2. 1950 yılından beri, küresel kentsel nüfus kabaca beş kat artarak
0.7milyar insandan 2014 yılında 3.9 milyara yükseldi.
2050 yılına kadar bu oran % 60 artarak, kentsel yerleşim alanlarında yaşayan
insan sayısının 6.3 milyara ulaşması bekleniyor.
2009 yılı itibarıyla dünya nüfusunun yarısından fazlası kentlerde yaşıyor ve
kentleşme trendi tüm hızıyla devam ediyor.
Kentsel büyümenin % 90’dan fazlası gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşiyor.
2022'de dünya nüfusunun % 56'SI şehirlerde yaşıyordu. Bu rakamın 2050 yılına
kadar % 68'e çıkması bekleniyor.
3. En hızlı kentsel büyüme, yılda % 5’i geçen büyüme oranlarıyla Afrika’da.
Avrupa, dünyanın en yavaş kentsel büyüme oranına sahip.
Son 65 yılda, “megakentlerin “ -10 milyon veya fazla daha kentler-
sayısı 14 kattan fazla arttı.
1950 yılında megakent sayısı iki iken, 2015 yılında bu sayı 29 oldu.
2030 yılında, dünyada 41 megakent olması bekleniyor.
1950 yılında 500.000'den fazla nüfusa sahip kent 304 iken neredeyse
altı kat artarak 1.729 oldu.
4. Kentlerin inşa alanı küresel yüzey alanının yaklaşık % 1 ila 3’ünü kapsıyor.
Ancak, kentler dışa doğru yayıldıkça bu oran 2050 yılına kadar % 4-5’e
yükselebilir.
Yıllardır, kentsel arazi alanındaki artış, kentsel nüfus artışından fazla yükseliyor.
Gelişmekte olan ülkelerin inşa edilen alanları, 2030 yılına kadar üç kat artarken
nüfusları sadece iki kat artacak.
Sanayileşmiş ülkelerdeki kent nüfuslarının % 20 artması öngörülürken, kentlerin
yayılma alanları % 150 genişleyecek.
5. Birçok ülkede hane sayıları da düşüyor. Bu da konut sayısının ve konut inşaatı
için gerekli kaynakların artmasına neden oluyor.
2025 yılına kadar hane sayısında artışın nüfus artışından iki - üç kat fazla
olacağını öngörüyor.
6. İnşaat sektörü, bütün suyun % 40’ı, orman ürünlerinin % 70’i ve
enerjinin % 45’i ile kaynakların başlıca tüketicilerinden.
Bir tahmine göre, kentler fiziksel sermayelerini,- çoğu büyüyen ekonomilerde
olmak üzere- 2025 yılına kadar yıllık yatırımlarını ikiye katlayarak,
yıllık 20 trilyon dolara yükseltmek zorunda kalacak.
7. Kentler ekonominin arkasındaki itici güçtür.
Küresel Gayrisafi Yurtiçi Hasılanın (GSYH) % 80’i kentlerde üretiliyor.
Bunun % 60’ı bugün dünya nüfusunun beşte birine ev sahipliği yapan
en üretken 600 kentte üretiliyor.
Kentsel ekonomik faaliyetler, düşük gelirli ülkelerde GSYH’nın % 55,
orta gelirli ülkelerde % 73 ve yüksek gelirli ülkelerde % 85’ine denk geliyor.
Kentler hükümetler için orantısız bir gelir kaynağı yaratıyor.
8. Kentsel alanlar, enerji tüketiminin % 60-80’i ile doğal kaynak tüketiminin
% 75’inden fazlası olmak üzere küresel tüketimde büyük paya sahipler.
Dünyadaki karbon salımlarının % 75’inden sorumlular.
9. 2025 yılına kadar bir milyar insanın küresel “tüketim sınıfı” na katılması,
küresel ekonomiye yıllık 20 trilyon dolar ek harcama yapması bekleniyor.
En düşük ve yüksek tüketimli megakentler arasında tüketim farkı;
kişi başı enerjide % 28, suda % 23, atık üretiminde % 19,
demir tüketiminde % 35 ve çimento tüketiminde % 6 farklılık gösteriyor.
10. Kentler ekonominin itici gücü olsa da, aynı zamanda yoksulluğun da
merkezi olabiliyorlar.
Kentlerde yaşayan her yedi kişiden biri çoğunlukla gelişmekte olan
dünyanın kayıt dışı yerleşim alanlarında yoksulluk içinde yaşıyor.
2012 yılında 863 milyon kent sakini gecekondu koşullarında yaşıyordu.
1990 yılında bu sayı 650 milyondu. Aynı dönemde kentsel nüfusun
gecekonduda yaşayan nüfusa oranı % 46’dan % 33’e düştü.
11. Gelişmekte olan ülkelerde kentlerin % 35’inden azı atık suyunu arıtıyor.
Dünya çapında yaklaşık 500 milyon kent sakini sanitasyon hizmetlerini başka
hanelerle paylaşıyor. 170 milyon sakininden fazlasının en basit tuvalete bile
erişimi yok.
Yaklaşık 1.5 milyar kent sakini önerilen maksimum sınırların üstünde bir hava
kirliliği ile yaşamak zorunda. 2012 yılında hava kirliliği 7 milyon insanın ölümüne
sebep oldu.