Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
CoderDojo & Stage-Co
1. OPTİMİSTMAYIS 2014 20
Y A Z I L I M
GELECEKNESLE,
GELECEĞINDILINIÖĞRETIYORLAR!
Startup’ları yatırımcılar ve mentorlar ile bir araya getirmeyi hedefleyen
Stage-Co platformu bünyesinde çocuklara ve gençlere kod yazmayı öğreten
gönüllü CoderDojo hareketinin Türkiye ayağını başlatan Neşen Yücel
ve Patrick Bosteels ile konuştuk.
- EDA BAYRAKTAR
2. OPTİMİSTMAYIS 2014 21
FOTOĞRAF:ÖZGÜRGÜVENÇ
Sizi tanıyarak başlayalım…
Neşe Yücel (N.Y): İzmirliyim, Bornova Anadolu Lisesi’nde
okudum. Boğaziçi Üniversitesi’nde Mütercim Tercümanlık
bölümünden mezunum. İki sene kadar da ABD’de yaşadım,
orada MBA yaptım. Sonra bankacılıkta, pazarlama iletişimi
ve dijital alanında kariyerime devam ettim. İki yıldır serbest
çalışıyorum, danışmanlık yapıyorum.
Stage-Co’nun hikâyesi nasıl başlıyor?
N.Y: Belçikalı olan eşim Patrick geçen sene Türkiye’ye taşın-
dı. Yeni fikirleri hayata geçirme, startup dünyasını canlan-
dırma hem çok keyif aldığı hem de kendi yetkinliklerimizi
çok rahat kullanabildiğimiz bir alan. Bu nedenle bir yıl önce
girişimciler için Stage-Co platformunu kurduk. Türkiye’deki
startup ekosistemine faydalı olacağını düşündüğümüz giri-
şimcileri, yatırımcıları ve mentorları bir araya getiren etkin-
likler düzenliyoruz.
Stage-Co’nun benzer oluşumlardan farkı ne?
N.Y: Yaptığımız her şey inovasyon ve teknoloji üzerine. Eko-
sistemde bizim gibi etkinlik düzenleyen başka platformlar da
var. Onlardan farkımız etkinliklerimizi İstanbul, Ankara, Es-
kişehir, İzmir ve diğer illerde yapmamız. Çünkü Türkiye’nin
İstanbul’dan ibaret olmadığının farkındayız. Tüm startup eko-
sistemini canlandırmak istiyoruz. Hollanda, New York, Lond-
ra ve Balkan ülkelerinde uluslararası bir bağlantı gücümüz
var. Türk girişimcileri ve yatırımcıları yurtdışına götürmeye,
oradakileri buraya getirmeye çalışıyoruz.
Stage-Co’nun adı nereden geliyor?
Patrick Bosteels (P.B): Stage-Co adı iki kısımdan oluşu-
yor. “Stage” bir şirketin başarılı olması için geçmesi gereken
tohum, başlangıç, büyüme, kuruluş, olgunluk, çıkış gibi aşa-
maları ifade ediyor. “Co” kısmı da coworking (birlikte çalış-
ma), collaboration (işbirliği) ve cocreation’ı (birlikte yaratma)
temsil ediyor. Çünkü geleceğin girişimciliği tek bir insan, tek
bir patron ve yönetici ekip değil, birçok yeteneği bir araya ge-
tiren, problemler için iyi çözümler üretebilen akıllı bir bir ekip
çalışması olacak.
Nasıl hizmetler sunuyorsunuz?
N.Y: İstanbul ve İzmir’de her altı haftada bir etkinlikler düzen-
liyoruz. Her etkinlik için bir konu seçiyoruz, o konuyla ilgili
üç konuşmacımız oluyor. Kendi tecrübelerini paylaştıkları,
bilgilendirici konuşmalar TED konuşmaları gibi, yaklaşık 15
dakika sürüyor. Ardından iki saate yakın networking zamanı
oluyor. İzmir, İstanbul ve Eskişehir’de işlediğimiz 3D yazıcılar
konusu çok ilgi çekti. Giyilebilir teknoloji, oyun gibi konuları
işledik. Startup dünyasıyla ilgili konuşmacılarımız da oluyor.
Uluslararası konferanslara gitmek isteyen kişilere de yardım-
cı oluyoruz. Bunun için Boğaziçi, Bilkent, ODTÜ, İzmir Eko-
nomi, Anadolu ve İstanbul’daki diğer üniversitelerle network
halindeyiz. Hızlandırıcılar, kuluçka merkezleri, yatırımcılarla
topluluk sürekli büyüyor.
Mentor Okulu projeniz de var. Mentorluğun giri-
şimcilikteki rolü nedir?
N.Y: Startup dünyasında, startup kuran kişi ve yatırımcı çok
iyi tanımlanmış ancak daha gri alanda kalan mentorlar var.
İyi bir yazılım ve iyi bir fikre sahip olmak, startup kurmak için
yeterliymiş gibi görünüyor. Ancak bu kişiler aynı zamanda iyi
bir satışçı, pazarlamacı, iyi bir iş geliştiricisi, insan kaynakla-
rı yöneticisi olmak zorunda değil. Burada mentorlar devreye
giriyor. Mentorun koçtan ve danışmandan farkı, startup’ın
doğasına uygun bir şekilde onlara her konuda yol gösterebi-
lecek yetkinlikte bir kişi olması. Bunun da öyle net bir tanımı
yok. Bir formasyondan geçmiyor mentorlar ve bu bir hayır
işi olarak görülüyor. Halbuki bunun ücretli olması gerekiyor.
Çünkü böyle olduğu zaman fikirler daha değerli hale geliyor
ve mentorun sözü daha çok dinleniyor. Türkiye’de mentorluk
eğitimiyle bu sektörün profesyonellerini ve tecrübelilerini bir
araya getirip hem kurum içi girişimciliğe, hem de startup’lara
destek sağlamayı planlıyoruz.
P.B: Kurum içinde patron, yönetici yanında büyük resmi gö-
ren, takımı bilgi ve tecrübesiyle yönlendiren mentorlar önem-
li hale geliyor. Bu yüzden mentorluğun da şirketlerde yeni bir
yönetim şekli olacağına inanıyoruz.
N.Y: Mentorluk, kurumsal yaşamdan ayrılmayı düşünenler
için de bir çıkış yolu. Özellikle 40 yaşından sonra çok seçenek
kalmıyor. Herkes girişimci olmak zorunda değil ama kurum-
sal yaşamda edinilen tecrübe startup dünyasında çok değerli.
CoderDojo projesi nasıl ortaya çıktı?
N.Y: CoderDojo Stage-Co’nun sosyal sorumluluk projesi,
gönüllü bir hareket. İlk kez İrlanda’da 2011 yılında ortaya
çıkıyor. İrlanda’nın bir kasabasındaki 16 yaşında bir lise
öğrencisi iPod Nano’yu hack’liyor. Merak eden arkadaş-
larına nasıl yaptığını anlatıyor. Basit anlamda kod yazma
programını gösteriyor. Sonra bu düzenli hale geliyor, ço-
cuk karşılığında hiçbir şey almadan karşısındakilere kod-
lamanın nasıl yapılacağını öğretmeye başlıyor. Daha son-
ra Dublin’de bir yatırımcı bundan haberdar oluyor. Bunu
hemen Dublin’e taşıyor. Google, ofislerini açarak çocukları
buluşturmaya başlıyor.
“İnovasyon problemleri izler. Bu demektir ki, bir sorun varsa nasıl
çözeceğini düşünürsün. Günümüzde insanlar fikirlerden başlıyor.
Oysa fikir işin en son kısmı. Problemden yola çık, doğru bir ekiple yola
çıktığına emin ol ve ardından fikir gelsin”
3. OPTİMİSTMAYIS 2014 22
Şu an nerelerde faaliyet gösteriyor?
N.Y: Çok hızlı yayılıyor. Şu an İrlanda’da 200’den fazla Co-
derDojo var, dünyada da 300’ün üzerinde. Belçika’nın sadece
Flamanbölgesinde25’tenfazlavar.ÇünküCoderDojoherma-
hallede olabilir. Türkiye’de İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir,
Edirne’de olmak üzere şu an sekiz noktadayız.
CoderDojo’yla neyi hedefliyorsunuz?
N.Y: CoderDojo 6-17 yaş arasındaki bütün çocuklara açık. Bi-
zim hedefimiz aslında fırsatları kısıtlı olan çocuklara ulaşmak.
Sesimizi duyurdukça, diğer paydaş firmalar dahil oldukça hız-
la yayılacaktır. 2014 ABD’de hem yetişkinler, hem de çocuklar
için kod yılı ilan edildi. Başkan Obama’nın meşhur konuşma-
sıyla birlikte bütün dünyada bu konuda bilinç yükseldi. Kod
yazmak, bilgisayar dili, geleceğin dilidir. Ve gelecek o kadar
uzakta değil, burnumuzun dibinde. Çocuklar üç yaşında İngi-
lizce öğrenmeye başlıyor, fakat bilgisayar dilini öğrenmeleri
için 18 yaşına kadar beklemeleri gerekiyor. Ve o sırada tren
kaçıyor. Oysa bütün gününü bilgisayar karşısında geçiren bir
çocuk tüketici olmaktan üretici olmaya geçebilir, bundan ke-
yif de alabilir. Özellikle imkânları kısıtlı olanlar kendilerine bu
sayede çok güzel bir meslek edinebilirler. Çünkü kod yazmak
için üniversite mezunu olmak gerekmiyor. Çocuk beyni kod
yazma mantığına çok uygun olduğu için inanılmaz bir hız-
da öğreniyorlar. Bizim yaptığımız da bilgisayar programıyla
neler yapılabileceğini onlara göstermek, bir vizyon vermek.
Bunu da yüz yüze, usta-çırak ilişkisiyle yapıyoruz. İki-üç se-
ne içinde bu hayatımıza çoktan girmiş olacak. 3D yazıcıların
evlere girmesiyle zaten programlama biliyor olmak gerekiyor.
Biz de bu sayıyı artırmaya çalışıyoruz.
Kod yazmayı öğrenenler ve bunu öğretenler
nasıl fayda sağlıyor?
N.Y: Burada altı ve 11 yaşındaki çocuk yan yana oturuyor.
Farklı gelişim sürecindeki çocuklara aynı şeyi anlatmak
değil de tıpkı izcilik gibi büyüklerin küçüklere yardımcı
olması söz konusu. Yaş farkı, ayrım olmadan farklı aile-
lerden gelen çocuklar bir arada. Gittikleri okullar sebe-
biyle çocuklar, kendilerine benzer çocuklarla eğitim gö-
rüyorlar ve izole bir şekilde büyüyorlar. CoderDojo’nun
en güzel tarafı kod yazmanın ötesinde çocukların viz-
yonlarının gelişmesine katkıda bulunması. Biz öğretici-
lere Ninja, öğrenenlere Dojo diyoruz. Ninja olmak için
temel seviyede kodlama bilmek, MIT’nin hazırladığı
Scratch adlı programı üzerinde oynayıp onun mantığı-
nı anlamak gerekiyor. Hedefimiz öğrenen çocukların da
birer Ninja olması. 17 yaşındaki bir genç sekiz yaşındaki
çocuklara rahatlıkla bunu gösterebilir ve Ninja olabilir.
P.B: Çocuklar fizik kurallarını, matematiği, analitik düşünme-
yi öğreniyorlar çünkü oyundaki karakterleri hareket ettirebil-
mek için çok temel fizik kuralları gerekiyor. Ninjalar da çocuk
ve gençlerden çok şey öğrendiklerini söylüyor. Bilgisayar
programlamayı usta-çırak ilişkisiyle öğrendikleri için aktar-
maktan da keyif alıyorlar.
Sistem nasıl işliyor?
N.Y: CoderDojo’da bir müfredat yok, sınav yok, yoklama yok.
Çünkü burası bir okul değil, sertifika vermiyoruz. Scratch
programını kullanıyoruz. Sadece haftada iki saat belli bir
yerde buluşup sorularını sorabiliyorlar. Ancak her hafta sonu
kayıt olmaları gerekiyor. Her beş çocuğa bir Ninja düşmesi
gerekiyor, ona göre kontenjan belirliyoruz. Yerini ve zamanını
sabitliyoruz. Veli de çocuk da gün ve saati biliyor.
CoderDojo için ne gerekiyor?
N.Y: CoderDojo’nun prensipleri çok basit olduğu için bütün
gereken bir mekân, priz, internet bağlantısı, kod yazmayı bi-
lenler ve bilmeyenler. Bu gönüllülerin yaptığı bir şey. Biz sa-
dece fikri söylüyoruz, insanlar kendi kendilerine organize olu-
yor. Bu hareketin sonu yok. CoderDojo’nun mutlaka bütün ço-
cuklara açık olması gerekiyor. O okulun çaycısının çocuğu da
o grupta olmalı. Bir de her hafta aynı saatte olması gerekiyor.
Geleceğe yönelik projeleriniz neler?
N.Y: CoderDojo’yu Anadolu’ya götürmek istiyoruz. Sağlıklı
bir şekilde büyümesi için sponsorlara ihtiyacımız var. Böyle-
ce her zaman ücretsiz olacak. Çocukların yaptıklarını da Face-
book sayfamızda yayınlamaya başlayacağız. Tüm Türkiye’de
öğrenciler kod yazmayı başka çocuklara öğretecek, öğren-
ciler de Ninja olmayı öğrenecek. Programlamanın yanı sıra
uluslararası düşünmeyi de aşılamak istiyoruz çocuklara. Bü-
yük bir topluluğun parçası olduklarını, kendileri gibi başka
ülkelerde de öğrenen çocuklar olduğunu göstermek istiyoruz.
Yazın hem Ninja’lar için hem de Dojo’lar için bir etkinlik plan-
lıyoruz.
P.B: CoderDojo’nun uluslararası proje yarışmalarına katıla-
cağız. Çocuklarla birlikte 3D yazıcı yapıp nasıl kullanıldığını
öğreneceğiz. Legolarla ilgili bir projemiz var ve bu kendi ro-
botlarını hardware ve software olarak birleştirebilecekleri bir
çalışma olacak.
“Çocuklar üç yaşında İngilizce öğrenmeye başlıyor, fakat bilgisayar
dilini öğrenmeleri için 18 yaşına kadar beklemeleri gerekiyor. Ve o
sırada tren kaçıyor. Oysa bütün gününü bilgisayar karşısında geçiren bir
çocuk tüketici olmaktan üretici olmaya geçebilir,
bundan keyif de alabilir”
Y A Z I L I M