SlideShare a Scribd company logo
1 of 10
1
1970 SONRASI MAKRO İKTİSAT TEORİSİNDEKİ GELİŞMELER :
STAGFLASYON KRİZİ ve RASYONEL BEKLEYİŞLER DEVRİMİ
SONRASI GENEL ÇERÇEVE
Armağan ŞAHİN*
Özet
1970’li yıllarda yaşanan ekonomik krizle beraber iktisat literatüründe düşünürler ekonomik
yapıya enflasyon,işsizlik gibi konularda çalışmalarda bulunmuşlardır.Rasyonel Bekleyişler
Teorisi(RBT),Monetarizm gibi akımlar bu çalışmanın konusunu oluşturan unsurlardan olup
ilgili konular ele alınırken aynı zamanda bu çalışmalara ilişkin getirilen eleştirilere de yer
verilmeye çalışılmış ve genel bir değerlendirme yapılmıştır.
Abstract
Along with the economic crisis in 1970’s,economic thinkers made contribution in various
issues in economics containing such as inflation,unemployment.Rational Expectations Theory
and Monetarism are also the subjects of this study.On the other hand,it is also studied the
critics of these thoughts and tried to make a general consideration about the related issues in
economics.
*Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F İktisat bölümü İktisat Teorisi doktora adayı
2
1. Yeni Klasik Akım’da Lucas Etkileri
1970’lerde Yeni Klasik Akım’ın öncülerinden Robert E.Lucas ekonomik
birimlerinin beklentilerinin rasyonel olduğu varsayımı altında yeni ve radikal görüşler ortaya
atmıştır.Lucas(1976) geleneksel makroekonomik modellerin yapısal parametrelerinin ya da
katsayılarının ileri sürüldüğü gibi değişmez olmadığını,tersine uygulanan politikalara göre
değişkenlik gösterdiğini belirlemiştir.Lucas’a göre,geleneksel makroekonomik modellerin
parametreleri ekonomik birimlerin politik süreç konusundaki beklentilerine bağlıdır ve bu
parametreler politika yapıcılar davranışlarını değiştirdikçe değişecek,yani zaman içinde
istikrarlı kalmayacaktır.Bu Phillips Eğrisi fonksiyonundaki parametreler için de geçerlidir ve
kısa dönemde eğrinin dikleşmesine yol açmaktadır.Dolayısıyla Lucas,ekonometrik tekniklere
dayanan deneysel çalışmaları temel alan politik önerileri eleştirmiştir.Lucas’ın bu görüşleri
ekonomi yazınında “Lucas Eleştirisi”(Lucas Critique) olarak anılmaktadır ve Yeni Klasik
görüşün temellerini oluşturmaktadır.Lucas’ın bu eleştirisi iki bakımdan etkili olmuştur;
 Makro ekonomik araştırmalar açık beklentilerle,zevk ve teknolojiye ilişkin “derin”
parametreleri birlikte incelemeye yönelmiştir.
 Lucas eleştirisi politika değerlemesinde egemen olan yöntemin değişmesine neden
olmuştur.”Geleceğe bakan” (forward looking) dinamik bir optimizasyon
formülasyonuna imkan vermiştir.(Rudebusch,2002) Böylece alternatif politik yollar
yerine alternatif politik kurallar dikkate alınmaya başlamıştır.Lucas(1976) uygulanan
politikadaki bir değişmenin ekonomik sistemin davranışını iki yolla etkileyeceğini
ifade etmiştir:
 Politika araçlarının zaman serisi davranışı,
 Sistemin kalanını yönlendiren davranışsal parametrelerin değişmesi.
Bu ikinci beklentisel etki,politika kuralındaki değişmeleri ekonomik birimlerin
geleceğe dair beklentilerini değiştirmesi ve bundan ötürü ekonominin dinamiklerinin de
değişmesi sonuçlarını doğurur.Yapısal politika değişmelerinin beklentisel etkilere duyarlılığı
Lucas eleştirisinin özünü oluşturur.
Lucas o dönemde yapmış olduğu deneysel çalışmaların bulgularından hareketle
alternatif bir Phillips Eğrisi analizi geliştirmiştir.Fiyat ve ücret ayarlamalarının
Keynesyenlerin ileri sürdükleri gibi yavaş olmadığını ama fiyatlar genel düzeyi konusunda
“kusurlu bilgilendirme”(imperfect information) olgusunun sözkonusu olduğunu
savunmuştur.Ekonomik birimler rasyonel davrandıkları ve karar aldıkları halde eksik ve
yanlış bilgilendirmeden kaynaklanan bilgi kusurları nedeniyle fiyat ve ücret ayarlamalarının
yavaşlaması olasıdır.Bu kabuller altında,üretim düzeyi ile enflasyon arasında güçlü pozitif bir
ilişki bulunduğunu ortaya koymuştur.Lucas’ın çalışmalarının odak noktası,para arzında
beklenen ve beklenmeyen hareketler arasında önemli bir fark bulunduğudur.Sözü edilen bu
farklılık para politikalarının da sınırını oluşturur.
3
Lucas eleştirisinin en ilginç sonucu,para politikası kurallarının istikrarını
reddeden araştırmaların doğmasına yol açmasıdır.Judd ve Rudebusch(1998),Clarida,Gali ve
Gertler(2000),Estrella ve Fuhrer(2000) ve Taylor(1999) gibi araştırmacıların çalışmaları
incelendiğinde,Taylor Kuralı çerçevesinde son otuz yıldır enflasyon ve çıktı etkileşimine
merkez bankasının tepkilerinde değişmelere dikkat çekildiği görülür.Bu bulgu,Lucas
eleştirisinin para politikası analizi için özellikle uygun olduğunu göstermektedir.Gözlenen
tarihsel politika değişmeleri,Lucas’ın öne sürdüğü parametre istikrarsızlığına yol açmakta ve
para politikası analizinde ardışık bağlanımlı modellerin gücünü zayıflatmaktadır.
Yeni Klasik anlayışta,ekonomik birimler beklentilerini rasyonel olarak
oluştururlar.Bu nedenle fiyat ve ücret hareketlerine hızlı uyum göstermeleri tam ve doğru
bilgilenmelerine bağlıdır.Ekonomik birimlerin eksik veya yanlış bilgilenmeleri fiyat ve ücret
hareketlerine uyum göstermelerini yavaşlatacaktır.Genellikle bu tür bilgi kusurları Lucas Arz
Fonksiyonu’nun ve elbette Phillips Eğrisi’nin eğiminin değişmesine neden
olmaktadır.Dolayısıyla eğer bu doğrular dikliklerini kaybederse,bu bilgi kusurlarının bir
sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.Diğer taraftan toplam arz şokları da bu doğruların
pozisyonu açısından son derece önemlidir.Ekonomide beklenmeyen nitelikte arz şoklarının
meydana gelmesi,işsizliğin kendi doğal oranından ve üretimin de kendi tam istihdam
düzeyinden sapmasına yol açacaktır.
2. Yeni Keynesyen Görüş
1970’li yılların sonunda,Yeni Klasiklerin ekonomi teorisine ve politikasına en
önemli katkılarından birisi makroekonomik meseleleri mikroekonomik temellere
dayandırmalarıdır.Lucas Arz Fonksiyonu bu çerçevede değerlendirilebilir.Yeni Klasiklerin
Keynesyenlere yönelik eleştirilerinin özünde de,Keynesyen modellerin mikroekonomik
temellerinin olmaması yatar.Gerçekten geleneksel Keynesyen yaklaşım teorilerini fiyatların
ve ücretlerin yapışkanlığı varsayımı üzerine inşa etmiş olmakla birlikte yapışkanlık olgusunun
mikro temellerini yeterince açıklayamamıştır.Dolayısıyla Keynesyenlerin ekonomik döngüler
konusunda ortaya attıkları görüşler ciddi bir eksiklik göstermektedir.
Keynesyenler kısa dönemde fiyatların veya ücretlerin yapışkan olduğunu,bu
nedenle fiyatların ve ücretlerin olası şoklar karşısında yavaş uyum gösterdiğini
savunurlar.Keynesyen anlayışta,Neoklasiklerin aksine toplam talep şoklarına büyük bir önem
verildiğinden toplam talep değişmelerine ekonomik birimlerin piyasaların uyum
sağlayabilmesi üretim miktarı yoluyla olmaktadır.Bununla birlikte gerek ücret ve fiyat
yapışkanlıkları gerek bunların üretim ve istihdam düzeyleri üzerindeki etkileri ve gerekse
uygulanacak politikaların etkinliği ekonomik birimlerin davranışlarıyla
ilişkilendirilememiştir.Ekonomik birimlerin optimal davranışlar sergiledikleri kabulu altında
sözü edilen temel makro ekonomik unsurlar modellenemediğinden Keynesyen modellerin
mikroekonomik temellerinin olmadığı eleştirisi yapılmaktadır.
4
Yeni Klasiklerin yönelttikleri bu eleştiriler karşısında Keynesyen görüşü
savunan bazı iktisatçılar mikro ekonomik temelli döngü teorileri geliştirme çabasına
girmişlerdir.Bu iktisatçılara “Yeni Keynesyenler” adı verlmektedir.Yeni Keynesyen görüşün
temelleri 1970’lerin ortalarında Robert Barro Herschel I.Grossman ve Ricardo J.Caballero
gibi iktisatçıların “Sabit Fiyat Modelleri”,”fiyat yapışkanlığı” ve “piyasa kusurları”
alanlarındaki çalışmalarıyla atılmıştır.Bununla birlikte yine aynı dönemlerde yaptıkları
çalışmalarla ünlenen Edmund Phelps,John Taylor ve Stanley Fischer Yeni Keynesyen teorinin
kurucuları olarak kabul edilmektedirler.
1980’lerde John Taylor,David Gordon,Guillermo Calvo ve Julio Rotemberg’in
çalışmaları Yeni Keynesyen görüşün gelişmesinde büyük rol oynamıştır.Taylor ve Gordon’un
rasyonel beklentiler olgusunu ücret ve fiyat yapışkanlığı yaklaşımına dahil etmesi önemli bir
dönüm noktasıdır.Öte yandan Calvo ve Rutemberg firmaların fiyat belirleme kararlarını eksik
rekabet anlayışında modellemesi bir başka dönüm noktasını oluşturur.Bu gelişmeler,Yeni
Keynesyen görüşün temel varsayımları olmuştur.
Taylor Kuralı
Çağdaş merkez bankaları faiz oranlarını politikaları çerçevesinde
değiştirebilmek için para stoğunu sabit tutmama eğilimindedir.Böylece ekonomideki
dalgalanmalara müdahale ederler.Merkez bankalarının makroekonominin yönetilmesinde
aktif bir rol oynamaları toplam talep analizini farklılaştıracaktır.Merkez bankaları için en
önemli konu enflasyonu kontrol altında tutmak olduğundan,enflasyon oranları arttığında
bunlar reel faiz oranlarını yükselterek toplam talebi kısma ve enflasyonu düşürme şeklinde
özetlenebilecek bir süreç izleyeceklerdir. Bu çerçevede, Taylor (1993) nominal faiz oranını
(R), gerçekleşen enflasyonun hedeflenenden sapması (P -P *) ve üretim açığının (y-y*) bir
fonksiyonu olarak tanımlamıştır (Faiz oranı reaksiyon fonksiyonu).
R= a + b 1(P -P *) + b 2(y-y*) (1)
Bu ilişkide beklenen enflasyonun hedeflenenden sapması (P -P *) ve üretim
açığının (y-y*) katsayılarının pozitif olması beklenmektedir. Taylor (1993) beklenen
enflasyon oranını (P ) geriye dönük gerçekleşmiş enflasyon (backward looking) olarak
kullanırken, Clarida ve diğ. (1997) beklenen enflasyon oranını ileriye dönük gerçekleşmiş
enflasyon (forward looking) olarak kullanmışlardır.
Clarida ve diğ. (1997) ve Clarida ve diğ. (1998) birinci denklemdeki ifadeyi
değişik tahmin yöntemleri1 kullanarak çeşitli gelişmiş ülkeler (Amerika Birleşik Devletleri,
Almanya, Japonya, Fransa, İtalya ve İngiltere) için test etmişler ve Taylor Kuralı’nın geçerli
olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Başka bir deyişle, bu çalışmalar, fiyat istikrarını sağlama ve
istikrarlı üretim açısından parasal hedeflemeden ziyade (Almanya da dahil olmak üzere)
enflasyonun doğrudan hedeflendiği (açık olarak ilan edilmese bile) ve para politikası aracı
5
olarak da kısa dönemli faiz oranlarının kullanıldığı bir politikanın bu ülkeler için daha etkili
olabileceğini ileri sürmüşlerdir.1Kısaca özetlemek gerekirse2;
Taylor Kuralı’na göre,merkez bankası enflasyon oranı için bir “hedef değer”(target value)
belirler ve reel faiz oranının ne olması gerektiğini tespit etmek için bir tahmin yapar.Eğer
enflasyon oranı merkez bankasınca belirlenen hedefi aşarsa,merkez bankası reel faiz oranını
tahmin edilen faiz oranının üstüne çıkaracaktır.Enflasyon,hedeflenen enflasyonun altına
düşerse,merkez bankası reel faiz oranını tahmin edilen oranın altına düşürür.
Bazı Yeni Keynesyen iktisatçılar,modellerinde Uyumlu Beklentiler Hipotezi’ni
bazıları da Rasyonel Beklentiler Hipotezi’ni kullanmışlardır.Bu çalışmada daha çok rasyonel
beklentiler üzerinde durulacaktır.Parasal iktisatçılardan farklı olarak Yeni Keynesyenler
modellerini iki yönden farklı kılmışlardır :
 Fiyatlar ve ücretler kusursuz bir şekilde esnek değildir.Piyasalar çeşitli katılıklar veya
yapışkanlıklar gösterir.
 Beklentiler sadece fiyatlama kararlarını değil,üretim ve istihdam kararlarını da etkiler.
Keynesyenlere göre,fiyat ve ücret katılıkları ya da yapışkanlıkları yukarı doğru
değil,çoğu zaman aşağı doğru kendini gösterir.Daha açık bir deyişle,fiyatlar ve
ücretler artabilir ancak düşüş göstermez.Bundan ötürü,Keynesyenler toplam talepteki
artışlarla toplam talepteki düşüşleri ayrı ayrı analiz etme yoluna giderler.
3. Rasyonel Beklentiler Teorisi
1950’li ve 1960’lı yıllarda iktisatçılar bekleyişlerin sadece geçmişte yaşanan
tecrübelere göre oluştuğunu kabul etmekteydiler.Örneğin enflasyona ilişkin bekleyişler
geçmişteki enflasyon oranlarının ortalaması olarak kabul edilirdi.”Uyumcu Bekleyişler”
olarak adlandırılan bu görüş bekleyişlerdeki değişmenin geçmişe ilişkin veriler değiştikçe
zaman içerisinde yavaş yavaş ortaya çıkacağını sürmektedir.Örneğin önceki dönemlerde
enflasyon % 5 gibi istikrarlı bir oranda seyretmiş ise gelecekteki enflasyona ilişkin bekleyiş
de % 5 olacaktır.Ancak enflasyon oranı % 10’a yükselir ve bu düzeyde kalırsa,enflasyonist
bekleyişler de % 10’a çıkacak ancak bekleyişlerdeki bu artış yavaş yavaş
gerçekleşecektir.Örneğin enflasyonist bekleyişler ilk yıl % 6’ya ikinci yıl % 7’ye yükselebilir.
Halkın herhangi bir değişkene ilişkin bekleyişini oluştururken sadece bu
değişkenen ait geçmişteki verileri değil,daha fazla bilgiyi kullandığı belirtilerek uyumcu
bekleyişler yoğun eleştiriye uğramıştır.Örneğin halkın enflasyon konusundaki bekleyişleri
gelecekte izlenecek para politikasından kesin olarak etkilenebileceği gibi,geçmişte ve o anda
uygulanan para politikalarından da etkilenebilir.Öte yandan ekonomik birimler elde
ettikleriyeni bilgilerin ışığında bekleyişlerini hızla değiştirebilirler.Uyumcu bekleyişlere
yöneltilen bu eleştirileri göz önüne alarak John Muth bekleyişlere ilişkin alternatif bir teori
1 http://www.tcmb.gov.tr/research/discus/dpaper3.html
2 “50.Yılında PhillipsEğrisi:Makroekonomik İstikrarveMaliyetleri”,Doç.Dr.K.Batu Tunay
6
geliştirmiş ve bu teori “Rasyonel Bekleyişler Teorisi” olarak adlandırılmıştır.Bu teoriye
göre,bekleyişler mevcut tüm bilgilerin kullanılması ile gerçekleştirilecek optimal
tahminlerden(geleceğe ilişkin en iyi tahmin) farklı olmayacaktır.3
Rasyonel bekleyişler teorisi ekonomik analizlerde önemli olan bekleyişlerin
oluşması ile ilgili iki önemli sonuç ortaya çıkartmaktadır;
 Bir değişkende gözlenen davranış biçiminde bir değişiklik varsa bu değişkene ilişkin
bekleyişlerin oluşma biçimleri de değişir.
Rasyonel bekleyişler teorisinin bu ilkesi bir örnek çerçevesinde daha iyi
anlaşılabilir.Faiz oranlarının Keynes’in düşündüğü gibi hareket ettiğini yani faiz oranlarının
gelecekte normal düzeye dönme eğiliminde olduğunu varsayalım.Eğer bugünkü faiz oranları
sözkonusu normal düzeyden yüksekse,gelecekteki faiz oranları ile ilgili optimal tahmin faiz
oranlarının gelecekte normal düzeye düşeceği şeklinde olacaktır.Rasyonel bekleyişler
teorisine göre,bugünkü faiz oranları yüksek olduğunda bekleyiş faiz oranlarının gelecekte
düşeceği şeklinde olacaktır.
Şimdi de faiz oranlarının davranış biçiminde bir değişiklik olduğunu,örneğin
faiz oranları yükseldiği zaman bu yüksek düzeyde kaldığını varsayalım.Bu durumda bugünkü
faiz oranları yüksekse,faiz oranları hakkındaki optimal tahmin ve dolayısıyla rasyonel
bekleyiş bu yüksek düzeyin süreceği şeklinde olacaktır.Görüldüğü gibi faiz oranları ile ilgili
bekleyiş artık faiz oranlarının gelecekte düşeceğini ifade etmemektedir.Faiz oranlarının
davranış biçimindeki değişiklik faiz oranları ile ilgili bekleyişlerin oluşma biçiminde
değişikliğe neden olmuştur.Yukarıda ele alınan rasyonel bekleyişler analizi,tüm değişkenlere
ilişkin bekleyişlere genelleştirilebilir.Bu nedenle herhangi değişkenin davranış biçiminde bir
konusu ise bu değişkenle ilgili bekleyişlerin oluşma biçimi de değişecektir.
 Bekleyişlere ait tahmin hatası ortalama olarak sıfıra eşit olacaktır.Sözkonusu tahmin
hataları önceden belirlenemez.
Bir değişkene ait tahmin hatası değişkenin gerçekleşen değeri ile beklenen değeri arasındaki
farka eşittir.Örneğin belirli bir günde,bir kişinin işe gidiş süresi 45 dakika ise ve işe gidiş
süresi 40 dakikda olmuş ise tahmin hatası 5 dakika olacaktır.
Rasyonel bekleyişler teorisinin bu ilkesine aykırı olarak,kişinin tahmin
hatasının ortalama olarak sıfıra eşit olmadığını aksine 5 dakikaya eşit olduğunu
varsayalım.Kişi bir müddet sonra ortalama olarak işe 5 dakika geç kaldığının farkına varacağı
için tahmin hatasını önceden belirlemek mümkün olacaktır.Bu durumda tahmin süresi 5
dakika artırılarak daha iyi bir tahmine ulaşılabilir.Rasyonel bekleyişler teorisine göre,kişi
mümkün olan en iyi tahmini yapma arzusunda olduğundan dolayı,tam olarak yukarıdaki gibi
davranma eğilimi gösterecektir.Kişi yaptığı tahmini gözden geçirerek 5 dakika artırdığı zaman
tahmin hatası ortalama olarak sıfıra eşit olacak ve dolayısıyla tahmin hatasını önceden
belirlemek mümkün olmayacaktır.Bu açıklamalar ışığında,rasyonel bekleyişler teorisine göre
bekleyişlere ilişkin tahmin hatalarının belirlenmesi mümkün değildir.
3 “Rational Expectations and the Theory of PriceMovements”,John Muth
7
4. Monetarist Yaklaşım
1970’li yıllardan beri “Monetarizm” ekonomi politikalarının
biçimlendirilmesinde önemli bir rol oynamıştır.Monetarist platform üç temel öğre
içermektedir :
Moneratistler piyasa ekonomisinin devlet müdahalesinden uzak olmasını
savunmaktadır.Monetaristler devletin görünen eli olmazsa piyasanın sorunlarını etkin
bir şekilde çözmek için yeteri kadar rekabetçi olacağına inanmaktadır.Monetaristler
devleti etkin olmayan ve bireysel özgürlüğü ortadan kaldıran bir unsur olarak
görmektedir.
Monetaristler,istikrarlı fiyatların önemi üzerinde durmaktadırlar.Gönüllü ya da
uyarılmış eksik istihdamın büyük bir bölümünün kötü seçilmiş kamu politikalarından
kaynaklandığını ileri sürmektedirler.Nitekim Friedman,doğal eksik istihdam konusu
üzerinde durmuş ve bu terimi ilk kez ortaya atmıştır.Buna göre çoğu kez istihdam
piyasa güçlerinin normal sonucu olarak kabul edilebilir.Hatta bu oran optimaldir.
Monetaristlere göre eksik istihdamdan çok enflasyon ekonomik etkinliğin
düşmanıdır.Dolayısıyla monetaristler çalışmalarının önemli bir bölümünü
hiperenflasyona ve bunun Almanya ve Brezilya’daki sonuçlarına ayırmışlardır.Bu
nedenlerle monetaristler,işsizliği önlemeyi esas alan yerleşik makro ekonomiye göre
yüksek oranlı enflasyonu önlemenin yaratacağı yüksek işsizlik riskine katlanmaya
daha fazla eğilimlidir.Monetaristlerin makro ekonomiye yapmış oldukları en önemli
katkı duruma göre politikaların yerine politika kuralları koymak konusundaki
ısrarlarıdır.
İlk bakışta monetaristlerin örneğin yatırımlarda ya da net ihracatta bir gerileme
olduğu durumda ortaya çıkan eksik istihdamı gidermek için para arzının arttırılmasını
önerecekleri düşünülebilir.Böyle bir politika duruma göre politikadır.Ne var ki
monetaristler böyle düşünmemektedirler.Çünkü onlara göre özel sektör ekonomist
istikrarlıdır.Paranın nominal GSYH’yi etkilemesi gecikmeli olacaktır.Ayrıca bu
gecikme süresi değişkendir.Yani para bazen nominal GSYH’yi 6 ay sonra bazen de 20
ay sonra etkiler.O halde duruma göre para politikası ince ya da hassas ayar para
politikası uygun bir politika değildir.Ekonomiyi etkileyen şoklar nispeten esnek ücret
ve fiyatlarla hızla düzeltilir.
Bu durumda monetaristlere göre,hükümet esen ekonomik rüzgarlara karşı
hassas ayar para politikası uygulamak yerine sabit oranlı parasal büyüme kuralı
uygulamalıdır.Gelişmiş ekonomiler için yıllık % 3 veya % 4 parasal
büyüme,ekonomik istikrarsızlıkların ortadan kaldırılması için yeterlidir.
8
Bazı monetaristler değişim denklemlerine bir diğer bakış açısını ilave
etmiştir.Buna göre Cambridge Denklemi’ndeki sadece V yani paranın dolaşım hızı
değil Q üretim de istikrarlıdır.Eğer bu doğruysa para arzı M’deki değişiklikler yalnızca
fiyatları,P’yi etkileyecektir.Ancak para politikasıyla enflasyon arasındaki bağlantı
doğrudan doğruyadır ve belirsiz değildir.
Q’nun istikrarlı olması ne demektir?Buradaki argüman şudur:Üretilen mal
miktarı öncelikle mal kapasitesine,emek piyasasının etkinliğine ve diğer yapısal
güçlere bağlıdır.Bu yapısal güçler kısa süreli politika müdahalesine karşılık bağışık bir
doğal istihdam oranı oluşturur.Hal böyle olunca para arzı arttığı zaman üreticilerin bu
doğal işsizlik oranından ayrılmaları için bir neden yoktur.Üreticiler harcamalar
arttığında hem fiyatların hem de maliyetlerin yükseleceğini bilecek kadar akıllıdır.
Dolayısıyla yükselen fiyatlar üretimi artırmak için yeni bir kar teşviki
yaratmayacaktır.Firmalar daha yüksek nominal fiyat ve maliyetlerde,doğal oranda
üretmeye devam edeceklerdir.Bunun sonucu olarak toplam harcamadaki artışlar(ister
daha fazla M,ister daha hızlı V tarafından finanse edilmiş olsun) reel üretim düzeyini
değiştirmeyecektir.Q sabit kalacaktır.(MV = PQ)
Eğer gerçekten reel üretim miktarı istikrarlıysa,o taktirde P değişecek tek
şeydir.Böylece monetarist bakış açısına göre para arzındaki değişmeler yalnızca
fiyatlar genel düzeyini etkiler.M arttığı zaman toplam harcamalar yükselir.Daha
yüksek nominal harcamalar bütünüyle daha yüksek fiyatlar tarafından absorbe
edilir.Bu durumda para politikası yalnızca enflasyon oranını etkiler.
5. ReelKonjonktür Teorisi
Reel çıktıdaki konjonktürel dalgalanmaların temel nedeninin teknoloji ve
üretimdeki dalgalanmalar olduğunu ileri süren,bu nedenle de “Reel Konjonktür
Teorisi” olarak adlandırılan bir teori 1980’li yıllardan itibaren geliştirilmeye başlanmış
ve 1990’lı yıllardaki iletişim,internet alanındaki teknolojik gelişmeler yıldızının
parlamasına neden olmuştur.Reel konjonktür teorisi anlayışında analizleri pür rekabet
ve esnek fiyatlar çerçevesinde yapılmaktadır.
Reel konjonktür modelleri iki temel unsur içermektedir.Birinci olarak,tıpkı
Yeni Klasik modeller gibi,reel konjonktür modelleri genel denge modelleridir.Ücretler
emek talebini emek arzına eşitlemek için;aynı şekilde fiyatlar mal ve hizmet arzularını
mal ve hizmet arz miktarlarına eşitlemek için sürekli ayarlanır.İkinci olarak reel
konjonktür modelleri dinamik modellerdir.Bir diğer deyişle,reel konjonktür modelleri
zaman içinde reel çıktı,istihdam ve fiyat düzeyi gibi makroekonomik değişkenlerin
hareket ettiğini ortaya koymaktadır.
9
Birçok makro iktisatçı makroekonomik öngörü ve politikalarla ilgili olarak reel
konjonktür teorisine kuşkuyla bakmakla birlikte,reel konjonktür teorisyenleri bazı önemli
katkılar yapmışlardır.
İlk olarak,arz yanlı etmenlerin önemine değinmişlerdir.Reel konjonktür teorisi
gözlerden ırak kalan reel çıktının belirlenmesinde prodüktivite ve teknolojinin önemini ön
plana çıkarmaktadır.
İkincisi,ekonomiye olan müdahalelerin gereksizliğine vurgu yapmışlardır.Eğer
ekonomi etkin bir biçimde tam istihdamda çalışıyorsa,ekonomiye müdahaleler
gereksizdir.Böylece RBC teorisi ekonomiye müdahalelerin etkili olmadığını ileri süren Yeni
Klasik görüşten ayrılmaktadır.
Üçüncü olarak,konjonktür dalgalanmalarını ekonomik büyümeyle
ilişkilendirmişlerdir.Reel konjonktür teorisyenlerine göre,konjonktür dalgalanmalarıyla
ekonomik büyüme konularının ayrı ayrı incelenmesi yanlıştır.Ekonomik büyümenin nihai
belirleyicileri teknolojik ilerleme ve nüfus ve emek gücüne katılım oranındaki artıştır.Bu
faktörlerin kısa dönemdeki değişmeleri reel çıktıda konjonktürel dalgalanmalara neden
olmaktadır.Bu durum ekonominin uzun dönem büyüme yolunu etkilemektedir.
O halde reel konjonktür modelleriyle yeni büyüme teorisi birçok ortak noktayı
paylaşmaktadır.
10
KAYNAKÇA
 http://www.tcmb.gov.tr/research/discus/dpaper3.html
 “50.Yılında Phillips Eğrisi:Makroekonomik İstikrar ve Maliyetleri”,Doç.Dr.K.Batu
Tunay
 “Rational Expectations and the Theory of Price Movements”,John Muth
 “İktisada Giriş”,Prof.Dr.İlker Parasız
 “Keynezyen İktisat Yıkılırken”,Prof.Dr.Vural Savaş
 “Para Politikası ve Teorisi”,Frederic S.Mishkin
 “Rational Expectations Macroeconomics”,Patrick Minford
 “Monetarizm”,Prof.Dr.İlker Parasız
 “Toward a New Economics”,Alfred S.Eichner
 “İktisatın Tarihi”,Prof.Dr.Vural Savaş

More Related Content

Viewers also liked

control in organization
control in organizationcontrol in organization
control in organizationAlireza shamsi
 
300TH PORT BATH SOUVENIR 5.5.15 PRINTERS PROOF
300TH PORT BATH SOUVENIR 5.5.15 PRINTERS PROOF300TH PORT BATH SOUVENIR 5.5.15 PRINTERS PROOF
300TH PORT BATH SOUVENIR 5.5.15 PRINTERS PROOFGillian H. Jones MBA MPH
 
Skrz.cz je vyhledávač slev
Skrz.cz je vyhledávač slevSkrz.cz je vyhledávač slev
Skrz.cz je vyhledávač slevemailopen
 
DIR Technologies | How thermal imaging enables real time non destructive qc
DIR Technologies | How thermal imaging enables real time non destructive qcDIR Technologies | How thermal imaging enables real time non destructive qc
DIR Technologies | How thermal imaging enables real time non destructive qcDIR Technologies
 
NAPAC Community of Clerks - The Way Forward
NAPAC Community of Clerks - The Way ForwardNAPAC Community of Clerks - The Way Forward
NAPAC Community of Clerks - The Way Forwardparliaments.cluster
 
Tom caulfield board_sample_003
Tom caulfield board_sample_003Tom caulfield board_sample_003
Tom caulfield board_sample_003Tom Caulfield
 
Goss_Brittaney-3.3FinalPPP
Goss_Brittaney-3.3FinalPPPGoss_Brittaney-3.3FinalPPP
Goss_Brittaney-3.3FinalPPPNekoninjah
 
Anarquismo lo que significa realmente
Anarquismo lo que significa realmenteAnarquismo lo que significa realmente
Anarquismo lo que significa realmenteandrea enriquez
 
Distance domination, guarding and covering of maximal outerplanar graphs
Distance domination, guarding and covering of maximal outerplanar graphsDistance domination, guarding and covering of maximal outerplanar graphs
Distance domination, guarding and covering of maximal outerplanar graphs政謙 陳
 
Product Portfolio - sample
Product Portfolio - sampleProduct Portfolio - sample
Product Portfolio - samplePeter Slusarczyk
 
Project Leadership - Third Sector Project Management Forum - September 2016
Project Leadership - Third Sector Project Management Forum - September 2016Project Leadership - Third Sector Project Management Forum - September 2016
Project Leadership - Third Sector Project Management Forum - September 2016Sarah Coleman
 

Viewers also liked (16)

Grafomotricidad
GrafomotricidadGrafomotricidad
Grafomotricidad
 
control in organization
control in organizationcontrol in organization
control in organization
 
300TH PORT BATH SOUVENIR 5.5.15 PRINTERS PROOF
300TH PORT BATH SOUVENIR 5.5.15 PRINTERS PROOF300TH PORT BATH SOUVENIR 5.5.15 PRINTERS PROOF
300TH PORT BATH SOUVENIR 5.5.15 PRINTERS PROOF
 
Skrz.cz je vyhledávač slev
Skrz.cz je vyhledávač slevSkrz.cz je vyhledávač slev
Skrz.cz je vyhledávač slev
 
DIR Technologies | How thermal imaging enables real time non destructive qc
DIR Technologies | How thermal imaging enables real time non destructive qcDIR Technologies | How thermal imaging enables real time non destructive qc
DIR Technologies | How thermal imaging enables real time non destructive qc
 
NAPAC Community of Clerks - The Way Forward
NAPAC Community of Clerks - The Way ForwardNAPAC Community of Clerks - The Way Forward
NAPAC Community of Clerks - The Way Forward
 
Jimmy Yuen article
Jimmy Yuen articleJimmy Yuen article
Jimmy Yuen article
 
Tom caulfield board_sample_003
Tom caulfield board_sample_003Tom caulfield board_sample_003
Tom caulfield board_sample_003
 
Goss_Brittaney-3.3FinalPPP
Goss_Brittaney-3.3FinalPPPGoss_Brittaney-3.3FinalPPP
Goss_Brittaney-3.3FinalPPP
 
Anarquismo lo que significa realmente
Anarquismo lo que significa realmenteAnarquismo lo que significa realmente
Anarquismo lo que significa realmente
 
Distance domination, guarding and covering of maximal outerplanar graphs
Distance domination, guarding and covering of maximal outerplanar graphsDistance domination, guarding and covering of maximal outerplanar graphs
Distance domination, guarding and covering of maximal outerplanar graphs
 
Product Portfolio - sample
Product Portfolio - sampleProduct Portfolio - sample
Product Portfolio - sample
 
Explication of poetry
Explication of poetryExplication of poetry
Explication of poetry
 
Geraldine Lewis Resume
Geraldine Lewis ResumeGeraldine Lewis Resume
Geraldine Lewis Resume
 
How to use Buffer
How to use BufferHow to use Buffer
How to use Buffer
 
Project Leadership - Third Sector Project Management Forum - September 2016
Project Leadership - Third Sector Project Management Forum - September 2016Project Leadership - Third Sector Project Management Forum - September 2016
Project Leadership - Third Sector Project Management Forum - September 2016
 

Similar to 1970 sonrası iktisat teorisindeki gelişmeler_stagflasyon krizi ve rasyonel bekleyişler

Similar to 1970 sonrası iktisat teorisindeki gelişmeler_stagflasyon krizi ve rasyonel bekleyişler (7)

RASYONEL BEKLENTİLER TEORİSİ
RASYONEL BEKLENTİLER TEORİSİRASYONEL BEKLENTİLER TEORİSİ
RASYONEL BEKLENTİLER TEORİSİ
 
4) ULKU (2018) - Kamu Maliyesine İlişkin Yaklaşımlar
4) ULKU (2018) - Kamu Maliyesine İlişkin Yaklaşımlar4) ULKU (2018) - Kamu Maliyesine İlişkin Yaklaşımlar
4) ULKU (2018) - Kamu Maliyesine İlişkin Yaklaşımlar
 
RASYONEL BEKLENTİLER TEORİSİ
RASYONEL BEKLENTİLER TEORİSİRASYONEL BEKLENTİLER TEORİSİ
RASYONEL BEKLENTİLER TEORİSİ
 
The Effect of Money Supply on the Inflation the Period between 1980-2013 in T...
The Effect of Money Supply on the Inflation the Period between 1980-2013 in T...The Effect of Money Supply on the Inflation the Period between 1980-2013 in T...
The Effect of Money Supply on the Inflation the Period between 1980-2013 in T...
 
ismail-muhammet
ismail-muhammetismail-muhammet
ismail-muhammet
 
Parcacik ekonomi̇si̇ ekonofi̇zi̇k
Parcacik ekonomi̇si̇ ekonofi̇zi̇kParcacik ekonomi̇si̇ ekonofi̇zi̇k
Parcacik ekonomi̇si̇ ekonofi̇zi̇k
 
Dr Haluk F GURSEL, DEMAND for MONEY from LAIDLER, November 2022 .pdf
Dr Haluk F GURSEL, DEMAND for MONEY  from LAIDLER, November 2022 .pdfDr Haluk F GURSEL, DEMAND for MONEY  from LAIDLER, November 2022 .pdf
Dr Haluk F GURSEL, DEMAND for MONEY from LAIDLER, November 2022 .pdf
 

1970 sonrası iktisat teorisindeki gelişmeler_stagflasyon krizi ve rasyonel bekleyişler

  • 1. 1 1970 SONRASI MAKRO İKTİSAT TEORİSİNDEKİ GELİŞMELER : STAGFLASYON KRİZİ ve RASYONEL BEKLEYİŞLER DEVRİMİ SONRASI GENEL ÇERÇEVE Armağan ŞAHİN* Özet 1970’li yıllarda yaşanan ekonomik krizle beraber iktisat literatüründe düşünürler ekonomik yapıya enflasyon,işsizlik gibi konularda çalışmalarda bulunmuşlardır.Rasyonel Bekleyişler Teorisi(RBT),Monetarizm gibi akımlar bu çalışmanın konusunu oluşturan unsurlardan olup ilgili konular ele alınırken aynı zamanda bu çalışmalara ilişkin getirilen eleştirilere de yer verilmeye çalışılmış ve genel bir değerlendirme yapılmıştır. Abstract Along with the economic crisis in 1970’s,economic thinkers made contribution in various issues in economics containing such as inflation,unemployment.Rational Expectations Theory and Monetarism are also the subjects of this study.On the other hand,it is also studied the critics of these thoughts and tried to make a general consideration about the related issues in economics. *Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F İktisat bölümü İktisat Teorisi doktora adayı
  • 2. 2 1. Yeni Klasik Akım’da Lucas Etkileri 1970’lerde Yeni Klasik Akım’ın öncülerinden Robert E.Lucas ekonomik birimlerinin beklentilerinin rasyonel olduğu varsayımı altında yeni ve radikal görüşler ortaya atmıştır.Lucas(1976) geleneksel makroekonomik modellerin yapısal parametrelerinin ya da katsayılarının ileri sürüldüğü gibi değişmez olmadığını,tersine uygulanan politikalara göre değişkenlik gösterdiğini belirlemiştir.Lucas’a göre,geleneksel makroekonomik modellerin parametreleri ekonomik birimlerin politik süreç konusundaki beklentilerine bağlıdır ve bu parametreler politika yapıcılar davranışlarını değiştirdikçe değişecek,yani zaman içinde istikrarlı kalmayacaktır.Bu Phillips Eğrisi fonksiyonundaki parametreler için de geçerlidir ve kısa dönemde eğrinin dikleşmesine yol açmaktadır.Dolayısıyla Lucas,ekonometrik tekniklere dayanan deneysel çalışmaları temel alan politik önerileri eleştirmiştir.Lucas’ın bu görüşleri ekonomi yazınında “Lucas Eleştirisi”(Lucas Critique) olarak anılmaktadır ve Yeni Klasik görüşün temellerini oluşturmaktadır.Lucas’ın bu eleştirisi iki bakımdan etkili olmuştur;  Makro ekonomik araştırmalar açık beklentilerle,zevk ve teknolojiye ilişkin “derin” parametreleri birlikte incelemeye yönelmiştir.  Lucas eleştirisi politika değerlemesinde egemen olan yöntemin değişmesine neden olmuştur.”Geleceğe bakan” (forward looking) dinamik bir optimizasyon formülasyonuna imkan vermiştir.(Rudebusch,2002) Böylece alternatif politik yollar yerine alternatif politik kurallar dikkate alınmaya başlamıştır.Lucas(1976) uygulanan politikadaki bir değişmenin ekonomik sistemin davranışını iki yolla etkileyeceğini ifade etmiştir:  Politika araçlarının zaman serisi davranışı,  Sistemin kalanını yönlendiren davranışsal parametrelerin değişmesi. Bu ikinci beklentisel etki,politika kuralındaki değişmeleri ekonomik birimlerin geleceğe dair beklentilerini değiştirmesi ve bundan ötürü ekonominin dinamiklerinin de değişmesi sonuçlarını doğurur.Yapısal politika değişmelerinin beklentisel etkilere duyarlılığı Lucas eleştirisinin özünü oluşturur. Lucas o dönemde yapmış olduğu deneysel çalışmaların bulgularından hareketle alternatif bir Phillips Eğrisi analizi geliştirmiştir.Fiyat ve ücret ayarlamalarının Keynesyenlerin ileri sürdükleri gibi yavaş olmadığını ama fiyatlar genel düzeyi konusunda “kusurlu bilgilendirme”(imperfect information) olgusunun sözkonusu olduğunu savunmuştur.Ekonomik birimler rasyonel davrandıkları ve karar aldıkları halde eksik ve yanlış bilgilendirmeden kaynaklanan bilgi kusurları nedeniyle fiyat ve ücret ayarlamalarının yavaşlaması olasıdır.Bu kabuller altında,üretim düzeyi ile enflasyon arasında güçlü pozitif bir ilişki bulunduğunu ortaya koymuştur.Lucas’ın çalışmalarının odak noktası,para arzında beklenen ve beklenmeyen hareketler arasında önemli bir fark bulunduğudur.Sözü edilen bu farklılık para politikalarının da sınırını oluşturur.
  • 3. 3 Lucas eleştirisinin en ilginç sonucu,para politikası kurallarının istikrarını reddeden araştırmaların doğmasına yol açmasıdır.Judd ve Rudebusch(1998),Clarida,Gali ve Gertler(2000),Estrella ve Fuhrer(2000) ve Taylor(1999) gibi araştırmacıların çalışmaları incelendiğinde,Taylor Kuralı çerçevesinde son otuz yıldır enflasyon ve çıktı etkileşimine merkez bankasının tepkilerinde değişmelere dikkat çekildiği görülür.Bu bulgu,Lucas eleştirisinin para politikası analizi için özellikle uygun olduğunu göstermektedir.Gözlenen tarihsel politika değişmeleri,Lucas’ın öne sürdüğü parametre istikrarsızlığına yol açmakta ve para politikası analizinde ardışık bağlanımlı modellerin gücünü zayıflatmaktadır. Yeni Klasik anlayışta,ekonomik birimler beklentilerini rasyonel olarak oluştururlar.Bu nedenle fiyat ve ücret hareketlerine hızlı uyum göstermeleri tam ve doğru bilgilenmelerine bağlıdır.Ekonomik birimlerin eksik veya yanlış bilgilenmeleri fiyat ve ücret hareketlerine uyum göstermelerini yavaşlatacaktır.Genellikle bu tür bilgi kusurları Lucas Arz Fonksiyonu’nun ve elbette Phillips Eğrisi’nin eğiminin değişmesine neden olmaktadır.Dolayısıyla eğer bu doğrular dikliklerini kaybederse,bu bilgi kusurlarının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.Diğer taraftan toplam arz şokları da bu doğruların pozisyonu açısından son derece önemlidir.Ekonomide beklenmeyen nitelikte arz şoklarının meydana gelmesi,işsizliğin kendi doğal oranından ve üretimin de kendi tam istihdam düzeyinden sapmasına yol açacaktır. 2. Yeni Keynesyen Görüş 1970’li yılların sonunda,Yeni Klasiklerin ekonomi teorisine ve politikasına en önemli katkılarından birisi makroekonomik meseleleri mikroekonomik temellere dayandırmalarıdır.Lucas Arz Fonksiyonu bu çerçevede değerlendirilebilir.Yeni Klasiklerin Keynesyenlere yönelik eleştirilerinin özünde de,Keynesyen modellerin mikroekonomik temellerinin olmaması yatar.Gerçekten geleneksel Keynesyen yaklaşım teorilerini fiyatların ve ücretlerin yapışkanlığı varsayımı üzerine inşa etmiş olmakla birlikte yapışkanlık olgusunun mikro temellerini yeterince açıklayamamıştır.Dolayısıyla Keynesyenlerin ekonomik döngüler konusunda ortaya attıkları görüşler ciddi bir eksiklik göstermektedir. Keynesyenler kısa dönemde fiyatların veya ücretlerin yapışkan olduğunu,bu nedenle fiyatların ve ücretlerin olası şoklar karşısında yavaş uyum gösterdiğini savunurlar.Keynesyen anlayışta,Neoklasiklerin aksine toplam talep şoklarına büyük bir önem verildiğinden toplam talep değişmelerine ekonomik birimlerin piyasaların uyum sağlayabilmesi üretim miktarı yoluyla olmaktadır.Bununla birlikte gerek ücret ve fiyat yapışkanlıkları gerek bunların üretim ve istihdam düzeyleri üzerindeki etkileri ve gerekse uygulanacak politikaların etkinliği ekonomik birimlerin davranışlarıyla ilişkilendirilememiştir.Ekonomik birimlerin optimal davranışlar sergiledikleri kabulu altında sözü edilen temel makro ekonomik unsurlar modellenemediğinden Keynesyen modellerin mikroekonomik temellerinin olmadığı eleştirisi yapılmaktadır.
  • 4. 4 Yeni Klasiklerin yönelttikleri bu eleştiriler karşısında Keynesyen görüşü savunan bazı iktisatçılar mikro ekonomik temelli döngü teorileri geliştirme çabasına girmişlerdir.Bu iktisatçılara “Yeni Keynesyenler” adı verlmektedir.Yeni Keynesyen görüşün temelleri 1970’lerin ortalarında Robert Barro Herschel I.Grossman ve Ricardo J.Caballero gibi iktisatçıların “Sabit Fiyat Modelleri”,”fiyat yapışkanlığı” ve “piyasa kusurları” alanlarındaki çalışmalarıyla atılmıştır.Bununla birlikte yine aynı dönemlerde yaptıkları çalışmalarla ünlenen Edmund Phelps,John Taylor ve Stanley Fischer Yeni Keynesyen teorinin kurucuları olarak kabul edilmektedirler. 1980’lerde John Taylor,David Gordon,Guillermo Calvo ve Julio Rotemberg’in çalışmaları Yeni Keynesyen görüşün gelişmesinde büyük rol oynamıştır.Taylor ve Gordon’un rasyonel beklentiler olgusunu ücret ve fiyat yapışkanlığı yaklaşımına dahil etmesi önemli bir dönüm noktasıdır.Öte yandan Calvo ve Rutemberg firmaların fiyat belirleme kararlarını eksik rekabet anlayışında modellemesi bir başka dönüm noktasını oluşturur.Bu gelişmeler,Yeni Keynesyen görüşün temel varsayımları olmuştur. Taylor Kuralı Çağdaş merkez bankaları faiz oranlarını politikaları çerçevesinde değiştirebilmek için para stoğunu sabit tutmama eğilimindedir.Böylece ekonomideki dalgalanmalara müdahale ederler.Merkez bankalarının makroekonominin yönetilmesinde aktif bir rol oynamaları toplam talep analizini farklılaştıracaktır.Merkez bankaları için en önemli konu enflasyonu kontrol altında tutmak olduğundan,enflasyon oranları arttığında bunlar reel faiz oranlarını yükselterek toplam talebi kısma ve enflasyonu düşürme şeklinde özetlenebilecek bir süreç izleyeceklerdir. Bu çerçevede, Taylor (1993) nominal faiz oranını (R), gerçekleşen enflasyonun hedeflenenden sapması (P -P *) ve üretim açığının (y-y*) bir fonksiyonu olarak tanımlamıştır (Faiz oranı reaksiyon fonksiyonu). R= a + b 1(P -P *) + b 2(y-y*) (1) Bu ilişkide beklenen enflasyonun hedeflenenden sapması (P -P *) ve üretim açığının (y-y*) katsayılarının pozitif olması beklenmektedir. Taylor (1993) beklenen enflasyon oranını (P ) geriye dönük gerçekleşmiş enflasyon (backward looking) olarak kullanırken, Clarida ve diğ. (1997) beklenen enflasyon oranını ileriye dönük gerçekleşmiş enflasyon (forward looking) olarak kullanmışlardır. Clarida ve diğ. (1997) ve Clarida ve diğ. (1998) birinci denklemdeki ifadeyi değişik tahmin yöntemleri1 kullanarak çeşitli gelişmiş ülkeler (Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Japonya, Fransa, İtalya ve İngiltere) için test etmişler ve Taylor Kuralı’nın geçerli olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Başka bir deyişle, bu çalışmalar, fiyat istikrarını sağlama ve istikrarlı üretim açısından parasal hedeflemeden ziyade (Almanya da dahil olmak üzere) enflasyonun doğrudan hedeflendiği (açık olarak ilan edilmese bile) ve para politikası aracı
  • 5. 5 olarak da kısa dönemli faiz oranlarının kullanıldığı bir politikanın bu ülkeler için daha etkili olabileceğini ileri sürmüşlerdir.1Kısaca özetlemek gerekirse2; Taylor Kuralı’na göre,merkez bankası enflasyon oranı için bir “hedef değer”(target value) belirler ve reel faiz oranının ne olması gerektiğini tespit etmek için bir tahmin yapar.Eğer enflasyon oranı merkez bankasınca belirlenen hedefi aşarsa,merkez bankası reel faiz oranını tahmin edilen faiz oranının üstüne çıkaracaktır.Enflasyon,hedeflenen enflasyonun altına düşerse,merkez bankası reel faiz oranını tahmin edilen oranın altına düşürür. Bazı Yeni Keynesyen iktisatçılar,modellerinde Uyumlu Beklentiler Hipotezi’ni bazıları da Rasyonel Beklentiler Hipotezi’ni kullanmışlardır.Bu çalışmada daha çok rasyonel beklentiler üzerinde durulacaktır.Parasal iktisatçılardan farklı olarak Yeni Keynesyenler modellerini iki yönden farklı kılmışlardır :  Fiyatlar ve ücretler kusursuz bir şekilde esnek değildir.Piyasalar çeşitli katılıklar veya yapışkanlıklar gösterir.  Beklentiler sadece fiyatlama kararlarını değil,üretim ve istihdam kararlarını da etkiler. Keynesyenlere göre,fiyat ve ücret katılıkları ya da yapışkanlıkları yukarı doğru değil,çoğu zaman aşağı doğru kendini gösterir.Daha açık bir deyişle,fiyatlar ve ücretler artabilir ancak düşüş göstermez.Bundan ötürü,Keynesyenler toplam talepteki artışlarla toplam talepteki düşüşleri ayrı ayrı analiz etme yoluna giderler. 3. Rasyonel Beklentiler Teorisi 1950’li ve 1960’lı yıllarda iktisatçılar bekleyişlerin sadece geçmişte yaşanan tecrübelere göre oluştuğunu kabul etmekteydiler.Örneğin enflasyona ilişkin bekleyişler geçmişteki enflasyon oranlarının ortalaması olarak kabul edilirdi.”Uyumcu Bekleyişler” olarak adlandırılan bu görüş bekleyişlerdeki değişmenin geçmişe ilişkin veriler değiştikçe zaman içerisinde yavaş yavaş ortaya çıkacağını sürmektedir.Örneğin önceki dönemlerde enflasyon % 5 gibi istikrarlı bir oranda seyretmiş ise gelecekteki enflasyona ilişkin bekleyiş de % 5 olacaktır.Ancak enflasyon oranı % 10’a yükselir ve bu düzeyde kalırsa,enflasyonist bekleyişler de % 10’a çıkacak ancak bekleyişlerdeki bu artış yavaş yavaş gerçekleşecektir.Örneğin enflasyonist bekleyişler ilk yıl % 6’ya ikinci yıl % 7’ye yükselebilir. Halkın herhangi bir değişkene ilişkin bekleyişini oluştururken sadece bu değişkenen ait geçmişteki verileri değil,daha fazla bilgiyi kullandığı belirtilerek uyumcu bekleyişler yoğun eleştiriye uğramıştır.Örneğin halkın enflasyon konusundaki bekleyişleri gelecekte izlenecek para politikasından kesin olarak etkilenebileceği gibi,geçmişte ve o anda uygulanan para politikalarından da etkilenebilir.Öte yandan ekonomik birimler elde ettikleriyeni bilgilerin ışığında bekleyişlerini hızla değiştirebilirler.Uyumcu bekleyişlere yöneltilen bu eleştirileri göz önüne alarak John Muth bekleyişlere ilişkin alternatif bir teori 1 http://www.tcmb.gov.tr/research/discus/dpaper3.html 2 “50.Yılında PhillipsEğrisi:Makroekonomik İstikrarveMaliyetleri”,Doç.Dr.K.Batu Tunay
  • 6. 6 geliştirmiş ve bu teori “Rasyonel Bekleyişler Teorisi” olarak adlandırılmıştır.Bu teoriye göre,bekleyişler mevcut tüm bilgilerin kullanılması ile gerçekleştirilecek optimal tahminlerden(geleceğe ilişkin en iyi tahmin) farklı olmayacaktır.3 Rasyonel bekleyişler teorisi ekonomik analizlerde önemli olan bekleyişlerin oluşması ile ilgili iki önemli sonuç ortaya çıkartmaktadır;  Bir değişkende gözlenen davranış biçiminde bir değişiklik varsa bu değişkene ilişkin bekleyişlerin oluşma biçimleri de değişir. Rasyonel bekleyişler teorisinin bu ilkesi bir örnek çerçevesinde daha iyi anlaşılabilir.Faiz oranlarının Keynes’in düşündüğü gibi hareket ettiğini yani faiz oranlarının gelecekte normal düzeye dönme eğiliminde olduğunu varsayalım.Eğer bugünkü faiz oranları sözkonusu normal düzeyden yüksekse,gelecekteki faiz oranları ile ilgili optimal tahmin faiz oranlarının gelecekte normal düzeye düşeceği şeklinde olacaktır.Rasyonel bekleyişler teorisine göre,bugünkü faiz oranları yüksek olduğunda bekleyiş faiz oranlarının gelecekte düşeceği şeklinde olacaktır. Şimdi de faiz oranlarının davranış biçiminde bir değişiklik olduğunu,örneğin faiz oranları yükseldiği zaman bu yüksek düzeyde kaldığını varsayalım.Bu durumda bugünkü faiz oranları yüksekse,faiz oranları hakkındaki optimal tahmin ve dolayısıyla rasyonel bekleyiş bu yüksek düzeyin süreceği şeklinde olacaktır.Görüldüğü gibi faiz oranları ile ilgili bekleyiş artık faiz oranlarının gelecekte düşeceğini ifade etmemektedir.Faiz oranlarının davranış biçimindeki değişiklik faiz oranları ile ilgili bekleyişlerin oluşma biçiminde değişikliğe neden olmuştur.Yukarıda ele alınan rasyonel bekleyişler analizi,tüm değişkenlere ilişkin bekleyişlere genelleştirilebilir.Bu nedenle herhangi değişkenin davranış biçiminde bir konusu ise bu değişkenle ilgili bekleyişlerin oluşma biçimi de değişecektir.  Bekleyişlere ait tahmin hatası ortalama olarak sıfıra eşit olacaktır.Sözkonusu tahmin hataları önceden belirlenemez. Bir değişkene ait tahmin hatası değişkenin gerçekleşen değeri ile beklenen değeri arasındaki farka eşittir.Örneğin belirli bir günde,bir kişinin işe gidiş süresi 45 dakika ise ve işe gidiş süresi 40 dakikda olmuş ise tahmin hatası 5 dakika olacaktır. Rasyonel bekleyişler teorisinin bu ilkesine aykırı olarak,kişinin tahmin hatasının ortalama olarak sıfıra eşit olmadığını aksine 5 dakikaya eşit olduğunu varsayalım.Kişi bir müddet sonra ortalama olarak işe 5 dakika geç kaldığının farkına varacağı için tahmin hatasını önceden belirlemek mümkün olacaktır.Bu durumda tahmin süresi 5 dakika artırılarak daha iyi bir tahmine ulaşılabilir.Rasyonel bekleyişler teorisine göre,kişi mümkün olan en iyi tahmini yapma arzusunda olduğundan dolayı,tam olarak yukarıdaki gibi davranma eğilimi gösterecektir.Kişi yaptığı tahmini gözden geçirerek 5 dakika artırdığı zaman tahmin hatası ortalama olarak sıfıra eşit olacak ve dolayısıyla tahmin hatasını önceden belirlemek mümkün olmayacaktır.Bu açıklamalar ışığında,rasyonel bekleyişler teorisine göre bekleyişlere ilişkin tahmin hatalarının belirlenmesi mümkün değildir. 3 “Rational Expectations and the Theory of PriceMovements”,John Muth
  • 7. 7 4. Monetarist Yaklaşım 1970’li yıllardan beri “Monetarizm” ekonomi politikalarının biçimlendirilmesinde önemli bir rol oynamıştır.Monetarist platform üç temel öğre içermektedir : Moneratistler piyasa ekonomisinin devlet müdahalesinden uzak olmasını savunmaktadır.Monetaristler devletin görünen eli olmazsa piyasanın sorunlarını etkin bir şekilde çözmek için yeteri kadar rekabetçi olacağına inanmaktadır.Monetaristler devleti etkin olmayan ve bireysel özgürlüğü ortadan kaldıran bir unsur olarak görmektedir. Monetaristler,istikrarlı fiyatların önemi üzerinde durmaktadırlar.Gönüllü ya da uyarılmış eksik istihdamın büyük bir bölümünün kötü seçilmiş kamu politikalarından kaynaklandığını ileri sürmektedirler.Nitekim Friedman,doğal eksik istihdam konusu üzerinde durmuş ve bu terimi ilk kez ortaya atmıştır.Buna göre çoğu kez istihdam piyasa güçlerinin normal sonucu olarak kabul edilebilir.Hatta bu oran optimaldir. Monetaristlere göre eksik istihdamdan çok enflasyon ekonomik etkinliğin düşmanıdır.Dolayısıyla monetaristler çalışmalarının önemli bir bölümünü hiperenflasyona ve bunun Almanya ve Brezilya’daki sonuçlarına ayırmışlardır.Bu nedenlerle monetaristler,işsizliği önlemeyi esas alan yerleşik makro ekonomiye göre yüksek oranlı enflasyonu önlemenin yaratacağı yüksek işsizlik riskine katlanmaya daha fazla eğilimlidir.Monetaristlerin makro ekonomiye yapmış oldukları en önemli katkı duruma göre politikaların yerine politika kuralları koymak konusundaki ısrarlarıdır. İlk bakışta monetaristlerin örneğin yatırımlarda ya da net ihracatta bir gerileme olduğu durumda ortaya çıkan eksik istihdamı gidermek için para arzının arttırılmasını önerecekleri düşünülebilir.Böyle bir politika duruma göre politikadır.Ne var ki monetaristler böyle düşünmemektedirler.Çünkü onlara göre özel sektör ekonomist istikrarlıdır.Paranın nominal GSYH’yi etkilemesi gecikmeli olacaktır.Ayrıca bu gecikme süresi değişkendir.Yani para bazen nominal GSYH’yi 6 ay sonra bazen de 20 ay sonra etkiler.O halde duruma göre para politikası ince ya da hassas ayar para politikası uygun bir politika değildir.Ekonomiyi etkileyen şoklar nispeten esnek ücret ve fiyatlarla hızla düzeltilir. Bu durumda monetaristlere göre,hükümet esen ekonomik rüzgarlara karşı hassas ayar para politikası uygulamak yerine sabit oranlı parasal büyüme kuralı uygulamalıdır.Gelişmiş ekonomiler için yıllık % 3 veya % 4 parasal büyüme,ekonomik istikrarsızlıkların ortadan kaldırılması için yeterlidir.
  • 8. 8 Bazı monetaristler değişim denklemlerine bir diğer bakış açısını ilave etmiştir.Buna göre Cambridge Denklemi’ndeki sadece V yani paranın dolaşım hızı değil Q üretim de istikrarlıdır.Eğer bu doğruysa para arzı M’deki değişiklikler yalnızca fiyatları,P’yi etkileyecektir.Ancak para politikasıyla enflasyon arasındaki bağlantı doğrudan doğruyadır ve belirsiz değildir. Q’nun istikrarlı olması ne demektir?Buradaki argüman şudur:Üretilen mal miktarı öncelikle mal kapasitesine,emek piyasasının etkinliğine ve diğer yapısal güçlere bağlıdır.Bu yapısal güçler kısa süreli politika müdahalesine karşılık bağışık bir doğal istihdam oranı oluşturur.Hal böyle olunca para arzı arttığı zaman üreticilerin bu doğal işsizlik oranından ayrılmaları için bir neden yoktur.Üreticiler harcamalar arttığında hem fiyatların hem de maliyetlerin yükseleceğini bilecek kadar akıllıdır. Dolayısıyla yükselen fiyatlar üretimi artırmak için yeni bir kar teşviki yaratmayacaktır.Firmalar daha yüksek nominal fiyat ve maliyetlerde,doğal oranda üretmeye devam edeceklerdir.Bunun sonucu olarak toplam harcamadaki artışlar(ister daha fazla M,ister daha hızlı V tarafından finanse edilmiş olsun) reel üretim düzeyini değiştirmeyecektir.Q sabit kalacaktır.(MV = PQ) Eğer gerçekten reel üretim miktarı istikrarlıysa,o taktirde P değişecek tek şeydir.Böylece monetarist bakış açısına göre para arzındaki değişmeler yalnızca fiyatlar genel düzeyini etkiler.M arttığı zaman toplam harcamalar yükselir.Daha yüksek nominal harcamalar bütünüyle daha yüksek fiyatlar tarafından absorbe edilir.Bu durumda para politikası yalnızca enflasyon oranını etkiler. 5. ReelKonjonktür Teorisi Reel çıktıdaki konjonktürel dalgalanmaların temel nedeninin teknoloji ve üretimdeki dalgalanmalar olduğunu ileri süren,bu nedenle de “Reel Konjonktür Teorisi” olarak adlandırılan bir teori 1980’li yıllardan itibaren geliştirilmeye başlanmış ve 1990’lı yıllardaki iletişim,internet alanındaki teknolojik gelişmeler yıldızının parlamasına neden olmuştur.Reel konjonktür teorisi anlayışında analizleri pür rekabet ve esnek fiyatlar çerçevesinde yapılmaktadır. Reel konjonktür modelleri iki temel unsur içermektedir.Birinci olarak,tıpkı Yeni Klasik modeller gibi,reel konjonktür modelleri genel denge modelleridir.Ücretler emek talebini emek arzına eşitlemek için;aynı şekilde fiyatlar mal ve hizmet arzularını mal ve hizmet arz miktarlarına eşitlemek için sürekli ayarlanır.İkinci olarak reel konjonktür modelleri dinamik modellerdir.Bir diğer deyişle,reel konjonktür modelleri zaman içinde reel çıktı,istihdam ve fiyat düzeyi gibi makroekonomik değişkenlerin hareket ettiğini ortaya koymaktadır.
  • 9. 9 Birçok makro iktisatçı makroekonomik öngörü ve politikalarla ilgili olarak reel konjonktür teorisine kuşkuyla bakmakla birlikte,reel konjonktür teorisyenleri bazı önemli katkılar yapmışlardır. İlk olarak,arz yanlı etmenlerin önemine değinmişlerdir.Reel konjonktür teorisi gözlerden ırak kalan reel çıktının belirlenmesinde prodüktivite ve teknolojinin önemini ön plana çıkarmaktadır. İkincisi,ekonomiye olan müdahalelerin gereksizliğine vurgu yapmışlardır.Eğer ekonomi etkin bir biçimde tam istihdamda çalışıyorsa,ekonomiye müdahaleler gereksizdir.Böylece RBC teorisi ekonomiye müdahalelerin etkili olmadığını ileri süren Yeni Klasik görüşten ayrılmaktadır. Üçüncü olarak,konjonktür dalgalanmalarını ekonomik büyümeyle ilişkilendirmişlerdir.Reel konjonktür teorisyenlerine göre,konjonktür dalgalanmalarıyla ekonomik büyüme konularının ayrı ayrı incelenmesi yanlıştır.Ekonomik büyümenin nihai belirleyicileri teknolojik ilerleme ve nüfus ve emek gücüne katılım oranındaki artıştır.Bu faktörlerin kısa dönemdeki değişmeleri reel çıktıda konjonktürel dalgalanmalara neden olmaktadır.Bu durum ekonominin uzun dönem büyüme yolunu etkilemektedir. O halde reel konjonktür modelleriyle yeni büyüme teorisi birçok ortak noktayı paylaşmaktadır.
  • 10. 10 KAYNAKÇA  http://www.tcmb.gov.tr/research/discus/dpaper3.html  “50.Yılında Phillips Eğrisi:Makroekonomik İstikrar ve Maliyetleri”,Doç.Dr.K.Batu Tunay  “Rational Expectations and the Theory of Price Movements”,John Muth  “İktisada Giriş”,Prof.Dr.İlker Parasız  “Keynezyen İktisat Yıkılırken”,Prof.Dr.Vural Savaş  “Para Politikası ve Teorisi”,Frederic S.Mishkin  “Rational Expectations Macroeconomics”,Patrick Minford  “Monetarizm”,Prof.Dr.İlker Parasız  “Toward a New Economics”,Alfred S.Eichner  “İktisatın Tarihi”,Prof.Dr.Vural Savaş