2. Bölüm Hedefleri;
- Muhasebenin tarih boyu gelişimindeki önemli eğilimleri belirlemek
- Modern zamanlara doğru iş yapmanın evrimini vurgulamak
- İş yapma ve muhasebe üstündeki önemli çevresel etkileri belirlemek
- Küresel ekonomide muhasebenin gelişimini ve bilgi ifşası etkileyen ana etkenleri
tartışmak.
- Küresel faaliyetlerin önemli muhasebe boyutlarını ve uluslararası muhasebe
alanını içeren ana konuları tartışmak
- Kitaptaki bölümleri tanıtmak
Yeni milenyuma girerken uluslararası muhasebe çalışmak için ne kadar heyecanlı
bir zaman! Firmaların, dünya çapındaki borsalarda listelenirken kullanabilecekleri
tekdüze uluslararası muhasebe standartlarına sahip olmaya hiç olmadığı kadar
yakınız. Uluslararası iş aktiviteleri, yabancı doğrudan yatırımlar kadar geleneksel
ürün ve hizmet ihraç ve ithaliyle dramatik şekilde artıyor. Sermaye pazarları açılıyor
ve daha şeffaflaşıyor, ve sermaye dünya üzerinde daha hızlı ve daha serbestçe
akıyor. Firmalar küresel rekabetçiliklerini artırdıkça borsalar birbiriyle bağ kuruyorlar,
ve muhasebe değişik ülkelerdeki bu borsaların birbirleriyle kurdukları bağların ne
derece başarılı olacağını belirleyen kilit alanlardan biri olacaktır. Şirketler, gerçek
anlamda çok uluslu olmak istiyorlarsa, kendi ülkelerinin sermaye pazarının dışına
hızlıca hareket etmeleri gerektiğini öğreniyorlar.
3. Stratejik Karar Noktası
DaimlerCrysler, Mercedes-Benz, Chrysler, Jeep ve Dodge gibi otomobil
markalarıyla dünyanın önde gelen otomotiv şirketlerinden biridir. 1998'de Alman
firması Daimler-Benz AG ve Amerikan firması Chrysler'in birleşmesiyle oluştu.
DaimlerCrysler'in dünya çapında üretim, montaj ve satış operasyonları ve 387000
kişilik küresel bir işgücü vardır. Dünya çapındaki satış ve üretim operasyonlarına ek
olarak DaimlerCrysler'in küresel bir hissedar tabanı vardır ve sadece yönetim merkez
ülkesi Almanya'da değil, Amerika, Fransa, İsviçre ve Japonyada da hisse dağıtır.
DaimlerCrysler küresel olaylardan etkilenir. 2005'in ilk çeyreği ara raporunda
belirtildiği üzere, "DaimlerCrysler, küresel ekonominin, yaklaşan aylarda şimdiki
gelişmesine devam edeceğini varsayıyor, böylece uzun vadeli gelişme seyriyle aynı
paralelde gelişecektir. Fakat, eğer işlenmemiş malzeme fiyatları, özellikle petrol, uzun
bir süre boyunca şimdiki yüksek seviyesinde kalırsa veya daha da yükselirse, küresel
ekonomik gelişmenin olumsuz olarak etkilenmesi öngörülmektedir. Yükselen faiz
oranlarının da tüketici harcamaları üzerinde olumsuz bir etkisi olabilir. Yılın geri kalanı
için, otomobiller için dünya çapındaki talebin büyümesinin 2004 yılındakinden daha
yavaş olması beklenmektedir. NAFTA bölgesinde tır pazarında bir genişleme
beklenmesine rağmen, Avrupada pazar genişlemesinde düşme olduğunun işaretleri
vardır. Genel olarak, ürün döngülerindeki düşüşlerin devamı ve kapasite aşımının
devamı nedeniyle, bütün otomotiv endüstrisindeki yüksek rekabetçi durumun
sürmesini bekliyoruz." DaimlerCrysler, küresel eğilimler kadar, değişik ulusal
ortamların bütün karmaşıklıklarıyla başetmesi gereken küresel şirketlere iyi bir
örnektir ve dünya çapındaki hisse sahiplerine bir dönüş sağlar.
MUHASEBE DİSİPLİNİNİN ULUSLARARASI GELİŞİMİ
4. Muhasebenin kökenlerine dair birçok kitap yazılmıştır ama hiçbiri gerçekten nasıl
başladığını belirtememiştir. Açıkçası, muhasebe içinde işlediği iş ortamının bir
fonksiyonudur ve iş işlemlerinin kaydını tutmak için doğmuştur.
Muhasebenin kökleri ve sonraki değişimleri ancak ticair işlemlerin tarihi
bağlamında çalışılabilir. İşlemlerin kaydı, muhtemelen kayıt tutmanın tarihi kadar eski
olsa da, çift-girişli muhasebenin - modern muhasebenin kökeni - kurulumunu anahtar
olay olarak düşünürüz. 1994'te Avrupa Muhasebe Birliğinin (EAA) 17. yıllık kongresi,
çift-girişli muhasebe üzerine ilk kitabın Luca Pacioli tarafından basılmasının 500.
yıldönümünü kutlamak için Venedikte yapılmıştır. Çift-girişli muhasebenin gelişiminde
İtalyanlar neden bu kadar etkiliydi ve başka bir yerde gelişebilir miydi?
Erken İtalyan Etkisi
Kayıt tutma, muhasebenin temeli, M.Ö. 3600 yılına kadar gider ve tarihçiler şunu
bilir ki, matematiksel kavramlar Çin, Hindistan ve Mezopotamyadan -sıklıkla
"Uygarlığın beşiği" tabir edilir- orta ve güney amerikanın bazı çok eski kültürlerine
kadar değişik uygarlıklarda bilinmekteydi. Dünyanın değişik bölgelerindeki, orta ve
kuzey avrupanın şehir devletleriyle beraber, iş faaliyetleri muhtemelen iş
faaliyetlerinin kayıt edilmesine sebep olmuştur.
Çift-girişli muhasebe muhtemelen 13. ve 15. yüzyıllar arasında italyan şehir
devletlerinde geliştirilmiştir. Muhasebe üstündeki en önemli etkiler Cenova, Floransa
ve Venedikte ortaya çıkmıştır. Çift-girişli muhasebenin doğumuyla ilgili özel bir zaman
yoktur, fakat o, iş faaliyetlerinin değişen doğasına tepki olarak ve onları uygun
biçimde kayıt etme gerekliliğiyle değişik yerlerde bağımsız olarak gelişmiştir. Cenova
sistemi muhtemelen eski Roma sisteminin bir gelişimiydi.
Kayıtlar sıklıkla detaylı bir şekilde, neredeyse anlatır gibi kaydediliyordu.
Venediklilerin etkisine kadar, Floransa kayıtları borç miktarları, ayrı sayfalar yerine,
borç vadesinin üstünde listelemişlerdir. İşlemler için ayrı sütunlar, kullanılan parasal
değeri kaydetmek için gerekiyordu. Fakat, Venedik çift-girişli muhasebenin yayılması
5. için anahtardır. Venedik, ticari imparatorluğu ve liman olarak avantajları yüzünden
rönesansın kilit ticari şehriydi. Venedikliler çift-girişli muhasebeyi Cenova ve
Floransalılardan daha önce geliştirmemiş olabilirler ama Venedik "onu geliştirdi,
mükemmelleştirdi ve onu kendine mal etti, ve o Venedik metodunun ismi altında
dünya çapında tanınmış oldu" (Peragello, 1938).
Luca Pacioli
1447'de İtalyanın Tuscany bölgesindeki San Sepolcro'da doğan Luca Pacioli,
muhasebeci değildi fakat Fransicalılar tarafından matematikçi olarak eğitilmişti ve
kendisi de Franciscalı bir keşiş olmuştur. 1464'te, Venedikli bir tüccarın 3 oğluna
öğretmenlik yapmıştır, sonra da matematik çalışmak için Venedikten ayrılmıştır.
Fransicalı bir keşiş olduktan sonra, Perugi üniversitesindeki bir eğitmenlik
pozisyonunu kabul etmiştir, sonra çok seyahat etmiştir ve Floransa, Roma, Mapoli,
Pdova ve Bologna üniverstielerinde ders vermiştir. 1494'te, Venedikte, o zamana
kadar muhasebedeki ilk önemli çalışmayı yayınlamıştır, Summa de Arithmetica,
Geometria, Proportioni et Proportionalita, daha çok tanındığı şekliyle Summa de
Arithmetica. Muhasebe üzerine çalışmaları Summa de Arithmetica'daki kısımlardan
birini oluşturur. Kitaptaki aşırı detay ve Pacioli'nin bir tüccar ya da muhasebeci
olmadığı düşünülünce, birçok tarihçi onun bilgileri başka bir kaynaktan aldığını
düşünmektedir. Gerçekte, Pacioli fikirlerinin orjinal olduğunu iddia etmemiştir, o
bunları organize etmeye çalışıp yayınlayan kişiydi. Amacı, bankerler yerine Venedikli
işadamlarının etkisini takip ederek, herkesin kullanabileceği popüler bir kitap
yayınlamaktı. Fikirleri nereden doğduysa doğsun, Venedik metodu sadece italyanlar
için değil, hollandalı, alman ve ingiliz muhasebe yazarları için standart olmuştur.
Pacioli kayıt için 3 önemli kitap çıkarmıştır: bildiri kitabı, günlük defter ve defteri
kebir. Bildiri kitabı bir işlemle ilgili bütün bilgileri içerirdi. Bildiri kitabından, günlük
defterine bir alıntı yapılırdı. Bilgi daha sonra muhasebe sisteminin merkezi olan
defteri kebire işlenirdi. Pacioli, bir işlemin dengede kalması için, işlemlerin hepsinin
bir borç ve vade içermedi gerektiğini hissederdi.
6. Sonraki Gelişmeler
Muhasebedeki büyüyen literatür, muhasebenin genel teorisini geliştirmek veya
altındaki varsayımları sorgulamak yerine, iyi uygulamaları tanımlamaya bir teşebbüsü
gösterir. Literatür, 1550'lerde yeni ticari ve politik gerçekleri yansıtmak için değişmeye
başladı. Ulus devletlerin yükselişi ve kamu finansını yönetme ihtiyacı, iyi muhasebe
uygulamalarının önemini artırdı.
Fakat, büyük bir değişim, italyanın dünya ticari gücü olarak düşüşe geçmesiydi.
Ticari trafik, Venedik'in limanlarından Atlantik deniz rotalarına kaydıkça, italyanın
önemi azaldı ve muhasebede görece az yeni gelişmeler olmuştur. Büyük çaplı iş
kurumlarını vurgulayan değişen iş yapma şekilleri odakta bir değişikliğe neden olduğu
doğrudur, fakat muhasebe yazarları hala muhasebenin eski şekillerine
yapışmaktadırlar ve yeni teoriler geliştirilmemiştir.
1700lerin sonundaki fransız devrimi, hükümetleri, finansları, kanunları ve
gelenekleri etkileyen büyük sosyal bir değişikliğin başlangıcını işaret etmiştir. italya
önce fransanın ve daha sonra da avusturyanın etkisine girmiştir ve çift-girişli
muhasebe sistemleri de etkilenmiştir. İtalyan muhasebe sisteminin ne kadar etkili
olduğunun napolyonu da şaşırtması ilginçtir. muhasebenin ciddi çalışılması ve
muhasebe teorisinin geliştirilmesi de bu dönemde başlamıştır ve bugüne kadar da
devam etmiştir. Fakat arapların, cenovalıların, floransalıların ve vendiklilerin etkisi,
bugün kullandığımız çift-girişli sistemde de hissedilmeye devam etmektedir. Hatta,
britanyalılar, çift-girişli muhasebe sisteminin bilgisini Pacioli'nin Summa de
Arithmetica'yı yayınlamasından sonra elde etmelerine rağmen, çift-girişli muhasebeyi
1760-1830 endüstri devrimine kadar hemen bunu kullanmaya başlamamışlardır. Bu
noktada, muhasebenin önemi oldukça artmıştır.
Seri üretim gibi teknolojik gelişmeleri takip ederek kurumların boyutları büyürken,
ve sabit kıymetlerin önemi arttıkça, küçülme, kapasite fazlası ve envanteri hesaba
katmak gerekli olmuştur. Ek olarak, iş organizasyonun temel yapısı, sahiplik ve
ortaklıktan sınırlı sorumluluk ve hisse şirketlerine ve son aşamada da borsaya
açılmaya doğru kaymıştır. Muhasebe yeni ihtiyaçları karşılamak için adapte olmalıdır.
7. İş faaliyetleri üzerindeki artan hükümet düzenlemeleri, firmalar üzerinde yeni istekler
doğurmuştur, ve bu yeni muhasebe sistemleri de doğurmuştur. En önemlisi,
şirketlerin ve şahısların artan vergilendirilmesi ve bununla birlikte yeni vergi
muhasebe sistemlerinin ve prosedürlerinin doğmasıdır.
1900lerin başlarından beri, dünyanın endüstri ekonomilerinin artan karmaşıklığı
ve değişimlerinin hızı, muhasebede daha fazla değişiklik gerektirmiştir. Çok uluslu
şirketlerin birleşmesi, el değiştirmeleri ve büyümeleri, dahili ve harici raporlama ve
kontrol sistemlerini doğurmuştur. Modern şirketlerin yaygın sahipliği, yeni denetim ve
raporlama sistemlerini getirmiştir, ve yeni ajanslar yeni muhasebe standartlarıyla -
borsalar, teminat düzenleme komisyonları, iç gelir ajansları vb. - ilgili olmuştur. Son
olarak, yabancı yatırımın ve dünya ticaretinin dramatik yükselişi ve Avrupa birliği gibi
bölgesel ekonomik grupların oluşması ile, uluslararası iş faaliyetleri ile ilgili
problemler doğar. Bu olay karmaşıktır çünkü çok uluslu şirketlerin faaliyet yürüttüğü
değişik ulusların muhasebe uygulamalarını buluşturmayı ve uluslararası işlere özgü
muhasebe problemleriyle uğraşmayı içerir.
MUHASEBE SİSTEMLERİNDEKİ ULUSAL FARKLAR
Bazıları bu tarihsel gelişmelerin dünya çapındaki muhasebe sistemleri üstünde
homojen bir etkisi olduğunu düşünebilir ama hiçbirşey bu kadar gerçekten uzak
olamaz. Bazı benzerliklere rağmen, ülkeler sayısı kadar muhasebe sistemi vardır ve
herhangi 2 sistem tam olarak aynı değildir.
Bu farklar için altta yatan nedenler genelde çevreseldir: muhasebe sistemleri
içinde doğdukları ortamdan evrilirler ve bu ortamı yansıtırlar, Cenovada, Floransada
ve 1400lerde Venedikte olduğu gibi. Dünyanın gerçeği, değişik ortamların homojen
olarak ve aynı anda gelişmediğidir. Bugünkü ülkeler ekonomik gelişmenin, yaşamını
sürdürme, değiş-tokuş ekonomisi ve yüksek karmaşıklıklı endüstri toplulukları gibi
değişik seviyelerindedir.
Muhasebe uygulamaları evrilirken, özel mülkiyet miktarı, endüstrileşme derecesi,
enflasyon oranı ve ekonomik büyüme seviyesi gibi farklar vardı. Ekonomik şartlar
8. arasındaki bu farklara bakınca, muhasebe uygulamaları arasındaki farklar da sürpriz
değildir. Küçük bir mülkiyetin muhasebe ihtiyaçları, uluslararası bir şirketin
ihtiyaçlarından nasıl farklıysa, aynı şekilde az gelişmiş bir tarım ülkesinin ihtiyaçları
da çok gelişmiş bir endüstri ülkesinin ihtiyaçlarından farklıdır. Fakat ekonomik
faktörler, tek etken değildir. Eğitim sistemleri, hukuk sistemleri, politik sistemler, ve
sosyo-kültürel özellikler de, muhasebe ihtiyacını ve onun gelişmesinin hızını ve
yönünü etkiler.
Bu zamanda, değişik ulusal muhasebe sistemlerini anlamak için en önemli sebep,
ticaretin artan küreselleşmesidir. Muhasebe üstündeki çevresel etkileri ve uluslararası
kurumların özel muhasebe problemlerini detaylı olarak incelemeden önce
uluslararası iş faaliyetlerinin evrimi ve önemine kısaca göz atalım.
ULUSLARARASI İŞ FAALİYETLERİNİN EVRİMİ VE ÖNEMİ
Uluslararası iş faaliyetlerinin izi M.Ö. birkaç yüzyıla kadar sürülebilir. Herkesin
bildiği kadarıyla, sebepler ve dürtüler o zaman da bugünküyle aynıydı; insanlar kendi
ülkelerinde olmayan birşeyleri istediler ve başka bir ülkede istedikleri şeyi temin
edebilecek birini buldular. Fakat büyük ve planlı ölçekte, yunanlıların M.Ö. 5. yüzyılda
ucuz, çok miktarda üretilmiş ürünleri ihraç etmelerine kadar başlamamıştır. yunan
döneminin sonuyla beraber, tam zamanlı profesyonel tüccarlar kadar dünyanın bazı
bölgelerine ve bazı varlıklara özelleşmiş bazı tüccarların var olmasına imkan
sağlayacak kadar ticaret artmıştı.
Roma dönemi boyunca, tüccarlar imparatorluk boyunca serbestçe dolaştı ve daha
iyi ulaşımla, politik istikrarla, az vergilerle ve ticaret sınırlandırmalarıyla, ticaret gelişti.
Hatta, Roma imparatorluğu bugün avrupa birliği olarak bilinen şeyin istenilmesini ve
mümkün olmasını sağladı.
Orta çağda, uluslarası iş dünyanın bazı alanlarında gelişti. Örnek olarak, haçlılara
kadar bizansta (bugünki istanbul), bankacılığın ve sigortacılığın gelişmesi ve ilk
büyük ölçekli uluslararası ticaret fuarlarının kurulması ile gelişmiştir. Fakat, uluslarası
ticaret çok sonrasına kadar avrupada gelişmemiştir. Savaşlar, salgınlar, ve genel
9. olarak ticaret karşıtı dinsel doktrinler ticareti yerel ve uluslararsı boyutta bastırmıştır.
12. yüzyıla kadar ticari aktiviteler ve ticaret gelişmemiş durumlarında kalmışlardır.
Ticaretin ve ticari faaliyetlerin yeniden canlanmaları ile beraber ticari kanunlar ve
düzenlemeler gelmiştir. İlk olarak loncalar, daha sonra da şehir-devletler, çok daha
sonra da ulus devletler tarafından geliştirilmiş uluslararası ticari düzenlemeler bugüne
kadar çoğalmaya devam etmiştir.
Endüstri Öncesi Dönem
Avrupa karanlık çağlardan çıkarken, tüccarlar uluslararası iş yapabilmenin
yollarını aramışlardır. O zamanda, ticaret yapma hakkı, ülke tarafından verilen bir
ayrıcalık olmuştur ve bu durum modern zamanlara kadar sürmüştür. Ayrıcalık, ticaret
anlayışı olarak bilinen şeye dayanıyordu, ve bu kavramla, her devletin diğerlerinden
askeri, ekonomik, ve politik olarak daha güçlü ve yaygın olmaya çalışmaktaydı. Bu
dönem boyunca, devlet, yerel ve uluslararası ekonomik aktivitelerin arkasındaki
sürükleyen ve kontrol eden güçtü.
16. ve 17. yüzyıllar kolonileşme adı altında ilk büyük yabancı yatırımları
görmüştür. Hükümetler, ticaretin tekelleşmeye yakın kontrolüyle ilk olarak ham
madde, sonra ürünler elde etme amacıyla direk olarak kolonilere yatırım yapmıştır
veya fertlere bu hakkı vermiştir. Son olarak, bu dönem boyunca, ticari ve finansal
aktivitelerin merkezi yavaşça batıya kaymıştır, bizanstan italyaya, hollanda ve
belçikaya ve son olarak britanyaya. Batı avrupanın bu baskın etkisi 20. yüzyıla kadar
sürecekti.
Endüstri Dönemi
18. yüzyılın 2. yarısında başlayan Endüstri Devrimi, 19. ve 20. yüzyıllar boyunca
uluslararası işler üstünde büyük bir etki bırakmaya devam etti. Endüstri Devrimi ve
beraberindeki teknolojiler seri üretimin doğuşuna ve ürünlerin standartlaşmasına
sebep oldu ve büyük miktarda sermaye yatırımı gerektirdi. Büyük ölçekli, sınırlı
sorumluluklu şirketlerin doğuşu, tren yolları, kanallar ve güç üretim sistemleri gibi
büyük altyapı projeleriyle beraber, diğer ülkelerden sermaye elde etmeyi gerekli hale
10. getirdi ve bu da bugüne kadar devam eden bir uluslararası iş modelidir. Üretim
ekonomilerini tam olarak değerlendirmek için, küçük yerel pazara sahip ülkelerdeki
firmalar için, seri olarak çok miktarda üretilmiş ürünlerin ihraç edilmesi bir gereklilik
olmuştur. Aynı anda, endüstrileşme çoğu zaman, ham maddelerin ve ana ürünlerin, o
ürünlere yeterli miktarda ya da kalitede sahip olmayan ülkeler tarafından ithalinin
artmasına sebep olmuştur. Bugün bilindiği şekliyle çok uluslu şirketler bu dönemde
doğmuştur ve erken dönemde denizaşırı genişlemeye giden firmalardan bazıları
Singer, Ford, Dunlop ve Lever Brothers'dır.
Endüstrileşme süreci, birçok ulusun "bebek endüstri"lerini korumak amacıyla
ticaret sınırlandırmalarını da beraberinde getirmiştir. Bu dönemde ABD hükümetinden
uluslararası ticaret ve yatırımlara görece daha az müdahale olmasına rağmen,
gittikçe büyüyen bir yabancı hükümet müdahaleleri vardı, özellikle ticarette. Bu
durum, bazı firmaları, yerleşik pazarlarını korumak amacıyla, ihraç yerine, daha
korumacı ülkelerde doğrudan yatırım yapmaya itti. Ticaret ve yatırımdaki süregelen
artışa rağmen, bir eğilim yerleşmişti: yabancı yatırımlar daha etkili olmaya başlamıştı.
2. Dünya Savaşı Sonrası
Büyük Depresyon ve 2. Dünya Savaşı uluslararası işin büyümesine engel
olmuştur. Sebepler oldukça açık: gelirde önemli düşüş; fertlerin, şirketlerin ve
hükümetlerin iflası; sonra savaş, mülklerin yıkımı ve paranın istikrarının sonu. Bu
dönem boyunca, ticaret korumacılığı ve sermaye akışının düzenlenmesi yükseliştedir
ve diğer bahsedilen etkenlerle birleştirildiğinde uluslararası iş aktivitelerinin
büyümesini, yavaşlatmıştır.
2. Dünya savaşının sonunda, ürünler ve hizmetler için taleplerde büyük bir düşüş
yaşandı. Uluslararası politikaya ve uluslararası para sistemine bir düzenin geldiğinin
görünmesiyle beraber, hem ticaret hem de yatırımlar keskin biçimde artmıştır.
1930ların kalıntıları ve 1940ların başlarındaki korumacılık yatırımlara vurgu
yapmıştır.1950lerin sonunda avrupa ekonomik topluluğunun (şimdiki avrupa birliği)
kurulması, güçlü ekonomisi ve iç ticaret sınırlandırılmalarının ortadan kaldırılmasıyla,
11. ABD'nin ülke dışındaki üretim yatırımlarında önemli bir artışa sebep olmuştur. 1970
ve 1980ler boyunca, bu trend önemli ölçüde yavaşlamıştır, fakat daha sonra,
ABD'deki yabancı yatırımlarda aynı derecede önemli bir artış olmuştur. Fakat, daha
bütünleşmiş bir avrupa birliğine doğru hareket, avrupaya bir daha önemli ölçüde ilgi
doğurmuştur.
Çokuluslu Dönem
Çokuluslu kurumların çoğalması ve faaliyetleri belki de uluslararası iş
faaliyetlerindeki en önemli gelişmedir. Onların zenginlikleri ve etkileri önemli olsa da,
şimdi oynadıkları etkileyici rol, uluslararası iş faaliyetlerindeki gelişmenin bütün
hikayesinden uzaktır. Dünyanın neredeyse bütün ekonomileri için, uluslararası ticaret
ve yabancı yatırımların, toplam ekonomik aktivitelere oranları baz alınırsa, önemleri
artmıştır.
Uluslararası Katılımlar için Sebepler
Uluslararası iş, 2 veya daha fazla ülkeyi içeren iş faaliyetlerinin tamamını kapsar.
Bu faaliyetler sadece özel sektörde yürütülebilir ya da kamu sektörünü de içerebilir.
Şirketler değişik nedenlerle uluslararası işlere dahil olurlar. Ana sebep, satışları
genişletmektir, belki de firmanın fazla kapasitesi olduğu ve bulunduğu yerde yeterli
satış olanağı olmadığı içindir. Böylece, firma kapasitesini daha verimli kullanabilmek
için ürünlerini yurtdışında satmaya ihtiyaç duyar. Ayrıca uluslararası satışlar karlı
olabilir.
Uluslararası işlere dahil olmak için ikinci bir sebep, ham maddelere veya üretimin
başka faktörlerine erişebilmektir. Maden ve tarım şirketleri, aktivitelerini
yürütebilecekleri doğal kaynaklara v eiklime sahip ülkelerde faaliyette bulunurlar.
Diğer taraftan, üretim şirketleri, ucuz işgücü ve diğer sabit giderler yüzünden, doğu
avrupa, asya ve latin amerikadaki birçok gelişmekte olan ülkeyi ideal bulurlar.
Böylece, üretim verimliliği için yurtdışına açılmışlardır.
12. Uluslararası aktivite için 3. dürtü ise bilgiye erişimdir. Yeni teknolojiyi çabucak
öğrenmek bir şirketin küresel pazarda rekabet edebilmesi için büyük bir fark
oluşturabilir. Yeni teknoloji dünya çapında geliştiriliyor, bu yüzden bir şirket yeni
gelişmelerden haberdar olmak için yerel pazarına güvenemez.
ULUSLARARASI İŞ YAPMA ŞEKİLLERİ
Şirketler, özellikle de pazar arayıcıları, ilk defa yerel pazarlarının dışında
gelişmeye başladıklarında, genellikle ihracat ve ithalatla uğraşırlar. İhraç mallar, yurt
dışına gönderilen mallardır ve ithal mallar da ülkeye getirilen mallardır. İhraçlar ve
ithallar ürünler kadar, hizmetleri de kapsar. Hizmet ihracı, yurtdışındaki hizmetlerin
performanslarından kazanımlara işaret eder. Örnek olarak, eğer KPMG değişik
ülkelerde denetleme yapmak üzere denetçilerini gönderir ve bu hizmetler karşılığında
bir ücret alırsa, bu iş bir hizmet ihracıdır. İşin yapıldığı ülke bir hizmet ithal etmiştir ve
bu da ihraç yapan ülkeye doğru bir para akışına sebep olur. Diğer hizmet örnekleri
seyahat, turizm ve ulaşımdır.
İhracat ve ithalata ek olarak şirketler stratejik ortaklıklar kurarak da yurtdışına
açılabilir. Bir stratejik ortaklık, içinde bulunan taraflarca stratejik öneme sahip birçok
çeşit ortaklığı betimlemek için kullanılır. Stratejik ortaklıklar, lisans anlaşmalarını,
satış tekeli hakkı, yönetim kontratları, özel kontratlar ve yabancı şirketlerin ortak
sahipliğini içerir. Stratejik ortaklık tipinin seçimi, hukuki faktörlere, maliyete,
tecrübeye, rekabete, riske, kontrole ve ürün karmaşıklığına bağlıdır.
İki benzer stratejik ortaklık, bir lisans anlaşmasını ve bir imtiyaz anlaşmasını içerir.
Lisans anlaşması, bir şirketin, soyut bir malın haklarını, telif ücreti karşılığında belli bir
dönem için başka bir şirkete verdiğinde olur. Soyut mal, bir üretim süreci, formül,
tasarım, model, patent veya icat olabilir. Şirketler, kendi sermayeleriyle yurtdışına
açılma riskine girmeden, tasarım ürünleriyle kazanç sağlamak için lisans
anlaşmalarına girerler. Bir imtiyaz (franchise), Holiday Inn ya da McDonald's gibi,
gerekli olan ama bunun yanında işi yürütürken sürekli olarak yardım koşulu olan
marka kullanımını içerir. Mesela, Holiday Inn, imtiyazlı üyeler için rezervasyon
13. hizmeti, kalitede sürekli denetim vb sağlar. Bazen şirketler yeni teknolojinin
geliştirilmesinde veya ürünler ve hizmetler üretmede ortaklık kurarlar.
Şirketler yurtdışına yatırım da yapabilirler. Doğrudan yatırım, bir şirketin, yönetim
kararlarını etkilemek için yabancı bir şirket üstünde kontrol elde etmesiyle olur. Karar,
yerel bir firmadaki hisselerin alınmasıyla veya "greenfield yatırımı" kurulmasıyla, ki bu
yatırım yabancı bir yerde yeni bir şirketin kurulmasıdır. Eğer yatırımcı yerel firmadaki
hisselerin %100'üne sahip olursa, o yerel firma tamamen sahip olunan bir yan
kuruluş olur. Eğer iki veya daha fazla firma bir teşebbüs yaparsa, bu ortak bir
teşebbüs olur, stratejik ortaklığın başka bir şekli. Ortak teşebbüsler sıklıkla
yatırımcının finansal ve yönetimsel uzmanlığının olmamasından veya yatırımcının,
teşebbüste ortağının yerel bilgisine dayanmasından olur.
Çokuluslu Kurumlar
Uluslararası iş aktiviteleriyle ilgili şirketleri çeşitli terimler betimler. En sık
kullanılan terim, üretim, ham madde ve bileşen temini ve son pazarlar konusunda bir
dünya görüşüne sahip şirketlere işaret eden çokuluslu kurum (MNE) terimidir. Bir
firmanın MNE sayılabilmesi için şirketin satışlarının, varlıklarının, kazançlarının ve
çalışanlarının yüzde kaçının yurtdışında olması gerektiği konusunda bir konsensüs
olmasa da, %10'dan az bir değer muhtemelen şirketi elit MNE grubundan diskalifiye
olmasına yol açar. Yüzde 10dan daha yüksek bir oran şirketin en az 2 ülkede
faaliyette bulunduğunu gösterir ve çoğu MNE'nin önemli bir coğrafi yayılımı vardır.
Küresel bir vizyonun olmaması bir şirketin henüz MNE olmamasının başka bir
belirtisidir. Çokuluslu olmanın başka bir belirtisi de kilit yöneticilerin uluslararası
tecrübelerinin derecesidir. 12. kısımda, MNE'lerin, milletler üstü, küresel ve çok
boyutlu stratejiler dahil olmak üzere, uluslararası faaliyette bulunmak için nasıl farklı
stratejiler geliştirdiklerini tartışacağız. Fakat, birçok farklı ülkede faaliyette bulunan
şirketler için, şirketlerin kendi ürünlerini satmak ve başka yerlerde üretim yaptırmak
için kullandıkları özel stratejik yaklaşımlara bakmadan, MNE terimini kullanmaya
devam edeceğiz.
Büyük MNE'ler
14. Dünyadaki en büyük MNEleri kesin olarak belirlemek zordur çünkü boyut için
farklı tanımlar vardır. Boyut için, en çok kullanılan iki ölçü pazar değeri ve satışlardır.
Ek olarak, karlar ve hissedarların hisselerine dönüş gibi başka ölçüler de dünya
çapında şirketleri kıyaslamak için kullanılır. Ek 1.1, pazar değeri ve satışlar açısından
dünyanın en büyük 50 şirketini listeler. ABD şirketleri listeyi domine etse de,
dünyadaki diğer ülkelerden de şirketler vardır. "Business Week" küresel 1000
şirkette, 423'ü ABD'den, Japonya 137 şirketle 2. sıradadır ve Britanya 73 şirketle 3.
sıradadır. En çok asya ve latin amerikadan olmak üzere 7 gelişmekte olan ülkeden
şirketler vardır, en çok 8 şirketle hindistandan şirket vardır ve onu 6'şar şirketle
meksika ve çin takip eder. Şu ilginçtir ki, "Wal Mart de Mexico" meksikadaki 3. en
büyük şirkettir ve onun üst şirketi olan "Wal Mart Stores of the United States" pazar
değeri açısından dünyanın 5. en büyük şirkettir ve satışlar açısından 1. en büyük
şirkettir. Rusya'nın Gazprom'u pazar değeri açısından dünyanın 47. en büyük
şirketidir ve bu, gelişmekte olan bir ülkeden en yüksek dereceli şirkettir. İlk 50'deki
şirketlerin çoğu, satışlar açısından küresel pazarların önemi yüzünden aynı zamanda
MNE olmaya hak kazanır. Listedeki firmaların çok çeşitli endüstrilerden olması
ilginçtir. Büyük MNE'ler en çok dikakt çeken ve en çok tartışılan şirketler olsa bile,
uluslararası iş yapmak için büyük bir şirket olmaya gerek yoktur. Bir firmanın
uluslararası işlere girme ihtimali firma boyutu arttıkça ve yerli ortamı doyuma
ulaştırdıkça artar. Bununla birlikte, küçük şirketler de ihraç/ithal yapabilir, yurtdışında
üretim yapabilir, yurtdışında bağımsız üreticilere üretim yaptırabilir veya lisans
anlaşmalarına girebilir. Bu, hemen uluslararası işlere giren, yüksek teknoloji
başlangıç şirketleri için özellikle doğrudur. Buna ek olarak, Nike gibi bazı şirketler
yerel pazarda ürünlerini tasarlar fakat bütün ürünlerinin üretimlerini kendi ülkesi
dışındaki ülkelerde bağımsız üreticilerle yapar.
Küresel Olma Kararı
Küresel olma kararı, yönetimin iki farklı fakat etkileşimli boyutu nasıl
değerlendirdiğine bağlıdır: dış ortam ve firmanın iç kabiliyetleri.
Çevresel Sınırlamalar
15. Çevresel sınırlamalar yönetim sürecinin parçalarını güçlü bir şekilde etkiler ve bu
da yönetimi ve firma verimliliğini belirleyen yönetim etkinliğini etkiler (Farmer ve
Richman, 1965).Şekil 1.1 MNE'y ietkileyen büyük uluslararası ve yerel sınırlamaları
gösterir. Çevresel sınırlamalar 4 kategoride gruplanmıştır: eğitimsel, sosyolojik (ya da
sosyokültürel), politik ve hukuki, ve ekonomik. Eğitimsel özellikler, okur yazarlık oranı,
özel ve üst seviye eğitimin bulunması, eğitime karşı tavır, ve ekonomideki yetenek
gereksinimleriyle eğitimin ne kadar örtüştüğüdür. Sosyokültürel özellikler yönetim ve
otoriteye karşı tavır, organizasyon içi işbirliği, başarı ve çalışmaya karşı tavır, sınıf
yapısı ve kişisel hareketlilik, ve varlığa, rasyonelliğe, risk almaya ve değişime karşı
tavırdır.
Büyük politik ve hukuki özellikler arasında, oyunun hukuki kuralları ve onları
uygulamadaki esneklik, savunma ve dışişleri politikası, politik istikrar ve politik
organizasyon vardır. Kilit ekonomik özellikler, genel ekonomik yapı, hazine ve para
politikası, ekonomik istikrar, sermaye pazarları, finansör bağışları ve pazar
boyutudur.
Bu sınırlamalar C1 (eğitimsel), C2 (sosyokültürel), C3 (hukuki-politik) ve C4
(ekonomik) olarak etiketlenmiştir. Şekil 1.1 arkasındaki temel fikir, bir ülkede
faaliyette bulunan yönetim, faaliyet kararlarında, o ülkedeki çevresel sınırlamalardan
etkilenir. yerel ya da yabancı olsun, o sınırlamaların farkında olmalıdır. Yabancı bir
ülkede faaliyet başlayınca, sınırlamalar değişir. Hem ana ülkede hem de yabancı
ülkede ekonomik sınırlamalar vardır ama o sınırlamalar farklı olabilir.
Şekil 1.1'in gösterdiği gibi, uluslararası çevresel sınırlamalar listesi de vardır ve
her ülke kendi özel listesine sahiptir. Ulusal sınırları geçen her firma, ev sahibi
ülkenin çevresel sınırlamalarına uymak zorundadır. Fakat, sadece sınırların geçilmesi
farklı bir uluslararası çevresel sınırlamalar listesi doğurur. Sosyolojik sınırlamalar (11)
ulusal ideolojiyi, yabancılara karşı tavrı, ulusalcılığın doğası ve sınırını içerir. Mesela,
ABD MNE'lerinin yatırımlarına karşı tavır, Birleşik Krallıkta, İrandadakinden farklı
olabilir. Önemli hukuki-politik sınırlamalar (12) yabancı iş için ilgili hukuki kurallardır,
ihraç-ithal sınırlamaları, yabancı yatırım sınırlamaları, kar feragat sınırlamaları ve
değiş-tokuş kontrol sınırlamaları gibi. Ekonomik sınırlamalar (13) genel ödemeler
16. dengesi pozisyonu, uluslararası ticaret modelleri, ve uluslararası finans
organizasyonlarında üyelik ve yükümlülüklerdir.
Çevresel sınırlamalar MNE tarafından seyrek olarak değiştirilebilir, bu yüzden
yönetim bu sınırlamaların, başarılı yabancı yatırıma izin verip vermeyeceklerine karar
vermelidir. Bazen yönetim farklılıklardan bunlunur ve bütün çalışma politikalarının ve
prosedürlerinin yerel ortama göre ayarlanması anlamına gelen çok-merkezli bir tavır
alır. Bu özellikle, asyada yatırım yapan, dünyanın batı yarı küresinden olan MNE'ler
için geçerlidir.
Diğer durumlarda, yönetim tek-merkezli bir tavır alır ve bu da çevresel farklara
rağmen, MNE'nin kendi ülkesinde yaptğı herşeyin yabancı ülkeye taşınabileceğini
gösterir. MNE birçok durumda değişimin etmeni olarak hareket edebilse de, tek-
merkezli tavır biraz aşırıdır.
Çevresel sınırlamaların önemli bir boyutu, ülkelerin, yabancı yatırımı güçlü bir
şekilde etkileyebilecek, konuma özel avantajlar olarak da bilinen ülkeye özel
avantajlara sahip olabilmesidir. Mesela, kilit doğal kaynakların olması; çok miktarda
ucuz işgücü kaynağının bulunması; veya büyük bir pazarın olması ülkeye özel
avantajlardır ve bir MNE'nin neden özel bir yerde yatırım yapmak istemesinin
sebeplerindendir. Bu ülkeye özel avantajlar yatırıma engel yerine teşvik olurlar.
Firmaya özel avantajlar
Firmaya özel avantajlar, sahibe özel avantajlar da denir, daha çok firmanın sahip
olduğu menkul değerlerle ilişkilidir. Birçok durumda, MNE'ler temelde tekelleşmiş
endüstrilerdedir. Fakat, küçük firmalar pazardaki bir boşluk veya özel ürün kabiliyeti
nedeniyle firmaya özel avantaja sahip olabilirler. Tipik olarak, bu firmaya özel
avantajlar, uzun vadede veya çok yüksek maliyetle olması dışında rakipler tarafından
kolayca kopyalanamazlar. Böylece, "bir MNE'nin esas yeteneği, firmaya özel
avantaja yol açan, yönetim yapısının, pazarlama tekniklerinin veya bütün stratejik
planlamalarının bazı elemanları olabilir. Bu firmaya özel avantajlar MNE'lerin içsel bir
17. şeyi olarak modellenir, çünkü iç pazarları MNE'lerin onları control etmesine izin verir"
(Rugman, Lecraw ve Booth, 1985)
Firmaya özel avantajlara sahip bir firma, onların verimli kullanımı için çeşitli
seçenekleri vardır. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, firma bu avantajları ihraçlarla
değerlendirebilirler. Fakat, ihraç için engeller firmayı başka seçenekleri aramaya iter.
Firmaya özel avantajı başka bir firmaya satmak mümkündür, fakat satıştan
kazanımlar, firmanın o avantajları kendi içinde kullanması kadar olmaz. Firmaya özel
avantajları satmak yerine kullanmaya karar veren bir firma, firmaya özel avantajları
içselleştirir.
MUHASEBE ÜSTÜNDEKİ ÇEVRESEL ETKİLER
Muhasebe ve uluslararası işin kökenini inclemeiş olduktan sonra, muhasebeyi
etkileyen yerli ve uluslararası çevredeki etkenlere odaklanalım. Büyük ölçüde, şirket
muhasebe ve bilgi paylaşımı uygulamaları çeşitli ekonomik, sosyal ve politik
faktörlerden etkilenir. Şekil 1.2'de çevresel etkilerin bir modeli gösterilmiştir.
Bunlardan bazıları, kurum sahipliğinin doğası, kurumun iş aktiviteleri, finans
kaynakları ve sermaye pazarlarının gelişme sahnesi, vergilendirme sisteminin
doğası, muhasebe mesleğinin varlığı ve önemi, muhasebe eğitimi ve araştırmasının
durumu, politik sistemin doğası, sosyal iklim, ekonomik büyüme ve gelişme sahnesi,
enflasyon oranı, hukuk sisteminin doğası ve hukuk düzenlemelerinin doğasıdır. Ülke
seviyesinde muhasebe sistemlerinin doğası bu çevresel etkenlerin göreceli etkilerine
göre çeşitlilik gösterir; bu sistemler, karşılık olarak, yerleşik davranış şekillerini
kuvvetlendirir.
Şirket sahipliğinde, kamu güvenilirliği ve kamuya açılma ihtiyacı daha çok
olacaktır çünkü aile sahipliğine göre hisselerin daha geniş bir sahipliği vardır. Devlet
sahipliği olduğunuda, muhasebe sistemleri üstünde merkezi kontrolün etkisi
mikroekonomik hedeflere hizmet etmeyi gölgede bırakacaktır. Kurumların aktiviteleri,
işin tarım mı, çıkartma mı veya üretim mi olduğuna göre, işin çeşitlendirilip
çeşitlendirilmediğine göre, işin çok uluslu olup olmadığına göre veya işin küçük bir iş
18. mi yoksa büyük bir şirketler topluluğu mu olduğuna göre, muhasebe sisteminin
doğasını etkileyecektir.
Finans kaynakları diğer bir önemli etkendir. Açık olarak, eğer finans borsa yoluyla
harici hissedarlardan sağlanıyorsa, bilginin daha doğrudan erişilebildiği bankadan
veya aile kaynaklarından olmasına kıyasla, kamu güvenilirliği ve bilgi paylaşımı için
baskı daha çok olacaktır.
Muhasebe sistemelrinin devlet hedeflerinden güçlü bir şekilde etkilendiği
durumlarda vergilendirme çok önemli bir faktördür, mesela fransa ve almanya gibi
ülkelerde kamu muhasebe raporları vergi yükümlülüklerini belirlemek için temel
olarak kullanılır. Diğer yandan, ABD ve birleşik krallıkta, yayınlanan hesaplar, vergi
sebepleri yüzünden ayarlanır ve hissedarlara sunulan raporlardan ayrı olarak
sunulur.
Muahsebe mesleği daha gelişmiş ise, daha merkezcil ve homojen sistemler
yerine daha gelişmiş kamu muhasebe sistemlerinin olması daha muhtemeldir.
Dahası, profesyonel muhasebenin gelişmesi, gelişmnekte olan ülkelerde pek
olmayan sağlam bir muhasebe eğitimi ve araştırma altyapısının varlığına dayanır.
Politik sistem açıkça muhasebe üzerinde çok önemli bir etkendir çünkü muhasebe
sisteminin doğası politik felsefe ve hedefleri yansıtacaktır (mesela merkezi
planlamaya karşı özel sektör). Sosyal iklim de, yani çalışanlara bilgi verme ve
danışmaya ve çevresel meselelere karşı tavırlar da, etkili olacaktır. Mesela avrupada,
böyle meselelerle ilgili bilgilerin açıklanmasına yaklaşım ABD'ye göre çok daha
pozitiftir.
Tarım ekonomisinden üretim ekonomisine geçmek, ekipmanların değerinin
düşmesi, kiralama vs. gibi yeni muhasebe problemleri ortaya çıkaracağı için
ekonomik büyüme ve gelişmenin doğası ve çapı da etkili olacaktır. Birçok ülkede, hiz
özetle daha önemli olmaya başlamaktadır ve bu yüzden marka ismi, hava parası ve
insan kaynakları gibi soyut varlıkların nasıl değerlendirileceğiyle ilgili problemler
önemli hale gelmiştir. Enflasyon sıklıkla ekonomik büyüme ile ilişkilendirir ve
geleneksel tarihi maliyet yaklaşımlarının sık sık kullanılmasını gerektirecek kadar
19. hiper enflasyonun yaygın olduğu yerlerde (mesela güney amerika) muhasebe
üstünde büyük bir etkisi vardır.
Hukuk sistemi de, şirket kanunlarının muhasebeyi nasıl düzenlediğini belirlemede
önemlidir. Sistemli Roma kanunu geleneğine dayanan fransa ve almanya gibi
ülkelerde- ingiltere ve amerikadaki gelenek hukukunun tersine- muhasebe
düzenlemeleri detaylı ve kapsamlıdır. Dahası, şirket kanunlarının profesyonel
düzenlemelerle desteklendiği amerika ve ingiltere gibi ülkelerle kıyaslandığında,
böyle ülkelerde muhasebe mesleğinin muhasebe standartlarlarını yerleştirmede çok
daha az etkisi olur.
Ek olarak, kültürün (yani sosyal ve ulusal değerler) muhasebe uygulamaları ve
gelenekleri üstündeki etkisi de hesaba katılmalıdır. Ulusararası faktörler, ulusal
seviyede işleyen etkileri kısıtlamak yerine, uluslararası muhasebede harmoni
oluşturan ortam değişimleri getiriyor. Bir önemli uluslararası faktör koloni etkisidir.
Eskiden birleşik krallığın kolonisi olan ülkeler muhasebeye yaklaşımda ingiliz
yaklaşımı kullanırken eski fransız kolonileri fransız sistemini kullanıyor. Buna ek
olarak, avrupa birliği gibi bölgesel ticaret bloklarına üyelik, bloktaki ülkeler için
muhasebe standartlarının yakınsaması sonucunu doğuruyor. Son olarak, dünya
çapında muhasebe standartlarının yakınsamasına adanmış uluslararası bir
organizasyon olan Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu, dünya çapındaki
muhasebe standartları arasındaki farkları kapatmak için sıkı çalışıyor ki, yatırımcılar
dünya çapında ortak muhasebe standartları ve uygulamalarına dayalı olarak kararlar
verebilsinler.
Doğal olarak, bu faktörlerin etkisi dinamiktir ve hem ülke içinde hem de ülkeler
arasında zamanla değişecektir. Dahası, artan uluslararası ve bölgesel etkilere
yansıyan, bazı karmaşıklıkların evrimsel süreci de var görünüyor. Bunlar arasında
MNElerin aktiviteleri ve Avrupa Birliği, Ekonomik işbirliği ve gelişme organizasyonu
(OECD) ve Birleşmiş Milletler (UN) gibi hükümetlerarası organizasyonlar vardır.
Avrupa bağlamında, avrupa birliğinin etkisi önemlidir çünkü muhasebenin
uyumlandırılması ve bilgi paylaşımı üstündeki bütün anlaşmalar, sonunda üye
ülkelerin ulusal kanunlarına uygulama süreciyle beraber hukuksal olarak zorlanabilir
olur.
20. Ulusal ortamlar arasında birçok fark olsa da, ve bunların muhasebe sistemleri
üstünde değişken etkileri olsa da, birçok benzerlik de vardır. Ülkeleri sınıflandırma ve
gruplamaları ve modelleri belirleme teşebbüsleri daha çok erken safhalardadır. Fakat,
bu teşebbüsler, muhasebe sistemlerinin gelişmesini etkileyen kilit faktörlerin daha iyi
anlaşılması için faydalı bir yol gibi görünüyor ve böylece muhtemel değişimleri ve
etkilerini tahmin etmemize yardımcı olurlar.
Sosyalist ekonomilerde muhasebe sistemleri, birleşik devletler, japonya ve avrupa
birliği gibi gelişmiş pazar ekonomilerindekilerden oldukça farklıdır.
Mesela, rusya ve doğu avrupa gibi eski sosyalist ekonomilerde, muhasebe, pazar
yaklaşımına doğru bir geçiş yapıyor. Fakat, pazar ekonomilerindeki kamu muhasebe
ve raporlama göz önüne alındığı kadarıyla, en azından birtanya-amerika ve kıta
avrupası gelenekleri gibi farklı muhasebe modelleri belirlenebilir. Fakat çalışmadaki
değişim faktörleri düşünülünce, muhasebenin gelecekteki evrimi hakkında kesin
yargılar ve tahminler yapmak zordur. Birçok ulusal ve uluslararası organizasyonların
aktiviteleri ve özellikle çok uluslu operasyonlar olmak üzere iş yapmanın değişen
doğası yüzünden, bugün muhasebe bir değişim halindedir. Muhasebenin ve
raporlamanın yeni modelleri ve şablonları oluşuyor olabilir. Mesela, Britanya ve kıta
avrupası gelenekleri koordine ediliyor ve bir ölçüde avrupa birliği tarafından
muhasebeyi uyumlandırmak için birleştiriliyor.
Şimdi de, kurumlar tarafından bilgi paylaşımı ve ön muhasebenin gelişmesi
üstünde en büyük etkiye sahip faktörlerin bazılarına detaylı olarak bakacağız.
ANA GELİŞME FAKTÖRLERİ
Hukuki Varlıklar Olarak Kurumlar
Kurumların ortaya çıkışı, aidiyetin ve kontrolün ayrılması, tahviller pazarlarının
gelişimi, sorumluluk ve paylaşım için özellikle önemlidir. Şunda çok az şüphe vardır
ki, birleşik devletler, birleşik krallık ve diğer pazar ekonomilerindeki yüksek etkili bir
21. faktör, kurumların, hisselerin halka açık aidiyeti ve hukuki sınırlı sorumluluk hakkı ile
hukuki bir yapı olarak kabul edilmeleridir.
Bu ilk kurumların karakteristikleri, özellikle iki grubu korumak için paylaşımı
gerektirmiştir. İlk olarak, sınırlı sorumluluğun bir sonucu olarak, kurum tasfiye
edildiğinde kredi verenlere açık kaynaklar sadece kurumdan ibaretti. hisse
sahiplerinin sorumluluğu yatırımları ile sınırlı olduğundan, paylaşım, düzenlemenin
gerekli bir aracı olarak görülmüştür. Bilgi paylaşımı, ya da "şeffaflık", kredi verenlere,
kuruma ne kadar kaynak vermeye hazır oldukları ve vermiş oldukları kaynakların
kullanımının çapını belirlemede kredi verenlere yardımcı olacaktır.
Sınırlı sorumluluk ile paylaşım arasındaki yakın ilişki için 2. büyük sebep de
hissedarların korunmasıdır. Yeni girişimciler genelde ferdi projelerini başlatıp
genişletecek sermayeye kolay erişim imkanı vermeyen bir temelden gelirler. Sınırlı
sorumluluğun oluşturulması büyük bir engeli kaldırdı. Sermaye sahipleri, riskli
projelerin içinde bulunma konusunda isteksiz oluyorlardı çünkü sadece yatırımlarını
değil kişisel servetlerini de kaybetmeleri sözkonusu idi. Sınırlı sorumluluk potansiyel
kaybı, sadece kuruma yapılan yatırımla sınırlandırdı. Bu yatırımcıların çoğu işin
yürütülmesiyle doğrudan ilgili olmadığı için, bilgiye düzenli erişimlerinin olmasının
onların korunması için gerekli olduğu düşünülmüştür.
Kurumlarla doğrudan finansal bağları bulunanlara güvenilirlik diğer iki gelişmeden
güçlü bir şekilde etkilenmiştir - profesyonel yönetimin büyümesi ve tahviller
pazarlarının doğuşu.
Profesyonel Yönetim
Kurumların aidiyeti ve kontrolünün ayrılması, kurumdaki gücünü, kurumun
sermayesinin sahipliğinden ziyade yönetim ve/veya teknik beceri sahipliğinden alan
fertlerin oluşturduğu profesyonel yönetimlerin doğmasından olmuştur. İşlerin
karmaşıklığının ve boyutunun artması yönetimin öneminin artmasının temelidir. Aynı
zamanda birçok ülkede (mesela, italya, yunanistan, isviçre) birçok iş hala aile
22. tarafından sahiplenilir ve finanse edilir ve halka açılsalar bile kontrol aile
holdinglerinde kalır.
Yönetimin sahiplikten ayrılması ve kurumun iki ayrı gruba bölünmesinin, aynı
kişilerin hem sahip olup hem de kontrolü elinde tuttupu duruma göre farklı bir
davranışa (ve ne ölçüde farklı bir davranışa ) yol açıp açmayacağı önemli bir tartışma
konusudur. Yönetim ve sahiplerin farklı olduğu durumda bir menfaat çelişmesi olma
ihtimali üstindeki kaygılar ve münferit kötü tecrübeler, muhasebe ve bilgi paylaşımını
sağlamak ve yaygınlaştırmak için diğer sebeplerdi. Şimdi sahipler, yönetimin,
sahiplerin menfaatlerinin zararına hareket etmeyeceklerinden emin oluyorlar.
Tahviller Pazarları
Kurumların karmaşıklık sayı ve boyut olarak büyümeleriyle birlikte, hisseler, veya
"eşitlik yatırımı", ve borçlar şeklinde finans için talep de arttı. Bu durum, finans
sağlamayı kolaylaştıracak sermaye pazarlarının gelişmesini sağladı.Muhasebeyi
etkileyen önemli bir faktör de, köklerini hissedarların, firmayı tasfiye etmeden
yatırımlarının ticaretini yapma istekleri ve verimli şekildi yeni fainans oluşturma
mekanizmasına duyulan ihtiyaçtan alan, borsaların ve tahviller pazarlarının
doğuşudur. İlk neden, hisselerin değiştirilebilmesi, özellikle ABD, ingiltere ve japonya
gibi ülkelerde pazarın zaman ve enerjisinin çoğunu alır. dünyanın büyük gelişmiş
tahviller pazarlarının göreceli pazar sermayeleşmeleri Şekil 1.3'te gösterilmiştir ve
buradan da ABD'nin %43 hisseyle baskın olduğu, onu da %20 ile ingiltere, %7 ile
japonya ve %4 ile fransanın takip ettiği görülür. İlk 5 borsa, New york borsası, londra
borsası, nasdaq, tokyo borsası ve paris borsasıdır.
"Yükselen" pazarlar olarak nitelenen büyüyen tehviller pazarları da vardır (mesela
çin, doğu avrupa, latin amerika ve afrikanın gelişmekte olan ülkeleri). Gerçekten de,
tahviller pazarları, devletin sahip olduğu kurumların özelleştirilmesini ve yabancı
yatırımı çekme ihtiyacını içeren pazar ekonomisine geçişin temel bir elemanı olarak
görülür.
23. Tahviller pazarlarının büyümesi, bilgi paylaşımının daha büyük bir dinleyici
kitlesine genişletilmesini gerekli kılmıştır, özellikle hisse alım satımıyla ilgilenen
potansiyel yatırımcılar. Çoğu özel hisse sahibi, kurumların finansal durumunu detaylı
olarak analiz etme yeteneğinden yoksun olduğundan, uzman danışmanlar ve finansal
analistlere güvenmektedirler.
Bu analistler, faal ve potansiyel yatırımcılar için şirket raporlarının tercümanı gibi
hareket ediyorlar. Bu şekilde yatırımcıların ve finansal analistlerin bilgi ihtiyaçları,
şirketler üzerinde, bilgi paylaşımlarının miktarı ve kalitesini artırmaları için sürekli bir
baskı oluşturur. Dahası, iyi bir faiz oranıyla sermaye toplamak ve kurumlarının
değerini artırmak için, böyle baskılara cevap vermek kurumların ve yöneticilerinin
menfaatinedir. Böylece, tahviller pazarlarının doğuşu paylaşımın derinleştirilmesi ve
genişletilmesine hizmet etmiştir.
Potansiyel yatırımcılar tarafından kullanılan bilginin önemi ve finansal analistlerin
tavsiyeleri, hisseleri ticarete açık olan kurumların finansal paylaşımlarının herkes
tarafından ulaşılabilir olması anlamına gelmiştir. Kurum raporları yatırımcı ve kredi
verenler dışındaki gruplara da açıktır ve bunun nedeni sadece bu gruplar tarafından
yapılan baskı değil, bilinmeyen potansiyel yatırımcılar için kurum bilgilerinin mevcut
olması gerekliliğidir. Gerçekten de, birçok firma, bilgilerin anında görülebilmesi için,
raporlarını internette yayınlar.
Kurum raporlarında verilen halka açık bilginin miktarı ve kalitesini belirlemede
tahviller pazarı ve onları düzenleyici kurumların etkisi, iyi gelişmiş pazarlar ile kurum
raporlarındaki finansal bilgi paylaşımı derecesi arasındaki sıkı ilişkiye yansımıştır. İyi
gelişmiş ve aktif pazarlara sahip ülkeler (ingiltere ve abd), göreceli daha az gelişmiş
pazarlara göre genelde daha büyük finansal bilgi paylaşımı vardır.
Neden tahviller pazarları ve hissedarların/yatırımcıların menfaatleri, halka açık
kurumsal bilgi paylaşımının doğuşu için baskın güç olmuştur. Aktif bir pazarın
oluşunun, hissedarların ve potansiyel yatırımcıların hisse ticareti kararları için finansal
bilginin yayınlanmasını gerektirdiğini tartışmıştık. Hissedarları diğer finans
sağlayıcılardan ayıran şey, çoğu hissedarın "dışarıdan" olmasıdır. Kurumun sahipleri
olmalarına rağmen, onlar muhtemelen özel bilgiye en az giriş yetkisine ve tartışmalı
24. olarak, önemli miktarda hisse sahibi kurumsal yatırımcılar olmadıkları takdirde en az
kontrole sahip olan kimselerdir.
Diğer finans sağlayıcıların (bankerler gibi) pazarlık gücü, bu katılımcıların
yayınlanan raporlara güvenmek zorunda olmamasını sağlar. Mesela Fransa ve
Almanyada, kurumlardaki hisselerin kamu tarafından sahiplenilmesi, amerika ve
ingiltereye göre daha az yaygındır. Fransada, kurumlara finans sağlamada hükümet
büyük bir rol almıştır. Almanyada, bankalar borç finansının önemli bir kaynağıdır ve
sık sık büyük bir yatırımcı olurlar.
Bu "diğer" finans sağlayıcıları, sahip oldukları gücün bir sonucu olarak,
"dışarıdakilerden" daha güncel ve detaylı bilgi alabilirler. Bu yüzden, finans
sağlayıcılara bilgi sağlama bir spektrum olarak görülebilir: bir ucunda, en düşük bilgi
paylaşımlı, hissedarlar ve yatırımcılar vardır (şirketle doğrudan ilişkili olanların
haricinde). Diğer uca doğru, bilgi paylaşımı daha az sınırlandırılmıştır ve finans
sağlayıcının gücüne ve bilginin neden gerektiğine bağlı olarak değişiklik gösterir.
Hissedarların kamuya açık kurumları kontrol ettiği miti hala vardır. Bu, yatırımcı
sayısının sınırlı olduğu küçük özel kurumlar için geçerli olabilir ama normal şartlarda,
büyük kamuya açık kurumlara uygulanamaz. Hisse sahipliğinde yaygın dağılımın
olduğu kamuya açık kurumlardaki özel yatırımcılar, kurumun işleyişine çok az
doğrudan etki eder. Bu hissedarlar çoğunlukla pasiftir ve "güçlerini" tavsiye ve
yönetim girişimi (mesela direktörler kurulu) olarak uygularlar.
Hisse fiyatlarındaki ters değişimler, finans sağlama potansiyeli üstündeki etkileri
ve devralma ihtimali düşünülürse, yönetim üstüne bazı dolaylı denetimler
uygulayabilir. Fakat bu durumun, az sayıda hissedarın olduğu ve finans kaynağı
olarak tahviller pazarlarının göreceli olarak daha az önemli olduğu ülkelerde önemli
olma ihtimali daha düşüktür.
Fransa ve İsveç gibi birçok ülkede, ulusal ekonomik planlama ve kontrol için
bilgilerin sağlanmasını kolaylaştıran muhasebe sistemlerinin geliştirilmesi ve
kullanımında, hissedarların görece etkisizliğinin yerini hükümetin etkisi almıştır.
Mesela Fransada, makroekonomik planlama ve kurum vergilendirmesine temel
25. olması için yıllar içinde düzenli ulusal bir muhasebe sistemi oluşturulmuştur. Fransa,
italya, almanya ve japonya gibi birçok hükümet için, vergilerin toplanması şirketlerin
yayınlanan hesaplarında paylaşılan bilgilerle yakından ilişkilidir. Bu yüzden, kullanılan
muhasebe metodları üstünde vergi kurallarının büyük bir etkisi vardır. Bu amerika ve
ingilterede tamamen değişik bir eğilimdir, çünkü oralarda profesyonel muhasebeciler
muhasebe sistemlerinin gelişmesi üstünde önemli bir etkiye sahiptir ve kurum
raporlama şekilleri öncelikle hissedarlara yönlendirilmiştir.
Tahviller Pazarlarında Eğilimler
Tahviller pazarları arasında, yurtdışındaki şirketleri kendi borsalarına çekmek için
güçlü bir hareket vardır. Mesela 2004'te, New York borsasındaki ABD dışından olan
şirketlerin işlem hacmi borsanın toplam işlem hacminin %10.5'iydi. Bu görece küçük
bir oran olmasına rağmen, sadece ABD dışındaki şirketler bile dünyanın ikinci büyük
pazarını oluşturur (http://www.nyse.com/international/1088623922129.html).
Fakat, kurum yönetimi ve iç kontrol ile ilgili yeni Sarbanes-Oxley kanunu ABD
borsasındaki yabancı firmalara uygulanmalıdır ve bu kanun yeni iş çekmek, hatta
devam eden işe tutunma önünde bir bariyer oluşturmaktadır.
Avrupadaki tahviller ticaretindeki başka bir eğilimde avrupa borsalarının
sağlamlaştırılmasıdır. 1999'da avrupanın ortak para birimi euro'nun ortaya
çıkmasından önce, avrupada 32 farklı borsa vardı. Avrupadaki ticarette 3 borsa
baskındır - frankfurt borsası, londra borsası ve fransız, hollanda, belçika ve portekiz
borsalarıyla, Liffe olarak bilinen londra uluslararası vade ve prim borsasını içeren
Euronext NV'dir (http://www.euronext.com/home/0,3766,1732,00.html). Dünyanın
en büyük ikincil borsasını oluşturan alman ve isviçre borsalarının birleşmesiyle
Eurex'in ortaya çıkması gibi başka borsaların sağlamlaştırılması da gerçekleşmiştir.
Finlandiya ve İsveç borsaları da OMX AB adıyla tek bir borsaya birleşmiştir.
Tahvillerin listelenmesi ve ticareti için en düşük fiyatı verme konusundaki rekabetteki
artış sağlamlaştırmayı (konsolide) getirmiştir (Ascarelli ve McKay, 2005).
26. Gelişmekte olan ülkelerdeki pazarlar da büyümektedir. Sebeplerden biri işlerdeki
genel büyüme ve bununla beraber şirketlerin bankalar ve aile servetine dayanmak
yerine sermaye pazarlarına girme isteğidir. Diğer bir sebep de ülkelerin bütçe
açıklarını azaltmak ve ekonomilerini kontrol altında tutmak için ulusal şirketlerinin
özelleştirilmesidir. Sınırlarını yabancı doğrudan yatırıma açan ve gittikçe iş modelini
pazar ekonomisine çeviren Çin de ufukta görünmektedir. GElişmekte olan ülkelerin
toplam pazar sermayesi endüstri ülkelerine göre küçük olsa da, net biçimde
artmaktadır.
Daha Geniş Bir İzleyici
Şirketlerin güvenilirliği ve bilgi paylaşımı, tarihsel olarak, doğrudan finansal yatırım
sahiplerine tepki olarak gelişmiştir. Fakat, son yıllarda, hissedarlar, bankerler, borç
verenler ve kredi açanlar gibi finans sağlayıcılar, şirketin hareketlerinden etkilenen
tek grup olmadığı için, çalışanlar, sendikalar, tüketiciler, hükümet kurumları ve genel
toplumu da içeren daha geniş bir topluluğa rapor verme mecburiyetini olduğu kabul
edilmektedir. Şirketlerin, finans sağlayıcılardan başka gruplarla da bilgi paylaşımı
yapması gerektiğine dair yaygın inancın çeşitli sebepleri vardır. En önemli
sebeplerden biri, çoğu gelişmiş ülkelerdeki sendikaların ve çalışanların etkisinin
gelişmesi ve büyümesidir. Onlar, kurumlar tarafından verilen kararlardan en çok
etkilenenlere genelde o kaarları etkileme şansı da verilmelidir görüşünü dile
getirmede etkili olmuşlardır. Dahası, şirketlerin harici etkileri (mesela, çevrenin
kirlenmesi ve ulusal ekonomik ve sosyal politikalara büyük kurumların etkisi)
konusunda da büyüyen genel bir endişe vardır.
Bu gelişmeler de "güvenilirlik" kavramını ve toplumdaki değişik grupların,
şirketlerin davranışlarını izleme ve etkileme isteğini genişletti. Böylece daha geniş
şirket güvenilirliği, son yıllarda çok ilgi çeken bir mesele oldu. Peki bu, kurum
raporlarını ne ölçüde etkiledi? Kurumlar tarafından muhasebenin gelişmesi hem arz
hem de talep tarafındaki kısıtlamalarla sınırlandırılmıştır.
Arz tarafında, sendikalar gibi finans sağlayıcıları dışındakilerin bilgi edinme
"hakları", bazı kurumlar için, onların geleneksel olarak takip ettikleri amaçlardan
27. başka amaçlar peşinde olabilecekleri anlamına gelebilir. Yönetimsel açıdan, bu
durum, kurumun büyümesini ve hayatta kalmasını tehlikeye atabilir. Finans
sağlayıcıların dışındakilerin amaçlarının kurumun davranışlarını ne ölçüde etkilediği
de başka bir meseledir. Fakat, gerçekte ne yaptıklarından bağımsız olarak birçok
kurum, diğer "paydaş"ların etkilerini resmi olarak kabul etme konusunda isteksizdirler.
Kurum raporları, finans sağlayıcılara yönetimin yöneticiliği ile ilgili raporlama ve
kara vermede yardımcı olacak bir bilgi kaynağı olarak kullanılabilir. Finans
sağlayıcılar dışındakilere bilgi paylaşımının artması, alıcıların kurumun davranışını
etkileme gücünü arttırmak ve kurumun performansını eleştirmek için malzeme
sağlamak olarak görülebilir.
Diğer bir kısıtlama da şudur ki; Finans sağlayıcılar dışındakilerin beklentileri net
olarak tanımlanmış değildir ve onları ölçmek için teknikler mevcut değildir. Finans
sağlayıcılarının istediği bilgiler periyodik finansal kaynaklarla, kurumun pozisyonuyla
ve kurumun operasyonlarının sonuçlarıyla ilgili olsa da finans sağlayıcılar
dışındakilerin çoğu bilgi ihtiyacı kurumun sosyal ve ekonomik performansıyla ilgilidir.
Ölçme tekniklerinin genelde olmaması ve az gelişmiş olmasıyla beraber, güvenilirliğin
geniş elemanlarıyla ilgili genel bir anlaşma bile yoktur.
Talep tarafında, halka zaten açılmış olan bilgi finans sağlayıcılarının dışındakilerin
isteklerini tatmin edebilir ve ek bilgiler gereksiz olabilir. Ek bilgilerin açıklanması o
kadar da yararlı olmayabilir.
Finans sağlayıcılarının dışındakilerin kurumu etkileme yetenekleri önemli ölçüde
değişiklik gösterir. Sınırlı etkili ya da etkisiz olanlar bilgi paylaşımı konusunda az
doğrudan baskı kurabilir, fakat biraz gücü olanlar yayınlanan kurum raporlarını pas
geçip özel raporlarla daha detaylı bilgileri doğrudan alabilir. Birçok avrupa ülkesinde,
özellikle almanya ve fransa, sendikalar ve işçi temsilcileri, değişik "ortak karar
vermeyle" ve toplu pazarlıklarla, bilgiye erişim sağlar. Mesela almanyada, bilgiye
erişim hakkı kanunla sağlanmıştır ve iş konseylerine geniş ölçüde finansal ve finansal
olmayan bilgiye erişim verilmiştir. Bunun arkasındaki düşünce, bu erişimin işçi ve
işveren arasındaki güveni artıracağıdır. Fakat kurumlarla pazarlıkta ek bilgilerin
28. olması iki tarafı keskin kılıçtır, çünkü bilgi daha önceki görüşleri doğrulamayabilir ve
bu yüzden kullanıcı grubunun etkisini artırmak yerine azaltabilir.
Bilgiye erişim hakkının açıklanması belli politik değerleri taşır, özellikle batı
avrupada kurulan liberal demokrasilerin değerlerini. Demokrasinin yeterince
yerleşmediği (bazı afrika ülkeleri) ülkelerde, artan güvenilirlik ve paylaşım için gerekli
şartlar oldukça az gelişmiştir.
Evrimsel Bir Süreç
Kurum raporlarındaki kamu muhasebeciliği ve paylaşım, finans sağlayıcılara bilgi
paylaşımı ve güvenilirliğin uzun bir süre boyunca evriminin bir yan dalıdır. Ana dürtü,
aktif ve iyi gelişmiş tahviller pazarları tarafından verilmiştir. Çoğu ülkede, böyle
pazarlar iyi gelişmemiştir, ve bu açıdan onların sınırlı olgunluğu en sonunda daha
geniş paylaşımı önlemese de, o, gelişmiş ülkelerdekinden önemli ölçüde farklı olan
önlemleri gerekli kılabilir.
GÜVENİLİRLİK ve ÇOK ULUSLU KURUMLAR
Kurumlar tarafından bilgi paylaşımının evrimini inceledik, fakat henüz, aidiyeti ve
operasyonları tek ülkede kalanlarla (mesela yerel kurumlar), aynı anda birkaç ülkede
operasyon yürütenleri (MNEler) birbirinden ayırmadık. MNEleri yerel firmalardan
ayıran nedir ve bu faktörler güvenilirliği ve MNElerin raporlarını nasıl etkiler veya
etkilemeli?
MNEler tarafından yabancı doğrudan yatırım (FDI) yatırımın yapıldığı ülkeler için
bazı yararlar ve masraflar grektirir. MNEler tarafından daha fazla bilgi paylaşımı
isteği, bir pazarlık sürecinin parçası olarak görülebilir- yatırım yapılan ülkeler, özellikle
gelişmekte olan ülkeler, tarafından pazarlık güçlerini artırmak için harcanan çaba.
MNElerin değişik ulus-devletlerde faaliyet yürüttüğü gerçeği onlara, diğerlerinde
olmayan, menfaatleri doğrultusunda hareket etme imkanı verir.Bu durum, MNElerin
29. uluslarası bakış açısı ve ulus-devletlerdeki değişik grupların ulusal bakış açısı
arasındaki perspektif çelişkilerinin temelidir. Birçok MNE için bir ülkedeki iş faaliyetleri
sadece küresel operasyonlarının bir parçasıyken, yatırım yapılan ülkedeki
etkilenenlerin ana ilgisi budur.
MNElerin çok ulusluluğu, boyutu ve karmaşıklığı, bazılarının bulunduklara ülkeye
zararlı faaliyette bulunabilmelerini sağlamıştır. Vergi kaçırma olayları, politik
müdahale, ayrımcı faaliyetler ve bunun gibi şeyler iyi dokümante edilmiştir. Bunların
istisna mı olduğu yoksa genel durumu mu yansıttıkları tartışma konusudur. Fakat,
daha çok güvenilirlik ve bilgi paylaşımı için baskıyı artıran diğer etkenlerle birleşince,
bilinen olaylar yeterli olmuştur.
MNEler ve yerel kurumlar, birçok ortak noktası bulunan iş kurumları olsa da,
güvenilirlik açısından birbirinden farklıdırlar. Yerel bir şirketin esas faaliyetleri tek bir
ülkededir ve sınır ötesi ilişkileri, ilgisiz kurumlarladır. Diğer taraftan MNElerin
birbirinden farklı para birimlerine ve kanunlara sahip ülkelerde faaliyet yürütür ve
değişik ülkelerdeki birimleri arasında önemli bir işlem hacmi vardır. Küresel olarak
yayılmış bu operasyonların merkezi kontrolü, fiyatlama, iş yaptırma ve konum
kararlarını, grubun toplam karını artırırken, bazı ülkelerin zararına olacak şekilde
kontrol etme imkanı verir. MNElerin bu özel etkisi, daha çok güvenilirlik ve bilgi
paylaşımı için baskıyı artırmış gibi görünüyor.
ULUSLARARASI İŞ FAALİYETLERİNİN MUHASEBE YÖNLERİ
Bir firmanın uluslararası muhasebeyle ilk karşılaşması genelde bir ihraç ya da
ithal imkanı doğmasıyla olur. İhraç durumunda, yerli bir firma yabancı bir alıcıdan bir
satınalım isteği veya sorgulama almıştır. Yerel şirketin satışı yapmak istediğini
farzedersek, şirketin yabancı satın alıcıyı incelemesi gerekir, özellikle alıcı vade
uzatımı istiyorsa. Bu prosedür genelde göründüğü kadar kolay değildir.
İl olarak, alıcı, Standard & Poor's gibi uluslararası kredi derecelendirme
kuruluşlarında kayıtlı olmayabilir. Değilse, satıcı alıcının bankasını sorabilir ki, iş
yaptığı yabancı kuruluşlar alıcının güvenilirliğini sorgulayabilsin. Alternatif olarak,
30. alıcıdan finansal bilgilerini sağlaması istenebilir. Alıcı finansal bilgiler paylaşabilir ama
yerel şirketin bu bilgileri yorumlaması zor olabilir. Bilgiler yabancı bir dilde olabilir ve
yerel şirketin muhasebecilerinin bilmediği muhasebe varsayımlarına ve
prosedürlerine dayandırılmış olabilir. Uluslararası muhasebede yeni olan firmalar bu
yüzden, bir bankadan veya uluslararası uzmanlığı olan bir muhasebe firmasından
yardım almalıdır. Eğer alıcı yabancı bir para biriminde ödeme yapıyorsa, satıcı firma,
siparişin yapıldığı tarihle ödeme yapıldığı tarih arasında döviz kurunda oluşacak
değişimlere bağlı olarak potansiyel kayıp ve kazançların farkında olmalıdır.
Satıcı firma başka uluslararası detaylarla da uğraşmalıdır, özel uluslararası
taşımacılık ve sigorta dokümanları, gümrük bildirim formları, uluslararası hukuki
dokümanlar ve diğerleri. Yine, uluslararası uzmanlığı olan avukatların, taşıyıcıların,
bankacıların ve muhasebecilerin hizmetlerine ihtiyaç vardır.
Potansiyel bir ithal durumunda, uluslararası muhasebe yönleri o kadar detaylı
değildir çünkü detayların çoğu yabancı satıcının sorumluluğundadır. Fakat eğer
yabancı satıcı ödemeyi kendi para biriminde isterse ya da yerel alıcı yabancı
satıcının güvenilirliği ile ilgili bilgi isterse, alıcı uluslararası bir bamkaya, avukata ya
da muhasebe firmasına danışma ihtiyacı duyabilir.
Dahili Uluslararası Muhasebe Yeteneği Geliştirme
Firma gittikçe artan oranda ticaretle uğraştıkça, uluslararası muhasebe aktivitesi
ve buna bağlı olarak harici danışmanlık maliyetleri artar. Bir noktada firmanın kendi
elemanlarından, kendi muhasebecileriyle beraber, bir uluslararası kabiliyet
kazanması mantıklı olur.
Artan uluslararası muhasebe kabiliyetini gerektirecek sıradaki büyük gelişme,
şirketin kendi bünyesinde uluslararası ticareti yürütecek ayrı bir organizasyon
kurulmasıdır. Bu bir İhraç Departmanı olabilir. Kontrol, raporlama ve vergilendirme
alanlarında özel muhasebe sistemleri ve prosedürleri yerleştirilmelidir.
31. Tipik olarak sıradaki adım, bir çeşit yabancı operasyon kurulmasıdır. En azından,
şirket kendi ürününü ya da ürününün bir kısmını üretmesi için yabancı bir üreticiyle
lisans anlaşması yapabilir. Bu, potansiyel bir lisansör seçmeyi, onun güvenilirliği ve
kapasitesini analiz etmeyi ve bir kontrat imzalamayı içerir. O aynı zamanda, kontrat
performansını, lisans ve teknik ödemelerini izlemek ve şirketin vergi ve finans
bilgilerinin içine yabancı para akışını takip etmek için bir muhasebe sistemi
geliştirmeyi de içerir.
Spektrumun diğer tarafında, şirket yabancı bir ülkede tamamen sahip olunan bir
alt şirket de kurabilir. Yabancı alt şirket için muhasebe şunları içerir; (1) ana şirketin
ülkesinden daha farklı prosedür ve uygulamalara dayanan yabancı hükümetin
şartlarını karşılama (2) yabancı alt şirketi izlemek, kontrol etmek ve değerlendirmek
için bir yönetim bilgi sistemi kurma (3) finansal ve vergi bildirim amaçları için, yabancı
şirketin sonuçlarıyla ana şirketin sonuçlarını birleştirmek için bir sistem kurma.
Bu uç noktalar arasında başka alternatifler de vardır: bir satış ofisi açmak, bir
depo kurmak, başka bir şirketle ortak teşebbüs kurma ve var olan bir şirketi
satınalma. Bu alternatiflerin her biri özellikle şirketin muhasebecileri için yeni
uluslararası boyutlar ve yönetim gereklilikleri getirir. Şu da belirtilmelidir ki, bunların
herhangi biri olmadan, detaylı fizibilite çalışmalarını ve risk analizlerini içeren, pazarın
hukuki, ekonomik, politik ve sosyokültürel şartlarının araştırılması gerekir. Bütün bu
adımlar, nicel finansal ve öznel bilgilerin toplanmasını ve uygun bir biçimde analiz
edilmesini gerektirir.
Bu daha gelişmiş alanların herhangi birine ilk teşebbüste, uluslararası ticaretteki
para ve riskler yüzünden harici grupların uluslararası tecrübesi vazgeçilmez olabilir.
Fakat harici uluslararası uzmanlar kullanmak, hem muhasebede hem de diğer
fonksiyonel alanlarda, şirket-içi uluslararası yetenekler kazanma ihtiyacını azaltmaz.
Son olarak, firma uluslararası iş ile uğraşmasa bile uluslararası muhasebe bilgisi
gerekli olabilir, mesela firma kendi ülkesi dışından para borç almak ya da hisse ya da
bono satın almak isterse. Bazı durumlarda, yurtdışında borç almak ya da hisse veya
bono almak, düşük faiz oranları ya da lehte döviz kuru hareketleri yüzünden daha
karlı olabilir. Bu durumların faydasını görmek için, firma sadece ilgili yabancı
32. kanunlar, uygulamalar ve düzenlemeleri değil, bu işlemlerin yerel hukuk, vergi ve
muhasebe işleyişlerini bilmelidir. Alternatif olarak, daha yüksek kar, tahmin edilen
döviz kuru hareketleri veya her ikisi yüzünden, yurtdışında kısa vadeli likit fonlar için
yatırım imkanı bulunabilir.
Yatırım açısından, firma katılımcı riskleriyle beraber ne yaptığını tam olarak biliyor
olmalıdır. Bu, finansal bilgileri, yabancı teklifin şartlarını ve yabancı döviz kuru
hareketlerini anlamayı gerektirir. Ve yurtdışında sermaye toplama durumundaki gibi,
yatırımcı firma yabancı ve yerel kanunları ve yapılacak işleme uygulanacak vergi ve
muhasebe işlemlerini anlamalıdır.
ULUSLARARASI MUHASEBE ALANI
Uluslararası muhasebe çalışması iki büyük alanı içerir: tanımlayıcı/ karşılaştırıcı
muhasebe ve uluslararası işlemlerin/ çokuluslu kuruluşların muhasebe boyutları.
İlk alan büyüleyicidir çünkü muhasebenin doğası ve kullanımını anlamanın
temelidir. Fakat, kişinin dünyadaki bütün ülkelerin muhasebelerini, kendi ülkesi gibi
detaylı olarak incelemesi imkansızdır.
Değişik ülkelerdeki muhasebe incelenirken bazı tanımlamalar gerekli olsa da,
önemli meseleler uluslararası farklara sebep olan kuvvetler ve şartlardır. ABD,
ingiltere, almanya ve fransa gibi bazı ülkeler, dünyanın geri kalanı üstündeki güçlü
etkileri nedeniyle çalışılacak anahtar ülkelerdir. Koloni ilişkileri ve doğrudan
yatırımları, bu ülkeleri ve muhasebe sistemlerinin temel biçimde anlaşılmasını
gerektirir. Değişik ülkelerdeki muhasebelerin farkları ve özel yanlarını anlamak önemli
olsa da, gidişat uluslararası olarak muhasebe standartlarının ve uygulamalarının
yakınsamasına doğrudur, özellikle de ulusal ve yabancı sermaye pazarlarında
sermaye toplayan şirketler için. Böylece, tanımlayıcı/karşılaştırıcı muhasebe alanı
yakınsama süreci ile ilişkili olduğundan önemlidir.
Daha önceden uluslararası işlemlerle ve çok oluslu şirketlerle ilişkili meseleleri
tarif ettik. Açık olarak, çok uluslu şirketler oalrak düşünülmeyen şirketler ithal/ihraç
33. işlemlerinin içindedir ve özel dikkat gerektirir. Fakat çok uluslu şirketler bu
problemlere ve daha başka problemlere de sahiptir. Finansal raporlama problemleri,
yabancı döviz finansal bilgilerinin tercümesi, bilgi sistemleri, bütçe ve performans
değerlendirme, denetimler ve vergiler bu firmalar tarafından yüzleşilen ana
problemlerin bazılarıdır.
Özet:
1. işlemlerin kaydedilmesi muhtemelen kayıt tutmanın tarihi kadar eski olsa
da, çift-girdi muhasebesinin kurulumunun, modern muhasebe için temel,
anahtar olay olduğunu düşünürüz. Modern muhasebe Cenova, Floransa ve
Venedikte başladı ve dünyanın geri kalanına Luca Paciolinin, çift-girdi
muhasebe sistemini dokümante eden ilk insan, çalışmaları sayesinde
yayıldı.
2. Gittikçe kompleksleşen iş faaliyetlerinin gelişimi, muhasebe mesleğini
sürekli değiştirir ve yeni zorluklar sunar.
3. muhasebe mesleğini şekillendiren en büyük gelişmelerden biri iş
faaliyetlerinin gittikçe artan küreselleşmesidir. 2. Dünya savaşından sonraki
çok uluslu dönem, uluslararası ticarette güçlü bir artış gösterdi ve çok büyük
çok uluslu şirketlerin ortaya çıkmasını göstermiştir. Bu küreselleşme
muhasebe mesleğine yeni zorluklar sunar.
4. Muhasebe çeşitli çevresel faktörlerden etkilenir. Bu faktörler, her ulusa özgü
muahsebe karakteristiklerini şekillendirir, yansıtır ve güçlendirir.
34. 5. Uluslararası şirket raporlamanın gelişmesini destekleyen ana faktörler
hisselerin toplum tarafından sahiplenilmesi, profesyonel yönetimin
büyümesi, ve teminat pazarlarının ortaya çıkmasıdır.
6. Aynı zamanda, kamuya raporlamayı ve açığa çıkarmayı kısıtlayan ana
faktörler faaliyetlerin bankalar ve devlet kurumlarınca finanse edilmesi,
muhasebe bilgi sistemlerinin hükümetin planlaması ve kontrolü için
tasarlanması, ve vergi kurallarının etkisidir.
7. Son yıllarda, şirket raporları için, işverenleri, ticaret sendikaları, tüketicier,
hükümet kurumları ve genel toplumu da içeren geniş bir dinleyici tabanının
farkına varılmıştır.
8. MNE'ler üstündeki güvenilirlik ve şeffaflık baskıları, yerli şirketler
üstündekilerden, MNE faaliyetlerinin küresel çap, boyut ve karmaşıklığı
yüzünden farklıdır.
9. Şirketler daha çok uluslararası oldukça, para birimi değişimleri, farklı vergi
kanunları, kanuni sistemler ve benzerleri gibi konularla uğraşmak için,
uluslararası muhasebe işlerinde dahili bir uzmanlık geliştirmenin
zorluklarıyla karşılaşırlar.
10. Uluslararası muhasebe çalışmaları iki ana alana ayrılır:
tanımlayıcı/karşılaştırıcı muhasebe ve uluslararası işlemlerin/çokuluslu
şirketlerin muhasebe boyutları.