SlideShare a Scribd company logo
1 of 35
Download to read offline
FINAL CUT STUDIO 
    İlk insanın doğuşuyla görme kavramı ortaya çıkmıştır ve o günden 
     bugüne kadar insanlar çevrelerine bakarak anlam çıkarmaya 
     çalışmışlardır.  
    Görme kavramı, başlangıçtan günümüze süregelen bir oluşumdur. 
     Bu oluşum içerisinde hepimiz görürüz. Ancak, gördüklerimizi 
     anlamlandırıp anlamlandırmamak kişiden kişiye değişebilir.  
    Görünenler farklı algılanıyor olsa bile,  görme süreci her bireyde 
     aynı şekilde meydana gelmektedir.  
    Görme olayı; ışık kaynağından veya cisimlerden yansıyan ışınlar 
     saydam tabakada kırılarak geçer. Göz bebeğinden göze girer. Göz 
     merceğinde kırılarak retina üzerine düşer. Retinada sarı leke 
     üzerinde ters olarak görüntü oluşur.  
    Gözden çıkıp beyine giden görme sinirlerinin, sarı lekede oluşan 
     görüntüyü uyartılar halinde beyindeki görme merkezine iletilerek 
     düz ve tek görüntünün olmasına yardımcı olur.  
Kaynak: http://fenbilgisiegitimi.yyu.edu.tr/k/groac/pages/gormeolayi_jpg.htm
Kaynak: http://fenbilgisiegitimi.yyu.edu.tr/k/groac/pages/gormeolayi1_jpg.htm
    Görüntü görmek kelimesinden türeyen, imaj kelimesinin 
     Türkçesidir.  İngilizcede “image” olarak geçen bu kelime  
     Latince “imago” dan gelmektedir.   
    Anlamı;  gerçekte var olmadığı halde varmış gibi görünen 
     şey(hayalet) olarak geçer. Bir diğer tanımda ise herhangi 
     bir nesnenin mercek veya ayna ile oluşturulan biçimidir.  
    Görüntü, Bir film üzerinde sıralanmış resimlerin gösterici 
     yardımıyla ekrana art arda düşürülmesi sonunda hareketin 
     yeniden kurulmasıyla ortaya çıkan görünüş, görüntülük 
     üzerindeki hareketli resimler bütünüdür.  
    Özetle; evrende bulunan hacmi olan her cismin bir 
     merceğe ya da göze yansıyan şekline görüntü denir.  
     Görüntü durağan ve hareketli olmak üzere ikiye ayrılır.  
  DURAĞAN GÖRÜNTÜ 
  HAREKETLİ GÖRÜNTÜ 
  Durağan; yerini değiştirmeyen, hareketsiz, 
  sabit anlamına gelir. Bu tanımdan yola 
  çıkarak durağan görüntüyü açıklayabiliriz. 
  Zamanı belli olan ve uzam içeren sabit 
  görüntülerdir. Durağan görüntüler ilk 
  çağlardan günümüze sürekli gelişme 
  göstermiştir.  
Kaynak: http://www.turkislambirligi.org/s4/images/icindekiler/5/chauvet_mag_1.jpg
    Mağaralarda yaşayan İlk çağ toplumu durağan görüntünün 
     ilk ürünlerini ortaya koymuşlardır.  Yukarıda belirtilen resim 
     mağaralarda yaşayan insanların çizmiş oldukları resimlere 
     bir örnektir. Resim olgusu zamanla ilerlemiş ve ressamları 
     doğurmuştur. Ressamlar belli bir çizim ve görüş yeteneği 
     sayesinde resimler üreten kişilerdir. Zamanla bir meslek 
     olgusu halini alan ressamlık, çizerek para kazanma 
     anlayışına girmiştir. Ancak ressamlar her bir resim için 
     belirli bir zaman tüketmek zorundaydılar. Zaman 
     kazanmak ve daha çok ürün ortaya çıkarabilmek için bazı 
     çalışmalar ortaya çıkmıştır. Bu çalışmalar şu an sahip 
     olduğumuz teknolojinin kaynağını oluşturmaktadır.  
    Fotoğraf, doğada mevcut gözle görülebilen maddi varlık ve 
     şekilleri, ışık ve bazı kimyasal maddeler yardımıyla ışığa karşı 
     duyarlı hale getirilmiş film, kağıt veya her hangi bir madde üzerine 
     saptayan fiziksel ve kimyasal bir işlemdir. Kelime Yunanca ışık 
     anlamına delen “photo” ve çizim anlamına gelen “graphus” 
     kelimelerinden oluşmaktadır.   
    Fotoğraf tarihi, M.Ö. 4. Yüzyılda ARİSTO’nun mağara deliğinden 
     içeri giren ışığın, karşı duvarda ters görüntüsünü yansıttığını 
     bulmasıyla başlar. 8. Yüzyılda Cabir İbni Hayyam adlı bir Arap’ın 
     Gümüş Nitrat’ın güneş ışığı etkisiyle karardığını bulması ve 1490 
     yılında Leonardo Da Vinci’nin yayınlanan notlarında resimde 
     persfektif için karanlık odadan yararlanma fikrini ortaya atması 
     fotoğrafçılık tarihindeki önemli başlangıçlardır. Bu gelişmelerin 
     ışığında Latince Karanlık Oda anlamına gelen ucunda bir delik olan 
     siyah bir kutu veya oda olan Camera Obscura bulundu.  
Kaynak:http://home.arcor.de/brichzin/optischeInstrumente/projektionsapparate/pics/
800px-Camera_obscura_2.jpg
  Fizik kuralına uyan  Camera Obscura’nın 
  mantığı şu şekildedir. Çok küçük bir delikten 
  geçen ışık, karanlık ortamın karşı yüzeyine 
  ters olarak düşer. Görüntünün ters olması 
  ışığın delikten geçerken kırılmasından 
  kaynaklanır. Günümüz modern fotoğraf 
  makinelerinin atasıdır. 
    Kaynak: http://foto.hut.fi/opetus/300/luennot/3/camera_obscura_principle.gif 
  Bu çalışmalar doğrultusunda dünyanın bir yüzey 
  üzerine kaydedilen ilk görüntüsü  1826 yılında 
  Joseph Niepce tarafından elde edilmiştir. 
  Filistin’in Juda gölünden çıkarılan ve ışığa duyarlı 
  Juda Bitüm adı verilen bir tür asvaltı, kurşun 
  kalay karışımı plakanın üzerine sürer ve bunu 
  evinin duvarına monte eder. Duvara açtığı küçük 
  delikten, pencerenin dışındaki manzarayı bu 
  plaka üzerine 8 saat bekleyerek kaydetmeyi 
  başarır. Bu buluşa güneş ile saptama anlamına 
  gelen Heliografi adı verilir. 
Kaynak: http://www.xtcian.com/1stPictureKodak2crop(bg).jpg
  Bu gelişmeden 13 yıl sonra Niepce’nin iş ortağı 
  olan Jacques Daguerre   8 saat süren bu işlemi 
  yarım saate indirdi ve bir plakaya kalıcı bir baskı 
  yöntemi geliştirdi. Bu yönteme Daguerretype 
  adı verildi.  Ancak Daguerretype yöntemi 
  zahmetli bir işlemdi. Daguerre’in açıklamasından  
  3 hafta sonra İngiliz Bilim Akademisi’nde Henry 
  Talbot ilk negatif‐pozitif sistemini ortaya 
  çıkarmıştır. Tarihin ilk renkli fotoğrafı Louis 
  Ducos Hauron tarafından 1872 yılında çekilmiştir.  
  Daugertype adlı fotoğraf sistemini 
  gördüğünde Ressam Delaroche; 

  “BUGÜN, RESİM ÖLMÜŞTÜR.” demiştir. 
  Fotoğraf kavramının zamanla gelişmesi 
 insanları farklı arayışlara doğru yönlendirdi. 
 Bunlardan en önemlisi durağan olan 
 görüntülerin hareketli hale getirilebilmesiydi.  
 Amerikalı fotoğraf sanatçısı Eadweard 
 Muybridge’in insan veya hayvan gövdesinin 
 hareketini, fotoğrafla saptanan anlara 
 bölmeyi başarması ile şeride kayıt edilen film 
 bulunur.  Bu başarı sonucunda hareketli 
 görüntü anlayışı gelişmeye başlar.  
12 KARE = 12 FOTOĞRAF MAKİNESİ KULLANILMIŞTIR. 
    Arka arkaya çekilmiş fotoğraf karelerinin seri bir şekilde hareket 
     ettirilmesiyle hareketli görüntü etkisi oluşmaktadır.18 yy son 
     çeyreğinde bu konuya meraklı araştırmacılar fotoğrafları ya da elle 
     çizilmiş resimleri ardarda döndürerek yada bakaç önünden 
     geçirerek hareketli filmin oluşmasında ilkleri başarmışlardır.Yüz 
     yılımızın başlarındaki en önemli buluş olan sinema,hareketli 
     görüntüyü perde üzerinde tekrar görmemize imkan sağlar. İlk 
     hareketli görüntü denemelerinde elektrik kıvılcımlarını resim geçişi 
     ile senkron sağlayarak karanlıktaki resmi çok kısa süreli görmeyi 
     sağlayan düzenler kurulmuştur. Diskoda müzikle birlikte çakan 
     flaşlarla dans edenler karanlıkta donuk ve hareketsiz gibi görünür, 
     saniyenin çok kısa bir anında insan hareketi de göze durağan gelir. 
     Gözümüzün bir kusuru kesik hareketleri kesintisiz hareket olarak 
     algılamamıza sebep olur. Gözün retina tabakasına düşen 
     görüntüler kaybolmalarından sonrada kısa bir süre retinada 
     kalmaya devam ederler.  
  Standart Resim sayısı Sinema filminde 24 
 kare TV de ise 25 Karedir.Gözde  görme 
 yanılgısı 10 resimdir.  


  1 SANİYEDE 24 KARE BULUNMAKTADIR. 
  Lumiere Kardeşler halka açık ilk film gösterimlerini 
   1895'te Paris'te Capucines Bulvarı'ndaki Grand Cafe'de 
   gerçekleştirdiler. 
  Fransız Lovis (1862‐ 1948) ve Auguste (1862‐ 1954) 
   Lumiere Kardeşler geliştirdikleri sinematograf adlı 
   aygıtla ilk kez hareketli görüntü elde ettiler. Bu olay 
   sinemanın doğuşunu müjdeleyen en önemli 
   gelişmeydi. Lumiere Kardeşler Lumiere Fabrikası'ndan 
   Çıkan İşçiler adlı filmlerini Lyon'daki fabrikalarında, bir 
   öğle tatili sırasında çekmişlerdi. Bir söylentiye göre 
   Ciotat Garı'na Bir Trenin Gidişi adlı filmin gösterimi 
   sırasında, kameraya doğru hızla yaklaşan tren 
   görüntüsü izleyicileri dehşete düşürmüştü.  
     Saydam bir film şeridi üzerindeki görüntüler ışığın yardımıyla bir perdenin 
     üzerine art arda düşürüldüğünde, gözümüz bu görüntüleri hareket ediyormuş gibi 
     algılar. Bunun nedeni beynin, gözün ağtabakası üzerine düşen görüntüyü, 
     görüntü yok olduktan sonra kısa bir süre daha saklamasıdır. Ağtabakadaki 
     yansıma gerçekten göründüğü süreden daha uzun bir süre algılandığından, bir 
     cismin görüntüsü kaybolmadan öbür cismin görüntüsü ağtabakaya düşerse, film 
     karakterlerinden göze yansıyan her görüntü birbirinin devamı olarak, yani hareket 
     ediyormuş gibi görünür. Bu beynin yarattığı görsel bir hareket yanılsamasıdır.  
     Film çekme aygıtı olan kamera, fotoğraf makinesi ile aynı ilkelere dayanarak 
     çalışır. Ama fotoğraf makinesinden en önemli farkı görüntüleri belli zaman 
     aralıklarıyla ve son derece hızlı bir biçimde film şeridinin üzerine kaydetmesidir. 
     Kullanılan film şeridine göre sinema kameralarının başlıca 70 milimetrelik, 35 
     milimetrelik, 16 milimetrelik ve 8 milimetrelik türleri vardır. 70 milimetrelik 
     kameralar büyük ve görkemli görüntüler elde etmek için, 16 milimetrelik hafif 
     kameralar bazı özel çekimlerde ve belgesel filmlerde, 8 milimetrelik kameralar 
     amatörlerce kullanılır. Sinema filmleri genellikle 35 milimetrelik kameralarla 
     çekilir. 
     Lumiere Kardeşler'in hem alıcı, hem de gösterici olan 
     sinematograf'ından bu yana kameralar önemli değişiklikler 
     geçirdi. Gösterici ve alıcı birbirinden ayrıldı, boyutları 
     küçüldü ve daha kullanışlı duruma getirildi. Elle çalışan 
     kameraların yerine motorla çalışan kameralar aldı. Motor 
     gürültüsünü önleyen bir sistem eklenerek görüntüyle 
     birlikte sesi de kaydeden sesli kameralar geliştirildi. Bugün 
     kullanılan 35 milimetrelik kamera hareketli görüntüler için 
     saniyede 24 kare çeker. Bu hız artırılarak yada azaltılarak 
     hareketin hızlı yada yavaş olması sağlanır. Gösterim 
     sırasında projeksiyon makinesinin obtüratürü film 
     karelerinin arasında kapanır ve ışığı keser. Ama bu o kadar 
     hızlı bir biçimde olur ki, gözümüz hareketlerin aslında 
     kesintili olduğunu ayırt edemez. 
  “görüyorum” anlamına gelen Latince bir 
   kelimedir. 
  Tanım: Optik görüntülerin elektrik 
   sinyallerine dönüştürülmesidir. 

            FİLM                VİDEO 
          KİMYASAL       ELEKTRONİK‐ELEKTRİK 
      
    MODİANO, Alberto, Fotoğraf Tarihine Giriş, Art Studio Yayıncılık, Antalya, 1.Baskı, 2007, ISBN: 
     978‐975‐01354‐0‐8 
    DORA Serkan, Büyüyen Fotoğraf Küçülen Sosyoloji, Babil Yayınları, İstanbul, 2003, ISBN: 
     975‐8480‐59‐6 
    BAJAC Quentin, Karanlık Odanın Sırları: Fotoğrafın İcadı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2005, ISBN: 
     975‐08‐0804‐5  
    http://www.fotografdunyam.com/forum/showthread.php?t=47 
    http://www.forumturkiye.com/showthread.php?t=54667 
    http://www.forumturkiye.com/showthread.php?t=54667 
    http://www.zekiturk.com/forum/fotografciligin‐tarihi‐ve‐dunyanin‐ilk‐fotograflari‐t5461.html?
     s=ebc4006feffe41adba77e646df3da82d&s=ba0ce91a0eb7021a6da5f84be0d3a3f3&amp 
    http://fenbilgisiegitimi.yyu.edu.tr/k/groac/index.htm 
    http://www.web‐alem.net/sinema‐and‐tiyatro/32662‐dunya‐sinema‐tarihi.html 
    http://www.ta1d.com/Kamera.htm 
    http://www.baktabul.com/ilginc‐garip‐enterasan‐seyler/64179‐dunyanin‐ilk‐fotograflari.html 
    http://www.dizifilm.com/forum/archive/index.php/t‐27284.html 
    http://gnoxis.com/forum/sinema/12497‐sinemanin‐icadi.html 

More Related Content

More from cengoman

4.transition
4.transition4.transition
4.transitioncengoman
 
3.fc effects
3.fc effects3.fc effects
3.fc effectscengoman
 
2.fc mark io
2.fc mark io2.fc mark io
2.fc mark iocengoman
 
Final cut basic
Final cut basicFinal cut basic
Final cut basiccengoman
 
Photobooth
PhotoboothPhotobooth
Photoboothcengoman
 
Program ingilizcesi
Program ingilizcesiProgram ingilizcesi
Program ingilizcesicengoman
 
Cekim olcekleri
Cekim olcekleriCekim olcekleri
Cekim olceklericengoman
 
Mac history
Mac historyMac history
Mac historycengoman
 

More from cengoman (13)

4.transition
4.transition4.transition
4.transition
 
3.fc effects
3.fc effects3.fc effects
3.fc effects
 
2.fc mark io
2.fc mark io2.fc mark io
2.fc mark io
 
Final cut basic
Final cut basicFinal cut basic
Final cut basic
 
Toast
ToastToast
Toast
 
Photobooth
PhotoboothPhotobooth
Photobooth
 
Iphoto
IphotoIphoto
Iphoto
 
Imovie
ImovieImovie
Imovie
 
Program ingilizcesi
Program ingilizcesiProgram ingilizcesi
Program ingilizcesi
 
Cekim olcekleri
Cekim olcekleriCekim olcekleri
Cekim olcekleri
 
Temel
TemelTemel
Temel
 
Macosx
MacosxMacosx
Macosx
 
Mac history
Mac historyMac history
Mac history
 

1.hafta

  • 2.   İlk insanın doğuşuyla görme kavramı ortaya çıkmıştır ve o günden  bugüne kadar insanlar çevrelerine bakarak anlam çıkarmaya  çalışmışlardır.     Görme kavramı, başlangıçtan günümüze süregelen bir oluşumdur.  Bu oluşum içerisinde hepimiz görürüz. Ancak, gördüklerimizi  anlamlandırıp anlamlandırmamak kişiden kişiye değişebilir.     Görünenler farklı algılanıyor olsa bile,  görme süreci her bireyde  aynı şekilde meydana gelmektedir.     Görme olayı; ışık kaynağından veya cisimlerden yansıyan ışınlar  saydam tabakada kırılarak geçer. Göz bebeğinden göze girer. Göz  merceğinde kırılarak retina üzerine düşer. Retinada sarı leke  üzerinde ters olarak görüntü oluşur.     Gözden çıkıp beyine giden görme sinirlerinin, sarı lekede oluşan  görüntüyü uyartılar halinde beyindeki görme merkezine iletilerek  düz ve tek görüntünün olmasına yardımcı olur.  
  • 5.   Görüntü görmek kelimesinden türeyen, imaj kelimesinin  Türkçesidir.  İngilizcede “image” olarak geçen bu kelime   Latince “imago” dan gelmektedir.      Anlamı;  gerçekte var olmadığı halde varmış gibi görünen  şey(hayalet) olarak geçer. Bir diğer tanımda ise herhangi  bir nesnenin mercek veya ayna ile oluşturulan biçimidir.     Görüntü, Bir film üzerinde sıralanmış resimlerin gösterici  yardımıyla ekrana art arda düşürülmesi sonunda hareketin  yeniden kurulmasıyla ortaya çıkan görünüş, görüntülük  üzerindeki hareketli resimler bütünüdür.     Özetle; evrende bulunan hacmi olan her cismin bir  merceğe ya da göze yansıyan şekline görüntü denir.   Görüntü durağan ve hareketli olmak üzere ikiye ayrılır.  
  • 7.   Durağan; yerini değiştirmeyen, hareketsiz,  sabit anlamına gelir. Bu tanımdan yola  çıkarak durağan görüntüyü açıklayabiliriz.  Zamanı belli olan ve uzam içeren sabit  görüntülerdir. Durağan görüntüler ilk  çağlardan günümüze sürekli gelişme  göstermiştir.  
  • 9.   Mağaralarda yaşayan İlk çağ toplumu durağan görüntünün  ilk ürünlerini ortaya koymuşlardır.  Yukarıda belirtilen resim  mağaralarda yaşayan insanların çizmiş oldukları resimlere  bir örnektir. Resim olgusu zamanla ilerlemiş ve ressamları  doğurmuştur. Ressamlar belli bir çizim ve görüş yeteneği  sayesinde resimler üreten kişilerdir. Zamanla bir meslek  olgusu halini alan ressamlık, çizerek para kazanma  anlayışına girmiştir. Ancak ressamlar her bir resim için  belirli bir zaman tüketmek zorundaydılar. Zaman  kazanmak ve daha çok ürün ortaya çıkarabilmek için bazı  çalışmalar ortaya çıkmıştır. Bu çalışmalar şu an sahip  olduğumuz teknolojinin kaynağını oluşturmaktadır.  
  • 10.   Fotoğraf, doğada mevcut gözle görülebilen maddi varlık ve  şekilleri, ışık ve bazı kimyasal maddeler yardımıyla ışığa karşı  duyarlı hale getirilmiş film, kağıt veya her hangi bir madde üzerine  saptayan fiziksel ve kimyasal bir işlemdir. Kelime Yunanca ışık  anlamına delen “photo” ve çizim anlamına gelen “graphus”  kelimelerinden oluşmaktadır.      Fotoğraf tarihi, M.Ö. 4. Yüzyılda ARİSTO’nun mağara deliğinden  içeri giren ışığın, karşı duvarda ters görüntüsünü yansıttığını  bulmasıyla başlar. 8. Yüzyılda Cabir İbni Hayyam adlı bir Arap’ın  Gümüş Nitrat’ın güneş ışığı etkisiyle karardığını bulması ve 1490  yılında Leonardo Da Vinci’nin yayınlanan notlarında resimde  persfektif için karanlık odadan yararlanma fikrini ortaya atması  fotoğrafçılık tarihindeki önemli başlangıçlardır. Bu gelişmelerin  ışığında Latince Karanlık Oda anlamına gelen ucunda bir delik olan  siyah bir kutu veya oda olan Camera Obscura bulundu.  
  • 12.   Fizik kuralına uyan  Camera Obscura’nın  mantığı şu şekildedir. Çok küçük bir delikten  geçen ışık, karanlık ortamın karşı yüzeyine  ters olarak düşer. Görüntünün ters olması  ışığın delikten geçerken kırılmasından  kaynaklanır. Günümüz modern fotoğraf  makinelerinin atasıdır. 
  • 13.   Kaynak: http://foto.hut.fi/opetus/300/luennot/3/camera_obscura_principle.gif 
  • 14.   Bu çalışmalar doğrultusunda dünyanın bir yüzey  üzerine kaydedilen ilk görüntüsü  1826 yılında  Joseph Niepce tarafından elde edilmiştir.  Filistin’in Juda gölünden çıkarılan ve ışığa duyarlı  Juda Bitüm adı verilen bir tür asvaltı, kurşun  kalay karışımı plakanın üzerine sürer ve bunu  evinin duvarına monte eder. Duvara açtığı küçük  delikten, pencerenin dışındaki manzarayı bu  plaka üzerine 8 saat bekleyerek kaydetmeyi  başarır. Bu buluşa güneş ile saptama anlamına  gelen Heliografi adı verilir. 
  • 16.   Bu gelişmeden 13 yıl sonra Niepce’nin iş ortağı  olan Jacques Daguerre   8 saat süren bu işlemi  yarım saate indirdi ve bir plakaya kalıcı bir baskı  yöntemi geliştirdi. Bu yönteme Daguerretype  adı verildi.  Ancak Daguerretype yöntemi  zahmetli bir işlemdi. Daguerre’in açıklamasından   3 hafta sonra İngiliz Bilim Akademisi’nde Henry  Talbot ilk negatif‐pozitif sistemini ortaya  çıkarmıştır. Tarihin ilk renkli fotoğrafı Louis  Ducos Hauron tarafından 1872 yılında çekilmiştir.  
  • 17.
  • 18.   Daugertype adlı fotoğraf sistemini  gördüğünde Ressam Delaroche;    “BUGÜN, RESİM ÖLMÜŞTÜR.” demiştir. 
  • 19.   Fotoğraf kavramının zamanla gelişmesi  insanları farklı arayışlara doğru yönlendirdi.  Bunlardan en önemlisi durağan olan  görüntülerin hareketli hale getirilebilmesiydi.   Amerikalı fotoğraf sanatçısı Eadweard  Muybridge’in insan veya hayvan gövdesinin  hareketini, fotoğrafla saptanan anlara  bölmeyi başarması ile şeride kayıt edilen film  bulunur.  Bu başarı sonucunda hareketli  görüntü anlayışı gelişmeye başlar.  
  • 21.
  • 22.
  • 23.
  • 24.
  • 25.   Arka arkaya çekilmiş fotoğraf karelerinin seri bir şekilde hareket  ettirilmesiyle hareketli görüntü etkisi oluşmaktadır.18 yy son  çeyreğinde bu konuya meraklı araştırmacılar fotoğrafları ya da elle  çizilmiş resimleri ardarda döndürerek yada bakaç önünden  geçirerek hareketli filmin oluşmasında ilkleri başarmışlardır.Yüz  yılımızın başlarındaki en önemli buluş olan sinema,hareketli  görüntüyü perde üzerinde tekrar görmemize imkan sağlar. İlk  hareketli görüntü denemelerinde elektrik kıvılcımlarını resim geçişi  ile senkron sağlayarak karanlıktaki resmi çok kısa süreli görmeyi  sağlayan düzenler kurulmuştur. Diskoda müzikle birlikte çakan  flaşlarla dans edenler karanlıkta donuk ve hareketsiz gibi görünür,  saniyenin çok kısa bir anında insan hareketi de göze durağan gelir.  Gözümüzün bir kusuru kesik hareketleri kesintisiz hareket olarak  algılamamıza sebep olur. Gözün retina tabakasına düşen  görüntüler kaybolmalarından sonrada kısa bir süre retinada  kalmaya devam ederler.  
  • 26.   Standart Resim sayısı Sinema filminde 24  kare TV de ise 25 Karedir.Gözde  görme  yanılgısı 10 resimdir.     1 SANİYEDE 24 KARE BULUNMAKTADIR. 
  • 27.   Lumiere Kardeşler halka açık ilk film gösterimlerini  1895'te Paris'te Capucines Bulvarı'ndaki Grand Cafe'de  gerçekleştirdiler.    Fransız Lovis (1862‐ 1948) ve Auguste (1862‐ 1954)  Lumiere Kardeşler geliştirdikleri sinematograf adlı  aygıtla ilk kez hareketli görüntü elde ettiler. Bu olay  sinemanın doğuşunu müjdeleyen en önemli  gelişmeydi. Lumiere Kardeşler Lumiere Fabrikası'ndan  Çıkan İşçiler adlı filmlerini Lyon'daki fabrikalarında, bir  öğle tatili sırasında çekmişlerdi. Bir söylentiye göre  Ciotat Garı'na Bir Trenin Gidişi adlı filmin gösterimi  sırasında, kameraya doğru hızla yaklaşan tren  görüntüsü izleyicileri dehşete düşürmüştü.  
  • 28.
  • 29.
  • 30.
  • 31.
  • 32.    Saydam bir film şeridi üzerindeki görüntüler ışığın yardımıyla bir perdenin  üzerine art arda düşürüldüğünde, gözümüz bu görüntüleri hareket ediyormuş gibi  algılar. Bunun nedeni beynin, gözün ağtabakası üzerine düşen görüntüyü,  görüntü yok olduktan sonra kısa bir süre daha saklamasıdır. Ağtabakadaki  yansıma gerçekten göründüğü süreden daha uzun bir süre algılandığından, bir  cismin görüntüsü kaybolmadan öbür cismin görüntüsü ağtabakaya düşerse, film  karakterlerinden göze yansıyan her görüntü birbirinin devamı olarak, yani hareket  ediyormuş gibi görünür. Bu beynin yarattığı görsel bir hareket yanılsamasıdır.   Film çekme aygıtı olan kamera, fotoğraf makinesi ile aynı ilkelere dayanarak  çalışır. Ama fotoğraf makinesinden en önemli farkı görüntüleri belli zaman  aralıklarıyla ve son derece hızlı bir biçimde film şeridinin üzerine kaydetmesidir.  Kullanılan film şeridine göre sinema kameralarının başlıca 70 milimetrelik, 35  milimetrelik, 16 milimetrelik ve 8 milimetrelik türleri vardır. 70 milimetrelik  kameralar büyük ve görkemli görüntüler elde etmek için, 16 milimetrelik hafif  kameralar bazı özel çekimlerde ve belgesel filmlerde, 8 milimetrelik kameralar  amatörlerce kullanılır. Sinema filmleri genellikle 35 milimetrelik kameralarla  çekilir. 
  • 33.    Lumiere Kardeşler'in hem alıcı, hem de gösterici olan  sinematograf'ından bu yana kameralar önemli değişiklikler  geçirdi. Gösterici ve alıcı birbirinden ayrıldı, boyutları  küçüldü ve daha kullanışlı duruma getirildi. Elle çalışan  kameraların yerine motorla çalışan kameralar aldı. Motor  gürültüsünü önleyen bir sistem eklenerek görüntüyle  birlikte sesi de kaydeden sesli kameralar geliştirildi. Bugün  kullanılan 35 milimetrelik kamera hareketli görüntüler için  saniyede 24 kare çeker. Bu hız artırılarak yada azaltılarak  hareketin hızlı yada yavaş olması sağlanır. Gösterim  sırasında projeksiyon makinesinin obtüratürü film  karelerinin arasında kapanır ve ışığı keser. Ama bu o kadar  hızlı bir biçimde olur ki, gözümüz hareketlerin aslında  kesintili olduğunu ayırt edemez. 
  • 34.   “görüyorum” anlamına gelen Latince bir  kelimedir.    Tanım: Optik görüntülerin elektrik  sinyallerine dönüştürülmesidir.  FİLM  VİDEO  KİMYASAL  ELEKTRONİK‐ELEKTRİK 
  • 35.        MODİANO, Alberto, Fotoğraf Tarihine Giriş, Art Studio Yayıncılık, Antalya, 1.Baskı, 2007, ISBN:  978‐975‐01354‐0‐8    DORA Serkan, Büyüyen Fotoğraf Küçülen Sosyoloji, Babil Yayınları, İstanbul, 2003, ISBN:  975‐8480‐59‐6    BAJAC Quentin, Karanlık Odanın Sırları: Fotoğrafın İcadı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2005, ISBN:  975‐08‐0804‐5     http://www.fotografdunyam.com/forum/showthread.php?t=47    http://www.forumturkiye.com/showthread.php?t=54667    http://www.forumturkiye.com/showthread.php?t=54667    http://www.zekiturk.com/forum/fotografciligin‐tarihi‐ve‐dunyanin‐ilk‐fotograflari‐t5461.html? s=ebc4006feffe41adba77e646df3da82d&s=ba0ce91a0eb7021a6da5f84be0d3a3f3&amp    http://fenbilgisiegitimi.yyu.edu.tr/k/groac/index.htm    http://www.web‐alem.net/sinema‐and‐tiyatro/32662‐dunya‐sinema‐tarihi.html    http://www.ta1d.com/Kamera.htm    http://www.baktabul.com/ilginc‐garip‐enterasan‐seyler/64179‐dunyanin‐ilk‐fotograflari.html    http://www.dizifilm.com/forum/archive/index.php/t‐27284.html    http://gnoxis.com/forum/sinema/12497‐sinemanin‐icadi.html