2. Renklerin ustası olarak anılan büyük bir ressamın öğrencisi eğitimini
tamamlamış. Büyük usta öğrencisini uğurlarken, yaptığı resmi şehrin en
kalabalık meydanına koymasını ve yanına da kırmızı bir kalem
bırakmasını, halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden
bir yazı iliştirmesini istemiş.
3. Öğrenci birkaç gün sonra
resme bakmaya gittiğinde
resmin çarpılar içinde
olduğunu görmüş.
Üzüntüyle ustasına gitmiş.
Usta ressam üzülmemesini
ve yeniden resme devam
etmesini önermiş.
Öğrenci resmi yeniden
yapmış.
4. Usta yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş
fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç
fırça koymasını ve yanına da insanlardan beğenmedikleri yerleri
düzeltmesini rica eden bir yazı ile bırakmasını önermiş.
5.
6. Usta ressam şöyle demiş:"İlkinde insanlara fırsat verildiğinde ne
kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini
gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin
resmini karaladı.
7. İkincisinde onlardan yapıcı
olmalarını istedin. Yapıcı
olmak eğitim gerektirir. Hiç
kimse bilmediği bir konuyu
düzeltmeye cesaret
edemedi. Emeğinin
karşılığını, ne yaptığından
haberi olmayan insanlardan
alamazsın.
Sakın emeğini bilmeyenlere
sunma ve asla bilmeyenle
tartışma."
8. Hayatımız aslında bu ressamın anlatmaya çalıştığı olaylarla doludur.Bizi
anlamayanlara anlatmak için, sevmeyenlere kendimizi sevdirmek için,
yetersiz insanlara aslında ne kadar becerikli ve yetenekli olduğumuzu
kanıtlamak için, istemediğimiz bir şeyleri istiyormuşuz gibi davranmak
için ömrümüzü harcarız.
9. Sonra bakarız ki boşa harcanmış, yok olmuş gitmiş bir hayatın
posasıyla kalakalmışız.O nokta başlangıçlar için bazen çok geç
olabilir, yorgun düşmüş yürek yeni heyecanları göze alamayabilir.
10. Biz hayatımızı bu anlamda boşa
harcamadan fark etsek ne
güzel olurdu, hayatın sadece
bize sunulmuş bir armağan
olduğunu ve bu armağanın en
iyi bizim tarafımızdan
kıymetinin bilineceğini,
başkalarına bu kadar kolayca
sunmamamız gerektiğini, doya
doya yaşadığımız hayatımızın
keyfini sürmenin de sadece
bize ait olacağını ve kimsenin
bizi sevmek zorunda
olmadığını, sevmedikleri için
de dünyanın sonu olmayacağını
bir bilseydik ne güzel olurdu...
11.
12.
13. ''Pumayı bilirsiniz. Hani vahşi kedilerin uzak atalarından.
Yaklaşık iki metre uzunluğundaki benekli yırtıcı.
14. Birçok özelliği ile ünlüdür bu ormanların harika kedisi. Ama en
çok da hızlı ve kıvrak koşusu ile tanınır. Avının peşine düştüğü
andan itibaren giderek hızlanan ve vücudunun tüm eklem ve
kaslarını ortaya koyan hareketlerini seyretmek bir zevktir. Bu
ölüm koşusu bazen pumanın , bazen ise hayatı için koşan
kurbanın zaferi ile sonuçlanır.
15. İşte ormanların vahşi avcısını uygarlıkların
kurucusu insan'a örnek yapacak olanda
pumanın bu özelliğidir. Puma avının peşinden
sürdürdüğü "ölüm koşusunu" her zaman
avının cüssesine göre ayarlar. Yani bir ceylan
ele geçirmek için koştuğu süre ile, bir tavşanın
peşinden geçirdiği süre asla aynı değildir.
16. Çünkü puma akıllı bir hayvandır ve koşarken harcadığı enerji
miktarı, avdan elde edeceği potansiyel enerji miktarını aştığı
anda puma koşmaktan vazgeçer. Yenilgiyi kabul edip başka av
arar. Bu nedenle ceylanın peşinden fazla, tavşanın peşinden
çok daha az koşar.
17.
18. Biz de hayatımızın her aşamasında yukarıdaki öyküdeki gibi hep bir
şeyi elde etme peşindeyiz.
Öncelikle bedenimizin yegane dürtüsü şudur: Hayatta kalmak!
19.
20.
21. Bütün bu isteklerimizde, değişim çabalarımızda
gözeteceğimiz kural bu olmalıdır: Hedefimize
ulaşırken harcayacağımız emek ve zaman, sonuçta
elde etmeyi beklediğimiz kazanca değecek mi?
22. Genellikle bunu
hesaplamadığımız için çok
uğraşıp elde ettiğimiz
sonuçtan memnun olmayız ve
başka şeylerin peşinde
koşmaya başlarız.
Sürekli ah ederek, keşke
diyerek, geçip giden zamana,
boşa çıkan çabaya üzülürüz.
Böyle hesapsızlıklarla bir
ömrü tüketiriz.
23. Bazen hesapladığımızda da işler istediğimiz gibi yürümez. Ama o
zaman pişmanlıklar yaşamayız. Pişmanlıklar hesap edemediğimiz
olaylar için geçerlidir. Hepimizin zaman zaman çok sık
kullandığımız 'nasıl düşünemedim, nasıl hesap edemedim'
pişmanlığı ve kızgınlığı bundandır.
24. Elbette ki HAYAT HAYATTIR ve her şey hesap kitapla olmaz.
Ancak hesapsızlık bazen çok ağır bedeller ödetir insana.
25. Hayatınızın neredeyse yarısından fazlasını harcadıktan sonra
kendinizi Aptal Puma Sendromuna yakalanmış görmek
istemiyorsanız dikkat!
26. Ne için, ne kadar enerji harcayacağınızı düşünmeden harekete
geçmeyin. Sonra yaşamak için enerjiniz de kalmaz!