1. MAKALE
KOMPOZİT REZİNLER
DÜNDEN BUGÜNE
Mine ve dentin dokularına adeziv sistemlerle bağlanabilen kompozit
rezinler, ilk olarak 1962 yılında Dr. Ray Bowen tarafından geliştirilmiş
ve günümüze kadar pek çok farklı değişime uğrayıp, bağlayıcı
sistemlerin (adeziv sistemlerin) de hızla gelişmesiyle en yaygın
kullanılan estetik restoratif materyal grubu haline gelmişlerdir.
Prof. Dr. L. Şebnem TÜRKÜN
14
sayfa
2. Rezin Matris
Rezin matris, kompozit rezinlerin kimyasal olarak aktive
olan bileşenidir. Serbest radikaller polimerizasyon reaksi-
yonu ile rijit bir polimere dönüşür. Rezin matris plastik bir
kitlenin katı sert bir forma dönüşmesini sağlayarak mater-
yalin diş restorasyonlarında kullanılmasına olanak sağlar.
Yapısında en yaygın kullanılan monomerler üretan dime-
takrilat (UDMA), bisfenol-A glisidilmetakrilat (Bis-GMA) ve
trietilen glikol dimetakrilat (TEGDMA)’tır. Yüksek moleküler
ağırlığı nedeniyle Bis-GMA ve üretan dimetakrilat (UDMA)
monomerler oldukça visközdürler ve küçük miktarda doldu-
rucu ilave edilmesi bile klinik kullanım için fazlasıyla sert bir
kompozit rezin elde edilmesine neden olmaktadır. Bu prob-
lemin üstesinden gelmek için, viskozite kontrol edici olarak
bilinen metil metakrilat (MMA), etilen glikol dimetakrilat
(EDMA) veya trietilen glikol dimetakrilat (TEGDMA) gibi dü-
şük vizkoziteli monomerler ilave edilmektedir. 1-16
İnorganik Doldurucular
Matris içine dağılmış olan çeşitli şekil ve büyüklükteki ku-
artz (kristalin silika), borosilikat cam, lityum aluminyum si-
likat, stronsiyum, baryum, çinko ve yitriyum cam, baryum
aluminyum silikat gibi inorganik dolduruculardan oluşur.
Materyale fiziksel özelliklerini veren kısımdır. Saf silika,
kristalin (kristobolit, tridmit, kuartz) ve non-kristalin (sili-
kat cam) formlarda bulunur. Kristalin formları serttir, ancak
kompozit rezinin bitirme ve cila işlemlerini güçleştirir. Bu
nedenle kompozit rezinler, günümüzde silikanın non-kris-
talin formu (silikat cam) kullanılarak üretilmektedir. 1-14
Silan Ajan
Kompozit rezinlerin yeterli mekanik özelliklere sahip olma-
sı için doldurucu ve rezin matrisin güçlü bir şekilde birbirine
bağlanması çok önemlidir. Bu bağlantıyı sağlayan ajan silan-
lardır ve cam dolduruculu kompozit rezinlerde en yaygın ola-
rak kullanılanı γ-metakriloksipropil trimetoksisilan’dır. Cam
ve silan bağlanma ajanı arasındaki ara yüzeyde meydana
gelen kondansasyon reaksiyonu silanın kovalent bağla cam
yüzeyine bağlanmasını sağlar. Silan bağlanma ajanları inor-
ganik fazın özellikle silika partiküllerinde olumlu sonuçlar
vermiş, bu nedenle kompozit rezinlerin büyük bir çoğunlu-
ğunda silika içerikli inorganik doldurucular kullanılmıştır. 1-14
Kompozit Rezinlerin Sınıflandırılması
Yıllar boyunca kompozit rezinler çeşitli özelliklerine göre ve
sıklıkla da içeriklerindeki inorganik doldurucuların büyük-
lüklerine göre sınıflandırılmışlardır. Eski sınıflandırmalarda
birçok grup mevcutken, burada sadece güncel olarak hala
piyasada mevcut olan kompozit rezin gruplarından bahse-
dilecektir. 1-15
Kompozit Rezinlerin Genel Yapısı
Kompozit terimi fiziksel olarak bir karışımdan oluşan bir materyali tarif etmektedir. Diğer
bir deyişle, kompozit rezinler matris faz içinde dağılmış olan doldurucu partiküllerin
bir silan ajan ile bağlanması sonucunda oluşmuş olan materyallerdir. Diş hekimliğinde
kullanılan kompozit restoratif materyaller üç esas öğeden oluşur 1-16
1. Rezin matris
(Organik faz)
2. İnorganik doldurucular
(İnorganik faz)
3. Silan ajan
(Bağlayıcı faz)
Kompozit rezin genel yapısı: a)
organik rezin matris b) inorganik
doldurucu c) bağlayıcı ajan (silan)
Kompozit rezinlerin güncel sınıflandırmasında yer
alan kompozit rezin grupları. En solda makrofil
grup, ortada mikrofil grup, sağda hibrit grup.
15
sayfa
3. 1. Makrofil kompozitler
Partikül boyutları 1-15 μm arasında olup doldurucu içerikleri
hacimce %60’ın üzerindedir. Diğer kompozit rezinlere göre
daha yüksek basma ve aşınma direncine sahiptirler ve daha
çok arka bölge dişlerinin restorasyonu için uygun materyal-
lerdir. Doldurucu partiküllerin boyutları fazla olduğundan,
çok parlak olarak cilalanmaları mümkün değildir ve ön bölge
restorasyonları için gerekli translüsentlikleri yoktur.
2. Mikrofil kompozitler
Partikül boyutları 0,1-1 μm arasında değişmekle beraber,
hacimce doldurucu içerikleri %20-50 arasındadır. Parti-
külleri çok küçük olduğundan, mükemmel derecede cilala-
nabilmekte ve ön bölge estetik restorasyonları için uygun
materyal grubunu oluşturmaktadırlar. Hacimce partikül içe-
rikleri az olduğundan, yük gelen arka bölge restorasyonları
için uygun materyaller değillerdir çünkü düşük basma ve
aşınma dirençleri vardır.
3. Hibrit kompozitler
Hibrit kompozitler hem makrofil hem de mikrofil olan iki
çeşit doldurucu partikül birleşiminden oluşmaktadır. Ha-
cimce doldurucu içerikleri %50-70 arasındadır. Her iki gru-
bun olumlu özelliklerini kombine etmektedirler yani hem iyi
oranda cilalanabilmekte hem de arka bölge restorasyonları
için yeterli dayanıklılığı sağlamaktadırlar.
Modern hibrit kompozitlerin doldurucularının çoğu kolloi-
dal silika (0.04 μm) ve öğütülmüş cam partiküllerdir (0.6-2
μm). Toplam doldurucu içerikleri ağırlık olarak %75-80’dir.
Cam partiküllerin ortalama boyutları 1 μm’nin altında olan
hibrit kompozitler, mikrohibrit kompozit rezin olarak adlan-
dırılır. Hibrit ve özellikle mikrohibrit kompozit rezinler, me-
kanik özelliklerin estetik özelliklerle başarılı şekilde birleşti-
rilmesi ile hem ön hem de arka bölge dişlerde kullanılabilen
kompozit rezin türlerdir. 1-16
Yeni Kompozit Rezin
Materyal Grupları
1. Akışkan (flowable) Kompozit Rezinler
Akışkan kompozit rezinler 1995 yılında klinik kullanıma su-
nulmuştur. Hacimce doldurucu/rezin oranları çok düşüktür.
Bu kompozit rezinler iki işlemle elde edilirler: (1) partikül
boyutları arttırılarak, (2) doldurucu miktarları azaltılarak.
Akışkan kompozit rezinler mikrofil ve hibrit kompozit rezin-
lerle kıyaslandığında, daha az yapışkan ve çok daha kolay
kullanım özelliklerine sahiptir. Yine mikrofil ve hibrit kom-
pozit rezinlerle kıyaslandığında, termal genleşme katsayı-
ları, aşınma oranları ve yüzey pürüzlülükleri daha fazladır
ve fiziksel özellikleri de zayıftır. 17-19
Kompozit rezinlerin
polimerizasyon büzülmesinden kaynaklanan
aralık oluşumu ve streslerin zararlı etkilerini
azaltmak amacıyla akışkan kompozit rezin-
lerin, direkt kompozit restorasyonlar altında
bağlayıcı sistemlerin kullanılmasından sonra ince bir tabaka
şeklinde (0.5 mm) uygulanması önerilmektedir. 17-19
Hibrit kompozit rezinlere oranla daha küçük partikül bo-
yutu, daha fazla organik matris ve daha az doldurucu içer-
mekte ve dolayısıyla daha akışkan olabilmektedirler.6-14,19
Bu kompozit rezinler, pits ve fissür gibi dar bölgelere veya
undercut’lı kavite kenarlarına rahatlıkla uygulanabilir. Mini-
mal invaziv kavite preparasyonlarında, eski restorasyonla-
rın tamir işlemlerinde, Sınıf V kavitelerde, hibrit ve kondan-
se olabilen kompozit rezin restorasyonların altında düşük
elastiklik modüllerine bağlı olarak stres kırıcı kaide mater-
yali olarak kullanılabilirler. 17-19
2. Kondanse Olabilen (packable) Kompozit Rezinler
Amalgama alternatif olarak ve arka bölge dişlerinin resto-
rasyonları için geliştirilmiş yüksek viskoziteli kompozit re-
zinlerdir. Basınç uygulandığında, materyal hacmi azaldığı
için, sıkı sıkıya doldurma anlamına gelen “packable” kelime-
si bu grubu oldukça iyi tanımlar. Bu kompozit rezinler piya-
saya sürüldükten kısa süre sonra ise, kompozit rezinlerin
Akışkan kompozit rezinin posterior
kompozitlerin altında stres kırıcı
olarak kullanılması.
16
sayfa
4. manipülasyonlarının ve yerleştirme tekniklerinin amalgam
ile hiç bir benzerlik göstermediği, daha farklı tekniklerin
kullanımının zorunlu olduğu fark edilmiştir.
Hibrit kompozit rezinlerden daha fazla oranda dolduru-
cu partikül içerdikleri ve partikül dağılımları da daha fazla
olduğu için viskoziteleri artmıştır. Sıkıştırılabilme özellik-
lerine bağlı olarak, bu materyaller ile Sınıf II kavitelerde
aproksimal kontağın daha kolay oluşturulabileceği iddia
edilmektedir. 6-14
Üretici firmaların söylemlerine göre, 4 mm’lik tek kütle ha-
linde aproksimal kavitelere de uygulanabilmektedirler. Kli-
nikte bu kompozitleri amalgamlara benzer şekilde işlemek
oldukça zordur. Geleneksel matris sistemlerinin kullanılma-
sı, yaygın olarak geniş kontakt alanlarına ve düz interprok-
simal konturlara neden olur. Bu problemin en iyi çözümü,
üreticilerin farklı söylemlerine rağmen, kompozit rezinlerin
tabakalar şeklinde yerleştirilmesi ve her tabakanın ayrı ola-
rak ışıkla polimerize edilmesi ile gerçekleşir. Bazı kondanse
edilen kompozit rezinler aynı üretici tarafından pazarlanan
hibrit kompozit türleriyle aynı dolduruculara sahiptir. Fark-
lılık yalnız bunların rezin matrislerinin %1-2 daha fazla dol-
durucu içerecek şekilde üretilmiş olmasıdır. Bu ürün grubu
sadece birkaç renk tonunda üretilmiş ve hibrit kompozit re-
zinlere göre daha düşük estetik ve cilalanma özelliklerine
sahiptir 6-14, 20-22
3. Ormoserler
1998 yılında diş hekimliği camiasına tanıtılmış olan ormo-
serlerin (Organik olarak Modifiye edilmiş Seramikler) en
önemli özelliği, bu materyalin gelişimine kadar kompozit
rezinlerin inorganik partikül yapısında, oranında ve boyu-
tunda değişiklikler yapılmaktayken; ormoserlerin geliştiril-
mesiyle birlikte kompozit rezinlerin organik matrisinde de
yapısal değişiklikler yapılmış olmasıdır.6-14
Bu grupta, ön ve
arka grup dişlerin restorasyonlarında, kor yapımında, splint
ve vener uygulamalarında kullanılmak üzere geliştirilen tek
bir kompozit rezin bulunmaktadır (Admira/Voco).
Ormoserler çok fonksiyonlu üretan ile tioter oligo metakri-
lat alkoksisilanın inorganik-organik kopolimerlerinden olu-
şur. Silanın alkoksisil grupları, hidroliz ve polikondansasyon
reaksiyonları ile inorganik Si-O-Si ağını, metakrilat grupları
da fotokimyasal yolla organik polimerizasyonu gerçekleşti-
rir. Doldurucu partikülleri 1-1,5 μm arasında olup hacimce
içerikleri %61 dir. Polimerizasyon büzülmeleri %1,97 dir.6-14
Ormoserlerin aşınma direnci geleneksel kompozit rezinler-
den yüksek olup, onlara göre en önemli farkı, organik mat-
riste temel komponent olarak metakrilat polisiloksan kulla-
nılmasının dimetakrilat monomer miktarını azaltarak alerjik
reaksiyon görülme riskini minimalize etmesidir. Ormoserler,
silanlanmış inorganik dolduruculara ek olarak inorganik-or-
ganik kopolimer içermektedirler. Düşük polimerizasyon bü-
zülmesi, yüksek aşınma direnci, biyouyumluluğu ve çürük
önleyici etkinliği ormoserlerin avantajları olarak karşımıza
çıkmaktadır. Ancak klinik basamakları, direkt kompozit rezin
uygulamaları ile hemen hemen aynıdır.
4. İyon Salabilen (Smart) Kompozit Rezinler
Çok az sayıda kompozit rezinde florür salabilen ve tekrar
şarj olabilen cam partiküller mevcuttur. Yine
de bu materyallerden salınabilen florür mik-
tarı cam iyonomerler, kompomerler ve rezin
modifiye kompozit rezinlere oranla çok daha
Kondanse olabilen kompozit
rezinlerin (packable) kıvamları
Kondanse olabilen kompozit
rezinlerin uygulanması
En solda kondanse olabilen kompozit, ortada
hibrit kompozit en sağda ise akışkan kompozitin
kıvamlarını gösteren resim.
17
sayfa
5. azdır.6-14
Bu kompozit rezinlere tek istisna, iyon salabilen
bir kompozit rezin olan Ariston pHc (Vivadent) dir. Resto-
rasyonun çevresindeki pH seviyesi aktif demineralizasyona
bağlı olarak düştüğünde, yapısında bulunan özel kimyasal-
lardan salınan florür, kalsiyum ve hidroksil gibi fonksiyonel
iyonlar serbestlenir ve mikroorganizmalara ve ürettikleri
asitlere karşı etki gösterir.
Bu kompozit rezin materyal akıllı (smart) olarak tanımlan-
maktadır çünkü remineralizasyonu başlatacak ve dental
plağı inhibe edecek iyonları tam gerektiği durumlarda ser-
bestlemektedir. Hatta bu tip bir restorasyona komşu diş
dokularının ve dişlerin de demineralizasyondan korunduk-
ları iddia edilmektedir. Bu iyonların bakterisit etkileri ve asit
tamponlama kapasiteleri ile demineralizasyonu azaltacakları
ve ikincil çürük oluşumunu önleyecekleri düşünülmekteydi.
6-14
Ancak bu materyalin piyasadaki diğer kompozit rezinle-
re göre daha düşük fiziksel özelliklere sahip olması, aşınma
oranının fazla olması, düşük bağlanma direnci göstermesi ve
buna bağlı olarak da pulpa hassasiyeti ve başarısız klinik per-
formans göstermesi sebebiyle artık piyasadan kaldırılmıştır.
Gelecekte, plağın adezyon özelliğini önleyen veya azaltan
restoratif materyaller büyük önem kazanacaktır ve bu doğ-
rultuda daha fazla ARGE çalışması yapılacaktır.
5. Antibakteriyel Kompozit Rezinler
Antibakteriyel özellik gösteren kompozit rezinlerin elde
edilmesi iki yolla mümkün olmaktadır: 23-25
a. Rezin matris yapısına çözünebilir antibakteriyellerin ila-
ve edilmesi
b. Antibakteriyel ajanların, rezin matrisin içinde sabit kal-
masının sağlanması
Birinci yöntemde kullanılan ilave madde klorheksidindir.
Restorasyon materyalinden salınarak etkinlik gösterir.
İkinci yöntemdeki rezin materyaller antibakteriyel aktivite
sağlamak için yeni bir monomer olan 12-methacryloyloxy-
dodecyl-pyridinium bromide (MDPB) geliştirilmiştir. Matris
içinde sabit kalan bu monomerin restorasyon dışına salını-
mı yoktur ancak bakteri üremesini ve bakteriyel plak biriki-
mini önleyici etki göstermektedir. 23-25
6. Çok Az Büzülme Gösteren Kompozit Rezinler
Kompozit rezinlerin polimerizasyon büzülmeleri; molekül
ağırlıklarına, monomerlerin fonksiyonuna, içerdikleri doldu-
rucu miktarına ve üretim teknolojilerine bağlı olarak farklılık
göstermektedir. 1990’larda “spiro ortokarbonat monomer-
ler” olarak adlandırılan ve polimerizasyon sırasında gen-
leşmeyen monomerler geliştirilmiştir. 6-14
Ancak, yetersiz
biyouyumlulukları ve epoksi rezinlerin sertleşmesindeki
yavaşlık bu monomerlerin gelişimini engellemiştir. Bis-GMA
ve TEGDMA rezinlerin epoksi rezinlerin yerine kullanılması-
nın, spiro ortokarbonat monomerlerinin büzülmeyi azaltma
etkisini çok aza indirgendiğinin görülmesi bu
malzemelere yönelik çalışmaları durma nok-
tasına getirmiştir.
“Oksibismetakrilat monomerler”, yaygın olarak kullanılan di-
metakrilatlarla karşılaştırıldığında, polimerizasyon büzülme-
sini %30-40 oranında azaltmaktadır. 26-28
Bunun yanı sıra,
likit kristal monomer sistemlerin de polimerizasyon büzülme-
sini azaltacağını gösteren laboratuar sonuçları da mevcuttur.
En son geliştirilen ise, Silorane ve Oxirane monomerdir ve
Filtek Silorane (3M/ESPE) isimi ile piyasaya sürülmüştür.
Silorane esaslı kompozit rezinde, olumlu biyouyumluluk,
artmış mekanik özellikler, 8,5-10 mm’ye kadar polimerizas-
yon derinliği ve düşük polimerizasyon büzülmesi (hacimce
%0,5-0,8) sonuçları elde edilmiştir. 26-28
Günümüz diş he-
kimliği pratiğinde kullanımları giderek artmaktadır ancak bu
materyalle ilgili çok az sayıda uzun dönemli klinik çalışma
yapılmış ve yayınlanmıştır. Bu az sayıdaki çalışmalarda ise
genellikle hibrit kompozitlerle karşılaştırmalar yapılmış ve
çok fazla bir üstünlük gösterdikleri bulunmamıştır. 28
7. Nano Partiküllü ve Nanohibrit Kompozit Rezinler
Günümüzde geliştirilen nano teknolojinin amacı, ürünleri
hafif, dayanıklı ve ucuz üretebilmektir. Geleneksel üretim
teknolojilerinin tersine, küçük birimlerden bir bütünü oluş-
turmaktadırlar. Nano partiküllü kompozit rezinlerin inorga-
nik fazında iki farklı doldurucu bulunur: 11-14,29-31
1. Silika nanodoldurucular (nanomerler) 20-75 nm
2. Zirkonya/Silika nano-öbekler (nanoclusterlar) 5-20 nm.
Zirkonya/silika partiküller topluluk şeklinde zayıf bağlantılı
kümeler oluştururlar. Kümelerin partikül boyutları 0.60-
1.4μm arasında değişir. Zayıf bağlantılı kümeler, termodi-
namik faktörler yardımıyla, tek bir ünite gibi hareket eder-
Filtek Silorane ile yapılmış olan bir posterior
kompozit rezin restorasyon
Nano partiküllü ve nano hibrit kompozit rezinler
18
sayfa
6. ler ve kompozit rezinin monomer miktarının çok azalmasına
yol açarlar. Nano partiküllü kompozit rezinler, çok güzel
cilalanabilmekte, rahatlıkla tabakalanabilmekte ve kolayca
uygulanabilmektedirler. 29-33
Bununla beraber, polimerize olmuş materyalin basma di-
renci çok artmıştır çünkü materyalde oluşabilecek herhangi
bir çatlak nanopartiküllerin dağılımları sebebiyle materyal
içinde ilerlemeden yüzeyde kalmaktadır. Işıkla polimerize
olan diş rengindeki restoratif materyallerin estetik, düşük
polimerizasyon büzülmesi ve çiğneme kuvvetlerine direnç
gibi olumlu özellikleri nano dolduruculu kompozit rezinler-
de bir araya getirilmiştir. Organik matris yapılarına nanomer
ve nanomer grupları ilave edilerek ağırlıkça %72-87 ora-
nında doldurucu partikül içeriğine sahip nano dolduruculu
kompozit rezinler üretilmiştir. Yapılan çalışmalar bu hipote-
zi destekler nitelikte sonuçlar vermiştir. 29-31
Bu kompozitlerin inorganik partikül büyüklükleri, ışığın dal-
ga boyundan daha küçük olduğundan, görünür ışık ile emi-
lim ya da saçılım gibi etkileşimlere girmedikleri düşünül-
mektedir. 29-33
Ayrıca, bu doldurucuların silika kökenli olması
da gerekmemektedir. Partikül boyutunun çok küçük olması-
na bağlı olarak, çeşitli polimer zincirleri arasına uyumlu bir
şekilde yerleşebildikleri görülmüştür.
8. Giomerler
Bu materyal aynı kompomer materyal grubu gibi, cam iyo-
nomer simanların kötü estetik sonuçlarını ve nemden et-
kilenmeleri gibi klinik olumsuzluklarını en aza indirgemek
ancak klinik avantajlarını da kullanmak üzere geliştirilmiş-
tir.35-36
Giomerler rezin esaslı materyallerdir ve içeriklerinde
‘prereacted’ cam partiküllerle (PRG) beraber, uretan dime-
takrilat ve hidroksietil metakrilat bulunmaktadır. Bu cam
partiküller cam iyonomer simanlardaki fluorosilikat camlara
çok benzemektedir ve materyale katılmadan önce poliakri-
lik asitle muamele görmüşlerdir. Bu ön işlem partiküllerin
yüzeyini kaplayabildiği gibi (Beautifil, Shofu), tüm partikül-
lerin içinde de bulunabilir (Reactmer, Shofu)
Giomerler ışıkla sertleşmekte, oldukça radyoopak ve dişe
bağlanmak için mutlaka bir bağlayıcı sisteme ihtiyaç duy-
maktadırlar. İlk yapılan araştırmalar florür salınımları ile il-
gili çelişkili raporlan sunmuştur.37,38
Itota ve ark.35
Reactmer’in bir kompomer ve kompozitten çok daha fazla
florür saldığını bildirmelerine karşın, Yap ve ark.36
materya-
lin başlangıç salınımının olmadığını, sonradan arttığını ve
28 gün sonrasında ise bir kompomerden daha düşük oldu-
ğunu bulmuşlardır.
9. İndirekt Kompozit Rezinler
Fazla miktarda diş dokusu kayıp olduğunda, kavitenin es-
tetik bir materyalle restorasyonu gerektiğinde ve direkt
kompozit restorasyon yapmak mümkün olmadığında, la-
boratuarda yapılan ve sonradan ağız içine
simante edilen indirekt kompozit rezin res-
torasyonlar alternatif bir seçim olabilir. Buna
karşın, daha pahalı işlemler oldukları, zaman
21 nolu dişin travma sonrası nanohibrit bir
kompozit rezin ile restore edilmesi (üstte),
restorasyonun bitmiş hali ve cilası (ortada), 6 ay
sonra restorasyon cilasının korunması (en altta).
Bir insizal fraktürün nanofil bir kompozit rezin ile
restore edilmesi
Giomer restoratif materyaller
19
sayfa
7. aldıkları, geçici ve ölçü gerektirdikleri bilinmelidir. Ancak di-
rekt restorasyonlara göre polimerizasyon dereceleri daha
yüksektir, aşınmaya daha dayanıklıdırlar ve mekanik özel-
likleri de daha güçlüdür. Bu restorasyonlarda aproksimal
kontaktlar ve oklüzal anatomiler daha uygun şekilde işlene-
bilmektedir. Bu materyaller ile dual-cure rezinlerle yapıştı-
rılabilen inleyler, onleyler, overleyler veya lamina venerler
yapılabilmektedir. 6-14
İndirekt kompozit rezin restorasyonlar karşıt dişleri çok az
aşındırırlar, hem klinikte ve hem de laboratuarda yapılabi-
lir ve hibrit kompozitlerle tamir edilebilirler. Hibrit kompo-
zitlerle karşılaştırıldığında, indirekt kompozitlerin fiziksel
özellikleri, polimerizasyon derecesinin %100’e yakın art-
mış olması sebebiyle çok daha yüksektir. Bu artış laboratu-
arda oksijensiz bir ortamda, toplam polimerizasyonu uya-
ran yüksek basınç, ısı ve çok yoğun ışıkla sağlanmaktadır.
Metal ya da porselen indirekt restorasyonlara göre, okluzal
morfolojilerin ve konturların ayarlanması, cilalanmaları ve
simantasyonları çok daha kolay yapılmaktadır.
10. Dual-cure Kompozit Rezin Simanlar
Kompozit rezin simanlar, kullanım özelliklerini kolaylaştır-
mak için, hibrit kompozit rezinlerden daha az doldurucu
içerirler ve akışkan kompozit rezinlerin özelliklerine daha
yakındırlar. Birçok ürün setinde, otopolimerizasyonu baş-
latmak amacıyla farklı viskozitede iki katalizatör bulunur.
Materyalden beklenen; yüksek viskoziteye sahip bir ürün
olarak daha iyi fiziksel özelliklere ve daha düşük termal
genleşme katsayısına sahip olması ve uzun
süreli kenar uyumu açısından daha yararlı
olmasıdır. İnce bir indirekt kompozit ya da
kompozit vener simante edileceği zaman
bu sistemler yaygın olarak kullanılmakta ve ışıkla sertleş-
tirilmektedir. İnley, onley, overley ve venerler yerleştirildiği
zaman, ışığın ulaşamadığı bölgelerde simanın polimerizas-
yonundan emin olmak için otopolimerizan bir katalizör içer-
mektedirler.
11. Tek Kütle Olarak Uygulanan Kompozit Rezinler
(Bulk-Fill kompozit rezinler)
Yıllar boyu kompozit rezinlerin kaviteye tabakalı tekniklerle
(inkremental) yerleştirilmesi standart bir uygulama olarak
kabul edilmiştir. Estetik materyalin fiziksel özelliklerinin
artması, iyi bir kenar uyumunun sağlanabilmesi ve rezidüel
monomer miktarının çok az olması sebebiyle sitotoksisite-
sinin de az olması bu tekniğin avantajlarındandır. Bunların
yanı sıra, uygulama sırasında fazla oranda polimerizasyon
stresinin oluşması, tabakaların arasında boşlukların kalabil-
mesi, tünel kaviteler gibi minimal invaziv tekniklerle açılan
kavitelerde tabakalamanın tam yapılamaması ve tekniğin
zaman alması gibi sorunlar da mevcuttu. 39,40
Tabakalama tekniğinin yerine geçebilecek tek kütle ve 4mm
kalınlıkta uygulanabilen kompozit rezinlerin geliştirilme-
si uygulamaları oldukça kolaylaştırmıştır. Yapılan araştır-
malar41,42
tek kütle uygulanabilen kompozit rezinlerin belli
özelliklere sahip olması gerektiğini ortaya koymuştur. Daha
iyi bir kavite adaptasyonu için kıvamlarının daha akışkan ol-
ması, düşük polimerizasyon büzülmesi göstermeleri, kolay
uygulanabilmeleri, üstün fiziksel özellikleri ve en az 4mm
polimerizasyon derinliğine sahip olmaları bu özelliklerden
bazılarıdır. Bu materyallerin içeriğindeki birbiriyle uyumlu
ışık kırma indislerine sahip pigmentler, doldurucular ve mo-
nomer matris kompozisyonuna bağlı olarak 4mm’lik tabaka-
lar halinde yerleştirildiklerinde bile 20sn ışık uygulaması ile
polimerize olabilmektedirler. 40
Birçok firmanın bu tip ürünleri piyasada mevcuttur. Bun-
ların bir kısmı, SDR (Dentsply), Filtek BulkFill (3M/ESPE),
Venus BulkFill (Hereaus Kulzer) ve X-tra Base (Voco) gibi
sadece kalın kaide şeklinde uygulanıp üzerleri mutlaka bir
kompozit rezin materyal ile örtülenmelidir.
Kanal tedavisi görmüş ve aşırı kuron harabiyeti olan
bir molar dişin SDR kaide materyali ve indirekt overley
şeklinde kompozit rezin ile restore edilmesi. Bu olgu
için Dt. Jusuf Lukarcanin’e teşekkür ederim.
Kaide olarak kullanılan bulk-fill kompozit
rezinlere örnekler.
20
sayfa
8. Bir kısmı ise tamamen restoratif materyal olarak kullanı-
labilmekte ve 4mm’lik birkaç tabaka halinde uygulanabil-
mektedir. Bunlara örnek, X-tra Fill (Voco), Tetric Evo Ceram
BulkFill (Ivoclar Vivadent), QuiXfil (Dentsply), Filtek Bulk-
Fill (3M ESPE) ve SonicFill (Kerr) dir.
Tek kütle halinde uygulanan ve derin kavitelerde, aşırı
kuron harabiyeti olan dişlerde kullanılmak üzere geliştiril-
miş, fiber ile güçlendirilmiş bir kompozit rezin (Ever-X Pos-
terior, GC) de son yıllarda piyasaya sürülmüştür. Bu mater-
yal de ilk grup bulk fill kompozit rezinler gibi kavite tabanına
kalın bir şekilde (4mm) uygulanmakta ve mutlaka restoratif
bir kompozit rezin ile örtülenmektedir.
12. Kendinden Adezivli Kompozit Rezinler
Son yıllarda piyasaya sürülen ve diş dokularına kendiliğin-
den tutunan, akışkan kıvamda olup adeziv içeren ilk ürün
Vertise Flow (Kerr) dur. Bu ürünün içinde, işlevsel bir fosfat
grubundan oluşan ve özel bir monomer olan GPDM (gliserol
fosfat dimetakrilat) bulunmaktadır. Bu malzeme ayrışmış
formdadır ve diş sert dokusundaki kalsiyum ile kimyasal
bağ kurmaktadır. Bir taraftan asidik olan fosfat grubu yüze-
yi dağlayarak mikroretantif bir yüzey oluşturarak kimyasal
bağ oluştururken; öte yandan molekülün diğer ucunda bu-
lunan metakrilat grupları başka monomerlerle bir ağ yapısı
oluşturabilmektedir. Bir diğer ürün olan Fusio Liquid Dentin
(Pentron Clinical) ise 4-MET’i adeziv monomer olarak içer-
mektedir. Cam iyonomer siman ile benzer olarak karboksilat
grupları üzerinden diş sert dokularında bir tutuculuk sağlar.
Geleneksel akışkan kompozitlerden farklı olarak kendin-
den adezivli akışkan kompozitler adezivle ön işlem gerek-
tirmeden kavitelere uygulanmaktadırlar. Ancak bu ürünün
dentin yüzeyi ile tutunması için aktif olarak (ovalanarak)
uygulanması gerekmektedir. Vertise Flow’da uygulama bir
fırça ile yapılmalıdır. Böylece akışkan kompozit ovalama
hareketi ile yaklaşık 0,5 mm kalınlığında bir tabaka halinde
dentin yüzeyine dağıtılmalıdır. Bu aktif uygulama şekli ile
asidik monomerlerin temas yüzeyi ile olan interaksiyonu
güçlendirilmiş olacaktır. Daha sonra ürün ışık aktivasyonu
ile 20 saniyede sertleşmektedir. İçeriğinde bulunan hidro-
filik fosfat grupları diş sert dokularındaki mikromekanik ve
kimyasal bağlardan sorumluyken; mekanik dayanıklılık me-
takrilat gruplarının ağ yapısı oluşturması ile sağlanır.
Bu ürünlerde bulunan hidrofilik fosfat grubu aynı zamanda
su emiliminden de sorumlu olduğundan, bu ürünler diğer
akışkan kompozitlere göre belirgin oranda daha fazla su
emmektedir. 43
Dentin dokusuna olan tutunması mineye
göre daha yüksek olduğundan, kole defektlerinin resto-
rasyonlarında kullanılırken mutlaka bir adeziv sistem ile
kombine kullanılmaları önerilmektedir. 44,45
Ancak minede
yüksek olmayan tutuculuk değerleri ortodontik braketlerin
yapıştırılmasında bir avantaj haline gelmektedir. Kendin-
den asitli adeziv sistemlerle yapılan karşılaştırmalı çalış-
malarda, hem in vitro hem de in vivo olarak Vertise Flow ile
ortodontik braketlerin yapıştırılabileceği gösterilmiştir.46-48
Hatta braketler sökülürken, Etch-and-Rinse sistemlerinin
aksine, minede kalıcı hasar görülmemektedir.47
Şimdiye kadar piyasada mevcut olan kendinden adezivli
akışkan kompozitlerin minimal girişimsel kaviteler, dolgu
kenarlarının tamiri, Sınıf II kavitelerde liner ve braket yapış-
tırılması dışında güvenilir bir endikasyonları henüz yoktur.
Bu bakımdan bu tip akışkan kompozitlerle ilgili daha çok kli-
nik araştırma ve geliştirme yapılmasına ihtiyaç duyulmak-
tadır.
KAYNAKLAR
1. Gilmore HW et al. Operative Dentistry, ed 4, St Louis 1982, Mosby.
2. Craig RG. Chemistry, composition and properties of composite resins.
Dent Clin North Am 1981; 25: 219-221.
3. Baum L et al. Textbook of Operative Dentistry, ed 3, Philadelphia 1995,
Saunders.
4. Wakefield CW, Kofford KR. Advences in restorative materials. Dent Clin
North Am 201; 45: 7-31.
5. Wilson NHF, Roulet JF, Fuzzi M. Advences in Operative Dentistry Vol 2.
Challenges of the future, 2001 Quintessence Publishing Co. , Illinois.
6. Craig RG. Restorative Dental Materials, ed 11, St Louis 2001, Mosby.
7. Albers HF. Tooth-colored restoratives. Principles and techniques, ed 9,
2002 BC, Decker Inc.
8. Sturdevants CM et al. The art and science of operative dentsitry, ed 5, St
Louis, Missouri 2006, Mosby.
9. Summitt JB, Robbins JW, Hilton TJ, Schwartz RS. Fundamentals of opera-
tive dentistry. A contemporary approach, ed 3, Illinois 2006, Quintessence
Publishing Co. Inc.
10. Powers JM, Sakaguchi RL (eds). Craig’s Restorative Dental Materials. St.
Louis, Missouri: Mosby Elsevier, 2006.
11. Noort vR. Introduction to dental materials, ed 3, St Louis 2007, Mosby.
12. Mitchell C. Dental Materials in Operative Dentistry 2008, QuintEssential.
13. Lynch CD. Successful Posterior Composites 2008, QuintEssential.
14. Dayangaç B. Kompozit restorasyonlar. 2011, Quintessence yayıncılık.
15. Lutz F, Phillips RW. A classification and evaluation of composite resin
systems. J Prosthet Dent 1983; 50: 480-488.
16. Ferracane JL. Current trends in dental composites. Crit Rev Oral Biol Med
1995; 6: 302-318.
17. Davidson CL, de Gee AJ. Relaxation of polymerization contraction stress
by flow in dental composites. J Dent Res 1984; 63: 16-28.
18. Feilezer AJ, de Gee AJ, Davidson CL. Quantitative de-
termination of stress reduction by flow in composite res-
torations. Dent Mater 1990; 6: 167-171.
19. Bayne SC, Thompson JY, Swift EJ Jr, Stamatiades P, Wi-
kerson M. A characterization of first-generation flowable
composites. J Am Dent Assoc 1998; 129: 567-577.
Dolgu materyali olarak kullanılan bulk-fill kompozit
rezinlere örnekler.
21
sayfa
9. 20. Türkün LS, Türkün M, Özata F. Two-year clinical evaluation of a packable
resin-based composite. J Am Dent Assoc. 2003 Sep;134(9):1205-12.
21. Türkün M, Özata F. Clinical performance of a packable resin composite for
a period of 3 years. Quintessence Int. 2005 May;36(5):365-72.
22. Türkün LS, Leblebicioğlu EA. Stain retention and surface characteristi-
cs of posterior composites polished by one-step systems. Am J Dent. 2006
Dec;19(6):343-347.
23. Imazato S. Antibacterial properties of resin composite and dentin bonding
systems. Dent Mater 2003; 19: 449-457.
24. Leprince J, Palin WM, Mullier T, Devaux J, Vreven J, Leloup G. Investigating
filler morphology and mechanical properties of new low-shrinkage resin com-
posite types. J Oral Rehabil 2010; 37: 364-376.
25. Saku S, Kotake H et al. Antibacterial activity of composite resin with
glass-ionomer filler particules. Dent Mater 2010; 29: 193-198.
26. Weinmann W, Thalacker C, Guggenberg R. Silorane an dental composi-
tes. Dent Mater 2005; 21: 68-74.
27. Ilie N, Hickel R. Silorane-based dental composite: behavior and abilities.
Dent Mater 2006; 25: 445-454.
28. Perez MM, Ghinea R, Ugarte-Alvan LI, Pulgar R, Paravina RD. Color and
translucency in siorane-based resin composite compared to universal and
nanofilled composites. J Dent 2010; 38: 110-116.
29. Mitra SB, Wu D, Holmes BN. An application of nanotechnology in advan-
ced dental materials. J Am Dent Assoc 2003; 134: 1382-1390.
30. Chen MH. Update on dental nano-composites. J Dent Res 2010; 89: 549-
560.
31. Jandt KD, Sigusch BW. Future perspectives of resin-based dental mate-
rials. Dent Mater 2009; 25: 1001-1006.
32. Endo T, Finger WJ, Kanehira M, Utterodt A, Komatsu M. Surface texture
and roughness of polished nanofill and nanohybrid resin composites. Dent
Mater 2010; 29: 213-228.
33. Ergücü Z, Türkün LS. Surface roughness of novel resin composites polis-
hed with one-step systems. Oper Dent. 2007 Mar-Apr;32(2):185-192.
34. Ergücü Z, Türkün LS, Aladag A. Color stability of nanocomposites polished
with one-step systems. Oper Dent. 2008 Jul-Aug;33(4):413-420.
35. Itota T, Carrick TE, Yoshiyama M, McCabe JF. Fluoride release and recharge
in giomer, compomer and resin composite. Dent Mater J 2004; 20: 789-795.
36. Yap AU, Tham SY, Zhu LY, Lee HK. Short term fluoride release from various
aesthetic restorative materials. Oper Dent 2002; 27: 259-265.
37. Frosten L. Fluoride release and uptake by glass-ionomers and related ma-
terials and its clinical effects. Biomaterials 1998; 19:503-508.
38. Xu X, Burgess JO. Compressive strength, fluoride release and recharge of
fluoride-releasing materials. Biomaterals 2003;24: 2451-2461.
39. Pilo R, Oelgiesser D, Cardash HS. A survey of output intensity and poten-
tiel of depth of cure amoung light-curing units in clinical use. J Dent 1999;
27:235-241.
40. Pokus LT, Placido E, Cardoso PEC. Influence of placement techniques on
Vickers and Knoop hardness of Class II composite resin restorations. Dent Ma-
ter 2004; 20: 726-732.
41. Jose-Luis R. Dental technique-restorations with resin-based, bulk fill com-
posites. AEGIS Communications 2010; 31
42. Lowe RA. The search for a low-shrinkage direct composite. Oral Health
Journal 2010; 6: 78-82.
43. Wei YJ, Silikas N, Zhang ZT, Watts DC. Hygroscopic dimensional changes
of self-adhering and new resin-matrix composites during water sorption/ de-
sorption cycles. Dent Mater 2011;27: 259-266.
44. Wajdowicz MN, Vandewalle KS, Means MT. Shear bond strength of new
self-adhesive flowable composite resins. Gen Dent 2012; 60:e104-108.
45. Vichi A, Goracci C, Ferrari M. Clinical study of the self-adhering flowable
composite resin Vertise Flow in Class I restorations: six-month follow-up. Int
Dent SA 2010; 2: 14-23.
46. Özel Bektas O, Eren D, Akin EG, Akin H. Evaluation of a self-adhering
flowable composite in terms of micro-shearbond strength and microleakage.
Acta Odontol Scand 2012 Jul 25 [Epub ahead of print].
47. Goracci C, Margvelashvili M, Giovannetti A, Vichi A, Ferrari M. Shear bond
strength of orthodontic brackets bonded with a new self-adhering flowable
resin composite. Clin Oral Investig 2012 Apr 27 [Epub ahead of print].
48. Chu CH, Ou KL, Dong de R, Huang HM, Tsai HH, Wang WN. Orthodontic
bonding with self-etching primer and self-adhesive systems. Eur J Orthod
2011;33:276-281.
Prof. Dr.
L. Şebnem
TÜRKÜN
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi 1991 yılı mezunudur.
1998 yılında Diş Hastalıkları ve
Tedavisi AD ‘da Dr. Med. Dent.,
2004 yılında Doçent ve 2009
yılında Profesör ünvanlarını
almıştır.
Halen Ege Üniversitesi Diş
Hekimliği Fakültesi Restoratif
Diş Tedavisi Anabilim Dalı’nda
Öğretim Üyesi ve bölüm başkanı
olarak görev yapmaktadır. Akademik ilgi alanları;
adeziv diş hekimliği, estetik restoratif materyaller
ve klinik ömürleri, antibakteriyal restoratif
materyaller, cam iyonomer restoratif materyaller
ve minimal girişimsel uygulamalardır.
İlgi alanları ile ilgili uluslararası indekslerce taranan
dergilerde orjinal araştırma eserleri, ulusal ve
uluslararası kongre, sempozyum, kurs ve konferans
katılımları ve pek çok sunumları bulunmaktadır.
International Association for Dental Research
(IADR), EDAD, Restoratif Diş Hekimliği Derneği
üyesi, MI Avrupa Board ve European Federation of
Conservative Dentistry yönetim kurulu üyesidir.
2007 yılından beri Quintessence Türkiye dergisinin
çeviri editörlüğünü yapmaktadır. Ulusal ve
uluslararası indekslerce taranan birçok dergide de
hakemlik ve yayın kurulu üyelikleri mevcuttur.
22
sayfa