtiği Hıristiyanlara zulmetti. 60 YAP ATIġINI Amerikan ordusu yemeklerini lezzetli kılmak için bir Ģeyler yapmak zorundaydı. Vden 14'e kadar sıralanmıĢ yiyecek ve içecekleri Ġkinci Dünya SavaĢı askerlerinin onlar için uydurduğu a'dan n'ye sıralanmıĢ argo terimleriyle eĢle sürebilir misiniz? Cevaplar aĢağıda. 1. Fasulye 2. Ekmek 3. Konserve süt 4. Kahve 5. Kraker 6. Kuru üzüm 7. KızarmıĢ patates ve et 8. Ketçap 9. Akçaağaç pekmezi 10. Rulo köfte 11. Krep 12. Süt tozu 13. Tuz ve karabiber 14. Çorba a. Cephanelik 61 b. Zırhlı inek c. TebeĢir d. Köpek bisküvisi e. Silah sıkısı f. Sıcak su
  • 23. g. Makine yağı h. Esrarengiz tabak i. Pil asidi j. KokmuĢ biftek k. Kauçuk topak 1. Kum ve pislik m. ġarapnel n. Transfüzyon Cevaplar: 1-a; 2-e; 3-b; 4-i; 5-d; 6-m; 7-h; 8-n; 9-g; 10-j; 11-k; 12-c; 13-1; 14-f. TITANIC'ĠN REKLAMI BATMAZ DĠYE YAPILMIġTI Ġlk seferinde batan geminin batmaz diye reklam edildiği hikayesi pek doğru değildir. White Star Line, Titanic ya da kardeĢ gemisi Olympia hakkında hiçbir zaman batmaz diye reklam yapmadı. Aksine, promosyonları iki geminin "dünyadaki en büyük ve en iyi gemiler" olduklarına odaklanmıĢtı. Geminin bat-mazlığına dair sözüm ona reklamı ise bir gazeteci Titanic battıktan sonra icat etti. Ġroni, söylentinin yayılmasına neden oldu. 62 DÜNYANIN EN BÜYÜK ASPARAGASLARI, ARTI BĠR Asparagasları severim o yüzden sizi aldatmak için bir tane de ben uydurdum. AĢağıdaki dört hikaye de gerçek birer asparagastır, yani gerçekten yaĢanmıĢtır. Sadece biri gerçek değildir. Yapmanız gereken, sizi aldatmak için koyduğum hikayeyi bulmak. En sondaki cevaba bakın. Kopya çekmek yok ama. COTTINGLEY PERĠLERĠ Kurgu: 1917'de, iki genç kız, Elsa Wright ve kuzeni Frances Griffiths, Ġngiltere'de, Cottingley'deki evlerinin bahçesinde perilerle oynadıklarını iddia ettiler. Hatta ispatlamak için perilerin fotoğraflarını bile gösterdiler. Etkileri: Fotoğraflar tüm dünyada gazetelerin ilk sayfalarında çıktı ve kızların hikayesinin ateĢli savunucusu haline gelen, Sherlock Holmes'ün yaratıcısı Sör Conan Doyle dahil, birçok insan hikayeye inandı. Her Ģey bir asparagastan ibaretti: 55 yıl sonra artık yaĢlı birer kadın olan kızlar her Ģeyin bir asparagas olduğunu ve bir kitaptan peri fotoğrafları çekip onları kağıt ataçlarıyla dallara ve Çalılara taktıktan sonra fotoğraflarını çektiklerini itiraf ettiler. Frances Griffiths hikayelerine inanılmasına duyduğu ĢaĢkınlığı, 63 "Onların gerçek olduğuna inanacak kadar saf insanların olması benim için her zaman bir sır olarak kalmıĢtır" diye ifade etti. CARDIFF DEVĠ Kurgu: 1869'da, New York'un kuzeyinde, Cardiff'in hemen dıĢındaki bir çiftlikte kuyu kazıcıları taĢlaĢmıĢ bir adam cesedi buldular, ama buna adamdan ziyade dev denilebilirdi; çünkü boyu 3 metreydi. Kazıcılar çiftlik sahibinin bir akrabası olan New York'lu puro üreticisi George Hull tarafından tutulmuĢlardı. Etkileri: Bu ĢaĢırtıcı keĢfin haberleri kısa zamanda tüm dünyaya yayıldı. Hull, deve bakmak isteyenlerden 50 sent almaya baĢladı. Uzmanlar bunun sahtekarlık olduğunu söyleyip durdular ama kökten dinciler zokayı yuttu. Sergilendiği yerlerdeki halk da öyle. P. T. Barnum'un devi almak için 150 bin dolar teklif ettiği iddia ediliyor. Bu rakam daha düĢük olabilir ama bir teklif yapılmıĢtı. Hull satmayı reddetti, Barnum da kendi kopyasını yapıp Hull'unkinin sahte olduğu iddiasıyla onu dava etti. Her Ģey bir asparagastan ibaretti: Mahkemede çapraz sorgu altında Hull devin karmaĢık bir asparagastan baĢka bir Ģey olmadığını itiraf etti. AlçıtaĢından yapılıp eski görüntüsü vermek için sülfürik asitle yıkanmıĢtı. Bu fikri, kökten dinci bir vaizle yaptığı bir tartıĢmadan sonra bulmuĢtu. Vaizi Ġncil'de söz edildiği gibi "dünya devleri" olduğuna ikna edip edemeyeceğini merak etmiĢti. Tabii ki, bu iĢin mali bir yanı da vardı. Hull 30 bin dolar kadar para kazanmıĢtı. P. T. BARNUM'UN FEEJEE DENĠZKIZI Kurgu: 1842 yılının Ağustosunda Dr. J. Griffın adlı bir Ġngiliz New York'a geldi. Yanında gerçek bir denizkızı olduğunu söylediği ilginç bir yük taĢıyordu. Veya en azından bir denizkı-zından geriye kalanlar. Griffin denizkızının
  • 24. (Splash'da olduğu gibi güzel bir sarıĢın değil, kurumuĢ bir maymun gövdesi ve bir 64 balık kuyruğundan ibaret çirkin bir yaratıktı) Fiji adalarında yakalandığını iddia ediyordu. Etkisi: Griffin denizkızını Londra'ya götürmeden önce bir hafta sergiledi. Sergi büyük bir olay oldu; hikaye dünyanın her yerinde gazetelerde yayınlandı. Denizkızı ülke turuna çıkmadan önce bir ay daha sergilendi. Küçük yaratık Barnum'un hilkat garibesi gösterileri üstadı olarak ününün pekiĢmesinde çok önemli bir rol oynadı. Her Ģey bir asparagastan ibaretti: Halk kısa sürede denizkızının aslında sıra dıĢı bir giriĢimci olan P. T. Barnum'un ürünü olduğunu ve Dr. Griffin'in aslında onun yanında çalıĢan biri olduğunu anladı. Griffin'in Feejee denizkızı Güneydoğu Asyalı balıkçıların çok sayıda yapıp denizkızı diye sattığı bir el iĢiydi. Büyük ihtimalle Barnum'un orijinal Feejee denizkızı 1860'da çıkan bir yangında yanmıĢsa da benzerleri onun, tutkalla karıĢtırılmıĢ ve ĢekillendirilmiĢ kağıt topaklarına, sazan balığının çenesi, diĢleri, omurgası ve yüzgeçleri eklenerek yapıldığını gösteriyor. KONUġAN EġEK WILLARD Kurgu: Cleveland Plain Dealer'daki bir ilan, meraklıları 15 Eylül 1873'de mahalli bir toplantı salonuna davet ediyordu. Burada Ohio'lu çiftçi George Hampton'un "insanlarla iletiĢim kurma yeteneğine sahip bir eĢek" olarak adlandırdığı hayvanı görebilirlerdi. Çiftçi Hampton hayvanın "daha aĢağı türlerden geldiğimizin bir delili" olduğunu söylüyordu. Etkisi: Söz konusu tarihte 2.000 kiĢilik bir kalabalık -adam baĢı 50 sent ödeyerek- salonu doldurdu. Tabii ki Willard gerçekten konuĢmuyordu. Onun yerine sağ ön ayağını yere vurarak sorulara cevap veriyordu. Willard evet-hayır sorularını her seferinde doğru olarak cevaplayabiliyordu. Willard'ın ünü ve Hampton'm banka hesabı git gide büyüdü. Aylar sonra Willard Lond- 65 ra'da Ġngiltere Kraliçesi Victoria'ya Palladium'da gösterisini yapmaya giderken ağır bir kalp krizi geçirdi. ÖlmüĢtü. Her Ģey bir asparagastan ibaretti: Yapılan otopsi Willard'ın kalp krizine, sürekli elektrik Ģokuna maruz kalmasının neden olduğunu ortaya çıkardı. Hampton'un sahnenin dıĢındaki yardımcısı, patisini vurması gereken her seferde eĢeğe bir kablo aracılığıyla elektrik akımı veriyordu. Bu süreğen elektrik Ģoku 'konuĢan eĢek' meselesinin aslını ortaya çıkarmıĢtı ama bir kez daha dünya iyice uyutulduktan sonra. TAVġAN DOĞURAN KIZ Kurgu: 1726'da genç bir Ġngiliz kadın Mary Toft, olağanüstü derecede Ģehvetli ve uzun boylu (1.80 boyunda) bir tavĢanın saldırısına uğradığını iddia etti. Halk buna gerçekten inandı ve karılarını ve kızlarını benzer bir durumdan korumak amacıyla uzun mesafeleri aĢıp yanlarına gittiler. BeĢ ay sonra Mary bir tarlada yere yıkılıverdi. Yerel bir doktor olan Howard, Mary'nin hamile olduğunu açıkladı. Kız dört hafta sonra ölü bir tavĢan doğurdu, sonra bir tane daha. Birkaç gün içinde, Howard, Mary'nin yedi ölü tavĢan daha doğurmasına yardımcı oldu. Etkisi: Haber hızla yayıldı. Kral I. George Ġngiltere'nin en iyi hekimlerinden ikisini gönderdi. Mary hala tavĢan doğuruyordu ve hepsi de ölüydü. Doktorlar hayvanlar üzerinde testler yaptılar. Birinde, tavĢanlardan birinin akciğeri suya konulmuĢtu. Eğer suda yüzerse bu, doktorlara tavĢanın 'doğumdan' önce nefes aldığını gösterecekti. Hayvanların bağırsaklarında yiyecek buldukları gibi rektumlarında da dıĢkı buldular. Doktorlar doğumların gerçek olduğunu ilan ettiler. Her Ģey bir asparagastan ibaretti: Üçüncü bir uzman Mary'nin sürekli gözetim altında olabileceği Londra'daki bir hastaneye taĢınmasını sağladı. TavĢanların arkası kesildi. Ardından bir bahçıvan ortaya çıkıp, Mary'ye yeni doğmuĢ tavĢanlar 66 sağladığını iddia etti. Mary çözülüp itiraf etti. Her Ģeyi kendisi ayarlamıĢ, dölyatağına ölü tavĢanları yerleĢtirmiĢ, sonra onları doğuruyor numarası
  • 25. yapmıĢtı. Neden mi? Kocası iĢini kaybetmiĢti ve böylesi bir reklamın kralın kendilerine maaĢ bağlamasını sağlayacağını düĢünmüĢlerdi. Mary'nin eline geçen dolandırıcılıktan hapse atılmak oldu. SÖR WALTER RALEIGH PALTOSUNU SERER! Kraliçe I. Elizabeth Londra sokaklarında bir geçit alayının baĢını çekiyordu. Bir çamur birikintisinin önünde durdu ve maiyetine bir Ģeyler bekler gibi baktı. Aniden centilmen bir denizci kalabalığın arasından sıyrıldı ve pelerinini çıkarıp gösteriĢli bir hareketle birikintinin üzerine serdi. Durum kurtarılmıĢ ve on altıncı yüzyıl tarihinin önemli iki figürü yüz yüze gelmiĢti. Bu masal, aksi takdirde sıkıcı olacak olayları bu tür anekdotlarla süsleyen on yedinci yüzyıl tarihçisi Thomas Fuller'in bir uydurmasıdır. Sör Walter Scott öyküyü 1821'de romanı Kenilworth'a alıp iki ünlü Ģahsiyet arasına kısa bir konuĢma da eklemiĢtir. Ra-leigh sözde paltoyu hiç temizletmemiĢ bunun üzerine kraliçe terzisine adam için bir takım yaptırtmıĢtı. HoĢ hikaye ama hiç yaĢanmadı. Bizim asparagasımız hangisi? Bizimki KonuĢan EĢek Wil- lard'ın hikayesiydi. 67 PAPA HĠKAYELERĠ Ġnsan üstü papalar hakkında pek bilinmeyen hikayeler. ÜÇ TANE OLUVERDĠLER Geleneksel olarak papalık Roma'dadır, ama 13O9'da Papa V. Clement papalığı Fransız Ģehri Avignon'a taĢıdı. Papa XI. Gre-gory 1377'de Roma'ya dönene kadar orada kaldı. Fransa bundan hoĢnut kalmayıp, kendi Papasını seçti. Bu da Büyük HizipleĢmeyi baĢlattı. Artık birbiriyle itiĢip kakıĢan iki ülkenin iki resmi papası vardı. Bu durum 1409'da Pisa Konsülü'nün sorunu çözmeye davet edilmesiyle doruğa ulaĢtı. Konsül V. Alexander'ı yeni papa seçerek Ġtalyan papası XII. Gregory'yle, Avignon papası XIII. Be-nediet'i feshetmeye çalıĢtı. Tabii ki papalardan hiçbiri koltuğunu bırakmak istemedi, böylece toplam üç papa oldu. Sonunda Ġtalyan papa istifa etti ve Avignon papası azledildi (dedikodulara bakılırsa sarayın penceresinden aĢağı atıldı), böylece 1417'de 39 yıl süren papa karıĢıklığı, Büyük HizipleĢme sona erdi. LANETLERĠM SENĠ Papa IX. Gregory kafirleri temizlemeye kararlıydı, bu yüzden 1232'de Engizisyonu kurdu. Sapkınları temizlemenin en sevilen yolu onları ateĢte yakmaktı. Gregory'nin 1241'deki ölü- 68 münden sonra Papa IV. Innocent iĢkenceyi akıl etti, ama onun da kuralları vardı. Engizisyoncuların rehber kitaplarından Book of Death'e (Ölüm Kitabı) göre sapkınlar, itiraf ederlerse, onlara karĢı bir Ģahit varsa veya suçlarını inkar ediyorlarsa (çünkü suçlarını inkar edenler muhakkak ki Ģeytanın hizmetkarlarıydılar) suçlu bulunuyorlardı. MAĞARAMA HOġ GELDĠNĠZ Papanın kim olacağına karar vermek pek de kolay değildi. Papa IV. Nicholas'ın 1292'deki ölümünden sonra Roma'nın önde gelen aileleri (Orsinisler ve Colonnaslar) kendi adamlarının seçilmesi için lobi faaliyetlerine baĢladılar. Bir kardinal Ģaka olsun diye, bir dağ kovuğunda münzevi hayatı süren kara cahil bir köylü olan Moron Peter'ı önerene kadar iki aile de tatmin edici bir aday bulamamıĢtı. Fikir çok beğenildi. Kardinaller Peter'ın mağarasına gidip, ĢaĢkına dönen münzeviye papa seçildiğini anlattılar. Peter, V. Celestine adını aldı ve halkın gönlünü fethetti. Bu makama uygun olmadığı baĢtan belli olan Peter beĢ ay sonra istifa etti. Yeni seçilen Papa VIII. Boniface (tarihteki en az sevilen papalardan biridir) halkın Peter'a olan bağlılığından korkarak onu hapse attırdı. Melek gibi biri olan münzevi, pis bir hapishane hücresinde öldüğünde açlıktan öldüğüne dair söylentiler çıktı. ĠLGĠ ÇEKĠCĠ PAPA ÖLÜMLERĠ • Ġlk papa Saint Peter, MS 67'de Ġmparator Neron tarafından baĢ aĢağı çarmıha gerildi. • VIII. John bir zehirleme giriĢiminden kurtulduktan sonra 882'de bir çekiçle ölene kadar dövüldü.
  • 26. • XXI. John uyurken Viterbo'daki papalık sarayının bir parçasının üzerine çökmesi üzerine 1277'de öldü. 69 • Borgia papası Papa VI. Martin Roma'da hapse attığı Cate-rina Sforza'dan gizli bir mesaj aldı. Mesaj bir veba kurbanının elbisesinden bir parçayla bağlanmıĢ bambu bir kamıĢın içine konulmuĢtu. MüthiĢ acılar içinde öldüğü söylenir. PAPALARLA ĠLGĠLĠ ĠLGĠNÇ GERÇEKLER • Tek Ġngiliz Papa IV. Adnan'dır. (1154-1159) • VIII. Boniface (1294-1303) zehirlenme korkusuyla yaĢamıĢtı. Bir dizi zehir tarayıcısına sahipti, bunlara zehrin varlığını tespit ettiği varsayılan bir dizi büyülü bıçak da dahildir. • Papa X. Leo olağanüstü bir güce sahip MuhteĢem Leron-zo'nun oğlu olan bir Medici'ydi. Hiçbir zaman papaz olmamıĢ olmasına rağmen 1513'de 37 yaĢında papa seçildi. Seçilebilir olmasının nedeni 13 yaĢından beri kardinal olmasıydı. Ro- ma'nın Ģüpheci insanları haberi duyunca "Palle! Palle!" diye bağırdılar. Bunun anlamı "TaĢaklar! TaĢaklar!" idi ve "Palavra!" anlamına geliyordu. • Kardinal Fregnese on altıncı yüzyılda Papa III. Paul olmadan önce 'Uçkuru gevĢek Kardinal Fregnese' olarak tanınırdı. Birçok çocuğu olduğu söylenir ama bunlardan sadece üçü bilinir. • Napoleon Ġtalya'yı fethettiğinde VI. Pius'u (1775-1799) Si-ena'dan Ġtalya üzerinden Fransa'ya uzun bir yürüyüĢe zorlamıĢtı. Siena'daki La Pisciata del Papa (Papa'nın Sidiği) adlı taverna adını bu olaydan almıĢtır. • Papa IX. Pius'nun (1846-1878) sadece bakarak baĢkalarına zarar veren bir 'Ģeytan gözü' olduğuna inanılırdı. Ama bundan kendisinin haberi yoktu. Papa Ġtalya'da Ģehirlerde ve kasabalarda gezerken aileler çocuklarını saklar ve kimse onun gözlerine bakmaya cesaret edemezdi. • Çok tanınmıĢ bir papa olan XXIII. John, yani Angelo Ron-calli papalık ismini, babasının adı John olduğu için seçmiĢti. 500 70 yıldan fazla süredir hiç Papa John olmamıĢtı ve aslında bir önceki de resmi papa değildi. Resmi olmayan papalar Vatikan Ģeh-rince sayılmadığından, Roncalli (ikinci) Papa XXIII. John oldu. KOMġUNUN BĠTKĠ ÇAYI 1775'de Ġngiltere'de, Dr. William Withering bacaklarının alt kısmında ciddi ĢiĢlikler olan yaĢlı bir kadını ödem için tedavi ediyordu. Hastalık, kalbin az kan pompalamasından, yeterli kan dolaĢımı olmamasından kaynaklanan bir damar tıkanıklığı sorunuydu. Dr. Withering'in tavsiye edebileceği bir ilacı yoktu ve kadının yakında öleceğini düĢünüyordu. Ama birkaç hafta sonra doktor, kadının iyileĢtiğini ve bunu bir komĢusunun bitki çayına borçlu olduğunu duydu! Withering bitki çayının reçetesini istediğinde, Ortaçağdan beri bilinen eski bir ilaç olan yüksükotu içerdiğini fark etti. Dr. Withering deneylere baĢladı ve sonuçlar doktoru ĢaĢırttı. Ekstre ödemi olan hastaların bacaklarındaki ĢiĢliklere iyi geliyordu. Kalp atıĢını artırıyor ve dolaĢımı güçlendiriyordu. Bugün, ilaç damar tıkanıklığında yaygın olarak kullanılıyor ve yüksükotu diğer bitki türleriyle birlikte hala ilacın ana bileĢeni. 71 KAZANA Çocuklardan uzak tutun! Hakkındaki hikayelerin gerçekle ilgisi yok. ARANIYOR! Tatlı yüzlü, kaz süren bir nine. Ezgilerle silahlanmıĢ ve tehlikeli olduğu düĢünülüyor. Kaz Ana takma adını kullanıyor. Çocukların beyinlerini geçmiĢ çağların kralları, kraliçeleri ve dini liderlerini karalayan Ģiddet hikayeleri ile dolduruyor. Kaz Ana çocuklar için yazılmamıĢ masallar da biliyor. Aritmetik ve Alfabe öğreten masum tekerlemeler arasında tavernalardan ve sokaklardan gelen eski Ģarkılar da var: SavaĢ Ģarkıları, romantik Ģarkılar ve hakim sınıflarla ilgili skandalları konu eden siyasi hicivler. CĠNAYET VE KARGAġA Her Kaz Ana kitabının içinde kırılan kafalar (Jack ve Jill), açlıktan kıvranan köpekler (Hubbard Ana), caniler (Üç Kör Fare), ağaçların altında ezilen bebeklerle (Bebek Ninnisi) ilgili sevimli ezgiler bulunur. Kimdir bu vahĢi kaz nine?
  • 27. FRANSIZ MIYDI? Bilinen ilk Kaz Ana kitabı 1697'de Fransa'da yayınlanan Charles Perrault'nun Contes de Ma Mere L'Oye veya Kaz Ananın Masallan'dır. Perrault'nun kitabı, içinde Uyuyan Güzel ve Kırmızı ġapkalı Kız'in da olduğu bir peri masalları derlemesiydi. 72 Kaz Ana 'hikayeleri' ingiltere'de ilk olarak 1765'de Kaz Ana'nın Melodileri veya BeĢik Soneleri adında bir kitapla baĢladı. Kitap, adına en iyi çocuk kitapları ödülü Newbery Madalyası verilen John Newbery tarafından basıldı. 1785 civarında ABD'de kitabın korsan basımı yapıldı. KAZ TARTIġMASI Çoğu insan bu ezgileri bilse de, folklor bilimcilerin Kaz Ana'nın dizelerinin kökenleri konusunda hala tartıĢtıklarını bilmezler. Kaz Ana'nın suç, ölüm ve vergilerle ne ilgisi vardı? Jack Ġngiltere'de mi tepeyi aĢıyordu, Ġskandinavya'da mı? Mas-sachusetts'te bir Kaz Ana mezarlığı mı vardı? Tüm bu tartıĢmaların saçmalık olduğunu düĢünüyorsanız bu ezgilerin tarihine bir göz atın. Borazancı Küçük Jack: Meğerse Küçük Jack pek de iyi bir çocuk değilmiĢ. Aslında, suçun iĢe yaradığını ispatlayan bir bü-rokratmıĢ. Borazancı Küçük Jack bir köĢede oturuyor Noel turtasını yiyormuĢ. Ansızın durmuĢ Ve bir erik çıkarmıĢ. Ve demiĢ ki "Ben ne iyi çocuğum." Borazancı Jack 1540 civarında kilise mallarının tapularını Kral VIII. Henry'ye teslim etmek üzere gönderilen bir hizmetkardır. Tapular yoldaki soygunculardan saklanmak için bir turtanın içine konulmuĢtur. Efsaneye göre, tapulardan biri krala ulaĢmamıĢtır. Borazancı onu turtadan çıkarıp çalmıĢ ve kendine saklamıĢtır. Bu "erik," Mells Malikanesi'nin tapusudur. Borazancının torunları bu mülkte asırlar boyu yaĢamıĢtır. Onlar Ģiirin 73 sözlerinin doğru olmadığını ve Mells Malikanesinin yasal yollardan satın alındığını iddia ediyorlar. Mee mee, Kara Koyun: Bu dizeler Ortaçağa kadar izlenebilir ve ihracat vergisi hakkında sert bir Ģikayettir, koyunla ilgisi yoktur. Mee mee Kara Koyun, Yünün var mı? Evet, evet var. Üç çanta dolusu: Biri efendim için, Biri hanımım için, Ve bir de ufak oğlan için Patikada yaĢayan! Ağır iĢlerde çalıĢan köylü gelirinin üçte birini krala veriyordu ki burada "efendim" diye geçiyor, diğer üçte birini, soylulara veriyordu ki o da burada aĢağılayıcı bir ifadeyle "hanımım" diye adlandırılıyor. Gelirinin üçte biri ise köylünün ta kendisi olan "ufak oğlana" kalıyor. Rosie'nin Çevresinde Dönelim: Hıyarcıklı vebadan daha eğlenceli ne olabilir? Çocuklar bir daire olup oynamaya baĢladıklarında Ġngiltere ve Ġskoçya'daki Kara Ölüm hakkında Ģarkı söylüyorlar. Rosie'nin çevresinde dönelim Cepleri çiçek dolu Küller, küller Hepimiz düĢeriz. "Rosie" vebanın semptomu olan döküntülere gönderme ya- 74 pıyor. "Çiçek dolu cepler" insanların hastalığın kokusuyla baĢ etmek için getirdikleri çiçekler ve bitkiler, belki de havadaki hastalık yapan maddelerdir. Küllere gelince hastalığın yayılmasını önlemek için yakılan ateĢ veya hastaların öksürürken çıkardıkları koyu renk kan lekelerini betimliyor olabilirler. Ezginin