SlideShare a Scribd company logo
1 of 30
Download to read offline
NANOLİFLERİN FİLTRASYONDA KULLANIMI
Emre YURTAYDIN1*
1
Yüksek Lisans Öğrencisi, Tekstil Mühendisliği Anabilim Dalı, Fen Bilimleri Enstitüsü, Pamukkale
Üniversitesi, Türkiye
*Corresponding Author: eyurtaydin22@posta.pau.edu.tr
Özet
Nanolifler, çeşitli avantajlarıyla filtrasyon alanında büyük bir potansiyele sahiptir. Yüksek yüzey
alanı, ince çap ve gözenek boyutunu kontrol edebilme yeteneği, nanolifleri geleneksel filtre
malzemelerinden ayıran özelliklerdir. Bu avantajlar, nanoliflerin su ve hava filtrasyonundan ilaç
dağıtımına kadar geniş bir uygulama yelpazesine sahip olmalarını sağlar. Su arıtımında
nanolifler, yüksek performanslı membranlar oluşturarak istenmeyen partiküllerin ve
kirleticilerin etkili bir şekilde uzaklaştırılmasına katkı sağlar. Özellikle elektroeğirme
yöntemiyle üretilen nanolif membranlar, atık suların arıtılması ve su arıtma tesislerinde
kullanılması gibi alanlarda başarıyla uygulanabilir. Ayrıca, nanoliflerin kimyasal modifikasyonu
ile belirli kirleticilerin hedeflenmiş şekilde uzaklaştırılması mümkündür. Hava filtrasyonunda
nanolifler, iç mekan hava temizliği, solunum cihazları, endüstriyel gaz temizliği gibi birçok
alanda kullanılabilir. Elektroeğirme ile üretilen nanolif filtreler, yüksek filtrasyon verimliliği ve
düşük hava direnci sağlayarak bu alanlarda tercih edilen malzeme olmaktadır. Nanoliflerin ilaç
dağıtımında kullanımı da önemlidir. Elektroeğirme yöntemiyle üretilen nanofiberler, ilaç
moleküllerini daha etkili bir şekilde taşıyabilir ve hedef dokuda daha iyi dağıtım sağlayabilir. Bu
özellikler, ilaç taşıma sistemlerinde yenilikçi ve etkili çözümler sunma potansiyeline işaret
etmektedir. Ancak, nanoliflerin avantajlarıyla birlikte dezavantajları da göz önünde
bulundurulmalıdır. Özellikle tıbbi uygulama alanlarında, uzun vadeli etkilerin ve insan sağlığına
olası zararların tam olarak anlaşılması için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Ayrıca, su
sıkıntısı gibi gelecekteki çevresel sorunlara yönelik çözümlerde nanoliflerin rolü büyük olabilir,
ancak bu konuda daha fazla geniş ölçekli uygulama ve test gerekmektedir. Nanoliflerin işlem
hacmi dünya genelinde hızla artmakta ve üretim maliyetlerindeki düşüş, büyük tesislerin
kurulmasına olanak tanımaktadır. Bu inovatif teknolojinin su arıtımı ve diğer filtrasyon
uygulamalarında daha yaygın şekilde kullanılabilmesi için devam eden araştırma ve geliştirmeye
odaklanmak önemlidir. Nanoliflerin gelecekte su krizlerinin çözümünde etkili bir rol
oynayabileceğini düşünerek, bu alandaki çalışmaların desteklenmesi gerekmektedir.
Anahtar Kelimeler: Nanolifler, Nanoliflerin Filtrasyonu, Nanoliflerin Kullanım Alanları ve
Özellikleri
Abstract
Nanofibers have great potential in the field of filtration due to various advantages. High surface
area, small diameter, and the ability to control pore size are distinguishing features of nanofibers
compared to traditional filter materials. These advantages enable nanofibers to have a wide
range of applications, from water and air filtration to drug delivery. In water treatment,
nanofibers contribute to effective removal of undesirable particles and pollutants by forming
high-performance membranes. Particularly, nanofiber membranes produced by the
electrospinning method can be successfully applied in areas such as wastewater treatment and
water purification plants. Additionally, the chemical modification of nanofibers allows for the
targeted removal of specific pollutants. In air filtration, nanofibers find applications in various
fields such as indoor air quality, respiratory devices, and industrial gas cleaning. Nanofiber
filters produced by electrospinning provide high filtration efficiency and low air resistance,
making them a preferred material in these areas. The use of nanofibers in drug delivery is also
significant. Nanofibers produced by the electrospinning method can effectively transport drug
molecules and ensure better distribution in the target tissue. These features indicate the potential
of nanofibers to offer innovative and effective solutions in drug delivery systems. However, it is
essential to consider the disadvantages of nanofibers along with their advantages. Especially in
medical applications, further research is needed to fully understand the long-term effects and
potential risks to human health. Moreover, in addressing future environmental challenges such
as water scarcity, nanofibers may play a crucial role, but extensive-scale applications and testing
are required. The increasing global demand and decreasing production costs have facilitated the
growing market for nanofibers, allowing for the establishment of large-scale facilities. To enable
more widespread use of this innovative technology in water treatment and other filtration
applications, continued focus on research and development is crucial. Supporting research in this
field is essential, considering the potential role of nanofibers in solving future water crises.
Keywords: Nanofibers, Filtration with Nanofibers, Nanofiber Applications and Characteristics
Giriş
Nanoliflerin filtrasyon da kullanımı; Yüksek Yüzey Alanı ve Partikül Tutma Kapasitesi ve Gözenek
Boyutları ve Seçicilik olarak ikiye ayırabiliriz.
Yüksek Yüzey Alanı ve Partikül Tutmak Kapasitesi; Nanolifler, mikro veya makro ölçekteki diğer liflere
göre çok daha yüksek bir yüzey alanına sahiptir. Bu özellik, filtrenin toplam partikül tutma kapasitesini
artırır. Çünkü nanolif yüzeyindeki boşluklar, partiküllerin tutunabileceği ek alanlar oluşturur.
Nanoliflerin yüksek yüzey alanı, partiküllerin tutunabileceği ek alanlar sağlar. Bu, filtrenin genel partikül
tutma kapasitesini artırır. Partiküllerin nanolif yüzeyine daha iyi yapışma olasılığı, filtrasyon verimliliğini
artırır.
Gözenek Boyutları ve Seçicilik ise; Nanolifler, çok küçük gözenek boyutlarına sahiptir, bu da filtrenin
mikro ve nanometre ölçekteki partikülleri tutma yeteneğini artırır. Bu seçicilik, özellikle biyomedikal
uygulamalarda ve hava filtrasyonun da önemlidir.
Uygulama alanları; Hava Filtreleme, Su Arıtma, Tıbbı Uygulamalar, Enerji ve Hava Temizleme olarak
sınıflandırılabilir. Nanoliflerin küçük gözenek boyutları, mikro ve nanometre ölçekteki partiküllerin
tutulabilmesini sağlar. Bu seçicilik, özellikle mikroplar, virüsler gibi küçük partiküllerin filtrelendiği
uygulamalarda önemlidir. Biyomedikal uygulamalarda kullanılabilirlik, bu özelliğin sağladığı etkili
filtreleme nedeniyle artar.
HAVA FİLTRELEME
Hava filtreleme sistemleri genellikle iç mekan hava kalitesini iyileştirmek, endüstriyel işlemlerde partikül
kontrolü sağlamak veya tıbbi uygulamalarda mikroorganizma filtrasyonu için kullanılır. İşte hava
filtreleme sistemlerinin temel bileşenleri ve işleyişine dair daha ayrıntılı bilgi vermek gerekirse;
Mechanical Filtreler: Genellikle cam elyaf, polyester veya diğer malzemelerden yapılan bu filtreler,
partiküllerin fiziksel olarak tutulmasını sağlar.
HEPA (High-Efficiency Particulate Air) Filtreler: Bu filtreler, mikron ve nanometre ölçekteki
partikülleri yüksek verimlilikle tutabilir. Özellikle mikroplar, virüsler ve alerjenlerin filtrelenmesinde
kullanılır.
Activated Carbon Filtreler: Aktif karbon, gazları ve kimyasalları adsorbe ederek hava kalitesini
iyileştirir.
Electrostatic Filtreler: Elektrostatik yüklenmiş lifler, partikülleri çekerek filtreler. Bu filtreler genellikle
yüksek etkinlikte çalışır.
Verimlilik Sınıflandırmaları
Filtreler genellikle MERV (Minimum Efficiency Reporting Value) veya HEPA sınıflandırması ile
belirlenir.
MERV derecesi, bir filtre sisteminin genel partikül tutma kapasitesini gösterir. Düşük MERV değerleri
genellikle büyük partikülleri tutarken, yüksek MERV değerleri daha küçük partiküllerin filtrelenmesinde
etkilidir.
Bazı filtre sistemleri, UV-C ışınları veya diğer dezenfeksiyon teknikleri ile birleştirilerek hava içindeki
mikroorganizmaların öldürülmesini amaçlar. Özellikle sağlık kurumları, laboratuvarlar ve benzeri
alanlarda kullanılır. Hava filtreleme sistemleri, geniş bir uygulama yelpazesine sahip olup, iç mekan hava
kalitesi, endüstriyel süreç kontrolü ve tıbbi uygulamalarda önemli bir rol oynar.
Nanoliflerle yapılan hava filtreleme sistemleri, nanometre ölçeğindeki liflerin kullanılmasıyla
geliştirilmiş yüksek verimli filtreleme sağlamayı amaçlayan bir teknolojidir. Bu nanolifler, genellikle
polimer veya karbon gibi malzemelerden üretilir ve özellikle mikro ve nanometre ölçekteki partiküllerin
yakalanmasında etkili olabilir. İşte nanoliflerle yapılan hava filtreleme sistemleri hakkında önemli
bilgiler;
Nanolif Malzemeleri : Nanolifler, genellikle polimer, polipropilen, polietilen, poliüretan veya karbon
nanotüp gibi malzemelerden üretilir. Bu malzemelerin nanometre çapında ince lifler halinde
düzenlenmesi, büyük yüzey alanı ve yüksek porozite sağlar.
Gözenek Boyutları : Nanolif filtreler, mikro ve nanometre ölçekteki partiküllerin etkin bir şekilde
tutulabilmesi için çok küçük gözenek boyutlarına sahiptir. Bu özellik, özellikle virüsler, bakteriler,
alerjenler ve diğer mikroskobik partiküllerin filtrelenmesi için önemlidir.
SU ARITMA UYGULAMALARI
Nanolif teknolojisi, evsel su arıtım sistemlerinden endüstriyel su arıtma tesislerine kadar geniş bir
yelpazede uygulama bulabilir. Nanolif filtreler, içme suyu arıtımında, atıksu arıtımında ve endüstriyel
işlemlerde kullanılabilir.
Nanolifler, genellikle polimer, karbon nanotüp veya diğer nano ölçekte malzemelerden üretilir. Bu
malzemelerin nanolif haline getirilmesi, çok ince ve düzenli liflerin oluşmasını sağlar. Nanolif filtrelerin
belirgin özelliği, mikro ve nanometre ölçekteki partikülleri etkili bir şekilde tutabilen küçük gözenek
boyutlarına sahip olmalarıdır. Bu özellik, bakteri, virüs, alg ve diğer mikroorganizmaların su içerisindeki
etkili bir şekilde filtrelenmesini sağlar. Nanoliflerin büyük yüzey alanı, filtrasyon verimliliğini artırır. Bu
yüzey alanı, su içindeki partiküllerin ve kirleticilerin nanoliflerle etkileşimini artırarak suyun daha temiz
hale gelmesini sağlar. Nanolif filtreler, genellikle düşük basınç düşümü ile yüksek filtrasyon verimliliği
arasında bir denge sağlar. Düşük basınç düşümü, su arıtım sistemlerinin enerji verimliliğini artırır.
Nanolif teknolojisi, içme suyu arıtımından endüstriyel atıksu arıtımına kadar geniş bir uygulama
yelpazesine sahiptir. Evsel su arıtım sistemlerinden su arıtma tesislerine kadar kullanılabilir. Nanolif
filtreler, mikropları, virüsleri ve diğer mikroskobik partikülleri etkili bir şekilde filtreleyebilir. Bu, içme
suyu arıtımında suyun mikrobiyal yükünden arındırılmasını sağlar. Bazı nanolif filtreler, mikropları ve
virüsleri tutmanın yanı sıra, UV-C ışınları veya diğer dezenfeksiyon yöntemleri ile birleştirilerek suyun
dezenfekte edilmesine yardımcı olabilir. Bu, içme suyu güvenliğini artırır ve su kaynaklarının daha
sağlıklı hale gelmesine katkıda bulunur. Nanolif filtreler genellikle yüksek mekanik dayanıklılığa sahiptir
ve uzun süreli kullanım için tasarlanmıştır. Bu, su arıtım sistemlerinin bakım ihtiyacını azaltır ve
sistemlerin daha uzun süreli ve etkili çalışmasını sağlar. Nanoliflerle yapılan su arıtımı, nanoteknoloji ve
malzeme bilimi alanlarındaki ilerlemelerle birlikte, su kaynaklarının temizlenmesi ve içme suyu
sağlığının iyileştirilmesi açısından önemli bir potansiyele sahiptir.
BİYOMEDİKAL KULLANIMLAR
Cerrahi Maskeler ve Koruyucu Giysiler: Nanolif teknolojisi, cerrahi maskelerin ve koruyucu
giysilerin üretiminde kullanılır. Nanolif filtreler, mikropları ve virüsleri etkili bir şekilde filtreleyebilir,
bu da cerrahi prosedürlerde ve enfeksiyon kontrolünde daha yüksek bir koruma sağlar.
Yara Bandajları ve İyileştirici Malzemeler: Nanolifler, yara bandajları ve diğer iyileştirici
malzemelerin yapımında kullanılır. Bu malzemeler, mikropları engellerken, yaralanmış dokuyu
koruyabilir ve iyileşme sürecini hızlandırabilir.
İnfüzyon ve İlaç Dağıtım Sistemleri: Nanolifler, ilaçların kontrollü ve hedeflenmiş bir şekilde vücuda
verilmesini sağlayan infüzyon sistemlerinde kullanılabilir. Bu, ilaçların doğrudan hedef bölgeye teslimini
artırarak tedavi etkinliğini artırabilir ve yan etkileri azaltabilir.
Biyo-moleküler Algılama Sensörleri: Nanolifler, biyo-moleküler algılama sensörlerinde kullanılabilir.
Bu sensörler, küçük miktarlardaki biyolojik veya kimyasal maddeleri algılayabilir ve tespit edebilir.
Biyo-görüntüleme ve Teşhis Cihazlar: Nanolif teknolojisi, biyo-görüntüleme ve teşhis cihazlarında
kullanılabilir. u cihazlar, mikro ve nanoskala ölçekte hücreleri veya biyolojik materyalleri
görüntüleyebilir ve analiz edebilir.
Doku Mühendisliği ve Yapay Organlar: Nanolifler, doku mühendisliği uygulamalarında kullanılır. Bu
uygulamalar, yapay organların ve doku benzeri yapıların üretilmesine yönelik olarak hücrelerin
desteklenmesi ve yönlendirilmesi amacıyla nanolifleri içerir.
İlaç Taşıma ve Serbest Bırakma Sistemleri: Nanolifler, ilaç taşıma ve serbest bırakma sistemlerinde
kullanılabilir. Bu sistemler, ilaçları hedef bölgeye taşımak ve kontrol edilebilir bir şekilde salmak için
nanolifleri kullanabilir.
Biyolojik Algılama ve Tanı Araçları: Nanolifler, biyolojik molekülleri algılayabilen ve tanı koyabilen
cihazlarda kullanılabilir. Bu uygulamalar, kanser, enfeksiyonlar veya genetik bozuklukların erken teşhisi
için potansiyel sağlar.
Nanolif teknolojisinin biyomedikal uygulamaları, tıbbi alanda inovasyonu artırarak tedavi seçeneklerini
geliştirmeye yönelik birçok fırsat sunmaktadır.
LİTARATÜR ARAŞTIRMALARI
DOĞAN Z. (2012) Tezin ana konuları arasında nanoliflerin yara örtüleri ve medikal tekstil ürünleri için
potansiyel uygulamaları, elektroüretim yöntemi ile nanolif üretimi, biyobozunur polimerlerin kullanımı,
yapılan deneysel çalışmaların sonuçları ve in vivo/in vitro çalışmaların yara örtücülerin etkinlikleri
üzerindeki etkileri bulunmaktadır. Özellikle, nanoliflerin yüksek gözeneklilik, spesifik yüzey alanları,
ECM yapısını taklit edebilme, ilaç taşıma yetenekleri ve biyouyumlu olma gibi özelliklerinden dolayı
yara örtüleri, doku iskeleleri ve yapay damarlar gibi medikal alanlarda kullanılabileceği belirtilmiş.
Elektroüretim yönteminin nanolif ve nanoağ üretimi için etkili bir yöntem olduğu vurgulanmış. Ayrıca,
biyobozunur polimerlerin (örneğin PCL ve PEO) seçimi, nanolif yara örtücü modelinin oluşturulması ve
içerdikleri etkin maddenin (gümüş sülfadiazin ve nanogümüş tozları) etkinlikleri üzerine odaklanılmış.
Mekanik testlerin sonuçları, PCL polimerinin esnek yapısı nedeniyle kopma gerçekleşmediği, gözenek
boyutlarındaki farklılıkların homojen olmadığı ve su buhar geçirgenlik test sonuçları gibi fiziksel
özelliklerin nanolif yara örtülerinde istenilen seviyelere yaklaşıldığını göstermiştir. Antibakteriyel
etkinlik testleri, gümüş sülfadiazin içeren nanolif yara örtücüsünün diğer uygulamalara göre daha etkili
olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak, makalede geliştirilen nanolif yara örtücü modelinin başarılı olduğu
ve ilaç katkılı üç katmanlı yapısının gelecek vadeden bir yara örtücü için önemli adımlar attığı
belirtilmiştir. Nanoliflerin organik ve inorganik malzemelerden üretilebileceği, yüzey alanı/hacim oranı,
mekanik performans ve yüzey fonksiyonelliği gibi özellikleri nedeniyle filtrasyon, kompozit, sensör,
elektrik ve optik, koruyucu giysi, kozmetik ve medikal alanlarda kullanılabileceği belirtiliyor. Yara
örtücülerin tarihçesine değinilerek, eski çağlardan günümüze kadar geçen süreçte yara iyileşmesi için
kullanılan malzemelerin evrimine vurgu yapılıyor. Günümüzde yeni nesil biyopolimerlerin ve üretim
tekniklerinin geliştirilmesiyle birlikte yara örtücü malzemelere daha sıra dışı özellikler kazandırılarak
iyileşme sürecinin hızlandırılması ve daha etkili bir iyileşme sağlanması mümkün hale gelmiştir.
Vücudun en dıştaki organı olan derinin rejenerasyon süreci, hücreler, doğal ekstra hücresel matris
molekülleri ve çözülebilir arabulucular arasındaki kompleks etkileşimleri içerir. Yara örtülerinin tasarımı,
yaranın özellikleri, iyileşme süresi ve malzemenin fiziksel, kimyasal ve mekanik özelliklerini göz önünde
bulundurarak yapılır. Membran yara örtücülerinin, dış etkenlerden koruma ve estetik iyileştirme
bakımından başarılı sonuçlar verdiği belirtiliyor. Bu tip malzemeler, düşük gözenekliliğe sahip olmaları
nedeniyle yara örtücü malzemeler olarak kullanılmaktadır. Son olarak, elektroüretim metoduyla elde
edilen nanolif ağ yapısının, lif inceliği, yoğunluk ve kalınlık kontrolü ile klasik membran yara
örtücülerine alternatif bir yara örtücü malzeme elde etmede kullanılabileceği ifade ediliyor. Bu yöntemle
nanoliflerin üretimi, özellikle yara örtücü malzemelerin tasarımında ve iyileşme sürecinde yeni
yaklaşımların geliştirilmesinde önemli bir rol oynayabilir. (1)
Şekil 1. Elektroüretim düzeneği (1)
Şekil 2. PCL/PEO/PCL nanolif kesit (alt sıra) ve yüzey SEM görüntüleri (üst sıra). (1)
ÜSTÜNDAĞ G. C. (2009) Bu çalışmada elektro çekim yöntemi kullanılarak poli(vinil alkol)
(PVA)/sodyum alginat (NaAlg) karışımı nanolifli yüzeylerin üretimi ve bu yüzeylerin yara örtüsü olarak
kullanım potansiyeli incelenmiştir. Çalışmanın genel akışı ve önemli aşamalar şu şekildedir.
Nanolif Üretimi PVA'nın sulu çözeltileri kullanılarak nanolifli yüzey üretimi denemeleri yapılmıştır.
Farklı parametreler değiştirilerek yapılan üretimler gözlemlenmiştir.
Çözelti Hazırlığı ve Karışımı Sodyum alginatın farklı konsantrasyonlardaki sulu çözeltileri, PVA'nın
sulu çözeltisi ile belirli hacim oranlarında karıştırılmıştır. Elde edilen çözeltilerin viskozite, yoğunluk,
pH, elektrik iletkenliği ve yüzey gerilimi gibi özellikleri tespit edilmiştir.
Nanolif Yüzey Analizi Çözelti parametreleriyle üretilen nanolifli yüzeyler, Taramalı Elektron
Mikroskobu (SEM) ile analiz edilmiş ve ortalama lif çapları hesaplanmıştır. Çözelti parametreleri ile
nanolif çapları ve yüzey özellikleri ilişkilendirilmiştir.
Yara Örtüsü Olarak Değerlendirme 2/1 %9 PVA / %1 NaAlg çözeltisinden elektro çekim yöntemi ile
elde edilen nanolifli yüzeyler, çapraz bağlama ve sterilizasyon işlemlerinden sonra yara örtüsü olarak
değerlendirilmiştir. Çapraz bağlama işleminin başarısını değerlendirmek için yüzeylere suya dayanım
testi uygulanmıştır.
Karakterizasyon ve Karşılaştırma Nanolifli yüzeylere kalınlık, hava geçirgenliği ve su emicilik testleri
uygulanarak ticari alginatlı yara örtüsü ile karşılaştırılmıştır. icari yara örtüleri (tül gre, Bactigras,
Suprasorb-A) ile birlikte nanolifli yüzeyler, tavşanlarda oluşturulan yaralara uygulanmış, belirlenen
günlerde yara küçülmeleri ve makroskobik değerlendirmeler yapılmıştır.
Histolojik Değerlendirme Belirlenen günlerde yara alanlarından alınan doku örneklerine ait kesitler
histolojik değerlendirmeye tabi tutularak ticari örtülerin ve nanolifli yüzeyin epitelizasyon üzerindeki
etkileri karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda, çözelti parametrelerinin nanolif yüzey
özellikleri ve çap değerleri üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu ve in vivo çalışmaların nanolifli
yüzeylerin yara örtüsü olarak kullanım potansiyelini doğruladığı görülmüştür. (2)
Şekil 3. Bazı lif çaplarının görsel kıyaslaması (2)
ÖMEROĞULLARI Z. (2010), Bu çalışmada, ısı ve alevden koruyucu özelliklere sahip tekstil
malzemelerinin üretimi için çeşitli apre işlemleri ve kimyasalların kullanımı incelenmiştir. Özellikle,
%100 poliester kumaşlara güç tutuşurluk özelliği kazandırmak amacıyla farklı kimyasal işlemler ve
teknolojiler değerlendirilmiştir. Isı ve alevden korunma gerektiren alanlarda kullanılan giysilerin
üretiminde güç tutuşur liflerin ve çeşitli kimyasalların önemi vurgulanmıştır. %100 poliester kumaşlara,
güç tutuşurluk özelliği kazandırmak için çeşitli oranlarda kimyasal kullanılarak apre işlemleri
uygulanmıştır. Poliester kumaşlara, konvansiyonel yöntemlerin dezavantajlarını minimize etmek
amacıyla oksijen gazıyla plazma polimerizasyonu ile hidrofilleştirme işlemi uygulanmıştır. Kullanılan
kimyasalın dışında, doğal bir malzeme kullanarak poliester kumaşın güç tutuşurluk özelliğine olan etkisi
araştırılmıştır. Hazırlanan numunelerin karakterizasyonu için taramalı elektron mikroskobu (SEM)
görüntüleri alınmış, yanma özelliklerinin belirlenmesi için limit oksijen indeks (LOI) testi yapılmış ve
yüzey karakterizasyonunu belirlemek amacıyla fourier transformed infrared (FT-IR) analizleri
incelenmiştir. Uygulanan kimyasalların yıkamaya karşı dayanıklılıkları test edilmiştir.
Sonuç olarak, plazma polimerizasyonu, doğal malzeme kullanımı ve diğer apre işlemlerinin poliester
kumaşların güç tutuşurluk özelliklerine etkileri değerlendirilmiş ve bu işlemlerin tekstil endüstrisinde güç
tutuşurluk sağlamak amacıyla kullanım potansiyeli araştırılmıştır. (3)
Süvari F. (2012), Bu çalışmada, yüksek ses yutuculuk kapasitesine sahip kompozit bir malzemenin
tasarım aşamaları ele alınmıştır. Bikomponent lif teknolojisine sahip eğirmeli bağlantı yöntemiyle deniz
içinde ada enine kesitine sahip bikomponent lifler üretilmiştir. Ada liflerinin bikomponent yapıdan
ayrılabilmesi ve sıkı, mukavemetli dokusuz yüzey oluşturabilmesi için lifler su jetleri ile işleme
(hydroentangling) tabi tutulmuştur. Optimum enerji seviyesi 67452 kJ/kg olarak belirlenmiştir. Lif
çapları 1 mikrometreden daha ince olan 108 ada liflerine sahip dokusuz yüzeyin ses yutuculuk katsayıları
ölçülmüştür. Özellikle düşük frekansta ses yutuculuk katsayılarının artırılması amacıyla çok katlı
dokusuz yüzey yapıları oluşturulmuştur. Çok katlı 108 adalı dokusuz yüzeyin ses yutuculuk özellikleri
incelenmiş ve bu yapıların özellikle kısıtlı hacmi olan uygulamalarda iyi bir ses yutucu eleman alternatifi
olabileceği gösterilmiştir. Kompozit yapının diğer bileşeni olan hacimli dokusuz yüzeylerin ses
yutuculuk özellikleri incelenmiş, maksimum ses yutuculuğun frekansa ve katı hacim katsayısına bağlı
olarak optimum kalınlıklarda gerçekleştiği tespit edilmiştir. Kompozit yapıda ses yutuculuk özelliklerini
artırmak amacıyla nanolif kompozit yapılı dokusuz yüzeylerin oluşturma yöntemi açıklanmış ve bu
yapıların ses yutuculuk açısından sağladığı iyileştirmeler potansiyel kullanım alanları üzerinden
tartışılmıştır.
Çalışma, ses yutuculuk özelliklerini artırmak amacıyla farklı dokusuz yüzey yapılarının tasarımı ve
karakterizasyonu üzerinde yoğunlaşmış ve bu malzemenin özellikle sınırlı hacimli uygulamalarda
kullanım potansiyelini ortaya koymuştur. (4)
Karacan C. E. (2019) Bu projede, nanolif üretimi ve özellikle elektro eğirme yöntemi üzerinde
odaklanılmıştır. Nanoteknolojinin havacılık ve uzay araştırmalarından savunma sektörüne, elektrik,
enerji ve bilgisayar teknolojilerinden tıp, sağlık ve tarım gibi birçok sektöre etkileri üzerine genel bir
değerlendirme yapılmıştır. Nanolif üretimi ve nanoliflerin özellikle polimer esaslı eriyikten elektro
eğirme yöntemiyle üretilmesi. Elektro eğirme yönteminin nanolif üretimindeki avantajları ve
kullanışlılığı, nanoliflerin insan derisindeki yara ve yanıkların tedavisinde nasıl kullanılabileceği, ince
liflerin yaralı yüzeye doğrudan spreyleyerek müdahale edilmesinin avantajları ve etkileri, elektro eğirme
yöntemiyle üretilen nanoliflerin yara örtüsü olarak kullanılmasının potansiyel faydaları, elektro eğirme
cihazının taşınabilir hale getirilmesi, Yaralı yüzeye müdahale anını hızlandırmak ve iyileşme süresini
kısaltmak amacıyla elektro eğirme sprey tabancasının tasarım ve üretimi, elektro eğirme sprey
tabancasının performansının değerlendirilmesi, İyileşme süresi, iz oluşumu ve genel tedavi etkinliği
üzerine yapılan müdahalelerin etkisinin incelenmesi, bu projede ele alınan konular, nanoteknolojinin
sağlık alanındaki uygulamalarını ve özellikle nanoliflerin yara tedavisindeki potansiyelini
vurgulamaktadır. Elektro eğirme sprey tabancasının tasarımı ve üretimi, bu potansiyeli hızlı ve etkili bir
şekilde değerlendirmeye yöneliktir. (5)
ERDEM R. (2013) Kitosan ve PEO bazlı çözeltilerin hazırlanması, karışım oranlarının belirlenmesi ve
nanogümüş katkılı/katkısız çözeltilerin oluşturulmasını deneyimlemişlerdir. Çözeltilerdeki toplam
polimer miktarının ağırlıkça %4 olarak belirlenmiştir. PH, viskozite ve iletkenlik tayinleri ile çözeltilerin
karakterizasyonu yapılmıştır. Elektroçekim yöntemiyle elde edilen nanoliflerin incelenmesi için DSC,
FTIR, SEM, TEM analizleri uygulanmıştır. Nanoliflerin inceliklerinin belirlenmesi (63±23 nm ve
108±51 nm), DSC ve FTIR analizleri ile nanoliflerin termal ve kimyasal özelliklerinin değerlendirilmesi,
Mukavemet testleri ile nanoliflerin mekanik dayanımının belirlenmesi, Nanolif bazlı yüzeylerin
antimikrobiyal etkinliğinin bakteri (Staphylococcus aureus, Escherichia coli) ve mantar (Candida
albicans) türlerine karşı test edilmesi, ISO 10993-5 protokolüne göre L-929 fare fibroblast hücre hattı
kullanılarak yapılan sitotoksisite testi, Sprague-Dawley sıçanları kullanarak yara iyileşme testlerinin
gerçekleştirilmesi, Bu testlerle nanolif bazlı yüzeylerin yara iyileşme sürecine etkilerinin
değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu çalışma, biyolojik uygulamalar ve malzeme bilimi arasında kapsamlı
bir bağlantı sağlamaktadır. Nanolif bazlı yüzeylerin antimikrobiyal özellikleri ve sitotoksisite seviyeleri
gibi faktörler, özellikle tıp ve sağlık alanındaki uygulamalarda önemli bir rol oynayabilir. (6)
Düzyer Ş. (2014) Bu çalışma, biyolojik olarak bozunmayan polietilen tereftalat (PET) polimerinden
elektro çekim yöntemiyle üretilen nanoliflerin medikal uygulamalardaki kullanılabilirliğini
incelemektedir. Elektro çekim yöntemi kullanılarak farklı parametrelerde (konsantrasyon, besleme oranı,
sarım hızı) PET nanolif yüzeylerin üretilmesi, Üretilen yüzeylerin karakterizasyonu için SEM, AFM,
yüzey gözenekliliği analizleri, temas açısı ölçümleri, kopma mukavemeti ve uzaması testleri, Etilen oksit
(EO), otoklav (AU), ve ultraviyole (UV) yöntemleri ile sterilize edilen yüzeylerin karakterizasyonu, DSC
ve FTIR analizleri ile sterilizasyon yöntemlerinin etkilerinin belirlenmesi, Üretilen yüzeylerin sodyum
hidroksit (NaOH) ve plazma yöntemleri ile modifiye edilmesi, Vitamin ve soya proteini katkılı PET
nanoliflerin üretilmesi, Üretilen yüzeylere fibroblast ve keratinosit hücrelerinin ekilmesi, Hücre
tutunması/çoğalması değerlendirmesi, Farklı molekül ağırlıklarında porojen maddeler kullanılarak PET
nanoliflerden floresan boyarmadde veya vitaminin kontrollü salınımının gerçekleştirilmesi, Üretilen
yüzeylerin salınım profillerinin floresan spektrofotometresi, SEM görüntüleri ve temas açısı ölçümleri ile
incelenmesini araştırmıştır.
Bu çalışma, nanoliflerin biyomedikal uygulamalarda doku mühendisliği ve ilaç salınım sistemleri gibi
çeşitli alanlarda kullanılabilirliğini değerlendiriyor. Hem fiziksel karakterizasyon hem de biyolojik
performans üzerine kapsamlı bir yaklaşım sunmaktadır. (7)
ARSLAN Ö. (2013) Bu metinde, kontrollü ilaç salım sistemleri ve nanoliflerin özellikle elektro eğirme
yöntemi ile üretilen nanoliflerin ilaç salım sistemlerindeki kullanımı üzerine odaklanılmıştır. Geleneksel
ilaç salım sistemlerinde sık sık ve tekrarlayan dozlarda ilacın vücuda alınması gerektiği, ancak bu
durumun istenmeyen yan etkilere yol açabileceği ifade edilmiştir. Kontrollü ilaç salım sistemlerinin,
ilacın tedavi edici miktarının sürekli alımını sağlayarak hedef bölgeye konumlandırılmasını ve zararlı yan
etkilerin azaltılmasını mümkün kıldığı belirtilmiştir. Nanoliflerin tanımı yapılarak, yüksek yüzey alanı,
gözeneklilik, rijitlik, ve esneklik gibi özelliklerinin elektrik, optik, savunma, uzay, filtrasyon, tarım,
biyomedikal, ve kompozit alanlarında kullanım imkânları sunduğu ifade edilmiştir. Elektro eğirme
tekniğinin nanolif üretimi için günümüzde umut verici bir yöntem olduğu vurgulanmıştır. Elektro eğirme
yönteminin esası açıklanarak, polimerlerin yüksek voltajlı elektrik akımına maruz bırakılarak nanoliflere
dönüştürülmesi süreci özetlenmiştir. Çalışmanın amacının elektro eğirme yöntemi ile hazırlanan poli( -
kaprolakton)-polibütilensüksinat nanolif örtülerden bir kanser ilacı olan doxorubicine'in kontrollü
salımının incelenmesi olduğu belirtilmiştir. İlaç salımı üzerine etkilerin incelenmesi için pH ve derişim
etkileri, UV-vis spektrofotometresi kullanılarak izlenmiştir. Nanolif esaslı biyobozunur örtülerin yüzey
ve yapı özelliklerinin SEM ve FT-IR ile incelendiği ifade edilmiştir. Bu metin, kontrollü ilaç salım
sistemleri ve nanoliflerin elektro eğirme yöntemi ile üretimi ile ilgili bir araştırmanın temel bilgilerini
içermektedir. (8)
GAZİOĞLU RÜZGAR D., ALTUN Ş. (2016) Bu metin, iç ortamlarda yaşanan değişikliklerin ve çeşitli
emisyon kaynaklarının kullanımının iç hava kalitesini olumsuz etkilemesi konusuna odaklanmaktadır.
Aşağıda metinde öne çıkan başlıca konular yer almaktadır. İç ortamlarda geçirilen zamanın artması, bina
yapı şekillerindeki değişiklikler ve kullanılan malzemelerdeki çeşitlenmelerin, iç ortam emisyonlarını
artırdığı belirtilmiştir. Dış hava kirliliğinin iç ortama yansıması, yeni emisyon kaynaklarının kullanımının
artması gibi nedenlerle iç hava kalitesinin kişi konforu ve sağlığı açısından önemli bir parametre haline
geldiği ifade edilmiştir. ç ortamda bulunan kirletici gazların azaltılması ve ortamdan uzaklaştırılması ile
ilgili çalışmaların yapıldığı vurgulanmıştır. Yünün, formaldehit ve SO2 gibi kirletici gazları yüksek
oranda adsorbe edebildiği, bu nedenle iç hava kalitesi kontrolünde kullanılabilecek bir malzeme olduğu
belirtilmiştir. Diğer tekstil liflerinin ise daha düşük adsorpsiyon özelliklerine sahip olduğu, ancak halı
gibi yüksek yüzey alanına sahip tekstil malzemelerinin kirleticileri tutma konusunda etkili olabileceği
ifade edilmiştir. Güç tutuşur tekstil malzemelerinin yaygınlaşmasının iç hava kalitesini olumsuz
etkilediği belirtilmiştir. Yünün kirleticileri adsorpsiyon yeteneğinden faydalanarak yeni ürünler
tasarlamak, sentetik liflere adsorpsiyon özellikleri kazandırmak ve düşük kirletici gaz salınımına sahip
ürünler üretmek gibi konuların gelecekte tekstil araştırmacılarının odaklanacağı alanlar olduğu ifade
edilmiştir. Bu metin, iç hava kalitesiyle ilgili önemli faktörlerden biri olan tekstil malzemelerinin rolünü
vurgulamakta ve gelecekteki araştırmalara yönelik potansiyel konuları ele almaktadır. (9)
ŞAFAK Ş. (2016) Bu metin, nanoteknolojinin tekstil alanında nasıl kullanıldığını, özellikle tıp ve cerrahi
uygulamalarda nanoliflerin nasıl geliştirildiğini ve adezyon bariyeri olarak nasıl kullanılabileceğini ele
almaktadır. Nanoteknolojinin malzeme, elektronik, kimya, tıp, enerji üretimi ve tekstil alanlarında önemli
gelişmelere neden olduğu ifade edilmiştir. Elektronik tekstillerin, elektronik ambalaj ürünlerinin, doku
mühendisliği uygulamalarındaki iskele yapılarının, otomobil sensörlerinin ve biyosensörlerin pazar
payının artması beklenmektedir. Nanoteknolojinin tıp ve cerrahi alanındaki önemli gelişmelere yol açtığı
belirtilmiştir. Tıbbi tekstil malzemelerinin, tıbbi protezlerden suni damarlara kadar birçok uygulamada
kullanıldığı ifade edilmiştir. Adezyonların oluşumu ve bu oluşumu engelleme yöntemleri üzerine
odaklanılmıştır. Karın boşluğu ameliyatları sonrası oluşan adezyonların probleminin detaylı bir şekilde
ele alındığı ifade edilmiştir. Adezyonların neden olduğu komplikasyonların maliyeti ve sıklığı
vurgulanmıştır. Nanoliflerin elektro çekim yöntemi ile üretilerek adezyon bariyeri olarak kullanımının
incelendiği belirtilmiştir. Elektro çekim yönteminin nanolif üretiminde kullanılan bir yöntem olduğu ve
nanoliflerin geniş yüzey alanına ve nano gözenekli yapısına vurgu yapılmıştır. Elektro çekim yönteminin
diğer yöntemlere göre avantajlarından bahsedilmiştir. Bu tez çalışmasının, nanolifleri kullanarak yeni bir
tıbbi tekstil ürünü geliştirme amacını taşıdığı ifade edilmiştir. Karboksimetil selüloz, hyaluronik asit ve
sodyum alginat polimerlerinin kullanıldığı nanolifli yüzeylerin adezyon bariyeri olarak performanslarının
değerlendirildiği belirtilmiştir. Üretilen nanolifli yüzeylerin in vitro ve in vivo ortamlarda
değerlendirilerek adezyon bariyeri olarak etkinliklerinin incelendiği ve sonuçların ticari bir mesh ile
karşılaştırıldığı ifade edilmiştir. Bu çalışmanın, Türk tekstil sektörünün katma değerli ürün üretme
hedefine katkı sağlamayı amaçladığı belirtilmiştir. Nanoteknolojinin tıbbi tekstil uygulamalarında nasıl
kullanılabileceği ve özellikle adezyon probleminin çözümüne yönelik olarak ele alınan bir tez çalışmasını
özetlemektedir. (10)
KURT Ö. (2018) fosil yakıtların azalması ve çevresel endişelerin artması nedeniyle biyokompozit
malzemelerin gelişimine olan ihtiyacı vurgulamaktadır. Biyokompozitler, selüloz, nişasta gibi
yenilenebilir kaynaklardan elde edilen ve petrol kaynaklarına alternatif olan kompozit malzemelerdir.
Özellikle kitosan adlı polimer, biyouyumluluk, biyobozunurluk, antibakteriyel özellikler gibi benzersiz
özelliklere sahip olduğu için dikkat çekmektedir. Fosil yakıtların hızla tükenmesi ve çevresel endişeler,
biyokompozit malzemelerin geliştirilmesine yol açmaktadır. Bu malzemeler, malzeme bilimi, canlı bilimi
ve nanoteknoloji alanlarında kullanılan yenilikçi kompozit malzemelerdir. Kitosan, kabuklu deniz
canlılarından elde edilen ve alkali deasetilasyon ile üretilen bir polisakkarittir. Kitosanın biyouyumluluk,
biyobozunurluk, antibakteriyel özellikler gibi avantajları vardır. Ancak, kitosanın saf haldeki mekanik
özellikleri belirli uygulamalar için yeterli değildir. Nanokil, nanoselüloz, karbon nanotüp gibi
nanomalzemelerin kitosanın mekanik özelliklerini iyileştirmede başarılı olduğu belirtilmiştir. Grafen
oksit, kitosana eklenerek mükemmel mekanik ve termal özelliklere sahip kompozitler oluşturulabileceği
ifade edilmiştir. Kitosan ve grafen oksit arasındaki güçlü etkileşimler, doku mühendisliği, ilaç iletimi,
sensörler, basınçlı su filtrasyonu gibi birçok alanda kullanılabilecek kararlı ve biyo-uyumlu
kompozitlerin oluşturulmasını sağlar. Su arıtımında, kirletici maddelerin uzaklaştırılması amacıyla
özellikle krom, bakır iyonları ve diğer metal iyonları gibi kirleticilerin adsorban olarak kullanılabilir. Bu
metin, biyokompozit malzemelerin önemini vurgulayarak, kitosan ve grafen oksit gibi malzemelerin bir
araya getirilerek çeşitli uygulamalarda kullanılabilecek kompozit malzemelerin oluşturulmasına yönelik
bir araştırma alanını ele almaktadır. (11)
KÜÇÜKSARI A. (2015) Tez çalışmanızın konusu çok önemli bir çevresel soruna odaklanmaktadır.
Filtre teknolojileri, özellikle nano fiber temelli filtrelerin geliştirilmesi ve uçak içi hava kalitesinin
artırılması üzerine odaklanan birçok önemli bilgi içermektedir. Ayrıca, VOC'lerin (uçucu organik
bileşikler) fotokatalitik oksidasyon yöntemiyle uzaklaştırılması, bu tür kirleticilerin azaltılması için etkili
bir strateji olabilir. Ana hedefleri ve metodolojisi oldukça açık bir şekilde belirtilmiş. Nano fiber temelli
filtrelerin üretimi, karakterizasyonu ve fotokatalitik oksidasyon yöntemiyle VOC'lerin temizlenmesi
adımları oldukça detaylı ve sistematik bir şekilde açıklanmış. Ayrıca, UV-LED teknolojisinin
kullanılması, özellikle ikinci nesil UV-LED'lerle yapılan testlerin daha yüksek verimlilik sağlama
potansiyeline vurgu yapmaktadır. Farklı katalizörlerin kullanılması ve bunların filtre verimliliği
üzerindeki etkilerinin incelenmesi, çalışmanızın zenginliğini artırabilir. UV-LED'lerin kullanılmasının,
enerji verimliliği ve sistem performansı açısından önemli bir ilerleme sağladığı vurgulanmalıdır. Bu,
çevre dostu ve sürdürülebilir bir teknolojiye olan geçişin önemini vurgular. Filtre tasarımının ve
performansının optimize edilmesi, uzun vadeli kullanım ve etkin çözümleme için kritiktir. Bu konuda
yapılan optimizasyon çalışmaları ve elde edilen sonuçlar belirtilmelidir. Geliştirilen filtre teknolojisinin
sadece uçak içi hava kalitesini değil, genel olarak kapalı mekan hava kalitesini ve çevre sağlığını
iyileştirmek üzere nasıl uygulanabileceği üzerinde durulabilir. Ayrıca, bu teknolojinin sürdürülebilirlik
açısından sağladığı avantajlara vurgu yapılmalıdır. Sonuç bölümünde, elde edilen bulguların genel önemi
ve önerilen ileri çalışma alanları hakkında daha fazla bilgi sunabilirsiniz. Bu tezin, hava kalitesi ve
çevresel sürdürülebilirlik açısından önemli bir katkı sağladığı açıktır. (12)
ZHUMAGAZIYEVA A. (2021) nanoteknolojinin tekstil endüstrisindeki medikal uygulamalarını
inceleyerek Türkiye'deki nanotekstil üretimine odaklanmıştır. İşte tezinizin ana bulguları ve önerileri
üzerine yapılmış bir özettir. Türkiye'deki medikal sektörde faaliyet gösteren 19 firmaya yapılan ankete
göre, nanotekstil üretimi yapan firmaların çoğunun büyük şehirlerde faaliyet gösterdiği ortaya çıkmıştır.
Şirketlerin faaliyet süreleri ortalama 30 yıl olarak belirlenmiştir. Nanotekstil üretimi yapan firmaların
çoğu kendi nanotekstil ürünlerini üretmektedir. İhracat yapan firmaların genellikle AB ülkeleri, Orta
Asya ve Orta Doğu ülkelerine nanotekstil ürünleri ihraç ettikleri belirlenmiştir. Üretilen medikal
nanotekstil ürünlerinin genellikle ameliyathanede kullanılan önlük, bone, yatak–yastık-yorgan kılıfları,
hasta bakım ve temizlik ürünleri ile dokusuz kumaşlar olduğu tespit edilmiştir. Üretilen medikal
nanotekstil ürünlerinin çoğunun fonksiyonel kaplamalı dokusuz yüzeylere sahip olduğu ve
antimikrobiyal özelliklere sahip olduğu belirlenmiştir. Üretilen ürünlerin çoğunun tek kullanımlık olduğu
ve çok kullanımlı ürünlerin ortalama 30 yıkamaya kadar dayandığı saptanmıştır. Türkiye'de üretilen
medikal nanotekstil ürünlerinin çeşitlendirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda hasta önlükleri, personel
kıyafetleri ve hastane tekstillerinde kullanılan ürünlerde nano özelliklerin daha yaygın kullanımını teşvik
etmek önemlidir. Beden sağlık sistemine uyumlu, hayati verileri iletebilen fonksiyonel tekstil ürünleri
geliştirilmesi önemlidir. Kişisel bakım ve konforu destekleyen nanotekstil ürünlerine odaklanılmalıdır.
Nanotekstil sektörünün gelişimi için daha fazla bilimsel çalışma yapılmalı ve nanotekstil ürün
kullanımına yönelik farkındalık arttırılmalıdır. Türkiye'deki nanotekstil sektörünün daha da büyümesine
ve gelişmesine katkıda bulunabilir. (13)
SARI NJJAR M. (2022) koruyucu kıyafetlerin, özellikle askeri uygulamalarda kullanılan kıyafetlerin
tasarımında nanoteknolojinin rolünü ve elektrolif çekim yöntemi kullanarak geliştirilen nanoliflerin
potansiyel uygulamalarını ele almaktadır. Koruyucu kıyafetler, insan vücudunu dış tehditlerden, kimyasal
ve biyolojik ajanlardan, ateşten, soğuk ve sıcak hava gibi çeşitli faktörlerden koruyan tekstil yapılarıdır.
Bu kıyafetler, askeri, spor ve endüstri uygulamalarında kullanılan ve genellikle vücudun en az %30'unu
kaplayan kıyafetlerdir. Ordu personeli, savaş kıyafetleri, balistik koruyucu yelekler, kimyasal ve
biyolojik koruyucu kıyafetler, soğuk hava kıyafetleri gibi çeşitli koruyucu kıyafetleri kullanmaktadır.
Savaş alanındaki yaralanmalardan kaynaklanan kanamaların acil tıbbi tedavisi, standart travma
yaklaşımından farklılık gösterir ve özellikle ağır kanamaların kontrol altına alınması hayati öneme
sahiptir Elektrolif çekim yöntemi, nanometre boyutunda nanolifler üretmek için basit ve çok yönlü bir
işlemdir. Nanolifler, yüksek yüzey/hacim oranı ve gözeneklilik gibi özelliklere sahip olduğundan çeşitli
uygulamalarda potansiyel taşımaktadır, örneğin doku mühendisliği iskeleleri, ilaç taşıyıcıları, yara
örtüleri ve koruyucu kıyafetlerdir. lışma, askeri kıyafetlerde kullanılmak üzere tasarlanan, yaralanmaları
tespit eden, enfeksiyonlara karşı koruma ve kanamaları durdurma özelliklerine sahip bir sistem
geliştirilmesini amaçlamaktadır. İletken iplikler, nanopartiküller ve hemostatik ajanlar kullanılarak
elektrolif çekim yöntemi ile nanolifli katmanlar tasarlanmıştır. Nanolifler, yaralanmaları tespit etme ve
kanamayı durdurma görevini yerine getirmektedir. Çalışma, askeri kıyafetlerine entegre edilebilecek bir
sistemin ön prototip tasarımını içermektedir. Bu tasarım, endüstriyel seviyede üretim için bir temel
oluşturabilir ve askeri personelin güvenliğini artırmak için önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.
(14)
ZEMZEM MUSTOFA S. (2022) Yüz maskeleri, kullanıcının ağız ve burnunu çevresindeki potansiyel
kirleticilerden korumak için kullanılan gevşek oturan, tek kullanımlık malzemelerdir. Tıbbi prosedürler
sırasında kan ve diğer vücut sıvılarıyla teması önlemek amacıyla tasarlanmış kişisel koruyucu giysilerdir.
Çalışma ortamı koşullarına, hastalık türüne veya diğer tıbbi gereksinimlere bağlı olarak farklı maskeler
kullanılabilir. Örneğin, itfaiyeciler veya maden işçileri için solunum cihazı ile donatılmış seçici maskeler
kullanılabilir. Maskeler, kullanıcıyı çeşitli tehlikeli gazlardan, küçük parçacıklardan ve havadaki
patojenlerden korumak için kullanılabilir. Maskelerin tarihçesi, 8. yüzyılda kurşun madenlerinde ıslak bir
bezin kullanılmasına kadar uzanmaktadır. yüzyılda pamuklu bez maskelerin, Mançurya Plakası gibi
hastalıklara karşı etkili olduğu gösterilmiştir. Cerrahi maskelerin ilk kaydedilen kullanımı, 1897'de
Polonyalı Cerrah Jan Mikulicz Radecki tarafından yapılmıştır. 1877'de "Nearly" duman maskesi olarak
bilinen ilk yangın respiratörü oluşturulmuştur. İlk olarak Streptococcus'un yayılmasıyla ilgili bir
makalede cerrahi maskelerin kullanımı önerilmiştir. Gazlı bez yüz maskelerinin kullanımı, cerrahi
yaraların enfeksiyonunu önlemede etkili olduğunu gösteren çalışmalarla yaygınlaşmıştır. 1930'larda,
maskelerin kullanımının hastahane enfeksiyonlarında azalmaya neden olduğu gözlemlenmiştir.
1960'larda tek kullanımlık kalıplanmış maskeler geliştirilmiş ve filtreli maskelerin daha etkili olduğu
kanıtlanmıştır. 1970'lerde kullanılan maskelerin çoğu tek kullanımlıktı, ve günümüzde daha gelişmiş
materyaller kullanılmaktadır. Tek katmanlı filtre malzemelerinin fiziksel özellikleri ile Partikül
Filtrasyon Verimi (PFE) ve basınç düşmesi değerleri arasında belirgin bir ilişki kurulamamıştır.
Düzeltilmiş R2 değeri, PFE için 0,633 ve basınç düşmesi değeri için 0,871 olarak bulunmuştur. Ancak bu
değerlerin, ölçüm varyasyonlarından kaynaklandığı düşünülmektedir. Filtre performansını belirlemede
önemli olan fiziksel parametrenin elyaf çapı olması beklenirken, istatistiksel sonuçlar gözenekliliğin daha
önemli olduğunu ortaya koymuştur. Meltblown kumaşlarda elyaf çapı ölçümlerindeki varyasyonun
yüksek olması, gözeneklilik ölçümlerinin daha güvenilir hale getirilmesi gerektiğini göstermiştir.
Gözeneklilik ölçümünün, filtre performansının tahminlenmesinde kaplama faktörü veya yüzey
düzgünlüğü değerinden daha etkili olduğu görülmüştür. Elyaf çapı ölçümlerindeki varyasyonun
azaltılması için daha fazla sayıda tarama elektron mikroskobu (SEM) görüntüsü alınması önerilmiştir.
Kaplama faktörünün istatistiksel olarak kısmen anlamlı sonuçlar verse de, gözeneklilik ölçümünün yerine
geçmediği belirlenmiştir. Yüzey düzgünlüğü değerinin ise filtre performansı üzerinde hemen hemen hiç
etkisi olmamıştır. Tek katman filtre performanslarının tahminlenmesinde daha fazla sayıda spunbond ve
meltblown kumaşın kullanılması, çok katmanlı filtre malzemelerinin performanslarının daha doğru bir
şekilde tahmin edilmesini sağlayabilir. filtre malzemelerinin tasarımında ve üretiminde kullanılan fiziksel
özelliklerin dikkate alınması gerektiğini ve daha güvenilir ölçüm yöntemlerinin geliştirilmesinin önemini
vurgulamaktadır. (15)
AYDIN D. (2020) Şehirlerde yaşayan insanların büyük bir kısmı zamanlarının %80-90'ını kapalı
mekanlarda geçirmektedir. İç ortam hava kalitesinin, insan sağlığı ve çalışma verimliliği üzerinde önemli
bir etkisi olduğu belirtilmiştir. İç ortam havasındaki kirleticilerin, özellikle uçucu organik bileşiklerin
(UOB), "Hasta Bina Sendromu"na neden olabileceği ifade edilmiştir. Fotokatalitik oksidasyonun organik
kirleticilerin giderilmesinde etkili bir teknoloji olduğu vurgulanmıştır. Literatürde, adsorpsiyonun
fotokatalizör ile birleştirilerek kullanılmasının daha etkili olduğuna dair çalışmalara değinilmiştir.
Nanolif filtrelerin, yüksek yüzey alanı ve düşük filtrasyon direnci ile öne çıkan polimerik malzemeler
olduğu belirtilmiştir. Poliamit-6 (PA6) polimeri ve halloysit nanotüp (HNT) ile nanokil (NK) gibi
nanomalzemelerin kullanımı önerilmiştir. Elektroeğirme yönteminin nanolif filtrelerin üretiminde
kullanılan bir yöntem olduğu ifade edilmiştir. Elektroeğirme şartlarının optimizasyonu, nanoliflerin
istenilen özelliklere sahip olmasını sağlamak için önemli bir adım olarak belirtilmiştir. Fotokatalitik
oksidasyon için titanyum dioksit (TiO2) ve çinko oksit (ZnO) gibi malzemelerin kullanılmasının
önerildiği belirtilmiştir. Performans ölçümleri arasında hava geçirgenliği, su buharı geçişi ve model
uçucu organik bileşiklerin giderimi yer almaktadır. Tezde önerilen temel mekanizma, nanolif ağ yapısı
içerisine adsorpsiyonu arttırıcı nanokil ve fotokatalitik oksidasyon sağlayıcı TiO2 ve ZnO
malzemelerinin entegre edilmesini içermektedir. Bu malzemelerin özgün bir şekilde kullanılması, iç
ortam havasındaki organik kirleticilerin etkili bir şekilde giderilmesini amaçlamaktadır. Poliamit-6 (PA6)
polimeri kullanılarak nanolif filtreler elektroeğirme yöntemi ile üretilmiştir. Nano katkı olarak nanokil
(NK) ve halloysit nanotüp (HNT) yapıları, katalizör olarak ise TiO2 ve ZnO yapıları kullanılmıştır.
Aglomerasyon olmadan adsorban konsantrasyonunun, uygun dispersiyon ve elektroeğirme koşullarının
belirlenmesi için çalışmalar yapılmıştır. Nanoliflerin karakterizasyon özellikleri fiber çapı, organik
bağlar, kristal yapı ve mekanik dayanım özellikleri ile belirlenmiştir. Performans testleri arasında hava
geçirgenliği, su buharı geçirgenliği, toluen adsorpsiyonu ve oksidasyonu bulunmaktadır. Mekanik
dayanım özellikleri, özellikle akma dayanımı, hava filtresi geliştirmek açısından önemli bir faktördür.
Örneğin, NK-Ti8 kodlu nanolifin akma dayanımı 5 MPa'dan büyüktür. Toluene karşı adsorpsiyon ve
oksidasyon kapasiteleri, katalizör ilavesiyle artmıştır NK-Ti8 kodlu nanolifte en yüksek giderim verimi
elde edilmiştir. Performans parametreleri açısından ortalama değerlere bakıldığında, en yüksek değerlere
sahip nanolifler belirlenmiştir. Yapılan nanolif filtre üretimi, karakterizasyon ve performans testlerine
odaklanarak elde edilen önemli sonuçları içermektedir.(16)
YAVAŞ M. E. (2022) İnsanlar büyük bir kısmını iç ortamlarda geçirdikleri için iç ortam hava kalitesi,
sağlık üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Modern binalardaki izolasyon sistemleri, taze hava
sirkülasyonunu azaltarak iç ortam havasını kirletici maddelere daha fazla maruz bırakabilir. İç
ortamlardaki partikül maddeler (PM) ve uçucu organik bileşikler (UOB) solunum yolu hastalıklarına
neden olabilir. COVID-19 gibi solunum yolu enfeksiyonları, iç ortamda bulunan partikül maddeler
aracılığıyla bulaşabilir. Filtrasyon teknolojisi, adsorpsiyon, oksidasyon veya her ikisinin birleşimi ile
işlevselleştirilebilir. Tez, poliamid 6 (PA6) polimeri kullanılarak elektroeğirme yöntemiyle nanolif
filtrelerin üretilmesine odaklanmıştır. Nanolif filtrelerin üretim süreleri ve destek tabakaları değiştirilerek
yapısal karakterizasyonları ve performansları incelenmiştir. PM1,0 ve PM2,5 boyutlarındaki partikül
maddeler için nanolif filtrelerin yüksek giderim etkinlikleri gösterdiği belirlenmiştir. Aktif karbon
kullanılarak nanolif filtrelerin uçucu organik bileşik, özellikle toluen giderim performansları test
edilmiştir. En iyi performansın %97,03 giderim verimi ile aktif karbon tarafından sağlandığı görülmüştür.
Seçilen nanolif filtre ve aktif karbon oranları kullanılarak eş zamanlı partikül madde ve toluen giderimi
sağlanmıştır. Gerçek oda koşullarında yapılan ölçümlerde nanolif filtre ve aktif karbon kullanıldığında
yüksek giderim verimleri elde edilmiştir. Sonuç olarak, bu tez, iç ortam hava kalitesini iyileştirmek
amacıyla partikül madde ve uçucu organik bileşik giderimi için etkili nanolif filtre malzemelerinin
geliştirilmesine odaklanmıştır. Bu filtrelerin çeşitli destek tabakaları ve üretim süreleri ile optimize
edilerek yüksek performans sergilediği belirlenmiştir. (17)
Şekil 4. İç ortam havasından PM ve UOB giderim mekanizması (17)
Şekil 5. Etrafa yayılan taneciklerin boyutsal dağılımına göre yayılma mesafeleri (17)
Şekil 6. İç ortam havasında bulunabilecek kirleticiler (17)
Şekil 7. Havada bulunabilecek kirleticiler ve boyutları (17)
İç ortamda geçirilen zamanın artması iç ortam hava kalitesinin önemini artırmaktadır. Partikül madde ve
uçucu organik bileşiklerin giderilmesi için filtrasyon teknolojileri kullanılmaktadır. PA6 nanolif filtreleri
elektroeğirme yöntemi ile üretilmiş ve farklı üretim süreleri ile destek tabakaları üzerinde
karakterizasyonları yapılmıştır. Nanolif filtrelerin üretimi, fiber çapları, hava geçirgenliği ve su buharı
geçişi gibi performans parametreleri üzerinde etkili olmuştur. Filtre sistemine entegre edilen aktif karbon
adsorbenti, toluen adsorpsiyonunda yüksek performans göstermiştir. Aktif karbon miktarının artması,
toluen adsorpsiyon giderim veriminin arttığını göstermiştir. Nanolif filtreler ve aktif karbon adsorbenti
kullanılarak eş zamanlı partikül madde ve toluen giderimi gerçekleştirilmiştir. En iyi performans, belirli
üretim sürelerine ve aktif karbon miktarlarına sahip nanolif filtrelerle elde edilmiştir. Gerçek oda
koşullarında yapılan ölçümlerde, nanolif filtre ve aktif karbon kullanıldığında yüksek giderim verimleri
elde edilmiştir. Reaktör ve oda sistemlerinde eş zamanlı giderim sonuçları değerlendirilmiş ve belirli
koşullarda yüksek verimler elde edilmiştir. PA6 polimerinin filtrasyon uygulamalarında kullanılabilecek
bir alternatif olduğu belirtilmiştir. Aktif karbonun uçucu organik bileşik gideriminde önemli bir
potansiyele sahip olduğu vurgulanmıştır.
Sonuç olarak, bu çalışma, iç ortam hava kalitesini iyileştirmek amacıyla nanolif filtrelerin ve adsorbentlerin
birleştirilmesinin etkili olduğunu göstermiş ve PA6 polimeri ile aktif karbonun kullanımının iç ortam hava
kirleticilerini gidermede potansiyel bir çözüm sunduğunu ortaya koymuştur. (17)
ASLAN S., KAPLAN S. (2017) Dokuma Filtreler Filament veya stapel iplikler kullanılarak standart
örgülerde üretilir. Genellikle yüksek mukavemet gerektiren uygulamalarda tercih edilir. Düzenli gözenek
boyutuna sahiptir ve yüzey filtrasyon uygulamalarında, gözenek boyutundan daha büyük partiküllerin
ayrılması amacıyla kullanılır. Yüksek maliyetleri nedeniyle dokusuz yüzeylere olan talep artmıştır.
Dokusuz Yüzeyler, iki ana üretim yöntemi vardır: kuru yöntemler ve yaş yöntemler. Kuru yöntemde,
yapı hava ortamında şekillenir. Yaş yöntemde ise yapı su içerisinde şekillendirilir. Dokusuz yüzeyler,
dokuma kumaşların yerine geçebilecek ve hatta onları takviye malzemesi olarak kullanabilecek kadar
esnek ve etkilidir. Dokuma filtreler, kağıt üretimi gibi su filtrasyon uygulamalarında yaygın olarak
kullanılır. Dokusuz yüzeyler, bazı durumlarda dokuma kumaşların yerini alabilir veya dokuma
kumaşlarla birlikte kompozit malzemeler oluşturmak için kullanılabilir. Kuru yöntem: Yapı hava
ortamında şekillenir. Yaş yöntem: Yapı su içerisinde şekillendirilir. dokuma ve dokusuz yüzeylerin
kullanım alanları, avantajları ve üretim yöntemleri hakkında genel bir bilgi vermektedir. Tekstil üretim
yöntemleri kullanılarak elde edilen filtre yapılarının geniş bir kullanıma sahip olduğunu ve teknik tekstil
pazarında önemli bir konuma sahip olduğunu belirtiyor. Filtrasyon uygulamalarının çeşitliliği, farklı
mekanizmaların kullanılmasını ve çeşitli üretim parametrelerini gerektiriyor. Filtrasyon yapılarının
büyük bir bölümü sentetik liflerden dokusuz yüzeyler olarak üretilmektedir. Geri dönüştürülmüş doğal
lifler, toz toplama sistemleri, sıvı filtrasyonu gibi uygulamalarda kullanılabilmektedir. Temiz oda
filtreleri veya cerrahi ekipmanlarda yüksek performans gerektiren durumlarda farklı üretim yöntemleri ve
malzemeler kullanılabilmektedir. Nanolifler, azalan lif çapı ve daha iyi kontrol edilebilen gözenek boyutu
ile yüksek performanslı filtrelerde kullanılmaktadır. Filtre yapılarının üretiminde kullanılan lifler, üretim
yöntemleri ve bitim işlemleri belirleyici rol oynamaktadır. Spunbond, spunlace ve meltblown gibi
yöntemlerle elde edilen yüzeyler, farklı malzemelerle birleştirilerek kompozit yapılar oluşturulmaktadır.
Filtrasyon işleminin mekanizmaları, azalan lif çapı ve nano yüzeylerin kullanımıyla ilgili çalışmaları
içermektedir. Nanolifler, farklı yapılarla desteklenmiş olarak yüksek performanslı filtrelerde
kullanılmaktadır. Genel olarak, çalışma filtrasyon işleminin mekanizmaları hakkında bilgi vermektedir.
Lifler, üretim yöntemleri, bitim işlemleri ve kullanım alanları üzerinde durularak, performans artırıcı
deneysel çalışmalar ve kalite artışına yönelik çabalara katkıda bulunması amaçlanmaktadır. filtre
yapılarına genel bir bakış sunmakla birlikte, belirli bir kullanım alanı veya teknik detaylar konusunda
daha fazla bilgi içermemektedir. (18)
ALTINTAŞ F., DELİMANLAR M., KOLCU E., KOLUMAN A., (2023), Bu metin, nanofiberlere olan
talebin son birkaç yılda önemli ölçüde arttığını belirtiyor. Nanofiberlerin özellikle doku mühendisliği,
iskele, teşhis, ilaç dağıtımı, koruyucu giysiler ve sensörler gibi birçok uygulama alanında umut verici bir
kaynak olduğunu vurguluyor. Nanofiberlerin benzersiz özellikleri ve yüksek uygulanabilirlikleri, enerji
üretimi, biyomedikal, tıbbi tedavi ve çevre alanlarında çeşitli sorunlara çözümler sunabilme potansiyeli
taşıdığını ifade ediyor. Ayrıca, bu sorunların çözümüne yönelik araştırmacıların nanofiber üretimi için
elektroeğirme ve bu teknik dışındaki diğer yöntemleri geliştirdiğini belirtiyor. Elektroeğirme yönteminin
ultra ince nanofiberler üretmek için çok yönlü ve uygulanabilir bir teknik olduğunu vurguluyor. Metin,
elektroeğirme ve elektroeğirme dışındaki diğer nanofiber üretim tekniklerinde önemli ilerlemelerin
kaydedildiğini ifade ediyor. Derleme, nanofiber üretim teknikleri ve bu üretilen nanofiberlerin kullanım
alanlarına kapsamlı bir bakış sunmaktadır. Bu metinde, nanoliflerin çeşitli fiziksel ve kimyasal
modifikasyonlarla yeni özelliklere sahip ürünler oluşturmak amacıyla yaygın olarak kullanıldığı ifade
ediliyor. Nanolif sentezi için farklı üretim tekniklerinin mevcut olmasına rağmen, elektroeğirme
yönteminin yaygın olarak tercih edildiği belirtiliyor. Elektroeğirme yönteminin basit ekipman
gereksinimi, düşük maliyetli kurulum, seri üretim kabiliyeti ve amaçlanan uygulama için nanolif çapının
ayarlanabilmesi gibi avantajları olduğu ifade ediliyor. Elektroeğirme, yüksek voltaj ve polimer
çözeltilerini kullanarak doğal veya sentetik polimerlerden çapları 2 nm ila birkaç mikrometre arasında
değişen nanolifler üretme mekanik ve elektriksel bir tekniği olarak tanımlanıyor. Bu yöntemle, normal
liflerden daha küçük gözenekler ve daha yüksek yüzey alanına sahip nanolifler üretebilmek mümkün
olduğu ifade ediliyor. Elektroeğirme tekniğinin tasarım ve kolektör şekline bağlı olarak farklı sınıflara
ayrıldığı belirtiliyor ve metinde nanolif üretiminde elektroeğirme harici kullanılan bazı tekniklere de
değiniliyor. Filtrasyon, genel olarak ayırma işlemi olarak tanımlanır ve bu işlemin amacı, filtrelenen
maddenin saflığını artırmaktır. Hava, gaz veya su gibi ortamlarda çevre kirliliğine neden olan istenmeyen
partikülleri filtrelemek için kullanılan bir yöntemdir. Filtrasyon işlemleri çeşitli mekanizmalar kullanır,
ancak küçük partiküllerin ortamdan ayrılmasını sağlamak için mikrofiltrasyon, ultrafiltrasyon,
nanofiltrasyon ve ters ozmoz gibi yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemler arasında en etkililerinden
biri, nanofiberlerin filtrasyonda kullanılmasıdır. Nanofiberler, özellikle hassas filtreleme
uygulamalarında küçük partiküllerin yakalanmasında etkili olan malzemelerdir. Bu malzemeler, mikro ve
ultrafiltrelerden daha ince yapıya sahiptir, bu da daha küçük partiküllerin tutulmasını sağlar. Bu nedenle,
nanofiberler, mikrofiltrasyon, ultrafiltrasyon ve benzeri filtrasyon tekniklerinde daha yüksek performans
sağlamak için kullanılmaktadır. Nanolifler, yüksek oranda küçük çaplı gözeneklilik, yüksek yüzey alanı,
fonksiyonelleştirilebilme, istenen çaplarda üretilebilme gibi özelliklere sahip olduklarından, filtreleme
uygulamalarında sıkça kullanılmaktadır. Bazı çalışmalarda, nanolif membranların ticari bir HEPA
filtreye kıyasla daha yüksek filtreleme oranına sahip olduğu gözlemlenmiştir. Nanolif üretiminde
kullanılacak hammaddelere karar verirken, elde edilmek istenen filtre türü ve kullanım alanı göz önünde
bulundurularak nanoliflerin gözenek büyüklüğü, hava geçirgenliği, mekanik ve elektriksel özellikler gibi
faktörler dikkate alınır. Filtrelerin geçirgenliği ve partikül tutma kapasitesi, nanoliflerin gözenek
boyutuna bağlıdır. Küçük gözenek çapına sahip nanolifler üreterek yüksek filtrasyon verimliliği
sağlamak mümkündür. Günümüzde suyun tuzdan arındırılması, su ve atık su arıtımı, membran ayırma,
yağ/su ayırma gibi farklı uygulamalarda nanoliflerden oluşan membranlar sıklıkla kullanılmaktadır.
Nanoliflerin seçiciliği ve esnekliği, ayırma veya su arıtımında yüksek performans sunmalarını sağlar.
Elektroeğirme yöntemiyle elde edilen nanolifler, atık suların istenmeyen partiküllerini aynı anda ayırma
ve bozma yeteneklerine sahip oldukları için su filtrasyonunda yaygın olarak kullanılır. Nanolif tabanlı
filtreler, akış hızında düşüş olmaksızın 3-10 mikrometre boyutundaki partikülleri rahatlıkla sudan
ayırabilirler. Ayrıca, nanolifler fizisorpsiyon, kemisorpsiyon ve elektrostatik çekim gibi yollarla sudaki
toksik iyonları ve organik kirleticileri uzaklaştırmak için kullanılır. Elektroeğirme tekniği sayesinde
istenen çaplarda üretilebilen nanolifler, yüksek yüzey alanına sahip oldukları için çok sayıda adsorpsiyon
bölgesi ve adsorpsiyon kapasitesine sahiptirler. Aynı zamanda hidrofilik gözeneklere sahip olmaları,
yüksek difüzyon hızı ve nanofiber yüzey ile moleküller arasındaki elektriksel çekim kuvveti sayesinde
suyun hızlı ve yüksek verimli bir şekilde arıtılmasını sağlar. Nanolifler, farklı yollarla kolayca
fonksiyonelleştirilebilir. Nanolif yüzeyine belirli bir yakalama maddesinin eklenmesi veya yüzeyin
ıslanabilirlik özelliklerinin kazandırılması, sudaki istenmeyen maddelerin hedeflenerek uzaklaştırılmasını
mümkün kılar. Hava filtreleri, iç mekân hava temizliği, havalandırma ve klima sistemleri, temiz oda
filtreleri, solunum cihazları, endüstriyel gaz temizliği, otomotiv motor emme filtreleri, hastanelerdeki
hava kalitesini artırmak için kullanılan önemli araçlardır. Bu filtreler, toz partikülleri, bakteri, virüs ve
diğer hava kirliliklerini ortadan kaldırmak veya azaltmak amacıyla tasarlanmıştır. Hava filtrasyonu için
nanofiber oluşumu, özellikle elektroeğirme tekniği kullanılarak yapıldığında, yüksek performanslı
filtreler elde etmek mümkündür. Polivinil alkol, polietilen tereftalat (PET), poliakrilonitril (PAN), silika
ve alümina gibi çeşitli polimerler, nanofiber oluşumunda sıkça kullanılan hammaddelerdir.
Elektroeğirme tekniği, nanofiber çaplarını kontrol etmek için farklı parametrelerin kullanılmasına izin
verdiği için, istenilen özelliklere sahip hava filtreleri üretmek için etkili bir yöntemdir. Nanofiber
membranlar, yüksek filtrasyon verimliliği ve düşük hava direnci ile karakterizedir, bu da onları hava
filtrasyonunda tercih edilen bir seçenek yapar. Üretilen nanolifler, farklı nonwoven yüzeylerle
birleştirilerek veya fonksiyonelleştirilerek çeşitli uygulamalarda kullanılabilir. Örneğin, karbon
nanoliflerin diğer nonwoven malzemelerle birleştirilmesi, aerosol filtreleri ve yüz maskeleri gibi
ürünlerin üretiminde kullanılmaktadır. Bu, nanofiber teknolojisinin geniş bir uygulama yelpazesine sahip
olduğunu gösterir. Kronik böbrek hastalığı, böbreklerin vücuttaki fazla atıkları ve sıvıyı çıkaramadığı
durumları içeren bir rahatsızlıktır. Dünya genelinde yaklaşık 2,5 milyon insanın böbrek yetmezliği
nedeniyle diyaliz tedavisi gördüğü tahmin edilmektedir. Böbrek yetmezliği için yaygın tedavi yöntemleri
hemodiyaliz ve periyodik diyaliz işlemleridir. Periyodik diyaliz filtreleri, böbrek yetmezliği olan
hastalarda kullanılan bir tür hemodiyaliz yöntemidir. Bu filtreler, kanı temizlemek ve atık maddeleri,
fazla suyu ve elektrolitleri uzaklaştırmak için ince bir membran kullanır. Membran, elektrospun
polietilen-ko-vinil alkol polimerinden ve kandaki atık ürünleri/toksinleri emebilen mikro gözenekli
yapılara sahip aluminosilikatlar olan zeolitlerden yapılmıştır. Zeolitlerin içindeki silikonun alüminyuma
oranı, adsorbe edilen toksinlerin sayısını kontrol etmek için kullanılabilir. Dokunmamış nanofiberler,
geniş yüzey-hacim, yüksek gözenek ve bağlanabilirlik, mikro ölçekli interstisyel boşluk ve düşük maliyet
gibi özelliklerden dolayı tercih edilmektedir. Kan filtrasyonu, biyolojik sıvılardan toksin giderme, protein
saflaştırma ve su arıtma cihazlarında ağır metaller ve inorganik atıkların giderilmesi gibi uygulamalarda
kullanılan ideal bir malzemedir. Periyodik diyaliz filtrelerinin yapısı genellikle yüksek derecede
özgüllüğe sahip yapay polimerlerden yapılmıştır. Bu polimerler, membranın dayanıklılığını arttırmak için
cam elyaf veya karbon fiberlerle takviye edilebilir. Filtrelerin gözenek boyutları, kullanım amaçlarına
bağlı olarak değişebilir. Filtreler, plaka ve çerçeve gibi sert parçalarla desteklenen bir membran yapısına
veya membranın kendisinden oluşan bir torba yapısına sahip olabilir. iltreleme işleminin doğruluğu ve
etkinliği için filtre yapısının doğru bir şekilde optimize edilmesi önemlidir. Bu yapının, polimer yapısına,
membranın desteklenme şekline ve gözenek boyutuna bağlı olarak değişebileceği unutulmamalıdır. Bu
nedenle, periyodik diyaliz filtreleri, kullanım amaçlarına ve hastanın ihtiyaçlarına uygun olarak
tasarlanmalı ve üretilmelidir. Nanofiberler, ilaç dağıtımı alanında kullanılmak üzere bir dizi avantaj
sunmaktadır. Özellikle elektroeğirme yöntemiyle üretilen nanofiberler, yüksek gözeneklilik, ince çap ve
büyük yüzey alanına sahiptir. Bu özellikler, ilaç moleküllerinin daha iyi emilmesini ve hedef dokuda
daha etkili bir şekilde dağıtılmasını sağlar. Elektroeğirme nanofiberleri, çeşitli ilaçların dağıtımını
sağlamak için kullanılabilir. Küçük organik ilaçlar, proteinler, asitler ve antikorlar gibi moleküller,
nanofiberlerin içine yerleştirilerek hedeflenen bölgeye ulaşmak ve güvenilir sonuçlar elde etmek için
kullanılabilir. Bu yöntem, basit üretim ve düşük maliyet nedeniyle tercih edilen bir sistemdir.
Nanofiberlerin özellikleri, ilaç dağıtımı için optimize edilebilir. Bu, nanofiber üretiminde kullanılan
polimerlerin seçimini, fiber çapını, yapıyı, yüzey alanını ve gözenekliliği içerir. Bu faktörlerin tümü, ilaç
dağıtımının etkinliğini belirleyebilir. Nanofiberler, daha etkili ve güvenli ilaç dağıtım sistemlerinin
geliştirilmesine yardımcı olabilecek önemli bir potansiyele sahiptir. Sonuç olarak, nanofiberlerin ilaç
dağıtımı alanında kullanılması, ilaçların daha etkin bir şekilde hedef dokulara ulaştırılmasına ve tedaviye
daha iyi bir yanıt alınmasına olanak tanır. Bu malzemeler, ilaç taşıma sistemlerinde önemli bir rol
oynayabilir ve gelecekte daha gelişmiş tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine katkıda bulunabilir.
Nanofiberlere olan talebin artması, son yıllarda birçok gelişmiş üretim teknolojisinin ortaya çıkmasına ve
nanofiber alanında önemli ilerlemelere neden olmuştur. Nanofiberler, farklı özelliklere sahip birçok
alanda kullanılabilmektedir, bu da çeşitli uygulama olanaklarını beraberinde getirmektedir. Nanofiber
üretiminde uygun tekniklerin kullanılmasıyla, kimyasal, biyolojik, elektriksel, optik ve mekanik
özelliklerin istenen şekilde tasarlanabilmesi mümkündür. Bu derlemede, nanofiberlerin üretim teknikleri,
işlem basamakları, kullanılan cihazlar ve uygulama alanları detaylı bir şekilde ele alınmıştır.
Nanofiberlerin küçük çapları, geniş yüzey alanları, biyouyumluluk, kimyasal bütünlük, kontrollü
mekanik özellikleri ve gözenekli ağ yapıları gibi avantajlar, onları bir dizi uygulamada kullanılabilir
kılmaktadır. Bu uygulamalar arasında ultrafiltrasyon membranları, hava ve atık su arıtma işlemleri, enerji
depolama ve üretimi, inşaat malzemeleri, ilaç dağıtımı, doku mühendisliği için iskeleler, yara örtüleri ve
teşhis işlemleri bulunmaktadır. Ancak, nanofiberlerin kullanımında bazı dezavantajlar da göz önüne
alınmalıdır. Örneğin, nanopartiküllerin vücut sıvılarında parçalanması ve sızması, tolere edilemez bir
durum olabilir. Ayrıca, nanofiberlerin geri kazanımı konusunda belirgin zorluklar bulunmaktadır. Son on
yılda nanofiberler üzerine yapılan çalışmalara rağmen, nanofiberlerin tekrarlanabilirliği ve üretim
teknolojilerinin yavaş ortaya çıkması, yaygın uygulanabilirliğine bir gölge düşürebilir. (19)
Araştırma Bulguları ve Tartışma
Nanofiberlerin gelişmiş özellikleri ve çeşitli üretim teknikleri, bir dizi uygulama alanında önemli
potansiyellere sahip olduklarını gösteriyor. Ultra ince çapları, geniş yüzey alanları ve özel özellikleri,
nanofiberleri özellikle filtrasyon, ilaç dağıtımı, enerji depolama, doku mühendisliği ve daha birçok
alanda kullanılabilecek çok yönlü malzemeler haline getiriyor. Ancak, nanopartikül boyutundaki
malzemelerin vücutta parçalanma ve sızma gibi olası riskleri ve nanofiberlerin geri kazanımının
zorlukları gibi bazı dezavantajlar da göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle, nanofiberlerin endüstriyel
uygulamalarda daha yaygın olarak kullanılabilmesi için, bu olası risklerin yönetilmesi ve geri dönüşüm
süreçlerinin geliştirilmesi önemli hale gelmektedir. Sonuç olarak, nanofiberlerin gelecekteki kullanımı,
ileri teknoloji, mühendislik ve biyomedikal alanlarındaki araştırmaların devam etmesi ve bu
malzemelerin avantajları ile potansiyel risklerinin dengeli bir şekilde ele alınmasıyla şekillenecektir. Bu
alandaki ilerlemeler, nanofiberlerin çeşitli endüstriyel ve sağlık uygulamalarında daha etkin ve güvenli
bir şekilde kullanılmasına olanak tanıyabilir. Nanofiberler, büyük yüzey alanına sahip olmalarıyla dikkat
çekerler. Bu özellikleri, filtreleme, ilaç dağıtımı gibi uygulamalarda etkinliklerini artırabilir.
Nanofiberlerin ince çapları ve gözenek yapısı, filtreleme uygulamalarında küçük partiküllerin
yakalanmasını sağlar. Avantajları; Nanofiberler, biyouyumluluk özellikleri nedeniyle tıbbi
uygulamalarda ve doku mühendisliğinde kullanılabilirler. Ayrıca, nanofiber materyalleri genellikle esnek
olduğu için birçok farklı alanda formülasyon esnekliği sağlarlar. Nanofiberler, ilaç moleküllerinin yüksek
etkinlikle emilmesini ve hedef dokuda etkili bir şekilde dağıtılmasını sağlar. Bu özellikleri, ilaç dağıtım
sistemlerinde kullanımlarını önemli kılar. Nanofiberler, enerji depolama cihazlarında ve temiz enerji
üretiminde kullanılabilecek özelliklere sahiptir. Dezavantajları Nanofiberlerin çok küçük boyutları,
vücutta parçalanma ve sızma riski taşıyabilir. Bu durum, sağlık etkileri üzerinde potansiyel risklere yol
açabilir. Nanofiberlerin geri kazanımı, şu anda birçok durumda zorlu bir süreçtir. Bu durum,
nanofiberlerin çevresel etkilerini değerlendirmede bir zorluk oluşturabilir. Bazı nanofiber üretim
yöntemleri, yüksek enerji ve maliyetli ekipman gerektirebilir. Bu, endüstriyel ölçekte kullanımlarını
sınırlayabilir. Nanofiber üretiminde kullanılan teknolojilerin tekrarlanabilirliği ve standartlaştırılması,
halen birçok araştırmacı tarafından ele alınan bir konudur. Nanofiberlerin çevresel etkileri hala tam
olarak anlaşılmamıştır. Bu nedenle, bu malzemelerin çevresel etkilerini değerlendirmek önemlidir.
Nanofiberlerin çeşitli endüstriyel uygulamalardaki avantajları, bir dizi ticari ürünün geliştirilmesine yol
açmıştır. İşte nanofiber teknolojisinin bazı ticari uygulamaları; Nanofiber filtreler, hava ve sıvı
filtrasyonu alanında kullanılmaktadır. Özellikle yüksek performanslı hava filtreleri, su arıtma
membranları ve maske filtreleri gibi ürünler ticarileşmiştir. Nanofiber bazlı kumaşlar, antibakteriyel
özellikler, su iticiliği ve nefes alabilirlik gibi özellikleriyle tekstil endüstrisinde kullanılmaktadır. Özel
spor giyimleri ve dış giyimlerde nanofiber malzemeleri bulunabilir. Nanofiberler, ilaçların hedef
dokulara daha etkili bir şekilde ulaştırılmasını sağlamak için ilaç dağıtım sistemlerinde kullanılır. Bu
alan, nanoteknolojinin tıbbi uygulamalarda ticarileşmesine örnek teşkil eder. Nanofiberler, enerji
depolama cihazlarında ve elektronik bileşenlerde kullanılabilecek özelliklere sahiptir. Bazı batarya
teknolojileri ve enerji depolama sistemleri nanofiberleri içerir. Nanofiberler, mikroakışkan cihazlar ve
biyolojik sensörler gibi tıbbi teşhis cihazlarında kullanılabilecek özelliklere sahiptir. Nanofiberler, yapay
doku ve iskele oluşturmak için doku mühendisliği alanında kullanılmaktadır. Bu, yaralı dokuların
onarılması ve rejenerasyonunu hedefleyen uygulamalara yönelik araştırmalara katkıda bulunmaktadır. Bu
ticarileşmiş uygulamalar, nanofiber teknolojisinin çeşitli endüstrilerde önemli bir rol oynamaya
başladığını göstermektedir. Ancak, hala birçok potansiyel uygulama ve gelişim aşamasında olan
araştırma alanları bulunmaktadır. Nanoteknoloji ve nanofiber endüstrisi hala büyümekte olan, dinamik ve
hızla evrilen bir alandır. Dolayısıyla, bu tür bir mikro ölçekteki işlem hacmini belirlemek zordur. Nanolif
teknolojisi, çeşitli sektörlerde kullanılan çok çeşitli uygulamalara sahiptir, bu da işlem hacminin
karmaşıklığını artırır. Örneğin, tekstil, ilaç, su arıtma, enerji depolama gibi bir dizi sektörde nanolifler
kullanılıyor. Eğer belirli bir nanolif uygulaması veya endüstri hakkında daha spesifik bilgi arıyorsanız,
belirli bir alana odaklanmak daha etkili olabilir. Ancak genel olarak, nanolif teknolojisinin büyümeye
devam ettiği ve giderek daha fazla uygulama alanında kullanıldığı söylenebilir.
Sonuç ve Öneriler
Nanolifler, filtrasyon alanında son derece umut verici ve etkili bir malzeme olarak öne çıkmaktadır.
Yüksek yüzey alanına, ince çapa ve gözenek boyutunu kontrol edebilme yeteneğine sahip nanolifler,
birçok uygulamada geleneksel filtre malzemelerinden daha avantajlıdır. Bu özellikleri sayesinde
nanolifler, su ve hava filtrasyonundan ilaç dağıtımına kadar geniş bir yelpazede kullanılabilmektedir. Su
arıtımında nanolifler, yüksek performanslı membranlar oluşturarak istenmeyen partiküllerin ve
kirleticilerin etkin bir şekilde uzaklaştırılmasını sağlar. Elektroeğirme yöntemiyle üretilen nanolif
membranlar, atık suların arıtılması, su arıtma tesislerinde kullanılması ve hatta nanoliflerin kimyasal
modifikasyonu ile belirli kirleticilerin hedeflenmiş şekilde uzaklaştırılması gibi alanlarda başarıyla
uygulanabilir. Hava filtrasyonunda nanolifler, iç mekan hava temizliği, solunum cihazları, endüstriyel
gaz temizliği gibi bir dizi uygulamada kullanılabilmektedir. Elektroeğirme ile üretilen nanolif filtreler,
yüksek filtrasyon verimliliği ve düşük hava direnci sağlayarak bu alanlarda tercih edilen malzeme
olmaktadır. Ayrıca, nanoliflerin ilaç dağıtımında kullanımı da oldukça önemlidir. Elektroeğirme
yöntemiyle üretilen nanofiberler, ilaç moleküllerini daha etkili bir şekilde taşıyabilir ve hedef dokuda
daha iyi dağıtım sağlayabilir. Bu özellikleri, ilaç taşıma sistemlerinde yenilikçi ve etkili çözümler sunma
potansiyeline işaret etmektedir. nanoliflerin filtrasyon alanında kullanımı, çeşitli uygulamalarda
çevresel etkileri azaltarak ve performansı artırarak önemli avantajlar sağlamaktadır. Ancak, bu
teknolojinin ticarileşmesi ve daha geniş ölçekte kullanılabilmesi için daha fazla araştırma ve geliştirme
gerekmektedir.
Nanolifler adım adım gelecek de kendi yerini genişletmektedir. Gün geçtikçe üretim maliyetleri
düşmekte ve büyük ölçekte ürüm tesisleri kurulmaktadır. Uygulama alanları yelpazesi hergün
genişlemekte ve tüm Dünya bu yenilikçi uygulama alanından faydalanmaktadır. Avantajları ve
Dezavantajları üretim yöntemine göre değişmektedir. Tıbbı uygulama alanlarıda uzun vadede testlerin,
gözlemlerin , veri havuzunun tam dolu olmadığı için uzun vadede insan sağlığına, çevre sağlığına zarar
verebilecek sonuçları da olabileceğini unutmamamız gerekir. Gelecek de su sıkıntısı yaşanacağı hemen
hemen her bilim insanı ön görmektedir. Su savaşlrının yapıldığı gelecek seneryolarında; atık suyun geri
kazanımı ile yeniden kullanabilir olması için bu teknolinin daha çok irdelenmesi ve uygulamaların geniş
ölçekte yapılması gerekli olduğunu düşünüyorum.
Kaynaklar
1. Doğan Z. (2012). “NANOLİF YARA ÖRTÜCÜ YÜZEYLERİN GELİŞTİRİLMESİ VE
KARAKTERİZASYONU” Yüksek Lisans Tezi, Tekstil Mühendisliği Anabilim Dalı, İSTANBUL
TEKNİK ÜNİVERSİTESİ, FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, İSTANBUL
2. ÜSTÜNDAĞ G. C. (2009) “ELEKTROSPINNING YÖNTEMİ İLE BİYOMEDİKAL
KULLANIMA YÖNELİK NANOLİF YÜZEY ÜRETİMİ VE UYGULAMASI” Yüksek Lisans
Tezi, TEKSTİL MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ FEN
BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, BURSA
3. ÖMEROĞULLARI Z. (2010), “EV TEKSTİLİNE YÖNELİK KULLANILAN KUMAŞLARIN
GÜÇ TUTUŞURLUK ÖZELLİĞİNİN GELİŞTİRİLMESİ” Yüksek Lisans Tezi, TEKSTİL
MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ
ENSTİTÜSÜ, BURSA
4. SUVARİ F. (2012) “NANOLİF KOMPOZİT YAPILI DOKUSUZ YÜZEYLERİN SES
ABSORBLAMA ÖZELLİKLERİNİN İYİLEŞTİRİLMESİ” Doktora Tezi, TEKSTİL
MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ
ENSTİTÜSÜ, BURSA
5. Karacan C. E. (2019) “Biyomedikal Uygulamaları İçin Taşınabilir Elektroeğirme Sprey
Tabancasının Tasarımı, Üretimi ve Performansı” YÜKSEK LİSANS TEZİ, Elektrik-Elektronik
Mühendisliği, MARMARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, İSTANBUL
6. ERDEM R. (2013) “NANOLİF BAZLI YARA ÖRTÜSÜ YÜZEYİ GELİŞTİRİLMESİ” Doktora
Tezi, MARMARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, İSTANBUL
7. Düzyer Ş. (2014) “ELEKTRO ÇEKİM (ELEKTROSPİNNİNG) YÖNTEMİYLE ÜRETİLEN
POLİESTER NANOLİFLERİN MEDİKAL ALANDA KULLANILABİLİRLİKLERİNİN
ARAŞTIRILMASI” Doktora Tezi, Tekstil Mühendisliği Ana Bilim Dalı, ULUDAG
ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, BURSA
8. ARSLAN Ö.(2013) “Elektroeğirme Yöntemiyle Hazırlanmış Biyobozunur Nanolif Örtülerden
kontrollü” Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 06800, Beytepe-Ankara, 4. Ulusal
Kimya Öğrenci Kongresi Manisa
9. GAZİOĞLU RÜZGAR D., ALTUN Ş. (2016) “TEKSTİL MALZEMELERİ İLE KAPALI ALAN
HAVA KALİTESİNİN İYİLEŞTİRİLMESİ” Bursa Teknik Üniversitesi, DBMMF, Lif ve Polimer
Mühendisliği Bölümü, Bursa, Türkiye
10. ŞAFAK Ş. (2016) “BİYOBOZUNUR POLİMERLERDEN ELEKTRO ÇEKİM YÖNTEMİYLE
ÜRETİLEN NANOLİFLİ YÜZEYLERİN CERRAHİ ADEZYON BARİYERİ OLARAK
KULLANIMLARININ ARAŞTIRILMASI” Doktora Tezi, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ FEN
BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, BURSA
11. KURT Ö. (2018) “ GRAFEN OKSİT VE NANOSELÜLOZ KATKILI KİTOSAN ESASLI
POLİMER MEMBRANLARIN GELİŞTİRİLMESİ VE ATIK SU ARITIMINDA
KULLANILMASI” Yüksek Lisans Tezi, Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı, Anadolu Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü, ESKİŞEHİR
12. KÜÇÜKSARI A. (2015) “ UÇAK KABİNİ İÇERİSİNDEKİ UÇUCU ORGANİK BİLEŞİKLERİN
FOTOKATALİTİK OKSİDASYON YÖNTEMİ İLE GİDERİLMESİ AMACIYLA NANO
FİBROZ YAPILI FİLTRELERİN ÜRETİMİ, KARAKTERİZASYONU VE FİLTRELERİN
PERFORMANS TESTLERİ” Yüksek Lisans Tezi, Uçak ve Uzay Mühendisliği Anabilim Dalı,
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, İSTANBUL
13. ZHUMAGAZIYEVA A. (2021) “NANOTEKSTİLLER VE MEDİKAL ALANDAKİ
UYGULAMALARI” Sanatta Yeterlilik Tezi, MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR
ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR ENSTİTÜSÜ TEKSTİL VE MODA TASARIMI
ANASANAT DALI TEKSTİL VE MODA TASARIMI PROGRAMI, İSTANBUL
14. SARI NJJAR M. (2022) “ ANTİBAKTERİYEL, KANAMA DURDURUCU VE YARALANMA
TESPİT SİSTEMİ İÇEREN ASKERİ OPERASYON KIYAFETİ” PAMUKKALE
ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOMEDİKAL MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM
DALI, DENİZLİ
15. ZEMZEM MUSTOFA S. (2022) “DOKUSUZ YÜZEY KUMAŞLARIN FİZİKSEL
ÖZELLİKLERİNİ VE TASARIMINI ANALİZ EDEREK CERRAHİ MASKE VERİMLİLİĞİNİN
ARTTIRILMASI” PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ TEKSTİL
MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI, DENİZLİ
16. AYDIN D. (2020) “İÇ ORTAM HAVASINDA BULUNAN UÇUCU ORGANİK BİLEŞİKLERİN
(UOB) FARKLI NANOMALZEME KATKILI POLİMERİK NANOLİF FİLTRELER İLE
GİDERİLMESİ” İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ,
İSTANBUL
17. YAVAŞ M. E. (2022) “İÇ ORTAM HAVASINDAN EŞ ZAMANLI PARTİKÜL MADDE VE
TOLUEN GİDERİMİ İÇİN NANOLİF VE AKTİF KARBON İÇEREN FİLTRE SİSTEMİNİN
GELİŞTİRİLMESİ” Yüksek Lisans Tezi, İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ, LİSANSÜSTÜ
EĞİTİM ENSTİTÜSÜ, İSTANBUL
18. ASLAN S., KAPLAN S. (2017) “ FİLTRASYON TEKSTİLLERİ: KULLANILAN
HAMMADDELER, ÜRETİM YÖNTEMLERİ VE KULLANIM ALANLAR” Süleyman Demirel
Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Tekstil Mühendisliği Bölümü, ISPARTA
19. ALTINTAŞ F., DELİMANLAR M., KOLCU E., KOLUMAN A., (2023), Pamukkale Üniversitesi,
Teknoloji Fakültesi, Biyomedikal Mühendisliği Bölümü, Denizli.
20. chat.openai.com
21. gamma.app
Nanoliflerde filtrasyon kullanımları.pdf
Nanoliflerde filtrasyon kullanımları.pdf
Nanoliflerde filtrasyon kullanımları.pdf
Nanoliflerde filtrasyon kullanımları.pdf

More Related Content

Featured

2024 State of Marketing Report – by Hubspot
2024 State of Marketing Report – by Hubspot2024 State of Marketing Report – by Hubspot
2024 State of Marketing Report – by HubspotMarius Sescu
 
Everything You Need To Know About ChatGPT
Everything You Need To Know About ChatGPTEverything You Need To Know About ChatGPT
Everything You Need To Know About ChatGPTExpeed Software
 
Product Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
Product Design Trends in 2024 | Teenage EngineeringsProduct Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
Product Design Trends in 2024 | Teenage EngineeringsPixeldarts
 
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental HealthHow Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental HealthThinkNow
 
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdfAI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdfmarketingartwork
 
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024Neil Kimberley
 
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)contently
 
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024Albert Qian
 
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie InsightsSocial Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie InsightsKurio // The Social Media Age(ncy)
 
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024Search Engine Journal
 
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summarySpeakerHub
 
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd Clark Boyd
 
Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next Tessa Mero
 
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search IntentGoogle's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search IntentLily Ray
 
Time Management & Productivity - Best Practices
Time Management & Productivity -  Best PracticesTime Management & Productivity -  Best Practices
Time Management & Productivity - Best PracticesVit Horky
 
The six step guide to practical project management
The six step guide to practical project managementThe six step guide to practical project management
The six step guide to practical project managementMindGenius
 
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...RachelPearson36
 

Featured (20)

2024 State of Marketing Report – by Hubspot
2024 State of Marketing Report – by Hubspot2024 State of Marketing Report – by Hubspot
2024 State of Marketing Report – by Hubspot
 
Everything You Need To Know About ChatGPT
Everything You Need To Know About ChatGPTEverything You Need To Know About ChatGPT
Everything You Need To Know About ChatGPT
 
Product Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
Product Design Trends in 2024 | Teenage EngineeringsProduct Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
Product Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
 
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental HealthHow Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
 
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdfAI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
 
Skeleton Culture Code
Skeleton Culture CodeSkeleton Culture Code
Skeleton Culture Code
 
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
 
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
 
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
 
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie InsightsSocial Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
 
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
 
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
 
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
 
Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next
 
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search IntentGoogle's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
 
How to have difficult conversations
How to have difficult conversations How to have difficult conversations
How to have difficult conversations
 
Introduction to Data Science
Introduction to Data ScienceIntroduction to Data Science
Introduction to Data Science
 
Time Management & Productivity - Best Practices
Time Management & Productivity -  Best PracticesTime Management & Productivity -  Best Practices
Time Management & Productivity - Best Practices
 
The six step guide to practical project management
The six step guide to practical project managementThe six step guide to practical project management
The six step guide to practical project management
 
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
 

Nanoliflerde filtrasyon kullanımları.pdf

  • 1. NANOLİFLERİN FİLTRASYONDA KULLANIMI Emre YURTAYDIN1* 1 Yüksek Lisans Öğrencisi, Tekstil Mühendisliği Anabilim Dalı, Fen Bilimleri Enstitüsü, Pamukkale Üniversitesi, Türkiye *Corresponding Author: eyurtaydin22@posta.pau.edu.tr Özet Nanolifler, çeşitli avantajlarıyla filtrasyon alanında büyük bir potansiyele sahiptir. Yüksek yüzey alanı, ince çap ve gözenek boyutunu kontrol edebilme yeteneği, nanolifleri geleneksel filtre malzemelerinden ayıran özelliklerdir. Bu avantajlar, nanoliflerin su ve hava filtrasyonundan ilaç dağıtımına kadar geniş bir uygulama yelpazesine sahip olmalarını sağlar. Su arıtımında nanolifler, yüksek performanslı membranlar oluşturarak istenmeyen partiküllerin ve kirleticilerin etkili bir şekilde uzaklaştırılmasına katkı sağlar. Özellikle elektroeğirme yöntemiyle üretilen nanolif membranlar, atık suların arıtılması ve su arıtma tesislerinde kullanılması gibi alanlarda başarıyla uygulanabilir. Ayrıca, nanoliflerin kimyasal modifikasyonu ile belirli kirleticilerin hedeflenmiş şekilde uzaklaştırılması mümkündür. Hava filtrasyonunda nanolifler, iç mekan hava temizliği, solunum cihazları, endüstriyel gaz temizliği gibi birçok alanda kullanılabilir. Elektroeğirme ile üretilen nanolif filtreler, yüksek filtrasyon verimliliği ve düşük hava direnci sağlayarak bu alanlarda tercih edilen malzeme olmaktadır. Nanoliflerin ilaç dağıtımında kullanımı da önemlidir. Elektroeğirme yöntemiyle üretilen nanofiberler, ilaç moleküllerini daha etkili bir şekilde taşıyabilir ve hedef dokuda daha iyi dağıtım sağlayabilir. Bu özellikler, ilaç taşıma sistemlerinde yenilikçi ve etkili çözümler sunma potansiyeline işaret etmektedir. Ancak, nanoliflerin avantajlarıyla birlikte dezavantajları da göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle tıbbi uygulama alanlarında, uzun vadeli etkilerin ve insan sağlığına olası zararların tam olarak anlaşılması için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Ayrıca, su sıkıntısı gibi gelecekteki çevresel sorunlara yönelik çözümlerde nanoliflerin rolü büyük olabilir, ancak bu konuda daha fazla geniş ölçekli uygulama ve test gerekmektedir. Nanoliflerin işlem hacmi dünya genelinde hızla artmakta ve üretim maliyetlerindeki düşüş, büyük tesislerin kurulmasına olanak tanımaktadır. Bu inovatif teknolojinin su arıtımı ve diğer filtrasyon uygulamalarında daha yaygın şekilde kullanılabilmesi için devam eden araştırma ve geliştirmeye odaklanmak önemlidir. Nanoliflerin gelecekte su krizlerinin çözümünde etkili bir rol oynayabileceğini düşünerek, bu alandaki çalışmaların desteklenmesi gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Nanolifler, Nanoliflerin Filtrasyonu, Nanoliflerin Kullanım Alanları ve Özellikleri Abstract Nanofibers have great potential in the field of filtration due to various advantages. High surface area, small diameter, and the ability to control pore size are distinguishing features of nanofibers compared to traditional filter materials. These advantages enable nanofibers to have a wide range of applications, from water and air filtration to drug delivery. In water treatment, nanofibers contribute to effective removal of undesirable particles and pollutants by forming high-performance membranes. Particularly, nanofiber membranes produced by the electrospinning method can be successfully applied in areas such as wastewater treatment and water purification plants. Additionally, the chemical modification of nanofibers allows for the targeted removal of specific pollutants. In air filtration, nanofibers find applications in various
  • 2. fields such as indoor air quality, respiratory devices, and industrial gas cleaning. Nanofiber filters produced by electrospinning provide high filtration efficiency and low air resistance, making them a preferred material in these areas. The use of nanofibers in drug delivery is also significant. Nanofibers produced by the electrospinning method can effectively transport drug molecules and ensure better distribution in the target tissue. These features indicate the potential of nanofibers to offer innovative and effective solutions in drug delivery systems. However, it is essential to consider the disadvantages of nanofibers along with their advantages. Especially in medical applications, further research is needed to fully understand the long-term effects and potential risks to human health. Moreover, in addressing future environmental challenges such as water scarcity, nanofibers may play a crucial role, but extensive-scale applications and testing are required. The increasing global demand and decreasing production costs have facilitated the growing market for nanofibers, allowing for the establishment of large-scale facilities. To enable more widespread use of this innovative technology in water treatment and other filtration applications, continued focus on research and development is crucial. Supporting research in this field is essential, considering the potential role of nanofibers in solving future water crises. Keywords: Nanofibers, Filtration with Nanofibers, Nanofiber Applications and Characteristics Giriş Nanoliflerin filtrasyon da kullanımı; Yüksek Yüzey Alanı ve Partikül Tutma Kapasitesi ve Gözenek Boyutları ve Seçicilik olarak ikiye ayırabiliriz. Yüksek Yüzey Alanı ve Partikül Tutmak Kapasitesi; Nanolifler, mikro veya makro ölçekteki diğer liflere göre çok daha yüksek bir yüzey alanına sahiptir. Bu özellik, filtrenin toplam partikül tutma kapasitesini artırır. Çünkü nanolif yüzeyindeki boşluklar, partiküllerin tutunabileceği ek alanlar oluşturur. Nanoliflerin yüksek yüzey alanı, partiküllerin tutunabileceği ek alanlar sağlar. Bu, filtrenin genel partikül tutma kapasitesini artırır. Partiküllerin nanolif yüzeyine daha iyi yapışma olasılığı, filtrasyon verimliliğini artırır. Gözenek Boyutları ve Seçicilik ise; Nanolifler, çok küçük gözenek boyutlarına sahiptir, bu da filtrenin mikro ve nanometre ölçekteki partikülleri tutma yeteneğini artırır. Bu seçicilik, özellikle biyomedikal uygulamalarda ve hava filtrasyonun da önemlidir. Uygulama alanları; Hava Filtreleme, Su Arıtma, Tıbbı Uygulamalar, Enerji ve Hava Temizleme olarak sınıflandırılabilir. Nanoliflerin küçük gözenek boyutları, mikro ve nanometre ölçekteki partiküllerin tutulabilmesini sağlar. Bu seçicilik, özellikle mikroplar, virüsler gibi küçük partiküllerin filtrelendiği uygulamalarda önemlidir. Biyomedikal uygulamalarda kullanılabilirlik, bu özelliğin sağladığı etkili filtreleme nedeniyle artar. HAVA FİLTRELEME Hava filtreleme sistemleri genellikle iç mekan hava kalitesini iyileştirmek, endüstriyel işlemlerde partikül kontrolü sağlamak veya tıbbi uygulamalarda mikroorganizma filtrasyonu için kullanılır. İşte hava filtreleme sistemlerinin temel bileşenleri ve işleyişine dair daha ayrıntılı bilgi vermek gerekirse; Mechanical Filtreler: Genellikle cam elyaf, polyester veya diğer malzemelerden yapılan bu filtreler, partiküllerin fiziksel olarak tutulmasını sağlar. HEPA (High-Efficiency Particulate Air) Filtreler: Bu filtreler, mikron ve nanometre ölçekteki partikülleri yüksek verimlilikle tutabilir. Özellikle mikroplar, virüsler ve alerjenlerin filtrelenmesinde kullanılır.
  • 3. Activated Carbon Filtreler: Aktif karbon, gazları ve kimyasalları adsorbe ederek hava kalitesini iyileştirir. Electrostatic Filtreler: Elektrostatik yüklenmiş lifler, partikülleri çekerek filtreler. Bu filtreler genellikle yüksek etkinlikte çalışır. Verimlilik Sınıflandırmaları Filtreler genellikle MERV (Minimum Efficiency Reporting Value) veya HEPA sınıflandırması ile belirlenir. MERV derecesi, bir filtre sisteminin genel partikül tutma kapasitesini gösterir. Düşük MERV değerleri genellikle büyük partikülleri tutarken, yüksek MERV değerleri daha küçük partiküllerin filtrelenmesinde etkilidir. Bazı filtre sistemleri, UV-C ışınları veya diğer dezenfeksiyon teknikleri ile birleştirilerek hava içindeki mikroorganizmaların öldürülmesini amaçlar. Özellikle sağlık kurumları, laboratuvarlar ve benzeri alanlarda kullanılır. Hava filtreleme sistemleri, geniş bir uygulama yelpazesine sahip olup, iç mekan hava kalitesi, endüstriyel süreç kontrolü ve tıbbi uygulamalarda önemli bir rol oynar. Nanoliflerle yapılan hava filtreleme sistemleri, nanometre ölçeğindeki liflerin kullanılmasıyla geliştirilmiş yüksek verimli filtreleme sağlamayı amaçlayan bir teknolojidir. Bu nanolifler, genellikle polimer veya karbon gibi malzemelerden üretilir ve özellikle mikro ve nanometre ölçekteki partiküllerin yakalanmasında etkili olabilir. İşte nanoliflerle yapılan hava filtreleme sistemleri hakkında önemli bilgiler; Nanolif Malzemeleri : Nanolifler, genellikle polimer, polipropilen, polietilen, poliüretan veya karbon nanotüp gibi malzemelerden üretilir. Bu malzemelerin nanometre çapında ince lifler halinde düzenlenmesi, büyük yüzey alanı ve yüksek porozite sağlar. Gözenek Boyutları : Nanolif filtreler, mikro ve nanometre ölçekteki partiküllerin etkin bir şekilde tutulabilmesi için çok küçük gözenek boyutlarına sahiptir. Bu özellik, özellikle virüsler, bakteriler, alerjenler ve diğer mikroskobik partiküllerin filtrelenmesi için önemlidir. SU ARITMA UYGULAMALARI Nanolif teknolojisi, evsel su arıtım sistemlerinden endüstriyel su arıtma tesislerine kadar geniş bir yelpazede uygulama bulabilir. Nanolif filtreler, içme suyu arıtımında, atıksu arıtımında ve endüstriyel işlemlerde kullanılabilir. Nanolifler, genellikle polimer, karbon nanotüp veya diğer nano ölçekte malzemelerden üretilir. Bu malzemelerin nanolif haline getirilmesi, çok ince ve düzenli liflerin oluşmasını sağlar. Nanolif filtrelerin belirgin özelliği, mikro ve nanometre ölçekteki partikülleri etkili bir şekilde tutabilen küçük gözenek boyutlarına sahip olmalarıdır. Bu özellik, bakteri, virüs, alg ve diğer mikroorganizmaların su içerisindeki etkili bir şekilde filtrelenmesini sağlar. Nanoliflerin büyük yüzey alanı, filtrasyon verimliliğini artırır. Bu yüzey alanı, su içindeki partiküllerin ve kirleticilerin nanoliflerle etkileşimini artırarak suyun daha temiz hale gelmesini sağlar. Nanolif filtreler, genellikle düşük basınç düşümü ile yüksek filtrasyon verimliliği arasında bir denge sağlar. Düşük basınç düşümü, su arıtım sistemlerinin enerji verimliliğini artırır. Nanolif teknolojisi, içme suyu arıtımından endüstriyel atıksu arıtımına kadar geniş bir uygulama yelpazesine sahiptir. Evsel su arıtım sistemlerinden su arıtma tesislerine kadar kullanılabilir. Nanolif filtreler, mikropları, virüsleri ve diğer mikroskobik partikülleri etkili bir şekilde filtreleyebilir. Bu, içme suyu arıtımında suyun mikrobiyal yükünden arındırılmasını sağlar. Bazı nanolif filtreler, mikropları ve virüsleri tutmanın yanı sıra, UV-C ışınları veya diğer dezenfeksiyon yöntemleri ile birleştirilerek suyun dezenfekte edilmesine yardımcı olabilir. Bu, içme suyu güvenliğini artırır ve su kaynaklarının daha sağlıklı hale gelmesine katkıda bulunur. Nanolif filtreler genellikle yüksek mekanik dayanıklılığa sahiptir ve uzun süreli kullanım için tasarlanmıştır. Bu, su arıtım sistemlerinin bakım ihtiyacını azaltır ve sistemlerin daha uzun süreli ve etkili çalışmasını sağlar. Nanoliflerle yapılan su arıtımı, nanoteknoloji ve malzeme bilimi alanlarındaki ilerlemelerle birlikte, su kaynaklarının temizlenmesi ve içme suyu sağlığının iyileştirilmesi açısından önemli bir potansiyele sahiptir.
  • 4. BİYOMEDİKAL KULLANIMLAR Cerrahi Maskeler ve Koruyucu Giysiler: Nanolif teknolojisi, cerrahi maskelerin ve koruyucu giysilerin üretiminde kullanılır. Nanolif filtreler, mikropları ve virüsleri etkili bir şekilde filtreleyebilir, bu da cerrahi prosedürlerde ve enfeksiyon kontrolünde daha yüksek bir koruma sağlar. Yara Bandajları ve İyileştirici Malzemeler: Nanolifler, yara bandajları ve diğer iyileştirici malzemelerin yapımında kullanılır. Bu malzemeler, mikropları engellerken, yaralanmış dokuyu koruyabilir ve iyileşme sürecini hızlandırabilir. İnfüzyon ve İlaç Dağıtım Sistemleri: Nanolifler, ilaçların kontrollü ve hedeflenmiş bir şekilde vücuda verilmesini sağlayan infüzyon sistemlerinde kullanılabilir. Bu, ilaçların doğrudan hedef bölgeye teslimini artırarak tedavi etkinliğini artırabilir ve yan etkileri azaltabilir. Biyo-moleküler Algılama Sensörleri: Nanolifler, biyo-moleküler algılama sensörlerinde kullanılabilir. Bu sensörler, küçük miktarlardaki biyolojik veya kimyasal maddeleri algılayabilir ve tespit edebilir. Biyo-görüntüleme ve Teşhis Cihazlar: Nanolif teknolojisi, biyo-görüntüleme ve teşhis cihazlarında kullanılabilir. u cihazlar, mikro ve nanoskala ölçekte hücreleri veya biyolojik materyalleri görüntüleyebilir ve analiz edebilir. Doku Mühendisliği ve Yapay Organlar: Nanolifler, doku mühendisliği uygulamalarında kullanılır. Bu uygulamalar, yapay organların ve doku benzeri yapıların üretilmesine yönelik olarak hücrelerin desteklenmesi ve yönlendirilmesi amacıyla nanolifleri içerir. İlaç Taşıma ve Serbest Bırakma Sistemleri: Nanolifler, ilaç taşıma ve serbest bırakma sistemlerinde kullanılabilir. Bu sistemler, ilaçları hedef bölgeye taşımak ve kontrol edilebilir bir şekilde salmak için nanolifleri kullanabilir. Biyolojik Algılama ve Tanı Araçları: Nanolifler, biyolojik molekülleri algılayabilen ve tanı koyabilen cihazlarda kullanılabilir. Bu uygulamalar, kanser, enfeksiyonlar veya genetik bozuklukların erken teşhisi için potansiyel sağlar. Nanolif teknolojisinin biyomedikal uygulamaları, tıbbi alanda inovasyonu artırarak tedavi seçeneklerini geliştirmeye yönelik birçok fırsat sunmaktadır. LİTARATÜR ARAŞTIRMALARI DOĞAN Z. (2012) Tezin ana konuları arasında nanoliflerin yara örtüleri ve medikal tekstil ürünleri için potansiyel uygulamaları, elektroüretim yöntemi ile nanolif üretimi, biyobozunur polimerlerin kullanımı, yapılan deneysel çalışmaların sonuçları ve in vivo/in vitro çalışmaların yara örtücülerin etkinlikleri üzerindeki etkileri bulunmaktadır. Özellikle, nanoliflerin yüksek gözeneklilik, spesifik yüzey alanları, ECM yapısını taklit edebilme, ilaç taşıma yetenekleri ve biyouyumlu olma gibi özelliklerinden dolayı yara örtüleri, doku iskeleleri ve yapay damarlar gibi medikal alanlarda kullanılabileceği belirtilmiş. Elektroüretim yönteminin nanolif ve nanoağ üretimi için etkili bir yöntem olduğu vurgulanmış. Ayrıca, biyobozunur polimerlerin (örneğin PCL ve PEO) seçimi, nanolif yara örtücü modelinin oluşturulması ve içerdikleri etkin maddenin (gümüş sülfadiazin ve nanogümüş tozları) etkinlikleri üzerine odaklanılmış. Mekanik testlerin sonuçları, PCL polimerinin esnek yapısı nedeniyle kopma gerçekleşmediği, gözenek boyutlarındaki farklılıkların homojen olmadığı ve su buhar geçirgenlik test sonuçları gibi fiziksel özelliklerin nanolif yara örtülerinde istenilen seviyelere yaklaşıldığını göstermiştir. Antibakteriyel etkinlik testleri, gümüş sülfadiazin içeren nanolif yara örtücüsünün diğer uygulamalara göre daha etkili olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak, makalede geliştirilen nanolif yara örtücü modelinin başarılı olduğu ve ilaç katkılı üç katmanlı yapısının gelecek vadeden bir yara örtücü için önemli adımlar attığı belirtilmiştir. Nanoliflerin organik ve inorganik malzemelerden üretilebileceği, yüzey alanı/hacim oranı, mekanik performans ve yüzey fonksiyonelliği gibi özellikleri nedeniyle filtrasyon, kompozit, sensör, elektrik ve optik, koruyucu giysi, kozmetik ve medikal alanlarda kullanılabileceği belirtiliyor. Yara örtücülerin tarihçesine değinilerek, eski çağlardan günümüze kadar geçen süreçte yara iyileşmesi için
  • 5. kullanılan malzemelerin evrimine vurgu yapılıyor. Günümüzde yeni nesil biyopolimerlerin ve üretim tekniklerinin geliştirilmesiyle birlikte yara örtücü malzemelere daha sıra dışı özellikler kazandırılarak iyileşme sürecinin hızlandırılması ve daha etkili bir iyileşme sağlanması mümkün hale gelmiştir. Vücudun en dıştaki organı olan derinin rejenerasyon süreci, hücreler, doğal ekstra hücresel matris molekülleri ve çözülebilir arabulucular arasındaki kompleks etkileşimleri içerir. Yara örtülerinin tasarımı, yaranın özellikleri, iyileşme süresi ve malzemenin fiziksel, kimyasal ve mekanik özelliklerini göz önünde bulundurarak yapılır. Membran yara örtücülerinin, dış etkenlerden koruma ve estetik iyileştirme bakımından başarılı sonuçlar verdiği belirtiliyor. Bu tip malzemeler, düşük gözenekliliğe sahip olmaları nedeniyle yara örtücü malzemeler olarak kullanılmaktadır. Son olarak, elektroüretim metoduyla elde edilen nanolif ağ yapısının, lif inceliği, yoğunluk ve kalınlık kontrolü ile klasik membran yara örtücülerine alternatif bir yara örtücü malzeme elde etmede kullanılabileceği ifade ediliyor. Bu yöntemle nanoliflerin üretimi, özellikle yara örtücü malzemelerin tasarımında ve iyileşme sürecinde yeni yaklaşımların geliştirilmesinde önemli bir rol oynayabilir. (1) Şekil 1. Elektroüretim düzeneği (1)
  • 6. Şekil 2. PCL/PEO/PCL nanolif kesit (alt sıra) ve yüzey SEM görüntüleri (üst sıra). (1)
  • 7. ÜSTÜNDAĞ G. C. (2009) Bu çalışmada elektro çekim yöntemi kullanılarak poli(vinil alkol) (PVA)/sodyum alginat (NaAlg) karışımı nanolifli yüzeylerin üretimi ve bu yüzeylerin yara örtüsü olarak kullanım potansiyeli incelenmiştir. Çalışmanın genel akışı ve önemli aşamalar şu şekildedir. Nanolif Üretimi PVA'nın sulu çözeltileri kullanılarak nanolifli yüzey üretimi denemeleri yapılmıştır. Farklı parametreler değiştirilerek yapılan üretimler gözlemlenmiştir. Çözelti Hazırlığı ve Karışımı Sodyum alginatın farklı konsantrasyonlardaki sulu çözeltileri, PVA'nın sulu çözeltisi ile belirli hacim oranlarında karıştırılmıştır. Elde edilen çözeltilerin viskozite, yoğunluk, pH, elektrik iletkenliği ve yüzey gerilimi gibi özellikleri tespit edilmiştir. Nanolif Yüzey Analizi Çözelti parametreleriyle üretilen nanolifli yüzeyler, Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM) ile analiz edilmiş ve ortalama lif çapları hesaplanmıştır. Çözelti parametreleri ile nanolif çapları ve yüzey özellikleri ilişkilendirilmiştir. Yara Örtüsü Olarak Değerlendirme 2/1 %9 PVA / %1 NaAlg çözeltisinden elektro çekim yöntemi ile elde edilen nanolifli yüzeyler, çapraz bağlama ve sterilizasyon işlemlerinden sonra yara örtüsü olarak değerlendirilmiştir. Çapraz bağlama işleminin başarısını değerlendirmek için yüzeylere suya dayanım testi uygulanmıştır. Karakterizasyon ve Karşılaştırma Nanolifli yüzeylere kalınlık, hava geçirgenliği ve su emicilik testleri uygulanarak ticari alginatlı yara örtüsü ile karşılaştırılmıştır. icari yara örtüleri (tül gre, Bactigras, Suprasorb-A) ile birlikte nanolifli yüzeyler, tavşanlarda oluşturulan yaralara uygulanmış, belirlenen günlerde yara küçülmeleri ve makroskobik değerlendirmeler yapılmıştır. Histolojik Değerlendirme Belirlenen günlerde yara alanlarından alınan doku örneklerine ait kesitler histolojik değerlendirmeye tabi tutularak ticari örtülerin ve nanolifli yüzeyin epitelizasyon üzerindeki etkileri karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda, çözelti parametrelerinin nanolif yüzey özellikleri ve çap değerleri üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu ve in vivo çalışmaların nanolifli yüzeylerin yara örtüsü olarak kullanım potansiyelini doğruladığı görülmüştür. (2) Şekil 3. Bazı lif çaplarının görsel kıyaslaması (2) ÖMEROĞULLARI Z. (2010), Bu çalışmada, ısı ve alevden koruyucu özelliklere sahip tekstil malzemelerinin üretimi için çeşitli apre işlemleri ve kimyasalların kullanımı incelenmiştir. Özellikle, %100 poliester kumaşlara güç tutuşurluk özelliği kazandırmak amacıyla farklı kimyasal işlemler ve teknolojiler değerlendirilmiştir. Isı ve alevden korunma gerektiren alanlarda kullanılan giysilerin üretiminde güç tutuşur liflerin ve çeşitli kimyasalların önemi vurgulanmıştır. %100 poliester kumaşlara, güç tutuşurluk özelliği kazandırmak için çeşitli oranlarda kimyasal kullanılarak apre işlemleri
  • 8. uygulanmıştır. Poliester kumaşlara, konvansiyonel yöntemlerin dezavantajlarını minimize etmek amacıyla oksijen gazıyla plazma polimerizasyonu ile hidrofilleştirme işlemi uygulanmıştır. Kullanılan kimyasalın dışında, doğal bir malzeme kullanarak poliester kumaşın güç tutuşurluk özelliğine olan etkisi araştırılmıştır. Hazırlanan numunelerin karakterizasyonu için taramalı elektron mikroskobu (SEM) görüntüleri alınmış, yanma özelliklerinin belirlenmesi için limit oksijen indeks (LOI) testi yapılmış ve yüzey karakterizasyonunu belirlemek amacıyla fourier transformed infrared (FT-IR) analizleri incelenmiştir. Uygulanan kimyasalların yıkamaya karşı dayanıklılıkları test edilmiştir. Sonuç olarak, plazma polimerizasyonu, doğal malzeme kullanımı ve diğer apre işlemlerinin poliester kumaşların güç tutuşurluk özelliklerine etkileri değerlendirilmiş ve bu işlemlerin tekstil endüstrisinde güç tutuşurluk sağlamak amacıyla kullanım potansiyeli araştırılmıştır. (3) Süvari F. (2012), Bu çalışmada, yüksek ses yutuculuk kapasitesine sahip kompozit bir malzemenin tasarım aşamaları ele alınmıştır. Bikomponent lif teknolojisine sahip eğirmeli bağlantı yöntemiyle deniz içinde ada enine kesitine sahip bikomponent lifler üretilmiştir. Ada liflerinin bikomponent yapıdan ayrılabilmesi ve sıkı, mukavemetli dokusuz yüzey oluşturabilmesi için lifler su jetleri ile işleme (hydroentangling) tabi tutulmuştur. Optimum enerji seviyesi 67452 kJ/kg olarak belirlenmiştir. Lif çapları 1 mikrometreden daha ince olan 108 ada liflerine sahip dokusuz yüzeyin ses yutuculuk katsayıları ölçülmüştür. Özellikle düşük frekansta ses yutuculuk katsayılarının artırılması amacıyla çok katlı dokusuz yüzey yapıları oluşturulmuştur. Çok katlı 108 adalı dokusuz yüzeyin ses yutuculuk özellikleri incelenmiş ve bu yapıların özellikle kısıtlı hacmi olan uygulamalarda iyi bir ses yutucu eleman alternatifi olabileceği gösterilmiştir. Kompozit yapının diğer bileşeni olan hacimli dokusuz yüzeylerin ses yutuculuk özellikleri incelenmiş, maksimum ses yutuculuğun frekansa ve katı hacim katsayısına bağlı olarak optimum kalınlıklarda gerçekleştiği tespit edilmiştir. Kompozit yapıda ses yutuculuk özelliklerini artırmak amacıyla nanolif kompozit yapılı dokusuz yüzeylerin oluşturma yöntemi açıklanmış ve bu yapıların ses yutuculuk açısından sağladığı iyileştirmeler potansiyel kullanım alanları üzerinden tartışılmıştır. Çalışma, ses yutuculuk özelliklerini artırmak amacıyla farklı dokusuz yüzey yapılarının tasarımı ve karakterizasyonu üzerinde yoğunlaşmış ve bu malzemenin özellikle sınırlı hacimli uygulamalarda kullanım potansiyelini ortaya koymuştur. (4) Karacan C. E. (2019) Bu projede, nanolif üretimi ve özellikle elektro eğirme yöntemi üzerinde odaklanılmıştır. Nanoteknolojinin havacılık ve uzay araştırmalarından savunma sektörüne, elektrik, enerji ve bilgisayar teknolojilerinden tıp, sağlık ve tarım gibi birçok sektöre etkileri üzerine genel bir değerlendirme yapılmıştır. Nanolif üretimi ve nanoliflerin özellikle polimer esaslı eriyikten elektro eğirme yöntemiyle üretilmesi. Elektro eğirme yönteminin nanolif üretimindeki avantajları ve kullanışlılığı, nanoliflerin insan derisindeki yara ve yanıkların tedavisinde nasıl kullanılabileceği, ince liflerin yaralı yüzeye doğrudan spreyleyerek müdahale edilmesinin avantajları ve etkileri, elektro eğirme yöntemiyle üretilen nanoliflerin yara örtüsü olarak kullanılmasının potansiyel faydaları, elektro eğirme cihazının taşınabilir hale getirilmesi, Yaralı yüzeye müdahale anını hızlandırmak ve iyileşme süresini kısaltmak amacıyla elektro eğirme sprey tabancasının tasarım ve üretimi, elektro eğirme sprey tabancasının performansının değerlendirilmesi, İyileşme süresi, iz oluşumu ve genel tedavi etkinliği üzerine yapılan müdahalelerin etkisinin incelenmesi, bu projede ele alınan konular, nanoteknolojinin sağlık alanındaki uygulamalarını ve özellikle nanoliflerin yara tedavisindeki potansiyelini vurgulamaktadır. Elektro eğirme sprey tabancasının tasarımı ve üretimi, bu potansiyeli hızlı ve etkili bir şekilde değerlendirmeye yöneliktir. (5) ERDEM R. (2013) Kitosan ve PEO bazlı çözeltilerin hazırlanması, karışım oranlarının belirlenmesi ve nanogümüş katkılı/katkısız çözeltilerin oluşturulmasını deneyimlemişlerdir. Çözeltilerdeki toplam polimer miktarının ağırlıkça %4 olarak belirlenmiştir. PH, viskozite ve iletkenlik tayinleri ile çözeltilerin karakterizasyonu yapılmıştır. Elektroçekim yöntemiyle elde edilen nanoliflerin incelenmesi için DSC, FTIR, SEM, TEM analizleri uygulanmıştır. Nanoliflerin inceliklerinin belirlenmesi (63±23 nm ve 108±51 nm), DSC ve FTIR analizleri ile nanoliflerin termal ve kimyasal özelliklerinin değerlendirilmesi, Mukavemet testleri ile nanoliflerin mekanik dayanımının belirlenmesi, Nanolif bazlı yüzeylerin antimikrobiyal etkinliğinin bakteri (Staphylococcus aureus, Escherichia coli) ve mantar (Candida
  • 9. albicans) türlerine karşı test edilmesi, ISO 10993-5 protokolüne göre L-929 fare fibroblast hücre hattı kullanılarak yapılan sitotoksisite testi, Sprague-Dawley sıçanları kullanarak yara iyileşme testlerinin gerçekleştirilmesi, Bu testlerle nanolif bazlı yüzeylerin yara iyileşme sürecine etkilerinin değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu çalışma, biyolojik uygulamalar ve malzeme bilimi arasında kapsamlı bir bağlantı sağlamaktadır. Nanolif bazlı yüzeylerin antimikrobiyal özellikleri ve sitotoksisite seviyeleri gibi faktörler, özellikle tıp ve sağlık alanındaki uygulamalarda önemli bir rol oynayabilir. (6) Düzyer Ş. (2014) Bu çalışma, biyolojik olarak bozunmayan polietilen tereftalat (PET) polimerinden elektro çekim yöntemiyle üretilen nanoliflerin medikal uygulamalardaki kullanılabilirliğini incelemektedir. Elektro çekim yöntemi kullanılarak farklı parametrelerde (konsantrasyon, besleme oranı, sarım hızı) PET nanolif yüzeylerin üretilmesi, Üretilen yüzeylerin karakterizasyonu için SEM, AFM, yüzey gözenekliliği analizleri, temas açısı ölçümleri, kopma mukavemeti ve uzaması testleri, Etilen oksit (EO), otoklav (AU), ve ultraviyole (UV) yöntemleri ile sterilize edilen yüzeylerin karakterizasyonu, DSC ve FTIR analizleri ile sterilizasyon yöntemlerinin etkilerinin belirlenmesi, Üretilen yüzeylerin sodyum hidroksit (NaOH) ve plazma yöntemleri ile modifiye edilmesi, Vitamin ve soya proteini katkılı PET nanoliflerin üretilmesi, Üretilen yüzeylere fibroblast ve keratinosit hücrelerinin ekilmesi, Hücre tutunması/çoğalması değerlendirmesi, Farklı molekül ağırlıklarında porojen maddeler kullanılarak PET nanoliflerden floresan boyarmadde veya vitaminin kontrollü salınımının gerçekleştirilmesi, Üretilen yüzeylerin salınım profillerinin floresan spektrofotometresi, SEM görüntüleri ve temas açısı ölçümleri ile incelenmesini araştırmıştır. Bu çalışma, nanoliflerin biyomedikal uygulamalarda doku mühendisliği ve ilaç salınım sistemleri gibi çeşitli alanlarda kullanılabilirliğini değerlendiriyor. Hem fiziksel karakterizasyon hem de biyolojik performans üzerine kapsamlı bir yaklaşım sunmaktadır. (7) ARSLAN Ö. (2013) Bu metinde, kontrollü ilaç salım sistemleri ve nanoliflerin özellikle elektro eğirme yöntemi ile üretilen nanoliflerin ilaç salım sistemlerindeki kullanımı üzerine odaklanılmıştır. Geleneksel ilaç salım sistemlerinde sık sık ve tekrarlayan dozlarda ilacın vücuda alınması gerektiği, ancak bu durumun istenmeyen yan etkilere yol açabileceği ifade edilmiştir. Kontrollü ilaç salım sistemlerinin, ilacın tedavi edici miktarının sürekli alımını sağlayarak hedef bölgeye konumlandırılmasını ve zararlı yan etkilerin azaltılmasını mümkün kıldığı belirtilmiştir. Nanoliflerin tanımı yapılarak, yüksek yüzey alanı, gözeneklilik, rijitlik, ve esneklik gibi özelliklerinin elektrik, optik, savunma, uzay, filtrasyon, tarım, biyomedikal, ve kompozit alanlarında kullanım imkânları sunduğu ifade edilmiştir. Elektro eğirme tekniğinin nanolif üretimi için günümüzde umut verici bir yöntem olduğu vurgulanmıştır. Elektro eğirme yönteminin esası açıklanarak, polimerlerin yüksek voltajlı elektrik akımına maruz bırakılarak nanoliflere dönüştürülmesi süreci özetlenmiştir. Çalışmanın amacının elektro eğirme yöntemi ile hazırlanan poli( - kaprolakton)-polibütilensüksinat nanolif örtülerden bir kanser ilacı olan doxorubicine'in kontrollü salımının incelenmesi olduğu belirtilmiştir. İlaç salımı üzerine etkilerin incelenmesi için pH ve derişim etkileri, UV-vis spektrofotometresi kullanılarak izlenmiştir. Nanolif esaslı biyobozunur örtülerin yüzey ve yapı özelliklerinin SEM ve FT-IR ile incelendiği ifade edilmiştir. Bu metin, kontrollü ilaç salım sistemleri ve nanoliflerin elektro eğirme yöntemi ile üretimi ile ilgili bir araştırmanın temel bilgilerini içermektedir. (8) GAZİOĞLU RÜZGAR D., ALTUN Ş. (2016) Bu metin, iç ortamlarda yaşanan değişikliklerin ve çeşitli emisyon kaynaklarının kullanımının iç hava kalitesini olumsuz etkilemesi konusuna odaklanmaktadır. Aşağıda metinde öne çıkan başlıca konular yer almaktadır. İç ortamlarda geçirilen zamanın artması, bina yapı şekillerindeki değişiklikler ve kullanılan malzemelerdeki çeşitlenmelerin, iç ortam emisyonlarını artırdığı belirtilmiştir. Dış hava kirliliğinin iç ortama yansıması, yeni emisyon kaynaklarının kullanımının artması gibi nedenlerle iç hava kalitesinin kişi konforu ve sağlığı açısından önemli bir parametre haline geldiği ifade edilmiştir. ç ortamda bulunan kirletici gazların azaltılması ve ortamdan uzaklaştırılması ile ilgili çalışmaların yapıldığı vurgulanmıştır. Yünün, formaldehit ve SO2 gibi kirletici gazları yüksek oranda adsorbe edebildiği, bu nedenle iç hava kalitesi kontrolünde kullanılabilecek bir malzeme olduğu belirtilmiştir. Diğer tekstil liflerinin ise daha düşük adsorpsiyon özelliklerine sahip olduğu, ancak halı gibi yüksek yüzey alanına sahip tekstil malzemelerinin kirleticileri tutma konusunda etkili olabileceği ifade edilmiştir. Güç tutuşur tekstil malzemelerinin yaygınlaşmasının iç hava kalitesini olumsuz etkilediği belirtilmiştir. Yünün kirleticileri adsorpsiyon yeteneğinden faydalanarak yeni ürünler tasarlamak, sentetik liflere adsorpsiyon özellikleri kazandırmak ve düşük kirletici gaz salınımına sahip
  • 10. ürünler üretmek gibi konuların gelecekte tekstil araştırmacılarının odaklanacağı alanlar olduğu ifade edilmiştir. Bu metin, iç hava kalitesiyle ilgili önemli faktörlerden biri olan tekstil malzemelerinin rolünü vurgulamakta ve gelecekteki araştırmalara yönelik potansiyel konuları ele almaktadır. (9) ŞAFAK Ş. (2016) Bu metin, nanoteknolojinin tekstil alanında nasıl kullanıldığını, özellikle tıp ve cerrahi uygulamalarda nanoliflerin nasıl geliştirildiğini ve adezyon bariyeri olarak nasıl kullanılabileceğini ele almaktadır. Nanoteknolojinin malzeme, elektronik, kimya, tıp, enerji üretimi ve tekstil alanlarında önemli gelişmelere neden olduğu ifade edilmiştir. Elektronik tekstillerin, elektronik ambalaj ürünlerinin, doku mühendisliği uygulamalarındaki iskele yapılarının, otomobil sensörlerinin ve biyosensörlerin pazar payının artması beklenmektedir. Nanoteknolojinin tıp ve cerrahi alanındaki önemli gelişmelere yol açtığı belirtilmiştir. Tıbbi tekstil malzemelerinin, tıbbi protezlerden suni damarlara kadar birçok uygulamada kullanıldığı ifade edilmiştir. Adezyonların oluşumu ve bu oluşumu engelleme yöntemleri üzerine odaklanılmıştır. Karın boşluğu ameliyatları sonrası oluşan adezyonların probleminin detaylı bir şekilde ele alındığı ifade edilmiştir. Adezyonların neden olduğu komplikasyonların maliyeti ve sıklığı vurgulanmıştır. Nanoliflerin elektro çekim yöntemi ile üretilerek adezyon bariyeri olarak kullanımının incelendiği belirtilmiştir. Elektro çekim yönteminin nanolif üretiminde kullanılan bir yöntem olduğu ve nanoliflerin geniş yüzey alanına ve nano gözenekli yapısına vurgu yapılmıştır. Elektro çekim yönteminin diğer yöntemlere göre avantajlarından bahsedilmiştir. Bu tez çalışmasının, nanolifleri kullanarak yeni bir tıbbi tekstil ürünü geliştirme amacını taşıdığı ifade edilmiştir. Karboksimetil selüloz, hyaluronik asit ve sodyum alginat polimerlerinin kullanıldığı nanolifli yüzeylerin adezyon bariyeri olarak performanslarının değerlendirildiği belirtilmiştir. Üretilen nanolifli yüzeylerin in vitro ve in vivo ortamlarda değerlendirilerek adezyon bariyeri olarak etkinliklerinin incelendiği ve sonuçların ticari bir mesh ile karşılaştırıldığı ifade edilmiştir. Bu çalışmanın, Türk tekstil sektörünün katma değerli ürün üretme hedefine katkı sağlamayı amaçladığı belirtilmiştir. Nanoteknolojinin tıbbi tekstil uygulamalarında nasıl kullanılabileceği ve özellikle adezyon probleminin çözümüne yönelik olarak ele alınan bir tez çalışmasını özetlemektedir. (10) KURT Ö. (2018) fosil yakıtların azalması ve çevresel endişelerin artması nedeniyle biyokompozit malzemelerin gelişimine olan ihtiyacı vurgulamaktadır. Biyokompozitler, selüloz, nişasta gibi yenilenebilir kaynaklardan elde edilen ve petrol kaynaklarına alternatif olan kompozit malzemelerdir. Özellikle kitosan adlı polimer, biyouyumluluk, biyobozunurluk, antibakteriyel özellikler gibi benzersiz özelliklere sahip olduğu için dikkat çekmektedir. Fosil yakıtların hızla tükenmesi ve çevresel endişeler, biyokompozit malzemelerin geliştirilmesine yol açmaktadır. Bu malzemeler, malzeme bilimi, canlı bilimi ve nanoteknoloji alanlarında kullanılan yenilikçi kompozit malzemelerdir. Kitosan, kabuklu deniz canlılarından elde edilen ve alkali deasetilasyon ile üretilen bir polisakkarittir. Kitosanın biyouyumluluk, biyobozunurluk, antibakteriyel özellikler gibi avantajları vardır. Ancak, kitosanın saf haldeki mekanik özellikleri belirli uygulamalar için yeterli değildir. Nanokil, nanoselüloz, karbon nanotüp gibi nanomalzemelerin kitosanın mekanik özelliklerini iyileştirmede başarılı olduğu belirtilmiştir. Grafen oksit, kitosana eklenerek mükemmel mekanik ve termal özelliklere sahip kompozitler oluşturulabileceği ifade edilmiştir. Kitosan ve grafen oksit arasındaki güçlü etkileşimler, doku mühendisliği, ilaç iletimi, sensörler, basınçlı su filtrasyonu gibi birçok alanda kullanılabilecek kararlı ve biyo-uyumlu kompozitlerin oluşturulmasını sağlar. Su arıtımında, kirletici maddelerin uzaklaştırılması amacıyla özellikle krom, bakır iyonları ve diğer metal iyonları gibi kirleticilerin adsorban olarak kullanılabilir. Bu metin, biyokompozit malzemelerin önemini vurgulayarak, kitosan ve grafen oksit gibi malzemelerin bir araya getirilerek çeşitli uygulamalarda kullanılabilecek kompozit malzemelerin oluşturulmasına yönelik bir araştırma alanını ele almaktadır. (11) KÜÇÜKSARI A. (2015) Tez çalışmanızın konusu çok önemli bir çevresel soruna odaklanmaktadır. Filtre teknolojileri, özellikle nano fiber temelli filtrelerin geliştirilmesi ve uçak içi hava kalitesinin artırılması üzerine odaklanan birçok önemli bilgi içermektedir. Ayrıca, VOC'lerin (uçucu organik bileşikler) fotokatalitik oksidasyon yöntemiyle uzaklaştırılması, bu tür kirleticilerin azaltılması için etkili bir strateji olabilir. Ana hedefleri ve metodolojisi oldukça açık bir şekilde belirtilmiş. Nano fiber temelli filtrelerin üretimi, karakterizasyonu ve fotokatalitik oksidasyon yöntemiyle VOC'lerin temizlenmesi adımları oldukça detaylı ve sistematik bir şekilde açıklanmış. Ayrıca, UV-LED teknolojisinin kullanılması, özellikle ikinci nesil UV-LED'lerle yapılan testlerin daha yüksek verimlilik sağlama
  • 11. potansiyeline vurgu yapmaktadır. Farklı katalizörlerin kullanılması ve bunların filtre verimliliği üzerindeki etkilerinin incelenmesi, çalışmanızın zenginliğini artırabilir. UV-LED'lerin kullanılmasının, enerji verimliliği ve sistem performansı açısından önemli bir ilerleme sağladığı vurgulanmalıdır. Bu, çevre dostu ve sürdürülebilir bir teknolojiye olan geçişin önemini vurgular. Filtre tasarımının ve performansının optimize edilmesi, uzun vadeli kullanım ve etkin çözümleme için kritiktir. Bu konuda yapılan optimizasyon çalışmaları ve elde edilen sonuçlar belirtilmelidir. Geliştirilen filtre teknolojisinin sadece uçak içi hava kalitesini değil, genel olarak kapalı mekan hava kalitesini ve çevre sağlığını iyileştirmek üzere nasıl uygulanabileceği üzerinde durulabilir. Ayrıca, bu teknolojinin sürdürülebilirlik açısından sağladığı avantajlara vurgu yapılmalıdır. Sonuç bölümünde, elde edilen bulguların genel önemi ve önerilen ileri çalışma alanları hakkında daha fazla bilgi sunabilirsiniz. Bu tezin, hava kalitesi ve çevresel sürdürülebilirlik açısından önemli bir katkı sağladığı açıktır. (12) ZHUMAGAZIYEVA A. (2021) nanoteknolojinin tekstil endüstrisindeki medikal uygulamalarını inceleyerek Türkiye'deki nanotekstil üretimine odaklanmıştır. İşte tezinizin ana bulguları ve önerileri üzerine yapılmış bir özettir. Türkiye'deki medikal sektörde faaliyet gösteren 19 firmaya yapılan ankete göre, nanotekstil üretimi yapan firmaların çoğunun büyük şehirlerde faaliyet gösterdiği ortaya çıkmıştır. Şirketlerin faaliyet süreleri ortalama 30 yıl olarak belirlenmiştir. Nanotekstil üretimi yapan firmaların çoğu kendi nanotekstil ürünlerini üretmektedir. İhracat yapan firmaların genellikle AB ülkeleri, Orta Asya ve Orta Doğu ülkelerine nanotekstil ürünleri ihraç ettikleri belirlenmiştir. Üretilen medikal nanotekstil ürünlerinin genellikle ameliyathanede kullanılan önlük, bone, yatak–yastık-yorgan kılıfları, hasta bakım ve temizlik ürünleri ile dokusuz kumaşlar olduğu tespit edilmiştir. Üretilen medikal nanotekstil ürünlerinin çoğunun fonksiyonel kaplamalı dokusuz yüzeylere sahip olduğu ve antimikrobiyal özelliklere sahip olduğu belirlenmiştir. Üretilen ürünlerin çoğunun tek kullanımlık olduğu ve çok kullanımlı ürünlerin ortalama 30 yıkamaya kadar dayandığı saptanmıştır. Türkiye'de üretilen medikal nanotekstil ürünlerinin çeşitlendirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda hasta önlükleri, personel kıyafetleri ve hastane tekstillerinde kullanılan ürünlerde nano özelliklerin daha yaygın kullanımını teşvik etmek önemlidir. Beden sağlık sistemine uyumlu, hayati verileri iletebilen fonksiyonel tekstil ürünleri geliştirilmesi önemlidir. Kişisel bakım ve konforu destekleyen nanotekstil ürünlerine odaklanılmalıdır. Nanotekstil sektörünün gelişimi için daha fazla bilimsel çalışma yapılmalı ve nanotekstil ürün kullanımına yönelik farkındalık arttırılmalıdır. Türkiye'deki nanotekstil sektörünün daha da büyümesine ve gelişmesine katkıda bulunabilir. (13) SARI NJJAR M. (2022) koruyucu kıyafetlerin, özellikle askeri uygulamalarda kullanılan kıyafetlerin tasarımında nanoteknolojinin rolünü ve elektrolif çekim yöntemi kullanarak geliştirilen nanoliflerin potansiyel uygulamalarını ele almaktadır. Koruyucu kıyafetler, insan vücudunu dış tehditlerden, kimyasal ve biyolojik ajanlardan, ateşten, soğuk ve sıcak hava gibi çeşitli faktörlerden koruyan tekstil yapılarıdır. Bu kıyafetler, askeri, spor ve endüstri uygulamalarında kullanılan ve genellikle vücudun en az %30'unu kaplayan kıyafetlerdir. Ordu personeli, savaş kıyafetleri, balistik koruyucu yelekler, kimyasal ve biyolojik koruyucu kıyafetler, soğuk hava kıyafetleri gibi çeşitli koruyucu kıyafetleri kullanmaktadır. Savaş alanındaki yaralanmalardan kaynaklanan kanamaların acil tıbbi tedavisi, standart travma yaklaşımından farklılık gösterir ve özellikle ağır kanamaların kontrol altına alınması hayati öneme sahiptir Elektrolif çekim yöntemi, nanometre boyutunda nanolifler üretmek için basit ve çok yönlü bir işlemdir. Nanolifler, yüksek yüzey/hacim oranı ve gözeneklilik gibi özelliklere sahip olduğundan çeşitli uygulamalarda potansiyel taşımaktadır, örneğin doku mühendisliği iskeleleri, ilaç taşıyıcıları, yara örtüleri ve koruyucu kıyafetlerdir. lışma, askeri kıyafetlerde kullanılmak üzere tasarlanan, yaralanmaları tespit eden, enfeksiyonlara karşı koruma ve kanamaları durdurma özelliklerine sahip bir sistem geliştirilmesini amaçlamaktadır. İletken iplikler, nanopartiküller ve hemostatik ajanlar kullanılarak elektrolif çekim yöntemi ile nanolifli katmanlar tasarlanmıştır. Nanolifler, yaralanmaları tespit etme ve kanamayı durdurma görevini yerine getirmektedir. Çalışma, askeri kıyafetlerine entegre edilebilecek bir sistemin ön prototip tasarımını içermektedir. Bu tasarım, endüstriyel seviyede üretim için bir temel oluşturabilir ve askeri personelin güvenliğini artırmak için önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. (14) ZEMZEM MUSTOFA S. (2022) Yüz maskeleri, kullanıcının ağız ve burnunu çevresindeki potansiyel kirleticilerden korumak için kullanılan gevşek oturan, tek kullanımlık malzemelerdir. Tıbbi prosedürler
  • 12. sırasında kan ve diğer vücut sıvılarıyla teması önlemek amacıyla tasarlanmış kişisel koruyucu giysilerdir. Çalışma ortamı koşullarına, hastalık türüne veya diğer tıbbi gereksinimlere bağlı olarak farklı maskeler kullanılabilir. Örneğin, itfaiyeciler veya maden işçileri için solunum cihazı ile donatılmış seçici maskeler kullanılabilir. Maskeler, kullanıcıyı çeşitli tehlikeli gazlardan, küçük parçacıklardan ve havadaki patojenlerden korumak için kullanılabilir. Maskelerin tarihçesi, 8. yüzyılda kurşun madenlerinde ıslak bir bezin kullanılmasına kadar uzanmaktadır. yüzyılda pamuklu bez maskelerin, Mançurya Plakası gibi hastalıklara karşı etkili olduğu gösterilmiştir. Cerrahi maskelerin ilk kaydedilen kullanımı, 1897'de Polonyalı Cerrah Jan Mikulicz Radecki tarafından yapılmıştır. 1877'de "Nearly" duman maskesi olarak bilinen ilk yangın respiratörü oluşturulmuştur. İlk olarak Streptococcus'un yayılmasıyla ilgili bir makalede cerrahi maskelerin kullanımı önerilmiştir. Gazlı bez yüz maskelerinin kullanımı, cerrahi yaraların enfeksiyonunu önlemede etkili olduğunu gösteren çalışmalarla yaygınlaşmıştır. 1930'larda, maskelerin kullanımının hastahane enfeksiyonlarında azalmaya neden olduğu gözlemlenmiştir. 1960'larda tek kullanımlık kalıplanmış maskeler geliştirilmiş ve filtreli maskelerin daha etkili olduğu kanıtlanmıştır. 1970'lerde kullanılan maskelerin çoğu tek kullanımlıktı, ve günümüzde daha gelişmiş materyaller kullanılmaktadır. Tek katmanlı filtre malzemelerinin fiziksel özellikleri ile Partikül Filtrasyon Verimi (PFE) ve basınç düşmesi değerleri arasında belirgin bir ilişki kurulamamıştır. Düzeltilmiş R2 değeri, PFE için 0,633 ve basınç düşmesi değeri için 0,871 olarak bulunmuştur. Ancak bu değerlerin, ölçüm varyasyonlarından kaynaklandığı düşünülmektedir. Filtre performansını belirlemede önemli olan fiziksel parametrenin elyaf çapı olması beklenirken, istatistiksel sonuçlar gözenekliliğin daha önemli olduğunu ortaya koymuştur. Meltblown kumaşlarda elyaf çapı ölçümlerindeki varyasyonun yüksek olması, gözeneklilik ölçümlerinin daha güvenilir hale getirilmesi gerektiğini göstermiştir. Gözeneklilik ölçümünün, filtre performansının tahminlenmesinde kaplama faktörü veya yüzey düzgünlüğü değerinden daha etkili olduğu görülmüştür. Elyaf çapı ölçümlerindeki varyasyonun azaltılması için daha fazla sayıda tarama elektron mikroskobu (SEM) görüntüsü alınması önerilmiştir. Kaplama faktörünün istatistiksel olarak kısmen anlamlı sonuçlar verse de, gözeneklilik ölçümünün yerine geçmediği belirlenmiştir. Yüzey düzgünlüğü değerinin ise filtre performansı üzerinde hemen hemen hiç etkisi olmamıştır. Tek katman filtre performanslarının tahminlenmesinde daha fazla sayıda spunbond ve meltblown kumaşın kullanılması, çok katmanlı filtre malzemelerinin performanslarının daha doğru bir şekilde tahmin edilmesini sağlayabilir. filtre malzemelerinin tasarımında ve üretiminde kullanılan fiziksel özelliklerin dikkate alınması gerektiğini ve daha güvenilir ölçüm yöntemlerinin geliştirilmesinin önemini vurgulamaktadır. (15) AYDIN D. (2020) Şehirlerde yaşayan insanların büyük bir kısmı zamanlarının %80-90'ını kapalı mekanlarda geçirmektedir. İç ortam hava kalitesinin, insan sağlığı ve çalışma verimliliği üzerinde önemli bir etkisi olduğu belirtilmiştir. İç ortam havasındaki kirleticilerin, özellikle uçucu organik bileşiklerin (UOB), "Hasta Bina Sendromu"na neden olabileceği ifade edilmiştir. Fotokatalitik oksidasyonun organik kirleticilerin giderilmesinde etkili bir teknoloji olduğu vurgulanmıştır. Literatürde, adsorpsiyonun fotokatalizör ile birleştirilerek kullanılmasının daha etkili olduğuna dair çalışmalara değinilmiştir. Nanolif filtrelerin, yüksek yüzey alanı ve düşük filtrasyon direnci ile öne çıkan polimerik malzemeler olduğu belirtilmiştir. Poliamit-6 (PA6) polimeri ve halloysit nanotüp (HNT) ile nanokil (NK) gibi nanomalzemelerin kullanımı önerilmiştir. Elektroeğirme yönteminin nanolif filtrelerin üretiminde kullanılan bir yöntem olduğu ifade edilmiştir. Elektroeğirme şartlarının optimizasyonu, nanoliflerin istenilen özelliklere sahip olmasını sağlamak için önemli bir adım olarak belirtilmiştir. Fotokatalitik oksidasyon için titanyum dioksit (TiO2) ve çinko oksit (ZnO) gibi malzemelerin kullanılmasının önerildiği belirtilmiştir. Performans ölçümleri arasında hava geçirgenliği, su buharı geçişi ve model uçucu organik bileşiklerin giderimi yer almaktadır. Tezde önerilen temel mekanizma, nanolif ağ yapısı içerisine adsorpsiyonu arttırıcı nanokil ve fotokatalitik oksidasyon sağlayıcı TiO2 ve ZnO malzemelerinin entegre edilmesini içermektedir. Bu malzemelerin özgün bir şekilde kullanılması, iç ortam havasındaki organik kirleticilerin etkili bir şekilde giderilmesini amaçlamaktadır. Poliamit-6 (PA6) polimeri kullanılarak nanolif filtreler elektroeğirme yöntemi ile üretilmiştir. Nano katkı olarak nanokil (NK) ve halloysit nanotüp (HNT) yapıları, katalizör olarak ise TiO2 ve ZnO yapıları kullanılmıştır. Aglomerasyon olmadan adsorban konsantrasyonunun, uygun dispersiyon ve elektroeğirme koşullarının belirlenmesi için çalışmalar yapılmıştır. Nanoliflerin karakterizasyon özellikleri fiber çapı, organik bağlar, kristal yapı ve mekanik dayanım özellikleri ile belirlenmiştir. Performans testleri arasında hava geçirgenliği, su buharı geçirgenliği, toluen adsorpsiyonu ve oksidasyonu bulunmaktadır. Mekanik
  • 13. dayanım özellikleri, özellikle akma dayanımı, hava filtresi geliştirmek açısından önemli bir faktördür. Örneğin, NK-Ti8 kodlu nanolifin akma dayanımı 5 MPa'dan büyüktür. Toluene karşı adsorpsiyon ve oksidasyon kapasiteleri, katalizör ilavesiyle artmıştır NK-Ti8 kodlu nanolifte en yüksek giderim verimi elde edilmiştir. Performans parametreleri açısından ortalama değerlere bakıldığında, en yüksek değerlere sahip nanolifler belirlenmiştir. Yapılan nanolif filtre üretimi, karakterizasyon ve performans testlerine odaklanarak elde edilen önemli sonuçları içermektedir.(16) YAVAŞ M. E. (2022) İnsanlar büyük bir kısmını iç ortamlarda geçirdikleri için iç ortam hava kalitesi, sağlık üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Modern binalardaki izolasyon sistemleri, taze hava sirkülasyonunu azaltarak iç ortam havasını kirletici maddelere daha fazla maruz bırakabilir. İç ortamlardaki partikül maddeler (PM) ve uçucu organik bileşikler (UOB) solunum yolu hastalıklarına neden olabilir. COVID-19 gibi solunum yolu enfeksiyonları, iç ortamda bulunan partikül maddeler aracılığıyla bulaşabilir. Filtrasyon teknolojisi, adsorpsiyon, oksidasyon veya her ikisinin birleşimi ile işlevselleştirilebilir. Tez, poliamid 6 (PA6) polimeri kullanılarak elektroeğirme yöntemiyle nanolif filtrelerin üretilmesine odaklanmıştır. Nanolif filtrelerin üretim süreleri ve destek tabakaları değiştirilerek yapısal karakterizasyonları ve performansları incelenmiştir. PM1,0 ve PM2,5 boyutlarındaki partikül maddeler için nanolif filtrelerin yüksek giderim etkinlikleri gösterdiği belirlenmiştir. Aktif karbon kullanılarak nanolif filtrelerin uçucu organik bileşik, özellikle toluen giderim performansları test edilmiştir. En iyi performansın %97,03 giderim verimi ile aktif karbon tarafından sağlandığı görülmüştür. Seçilen nanolif filtre ve aktif karbon oranları kullanılarak eş zamanlı partikül madde ve toluen giderimi sağlanmıştır. Gerçek oda koşullarında yapılan ölçümlerde nanolif filtre ve aktif karbon kullanıldığında yüksek giderim verimleri elde edilmiştir. Sonuç olarak, bu tez, iç ortam hava kalitesini iyileştirmek amacıyla partikül madde ve uçucu organik bileşik giderimi için etkili nanolif filtre malzemelerinin geliştirilmesine odaklanmıştır. Bu filtrelerin çeşitli destek tabakaları ve üretim süreleri ile optimize edilerek yüksek performans sergilediği belirlenmiştir. (17) Şekil 4. İç ortam havasından PM ve UOB giderim mekanizması (17)
  • 14. Şekil 5. Etrafa yayılan taneciklerin boyutsal dağılımına göre yayılma mesafeleri (17)
  • 15. Şekil 6. İç ortam havasında bulunabilecek kirleticiler (17)
  • 16. Şekil 7. Havada bulunabilecek kirleticiler ve boyutları (17) İç ortamda geçirilen zamanın artması iç ortam hava kalitesinin önemini artırmaktadır. Partikül madde ve uçucu organik bileşiklerin giderilmesi için filtrasyon teknolojileri kullanılmaktadır. PA6 nanolif filtreleri elektroeğirme yöntemi ile üretilmiş ve farklı üretim süreleri ile destek tabakaları üzerinde karakterizasyonları yapılmıştır. Nanolif filtrelerin üretimi, fiber çapları, hava geçirgenliği ve su buharı geçişi gibi performans parametreleri üzerinde etkili olmuştur. Filtre sistemine entegre edilen aktif karbon adsorbenti, toluen adsorpsiyonunda yüksek performans göstermiştir. Aktif karbon miktarının artması, toluen adsorpsiyon giderim veriminin arttığını göstermiştir. Nanolif filtreler ve aktif karbon adsorbenti kullanılarak eş zamanlı partikül madde ve toluen giderimi gerçekleştirilmiştir. En iyi performans, belirli üretim sürelerine ve aktif karbon miktarlarına sahip nanolif filtrelerle elde edilmiştir. Gerçek oda koşullarında yapılan ölçümlerde, nanolif filtre ve aktif karbon kullanıldığında yüksek giderim verimleri elde edilmiştir. Reaktör ve oda sistemlerinde eş zamanlı giderim sonuçları değerlendirilmiş ve belirli koşullarda yüksek verimler elde edilmiştir. PA6 polimerinin filtrasyon uygulamalarında kullanılabilecek bir alternatif olduğu belirtilmiştir. Aktif karbonun uçucu organik bileşik gideriminde önemli bir potansiyele sahip olduğu vurgulanmıştır. Sonuç olarak, bu çalışma, iç ortam hava kalitesini iyileştirmek amacıyla nanolif filtrelerin ve adsorbentlerin birleştirilmesinin etkili olduğunu göstermiş ve PA6 polimeri ile aktif karbonun kullanımının iç ortam hava kirleticilerini gidermede potansiyel bir çözüm sunduğunu ortaya koymuştur. (17) ASLAN S., KAPLAN S. (2017) Dokuma Filtreler Filament veya stapel iplikler kullanılarak standart örgülerde üretilir. Genellikle yüksek mukavemet gerektiren uygulamalarda tercih edilir. Düzenli gözenek boyutuna sahiptir ve yüzey filtrasyon uygulamalarında, gözenek boyutundan daha büyük partiküllerin ayrılması amacıyla kullanılır. Yüksek maliyetleri nedeniyle dokusuz yüzeylere olan talep artmıştır. Dokusuz Yüzeyler, iki ana üretim yöntemi vardır: kuru yöntemler ve yaş yöntemler. Kuru yöntemde, yapı hava ortamında şekillenir. Yaş yöntemde ise yapı su içerisinde şekillendirilir. Dokusuz yüzeyler, dokuma kumaşların yerine geçebilecek ve hatta onları takviye malzemesi olarak kullanabilecek kadar esnek ve etkilidir. Dokuma filtreler, kağıt üretimi gibi su filtrasyon uygulamalarında yaygın olarak kullanılır. Dokusuz yüzeyler, bazı durumlarda dokuma kumaşların yerini alabilir veya dokuma kumaşlarla birlikte kompozit malzemeler oluşturmak için kullanılabilir. Kuru yöntem: Yapı hava ortamında şekillenir. Yaş yöntem: Yapı su içerisinde şekillendirilir. dokuma ve dokusuz yüzeylerin
  • 17. kullanım alanları, avantajları ve üretim yöntemleri hakkında genel bir bilgi vermektedir. Tekstil üretim yöntemleri kullanılarak elde edilen filtre yapılarının geniş bir kullanıma sahip olduğunu ve teknik tekstil pazarında önemli bir konuma sahip olduğunu belirtiyor. Filtrasyon uygulamalarının çeşitliliği, farklı mekanizmaların kullanılmasını ve çeşitli üretim parametrelerini gerektiriyor. Filtrasyon yapılarının büyük bir bölümü sentetik liflerden dokusuz yüzeyler olarak üretilmektedir. Geri dönüştürülmüş doğal lifler, toz toplama sistemleri, sıvı filtrasyonu gibi uygulamalarda kullanılabilmektedir. Temiz oda filtreleri veya cerrahi ekipmanlarda yüksek performans gerektiren durumlarda farklı üretim yöntemleri ve malzemeler kullanılabilmektedir. Nanolifler, azalan lif çapı ve daha iyi kontrol edilebilen gözenek boyutu ile yüksek performanslı filtrelerde kullanılmaktadır. Filtre yapılarının üretiminde kullanılan lifler, üretim yöntemleri ve bitim işlemleri belirleyici rol oynamaktadır. Spunbond, spunlace ve meltblown gibi yöntemlerle elde edilen yüzeyler, farklı malzemelerle birleştirilerek kompozit yapılar oluşturulmaktadır. Filtrasyon işleminin mekanizmaları, azalan lif çapı ve nano yüzeylerin kullanımıyla ilgili çalışmaları içermektedir. Nanolifler, farklı yapılarla desteklenmiş olarak yüksek performanslı filtrelerde kullanılmaktadır. Genel olarak, çalışma filtrasyon işleminin mekanizmaları hakkında bilgi vermektedir. Lifler, üretim yöntemleri, bitim işlemleri ve kullanım alanları üzerinde durularak, performans artırıcı deneysel çalışmalar ve kalite artışına yönelik çabalara katkıda bulunması amaçlanmaktadır. filtre yapılarına genel bir bakış sunmakla birlikte, belirli bir kullanım alanı veya teknik detaylar konusunda daha fazla bilgi içermemektedir. (18) ALTINTAŞ F., DELİMANLAR M., KOLCU E., KOLUMAN A., (2023), Bu metin, nanofiberlere olan talebin son birkaç yılda önemli ölçüde arttığını belirtiyor. Nanofiberlerin özellikle doku mühendisliği, iskele, teşhis, ilaç dağıtımı, koruyucu giysiler ve sensörler gibi birçok uygulama alanında umut verici bir kaynak olduğunu vurguluyor. Nanofiberlerin benzersiz özellikleri ve yüksek uygulanabilirlikleri, enerji üretimi, biyomedikal, tıbbi tedavi ve çevre alanlarında çeşitli sorunlara çözümler sunabilme potansiyeli taşıdığını ifade ediyor. Ayrıca, bu sorunların çözümüne yönelik araştırmacıların nanofiber üretimi için elektroeğirme ve bu teknik dışındaki diğer yöntemleri geliştirdiğini belirtiyor. Elektroeğirme yönteminin ultra ince nanofiberler üretmek için çok yönlü ve uygulanabilir bir teknik olduğunu vurguluyor. Metin, elektroeğirme ve elektroeğirme dışındaki diğer nanofiber üretim tekniklerinde önemli ilerlemelerin kaydedildiğini ifade ediyor. Derleme, nanofiber üretim teknikleri ve bu üretilen nanofiberlerin kullanım alanlarına kapsamlı bir bakış sunmaktadır. Bu metinde, nanoliflerin çeşitli fiziksel ve kimyasal modifikasyonlarla yeni özelliklere sahip ürünler oluşturmak amacıyla yaygın olarak kullanıldığı ifade ediliyor. Nanolif sentezi için farklı üretim tekniklerinin mevcut olmasına rağmen, elektroeğirme yönteminin yaygın olarak tercih edildiği belirtiliyor. Elektroeğirme yönteminin basit ekipman gereksinimi, düşük maliyetli kurulum, seri üretim kabiliyeti ve amaçlanan uygulama için nanolif çapının ayarlanabilmesi gibi avantajları olduğu ifade ediliyor. Elektroeğirme, yüksek voltaj ve polimer çözeltilerini kullanarak doğal veya sentetik polimerlerden çapları 2 nm ila birkaç mikrometre arasında değişen nanolifler üretme mekanik ve elektriksel bir tekniği olarak tanımlanıyor. Bu yöntemle, normal liflerden daha küçük gözenekler ve daha yüksek yüzey alanına sahip nanolifler üretebilmek mümkün olduğu ifade ediliyor. Elektroeğirme tekniğinin tasarım ve kolektör şekline bağlı olarak farklı sınıflara ayrıldığı belirtiliyor ve metinde nanolif üretiminde elektroeğirme harici kullanılan bazı tekniklere de değiniliyor. Filtrasyon, genel olarak ayırma işlemi olarak tanımlanır ve bu işlemin amacı, filtrelenen maddenin saflığını artırmaktır. Hava, gaz veya su gibi ortamlarda çevre kirliliğine neden olan istenmeyen partikülleri filtrelemek için kullanılan bir yöntemdir. Filtrasyon işlemleri çeşitli mekanizmalar kullanır, ancak küçük partiküllerin ortamdan ayrılmasını sağlamak için mikrofiltrasyon, ultrafiltrasyon, nanofiltrasyon ve ters ozmoz gibi yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemler arasında en etkililerinden biri, nanofiberlerin filtrasyonda kullanılmasıdır. Nanofiberler, özellikle hassas filtreleme uygulamalarında küçük partiküllerin yakalanmasında etkili olan malzemelerdir. Bu malzemeler, mikro ve ultrafiltrelerden daha ince yapıya sahiptir, bu da daha küçük partiküllerin tutulmasını sağlar. Bu nedenle, nanofiberler, mikrofiltrasyon, ultrafiltrasyon ve benzeri filtrasyon tekniklerinde daha yüksek performans sağlamak için kullanılmaktadır. Nanolifler, yüksek oranda küçük çaplı gözeneklilik, yüksek yüzey alanı, fonksiyonelleştirilebilme, istenen çaplarda üretilebilme gibi özelliklere sahip olduklarından, filtreleme uygulamalarında sıkça kullanılmaktadır. Bazı çalışmalarda, nanolif membranların ticari bir HEPA filtreye kıyasla daha yüksek filtreleme oranına sahip olduğu gözlemlenmiştir. Nanolif üretiminde kullanılacak hammaddelere karar verirken, elde edilmek istenen filtre türü ve kullanım alanı göz önünde bulundurularak nanoliflerin gözenek büyüklüğü, hava geçirgenliği, mekanik ve elektriksel özellikler gibi
  • 18. faktörler dikkate alınır. Filtrelerin geçirgenliği ve partikül tutma kapasitesi, nanoliflerin gözenek boyutuna bağlıdır. Küçük gözenek çapına sahip nanolifler üreterek yüksek filtrasyon verimliliği sağlamak mümkündür. Günümüzde suyun tuzdan arındırılması, su ve atık su arıtımı, membran ayırma, yağ/su ayırma gibi farklı uygulamalarda nanoliflerden oluşan membranlar sıklıkla kullanılmaktadır. Nanoliflerin seçiciliği ve esnekliği, ayırma veya su arıtımında yüksek performans sunmalarını sağlar. Elektroeğirme yöntemiyle elde edilen nanolifler, atık suların istenmeyen partiküllerini aynı anda ayırma ve bozma yeteneklerine sahip oldukları için su filtrasyonunda yaygın olarak kullanılır. Nanolif tabanlı filtreler, akış hızında düşüş olmaksızın 3-10 mikrometre boyutundaki partikülleri rahatlıkla sudan ayırabilirler. Ayrıca, nanolifler fizisorpsiyon, kemisorpsiyon ve elektrostatik çekim gibi yollarla sudaki toksik iyonları ve organik kirleticileri uzaklaştırmak için kullanılır. Elektroeğirme tekniği sayesinde istenen çaplarda üretilebilen nanolifler, yüksek yüzey alanına sahip oldukları için çok sayıda adsorpsiyon bölgesi ve adsorpsiyon kapasitesine sahiptirler. Aynı zamanda hidrofilik gözeneklere sahip olmaları, yüksek difüzyon hızı ve nanofiber yüzey ile moleküller arasındaki elektriksel çekim kuvveti sayesinde suyun hızlı ve yüksek verimli bir şekilde arıtılmasını sağlar. Nanolifler, farklı yollarla kolayca fonksiyonelleştirilebilir. Nanolif yüzeyine belirli bir yakalama maddesinin eklenmesi veya yüzeyin ıslanabilirlik özelliklerinin kazandırılması, sudaki istenmeyen maddelerin hedeflenerek uzaklaştırılmasını mümkün kılar. Hava filtreleri, iç mekân hava temizliği, havalandırma ve klima sistemleri, temiz oda filtreleri, solunum cihazları, endüstriyel gaz temizliği, otomotiv motor emme filtreleri, hastanelerdeki hava kalitesini artırmak için kullanılan önemli araçlardır. Bu filtreler, toz partikülleri, bakteri, virüs ve diğer hava kirliliklerini ortadan kaldırmak veya azaltmak amacıyla tasarlanmıştır. Hava filtrasyonu için nanofiber oluşumu, özellikle elektroeğirme tekniği kullanılarak yapıldığında, yüksek performanslı filtreler elde etmek mümkündür. Polivinil alkol, polietilen tereftalat (PET), poliakrilonitril (PAN), silika ve alümina gibi çeşitli polimerler, nanofiber oluşumunda sıkça kullanılan hammaddelerdir. Elektroeğirme tekniği, nanofiber çaplarını kontrol etmek için farklı parametrelerin kullanılmasına izin verdiği için, istenilen özelliklere sahip hava filtreleri üretmek için etkili bir yöntemdir. Nanofiber membranlar, yüksek filtrasyon verimliliği ve düşük hava direnci ile karakterizedir, bu da onları hava filtrasyonunda tercih edilen bir seçenek yapar. Üretilen nanolifler, farklı nonwoven yüzeylerle birleştirilerek veya fonksiyonelleştirilerek çeşitli uygulamalarda kullanılabilir. Örneğin, karbon nanoliflerin diğer nonwoven malzemelerle birleştirilmesi, aerosol filtreleri ve yüz maskeleri gibi ürünlerin üretiminde kullanılmaktadır. Bu, nanofiber teknolojisinin geniş bir uygulama yelpazesine sahip olduğunu gösterir. Kronik böbrek hastalığı, böbreklerin vücuttaki fazla atıkları ve sıvıyı çıkaramadığı durumları içeren bir rahatsızlıktır. Dünya genelinde yaklaşık 2,5 milyon insanın böbrek yetmezliği nedeniyle diyaliz tedavisi gördüğü tahmin edilmektedir. Böbrek yetmezliği için yaygın tedavi yöntemleri hemodiyaliz ve periyodik diyaliz işlemleridir. Periyodik diyaliz filtreleri, böbrek yetmezliği olan hastalarda kullanılan bir tür hemodiyaliz yöntemidir. Bu filtreler, kanı temizlemek ve atık maddeleri, fazla suyu ve elektrolitleri uzaklaştırmak için ince bir membran kullanır. Membran, elektrospun polietilen-ko-vinil alkol polimerinden ve kandaki atık ürünleri/toksinleri emebilen mikro gözenekli yapılara sahip aluminosilikatlar olan zeolitlerden yapılmıştır. Zeolitlerin içindeki silikonun alüminyuma oranı, adsorbe edilen toksinlerin sayısını kontrol etmek için kullanılabilir. Dokunmamış nanofiberler, geniş yüzey-hacim, yüksek gözenek ve bağlanabilirlik, mikro ölçekli interstisyel boşluk ve düşük maliyet gibi özelliklerden dolayı tercih edilmektedir. Kan filtrasyonu, biyolojik sıvılardan toksin giderme, protein saflaştırma ve su arıtma cihazlarında ağır metaller ve inorganik atıkların giderilmesi gibi uygulamalarda kullanılan ideal bir malzemedir. Periyodik diyaliz filtrelerinin yapısı genellikle yüksek derecede özgüllüğe sahip yapay polimerlerden yapılmıştır. Bu polimerler, membranın dayanıklılığını arttırmak için cam elyaf veya karbon fiberlerle takviye edilebilir. Filtrelerin gözenek boyutları, kullanım amaçlarına bağlı olarak değişebilir. Filtreler, plaka ve çerçeve gibi sert parçalarla desteklenen bir membran yapısına veya membranın kendisinden oluşan bir torba yapısına sahip olabilir. iltreleme işleminin doğruluğu ve etkinliği için filtre yapısının doğru bir şekilde optimize edilmesi önemlidir. Bu yapının, polimer yapısına, membranın desteklenme şekline ve gözenek boyutuna bağlı olarak değişebileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle, periyodik diyaliz filtreleri, kullanım amaçlarına ve hastanın ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlanmalı ve üretilmelidir. Nanofiberler, ilaç dağıtımı alanında kullanılmak üzere bir dizi avantaj sunmaktadır. Özellikle elektroeğirme yöntemiyle üretilen nanofiberler, yüksek gözeneklilik, ince çap ve büyük yüzey alanına sahiptir. Bu özellikler, ilaç moleküllerinin daha iyi emilmesini ve hedef dokuda daha etkili bir şekilde dağıtılmasını sağlar. Elektroeğirme nanofiberleri, çeşitli ilaçların dağıtımını sağlamak için kullanılabilir. Küçük organik ilaçlar, proteinler, asitler ve antikorlar gibi moleküller,
  • 19. nanofiberlerin içine yerleştirilerek hedeflenen bölgeye ulaşmak ve güvenilir sonuçlar elde etmek için kullanılabilir. Bu yöntem, basit üretim ve düşük maliyet nedeniyle tercih edilen bir sistemdir. Nanofiberlerin özellikleri, ilaç dağıtımı için optimize edilebilir. Bu, nanofiber üretiminde kullanılan polimerlerin seçimini, fiber çapını, yapıyı, yüzey alanını ve gözenekliliği içerir. Bu faktörlerin tümü, ilaç dağıtımının etkinliğini belirleyebilir. Nanofiberler, daha etkili ve güvenli ilaç dağıtım sistemlerinin geliştirilmesine yardımcı olabilecek önemli bir potansiyele sahiptir. Sonuç olarak, nanofiberlerin ilaç dağıtımı alanında kullanılması, ilaçların daha etkin bir şekilde hedef dokulara ulaştırılmasına ve tedaviye daha iyi bir yanıt alınmasına olanak tanır. Bu malzemeler, ilaç taşıma sistemlerinde önemli bir rol oynayabilir ve gelecekte daha gelişmiş tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine katkıda bulunabilir. Nanofiberlere olan talebin artması, son yıllarda birçok gelişmiş üretim teknolojisinin ortaya çıkmasına ve nanofiber alanında önemli ilerlemelere neden olmuştur. Nanofiberler, farklı özelliklere sahip birçok alanda kullanılabilmektedir, bu da çeşitli uygulama olanaklarını beraberinde getirmektedir. Nanofiber üretiminde uygun tekniklerin kullanılmasıyla, kimyasal, biyolojik, elektriksel, optik ve mekanik özelliklerin istenen şekilde tasarlanabilmesi mümkündür. Bu derlemede, nanofiberlerin üretim teknikleri, işlem basamakları, kullanılan cihazlar ve uygulama alanları detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Nanofiberlerin küçük çapları, geniş yüzey alanları, biyouyumluluk, kimyasal bütünlük, kontrollü mekanik özellikleri ve gözenekli ağ yapıları gibi avantajlar, onları bir dizi uygulamada kullanılabilir kılmaktadır. Bu uygulamalar arasında ultrafiltrasyon membranları, hava ve atık su arıtma işlemleri, enerji depolama ve üretimi, inşaat malzemeleri, ilaç dağıtımı, doku mühendisliği için iskeleler, yara örtüleri ve teşhis işlemleri bulunmaktadır. Ancak, nanofiberlerin kullanımında bazı dezavantajlar da göz önüne alınmalıdır. Örneğin, nanopartiküllerin vücut sıvılarında parçalanması ve sızması, tolere edilemez bir durum olabilir. Ayrıca, nanofiberlerin geri kazanımı konusunda belirgin zorluklar bulunmaktadır. Son on yılda nanofiberler üzerine yapılan çalışmalara rağmen, nanofiberlerin tekrarlanabilirliği ve üretim teknolojilerinin yavaş ortaya çıkması, yaygın uygulanabilirliğine bir gölge düşürebilir. (19)
  • 20.
  • 21. Araştırma Bulguları ve Tartışma Nanofiberlerin gelişmiş özellikleri ve çeşitli üretim teknikleri, bir dizi uygulama alanında önemli potansiyellere sahip olduklarını gösteriyor. Ultra ince çapları, geniş yüzey alanları ve özel özellikleri, nanofiberleri özellikle filtrasyon, ilaç dağıtımı, enerji depolama, doku mühendisliği ve daha birçok alanda kullanılabilecek çok yönlü malzemeler haline getiriyor. Ancak, nanopartikül boyutundaki malzemelerin vücutta parçalanma ve sızma gibi olası riskleri ve nanofiberlerin geri kazanımının zorlukları gibi bazı dezavantajlar da göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle, nanofiberlerin endüstriyel uygulamalarda daha yaygın olarak kullanılabilmesi için, bu olası risklerin yönetilmesi ve geri dönüşüm süreçlerinin geliştirilmesi önemli hale gelmektedir. Sonuç olarak, nanofiberlerin gelecekteki kullanımı, ileri teknoloji, mühendislik ve biyomedikal alanlarındaki araştırmaların devam etmesi ve bu malzemelerin avantajları ile potansiyel risklerinin dengeli bir şekilde ele alınmasıyla şekillenecektir. Bu alandaki ilerlemeler, nanofiberlerin çeşitli endüstriyel ve sağlık uygulamalarında daha etkin ve güvenli bir şekilde kullanılmasına olanak tanıyabilir. Nanofiberler, büyük yüzey alanına sahip olmalarıyla dikkat çekerler. Bu özellikleri, filtreleme, ilaç dağıtımı gibi uygulamalarda etkinliklerini artırabilir. Nanofiberlerin ince çapları ve gözenek yapısı, filtreleme uygulamalarında küçük partiküllerin yakalanmasını sağlar. Avantajları; Nanofiberler, biyouyumluluk özellikleri nedeniyle tıbbi uygulamalarda ve doku mühendisliğinde kullanılabilirler. Ayrıca, nanofiber materyalleri genellikle esnek olduğu için birçok farklı alanda formülasyon esnekliği sağlarlar. Nanofiberler, ilaç moleküllerinin yüksek etkinlikle emilmesini ve hedef dokuda etkili bir şekilde dağıtılmasını sağlar. Bu özellikleri, ilaç dağıtım sistemlerinde kullanımlarını önemli kılar. Nanofiberler, enerji depolama cihazlarında ve temiz enerji üretiminde kullanılabilecek özelliklere sahiptir. Dezavantajları Nanofiberlerin çok küçük boyutları, vücutta parçalanma ve sızma riski taşıyabilir. Bu durum, sağlık etkileri üzerinde potansiyel risklere yol açabilir. Nanofiberlerin geri kazanımı, şu anda birçok durumda zorlu bir süreçtir. Bu durum, nanofiberlerin çevresel etkilerini değerlendirmede bir zorluk oluşturabilir. Bazı nanofiber üretim yöntemleri, yüksek enerji ve maliyetli ekipman gerektirebilir. Bu, endüstriyel ölçekte kullanımlarını sınırlayabilir. Nanofiber üretiminde kullanılan teknolojilerin tekrarlanabilirliği ve standartlaştırılması, halen birçok araştırmacı tarafından ele alınan bir konudur. Nanofiberlerin çevresel etkileri hala tam olarak anlaşılmamıştır. Bu nedenle, bu malzemelerin çevresel etkilerini değerlendirmek önemlidir. Nanofiberlerin çeşitli endüstriyel uygulamalardaki avantajları, bir dizi ticari ürünün geliştirilmesine yol açmıştır. İşte nanofiber teknolojisinin bazı ticari uygulamaları; Nanofiber filtreler, hava ve sıvı filtrasyonu alanında kullanılmaktadır. Özellikle yüksek performanslı hava filtreleri, su arıtma membranları ve maske filtreleri gibi ürünler ticarileşmiştir. Nanofiber bazlı kumaşlar, antibakteriyel özellikler, su iticiliği ve nefes alabilirlik gibi özellikleriyle tekstil endüstrisinde kullanılmaktadır. Özel spor giyimleri ve dış giyimlerde nanofiber malzemeleri bulunabilir. Nanofiberler, ilaçların hedef dokulara daha etkili bir şekilde ulaştırılmasını sağlamak için ilaç dağıtım sistemlerinde kullanılır. Bu alan, nanoteknolojinin tıbbi uygulamalarda ticarileşmesine örnek teşkil eder. Nanofiberler, enerji depolama cihazlarında ve elektronik bileşenlerde kullanılabilecek özelliklere sahiptir. Bazı batarya teknolojileri ve enerji depolama sistemleri nanofiberleri içerir. Nanofiberler, mikroakışkan cihazlar ve biyolojik sensörler gibi tıbbi teşhis cihazlarında kullanılabilecek özelliklere sahiptir. Nanofiberler, yapay doku ve iskele oluşturmak için doku mühendisliği alanında kullanılmaktadır. Bu, yaralı dokuların onarılması ve rejenerasyonunu hedefleyen uygulamalara yönelik araştırmalara katkıda bulunmaktadır. Bu ticarileşmiş uygulamalar, nanofiber teknolojisinin çeşitli endüstrilerde önemli bir rol oynamaya başladığını göstermektedir. Ancak, hala birçok potansiyel uygulama ve gelişim aşamasında olan araştırma alanları bulunmaktadır. Nanoteknoloji ve nanofiber endüstrisi hala büyümekte olan, dinamik ve hızla evrilen bir alandır. Dolayısıyla, bu tür bir mikro ölçekteki işlem hacmini belirlemek zordur. Nanolif teknolojisi, çeşitli sektörlerde kullanılan çok çeşitli uygulamalara sahiptir, bu da işlem hacminin karmaşıklığını artırır. Örneğin, tekstil, ilaç, su arıtma, enerji depolama gibi bir dizi sektörde nanolifler kullanılıyor. Eğer belirli bir nanolif uygulaması veya endüstri hakkında daha spesifik bilgi arıyorsanız, belirli bir alana odaklanmak daha etkili olabilir. Ancak genel olarak, nanolif teknolojisinin büyümeye devam ettiği ve giderek daha fazla uygulama alanında kullanıldığı söylenebilir.
  • 22. Sonuç ve Öneriler Nanolifler, filtrasyon alanında son derece umut verici ve etkili bir malzeme olarak öne çıkmaktadır. Yüksek yüzey alanına, ince çapa ve gözenek boyutunu kontrol edebilme yeteneğine sahip nanolifler, birçok uygulamada geleneksel filtre malzemelerinden daha avantajlıdır. Bu özellikleri sayesinde nanolifler, su ve hava filtrasyonundan ilaç dağıtımına kadar geniş bir yelpazede kullanılabilmektedir. Su arıtımında nanolifler, yüksek performanslı membranlar oluşturarak istenmeyen partiküllerin ve kirleticilerin etkin bir şekilde uzaklaştırılmasını sağlar. Elektroeğirme yöntemiyle üretilen nanolif membranlar, atık suların arıtılması, su arıtma tesislerinde kullanılması ve hatta nanoliflerin kimyasal modifikasyonu ile belirli kirleticilerin hedeflenmiş şekilde uzaklaştırılması gibi alanlarda başarıyla uygulanabilir. Hava filtrasyonunda nanolifler, iç mekan hava temizliği, solunum cihazları, endüstriyel gaz temizliği gibi bir dizi uygulamada kullanılabilmektedir. Elektroeğirme ile üretilen nanolif filtreler, yüksek filtrasyon verimliliği ve düşük hava direnci sağlayarak bu alanlarda tercih edilen malzeme olmaktadır. Ayrıca, nanoliflerin ilaç dağıtımında kullanımı da oldukça önemlidir. Elektroeğirme yöntemiyle üretilen nanofiberler, ilaç moleküllerini daha etkili bir şekilde taşıyabilir ve hedef dokuda daha iyi dağıtım sağlayabilir. Bu özellikleri, ilaç taşıma sistemlerinde yenilikçi ve etkili çözümler sunma potansiyeline işaret etmektedir. nanoliflerin filtrasyon alanında kullanımı, çeşitli uygulamalarda çevresel etkileri azaltarak ve performansı artırarak önemli avantajlar sağlamaktadır. Ancak, bu teknolojinin ticarileşmesi ve daha geniş ölçekte kullanılabilmesi için daha fazla araştırma ve geliştirme gerekmektedir. Nanolifler adım adım gelecek de kendi yerini genişletmektedir. Gün geçtikçe üretim maliyetleri düşmekte ve büyük ölçekte ürüm tesisleri kurulmaktadır. Uygulama alanları yelpazesi hergün genişlemekte ve tüm Dünya bu yenilikçi uygulama alanından faydalanmaktadır. Avantajları ve Dezavantajları üretim yöntemine göre değişmektedir. Tıbbı uygulama alanlarıda uzun vadede testlerin, gözlemlerin , veri havuzunun tam dolu olmadığı için uzun vadede insan sağlığına, çevre sağlığına zarar verebilecek sonuçları da olabileceğini unutmamamız gerekir. Gelecek de su sıkıntısı yaşanacağı hemen hemen her bilim insanı ön görmektedir. Su savaşlrının yapıldığı gelecek seneryolarında; atık suyun geri kazanımı ile yeniden kullanabilir olması için bu teknolinin daha çok irdelenmesi ve uygulamaların geniş ölçekte yapılması gerekli olduğunu düşünüyorum.
  • 23.
  • 24. Kaynaklar 1. Doğan Z. (2012). “NANOLİF YARA ÖRTÜCÜ YÜZEYLERİN GELİŞTİRİLMESİ VE KARAKTERİZASYONU” Yüksek Lisans Tezi, Tekstil Mühendisliği Anabilim Dalı, İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ, FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, İSTANBUL 2. ÜSTÜNDAĞ G. C. (2009) “ELEKTROSPINNING YÖNTEMİ İLE BİYOMEDİKAL KULLANIMA YÖNELİK NANOLİF YÜZEY ÜRETİMİ VE UYGULAMASI” Yüksek Lisans Tezi, TEKSTİL MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, BURSA 3. ÖMEROĞULLARI Z. (2010), “EV TEKSTİLİNE YÖNELİK KULLANILAN KUMAŞLARIN GÜÇ TUTUŞURLUK ÖZELLİĞİNİN GELİŞTİRİLMESİ” Yüksek Lisans Tezi, TEKSTİL MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, BURSA 4. SUVARİ F. (2012) “NANOLİF KOMPOZİT YAPILI DOKUSUZ YÜZEYLERİN SES ABSORBLAMA ÖZELLİKLERİNİN İYİLEŞTİRİLMESİ” Doktora Tezi, TEKSTİL MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, BURSA 5. Karacan C. E. (2019) “Biyomedikal Uygulamaları İçin Taşınabilir Elektroeğirme Sprey Tabancasının Tasarımı, Üretimi ve Performansı” YÜKSEK LİSANS TEZİ, Elektrik-Elektronik Mühendisliği, MARMARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, İSTANBUL
  • 25. 6. ERDEM R. (2013) “NANOLİF BAZLI YARA ÖRTÜSÜ YÜZEYİ GELİŞTİRİLMESİ” Doktora Tezi, MARMARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, İSTANBUL 7. Düzyer Ş. (2014) “ELEKTRO ÇEKİM (ELEKTROSPİNNİNG) YÖNTEMİYLE ÜRETİLEN POLİESTER NANOLİFLERİN MEDİKAL ALANDA KULLANILABİLİRLİKLERİNİN ARAŞTIRILMASI” Doktora Tezi, Tekstil Mühendisliği Ana Bilim Dalı, ULUDAG ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, BURSA 8. ARSLAN Ö.(2013) “Elektroeğirme Yöntemiyle Hazırlanmış Biyobozunur Nanolif Örtülerden kontrollü” Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 06800, Beytepe-Ankara, 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi Manisa 9. GAZİOĞLU RÜZGAR D., ALTUN Ş. (2016) “TEKSTİL MALZEMELERİ İLE KAPALI ALAN HAVA KALİTESİNİN İYİLEŞTİRİLMESİ” Bursa Teknik Üniversitesi, DBMMF, Lif ve Polimer Mühendisliği Bölümü, Bursa, Türkiye 10. ŞAFAK Ş. (2016) “BİYOBOZUNUR POLİMERLERDEN ELEKTRO ÇEKİM YÖNTEMİYLE ÜRETİLEN NANOLİFLİ YÜZEYLERİN CERRAHİ ADEZYON BARİYERİ OLARAK KULLANIMLARININ ARAŞTIRILMASI” Doktora Tezi, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, BURSA 11. KURT Ö. (2018) “ GRAFEN OKSİT VE NANOSELÜLOZ KATKILI KİTOSAN ESASLI POLİMER MEMBRANLARIN GELİŞTİRİLMESİ VE ATIK SU ARITIMINDA KULLANILMASI” Yüksek Lisans Tezi, Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı, Anadolu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, ESKİŞEHİR 12. KÜÇÜKSARI A. (2015) “ UÇAK KABİNİ İÇERİSİNDEKİ UÇUCU ORGANİK BİLEŞİKLERİN FOTOKATALİTİK OKSİDASYON YÖNTEMİ İLE GİDERİLMESİ AMACIYLA NANO FİBROZ YAPILI FİLTRELERİN ÜRETİMİ, KARAKTERİZASYONU VE FİLTRELERİN PERFORMANS TESTLERİ” Yüksek Lisans Tezi, Uçak ve Uzay Mühendisliği Anabilim Dalı, İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, İSTANBUL
  • 26. 13. ZHUMAGAZIYEVA A. (2021) “NANOTEKSTİLLER VE MEDİKAL ALANDAKİ UYGULAMALARI” Sanatta Yeterlilik Tezi, MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR ENSTİTÜSÜ TEKSTİL VE MODA TASARIMI ANASANAT DALI TEKSTİL VE MODA TASARIMI PROGRAMI, İSTANBUL 14. SARI NJJAR M. (2022) “ ANTİBAKTERİYEL, KANAMA DURDURUCU VE YARALANMA TESPİT SİSTEMİ İÇEREN ASKERİ OPERASYON KIYAFETİ” PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOMEDİKAL MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI, DENİZLİ 15. ZEMZEM MUSTOFA S. (2022) “DOKUSUZ YÜZEY KUMAŞLARIN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİNİ VE TASARIMINI ANALİZ EDEREK CERRAHİ MASKE VERİMLİLİĞİNİN ARTTIRILMASI” PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ TEKSTİL MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI, DENİZLİ 16. AYDIN D. (2020) “İÇ ORTAM HAVASINDA BULUNAN UÇUCU ORGANİK BİLEŞİKLERİN (UOB) FARKLI NANOMALZEME KATKILI POLİMERİK NANOLİF FİLTRELER İLE GİDERİLMESİ” İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, İSTANBUL 17. YAVAŞ M. E. (2022) “İÇ ORTAM HAVASINDAN EŞ ZAMANLI PARTİKÜL MADDE VE TOLUEN GİDERİMİ İÇİN NANOLİF VE AKTİF KARBON İÇEREN FİLTRE SİSTEMİNİN GELİŞTİRİLMESİ” Yüksek Lisans Tezi, İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ, LİSANSÜSTÜ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ, İSTANBUL 18. ASLAN S., KAPLAN S. (2017) “ FİLTRASYON TEKSTİLLERİ: KULLANILAN HAMMADDELER, ÜRETİM YÖNTEMLERİ VE KULLANIM ALANLAR” Süleyman Demirel Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Tekstil Mühendisliği Bölümü, ISPARTA 19. ALTINTAŞ F., DELİMANLAR M., KOLCU E., KOLUMAN A., (2023), Pamukkale Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi, Biyomedikal Mühendisliği Bölümü, Denizli. 20. chat.openai.com 21. gamma.app