Onurlu meslek polislik

www.rasimkirveli.com – www.onurlumeslekpolislik.info – ‘‘Polis, halkın yaşam gölgesidir.’’
Rasim KIRVELİ – Savunma Sporları Uzmanı - ONURLU MESLEK POLİSLİK
Sayfa1

Sayfa2
Teşekkürler 4632 / 2832 Ufuk, Kamil, Nejdet Abi…
ONURLU
MESLEK
POLİSLİK
Rasim KIRVELİ

Sayfa3
Tüm yayın hakları, kitabın yazarı Rasim KIRVELİ’ ye aittir. Kaynak gösterilerek tanıtım ve iktibas yapılabilir. İzinsiz olarak çoğaltılamaz, bastırılamaz, senaryolaştırılamaz ve farklı biçimlerde hazırlanıp satışa sunulamaz. Elektronik ortamlarda izinsiz olarak satış ve kaynak gösterilmeden yayın yapılamaz.
Bu elektronik kitap ( e-kitap ) olarak yayınlanan eserdeki, yazdıklarımın tüm sorumluluğu tarafıma aittir.
Emniyet Personeli ve Ülkeme Hediyemdir…
ONURLU MESLEK
POLİSLİK
Rasim KIRVELİ
Yayın Yönetmeni: Fevzi AYRAL
Editör: Şeyda SAKA
Kapak Tasarım: Kadir ARSLAN
Mizanpaj: Mevlüt YAZICI
ISBN : 978-605-65136-0-2
Rasim KIRVELİ
Savunma Sanatları Uzmanı
Adres : Güney Mh. Şenli Sk. No:5 Tütünçiftlik – Körfez / KOCAELİ
Web : www.rasimkirveli.com - www.onurlumeslekpolislik.info
E – Posta : rasimkirveli@ymail.com

Sayfa4
ONURLU MESLEK
POLİSLİK
Rasim KIRVELİ
‘‘ Herkesin polisi kendi vicdanıdır, fakat polis vicdanı olmayanların karşısındadır. ’’
Mustafa Kemal ATATÜRK

Sayfa5
İÇİNDEKİLER
2- ÖNSÖZ ………………………………………………. 6
2- GİRİŞ ………………………………………………... 8
3- EMNİYET TEŞKİLATIMIZI TANIYALIM ……. 11
4- EMNİYET TEŞKİLATI İÇİN SPORUN ÖNEMİ …. 20
5- POLİSİMİZİN YAKIN SAVUNMA EĞİTİMİNE BAKIŞI .. 31
6- POLİS - TOPLUM İLİŞKİSİ ……………………….. 33
7- POLİSİN GECE DEVRİYESİ ……………………… 35
8- POLİSİMİN HAKKI ÖDENMEZ …………………. 37
9- POLİSİN YAŞAM TARZI ………………………….. 41
10- POLİS – AMİR İLİŞKİSİ …………………………. 43
11- KELEPÇELEME YÖNTEMLERİ ………………. 46
12- RESİMLERLE DÜNDEN BUGÜNE POLİSİMİZ … 50
13 – KAYNAKÇA ……………………………………… 97
14 – ÖZGEÇMİŞ ……………………………………….. 98

Sayfa6
Ö N S Ö Z
Bilirsiniz ki ülkemiz kütüphanelerinde birçok kitap bulunmaktadır. Aynı kategorideki konuları farklı yazarlar yazıyor ama yazılanların hep aynı olması okuyucuyu bunaltıp okumaktan ve o kategorideki konulardan uzaklaştırmaktadır. Yazarlar, eserlerinde aynı döngüyü devam ettiren değil, üretken, okuyucuyu yeni alanlara yönlendiren, farklı pencerelerden bakmalarını sağlayan eserlerle okuyucunun karşısına çıkmalıdır.
Bir diğer önemli hususta yazarlar, yalnızca kategorisine değil, tüm alanlardaki kişilere de hitap etmelidir. Yaşamda her alanın birbiriyle mutlaka az veya çok bağlantısı vardır. Örnek olarak dövüş sanatları eğitimlerinizdeki öğrenme metotlarınız, bir teknik resim alanında farklı estetik duyguları uyandırabilir. Bir temizlik işini yapan kişinin süpürgesini tutuş tarzı, süpürme tarzı, işini severek yapması sizi işinize daha sıkı bağlamayı sağlayabilir. Her alana hitap eden bir eser, daha çok ilgi görecektir, daha çok ve hızlı bir şekilde yayılacaktır. Güvenlik güçlerimizin ülkemizdeki sosyal, ekonomik, kültürel yaşam tarzlarından ve ağırlıklı olarak savunma, suçluyu etkisiz hale getirme konularından bahsedeceğim. Kitapta sizleri ilgilendiren cümlelerin çok dikkatinizi çekeceği gibi bazı konuları da gereksiz görebilirsiniz. Birçok bakış açısı olduğu için hemen her pencereden bakmaya çalıştım. Dövüş sanatlarındaki temelim, Sifu Yüksel YILMAZ Hocam tarafından Kocaeli’nde eğitimini almış olduğum Bruce Lee’nin sistemi olan ’’ Jeet Kune DO’’ olan kalabalık sokak dövüş sistemidir. Daha sonra Antrenör Ediz BARIŞ Hocam ile Manisa ilinde Muay Thai çalışmalarım, çeşitli seminerler de görmüş olduğum Karate Do, Krav Maga eğitimleri ile kendimi güncellemekteyim.
Bilim, teknoloji her alanda arttığı gibi savunma sanatları alanında da gelişmektedir. Kendi bilgilerini güncelleyen kişilerde bilinçlenme artmaktadır. O halde gelişmek için değişmekte şarttır. Güvenlik güçlerimize de tavsiyem şu olacaktır ki bireysel savunma, suçluyu etkisiz hale getirme eğitimlerinde bilgilerini sürekli güncellemelidirler. Biliyorum ki karşılaştıkları suçlularla gördükleri eğitimi aynen uygulamak her zaman mümkün olmuyor.

Sayfa7
Ama savunma mekanizmalarını uzmanlaştıran personel, suçluyu yakalarken zorluk çekmeyecektir.
Eğitim alın, ve tartışılmaz başarılara imza atmak için ilk adımı atın…
İlk adım, en büyük başarılara ulaşmada temeldir.
Kitap yazmamda bana en büyük desteği veren, dürüstlüğü ve saygınlığı ile tanınan örnek aldığım adam gibi adam benim biricik babam Sn. Süleyman KIRVELİ’ ye, şükranlarımı sunarım. Bana attığım her adımda yardımcı olan biricik hayat arkadaşım, her zaman bana sonsuz destek veren Sn. Şeyda SAKA ’ya çok teşekkür ediyorum.
Beni dövüş sanatlarında yetiştiren, hayat felsefemin oluşmasında önemli etkisi olan, Türkiye’ye 80 li yıllarda Bruce Lee‘nin dövüş sanatını getiren Sn. Yüksel YILMAZ (Si-jo) hocama, Antrenörlük eğitimlerimde bana en büyük desteği sağlayan çok kıymetli abim ve hocam olan Manisa Jeet Kune Do Spor Kulübü Antrenörü Sn. Ediz BARIŞ’ a,
Güvenlik güçlerine ilk eğitimleri vermem de bana en büyük desteği sağlayan Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Sn. Doç. Dr. Gökhan GÜNDÜZ ’e ve Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol KIRDAR ’a,
Polis abilerime ilk olarak yakın savunma eğitimleri vermem de en büyük desteği sağlayan dönemin Bartın İl Emniyet Müdürü Sn. Burhan GÜMÜŞ ’e,
Birçok tecrübesinden öğrendiğim bilgilerle bana destek olan Emekli Komiser Sn. Fevzi AYRAL’ a, Bartın İl Emniyet Müdürlüğünün tüm birimlerinde çalışan çok kıymetli polis abilerime teşekkürü bir borç bilirim…
Kitabımın bütün güvenlik güçlerine, özellikle Emniyet Teşkilatımıza ve Yüce Türk Milletime faydalı olmasını dilerim.
Rasim KIRVELİ
Savaş Sanatları Eğitmeni

Sayfa8
GİRİŞ
Savunma nedir? — Neden Dövüş Sanatı Bilmek Gerekir ?
— Savunma?
— Neden Dövüş Sanatı Bilmek Gerekir ?
‘‘ Kendini savunmak, ruhsal ve zihinsel gelişimi artıran bir olgudur.’’

Sayfa9
Savunma, kişiye insanlar tarafından gelecek fiziksel ve kimyasal etkenlere karşı koyma gücüdür. Savunmayı olmazsa olmaz kılan olaya örnek verecek olursak, Kabil ’in Habil’i şehit etmesiyle başlar. Kabil, Hz. Adem ve Havva’nın büyük oğlu, Habil ise küçük oğludur. Çiftçilikle uğraşan Kabil, Allah’a buğday ve meyve adar. Çobanlık yapan kardeşi Habil ise Allah’a bir koyun adar. Allah ’u Teala ’da Kabil ’in adağını kabul etmez, kardeşi Habil’in adağını kabul eder. Kabil ’in Habil ’i şehit etmesiyle ilk insanlık cinayeti olarak kabul edilen bu olay gerçekleşir. Demek ki insanoğlunun hayatta var olduğu müddet savunma olmazsa olmazlardandır.
Kardeşin kardeşi öldürdüğü bir dünyada olduğumuza göre, silahlı kuvvetlerimiz, gecesi gündüzü demeden bu vatan için hizmet etmesine rağmen hırsızların, katillerin, polisimize askerimize silah sıkacak kadar şerefsizlerin olduğu bu ülkede polisimizin askerimizin kalkanı sağlam olmalıdır. O halde onlara Polis ve askeri okullarda verilen eğitimler, onlara her türlü durumla karşılaştıklarında hızlı, doğru ve net karar vermeyi öğretmelidir. Personel her yıl aynı eğitimleri gördükçe bunalıp, ’’Biz zaten bunları biliyoruz, karşılaştığımız durumlarda bunları kullanamıyoruz.’’ kelimesini tekrarlıyorlar. Personele verilen savunma eğitimlerinde en önemli husus, onları meraklandırmalı, onlara olaylarda en etkili, kısa yoldan sonuca ulaştıracak ve ekonomik hareketler gösterilmelidir. İşte burada Bruce Lee’nin sokak dövüş sistemi olan ’’Jeet Kune Do’’ devreye girmektedir. Jeet Kune Do,
1967 yılında ilk defa Bruce Lee tarafından bu ifade kullanılmıştır ve aynı zamanda felsefi tasarımı kamuoyu bilgisine sunulmuştur. Dünyadaki en yeni ve en etkili dövüş sanatıdır. Bruce Lee, Jeet Kune Do ‘yu ’’ Basitçe, , "Jeet Kune Do" basitleştirmektir." Diye ifade etmektedir. "...Jeet Kune Do şekilsizliği tercih eder, böylece tüm şekilleri alabilir ve Jeet Kune Do’nun stili olmadığından bütün stillere uyabilir. Sonuç olarak jeet kune do tüm yolları kullanır ve hiç birine bağlı değildir ve bunun gibi sonuca yardım eden bütün teknik ve imkanları kullanır.
Bruce Lee ünlü kişilere de dersler vermiştir. James Coburn, Steve McQueen ve Chuck Norris, Kareem Abdul-Jabbar bunlardan bazılarıdır. Düşünelim bu ünlülerin neden Bruce Lee’den ders aldığını? Bruce Lee’nin sistemi özellikle yakın savunma da çok etkilidir. Çünkü sistem bütün dövüş sistemlerinin gereksiz hareketlerinin çıkarılıp, harmanlanmış halidir. Emniyet teşkilatımızın tamda istediği bu değil mi? Polis teşkilatımız ağırlıklı olarak yakın savunma dendiği zaman akla ilk gelen, Ai Ki Do, Ju Do’dur. Peki öğretilen bu eğitimler, personel tarafından ne kadar süreli tekrar ediliyor? Yoksa formalite olarak dersi geçmek için mi yapılıyor? Aslında bu hayati bilgileri yamana atmak olmaz. Personele daima güncel bilgiler verilmeli, sürekli eğitim vermek için laf olsun, müfredat uygulansın diye aynı eğitimler verilmemelidir. Aynı bilgileri personele yüklemek hamallıktan başka bir şey değildir.
Personel, göreve başlayınca yıl boyunca hizmet içi eğitimlerden geçmektedir. Oysa sağlam bir eğitimle hizmet içi eğitim sayısı azaltılıp, personelin daha verimli olması sağlanabilir. Personelin akademide, meslek yüksekokulunda bir protokol eğitimi, büro eğitimi, ilkyardım eğitimi, spor eğitimi, vb. eğitimleri sağlam bir şekilde alıp atandığı bölgede

Sayfa10
göreve başladığı zaman gerek birimindeki görevlerde, gerek birimi dışındaki yardım isteyen amirlerinin verdiği görevlerde daha başarılı olması sağlanacaktır.
Neden Dövüş Sanatı Bilmek Gerekir?
Dövüş sanatlarıyla ilgilenen insanlar hayata kimsenin bakmadığı pencerelerden bakarlar, insanlara, olaylara, tehlikelere ve her türlü eyleme stratejik yaklaşırlar. Çünkü dövüş sanatları insanın sadece bedenini (yumruk, tekme, diz, dirsek vs.) değil, zihninizde geliştirmektedir. ’’Dövüşmeden dövüşmeyi, psikolojik savaşı geliştirir aslında felsefi dövüş sanatları…’’
Felsefe yaşamın yansımasıdır. Hayatımızda ne zaman, nerede, hangi durumda nasıl bir tehlikeyle karşılaşabileceğimizden bilgimiz olmadığından ’’Savunma Mekanizmamızı geliştirmemiz gerekmektedir. Düşünsenize, yolda giderken 3-5 serseri size sataştı, yanınızda eşiniz, aileniz, sevgiliniz var! Ne yapacaksınız, yâda ilk aklınıza ne gelirdi? O serserilere cevapsız mı kalmak gerekir? Düşünsenize bıçak çektiler!
Eyvah! Ne yapacağım kendimi nasıl savunacağım şimdi? Diye bir soruya verecek cevabınız var mı? Olmalı…
Ben cumhurbaşkanıyım, başbakanım, valiyim, rektörüm, akademisyenim, doktorum bir sürü korumam var, arabadan iner arabaya binerim hayatım bu şekilde derseniz en büyük yanılgılardan birine düşersiniz derim. Çünkü araştırırsanız suikastlar, kin besleyenler düşmanlarını ne zaman hangi durumlarda katletmiş, yaralamış, öldürmüşler… Konu ile ilgili bir örnek vermek isterim: İstanbul’da bir SAT komandosu bir tinerci tarafından bıçaklanmıştı. Evet, bir SAT komandosu, ordumuzun üst düzey donanımlı askeri veyahut Diyarbakır Emniyet müdürümüz rahmetli Gaffar OKKAN… Dilerim ki bu üzüntülü olayların yenileri olmasın…
Çin, Japonya, Kore’deki 70-80 yaşında bizim dede olarak tabir ettiğimiz ’’delikanlılara bakalım. Evet delikanlılar çünkü dövüş sanatlarını çok iyi bilmektedirler.25lik 30luk bir delikanlıya bile meydan okuyup, alt edebilirler…
Dövüş sanatlarının romatizma, böbreklerde taş oluşumunu, ağrıları, zindesizliği vb. tıbbi, psikolojik rahatsızlıkları engellediğini belirtmek isterim.
İnsan bildiği konuda eylem yapar, harekete geçer. Size de tavsiyem şudur ki;
Her şeyin önemi yokluğunda ortaya çıkar. Eğer bir olay yaşadığınızda kendinizi savunur, savunamadığınız takdirde varlığını ya da eksikliğini hissedeceksinizdir.
 Hayatımız zar değil, ne zaman ne olacağı belli olmaz, savunma sanayimiz güçlü olmalı.
En yakın zamanda herhangi bir savunma sanatı ile tanışmanız dileği ile..

Sayfa11
EMNİYET TEŞKİLATIMIZI TANIYALIM
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Emniyet Genel Müdürlüğü, rütbeleri polis memurluğundan başlayıp emniyet genel müdürlüğüne kadar uzanan, tüm il ve ilçelerde örgütlenmiş, kırsalda görevini askeri polis olan jandarmaya bırakmış, kentte ise görevi kendisi yöneten iç güvenlikten sorumlu devlet teşkilatıdır. 10 Nisan 1845 tarihinde temeli atılmıştır.
Merkez teşkilatı bünyesinde Ana Komuta Kontrol, Strateji Geliştirme, Arşiv, Asayiş, Bilgi İşlem, Dış İlişkiler, Eğitim, Güvenlik, Haberleşme, Havacılık, İdari ve Mali işler, İkmal- Bakım, İnşaat-Emlak, İnterpol, İstihbarat, Kaçakçılık ve Organize suçlarla mücadele, Koruma, Kriminal, Özel Harekat, Personel, Sağlık İşleri, Sivil Savunma, Sosyal Hizmetler, Teftiş Kurulu, Terörle Mücadele Harekat, Trafik Eğitim ve Araştırma, Trafik ve Denetleme, Yabancılar Hudut İltica Daireleri vardır. Taşra teşkilatını ise, il emniyet müdürlükleri ve ilçe emniyet amirlikleri oluşturur. Genel müdürlük, üst kurum ve yönetim bakımından İçişleri Bakanlığı'na bağlıdır.
Kurumun yapılanması iki şekilde olmuştur.Birincisi Merkez Teşkilatı ve ikincisi ise Taşra Teşkilatı'dır.Merkez Teşkilatı,Daire Başkanlıkları şeklinde yapılanmıştır.Taşra Teşkilatı ise 81 ilde İl Emniyet Müdürlükleri olarak faaliyet yürütmektedir. Merkez Teşkilatı'ndaki daire başkanlıklarının bazıları direkt olarak emniyet genel müdürüne bağlı olmak ile birlikte diğerleri ise 5 adet emniyet genel müdür yardımcısına bağlı olarak hizmet vermektedir. Taşra teşkilatında ise illerin başında il emniyet müdürü bulunmakta ve ildeki bütün birimler il emniyet müdürüne bağlı olmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde, belediye teşkilatlanması tamamlanmış olan il, ilçe ve beldelerde güvenlik, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından sağlanmakta; daha küçük birimlerin ve yapılaşmaya açılmamış alanların güvenliği ise Jandarma Genel Komutanlığı tarafından sağlanmaktadır.
Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez ve 81 ilde teşkilatlanmış olup konularına göre uzmanlaşmış alt birimlere ayrılmıştır. Suç türlerinin değişken olması neticesi polis teşkilatında da bu değişen suç ile mücadele edebilmek için her geçen gün yeni uzmanlık birimleri oluşturulmaktadır.
Türk Polisinin Hizmetiçi Eğitimleri Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığı tarafından, Hizmetöncesi eğitimi ise Polis Koleji, Polis Akademisi, Polis Meslek Eğitim Merkezleri (POMEM) ve Polis Meslek Yüksek Okulları tarafından verilmektedir. Polis Akademisinde eğitim lisans seviyesinde olup mezunlar komiser yardımcısı rütbesi ile göreve başlar. Polis Koleji ise lise seviyesinde bir eğitim kurumu olup, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi'ne öğrenci yetiştirmekten mesuldür. Polis Meslek Eğitim Merkezlerinde çeşitli alanlarda lisans eğitimi almış olanlar 6 aylık mesleki eğitim ile polis memuru olarak

Sayfa12
göreve başlarlar. Polis Meslek Yüksek Okullarında ise eğitim 2 yıllık önlisans seviyesinde olup mezunlar polis memuru rütbesiyle göreve başlamaktadırlar.
İnsanların hak ve özgürlüklerinin güven altında bulundurulması gereklidir. Günümüzde devletler, toplumda huzuru ve düzeni sağlama, insanların can ve mal güvenliğini koruma, yasa hakimiyetini sağlamak istemektedirler. Bunun için yasalara ve yasaları uygulayacak bir kuvvete gerek vardır.
İşte Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bu görevi yürüten teşkilatlardan biri, Polis Teşkilatıdır.
Daire Başkanlıkları
 AKKM Dairesi Başkanlığı
 Arşiv Dairesi Başkanlığı
 Asayiş Dairesi Başkanlığı
 Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı
 Dışilişkiler Dairesi Başkanlığı
 Eğitim Dairesi Başkanlığı
 Güvenlik Dairesi Başkanlığı
 Haberleşme Dairesi Başkanlığı
 Havacılık Dairesi Başkanlığı
 Hukuk Müşavirliği
 İdari Mali İşler Dairesi Başkanlığı
 Ikmal ve Bakim Dairesi Başkanlığı
 İnşaat Emlak Dairesi Başkanlığı
 İnterpol Dairesi Başkanlığı
 İstihbarat Dairesi Başkanlığı
 Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı
 Koruma Dairesi Başkanlığı
 Kriminal Polis Labaratuvarları Dairesi Başkanlığı
 Özel Harekat Dairesi Başkanlığı
 Özel Güvenlik Dairesi Başkanlığı
 Personel Dairesi Başkanlığı
 Saglik İsleri Dairesi Başkanlığı
 Sivil Savunma Uzmanlığı
 Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı
 Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı
 Tanık Koruma Dairesi Başkanlığı
 Teftiş Kurulu Başkanlığı
 Terörle Mücadele Harekat Dairesi Başkanlığı
 Trafik Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı
 Trafik Planlama ve Destek Dairesi Başkanlığı
 Trafik Uygulama ve Denetleme Dairesi Başkanlığı
 Yabancılar Hudut İltica Dairesi Başkanlığı
 Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğü

Sayfa13
 Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü
Görevleri
1. Genel emniyet ve asayişin sağlanmasına yönelik hizmetlerin ilgili mevzuata uygun olarak yürütülmesini sağlamak,
2. Asayiş suçundan toplumun nasıl korunacağı hakkında halkın bilgilendirilmesi, çocukların ve gençlerin suça yönelmelerini ve suçta kullanılmalarını önleyici tedbirlerin alınması hizmetlerini yürütmek,
3. Asayiş suçları hakkındaki bilgi ve istatistikleri değerlendirmek, suç analizi yapmak veya yaptırmak ve bunları değerlendirerek asayiş suçlarının önlenmesi için suçla mücadele yöntemlerini belirlemek, taşra teşkilatının çalışmalarına yön vermek ve toplumun her zaman için Türk polisine güvenmesini sağlamaktır.
Bu görevlerin uygulama sahası, ilgili yönetmelik uyarınca il ve ilçe belediye sınırlarının içidir.
Görev çeşitleri
Deniz Polisi
Deniz Polisi Liman sahalarında, körfezlerde ve iç sularda görevli polis gücüdür. Denizlerdeki adli ve idari işlerden emniyet adına sorumlu birimdir. Aynı zamanda Polis Kurbağa Adamlarda bu birime bağlıdır. Polis Kurbağa Adamlar denizlerde, göllerde nehirlerdeki arama kurtarma faaliyetlerini yürütür.
Motosikletli Polisler
İki çeşittir Yunuslar ve Şahinler. Yunuslar daha çok asayişle ilgili konulara müdahil olmakla birlikte, genelde toplu gezerler ve bir motosiklete iki kişi binerler. Öndeki öncü, arkada oturan artçı diye adlandırılır. Artçı elinde silah taşır. Kıyafetleri kırmızı siyah ve beyaz renklerden oluşmaktadır. Armalarında başında kep bulunan bir yunus balığı figürü yer alır. Şahinler ise Yunusların aksine motosiklete genelde tek binerler ve tek motor halinde devriye gezerler. Bölgelerindeki trafik aksamalarına ve yoğunluklarına ayrıca trafik kazalarına bakarlar. Bu görevlerinin yanı sıra normal polislik görevlerini de (asayiş) sağlamakla yükümlüdürler. Şahinler genelde eskort ve yol açma hizmetlerinde kullanılmakla birlikte olaylara hızlı müdahaleleri ve sempatik polis tavırlarıyla insanlara daha yakın görünmektedirler. Şahinlerin kıyafeti fosforlu sarıdan yeşile dönmüş ayrıca lacivert ve beyaz da bulunmaktadır. Armalarında bir pençesinde şimşek gagasında da zeytin dalı bulunan şahin figürü yer almaktadır.
Hava Polisi
Emniyet Genel Müdürlüğü Havacılık Dairesi Başkanlığı 19 Ekim 1981 tarihinde, Fransız yapımı 18 adet SA-318C Alouette marka, keşif ve gözetleme helikopterleriyle kurulmuştur.
Havacılık Daire Başkanlığının görevleri asayiş ve kaçakçılıkla mücadele hizmetlerinde yardımcı olmanın dışında, terör örgütlerinin ve bölücü eşkıyanın yakalanması için özel

Sayfa14
harekat timlerinin ve malzemelerinin havadan nakli ve bu amaçla da özel hareket timleriyle müşterek eğitim yapılması, ayrıca karayolları üzerinde trafik kontrolü, V.I.P.'nin havadan taşınması, hasta ve yaralıların havadan nakli, belli noktalar arası kurye hizmeti gibi hizmetleri yapmakla birlikte, personelinin uçuş ve bakım konularında eğitimi ve tabii afetlerde de halkımıza havadan yardım malzemesi taşınmasıdır. Havacılık Dairesi Başkanlığı kuruluşundan bu yana geçen zaman içinde bir çok konuda önemli mesafe kaydetmiştir. Kuruluş yıllarında bünyesinde emniyet hizmetleri sınıfı uçucu pilot yok iken, günümüzde emniyet hizmetleri sınıfı pilot sayısı 43, Emniyet hizmetleri sınıfı bakım yöneticisi ve uçuş ekibi sayısı 49'a ulaşmıştır. 18 adet SA-318C Alouette marka helikopteri ile kurulan Havacılık Dairesi Başkanlığı, 1989 yılında Fransa'dan satın alınan 4 adet 1981 model Puma ve 1991 yılında ABD'den satın alınan biri V.I.P. dizaynlı 5 adet UH-60 Blackhawk helikopterleri ile mevcut helikopter filosunu güçlendirerek, Başbakanlık V.I.P. ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde teşkilatımızın hizmetlerinin daha aktif olmasını sağlamıştır.
Çocuk Polisi
Polisin çocuklara yönelik olarak yürüteceği hizmetler konusunda ve ayrıca 0-18 yaş grubu çocukların gelişim özellikleri, davranış bilimleri, mülakat teknikleri, iletişim becerisi ve en önemlisi topluma kazandırma gibi konularda özel eğitim almış bir polis birimidir.
Terörle Mücadele
1924 yılında Emniyet Umumiye Müdür Muavinliğine bağlı olarak devletin genel güvenliğine yönelen her türlü tehdit ve yıkıcı faaliyetlerle mücadeleyi yürütmek üzere kurulmuş olan 1.Şube ile başlamıştır.
Birinci Şube, 04.06.1937 tarihinde yürürlüğe giren 3201 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun 9’uncu maddesiyle Güvenlik Dairesi Başkanlığı bünyesinde Yıkıcı Faaliyetler Şubesine dönüştürülmüştür.
Ülke güvenliğini tehdit eden yıkıcı faaliyetlerin 1971’li yıllardan itibaren silahlı eylemlere dönüşmesi ve terörün yoğunlaşması üzerine, terörle mücadelenin etkili şekilde sürdürülebilmesi ve koordine edilmesi amacıyla, Güvenlik Dairesi Başkanlığı bünyesinde bulunan Yıkıcı Faaliyetler Şubesi, 1986 yılında “Terörle Mücadele ve Harekat Dairesi Başkanlığı” adıyla yeni bir yapıya kavuşturulur.
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele
Küreselleşen sorunlar sadece bir ulus-devletin sınırları içinde güvenlik sağlamayı imkânsız hale getirmiştir. Suçlular sınır aşan suçlar işlemekte, bir ülkede suç işleyip, diğer ülkelere kaçmaktadırlar. Bazen de suçun kaynağı başka bir ülke olabilmektedir. Suçun uluslararasılaşması polisliğin de uluslararasılaşmasını kaçınılmaz hale getirmektedir.
İstenilen düzeyde olmasa da İnterpol ve Europol uluslararası polislikte işbirliğine iyi birer örnektir.
Dünya polisliği ile karıştırılmamalıdır. Dünya polisliği ulusları aşan bir yapılanma idealini ifade eder.
Çevik Kuvvet

Sayfa15
Çevik Kuvvet, kanunlar çerçevesinde yapılan toplantı, gösteri ve yürüyüşlerde düzeni sağlaması, katılımcıları koruması ve gerektiğinde toplumsal olaylara müdahale etmesi amacıyla Emniyet Teşkilatı bünyesinde oluşturulan polis birimidir.
1965'te Toplum Polisi olarak Adana, İstanbul, Ankara, Zonguldak ve İzmir'de teşkil edilmiş ve halk arasında (giydikleri yeşil kıyafet ve beyaz miğferden ötürü) "Fruko" olarak tanınmıştır.[2]
1982'de Toplum Polisi yerine Çevik Kuvvet kuruldu ve giydikleri korunma giysileri sebebiyle kamuoyunda daha çok robokop (ingilizce: robocop) adıyla tanınırlar.
Özel Harekat
Özel Harekat, terörizm ve kaçakçılık gibi yasadışı olayların yerleşkelerine yapılan ani baskın görevlerinde yer alır. Olağanüstü durumlara hazırlıklıdırlar. Üstün eğitim ve teçhizata sahiptirler.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nde bulunan rütbeler
Polis Memuru
Emniyet Teşkilatında polisin en ast rütbesi "Polis Memuru" dur. Polis memurları Polis Meslek Yüksek Okulu ve Polis Meslek Eğitim Merkezlerinden mezun olurlar. Daha sonra, belli dönemlerde açılan sınavlarda başarı gösterenler üst rütbelere kadar terfi olabilirler.
Başpolis Polis memuru rütbesinin bir üstüdür.
Kıdemli Başpolis Başpolis rütbesinin bir üstüdür.
Komiser Yardımcısı

Sayfa16
Komiser
Başkomiser
Emniyet Amiri
4.Sınıf Emniyet Müdürü
1.Sınıf Emniyet Müdürü 1. Sınıf Emniyet Müdürleri ise İl Emniyet
Emniyet Genel Müdürü

Sayfa17
Emniyet Genel Müdürlüğü'nde bulunan branşlar
( Kaynak : http://tr.wikipedia.org/wiki/Emniyet_Genel_Müdürlüğü )
Kriminal Turizm Bando Patlayıcı Madde Deniz
Muhabere Trafik Köprü Koruma Çevik Kuvvet Havalimanı
TBMM Cumhurbaşkanlığı Havacılık Başbakanlık Hassas Bölge
Özel Harekat Genel Hizmet Eğitim Bilgi İşlem

Sayfa18
Tarihi
Polis tarihi Türk tarihi ile başlamıştır. Tarih boyunca çeşitli devlet kurmuş olan Türkler kamu düzeni ve güvenliğini ulusal savunma ile birlikte yürütmüşlerdir.
Eski Türklerde Polis
Eski Türkler'de kamu düzen ve güvenliği işleri Subaşı'lar tarafından belli yasalara uygun olarak yürütülmüştür. Oğuz Han'ın Oğuz Türesi, Cengiz Han'ın Uluğ Yasası, Timur'un Tüzükkatı o devirlerin belli başlı hukuk kuralları örnek olarak gösterilebilir.
Bu yasalarda, suçların önlenmesi kadar işlenen suçlarda suçluların yakalanmasına da önem verilmiştir. Eski Türklerde Polis Teşkilatı bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere askeri teşkilat içinde yer almış ve Askeri özellikler göstermiştir.
Osmanlıda Polis
1299-1453 Dönemi
Osman Bey Karahisarı ele geçirdiği zaman, kentin yönetimini oğlu Orhan Bey'e vermiş ve onun yanına arkadaşı olan Gündüz Alp'i de Subaşı olarak tayin etmiştir. Bu kişi bugünkü anlamda ilk Polis Amiridir. Subaşılar barış döneminde savaş için gerekli olan askerleri disipline etmek ve eğitmekle birlikte, kentin dirlik ve düzenini de sağlamışlardır. Savaş zamanında ise yetiştirdikleri kıtalara komuta etmişlerdir.
Osmanlı'da Polis Teşkilatı, Askeri Teşkilat kadrosu içinde yer almış, askeri amirler aynı zamanda Polis Amiri olarak da görev yapmışlardır. Devlet ve ordu teşkilatı zamanla büyümüş Padişahlar bütün yönetsel, askeri ve bunlarla birlikte ülkede kamu düzen ve güvenliğinin sağlanması işlerini, devlet ricali ve halk karşısında kendilerini temsil eden sadrazamlar vasıtasıyla yürütmüşlerdir. Bu nedenle sadrazamlar, bu görevler için özel memurlar, tebdil çuhadarlar kullanmışlardır.
1453-1826 Dönemi
Emniyet makamları; Sadrazam, Yeniçeri ağası, Falakacı, Cebecibaşı ve Cebeciler, Kaptanpaşa, Topçubaşı ve Topçular, Bostancıbaşılar, Kadı ve Böcekcibaşından oluşmuştur. En büyük sorumlu olan Yeniçeri Ağası, suç işleyenleri Falakacılara dövdürmüş ve hapsettirmiştir. Falakacılar, Yeniçeri Ağasının emri altında, falaka taşıyan acemi oğlanlardan oluşmuştur.
Cebecibaşı ve Cebeciler; Ayasofya, Kocapaşa ve Ahırkapı taraflarının, Kaptanpaşa; Kasımpaşa ve Galata semtinin, Topçubaşı ve Topçular; Tophane semti ile Beyoğlu'nun, Bostancıbaşı ve Bostancılar; Üsküdür, Eyüp, Kağıthane, Boğaziçi, Kadıköy, Adalar ve

Sayfa19
Kağıthane, Boğaziçi, Kadıköy, Adalar ve Ayastebanos'un, kamu düzen ve güvenliğini sağlamışlardır. Böcekçibaşılar ise, suçluları izleme ve yakalama işleriyle uğraşmışlardır. Ayrıca Başkent'de sadrazamın, illerde de valilerin emrinde "Baştebdil" adı verilen İstihbarat Şefi çalışmıştır. Bu dönemde "Kadı"lar da polis görevi yapmaya devam etmiş, Sadrazam ve Yeniçeri Ağası'ndan sonra, Adli, İdari ve Yerel Yönetim işleri yanında, İstanbul, Galata, Üsküdar ve Eyüp Kadılıkları, polisiyle işleri, özellikle ahlak zabıtasına ait işlerin yürütülmesinde polis amiri olarak görev yapmışlardır.
Taşrada ise, Kapıkulu ve Eyalet Askerleri iç düzen ve güvenliğin sağlanmasından sorumlu tutulmuş, şehir ve kasabalarda Kollukçular, Yasakçılar, Bekçiler, Edirne Şehri ve çevresinde Bostancı Ocağı, Halep ve çevresinde Çöl Beyleri polis hizmeti görmüşlerdir.
1908 - 1918 Dönemi
İkinci Meşrutiyet ilanı ile 1908 yılında Fransız ve Alman Polis Teşkilatları esas alınarak Polis Teşkilatının yeniden organize edilmesi kararlaştırılmış ve 22 Temmuz 1909 yılında çıkarılan "İstanbul Vilayeti ve Emniyeti Umumiye Müdüriyeti Teşkilatına Dair Kanun" ile 31 Mart İsyanından sonra artık yaşaması imkânsız olan Zaptiye Nezareti kaldırılarak, yerine Dahiliye Nezaretine bağlı ve memlekete şamil polis işlerinin yürütülmesiyle görevli "Emniyet Umumiye Müdürlüğü" ve İstanbul Vilayetine bağlı bir polis müdüriyeti kurulmuştur. General Ali Galip Pasiner, Emniyet Umumiye Müdürlüğü'ne 12 Ağustos 1909 tarihinde tayin edilmiştir. Aynı yıl içinde Avrupa memleketlerinin polis işlerine dair bir inceleme seyahati yapmış ve polisin teşkilatının bu günkü esasını oluşturmuştur
21 Mayıs 1913 tarihli Polis Nizamnamesi, İkinci Meşrutiyet devrinin koşullarına ve zamanın ihtiyaçlarına göre hazırlanmış ve bu Nizamname ile polisin örgütlenmesi, görev ve yetkileri, personelin dereceleri, sınıfları, mesleğe giriş, yükselme ve diğer tüm özlük işleri, soruşturma, yargılama, istifa, tayin, izin cezalandırma işleri, levazım işleri, polis karakolları ve görevleri, polisin kıyafeti ve davranış biçimleri yeniden düzenlenmiştir.
Kurtuluş Savaşında Polis
Mondros Mütarekesi'nin yapıldığı 1918 tarihinden, Mili Polis Teşkilatının kurulduğu 24 Haziran 1920 tarihine kadar, bütün yurtta Osmanlı Devletinin Polisi olarak hizmet etmiştir. 24 Haziran 1920 tarihinden, İstanbul Polis Müdüriyeti Umumiyesi'nin kaldırıldığı 24 şubat 1923 tarihine kadar geçen sürede ise polis teşkilatı ikilemiş, birisi merkezi İstanbul'da ve Osmanlı Devletine tabi olarak Kurtuluş Savaşı boyunca ve gittikçe daralmışolan bir bölgede ve yalnızca İstanbul'da, diğeri ise, merkezi Ankara'da hızla genişlemiş olan bir bölgede, İstanbul hariç Misak-ı Milli ile çizilen sınırlar içinde faaliyet göstermiştir.
24 Haziran 1920 de Milli Hükümetin Emniyeti Umumiye Müdürlüğü kurulmuş, 1 genel müdür, 1 genel müdür yardımcısı ile emniyet, seyrisefer, memurin şubelerinden ve 6 kişilik Teftiş Kurulundan oluşan küçük bir kadro ile çalışmaya başlamıştır.
Ankara'da Milli Hükümetin Emniye-i Umumiyesi Erzurum Milletvekili Durak Bey tarafından 1920 de teşkilatlandırılmaya başlanmış, aynı yıl içinde A. Naci Bey, 1923 yılında Halit Bey Emniyet Genel Müdürü olarak görev almışlardır.

Sayfa20
EMNİYET TEŞKİLATI İÇİN SPORUN ÖNEMİ
&
TEŞKİLATA ÖZEL JEET KUNE DO SPORUNUN EGZERSİZLERİ
‘‘ Herkesin polisi kendi vicdanıdır, fakat polis vicdanı olmayanların karşısındadır. ’’ M. Kemal ATATÜRK

Sayfa21
Emniyet teşkilatımızdaki polis abilerimizin düzenli bir egzersiz programı olsa teşkilatımızdan alınabilecek verimi düşünün. Tabi bunun olabilmesi için müthiş bir döngü gereklidir. Bu döngüde bulunması gerekenler, polisin çalışma saatleri, ailesine, çevresine ve spora ayırabilecek bir zamanı olmalıdır. Bugün polisimizin çalışma saatleri geçmişte olduğu gibi hep sıkıntılıdır. Ama bu konu da yapacak çok bir şey yoktur, nedeni ise polisimizin 7/24 ayakta olmasıdır. Bu konuda farklı çalışmalar da yapılabilir. Polisimize spor yaptırmadaki amaç, sadece sağlık kazandırmak değil, mevcut olan sağlığının muhafaza edilmesidir. Bununla beraber motorik özelliklerin (hız, kuvvet, dayanıklılık) gelişimidir. Bu ülke çapında pilot bölgeler seçilerek başlatılan bir kampanya haline gelmelidir. Bu kampanyaya suç oranı en fazla olan illeri pilot il seçerek başlanılabilir. Çevremizde gördüğümüz polislerimizin geneli göbekli, az koştuğunda nefes nefese kalan polisimiz, çıta gibi koşan bir suçluyu nasıl yakalayabilir? Ama şunu da samimiyetle söylüyorum ki, şahidi olduğum bir olayda polisimiz suçluyu kovalarken dişini tırnağına takıyor yakalamak için. Neden bizim polislerimiz de Polis Özel Harekât, gibi özel bir birim var. Hepsi seçilmiş, belli kriterlerden geçirilmiş özel kişilerdir. Neden diğer tüm personelimizde öyle olmasın ki. Polislik mesleğine başvurularda belli başlı kriterler sorgulanıyor, elemeler yapılıyor burada çok keskin kriterler belirlenmese bu işe cani gönülden katılmak isteyenler olsa hepsi özel birer şahin gibi olurlar. Tabi herkes polis olmak için polisliğe başvuru yapmıyor. Devlete kapak atıyım, maaşım garanti olsun mantığı çok olduğu ülkemizde, bir diğer verim konusunda yaşanan verimsizlikte budur Polislikte.
Polisimiz, her şeyin farkındadır. Onlar da biliyor spor yapmanın faydalarını, ama hep kaçamak yapmak için kendilerini kandırıyorlar. Kimi mesleği severek yapıyor, kimi ise zorunluluktan yapıyor. Bu iki sebep sorunların ve başarıların temel nedenidir. Şimdi sizlerle Sifu Yüksel YILMAZ hocamın ’’DÖVÜŞ SANATLARINDA EGZERSİZLER’’ adlı kitabından yapmış olduğum bir alıntıyı paylaşmak istiyorum.
’’Bruce Lee' nin Jeet Kune Do' suna göre idman çok önemlidir. İdman atletik çalışmaların en fazla ihmal edilen kısmı olup, yeteneğin gelişimi için çok fazla zaman ayrılmakta ve katılım için bireyin gelişimine çok az zaman ayrılmaktadır. İdman bir nesneyle uğraşmaz, fakat insan ruhu ve duygularıyla uğraşır. Bu tür nazik konularla ilgilenmek zekâ ve

Sayfa22
muhakeme ister. İdman, yoğun sinirsel ve kassal bir reaksiyona hazırlanan bir şahsın psikolojik ve fizyolojik düzenlenmesidir. Zihnin disiplinini, vücudun güç ve dayanıklılığını gerektirir; yetenek demektir. Bütün bu şeylerin birlikte uyum içinde çalışmasıdır. İdman yalnızca “vücudu geliştiren şeylerin bilgisi” değil, aynı zamanda “vücudu yaralayan veya yıkan şeylerin bilgisi” demektir. O halde idman, yaralanmanın önlenmesiyle ilgili olduğu kadar, yaralanmada ilk yardımla da ilgilidir.
Jeet Kune Do' nun zindelik programı şöyledir:
1 – Değişmeli bacak açma (alternate splits),
2- - Şınav (push – up),
3 – Yerinde koşma (running in place),
4 – Omuz çevirme (shoulder circling),
5 – Yüksek tekme (high kicks),
6 – Derin diz çöküşü (deep knee bends),
7 – Yan tekme kaldırma ( side kick raises),
8 – Dönerek mekik (twisting sit – ups),
9 – Bel çevirme (waist twisting),
10 – Bacak kaldırma (leg raises),
11 – Öne eğilme (forward bends),
Yukarıda adı geçen egzersizlerin ısınma çalışmasından sonra uygulanması gerekir bunların öncesinde ve sonrasında esneme ve gerinme çalışmaları yapılabilir. Bulunduğunuz yerin havadar olmasına dikkat etmelisiniz; Uykusuz olmamalısınız ve bu tür bir programla yetinmemeli, diğer varyasyonları da zamanında ve mutad olarak çalışmalısınız
Jeet Kune Do ' da egzersiz için günlük fırsatlar şunlardır:
— Her imkân bulduğunda yürü – arabayı varacağın yerden birkaç blok öteye park etmek gibi.
— Asansör kullanmaktan kaçın, önün yerine merdivenlerden çık.
— Issız dikkatini sana saldıran bir rakibi hayal ederek geliştir – otururken, yürürken, dururken, yatarken vs – ve bu saldırıyı çeşitli hareketlerle karşıla. Basit hareketler en iyisidir.
— Elbise veya ayakkabı giyerken tek ayaküstünde durarak dengeni çalıştır – veya basitçe ne zaman istersen tek ayaküstünde dur.
Bunlardan başka şunları da biz ilave edelim:
— Yürürken mümkün ise kollarınızı sallayıp hatta koşar adım yürüyün. Böylece zamandan da kazanın.
— İki çanta birden taşırken birini diğer elinizle taşıyın ve zaman zaman kaslarınızı çalıştırmak üzere kaldırıp indirin.
— Sabit dururken ağırlığınızı üst topuklarınızda toplayıp denge denemeleri pratik edin. Ağırlığı yönlendirin.
— Bahçenizde baltayla odun yararken kaslarınızdaki kasılmaları fark edin.

Sayfa23
— Ormanlık bir yerde yürürken yolu değerlendirmek için müsait mesafedeki yapraklara ani patlamalar ve jap vuruşları yapın.
— Pazar kalabalığında hızlı bile yürürken kimseye temas etmeksizin eskivli yürüyün. Tabi bu yürüyüşünüz aceleci ve rahatsız edici olmasın.
— Sandalyede otururken arasıra fakat tempolu bir şekilde bacaklarınıza yük bindirin; bunun için bazen üst, bazen alt bazen de tam taban yere güç vererek basın.
— Yere eğilirken ve yerden doğrulurken karın kaslarınızı kasın.
— Taşlık yerlerde yürürken üst topuklarda yürüyerek dengenizi geliştirdin.
— Sahilde yürürken kumlara batarak uzun adımlı yürüyüş yapın.
— Yağmur yağdığında damlalarının sesini, rüzgârlı havada ağaç yapraklarının sesini
tek tek ayırt etmeye çalışın.
— Denize girdiğinizde suyun diz seviyesindeki kıyıda suyu hızla iterek ilerleyin, daha sonra ayağınızı hızla zeminden kesin. Yorulmuş alameti görüldüğünde dinlenin, devam etmeyin.
— Kıraathanede otururken bakınmadan tüm masalarda olup biteni dinleyin.
Jeet Kune Do' nun Destekleyici İdman Programı:
1 – Sıralı İdman:
Dizi – 1 – (Pazartesi, Çarşamba, Cuma)
1 – İp atlama (rope jumping),
2 – Öne eğilme (forward bend),
3 – Kedi germesi (cat stretch),
4 – Sıçrayan jack (jumping jack),
5 – Çökme (squat),
6 – Yüksek tekme (high kick),
Dizi – 2 – (Salı, Perşembe, Cumartesi)
1 – Kasık germe (groin stretch),
2 – Yana bacak kaldırma (side leg raise),
3 – Sıçrayarak çömelme (jumping squat),
4 – Omuz çevirme (shoulder circling),
5 – Değişmeli bacak açma (alternate splits),
6 – Bacak germe (leg stretch).
2 – Ön Kol / Bel İdmanı:
Dizi – 1 – (Pazartesi, Çarşamba, Cuma)
1 – Bel çevirme (waist twisting),

Sayfa24
2 – El ayası yukarda dambıl kullanma (palm up curl),
3 – Roma sandalyesinde mekik (roman chair)
4 – Dizlerle çizmek (knee drawing),
5 – Yana eğilme (side bend),
6 – El ayası aşağıda dambıl kullanma (palm down curl),
Dizi – 2 – (Salı, Perşembe, Cumartesi)
1 – Bacak kaldırma (leg raises),
2 – Ters yöne dambıl kullanma (reverse curl),
3 – Dönerek mekik (sit – up twist ),
4 – Omuzda bar ile bel çevirme (leverage bar twist),
5 – Değişmeli bacak kaldırma (alternate leg raise),
6 – Bilek çevirme (wrist roller).
3 – Güç İdmanı:
1 – Kolu tam açarak halteri yukarı kaldırma - kilitleyerek itiş (press lockout),
2 – Başlayarak itiş (press start),
3 – Parmak uçlarında yükselme (rise on toes),
4 – Çekme (pull),
5 – Çökme (squat),
6 – Omuzları kaldırıp çekme (shrug),
7 – Halteri yerden kesme (deadlift),
8 – Çeyrek çökme (quarter squat),
9 – Kurbağa tekmesi (frog kick).
Pazar günleri istirahat için uygundur.’’
Alıntıdır.( Kaynak: Dövüş Sanatlarında Egzersizler – Sijo Yüksel YILMAZ )
Ustam Yüksel YILMAZ ’ın nokta atışı gibi açıklamalarının oldukça doyurucu ve teşkilatımıza faydalı olacağına eminim. Tabi teşkilatımızda egzersiz yapmak isteyen abilerimiz yok mu? Elbette var ama imkansızlıktan, zamansızlıktan kaynaklanan sorunlar, spor yapacak arkadaş bulamamak vb. gibi durumlardan da spor yapmamaktadır.
Spor yapan personel pozitif bir zihinle baş başa kalır. Böylece hem ailesi ile hem ekip arkadaşları ile hem amirleri ile hem de sosyal çevresi ile uyum içerisindedir. Suçluları psikolojik olarak da etkileyip teslim olmalarını, suç işlememelerini sağlayabilirler.
Spor yapmayı bir teşkilata sevdirecek ve personeli spora teşvik edecek kişi o ilin emniyet müdürüdür. Emniyet müdürü bu konu da tüm birimler de bir kampanya başlatırsa bu insanları coşturabilir. Tabi hayatta her şeyin tersi vardır, bazı personeli de kızdırıp, üzebilir.

Sayfa25
Ama emniyet müdürü personelini düşündüğü için, olumsuz tepkiler zamanla azalacaktır. Ben bunun örneğini Bartın İl Emniyet Müdürlüğünde yaşadım.
Personeli için elinden gelen her şeyi yapmaya hazır olan, her türlü projeye karşı açık olan dönemin Bartın İl Emniyet Müdürü Sn. Burhan GÜMÜŞ ’ün büyük katkılarıyla yapmış olduğumuz tüm şubelere ’’Polis Savunma Taktikleri & Suçluyu Etkisiz Hale Getirme’’ eğitimi verdim. Bu eğitimler bana çok tecrübe kazandırmıştır. Bunun bir diğer örneği de dönemin Amasra İlçe Emniyet Müdürü Sn. Sinan BAYCAN ’dir. Sn. BAYCAN, personeli için ve Amasra ilçesine daha iyi hizmet verebilmek için kendisine bağlı bulunan ekiplerine ’’Polis Savunma Taktikleri & Suçluyu Etkisiz Hale Getirme’’ eğitimi verdirmiştir.
Ustam Yüksel YILMAZ Hocamın çok değerli yazılarından bir yazısı olan Kemik, Eklem ve Kas Antrenmanı yazısını sizinle paylaşmamın faydalı olacağını düşündüğümden aşağıdaki yazıyı sizinle paylaşıyorum.
KEMİK, EKLEM VE KAS ANTRENMANI
ANTRENMAN BİLİNCİ
Jeet Kune Do çalışırken karma çalışmalıdır. Fakat partnerin (hasmın) yetersizlik durumuna göre JKD’nun kontrolünde-zihninde olmak kaydıyla Wing Chun, Aikido, Muay Thai, Dim Mak, Grappling, Wrestling tercih edilebilir. Fakat bunu tercih ederken unutulmamalıdır ki birinin tercihi başka yönden zaafımızdır. Yani Boks’u tercih edince Güreş’e zaafımız oluşabilir. Bu nedenle karma antrenman yapılmalıdır.
Karma antrenman içerisinde kemikler mutlaka dikkate alınmalıdır. Kemikler diğer hayati organlarımız için bir tür zırhtır ve hareket için gereken bir manivela dizisi oluştururlar. Kemikler mine’den sonra vücudun en sert ikinci maddesidir. Bu nedenle silah ya da kalkan olarak kullanılabilmektedir.
Çalışmalarda kemikleriniz zarar görse bile kendini iyileştirebilme özelliğine sahiptirler. Hatta genellikle yeni oluşan kemik orijinalinden daha güçlüdür. Fakat tamamen iyileşmesi 4–6 ay sürebilmektedir ve bu süreçte sistemimizin diğer parçaları mesela kemiklerin etrafındaki kaslar zayıflayabilir. Vücudumuz eski kemik içeriklerini yenileriyle değiştirmek ve sertleşip yoğunlaşmasını sağlayabilmek için kalsiyum ve diğer mineralleri içine depolar. Fakat takriben otuz beş yaşından sonra kemik gelişimi durur ve zamanla kemik yoğunluğu kaybolur-ki bu sert kısmın incelmesi ve üzerinde bal peteği görünümündeki küçük deliklerin büyümesi demektir. Fakat önlem alınabilir-ki bu geciktirmeye yarar. Eğer önlem alınmazsa osteoporoz’a yol açabilir-ki bu kemiklerin kolaylıkla kırılabileceği aşamadır. Bu durumdaki biri ne Aikido yapabilir ne de Thai Box. Zira eski kemik hücrelerinin yenilenmesi ve kalsiyum depolanması işlemleri yürümez hale gelir ve eski kemik hücrelerinin bozulması yeni kemik hücrelerinin oluşmasından daha hızlı gerçekleşir.
O halde iş işten geçmeden kalsiyum ve magnezyum gibi mineralleri depolayan kemiklerimizi hem bu minerallerle hem de egzersizlerle beslemeliyiz. Kullanılmayan kemik

Sayfa26
güçsüzleşir. Bol miktarda çalışma torbalarına temaslı yani vuruşlu çalışmalar yapmalıyız. Bu çalışmalarda tekme ve yumruklarımızı çok kullanmalıyız. Yumruklamalar ve tekmelemeler adeta kemik antrenmanıdırlar. Kan ve benzeri elementlerin üretimi için fabrika gibi çalışmakta olan kemiklerin önemsenmesi sağlık açısından da çok önemlidir.
Ya eklemlerimiz?.. Dokuz aylık bebeğin ayaklarını kafasının arkasına deydirdiğimizde eklemlerin tam kapasitesini müşahede etmiş oluruz. Hemen hemen tüm eklemler bağlantı noktasında hareket etmemizi sağlayacak şekilde iki kemiği bir araya getirirler-tıpkı bir menteşenin kapıdaki fonksiyonu gibi. Lif ve kıkırdaklardan oluşan eklemler sayesinde vücudumuz rahatça hareket edebilmektedir. O halde eklemlere darbe almak hareket kapasitemizi sınırlayabilir-ki bu dövüşte çok önemlidir. Ne kadar hareketli olursak hedeflenmemiz o kadar güçleşir. Yine demek oluyor ki dövüşte hareketli bir hasmın eklemleri önemli bir hedeftir. Zira eklemler hem öne hem d arkaya oynayabilirler. Eklemler iki karşıt gücü dengelerler; yani durağanlılığa karşı hareketliliği…
Hedeflerken özellikle diz, kalça ve omuz eklemleri (üç eklem) en önemlileridir. Bu önemlilik sıra bakımından değil, ciddi sonuç almak bakımındandır. Üçü de durağanlıkla hareketlilik arasındaki ilişkiyi dengeleyecek şekilde tasarlanmışlardır. Diz tüm spor genelinde en fazla sakatlanan bir bölgedir. JKD’cu için de önemli bir hedeftir. Dizler tekmelenebilir. Kalça en hareketsiz eklem olup-ki merkezdeki eklem olarak dengeyi sağlar-yine de düz pozisyonda iken hedeflenebilir. Omuzlar ise vücuttaki en hareketli eklemler olup-zira kollarınız her tarafa çevrilip sallanılabilir-atak zenginliği kazandırırlar. Özellikle kadın müsabıklar dizlerde ön çapraz bağ yırtılmalarına daha müsaittirler. Çünkü kadın diz yapısı erkeklere nispeten çok narindir-ki zaten bütün iskelet yapısı narindir-ve lif yırtılmalarına karşı daha savunmasızdırlar. Yaralanmalar bazen özellikle adet dönemindeki hormonal değişikliklerle bağlantılı olabilmektedir.
Diz kemiği vücudun en uzun kemikleri olan uyluk ve kaval kemikleri arasında klasik kapı menteşesi gibi çalışan bir eklemdir-zira sadece geriye doğru hareket eder. Sınırlı hareket alanı taşıdığı ağır yük ve manivela benzeri iki kemiğin oluşturduğu eğilme momenti nedeniyle darbelere çok açıktır. Bu sınırlılık tekmenin ve adımın da sınırlı olmasına sebebiyet verdiğinden omuzlar kadar fonksiyonel değildirler. Diz yaralanmaları genellikle ön çapraz bağ ve menüsküs yırtılması şeklinde görülmektedir. Dizin ortasında bir kıkırdak parçası olan menüsküs hem darbe emicidir hem de kıkırdağın yüzeyini genişleterek ekleme esneklik kazandırmak, düz kaval kemiğinin üzerindeki yuvarlak kemik başının üzerinde bir vantuz biçiminde ekleme dayanıklılık kazandırmak, eklem sıvısının kıkırdak hücrelerini beslemesini sağlamak gibi çeşitli faydalar sağlar. Menüsküs darbeyle-aşırı kullanım ve çömelme gibi basit hareketlerle-yırtılabilir. Wrestling çalışmalarında şiddetli bükmelerde ve kilitlerde de diz bölgesi ağır hasar görebilir.
Omuz kemikleri köprücük, kürek ve kol kemiğinden oluşurlar. Bu bölgede birçok kilit tekniği yapılabilir. Çeşitli yönlere oynatılabilme becerisine sahip olduğu için bu yönlere doğru çeşitli kilitler yapılabildiğinden zengindirler. Kol kemiğinin üstü omuz içinde sığ bir kemik rafına dayanır ve tıpkı ayağın üzerinde vurulmaya hazır bir top gibidir. Bazı omuzlar kolayca çıkabilirler; çünkü kol kemiğinin üstü hasar görmüş eklemden kolayca kurtulabilirler. Bu anatomi hareket zenginliğine neden olur; bu surette çeşitli yönlere yumruk, dirsek, sopa vuruşları uygulayabilir ve engelleyebiliriz. Yine bu nedenle-yani hareket alanı geniş olduğundan, omuz çıkığına neden olmak çeşitli tekniklerin varlığının sebebidir. Fırlatış hareketlerinin bulunduğu sporlardakiler ve özellikle Grappling -ile Wrestling-çalışanlar omuz çıkması riskini çok yaşarlar (Jiu Jutsu, Judo, Aikido, Pankration, Güreş vs). Kol ağzı

Sayfa27
yaralanmaları genellikle omuz kemiklerinin etrafındaki aksların veya liflerin yırtılmasından kaynaklanır.
Ayrıca egzersiz yaparken sakatlanmamak için ellerinizi görüş alanınızın dışına çıkarmayın ki omuz gereğinden fazla esnemesin… Antrenmanda bir sakatlık olursa kırk sekiz saat buz uygulanması gerekir. Böylece şişme önlenecektir. Şişme bu bölgede sıvı veya kan artışını gösterir ve o bölgenin iyileşmesini yavaşlatır. Fazladan sıvının varlığı eklemleri daha katı ve daha acı verici bir hale sokarken aynı zamanda zayıflatır. Buz sadece şişmeyi değil acıyı da azaltır. Kırk sekiz saatlik buz uygulamasından sonra bunu ısı oluşturmak için kullanabilirsiniz. Buzu kaldırdığınızda o bölge ısınır veya aynı amaçla sıcak bir kompres uygulayabilirsiniz. Isı eklemi ya da kası gevşetir ve iyileşme sürecinde daha rahat ve daha esnek hareket edebilmenize imkân verir.
Kalça eklemi vücut ağırlığını taşıdığından dayanıklılık ve dönme ile eğilme becerisi kazandırır. Bu eklem çok çeşitli kasların ve liflerin bağlandığı; aşırı kullanım, sürekli hareket nedeniyle aşınma ve yırtılmadan dolayı yaralanabilir. Ayak tabanının alt topuğuyla uygulanan darbeleri kalçaya büyük zarar verir. Evasing için kalça iyi bir lövye aracıdır. Kalça durağan bir ekleme sahip olduğundan kırılma riskine daha çok sahiptir-fakat yakın dövüşün Grappling ve Wrestling’inde çıkma da görülebilir. Özellikle sert düşüşler kalçaya zarar verebilmektedir. Bunu engellemek için iyi bir savunma ve düşme becerisi gerekir. Sonuçta eklemler vücudun kırılgan noktalarıdırlar. Yumuşak olduklarından herhangi bir darbeyle etki altına giren ilk nokta eklemdir. O halde iyi bir savunmacı olmakla birlikte eklemlerimizi güçlendirmeliyiz. Eklemler yaşlandıkça onları genç ve güçlü tutmanın önemi artar. Kalça en güçlü eklemimizdir ama güçlü darbeye karşı esnemesi zor olduğundan ya çıkacak ya da kırılacaktır.
Vücudumuzda 650 kas nedeniyle her şeyi yapabiliyoruz. Aksi takdirde ne antrenman ne de Sparring yapabilirdik. Fakat hepimizin kas kütlesi seviyeleri farklıdır-farklı olmayan kasların çalışma tarzıdır. Liflerle bağlanan kaslar gerilip gevşeyen dokulardan oluşur. Basınç uygulayınca kasılır ve kısalır, basınç kalkınca ise gevşer ve eski uzunluğuna döner. Belli bir basınç altındayken çalışır ve tükettiğiniz yiyecek (enerji) size gerilip gevşeyecek gücü verir. Kaslarınızı doğru miktarda basınç altına bıraktığınızda ağrı hissedersiniz; bu ağrı hasar gören kasınızdaki toksinlerden kaynaklanır. Egzersiz sonrasında masaj ya da esneme (flexibility) hareketleri-kültürfizik-yapmak kas ağrılarını azaltır. Zira ikisi de kaslardaki toksini temizlerler. Fakat çok fazla gerilim kasınızın yırtılmasına neden olur, böyle bir durumda acı söz konusudur.
Hasmınızın gevşek kasları birer hedef noktasıdırlar. Aniden patlayıcı ya da şaşırtmacayla tatbik edeceğimiz bir vuruş reaksiyonla kasları devreye sokmadığı takdirde kasları yırtabilir. Kaslar darbe ile kemik arasında ezilirler. Omurga, omur denilen ve birbiri üzerine dizilerek bir sütun oluşturan küçük kemiklerin üzerinde sıralandığı yılanımsı kıvrılan bir yapıdır. Her iki omurun arasında minder etkisi yapan bir disk vardır. Omurlar yarı sert bir koruma sağlarken, disk de o muhafazanın içindeki yarı sıvı maddedir. Lifler ve bağlar, tüm omurgayı bir arada tutarlar ve her omurun açılımı, beyinden kuyruk sokumuna kadar uzanan omurgada uzun ve sığ bir kanal oluşturur. Omurilikteki küçük sinirler omurlar arasındaki boşluktan dışarı çıkarlar. Bilinçsizce omurgaya çok fazla yük bindiğinde ya da şiddetli bir darbeye maruz kalındığında disk dışarı fırlar-ki bunun adı fıtık’tır. Eğer bir sinire yakın olursa, kollarınıza ve bacaklarınıza giden sinirlerde iltihaplanmaya neden olur-ki sıkışan bir sinirin boyun ya da sırttan ziyade kollarda veya bacaklarda acıya yol açmasının nedeni budur-ve genellikle acı sırtın alt kısmındaki veya

Sayfa28
çevresindeki kasların yaralanmasından kaynaklanır. Şu halde sırt bölgesi diz, dirsek, tekme yumruk için çok önemlidir. Sırt kaslarımız antrenmanlarda en fazla önemsememiz gereken bölgelerimizden biri olmalıdır. Göğüs kaslarıyla mukayese yaptığımızda sırt kaslarının dövüşte çok daha fazla devreye girdiğini söyleyebiliriz. Sırtınızın alt kısmındaki kaslar vücut ağırlığınızın büyük bir kısmını taşır. Fakat sizi kendi başlarına taşıyamazlar ve şiddetli bir darbeyi de kaldıramazlar. Fakat antrenmanla nispeten güçlendirilebilirler. Genellikle vücudun üst kısmını taşımak için uyum içindeki karın ve leğen kasları tarafından (sırtın altındaki kaslar) genellikle dışarıda bırakılırlar. Fiziksel kondisyonu (erki) zayıf olan, egzersiz yapmayan, hareketsiz yaşayan ve çok ağır iş yapan kimseler sırt ağrısı çekme riskine daima açıktırlar. Bu kaslar aşırı kullanılırsa da yeterince gelişmemişse de ağrıya neden olur. Yere yattığınızda uzanan bacaklarınızdan birini kaldırınca (30 cm) sırtınızın alt kısmında bir acı hissediyorsanız bu kas sorunu olmayabilir, ama muhtemelen sinir sorunudur. 35–55 yaş arasında en büyük yükü çeken yeriniz sırt kaslarınızdır. O halde egzersizlerde bu durum dikkate alınmalıdır. Karın ve bel bölgesinde yoğunlaşan egzersizler karın ve bel bölgesindeki kasları güçlendireceğinden kaldırılan ağırlığın önemli bir kısmını sırt kaslarıyla paylaşır ve sırt ağrılarının önüne peşinen geçilmiş olur.
Tekerleksiz, motorsuz ve benzinsiz bir araba nasıl hareket edemez ise, düzgün çalışan kemikler, eklemler ve kaslar olmayınca da vücut hareket edemez. Mesela mekik çekmek (sit- up) sırtınızı korur. Karın egzersizleri bütün karın çevresini güçlendirirler. Beraberinde sırt kaslarınız ve kemikleriniz de güçlenir. Sırtınıza binen vücut ağırlığını ve baskıyı azaltır. Mekikle birlikte bacak kaldırma ve geriye eğilme çalışmaları faydalıdır. Unutmayın doğru egzersiz yapan erkek ya da kadın yaklaşık on yaş daha geç yaşlanacaktır.
Spor okullarında kardiyovasküler makineler ve ağırlıklar bulunur. Ağırlık kaldırmak vücudunuzdaki yağsız kas oranını artırır ve zaman içinde yağdan çok kalori tüketeceği için kilonuzu düşük seviyede tutar. Fakat kardiyovasküler makineler kaslarınızı güçlendirir ve rahat hareketlilik kazandırır. Sırtın alt kaslarını güçlendirmekle sırt ağrılarından korur. Kalp ve damarlarınızın yaşlanmasını yavaşlatır. Bağışıklık sistemimizi güçlendirir. Ağırlık kaldırmak kemikleri güçlendirir-osteoporoz’u önler. Çünkü kemik gerilime cevap olarak biçimlenir, dolayısıyla ağırlık kaldırılırken kaslarınız kemikler üzerinde gerildiğinde, kemiği yoğunluğunu artırmaya zorlarlar; dolayısıyla direnç eğitimini kemik geliştirici bir faaliyete dönüştürürler. Asıl olan ağırlık kaldırmanız ve direnç eğitimidir. Yani el halteri kaldırmak, bir egzersiz makinesini kullanmak egzersiz tüplerini ya da bantlarını itip çekmek ve hatta kendi vücut ağırlığınızı kullanmak olsun, vücudunuza direnç oluşturacak şekilde itme ve çekme egzersizler yaptırmaktır. Doğru miktarda direnç eğitimi- 8 ila 12 tekrarlar arasında kaslarınızın hareketi düzgün yapmayı beceremediği yoğunluk derecesinde kemiklerinizi geliştirmek, korumak ve yoğunluk artırmak için gereken baskının altına sokar. Aletlerle çalışmada branşınıza özgülük çok önemlidir. Egzersiz amacınıza hizmet etmelidir.
Kemiklerinizin gelişmek için dirence ihtiyacı yoktur. Haftada sadece yarım saat ağırlık kaldırmak, kemik yoğunluğunuzu artırmak ve korumak için yeterlidir. Bunun hepsini bir kerede değil, onar dakikalık üç parçaya ayırarak yaparsanız daha faydalı olur. Yararları daha kısa sürede görülecektir. Sadece bu bile sizi birkaç yıl genç tutacaktır. O halde aletli salonlara giderek-hazır gitmiş ve imkân bulmuşken çalışmaya dalarak çıkmasını bilmemek yanlıştır.
Antrenmanınızın diğer bir şekli ise ağırlıksız olanıdır. Squat sadece bacak kaslarınızı güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda sırtın alt kısmındaki kasları da güçlendirir. Tüm vücutta dayanıklılık ve gücü artırmak için üst kısım da devreye sokulmalı-özellikle kanatlar (oblikler) geliştirilmeli-fakat yoğunluk vücudun üst kısmına verilmemelidir. Güç çalışmaları

Sayfa29
vücudu formda tutar. Ağırlık çalışmaları yapmaz iseniz her on yılda bir kas kütlenizin % 5’ini kaybedersiniz. Mesela takriben bir kadın 35 yaşında sonra her on yılda 1 kilo, bir erkek ise her on yılda 1,5 kilo kas kaybeder. Kasların artırılması yağların daha fazla yanmasını sağlar. Çünkü kasların hayatta kalması enerji almasıyla mümkündür. Yarım kilo kas günde 75-150 kalori yakar-zira çalıştığı takdirde enerji kullanır-oysa yarım kilo yağın günde sadece 3 kaloriye ihtiyacı vardır-zira yağ vücudunuza yardımcı olmak için hiçbir şey yapmadığından, kendini korumak için enerjiye de ihtiyaç duymaz. Hiç olmazsa bu kas geliştirme çalışması birkaç dakikanızı alsın; haftada üç kez onar dakika olsun bari… Direnç kaslarımızı güçlendirir, ayrıca eklemlerinizin esnekliğini de artırır ve kemik yapımız yeniden şekillenir. Böylece iskelet destek sisteminiz daha güçlü kaslarla sarılır. Hem kaslara, hem eklemlere, hem de kemiklere yarayan bir egzersiz zengin bir egzersizdir.
Bazı insanlar ellerine hafif el halterleri (dambıl) alıp yürüyerek direnç eğitimiyle yürüyüşü birleştirmenin iyi olduğunu sanırlar. Bu durumda kolları nasıl saldıklarını dikkat etmediklerinden sakarlaşır, omuz eklemlerinde travma, yırtılma ve yıpranmalara neden olarak uzun vadede omuzların normal hareket alanlarının dışına çıkmasına neden olurlar. Bazıları ise yüzmenin eklemlere iyi geldiğini sanırlar. Bu tam olarak garanti olmamakla birlikte, ancak bu tür bir sorunu geciktirebilir. Ayrıca form kazandırır.
Fırsat buldukça hareketlilik iyidir; fakat programlı olması daha iyidir. Müsait değilseniz hiç olmazsa şunu yapın:
1- Onar dakikalık üç çalışmaya bölünmüş şekilde günde yarım saat yürüyüş. 2- Onar dakikalık üç çalışmaya bölünmüş şekilde haftada yarım saat direnç. 3- Yirmişer dakikalık üç çalışmaya bölünmüş şekilde haftada 1 saat dayanıklılık 4- Beşer dakikalık beş gerinme seansına bölünmüş şekilde haftada 25 dakika esneklik.
Fakat bu hiç olmazsa alınacak bir tedbirdir. Yani sporu (kendinizi) bırakmanızdan iyidir.
Şayet böyle basit çalışmalar canınızı sıkıyorsa ve sağlam bir antrenman yapmak istiyorsanız JKD okulunuza devam edin. Bazı antrenmanlarınız-ki günaşırı-sert veya ağır olduğundan kemiklerinizin güçlenmesi için gıdanıza dikkat etmelisiniz. Proteinli (aşırı) beslenme alışkanlığı kemik kaybını hızlandırabilir. Çünkü vücudunuzun kalsiyumu hazmetmek yerine dışarı atmasına neden olabilmektedir. Karbonatlı ve kafeinli içeceklere de dikkat ediniz; zira kafein vücudumuz daha kullanma fırsatı bile bulmadan kalsiyumu dışarı atabilir. O halde her gün tükettiğiniz 350 m’lik meşrubat,120 ml’lik kahve ve 120 gr’lık protein için mutlaka 20 miligram kalsiyum ekleyiniz. Ya da Bruce Lee gibi kahve yerine çay çeşitlerini tercih ediniz-ama kalsiyumu da unutmadan…
Özetle;
Egzersizleriniz şu üç şeyi güçlendirmeyi amaçlamalıdır: Kaslar, eklemler, kemikler. Güç egzersizleri motoriklerden sadece biridir. Diğerleri hız, dayanıklılık, direnç, esneklik, germe, koordinasyon, kombinasyondur. Hedefinize göre 1 hafta içine bunlar dağılır. Biz bunlardan beyaz kas liflerini devreye sokacak olan hız ve güç ağırlıklı antrenmana (anaerobik kapasite gelişimi için) daha ziyade yer vermeliyiz. Egzersizler amacımıza (branşımıza) hizmet edecek şekilde programlanmalı ve bilinçli çalışılmalıdır.

Sayfa30
Tarih: 15.03.2006 / YÜKSEL YILMAZ
Ustam çok değerli insan Yüksel YILMAZ, Kas, Eklem ve Kemik konulu yazısından hayatınız boyunca faydalanacağınızı düşünüyorum. Polis memurları abilerimiz özellikle bu bilgilerden faydalanırlarsa mesleklerini daha rahat yapacaklardır.

Sayfa31
Polisimizin Yakın Savunma Eğitimine Eğilimi
POLİSİMİZ VE YAKIN SAVUNMA
Polisimizin yakın savunma eğitimlerine bakışı görecelidir. Polisimiz, ’’Bizler zaten Polis akademisinde, Polis meslek yüksekokulunda bu dersleri aldık.’’ Cümlesi ile büyük yanılgıya düşmektedir. Çünkü Bruce Lee’nin sokak dövüş sistemi Jeet Kune Do, içerisinde sadece Aiki Do, Ju Do gibi sadece tektip branş olarak değil, gereksiz hareketlerin çıkartılmış, gerekli hareketlerin bulunduğu bir sistemdir.
Jeet Kune Do’ nun polisimize faydası büyük olur. Çünkü ölçüsü sokaktır. Polisimizin sokakta her türlü can güvenliğine kastedecek kadar tehlikeli görevlerde olduğu malumunuzdur. Polislerimiz arasında yakın savunma derslerini önemseyen abilerimiz de varlar. Bunun nedeni spor yapmayı seven, yakın savunmaya merakı olan, geçmişte kendisine şiddet uygulanıp kendisini savunamaması veya hayatını ufak teknik bir hareketle kurtarması gibi vb. nedenler olabilir. İşte bu abilerimiz, aslında tecrübe abidesidir. Bu mesleğin kökünü gerçekçi eğitimler, eğitmenler, dallarını ise tecrübeler oluşturmaktadır.
Teşkilatta komiserlerin, baş komiserlerin, emniyet amirlerinin, şube müdürlerinin ve hele ki il emniyet müdürlerinin rolü çok büyüktür. Emniyet müdürlerimiz, personelinin donanımlı olmasına, şartlar eşiğinde özen göstermelidir. Çünkü personeli rapor tutmayı, protokol eğitimini, ilk yardım eğitimleri vb. konulardaki diğer eğitimlerde gerçek bilgiye sahip olsalar, bu o ilin ve emniyet müdürünün teşkilatı daha rahat yönetip, yönlendirmesine sonuç olur. Emniyet müdürlerimiz şunu diyebilirler: ’’ Bizler, yönetmeliği uyguluyoruz, sistem böyle, genel müdürlüğün doğrultusunda hareket edip dışına çıkamıyoruz.’’ Buna katılmıyorum, nedeni ise koltuğundan olmak istemeyen müdürler, sisteme, müdürlükle ters düşmek istemeyen müdür görünümü sergilemek istemeyen müdürler, görevlerindeki bekasından şüphem vardır.
Çünkü sen üret ki Emniyet Genel Müdürlüğü ’de örnek alıp mevzuatına eklesin…!
Bir polis teşkilatı tasarladım. Koltuğunda oturan değil, her an harekette, hani mermi namlunun ağzına verilir ya sonra nişan alıp tetiğe basmak için beklenir, işte müdürlerimizin de bir yenilik gördü mü, il emniyet teşkilatı için bir yenilik buldu mu, vatandaş için yeni bir güvenlik tedbiri aldı mı tetiğe basacak bir müdür, gerçekten personeli ile ilgilenip formaliteden değil de adam gibi adam şube müdürleri, baş komiserler... Tasarladım. Personele resmi yazı ile bir görev verdin mi zorunlu olarak zaten yapıyor. Ama mühim olan, amirim, müdürüm bu görevi bana, bize verdi amirim, müdürüm arkamda duran adamın yüzünü ak çıkarayım düşüncesi o poliste kaçınılmaz olacaktır. Ülkemizdeki polis teşkilatı her geçen gün daha da güzel yerlere gelmektedir. Bu oldukça gurur vericidir.
Polislerimizin gelişimi için yıl boyunca eğitimler yapılmaktadır. Polisimizi yıl boyunca yapılan eğitimler yorduğundan dolayı, polis abilerimizde yeni bir eğitim sözcüğü duyduklarında doğal olarak bunalım yaşıyorlar. Çünkü polisimiz, sokaktaki her çeşit vatandaş

Sayfa32
tipiyle karşılaştıkları olaylarda karşı karşıya geliyorlar. Psikopatı, serserisi, delisi, eşcinseli, uyuşturucu bağımlısı, alkolik olanı….. vs. birçok vatandaş tipiyle karşılaşan polisimizde nasıl bir psikoloji karşılaşabiliriz? Doğrusu istisnalar hariç, hemen hemen hiçbir meslek bu kadar çetrefilli değildir. Ama yakın savunma eğitimleri, polisimizin zihnini rahatlatacaktır. Çünkü örnek olarak dünyadaki bütün ülkelerde Uzakdoğu sanatlarıyla uğraşan kişiler, iletişimleri daha sağlıklı, kendileriyle barışık, hayata karşı pozitif bakan kişilikler olduğu görülmüştür.
Polis, meslek hayatı boyunca yaşadığı her tecrübe sonucu, HAYAT EĞİTMENİ olmuştur.
Polislerimiz, yakın savunmayı daima benimsemeli, ruhen ve bedenen zinde olduklarını gördüklerinde zaten eğitimleri bırakmayıp, yaşam tarzı haline getireceklerdir.

Sayfa33
POLİS - TOPLUM İLİŞKİSİ
Polis - Toplum ilişkisi ayrılmaz bir bütündür. Polis, toplumuna hizmet için vardır. Toplumun huzuru ve güvenini sağlayan ana unsur kolluk kuvvetleridir. Polis, vatandaşının güvenliği ve huzuru için göz ardı edilemeyecek fedakârlıklar etmektedir. Polisimizin sosyal yaşantısını değişik şekilde inceleyebiliriz. Her gün farklı bir psikoloji içerisinde olan polisimiz evine girdiğinde, eşinin ve çocuklarının bir hoş geldin demesi ve boğazına sarılması günün yorgunluğunu almış demektir. Polisimizin aslında görevi dolayısıyla sosyal hayatı çok düzenli değildir. Örneğin bir komiser veya baş komiser evdeki çocuğunun eşinin hakkında bilmediklerini, görev arkadaşlarının kaç çocuğu, rahatsızlığını, hangi okulda okuduğunu vs. bilgilerini bilir.
Kendi ailesine yeterince zaman ayıramayan polisimiz, farklı dönemlerde çeşitli sıkıntılarla doğal olarak karşılaşmaktadır. Bu sıkıntılar genel olarak ailevi olduğundan bazen sıkıntılara çözümler bulup, bazense sıkıntılara çözüm bulamayabiliyor. Bizim toplumumuz galeyanı seven ve hemen galeyana gelen bir toplumdur. Toplum olarak polisimize, kolluk güçlerimize yeterince önemi vermiyoruz. Benim polisim gecesi gündüzü demeyecek, benim huzurum ve güvenim için kelle koltukta gezecek, ben ona ’’ RÜŞVET, KÜFÜR, BAĞIRIŞ, SAYGISIZLIK’’ edeceğim! Bu nasıl bir durumdur. Benim onurlu Türk Milletim evet ne yazık ki bugün benim milletim bu durumda. Polisine rüşvet teklif eder, polisine küfreder, polisine her türlü bağırır çağırır, polisini doğuya sürdürmekle tehdit eder, sonra da başına bir iş geldi mi veya canına bir kasıt oldu mu ’’155, ALO POLİS! ’’ diye bağırır. Oh! Ne güzel memleket be! Hayır kardeşim! Hayır abiciğim! Polisim benim güvenliğim ve huzurum için kelle koltukta geziyorsa ben ona her türlü desteği bir vatandaşlık görevim olarak sağlamak zorundayım.
Biz Türk milleti olarak rahatlığı severiz ya şuan her şey nasıl olsa işliyor, polis biz böyle yapsak da yapmasak da görevini nasıl olsa yapıyor düşüncesini kafalarımızdan kaldırmalıyız. Bir diğer mevzuda polisimize karşı veya vatandaş kendi arasında ’’Polis maaşını benim verdiğim vergilerinden alıyor, görevini yapmak zorunda, senin maaşını ben veriyorum bana böyle muamele yapamazsın vs.….’’ gibi ne kadar basit ve anlamsız sözler kullanıyor benim ülkemin vatandaşı. Ya madem maaşını sen veriyorsun polisin verme, verme de sen koru vatandaşın canını, güvenliğini ve hayatını da göreyim bakayım ne kadar süre ve ne kadar zaman yapabileceksin bu onurlu mesleği? Bakalım kaç gece uykusuz kalabileceksin, kaç gün farklı psikolojilere dayanabileceksin? Ey benim şehitlerimin kanıyla sulanan vatan

Sayfa34
toprağımın yüce insanı ve insanları, polisimiz bizim her şeyimiz, polisimizin hakkını ödeyemeyiz. Polislik, bu ülkedeki en onurlu mesleklerin başında gelen mesleklerdendir. Bugün savaşla yakıp yıkılan ülkelerin can güvenliklerini, huzurlarını düşünelim, ne derece güvendeler acaba? Ben söyleyeyim her gün binlerce kişi ölüyor, her gün binlerce kişinin ırzına geçiliyor, her gün binlerce kişinin kolu bacakları kopuyor. Bu ülkelerin yerine birkaç dakikalığına kendi ülkemizi koyalım. Acaba aklımız ve yüreğimiz bizlere neler söyler? Ben söyleyeyim Türk insanı böyle durumları öleceğini bilmesine rağmen asla kabul etmez! Kabul edemez. Çünkü geninde böyle bir şeyi kabullenme durumu yoktur. İşte bu örnekleri düşünerekten ona göre polisimize karşı davranışlarımızı harekete geçirelim.
Toplumun, polisimize ihbarları ile birçok suç önlenmiş ve birçok suçlu kaçamadan yakalanmıştır. Bu da polis & vatandaş iletişiminin önemini ortaya koymaktadır. Duyarlı vatandaş ülkemizde ne yazık ki azdır. Aslında az değil, mesela suç teşkil eden bir olayı ‘’155 POLİS İMDAT’’ ihbar etmek isteyip etmek istememesinin nedenlerinden biri de acaba başım belaya girer mi? Gibi korkularının olmasından kaynaklanmaktadır. Oysa bu bir vatandaşlık görevidir. Başkasının o an yaşadıklarını bir gün bizlerde yaşayabiliriz.
Toplum olarak, güvenlik güçlerimizle daima irtibat halinde ve birlikte hareket edersek, suç oranları gözle görülebilecek düzeyde azalmakla beraber, toplumun refah düzeyi de büyük oranda artar.
Polisimize, sahip çıkalım, saygı duyalım, onlara elimizden gelen her türlü yardımı yapalım….

Sayfa35
POLİSİN GECE DEVRİYESİ
Polisimizin çalışma zamanları, görevi gereği olarak normal bir insanın çok zor dayanabileceği zamanlardan oluşmaktadır. Bunun sebebi iç huzurun her daim sağlanması gerekliliğindendir. Devlet memurları, normalde haftada 40 saat mesai yapar. Bu da genelde sabah 8 ila akşam 5 arasıdır. Bunun dışında istisnai hallerde fazla mesai yapar ve karşılığında da fazla mesai ücreti alır. Ancak polisler için aynı şartlar söz konusu değil. Emniyet Hizmetleri Sınıfı’na dahil olan polislerin en uzak olduğu kavram mesai düzeni. Polisimiz gece çalıştığı için emeklilik döneminde ’’yıpranma’’ olarak belirtilen bir durum söz konusudur. Yıpranma ile ilgili olarak polisimize emeklilik döneminde 5 yıl kazandırmaktadır. Fakat 5 yıl yıpranma payı olarak çok az bir süredir. Bunu sokaktaki vatandaş veya birçok devlet memuru bilmez. Sanırlar ki bu polise verilen çok büyük bir haktır. Evet, doğru böyle bir hakkın olması dahi hiç yoktan iyidir. Polisimize verilen 5 yıllık yıpranma payının 10 yıl olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü polisimizin gece bedenen verdiği hizmet, maaşla ve yıpranmayla ölçülemeyecek kadar büyüktür. Polisimiz, gece daha büyük hayati tehlikesi maksimum düzeyde olan görevlerle karşılaşmaktadır. Gecenin zifiri karanlığında suçlu kovalamak, hırsız yakalamak, her an bir terör, eylemlerle karşılaşmak, vatandaşın huzurunu sağlamak, her türlü suçluyla karşı karşıya gelen polisimiz için çok riskli bir olaydır. Elbette bunlar polisimizin asli görevidir. Peki, kaç kişi polisimizin bu kadar olayın üzerine nasıl bir psikoloji içerisinde olduğundan haberdar? Bunun farkında olan sadece polislerdir.
Teşkilatta bile Emniyet müdürleri, amirler, komiserler, bu psikolojiyi tam anlamı ile bilemeyebilirler. Bunu asıl bilenler polis memurlarıdır. Olayları yönetenler değil, olayları canlı canlı yaşayanlardır. Sonuçta her ekipte komiser yardımcısı, komiser bulunmuyor. Her ekibin kıdemli polis memuru, abilik yapan birisi bulunuyor. Bu abilik yapan kişi mesleğe yeni başlayan memurlarında gelişimine yardımcı olmaktadır. Nerede nasıl davranılacağı, olaylarda ne yapılıp, ne yapılmayacağını görerek meslekte pekişmektedir. Polislikte gece görevleri gündüz görevlerine göre daha da tehlikelidir. Gecenin şahidi olmaz diye bir söz söyler büyüklerimiz. Bu sözün manası oldukça derindir. Çünkü gece her türlü kötülüğü yapmaya uygun bir zamandır. Gece polislerimiz yemek ihtiyaçlarını, bir şekilde karşılamaktadırlar. Fakat gece yemek, yemek mideye ciddi zarar vermektedir. Polisimiz, gece hafif yemekler yemelidirler. Aksi takdirde geri verilmesi zor kilolar oluşmaktadır. Ve polisimizin mide sağlığı da bozulmaktadır. Gerçi ülkemizde kim polisimizin sağlığını düşünür ki? Herkes

Sayfa36
kendini düşünen bir ülkede olduğumuzdan dolayı, polisimizin mide sağlığını düşünecek baba yiğitler azdır.
Polisimizin gece yaşadığı ve tanık olduğum olaylardan birkaçından bahsetmek istiyorum. Polis abilerimle bir akşam karşılaştığımda, bir olaya gelmişlerdi. Baba ile oğlu tartışmış, baba oğluna demirle iki defa vurmuş. Eğer ekipler yetişmese üçüncü vuruşunu kafasına yapacağını söyleyen baba beni oldukça şaşırttı. Oğlu alkol almış ve çevreye rahatsızlık veriyormuş. Oğlanı sakinleştirmeye çalışan polis memuru abilerimiz gayet nazik bir şekilde olaya müdahale etmekteydiler. Fakat ortamı birden geren baba, oğlanında gerilmesine sebep oldu. Oğlu da üzerindeki tişörtü çıkartarak elini beline doğru yöneltti. Sanki silah veya bıçak çekebileceği görüntüsünü verdi. Daha sonra tecrübeli polis memuru abilerimizden biri oğlana yaklaşarak gaz ile müdahale etti. Düşünüyorum da ya adamın belinden çıkardığı tabanca olsaydı? O zaman daha kötü şeyler olabilirdi. Polisimizin kelle koltukta görev yapmasına rağmen, birçok sıkıntıyı da maddi – manevi ve işle ilgili sıkıntıları çekmesi cabasıdır. Bizim ülkemizde polisimize olan bu şekilde davranışların ortadan kalkması için kanunlarımızın gerçekten değişmesi gerekmektedir. Bir tane hâkim, bir tane savcı veya bir tane milletvekili bir gece ekip arabasında geçirse samimi söylüyorum meseleye vakıf olacaklardır.
Polisimiz vatandaşla, amiriyle, açılan davalarla uğraşırken polisimizin psikolojisini düşünen kaç kişi vardır. Polis gece sarhoşa, kapkaça uğrayana vs. vatandaşa yardımcı olsun üstüne üstlük bir de vatandaş sonra ben bu polisten şikâyetçiyim desin. Ne güzel iş! Polis hem yardımcı olsun, hem de seninle mahkemeler de uğraşsın. Polis, bu ülkedeki insanların fevri davranışlarını, saygısız davranışlarını, zevkine göre hareketlerini ve hakaretlerini çekmek zorunda değil arkadaş! Bir diğer karşılaştığım olaylardan birisi de, iki kişinin tartıştığı ve çevreye rahatsızlık verdiği bir olay idi. Olay yerine ekipler geldiğinde, klasik sabıkalı kişiler tartışma havası vermeyerek konuşuyorlarmış gibi yapıyorlardı. Baş polis memuru abimiz sordu, burada tartışma yapan kişileri gördünüz mü diye? Adam küstahça ne bileyim ben, git yukarıya bak! Tarzında tahrik edici bir konuşma yaptı. Polis memuru abimiz gayet nazik bir şekilde oradan ayrılarak, daha sonra tartışma yapanların onlar olduğu netleşince ekip otosuna bindirip hastaneye getirildi. Adam yalan ifadeler kullanarak, güya şu polis bana tükürdü, şu polis bana vurdu, şu polis benim saçımı çekti gibi asılsız ifadeler kullandı. Benim anlamadığım hem sıkışınca polisi ara, hem de polisine karşı küstahça davran. Bu benim ülkeme, vatandaşıma yakışmaz.

Sayfa37
Biz Osmanlı torunuyuz….
POLİSİMİN HAKKI ÖDENMEZ!
Polislik mesleği ne kadar şanlı bir meslektir. Canını hiçe sayarak, toplumun huzuru, korunması, için ne kadar fedakârlık yaptığını ne yazık ki bizim toplumumuz bilmez. Bilmediği gibi de polisine ’’ HAKARET, KÜFÜR, TEHTİD’’ savurur. Polisimizin en yoğun ve hareketli geçen mesai saati genelde gece devriyesinde olmaktadır. Fakat bu ilden ile göre değişiklik gösterebilmektedir. Gece sarhoşuyla, kaçakçısıyla, hırsızıyla, çevreye rahatsızlık veren kişilerle polisimiz uğraşmaktadır. Bu tarz olaylarda polisimizin can güvenliği ne olursa olsun % 90 tehlikededir. Polisin silahı var kullansın, can güvenliğini sağlasın diyebilirsiniz. Şayet gerekli bir durumda polisimiz o silahı kullandığında polisimizin arkasında amirleri durabilecek mi? Ayrıca polisimizin ailesi çok saygın bir ailedir. Çünkü eşi, babası, amcası, dayısı görevde olan insanlar onlar için her gün sağ salim dönmeleri için daima dualar etmektedirler.
Sağlık açısından da bakacak olursak, insan vücudunun gece dinlenip gündüz çalışması dinimizce de belirtildiği gibi sabittir. Ama polislerimiz, ’’12 saat çalış – 24 saat dinlen’’ çalışma sisteminde 1 gün gece ve 1 gün sabah çalışmaktadır. Doğal olarak, vücut yorgunluğu, mide sisteminin bozulması, sindirim ve hareket sisteminin erken yıpranmasına neden olacaktır. Fakat İçişleri Bakanlığımız ve Emniyet Genel Müdürlüğümüz, çalışma sistemlerini böyle yapmalarının altında elbette ülkemizin iç güvenliği açısından bir strateji vardır. Fakat ümide diyorum ki bu sistem daha da güzel bir sistem haline gelsin. Polislerimizin ne kadar istekle çalıştıkları, görevlerini yerine getirmek için çok fedakâr olduklarına bizzat şahidim. Polislerimize vatandaşlar olarak, her türlü konuda yardımcı olursak, piyasada ne hırsız, ne dolandırıcı, ne tacizci kalır. Kısacası toplumdaki suç oranı oldukça düşer. Bundan 20 – 25 yıl öncesini düşünelim.
Sokakta birine bir şey yapmaya kalktıklarında tüm halk birden ayaklanırdı. Oysa şimdi biz modern bir millet olduk ya hani, hani biz batıyı, Avrupa’yı örnek aldık ya böyle şeyleri artık yapmıyoruz. Sokakta birini dövüyorlar izliyoruz. Sokakta bir bayanı dövüyorlar, taciz ediyorlar yine biz izliyoruz. Bu milletin Anadolu kültürünü düşman devletler yok etmeye çalışıyorlar. Bunu da ne yazık ki başarmaya doğru gidiyorlar. Bir de eskiden insanlar polise yardımcı olurdu ve zorluk çıkarmazlardı. Fakat şimdi görüyorum ki polise zorluk çıkaran mı ararsın, polise saldıran mı ararsın ne ararsan var artık. Herkes keyfine göre sapıtsın,

Sayfa38
başkalarını rahatsız etsin, suç işlesin polis görevini yapmaya kalktığında vay anam polis beni dövdü. Vay anam polis bana şöyle davrandı böyle davrandı. Sen polise insanca yaklaşıyor musun da polis seni zor kullanmadan alsın. Orantılı güç diye bir terim var kanunlarda. Polis orantılı güç kullanamıyor falan deniyor. Kardeşim o kadar çok biliyorsan kalk gel sen polislik yap! Kalk gel sen sarhoşa, suçluya, tecavüzcüye nazik davran! Biz ne çok şey biliyor muşuz böyle kardeşim. Bir diğer mevkutede maksat sadece ’’haber olsun diye basının haber yapması’’! Polisimizi görev esnasında görüntüleyen basın – yayın organları yanlış haberler yaparak ve yayınlayarak polisimizi topluma karşı rencide ediyorlar. Kardeşim sen haberini yapacaksan tarafsız ve kimseyi rencide etmeden adam gibi haberini yap. Kuruluşunda tarafsız, doğru haber yapacağım diyorsun, Basın-yayın kurallarını çiğnemeyeceğim diye söz veriyorsun ama benim görev yapan polisimi de yanlış haberle rencide ediyorsun. Polisimiz bu kadar olayla başa çıkmaya çalışırken, nasıl bir psikolojide olabilir bu güzel insanlar söyler misiniz? Bir ara İstanbul’da bir Profesör : ’’ Meslekte 10 yıl görev yapmış bir memura deli raporu veririm’’ demesi bile olayın önemini belirtiyor. Ayrıca toplum, polise karşı bir anti sempatiklik kazanıyor.
Toplumumuz polisine yeterince gereken önemi vermemektedir. Dışarda, çarşıda, otogarda, çalışan polislerimize bir bardak çay ikram etmekten bile aciz bir toplumuz. Evet, polisi dışarda soğukta görev başındayken bile bir bardak çay ikram etmekten aciz bir toplumuz. Eskileri düşünüyorum da eski nesillerdeki dedelerimiz, babalarımız, amcalarımız, dayılarımız polisine ve askerine karşı daha sıcak bir yapıdaydılar. Buram buran Anadolu kokan o mert insanlar, o mert annelerimiz, babaannelerimizden ne yazık ki eser kalmamış. Şu örneği vermek konunun önemini daha da ön plana çıkaracaktır. Doğudaki, Karadeniz’deki köylere giden öğretmenler, hemşireler veyahut çalışanların yiyecek ve içecek ihtiyaçlarını o güzel, yüreği geniş insanlar karşılarlar. Bir iş için çalışmaya gelenler bile kimin işini yapıyorsa orada misafir olarak kalmak zorundadırlar. Çünkü ev sahibi bir yere göndermez. Bir otelde bile kalmalarına izin vermezler. Çünkü Anadolu’da şöyle bir adet vardır. Misafirleri kendi evinde ağırlamazsan, seni o yörenin insanı kınayıp, gülerler. Bu ne güzel bir adettir böyle.
Polislerle en çok uğraşan bir diğer kesim ise tabiri caizse okumuş kesimdir. Okumuş insan bir şeyleri kabullenmekte zorluk çeker. Şahit olduğum bir olayı sizinle paylaşmak isterim. Bartın ilinde, yukarı çarşı mevkii olarak bilinen yerde polis abilerimiz şüpheli bir şahsı aramaktadırlar. Bu polislerimiz diyebilirim ki Asayiş birimlerinde Bartın’da en iyi

Sayfa39
ekiptir. Çünkü kendilerine eğitim vermiş bir Antrenör olarak kendilerini eğitimlerde çok başarılı bulmuştum. Konumuza gelecek olursak, aranan şahsın giyimi kırmızı üst, lacivert altı olan eşofmanlı olan bir şahıs. Yukarı çarşıdan böyle bir şahıs geçerken polislerimiz ’’İyi akşamlar beyefendi, lütfen kimliğinizi görebilir miyim?’’ diye vatandaşa sorar. Vatandaş ’’ Hayırdır! Neden? Ne oluyor? Gibi bir ifadeyle polise cevap verir. Polisimize ben öğretmenim ’’der. Daha sonra Polisimizde ‘‘ Olabilir beyefendi, lütfen kimliğinizi görebilir miyim? ’der. Neyse vatandaş kimliğini vererek, ’’Allah alla! Allah alla! Ne oluyor ya böyle’’ gibi hitabette bulunur. Polislerimiz, GBT sorgusu yaparak, vatandaşa buyurun kimliğiniz, iyi akşamlar der. Vatandaş oradan uzaklaşarak gider. Yani şimdi burada görüyor musunuz olayı? Kardeşim, senin alnında öğretmen yazmıyor ki. Nereden bilsin benim polisim senin öğretmen olup olmadığını? Ayrıca madem öğretmensin, madem okumuş tahsilli bir insansın yardımcı ol polise, neden polisi tahrik ediyorsun ki? Polis akşama kadar, sabaha kadar, hırsız, tecavüzcü kovalasın, birde senin tafralarınla mı uğraşacak. Okumuş, tahsilli insanların polise daha da yardımcı olması toplumdan beklenen en temel anlayış biçimidir. Bir diğer hususlardan birisi de okumuş insan, bulunduğu mevkii, koltuğu kendi çıkarları için kullanabilme yanlışını yapabilmektedir. Örneğin polis, bir savcıyı durdurunca, bir hakim veya üst düzey birisini durdurunca hemen ’’ Sen benim kim olduğumu biliyor musun?, Beni tanıyor musun? Ben kimim biliyor musun? ’’ gibi karakterine yakışmayan, kendini küçük düşüren ifadelerle polise hitap edebilmektedir. Kardeşim kimsen kimsin! Alnında mı yazıyor kim olduğun? Ayrıca madem kanunsun, kanun adamısın, madem devlet görevlisisin o zaman kendi devletinin yetki ve görev verdiği polisine yardımcı olacaksın. Sen böyle yaparsan vatandaş ne yapar düşün! Sen, senin canını korumaya çalışan polisine böyle davranırsan, polisini rencide edersen, polisi tahrik edersen adam seni çekip vurabilir. Polisin psikolojisi her türlü insanla karşılaştığı için çokta normal olmayabilir. Kanunu sen koyuyorsun, bir de polisin, koyduğun kanunu uygulamasına izin vermiyor, hava atıyorsun. Böyle bir zihniyetten ne beklenir ki? Yok, Avukatım, yok savcıyım, yok hâkimim, yok ben milletvekilinin oğluyum… Bana dokunamazsın, seni sürdürürüm, haritadan yer beğen kendine vs.. bu tarz hitaplar toplumun temsilcilerine hiç yakışmıyor. Doktor bile suçlu gelince hemen suçluya soruyor, polis seni darp etti mi, yok polis orana vurdu mu, burana vurdu mu? Diye suçluya soruyor. Bu da polis doktor arası bağların zayıflığını göstermektedir. Oysa doktorlar gelsin bir suçlu yakalamaya çalışsın bakalım yakalayabilecekler mi? Elbette polisler de doktorluk yapamazlar. Fakat burada polise karşı bir suçlayıcı, polisi rencide edici bir durum söz konusudur. Umuyorum ki doktorlarımızın kendi mesleklerinde karşılaştıkları vatandaş sıkıntılarında göz önünde bulundurarak, polislerimizinse mesleklerindeki karşılaştıkları suçlularla nasıl uğraştıklarını

Sayfa40
anlayacaklarını düşünüyorum. Özellikle 2012 yılındaki hastanelerde görülen hastaların ve hasta yakınlarının doktorlara nasıl saldırdıkları ve doktorlarımızı nasıl darp ettikleri televizyonlarda, gazetelerde sürekli gösterilmektedir. Toplumumuzu bu ve bu tarz davranışlardan ancak eğitimle, seminerlerle uzaklaştırabiliriz. Toplumuna hizmet eden kamu görevlilerine bu tarz davranışlarda bulunmaları hiç şüphesiz ki kamu çalışanlarını mesleklerinden nefret ettirecektir. Bunun akabinde de zararı görecek olan yine toplum olacaktır. Kamu görevlileri de farklı mesleklerde ekmek arayacaklardır. Ayrıca ülkemizde okuyan öğrenciler, yanlış yönlendirilmeleri ve eğitimsizlik, cahillikten dolayı ne yazık ki terör örgütüne hizmet edebilmektedir. Bu öğrencilerin akıl sağlığından şüphe duymaktayım. Öğrenciler, üniversitelerde okurken, okuduğu bölüm, alan, meslekten çok ideolojik konularla ilgilenmektedirler. Kendi can güvenliğini koruyan Polisine taş, sopa, Molotof kokteyli atan bir zihniyet Türk, Kürt, Laz, Çerkeş, Abaza evladı olamaz! Bizim dedelerimiz, ninelerimiz Çanakkale’de tarih yazdılar. Kendi evlatları, askerine, polisine saldırsın diye mi, o kadar uğraş verdiler? Şimdi burada önemli bir soru söz konusudur. Bu gençler neden bu haldeler? Bu gençler okumaya mı yoksa gidip siyaset, ideolojik eylemlere alet olsunlar diye mi okumaya gönderiliyor? Bu gençler için mi aileleri yokluğa göğüs germektedirler. Burada en önemli sorun, gençlerin aileleri tarafından yeterince algılanmayışı, ailelerle olan bağların kopukluğu, anne – babanın ayrı olması veya vefat etmiş olması gençleri farklı alanlara çekmektedir. Üniversiteye gelen bir öğrenci kendini boşlukta hisseder. Aileden uzaktasın, farklı bir ildesin, ne yapacağını bilmiyorsun. Doğal olarak, ilk yapacağın şey bir arkadaş ortamı oluşturmaktır. İşte bu arkadaşlık ortamları, öğrencileri amacından saptırabilmektedir. Öğrenciye farklı, faydalı görünmelerle her yöne çekebilmektedirler. Kimi öğrenciler de dışlanabilmektedir. İşte burada dışlanan gurubu yem olarak gören eylemcilik yandaşları öğrenciye kucak açarak, eylem çemberine rahatça almaktadır. Karşıt görüşlü öğrenci çatışmaları yaşanabilmektedir. Bu tarz durumlara yer vermemeliyiz.
İl Emniyet Müdürlükleri artık, üniversiteye yeni kayıt olan öğrencilere, kayıt olurken, bilgilendirici broşürler dağıtmaktadırlar. Bu broşürler kilit rol oynamaktadır. Öğrencinin şehri tanıması, güvenliği açısından büyük bir kolaylık sağlayacaktır. Aynı zaman da ailelerini de merakta bırakmayacaktır. Emniyet müdürlüklerinin yapmış olduğu bu hizmet büyük bir takdire şayandır. Tavsiyem şudur ki, en ufak bir sıkıntınız olduğunda gidin polis ağabeylerinize danışın, fikirler alın, pişman olmayacak, mutlu olacaksınızdır. Çünkü onların da çocukları var, ailesi var. Onlar da sizi kendi ailelerinin yerine koyacaktırlar. Sizlere yardımcı olmaları onları çok sevindirecektir.

Sayfa41
POLİSİN YAŞAM TARZI
Polisimizin yaşam tarzı oldukça ilginçtir. Çünkü polisimizin yaşam tarzı diğer mesleklere göre çok farklıdır. Sabah çalışır, akşam eve gelirsin. Akşamdan sabaha kadar çalış, o gün ertesi güne kadar dinlenip, ertesi gün sabah devriyesine başlarsın. Polisimiz ekip arkadaşlarını alıp mesaiye başlarlar. Daha sonra, ellerinde telsiz devriye atarlar. Bazı illerde 5 dakika da bir olay anonsu gelir. Bazı iller de ise 3-4 saatte bir olay anonsu gelir. Polisimiz her saat başı, haber merkezine bulundukları yerin durumuyla ilgili bilgi verirler. Bunu o ilde bulunan tüm birimler telsizden kodlarıyla anons geçerler. Gece olay olma ihtimali, gündüze göre daha yüksektir. Çünkü gece alkoliği, kapkaççısı, hırsızlık gibi suçların işlenme olasılığı yüksektir. Polisimizin ailesiyle olan bağı çok sıkıdır. Bunu birçok meslekte göremeyebiliriz. Çünkü polisimiz zaten sürekli vatandaşla içli dışlı olduğundan dolayı aşırı sosyaldir. Doğal olarak bunun dışında dışarıya ayıracak fazla zamanı yoktur. Evine gelip ailesiyle vakit geçirerek hem ruhen hem de bedenen rahatlamaktadır. Ayrıca polis memurları, özellikle ekipler adeta birbirleriyle aile gibidirler. Birbirlerine her türlü maddi manevi desteği vermektedirler. Bu tarz uyumlu gruplar, sosyal aktiviteleri oldukça fazladır. Çünkü aradaki iyi bir uyum, hayatlarına da olumlu yansımalar yapacaktır. Örnek verecek olursak; Halı saha maçları, piknikler, denize gitmeler, ailevi görüşmeler gibi etkinlikleri bolca yapmaktadırlar.
Bununla ilgili duyduğum bir örnek olayı anlatacağım. Asayiş ekiplerinden bir ekip gece olaya gitmiş. Arabanın el freni tutmamış, olayda bayır bir yerde gerçekleşiyor. Araba kayarak ağaca tosluyor ve araçta maddi bir hasar meydana geliyor. Aracın masrafını o ekipteki polis memurları ödemek zorunda kalıyor. Aslında polis memurlarımız zaten göreve gitmiş, polis memurlarımızın başına böyle talihsiz bir olay gelmiş. Polis memurlarımız yerine bu zararı karşılayabilecek bir fon mutlaka vardır. Her neyse daha sonra o emniyetin asayiş müdürlüğündeki bütün polis memurları aralarında para toplayarak arkadaşlarına destek oluyorlar. Benim de her ne kadar desteğimi kabul etmeseler de ben de bir şekilde elimden gelen maddi desteği gururla sağladım. Bunun gibi birçok olay mevcuttur. Polisimizin yaşam tarzı belli bir zamandan sonra genel olarak monotonlaşmaktadır. Bu monotonlaşma genel olarak mesleğin son dönemleri olan emeklilik dönemlerinde meydana gelmektedir.
Polis memurlarının yaşadığı tecrübeler, emniyet teşkilatında bulunan müdürlerden ve

Sayfa42
amirlerden daha fazladır. Çünkü dışarıda sürekli vatandaşla karşı karşıya kalan polis memurlarımızdır. Müdür ve amirlerimiz, görevi gereği daha çok masa başı işlerle ve yöneticilikle meşguldürler. Polisimiz, her gün farklı farklı yüzlerle ve farklı farklı karakterlere sahip olan insanlarla karşılaşmaktadırlar. Polislik mesleğini dışarıdan basitmiş gibi görenler, çok yanılmaktadırlar. Bugün bu vatandaş rahat ve huzur içerisindeyse bunu hiç kuşkusuz toplumun iç güvenliğini sağlayan neferlerimiz olan polislerimize borçluyuz. Polisimizin yaşam tarzını bir kitapla açıklayamayacağımız kadar büyük ve şereflidir. Polisimizin görevi gereği kimi şehirde kimi kasabada, kimi dağlarda görev yapmaktadır. Peki, hepsinin de düşünceleri ve duyguları aynı mıdır? Kesinlikle aynı değildir. Dağdaki polisimiz, acaba her an bir saldırı olur mu? Ailem ne yapıyordur? Diye düşünmektedir. Dağdaki polislerimize göre ilçe ve il de görev yapan polislerimiz şükretmelidirler. Dağdaki polisimizde, il ve ilçelerde çalışan polislerimizde tek bir halkanın zincirleridirler. Biri olmadan diğeri olmaz. Diğerinin önemi olmaz.
Polis mazlumun yanında, suçlunun ve zalimin karşısındadır.

Onurlu meslek polislik

Recommended

Recommended

More Related Content

Featured

Featured (20)

Onurlu meslek polislik