SlideShare a Scribd company logo
1 of 34
Download to read offline
PSY-Q’ dan
Merhaba,
Dördüncü sayımızı yeni yazarlarla birlikte çıkarıyoruz. Nisan ayını
geride bıraktığımız Mayıs ayını Hıdrellez günüyle bahar coşkusuyla
karşıladığımız şu günlerde yaşadığımız tüm olumsuz duyguları ve
olayları geri bırakma dileklerimizle siz okuyucularımızın tekrar
karşısındayız. Tamamen amatör duygularla hazırladığımız ama güçlü
yazar kadromuzla günden güne gelişen PSY-Q E-Dergi Güven
temasıyla siz okuyucularımızın karşısında.
Bu ayki sayımıza Sevgili meslektaşlarım Ömer ve Ezgi Akbalık çifti
yazılarıyla katkı koydu. Psikiyatri Uzmanı Doç Dr Cebrail Kısa Yakın
İlişkilerde Güven ve Güvenli Bağlanmayı irdeledi. TRT Kent
Radyo’dan Yetiş Fidan Mutlu güveni kendi şiirselliği ile anlattı.
Geçtiğimiz aydan beri ve halen devam eden Psikolojik Danışmanlık
mesleği ile ilgili yeni taslak yönetmelik tartışmalarını ele aldık.
Dergimizde PSY-Q Haber ve Kültür Sanat Köşesi bölümleri yine var.
İZMİR’DE EĞİTİM İÇİN
KAYITLARIMIZ
DEVAM EDİYOR
DOÇ. DR.
CEBRAİL
KISA
DUYGU ODAKLI
ÇİFT
TERAPİSİ
KAYIT VE BİLGİ İÇİN: 0545 350
38 35
E-mail:
psyqpsikoloji@gmail.com
Temel Teorik ve Temel Beceri Eğitimi
45 Saat
İleri Düzey Beceri Eğitimi
45 Saat
Başıbozuk Öyküler 1-Kız Barış
Dr İzzet Akın TÜTÜNCÜLER
Geçen hafta Barış, annesine artık okula
gitmek istemediğini söylediğinde, annesi
“Neden yavrum?” diye sordu. Bir süre lafı
geveleyen oğlu sonunda gerçeği söyledi.
Arkadaşlarının kendisine uzun zamandır
‘Kız Barış’ dediklerinden, bu durumdan çok
utanıp üzüldüğünden ve artık okula gitmek
istemediğinden bahsetti.
Ertesi gün okula giden annesi bunu sınıf
öğretmeniyle konuştu. Öğretmen de
Barış’la alay eden çocukların annelerine
yaşanan hadiseyi iletti. Bu alaylar birkaç
gün kesildi. Fakat şimdi her şey, az önce
yağmur yağdığı için spor salonunda yapılan
beden dersinde tekrarladı. Elinde bir
roman, tribünde arkadaşlarını izleyip ara
ara da kitabı karıştıran Barış’ı arkadaşları:
“Kız Barış hadi gel beraber oynayalım” diye
çağırdılar. O sırada okul zili uzunca zırladı.
Gün sonu zili diğer teneffüs zilleri gibi
melodik değildi. Kulağında bu huzursuz ses
ile Barış, okulun spor salonundan çıktı.
Barış ilkokul beşinci sınıfta, uzun kıvırcık
saçları ve kız güzelliğinde yüzü olan on iki
yaşında sarışın bir çocuktu…
Annesinin onu her zaman arabayla
beklediği, okulun önündeki kapıya doğru
yöneldi. Yürürken “Şimdi arabada keşke
babam da, olsa kendimi nasıl güçlü
hissederdim” diye geçirdi içinden. Barış
asık suratı ve dolu gözleriyle, aracın silecek
hareketlerini izleyerek, yağmuru
umursamadan, ağır ağır annesine yaklaştı.
En sonunda arabanın kapısını açıp
annesinin yanına oturduğunda annesi
daha bir şey sormadan Barış birikmiş
bekleyen gözyaşlarını bıraktı. Anne birkaç
gündür kesilen alayların tekrar başladığını
anlayarak “ Gene mi?” dedi. Barış daha
derin hıçkırıklarla ağlayarak annesine
sözsüz bir onay verdi.
Kadın, sileceklerin ve buğulanmış camın
içinden dışarıyı izledi. Yağmurda koşuşan
afacanlara, şemsiyelerini dikkatsizce
savuran insanlara, çocuklarının çantasını
taşıyan annelere baktı. Okul çıkışının
önüne -çocuklar birden yola çıkmasın diye-
çekilen demirin üstünden atlayan
çocuklardan irkildi, onlara araba çarpacak
diye korktu. İnsanın nasıl bir canlı
olduğunu düşündü. Daha çocukken bile
kendinden güçsüz olduğunu hissettiği bir
başkasını ezmekten keyif alıyordu insan.
Oğlunun boynuna sarıldı. Koklayıp öperek
kulağına “ Merak etme Barış’ım yarın
halledeceğim ben bu işi” dedi ve
yavrusunun gözyaşlarını sildi kadın.
Barış annesinin verdiği teminatla biraz
sakinleşse de okuldan eve yolculuğunda
yağmurun sesine, ağlama ve hıçkırık sesleri
eşlik etti.
Eve geldiklerinde kapıyı anneanne açtı.
Gözleri kan çanağı olmuş Barış’ı gören
anneanne, geçen ay içinde yaşananların
tekrarlamış olduğunu (Barış’ın yüzünde
hakarete maruz kalmanın verdiği o aynı
mutsuz ifade vardı) anladı. Hiçbir şey
yokmuş gibi Barış’ı neşeyle kucakladı, sarıp
sevgi dolu laflar etti, çünkü bu konulara
karışması her seferinde kızı tarafından
uyarılmasına neden oluyor, tartışma daha
da büyüyordu. Anne, evinde başa
çıkamadığı bir sorun yaşayınca önce
boşanmakla hata ettiğini düşünüyor, sonra
da kocasından zaten hiçbir sorumluluk
almadığı için boşandığını hatırlayıp ve
kendine yönelttiği bu suçlamalardan
vazgeçiyordu.
Anneanne, kızının tek dayanağının kendisi
olduğunu düşünerek alttan almaya
başlıyor, böylece gerginlik yavaşça
sönüyordu. Fakat evdeki bu gerginlik
Barış’ın gözlerinde kalıcı bir korkuya
dönüşüyordu.
Evin camlarını döven yağmurun sesine,
kendisine asla yol verilmeyeceği korkusuna
kapılmış bir ambulansın sirenleri karıştı.
Anneanne ve anne evde olanlarla yemek
hazırlayıp bir sofra kurdu. Kitapların
dünyasında huzurunu bulmuş Barış
sofraya çağırıldı, odasından gelince de hep
beraber yemeğe başladılar.
Anneannenin gözü yemek boyunca, aklı
biran önce kitabına dönmekte olan
torunundaydı. Anneyse ağzında gevelediği
lokmaları yutmaya uğraşırken “Çalıştığım
firma her gün işten yeni birini çıkarıyor bu
berbat piyangonun bana vurmasına az
kaldı. Oğlumun küçük yaşında hem okul
çevresinde zor günler yaşamasının hem de
evde babasız büyümesinin suçlusu benim.
Annemin dolduruşlarına gelip boşandım.
Neden daha çok fedakârlıkta bulunmadım
ki? Eşime karşı bulunmadığım fedakârlığı
hayat başka yerlerden çıkarıyor şimdi.
Barış’ın okulda yaşadığı sorunu müdürle
eşim yanımdayken konuşmam gerek.” diye
düşünüyordu.
Anne, epeydir ağzına koymadığı, ucunda
yemek olan çatalı elinde döndürüp
duruyordu. Barış “Anne ben doydum”
deyince, annesi kendine geldi ve
anneannenin çoktan sofrayı toplamaya
başladığını fark etti.
Tatsız ve mutsuz yemekten sonra kadın
telefona gitti, eski eşini arayıp yaşananları
anlattı, yarın sabah okula gidip okul
müdürü ile beraber konuşmalarının daha
iyi olacağını düşündüğünü söyledi. Eşi de
işyerinden izin alarak geleceğini belirtti. O
sırada Barış duyup üzülmesin diye bu
konuşmalar sessiz yapıldı. Barış da bu
oyunu bozmamak için duymadı…
Ertesi sabah, anne otuz beş yıldır uyandığı
yağmur sonrası sabahlardan farklı olmayan
bir sabaha daha uyandığını düşünerek,
gözlerini güne açtı. Oğluna bir muzu zorla
yedirip, çantasını hazırladı. Anneanne kızı
ve torununu yolcu etti. Torununa üzülen,
kızına acıyan bakışları vardı. Kendinin de
inanmadığı bir ima ile “ Allah işinizi rast
getirsin” i duyuldu kapanan çelik kapının
aralığından…
Baba okulun önünde dün telefonda
konuştukları gibi bekliyordu. Barış okul
kapısının önünde babasını görünce
koşarak boynuna atladı, bir anda okula
gelmenin verdiği tüm huzursuzluğu
unuttu. Sevincini annesiyle paylaşmak için
annesine döndü. Kendiyle alay eden
çocukların bakışlarını gördü annesinin
babasına bakışında. Ama umursamadı.
Babasına sarılmak kitap okumaktan da
güzeldi sanki…
Üçü beraber müdürün odasına gittiler.
Eteğinin rengi mi, yoksa baldırlarındaki şiş
duran kaslar mı bu hissi yaratıyordu
bilinmez, müdüre hanım işini önemsiyor
gözüküyordu. Aileyi sıcak karşıladı,
boşanmış ailedeki ürkekliği seziyor, anne
ve babanın yüzündeki “acaba biz de bir suç
var mı?” sorusunu okuyabiliyordu…
Müdüre hanım sesinin otoriter olduğu
anlarda ailenin suçluluğunun arttığını fark
ederek utandı, “ Zor dönemler geçirmiş
olmanıza rağmen Barış’a bunu hiç
yansıtmadığınızı mutlulukla görüyorum.
Öğrencimiz sadece Barış’a değil birçok
arkadaşına, bu tip davranışlarda
bulunuyor. Aile ile çok net konuşup
durumu çözmelerini sağlayacağım” dedi.
Bu sırada baba eski eşinin ve müdüre
hanımın da yüzüne şaşkınlıkla bakarak
“Ben birkaç kişinin bu şekilde davrandığını
sanıyordum” dedi. Müdüre hanım
“Muhakkak birkaç kişi ama asıl bu olayları
başlatan biri var, öğretmenimiz olayları
bana ayrıntılı anlatı. Ben öncelikle ve
ağırlıkla o çocuğun ailesiyle konuşacağım,
”dedi.
Müdüre hanım’ın çözüm bulacağını ima
eden tavrı ve dağılmış da olsa bir ailenin
fertlerine gösterdiği saygı anne ve babanın
kendilerini daha iyi hissetmelerini
sağlamıştı. Görüşme bitince aileyi kapıya
kadar geçirdi. Kapıdan çıkarlarken Barış’ın
başını sevdi. Anne baba oğullarının elini
uzun bir zaman sonra tekrar aynı anda
tutuyordu. Barış’ı geç kaldığı derse girmesi
için sınıfına bıraktılar. Yaşadığı tüm
tatsızlıklara rağmen Barış için müthiş bir
keyifti bu sahne... Sınıfın kapısı açıldığında
arkadaşları da görmüştü anne ve babasını.
Anne baba okul çıkışına doğru yürüdü.
Sessizliği ilk bozan anne oldu: “İyi
olacağını, hallolacağını düşünüyorum. Kaça
kadar izin aldın, ben sabahtan izinliyim
vaktin varsa bir şeyler içip konuşalım mı ?”
“Olur, iyi olur uzun zamandır kimseyle
sohbet etmiyorum,” dedi baba. İkisi de
kendi hafızalarında son olarak beraber
mutlu geçirdikleri günlere dönmüşlerdi.
Kadının arabasına binip okuldan
uzaklaştılar…

More Related Content

Similar to PSY-Q Eğitim E-Dergi 4. Yayın "GÜVEN"

Yazar Can Akin - BALIKESIR'DE GAZI ECE AMCA VE BEN - Bolum - Aile Ici Siddet
Yazar Can Akin - BALIKESIR'DE GAZI ECE AMCA VE BEN - Bolum - Aile Ici SiddetYazar Can Akin - BALIKESIR'DE GAZI ECE AMCA VE BEN - Bolum - Aile Ici Siddet
Yazar Can Akin - BALIKESIR'DE GAZI ECE AMCA VE BEN - Bolum - Aile Ici SiddetCan Akin
 
EVLİLİK HAYALİ.pdf
EVLİLİK HAYALİ.pdfEVLİLİK HAYALİ.pdf
EVLİLİK HAYALİ.pdfAhmet Türkan
 
Sunay Akın - Makiler
Sunay Akın - MakilerSunay Akın - Makiler
Sunay Akın - Makilerreaksiyon2023
 
HAYATA DAİR OKUMALAR-1.pdf
HAYATA DAİR OKUMALAR-1.pdfHAYATA DAİR OKUMALAR-1.pdf
HAYATA DAİR OKUMALAR-1.pdfAhmet Türkan
 

Similar to PSY-Q Eğitim E-Dergi 4. Yayın "GÜVEN" (6)

Anneme Sunum
Anneme Sunum Anneme Sunum
Anneme Sunum
 
Stephen King Sadist
Stephen King SadistStephen King Sadist
Stephen King Sadist
 
Yazar Can Akin - BALIKESIR'DE GAZI ECE AMCA VE BEN - Bolum - Aile Ici Siddet
Yazar Can Akin - BALIKESIR'DE GAZI ECE AMCA VE BEN - Bolum - Aile Ici SiddetYazar Can Akin - BALIKESIR'DE GAZI ECE AMCA VE BEN - Bolum - Aile Ici Siddet
Yazar Can Akin - BALIKESIR'DE GAZI ECE AMCA VE BEN - Bolum - Aile Ici Siddet
 
EVLİLİK HAYALİ.pdf
EVLİLİK HAYALİ.pdfEVLİLİK HAYALİ.pdf
EVLİLİK HAYALİ.pdf
 
Sunay Akın - Makiler
Sunay Akın - MakilerSunay Akın - Makiler
Sunay Akın - Makiler
 
HAYATA DAİR OKUMALAR-1.pdf
HAYATA DAİR OKUMALAR-1.pdfHAYATA DAİR OKUMALAR-1.pdf
HAYATA DAİR OKUMALAR-1.pdf
 

PSY-Q Eğitim E-Dergi 4. Yayın "GÜVEN"

  • 1.
  • 2. PSY-Q’ dan Merhaba, Dördüncü sayımızı yeni yazarlarla birlikte çıkarıyoruz. Nisan ayını geride bıraktığımız Mayıs ayını Hıdrellez günüyle bahar coşkusuyla karşıladığımız şu günlerde yaşadığımız tüm olumsuz duyguları ve olayları geri bırakma dileklerimizle siz okuyucularımızın tekrar karşısındayız. Tamamen amatör duygularla hazırladığımız ama güçlü yazar kadromuzla günden güne gelişen PSY-Q E-Dergi Güven temasıyla siz okuyucularımızın karşısında. Bu ayki sayımıza Sevgili meslektaşlarım Ömer ve Ezgi Akbalık çifti yazılarıyla katkı koydu. Psikiyatri Uzmanı Doç Dr Cebrail Kısa Yakın İlişkilerde Güven ve Güvenli Bağlanmayı irdeledi. TRT Kent Radyo’dan Yetiş Fidan Mutlu güveni kendi şiirselliği ile anlattı. Geçtiğimiz aydan beri ve halen devam eden Psikolojik Danışmanlık mesleği ile ilgili yeni taslak yönetmelik tartışmalarını ele aldık. Dergimizde PSY-Q Haber ve Kültür Sanat Köşesi bölümleri yine var.
  • 3.
  • 4.
  • 5.
  • 6.
  • 7.
  • 8.
  • 9.
  • 10.
  • 11.
  • 12.
  • 13.
  • 14.
  • 15.
  • 16.
  • 17.
  • 18.
  • 19.
  • 20.
  • 21. İZMİR’DE EĞİTİM İÇİN KAYITLARIMIZ DEVAM EDİYOR DOÇ. DR. CEBRAİL KISA DUYGU ODAKLI ÇİFT TERAPİSİ KAYIT VE BİLGİ İÇİN: 0545 350 38 35 E-mail: psyqpsikoloji@gmail.com Temel Teorik ve Temel Beceri Eğitimi 45 Saat İleri Düzey Beceri Eğitimi 45 Saat
  • 22.
  • 23.
  • 24.
  • 25.
  • 26.
  • 27.
  • 28.
  • 29.
  • 30.
  • 31.
  • 32. Başıbozuk Öyküler 1-Kız Barış Dr İzzet Akın TÜTÜNCÜLER Geçen hafta Barış, annesine artık okula gitmek istemediğini söylediğinde, annesi “Neden yavrum?” diye sordu. Bir süre lafı geveleyen oğlu sonunda gerçeği söyledi. Arkadaşlarının kendisine uzun zamandır ‘Kız Barış’ dediklerinden, bu durumdan çok utanıp üzüldüğünden ve artık okula gitmek istemediğinden bahsetti. Ertesi gün okula giden annesi bunu sınıf öğretmeniyle konuştu. Öğretmen de Barış’la alay eden çocukların annelerine yaşanan hadiseyi iletti. Bu alaylar birkaç gün kesildi. Fakat şimdi her şey, az önce yağmur yağdığı için spor salonunda yapılan beden dersinde tekrarladı. Elinde bir roman, tribünde arkadaşlarını izleyip ara ara da kitabı karıştıran Barış’ı arkadaşları: “Kız Barış hadi gel beraber oynayalım” diye çağırdılar. O sırada okul zili uzunca zırladı. Gün sonu zili diğer teneffüs zilleri gibi melodik değildi. Kulağında bu huzursuz ses ile Barış, okulun spor salonundan çıktı. Barış ilkokul beşinci sınıfta, uzun kıvırcık saçları ve kız güzelliğinde yüzü olan on iki yaşında sarışın bir çocuktu… Annesinin onu her zaman arabayla beklediği, okulun önündeki kapıya doğru yöneldi. Yürürken “Şimdi arabada keşke babam da, olsa kendimi nasıl güçlü hissederdim” diye geçirdi içinden. Barış asık suratı ve dolu gözleriyle, aracın silecek hareketlerini izleyerek, yağmuru umursamadan, ağır ağır annesine yaklaştı. En sonunda arabanın kapısını açıp annesinin yanına oturduğunda annesi daha bir şey sormadan Barış birikmiş bekleyen gözyaşlarını bıraktı. Anne birkaç gündür kesilen alayların tekrar başladığını anlayarak “ Gene mi?” dedi. Barış daha derin hıçkırıklarla ağlayarak annesine sözsüz bir onay verdi. Kadın, sileceklerin ve buğulanmış camın içinden dışarıyı izledi. Yağmurda koşuşan afacanlara, şemsiyelerini dikkatsizce savuran insanlara, çocuklarının çantasını taşıyan annelere baktı. Okul çıkışının önüne -çocuklar birden yola çıkmasın diye- çekilen demirin üstünden atlayan çocuklardan irkildi, onlara araba çarpacak diye korktu. İnsanın nasıl bir canlı olduğunu düşündü. Daha çocukken bile kendinden güçsüz olduğunu hissettiği bir başkasını ezmekten keyif alıyordu insan. Oğlunun boynuna sarıldı. Koklayıp öperek kulağına “ Merak etme Barış’ım yarın halledeceğim ben bu işi” dedi ve yavrusunun gözyaşlarını sildi kadın. Barış annesinin verdiği teminatla biraz sakinleşse de okuldan eve yolculuğunda yağmurun sesine, ağlama ve hıçkırık sesleri eşlik etti. Eve geldiklerinde kapıyı anneanne açtı. Gözleri kan çanağı olmuş Barış’ı gören anneanne, geçen ay içinde yaşananların tekrarlamış olduğunu (Barış’ın yüzünde hakarete maruz kalmanın verdiği o aynı mutsuz ifade vardı) anladı. Hiçbir şey
  • 33. yokmuş gibi Barış’ı neşeyle kucakladı, sarıp sevgi dolu laflar etti, çünkü bu konulara karışması her seferinde kızı tarafından uyarılmasına neden oluyor, tartışma daha da büyüyordu. Anne, evinde başa çıkamadığı bir sorun yaşayınca önce boşanmakla hata ettiğini düşünüyor, sonra da kocasından zaten hiçbir sorumluluk almadığı için boşandığını hatırlayıp ve kendine yönelttiği bu suçlamalardan vazgeçiyordu. Anneanne, kızının tek dayanağının kendisi olduğunu düşünerek alttan almaya başlıyor, böylece gerginlik yavaşça sönüyordu. Fakat evdeki bu gerginlik Barış’ın gözlerinde kalıcı bir korkuya dönüşüyordu. Evin camlarını döven yağmurun sesine, kendisine asla yol verilmeyeceği korkusuna kapılmış bir ambulansın sirenleri karıştı. Anneanne ve anne evde olanlarla yemek hazırlayıp bir sofra kurdu. Kitapların dünyasında huzurunu bulmuş Barış sofraya çağırıldı, odasından gelince de hep beraber yemeğe başladılar. Anneannenin gözü yemek boyunca, aklı biran önce kitabına dönmekte olan torunundaydı. Anneyse ağzında gevelediği lokmaları yutmaya uğraşırken “Çalıştığım firma her gün işten yeni birini çıkarıyor bu berbat piyangonun bana vurmasına az kaldı. Oğlumun küçük yaşında hem okul çevresinde zor günler yaşamasının hem de evde babasız büyümesinin suçlusu benim. Annemin dolduruşlarına gelip boşandım. Neden daha çok fedakârlıkta bulunmadım ki? Eşime karşı bulunmadığım fedakârlığı hayat başka yerlerden çıkarıyor şimdi. Barış’ın okulda yaşadığı sorunu müdürle eşim yanımdayken konuşmam gerek.” diye düşünüyordu. Anne, epeydir ağzına koymadığı, ucunda yemek olan çatalı elinde döndürüp duruyordu. Barış “Anne ben doydum” deyince, annesi kendine geldi ve anneannenin çoktan sofrayı toplamaya başladığını fark etti. Tatsız ve mutsuz yemekten sonra kadın telefona gitti, eski eşini arayıp yaşananları anlattı, yarın sabah okula gidip okul müdürü ile beraber konuşmalarının daha iyi olacağını düşündüğünü söyledi. Eşi de işyerinden izin alarak geleceğini belirtti. O sırada Barış duyup üzülmesin diye bu konuşmalar sessiz yapıldı. Barış da bu oyunu bozmamak için duymadı… Ertesi sabah, anne otuz beş yıldır uyandığı yağmur sonrası sabahlardan farklı olmayan bir sabaha daha uyandığını düşünerek, gözlerini güne açtı. Oğluna bir muzu zorla yedirip, çantasını hazırladı. Anneanne kızı ve torununu yolcu etti. Torununa üzülen, kızına acıyan bakışları vardı. Kendinin de inanmadığı bir ima ile “ Allah işinizi rast getirsin” i duyuldu kapanan çelik kapının aralığından… Baba okulun önünde dün telefonda konuştukları gibi bekliyordu. Barış okul kapısının önünde babasını görünce koşarak boynuna atladı, bir anda okula gelmenin verdiği tüm huzursuzluğu unuttu. Sevincini annesiyle paylaşmak için annesine döndü. Kendiyle alay eden çocukların bakışlarını gördü annesinin babasına bakışında. Ama umursamadı. Babasına sarılmak kitap okumaktan da güzeldi sanki…
  • 34. Üçü beraber müdürün odasına gittiler. Eteğinin rengi mi, yoksa baldırlarındaki şiş duran kaslar mı bu hissi yaratıyordu bilinmez, müdüre hanım işini önemsiyor gözüküyordu. Aileyi sıcak karşıladı, boşanmış ailedeki ürkekliği seziyor, anne ve babanın yüzündeki “acaba biz de bir suç var mı?” sorusunu okuyabiliyordu… Müdüre hanım sesinin otoriter olduğu anlarda ailenin suçluluğunun arttığını fark ederek utandı, “ Zor dönemler geçirmiş olmanıza rağmen Barış’a bunu hiç yansıtmadığınızı mutlulukla görüyorum. Öğrencimiz sadece Barış’a değil birçok arkadaşına, bu tip davranışlarda bulunuyor. Aile ile çok net konuşup durumu çözmelerini sağlayacağım” dedi. Bu sırada baba eski eşinin ve müdüre hanımın da yüzüne şaşkınlıkla bakarak “Ben birkaç kişinin bu şekilde davrandığını sanıyordum” dedi. Müdüre hanım “Muhakkak birkaç kişi ama asıl bu olayları başlatan biri var, öğretmenimiz olayları bana ayrıntılı anlatı. Ben öncelikle ve ağırlıkla o çocuğun ailesiyle konuşacağım, ”dedi. Müdüre hanım’ın çözüm bulacağını ima eden tavrı ve dağılmış da olsa bir ailenin fertlerine gösterdiği saygı anne ve babanın kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlamıştı. Görüşme bitince aileyi kapıya kadar geçirdi. Kapıdan çıkarlarken Barış’ın başını sevdi. Anne baba oğullarının elini uzun bir zaman sonra tekrar aynı anda tutuyordu. Barış’ı geç kaldığı derse girmesi için sınıfına bıraktılar. Yaşadığı tüm tatsızlıklara rağmen Barış için müthiş bir keyifti bu sahne... Sınıfın kapısı açıldığında arkadaşları da görmüştü anne ve babasını. Anne baba okul çıkışına doğru yürüdü. Sessizliği ilk bozan anne oldu: “İyi olacağını, hallolacağını düşünüyorum. Kaça kadar izin aldın, ben sabahtan izinliyim vaktin varsa bir şeyler içip konuşalım mı ?” “Olur, iyi olur uzun zamandır kimseyle sohbet etmiyorum,” dedi baba. İkisi de kendi hafızalarında son olarak beraber mutlu geçirdikleri günlere dönmüşlerdi. Kadının arabasına binip okuldan uzaklaştılar…