2. “Efendiler!
Asırlardan beri milletimizi idare eden hükümetlerin
tamamı eğitim isteğini ortaya koymuşlardır. Ancak bu
arzularına erişmek için doğu ve batıyı taklitten
kurtulamadıklarından,
sonuç, milletin cehaletten kurtulamamasına sebep
olmuştur. Bu acı gerçek karşısında, bizim takibe
mecbur olduğumuz eğitim siyasetimizin esas
çerçevesi şu olmalıdır; demiştim ki bu memleketin asıl
sahibi ve toplumsal varlığımızın asıl nedeni köylüdür.
İşte bu köylüdür ki bugüne kadar bilgi ışığından
yoksun bırakılmıştır. Bu nedenle bizim takip
edeceğimiz eğitim siyasetinin temeli, evvelâ mevcut
cehaleti yok etmektir.”
Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri
tahsilin sınırı ne olursa olsun, en evvel, her şeyden
evvel
TÜRKİYE’NİN BAĞIMSIZLIĞI İLE KENDİ BENLİĞİNE
VE MİLLİ GELENEKLERİNE DÜŞMAN OLAN BÜTÜN
UNSURLARLA MÜCADELE ETMEK LÜZUMU
ÖĞRETİLMELİDİR.”
48. Resimlerdeki çağdaşlığı görüp, köy enstitülerinin yerine geçen imam
hatiplerin nasıl eğitim verdiğini düşününce insanın tüyleri ürperiyor.
Hasan Ali Yücel’in ‘Bu bizimdir, kimseden almadık; bizden alsınlar…’
dediği Köy Enstitülerini bugün yeniden kurabilir miyiz? Hayır.
Aynısını kuramayız ama daha iyisini kurarız. Çünkü bugün gerek bilgi
açısından, gerek yetişkin insan açısından, gerekse teknoloji açısından
1940’lara göre çok daha ilerdeyiz. Peki, sorun ne? Sorun 1946’lardaki
sorunla aynı. İktidar sorunu!
İktidarın, Cumhuriyet Devriminden vazgeçmiş, teslimiyetçi anlayışlardan ve
gericilikten kurtarılması gerekir.
Köy Enstitüsü projesinin devrimci bir iktidar tarafından yürütüldüğünü
dikkate alırsak, başka seçeneğimiz yoktur. Karşı devrimcilerden iktidarı geri
almak, Cumhuriyet Devrimi’ni sürdürmek, Toprak Devrimi’ni tamamlayarak
feodalizmi tasfiye etmek, omuzlarımızdaki vazgeçilemez bir görevdir.”
(Nadir Eyinnen. Konferans notlarından)