Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
27 Ocak 2003 Pülümür Depremi (Mw=6.0) Odak Mekanizma Çözümü
1. TEŞEKKÜRLER
Bir yerbilimci adayı olarak, mesleğimin öğrenilmesinde başlangıç kademesi olan
lisans eğitimimin sonuna gelmiş bulunuyorum. Mesleğimin ayrıntılarını öğrenmek ve
Dünya’ ya tam anlamıyla bir yerbilimci gözüyle bakabilmek için önümde aşmam
gereken bir çok engel olduğunun farkında olarak; Tez çalışmam boyunca ilminden
faydalandığım, örnek edindiğim, birlikte çalışmaktan onur duyduğum ve ayrıca
tecrübelerinden yararlanırken göstermiş olduğu hoşgörü ve sabırdan dolayı değerli
hocam, Doç. Dr. Murat UTKUCU’ ya, 4 yıl boyunca bana engin bilgilerini
aktarmaya çalışan değerli bölüm hocalarıma, bana bu yolda destek olan
arkadaşlarıma, beni yetiştiren, emek verip bugünlere getiren, desteklerini ve
güvenlerini bana daima hissettiren annem Güzin SAYGINER ve babam Varol
SAYGINER’ e sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
1
2. ÖZET
Bu çalışmada 27 Ocak 2003 Pülümür (Tunceli) Depremi’ nin (Mw=6.0) odak
mekanizma çözümü P dalgası ilk hareket verilerinden yararlanılarak yapılmıştır.
2003 Pülümür Depremi’ nin International Seismology Centre (ISC) bülteninden
alınan ilk hareket verileri PMAN adlı bir bilgisayar programı yardımıyla
değerlendirilerek odak mekanizma çözümü yapılmış, elde edilen faylanma
parametreleri diğer sismoloji merkezleri tarafından bulunan faylanma parametreleri
ile karşılaştırılmış ve bulunan odak mekanizma çözümünün depremin meydana
geldiği bölgedeki tektonik unsurlar ve tektonik rejim ile ilişkisi tartışılmıştır.
2
3. 1. GİRİŞ
27 Ocak 2003 tarihinde yerel saatle 07:26:22’ de (GMT: 4:26) Tunceli ilinin
Pülümür ilçesinde aletsel büyüklüğü Mw=6.0 (USGS), Md=Ms=6.5 (KOERİ),
Ml=6.1 (MAM) olan bir deprem meydana gelmiştir. Depremin şiddeti VII’ dir.
Deprem 3,5 saniye sürmüş ve birçok binanın yıkılmasına ve ağır hasar görmesine
neden olmuştur. Depremin 26 Ocak 2003 yerel saatle 01:26’ da aletsel büyüklüğü
Ml=3.8 olan bir öncü şoku meydana gelmiştir. Bu öncü şok nedeni ile evler
boşaltıldığından manevi kayıplar az olmuştur. 1 kişi hayatını kaybetmiş, 6 kişi
yaralanmıştır. 97 konut ve işyeri yıkık ve hasarlı olarak tespit edilmiştir. (AFAD).
Anaşoktan sonra ilk 16 gün içerisinde büyüklüğü 3.0 ≤ M ≤ 4.2 arasında 98 adet artçı
şok meydana gelmiştir (AFAD).
Bu çalışmada, gerçekleşmiş olan depremlerden ve daha önce yapılmış çalışmalardan
yararlanılarak 27 Ocak 2003 Pülümür Depremi’ nin (Mw=6.0) odak mekanizma
çözümü yapılmıştır.
Deprem tehlikesinin iyi anlaşılmasının, deprem zararlarının azaltılmasının ve diğer
gerekli önlemlerin alınmasının ilk basamağı, deprem kaynağının iyi anlaşılmasıdır
(Utkucu, 2013). Depremler üzerinde çalışmak, deprem katalogları, deprem tehlike
haritaları oluşturmada, risk değerlendirme ve afet yönetimi sağlamada yardımcı olur.
Bunun yanında önemli bir konu olan depremleri önceden belirleme çalışmalarına
bilgi sağlar.
1.1.Amaç
Bu çalışmada 27 Ocak 2003 Pülümür depreminin odak mekanizma çözümü, P
dalgası ilk hareketlerinden yapılmaya çalışılacaktır. Yapılacak bu çalışmada Pülümür
depreminin odak mekanizması yerel tektonikle ilişkilendirilecektir.
1.2.Türkiye’ nin Genel Tektoniği
Türkiye’ nin diri tektoniği esas itibarı ile Arap ve Afrika levhalarının hareketsiz
olduğu varsayılan Avrasya levhasına göre kuzeye doğru hareketleriyle kontrol
edilmektedir (Şekil – 1.1.) (Şengör ve diğ., 1985; McClusky ve diğ.. 2000; Reilinger
ve diğ., 2006). Arap levhasının kuzeye doğru hareketi sonucu Avrasya ve Arap
3
4. levhaları arasında sıkışan Anadolu levhası batıya doğru hareket etmektedir. Anadolu
levhasının bu hareketi Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu fay zonları olarak
adlandırılan sırasıyla sağ yanal ve sol yanal iki doğrultu atımlı fay sistemi boyunca
gerçekleşmektedir (McClusky ve diğ., 2000; Reilinger ve diğ., 2006). Bu iki fay
zonu Doğu Anadolu’ da Karlıova Üçlü Eklemi (KÜE) olarak bilinen yerde
birleşmektedir.
Anadolu levhasının batıya doğru olan tektonik kaçış hareketi batıya doğru
hızlanmakta ve levha saat yönünün tersi istikametinde dönmektedir (McClusky ve
diğ., 2000; Reilinger ve diğ., 2006). Arap levhasının en kuzeyinde 18 mm/yıl olan
kabuksal hız, Anadolu levhasının en doğusunda ve orta kesiminde yaklaşık 21
mm/yıl’ a, Orta Ege Denizi üzerinde ve Girit yayı civarında 31 mm/yıla
yükselmektedir (Reilinger ve diğ., 2006). Bu gözlem Anadolu levhasını sürükleyen
esas kuvvetin Girit ve Kıbrıs yayları boyunca Afrika levhasının diri dalımı olduğunu
ve Anadolu levhasının doğuda itilmekten çok batıdan çekildiğine işaret etmektedir.
Bunun sonucu olarak Batı Anadolu’ da çeşitli doğrultularda gelişmiş normal faylarla
çalışan genişleme şeklinde bir tektonik rejim hakimdir (Şengör ve diğ., 1985).
Doğu Anadolu’ da Arap levhası, Bitlis – Zagros Bitlis Bindirme Zonu (BBZ) olarak
adlandırılan bir deformasyon zonu boyunca Anadolu levhası ile çarpışmaktadır
(Dewey ve diğ., 1986). BBZ ile Kafkasya bindirme/sıkışma (KBZ) zonları arasında
kalan bölge Doğu Anadolu Bloğu (DAB) olarak adlandırılmaktadır. Önceleri Arap
levhasının KB yönündeki hareketinin BBK boyunca bindirme ve sıkışma hareketleri
ve Himalayalar sistemindeki gibi DAB içindeki kabuksal kalınlaşma/kısalma ile
karşılandığı öne sürülmüştür (Şengör ve diğ., 1985; Dewey ve diğ., 1986). DAP
içinde oratalama ~ 2000 m olan topografik yükseltinin de bu kabuksal kalınlaşmanın
sonucu olduğu belirtilmiştir (Dewey ve diğ., 1986). Yakın geçmişteki GPS
(McClusky ve diğ., 2000; Vernant ve diğ., 2004; Reilinger ve diğ., 2006) ve diğer
jeodinamik çalışmalar (Sandvol ve diğ., 2003; Dhont ve Chorowicz, 2006) DAB’
nda esas olarak sıkışma ve kabuksal kalınlaşma şeklinde bir tektonik rejimin hakim
tektonik rejim olmadığını, Arap levhasının kabaca kuzey yönünde hareketinden
kaynaklanan deformasyonun DAB içindeki yaygın doğrultu atımlı faylarla (Barka ve
Kadinsky – Cade 1988; Koçyiğit ve diğ. 2001) yanal olarak KBZ’ ye iletildiğini
göstermiştir. Ancak, neredeyse tamamen ters faylanma mekanizmasına sahip 23
4
5. Ekim 2011 Van depreminin (Utkucu ve diğ., 2011b; Emre ve diğ. 2011) DAB içinde
sıkışma ve kabuksal kalınlaşmanın söz konusu jeodinamik çalışmalarda öne
sürüldüğünden daha da önemli olabileceği gündeme getirebileceği de göz önünde
bulundurulmalıdır.
Şekil – 1.1. : Türkiye’ nin belli başlı tektonik unsurları (Barka ve Kadinsky-Cade (1988)’ den
değiştirilmiştir. DAB: Doğu Anadolu Bloğu, KUE: Karlıova Üçlü Eklemi, KBZ: Kafkas Bindirme
Zonu (Utkucu, 2012).
Şekil – 1.2. : Anadolu ve civarında meydana gelmiş önemli depremlerin odak mekanizma çözümlerini
gösteren harita. Her bir çözüm aynı zamanda ait olduğu dış merkezi üzerinde merkezlenmiştir.
(McClusky vd. 2000, J. Geophys. Res. 105, 5695-5719’ den değiştirilerek uyarlanmıştır). KAFZ:
Kuzey Anadolu Fay Zonu, DAFZ: Doğu Anadolu Fay Zonu, BBZ: Bitlis Bindirme Zonu, KDAFZ:
Kuzey Doğu Anadolu Fay Zonu, ÖDFZ: Ölü Deniz Fay Zonu, HY: Helenik Yayı, KY: Kıbrıs Yayı,
KKBZ: Küçük Kafkaslar Bindirme Zonu, BKBZ: Büyük Kafkaslar Bindirme Zonu (Utkucu, 2012).
5
6. Şekil – 1.3. : Anadolu’ da GPS hız vektörlerini gösteren harita (McClusky vd. 2000, J. Geophys. Res.,
105, 5695-5719’ den değiştirilerek uyarlanmıştır). KAFZ: Kuzey Anadolu Fay Zonu, DAFZ: Doğu
Anadolu Fay Zonu, BBZ: Bitlis Bindirme Zonu, KDAFZ: Kuzey Doğu Anadolu Fay Zonu, ÖDFZ:
Ölü Deniz Fay Zonu, HY: Helenik Yayı, KY: Kıbrıs Yayı (Utkucu, 2012).
1.3.27 Ocak 2003 Pülümür Depremi Kaynak Civarının Tektoniği
1.3.1. Doğu Anadolu Sıkışma Bölgesi
Doğu Anadolu sıkışma bölgesi, kuzeyden güneye doğru, Kuzeydoğu Anadolu Fayı,
Kuzey Anadolu Fayının Karlıova’ nın doğusunda yer alan sağ ve sol yönlü doğrultu
atımlı fayları ile Bitlis Bindirme Kuşağı olmak üzere 3 kısımda incelenmiştir.
Doğu Anadolu Fayı’ nın Karlıova ile Ermenistan arasında kalan bölümü Kuzeydoğu
Anadolu Fayı olarak bilinmektedir. Geniş bir kesme zonu olan Kuzey Anadolu Fayı,
birbirlerine paralel olarak gelişmiş KD – GB doğrultulu, sol yönlü ve ters bileşenli
bir çok kısa fay segmentlerinden meydana gelir. Bu faylar, 15 – 20 km uzunlukta
Kelkit Fayı, Erzincan’ ın hemen kuzeybatısından başlayan ve kuzeydoğuya doğru
150 km devam eden Akdağ Fayı, Tortum güneybatısı ile Aşkale ilçesi arasında
uzanan Aşkale Fayı, Çat civarından başlayan, Erzurum, Dumlu, Tortum ve Oltu
boyunca uzanan Dumlu Fay Zonu ile Tekman ile Gaziler arasında uzanan Çobandede
faylarıdır (Gülkan vd., 1993).
6
7. Kuzeydoğu Anadolu Fayı ile Karlıova – Muradiye arasında yer alan bölgede, KB –
GD doğrultulu kısa uzunluklara sahip olan sağ yönlü doğrultu atımlı faylar yer alır.
Bu bölge, 100 km uzunluktaki Balıklıgölü fayı, 55 km uzunlukta Çaldıran fayı, 50
km uzunlukta Doğubeyazıt fayı, 50 km uzunlukta Tutak fayı ve 85 km uzunlukta
Karayazı fayından oluşur (Gülkan vd., 1993).
Karlıova üçlü birleşim noktasının yakınında, Kuzey Anadolu fayı ile Doğu Anadolu
fayının periyodik olarak birbirlerini ötelemesi sonucu, KB – GD ve KD – GB
doğrultulu kısa uzunluklarda sağ ve sol yönlü doğrultu atımlı fay takımları
gelişmiştir. Karlıova birleşim noktası ile Muradiye arasında kalan bölümde,
Malazgirt’ in doğusunda 20 km uzunlukta KD – GB doğrultulu sol yönlü Süphan
fayı yer almaktadır. Diğer taraftan KB – GD doğrultulu ve sağ yönlü 20 km
uzunlukta Erciş fayı ile Muradiye ilçesinin hemen yakın kuzeydoğusu ile İran
sınırları arasında uzanan 45 km uzunlukta Hasan – Timur Gölü fayları bulunmaktadır
(Gülkan vd., 1993)
Bu bölge içerisinde incelenen en güneydeki bölgeyi Bitlis Bindirme Kuşağı meydana
getirir. Bu kuşak, Arap plakası ile Avrasya plakası arasında yer alan Neotetis’ in
güney kolunun Serravaliyensonunda kapanması sonucu oluşmuştur. Bitlis – Zargos
Bindirme Kuşağı, Kahramanmaraş ile Yüksekova arasında, güneye yönelmiş ters
faylardan meydana gelir. Bu zon, 1500 km uzunlukta olup 60 km genişlikte bir
bölgeyi oluşturur (Gülkan vd., 1993).
Doğu Anadolu sıkışma bölgesinde 1900 – 1995 yılları arasında hasar yapıcı ve yüzey
kırığı meydana getirmiş toplam 22 deprem (Ms=5.5) olmuştur. Bunlardan 5 deprem,
Kuzeydoğu Anadolu fayı üzerinde meydana gelirken, diğer 9 deprem, Kuzeydoğu
Anadolu fayının güneyinde yer alan faylar ile Karlıova – Muradiye arasında yer alan
diğer iki bölgede meydana gelmiştir. En güneyde yer alan Bitlis Bindirme Kuşağı
üzerinde oluşmuş tek deprem, Ms=6.6 olan 1975 Lice depremidir. Diğer yandan
Kafkaslar’ da yer alan bindirme faylarının oldukça diri olup ve bu faylar, Doğu
Anadolu fayının Ermenistan’ a doğru olan uzantıları şeklinde yorumlanmaktadır
(Trifonov, 1995).
Doğu Anadolu sıkışma bölgesi üç alt bölge altında incelenebilir; Kuzey Anadolu
fayının doğu uzantısı olan Varto segmenti, Doğu Anadolu fayının Ermenistan’ a
7
8. doğru uzantısı ve Varto segmentine paralel ve aynı doğrultuya sahip Çaldıran fayı
gibi faylar ile Ana Günceş Fayının Türkiye içerisinde olan uzantısı.
Varto segmentindeki depremlerin yer – zaman dağılımları, bu segmentin 1940 –
1970 yılları arasında sismik olarak diri olduğunu göstermektedir. Bu segmentdeki
depremler özellikle 1939 Erzincan depreminden sonra gerilme birikimlerinin
Erzincan segmentinin batı ve doğu uçlarına doğru yer değiştirmesinden dolayı
önemli derecede artmıştır. Bu bölgede meydana gelen en son depremler, bu segment
ile Erzincan segmenti arasında, yani Erzincan segentinin doğu kısmında, Davarlı ile
Tanyeri arasında 45 km uzunlukta bir kırık oluşturmuş 13 Mart 1992 Erzincan (Ms =
6.8) ile 15 Mart 1992 (Ms = 6.1) Pülümür depremleridir(Demirtaş ve Yılmaz, 1992;
Demirtaş vd., 1994). Bu depremler, Varto segmenti ile Erzincan segmenti arasında
gösterilen sismik boşlukta oluşabilecek muhtemel bir depremin belirtisi şeklinde
gelişmiş olabilir.
Diğer taraftan, Doğu Anadolu fayının Ermenistan’ a doğru uzantısında da yıkıcı ve
yüzey kırığı oluşturmuş bir kaç deprem meydana gelmiştir. İleride bahsedileceği
gibi, bu bölümde bu depremler sırasında kırılmayan sismik boşluk olarak kabul
edilebilecek iki yer düşünülmektedir.
Üçüncü alt bölgenin değişik kısımlarında zaman zaman depremler olmasına rağmen
kırılmayan önemli iki sismik boşluk yer almaktadır. Bunlar, Ana Güncel fayın
kuzeybatıya
doğru uzantısı
olan Yüksekova segmenti
ile
bu
segmentin
kuzeybatısında yer alan Van segmentidir. Bununla birlikte, Doğu anadolu Sıkışma
bölgesinde
önemli
sayılabilecek
herhangi
bir
paleosismolojik
çalışma
bulunmamaktadır. Bu açıdan, Doğu Anadolu fayının Ermenistan’ a olan uzantısı ile
Yüksekova segmentini de içine alan Ana Güncel Fay ve Çaldıran gibi fayların İran
içerisinde olan uzantılarının bilinmesi, deprem tehlikesinin belirlenmesi ve zararların
azaltılması açısından oldukça önemlidir.
Doğu Anadolu sıkışma bölgesinde bazı depremlerin odak mekanizma çözümlerinden
elde edilmiş ana sıkışma yönü Arap plakasının kuzeye doğru olan hareketi ile iyi bir
uyumluluk göstermektedir.
8
9. 1900-1995 yılları arasında oluşmuş depremlerin yer-zaman içerisindeki dağılımları,
Doğu Anadolu Sıkışma bölgesinde kırılmadan kalan ve gelecekte yüksek deprem
potansiyeli taşıyan olası 4 sismik boşluk belirlenmiştir:
1- Ardahan Sismik Boşluğu
2- Çayırlı-Aşkale Fayı
3- Van Sismik Boşluğu
4- Yüksekova Sismik Boşluğu
Doğu Anadolu sıkışma bölgesinde, 1989-1995 yılları arasında oluşmuş depremlerin
dışmerkez dağılımları, sismik boşluklar olarak düşünülen segmentlerin uç
kısımlarında ve civarlarında yoğunlaşmaktadır. Depremlerin dışmerkez dağılımları,
ikinci tip sismik boşluk olarak adlandırılan zamansal boşluk modeline (Doughnut
pattem) uyum sağlamaktadır. Özellikle, Kuzeydoğu Anadolu fayının Aşkale
segmenti, Van segmenti ve Yüksekova segmenti civarında bu model belirgin bir
şekilde gözlenilmektedir.
Ardahan sismik boşluğunda 400 ve 1868 yıllarında VIII şiddetinde iki büyük deprem
meydana gelmiştir (Soysal ve diğ. 1981). Tarihsel deprem kayıtları, Van sismik
boşluğunun oldukça fazla depreme maruz kaldığını göstermektedir. Bu boşluk
boyunca, 1110, 1245, 1276, 1282, 1439, 1441, 1647, 1648, 1685, 1692, 1701, 1704,
1715, 1871 ve 1872 yıllarında şiddetleri VI ile X arasında değişen bir çok deprem
olmuştur (Ergin ve diğ. 1967). Çayırlı – Aşkale ve Yüksekova sismik boşluklarındaki
son büyük depremler hakkında gerekli tarihsel kayıtlar bulunamamıştır.
1.3.2. Kuzey Anadolu Fayı
Kuzey Anadolu fayı, sismik olarak dünyanın en diri faylarından birisini oluşturur.
Fay, doğuda Doğu Anadolu fayı ile kesiştiği Karlıova üçlü birleşim noktasından
başlar, orta kesim civarında dışabükey bir yay yaparak Mudurnu Vadisi segmentinin
batı ucuna kadar devam eder. Mudurnu Vadisi segmentinin batısında iki ana kola
ayrılarak, kuzeydeki kol Sapanca, oradan Armutlu yarımadasının kuzey kenarını
izleyerek Marmara Denizi içerisinden Saros Körfezine doğru uzanır. Güneyde yer
alan kol ise Geyve – Mekece – İznik boyunca uzanarak oradan da Bandırma ve daha
sonra Biga yarımadasını izleyerek Ege denizine doğru uzanarak devam eder. Kuzey
Anadolu fayının toplam uzunluğu yaklaşık 1000 km civarında olup, toplam atım
9
10. miktarı 25 km ile 85 km arasında değişmektedir. Doğuda fay 100 m ile bir kaç yüz
metre arasında değişen genişliklerde oldukça dar çizgisel görünümler ve ters
bileşenli özellikler gösterirken, batıya doğru fay zonunun genişliği artarak 5 km ye
ulaşır ve normal atımlı bileşenli özellikler sunmaktadır. Fay orta kısmında dış bükey
bir kavis yaparak fayın kilitlenmesine neden olacak şekilde Anadolu Bloğunun
güneybatıya doğru dönmesine (rotasyona) neden olmaktadır.
1900-1995 yılları arasında Kzuey anadolu fayı boyunca hasar yapıcı ve yüzey
faylanması meydana gelmiş Ms ≥ 5.5 olan orta ve büyük magnitüdlü 34 deprem
meydana gelmiştir. Son yüz yıl içerisinde (1900-1995), özellikle 1939-1967
esnasında oluşmuş deprem serisi bir çok araştırıcının dikkatlerini Kuzey Anadolu
fayının üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu aralık içerisinde magnitüdü 7.0’ dan büyük
yüzeyde faylanma oluşturmuş 6 deprem meydana gelmiştir. Bu depremler, fayın 800
km den daha fazla bir uzunluğunu kırmıştır. 1939 Erzincan depremi (Mw=7.9), bu
fay üzerinde 1939-1967 arasında oluşmuş diğer depremlerin oluşmasında tetikleyici
rol oynamış ve depremler batıya doğru bir kayma eğilimi göstermiş ve daha sonra
depremler fayın doğu ve batı ucunda yoğunlaşmıştır.
Kuzey Anadolu fay zonundaki depremlerin zaman içerisindeki dağılımlarına
baktığımızda, aktivitenin fayın orta kısımlarından başladığı ve daha sonra batı ve
doğu uçlarına doğru doğru ilerlediği açıkça görülmektedir. Kuzey Anadolu fayının
orta kesimleri ile doğu ve batı uçları, paleosismolojik olarak oldukça belirgin
farklılıklar göstermektedir. Bu yüzden fayın bu farklı kesimleri, farklı davranışlar
sunmaktadır. Elbette fayın bu farklı kesimlerinde farklı davranışlar göstermesini
denetleyen bir takım faktörler bulunmaktadır. Bu faktörler, fayın o kısımlarındaki
jeolojik, yapısal, geometrik ve mekanik özellikleri ile ilgilidir. Ayrıca bu özellikler,
fay segmentlerinin başlangıç ve bitiş noktalarını denetlemektedir. Bu fay
segmentlerin uçlarını denetleyen özellikler, fayın kabuk içerisinde, yani derin
kısımlarında sahip olduğu özelliklerin yüzeye yansıması ile ilgilidir. Bu faktörler, üst
– alt kabuk geçişi arasındaki (pürüz) asperities ve barriers (engel) modellemesi ile
açıklanmaktadır (Aki, 1984). Bu pürüz ve engellerin büyüklükleri, hem deprem
büyüklüklerini hem de bu bölgedeki deprem tekrarlanmalarını kontrol etmektedir.
Kuzey Anadolu fayı, bu tür paleosismolojik çalışmalar açısından incelenecek olursa,
deprem tehlike analizleri daha kolay bir şekilde ortaya konabilir.
10
11. Diğer taraftan, fayın farklı kesimlerinin farklı davranışlar göstermesi ve deprem
tekrarlanma aralıklarının farklı farklı olması, diğer bir denetleyici faktör olan fayın
bu kesimlerindeki geometrik özelliklerden kaynaklanmaktadır. Fayın doğu
kesiminde, Kuzey Anadolu fayı birleşik fayını teşkil eden Doğu Anadolu fayı ile
kesişmektedir. Ayrıca, fayın doğu kesimlerinde artan gerilme yüklemesi sonucu
kenarları doğrultu atımlı faylar ile sınırlandırılan bir takım blokların çıkmasına neden
olmaktadır. Fayın doğru kesimi bu şekilde özellikler gösterirken, batı kesiminde fay
kollara ayrılmaktadır.
Fayın doğu kesimi, sıkışma etkisi altında kalırken batı kesiminde çekilmeye maruz
kalmaktadır. KAF boyunca şimdiye kadar oluşan depremlerin odak mekanizma
sonuçları bu farklı gerilme rejimleri altında bulunduklarını kanıtlamaktadır. Bu
depremlerden elde edilen P ve T eksenlerinin yönleri, faydaki hakim olan ana
sıkışma yönünün KB – GD olduğuna işaret etmiştir. Elbette bu özelliklere bağlı
olarak, bu kısımların da deprem tekrarlanma aralıkları değişmektedir.
Kuzey Anadolu fayının 1940 – 1960 aralığı içerisinde yoğun bir sismik aktiviteye
maruz kaldığı oldukça dikkat çekicidir. Bu durum, faydaki belli bir zaman aralığı
içerisindeki deprem kümelenmesini yansıtmaktadır. Aynı deprem kümelenmesi, 994
– 1045 ve 1667 – 1668 deprem serilerinde (Ambraseys 1975, Ambraseys ve Finkel
1988) açıkça görülmektedir.
1900 – 1995 yılları arasında Kuzey Anadolu fayının doğu ve batı uçları yakınlarında
kırılmadan kalmış muhtemel üç sismik boşluk düşünülmektedir. Bu sismik boşluklar:
1- Yedisu Sismik Boşluk (Tanyeri (Erzincan doğusu) – Elmalıdere arası),
2- Geyve segmenti (Geyve – Mekece – İznik)
3- Marmara (Şarköy – Armutlu yarımadası arasında Marmara Denizi içerisinde
uzanan segment)
1.3.3. Pülümür ve Çevresinin Aktif Faylar ve Tarihsel Depremselliği
Pülümür ve yakın çevresi üç ayrı “V” şeklinde kıtasal blok, Anadolu blokları (A1 ve
A2) ve Kuzeydoğu Anadolu bloğu, Doğu Anadoluda Arabistan ve Avrasya
levhalarının çarpışmasının sebep olduğu sıkışmadan, doğu ve barıya doğru
kaçmaktadır (Şekil 1.4.). Bu blokları ortak sınırı sağ – yanal Kuzey Anadolu fayı
oluşturmaktadır (Barka ve diğ., 1987; Barka ve Gülen, 1989). Diğer önemli iki sınır
11
12. fayı ise Malatya – Ovacık ve Kuzey Anadolu faylarıdır (Apart ve Saroğlu, 1975;
Tatari 1978).
Kuzey Anadolu fayı Erzincan çevresinde üç ana segmentten oluşmaktadır (ŞEKİL),
(Barka ve diğ., 1987; Barka ve Kadınsky – Cade, 1988). Bunlardan birincisi (EYS),
yaklaşık 150 derece azimutla Yedisu ve Erzincan basenleri arasında yeralmakta olup
segmentin batı yarısı Fırat vadisi boyunca uzanmaktadır (Şekil 1.4.). İkinci segment
(ES) basenin kuzey kenarını sınırlar ve yaklaşık 250 derece azimuttadır. Bu
segmentin doğu yarısının morfolojik özellikleri bir çok yerde genç sedimanlar ve
volkaniklerle örtülüdür. EYS ve ES arasında yaklaşık 5 km’ lik bir genişleme
basamağı vardır. Basenin KB’ sında diğer bir segment (KTS) bir önceki ile 20
derecelik bir açı ile içe büküm yapacak şekilde (105 derece azimutta) batıya Şuşehri
– Gölova basenine doğru uzanmaktadır. Bu segmentlerden ES ve KTS 1939
Erzincan depremi, M= 8 sırasında kırılmış olup (Pamir ve Ketin, 1941; Pajeras ve
diğ., 1941) özellikle KTS üzerinde 7 – 7,5 metrelik sağ – yanal atımlar ölçülmüştür
(Koçyiğit, 1989; Barka, 1993). ES üzerinde de atım batıdan doğuya azalarak 5 – 6
metreden 1.5 metreye düşmüştür (Şekil 1.4.). EYS segmenti ise en son 1784
depremi, I=IX ile kırılmış olup (Ambraseys, 1975) bu deprem sırasındaki doğrultu
atım hakkında henüz kesin bir veri yoktur. Yine bu segment üzerinde, orta
kesimlerinde 1967 Pülümür depremi (Şekil 1.2.), M=5.9, yaklaşık 4 km’ lik bir kırık
ve 20 cm sağ yanal atım meydana getirmiştir (Ambraseys, 1975).
12
13. Şekil 1.4. – Pülümür ve çevresindeki doğu ve batıya kaçan bloklar, aktif faylar, Kuzey Anadolu fayı
(EYS, ES ve KTS) Ovacık fayı, Kuzeydoğu Anadolu fayı ve bu faylar üzerinde meydana gelmiş
depremler, 1939 Erzincan depremi, 1784 depremi, 1967 Pülümür depremi gösterilmektedir, Kemah ve
Mercan arasındaki çizgi bu iki GPS noktası arasındaki base-line’ nı, kare içindeki “M” harfi Mertekli
köyünün kabaca yerini ve sol alt köşedeki şekil Anadolu çevresindeki ana tektonik çatıyı ve Erzincan
ve çevresini gösterilmektedir (Barka ve Eyidoğan 1993).
KB – GD uzanımlı sol – yanal Ovacık fayı Erzincan Baseninin güneydoğusunda
Kuzey Anadolu fayı ile kesişmektedir (EYS ve ES), (Şekil 1.4.) ve Erzincan baseni
günümüzde EYS ve ES arasında genişleme basamağı ve Ovacık fayının hareketi ile
açılmaktadır (Barka ve Gülen, 1989), (Şekil 1.4.), Ovacık fayı batıya kaçan Anadolu
bloğunu da iki parçaya bölmektedir. Ovacık fayı üzerinde özellikle Ovacık baseninde
Holosen yaşlı fayları kesen genç fay yüzeylerine rastlanmaktadır (Arpat ve Şaroğlu,
1975). Bu fay üzerinde rastlanılan en önemli depremin Munzur Efsanesinden
yorumlanarak yaklaşık 1200 yıl önce meydana geldiği ortaya konulmuştur (Barka ve
Toksöz, baskıda).
Erzincan ve çevresinin etkileyen diğer bir fay ise Kuzeydoğu Anadolu fayıdır (Şekil
1.2.) ve KD – GB doğrultuludur (Tatat, 1978). Bu fay kuzeybatıya doğru geniş bir
zon olarak uzanır ve sol yanal artı bindirme karakterindedir. Ambraseys (1975) bu
fay üzerindeki son depremin 1254 yılında meydana geldiğini ve fayın Erzincan
Kuzeyindeki 50 km’ lik kısmının kırıldığını belirlemiştir. Barka ve Toksöz (baskıda),
13
14. 20.11.1939’ da meydana gelen ve Tercan depremi olarak bilinen, M=5.9, depremin
bu fay üzerinde meydana geldiğini ortaya koymuşlardır (Şekil 1.4.).
Bu faylar üzerinde elde edilen jeolojik kayma hızları, Kuzey Anadolu fayı için
yaklaşım 1 cm/yıl ve Ovacık ve Kuzeydoğu Anadolu fayları için 0.15 – 0.2 cm/yıl
olarak tahmin edilmiştir (Barka ve Gülen, 1989). Ancak, Ovacık ve Kuzeydoğu
Anadolu fayları için elde ediken kayma hızları çok güvenilir değildir. Bu verilere
göre, Kuzey Anadolu fayının EYS segmenti üzerinde son olan 1784 depreminden
günümüze kadar 2 m’ den fazla bir atımın biriktirdiği ortaya çıkmaktadır ve fayın bu
segmenti bu yüzyıldaki büyük depremler sonucundaa fayın 1000 km’ lik bölümünde
(Karlıova ve Sapanca Gölü arasında) tek kırılmayan parçası olarak kalmıştır. Diğer
yanda Ovacık fayı üzerinde de benzer birikimin dolayısı ile bir sismik boşluğun
varlığı söz konusudur (Barka ve Toksöz, baskıda).
Tablo 1.1.’ de Pülümür çevresinde etkin olan yıkıcı depremlerin (I≥VIII) listesi
verilmektedir. Bu listeye göre yaklaşık son 1000 yılda 17 büyük deprem meydana
gelmiştir. Bu yüksek deprem aktivitesi, yukarıda açıklanan kompleks tektonik çatıyı
oluşturan fay ve/veya segmentleri göz önüne alındığında şaşırtıcı değildir. Tarihsel
deprem kayıtları her ne kadar geçmiş depremlerin kabaca yer ve zamanları hakkında
değerli bilgiler veriyorsa da bu depremlerin pek azının hangi fay ve/veya fay
segmenti üzerinde meydana geldiği hakkında çok az bilgimiz vardır. Bu depremler
sırasında ne miktarlarda yer değiştirmeler meydana geldiği hakkında çoğu zaman hiç
bir bilgimiz yoktur. Örneğin depremlerden 1045 ile 1939 depremin benzer olduğu
(aynı fay segmentlerin ve benzer büyüklükte olduğu, Ambraseys (1970) ve 1254
depreminin Kuzeydoğu Anadolu Fayı üzerinde ve 1784 depreminin Kuzey Anadolu
Fayının Erzincan baseninin doğusundaki segmentince (EYS) meydana geldiğini
(Ambraseys 1975) dışında diğer depremlerin hangi faylarla ilgili olduğuna dair
spesifik bir bilgimiz henüz yoktur. Ancak bu konuda yapılmakta olan paleosismik
araştırmaların bize değerli bilgiler sağlayacağına inanılmaktadır. Bu arada, 1045 ve
1939 depremleri karakteristik deprem olarak kabul edilirse ve 1939 depremi
sonrasında yaklaşık 7 – 7.5 m’ lik yanal atım göz önüne alınırsa, Kuzey Anadolu fayı
boyunca yaklaşık 0,8 cm/yıl’ lık bir kayma hızı elde edilebilir. Bu değere yukarıda
ortaya konulan uzun dönem (jeolojik) kayma hızına (1 cm/yıl) yakın bir değer
olduğu ortaya çıkmaktadır.
14
15. Tablo 1.1 – Pülümür ve yakın çevresini etkileyen tarihsel depremlerin (I>VIII) listesi.
Şiddet
Tarih
Özellikler
Kaynaklar
1011
VIII
-
3, 9, 10
1045
IX - X
1393’ la benzer
1, 2, 3, 4, 5, 6, 8, 9,
10
1168 - 1170
VIII
12000 ölü
2, 3, 5, 9, 10
1254/10/14
VIII
16000 ölü
3, 5, 7, 9, 10
1268
IX
15000 (Erzincan –
2, 3, 9
Erzurum)
1287/05/08
VIII
Çok ölü
3, 5, 9, 10
1374/12/08
VIII
-
3, 5, 9, 10
1422
VIII
-
3, 9, 10
1456/04/13
VIII
-
1, 8, 9, 10
1458
X
32000 ölü (Erzincan
1, 2, 3, 5
– Erzurum)
1482/12/2
IX - X
(Erzincan –
1, 3, 5, 8, 9, 10
Erzurum)
1579
VIII
-
9, 10
1584/06/17
IX
15000 ölü (Erzincan
1, 3, 5, 8, 9, 10
– Erzurum)
1667/06/28
VIII
1500 ölü
1, 2, 5, 8, 9, 10
1784/06/23
IX
10000 ölü (Erzincan
1, 2, 3, 4, 5, 7, 8, 9,
– Erzurum)
10
9, 10
1787
VIII
-
1939
X
33000 ölü
Kaynaklar: 1 – Kemal (1932); 2 – Sieberg (1932); 3 – Solamon-Calvi (1940); 4 – Pınar ve Lahn
(1952); 5 – Ergin ve diğerl. (1967); 6 – Ambraseys (1970); 7 – Ambraseys (1975); 8 – Erzincan
Yıllığı (1973); 9 – Soysal ve diğerl. (1981); 10 – Sipahioğlu (1984)
Şekil 1.5.’ de 1900 – 1990 yılları arasında Erzincan ile Karlıova arasında kalan
alanda M≥4.9 depremlerin episantrlarının dağılımı gösterilmektedir. Bu dağılıma
göre Kuzey Anadolu fayı boyunca belirgin bir aktivite söz konusudur. Ayrıca, batıya
kaçan Anadolu bloğunun iki parçasının (A1, A2) doğu uçlarında da bazı deprem
kümelenmeleri göze çarpmaktadır. Şekil 1.6.’ te de bazı önemli depremlerin fay
düzlemi çözümleri gösterilmektedir. Bu çözümlere göre Kuzey Anadolu fayı
15
16. boyunca meydana gelen depremlerin sağ – yanal karakterde olduğu açıkça
görülmektedir. Erzincan baseni içinde meydana gelen 18.11.1983 depremi normal
fay çözümü vermektedir ve bu da basenin pull – apart baseni olduğu gözönüne
alındığında beklenen bir çözüm olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Şekil 1.5. – Erzincan baseni ile Karlıova arasında kalan bölgede 1900-1990 yılları arasında meydana
gelen M>=4.9 depremlerinin episantr haritası gösterilmektedir (Dewey, 1976, Riad ve Meyers, 1985,
Tabban, 1980 ve ISC verilerinden derlenmiş olup, Barka ve Toksöz baskıdan alınmıştır).
Şekil 1.6. – Erzincan ve Karlıova arasında kalan bölgede meydana gelen bazı önemli depremlerin fay
düzlemi çözümleri (McKenzie, 1972 ve Canıtez, 1973’ ten derlenmiş olup Barka ve Toksöz baskıda’
dan alınmıştır).
16
17. 1.4. 27 Ocak 2003 Pülümür Depremi
27 Ocak 2003 tarihinde yerel saat: 07:26:22’ de Tunceli iline bağlı Pülümür ilçesinin
10 – 15 km K – KB’ sında Md=Ms=6.5 (KOERİ), Mw=6.0 (NEIC), Ml=6.1 (MAM)
büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir (Şekil 1.7.). Depremin dış merkezinin
aletsel koordinatları 39.4660K – 39.7660K; derinliği ise 10.0 km olarak
belirlenmiştir (KOERİ, USGS, MAM). Depremin Pülümür batısında, 25 km
uzunluklu, KD – GB doğrultulu, normal bileşenli ve sol yanal atımlı Heltepe fayının
kırılmasından kaynaklandığı düşünülmektedir (MTA, 2003) (Şekil 1.8.). Deprem
sonrasındaki artçı sarsıntılar, Ovacık Fayı’ nın Kuzey Anadolu Fayı ile birleştiği
kesiminden güneybatıya doğru uzanan önemli bir zon dar bant içinnde meydana
gelmiştir (Tan ve Taymaz, 2003) ( Şekil 1.7.). Deprem 3,5 sn sürmüştür. Depremin
maksimum şiddeti VII olarak belirlenmiştir. Depremin enerjisi
dir. Kırılma alanı;
, yırtılma uzunluğu ise
‘
’ dir. Depremin 26
Ocak 2003 yerel saatle 01:26’ da aletsel büyüklüğü Ml=3.8 olan bir öncü şoku
meydana gelmiştir. Bu öncü şok nedeni ile evler boşaltıldığından ve deprem nüfusun
yoğun olmadığı dağlık alanda meydana geldiği için, manevi kayıplar nisbeten az
olmuştur (AFAD). Depremde 1 kişi hayatını kaybetmiş ve 7 kişi yaralanmıştır.
27.01.2003 tarihi itibariyle 49 konut, 48 işyeri yıkılmış ve ağır hasar görmüş, 69
konut ve 114 işyeri ise orta hasarlı hale gelmiştir (Foto 1.1. ve Foto 1.2.). Depremin
meydana geldiği fay sistemleri boyunca heyelan ve benzeri kütle hareketleri dışında
yüzey kırıklarına yorumlanabilecek yapısal kökenli yüzey deformasyonları meydana
gelmemiştir (Kalkan, Yılmaz, Yarbaşı, Aksoy, 2005).
17
18. Şekil 1.7. – Türkiye Tektonik Haritasında Pülümür Depremi Lokasyonu (KOERİ)
Şekil 1.8. – Erzincan – Tunceli yöresinin aktif fayları ve 27 Ocak 2003 Pülümür depreminin
anaşok ve artçı şok (3 Şubat 2003) dağılımı (MTA, 2003).
18
24. Şekil 1.9. – 27 Ocak 2003 Pülümür depremi sonrası meydana gelen artçı depremler (KOERİ, 2003)
24
25. 2. ÇALIŞMADA KULLANILAN YÖNTEM: FAY DÜZLEMİ
ÇÖZÜM TEKNİĞİ
2.1.Giriş
Deprem mekanizmalarını belirlemek için kullanılan yönteme fay düzlem çözüm
tekniği adı verilmektedir. Bu tekniği, 1926’ da Reid (1910) ve Nakano (1923)
tarafından formüle edilmiş olan fay serbestleme teorisi (fault rebound theory)
temeline dayanarak, Byerly ortaya koymuştur. Fay düzlemi tekniğinin gelişimi ve
uygulamaları üzerinde detaylı bir tarihçe Honda (1962) ve Stauder (1962) in
makalelerinde bulunabilir. Fay düzlemi tekniği bir çok uygulamada kullanılmış ve
böylece global tektoniğin dinamik teorilerinin gelişiminde büyük etkisi olmuştur.
Depremlerin odak mekanizması, modern sismografların kullanılmaya başlamasından
önce de uzun yıllar sismologlar tarafından çalışılmıştır. 1891’ de, fayın yer
değiştirmesini olası bir sismik enerji kaynağı olarak kabul eden ilk kişi John Milne
olmuştur. Fayın yer değiştirmesi ile deprem arasındaki bu kesin ilişki 1891’ de
Japonya’ da meydana gelmiş olan Mino – Owari depremi üzerinde B. Koto’ nun
makalesinde belgelenmiştir (Richter, 1958). 1906’ da meydana gelmiş olan büyük
San Francisco depreminden sonra, Reid (1910), fay – deprem ilişkisini kesin olarak
jeodezik gözlemlerin temeli üzerine kurmuştur. Reid’ in depremlerin elastik
serbestlenme teorisi olarak bilinen teorisi geniş bir kitle tarafından kabul
görmektedir.
Elastik serbestlenme teorisine göre, depremler tarafından açığa çıkarılan enerjinin
kaynağı kabuktaki blokların içerisinde biriken elastik gerilme enerjisidir. Eğer daha
önceden oluşmuş fay yoksa, biriken enerji, makaslama gerilimi kayaçların
dayanımını aştığı zaman açığa çıkar ve kırılma oluşur. Eğer gerilme enerjisinin
birikimi daha önceden var olan bir fay boyunca ise, fay üzerinde makaslama
geriliminin kaymaya karşı sürtünme dayanımını aştığı bir yerde kayma gerçekleşir.
Yeni oluşan bir kırık veya önceden var olan bir fay boyunca gerçekleşen hızlı yer
değiştirme, birikmiş elastik gerilme enerjisinin açığa çıkmasına neden olur. Deprem
mekanizması tarafından açığa çıkarılan enerjinin bir kısmı kaynak civarındaki
kayaçların ısınması ve deformasyonu için harcanır, kalan enerji elastik dalgalar
25
26. şeklinde yayılır. Hem hacim hem de yüzey sismik dalgaları, üzerlerine deprem
kaynağının doğası hakkında önemli bilgiler taşırlar.
Şekil 2.1. – Doğrultu – atımlı düşey bir fay üzerindeki yatay deformasyonu gösteren elastik
serbestlenme teorisi modeli. a. Gerilme olmayan durum, b. Gerilme durumu, c. Serbestlenen elastik
gerilme. xx’, deformasyon başlamadan önce faya dik çizilen bir doğruyu, yy’ ise elastik gerilmenin
serbestlenmesinden hemen önce çizilen bir doğruyu temsil etmektedir (Koca, 2005)..
2.2.Gözlemler ve Matematiksel Modeller
Elastik serbestlenme teorisi deprem kaynağı için bir model oluştursa da gerçek
fiziksel mekanizma kesin olarak anlaşılamamaktadır. Depremin gözlenen yayılma
alanını tahmin edici şekilde açıklayan yaklaşık bir matematiksel model bulmak için
bir çok çalışma yapılmıştır. En basit matematiksel model, single – couple (tek-çift)
ve double – couple (ikili-çift) modellerinin çıkarılmış olduğu nokta kaynaktır
(Honda, 1962). Aşağıdaki şekilde gösterilen single ve double – couple modeller
benzer P dalgası yayılım alanı üretirken farklı S dalgası yayılım alanları üretirler.
Şekil 2.2. – Single – couple ve double – couple nokta kaynak modelleri; a. P dalgası yayılım modeli,
b. S dalgası yayılım modeli; + sıkışmaları, - gevşemeleri, → ise kesme hareketini temsil etmektedir
(Koca, 2005).
26
27. Double – couple modeli, fay düzlemi ±45° açı yapan iki ortogonal ana gerilmeye
denktir. Double – couple kaynak modeli genel olarak kabul görmektedir ve yer
değiştirme modellerine (Vvedenskaya, 1956) denkliği Burridge ve Knopoff (1964)
tarafından gösterilmiştir. Randal (1964a) ve Archambeau (1968) daha genel bir
matematiksel yaklaşım kullanmışlardır ve kaynak mekanizmasını bir denge
durumundan diğerine geçiş olayı olarak kabul etmişlerdir. Bu yaklaşım kaynak
fonksiyonunu gerçek yapısının belirlenmesine öncülük etmiştir.
Günümüze kadar, deprem mekanizması çalışmaları için verinin birincil kaynağı
olarak
P
dalgalarının
ilk
hareketleri
ve
S
dalgalarının
polarizasyonu
kullanılmaktaydı. Kaynak dinamiğinin matematiksel teorisindeki gelişmeler ve
WWSSN (World Wide Seismic Station Network) uzun – periyot sismografların
kurulumuyla, yüzey dalgaları ve uzun – periyotlu hacim dalgalarının faz ve genlik
bilgilerinin kaynak mekanizması çalışmalarında kullanılması olanaklı olmuştur (Aki,
1972). Gözlenen ve teorik yayılım modellerini karşılaştıran genlik ve faz çakıştırma
yöntemleri kaynak mekanizması çalışmalarında kullanılmaktadır (Aki, 1960; Toksöz
et al., 1965; Canıtez ve Toksöz, 1971).
2.3.Odak Mekanizması Belirlemekte Kullanılan Yöntemler
*Tek bir deprem kaydının kullanılması
1. P dalgası ilk hareketinin kullanılması: Çok sayıda istasyon gerektirir (İstasyonların
dağılımına bağlıdır).
2. P dalgası ilk hareketi ve genliğinin kullanılması: Beş veya daha fazla istasyon
gerektirir.
3. P ve S dalga şekillerinin kullanılması: Beş veya daha fazla şekli gerektirir.
4. Tüm dalga şeklinin kullanılması: Bir veya fazla istasyon gerektirir.
*Birden fazla deprem kaydının kullanılması
Aynı bölgede olmuş olan çok sayıda depremin odak mekanizmalarının benzer olduğu
varsayımı yapılarak her bir depreme ait P dalgasının ilk hareketi aynı odak
mekanizması diyagramı üzerine çizilebilir. Bu tip bir odak mekanizması diyagramı
kullanılarak,
küresel
alana
ait
karma
odak
mekanizması
belirlenebilir.
27
28. Şekil 2.3. – Odak mekanizması diyagramı kullanılarak küresel alana ait odak mekanizması belirleme
(Koca, 2005).
2.4. P Dalgası İlk Hareketleri Kullanılarak Odak Mekanizma Çözümü
Bu yöntemde, depremin odak mekanizmasının elastik geri getirme teorisi ile
açıklanan faylanma olduğu ve double – couple modeli ile temsil edildiği varsayımı
yapılmaktadır. Bu mekanizma ile odakta oluşan sismik dalgalar karmaşık yapı ve
bileşime sahip bir yer küre boyunca ilerlemektedir. Sonuç olarak, odakta oluşan basit
bir elastik karmaşıklık, kayıtçı istasyonlarda oldukça karmaşık hale gelebilmektedir.
P dalgaları, S dalgalarından ve yüzey dalgalarından hızlı hareket ederler, bu nedenle,
her zaman, sismografta gözlenen ilk hareketten sorumludurlar. P dalgalarının
gözlenen ilk hareketleri kaynaktaki hareketin doğasını belirlemek için kolay bir yol
sağlarlar. Aşağıdaki şekil, P dalgası yayılım alanını dört parçaya bölen iki dik
düzlemin gösterildiği doğrultu atımlı düşey bir fay modeline aittir. Birinci ve üçüncü
bölgelerde ilk yer hareketi odağa doğru veya gevşeme (dilatasyon) hareketidir, ikinci
ve dördüncü bölgelerde ise partikül hareketi odaktan dışarı doğru veya sıkışma
(kompresyon) hareketidir. Fayın yer değiştirmesinin gerçekleştiği düzleme ‘fay
28
29. düzlemi’ ve ona dik düzleme ‘yardımcı düzlem’ adı verilir. Teorik olarak P dalgası
hareketinin olmadığı düğüm düzlemleri vardır.
Şekil 2.4. – P dalgası yayılım alanını dört parçaya bölen iki dik düzlemin gösterildiği doğrultu atımlı
düşey bir fay modeli (Koca, 2005)
Gözlemleri sunmak için kullanılan yöntemlerden biri de odak küresi üzerine
stereografik iz düşüm yöntemidir (Stauder, 1962). Şekil 2.5.’ de de görüldüğü gibi
odak küresi, odağı saran küçük hipotetik bir küredir. Dolayısı ile, ışınların, odak
küresinden, odağı terk ettikleri açıyla geçtikleri kabulü yapılabilir. Odak küresi,
stereografik iz düşümün birim küresidir. Stereografik iz düşümün detaylı açıklaması
için Keilis – Borok, et al. (1960) ve Ramsay (1967) a bakılabilir.
29
30. Şekil 2.5. – Odak küresi üzerinde stereografik iz düşüm yöntemi (Koca, 2005).
2.5.Yöntem
Uygulanacak adımlar:
1. P dalgası ilk hareketlerinin saptanması.
2. Bütün istasyonlar için azimut ve çıkış açılarının hesaplanması.
3. P dalgası ilk hareketlerinin eşit alan diyagramı üzerinde iz düşürülmesi.
4. Birinci düğüm düzleminin belirlenmesi.
5. İlk düğüm düzleminin kutbunun hesaplanması (İkinci düğüm düzlemi ile
yardımcı düzleminin kesişme noktası olacak).
6. İkinci düğüm düzleminin seçilmesi.
7. Her iki düğüm düzlemine de dik olan yardımcı düzlemin belirlenmesi. P ve T
asal gerilme eksenleri bu yardımcı düzlem üzerinde bulunur.
8. Fay düzlemi belirlendikten sonra fay düzlemi parametrelerinin diyagram
üzerinden okunması.
30
31. Şekil 2.6. – Odak mekanizma çözümü gösterimi (Koca, 2005)
Fay düzlemi 3 ana faylanma türünden birini belirler. Bunlar;
Doğrultu atımlı, normal atımlı ve ters fayanmalardır.
Şekil 2.7. – 3 ana faylanma türleri (Koca, 2005).
31
32. 3. BULGULAR
3.1.Çalışmada Kullanılan Veriler
Çalışmada 27 Ocak 2003 Pülümür depremi (Mw=6.0) depremi odak mekanizma
çözümü için, ISC (International Seismological Centre - http://www.isc.ac.uk/) web
sayfasındaki P dalgası ilk hareket (polarite) okumaları kullanılmıştır. 74 İstasyona ait
ışının odağı terkediş açısı (İh) değerleri Pho ve Behe (1972) tarafından verilen
tablolardan bulunmuştur. Çalışmada kullanılan istasyonlar ve bu istasyonlarda
okunan P dalgası ilk hareket polariteleri, okunan ih değerleri Tablo 3.1‘ de
verilmiştir.
Tablo 3.1. ‘ de verilen istasyonların ve istasyonlarda okunan ilk hareket verilerinin
steografik projeksiyon ile odak küresi üzerindeki dağılımları Şekil 3.1. ‘ de
verilmiştir. Steografik projeksiyon ve aşağıda verilecek olan odak mekanizma
çözümü için PMAN adlı program kullanılmıştır.
Tablo 3.1. – Çalışmada kullanılan istasyonlar, istasyonların koordinatları, uzaklıkları, azimutları,
istasyonlar için hesaplanan ih açıları ve bu istasyonlarda belirlenen P dalgası ilk hareket polariteleri.
ci: Sıkışma türü iyi kaliteli polarite okuması
ce: Sıkışma türü düşük kaliteli polarite okuması
di: Genişleme türü iyi kaliteli polarite okuması
de: Genişleme türü düşük kaliteli polarite okuması
İstasyon
Adı
TI2
GOF
SIM
ISR
BUCI
MLR
SNX
VAY
Enlem –
Boylam
41.73333 –
44.75000
45.05800 –
43.04300
44..94900 –
34.11600
45.11881 –
26.54311
44.34789 –
26.02811
45.49089 –
25.94500
45.35531 –
25.51550
41.32110 –
Uzaklık(derece)
Azimut
İh
4.36
57.3
47.73 Dİ
6.05
21.9
46.88 Dİ
6.92
324
46.88 Cİ
11.35
304.1
46.88 CE
11.38
299.8
46.88 Cİ
11.89
304.9
46.88 Dİ
12.10
303.7
46.05 Dİ
13.30
283.5
46.05 Cİ
Polarite
32
36. Şekil 3.1. – Tablo 3.1.’ de verilen ilk hareket okumalarının steografik projeksiyon ile görünümü
(projeksiyon alt odak yarı küresi kullanılmıştır). Üçgenler sıkışma türü polarite okumalarını, kareler
ise genişleme türü polarite okumalarını göstermektedir.
3.2.Odak Mekanizma Çözümü ve Tartışma
Odak mekanizma çözümü ISC (International Seismological Centre) web sayfasından
elde edilen ve Tablo 3.1.’ de verilen ilk hareket okumalarından PMAN adlı
bilgisayar programı yardımıyla el ile yapılmıştır. Veri sayısı çok olmasına rağmen
uyumsuz bir çok verinin olduğu görülmüştür. Birkaç denemeden sonra ilk hareket
verilerini en iyi ayıran iki düğüm düzlemi çizilmiş (Şekil 3.2.(a) ve Şekil 3.2.(b) ) ve
düzlemlere ait doğrultu, eğim ve kayma vektör açıları ile en büyük ve en küçük asal
gerilme eksenlerinin dalım ve azimutları bulunup, Tablo 4.1.’ de verilmiştir. Çözüm
üzerinde taralı bölgeler sıkışma bölgelerini temsil etmektedir. Yapılan çözüm Şekil
3.2.(b)’ de gösterilmiştir. Çözümün belirlediği KB eğimli düzlemin (Doğrultu= 242°,
Eğim = 46°) doğrultusu depremin meydana geldiği Malatya Ovacık fayının uzanımı
ve artçı depremlerin uzanım doğrultusu (bkz. Şekil - 1.9.) ile uyumlu olduğundan fay
düzlemi olarak seçilmiştir. Buna göre deprem verevine faylanma (Rake=51°) sonucu
oluşmuş olup sol-yanal doğrultu atımlı ve ters faylanma bileşenlerine sahiptir.
Çözümün belirlediği faylanma tipi deprem kaynak bölgesinin tektonik yapısı ile
uyumludur. Ancak, diğer sismoloji merkezlerinin belirlediği çözümlerin sol-yanal
doğrultu atımlı ağırlıklı olduğu ifade edilmelidir (bkz. Tablo - 3.2.).
36
39. 4. SONUÇLAR
Bu çalışmada 27 Ocak 2003 Pülümür Depremi’ nin (Mw=6.0) odak mekanizma
çözümü PMAN adlı bir bilgisayar programı yardımıyla P dalgası ilk hareket
verilerinden yapılmıştır. İlk hareket gözlemleri ISC (International Seismological
Centre) web sayfasından alınmıştır. Odak mekanizma çözümünden elde edilen
düğüm düzlemleri doğrultu ve eğimleri, kayma vektörü açıları ve sıkışma –
genişleme ekseni azimut ve dalımları Tablo 4.1.’ de verilmiştir. Bulunan odak
mekanizma çözümünde KD – GB uzanımlı düğüm düzlemi fay düzlemi olarak
belirlenmiş ve buna göre depremin faylanma tipi sol yanal verevine faylanma olarak
bulunmuştur. Elde edilen odak mekanizma çözümünün diğer sismoloji merkezleri
tarafından bulunan faylanma parametreleri ile karşılaştırılmış ve benzerlik gösterdiği
görülmüştür.
Tablo 4.1. – Verilen PMAN adlı bilgisayar programında işlenmesi sonucu elde edilen “Doğrultu 1,
Doğrultu 2, Eğim 1, Eğim 2, Rake 1, Rake 2, P ve T eksenlerinin dalım ve azimut” değerleridir.
DOĞRULTU 1
242
DOĞRULTU 2
112
EĞİM 1
46
EĞİM 2
46
RAKE 1 (KAYMA AÇISI 1)
51
RAKE 2 (KAYMA AÇISI 2)
123
DALIM
P EKSENİ
AZİMUT
5
179
VERİ DAĞILIMI
İSTİKRARLI
55
VERİ
T EKSENİ
63
79
İSTİKRARSIZ
18
VERİ
39
40. KAYNAKLAR
1. Afet İşleri Genel Müdürlüğü Deprem Araştırma Dairesi (AFAD),
Laboratuvarlar Şube Müdürlüğü, Tükiye Pülümür 27 Ocak 2003 Depremi.
2. Aki, K., Study of earthquake mechanism by a method of phase equalization
applied to Rayleigh and Love waves, J. Geophys. Res., 65, 729-740, 1960.
3. Aki, K., Earthquake mechanism in the upper mantle, pp. 423-466,
Tectonophysics, 13(1-4), 1972.
4. Ambraseys, N., 2009. Earthquakes in the Mediterranean and Middle East: a
multidisciplinary study of seismicity up to 1900. Cambridge University Press.
947pp. ISBN 978-0-521-87292-8
5. Archambeau, C., B., General theory of elastodynamic source fields, Rev.
Geophys., 6, 241-288, 1968.
6. Arpat ve Şaroğlu, F., 1975. Some recent tectonic events in Turkey, Bull.
Geol. Soc. Turkey, 18, 91-101.
7. Barka, A. A., Toksöz, N., M. And Gülen, L. Ve Kadinsky-Cade, K. 1987.
The structure, seismicity and earthquake ptential of the eastern part of the
North Anatolian fault zone. Spec. Publ. Hacettepe Univ. Ankara, Turkey, 14,
337-352
8. Barka, A. and Kadinsky-Cade, K., 1988. Strikeslip fault geometry in Turkey
and itsinfluence on earthquake activity. Tectonics, 7, 663-684.
9. Barka, A. A. Ve Gülen, L. 1989. Complex evolution of the Erzincan basin
(eastern Turkey) and its pull – apart and continental escape origin. J. Struct
Geol. 11, 3, 275-283
10. Barka, A. A. ve Toksöz, M. N. (baskıda) Seismotectonics and seismic gaps
of the eastern part of the North Anatolian fault zone. Geophysical J.
11. Barka, A. A., ve Eyidoğan, H. (baskıda). The Erzincan Earthquake of 13
March 1992 in Eastern Turker. Terra Nova.
12. Burridge, R., Knopoff, L., Body force equivalents for seismic dislocations,
Bull. Seism. Soc. Amer., 57, 341-371, 1964.
13. Canıtez, N., Toksöz, M. N., Focal mechanism and source depth of
earthquakes from body and surface wave data, Bull. Seism. Soc. Amer., 61,
1369-1379, 1971.
40
41. 14. Dewey, J.F., Hempton, M.R., Kidd, W.S.F., Şaroğlu, F. and Şengör, A.M.C.,
1986. Shortening of continental lithosphere: the neotectonics of Eastern
Anatolia-a young collision. In Collision Tectonics, eds. Coward MP and Ries
AC, Geological Society Special Publication, 19, 3-36.
15. Dhont, D. and Chorowicz, J., 2006. Review of the neotectonics of the
Eastern Turkish–Armenian Plateau by geomorphic analysis of digital
elevation model imagery. International Journal of Earth Science (Geol
Rundsch), 95, 34–49. doi:10.1007/s00531-005-0020-3.
16. Emre, Ö., Duman, T.Y., Özalp, S. ve Elmacı, H., 2011. 23 Ekim 2011 Van
depremi saha gözlemleri ve kaynak faya ilişkin ön değerlendirmeler. MTA
Jeoloji Etütler Dairesi, Ankara, 22 sf.
17. Ergin, K., Güçlü, U. Uz, Z., A., 1967. Catalogue of earthquakes for Turkey
and surrounding area, Publ. Ist. Techn. Univer. Mining Fac. 24. Pp 189.
18. Honda, H., Earthquake mechanism and seismic waves, J. Phys. Earth, 10, 197, 1962.
19. International Seismological Centre (http://www.isc.ac.uk/)
20. Kalafat D., Y. Güneş, K.Kılıç, A. Pınar, M. Kara, A. Köseoğlu, L. Gülen, G.
Öz, Z. Öğütçü, S. Püskülcü, G. Horasan, K. Kekovalı, F. Bekler, M.
Yılmazer, M. Berberoğlu, N. Kafadar, M. Suvarıklı, A. Berberoğlu, A.
Güngör, E. Görgün, A. Kömeç, Y. Ölmez, P. Deniz, H. Gümüş,2003. 27
Ocak 2003 Pülümür (Tunceli) Depremi Ön Raporu- Premilinary Report 27
January, 2003 Pülümür Earthquake, Sismoloji Servisi, Nisan 2003, İstanbul
(in Turkish).
21. Keilis-Borok, V. I., et al., Investigation of the mechanism of earthquakes,
210 p., 1960.
22. Koca, B., Odak mekanizma çözümü, 2005.
23. Koçyiğit, A. (1989). Susehri Basin; An active fault wedge basin.
Tectonophysics. 167, 13-29.
24. Koçyiğit, A., Yılmaz, A., Adamia, S. and Kuloshvili, S., 2001. Neotectonics
of East Anatolia plateau (Turkey) and lesser Caucasus: implication for
transition from thrusting to strike-slip faulting. Geodinamica Acta 14:177195.
41
42. 25. McClusky, S., Balassanian, S., Barka, A., Demir, C., Ergintav, S., Georgiev,
I., Gürkan, O., Hamburger, M., Hurst, K., Kahle, H., Kastens, K., Nadariya,
M., Ouzouni, A., Paradissis, D., Peter, Y., Prilepin, M., Reilinger, R., Sanli,
I., Seeger, H., Tealeb, A., Toksöz, M.N. and Veis, G., 2000. GPS constraints
on plate kinematics and dynamics in the Eastern Mediterranean and
Caucasus. Journal of Geophysical Research, 105:5695-5719.
26. Nakano, H., Notes on the nature of the forces which give rise to the
earthquake motions, Central Meteor. Observ. Japan, Seism. Bull., 1, 92-130,
1923.
27. Pho, H. T., Behe, L., Extended distances and angles of incidence of p waves,
1972.
28. Ramsay, J. G., Folding and fracturing of rocks, McGraw-Hill, New York,
568 p., 1967.
29. Randal, M. J., On the mechanism of earthquakes, Bull. Seism. Soc. Amer.,
54, 1283-1289, 1964a.
30. Richter, C. F., Elementary seismology, W. H. Freeman and Co., San
Francisco, 768 p., 1958.
31. Reid, H. F., The mechanics of the earthquake: the California earthquake of
April 18, 1906, Report of the state investigation committee, v.2, Carnegie
Institution of Washington, D. C., 1910.
32. Reilinger, R., McClusky, S., Vernant, P., Lawrence, S., Ergintav, S.,
Çakmak, R., Özener, H., Kadirov, F., Guliev, I., Stepanyan, R., Nadariya, M.,
Hahubia, G., Mahmoud, S., Sakr, K., ArRajehi, A., Paradissis, D., Al-Aydrus,
A., Prilepin, M., Guseva, T., Evren, E., Dmitrotsa, A., Filikov, S.V., Gomez,
F., Al-Ghazzi, R. and Karam, G., 2006. GPS constraints on continental
deformation in the Africa-Arabia-Eurasia continental collision zone and
implications for the dynamics of plate interactions. Journal of Geophysical
Research, 111, B05411, doi:10.1029/2005JB004051.
33. Sandvol, E., Türkelli, N. and Barazangi, M., 2003. The Eastern Turkey
Seismic Experiment: The study of a young continent- continent collision: An
example from eastern Turkey. Geophysical Research Letters, 30(24), 8038,
doi:10.1029/2003GL018912,2003.
42
43. 34. Stauder, W. J., The focal mechanism of earthquakes, Adv. In Geoph., 9, 176, 1962.
35. Şengör, A.M.C., Görür, N. and Şaroğlu, F., 1985. Strike-slip faulting and
related basin formation in zones of tectonic escape: Turkey as a case study. In
Strike-slip faulting and basin formation. Eds. Biddle KT and Christie-Blick
N, Special Publication of Society of Economic Paleontologists and
Mineralogists 37, 227-264.
36. Tatar, Y., 1978. Tectonic investigantions on the North Anatolian fault zone
vetween Erzincan and Refahiye, Publ. Inst. Earth. Sc,. Hacettepe Univ. 4,
37. Toksöz, M. N., et al., Determination of source parameters by amplitude
equalization of seismic surface waves, 2, Release of tectonic strain by
underground nuclear explosions and mechanisms of earthquakes, J. Geophys.
Res., 70, 907-922, 1965.
38. Utkucu, M., Kılıçı, T., Türkiye’ deki M≥4.0 Depremler için 2007 ve 2008
yıllarını kapsayan sismik moment tensör kataloğu. Sakarya Üniversitesi,
Sakarya.
39. Utkucu, M., Budakoğlu, E., Yalçın, H., Durmuş, H., Kalkan, H., Gülen, L.,
2011b. 23 Ekim 2011 Van depremi (MW=7.2) hakkında ön rapor. Sakarya
Üniversitesi, Sakarya (yayımlanmamış).
40. Utkucu M., Sismotektonik Ders Notları, Sakarya Üniversitesi Jeofizik
Mühendisliği, 2012.
41. Utkucu M., Deprem Jeolojisi ve Mekaniği Ders Notları, Sakarya Üniversitesi
Jeofizik Mühendisliği, 2013.
42. Vernant, P., Nilforoushan, F., Hatzfeld, D., Abbasi, M.R., Vigny, C.,
Masson, F., Nankali, H., Martino, J., Ashtiani, A., Bayer, R., Tavakoli, F.,
Chery, J. 2004. Presentday crustal deformation and plate kinematics in the
Middle East constrained by GPS measurements in Iran and northern Oman.
Geophysical Journal International, 157, 381-398.
43. Vvedenskaya, A. V., Determination of the displacement fields following an
earthquake, employing dislocation theory, Bull. (IZV.) Acad. Sci. USSR,
Geophys., 3, 277-284, 1956.
43
44. ÖZGEÇMİŞ
6 Ekim 1991 tarihinde Akhisar / Manisa’ da doğdu. 1996 yılında Zeytinliova
İlköğretim okulunda ilk eğitimini almaya başladı. Bu süreci başarılı bir
şekilde tamamlayarak 2006 yılında Zeytinliova Lisesi’ nde lise eğitimini
almaya başladı. 2010 yılında lise eğitiminde fen bilimleri bölümünü tercih
ederek bugünkü mesleğini en büyük hedefi yaptı. 2009 yılında lise
öğrenimini de başarılı bir şekilde tamamlayıp, aynı yıl Sakarya Üniversitesi
Jeofizik Mühendisliği Bölümü’ nü kazandı. Üniversite hayatı boyunca TEGV
(Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı)’ da gönüllü eğitmen oldu. Bunun yanında
LÖSEV (Lösemili Çocuklar Vakfı), TEMA (Türkiye, Erezyonla Mücadele,
Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı) gibi sosyal sorumluluk
projeleri içinde yer aldı. 2012 yılında Sakarya Üniversitesi Yerbilimleri ve
Araştırma Topluluğu öğrenci başkanı seçildi. Yabancı dil olarak orta düzeyde
İngilizce öğrendi. İlgi alanları, sinema, müzik, yerbilimleri, kişisel gelişim
kitapları. Hobileri ise, takı tasarlamak, film izlemek.
44