http://ummielkitap.com
ummielkitap.com sitesinden direkt Resul'ün salatını izleyebilirsiniz.
Ümmi El Kitap; Kavramları açıklayan kitaptır.
İçeriğinde; El Kitap, Ez Zikir, El İslam, Suhuflar, Et Tevrat, Ez Zebur, Kitabı Kerim, El İncil, El Kuran bulunmaktadır.
6. ALLAH KİMDİR: okuyanlar açısından anlama kolaylığı olması için,
‘’El-İlâh’’ kavramını, kitabın tamamında ‘’Allah’’ olarak ifade ettik.
İbranice’de ‘’El = Yaratan / Yaratıcı / Yoktan var eden / hükmeden / Allah’’ anlamlarındadır.
Arapça'da ‘’İlâh = otorite’’ demektir. Allah = ‘’El-İlâh’’ yani ‘’tek otorite’’ demektir.
Daha geniş bir anlatımla; ‘’hükmeden otorite’’ / ‘’itaate mecbur olunan otorite’’ demektir.
Kitap’ta bildirilen El - Ez - Er - Et - Es - Eş takıları; tek olan - markalaşmış şeyleri ifade eder.
Örneğin; bir sürü kitap vardır. Ama, ‘’El-Kitap’’ denildiğinde, Allah’ın kitabı demektir.
Veya bir sürü ışık kaynağı vardır. Ama, Eş-Şems denildiğinde Güneş olduğunu anlarız.
Bir sürü din - mezhep vardır. Ama, ‘’Ed-Din’’ denildiğinde, Allah’ın dininden bahsedilmektedir.
Mezhep ehli müşriklerin ve tağudi münafıkların otorite edindiği bir sürü İlâh vardır.
Ama, ‘’El-İlâh = Allah’’ denildiği zaman, gerçek otoriteden bahsedilmektedir.
Bir insanın otorite olarak kabul ettiği, kurallarını savunduğu - uyduğu - itaat ettiği kişi,
o insanın İlâh’ıdır. Bu tanımdan yola çıkarak, en yaygın görülen İlâh’lar;
bir insanın babası - atası, karısı - kocası, patronu, kralı, padişahı, şahı, şeyhi, Cumhurbaşkanı,
komutanı, devleti, gavsı, peygamber edindiği ideoloji, mezhep kurucusu, halifesi, vs…
ve/veya para, altın, mal, maddiyat, maaş, makam, ihtiras, vs... olabilir.
Fakat Allahiler, yalnızca Allah’ın otoritesine - kitabına - kanununa - kuralına - şeriatına taabi olur.
Allah’tan başka hiçbir İlâh’ın kanunu - kuralları - otoritesi, Allahilerin nazarında itibar görmez.
Aslında El-İlâh ifadesi isim değil, bir sıfattır - vasıftır.
Allah’ın kitabında isimler değil, vasıflar - sıfatlar - nitelikler - kavramlar vardır.
Allah kullarına; nasıl bir yaratıcı ile muhatap olduklarını / olacaklarını
genel çerçevede ifade etmek amacıyla, kitabında bazı vasıflarını - niteliklerini anlatmıştır.
Tezekkür edilebilmesi açısından, bunu şu şekilde de örnekleyebiliriz;
mesela bazı medeniyetlerde, kişiler belli bir olgunluğa erip,
kendi başarılarını ve yeteneklerini sergilemeye başladıklarında,
artık kişi toplumda öne çıkan başarısı ile anılmaya başlanırdı.
Örneğin; Kurt avcısı, hızlı koşan, keskin göz, uzun bacak, cesur savaşçı, vs…
Bu aslında doğduğu anda kişiye konulan uyduruk bir isim değil,
kişinin layık olduğu - hak ettiği bir nam - unvan - vasıf demekti.
Tezekkür edenler konuyu anlar.
Dünya var olduğu günden bu yana pek çok Nebi’ye kitap indirilmiş
ve maalesef Tağud’lar - devletler tarafından bu kitaplar - dinler tahrif edilmiştir.
Özellikle mitolojik dönem olarak adlandırılan,
bilinen tarih öncesindeki, teknolojinin en üst seviyeye ulaştığı dönemlerde,
Allah’ın bu sıfatları - vasıfları - nitelikleri insanlara yanlış anlatılarak,
adeta her bir sıfatı başka bir kişiden bahsediyormuş gibi, lanse edilmiş
ve şarlatan devlet yöneticilerinin - kralların - komutanların heykelleri - putları yapılarak,
Allah şu sıfatını - niteliğini, bu kral üzerinde tecelli ettirdi diyerek,
parlatmak istedikleri şarlatana, İlâhi - kutsal bir anlam - algı yükleyerek,
gafil insanların itaatini ve sadakatini sağlamışlardır.
Ve bir süre sonra bu şarlatanlar - şeytanlar, Tanrı olarak isimlendirilmiştir.
Ve maalesef cahil bırakılan gafil insanlar, İblis’in bu tezgahına kolaylıkla adapte edilmiştir.
Ve sonrasında, Tanrı olarak lanse ettikleri şarlatanların çocukları - zürriyetleri - soyları da
asil kana - kutlu kana sahip oldukları gerekçesiyle,
doğal olarak Tanrılaştırılmış ve yüzbinlerce yıl boyunca, Allah’ın kitabından gafil insanlar,
çalıştırılmış - askerleştirilmiş - vergi toplanmış - suistimal edilmiştir.
7. DİN NEDİR: din Allah’ın kanunları demektir.
Allah’ın İnsanlara uymalarını emrettiği kuralların tamamına din denir.
Allah’ın dini - hükmü - kanunları, yalnızca Allah’ın kitabından ibarettir. (Nahl Suresi 16:106)
Allah’ın kitabının yanına, herhangi bir hadis ve mezhep kitabını şerh etmek şirktir.
Allah’ın dini - kanunları olduğu gibi, Tağud’ların - kralların - devletlerin de,
dini - mezhepleri - kanunları - anayasaları vardır. Bunlara şirk denir.
Müşrikler - mezhepliler amel defterlerini göremeden direkt cehenneme atılırlar.
İSLAM NEDİR: İslâm, Allahi’nin, Allahi’ye teslim olmasıdır.
Bu teslimiyet; aynen bir babanın evladına duyduğu şefkati, koruyuculuğu,
doğru yolu gösterme çabasını, bütün Allahilere karşı göstermesi…
Aynen bir annenin evlatlarına duyduğu; kendi canını seve seve
evladının yerine verme fedakarlığını, bütün Allahilere karşı hissetmesi…
Aynen bir evladın babasına duyduğu sadakati, hürmeti,
ve annesine duyduğu bağlılığı, sevgiyi, sadakati, bütün Allahilere karşı hissetmesi…
Kardeşine duyduğu güven, sadakat, vefa, koruma güdüsü duygularını,
bütün Allahilere karşı göstermesidir…
Kısacası İslâm, bir Allahi’nin memnuniyetini - sevincini - mutluluğunu - başarısını,
kendi memnuniyetin - sevincin - mutluluğun - başarın saymak,
Bir Allahi’nin üzüntüsünü - mağduriyetini - sıkıntısını - başına gelen felaketi,
kendi üzüntün - mağduriyetin - sıkıntın - kendi başına gelen felaket olarak görmektir.
İnsan bu ihlasa eriştiğinde silm olmuştur. Ve selim bir kalp ile Rabbine mülaki olur.
Her Allahi gibi, Allah’ın bizzat kendisi de Allahi’dir.
Zaten Allahi ruhu - duruşu - zihniyeti, takva sahibi müminlerin sinesine üfleyen Allah’tır.
Yani bu bağlamda; Allahi’ye gösterilen saygı, Allah’a gösterilmiş gibidir.
Allahi’ye duyulan sadakat, Allah’a duyulmuş gibidir.
Ve Allahi’ye yapılan ihanet de Allah’a yapılmış gibidir.
İslâm=teslimiyet budur.
Allah’ın kitabının yanına herhangi bir mezhep, hadis ya da devlet kanunu kitabını
şerh eden kişinin Allahiliğinden söz etmek mümkün değildir.
Bunlar müşrik, münafık veya kafir olarak anılır.
Bir Allahi, yalnızca Allah’a / (Allah’ın kitabına) istiane eder.
Gafil bir beşer, herhangi bir mezhebe taabi olduğu anda tevhid bozulur ve şirk başlar.
Allah’ın kitabını okuyup - öğrenip, sonrasında da uygulama gayreti içinde olan herkes Allahidir.
Allah hiçbir kuluna torpil yapmaz. Bir beşer emût edilene kadar, Allah’ın nazarında
her kulu eşittir. Cennet ve cehennem fırsatları her kul için aynı mesafededir.
Bir insanın evladının Nebi olması dahi, babasının mümin olarak öleceğinin göstergesi değildir.
Ve bir insanın babasının Resûl olması dahi, evlatlarının mümin olarak öleceğinin göstergesi
değildir. Ve kocasının Resûl olması, karısının mümin olarak öleceğinin göstergesi değildir.
İlk beşer yaratıldığı günden bu yana, Allah’ın kullarına emrettiği tek din İslâm’dır.
Allah’ın ruhsat verdiği başka bir din - kanun - nizam yoktur.
Diğer dinler - mezhepler - öğretiler - hamiyetler - ideolojiler - din olarak kabul edilen gelenekler -
seremonileştirilmiş ibadet ritüelleri - ekonomiye dayalı sistemler -
devletleri üstün kılan kanunlar - ana yasalar, hepsi de şirktir.
8. NEBİ KİMDİR: Allah’ın kitapları, Tağud’lar - devletler - din adamı görünümlü İblis’in askerleri
tarafından her tahrif edilme girişiminde, eğer buna şahit olan halk, bu şarlatanlara göz yumar,
ve; ‘’bana - aileme dokunmayan hınzıri bin yaşasın’’ zihniyeti ile,
Tağudi nizamı - kralı - padişahı - ağayı - komutanı - devletçilik nizamını kabullenirlerse…
Allah bu toplumu - insanları, gadaba ve lanete terk eder.
Nankör - namert - yalaka - münafık insanlara, Allah’ın dini tamamen unutturulur.
Ve insanların çok uzunca bir süre, Tağud’ların - devletlerin askeri - memuru - işçisi olarak
ezilmelerine - sömürülmelerine - çalıştırılmalarına - savaştırılmalarına seyirci kalır.
Taa ki; dünya üzerinde Allahiliğin - Allahi diyarın ne demek olduğunu bilen kişilerin,
insanların hatta toplumların gözünde hiçbir itibarı kalmayıncaya kadar, (Kehf 18:9-10-…20-21)
bu ezilme - sömürülme - azarlanma - aşağılanma - askerleşme - darü’l-harp süreci
git gide artar… (Haşr Suresi 59:4-5) (Kehf Suresi 18:71-79)
Ve o saat - döngü tamamlanıp, yeniden mert - dürüst - ilkeli insanlar tarafından;
toplumların İlâh edindikleri otoritelere - krallara - cumhurbaşkanlarına - ağalara - devletlere,
Allah’ın neden bu şekilde müsamaha gösterdiği sorgulanmaya başlayana kadar
bu gadap - gözden çıkarılmışlık - lanetlenmişlik süreci devam eder.
Ve nihayet sorgulayan - adaletsizliğe boyun eğmeyen - mert insanlar belli bir orana
ulaştığında, Allah bu insanların içinden bu göreve en layık olan kişiyi seçer ve…
O kuluna; kendi döneminde yaşayan insanların El Kitabı en iyi anlayabileceği dilde
yeniden yazması için, seçtiği kuluna İlmi Ledun’undan vahyeder. (Bakara Suresi 2:106)
(Hud Suresi 11:31) (Enam Suresi 6:50) (Ankebut 29:50) (Ahzap Suresi 33:19-)
İşte bu vahyedilen İlmi Ledun’u kitap haline getirip,
kendisine taabi olan ve istihlafı en güzel şekilde devam ettirecek olan
Resûllere, Allahilere, Rabbiyyunlara, Sıddıklara,
bu kitabın nüshalarını teslim eden / yazdıran kişiye Nebi denir.
RESÛL KİMDİR: (Re-sûl = Re - kişi zamiri / sûl = öğreten - salât eğitimi veren - kitabı öğreten)
Nebi’den emanet aldıkları Allah’ın kitabını arı-duru öğrenip - özümseyip,
sonrasında kafir diyarlara tebliğ için / (Allah'ın kitabını öğretmek için) giden kişiye
Resûl - risaleti tebliğ eden - elçi denir.
Din adamı görünümlü İblis’in askerleri, Resûl kavramını ortadan kaldırabilmek için,
Resûl ve Nebi kavramlarının anlamını değiştirirler.
Kitap indirilene Resûl, tebliğ yapana Nebi derler.
Bu şarlatanlığın sebebi, Nuh Nebi’ye indirilen Ez Zikir’i insanlardan saklamak içindir.
Tahrif ederek mealini yaptıkları kitaplarda şarlatanlıkları ortaya çıkmasın diye de,
Nebi, Resûl, Sıddık, Azizi gibi bütün kavramların yerine peygamber yazarlar.
Şeytanların tuzakları çok sinsidir. Allah’ın kitabını bilmeyen insanları çok çabuk avlarlar.
(Ankebût Suresi 29:41-42-43)
9. ALLAHİ DİYAR NEDİR: Canlıların, Allah’ın kitabının kriterlerine göre, özgürce yaşadığı diyardır.
Allahi diyarda herkes eşittir. Allahi diyarda bir aile gibi yaşanır.
Rızkı sizlere veren Allah’tır. Bu sebeple Allahiler her türlü rızkı - imkanı eşit şekilde paylaşır.
Allahi diyarda mülkiyet hakkı ya da nizamül-mülk diye bir şey olamaz. (Bakara 2:246-247)
Faydalanmak isteyen herkes, her imkandan eşit şekilde faydalanır.
Allahi diyarda kişinin cinsiyeti ne olursa olsun, İlmen (bilgi - entelektüellik)
ve cismen (vücut kuvveti-sağlamlık-cüsse olarak) üstünlüğü ne olursa olsun,
hiçbir Allahiye karşı otorite kuramaz. Hiç kimse, hiç kimseye hükmetmeye - emretmeye
kalkışamaz. Allahi diyar Naimlerden oluşan şura heyeti ile yönetilir. (Bakara Suresi 2:247)
Allahiler daha önce pek çok defa başarıya ulaşılmış ve Allahi diyar inşaa edilmiştir.
Fakat insanlar her defasında salât derslerini - eğitimlerini terk ettiği için
hepsi de yok olup gitmiştir. Ve insanların özgürlükleri ellerinden alınıp,
Tağud’ların - devletlerin, askeri - memuru - işçisi - vergi mükellefi haline dönüştürülmüşlerdir.
Dünya tarihinde pek çok defa Allahi nizam - Allahi diyar inşaa edilmiş
ve bu sebeple de Allah dünya üzerinde adeta cennetler inşaa etmiştir.
Kurân’da belirtilen, Tur dağı İsrailoğullarının inşaa ettiği bir Allahi diyardır.
Bundan başka Amerika kıtasında Mayaların ve Kızılderililerin kurduğu Allahi diyarlar,
Amazon ormanlarında kurulmuş olan Allahi diyarlar,
Avustralya kıtasında Aborjinlerin kurduğu Allahi diyarlar
ve Afrika kıtasında Zencilerin kurduğu Allahi diyarlar,
İblis’in askerleri tarafından talan edilmiştir.
Burada kabahati; İblis’in askerleri kadar, Allahi diyarın yozlaşmış halkında da aramak gerekir.
Eğer bu insanlar, Allahi duruşlarını bozmasalar, salât derslerini disiplin içinde sürdürseler
ve Allah’ın kitabını rehber edinmeyi bırakmasalardı… (Müddessir Suresi 74:43) (İnsan 76:7)
Naimlerden oluşan şura heyetini muhafaza etselerdi…
Kafir - Tağudi diyarlara Allah’ın kitabını tebliğ etmeleri için Resûller yetiştirselerdi…
İblis’in idaresi altındaki devletlerin, askeri ve teknolojik gücünü gözlemleselerdi…
Ve İblis’in ordusunun kendi üzerlerine saldıracağı gün için hazırlıklı olsalardı…
(Nisa Suresi 4:104) (Enam Suresi 6:42-43-44-45) (Enfal Suresi 8:60) (Enfal Suresi 8:46)
(Maide Suresi 5:101 / Şura Suresi 42:10) (Ali İmran Suresi 3:159)
Belki Allah onlara yardım eder ve içlerindeki
reis olmaya, halife olmaya, kral olmaya hevesli,
şecere nizamını - devlet nizamını oluşturmak isteyen Sefikelere engel olur
veya bundan dolayı çekecekleri azabı ertelerdi.
ŞERİAT NEDİR: şartsız - koşulsuz adalet ve eşitlik nizamı demektir.
Şeriat karşısında herkes eşittir.
Toplum içinde ‘’kıstas - kıyas - kısas kriterleri baz alınarak’’, adalet sağlanır.
10. TEVHİD NEDİR: Allah’ın indirdiği bütün kitapların, aynı temel konuları işlediğinin
bilincine sahip olmaktır. Adem’den bu yana indirilen; El Kitap, Ez Zikir, El İslâm,
Suhuflar, Et Tevrat, Ez Zebur, Kitab-ı Kerim, El İncil, El Kurân, Ümmi El Kitap,
hepsi de Levh-i Mahfuz’dan indirilmiştir.
Ve bütün kitapların ana konusu / ana mesajı / tebliği - bildirisi, temelde hep aynı konudur.
Allah’ın indirdiği bütün kitaplar;
yalnızca Allah’a abid-kul-asker-memur-işçi-halk olmanızı
ve bütün Allahilerin tek bir çatı altında toplanarak,
hanif din anlayışı ile Allahi diyarı inşaa etmenizi emreder.
Allah’ın kitabını öğrenmeyen bir beşer, Allahi diyarı inşaa edemez.
Allah’ın kitabını öğrenmeyen bir beşer, sadıklardan olamaz, sıddıklardan olamaz.
Allah’ın kitabını öğrenmeyen bir beşer, Allah’a ve sıddıklara bir takım ritüellerle
yalakalık yapıp, bu vesile ile hoşnutluklarını kazanmaya çalışmayı ibadet zanneder.
Allah’ın kitabını bizzat kendi çabasıyla arı-duru öğrenmeyen ve zürriyetine arı-duru
öğretmeyen bir beşere, din adamı görünümlü bir şeytan - şarlatan musallat olur.
Ve Tağud’dan aldığı az bir maaş - makam - menfaat karşılığında,
Tağud’un mezhep dinini, Allah’ın dini diye gafil insanlara öğretiverir.
Ve böylece, sizi ve zürriyetinizi, dünya üzerinde devletin - ekonominin kölesi yapar.
Ahiretteki karşılığınız ise ebedi olarak cehenneme kapatılmaktır.
Allah’ın nazarında temelde iki tip kul vardır; (Bakara Suresi 2:256-257)
1. Allahi; yalnızca Allah’a / (Allah’ın kitabına) itaat eden.
2. Tağudi; Allah’ın şeriat ve sünnetiyle ülkesini yönetmeyen hükümdara - devlete itaat eden.
Ahirette, Allahiler cennete, tağudiler cehenneme gönderilir.
Aslında Adem’den bu yana Allah’ın temelde bir tek emri var; içten saygı.
Ama din adamı görünümlü şarlatanlar - şeytanlar,
bu saygıyı, bazı kişilere karşı gösterilmesi gereken imtiyaz / biat kültürü olarak lanse ettiler.
Ve bu sebeple her indirilen kitapta olaylar / hadiseler,
tağudiler tarafından aptallaştırılmış insanların daha kolay anlayabilmeleri için,
biraz daha geniş çaplı teşbihlerle / örneklemelerle anlatıldı. (Ali İmran Suresi 3:7)
Allah’a saygı, kendine saygı, Allahi’ye saygı, insanlara saygı, beşere saygı,
hayvana saygı, bitkiye saygı, doğaya saygı, dünyaya saygı, evrene saygı…
Ve bu saygıların hepsi de iç içe ve Allah’ın emrettiği şekilde olacak.
11. Allah’a içten saygısı olan bir beşer, Allah ile arasındaki tek bağ olan Allah’ın kitabını
önemsememezlik yapamaz. Allah’ın kitabını arı-duru öğrenir ve kitapta kendisine
ne emredildiyse hayatı boyunca o doğrultuda yaşar.
Allah ile birlikte başka bir İlâh’a - otoriteye itaat edemez.
Allah'tan başka hiç kimseyi rızkına vesile edinmeye kalkışmaz.
Allah’ın kitabının yanına, herhangi bir ideolojiyi - öğretiyi - kitabı şerh edemez.
Herhangi bir mezhebi veya insani hadisi kendisine din edinmez.
Allah’ın herhangi bir Nebi’sini ya da Resûl’ünü kendisine peygamber edinmez.
Bir Allahi bilir ki, hiçbir Sıddık diğerinden farklı değildir.
Hepsi de aynı dava üzerine yaşamış ve ölmüştür.
Herhangi bir Sıddık’ı - Azizi’yi, müstakil bir din peygamberi haline getirdiğiniz anda
tevhidi ortadan kaldırmış olursunuz.
Kimi sıddık Allahi diyarı inşaa edebilmiş, kimisi de edememiştir.
Buradaki başarı ya da başarısızlık, Allah’ın kitabını tebliğ eden sıddıkta değil,
kitabı tebliğ ettiği toplumun zihniyetinin, Allah’ın gönlüne göre olup - olmamasıyla alakalıdır.
O toplumun Allahi diyarın güzelliklerine layık olup - olmamasıyla alakalıdır. (Kehf 18:86-87-88)
Bir toplum herhangi bir kralın - padişahın - başkanın emriyle,
dünyayı dize getirip, bütün dünyayı işgal edip, birbirinden büyük devletler kurabiliyorken,
Allah’ın emriyle Allahi diyarı inşaa edemiyorsa,
bu insanların Allah’a yeterince saygısı olmadığının göstergesidir.
Ve Allah bu tip toplumları gadaba terk eder.
Tağudların - devletlerin - ağaların - patronların eline terk eder
ve ömürleri çalışmakla - sömürülmekle geçer. Ahiretleri ise sonsuz cehennem azabıdır.
İnsana içten saygısı olan bir beşer, adaletsizlik yapamaz, kibirlenemez, Allahiyi çalıştıramaz,
zulmedemez, suistimal edemez, kalleşlik yapamaz, aldatamaz, Allah’ın yolundan ayıramaz.
Devlet kurup ya da bir devlete asker-memur olup,
ne kendi toplumunu, ne de diğer toplumları köleleştiremez.
İki kardeşten biri diğerinden daha fazla kazandığında adalet ortadan kalkar.
Ve iki kardeşten biri diğerini çalıştırmaya başladığında zulüm başlamış olur.
Her türlü devletçilik düzeninde, insanın insanı çalıştırması ve ezmesi esastır.
İnsanların çok daha zeki olduğu eski çağlarda,
Tağud’lar insanları zorla - kamçılayarak - ölüm korkusu ile çalıştırıyordu.
Günümüzde ise, özel eğitim yöntemleriyle aptallaştırılan insanlar,
devletlerin verdiği kağıt karşılığında gönüllü olarak çalışıyor.
12. Ey ahmak tağudi…!!!
Ömrünü satın alan Tağud’un - Firavun’un - devletinin sana ödediği şey kağıt veya metal.
Ömrünü - emeğini satın alan kişilerin sana ödediği para, İlâh edindiğin otoritenin itibar kağıdı.
Sen o kağıdın sembolik gücüne taparak, diğer insanları eziyorsun.
Aynı kağıda tapan başka insanlar, gün gelecek senin zürriyetini daha beter ezecek.
Senin soyun daha da beter köleleşecek ve Allah’tan temelli kopacak.
Her ekonomik düzen içinde, mutlaka bir ezen - rahat yaşayan - emreden bir kitle
ve mutlaka bir ezilen - sömürülen bir kategori - sınıf olacaktır.
Kendisine ve zürriyetine içten saygısı olan bir kişi, ömrünü maddiyata satmaz.
İnsana içten saygısı olan bir kişi, diğer insanları çalıştırmaz.
Dünyaya içten saygısı olan bir beşer, nükleer bomba üretemez.
Yeraltındaki petrolü çıkaramaz. Dünyaya kalıcı hasarlar verecek deneyler yapamaz.
Günlerin süresini kısaltmak ya da uzatmak için denemeler yapamaz.
Doğaya içten saygısı olan bir beşer, bir ağacın dalını isteyerek kıramaz.
Yediği meyvenin tohumunu çöpe atamaz. Tohumları toprak araziye atar.
Yediği yemeğin artanını çöpe atamaz. Artık yiyecekleri hayvanlara yedirir. (Yasin 36:71-72-73)
Herhangi bir beşerin uluvviyet duygusu arttıkça, bir şeylere olan saygısı azalır.
İblis’in düştüğü durum, bunun spesifik bir göstergesidir.
Eğer bir beşerin Allah’a saygısı yoksa, Allah’ta ona saygı göstermez.
Ve önce lanetleyip, sonra da bir Tağud’un - devletin eline terk ediverir.
Kişinin dünya üzerinde, çalıştığı - hakir görüldüğü - azarlandığı - emir altında ezildiği yetmez,
birde üzerine cehennem çukurunda zebanilerin eline teslim ediverir.
Eğer bir beşerin insana saygısı yoksa, insanları çalıştırır, sömürür, suistimal eder.
Ve gafil insanlara der ki; ‘’size ben ekmek veriyorum…
Allah sizleri benim vasıtamla rızıklandırıyor…’’
Eğer bir beşerin kendisine saygısı yoksa, öleceğini bile bile Allah’tan uzaklaşır
ve ekonominin kölesi olarak bir ömür geçirir.
13. MÜSLÜMAN KİMDİR; Mü-islam-men = ‘’Allah’a tam anlamıyla teslim olmuş kişi’’ demektir.
Bir kişinin, ‘’ben müslüman oldum’’ demesi ile müslüman olunmaz.
Elbette bir kişinin; ‘’ben doktor oldum’’ demesiyle doktor olunmaz, konuyu bilmesi gerekir.
Veya kişi tıp fakültesini dahi bitirmiş olsa, eğer mesleğini icra etmiyorsa,
yine kişinin doktorluğundan söz etmek mümkün değildir, doktorluk için pratik gerekir.
Aynı şekilde Müslümanlık ideolojik bir sembol değil,
bir eğitim, bir kültür, bir yaşam tarzı, bir ruh, bir dava, bir mücadele, bir duruştur.
KİTAP EHLİ KİMDİR: Allah’ın indirdiği herhangi bir kitabına ilim üzerine taabi olan kişilere
kitap ehli denildiği gibi, Allah’ın hiçbir kitabını okumadığı - bilmediği halde,
herhangi bir kitaba taabi olduğunu iddia eden kişiye de
kitap ehli - kitap taraftarı - din taraftarı denilir.
Bu kavram; bir kişinin ya da toplumun Allah’ın herhangi bir kitabını gerçekten bildiğini
ifade edeceği gibi, diğer taraftan da Allah’ın hiçbir kitabını okumamış ve öğrenmemiş
olmasına rağmen, parti veya takım tutar gibi, herhangi bir din - mezhep taraftarı veya
herhangi bir kitap taraftarı olmayı da ifade etmektedir. Elbette bu inançlar ideolojiktir.
Dinlerin devletçilik zihniyetlerine, siyaseten destek verebilmeleri için icat edilmiş ideolojilerdir.
EL KİTAP; İlk Nebiye indirilen kitaptır.
Nuh’tan önce yaşamış olan, Nebi ya da Nebilerle veya Resûl ya da Resûllerle ilgili
Allah’ın kitabında çok fazla bir açıklama yoktur.
HESAP DÜREN NEDİR; Bir dönemin - devranın komple kapatılması ve yeni döneme geçiştir.
Nuh tufanı bunun bir örneğidir.
EZ ZİKİR; Nuh’a indirilen kitaptır. Ve Allah; ‘’Ez Zikir’i biz indirdik, ve elbette onu koruyacak
olan da şüphesiz ki biziz’’ diye vaad etmiştir. (/ Hicr 15:9 / Fussilet 41:41-43 / Zuhruf 43:5)
İnsanlar tahrif ettikçe, Er Rahim yeni bir kitap göndererek, Ez Zikir’in hükümlerini korumuştur.
(Nisa Suresi 4:163) (Kamer Suresi 54:17-22-25-32-40) (Duhan Suresi 44:13) (İsra Suresi 17:86-87)
14. EL İSLÂM; İbrahim’e indirilen kitaptır. Ve anlamı; kayıtsız-şartsız Allah’a teslim olmaktır.
Müslüman olmak - Allah’a teslim olabilmek için; Allah ile misak bağlamak şarttır.
Allah ile misak bağlamayan müslüman olamaz.
Kelime-i Şahadet getirmekle kişi, misak bağlamış olmaz.
Dolayısıyla müslüman da değildir. (Hucurat Suresi 49:14) (Bakara Suresi 2:8) (Maide 5:61)
Allah ile misak bağlayarak müslüman olabilmek için; kişinin muhakkak Allah’ın kitabının
tamamını okuması - öğrenmesi veya arı-duru okuyan - anlatan birinden dinlemesi ve öğrenmesi
gerekir. Dolayısıyla konuyu arı-duru öğrenmesi, anlaması ve uygulaması şarttır. (İbrahim 14:44)
Allah ile nasıl AHİDLEŞİLİR ve MİSAK bağlanır (/ Bakara Suresi 2:27-285);
Allah’ın kitabını arı-duru bir şekilde okuyup-öğrenip, sonra da, talip olduğu cennet karşılığında;
‘’Rabbim; emirlerini işittim - öğrendim, bütün hükümlerine itaat edeceğim’’ deyip,
yalnızca Allah’ın kitabına uyacağını, Allah’a taahhüt ederek misak bağlanır.
(/ Maide 5:7 / Enfal 8:7 / Ali İmran 3:81-187-193)
Allah’ın kitabını arı-duru okuyup - öğrenen kişi NAİM - NİMET SAHİBİ olmuştur.
Ve sonrasında Allah ile misak bağlayıp, kitabı hayatına rehber ederse SALİH - ALLAHİ olur.
Ve sonrasında öğrendiklerini insanlara öğretmeye başlarsa RABBANİ olur. (Ali İmran 3:79)
Ve bu salât eğitimine, malıyla ve canıyla, ömrünü adarsa RABBİYYUN olur. (Ali İmran 3:146)
Kitabı iyice öğrendikten sonra kafir-müşrik-laik diyarlara tebliğe giderse RESÛL olur.
Allah’ın Kitap indirdiği insanlara NEBİ - HABER GETİREN denir.
Ve bunların hepsine birden SIDDIK - AZİZİ denir. (Tevbe Suresi 9:108)
Rabbaniler - Rabbiyyunlar - Resuller - Nebiler, hepsi de birer MEHDİ - HİDAYETÇİ - MÜNADİ dir.
PEYGAMBER diye bir şey yoktur. Peygamber kavramını kafirler - müşrikler uydurmuştur.
Yukarıda bahsettiğimiz birbirinden önemli ve değerli kavramların, hepsini bir çuvala
doldurup, tamamen ortadan kaldırabilmek adına yapılmış, klasik bir müşrik şarlatanlığıdır.
(Enam Suresi 6:24)
Din adamı görünümlü şeytanlar, gafil insanları aldatır.
Ve Allah’ın sıddık kullarını sanki müstakil din lideri gibi lanse ederler.
Buradaki amaç, toplumları parçalara bölüp, gerektiği zaman birbirleri ile savaştırabilmektir.
Müslümanlar özellikle şu hususa dikkat etmelidir;
Eğer bir kavramın adı Kurân’ı Kerim’de geçmiyorsa, kesinlikle sonradan icat edilmiştir.
Ve İslâm’ı baltalamak ve Tağud’lara hizmet için ortaya çıkarılmış kavramlar yada bid’atlardır.
15. İBLİS KİMDİR: Bir Cin’e layık görülmüş isimdir - vasıftır - niteliktir. İblis’in kelime anlamı;
‘’kendisini mağrur - müstağni - asil - zeki - kudretli zanneden, zavallı beşer’’ demektir.
Türk kültüründe ‘’kifayetsiz muhteris’’ kavramı ile,
Arapçadaki ‘’İblis’’ ifadesi hemen hemen birbirine yakın kavramlardır.
ŞEYTAN NEDİR: İnsanları Allah’ın yolundan ayıran kişilere - şeylere şeytan denir.
İblis, Allah'ın bir cin’e koyduğu isimdir. Fakat şeytan; kişi ismi değil, bir vasıftır.
Aynı; hırsız - çalışkan - dürüst - yalancı… vs… gibi, şeytan da bir karakterin nitelenmesidir.
Yaşam alanımızdaki, bizleri Allah’ın emrini öğrenmekten veya uygulamaktan
alıkoyan her şey, her ideoloji, her durum, herkes, şeytan ya da şeytani’dir.
TAĞUD KİMDİR: Allah’ın kitabıyla, şeriat ve sünneti ile ülkesini yönetmeyen
hükümdar - devlet - kral - padişah - emir - reis - başkan - cumhurbaşkanı demektir.
TAĞUDİ: Tağud’un halkı - askerleri - memurları - işçileridir / laikliği benimsemiş halk demektir.
Bir beşer; ya Allahi’dir, ya da Tağudi’dir. İkisinin arasında bir yol tutmak isteyene
Münafık denir. Münafığın yeri - derecatı cehennem ateşinin en alt tabakasıdır. (Nisa 4:145)
TUĞYAN - BAĞY: Allah’ın kitaplarından, Şeriat ve sünnetinden tamamen kopmuş
yaşam tarzı demektir. Yozlaşmış - yobazlaşmış - mezhepleşmiş din anlayışı,
laik düzen ve cipt bunlara örnek olabilir.
KAFİR hain / nankör / inkar eden demektir. Allah’ın herhangi bir hükmünü - ayeti kabul etmeyen,
ya da kendisi kabul etse dahi, diğer insanların öğrenmemesi için gizleyen kişiye kafir denir.
MÜŞRİK şirk işleyen demektir.
Kafirin aksine, Kitabın tamamını kabul eder, fakat kitaba ilaveler yapar.
Kurân’ı - Ümmül Kitab'ı yetersiz görür, insanların yazdığı mezhep ve hadis kitaplarının,
Allah’ın kitaplarını tamamladığına inanır. Yeni din kuralları, yeni hükümler, yeni bid’atlar getirir.
Ya da başkalarının dinin içine sokuşturduğu yeni hükümlere, yeni bid’atlara iman-itaat eder.
MÜNAFIK nifak çıkaran - menfaat dostu kişi demektir. Kaypaktır - güçlü olanın yalakasıdır.
Allah’tan başka neredeyse herkesi - her şeyi İlâh edinirler. Müslümanım derler, Tağud’lara
itaat ederler, laikliği savunurlar, mezheplere - tarikatlara sırtını dayar. Net bir duruşları yoktur.
GAFİL Allah’ın kitabının tamamını bilmeyen, hükümlerin tamamından haberdar olmayan kişiye
denir. Tahrif edilmiş bir kitabı okuyan - iman eden kişi de gafil hükmündedir, bozulmuş
kitabı kendisine veren atalarıyla birlikte cehenneme sokulurlar. (/ Yunus 10:7-8 / Araf 7:173)
Eğer kişi; Allah’ın kitabını bilmiyor-gafil ya da münafık - müşrik - kafir - tağudi - laik - mezhepli ise,
amel defterine bakılmadan cehenneme gönderilir. Bunlar azabi’dir. (Zümer Suresi 39:19-71)
Allah bunlara mağfiret etmez. Bunlara hiç kimse şefaat edemez. (Furkan Suresi 25:23)
(/ Kehf Suresi 18:105 / Rum 30:13 / Nisa 4:145 / Zümer 39:19-45-46-47 / Kaf 50:24-25-26)
16. GADAP: Allah’ın bir toplumu Tağud’un - devletin - kralın - padişahın - Cumhurbaşkanının -
ağanın - patronun - vs… eline terk etmesidir. (/ Meryem Suresi 19:81-82-83-84)
Gadap kavramı geniş bir anlam ifade etmesine rağmen, tezekkür edilebilmesi açısından
şöyle örnekleyebiliriz; Örneğin bir babanın, arsız ve laftan anlamaz bir evladı olduğunu
düşünelim. Bu kişi hem aile içindeki düzeni, hem de toplumun huzurunu bozmakta.
Bir zaman sonra, hem baba, hem de ailenin diğer fertleri, bu kişiyi gözden çıkarıp,
kendilerinden uzaklaştırırlar. Ve bu kişi daha da beter yollara girerler.
Genellikle her türlü bela ve felaket başlarına gelir. İşte bu gadaptır.
Babası ya da ailesi, ne kadar gözden çıkarsalar da, bu kişinin başına kötü bir şey
gelmesini yine de istemezler. Ama şahıs iyiliği suistimal eden bir kişidir.
Bu sebeple tüm aile bireyleri tarafından, kendi kaderine terk edilmiştir.
İnsanlar Allah’a itaat etse de, etmese de, yine de Allah’ın hükmüne taabidir.
Allah’ın hükmü, yalnızca Allah’ın kitabından ibarettir. Eğer Allah’ın kitabına taabi olur ve
Ümmi El Kitab’ı kendinize rehber ederseniz, rahat ve insan onuruna yakışır bir hayatınız olur.
İnsanlar tarafından çalıştırılmazsınız, sömürülmezsiniz, ezilmezsiniz.
Allah’ın kitabına kibirlenirseniz, öğrenmezseniz, Allah’a itaat etmezseniz,
o zaman da Allah sizi gadaba terk eder ve sizin karşınıza
şeytani zekaya sahip bir İblis’in askerini çıkarıverir. Ömrünüzün sonuna geldiğinizde,
elinize verilen kağıt para karşılığında, ömrünüzü satmış olduğunuzu fark edersiniz.
Gadap süreci, kurtulunması çok zor bir girdap gibidir.
Tağudi zihniyet belli bir seviyeye ulaştığında, insanların ahlaki değerleri de değişir.
Örneğin; mecbur kaldığı için devletten maaş almasına rağmen, hakkaniyetten -
adaletten - dürüstlükten ödün vermeden işini yapmaya çalışan bir polis düşünelim.
Ve amirlerinden, topluma zulmetmek için emir aldıklarını varsayalım.
Bu hakkaniyetli - adaletli polis, idealist bir duruş sergileyerek,
haksız muamele ile toplumu ezmeyeceğini amirine bildirdiği anda işinden atılır.
Gadabın kötülüğü burada başlar. Bu idealist polis işten atıldığı anda, az bir maaş karşılığında
o toplumu bağırta bağırta ezmeye hazır, milyonlarca polis adayı kapıda beklemektedir.
İşte Allah’ın adaleti böyledir. Siz kendinizi maddi menfaat karşılığı satmaya hazırsanız,
ahlakını ve vicdanını çok daha düşük bir fiyat karşılığı satmaya hazır bir nesil oluşuverir.
23. Biismi Allahi Er-Rahmani Er-Rahimi
Er Rahmani Er Rahimi (duruşa sahip beşere) (/ Furkan 25:60 / Kehf 18:82 / Meryem 19:93)
Allahi diyarı / Allahi nizamı / (şeriatı - eşitliği - koşulsuz adalet nizamını) (/ Neml 27:30)
(inşaa etme - tesis etme - koruma - savunma - sürdürme) emridir / (kanunları / hükümleridir).
/ (Allahilere - Allahi diyarın halkına ait; Er Rahmani, Er Rahimi duruş kriterleri - kanunları)
(Bir melâike de, dağdaki bir kurt da fıtraten Er Rahmani olarak yaratılmıştır. (Bakara 2:30)
Ölüm melâikeleri, Allah’ın onlara emrettiği vazifeyi tesbih ederken,
icra ettikleri şeyin ne gibi mağduriyetlere ve üzüntülere yol açacağıyla ilgilenmez
ve Er Rahimi - merhamet - vicdan boyutunu düşünmez.
Fakat sınanan beşer için imtihan; Er Rahmani Er Rahimi duruşa - zihniyete sahip olmak
ve Allahi nizamı inşaa etmek üzerinedir. (Ahzap Suresi 33:36)
Ümmül Kitap’ta emredilen bütün hükümler, Er Rahmani bir irade ile,
hiçbir kişisel inisiyatif kullanılmadan tesbih edilerek yerine getirilmeli,
kişinin kendi inisiyatifine bırakılmış konularda ise Er Rahimi duruş sergilenmelidir.
Er Rahmani nizam, herkes için eşit olan koşullardır.
Doğum, ölüm, hava, su, yiyecek, yaşamsal ihtiyaçlar, canlılığın devamı için gerekli
her türlü alt yapı, Ümmül Kitap hükümleri, kıstas - kıyas - kısas, Er Rahmani nizamın gereğidir.
1
Whatsapp +90.544.446.46.66 yazım ve imla hatalarını lütfen bildiriniz
24. Er Rahmani nizam kusursuz bir döngüdür. (Mülk Suresi 67:3)
Her yaratılan, Er Rahmani nizamın işleyişine bir şekilde dahildir.
Her canlı, diğer bir canlının yaşam vesilesidir - rızkıdır - rahmetidir.
Ve yine her canlı, diğer bir canlı için, bir avdır - azaptır - sömürülecek kişidir.
(-Nahl Suresi 16:61) (Fatır Suresi 35:45)
Şer gibi görünende hayır, hayır gibi görünende şer olabilir.
Yarattığı nizamın işleyişini - sebebini - hikmetini - akıbetini, yalnızca Er Rahman bilir.
Allahi diyar içinde yaşayan, fakat; karakter - ruh - kişilik olarak cenneti hak etmeyen kişilere,
Er Rahman tarafından bir İblis - Tağud - tağudi - kral - padişah - firavun - devlet - halife - başkan
- ağa - komutan - din tüccarı - mezhepçi - hadisçi - şeytan - siyasetçi - şarlatan musallat edilir.
Ve bu şarlatanların - şeytanların, geçici bir süre için onlara sunacağı dünya
güzelliklerine - menfaatlerine karşılık, ebedi olarak ahirlerini ve ahiretlerini satarlar.
Veya tam tersine, Tağud’un diyarında yaşayan, fakat; karakter - ruh - kişilik - duruş olarak
cenneti hak eden bir kişiye, Er Rahim tarafından; bir Rabbani, bir Resûl, bir Mehdi,
bir Sıddık beğas edilir. Ve onlar, dört bir yanlarını saran, müşriklerin - hadisçilerin -
mezhepçilerin - münafıkların - tağudilerin - laiklerin küfür düzeninin içinde, hidayete erdirilirler.
İnsanların çok büyük çoğunluğu, mal, para ve makam hırsı yüzünden ölür ya da öldürülür.
İnsanın dünya için çok çalışıyor olması, rızkının artacağı - rahat yaşayacağı anlamına gelmez.
Aynı ev içinde - aynı eşit şartlarda yaşayan ve tek bir tabaktaki yemekten
birer kaşık yemek yiyen 10 kişi olsa, bunların 5’i helal, 5’i haram lokma yiyor olabilir.
Er Rahman her yarattığına rızkını verir. Yaratılan; helal olana mı tevekkül eder,
yoksa haram olana mı tamah eder, Er Rahmani Er Rahimi duruş budur.)
Allah; hem Er Rahman, hem de Er Rahmani’dir. Hem Er Rahim, hem de Er Rahimi’dir.
Rahman = Eşitlik ilkesi ile yaratan, eşitliği emreden
Rahmani = Eşitliği ilke edinen, Er Rahman’ın eşitlik emrine uyan.
2
ozgur.dogan-0.544.446.46.66@hotmail.com
25. 1 / EL HAMD (BİAT - İTAAT - SADAKAT) SURESİ
EL HAMD
1/1- El Hamd (/ fiilen koşulsuz itaat - biat / fiilen gösterilen sadakat / fiilen sergilenen hürmet),
Elalem’in / Alemlerin (/ herkesin / bütün toplumların / devranların / nesillerin / diyarların / kıtaların
/ denizlerin / yerin ve göklerin / bütün kainatın -/ cennetlik ve cehennemliklerin / melâikelerin, zebanilerin
/ insan, cin, hayvan ve bitki aleminin / canlı ya da cansız, var olan her tür - her şeyin)
Rabbi’nin (/ kullarına din öğretmeye ve nasıl yaşanacağını emretmeye yetkili tek makamın),
Allahi (nizamı - düzeni/ eşitlik- şeriat - koşulsuz adalet nizamı) içindir. (/ Enam 6:44-45-162)
EL HAMD
1/2- (Allahi nizamı - düzeni - sistemi, kuran-sürdüren her abid - her unsur - her kanun)
Er Rahmani’dir (/ Rahman eşitlik ilkesi ile yaratır, Rahmani eşitliği - adaleti yaşatır
/ Rahman bütün yarattıklarını rızıklandırır, Rahmani rızkı paylaşır - paylaştırır
/ Rahman her an hareket etmelerini, kader ölçüsünde varlıklarını sürdürmelerini sağlar,
Rahmani ise Allahi nizamın devamını ister - sağlar - sürdürür), (Meryem Suresi 19:93)
Er Rahimi’dir (/ Rahim kitapları ile nimetlendirir, Rahimi öğrendiği nimeti ehline öğretir
/- merhamet eder / ıslah eder / doğru yolu gösterir / tövbe edenleri bağışlar / asla vaadinden dönmez
/ Rahim ahirette sonsuz mükafatlar ile mükafatlandırır / Rahimi mükafatlara şükreder - kıymetini bilir).
/ (bir Allahi; Rahmani Rahimi düzeni - sistemi - kanunları - takdiri - süreci - hayatı düzenler)
Kurân-ı Kerim / El Hamd Suresi / 1 : 1 - 2 Ayetler
Whatsapp +90.544.446.46.66 yazım ve imla hatalarını lütfen bildiriniz
3
26. EL HAMD
1/3- Gündelik din (/ Allah’ın emrettiği gündelik yaşam kuralları / farz kılınan normal hayat akışı
/- dünya ve ahiretteki içtimai hayat / Allah’ın her türlü kanunu ve hukuki düsturu / yaşamanız
emredilen hayat tarzı / rota - istikamet - tek yön / yaşamınız boyunca uymanız gereken kuralların)
sahibi (/ kanun koyucusu / tek hükümdarı)…
EL HAMD
1/4- Yalnız sana abid (/ asker - fedai) oluruz (/ biat ederiz / itaat - hizmet - kulluk ederiz)
ve yalnız sana istiane ederiz (/ kendimizi sana = kitabına teslim ve tevekkül ederiz).
(İstiane kavramı: istiane, bir kişinin kale gibi güvendiği
bir kişiye - kuruma sırtını dayamasıdır.
Örneğin; bazı kişiler, bazı kişilerden veya kurumlardan aldığı
fiili veya manevi destekle güç devşirirler.
Mesela, devletin bir şehre vali atadığını var sayalım.
ve bu kişi devletin giydirdiği ceketin gücüne güvenerek,
ve devlet kurumlarından aldığı emirler doğrultusunda,
topluma karşı yapmış olduğu muamele, devlete olan istianesinin tecellisidir.
Bir kişi devlete de istiane edebilir, Allah'a da istiane edebilir.
Fakat bir mümin, yalnızca Allah'a abid olur, yalnızca Allah'a istiane eder.)
EL HAMD
1/5- Bizi Sırat-ı Müstakim’e (/ Allah’a ulaşan tek yola / garantili yola / Kurân yoluna)
hidayet et (/ ulaştır).
EL HAMD
1/6- Naim / (El Kitap ilmine sahip / Nimete - ilime ermiş / hakikati bilen)
(/ Arı-duru Ümmi El Kitabı = Ez Zikir’i = Suhufları = Kurân’ı = İncil’i = El Kitabı = El İslâm’ı = Ez Zebur’u =
Tevrat’ı = Kitab-ı Kerim'i = Kitab-ı Mübin’i bilen / İhsanda bulunduğun / hikmeti ve hakikati gösterdiğin
/ Nisa Suresi 4:69 / Ali İmran 3:164 / Bakara Suresi 2:231)
kimselerin yoluna (hidayet et)…
Gadaba uğramışların (/ Allah’ın gözden çıkardığı kullarının / dini ruhbanlaştıranların
/- mezhep ve hadisleri din edinenlerin / Allah’ın kitabında bildirdiği lanetlenmişlerin
/- Allah’ın şeriat ve sünnetini uygulamayan Tağud’un / tuğyani yaşam tarzına sahip laiklerin
/- kitabı tahrif edenlerin - işine geldiği gibi yorumlayanların / şeytanların - siyasetçilerin - şarlatanların…)…
(/ Nahl Suresi 16:106 / Bakara Suresi 2:79-88-90-159-161 / Müminun Suresi 23:44 / Nisa Suresi 4:93-)
ve delalette olanların (/ beyni yıkanmışların / aldatılmışların / kandırılmışların / cahillerin
/ hakikatten sapmışların / yanlış bilgilendirilmiş olanların /- yanlış yollara sevk edenlerin
/ İnsanların kendi elleriyle yazdıkları kitaplara - öğretilere göre yaşayanların) yoluna değil.
(Bakara Suresi 2:118) (Nisa Suresi 4:88-)
Kurân-ı Kerim / El Hamd Suresi / 1 : 3 - 6 Ayetler 4
ozgur.dogan-0.544.446.46.66@hotmail.com
27. 2 / BAKARA (SIĞIR) SURESİ
BAKARA
2/1- Elif Lam Mim.
(Elif Lam Mim ayetleri, tağudi diyarın halkını, Allahi nizama teşvik etme ayetleridir.
Saat - döngü tamamlanmış ve Allahi diyarı tamamen unutmuş olan insanlara hitap eder.)
BAKARA
2/2- İşte bu kendisinde (/ içeriğinde)
hiçbir şüphe (/ çelişki / tutarsızlık / mantık hatası) olmayan bir El Kitaptır.
Muttakiler (/ hakikat ile geleni - Allah’ın kitabını dosdoğru öğreteni tasdik edenler
/ onaylayanlar / destekleyenler / Zümer Suresi 39:33-34-35) için hidayet kaynağıdır.
BAKARA
2/3- Onlar, gaybi konulara iman - itaat ederken (Fatır 35:18) (Kaf Suresi 50:33)
/ (bilmedikleri bir dine, ideolojiye ya da konuya, taraf olurken veya karşı çıkarken),
salâtı (/ arı-duru şirksiz din sohbetini / Allah’ın dinini yayma amaçlı kulis faaliyetini
/ dinin tebliği niteliğindeki Kurân derslerini / Arı-duru Kurân eğitimlerini)
(Ahzap Suresi 33:43-56) (Hud Suresi 11:87) (Enfal Suresi 8:35) (Furkan Suresi 25:52)
ikame ederler (/ baz alırlar / gündelik hayatlarına taşırlar / ayakta tutarlar / devam ettirirler).
/ (Öncelikle, iman ettikleri din hakkındaki her şeyi, bizzat o dinin kendi kitabından arı-duru
bir şekilde öğrenir ve uygularlar. Devletlerin ve şarlatanların mezhep dinlerine iman etmezler).
Ve onları rızıklandırdığımız şeylerden, (inandıkları yolda)
infak ederler (/ Allah rızası için, inandıkları - taraf oldukları yolda harcarlar
/ yollara - ormanlara en güzel - en verimli meyve ağaçları - sebze bitkileri dikerler (Sebe 34:15-16)
/ insanların esaretten kurtulması ve çalıştırılmadan rızıklanması için, köylere - şehirlere - ormanlara
hızlı üreyen ve eti lezzetli hayvanlar salarlar / yollara çeşme - aş evleri yaptırırlar)
(Araf 7:58-73 / Hud 11:64 / İsra 17:59 / Şuara 26:155 / Kamer 54:27 / Şems 91:13)
Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 1 - 3 Ayetler
5
Whatsapp +90.544.446.46.66 yazım ve imla hatalarını lütfen bildiriniz
28. BAKARA
2/4- Ve sana nüzul edilene (/ indirilene) iman - itaat ederler.
Senden önce indirilenlere ve ahirde - gelecekte (indirilecek olana) da
yakîn ederler (/ ihtisas ederler / derinlemesine araştırırlar / senden önce indirilen
kitabı da okuyup öğrenirler, senden sonra indirilen kitabı da okuyup öğrenirler
/ hangi kitap Tağud’un - devletin, hangi kitap Allah’ın olduğunu ilim ve hikmet ile ortaya çıkarırlar.)
/ (Arı-duru okuyup öğrenmeden, hiçbir dini kabul ya da red etmezler).
BAKARA
2/5- (Bilin ki) işte onlar
Rablerinden (/ kullarına din öğretmeye ve nasıl yaşanacağını emretmeye yetkili tek makamdan)
bir hidayet kaynağı (/ dosdoğru yolu gösteren bir kitap / El İslâm) üzerindedirler.
Ve işte onlar müflihûn’dur (/ felaha - kurtuluşa - özgürlüğe - kafa dinginliğine erenlerdir).
BAKARA
2/6- Gerçekten de
kefere / (tağudiler - devletin halkı / laikler / mezhepliler - mezhepçiler) için,
/ (Allah’a boş boş iman - ibadet edip, Tağud’a - devlete fiilen hizmet edenler için)
/ (İnkar-nankörlük edenler için / Tağud’lara kul - asker - memur olanlar için)
/ (Allah’ın dinini, Tağud’ların - devletlerin emrine sokanlar için)
/ (Allahi diyarı inşaa etmek yerine, Allah’a yalakalık yapmayı ibadet sayıp,
fiiliyatta Tağud’un düzenine itaat - hizmet edenler için),
(nezir olarak) onları uyarsan da uyarmasan da aynı (/ eşit) mi?
İman - itaat etmiyorlar mı? / (Atalarından-devletlerinden-hocalarından öğrendikleri
mezhep dinlerinden, hurafelerden, bidatlardan, hadis safsatalarından vazgeçmiyorlar mı?)
6
Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 4 - 6 Ayetler
ozgur.dogan-0.544.446.46.66@hotmail.com
29. BAKARA
2/7- Allah; onların kalplerinde ki yücelttiklerini / (gözlerinde büyüttüklerini)
/ (hamiyetlerini / İlahlarını / krallarını / idollerini / ideolojilerini / dava edindikleri düzeni)
ve kulaklarının üzerini
(birbirine) zincirledi (/ algıda seçicilik yarattı / hevalarına hitap edenleri duyar hale getirdi)
ve gözlerinin üzerine perde çekti / (hakikati göremez oldular)
ve onlar için (hem dünyada, hem de ahirette) azim (/ büyük) bir azap vardır.
BAKARA
2/8- Ve insani / (insana taabi olan) (Maeric Suresi 70:36) (Cinn 72:10) (Kasas Suresi 28:43)
/ (Nuhi - Hudi - İbrahimi - İsmaili - Musevi - Davudi - İsevi - Muhammedi)
(bazı) kimseler de derler ki; (Enbiya Suresi 21:57)
‘’Biz Allah’a ve ahiret gününe iman ettik (/ inandık)’’ (derler). (Maide Suresi 5:61)
/ (İnsani - insana taabi olan - insanları peygamberleştiren kimseler,
slagonik olarak kelime-i şahadet getirerek, Müslüman olduklarını iddia ederler.
Veya vaftiz töreniyle insanların Hristiyan olduğunu iddia ederler.
Veya insanları sünnet edip işaretleyerek Yahudi olduklarını iddia ederler.)
(Ali İmran Suresi 3:80) (Nas Suresi 114:1-2-3-4-5-6) (-Şuara Suresi 26:18-19-20-21-22)
Ve onlar (aslında) mümin (/ yalnızca Allah’a ve O’nun kitaplarına iman edenlerden)
değildir, (onlar atalarından öğrendikleri dinlere taabi oldukları için
veya Allah’ın kitabı ile birlikte hadis ve mezhep kitaplarına da iman - itaat
ettikleri için müşriktirler). (Hucurat Suresi 49:14) (Nur Suresi 24:47) (Nahl Suresi 16:21)
(İNSANİ KAVRAMI: Allah’ın herhangi bir sıddığını kendisine peygamber edinen kişi.
İbrahimi, Musevi, İsevi, Muhammedi, Davudi, vb… Bu tip ideolojiler tevhidi yok eder.
Ya da mezhep veya ideoloji kurucularını kendisine kılavuz edinip, kişileri otorite edinen kimse.
Örneğin; Mao’cu, Marksist, Kemalist, vs… Bu tip ideolojiler Hanif İbrahim Milletini yok eder.)
Whatsapp +90.544.446.46.66 yazım ve imla hatalarını lütfen bildiriniz
7 Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 7 - 8 Ayetler
30. AMEL DEFTERİNİ GÖREMEDEN, DİREKT CEHENNEME GİDECEK OLANLAR;
(İnşikak Suresi 84:10 / Meryem Suresi 19:68-69)
GAFİL: Allah’ın kitabını arı-duru öğrenmeden ölen kişilere denir.
Allah bu durumdaki kişileri, kitabına karşı kibirlenmiş - kitaptaki bütün hükümleri
arı-duru öğrenmeyi önemsememiş kabul eder.
Ve bu kişinin hükmü, amel defterine bakılmaksızın cehennemdir.
Herhangi bir insan, faydası ya da zararı konusunda
kesin emin olduğu herhangi bir konuya karşı asla kibirlenmez…
Evine gelen elektrik - su faturasına ya da devletten gelen bir tebligata karşı
asla kibirlenmez. Fatura ne kadar gelmiş, son ödeme tarihi ne zaman
ya da tebligat hangi konuyla ilgili, bu konu ile ilgili ne yapması lazım, vs…
faydası ya da zararı hakkında kesin emin olduğu konuyu,
en ince detaylarına kadar araştırma gayreti içine düşer.
Fakat, Allah ile kulu arasındaki tek bağ olan Ümmül Kitabı okuyup,
arı-duru konuyu öğrenmeye kibirlenir.
Mutlaka kendisine göre daha önemli işleri vardır.
Gafil’e göre kitabı öğrenmek boşa vakit harcamaktır.
Eğer insan, dinini direkt Allah’tan - Ümmi El Kitap’tan - Kurân’dan öğrenmez ise,
Tağud’dan maaş alan şarlatan din adamları, ilmihaller yazarak, televizyondan
mezhep ve hadis dinlerini anlatarak, insanları İblis’in askeri haline getirirler.
Ayrıca tahrif edilmiş bir Kurân’ı okuyan kişi de, gafil hükmünden kurtulamaz.
Eğer bir mümin için Allah’ın kitabı gerçekten önemli ise,
Allah’ın hiçbir hükmüne kibirlenmiyor ve öğrenmek için gayret ediyorsa,
Allah o kişinin karşısına mutlaka bir mehdi veya hidayet kaynağı çıkarır.
8
ozgur.dogan-0.544.446.46.66@hotmail.com
31. MÜŞRİK: Tevhidi bozan kişiye müşrik denir.
Allah’ın herhangi bir hükmüne, herhangi bir şeyi şerh eden kişi demektir.
Bir kişinin müşrik olabilmesi için, muhakkak Allah’ın kitabına iman ediyor olması gerekir.
Zaten Allah’ın kitabının tamamına iman etmezse, o kişinin hükmü kafirdir.
Müşrik ise Allah’ın kitabını yetersiz görür. Allah’ın Kitabındaki hükümler arzuladığı gibi değildir.
Allah’ın her şeyi apaçık ve eksiksiz açıklayan bir kitap göndermediğine inanır.
Müşrikler için mürşitlerinin lafı, Allah’ın kitabı kadar değerli - önemlidir.
Mürşitlerinden, evliyalarından, peygamber edindikleri kişilerden şefaat beklerler.
Müşriklerin inancına göre, Allah’ın Nebileri; İsa, Musa, Muhammed,
kendilerini Allah’ın Resûl’ü olarak kabul eden herkese şefaat ederler.
Ve Allah’ın kitaplarında açıkça bildirdiği,
değişmesi asla mümkün olmayan hükümlerini lağvettirerek,
kendi ümmetlerini topluca cennete sokacağına inanırlar.
Müşriklerin dinine göre, Allah ve Resûlleri torpil yapan, adam kayıran,
yeri geldiğinde El Hakk hükümlerinde oynamaların yapılabileceği bir anlayışa sahiptir.
Takva sahibi bir mümin için; din - kanun - hüküm - emir yalnızca Allah’ın kitabıdır.
Bir Nebi’nin bizzat kendi ağzından dahi bir hüküm duysanız,
o hükme Ümmi El Kitap’tan - Kurân’dan, delil - kıyas - teşbih - ispat isteyin. (Bakara Suresi 2:71)
Allah’ın kitabı haricindeki her türlü kitap batıldır - insanın kendi kıt aklı ile yazdığı şeylerdir.
Devletlerin kanun kitapları, mezhep kitapları, hadis kitapları, tefsirler, ilmihaller,
menkıbeler, fıkıh kitapları, siyerler, tasavvuf kitapları, kütübü sitte, kütübi erbaa, talmut, vs…
insan aklı ile yazılmış her türlü din kitabı batıldır ve bunlara iman etmek,
ya da Allah’ın kitabına şerh etmek şirktir. (Zümer Suresi 39:45) (Nahl Suresi 16:106)
Allah’ın helal kıldığı herhangi bir şeye haram demek,
ya da haram kıldığı herhangi bir şeye helal demek de şirktir.
Şirk’in küçüğü büyüğü olmaz. İster 1000 tane İlâh’a iman - itaat eden bir müşrik ol,
istersen de hem Allah’a iman - itaat edip, hem de tek toynaklı hayvanları yemek
haramdır ya da mekruhtur diyen bir müşrik ol…
İkisinin de hükmü amel defterini göremeden cehenneme atılmaktır.
9
Whatsapp +90.544.446.46.66 yazım ve imla hatalarını lütfen bildiriniz
32. KAFİR: Eğer bir kişi, Allah’ın kitabındaki herhangi bir hükmü tahrif ediyorsa,
anlamını bozuyor - değiştiriyorsa, en büyük kafir odur.
Bu bağlamda; Allah’ın salât emrini, namaz olarak bozan - değiştiren kişiler,
en büyük küfrü işlerler.
Salât; Kurân eğitimi ile insanların ıslah edilmesidir, salâha erdirilmesidir,
Salât; Kurân’ı kendisine rehber edinen, salih kullar yetiştirmeye gayret etmektir.
(Ahzap Suresi 33:43-56 / Hud Suresi 11:87 / Enfal Suresi 8:35 / Furkan Suresi 25:52)
Ümmül Kitap’ta - Kurân’da - Tevrat’ta - İslâm dininde, namaz diye bir
seremoni ve menasike - ritüel yoktur. (Hacc Suresi 22:34-67)
Allah’ın salât emrini tamamen ortadan kaldıran namaz şirki,
tamamen hadis kitaplarından dinin içine sokuşturulan bir şirktir.
Tamamen İblis’in - Tağud’ların - devletlerin emriyle;
insanları Kurân’dan - Tevrat’tan ayırmak ve İslâm’ı ruhbanlaştırmak adına yapılan şarlatanlıktır.
İnsanları cehalete mahkum eden namaz şirki öyle tehlikeli bir uyuşturucudur ki,
80 sene namaz kılmış bir kişi, Kevser suresinin dahi anlamını bilmez.
Namaz; insanlara ezberletilen, anlamını dahi bilmedikleri Arapça - İbranice kelimeleri
papağan gibi tekrar ederek, Allah’tan hoşnutluk beklemektir.
El Alim - El Hakim - El Melik - El Halik - El Mümin - Es Selam - El Aziz - El Gani…
olan Alemlerin Rabbi, böyle bir yalakalığa itibar gösterir mi / değer verir mi?
(Tarık Suresi 86:14 / Maun Suresi 107:1-…-7 / Bakara Suresi 2:59)
Diğer bir kafir, Allah’ın kitabındaki herhangi bir hakikati kasıtlı olarak topluma
anlatmayan kişidir. Yani bir musallin - öğretmen - hoca, bütün kitabı öğrencilerine
arı-duru öğretse, fakat bir tek hükmü ‘’kasıtlı olarak’’ öğretmese,
yine aynı şekilde, amel defterini göremeden cehenneme sevk edilir. (Araf Suresi 7:147)
Diğer bir kafir, Allah’ın kitabındaki herhangi bir hakikati
önemsizleştiren - itibarsızlaştıran kişidir. Spesifik bir örnekle açıklamamız gerekirse;
Kişi kitabın bütün hükümlerini okudu, anladı, kabul etti.
Fakat, sonra da çevresine karşı; ‘’Tamam, faiz haramdır, ama günümüz şartlarında
bu hükmün pek önemi - karşılığı yok’’ derse, bu kişi de yine kafir hükmündedir.
Bir kişi faiz alıp günah işleyebilir, bu kişi Allah’ın emrine itaatsizlik yapmış
ve kul hakkına girmiş - haram yemiş olur. İşlediği günahın cezası ahirette karşısına çıkar.
Fakat, eğer işlediği günahı, diğer insanlara karşı önemsizleştirmeye kalkarsa, kafir olur.
10
ozgur.dogan-0.544.446.46.66@hotmail.com
33. MÜNAFIK: Nifak çıkaran ya da nifakçıya taabi olan kişidir.
Tam kelime anlamıyla ‘’Nafakasının peşindeki kişi’’ demektir.
Menfaatine göre yolunu çizen, menfaatine uyana itaat eden, maddiyat için çalışan kişi.
Genel anlamıyla, kaypak - dönek - yalaka - menfaat dostu kişi demektir.
Boş boş ibadet ritüelleri ile Allah’a aklı sıra yalakalık yapıp - namaz kılıp,
ama diğer taraftan Tağud’lara - devletlere fiilen hizmet eden,
askerlik - memurluk - işçilik yapan, fiilen vergi ödeyen kişiye münafık denir.
Münafık duruma göre taraf değiştirir. Kim güçlüyse ondan yanadır.
Bir savaş sırasında tarafını seçmek için kazananın ve kaybedenin netleşmesini bekler.
Durum netleştiği anda, kazananla birlikte kaybedene saldırır.
Bir münafığın Müslümanlardan taraf olması,
Müslümanları kandırmaya yeter, ama Allah’ı kandırmaya yetmez.
Yalakalar - dönekler - menfaat dostları - rüzgarı arkasına alanlar - güçlünün çanak yalayıcıları,
Allah’ın ve Allahilerin nazarında en aşağılık mahlukatlar olduğu için,
Münafığın yeri Cehennem ateşinin en alt tabakasındadır. (Nisa Suresi 4:145)
İĞVASINA - ZAAFLARINA YENİK DÜŞENLER:
Dünya üzerinde yaşayan hemen hemen her insanın az ya da çok mutlaka bir zaafı vardır.
Kimi insanın zaafı malı-serveti-parası, kimi insanın zaafı karısı-kocası-evladı-ailesi,
kiminin işi-makamı-itibarı, kiminin lüksü-rahatı-evi-arabası, kiminin yiyecek-içecek,
kiminin içki-kumar-uyuşturucu, kiminin gıybet-fesat-haset…
Örnekleri sayfalar dolusu çoğaltmak mümkün…
Fakat insanın herhangi bir zaafı uğruna ömrünü harcaması, insanı cehenneme sürükler.
Örneğin; evladına mal bırakmak için, ömrü boyunca gayretle çalışan insan…
Makamı - kariyeri için her türlü günahı gözü kapalı işleyen kişi…
Kral’ın - Padişah’ın - Ağa’nın - Cumhurbaşkanı’nın - devletin - komutan’ın
gözüne girebilmek, Tağud’dan - tağudiden aferini kapabilmek için, gayret sarfeden kişi…
Amel defterini göremeden, direkt olarak cehenneme gönderilir.
TAĞUDİLER: Allah’ın kitabıyla, şeriat ve sünneti ile ülkesini yönetmeyen hükümdara - devlete
itaat eden halka tağudi denir. Firavun’un, Kral’ın, Padişah’ın, Cumhurbaşkanı’nın, devletlerin,
Laik cumhuriyetlerin, tabelasında şeriat devleti dahi yazsa, arı-duru bir şekilde
Allah’ın kitabı ile yönetilmeyen her türlü düzenin halkına - vatandaşına tağudi denir.
Bu ülkelerin yönetim şekillerine bağy - tuğyan denir. (Nahl Suresi 16:90)
11
Whatsapp +90.544.446.46.66 yazım ve imla hatalarını lütfen bildiriniz
34. ZENGİN OLMASINA RAĞMEN: Miskinleri doyurmayan,
ormanlara ve yollara meyve ağaçları dikmeyen,
insanların yemesi için, ormanlarda hayvan üremesine uğraşmayan,
tağudi devletlere karşı güç toplamayan ve günün teknolojisine uygun
silahlar ve araç - gereçler edinme gayretinde olmayan kişiler, amel defterlerini
göremeden cehenneme gönderilir. Bu insanlara hiç kimse şefaat edemez.
Yukarıdaki birbirinden önemli hükümler dikkatle incelendiğinde;
Amel defterini göremeden - mizan terazisine sokulmadan cehenneme gönderilen kişiler,
Allahi olamamış ya da Allahi nizamın inşaası için gayret sarfetmemiş kişiler olduğunu
göreceksiniz. Bu insanların işledikleri hayırlı amellerin - ibadetlerin, Allah’ın nazarındaki
kıymeti - karşılığı - mükafatı, savrulmuş bir toz zerresi kadardır (Furkan Suresi 25:23).
Zaten sahibi olduğunuz sağlık, mal, ömür, Allah’ın size bahşettiği şeylerdir.
Allah bunlardan birini bahşetmeseydi, sen hayırlı amel zannettiğin şeyi zaten yapamazdın.
Dolayısıyla Allah’a yalakalık yapmak ibadet değildir. İbadet Allah’ın kitabını uygulamaktır.
Yukarıdaki maddeler, tamamen Allah ile kul arasındaki temel hukuku - mevzuatı kapsar.
El Kitab’ın - Ez Zikir’in - El İslâm’ın - El Kurân’ın - Ümmi El Kitab’ın temel hükümleridir.
Tevhidin temel konusudur. Yukarıda sayılan maddeler yerine oturmazsa,
Allahi diyarın inşaası mümkün olamaz. Allah’tan başka İlâh - otorite tanımamak,
hatta her türlü İlâh’a - otoriteye karşı savaş başlatabilmek için,
yukarıdaki maddelerin eksiksiz uygulanması şarttır - farzdır.
Adem’den bu yana indirilen kitapların tamamı, beşere;
El Hakk’ı, Allahi nizamı, tevhidi, şeriatı, kıstası-kıyası-kısası öğretmek
ve şecere nizamını inşaa eden İblis’in askerlerinin / Tağudların - kralların - padişahların -
firavunların - cumhurbaşkanlarının - ağaların - devletlerin kurduğu tağudi nizamlardan -
devletçilik nizamlarından - kölelikten - vergi mükellefliğinden - askerlikten - işçilikten -
ırgatlıktan - sınıf ayrımcılığından - emir altında yaşamaktan - kategorilere ayrıştırılmaktan…
beşeri - insanları kurtarmak, eğitmek, zeka seviyelerini artırmak, vizyonlarını genişletmek
ve sekinete kavuşturmak - kafa dinginliği sağlamak - beşeri özgürleştirmek için indirilmiştir.
12
ozgur.dogan-0.544.446.46.66@hotmail.com
35. BAKARA
2/9- (Amel defterini göremeden, direkt olarak cehenneme atılacak olanlar),
(akılları sıra) Allah’ı ve amenû olanları (/ takva sahibi müminleri) aldatırlar,
ama (aslında) aldatamıyorlar / kendileri aldanıyorlar / (Tağud’dan maaş alan,
din alimi görünümlü şeytanlar - şarlatanlar tarafından aldatılıyorlar)…
Sadece kendileri şuurunda (/ farkında) değiller.
BAKARA
2/10- Onların kalplerinde / (bilinç altında),
(hamiyet - ırkçılık - mezhepçilik) marazı (/ hastalığı) var,
(iman edenlerin desteğini alıp devletleşmeyi hesap eder dururlar)
(/ Tevbe 9:110 / Araf 7:138-139-140-141),
eh.. (böylece) Allah onların hastalığını (temelli) artırdı (/ Maide Suresi 5:52).
Ve (Allah’ın dinini) yalanlamaları / (yalanlayanlara kayıtsız kalmaları) sebebiyle,
onlar için elim azap vardır. (/ Nahl Suresi 16:26 / Karia Suresi 101:9-10-11)
BAKARA
2/11- Ve onlara; ‘’Yeryüzünde fesat çıkarmayın (/ Allah’ın sünnetiyle / kitaplarıyla
/ kanunlarıyla ters düşmeyin)’’ denildiği zaman dediler ki; ‘’Biz ancak
ıslâh edicileriz (/ düzen getirmekteyiz / modern-çağdaş bir nesil yetiştiriyoruz)’’ (dediler).
(Bakara Suresi 2:204-205)
(İnsanlar bir problemi hızlı bir şekilde çözmekle çok zeki olduklarını zannederler.
Veya bazı insanların yazdığı kitapları okuyup dünyevi bilgiler edinmekle,
çok entelektüel olduklarını zannederler.
Allah’ın kitabını bilmeyen gafil bir insan, neyi okursa okusun cahildir.
Herhangi bir şeytan, gafil bir insanı dilediği gibi elinde oyuncak edebilir.
Kendisini çok zeki zanneden bir debilin eline kağıt verip, hayatı boyunca eşek gibi çalıştırır.
Babasının köle gibi çalışarak emek emek kazandığı parayı, üç-beş süslü eşyaya harcattırır.
Kendini zeki zanneden debili, zorla asker eder, zorla cepheye götürüp savaştırır.
Allah’ın kitabını bilmeyen bir insan, şeytanlar tarafından sömürülmeye mahkumdur.)
BAKARA
2/12- E, gerçekten (tevhidi - Allahi nizamı yok sayıp),
fesat çıkaranlar (/ Allah’ın kitaplarıyla / kanunlarıyla / sünnetiyle ters düşenler)
(tamamen) onlar değil mi?
Velâkin şuurunda (/ farkında) değiller.
13 Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 9 - 12 Ayetler
Whatsapp +90.544.446.46.66 yazım ve imla hatalarını lütfen bildiriniz
36. BAKARA
2/13- Ve onlara; ‘’Siz de amînû (/ takva sahibi mümin) olan
insanlar gibi iman - itaat edin’’ / (Allahi nizama taabi olun
/ Allahi diyarın inşaası için gayret sarfedin - yardım edin) denildiği zaman,
Dediler ki; E, biz de
sefihlerin (/ akılsızların / kafası çalışmayanların / menfaatlerini düşünemeyenlerin / aptalların),
/ (süfeha = kan dökene itaat eden kişilerin / mankurtların / fedailerin) (Bakara Suresi 2:30)
âmenû (/ takva sahibi mümin) olduğu gibi mi iman - itaat edelim…?
(Modernleşmeyelim mi? Çağdaşlaşmayalım mı? Teknolojiyi - bilimi red mi edelim?) (dediler).
(Biz zeka kapasitesi yüksek ve bulunduğumuz topluma yön veren - yol gösteren insanlarız.
Allah bizleri üstün vasıflarla, yeteneklerle ve elit bir sınıf içinde yarattı.
Eşitliği - eşit paylaşımı kabul etmemiz için geri zekalı olmamız lazım.
Allahi nizam - şeriat - koşulsuz eşitlik düzeni; akla -mantığa uymayan,
doğanın kanununa - tabiatın dengesine - doğal seleksiyona -
maddenin tanımına - eşyanın tabiatına aykırı bir düzendir… Dediler.)
(Kasas Suresi 28:78) (Meryem Suresi 19:77) (/ Hud Suresi 11:87) (/- Fussilet Suresi 41:50)
E, aslında onların (kendileri),
sefih (/ batıl öğretilerle aptallaştırılmış / karınlarını doyurabilmek için köleleşmiş
/ 3-5 süslü eşya için, ömürleri boyunca İlâh edindikleri kuramlar uğruna çalışan insanlar)
/ (süfeha = kan dökene itaat eden kişiler / mankurtlar) (Bakara Suresi 2:30) değiller mi?
Velâkin (ömürlerini boş bir amaç uğruna harcadıklarını) bilmezler (/ farkında dahi değiller).
BAKARA
2/14- Ve (o kişiler), amenû (/ takva sahibi mümin) olanlarla
karşılaştıkları zaman dediler ki; ‘’İman - itaat ettik’’.
Ve kendi şeytanlarıyla (/ onları Allah’ın yolundan ayıran kişilerle
/ Furkan Suresi 25:29 / İsra Suresi 17:27) yalnız kaldıkları zaman,
dediler ki; ‘’Şüphesiz ki biz sizinle beraberiz,
(onlarla) sadece istihza (/ fark ettirmeden - zekice taktiklerle durumu idare)
ediyoruz (/ evet - haklısın deyip geçiyoruz / makaraya sarıyoruz) / (gönüllerini hoş ediyoruz)’’.
14
Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 13 - 14 Ayetler
ozgur.dogan-0.544.446.46.66@hotmail.com
37. BAKARA
2/15- Allah onlarla istihza etmektedir (/ kendilerinin zeki insanlar olduklarını sanmalarını
sağlamaktadır). Ve bir süre için körü körüne tuğyan (/ Tağud’a itaat ederler
/ Allah’ın kitabı ve şeriatı ile ülkesini yönetmeyen hükümdara - devlete itaat) ederler.
BAKARA
2/16- İşte onlar hidayete (karşılık)
delaleti (/ cehaleti / sapkınlığı / aldanış / kandırılmışlık) satın aldılar.
Eh.. (fakat) onların ticareti kârlı değil (/ ömürlerini dünyalık kazanmak için boşu boşuna
geçirmekteler) ve hidayetçilerin / mehdilerin ardında (/ hidayete ermişlerin takipçisi
/ hidayet zincirinin bir halkası / doğru yolu bulmuşların izinde) olanlar da değildirler.
(Mehdi: İnsanları Sırat-ı Müstakim’e, yani Allah’a - cennete varan tek yola ulaştırandır.
Allah’ın kitabına ve İnsanı - insanları hidayete erdiren kişiye ve kişilere mehdi denir.
Nebiler, Resûller, Rabbaniler, Rabbiyyunlar, Sıddıklar-Aziziler ve Allah’ın kitapları,
işlevleri ve görevleri gereği, doğal olarak mehdidir - hidayetçidir.
Fakat bununla birlikte, çevresindeki sözüne itibar edecek kişilere,
Kurân’ı öğreten - Kurân yoluna sevk eden ya da Resûl’ün, Nebi’nin, Sıddık’ın yoluna
sevk eden de, sevk ettiği kişiye - kişilere mehdilik etmiş olur.
Bu bağlamda, kimi insanın mehdisi anası - babası, kimi insanın mehdisi eşi,
kimi insanın mehdisi arkadaşı, hocası, öğrencisi, kardeşi, çocuğu, komşusu olabilir.
Hiçbir ibadet, mehdilikten - hidayetçilikten daha üstün değildir. Allah’ın zikrini - Kitabını
insanlara arı-duru anlatmak - öğretmek en büyük görevdir - ibadettir. (Ankebut Suresi 29:45))
15 Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 15 - 16 Ayetler
Whatsapp +90.544.446.46.66 yazım ve imla hatalarını lütfen bildiriniz
38. BAKARA
2/17- Onların misali gibi misal;
(Allah insana mehdi gönderip) bir ateş yakar,
eh.. (böylece) ateş etrafındaki şeyleri aydınlatır… (Nur Suresi 24:40)
Ama Allah onların nurunu giderdi (/ hidayet zincirini kopardı
/ Kitaptan - Allah’ın şeriat ve sünnetinden uzaklaştılar).
Ve onları zulmet (/ karanlık / cehalet / çaresizlik / karamsarlık) içinde bıraktığından,
onlar; (dünyada; Tağud’lar - devletler tarafından sömürülmekten, kölelikten - esaretten
/ ahiret için; cehennem azabından kurtuluş yolunu) göremezler.
BAKARA
2/18- (O kullar) Sağır / (anlatılanı dinlemez),
dilsiz (Tağud’ların - devletlerin aleyhine konuşamaz),
kördürler / (hakikati göremez - görmek istemez),
eh.. (artık) onlar (tağudi nizamdan - şirk dinlerinden - mezheplerinden) dönemezler.
(/ Yunus Suresi 10:43-44 / Taha Suresi 20:124-125-126-127)
BAKARA
2/19- Veya gökyüzünden; İçinde karanlık ve gök gürlemesi
ve şimşek olan (ürkütücü tabiat olayları / hortum - tayfun - kasırga - tornado),
(sağanak) yağmur gibi yağar.
Yıldırımın (dehşeti ile) mevta olma (/ cansız - elemente dönüşme / ölüm) korkusuyla,
(çaresizlik içinde bir refleks ile) kulaklarına parmaklarını tıkarlar.
(Halbuki onların gözlerini yumup, kulaklarını tıkaması, hakikati görmezden - duymazdan
gelmeleri, üzerlerine düşecek yıldırıma karşı bir önlem değildir.)
Ve Allah kafirleri kuşatmıştır.
16
Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 17 - 19 Ayetler
ozgur.dogan-0.544.446.46.66@hotmail.com
39. BAKARA
2/20- Şimşek neredeyse onların gözlerini kapıp alır / (geçici körlük oluşur),
(Allah’ın bahşettiği ışık - kitap - ilim ile) her aydınlattığında onlar orada yürürler,
ve üzerlerine karanlık / (karamsarlık - çaresizlik - cehalet) çökünce dikilip kalırlar.
Ve eğer Allah dileseydi,
elbette onlar (hakikati) işitemezdi ve (doğruyu) göremezdi.
Hiç şüphesiz ki Allah her şeye kadirdir (/ gücü yeter).
BAKARA
2/21- Ey insanlar…!!!
Rabbinize (/ kullarına din öğretmeye ve nasıl yaşanacağını emretmeye yetkili tek makama)
abid olun (/ biat edin / itaat edin / hizmet edin / kulluk edin).
Ki O, sizi ve sizden öncekileri yarattı.
Umulur ki siz, takva sahibi olursunuz (/ hakikat ile geleni - Allah’ın kitabını
dosdoğru öğreteni tasdik edersiniz / onaylarsınız / desteklersiniz / -Zümer Suresi 39:33-34-35-)
BAKARA
2/22- Ki O; yeryüzünü sizin için bir döşek ve gökyüzünü bina yaptı.
Gökyüzünden su indirip, eh.. (böylece) onunla size rızık olarak
semerat (/ ürünler-meyve-sebze) çıkardı.
Eh.. (artık) Allah’a ortaklar - eşler
kılmayacağınızı (/ kılmamanız gerektiğini) biliyorsunuz.
17 Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 20 - 22 Ayetler
Whatsapp +90.544.446.46.66 yazım ve imla hatalarını lütfen bildiriniz
40. BAKARA
2/23- Ve eğer siz kulumuza indirdiğimiz şeyden (/ Kuran’dan / Ümmi El Kitap’tan)
şüphe içindeyseniz, eh.. (o zaman) onun misli (/ benzeri) bir sureyi,
Allahi (nizamı tebliğ eden bir Nebi’nin)
ardı sıra (/ Nebi’nin bir alt mertebesinde olduğunu iddia ettiğiniz
/ ‘’benim için Nebi’den sonra …… gelir’’ dediğiniz)
şuhedalarınızdan (/ bir kitabın inişine şahit olmasına rağmen,
sonradan Allahi duruşlarını bozanlardan / bir Nebiye; sahabe - havari - Allahi yardımcı olmasına rağmen,
sonradan Allahi duruşlarını bozanlardan) isteyin (/ arayın / araştırın),
eğer siz sadıklardan (/ boş konuşmayanlardan
/ dürüst / samimi / ağzından çıkan lafın mesuliyetini düşünen / ölçüp tartarak - bilinçli konuşanlardan
/ Allah’a ya da başka birilerine yalakalık olsun diye konuşmayanlardan) iseniz.
(/ Enfal Suresi 8:31) (/ İsra Suresi 17:88 / Hud 11:13-14 / Tur Suresi 52:34 / Yunus Suresi 10:38)
(İsa’nın havarileri, tebliği bizzat Nebi’den almalarına rağmen,
İsa’nın vefat etmesinin ardından; gerek Allahi duruşlarını bozmaları sebebiyle,
gerekse Tağud’lardan, krallardan, devletlerden korktukları için,
İncil’i yeniden yazamadılar.)
(Sadık ifadesinin zıt anlamlı kelime karşılığı; ‘’Münafık’’ tır.)
ozgur.dogan-0.544.446.46.66@hotmail.com
18
Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 23 Ayet
41. BAKARA
2/24- Eh.. (fakat) eğer yapamazsanız… ki asla yapamayacaksınız,
eh.. (öyleyse) yakıtı insanlar ve taşlar olan o ateşten sakının.
(O ateş) nankörler (/ inkar edenler / kafirler) için hazırlandı.
BAKARA
2/25- Ve amenû olanları (/ takva sahibi müminleri / Allahi diyarın halkını),
ve salih amel işleyenleri (/ Allah’ın kitaplarını kendilerine rehber edenleri) müjdele.
onlar için altlarından / (kendilerine ait) / (hiçbir devletin ya da şahsın sahiplenmediği)
nehirler akan / (bitki - hayvan - habitat - canlılık fışkıran) cennetler vardır.
/ (Akan nehirleri - hayvanları - ağaçları hiç kimsenin sahiplenmediği,
cenneti hak eden bütün yaratılmışların eşit şekilde hak sahibi olduğu
ve Allah’tan başka hiç kimseye karşı sorumlu olmadan - hesap vermeden
ve Allah’ın kendilerine layık göreceği ortam içinde,
huzur içinde kalacakları cennetler - meyve bahçeleri vardır.)
Oradaki semerelerden (/ ürünlerden - meyve - sebzelerden) rızık olarak,
her ne zaman rızıklandırılsalar,
derler / (diyecekler) ki; biz daha önce rızıklandırıldık
ve ona benzeyenlerden (bize) verildi.
Ve onlar için orada mutahhar (/ tertemiz) eşler vardır.
Ve onlar orada ebedi (/ devamlı) kalacaklardır.
(Salih amel nedir;
Salât eğitimi ile ıslah olmuş - eğitilmiş kişiye salih denir.
Salât eğitiminde öğrenilen bilgilerin ikame edilerek,
gündelik hayatta uygulanmasına salih amel / ıslah olmuş amel denir.)
Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 24 - 25 Ayetler
19
Whatsapp +90.544.446.46.66 yazım ve imla hatalarını lütfen bildiriniz
42. BAKARA
2/26- Şüphesiz ki Allah; bazılarınızı (ilgilendiren) (/ spesifik / Sivrisinek gibi) bir şeyi,
çarpıcı / (ibretlik) bir misal olarak vermekten çekinmez.
Eh.. (ya da) onun üstünde (/ bütün toplumu ilgilendiren / sinekten daha üstün) olanı da.
Eh.. (amma) âmenû olanlar (/ takva sahibi müminler), eh.. (elbette) bunun
Rab’lerinin (/ kullarına din öğretmeye ve nasıl yaşanacağını emretmeye yetkili tek makamın)
El Hakk’ından (/ Kitaplarından / Ümmül Kitap’tan / değişmesi mümkün olmayan hükümlerden),
(Er Rahmani nizamı tezekkür etmenizi sağlayacak misaller) olduğunu bilirler.
Amma kefereler / (tağudiler - devletin halkı / mezhepliler - mezhepçiler) derler ki;
‘’Eh.. (peki) Allah bu misal ile ne demek istedi…!!!’’
Onunla (/ bu misal ile) pek çoğunu delalette bırakır (/ cehalete terk eder),
pek çoğunu hidayete erdirir (/ doğru yola ulaştırır), delalette bırakmaz.
Onunla sadece fasıkları (/ günahtan korkmayanları / umursamayanları) (delalette bırakır).
(Kefere / Keferû nedir: Küfür düzenine - devletlere - mezheplere taabi olan
ya da küfür düzenine - devletlere - mezheplere fiilen faydası olan kişi demektir.
Allah’a boş boş iman - ibadet edip, Tağud’a - devlete fiilen hizmet eden kişi.
Şahsi menfaatine göre Allah’ın hükmüne uyan kişi / Tağud’lara kul - asker - memur olan kişi.
Allah’ın dinini, Tağud’ların - devletlerin emrine sokan kişi - mezhepçi - mezhepli.
Allahi diyarı inşaa etmek yerine, Allah’a yalakalık yapmayı ibadet sayıp,
fiiliyatta Tağud’un düzenine itaat - hizmet eden kişi.
Kefera nedir: Küfür düzeni kuran / devlet nizamı kuran / şecere düzeni kuran
/ yeni din kuralı icat eden / yeni ibadet ritüeli icat eden / yeni bidatlar icat eden
/ bir ideolojiyi ortaya çıkaran / mezhep kuran - mezhep icat eden kişi - kişiler.)
Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 26 Ayet
ozgur.dogan-0.544.446.46.66@hotmail.com
20
43. BAKARA
2/27- Onlar Allahi (olma) ahd’lerinden (/ misaklarından / kitabı arı-duru öğrenip, sonra da;
‘’Rabbimin bütün hükümlerini okudum-işittim-öğrendim, hayatım boyunca itaat edeceğim’’ dedikten)
sonra, misaklarını (/ dönülmez yeminlerini / Maide 5:7 / Enfal 8:7 / Ali İmran 3:81-187-193)
bozarlar (/ İbrahim Suresi 14:44).
(Verdikleri bu ahidden sonra) Allah’ın emirleri ile bağlarını keserler.
Ve yeryüzünde fesat çıkarırlar (/ Allah’ın kitaplarıyla / kanunlarıyla / sünnetiyle ters düşerler).
İşte onlar hüsrana uğrayanlardır.
(Allah ile nasıl ahidleşilir ve misak bağlanır;
Kitabı okuyup - öğrenip - anlayıp, sonrasında; ‘’Allah’tan başka İlâh (/ kral / devlet / otorite)
tanımam, Rabbimin kitabının tamamını okudum - işittim - öğrendim - aydınlandım, ve bütün
hükümlerine itaat edeceğim’’ diyerek, talip olduğu cennete karşılık, Allah’a taahhüt vererek
misak bağlanır. (İsra Suresi 17:80) (Ahzap Suresi 33:15) (/ İbrahim Suresi 14:44)
Kelime-i Şahadet getiren kişi, misak bağlamış olmaz. (Hucurat 49:14 / Bakara 2:8 / Maide 5:61)
Allah ile misak bağlayabilmek için, kişinin muhakkak kitabın tamamını okuması
veya okuyan - anlatan birinden dinlemesi gerekir.
Dolayısıyla konuyu arı-duru öğrenmesi ve anlaması şarttır - farzdır.
Allah ömür verdiği halde, kitabı fıkıh etmeden ölen kişi, Allah’ın kitabına kibirlenmiş
ve Allah’ın dinini öğrenmeyi gereksiz görmüş - önemsememiş kabul edilir.
Ve gafil hükmüyle cehenneme atılır.
Tahrif edilmiş bir kitabı okuyup - dinleyip, din edinen kişi için de, hüküm yine cehennemdir.
Dolayısıyla herhangi bir devletten maaş alan, veya din üzerinden maddi - manevi menfaati
olan müsellimin, Kurân meali veya salâtına - din derslerine itibar etmeyiniz.
Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 27 Ayet
21
Whatsapp +90.544.446.46.66 yazım ve imla hatalarını lütfen bildiriniz
44. Allah’ın kitabını arı-duru okuyup - öğrenen kişi NAİM - NİMET SAHİBİ olmuştur.
Ve sonrasında Allah ile misak bağlayıp, kitabı hayatına rehber ederse SALİH olur.
Ve sonrasında öğrendiklerini insanlara öğretmek isterse RABBANİ olur.
Ve bu salât eğitimine, malıyla ve canıyla, ömrünü adarsa RABBİYYUN olur.
Kitabı iyice öğrendikten sonra kafir-müşrik-laik diyarlara tebliğe giderse RESÛL olur.
Allah’ın Kitap indirdiği kullarına NEBİ - HABER GETİREN denir.
Ve bunların hepsine birden SIDDIK - AZİZİ denir. (Müminun Suresi 23:17)
Rabbaniler-Rabbiyyunlar-Resuller-Nebiler, hepsi de MEHDİ-HİDAYETÇİ-MÜNADİ dir.
PEYGAMBER diye bir şey yoktur. Peygamber kavramını kafirler - müşrikler uydurmuştur.
Yukarıda bahsettiğimiz birbirinden önemli ve değerli kavramları tamamen ortadan
kaldırabilmek adına yapılmış, klasik bir müşrik şarlatanlığıdır. (Enam Suresi 6:24)
Müslümanlar özellikle şu hususa dikkat etmelidir; (/ Nahl Suresi 16:26)
Eğer bir kavramın adı Kurân’ı Kerim’de geçmiyorsa, kesinlikle sonradan icat edilmiştir.
Ve İslâm’ı baltalamak ya da Tağud’lara hizmet için ortaya çıkarılmış
kavramlar ya da bid’atlardır.
Eğer kişi; Allah’ın kitabını bilmiyor - gafil ya da münafık-müşrik-kafir-tağudi-laik-mezhepli ise,
amel defterine hiç bakılmadan cehenneme gönderilir. Bu kişiler azabi’dir. (Zümer 39:19-71).
Bu kişilere Allah mağfiret etmez. Ve bu kişilere hiç kimse şefaat edemez.) (Furkan 25:23)
(/ Kehf 18:105 / Rum Suresi 30:13 / Nisa 4:145 / Zümer Suresi 39:45-46-47 / Kaf Suresi 50:24-25-26)
ozgur.dogan-0.544.446.46.66@hotmail.com
22
45. BAKARA
2/28- Allahi (düzeni / duruşunuzu / misakınızı) nasıl tekfur edersiniz (/ bozarsınız) ?
Siz emvâten / (cansız - toprak halinde- element - vitamin) idiniz,
eh.. (cansızken) sizi diriltti.
Sonra sizi öldürecek, sonra sizi (yeniden) diriltecek,
sonra O’na döndürüleceksiniz / (O’na hesap vereceksiniz).
BAKARA
2/29- O ki; Yeryüzündeki her şeyi sizin için / (sizi sınamak için) yarattı,
sonra gökyüzüne istiva etti.
Eh.. (sonra da) gökleri yedi kat
sevva etti (/ dizayn etti / şekil, ahenk, biçim, düzen verdi, nizama koydu).
Ve O her şeyi en iyi bilendir.
BAKARA
2/30- Hani Rabbin (/ kullarına din öğretmeye ve nasıl yaşanacağını emretmeye yetkili tek makam)
melâikelere (/ meleklere / Allah tarafından sabit bir görevle vazifelendirilmiş, misyon sahiplerine)
demişti ki; Şüphesiz ki yeryüzüne bir halife (/ İlâh’lık makamına talip olan
/ Allah’ın alternatifi - yerine geçen / Allah’ın emrine muhalefet eden) kılacağım (/ yapacağım).
(Tağud - kral - padişah - ağa - reis - başkan - cumhurbaşkanı - patron kılacağım).
(Melekler) dediler ki;
‘’E, orada fesat çıkaracak (/ Allah’ın kitaplarıyla / kanunlarıyla / sünnetiyle ters düşecek)
ve orada (eli) kanlı / (birini öldürmekten çekinmeyen / öldürmek için fırsat arayan)
sefike / (kan akıtacak) / (kan dökecek / kendi kendisine yazık edecek)
/ (insanları ezerek - öldürerek kendisine itaate zorlayan, zorba - cabbar - katil ruhlu)
bir kişiyi mi (halife / muhalif)
yapacaksın (/ Tağud mu yaratacaksın / devletçilik zihniyeti mi yaratacaksın)?
(İnsanlar birbirini öldürmeden, birbirine zulmetmeden, şecere nizamı oluşmadan,
hiçbir Tağud’un - kralın - devletin varlığını sürdürmesi mümkün değil)…
(Biz halife olmayız - muhalefet yapmayız) / (biz hiçbir sefikeye - halifeye taabi olmayız),
biz sana hamd (/ biat / koşulsuz itaat / hürmet / sadakat)
ile tesbih ediyoruz (/ yaratılış fıtratımızı-vazifelerimizi görev aşkıyla yerine getiriyoruz)
ve seni takdis ediyoruz (/ hiçbir şahsi-dünyevi menfaat beklentimiz olmaksızın,
itaat ediyoruz ve sadakat gösteriyoruz / kutsallığını ifade ediyoruz - yüceltiyoruz)’’.
(Allah) dedi ki;
Şüphesiz ki ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim.
/ (Dilinizle söylediğiniz şeyin benim nazarımda kıymeti yok.
Gerekli şartlar - fırsatlar oluştuğunda hanginizin ne yapacağını ben bilirim.)
Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 28 - 30 Ayetler
23
Whatsapp +90.544.446.46.66 yazım ve imla hatalarını lütfen bildiriniz
46. (Allah ile kulları arasındaki mutabakatın özü budur;
Allah’a ve Allahiye karşı saygılı olacaksın.
Hiçbir yaratılmışı Allah’ın halifesi - alternatifi - Tağud - kral - devlet edinmeyeceksin.
Allah’tan başkasını / Allah ile birlikte, otorite - lider - vekil - İlâh edinmeyeceksin.
Allah’tan - Allahi nizamdan başkasına, asker - memur - işçi olmayacaksın.
Allah’tan - Allah’ın Kitabından başkasını, Rab - öğretici - efendi edinmeyeceksin.
Allah’a - Resûllerine - Allah’ın kitabına karşı kibirlenmeyeceksin / kitabı arı-duru öğreneceksin.
Allah’ın Kitabının tamamına uyacaksın / iğvana - zaaflarına yenik düşmeyeceksin.
Allah - Allah’ın kitabı karşısında, her türlü hamiyeti - ülfeti terk edeceksin.
Allah’ın vaatlerini - tehditlerini görmezden gelip, geçici dünya güzelliklerine aldanmayacaksın.
Düşmanın dahi olsa, kahpelik / kalleşlik / hased / gıybet / iftira etmeyeceksin.
Münafık - kaypak - yalaka - menfaatçi - fesat - siyasetçi olmayacaksın) (Neml Suresi 27:48)
(/ Bakara Suresi 2:256-257 / Araf Suresi 7:20 / İsra Suresi 17:95)
(Sefen = Sizi sefil kılacak - kanınızı dökecek - itaat etmeye mecbur kalacağınız bir şey)
(Sefike = Kan dökerek itaate zorlayan kişi / hükümdar - kral - devlet)
(Sefihe = sefikeye - kan dökücüye taabi - tağudi - askerleşmiş - mankurtlaşmış olan)
(Es Süfeha = kişileri sefike’ye - kan dökücüye taabi yapmaya çalışan - insanları askerleştiren -
toplumu mankurtlaştıran kişiler / ideoloji icat eden kişiler / din adamı görünümlü şeytanlar)
24
ozgur.dogan-0.544.446.46.66@hotmail.com
47. BAKARA
2/31- Ve Adem’e (/ Adam’a / bireye - kişiye / kendi aklıyla karar veren kişiye
/- kendi hayatıyla ilgili inisiyatif kullanıp, kendi tercihiyle tasarrufta bulunabilen kişiye)
bütün emirleri (/ kanunları / hükümleri / kavramları / kuralları / kuramları / isimleri) bildirdi.
/ (Adem’e doğruyu ve yanlışı, batılı ve hakikati öğreti).
Sonra melâikelere (/ meleklere / Allah tarafından
sabit bir görevle vazifelendirilmiş, misyon sahiplerine) takdim etti.
Ve (Allah) dedi ki;
Eh.. (haydi) bana bunların emrini (/ hükmünü / kurallarını / isimlerini)
haber verin (/ söyleyin / bildirin / açıklayın / izah edin),
eğer sadıklardan (/ boş konuşmayanlardan / ağzından çıkan lafın mesuliyetini düşünen
/ ölçüp tartarak konuşanlardan / hüküm üzerine konuşan) iseniz (dedi). (Muhammed Suresi 47:21)
BAKARA
2/32- (Melekler) dediler ki;
Süphaneke (/ Sübhan=kusursuz olan sensin).
Bizim ilmimiz yoktur senin öğrettiğin şeyden başka.
Şüphesiz ki sen El Alîm’sin (/ her şeyi en iyi bilensin),
El Hakîm’sin (/ yaşanan bütün olayların hikmetini, - sebeplerini ve sonuçlarını -
başlangıcını ve bitişini bilen ve en adil hükmü verensin).
Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 31 - 32 Ayetler
25
Whatsapp +90.544.446.46.66 yazım ve imla hatalarını lütfen bildiriniz
48. BAKARA
2/33- (El Alîm emretti), dedi ki;
‘’Ey Adem…!!! (Derhal) emirleri (/ kanunları / hükümleri / kuralları / isimleri) bildir’’.
Eh.. (Adem derhal) onlara emirleri (/ kanunları / hükümleri / kuramları / isimleri) bildirdi.
(Er Rahman’ın yarattığı bütün canlıların, eşit haklara sahip olduğunu ve etrafına - çevresine
zararı dokunmayan bütün bireylerin, koşulsuz olarak saygıyı hak ettiğini delilleriyle anlattı.
Ardından Er Rahimi duruşun ne demek olduğunu ve beşerin vicdani yükümlülüklerini,
salât niteliğinde bir ders vererek anlattı.
Ve dedi ki; Rahman kullarına, kendisine halife - alternatif olma ruhsatı vermez, fırsatı verir.
Kimi beşer İlahlaşır, kimi beşer bu İlâhlaşan şarlatanlara kul olur, kimi beşer de
yalnızca Allah’ı İlâh - otorite edinir, yalnızca Allah’ın kanunlarına - şeriatına itaat eder.)
(El Hakîm) dedi ki;
‘’E, demedim mi size, göklerin ve yeryüzünün
gaybını (/ en gizli sırlarını / yaratılmış her şeyin hakikatini - içeriğini - tevilini), (Ali İmran Suresi 3:7)
ve sizin açık ve gizli yaptığınız / (yapabileceğiniz) şeyleri
ben bilirim / (ben öğretirim) diye?’’.
26
Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 33 Ayet
ozgur.dogan-0.544.446.46.66@hotmail.com
49. BAKARA
2/34- Ve hani (öncesinde), melâikelere (/ meleklere
/ Allah tarafından sabit bir görevle vazifelendirilmiş, misyon sahiplerine);
‘’Adem’e sucûd edin (/ saygı gösterin / benimseyin / kabullenin / sahiplenin)’’ demiştik…
Eh.. (bütün melekler Allah’ın emrine)
secde (/ itaat) ettiler (/ kabullendiler / boyun eğdiler / eğitildiler).
İblis illâki gereksiz gördü (/ Rabbinin emrine hamd ile değil – zoraki itaat etti / önemsemedi
/ mantıksız buldu / Allah’ın ona gösterdiği sevgiyi - saygıyı - şefkati suistimal etti) (Hicr Suresi 15:33)
ve kibirlendi (/ yorum-eleştiri getirerek üstünlük ispatına kalkıştı / yaratılmışların arasında ön plana
çıkmaya kalktı / Rabbinin herhangi bir emrine karşı irade sergiledi -/ gereken ciddiyeti göstermedi)
ve nankörlerden (/ kafirlerden - itaatsizlerden) oldu. (/ Araf Suresi 7:11-12-13-……-24-25)
(Hicr Suresi 15:29-30-31-32-33-34) (İsra Suresi 17:61-62-63) (Kehf Suresi 18:50-51)
(Taha Suresi 20:115-116-117-118-119-120-121-122-123-124-)
(Sacid: ‘’lanet’’ kelimesinin zıt anlamlısıdır.)
BAKARA
2/35- Ve dedik ki; Ey Adem…!!!
Sen ve eşin, cennete (/ bahçeye) yerleşin.
Oradan (/ oradaki yiyeceklerden) dilediğiniz yerden bol bol yeyin.
Ve bu şecereye (/ silsileye / emir-komuta zincirine / bir türü - zihniyeti hakim kılan, kökü sağlam
temele dayalı, dalları her yanı saran yapıya / bir insanı ya da toplumun bir kesimini iktidara taşıyan
kesin mantık zinciri öğretilerine) yaklaşmayın, eh.. (yoksa) zalimlerden olursunuz.
(Şeytan, Adem ve eşine şecere nizamını kurmalarını, cennetteki insanları emir - komuta
zinciri altında tutarak, kendi hegemonya ve hükümdarlıklarını kurmalarını tavsiye etti.
Elbette ki kendilerinden sonra gelen nesiller, atalarından neyi öğrense,
o zihniyeti sorgulamadan hakikat edineceklerdi.
Böylelikle Adem ve eşi, insanların kralı - padişahı - firavunu - halifesi - efendisi olacaktı.
Ve bu şecere nizamı, Allah’ın kesin olarak yasakladığı bir sömürü düzeninden
ve devletçilik nizamından başka bir şey değildi.) (Araf Suresi 7:19-20-…-24-25)
Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 34 - 35 Ayetler
27
Whatsapp +90.544.446.46.66 yazım ve imla hatalarını lütfen bildiriniz
50. BAKARA
2/36- Eh.. (neticede) şeytan (/ insanları Allah’ın yolundan ayıran kişi - kişiler / Furkan 25:29)
onları oradan kaydırdı.
Eh.. (böylece) ikisini de, içinde oldukları yerden çıkardı.
Ve dedik ki; İnin (yeryüzüne). Sizin bazılarınız bazılarınıza düşman.
Ve sizin için yeryüzünde belli bir zamana kadar kararlaştırılmış
geçinme (/ fayda / rızıklanma) var. (Araf Suresi 7:19-20-…-24-25)
(Kurân’da geçen ‘’ihbit’’ ifadesi; Allah’ın kuluna sunmuş olduğu - bahşettiği
her hangi bir imkanı ya da itibarı geri almasıdır.)
BAKARA
2/37- Eh.. (daha sonra) Adem, Rabbinden (/ kullarına din öğretmeye ve nasıl
yaşanacağını emretmeye yetkili tek makamdan) kelimeler (/ vahy)
telakki etti (/ tövbe etmeyi / dua etmeyi / şükretmeyi öğrendi).
Eh.. (böylece Allah) onun tövbesini / (pişmanlığını) kabul etti.
Şüphesiz ki O (/ Allah), Et Tevvab’dır (/ nasûh tövbelerini kabul eder),
Er Rahim’dir (/ merhamet eder / sözünü tutar).
(Adem / Adam kavramı - vasfı nedir: eğitilmiş - terbiye edilmiş - ıslah olmuş kişi demektir.
Daha derin bir ifadeyle; aklını, iradesini ve kudretini,
vicdani kriterlere uygun şekilde kullanan, erdemli beşer demektir.
Allah’ın kitabında isimler değil, vasıflar - sıfatlar - nitelikler - kavramlar vardır.
Örneğin; Adem, herhangi bir devletin veya kralın askeri - polisi olsaydı,
Adem’liğinden / Adam’lığından bahsetmek mümkün olmazdı.
Allah’ın kendisine bahşettiği gücü, kudreti, aklı, ömrü,
aynen kendisi gibi beşer olan bir ölümlünün hevası yolunda harcayan,
maaş karşılığında insan öldüren - cinayet işleyen, insanları hapse atan bir insanın
Adem’liğinden / Adam’lığından bahsetmek mümkün değildir.
Aklını, ömrünü, enerjisini ve iradesini, maaş - dünyevi menfaat karşılığında
kiralayan bir insanın da Adem’liğinden bahsetmek mümkün değildir.
Örneğin, nitelik olarak baktığımızda, İbrahim bir Adem’dir.
Sıddıklara misyonları beğas edildiği zaman Adem olurlar.
Fakat her Adem sıddık makamına ermeyebilir.
Bütün insanlar Adem oğludur. Fakat karakter - kişilik olarak bakıldığında
bütün insanlar Adam değildir.)
Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 36 - 37 Ayetler 28
ozgur.dogan-0.544.446.46.66@hotmail.com
51. BAKARA
2/38- Dedik ki; İnin oradan hepiniz,
eh.. (elbette) benden size bir hidayet kaynağı (/ Kitap / El Kitap / El Hakk) gelecek.
Eh.. (o zaman) kim hidayetime (/ Nebi’ye / Mehdi’ye / El Hakk’a - El Kitab’a) taabi olursa,
eh.. (artık) onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar (/ üzülmezler
/ ezilmezler). (/ Bakara Suresi 2:185 / Ali İmran Suresi 3:4) (/ Bakara Suresi 2:213)
(Taabi olmak; bir şeyi dava edinmek, savunucusu olmak, uygulayıcısı olmak demektir.)
BAKARA
2/39- Ve kefereler / (tağudiler - devletin halkı / mezhepliler - mezhepçiler)
ve ayetlerimizi tekzip / tahrif edenler (/ önemsizleştirenler / deformasyona uğratanlar
/- bidatlar icat edenler / asimetrik enformasyonla mezhepler türetip, dini paçavraya çevirenler
/- mezheplerde rahmet vardır diyen şarlatanlar / dini ruhbanlaştırarak, İslâm’ın içini boşaltanlar
/- Kurân’ı arı-duru öğrenmeyi ve uygulamayı itibarsızlaştıranlar),
işte onlar ateş ehlidir. Onlar orada ebedi kalacak olanlardır.
(Kezzebe ifadesi: Tekzip - tahrif etmek. Bir şeyi önemsememek veya önemsizleştirmek.
Yokmuş gibi davranmak. Bozmak, saptırmak, manüpile etmek, revizyondan geçirmek,
umursamamak, dinlememek, ciddiyet göstermemek, basitleştirmek, anlamlarındadır.)
BAKARA
2/40- Ey İsrailoğulları…!!!
Nimetimi (/ Kitaplarımı / ilmimi) zikredin (/ Ümmi El Kitab’ı - Tevrat’ı - Kurân’ı okuyun).
Ki O (/ Tevrat - Kurân - Ümmi El Kitap) sizin de nimetinizdir (/ kitabınızdır).
Ve ahdime vefa edin (/ sözünüzü tutun / dönülmez yeminlerinizi yerine getirin
/ Bakara 2:27 / Maide Suresi 5:7 / Enfal 8:7 / Ali İmran 3:81-187-193
/ şahadetinizin gereğini yerine getirin / insanları İlâh-Rab-hükümdar edinmeyin) ki; (bende) size
olan ahdimi ifa edeyim (/ yerine getireyim / İbrahim milletini yeryüzüne hakim kılayım
/ Allahi diyarı inşaa etmenize yardımcı olayım / cennetime sokayım / Bakara 2:83 / Maide 5:12-13).
Eh.. (artık) yalnız benden korkun (/ Tağud’lardan - devletlerden değil).
(İsra-El ne demek: El; İbranice de Yaratıcı / Allah demektir.
İsra; bir yerden bir yere kara ya da deniz yolu ile yapılan yolculuk ya da göç - hicret anlamındadır.
İsrael; Allah’ın emriyle göç eden - hicret eden kişi / Allah’ın göç ettirdiği kişi anlamındadır.
İsrailoğulları; Allah’ın göç ettirdiği kişinin soyu anlamındadır.
İsrael; Yakub ve Musa’dır. İsrailoğulları; Yakub ve Musa’nın soyudur.)
Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 38 - 40 Ayetler
29
Whatsapp +90.544.446.46.66 yazım ve imla hatalarını lütfen bildiriniz
52. BAKARA
2/41- Ve aminû (/ takva sahibi mümin) olun,
sizin yanınızda olanı (/ Tevrat’ı) tasdik ediciyi (/ Kurân’ı / Nebi’yi)
ben indirdim / ben gönderdim.
Ve evvela nankör olmayın ve ayetlerimi
az bir bedele satmayın (/ tahrif etmeyin / saptırmayın / suistimal etmeyin
/ işinize geldiği gibi çarpıtmayın / insanlara farklı lanse etmeyin / Ahzap Suresi 33:26).
Eh.. (artık) yalnız bana (/ arı-duru Ümmül Kitaba / Kurân’ı Kerim’e) karşı
takva sahibi olun (/ Allah’ın kitabını dosdoğru öğreteni tasdik edin / onaylayın / destekleyin).
(Tasdik kavramı: Tahrif kelimesinin zıt anlamlısıdır.)
BAKARA
2/42- (Allah’ın emrini) bildiğiniz halde,
El Hakk’ı (/ Ümmül Kitabı / Tevrat’ı / Kurân’ı / Allah’ın değişmesi mümkün olmayan hükümlerini),
batıl (/ lanetlenmiş insanların elleriyle yazdıkları hadis-tefsir-mezhep kitapları ve Tağud’un kanunları
/ -Bakara Suresi 2:79-88-90-159-161 / Müminun Suresi 23:44)
/ (Talmut - Kütübü Sitte - Kütübi Erbaa - hadis ve mezhep kitapları) ile tahrif etmeyin.
Siz (El Hakk’ı / Ümmi El Kitabı / El Kitab’ı / Tevrat’ı / Kurân’ı Kerim’i)
bildiğiniz halde, (hakikati) gizliyorsunuz.
BAKARA
2/43- Ve salâtı (/ arı-duru şirksiz din sohbetlerini / Allah’ın dinini yayma amaçlı kulis faaliyetlerini
/ dinin tebliği niteliğindeki dersleri / arı-duru Kurân eğitiminde öğrendiklerinizi)
ikame edin (/ baz alın / gündelik hayatınızda uygulayın / ayakta tutun / devam ettirin),
zekat verin (/ salâtı-din eğitimini finanse edin / Allahi diyarın inşaası için mallarınızdan harcayın)
ve rükû edenlerle (/ Allah’ın emrine boyun eğenlerle) beraber rükû edin.
Kurân-ı Kerim / Bakara Suresi / 2 : 41 - 43 Ayetler 30
ozgur.dogan-0.544.446.46.66@hotmail.com